Takdir Komisyonları Hâlâ Can Simidi!

Transkript

Takdir Komisyonları Hâlâ Can Simidi!
Takdir Komisyonları Hâlâ Can Simidi!
SERDAR ALKIŞ
E. Maliye Müfettiş Yardımcısı
Özet
Takdire sevk Vergi Usul Kanununun 114’üncü maddesinde tarh zamanaşımını durduran sebep
olarak gösterilmiştir. Fakat hemen hemen her kesim tarafından eleştirilen ilgili madde Anayasa
Mahkemesi kararıyla iptal edilmiş ve idareye maddeyle ilgili yeni bir düzenleme yapma zorunluluğu
getirilmiştir. Nihayet 6009 sayılı kanun ile takdir komisyonlarının zamanaşımını durdurma süresi
bir yıl ile sınırlandırılmıştır. Fakat yeni düzenlemenin de mükellef hakları bakımından birtakım sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğini görmekteyiz. Çalışmamızda maddenin değişim sürecini irdeledikten sonra mevcut düzenlemedeki sorunlara ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerine
yer vereceğiz.
Anahtar Kelimeler: Zamanaşımı, Takdir Komisyonları, Defter ve Belge.
1. Takdire Sevk İşlemlerinde Zamanaşımı Durma
Süresi Bir Yıl İle Sınırlandırılmıştır
Vergide zamanaşımı, devletin vergi alacak hakkı
ile ilgili belirli bir sürenin geçmesiyle hakkı çevreleyen dava hakkının ortadan kalkmasını ifade eder. Bu
yönüyle zamanaşımı, sürüp giden eylemli durumu,
kesin ve dokunulmaz hukuki duruma çeviren bir kurumdur.
Hukukta zamanaşımının konulmasının çok temel
bir sebebi vardır. Hukuk sistemleri hukuksal uyuşmazlıkların ve anlaşmazlıkların askıda kalmamasını amaçlar. Hukuksal alanda belirsizliği giderme zorunluluğu
zaman aşımının birincil varlık sebebidir.1 Dolayısıyla
yasa koyucu, zamanaşımının amacını göz önünde tutarak olayın niteliği ve önemi ile borçlu ve alacaklıların
durumuna göre uygun göreceği zamanaşımı sürelerini
öngörürken hukukun genel esaslarına ve özellikle Anayasa’nın ilkelerine bağlı kalmak zorundadır.
Vergi Usul Kanunu’nun tarh zamanaşımı süresini
düzenleyen 114’üncü maddesinin değişmeden önceki
haline göre vergiyi doğuran olayı izleyen yılbaşından
itibaren beş yıl içinde tarh ve tebliğ edilmeyen vergiler
zamanaşımına uğrar. Bu maddenin ikinci fıkrasında
yer alan düzenlemeye göre “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı
mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini
takip eden günden itibaren işlemeye devam eder.” Takdir komisyonlarındaki iş yükünün çok fazla olması ve maddenin mevcut haliyle komisyonlara matrah
belirleme konusunda süre sınırlaması öngörmemesi,
dosyaların yıllarca komisyonda beklemesine neden
oluyordu. Hususiyle zamanaşımının durmasının süreyle sınırlandırılmaması, vergi mükellefleri yönünden
uygulamada keyfiliğe, haksızlığa, eşitsizliğe yol açacak
sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Bu zaviyeden ba-
1 Şaban KÜÇÜK, ‘ Takdir Komisyonu Vergi Zamanaşımını En Fazla Bir Yıl Durdurabilir ’ Yaklaşım, Eylül 2010, Sayı: 213
VERGİ DÜNYASI, SAYI 371, TEMMUZ 2012
165
kıldığında maddenin mükellef haklarını önemli ölçüde
zedeleyen bir düzenleme olduğu neredeyse bütün çevreler tarafından kabul ediliyordu.
Hukuk devleti anlayışı ile bağdaştırılması mümkün
olmayan bu düzenleme, Diyarbakır Vergi Mahkemesi
tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır. Düzenlemeyi anayasal normlar açısından inceleyen Yüksek
Mahkeme, anayasaya aykırılık sebebi ile iptal kararı
vermiştir.2
Anayasa Mahkemesi iptal kararını, genel olarak kararda yer alan ‘Anayasa’nın 2’inci maddesinde yer alan
hukuk devletinin en önemli ilkelerinden olan hukuk güvenliği, belirliliği zorunlu kılar. Vergilemede belirlilik
ilkesi, yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden
