PDF Anahtar Haziran 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Transkript

PDF Anahtar Haziran 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I
Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN’ın
Değerlendirmesi s. 4
Türkiye’nin Otomotiv Stratejisi Üzerine s. 8
Yerli Marka Araç, Markalaşmada Öne
Çıkan Hususlar s. 24
Otomotiv Sektörünün Gelecek Vizyonu İçin
Otomotiv Kurumu s.27
H A Z İ R A N 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 31 8
EMEK - ANKARA - PP - 2
OTOMOTİV SEKTÖRÜ VE
YERLİ OTOMOBİL
HAZİRAN 2015
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
HAZİRAN 2015 YIL: 27 SAYI: 318
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
www.chesscreative.com
Otomotiv sanayi, ekonominin diğer sektörleri ile olan çok yakın ilişkisi nedeniyle
sanayileşmiş ülkelerde “ekonominin lokomotif sektörü” olarak değerlendirilmektedir.
Otomotiv sanayi, demir-çelik, petrokimya, turizm, altyapı ve inşaat ile ulaştırma ve
tarım sektörleri ile doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle otomotiv sektörüne ilişkin
olarak yapılacak tüm planlamaların, düzenlemelerin, alınacak kararların ekonominin
geniş bir kesimini doğrudan veya dolaylı etkileme gücüne sahip olduğunu söylemek
yanlış olmayacaktır. Bu anlamda, otomotiv sanayi ülke sanayisinin gelişmesinde kritik
bir rol üstlenmektedir.
Ülkemizde otomotiv, ana sanayide 50 bin, yan sanayide 200 bin olmak üzere yaklaşık
250 bin kişinin istihdam edildiği ve bu sayının dağıtım, pazarlama ve satış ağlarında
çalışanlarla birlikte 400 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. 2014 yılında 18 milyar
dolarla otomotiv sektörü, ihracatta sektörel sıralamada birinci konumunu
sürdürmüştür. Otomotiv sektörü toplam dünya mal ihracatında da üst sıralarda yer
almakta ve sanayileşmiş ülkelerin odak sektörlerinden birisi olmaya devam
etmektedir. Teknolojik gelişmeler ve değişen üretim-tüketim tercihleri, sektörde
Ar-Ge ve tasarım harcamalarının artması ve artan rekabet büyük şirket
birleşmelerini beraberinde getirmektedir.
Benzer üretim ve ihracat yapısına sahip olduğumuz ülkelere göre rekabet avantajına
sahip olduğumuz otomotiv sektöründe Ar-Ge ve tasarım çalışmalarına öncelik
verilmesi gerekliliği çok açıktır. Bu bağlamda ülkemizin de makroekonomik
hedeflerine ulaşması açısından öncelikli sektörler arasında sayılan otomotiv
sektörüne yönelik Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı (20112014) uygulanmış ve 2015-2018 dönemi strateji ve eylem planı hazırlık çalışmalarında
sona yaklaşılmıştır. Onuncu Kalkınma Planı dâhilinde de imalat sanayiinde dönüşüm
başlığı altında otomotiv sanayiinde, tedarik zincirini kapsayan, tasarım/Ar-Ge, üretim
ve satış pazarlama süreçleri bütününün yurt içinde geliştirilmesi sağlanarak, katma
değerin ve çevreye duyarlı yeni teknolojilerin geliştirilmesine yönelik desteklerin
artırılması öngörülmektedir.
Bakanlığımız Sanayi Genel Müdürlüğü yönetici ve uzmanlarının katkılarıyla
hazırlanan bu sayıda yer alan otomotiv sektörüne ilişkin detaylı ve bütünsel bilgilerin
ilgili tüm kesimlere faydalı olacağını umuyor, başta Sanayi Genel Müdürü
Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan olmak üzere Genel Müdürlüğün tüm çalışanlarına değerli
katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin HAZİRAN 2015 sayısı
15.06.2015 tarihinde basılmıştır.
01
HAZİRAN 2015
İÇİNDEKİLER
04
04
Sanayi Genel Müdürü
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN’ın
Değerlendirmesi
08
Türkiye’nin Otomotiv Stratejisi Üzerine
Ertuğrul YEŞİL
13
Makine Sektöründe Ar-Ge’nin Önemi
Dinçer GONCA
16
Avrupa Birliği Üyesi Ülkeler ve Özellikle
Avrupa Birliği Üyesi Olmayan Ülkelerde
Otomotiv Sektöründe Teknik
Belgelendirme (Homologasyon)
Uygulamalarının İncelenmesi ve
Türkiye’deki Uygulamalarla
Karşılaştırılması / Kadir ZENGİN
24
Yerli Marka Araç, Markalaşmada
Öne Çıkan Hususlar / Emre DABAK
27
Otomotiv Sanayi İçin Otomotiv Kurumu
Evren NACAR
30
Motor Mükemmeliyet Merkezi
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN
34
İklim Değişimlerindeki Nedenler? İklim
Değişimleri Kalıcı Mı?
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL
38
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Mineralize
Klinker Üretimi Projesi
39
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Çelikhane
Gazı Üretim ve Kullanımının Artırılması
Projesi
KİMLİK
TASARIM
MARKA
PAZARLAMA
FİKİR
LOGO
ŞİRKET
24
42
02
HAZİRAN 2015
40
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kumaş
Boya İşletmeleri Makine Parkurlarında Su
Geri Kazanımı Projesi
41
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kış
Aylarında Dış Hava Ortam Sıcaklığından
Yararlanılarak Proses Soğutması Yapılması
Projesi
42
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
44
Rapor Özeti
46
Buluşçular
48
Projeler
50
Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)
54
Haber
60
Automotive Sector and Domestic Car
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri / National and
International Productivity Statistics
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
46
48
57
03
HAZİRAN 2015
DEĞERLENDİRME
YERLİ MARKA OTOMOBİLDE SONA DOĞRU
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN
Sanayi Genel Müdürü
19. yüzyıl sonlarına doğru temelleri atılan
otomotiv sanayii, günümüzde sağladığı
istihdam ve katma değer ile dünya
sanayiinin en stratejik sanayi alanları
arasına girmiştir. Ülkemizde ise bu alanda
öncü ülkelerden yaklaşık 60 yıl sonra
kurulan otomotiv sanayii, geçen 60 yıl
sonunda ülkemizin en büyük ve en çok
ihracat yapan sanayi dalı olmuştur. Diğer
yandan ülkemiz tedarik sanayi, bölgesinde
sahip olduğu güçle, Avrupa’da üretilen
tüm araçlara girdi sağlar hale gelmiştir.
Bununla beraber, sanayileşmiş ülkelerin
ekonomileri incelendiğinde otomotiv
sanayiinin bu ekonomilerde başrol
oyuncusu konumunda olduğu
görülmektedir. Sanayinin ekonomideki bu
rolünün sebebi, diğer sanayi dalları ile
olan bütünleşik ilişkisi olarak gözükmekte
olup demir-çelik, plastik, petro-kimya,
kauçuk, cam gibi diğer birçok temel
04
sanayilerin en önemli müşterisi
olmasından ötürü bu sanayilerin de
gelişiminin en önemli destekçisidir. Bu
anlamda, otomotiv sanayi ülke sanayisinin
gelişmesinde kritik bir rol üstlenmektedir.
1950’li yıllarda ağır koruma tedbirleri
altında temelleri atılan ülkemiz otomotiv
sanayii, bazı küresel firmaların lisansları
altında kısıtlı sayıda montaj üretimiyle
başlamıştır. Kurulduğu yıllardan
günümüze çok ciddi gelişmeler kaydeden
bu sanayinin gelişim süreci Şekil 1’de yer
almaktadır.
Dünya otomotiv sanayinin gelişim seyrine
bakıldığında, otomotiv markalarının
birçoğunun hükümet politikalarıyla
oluşturulduğu ve verilen devlet
destekleriyle varlıklarını devam ettirdiği
görülmektedir. Aralarında dünya otomotiv
sektörüne yön verenlerin de bulunduğu bu
markalar, zamanla büyüyüp kendi ayakları
üzerinde yükselmiştir. Bugün, gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerin bir ya da birden
fazla otomotiv markası olduğu görülmekte
ve bu sayede sektörde hatırı sayılır yer
edindikleri bilinmektedir.
Bu tespite en güzel örnek olarak, Güney
Kore ve ülkemiz otomotiv sanayinin
gelişim sürecindeki farklılıklar ve bunun
ekonomiye etkileri gösterilebilir. 1979
yılında meydana gelen enerji krizinden
sonra daralma yaşayan Güney Kore
otomotiv sanayiinin bu krizden
sarsılmadan çıkabilmesi amacıyla Güney
Kore Hükümeti, 1982 yılında "Automobile
Industry Rationalization Policy" adlı yeni
bir politika uygulamaya başlamıştır.
Program ile ülkenin dört büyük otomotiv
üreticisi, Hyundai, KIA, General Motors
Daewoo ve Asia Motors arasındaki
rekabeti azaltarak bütün firmaları ayakta
HAZİRAN 2015
1960-1980
1981-1995
1996-2004
2005-2015
İTHAL İKAMESİ
DÖNÜŞÜM
SÜRECİ İHRACAT ODAKLI
ÜRETİM
SERBEST PİYASA
FIRSATLAR
• Montaj Üniteleri
Kapasite Artırımı
• Yan Sanayi
Gelişimi
• Liberalleşme
• Modern Teknoloji
Kullanımı
• Kapasite Artırımı
• İhracat
Başlangıcı
• Tam Entegre
Üretim Tesisleri
• Sürdürülebilir
Küresel Rekabet
• Ar-Ge, Tasarım
ve Teknoloji
Yönetimi Gelişimi
Şekil 1. Türk Otomotiv Sanayiinin Gelişim Süreci
Kaynak: BSTB Otomotiv Sektörü Raporu, 2014
tutmak amaçlanmıştır. Ayrıca, bu
dönemde ithalatın engellenmesine yönelik
tedbirler de alınmıştır.
Güney Kore otomotiv sanayiinin bu gelişim
sürecinde en ilginç ayrıntı, hükümetin
ihracat odaklı üretime yönelik başarıyla
uyguladığı politikalar olmuştur. Hükümet,
uyguladığı bu politikalar ile iç talebin
yalnızca yerli üretim ile karşılanmasını
sağlamış bunun için de ithalatta yüksek
vergi oranları uygulayarak ithalatı
düşürmüş ve böylelikle yerli firmaların
gelişimine büyük katkıda bulunmuştur.
2010 yılı verilerine göre Güney Kore
otomotiv pazarının % 92’si yerli marka
firmaların ürünlerinden oluşmakta olup
bu rakam hükümetin uyguladığı
politikaların başarısını ortaya
koymaktadır.
Ülkemizde ise büyük sermaye kısıtı,
yapısal yetersizlikler, tedarik sanayi ve
nitelikli iş gücünün yokluğuna rağmen
Devrim otomobiliyle başlayan üretim
süreci Anadol ile devam etmiştir. Otomotiv
sanayiimiz yarım asır gibi kısa
sayılabilecek bir sürede montaj
sanayiinden, ciddi Ar-Ge yatırım ve
çalışmalarının yapıldığı¹, fikri ve sınai
mülkiyet haklarının yerli firmalarımıza ait
olduğu araçların tasarlandığı, nitelikli
iş gücüne sahip küresel firmaların en
önemli modellerinin üretim merkezi
haline geldiği bir konuma ulaşmıştır. Tüm
bu gelişmelere rağmen özellikle otomobil
kategorisi özelinde yerli markalara sahip
olunmaması Güney Kore ve benzer diğer
ülkelerin seviyesine ulaşmamızın önünde
büyük bir engel olarak durmaya devam
etmektedir. ²
2002 yılında ülkemizde yaklaşık 357 bin
adet olan toplam motorlu karayolu araç
üretimi, 2014 yılında % 237 artışla
1 milyon 218 bin adet olarak
gerçekleşmiştir. Motorlu karayolu araç
üretiminde otomobil ilk sırada yer alırken,
otomobili sırasıyla kamyonet, traktör,
minibüs, kamyon, otobüs ve midibüs takip
etmektedir.
¹ Toplam 184 Ar-Ge Merkezinden 61 tanesi otomotiv sanayi alanında faaliyet göstermektedir.
² 1954 yılında Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 245 ABD Doları iken Güney Kore’de bu rakam 70 ABD Doları idi. Yani Türkiye o tarihlerde Güney Kore’den daha zengin
bir ülkeydi. Bu durum 1980 yılına kadar bu şekilde devam etmiş ancak bu yılda Güney Kore’nin milli geliri 1597 ABD Doları olarak ülkemiz milli gelirini (1539 ABD Doları)
geçmiştir. Aynı yıllar otomotiv sanayii açısından incelendiğinde; Güney Kore dünyanın 30'uncu en büyük otomobil üreticisiyken Türkiye hemen arkasında, 31'inci sırada yer
almaktaydı. Bugüne baktığımızda ise, geçen 30 yıl içerisinde her iki ülke de gelişimini sürdürmüş ancak, ülkemiz dünya üretiminde 17’nci sıraya yükselirken, Güney Kore
yaklaşık 4,5 milyon adet yıllık üretimle dünyanın en büyük 5'inci otomotiv üreticisi konumuna gelmiştir.
05
HAZİRAN 2015
DEĞERLENDİRME
Tablo 1. Motorlu Karayolu Araç Üretim Adetleri (2002-2014)
Otomobil Kamyon Kamyonet Otobüs
Minibüs
Midibüs
Traktör
Toplam
2002
204.198
12.295
116.872
2.684
6.139
4.377
10.840
357.405
2003
294.116
19.041
195.606
4.490
13.625
6.794
29.778
563.450
2004
447.152
31.790
301.563
4.839
28.161
9.903
40.665
864.073
2005
453.663
37.227
349.885
5.406
26.162
7.109
36.527
915.979
2006
545.682
37.026
369.862
6.019
20.728
8.263
38.841
1.026.421
2007
634.883
34.544
391.737
6.946
21.999
9.305
33.518
1.132.932
2008
621.567
36.800
449.434
7.526
21.123
10.660
24.807
1.171.917
2009
510.931
8.246
330.044
5.931
11.829
2.624
14.861
884.466
2010
603.394
23.851
442.408
5.268
16.978
2.658
30.425
1.124.982
2011
639.734
37.396
479.110
6.907
22.475
3.509
45.506
1.234.637
2012
577.296
29.129
426.633
6.427
29.335
4.158
42.255
1.115.233
2013
633.604
30.082
410.556
8.345
37.750
5.197
40.509
1.166.043
2014
733.439
29.909
359.911
6.442
35.420
5.324
48.403
1.218.848
Kaynak: BSTB Otomotiv Sektörü Raporu, 2014.
Tablo 1 incelendiğinde, 2002 yılında
motorlu karayolu araç üretiminde
başlayan artış trendinin 2009 yılında
sekteye uğradığı görülmektedir. Söz
konusu trendin negatif yönlü
seyretmesinin nedeni ise o yıllarda dünya
genelinde yaşanan ekonomik krizdir. 2009
yılı hariç tutulduğunda, son 10 yılda
motorlu karayolu araç üretiminde
gerçekleşen artışta, geliştirilen yeni
modellerle küresel pazarlarda sağlanan
ihracat artışının doğrudan ve önemli rolü
bulunmakla beraber, ülkemizde yaşanan
ekonomik istikrar da büyük bir paya
sahiptir.
Diğer taraftan, Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılında
ülkemiz için dünyanın ilk 10 ekonomisi
arasında yer alma, GSMH’yi 2 trilyon
dolara, kişi başına düşen milli geliri
25.000 dolar seviyesine, dış ticaret
hacmini 1 trilyon dolara ve ihracatı
06
500 milyar dolara çıkarma gibi vizyon
hedefler belirlenmiş ve otomotiv
sektörünün de bu hedeflerdeki payı 75
milyar dolar ihracat ve 3 milyon adedi
ihraç edilmek üzere toplam 4 milyon adet
araç üretimi olarak belirlenmiştir.
Ancak mevcut rakamlarla söz konusu
2023 yılı hedeflerine ulaşılması zor
görülmekle birlikte üretimin yıllık % 8
büyüme oranıyla 2018 yılında ancak 1,8
milyon adede ulaşabileceği öngörülmekte
ve 4 milyon adet araç üretme hedefinin
ancak yeni yatırımların ülkeye
kazandırılması ve yerli marka otomobil
üretimine başlanması ile mümkün olacağı
değerlendirilmektedir. Bu nedenle
dünyada ülkelerin artık markalarla
anıldığı günümüzde, özellikle 2023 yılı için
kendi markamızı yaratmamız olmazsa
olmazlarımız arasında yer almaktadır.
Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip ERDOĞAN, Başbakan olarak
2011 yılı Ocak ayında katıldığı TÜSİAD
Genel Kurulu’nda sanayicilere yönelik
‘Ben bir yerli otomobil yatırımcısı, bir
babayiğit arıyorum’ çağrısı yapmıştır.
Ülkemiz bugün gelinen noktada gerek
bilimsel gerek uygulama olarak yerli
otomobil üretmeye hazırdır. Bu kapsamda,
ülkemizin 2023 vizyonu içerisinde yer alan
yerli araç teknolojilerinin geliştirilmesi
hedefi doğrultusunda, elektrikli araç
sektöründe söz sahibi ülkeler arasına
girmeyi hedefleyen ülkemiz, yerli üretim
için önemli bir adım atmıştır.
Bakanlığımızca başlatılan ve TÜBİTAK
tarafından yürütülen “Yerli Elektrikli Araç
Geliştirilmesi Projesi” günümüzün araç
teknolojilerindeki gelişmelere uyum
sağlayarak içten yanmalı motor
teknolojilerinin yerine daha verimli ve
çevreye duyarlı olan elektrik tahrik
HAZİRAN 2015
Resim 1. İlk Yerli Otomobil Girişimi – Devrim Otomobili
teknolojisine odaklanmıştır. TÜBİTAK
liderliğinde yapılan uzun soluklu
çalışmalar ile yerli elektrikli aracımızın
tasarımı, geliştirilmesi, prototip imalatı,
üretim altyapısının Türkiye’de kurulması,
tedarik zinciri ve satış sonrası hizmet
ağının oluşturulması sağlanacaktır. Proje
ile otomotiv sektöründe yenilik yaratma
becerisi kazanılarak, katma değeri yüksek
özgün ve yerli ürünler geliştirilmesi,
böylece oluşturacağımız yerli araç
markamız ile uluslararası düzeyde
rekabet gücümüzün artırılması
sağlanacaktır.