belli ve kesin olmasını, yasa kuralının, ilgili kişilerin
mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar
doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini
mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirir. Vergilendirme mükellefler yönünden güvensiz bir sisteme
dönüşmemelidir.’ ifadesi üzerine bina etmiştir.
İptal kararı, 08.01.2010 tarihli ve 27456 sayılı
Resmi Gazete ‘de yayımlanmıştır. Bu kararla Anayasa
Mahkemesi idareye yeni bir düzenleme yapması için
6 aylık süre vermiştir. 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun ile Anayasa Mahkemesi’nin Kararı’na uygun
bir kanuni düzenleme yapılmıştır.
6009 sayılı Kanun’un 8’inci maddesi ile Vergi Usul
Kanunu’nun 114’üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
‘‘Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için
takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr komisyon kararının
vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen
süre her hâl ve takdirde bir yıldan fazla olamaz.’’ Buna
göre vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını sadece bir yıl için
durdurabilir.
Diğer taraftan 400 sıra nolu Vergi Usul Kanunu
Genel Tebliğinde konuyla ilgili açıklamalara yer verilmiştir.3
Tebliğe göre vergi dairesince bir vergilendirme dönemine ilişkin matrahın takdir edilmesi için takdir komisyonuna başvurulması halinde, bu döneme ilişkin
zamanaşımı duracaktır. Duran zamanaşımı, takdir komisyonunca verilen kararın vergi dairesine, başvuru
tarihinden itibaren;
-1 yıldan kısa bir süre içinde tevdi edilmesi halinde,
tevdi edildiği tarihi takip eden günden itibaren,
-1 yıldan uzun bir süre sonra tevdi edilmesi halinde, tevdi edildiği tarihe bakılmaksızın, 1 yıllık sürenin dolduğu günden itibaren
işlemeye başlayacaktır.
Örnek:
2006 takvim yılı gelir vergisi matrahının takdir
edilmesi için 30/9/2011 tarihinde takdir komisyonuna
başvurulmuş ve takdir kararı 30/11/2012 tarihinde
vergi dairesine tevdi edilmiştir.
2006 takvim yılına ait zamanaşımı süresi normal
şartlarda 31/12/2011 tarihinde sona ermektedir. Bu
olayda takdir komisyonunda geçen süre 1 yıl 2 aydır.
Ancak yeni hükümlere göre işlemeyen süre her hal ve
takdirde 1 yıldan fazla olamayacağından, duran zamanaşımı 30/9/2012 tarihinde işlemeye başlayacak ve
31/12/2012 tarihinde zamanaşımı süresi sona erecektir.
Vergi Usul Kanunun 114’üncü maddesinin değiştirilmesi ile ilgili süreç genel olarak bu şekilde gerçekleşmekle birlikte, yeni düzenlemenin mevcut durumda
da mükellef hakları açısından eşitlik ilkesini tam anlamıyla gözeten bir kurum olduğu söylenemez. Nitekim
6009 sayılı Kanun ile Yüksek Mahkeme kararındaki
gerekçeler yeterince karşılanmamıştır. Diğer taraftan
ilgili madde, uygulamada Yüksek Mahkemenin gerekçeli kararında da belirtmediği bir takım sorunlara sebebiyet vermektedir.
Tarh zamanaşımı süresi içerisinde bitirilmeyen
vergi incelemeleri nedeniyle tarh zamanaşımı sınırlamasından kurtulmak için takdire sevkin bir çare olarak
uygulanmasının yaratacağı hukuksal sorunlarla önümüzdeki süreçte daha fazla karışılacağımız söylenebilir.4 Bu noktada takdir komisyonlarına başvuruların
beraberinde getirdiği sorunları ve bu sorunların berta-
2 Anayasa Mahkemesi'nin, 15.10.2009 tarih ve E. 2006/124, K. 2009/146 sayılı Kararı.
3 01/10/2010 tarih ve 27716 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
4 Tayfun, ŞAHİN, ‘ Zamanaşımı Süresi Dolmak Üzereyken Takdire Sevk Edilen Mükellef Hakkında Vergi İncelemesi Sürdürülebilir
mi?’, Lebib Yalkın, Nisan 2012, Sayı: 100
166
VERGİ DÜNYASI, SAYI 371, TEMMUZ 2012
raf edilebilmesi için gereken çözüm önerilerini irdelemek faydalı olacaktır.