Proje kapsamında, “menzili 600 km olan
menzili artırılmış elektrikli araç” ve “menzili
100 km olan tamamen elektrikli araç”
geliştirilecektir. Bu araçlarla sınai
mülkiyet hakları Türkiye’ye ait, küresel
ölçekte pazarlanabilir Türk markalı
elektrikli araçlar geliştirilmiş olacaktır.
Proje kapsamında, bu yıl içinde ilk
prototiplerin üretilmesi, 2016’nın başında
test filoları geliştirilmesi ve 2020’den önce
araçların seri üretime hazır hale
getirilmesi planlanmaktadır. Fiyat olarak
da uygun olması hedeflenen üretilecek
yerli otomobiller ile güvenlik, konfor, kalite
ve ekonomiyi aynı anda Türkiye pazarıyla
buluşturmak amaçlanmaktadır.
Yukarıda yer verilen sevindirici
gelişmelerin yanı sıra; “Değer Zinciri”
olgusu çerçevesinde, fikri ve sınai
mülkiyet haklarının ülkemizde olacağı,
üretimin yanı sıra tasarım, Ar-Ge, test ve
belgelendirme süreçlerinin de yerli
imkânlarla gerçekleştirileceği, özellikle
tasarım ve Ar-Ge süreçlerinde söz sahibi
olacağımız elektrikli araçlar üretmek
önemli olmakla beraber, söz konusu
aracın bir marka değerine sahip olması da
en az yukarıda bahsedilenler kadar
önemlidir. Bu anlamda, araçların
geliştirilmesi sürecinde marka değeri
kazanması açısından da gerekli
çalışmalar yapılacak, bu zaman zarfında
değer zinciri içerisinde büyük öneme
sahip olan satış, pazarlama, satış sonrası
hizmet/servis ağının kurulmasına da
başlanacaktır.
Diğer taraftan, 2014 yılı itibarıyla
uygulama süreci sona eren Türkiye
Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve
Eylem Planı’nın (2011-2014) Hedef-1
“Ar-Ge Altyapısını İyileştirmek” başlığı
altında yer alan 1.1 numaralı “Tasarım
doğrulama, dayanım, yol ve araç testleri
yapılması için test merkezleri ve rüzgâr tüneli
kurulacak ve mevcut test merkezleri sanayinin
ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilecektir”
eylemi kapsamında çalışmaların sona
yaklaştığı Otomotiv Test Merkezi’nin de
kurulmasıyla otomotiv sanayii firmalarının
ürettikleri araç ve aksamların teknik
mevzuata uygunluğunu test etmek
amacıyla kullanabileceği ayrıca, gerek
duyduğu Ar-Ge deneylerini de
gerçekleştirebileceği uluslararası hizmet
verecek bir yapı oluşacak, bu sayede bu
testlerin büyük bir kısmının yurt dışında
yaptırıldığı göz önünde
bulundurulduğunda kaybedilen zaman ve
kaynağın da önüne geçilmiş olacaktır.
Sonuç olarak, ülkelerin uluslararası
arenada sahip oldukları markalarıyla
anıldığı 21. yüzyılda; otomotiv sanayiinde
sahip olduğumuz tecrübe, kaliteli iş gücü
ve Ar-Ge altyapısıyla üreteceğimiz yerli
marka araçlarımız ile ülkemizin de bu
arenada yerini alacağına yönelik inancımız
tamdır.
07
HAZİRAN 2015
MAKALE
TÜRKİYE’NİN OTOMOTİV STRATEJİSİ ÜZERİNE
Ertuğrul YEŞİL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
Dünyada otomotiv sektörü, gün geçtikçe
gelişen ve ülke ekonomileri için önemi
artan bir sektördür. Benzer şekilde
ülkemizde de otomotiv sektörü, üretim
içindeki payı ve ekonomik katkı oranı
değerlendirildiğinde, imalat sanayi içinde
önde gelen sektörler arasında yer
almaktadır. Sektörün yurt içinde yaratmış
olduğu değerler (yurt içi girdi kullanımı ve
katma değer toplamı) ekonomide çok
önemli bir yere sahiptir. Sektörün imalat
sanayi toplam üretimi içindeki payı imalat
sanayi sektörler ortalamasının üstündedir.
2008 yılının sonlarına doğru meydana
gelen küresel finansal kriz, diğer tüm
sektörlerde olduğu gibi ülkemiz otomotiv
sektöründe de etkilerini göstermiş ve bu
sektörde pazarın daralmasına neden
olmuştur. Bu noktada, 2008 yılının Aralık
ayında düzenlenen Ekonomi Koordinasyon
Kurulu’nda (EKK) sektör temsilcileri
tarafından acil olarak ele alınması
gereken sorunlar dile getirilmiş ve bu
sorunların çözümüne yönelik strateji
geliştirme görevi ise EKK tarafından Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na
verilmiştir.
Bu kapsamda, sektörün orta ve uzun
vadedeki taleplerine cevap verebilmek ve
sektöre bir gelecek perspektifi çizebilmek
adına katılımcı bir yaklaşımla sürdürülen
strateji çalışmaları Mayıs 2011 itibarıyla
tamamlanmıştır. Ortaya çıkan Türkiye
Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve
Eylem Planı (2011-2014) 02.05.2011 tarihli
ve 2011/10 numaralı Yüksek Planlama
Kurulu kararı ile onaylanmış ve 05.05.2011
tarihli ve 27925 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır.
08
“Bölgede Üretim Merkezi ve Ar-Ge Üssü
Olmak” vizyonu çerçevesinde, 2011–2014
yıllarını kapsayan Türkiye Otomotiv
Sektörü Stratejisi’nin genel amacı,
“Otomotiv Sektörünün Sürdürülebilir Küresel
Rekabet Gücünü Artırmak ve İleri Teknoloji
Kullanımının Ağırlıklı Olduğu Katma Değeri
Yüksek Bir Yapıya Dönüşümünü Sağlamak”
olarak belirlenmiştir.
Belgesi ve Eylem Planı’nın Resmi
Gazete’de yayımlanmasını müteakip Eylem
Planı’nın uygulama, izleme ve
değerlendirme aşamasına geçilmiş, Eylem
Planı çerçevesinde birçok gelişme
kaydedilmiş ve özellikle otomotiv
sektörünün desteklenmesine ve çevrenin
korunmasına yönelik eylemlerde önemli
bir aşamaya gelinmiştir.
Bu genel amacı gerçekleştirmek üzere,
otomotiv sektörünün güçlü ve zayıf yönleri
ile sahip olduğu fırsatlar ve karşı karşıya
kaldığı tehditler göz önünde
bulundurularak şu hedefler tespit
edilmiştir:
- Ar-Ge altyapısını iyileştirmek,
- Şirketlerin tasarım, üretim, markalaşma
beceri ve kapasitelerini artırmak,
- Otomotiv sektöründe iç ve dış pazarları
geliştirmek,
- Hukuki ve idari düzenlemeleri
iyileştirmek,
- Fiziki altyapıyı geliştirmek.
Tespit edilen beş hedefe ilişkin toplam 27
eylem belirlenmiştir.
Bununla birlikte, kamu, özel sektör ve
üniversitelerin ilgili temsilcilerinin
katılımıyla otomotiv sektörüne
sürdürülebilir ve rekabetçi bir yapı
kazandırılması amacıyla ‘Eylem Planı’
hazırlanmıştır. Eylem Planı, eylemlerin
hangi kurumlar tarafından, hangi
kurumlarla iş birliği içerisinde, hangi
sürede gerçekleştirileceğini göstermekte
ve eylemin çerçevesini tanımlamaktadır.
Bu kapsamda, Türkiye Otomotiv Strateji
Bu eylemlerden bazıları şunlardır:
Eylem 1.1. “Tasarım doğrulama, dayanım,
yol ve araç testleri yapılması için test
merkezleri ve rüzgâr tüneli kurulacak ve
mevcut test merkezleri sanayinin ihtiyaçları
doğrultusunda geliştirilecektir” kapsamında;
Bursa Yenişehir’de kurulması planlanan
test merkezi ile ilgili arsanın Türk
Standardları Enstitüsü Başkanlığı’na (TSE)
tahsis işlemleri tamamlanmıştır. Bu
arsaya yapılacak pistler ve laboratuvarlar
ile ilgili fizibilite çalışması ve
kamulaştırma işlemleri tamamlanmıştır.
TSE’ye tahsis edilen arsanın en verimli
şekilde kullanılması ve otomotiv
sektörümüzün ihtiyaç duyduğu pistleri ve
HAZİRAN 2015
laboratuvarların yapılması bu projedeki en
temel amaç olmakla birlikte test
merkezinin sadece ülkemiz imalatçılarına
değil tüm dünyaya hizmet verecek şekilde
kurgulanacağı söylenebilir.
Eylem 2.3. “Türkiye’nin ‘İklim Değişikliği’
kapsamındaki ulusal vizyonu doğrultusunda
alternatif yakıt kullanımının
yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla
elektrikli araçlarda kullanılan batarya ve
alternatif yakıt kullanan araçların ana
parçalarının üretimi desteklenecektir”
kapsamında; ülkemizin 2023 vizyonu
içerisinde yer alan yerli araç
teknolojilerinin geliştirilmesi amacı
doğrultusunda, TÜBİTAK bünyesinde bir
çalışma başlatılmış, Bakanlığın da
çalışmalarına dâhil olduğu söz konusu
süreçte, üretim sürecini de içeren Ar-Ge
destek projesinin elektrikli araç üzerine
olması kararlaştırılmıştır.
Bu çerçevede, TÜBİTAK Kamu Kurumları
Araştırma ve Geliştirme Projelerini
Destekleme Programı (1007 Programı)
kapsamında Bakanlığın müşteri kurum
olarak yer aldığı “Elektrikli Araç
Teknolojilerinin Geliştirilmesi” ihtiyaç
başlığına yönelik, Kamu Araştırmaları
Destek Grubu (KAMAG) tarafından çağrı
duyurusu 18/02/2013 tarihi itibarıyla
yayınlanmış ve çağrı kapanış tarihi
24/05/2013 olarak belirlenmiştir. Bahse
konu çağrı kapsamında, elektrikli araç
teknolojilerinden kritik nitelikte olan
bileşenlerin yerli olarak geliştirilmesi ve
buna bağlı olarak geliştirilen bu
bileşenlerin kullanıldığı yerli elektrikli araç
üretilmesi amaçlanmıştır. Yapılan
değerlendirmeler sonunda, projesi birinci
seçilen firmayla bütçe konusunda anlaşma
sağlanamamış ve çağrı sonlandırılmıştır.
Eylem 3.4. “Çevre dostu araçların
kullanımının yaygınlaştırılması için toplumda
farkındalık seviyesinin artırılmasına yönelik
çalışmalar yapılacaktır” ve Eylem 3.5
“Çevreye duyarlı araçların kullanımı
özendirilecektir” kapsamında; çevre dostu
araçların sınıflandırılması için teknik
kriterlerin belirlenmesi, LPG’li araçların
kapalı otoparklardan yararlanması ve
CNG, LNG ve LPG yakıtlı araçların da ÖTV
desteklerinden yararlanmasına ilişkin
Bakanlık koordinasyonunda ilgili
kurum/kuruluşlarca çalışmalar
yapılmıştır.
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, Otomotiv
Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın
izlenmesi, değerlendirilmesi ve gerekli
görüldüğü hallerde eylemlerin revize
edilmesi görevlerine sahip bir Yönlendirme
Kurulu oluşturulmuş olup söz konusu
Strateji Belgesi ve Eylem Planı
kapsamında yaşanan gelişmeler tüm
paydaşlarla dönemsel olarak Yönlendirme
Kurulu toplantılarında ele alınmıştır.
Diğer taraftan, ülkemizde son yıllarda
yaşanan ekonomik gelişmeyle, otomotiv
sanayinin rekabetçi konumu birleşince
ortaya otomotiv ihracatçısı bir ülke çıkmış
ve son yıllarda durağan bir yapısı olsa da
otomotiv sektöründe Tablo 1'de görüldüğü
üzere önemli gelişmeler elde edilmiştir.
Tablo 1. Türkiye’de Otomotiv Sektörü (2004-2014)
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Değişim %
(‘14-‘04)
Üretim
(x1000)
823
879
988
1.099
1.147
870
1.095
1.189
1.073
1.126
1.170
42,2
Pazar
(x1000)
741
758
665
645
526
575
793
910
817
893
807
8,9
İhracat
(x1000)
518
561
706
829
920
637
763
801
745
843
902
74,1
İhracat
8.288
(mil. $)
9.566 11.886 15.903 18.326 12.251 13.812 15.803 15.148 17.000 18.063
117,9
Kaynak: 0SD, TÜİK
09
HAZİRAN 2015
MAKALE
TÜRKİYE’NİN OTOMOTİV STRATEJİSİ ÜZERİNE
Türkiye, küresel krizin etkilerini yitirmesi
ve ihracatta en önemli pazarımız olan
AB’de başlayan ekonomik iyileşme sonucu
2014 yılı verilerine göre;
● Dünyada otomotiv üretiminde 17’inci,
● Avrupa Birliği’nde;
- Otobüs üretiminde 2’nci,
- Hafif ticari araç üretiminde 1’inci,
- Ağır kamyon üretiminde 2’nci,
- Otomobil üretiminde 8’inci,
- Toplam üretimde 6’ncı sırada yer
almıştır.
Ancak yine de mevcut üretim ve ihracat
rakamlarıyla sektörün 2023 hedefleri olan
4 milyon adet üretim, 3 milyon adet ihracat
ve 75 milyar dolar ihracat gelirinin
uzağında kalınacağı söylenebilir. Bu
anlamda, yerli marka aracın bir an evvel
hayata geçirilmesi ve iç pazarın gelişmesi
doğrultusunda stratejik bir yol haritasının
izlenmesi elzemdir.
Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi
ve Eylem Planı (2015-2018) Hazırlık
Çalışmaları
2011/10 sayılı Yüksek Planlama Kurulu
Kararı’na istinaden 5 Mayıs 2011 tarih ve
27925 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan
Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi
ve Eylem Planı’nın (2011-2014) uygulama
süreci 2014 yılı sonu itibarıyla sona
ermiştir.
Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi
ve Eylem Planı’na (2011-2014) ait
uygulama süreci sonrasında otomotiv
sektörünün rekabet edebilirliğinin
sürdürülerek artırılması amacıyla sektör
paydaşlarının ortak mutabakatıyla
sorunların ortaya konup, çözüme yönelik
yol haritasının belirlenmesi büyük önem
arz etmektedir.
10
Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi Çalıştayı, 17.09.2014, Ankara.
HAZİRAN 2015
Bu kapsamda; Bakanlığımızca söz konusu
belgenin yenilenmesine yönelik çalışmalar
çerçevesinde ilgili kurum ve kuruluşların
katılımıyla 17.09.2014 tarihinde bir çalıştay
gerçekleştirilmiştir. Bahse konu çalıştay
sonucunda 2015-2018 yıllarını kapsayan
“Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi
Eylem Planı” taslağı hazırlanmış ve ilgili
kurum ve kuruluşlardan Eylem Planı ve
mevcut durum taslağına ilişkin görüş ve
öneriler talep edilmiştir.
Mevcut durum ve GZFT analizinden elde
edilen tespitler ve orta vadeli ihtiyaçlar
kullanılarak, otomotiv sektörüne ilişkin
sorun alanları ve çözüme yönelik hedefler
belirlenmiştir. Öncelikli sorun
alanlarından hareketle, sektöre ilişkin
vizyon ve genel amaç belirlenerek; bu
vizyona ve genel amaca yönelik üç temel
hedef tespit edilmiştir.
Bu bağlamda, söz konusu Strateji Belgesi
Taslağı’nda, otomotiv sektörünün
Vizyonu; “sahip olduğu yerli markaları ile
dünya otomotiv pazarında söz sahibi olmak”,
Genel amaç; “güçlü ve rekabetçi tedarik
sanayi ve kendi ürettiği yerli markaları ile ileri
teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak ve katma
değer oranını yükseltmek”,
Hedefler;
● Yerli marka araç üretimi için gerekli altyapıyı
oluşturmak,
● Sektörün markalaşma kabiliyetini ve küresel
rekabet gücünü artırmak,
● Otomotiv sektörünün güçlendirilmesine
yönelik hukuki ve idari düzenlemeler
geliştirmek olarak belirlenmiştir.
Mevcut haliyle “Türkiye Otomotiv Sektörü
Strateji Belgesi ve Eylem Planı (20152018)” taslağında üç temel hedef altında
15 eylem yer almakta olup ilgili kurum ve
kuruluşlardan taslağa ilişkin görüş ve
önerilerin Bakanlığımıza iletilmesi talep
edilmiştir. Taslağın nihai hale
getirilmesine yönelik çalışmalar sorumlu
ve ilgili kuruşlarla koordineli olarak
yürütülmektedir.
11
HAZİRAN 2015
MAKALE
TÜRKİYE’NİN OTOMOTİV STRATEJİSİ ÜZERİNE
Diğer taraftan, Otomotiv Sektörü Strateji
Belgesi ve Eylem Planı’nın izlenmesi,
değerlendirilmesi ve gerekli görüldüğü
hallerde eylemlerin revize edilmesi
görevlerine sahip bir Yönlendirme Kurulu
oluşturulacaktır. Yönlendirme Kurulu,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi
Genel Müdürü veya görevlendireceği bir
daire başkanı ile eylemlerden sorumlu ve
ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinden
oluşacaktır. Yönlendirme Kurulu
toplantıları Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü
tarafından belirlenecek dönemlerde ya da
gerekli görülen durumlarda toplanacaktır.