2. Takdir Komisyonlarında Geçen Süreler İçin
Faiz Alınmamalıdır
Bilindiği gibi gecikme faizi, dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilerde, kendi vergi kanunlarında
belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin
normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın
tahakkuk tarihine kadar gecen süreler üzerinden hesaplanır. Bu yönüyle gecikme faizi, 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda düzenlenen ve vade ile ödemenin yapıldığı tarih arasındaki
sürelere uygulanan gecikme zammından ayrılır.
Hukuk devleti ilkesinin gerekleri yasalarda açıklanmış olup devletin aynı ya da benzer durumlarda
olan kişi ve olaylar hakkında eşit davranma yükümlülüğü vardır. Takdir komisyonlarına başvurular nedeniyle vergiyi doğuran olay ile tarhiyat arasındaki
sürelerin fiili olarak altı yıla kadar çıkabilmesi, vergisel işlemleri için takdir komisyonuna başvurulan mükellefler ile komisyona başvurulmayan mükellefler
arasında gecikme faizi yönünden kanun önünde eşitlik
ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Yüksek Mahkeme tarafından verilen iptal kararının
gerekçelerinden birinde, ‘‘Zamanaşımının durma süresinin belirsizliği, makul ve adil bir sürenin bulunmaması, vergi dairesince matrah takdiri için başvurunun
sırf zamanaşımını durdurmak için keyfi olarak kullanılmasında güvence sağlamayacağı gibi yükümlüye
vergi tahsilatının geciktiği süre kadar gecikme
zammı ve faizi uygulanacak olması da yükümlünün
vergi yükünü artırarak haksız sonuçlar doğmasına
neden olabilir.’’ ifadesi yer almaktadır. Gerekçede
makul ve adil bir süre belirlenmesi durumunda takdir
komisyonlarında geçen süreler için faiz alınabileceği
sonucuna ulaşılabilmektedir. Fakat kanaatimizce idare
tarafından belirlenen bir yıllık sürenin, makul ve adil
bir süre olarak kabul edilmesi durumunda dahi takdir
komisyonlarında geçen süreler için faiz hesaplanması
mükellefler arasında eşitsizliğe neden olacaktır. Bu zaviyeden bakıldığında yapılacak yeni düzenlemede,
iptal gerekçesinde ifadesini bulan faiz yönünden eşitsizliğin de bertaraf edilmesi gerekirdi. Fakat bu hu-
kuksuzluğu kavrayacak bir düzenlemenin henüz getirilmediğini görmekteyiz.
Görülen odur ki, idarenin hizmetin hızlı şekilde yürümesini sağlayamamış olmasının ceremesi yine mükellefe yüklenilmeye devam olunacaktır. Bunun önüne
geçilmesinin tek yolu, zamanaşımı süresinin takdir komisyonu kararının beklenilmesi sebebiyle uzadığı hallerde gecikme faizinin işlemeyeceğine dair kanuna
madde eklenmesidir.5
3. Takdir Komisyonlarına Başvurulara Zaman
Sınırlaması Getirilmelidir
Takdir komisyonları yıllarca devletin alacağı vergiye ilişkin zamanaşımının durdurulması için bir müessese gibi kullanılmış, zamanaşımı yaklaşan dosyalar
takdire sevk edilerek zaman kazanılmaya çalışılmıştır.6
Bilindiği gibi yeni dönemde vergi incelemeleri
Risk Analizleri sonucu belirlenen sektörler, konular ve
mükellefler ile inceleme ve denetim birimleri tarafından riskli görülen sektörler, konular ve mükellefler
dikkate alınarak yapılmaktadır. Bu analizlerde mükellef grupları, sektörler veya inceleme konuları bakımından elde edilen sonuçlar ile belirlenecek en yüksek
risk alanlarından başlanılarak sıralanmasını temin
etmek üzere; vergi kayıp ve kaçağı riskinin özelliği de
dikkate alınarak, hangi inceleme şeklinin uygulanacağı
belirlenmektedir. Dolayısıyla klasik yöntemlerle
yapılan vergi incelemelerinin azaldığı, bunun yerine
mükelleflerin tüm işlemlerinin ve muhasebe kayıtlarının incelenmeyip, sadece riskli görülen konularla