Yönlendirme Kurulu toplantılarına ilgili
diğer kurum ve kuruluşların yetkilileri ile
özel sektör temsilcileri de davet
edilebilecektir. Yönlendirme Kurulu
tarafından karar alınması durumunda
eylem bazında çalışma grubu
oluşturulabilecektir. İzleme ve
Değerlendirme sürecindeki tüm
sekretarya işlemleri Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel
Müdürlüğü tarafından yürütülecektir.
Bu bağlamda, taslak Eylem Planı’nda
hedeflenen bazı hususlar şunlardır:
● Uluslararası pazarda sahip olunacak
yerli marka aracın ve markayı ayakta
tutacak teknolojinin elde tutulması, bu
bağlamda yerli marka araç üretiminin
gerçekleştirilmesi için araç kategorisinin
belirlenmesi ve aracın geliştirilmesi için
özendirici mekanizmaların devreye
konulması hedeflenmektedir.
● Ülkemizde içten yanmalı motorların
üretimine yönelik bilgi birikimini
yaygınlaştırmak ve nitelikli insan
yetiştirmek üzere mükemmeliyet
merkezinin kurulması planlanmaktadır.
12
● Pilot olarak seçilecek bir bölgede ilgili
sektörde faaliyet gösteren işletmelerin
verimliliğine dair analiz yapılması
hedeflenmektedir.
● Tip onay belgelendirme ve testleri,
piyasa gözetim ve denetimi, muayene,
tescil, strateji-politika geliştirme, çevresel
etki kontrolü, ithalat kontrolü gibi
süreçlerin hepsinin AB ülkelerinde olduğu
gibi tek elden yürütüldüğü bir kurum
kurulması hedeflenmektedir.
● Otomotiv ana ve yan sanayinde, ilgili
kurum ve kuruluşlarca ihtiyaç duyulan
alanlarda Ar-Ge faaliyetleri yürütecek bir
yapının kurulması öngörülmektedir.
Otomotiv sektörü, tedarik sanayi ve ilişkili
olduğu hizmet sektörlerini de kapsayacak
şekilde ele alındığında, Türkiye ekonomisi
için son derece kritik önemi bulunan bir
sektördür. Bu itibarla; sektörün
yurt içindeki ekonomik gelişmeye azami
ölçüde katkı sunabilmesi için sektöre
yönelik doğru politikaların hayata
geçirilmesine ihtiyaç vardır. Bu
doğrultuda; kamunun ve özel sektörün,
doğru politikaların tasarımı için sürekli ve
düzenli olarak birlikte çalışması büyük
önem taşımaktadır.
HAZİRAN 2015
MAKALE
MAKİNE SEKTÖRÜNDE AR-GE'NİN ÖNEMİ
Dinçer GONCA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
İmalat sanayi içerisindeki en önemli alt
sektörlerden biri de tartışmasız makine
sektörüdür. Ülkemiz ihracatından en
yüksek payı alan otomotiv, tekstil, kimya,
demir-çelik gibi sektörler de dâhil olmak
üzere diğer pek çok sektörün rekabet
gücü üretimde kullanılan makinelerin
performansına ve verimliliğine bağlıdır. Bu
nedenle de ülkemiz makine sektörünün
geliştirilmesi ve güçlendirilmesi özel
olarak ele alınması gereken stratejik bir
konudur.
Birçok ürünün imalatı konusunda müşteri
taleplerine göre ürünün
özelleştirilmesinin söz konusu olduğu
makine sektöründe kullanılan
ham maddelerin önemli bir kısmı
yurt içinden sağlanabilmektedir. Bu
nedenledir ki makine sanayi ülkemiz
ekonomisine büyük oranda katma değer
sağlamaktadır. Ayrıca, makine sanayi ülke
içi katma değer üretiminin yanı sıra
istihdama da önemli oranda katkı
sağlamaktadır (Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, 2008).
Bununla birlikte, imalat sanayinin her
alanında ham madde fiyatları ile işçilik
ücretleri konusunda daha fazla maliyet
azalımı yapılmasının zor olduğu
günümüzde, rekabet edebilirlik
noktasında ele anılabilecek yegâne husus
olarak ise karşımıza “yenilikçilik
(inovasyon)” kavramı çıkmaktadır.
İnovasyon, “toplumsal, kültürel ve idari
ortamda yeni yöntemlerin kullanılmaya
başlanması” anlamındadır. Günden güne
değişen ve gelişen küresel ortamda
“yenilikçiliği” sağlamanın en önemli yolu
ise yoğun araştırma ve geliştirme (Ar-Ge)
faaliyetleri yürütülmesinden geçmektedir.
Makine sektörü de, teknoloji ve Ar-Ge
yoğun bir sektördür. Dünyada bu alanda
büyük bir rekabet söz konusudur. Gelişme
yolundaki bazı ülkelerin de bu pazara
girmeleriyle rekabetin daha da güçleştiği
görülmektedir. Bu koşullar firmaların
kârlarını büyük ölçüde azaltmaktadır.
Mevcut şartlar, gelişmiş ülkelerde de bu
sektörde önemli yeni yatırımların
yapılmasını çekici kılmaktadır. Söz konusu
rekabet nedeniyle gelişmiş ülkelerde dahi
firma sayısında azalma olduğu, bazı
firmaların kapandığı, bazılarının ise daha
güçlü kuruluşlarca satın alındığı
anlaşılmaktadır. Bu kapsamda ülkemizde
de paralel gelişmeler yaşanmaktadır. Yeni
yatırımlardan çok, ihracat yapan, yenilik
yapmaya önem veren, teknolojilerini
geliştiren, yurt içi ve dışı tanıtım imkânını
kullanan firmalar büyümekte ve ek
yatırımlar yapmaktadır.
çıkmaktadır. Ar-Ge’nin krizlerden
etkilenmeyip aksine kriz zamanlarında
daha çok getiri sağlayan bir faaliyet alanı
olduğu görülmektedir. Bu nedenle de
Ar-Ge'nin verimsiz bir yatırım olduğu,
harcanan kaynağın boşa gideceği zihniyeti
mutlaka terkedilmelidir. Ar-Ge
yatırımlarına harcanan paranın, kısa
vadede olmasa bile orta ve uzun vadede
çok daha fazlasıyla geri döndüğü artık
herkesçe bilinen bir gerçektir
(Gemici, b.t.).
2013 yılı itibarıyla % 0,95 düzeyine
yükselmiş olan ve ülkemizin 2023 yılı
vizyonu ve hedefleri doğrultusunda
ulaşılmak istenilen GSMH’nin % 3’ü
mertebesindeki Ar-Ge harcamasına,
ancak kamunun ve özel sektörde faaliyet
gösteren tüm kuruluşlarımızın ürün ya da
hizmetleri kapsamındaki Ar-Ge
faaliyetlerini, yenilikçiliğin gündelik
hayatın bir vazgeçilmezi olduğu
prensibinden hareketle artırmaları
neticesinde ulaşılabileceği açık bir şekilde
ortaya çıkmıştır.
Ülkemize örnek teşkil edebilecek bir
yapıya sahip olan Güney Kore, hâlihazırda
pek çok güçlü markaya sahip olmayı
başarmıştır. Bu markaların gücünün
temelinde ise yenilikçilik yatmaktadır.
Güney Kore tarafından ülkemiz için
hazırlanan özet raporda sanayi
sektörlerindeki en önemli sorunun,
küresel eğilimleri ve teknolojik
gelişmedeki kırınım noktalarını izleyebilme
ve anlayabilme yeteneğinde yaşanan
aksamalar olarak belirtilmiştir (Kore
Kalkınma Enstitüsü – KDI, 2009).
Ayrıca, dünyada yaşanan krizler
incelendiğinde de ortaya ilginç bir sonuç
13
HAZİRAN 2015
MAKALE
MAKİNE SEKTÖRÜNDE AR-GE'NİN ÖNEMİ
Şekil 1. Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı
Kaynak: TÜİK
Yine 2013 yılında, 7 milyar TL’lik toplam
Ar-Ge harcamasının % 51’i imalat sanayi
tarafından gerçekleştirilmiştir.
NACE Rev.2 - Kod:28 altında
değerlendirilen makine sektöründe ise
2012 yılında 301,4 milyon TL olan Ar-Ge
harcaması, 2013 yılında % 11,4’lük artışla
335,7 milyon TL düzeyine yükselmiştir.
Makine sektörü bu büyüklük ile imalat
sanayi içerisinde % 9,3 seviyesinde bir
paya sahiptir (TÜİK, 2014).
Ülkemiz makine sektörüne ait ekonomik
parametreler sektörün gün geçtikçe daha
iyiye gittiğini göstermekle birlikte,
sektördeki firma sayısından da
anlaşılacağı üzere bazı imalat konularında
aynı ürünü üreten firma sayısının fazlalığı,
firma başına isabet eden ciroların
artmasını, ölçek ekonomisinin
yakalanmasını ve maliyetlerin düşmesini
engellemektedir. Azalan kârlılık aynı
zamanda firmaların Ar-Ge’ye yatırım
14
yapmasını ve söz konusu ürünler
konusundaki uzmanlıklarını
derinleştirmelerine de mani olmaktadır.
Sektörün katma değeri yüksek makineler
üretebilmesinin tek yolu Ar-Ge
çalışmalarının derinleştirilmesinden
geçmektedir. Ülkemizde Ar-Ge çalışmaları
için ciddi teşvikler bulunmaktadır. Ancak
sektörün bu teşvik ve destekleri nasıl
değerlendireceği konusunda bilgi sahibi
olması büyük önem taşımaktadır. Ar-Ge
kültürünün makine sektörü içinde
kökleştirilmesi için çalışmalara hız
verilmelidir. Aynı üründen üreten onlarca
firma yerine, farklı ürünler üreterek
dünyada kendine rekabet alanı oluşturacak
firmalara ihtiyaç duyulmaktadır
(Dalgakıran, Hedefimize Bir Adım Daha
Yaklaştık, 2012).
Dünya artık endüstri toplumundan bilgi
toplumuna, iş gücü ağırlıklı teknolojiden
yüksek teknolojiye, ulusal ekonomiden
dünya ekonomisine doğru hızlı bir değişim
içerisindedir. Bu yeni düzende, bilgiyi
üretebilen ve bilgiyi yönetebilen ülkeler
uluslararası rekabet avantajı
kazanmaktadır. Özellikle Çin ve Hindistan,
makine sektöründe üretimlerini hızla
artırmakta ve önemli rekabet baskısı
yaratmaktadır. Bu dönemde Türkiye’de
sektörün uluslararası rekabet gücünü
artırabilmesi için yüksek teknolojili
makine üretimini artırması gerekmektedir.
Bu da verilen teşvik ve desteklerin,
teknolojisi nispeten daha yüksek ürünlere
kanalize edilmesini gerektirmekte, diğer
bir ifade ile sınırlı kaynaklarımızın verimli
kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Bunun
sağlanabilmesi adına öncelikle makine
sektörü içerisindeki ürünlere yönelik
teknoloji düzeyinin sınıflandırılması
gerekmektedir. Mevcut teknoloji
sınıflamalarına göre makine sektörünün
tamamı orta-yüksek teknoloji grubu
içerisinde yer almaktadır. Ancak bir takım
tezgâhı (NACE Rev.2 - 28.41) ile bir musluk
ya da vanayı (NACE Rev.2 - 28.14) aynı
kapsamda değerlendirmek doğru değildir.
HAZİRAN 2015
Tablo 1. Teknoloji Yoğunluğuna Göre İmalat Sanayi Sektörleri (NACE Rev.2)
Teknoloji Sınıfı
Yüksek Teknoloji
Orta Yüksek Teknoloji
Orta Düşük Teknoloji
Düşük Teknoloji
NACE Rev. 2 Kodları – 2. Düzey
21 Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin
malzemelerin imalatı.
26 Bilgisayar imalatı, elektronik ve optik ürünlerin imalatı.
30.3 Hava ve uzay araçları ve ilgili makinelerin imalatı.
20 Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı.
25.4 Silah ve mühimmat imalatı.
27 Elektrikli teçhizat imalatı.
28 BYS makine ve teçhizat imalatı.
29 Motorlu kara taşıtı, römork ve yarı-römork imalatı.
30 Diğer ulaşım araçlarının imalatı. (30.1 Gemi ve tekne
yapımı ve 30.3 Hava ve uzay araçları ve ilgili makinelerin
imalatı hariç).
32.5 Tıp ve diş hekimliği aletleri ve sarf malzemeleri üretimi.
18.2 Kayıtlı medyanın çoğaltılması.
19 Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı.
22…24 Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı. Metalik olmayan
diğer mineral ürünlerin imalatı, temel madenlerin imalatı.
25 Fabrikasyon metal ürünleri imalatı, makine ve teçhizat
hariç (25.4 Silah ve mühimmat imalatı hariç).
30.1 Gemi ve tekne yapımı.
33 Makine ve ekipmanların onarımı ve kurulumu.
10…17 Gıda ürünleri imalatı, içkiler, tütün ürünleri, tekstil,
giyim eşyası, deri ve ilgili ürünleri, ağaç ve ağaç ürünleri, kâğıt
ve kâğıt ürünleri.
18 Kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması (18.2 Kayıtlı
medyanın çoğaltılması hariç).
31 Mobilya imalatı.
32 Diğer imalat (32.5 Tıp ve diş hekimliği aletleri ve sarf
malzemeleri üretimi hariç).
Bu alanda odaklanılması gereken diğer bir
önemli husus ise insan kaynağıdır.
Üniversitelerin ilgili bölümlerinde okuyan
mühendis adaylarının, mezun olmadan
önce “Ar-Ge nasıl yapılır?” sorusuna cevap
verebilecek duruma gelmesi
gerekmektedir. Bu kapsamda, ülkemizde
oldukça fazla sayıda mühendislik
bölümüne ve akademisyene sahip
olunmasına karşın insan kaynağı
niteliğinin neden istenen seviyede
olmadığının belirlenmesi amacıyla eğitim
sisteminin kapsamlı bir şekilde
sorgulanması önem taşımaktadır.
Gerekirse yabancı akademisyenlerin vakıf
ve devlet üniversitelerindeki istihdamları
artırılmalıdır.
Kaynakça
• Dalgakıran, A. (2012, Ocak). Hedefimize
Bir Adım Daha Yaklaştık. MOMENT, s. 2.
Gemici, Z. (b.t.). Ar-Ge nedir? Nasıl
yapılmalıdır? Uluslararası Teknoloji Birliği:
http://www.utb.org.tr/makaleler/argenedir-nasil-yapilmalidir.html adresinden
alındı
• Kore Kalkınma Enstitüsü (KDI). (2009).
Türkiye Ulusal Teknoloji ve Yenileşim
Kapasitesinin Geliştirilmesi İçin Modeller.
TTGV.
• Sanayi ve Ticaret Bakanlığı. (2008). Türk
Makina Sanayi Sektör Raporu. Ankara.
TÜİK. (2014). Araştırma-Geliştirme
Faaliyetleri Araştırması. Ankara.
Kaynak: EUROSTAT
Ar-Ge ve inovasyon kültürünün ülkemizde
yeni yeni yeşermeye başladığı bu
dönemde, yoğun rekabet koşulları altında
ve küresel krizlerin yaşandığı bir pazarda,
özel sektör şirketlerinin Ar-Ge’de başarıya
ulaşmaları için gereken teşvik ve destek
paketlerinin hazırlanması hem küresel bir
gereklilik hem de ulusal bir sorumluluk
haline dönüşmüştür.
15
HAZİRAN 2015
MAKALE
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ ÜLKELER VE ÖZELLİKLE AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ OLMAYAN ÜLKELERDE
OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE TEKNİK BELGELENDİRME (HOMOLOGASYON) UYGULAMALARININ
İNCELENMESİ VE TÜRKİYE’DEKİ UYGULAMALARLA KARŞILAŞTIRILMASI
Kadir ZENGİN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
Otomotiv ürünleri günümüzde insan
hayatının önemli bir parçasını teşkil
etmektedir. Toplumdaki her birey doğrudan
kullanıcı, yolcu ya da yaya olarak motorlu
araçlar ile etkileşim halindedir. Bu
bağlamda çevrenin ve özellikle insan
hayatının ve sağlığının korunması amacıyla
dünya çapında otomotiv ürünleri için belirli
kural ve standartlar oluşturma ihtiyacı
ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda
otomotiv ürünleri dünya çapında en sıkı
biçimde sınırlandırılan ve mevzuata tabi
tutulan ürünlerin başında gelmektedir.
16
Bu çalışmada dünya çapında otomotiv
sektöründe belgelendirme (homologasyon)
uygulamaları incelenmiştir. Çalışma
sırasında öncelikle ülkemizin katılım
sürecinde olduğu Avrupa Birliği’ndeki (AB)
uygulamalar verilmiştir. Sonraki aşamada
ise AB dışındaki ülkelerde gerçekleştirilen
uygulamalar incelenmiş, en son olarak da
ülkemizdeki otomotiv belgelendirme
işlemlerinden bahsedilmiştir. Sonuç ve
değerlendirmeler kısmında ise ülkemizdeki
uygulamalar çalışma kapsamında
incelenen diğer uygulamalarla
karşılaştırılmış ve önerilerde
bulunulmuştur.
1. AB Otomotiv Belgelendirme
Mevzuatı ve Sistemi
Otomotiv sektörü yüzden fazla AB Direktifi
ve yüzden fazla Birleşmiş Milletler Avrupa
Ekonomik Komisyonu (BM/AEK)
regülasyonuyla AB'de en çok mevzuata
dayandırılmış sektörlerden biridir. AB’de
otomotiv sektörü ürünlerinin
belgelendirilmesi 2007/46/EC sayılı
motorlu taşıtlar ile römorklar ve bu tür
taşıtlarda kullanılmak üzere tasarlanmış
sistemler, aksamlar ve ayrı teknik ünitelere
ilişkin direktif, 2002/24/EC sayılı iki ya da üç
HAZİRAN 2015
tekerlekli motorlu araçların tip onayına
ilişkin direktif ve 2002/24/EC sayılı iki ya da
üç tekerlekli motorlu araçların tip onayına
ilişkin direktif kapsamında yapılmaktadır.
Bununla birlikte üye ülkelerin kendi
ihtiyaçlarına göre belirlediği ulusal
mevzuatlar da mevcuttur. Buna örnek
olarak Almanya’da uygulanmakta olan
Ulusal Araç Güvenlik Standardı (StVZO) ve
Araç Aksamları Güvenlik Standardı (FzTV)
verilebilir.
Üye ülkelerin tip onay kuruluşları Avrupa
Komisyonu çatısı altında gerçekleştirilen
çeşitli uzman grupları, çalışma grupları ve
komitoloji komiteleri toplantıları aracılığıyla
tip onay mevzuatının hazırlanması, tadil
edilmesi ve uygulamaya yönelik kararlar
alınması hususunda ortak çalışmalar
gerçekleştirerek ilgili direktiflerin
rehberliğinde tip onay belgelendirme
sistemlerinde uyum ve uygulamada birlik
sağlamaktadır. AB’nin başta gelen onay
kuruluşlarından Almanya tip onay
belgelendirme kuruluşu olan Federal
Motorlu Ulaşım Otoritesi (KBA-KraftfahrtBundesamt) Federal Ulaştırma, Yapı ve
Kentsel Kalkınma Bakanlığı kapsamında
çalışan bir kuruluştur. KBA’nın başlıca
görevleri arasında araç ve aksam tip
onaylarının verilmesi, araçların periyodik
muayenesi ve üretim tesislerinin kalite
kontrolüyle ilgili test merkezlerinin
denetlenmesi, tip onayları ile ilgili testleri
gerçekleştirecek teknik servislerin
atanması, araç ve aksam üreticileri
tarafından gerçekleştirilecek olan geri
çağırma işlemlerine eşlik edilmesi
bulunmakla birlikte, kuruluş merkezi araç
tescili, merkezi trafik suçluları kaydı,
merkezi sürücü ehliyeti kaydı ve merkezi
takograf kartlarının kaydı gibi görevleri de
bünyesinde yerine getirmektedir. KBA
araçlar ve aksamlar için Almanya ve
Avrupa’da geçerli olan tip onay belgeleri
düzenlemektedir. Almanya’da tescil edilen
araçlardan yaklaşık % 75’i KBA tarafından
belgelendirilmekte olup yılda 17.000 adet
civarı tip onay belgesi düzenliyor olmasıyla
kuruluş Avrupa’nın en büyük tip onay
kuruluşlarından biridir.
için bir test raporu düzenler. Standardize
test raporu olarak adlandırılan bu raporlar
tip onaylarının düzenlenmesi için gerekli
olup rapor formatları ilgili teknik direktif ve
regülasyonlara uygun olarak KBA
tarafından atanmış laboratuarlar ile birlikte
oluşturulur. KBA test raporunu kabul
ederse üreticiye tip onayını düzenleyip verir.
Tip onaylarının düzenlenmesi ile işlemlere
geçilmeden önce KBA tip onayı başvurusu
yapan üreticilerin bağlayıcı şartları yerine
getirmesini zorunlu kılar. Bunlardan ilki
başvuru sahibi üreticinin başlangıç
değerlendirmesi denilen denetimi
geçmesidir. Bu denetim kapsamında KBA
ya da KBA tarafından atanmış bir
belgelendirme kuruluşu üreticinin mevcut
uygulanmakta olan kalite yönetim
sisteminin üreticinin düzenli bir şekilde
gerekli kalite şartlarında üretim yapıp
yapamayacağını kontrol eder. Böylece
üreticinin ilerde tip onayı aldığında üretimin
onay hükümlerine uygun olarak yapılması
garanti altına alınmış olmaktadır. Üretici,
şirketindeki şartları dikkate alarak
başlangıç değerlendirmesi için KBA, KBA
tarafından atanmış bir kuruluş ya da bazı
istisnai durumlarda KBA ile önceden
anlaşmak şartıyla üçüncü taraf bir kuruluş
tarafından yerinde denetimin
gerçekleştirilmesi veya kalite yönetim
sistemine kanıt olarak yerinde denetim
yapılması yerine EN ISO 9001 – 2008 ya da
eşdeğerinde bir standarda uygunluğu
gösteren bir belgenin, başka bir Avrupa tip
onay kuruluşu tarafından gerçekleştirilen
başlangıç değerlendirmesi sonucunda
alınan bir belgenin kabul edilmesi
yöntemlerinden birini seçebilir.
Bir tip onayının verilmesinden sonra KBA
ürünlerin onaya uygunluğunu ve kalite
yönetim sistemini kontrol eder. Eğer
üreticinin kalite yönetim sisteminde
kusurlar ya da test edilen üründe sapmalar
tespit edilirse, onay sahibi tip onayına
uygunluğu tekrar sağlamak için gerekli
önlemleri alır. Trafik güvenliği veya çevre
kirliliği gibi hususları etkileyen ciddi
sapmalarda KBA tip onayını geri
çekebilmektedir. Üretimin uygunluğu (COP)
olarak adlandırılan bu kontroller KBA
bünyesinde Sistem Denetimi ve Ürün
Denetimi birimlerinde
gerçekleştirilmektedir.
Üretimin uygunluğu sistem denetimi tip
onay sahiplerinin üretim tesislerindeki
prosedürleri gözden geçirmektedir. Her bir
onay sahibinin ürünlerini sabit bir kalitede
üretebiliyor olması güvence altına
alınmalıdır. Üretimin uygunluğu sistem
denetimleri KBA tarafından atanmış bir
kuruluş tarafından verilmiş olan kalite
yönetim sistemi belgesi olmayan tüm onay
sahipleri, makul zaman aralıkları, onay
sahibinin KBA için yeni ya da bilinmez
olması, önceki denetimlerin sonuçları gibi
kriterler dikkate alınarak planlanmaktadır.
Başlangıç değerlendirmesi ile ilgili
şartların yerine getirilmesinden sonra
üretici KBA tarafından atanmış bir
laboratuvara tip onayı almak istediği
ürününün bir prototipini teslim eder.
Laboratuvar prototip ürün üzerinde zorunlu
test prosedürlerini yerine getirir ve bunun
üzerine KBA tarafından kontrol edilmesi
Avrupa’nın bir diğer önemli onay kuruluşu
olan Araç Belgelendirme Kurumu (VCA),
İngiltere Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı bir
kuruluş olup İngiltere’nin AB direktiflerine
ve AB ya da BM/AEK teknik
düzenlemelerine göre karayolu araçları,
tarım traktörleri, yol dışı araçlar ve
bunların aksamlarına tip onay belgesi
17
HAZİRAN 2015
MAKALE
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ ÜLKELER VE ÖZELLİKLE AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ OLMAYAN ÜLKELERDE...
işlemlerini gerçekleştiren onay
kuruluşudur. Bununla birlikte tip onay
belgelendirmesi kapsamında VCA teknik
servis hizmeti de vermektedir.
Üretici ya da yetkili temsilcisi onay
kuruluşu olan VCA'nın Ürün Belgelendirme
Şubesi'ne başvurur. Aksam ya da sistem
onayı almak isteyen bir üretici eğer VCA
tarafından yetkilendirilmiş bir teknik servis
ile çalışmak istiyorsa, doğrudan teknik
servise de başvurabilmektedir. VCA testten
önce bir ürün tipi için gerekli testlerin
sayısını az tutmak için en kötü durumdaki
ürün seçip test edilmesi yöntemini
uygulamaktadır. Bu bağlamda VCA ve firma
arasında test edilecek ürünün seçilmesi,
yürütülecek testlerin kararlaştırılması ve
test tarihi ile test yerinin belirlenmesi için
bir toplantı düzenlenir. Firma kendi yaptığı
testlere dair raporları ve ilgili diğer
belgeleri en kötü durumdaki ürün seçimine
yardımcı olması açısından sunabilir.
Üretimin uygunluğu, tip onay sürecinin
önemli parçalarından biri olup şartları
kalite sistemi ilkeleri üzerine kurulmuştur.
ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi belgeleri,
tip onayıyla ilgili belirli kontrol planlarıyla
birlikte üretimin uygunluğu için temel
olarak kabul edilebilmektedir. VCA
denetçileri tarafından gerçekleştirilen
üretimin uygunluğu denetimleri (COP),
VCA'ya başvuru yapılarak test ve onay
sürecine paralel olarak
gerçekleştirilebilmektedir. Tüm teknik
dokümanlar ve test raporları
tamamlandıktan ve üretimin uygunluğu
denetimi de olumlu sonuçlandıktan sonra,
VCA bir onay numarası ve onay belgesi
düzenler. VCA verdiği tüm onaylarla ilgili
olarak, gerektiğinde kontrol edilebilmek
üzere tüm onay kuruluşlarını
bilgilendirmektedir.
18
2. Amerika Birleşik Devletleri
Belgelendirme Mevzuatı ve Sistemi
Amerika Birleşik Devletleri Ulaştırma Daire
Başkanlığı’na bağlı olan Ulusal Karayolu
Trafik Güvenliği Kurumu (NHTSA) başta
1966 tarihli Ulusal Trafik ve Motorlu Araçlar
Güvenliği Kanunu olmak üzere motorlu araç
güvenliğiyle ilgili diğer mevzuatı da
uygulamakla yetkilidir. Bu yetki
çerçevesinde NHTSA, motorlu araçları ve 13
başlık altında motorlu araçlarda kullanılan
belirli ekipmanları kapsayan Federal
Motorlu Araçlar Güvenliği Standartlarını
(FMVSS) düzenlemekte ve uygulamaya
koymaktadır. FMVSS motorlu araçlar ve
motorlu araçlarda kullanılan ekipmanlar
için minimum güvenlik performans
şartlarını içeren ulusal düzenlemelerdir.
FMVSS’deki genel amaç halkı motorlu
araçların tasarım, üretim veya
performansından kaynaklanabilecek
kazalardan ve kaza durumunda ölüm ve
yaralanmadan korumaktır. Bir motorlu
aracın ya da motorlu araç ekipmanının
Amerika Birleşik Devletleri'ne ihraç
edilebilmesi ve orada satılabilmesi için
ürünün üretildiği tarihte geçerli olan
FMVSS’yi sağlaması gerekmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde tip onay
belgesi motorlu araçlar ve motorlu
araçlarda kullanılan ekipmanlar için gerekli
değildir. Bunun yerine, FMVSS’ye uygunluğu
belgelendirme sorumluluğunu üreticiye
yükleyen bir “kendi kendini belgelendirme”
işlemi mevcuttur. Belirli bir FMVSS
kapsamındaki motorlu araç ya da motorlu
araç ekipmanı için gerekli testler Amerika
Birleşik Devletleri dışındakiler de dâhil
olmak üzere herhangi bir test laboratuvarı
tarafından gerçekleştirilebilmektedir.
Üretici ürünün sadece ilk
belgelendirmesinden sorumlu olmayıp
ayrıca ürünlerin üretim ömürleri boyunca
standartlara sürekli uygunluğunu
gözetmelidir. Bunun için, NHTSA Araç
Güvenlik Uygunluk Ofisi (OVSC), üreticinin
uygulaması gereken belirli bir kalite
kontrol programı belirlememiş olup kalite
kontrol programının nasıl olacağı üreticiye
bırakılmıştır. OVSC üreticinin
belgelendirmesinin geçerliliğini
doğrulamak için her sene rastgele motorlu
araçlar ve motorlu araç ekipmanları seçip
anlaşmalı olduğu yaklaşık 21 bağımsız test
laboratuvarında uygunluk testlerini
gerçekleştirir. Eğer üreticinin
belgelendirmesi yanlış ya da uygunsuzsa,
yetkili kuruluşlar testleri yeniden
gerçekleştirir ve uygunsuzluk
bulunduğunda ürünler toplatılır, düzelttirilir
ya da üreticiye ceza uygulanır. FMVSS
kapsamındaki bir motorlu araç ekipmanı
üretildiği anda ilgili standarda uygun olmalı
ve belgelendirilmelidir. Genelde motorlu
araç ekipmanının ilgili FMVS’ye
uygunluğunun belgelendirilmesi ekipman
üzerinde belirli bir yere işaretlenmiş veya
ekipmanın içinde gönderildiği konteynırın
üzerine yerleştirilmiş “DOT” sembolüyle
anlaşılmaktadır. “DOT” sembolüyle birlikte;
fren hortumu, cam ve lastikler gibi belirli
ekipmanların üreticileri ürünlerini
kendilerine NHTSA tarafından verilen kod
veya tanıtım numarası ile etiketlemek
zorundadır.
Bir motorlu araç ilgili tüm FMVSS ile
uyumlu olarak üretilmeli ve bu uygunluğu
gösteren, araç üreticisi tarafından kalıcı
olarak sabitlenmiş (parçalamadan veya
yüzey alınmadan sökülemeyecek bir şekilde
perçinlenmiş ya da sabitlenmiş) bir etiket
taşımalıdır. Motorlu araç etiketi araç
üreticisinin adını, aracın ay ve yıl olarak
üretim tarihini, toplam yüksüz ağırlığını,
her bir dingilin toplam yüksüz dingil
ağırlıklarını, araç sınıfını ve VIN numarasını
içermektedir.
HAZİRAN 2015
3. Kanada Belgelendirme Mevzuatı ve
Sistemi
Kanada otomotiv belgelendirme sistemi
Ölüm, Yaralanma ve Mülkiyet Riski ile
Çevreye Zararı Azaltmak için Motorlu
Araçlar ve Motorlu Araç Ekipmanlarının
Üretimini ve İthalatını Düzenleyen Kanun
kapsamında düzenlenmektedir. Kanun,
Kanada Hükümeti Ulaştırma Bakanlığı’na
yeni araçların güvenliğini ve emisyon
performansını düzenleyen Kanada Motorlu
Araç Güvenlik Standartlarını (CMVSS)
yayımlama yetkisini vermiştir. Ulaştırma
Bakanlığı bünyesindeki Motorlu Araç
Düzenleme Şubesi standartlarla ilgili
araştırmaların yapılması, standartların
hazırlanması, yayımlanması ve uygulamaya
konulması konularında çalışmaktadır.
Kanun, bölgelerarası ticaretle uğraşan
üreticilere ve Kanada’ya motorlu araç ve
ekipmanlarını ithal eden ithalatçılara
uygulanmaktadır.
Kanada’da üretilen ya da Kanada’ya ithal
edilen yeni bir motorlu araç, lastik ya da
çocuk kısıtlama sistemi Ulusal Güvenlik
İşareti (NSM) taşımak ve uygulanabilir
güvenlik standartları ve düzenlemelere
uygun olmak zorundadır. Ulaştırma
Bakanlığı NSM işaretinin kullanımı yetkisini
vermektedir ve bir şirket bu işareti
kullanmak amacıyla gerekli izni almak için
Bakanlığa başvurmak zorundadır.
Uygulanabilir standartlara ve
düzenlemelere göre uygunluğun
belgelendirilmesi “kendi kendine
belgelendirme” usulü ile üreticinin ya da
ithalatçının sorumluluğundadır. Araca bir
Uygunluk Beyanı etiketi sabitlemek, NSM
işareti taşıyan aracın uygulanabilir
standartlara uygun olduğunu teyit eder.
Kanun ve bünyesindeki düzenlemeler
kapsamında motorlu araçların ve
ekipmanlarının uygunluğunun
belgelendirilmesi sorumluluğu, söz konusu
ürünleri Kanada’da üreten ya da Kanada’ya
ithal eden firmaya verilmiştir. Firma
mevzuat gereği, bir Ulaştırma Bakanlığı
denetçisinin, bir motorlu aracın veya
motorlu ekipmanının uygulanabilir tüm
standartlara uygun olup olmadığına karar
verebilmesi için önceden tanımlandığı
biçimde ürün üzerinde gerçekleştirdiği
testlerin kayıtlarını saklayıp kanıt
göstermedikçe hiçbir motorlu araca veya
ekipmanına NSM işareti uygulayamaz,
hiçbir motorlu araç ve ekipmanını satamaz
ya da Kanada’ya ithal edemez. Motorlu
araçlar ya da motorlu araç ekipmanları
uygunluk testleri için satışa hazır
ürünlerden seçilmektedir. Böylece
numunelerin halka satışa sunulan ürünleri
temsil etmesi sağlanmaktadır. Numuneler
pazara giriş, yeni teknoloji ya da yeni ürün
gamı, şikâyetler ve önceki performans
testleri gibi faktörler göz önünde
bulundurularak seçilmektedir. Denetimler
sırasında gerçekleştirilen testler ve tekrar
testleri sonucu ürün testlerden geçemez ise
firma hakkında CMVSS’ye uygun olmayan
ürün üretmek, ithal etmek ve satmak
konusunda cezai işlem uygulanmaktadır.
4. Avustralya Belgelendirme
Mevzuatı ve Sistemi
Bir araç Avustralya'da ilk kez tescil
edilmeden önce, yeni ve kullanılmış ithal
araçlar ile yerli üretim araçlara uygulanan
1989 tarihli Motorlu Araç Standartları
Kanunu'nun şartlarını sağlamak
zorundadır. Kanun; araçların Avustralya
Tasarım Kuralları (ADR) olarak bilinen
güvenlik ve emisyon şartlarını içeren ulusal
standartlara uygun olmasını şart koşar. Bir
araç, ADR hükümlerine uygun olarak
belgelendirildiği zaman, bu araca uygunluk
levhası takılabilir. Uygunluk levhasının
takılması kanun gereğince zorunludur ve bu
levha tescil otoritesine aracın gerekli tüm
ADR hükümlerini karşıladığını
göstermektedir.
Araç belgelendirme sisteminde onaylar,
yeni araçlar üzerine uygunluk levhaları
takılmak üzere verilmektedir. Avustralya'da
belgelendirme sistemi Avustralya
Hükümeti bünyesinde Avustralya Altyapı ve
Ulaşım Dairesi Araç Güvenlik Standartları
Şubesi (VSS) tarafından yürütülmektedir.