ilgili sınırlı incelemeye tabi tutulduğu bir denetim anlayışının benimsendiği dönemlere şahit oluyoruz.
Bu anlamda yeni dönemde, incelemelerde zamanaşımı kaygısının güdülmediği ve zamanaşımını durdurma maksadıyla takdir komisyonlarına başvuruların
olmadığı bir düzende, mükellef haklarının korunabilmesi ve mükellefin kendini hukuki anlamda güvende
hissetmesi için takdir komisyonlarına sevk işlemlerine
de sınırlamalar getirilmelidir.
Anayasa mahkemesinin kararına göre, zamanaşımının durmasının süreyle sınırlandırılmaması, vergi mükellefleri yönünden uygulamada keyfiliğe, haksızlığa,
eşitsizliğe yol açacak sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Getirilen bir yıllık sürenin de eşitsizliği tam an-
5 Bumin Doğrusöz, ‘Takdir Komisyonu Kararına Dayalı Tarhiyat (2)’, Referans Gazetesi, 03/06/2010, http://www.bumindogrusoz.
com/m.aspx?id=215 (03.04.2012)
6 KÜÇÜK, a.g.e.
VERGİ DÜNYASI, SAYI 371, TEMMUZ 2012
167
lamıyla ortadan kaldırdığı söylenemez. Dolayısıyla
yeni düzenlemenin mevcut durumda takdir komisyonlarının bir can simidi olarak kullanılmasına imkân sağladığını söylemek çok da yanlış olmaz. İdare hâlâ
takdir komisyonlarını amaçları dışında, zaman kazanma müessesesi olarak görmektedir. İdarenin komisyona sevk işlemlerindeki iradesinin sorgulanması her
zaman mümkün olmayacağından idareye komisyona
başvuru zamanı açısından genel zamanaşımı süresinden daha kısa olan bir zaman sınırlaması getirilmelidir.
Vergi Usul Kanununun takdir komisyonlarının görevlerini düzenleyen 74’üncü maddesine göre, takdir
komisyonları yetkili makamlar tarafından istenilen matrah takdirleriyle beraber, servet takdiri ve çeşitli iktisadi
kıymetlere ilişkin takdirler yapabilmektedirler. Takdir
komisyonlarına başvurularda, servet ve iktisadi kıymetler için getirilecek zaman bakımından sınırlamanın
olumsuz sonuçlara neden olacağı açıktır. Nitekim servet
ve iktisadi kıymetler için takdir komisyonlarına başvurular daha haklı gerekçelere dayanmaktadır.
Bu noktada ‘‘ Vergi dairesi vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak dört yıl geçtikten sonra matrah takdiri amacıyla
takdir komisyonlarına başvuramaz. ’’ cümlesindeki
ifadeye benzer bir sınırlamanın takdir komisyonlarının
amaçları dışında kullanılmasını sınırlayacağı düşünülmektedir. Nitekim yukarıda ifadesini bulan dört yıllık
süre geçtikten sonra idarenin vergi incelemesi açısından hâlâ bir yıllık süresi vardır. Dolayısıyla böyle durumlardaki komisyonlara başvuru kararının daha
ayakları yere basan sebeplere dayandırıldığı söylenebilir. Böyle bir düzenleme idarenin etkinliğini ve mükelleflerin idareye olan güvenini artıracak ve vergi
idaresi ile mükellef arasındaki ihtilafların azalmasına
yardımcı olacaktır.
4. Takdir Komisyonlarına Yapılan Başvurular
Defter ve Belge Saklama ve İbraz Yükümlülüğünü Uzatmaz
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 253’üncü maddesine göre; defter ve belgelerin ilgili bulundukları yılı
takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile
muhafaza edilmesi; ibraz mecburiyetini düzenleyen
256’ncı maddesine göre de; bu defter ve belgelerin
muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz edilmesi
zorunluluğu bulunmaktadır.
Zamanaşımı süresinin dolmasıyla vergi idaresinin
vergiyi tarh ve tebliğ etme yetkisi sona ermektedir.
Mükellefe bu süreden sonra vergi ihbarnamesi veya
ödeme emri gönderilemez. Verginin eksik tarh edilmesi nedeniyle ikmalen tarhiyata gidilebilmesi, usule
aykırılık nedeniyle yargı kararıyla kaldırılan bir verginin yeniden tarh edilebilmesi zamanaşımı süresinin