Avustralya otomotiv belgelendirme
sisteminde VSS belgelendirme için gerekli
testleri yapmaz. Üretici bir araç tipinin ilgili
ADR standartları ile uyumluluğunu
sağlamaktan sorumludur. Belgelendirme
sistemi üreticilere farklı ADR standartları
için gerekli olan testleri yapmasına izin
vermektedir. Numune araçlar ADR
hükümlerine uygun olarak test edilir.
Numune araçlar testleri geçerse, test
raporu araç tipinin ilgili ADR standartlarına
uygun olduğunu kanıtlamak için kullanılır.
Tüm ilgili testleri tamamladıktan sonra
üretici test edilen araç tipi için uygunluk
levhası takmak için onayları almak üzere
Araç Güvenlik Standartları Şubesi’ne (VSS)
başvuru yapmak zorundadır. Üretici,
testlerin doğru bir şekilde yapıldığını ve
aracın ilgili şartları karşıladığını göstermek
için Araç Güvenlik Standartları Şubesi’ne
(VSS) uygulanması gereken ADR
standartlarına uygunluğu kanıtlayan bir
rapor sunmak zorundadır. Başvuruları ve
ilgili dokümanları inceleyen VSS, aracın
ilgili ADR standartlarına uygunluğunu teyit
ettikten sonra Uygunluk Levhası Onayı
olarak bilinen bir belge oluşturur. Bu belge
üreticiye onaylanan tipteki araçlara
uygunluk levhası takabilme yetkisini verir.
19
HAZİRAN 2015
MAKALE
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ ÜLKELER VE ÖZELLİKLE AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ OLMAYAN ÜLKELERDE...
5. Rusya Federasyonu Belgelendirme
Mevzuatı ve Sistemi
Rusya Federasyonu’nda otomotiv sektörüne
ait ürünlerin belgelendirilmesi uluslararası
anlaşmalar gereği uyulması zorunlu olan
teknik mevzuat ile birlikte Rusya Ulusal
Standartları’na (GOST R) göre
yapılmaktadır. GOST ilk olarak Sovyetler
Birliği’nin ulusal standardizasyon stratejisi
kapsamında geliştirilmiştir. 1925 yılında
kurulan ve Sovyetler Birliği için gerekli
görülen standartların yapımı,
güncellenmesi, yayımlanması ve
dağıtılması ile görevli olan Gosstandart
(Devlet Standart Kurumu) ilk standardını
1968 yılında çıkarmıştır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra
GOST bölgesel bir statü kazanarak
Bağımsız Devletler Topluluğu adına çalışan
Avrasya Standardizasyon, Metroloji ve
Belgelendirme (EASC) yetkisine girmiştir.
GOST’un kapsadığı başlıca alanlar enerji,
petrol ve gaz, çevre korunması, inşaat,
ulaşım, telekomünikasyon, madencilik,
gıda işleme ve diğer sanayi kollarıdır. GOST
R standartları ise GOST standartları kökenli
olup sadece Rusya Federasyonunda geçerli
olan standartlardır. Rusya Federasyonunu
otomotiv sektörü belgelendirme sistemi
teknik düzenlemeler hakkında 27 Aralık
2002 tarihinde yayımlanan Federal Yasa
184-FZ kapsamında gerçekleştirilmektedir.
Rusya Federasyonu otomotiv sektörü
belgelendirme sistemi uluslararası
bağlamda ise; Rusya Federasyonu’nun da
taraf olduğu, 1958 yılında imzalanan
“Tekerlekli Araçların, Araçlara Takılan
ve/veya Araçlarda Kullanılan Aksam ve
Parçaların Müşterek Teknik Talimatlarının
Kabulü ve Bu Talimatlar Temelinde Verilen
Onayların Karşılıklı Tanınması Koşullarına
Dair Anlaşma” - 1958
Cenevre Anlaşması’na dayanır.
20
Bu kapsamda belgelendirmede araç ve
aksamlar için Birleşmiş Milletler Avrupa
Ekonomik Komisyonu (BM/AEK) teknik
düzenlemeleri aranır.
Ulusal ve uluslararası mevzuat temel
alınarak uygulanan Rusya Federasyonu
otomotiv belgelendirme sistemi araç tip
onay belgesi için iki ana aşamanın yerine
getirilmesini gerektirir. Bunlardan biri
seçilen en kötü durumdaki (worst case) test
aracı örneğinin belgelendirme için zorunlu
olan teknik düzenlemelerin şartlarını
karşılaması, diğeri üretimin uygunluğunun
sağlanmasıdır. Bu süreçte yer alan taraflar
başta Federal Teknik Düzenleme ve
Metroloji Kurumu, Otomobil ve Motor
Bilimsel Araştırma Enstitüsü (NAMI),
belgelendirme kuruluşları, test
laboratuvarları ve firmalardır. Federal
Teknik Düzenleme ve Metroloji Kurumu
Rusya Federasyonu Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına bağlı bir kurumdur. Otomobil ve
Motor Bilimsel Araştırma Enstitüsü,
Federal Teknik Düzenleme ve Metroloji
Kurumu'nun teknik sekretaryasını yürütür.
Rusya Federasyonu otomotiv sektörü
belgelendirme sisteminde, araç tip onay
belgesi almak isteyen bir üretici bizzat
kendisi ya da yetkili temsilcisi aracılığıyla
ilgili teknik dokümanlar ve en kötü
durumdaki (worst case) örnek test aracıyla
test laboratuvarına başvurur. Test
laboratuvarı aracın tip onay belgesi
alabilmesi için gerekli teknik
düzenlemelere uygun olarak testleri
gerçekleştirir ve testler sonucunda
oluşturduğu test raporlarını belgelendirme
kuruluşuna iletir. Üretici aynı zamanda ilgili
teknik dokümanlarla araç tip onay belgesi
almak için belgelendirme kuruluşuna
başvurur. Belgelendirme kuruluşu bunun
üzerine üreticiye üretimin uygunluğu
denetimi yapar. Üretimin uygunluğu
denetimi ve test laboratuvarından gelen
test raporlarının da incelenmesinden sonra
belgelendirme kuruluşu araç tip onay
belgesini onaylanmak ve kaydedilmek
üzere Federal Teknik Düzenleme ve
Metroloji Kurumu’na gönderir. Federal
Teknik Düzenleme ve Metroloji Kurumu
araç tip onay belgesini doğruluğunu teyit
etmek üzere Otomobil ve Motor Bilimsel
Araştırma Enstitüsü teknik sekreterliğine
gönderir. Otomobil ve Motor Bilimsel
Araştırma Enstitüsünce teyit edilen tip onay
belgesi Federal Teknik Düzenleme ve
Metroloji Kurumu tarafından onaylanarak
belgelendirme kuruluşuna, oradan da
üreticiye gönderilir.
6. Çin Halk Cumhuriyeti Belgelendirme
Mevzuatı ve Sistemi
Çin Zorunlu Sertifikası (CCC) Çin Halk
Cumhuriyeti'nde üretilen ya da Çin Halk
Cumhuriyeti'ne ihraç edilen ürünlerde
bulunması zorunlu olan bir güvenlik
işaretidir. CCC sistemi belirli farklılıklar
olmakla birlikte Avrupa'daki CE işaretleme
sistemine benzemektedir. Sistem Dünya
Ticaret Örgütü’nün uygunluk
değerlendirme sisteminin şartlarına uyum
sağlamak, ithal ve yerli üretim ürünlere
uygulanacak kapsamlı bir düzenleme
oluşturmak için geliştirilmiştir. Ürünler
CCC işaretini aldıktan sonra Çin Halk
Cumhuriyeti'ne ihraç edilebilir, orada
satılabilir ya da ülkedeki işletmelerde
kullanılabilir. CCC sistemi 1 Mayıs 2002
tarihinde yürürlülüğe girmiştir. GB (Çince
Guo Biao: Ulusal Standart) Standartları
CCC belgelendirmesi için ürünlerin
geçmesi gereken ürün testlerinin dayandığı
ulusal standartlardır. Eğer bir ürün için GB
Standardı yoksa o ürün için CCC
işaretlemesi gerekmemektedir. Bir aracın
belgelendirilmesi ve ilgili yedek
parçalarının sorunsuz bir şekilde Çin Halk
Cumhuriyeti'ne gelebilmesi için
HAZİRAN 2015
aydınlatma, emniyet kemeri, lastik, cam,
yakıt tankı, korna, iç malzeme gibi
alanlardaki ilgili GB Standartlarına uygun
olması gerekmektedir. CCC işareti tip
esaslı bir onaydır ve ürün özelliklerindeki
çeşitlilikler farklı testler gerektirir. CCC
işareti beş yıl geçerlidir ve geçerlilik
süresinin bitiminden üç ay önce
yenilenmesi gerekmektedir. Çin Ulusal
Belgelendirme ve Akreditasyon Düzenleme
Komisyonu (CNCA) CCC işaretlenmesi ile
yetkili tek otoritedir. Çin Otomotiv Ürünleri
Belgelendirme Merkezi (CCAP) ve Çin
Kalite Belgelendirme (CQC) kuruluşları
otomotiv ürünlerinin CCC işaretlenmesi ile
ilgili iki merkezi belgelendirme
kuruluşudur. CCC işaretini almak isteyen
bir yerel üretici veya ithalatçı firmanın
öncelikle bir CCC belgelendirme
kuruluşuna başvurması gerekmektedir.
Daha sonra CCC belgelendirme kuruluşu
her bir üretim tesisi için belirli bir fabrika
kodu oluşturur. Üretici test edilmek üzere
numuneler hazırlar ve numuneleri Çin'deki
CCC belgelendirme kuruluşu tarafından
atanan test laboratuvarlarından birine
teslim eder. Test laboratuvarı GB
standartlarına göre ilgili testleri
gerçekleştirir ve test raporlarını CCC
belgelendirme kuruluşuna iletir.
Belgelendirme kuruluşu test raporlarını
gözden geçirir ve onaylar. Bu aşamadan
sonra üretici ya da imalatçı belgelendirme
kuruluşundan ürünlerin üretildiği
tesislerde başlangıç değerlendirme
denetimi talep eder. Belgelendirme
kuruluşu başlangıç değerlendirme
denetimini gerçekleştirir. Belgelendirme
kuruluşu bu denetimden sonra her 12–18
ayda bir üretim tesislerini tekrar denetler.
Denetimin olumlu geçmesinden sonra
belgelendirme kuruluşu üreticinin ya da
ithalatçının üretim tesisini/tesislerini ve
ürünlerini onaylayan bir CCC belgesi
düzenler. Bahsi geçen belgeyi aldıktan
sonra firma belgelendirme kuruluşuna
“CCC İşareti Kullanım Planı” başvurusu
teslim eder. Bu başvurunun da
onaylanmasından sonra ürünler CCC işareti
ile işaretlenebilir.
7. Türkiye Belgelendirme
Mevzuatı ve Sistemi
Ülkemizdeki tip onay kuruluşu Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı’dır. Bakanlık merkez
teşkilatı bünyesindeki Sanayi Genel
Müdürlüğü, Belgelendirme Dairesi
Başkanlığı Motorlu Araçlar ve Römorkları
Tip Onayı Yönetmeliği (MARTOY,
2007/46/AT), İki veya Üç Tekerlekli Motorlu
Araçların Tip Onayı Yönetmeliği (MOTOY,
2002/24/AT), Tarım veya Orman Traktörleri,
Bunların Römorkları ve Birbiriyle
Değiştirilebilir Çekilen Makinaları ile
Sistemleri, Aksamları, Ayrı Teknik Üniteleri
ile İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (TORTOY,
2003/37/AT) ve Araçlar ve Bunların Aksam,
Sistem ve Ayrı Teknik Üniteleri ile İlgili Tip
Onayı Yönetmelikleri ve Teknik
Düzenlemelerin Uygulama Usul ve Esasları
Hakkında Tebliğ (SGM 2010/1) ile birlikte
ilgili AB direktifleri ve BM/AEK teknik
düzenlemeleri çerçevesinde tip onay
belgelendirme hizmeti vermektedir. Ulusal
mevzuat olan Araçların İmal, Tadil ve
Montajı Hakkında Yönetmelik (AİTM)
kapsamındaki belgelendirme hizmetlerini
gerçekleştirme yetkisi Bakanlık tarafından
Türk Standardları Enstitüsü’ne verilmiştir.
Tip onay testlerini gerçekleştirmekle sorulu
teknik servislerin atanması işlemleri ise
Teknik Servislerin Görevlendirilmesi Usul ve
Esaslarına Dair Tebliğ (SGM 2010/12) ile
düzenlenmiştir.
Tip Onay Belgelendirme işleyişi
SGM-2010/1 Tebliği Kapsamında Yürütülen
Tip Onay Belgelendirme Faaliyetlerine
İlişkin Usul ve Esaslara göre
yürütülmektedir. Buna göre; üretimin
uygunluğu başlangıç değerlendirmesi
olmayan bir firma araç, aksam, sistem veya
ayrı teknik ünite tip onayı almak için
öncelikle ilgili dokümanlarla Bakanlığa
başvuruda bulunur. Bunun üzerine
Bakanlık bizzat başlangıç
değerlendirmesini yapar ya da
yetkilendirdiği teknik servislerden birini
görevlendirebilir. Başlangıç
değerlendirmesinin olumlu sonuçlanması
ile Bakanlık ilgili tip onay testlerinin
yapılması amacıyla başvuruyu teknik
servise gönderir. Başlangıç
değerlendirmesi olan firmalar ise ilgili
teknik servise yönlendirilmek üzere
Bakanlığa veya doğrudan Bakanlığın
yetkilendirdiği teknik servise başvurabilir.
Araçlar için MARTOY Ek V incelemesi veya
Ek XVII incelemesi de dahil olmak üzere Tip
onay testlerinin teknik servis tarafından
gerçekleştirilmesinden sonra ise nihai
dosya incelenmek üzere Bakanlığa
gönderilir. Yapılan incelemelerin sonunda
Bakanlık tip onay belgesini düzenleyip bir
nüshasını firmaya, diğer bir nüshasını da
ilgili teknik servise gönderir.
Bakanlık veya yetkilendirdiği teknik
servis/servisler tarafından, tip onayı
bulunan araç, aksam, sistem veya ayrı
teknik ünitelerin onaylanmış tipe uygun
olarak imalatın devamını kontrol etmek
amacıyla sürekli doğrulama işlemleri her
zaman yapılabilir. Bu denetimlerde,
başlangıç değerlendirmesi ve ürün
uygunluk düzenlemelerinde yer alan
şartların devamlılığı da kontrol edilir.
Sürekli doğrulama işlemi ilgili mevzuatta
belirlenmiş ise bu süre içinde, aksi
durumunda iki seneden az olmayan bir
sürede yapılır. Bu süre, önceki
denetimlerde üretimin uygunluğu
konusunda imalatçının oluşturduğu kalite
sisteminin ve üretimin uygunluğu
yetkinliğinin var olduğuna dair tespitler
yapılırsa daha uzun olabilir. Bununla
21
HAZİRAN 2015
MAKALE
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ ÜLKELER VE ÖZELLİKLE AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ OLMAYAN ÜLKELERDE...
birlikte, Bakanlık tip onayı kapsamında yer
alan bütün bilgi, belge, ürün ve tesisleri her
zaman denetleyebilir.
Sonuç
Avrupa Birliği’ndeki uygulamalara
bakıldığında otomotiv belgelendirme
mevzuatı açısından uluslararası bir düzeye
ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönetmelikler
kapsamında AB üyesi ülkeler otomotiv
sektörü ürünlerini belgelendirme
uygulamalarında birlikteliği sağlamış
durumdadır. AB içindeki bu uluslararası
sistem, üye ülkeler içinde birbirlerinin
uygulamalarını tanıyan onay kuruluşları
22
tarafından gerçekleştirilmektedir.
Birbirleriyle bilgi alışverişi içerisinde
bulunan bu kuruluşlar, uygulamaya yönelik
hizmet veren teknik servisler gibi yardımcı
kuruluşların da ortak ve uluslararası olması
nedeniyle ayrı gibi görünmekle beraber aynı
bütünün parçası şeklinde çalışmaktadırlar.
Bu durum AB içerisinde bir ülke tarafından
yapılan belgelendirme işleminin diğer
ülkeler tarafından kabul edilmesi açısından
önemli bir unsurdur.
AB ülkelerindeki belgelendirme
uygulamaları genel itibarıyla ülkemizdeki
uygulamalara benzer şekilde
yürütülmektedir. Bunun sebebi uyum
sürecinde olan ülkemizin AB’nin ilgili
mevzuatının ulusal mevzuata
uyumlaştırılmasıdır. Türkiye ile Avrupa
Birliği arasındaki en belirgin farklılıklardan
biri ise AB üyesi ülkelerin düzenlemiş
olduğu tip onay belgelerinin AB çapında
geçerli olmasıdır. Bunun sebebi ülkemizin
henüz AB üyesi olmamasıdır. Ancak, genel
itibarıyla bakıldığında aslında ülkemizdeki
uygulamalar AB mevzuatına paralel
hazırlanmış mevzuatın da yardımıyla
AB seviyesinde uygulamalardır. Ülkemiz
onay kuruluşu olan Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı bu konuya önem
vermekte olup bunun için AB’deki
uygulamaları düzenli bir şekilde takip
HAZİRAN 2015
etmekte, ilgili yeni mevzuatı kısa sürede
ulusal mevzuata kazandırmaktadır. Bu
bağlamda, konusunda bilgili çalışanlar
istihdam edilmekte, uluslararası
toplantılara katılım sağlanmakta, gerek
doğrudan gerekse sektör ve teknik
servisler aracılığıyla AB ile ülkemiz
arasında bilgi akışı sağlanmaktadır.
Bir diğer farklılık ise ülkemiz için çalışan
teknik servislerin ulusal kurum veya
kuruluşlar olması, dolayısıyla ülkemiz onay
kuruluşuna hizmet veren teknik servis
sayısının az olmasıdır. Ülkemizde otomotiv
belgelendirme bilincinin oluşması,
belgelendirme hizmetlerine olan ihtiyacı
artırmış dolayısıyla teknik servis hizmeti
ihtiyacı da artmıştır. Bu bağlamda
belgelendirme hizmetlerinin daha hızlı
gerçekleştirilebilmesi ve ülkemizdeki
firmaların, AB onay kuruluşlarıyla çalışma
gereksiniminin ortadan kaldırılması
amacıyla ülkemizdeki teknik servis
sayısının artırılması, uluslararası
kuruluşların da teknik servis olarak
tanınması gerekmektedir.
Otomotiv ürünlerinin belgelendirilmesinde
ülkemizde AB’den farklılık gösteren bir
diğer unsur da üretimin uygunluğu
denetimlerinin uygulanmasıdır.
AB uygulamalarında firmada ISO 9001
serisi kalite sistem belgesinin olması
üretimin uygunluğu denetimlerinin
şartlarını kolaylaştırabilmekte ya da
firmaya üretimin uygunluğu denetiminin
yapılması zorunluluğunu ortadan
kaldırabilmektedir. Ülkemizdeki
uygulamalarda ise ISO 9001 serisi kalite
sistem belgesinin olması üretimin
uygunluğu denetimleri sırasında doküman
incelemesi açısından bir düzen ve
denetçilere kolaylık sağlasa da, üretimin
uygunluğu denetiminin yapılması ihtiyacını
ortadan kaldıracak güvenilir belgeler
olarak kabul edilmemektedir. Bunun sebebi
ülkemizdeki firmaların almış olduğu
belgelerin büyük çoğunluğunun akredite
olmamış belgelendirme kuruluşları
tarafından düzenlenmesidir. Dolayısıyla
firmaların üretim tesislerinde üretimin
uygunluğunun sağlandığı sistemlerin varlığı
konusunda şüpheler oluşmaktadır.
Bu duruma en iyi çözüm firmaları
ülkemizdeki belirli kurum ve kuruluşlarca
akredite edilmiş belgelendirme
kuruluşlarından ISO 9001 serisi kalite
sistem belgesi almaya teşvik etmektir.
Böylece belgelerin güvenilirliği sağlanacak
olup, üretimin uygunluğu denetimlerinde
belgeler önemli bir unsur teşkil edecektir.
Dünya çapındaki uygulamaları
incelediğimizde ise ülkelerin birbirlerine
paralel ya da tamamen farklı mevzuat ve
uygulamalar kullandığı görülmektedir.
Otomotiv sektöründe ülkeler tarafından
güvenliğine önem verilen ürün grupları ve
konular benzer olmakla birlikte, ülkelerin
kendilerine has güvenlik şartları aradıkları
ürün grupları ve konular da mevcuttur.
Uygulamaya baktığımızda ise, bazı ülkeler
tamamıyla sıkı ve otoriteye bağlı süreçler
içerisinde belgelendirme işlemlerini
gerçekleştirirken; bazı ülkeler
sorumluluğun büyük çoğunluğunu
firmalara devreden daha serbest sistemler
uygulamaktadırlar. İlk gruptaki ülkelere
örnek olarak Rusya Federasyonu ve Çin
Halk Cumhuriyeti verilebilir. Bu ülkelerin
sistemlerinde belgelendirme otoritenin sıkı
gözetiminde gerçekleştirilmekte, bürokratik
süreç daha uzun olmaktadır. İkinci gruba
ise Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada
örnek olarak verilebilir. Bu ülkelerde ise
belgelendirme ile ilgili tüm sorumluluklar
firmalara devredilmiş olup bir yandan
üreticiye güvenen bir yandan da denetçi
rolünü daha çok gösteren otoriteler söz
konusudur. Avustralya ise ilk gruptaki
uygulamalar ile ikinci gruptaki
uygulamaların harmanlandığı bir sistem
kullanmaktadır.
Ülkemiz açısından bakılacak olursa,
ülkemizdeki firmalarda otomotiv
belgelendirme bilincinin olması ile birlikte,
sektör firmalarının çoğunlukla küçük ve
orta ölçekli işletmeler dediğimiz sınıfa
girmesi ve bu firmalarda
kurumsallaşmanın az olması bu alanda
denetimin ve kontrolün sıkı tutulması
durumunu ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde
otomotiv sektöründe belgelendirme
sorumluluğunun Amerika Birleşik
Devletleri ve Kanada örneklerindeki gibi
firmalara bırakılması suiistimale ve
uygunsuzluğa neden olacaktır. Aynı
zamanda Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya
Federasyonu uygulamalarında olduğu gibi
sıkı ve otoriter bir yaklaşıma gidilmesi
firmaları gereksiz zahmete sokacak ve en
önemlisi, firmalar için zaman ve para
kaybına yol açacaktır. Bu bağlamda yeri
geldiğinde serbest, yeri geldiğinde sıkı bir
uygulama ülkemiz açısından en ideal
uygulamadır. AB’ye uyum sürecinde
ülkemizde kullanılan mevcut uygulama söz
konusu ideal uygulamaya çok yakın olmakla
birlikte, sektördeki firmaların daha çok
bilinçlenmesi ve kurumsallaşmasıyla daha
serbest ve güvene dayalı uygulamalara
geçilebilecektir.
Kaynakça
Zengin, K. (2013). Avrupa Birliği Üyesi
Ülkeler ve Özellikle Avrupa Birliği Üyesi
Olmayan Ülkelerde Otomotiv Sektöründe
Teknik Belgelendirme (Homologasyon)
Uygulamalarının İncelenmesi ve
Türkiye’deki Uygulamalarla
Karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.
23
HAZİRAN 2015
MAKALE
YERLİ MARKA ARAÇ, MARKALAŞMADA ÖNE ÇIKAN HUSUSLAR
Emre DABAK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
Sanayileşmiş ülkelerin ekonomileri
incelendiğinde otomotiv sanayinin bu
ekonomilerde başrol oyuncusu
konumunda olduğu görülmektedir.
Otomotiv sanayinin ekonomideki bu
rolünün sebebi, diğer sanayi dalları ile
olan bütünleşik ilişkisi olarak gözükmekte
olup demir-çelik, plastik, petro-kimya,
kauçuk, cam gibi diğer birçok temel
sanayilerin en önemli müşterisi
olmasından ötürü bu sanayilerin de
gelişiminin en önemli destekçisidir.
Ülkemiz otomotiv sanayi incelendiğinde;
bugün dünya otomotiv sanayine yön veren
ülkelerden yaklaşık 60 yıl sonra
kurulmasına ve kurulduğu yıllarda montaj
sanayi gibi yakıştırmalarla hafife
alınmasına rağmen yıllık 1,7 milyon adet
üretim kapasitesi ve son 4 yılda ortalama
1,18 milyon adet araç üretimiyle motorlu
karayolu aracı üretiminde dünyada 17’nci
sırada yer almıştır (OICA, 2015).
Ülkemiz ekonomisi açısından çok önemli
bir yere sahip olan otomotiv sanayinin bu
konumunu geliştirerek daha ileri
seviyelere taşıması, 2023 hedeflerine
ulaşabilmesi ve küresel ölçekte daha
rekabet edebilir ve tercih edilir bir sanayi
olabilmesi için son yıllarda yaşanan siyasi
istikrar ve bunun sonucu yakalanan
ekonomik ilerlemenin getirdiği avantajlar
kullanılarak yerli markalarımız altında
üretilecek araçların uluslararası
pazarlarda yerini alması büyük önem arz
etmektedir. Bu anlamda, marka
oluşturmak ile markalaşma sürecinin de
beraber irdelenmesi ve yönetilmesi
gerekmektedir.
24
Genel kabul gören net bir tanımı
olmamakla birlikte marka; satıcıların mal
ve hizmetlerini tanıtan, rakiplerinden
ayıran ve avantaj sağlayan isim, sembol,
dizayn veya bunların birleşimi olarak
tanımlanmaktadır (Ersoy vd., 2006).
Marka oluşturmak ilk bakışta kolay bir
adım olarak gözükse de, o markaya değer
katmak, önce ulusal pazarda daha sonra
uluslararası pazarda iyi bir konum elde
etmesini sağlamak ve markayı küresel
anlamda rekabet edebilir bir pozisyona
getirmek için bir plan ve program
dâhilinde hareket edilmesi gerekmektedir.
Bu durum, bir süreç dâhilinde gelişebilen
marka ile birlikte markalaşma süreci
kavramını ortaya çıkarmaktadır.
Markalaşma; pazarlanabilir, satışa
sunulabilen her ürün veya hizmetin kendi
ayırt edici özelliklerini, ön plana çıkarmak
suretiyle izlediği yol, yöntemdir.
Markalaşma bir süreç olarak
değerlendirilmekte olup kuruluş veya
üretici, markalaşma yolunda ürünün
kendisi kadar, reklam ve pazarlamayı da ön
planda tutmak zorundadır. Bu bağlamda,
markalaşma ürünün adı ve görsel
kimliğinin ön plana çıkmasını
amaçlamakta ve tüketiciler de
markalaşmaya karşı yeni eğilimler
göstermektedir. Tüketicide oluşacak olan
güven duygusu markalaşmanın en önemli
unsurlarından biri olarak görülmektedir.
Markaların sadece, ürün, isim, logo
anımsatmaları yeterli olmamakta, öncelikli
olarak güven duyulması gerekmektedir.
Duyulan bu güven neticesinde bir marka;
iyi marka veya kötü marka olma yolunda
ilerlemektedir (Anonim, 2013).
Markalaşma unsurunun, özellikle
gelişmekte olan ülke firmalarının küresel
ölçekte yer edinebilmeleri ve ticaret
boyutlarını artırabilmeleri açısından çok
önemli bir unsur haline geldiği
görülmektedir. Bu bağlamda, var olan ve
kurulması planlanan ulusal otomotiv
firmalarının/markalarının gün geçtikçe
artan rekabet koşulları içerisinde
uluslararası pazarda yer alabilmesi ve
daha güçlü markalar oluşturabilmesi
amacıyla teşvik edilmesi büyük önem arz
etmektedir.
Özellikle, sanayisi gelişmiş ülkeler için her
geçen gün daha da önem kazanan
otomotiv sanayinde teknoloji baş
döndürücü bir hızla ilerlemekte ve bu
durumda Ar-Ge’ye yatırım, etkin
pazarlama teknikleri kullanımı (markanın
öne çıkarılması), yalın üretim sistemine
yakın üretim teknikleri kullanımı (ana-yan
sanayi iş birliğine dayalı üretim) vb.
özellikler küresel rekabette firmaların
dolayısıyla da ülke ekonomilerinin
birbirinin önüne geçebilmesi açısından ön
plana çıkmaktadır.
Bu kapsamda, % 100 yerli bir marka
oluşturulması durumunda ise üretilecek
araçların kalite, teknoloji, tasarım vb.
nitelikler açısından ithal araçlara tercih
edilebilir şekilde dizayn edilmesi ve
küresel rekabete açılmadan önce ülke
içerisinde önemli bir pazar payı kazanması
gerekmektedir. Diğer taraftan, tedarik
zincirini kapsayan, tasarım/Ar-Ge, üretim
ve satış-pazarlama süreçleri bütününün
yurt içinde geliştirilmesinin sağlanarak
katma değerin artırılması, çevreye duyarlı
yeni teknolojilerin geliştirilerek
HAZİRAN 2015
desteklenmesi ve özellikle iç pazar ve
küresel pazarların ihtiyaçlarına yönelik
üretilecek özgün tasarımlı araçlarla
markalaşmanın özendirilmesi kritik önem
arz etmektedir.
Küreselleşmenin doğal bir sonucu olarak
ekonomik sınırların ortadan kalkması,
pazarda rekabet ortamının değişmesi ve
daha çetin bir hale gelmesi durumunu
ortaya çıkarmaktadır. Benzer iş yapan
rakip firmaların artması tüm pazarların
yapısını etkilemekte, aynı nitelikte olan
mallar farklı pazarlarda müşteri algısı ve
beklentisi, fiyat, kalite, yaşam şekli,
iklimsel etki vb. nedenlerden dolayı ayrı
rekabet koşullarında mücadele
etmektedir. Tüm bunların neticesi olarak,
rekabetin bu kadar arttığı uluslararası
arenada yer edinebilmek için küresel bir
marka oluşturmanın ve markalaşma
sürecinin ne kadar önemli olduğu ortaya
çıkmaktadır.
KİMLİK
TASARIM
MARKA
PAZARLAMA
FİKİR
LOGO
ŞİRKET
Özgün Ürün
Tasarım Şirketleri
OTOMOTİV SEKTÖRÜ DEĞER ZİNCİRİ
SATIŞ
SONRASI
Bu anlamda, markalaşma sürecinin
sonunda küresel rekabet içinde güçlü bir
marka oluşturabilmek amacıyla;
1. Tasarım ve geliştirmenin yerli olarak
gerçekleştirilmesi,
2. Üretimin tedarik zinciri içinde yüksek
katma değer ile yapılması,
3. Yerel ve küresel pazarlarda markaya ait
pazarlama, satış ve servis ağının
kurulması, kısacası bir değer zinciri
oluşturulması gerekmektedir.
ÜRÜN
TARİFİ
ÜRÜN
TASARIMI
ÜRÜN
YATIRIMI
PARÇA
TASARIMI
PARÇA
YATIRIMI
ÜRÜN TARİFİ,
TASARIM VE AR-GE
Şekil 1’de otomotiv sektörü için
oluşturulmuş değer zinciri modeli
görülmektedir.
ENTEGRASYON
YATIRIMI
SİSTEM
ENTEGRASYON
MONTAJ
PAZARLAMA
PARÇA
ÜRETİMİ
PARÇA
TEDARİK
SATIŞ
DİĞER
HİZMETLER
PAZARLAMA VE
SATIŞ
HİZMET
ÜRETİM
• Hafif Malzeme
• Elektrik / Elektronik Aksam Üreticileri
• Bilgi ve İletişim Sistemi Üreticileri
• İletişim ve İnternet Teknoloji
Sağlayıcıları
• Toplu Taşıma Şirketleri
• Çok Paylaşımlı Mobilite Hizmetleri
• Kiralama ve Altyapı Sağlayıcılar
Şekil 1. Otomotiv Sanayi Değer Zinciri Modeli (OSD, 2013)
25
HAZİRAN 2015
MAKALE
YERLİ MARKA ARAÇ, MARKALAŞMADA ÖNE ÇIKAN HUSUSLAR
Bu bağlamda, ileri teknoloji gerektiren ve
binlerce parçanın bir araya getirilmesiyle
oluşturulan, doğrudan insanların
güvenliğine hizmet eden ve yaşam
kalitelerini artıran otomotiv sanayi
ürünlerinin değer zincirinin bütününde yer
almak küresel bir marka oluşturabilmek
adına çok önemli görülmektedir. Özellikle
bu değer zincirinin, nihai tüketicilerle
ilişkinin başladığı ve markanın verilen
hizmetlerin niteliğine göre tüketici
gözünde kimlik kazandığı son halkasında
yer almak, pazarda yer edinebilmek ve
marka ismini duyurabilmek açısından
büyük önem arz etmektedir. Yetkili
satıcılar aracılığıyla verilen satış öncesi ve
özellikle satış sonrası hizmetler, temsil
edilen markanın başarısına doğrudan etki
etmektedir.
Dünya üretiminin batıdan doğuya doğru
kayması üretim alanında kendini
kanıtlamış olan Türkiye için bir avantaj
olarak görülse de üretim faaliyetinin daha
uygun üretim ve potansiyel pazar
koşullarının bulunduğu yeni ve farklı
merkezlere (özellikle BRIC ülkeleri)
kayabilme ihtimali dikkate alınmalıdır. Bu
bağlamda, otomotiv değer zinciri içinde
yalnız tasarım-üretim alanında kalınması
aşırı riskli olarak görülmekte olup
ülkemizin dünya sınai mamulleri imalatı
değer zincirinde daha üst ve katma değeri
yüksek alanlarda konumlanabilmesi için
ulusal markasıyla pazarlama ve satış
ağında da yerini alması gerekmektedir.
Bunun için, mevcut yerli markalarımızın
ve kurulması planlanan yerli markanın
üretecekleri araçlar ile öncelikle iç
pazarda güçlenmesi ve bunun sonrasında
küresel pazarlardan pay alabilmesi için
devlet desteği ile üretim sonrası ağın
kurulması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; marka oluşturmak ve bu
markayı küresel anlamda güçlü bir
26
konuma ulaştırmak oldukça uzun ve pahalı
bir süreçtir. Özellikle otomotiv sanayi gibi
küresel anlamda önemli markalara (20
adet firma) sahip sadece altı ülkenin
(Almanya, ABD, İtalya, Fransa, Güney Kore,
Japonya) bulunduğu, rekabetin gittikçe
daha da çetinleştiği, farklı firmaların iş
birliğine giderek aynı bantlarda araç
ürettiği bir alanda yerli bir marka
oluşturmak büyük riskler taşımaktadır.
Bununla birlikte, bu sanayideki tecrübe,
kalite, iş gücü ve Ar-Ge altyapımız göz
önüne alındığında ülkemizin de küresel bir
markaya sahip olabilecek düzeyde
gelişmiş ve yukarıda bahsedilen risklerle
mücadele edebilecek düzeyde olduğu
görülmektedir.
Bu bağlamda, var olan veya kurulacak
ulusal marka altında üretilecek araç
geliştirilirken, markanın öncelikli olarak iç
pazardan pay alarak güçlenmesi gereği
göz önünde bulundurulmalı ve yerli
tüketici beklentileri göz önünde
bulundurularak geniş kamuoyu anketleri
yapılmalı, aracın üretimi sonrası ise
devletin markayı tanıtıcı ve geliştirici
politikalar geliştirerek teşvik etmesi ve bu
kapsamda, yerli firmalarımızı
bilinçlendirmek, ulusal ölçekli firmaları
uluslararası pazara entegre edebilmek ve
daha rekabetçi firma ve markalar
oluşturabilmek adına marka oluşturma ve
markalaşma sürecine ilişkin stratejiler ve
uygulanacak eylemler belirlenmesi
gerekmektedir.
Kaynakça
• International Organization of Motor
Vehicle Manufacturers. (OICA). (2015).
World Motor Vehicle Production.