dolmamış olmasına bağlıdır. Diğer taraftan zamanaşımı süresinin geçmesiyle artık vergi incelemesi de yapılamayacaktır.
Malum olduğu üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 253 ve 256’ncı maddelerinde aynı Kanunun
114’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hükme
paralel herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, söz konusu hükme herhangi bir atıf da yapılmamıştır.7
Madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere tarh
zamanaşımı dolmuş olan vergilendirme dönemine ilişkin olarak defter ve belgelerin ibrazının istenmesi
önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ancak
yükümlünün bu isteği yerine getirme zorunluluğu yoktur. Bu noktada tarh zamanaşımı dolmak üzere iken
takdir komisyonuna sevk edilen ve bu nedenle tarh zamanaşımı duran ancak defter ve belgelerin saklanması
ve ibrazı için öngörülen beş yıllık sürenin tarh zamanaşımından bağımsız olması nedeniyle defter ve belge
muhafaza ve ibraz süresi geçmiş olan dönemlere ilişkin olarak vergi incelemesi yapılıp yapılamayacağı sorunu gündeme gelmektedir.8 İnceleme elemanının
incelemesini tarh zamanaşımı süresi dolmadan tamamlayamayıp takdire sevk istemesinin, mükelleflerin tarh
zamanaşımını ileri sürerek inceleme elemanlarından
defter ve belgelerin iadesini istemesi ya da inceleme
elemanı tarafından inceleme sonucunda düzenlenmek
istenen inceleme tutanağını imzalamaktan çekinmesi
gibi idare ile mükellefler arasında gereksiz hukuksal
tartışmalara neden olabileceği düşünülmektedir.9
Bu durum bir örnekle açıklanabilir. Kurumlar vergisi mükellefi bir şirketin 2006 hesap dönemi hesap ve
7 Altındağ ymm,‘İnceleme Elemanınca Vergi Matrahı Takdiri İçin Takdir Komisyonuna Başvurulması Zamanaşımını Durdurmaz’,
http://www.altindagymm.com.tr/tr/html/356/Sirkuler+2011-5, (03.04.2012)
8 Onur TEMİZYÜREK, ‘ Tarh Zamanaşımı, Tarh Zamanaşımının Hukuki Sonuçları ve Zamanaşımı Süresi Dolmuş Dönemlere İlişkin
Defter ve Belge İbrazı’ Yaklaşım, Kasım 2010, Sayı: 215
9 ŞAHİN, a.g.e.
168
VERGİ DÜNYASI, SAYI 371, TEMMUZ 2012
işlemlerinin 20.12.2011 tarihinde incelemeye alındığını
varsayalım. İncelemeyi zamanında tamamlayamayacağını anlayan idare, tarh zamanaşımını durdurmak maksadıyla 26.12.2011 tarihinde mükellefin işlemlerini
takdir komisyonuna sevk etmiş olsun. Bu durumda defter ve belgelerin ibrazının daireye yapılması istenirse
VUK ’un 14’üncü maddesi uyarınca mükellefe en az
15 gün süre tanınmalıdır. Fakat defter ve belge muhafaza ve ibraz zorunluluğunun bitmesine 5 gün vardır.
Eğer mükellef bu süre içinde defter ve belgesini ibraz
etmezse tekrar ibraza zorlanamaz.
Bu noktada 359’madde uyarınca defter ve belgeleri
gizlemek suçunun işlendiği söylenemez çünkü defter
ve belge ibrazı için öngörülen beş yıllık süre dolmuştur ve mükellefin ibraz zorunluğu yoktur.
Takdir komisyonlarına getirilecek zaman bakımından başvuru sınırlaması, tarhiyatlara dayanak teşkil
eden defter ve belgelerin hukuki geçerliliği konusunda
lüzumsuz tartışmaların yapılmasını da engelleyecektir.
Aksi durumda ilgili maddelere, takdir komisyonlarında geçen sürelerin defter ve belgeleri muhafaza ve
ibraz zamanaşımını da durduracağına ilişkin eklemeler
yapılması ihtiyacı doğacaktır.
5. Sonuç
Anayasa Mahkemesi kararına istinaden, takdir komisyonlarına başvurularda zamanaşımı durma süresine 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen bir yıllık sınırlama
idarenin farklı ve keyfi uygulamalarını sınırlandırdığı,
bu anlamda düzenlemenin hukukun genel ilkelerinden
hak ve nesafet ilkesine daha uygun olduğu açıktır.
Diğer taraftan Vergi Usul Kanununun 114’üncü