• Ersoy H. Fırat, A. (2006). Türk Otomotiv
Sanayinde Markaların Tüketici Tercihleri
Üzerine Etkisi. Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
• Kalkınma Bakanlığı (2013). 10.Beş Yıllık
Kalkınma Planı Otomotiv Sanayi Çalışma
Grubu Raporu Ankara
• Otomotiv Sanayi Derneği. (OSD). (2012).
Otomotiv Sanayi Genel ve İstatistik Bülteni
2012-I.
• Anonim, (2013 Temmuz).
Marka-Markalaşma,
http://www.merakname.com/
markalasma-nedir/
HAZİRAN 2015
MAKALE
OTOMOTİV SANAYİ İÇİN OTOMOTİV KURUMU
Evren NACAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü)
- 2011 yılı ihracat rakamının 20 milyar 436
milyon dolar civarında,
- 2012 yılı ihracat rakamının 19 milyar 316
milyon dolar civarında,
- 2013 yılı ihracat rakamının ise 21 milyar
563 milyon dolar civarında
olduğu görülür (Otomotiv Sanayi Derneği OSD, 2014). Bu rakamlar 2011 yılı ihracat
Şekil 1. Etkileşim İçerisindeki Sektörler
gelirlerinin (134,571 milyar dolar) yaklaşık
% 15’ini, 2012 yılı ihracat gelirlerinin
(151,695 milyar dolar) yaklaşık % 12.5’ini,
2013 yılı ihracat gelirlerinin ise (151,707
milyar dolar) yaklaşık % 14’ünü
oluşturarak tüm sektörler içerisinde
birinci konumdadır (Türkiye İhracatçılar
Meclisi - TİM, 2014).
Otomotiv sanayi; tedarik zinciri içinde çok
geniş istihdam olanakları sağlayan bir
sanayi dalıdır. 2013 yılı verilerine göre
ülkemiz otomotiv ana sanayisinde farklı
meslek dallarında 42.330 kişi istihdam
edilmektedir. Otomotiv sanayi istihdam
rakamları incelenirken dikkat edilmesi
gereken önemli bir konu sektörün
sağladığı dolaylı istihdam olanağıdır.
Otomotiv sektörü birçok sektörle olan
yakın ilişkisi nedeniyle doğrudan
istihdamın çok üzerinde bir istihdam
olanağı sunmakla birlikte ana sanayi ile
birlikte toplamda yaklaşık 400 bin kişilik
istihdam oluşturduğu tahmin edilmektedir.
Tablo 1. Sektörün Doğrudan ve Dolaylı İstihdam Sağladığı Alanlar
Trafik Güvenlik
Motorlu Araç
Kayıt, Tescil ve Noter
Aksam-Parça Sistem
Sağlık
Yol Bakım ve Onarım
SANAYİ
İhracat ve İstihdam
Otomotiv ana sanayi ile yan sanayi ihracat
verileri birlikte değerlendirildiğinde;
Otomotiv Sanayi
Finansman
Ham Madde
Yenileme Pazarı
Üretim ve Bakım Araçları
Sigorta
Üst Yapı ve Aksesuar
Lojistik
Distribütör / İthalatçılar
Taşımacılık
Yetkili Bayiler
Akaryakıt ve Yağ Dağıtımı
Sürücü Eğitim Kuruluşları
TİCARET
Otomotiv Sektörünü Önemli Kılan Nedir?
Sektörü diğerlerinden ayıran önemli
özellikleri; gayri safi yurtiçi hasıla, imalat
sanayi üretimindeki payı, ihracat, net döviz
girdisi, istihdam, rekabet edebilirlik, dışa
açıklık, yatırımlardaki payı ve diğer pek
çok sektörün aksine her yıl verdiği dış
ticaret fazlası ile gelişmiş teknolojilerin
ülkemize transferinde oynadığı roldür.
Savunma
Tarım
Turizm
Ulaştırma
İnşaat
Pazarlama / Bayi
Servis / Yedek Parça
Finans / Sigorta
Akaryakıt
Filo Kiralama
KAMU
Demir-çelik, petro-kimya, lastik, tekstil,
cam, elektrik-elektronik, finans, sigorta
gibi sanayi dallarının itici gücü olması
sektörü emsallerinden ayıran en temel
özelliktir. Ayrıca savunma sanayine ve
dolaylı olarak da ülkelerin milli
güvenliğine katkısı da aşikârdır.
Demir-Çelik
Petro-Kimya
Plastik
Tekstil
Cam
Elektrik Elektronik
Makine İmalat
HİZMETLER
“Otomotiv sanayi, motorlu karayolu
taşıtlarının üretildiği ana sanayi ile bu
sanayinin belirlediği teknik şartlara uygun
orjinal ya da eşdeğer aksam, parça, modül
ve sistem üreten yan sanayinin tümünü
kapsayan büyük bir sanayi koludur. Bu
yapısıyla otomotiv sanayi tüm
sanayileşmiş ülkelerde ekonominin
lokomotif sanayilerinden biridir” (Türkiye
Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve
Eylem Planı “2011-2014”).
Yetkili Servisler
Serbest Satıcılar / Galeriler
Medya, Halkla İlişkiler ve Reklam
Serbest Servisler / Tamirhaneler
Güvenlik, Yemek, Temizlik
Yedek Parça Satıcıları
27
HAZİRAN 2015
MAKALE
OTOMOTİV SANAYİ İÇİN OTOMOTİV KURUMU
Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda otomotiv
sanayi firmaları ülkelerin büyük şirketleri
sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır.
2013 yılı ihracat verileri baz alınarak
belirlenen şirketler sıralamasında da ilk
10 firma arasında 4 adet otomotiv
şirketinin bulunması sektörün ülkemiz
ekonomisi açısından sahip olduğu önemi
gözler önüne sermektedir.
Mevcut İdari Yapılanma
Dünyada otomotiv sektörü, gün geçtikçe
gelişen ve ülke ekonomileri için önemi
artan bir sektördür. Bu sektörde firmalar
arası rekabet hızla yükselmekte ve buna
bağlı olarak verimlilik artışı, kaynakların
etkin kullanımı, idari ve teknik
organizasyon gibi unsurlar büyük önem
kazanmaktadır.
Benzer durum ülkemiz otomotiv sanayi
için de geçerlidir. İmalat sanayi içinde
önde gelen sektörler arasında yer almakla
kalmayıp sahip olduğu yapısı gereği birçok
sektörle de ilişki halindedir.
Bununla birlikte otomotiv sanayi; hukuki
ve idari anlamda değerlendirildiğinde de
birçok farklı kamu kurum ve kuruluşuyla
ilişki halindedir. Ancak birçok farklı
sektörle ilişki halinde olmasının getirdiği
avantajları bu noktada görmek oldukça
güçtür.
Ülkemizde otomotiv sanayini ilgilendiren
idari kamu yapılanmasına bakıldığında
parçalı bir yapının olduğu görülmektedir.
Motorlu araçlarla ilgili teknik hususları
ilgilendiren tip onay belgelendirme
işlemleri Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından, ithalat işlemleri
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından,
trafik tescil işlemleri İçişleri Bakanlığı
tarafından, muayene işlemleri Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
MercedesBenz
Türk
Man Türkiye
Türk Traktör
Erkunt Traktör
Toyota
Otokar
Hattat Tarım
Güleryüz
Tofaş
Oyak Renault
Karsan
Temsa
Ford Otosan
Tümosan
Anadolu Isuzu, Honda Türkiye
Hyundai Assan, Ford Otosan
MercedesBenz
Türk
Şekil 2. Otomotiv Sanayi Kümelenmesi
Maliye
Bakanlığı
Ekonomi
Bakanlığı
Milli Eğitim
Bakanlığı
İçişleri
Bakanlığı
OTOMOTİV SANAYİ
Bilim, Sanayi
ve Teknoloji
Bakanlığı
Gümrük ve
Ticaret
Bakanlığı
Şekil 3. Otomotiv Sanayi - İlgili Kurumlar
28
Ulaştırma,
Denizcilik ve
Haberleşme
Bakanlığı
HAZİRAN 2015
uyumlaştırmaktan öte, mevzuata yön
veren ve stratejilerini belirleyen bir yapıya
dönüştürülmesi, 2023 hedefleri açısından
stratejik bir öneme sahiptir.
tarafından, sektörle ilgili yatırımlarda yeni
teşvik sisteminin hazırlanması Ekonomi
Bakanlığı tarafından, vergilendirme
işlemleri ise Maliye Bakanlığı tarafından
gerçekleştirilmektedir. Diğer bir ifadeyle
strateji belirleyen, yatırımları koordine
eden, personel ve lojistik desteğini
sağlayan, uygulamayı gerçekleştiren,
finans kaynağını sağlayan ve teknik
mevzuata uygun periyodik muayeneler
gerçekleştiren birimler, birbirinden farklı
kurumlar bünyesindedir.
2013 yılı verilerine göre ülkemizde trafiğe
tescilli araçların sayısının 17 milyon 939
bin 447 (Türkiye İstatistik Kurumu - TÜİK,
2014) olduğu, bu sayının her yıl arttığı ve
bu artışın büyük oranda ithal araçlar
yoluyla sağlandığı göz önüne alındığında;
gerek gümrük kontrolleri, gerek trafik
tescil işlemleri, gerek periyodik muayene
ve gerekse piyasa gözetim ve denetim
faaliyetleri bakımından gerçekleştirilecek
kontrolleri birbirinden bağımsız eylemler
olarak değerlendirmek olanaksızdır. Araç
uygunluk belgelerinin geçerli bir araç tip
onay belgesi neticesinde düzenlenebildiği;
trafik tescil işlemlerinin geçerli bir
uygunluk belgesi olması durumunda
gerçekleştirildiği; araç tip onay
belgelendirme işlemlerinde
değerlendirmeye alınan teknik hususlarla
periyodik muayene esnasında yapılan
kontrollerin birbirlerini tamamlayan
süreçler olduğu unutulmamalıdır. Bu
faaliyetlerin her birinin farklı otoriteler
uhdesinde olması; zaman zaman tescil
edilmemesi gereken araçların tescil
edilebilmesi, ithal araçların gümrük
kontrollerinin nitelikli şekilde
yapılamaması, piyasaya arz edilen
araçların üretim aşamasında sahip olduğu
özelliklere uygunluğunun nitelikli şekilde
denetlenememesi ve teknik mevzuata
uygun belgelendirilerek üretilen/ithal
edilen araçların periyodik muayeneleri
esnasında zaman zaman farklı
değerlendirme kriterlerinin
uygulanmasına yol açabilmekte ve
neticesinde son kullanıcı bürokratik
engellere takılabilmektedir.
Sonuç olarak, birden fazla sayıda kurum ve
kuruluşun müdahil olduğu ve koordinasyon
konusunda eksikliklerin bulunduğu bir
yapıdan; tüm bu uygulamaların tek çatı
altında toplandığı, kontrol ve
koordinasyonun netleştirildiği, mevzuat
Ülkemizin otomotiv alanında “4 milyon
adet/yıl üretim” , “3 milyon adet/yıl
ihracat” ve “75 milyar dolar ihracat geliri”
olan 2023 hedeflerine ulaşması için, yeni
yatırımların ülkemize kazandırılması
gerektiği açıktır. Bahse konu yapı,
bürokrasiyi azaltmakla beraber küresel
otomotiv üreticileri ile gerçekleştirilecek
yakın iş birliği ve iletişim, üreticilerin
yatırım stratejilerini değerlendirme
noktasında belirleyici olacaktır.
Burada önemli olan nokta; otomotiv
alanında kamuda istihdam edilen mevcut
personelden daha az sayıda insan kaynağı
ile bahse konu süreçlerin çok daha sağlıklı
bir şekilde ve gerçek anlamda
uzmanlaşarak takip edileceği hususudur.
Sözü edilen yapı, maddi olarak kendi
giderlerini karşılayabilen bir yapı olması
neticesinde kamu otoritesi üzerindeki mali
yükü kaldıracak ve kamuda yer alan
binlerce personelin, daha verimli ve farklı
projelerde değerlendirilmesine de katkı
sağlayacaktır.
Kaynakça
• OSD. (2014). Otomotiv Sanayi Genel ve
İstatistik Bülteni 2014-I. İstanbul: OSD
• OSD. (2014). Otomotiv Sanayiinde Dış
Ticaret 1992-2013. İstanbul: OSD
• OSD. (2014). Otomotiv Sanayi 2013
Değerlendirme Raporu 2014-III. İstanbul:
OSD
• T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.
(2013). Otomotiv Sektörü Raporu 2013/I.
Ankara
29
HAZİRAN 2015
MAKALE
MOTOR MÜKEMMELİYET MERKEZİ*
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN / Sanayi Genel Müdürü
“Avrupa'da hiçbir otomotiv fabrikası
yok ki, Türkiye'de imal edilmiş bir
parça kullanmasın.”
Türkiye’nin 2014 yılı ihracatının % 93’ü
sanayi ürünü olmasına rağmen ihracatın
ithalatı karşılama oranı % 65,1’dir.¹
Türkiye’nin ihracat kilogram değerinin
(1,6 Dolar/kg), sürdürülebilir bir ekonomi
için artırılmasının tek yolu, sanayinin
teknolojik yoğunluğunun artırılması ve
katma değeri yüksek ürün gamına
geçilmesidir. Bu sebeple, Türkiye’nin
nitelikli insan kaynağı ve sanayi uygulama
deneyiminin derin olduğu alanları
önceleyerek, Türk sanayisinin teknolojik
yoğunluğunu artırmaya çalışıyoruz.
Kamyon, traktör, iş makinası ve jeneratör
motorları çalıştığımız ürün grupları
arasındadır. Bu alanda dünya ile rekabetçi
olabilecek markalar oluşturma
potansiyelimiz bulunmaktadır.
teknoloji yoğunluğu yüksek ülkelerin çevre
duyarlılığının yanı sıra ülkelerin kendi
yerel üreticilerini korumak için
kullandıkları teknik araçlardan biri haline
gelmiştir.
Hızlı sanayileşme sonucu oluşan çevre ve
atmosfer kirliliğinin insan sağlığını tehdit
etmesi ve küresel ısınmaya sebep olması,
AB mevzuatının, motorlu taşıtların
emisyonlarına sıkı kontrol getirmesine
neden olmuştur. Bununla birlikte,
“emisyon standardı” uygulamaları,
Daha düşük yoğunlukta teknolojiye sahip
gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerin
koyduğu emisyon standartlarına uygun
araç üretemedikleri için gelişmiş ülkelerin
pazarlarına girememektedir. Buna ilave
olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkeleri, çevre koruma adına yürürlüğe
* Makale, http://sgm.sanayi.gov.tr/ sitesinde de yayınlanmış olup metinde referans olarak gösterilen ek metinlere ilgili web sitesinden ulaşılabilir.
¹ Türkiye İstatistik Kurumu,2014
30
HAZİRAN 2015
yeni girmiş olan emisyon standardını
uygulamaya zorlamaktadırlar. Bu amaçla
lobi faaliyetleri yapılarak çeşitli
platformlarda çevrenin önemi konusunda
da kamuoyu oluşturmakta ve kimi az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
gerek bürokrasi gerekse sivil toplum
kuruluşları aracılığıyla emisyon standardı
seviyelerini yükselterek bu ülkeleri kendi
pazarları haline getirmektedirler. Bu
tehditlerden kurtulmak amacıyla gelişmiş
ülkelerin uyguladığı emisyon seviyelerine
uygun motor üretemeyen ve sektörde
iddialı olmak isteyen Hindistan, Çin ve
Rusya gibi ülkeler, hem teknoloji
geliştirmek hem de kendi yerli firmalarını
gelişmiş ülkelerin dev üretici firmalarına
karşı rekabetten korumak amacıyla kendi
teknolojilerine uygun daha düşük seviyede
emisyon standardı uygulamaktadırlar. Bu
yöntem ile yerel firmaların Ar-Ge
yetenekleri geliştirilerek ve teşvikler
uygulanarak daha üst emisyon
standardına uygun motor geliştirmelerini
teşvik etmektedirler.
yapmaktadırlar.³ Dünya otomotiv
üretiminde bu ülkeler lehine tekelleşme
söz konusudur.
Türkiye, AB üyelik sürecinde, 1996 yılında
yürürlüğe giren Gümrük Birliği’ni teşkil
eden Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) gereği,
ticarette teknik engellerin kaldırılması
amacıyla “AB Teknik Mevzuatı”nı
uyumlaştırma taahhüdü vermiştir.
Türkiye’ye, AB’ ye üye olmamasına
rağmen emisyon uygulamasında istisna
verilmezken, 2004 yılında AB’ye üye olan
Polonya’ya 120 milyar Avro altyapı desteği
ve 15 yıl AB normlarına teknik uyum
sağlaması için istisna verilmiştir.
Türkiye’nin ürettiği toplam emisyon
değeri, AB’nin ürettiği toplam emisyonun
1/10’undan daha az, yalnız Almanya’nın
ürettiği toplam emisyon değerlerinin
1/2’sinden az, İngiltere, Fransa ve
İtalya’nın ürettiği toplam emisyon
değerlerinden az ve Türkiye’nin nüfusunun
yaklaşık yarısı olan Polonya’nın ürettiği
toplam emisyonu kadardır.4
Dünya otomotiv üretiminde;
• Düşük kâr marjı,
• Kapasite fazlalığı,
• Yoğun Ar-Ge faaliyeti,
• Yüksek teknolojinin getirdiği yüksek
maliyet, küreselleşme gibi etkilerle
şirketler birleşiyor veya çeşitli düzeylerde
iş birliği meydana geliyor. Örneğin
Fransa’da Fiat-Peugeot-Citroen ortak
üretim hattında üretilirken, Almanya’da
Mercedes Sprin-ter-Wolkswagen Crafter,
ortak üretim hattında üretilmektedir.²
AB uyum sürecinin otomotiv sektörü
özelinde yerli üretimin gelişimine engel
olduğu görülmektedir. AB’den alınan tip
onayları ülkemizde geçerliyken,
Türkiye’nin hazırladığı tip onayları
AB tarafından kabul edilmemektedir.