maddesinin son halinin Yüksek Mahkeme kararındaki
gerekçeleri tam anlamıyla kavradığı söylenemez. Nitekim madde yapılan tarhiyatlarda komisyonda geçen
süreler için de Kanunun gecikme faizini düzenleyen
112’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre gecikme
faizi hesaplanmasına imkân vermektedir. Kanunun
112’maddesinde yapılacak yeni bir düzenleme ile idarenin komisyonda geçen süreler için gecikme faizi hesaplamasının önüne geçilmelidir.
Yeni düzenleme, her ne kadar takdir komisyonlarına gelen işlemlerin hızlandırılmasını zorunlu kılsa da
takdir komisyonlarına yapılan başvuruların amaçları
dışında, zamanaşımı durdurma müessesesi olarak kullanılmasına engel olamamaktadır. Bu noktada vergi
dairelerinin matrah takdiri amacıyla takdir komisyon-
larına başvurularına, genel zamanaşımı olan beş yıllık
süreden daha kısa olan bir süre sınırlaması (dönemi
takip eden ilk dört yıl vb.) getirilmesi, takdir komisyonlarına başvuruların amaçlarına uygun olarak yapılmasına yardımcı olacaktır.
Son olarak Vergi Usul Kanununun defter ve belgeleri muhafaza ve ibraz mükellefiyetini düzenleyen 253
ve 256’ncı maddelerinde Kanunun 114’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hükme paralel herhangi
bir hüküm bulunmaması ve söz konusu hükme herhangi bir atıfta bulunulmaması nedeniyle takdir komisyonlarına başvurular defter ve belgeleri muhafaza
ve ibraz yükümlülüğünü uzatmamaktadır. Bu noktada
çalışmaları devam eden Vergi Usul Kanunu Taslağında, kanunun zamanaşımını ve defter ve belgelerin
ibraz sürelerini düzenleyen ilgili maddelerine eklemeler yapılmasının değerlendirilmesi faydalı olacaktır.
KAYNAKÇA
- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
- 23.07.2010 tarih ve 6009 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
- 01/10/2010 tarih ve 27716 sayılı 400 sıra nolu
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği
- Anayasa Mahkemesi’nin, 15.10.2009 tarih ve E.
2006/124, K. 2009/146 sayılı Kararı.
- Altındağ ymm,‘İnceleme Elemanınca Vergi Matrahı Takdiri İçin Takdir Komisyonuna Başvurulması
Zamanaşımını Durdurmaz’, http://www.altindagymm.
com.tr/tr/html/356/Sirkuler+2011-5, (03.04.2012)
- Doğrusöz, Bumin, ‘Takdir Komisyonu Kararına
Dayalı Tarhiyat (2)’, Referans Gazetesi, 03/06/2010,
http://www.bumindogrusoz.com/m.aspx?id=215
(03.04.2012)
- KÜÇÜK, Şaban, ‘ Takdir Komisyonu Vergi Zamanaşımını En Fazla Bir Yıl Durdurabilir ’ Yaklaşım,
Eylül 2010, Sayı: 213
- ŞAHİN, Tayfun, ‘Zamanaşımı Süresi Dolmak
Üzereyken Takdire Sevk Edilen Mükellef Hakkında
Vergi İncelemesi Sürdürülebilir mi?’, Lebib Yalkın,
Nisan 2012, Sayı: 100
- TEMİZYÜREK, Onur, ‘Tarh Zamanaşımı, Tarh
Zamanaşımının Hukuki Sonuçları ve Zamanaşımı Süresi Dolmuş Dönemlere İlişkin Defter ve Belge İbrazı’
Yaklaşım, Kasım 2010, Sayı: 215
VERGİ DÜNYASI, SAYI 371, TEMMUZ 2012
169

Benzer belgeler

TARH ZAMANAŞIMI DOLDUKTAN SONRA

TARH ZAMANAŞIMI DOLDUKTAN SONRA Tarh zamanaşımı VUK’nun 114’üncü maddesinin birinci paragrafında şöyle tanımlanmıştır: “Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe ...

Detaylı

ĐŞÇĐ ALACAKLARINDA ZAMANAŞIMI SÜRESĐNĐN

ĐŞÇĐ ALACAKLARINDA ZAMANAŞIMI SÜRESĐNĐN bir kanuni düzenleme yapılmıştır. 6009 sayılı Kanun’un 8’inci maddesi ile Vergi Usul Kanunu’nun 114’üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: ‘‘Şu kadar ki, vergi dairesinc...

Detaylı

PDF İndir - Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

PDF İndir - Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi kazanırlar. Bu durum aynı konu içinde değerlendirilen ücretlerin vergilendirme zamanında farklılık yaratarak belli

Detaylı