Otomotiv sanayinin çok zayıf olduğu
Bulgaristan ve Malta’nın tip onaylarını
kabul eden AB’nin bu uygulaması çifte
standart olarak algılanmaktadır.
ABD, Japonya ve AB, dünya otomotiv
ticaretinde egemen durumdadır. Bu
ülkelerde faaliyet gösteren firmalar,
70 ülkede 396 montaj hattı ile üretim
Bugün için Türkiye’de global üreticilerin 14
adet fabrikası bulunmaktadır. Diğer
taraftan Türkiye’de üretim yapmış kriz
ortamında da Türkiye’den ayrılmış Jeep,
² Araç/Aksam/Sistem Tip Onay Belgeleri, Sanayi Genel Müdürlüğü
3
Ek 1. Otomotiv Üretim Tesisleri
4
Ek 2. Ülke Emisyon Değerleri
5
Ek 3.Türkiye’de Yerleşik Traktör İmalatçıları
Desoto, BMC ve Opel gibi global firmalar
da unutulmamalıdır (yerli yan sanayi).
Ülkemizde 11 adet traktör üreticisi
bulunmakta olup bunlardan 3 tanesi aynı
zamanda sahip oldukları lisans ile dizel
motor da üretmektedir: Bu üreticiler, Türk
Traktör (New Holland), TÜMOSAN (Fiat) ve
Başak Traktör’dür.5
Tamamen yerli sermayeli firmalar
TÜMOSAN ve Başak, Faz 3A kategorisinde
motor üretim kapasitesine sahiptir. Bu
motor emisyon açısından oldukça iyi, Türk
köylüsünün yapısına uygun mekanik bir
motordur. Ayrıca Faz 3B ve Faz 4 motor
üretme projelerini sürdürmektedirler.
Faz 3B ve Faz 4 motorlar tamamen
elektronik motorlar olup egzoz filtreleme
donanımları dünyada 3 firma, yakıt ve
elektronik sistemleri ise dünyada 4 firma
tarafından üretilen oldukça pahalı
sistemlerdir. Faz 4 motor, Faz 3A motora
kıyasla motor gücüne göre değişmekle
beraber % 70 daha pahalıdır. Ülkemiz
motor üreticileri bu donanımları ithal
etmek zorundadır. Genel Müdürlüğümüz
araştırmasına göre Faz 3B ve Faz 4
motorun zorunlu hale gelmesiyle birlikte
yol dışı hareketli makine ve traktör ithaline
yıllık 500 milyon Dolar daha fazla harcama
yapılması gerekmektedir.
Emisyon standartlarının her geçen dönem
daha sıkı hale gelmesiyle beraber, küçük
motor üreticilerinin zorlandıkları ve
piyasadan çekildikleri, genelde gelişmiş
ülkelerde yerleşik motor imalatçılarının
ise piyasada daha fazla hakim duruma
geldikleri görülmektedir.
31
HAZİRAN 2015
MAKALE
MOTOR MÜKEMMELİYET MERKEZİ
KAMU
TUBİTAK
SGM
Motor
İmalatçıları
Üniversiteler
MOTOR
MÜKEMMELİYET
MERKEZİ
Motor ve
Aktarma Organı
Kullanıcıları
Mühendislik
ve Tasarım
Şirketleri
Güç Aktarma
Organları
Üreticileri
Ülkemizde 2014 yılı sonu itibarıyla trafiğe
tescilli toplam araç sayısı 18.828.721 olup
bu araçların 1.626.938 tanesi traktördür.6
Bu traktör parkında 800.000 adet herhangi
bir emisyon standardına sahip olmayan
traktör (kara motor) vardır.7 Bir kara
motorunun çıkardığı emisyon deneysel
olarak dört Faz 3A motorunun çıkardığı
emisyon kadardır.
Türkiye’de yalnız iç pazarda yıllık 60.000
civarında traktör, 7.500 civarında iş
makinası ve 30.000 civarında jeneratör
satışı yapılmaktadır. Türkiye’nin motor
6
Türkiye İstatistik Kurumu,2014
Ek 4. Türkiye Traktör Parkı
8
Türkiye İstatistik Kurumu,2014
9
Ek 5. Faz Geçiş Tarihleri
7
32
ihtiyacı 70.000 olarak hesaplanmıştır. Bu
motorlar ve ekipmanları için 2014 yılı
itibarıyla yaklaşık 3 milyar Dolar ithalat
yapılmıştır.8
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak
ülkemizde kamyon, traktör-tarım
makinası ve iş makinaları konularında
yerli üreticiler oluşturma hedefimiz
bulunmaktadır. Ancak, Bakanlığımızca
uyumlaştırılarak ulusal mevzuata
kazandırılan AB emisyon mevzuatının
“yerli motor” üretimine fırsat vermediği,
motor emisyon seviyelerinin 3-4 yılda bir
üst seviyeye geçmesinin yerli yatırımcının
bu konuda yatırım yapmasını engellediği
değerlendirilmektedir.9
Bilindiği üzere, AB ülkelerinde sadece
motor üretimi yaparak üreticilere satan bir
firma bulunmamakta olup ağır ticari araç
üreticileri (Scania, Renauld, Mercedes,
Man, Ford……) geçerli emisyon mevzuatına
göre kendi motorlarını geliştirerek
üretmektedir. Bu durumda, ağır ticari araç
üreticisi yerli firmalarımızın motor
ihtiyacının doğması halinde yukarıda ifade
edilen firmalardan temin etmek zorunda
HAZİRAN 2015
kalacaktır. Bu firmalar ya yalnız motor
satmamakta ya da çok yüksek ücret talep
etmektedir. Bu durumda, motor girdi
maliyetleri artmakta ve yerli üreticiler
rekabet gücünü kaybettiğinden yerli
yatırımların önü kesilmektedir.
Hızla gelişen Türk savunma sanayinde de
yerli patentli motor ihtiyacı hat safhadadır.
HAVELSAN tarafından tamamen Türk
mühendis ve bilim adamlarınca geliştirilen
“Fırtına” topu uluslararası fuarlarda yoğun
ilgi görmesine rağmen, üçüncü ülkelere
ihracatı, sistemde kullanılan yabancı
patentli motor üreticisinin izin
vermemesinden dolayı yapılamamaktadır.
Motor teknolojisi OECD’nin “teknoloji
yoğunluğu indeksine” göre, orta yüksek
teknoloji olmasına rağmen kritik, stratejik
ve doğurgan bir teknolojidir. Dünya
teknoloji klasmanında üst sıralarda olan
ülkeler, otomotiv sektöründe de üst
sıralarda olan ülkelerdir. Türkiye bu
teknolojinin gerisinde kalmış bir ülkedir.
Bugün için iç pazar büyüklüğü ve otomotiv
tedarik sanayinin kazandığı uluslararası
akredite üretim kabiliyetiyle kamyon,
traktör, iş makinası ve jeneratör
motorlarının ülkemizde üretilmesi
açısından son bir fırsat görülmektedir.
Türkiye’nin emisyon salınımları ve AB’nin
emisyon direktiflerinin sanayimiz üzerinde
etkilerini ve alınması gereken önlemler
konusunda akademik raporlar Gazi
Üniversitesi10 ve Kocaeli Üniversitesi11,
Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı
öğretim üyelerinden alınarak
çalışmalarımız sürdürülmüştür.
Ülkemizde markalaşmanın ihmal
edilmesinden dolayı sanayimiz dünya
10
11
markaları için stratejik ortak olmayan
fason mallar üreten taşeron özelliği
göstermektedir. Yıllarca kendi markası
yerine fason üretim yaptığı yabancı
markaya yatırım yapan Türk firmaları, ana
firmanın daha kaliteli ve daha düşüm
maliyetli yeni fason firma bulması sonucu
kapanmak zorunda kalmaktadır.
Bakanlığımız, Türkiye’nin motor üretenler
liginde kalabilmesi ve kendi markalarını
üretebilmesi için önümüzdeki üç yılı fırsat
olarak gördüğünden, konu ile ilgili üretim
yapan (motor ve güç aktarma organları
imalatçıları ve kullanıcıları) 14 yerli firma
ile
1. 10 Mart 2015 tarihinde Bakanımız
Fikri IŞIK başkanlığında,
2. 30 Mart 2015 tarihinde Sanayi Genel
Müdürü Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN
başkanlığın-da,
3. 28 Nisan 2015 tarihinde Bakanımız
Fikri IŞIK başkanlığında,
4. 28 Mayıs 2015 tarihinde Müsteşarımız
Prof. Dr. Ersan ASLAN başkanlığında
karar almaya yetkili temsilciler ile
“Motor Mükemmeliyet Merkezi ”kurulması
ve Türkiye’nin ihtiyacı olan motorların,
elektronik sistemlerin ve emisyon
sistemlerinin yerli teknoloji ile üretimi
kararı aldı.
Bu çerçevede;
• Teknoloji gelişimine fırsat vermek,
• Türkiye’deki firmaları araştırmageliştirme projeleri ile desteklemek,
• Gerekli tüm testlerin merkez bünyesinde
gerçekleştirilmesini sağlamak,
• Yeni teknolojiler geliştirilmesini ve
yüksek katma değerli parçaların
ülkemizde üretilmesini sağlamak,
Türkiye’de üretimi olmayan aksamlar ve
parçalar için Ar-Ge yapılması ve bunların
yurt içinde üretilmesini sağlamak,
- After-Treatment sistemler
- Elektronik donanımlar
- Yakıt sistemleri
• Firmalara markalaşma, tanıtım ve
pazarlama alanında destek vermek,
• Motor ve aktarma organları üretim
kabiliyetinin artırılmasını sağlamak için
uluslararası anlaşmalar ve taahhütlere
bağlı kalınmaya çalışılarak, ülkemizde
yayımlanmış olan emisyon mevzuatında
AB’ye göre yaklaşık 3 yıllık geçiş süreci
verilmesine karar alınmış ve erteleme
mevzuatı yayınlanmak üzere Resmi
Gazete’ye gönderilmiştir.
Bu üç sene içerisinde, firmaların
motorunu ülkemizde üretebilmesi için
gerekli hazırlıklarını yapması, aynı
zamanda dünya pazarından kopmaması ve
uluslararası platformda yarışabilmesi için
rekabet edebilirliğinin de
sürdürülebilmesi amaçlanmaktadır.
Türkiye yoğun olarak teknoloji üretimi ve
Ar-Ge ile 2002 yılında kurulan TGB’ler ile
başladı, 2008 yılındaki Ar-Ge
merkezleriyle de devam etti. Bugün için,
mükemmeliyet merkezleri gerekmektedir.
Kurulacak “Motor Mükemmeliyet
Merkezi”nin bu alanda derinlik
oluşturarak sektörün önünü açacağına
inanıyorum.
Ek 6. Prof. Dr. H. Serdar Yücesu Gazi Ün. Teknoloji Fak. Otomotiv Müh. Böl.
Ek 7. Doç. Dr. Ahmet Necati ÖZSEZEN Kocaeli Üni. Teknoloji Fak. Otomotiv Müh. Böl.
33
HAZİRAN 2015
MAKALE
İKLİM DEĞİŞİMLERİNDEKİ NEDENLER? İKLİM DEĞİŞİMLERİ KALICI MI?
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Giriş
Değerli okuyucular, bu sayımızda iklim
değişmelerini ele alacağız. Şu an içinde
bulunduğumuz yazı andıran bahar
mevsimine, kışı andıran bahar mevsimini
yaşayarak geçmiş bulunuyoruz.
Hayatımıza, içinde yaşadığımız dünyaya
dair birçok olayı yorumlarken hep
çocukluğumuzda yaşadığımız benzer
olaylara göndermeler yaparız. Geçmişte
yaşananların bize önemli deneyimler
kazandırması nedeniyle bugünün en hızlı
karşılaştırmasını geçmişte yaşadığımız
benzer olaylar ile yaparız. İşte bu
yaklaşımla, ellili yaşlarda olgunluk çağını
yaşayanlar, çocukluk dönemlerini
hatırladıklarında, mevsimlerin her birinin
pekâlâ olması gerektiği gibi yaşanıldığını,
her mevsimin ismine yakışır sıcaklık ve
atmosfer değişimlerini gösterdiğini
hatırlamaktadırlar. Son beş-on yıla
baktığımızda ise mevsim geçişlerinin 4
mevsimden 2 mevsime düştüğü kuşkuları
yoğunlaşmaktadır. Peki, bütün bu
değişimlere neler sebep olmaktadır?
İnsan faktörü mevsimlerin değişmesinde
ne kadar sorumludur? Geçmiş yıllarda
Dünya’mız benzer iklim değişmelerini
yaşadı mı? Teknolojik gelişmeler iklim
değişimlerine ne kadar olumlu veya
olumsuz etkiler yapmaktadır. Yakın ve
uzun vadeli gelecekte bizleri ne tür iklim
değişmeleri beklemektedir. Yazımızı bu
başlıklardaki sorulara cevap bulmaya
çalışarak tamamlayacağız.
bakıldığında güneş dünyanın her yerinde
farklı bir yükseklikte gökyüzünden geçer.
"Kuzey-kışı" döneminde dünyanın Güney
küresi güneşe doğru yöneliktir ve Kuzey
küresi daha az Güneş ışığı alır. "Güneykışı" döneminde ise dünyanın Kuzey küresi
güneşe yöneliktir ve kuzeyde sıcak
mevsimler başlar. 21 Mart 23 Eylül kuzey,
23 Eylül 21 Mart arası ise güney yarım
küreyi ısıtır. Mevsimler böylece başlayarak
İlkbahar 21 Mart - 22 Haziran, yaz 22
Haziran - 23 Eylül, sonbahar 23 Eylül - 22
Aralık, kış 22 Aralık - 21 Mart arasında
meydana gelir. Güney yarım küresinde
mevsimlerin sıralanışı tersine olmaktadır
[1] [2].
Mevsimleri Tanımlayan Oluşumlar
Mevsimler Dünya'nın kendi dönüşünün,
güneşin etrafında döndüğü yörünge ile
aynı hizada dönmemesinden
kaynaklanırlar. Böylece yeryüzünden göğe
34
Şekil 1. Farklı Mevsim Tanımlamalarının Sıralanışı
HAZİRAN 2015
Sera Etkisi
Solar radyasyonun
bir kısmı dünya
atmosfere yansır
n
syo er
ç
dyo
Ra en ge
d
lar
So sfer
o
Atm
Kızılötesi
ışınların bazıları sera etkisi
yapan gaz molekülleri
tarafından yayılır
Şekil 2. Sera gazı oluşumu ve iklim değişimlerinin sonucu gelen yağış anormallikleri
İklim Değişmelerinin Bilinen Başlıca
Sebepleri
İklim sistemi, atmosfer, yeryüzü, kar ve
buzullar, okyanuslar ve diğer su
kaynakları ile canlılardan oluşan karmaşık
ve etkileşimli bir sistemdir. İklim
sisteminin atmosfer bileşeni, genellikle
ortalama hava olayları olarak tanımlanan
iklimi belirler. İklim genellikle, sıcaklık,
yağış ve rüzgârlarda görülen
değişikliklerin aylıktan milyonlarca yıllık
zaman dilimlerine kadar değişen bir süre
içerisinde ortaya çıkması olarak
tanımlanır (Ortalama zaman dilimi 30
yıldır). İklim sistemi zamanla, kendi iç
dinamiklerinin etkisinde ve iklimi etkileyen
dış etkenlerdeki değişikliklere bağlı olarak
evrimleşir. Dış etkenler, atmosferin yapısını
değiştiren insan kaynaklı faktörler kadar,
volkanik patlamalar, güneş sıcaklığındaki
değişmeler gibi doğal olayları da
içermektedir. Güneşten yayılan radyasyon
iklim sisteminin gücünü oluşturmaktadır.
Bunun sonucunda iklim, çeşitli geri
besleme mekanizmalarıyla bu tür
değişikliklere dolaylı veya doğrudan tepki
verir [3].
İnsan Faktörü Mevsimlerin Değişmesinde
Ne Kadar Sorumludur?
İnsanlar tarafından atmosfere salınan
gazların sera etkisi yaratması sonucunda
dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına
küresel ısınma deniyor. Dünyanın yüzeyi
güneş ışınları tarafından ısıtılıyor. Dünya
bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama
bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve
metan gazının dünyanın üzerinde
oluşturduğu doğal bir örtü tarafından
tutuluyor, son dönemlerde fosil yakıtların
yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus
artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin
artması gibi nedenlerle karbondioksit,
metan ve diazot monoksit gazların
atmosferdeki yığılması artış gösterdi.
1860’tan günümüze kadar tutulan kayıtlar,
ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8
derece kadar arttığını göstermektedir. 20.
yüzyıl boyunca küreseldeniz seviyesi,
dağlardaki ve kutup bölgelerindeki kar ve
buzulların erimesinden dolayı 17 cm
yükselmiştir. Bunların yanı sıra,
Antarktika’daki sıcaklık ve buzullarda,
okyanus tuzluluk oranlarında, rüzgâr
modelleri ve kuraklıklarda, yağış ve tropik
siklonlarda olmak üzere bölgesel
değişiklikler de gözlenmiştir. Önceki 1300
yıl ile karşılaştırıldığında, son yarım
yüzyıldaki sıcaklıklar oldukça sıra dışıdır.
Kutup bölgelerinin günümüzden daha
sıcak olduğu son zaman 125.000 yıl önce
yaşanmış ve deniz seviyesinde 4 ila 6
metrelik yükselme meydana gelmiştir.
Günümüzde iklim değişikliğine neden olan
etkiler son 50 yılda küresel sıcaklıkta
gözlenen artışların büyük bölümünün
nedeni insan kaynaklı sera gazı salınımıdır
[4].
Geçmiş Yıllarda Dünyamız Benzer İklim
Değişmelerini Yaşadı mı?
İklim salınımları, değişiklikleri tarih
boyunca uygarlığı derinden etkilemiştir.
35
HAZİRAN 2015
MAKALE
İKLİM DEĞİŞİMLERİNDEKİ NEDENLER? İKLİM DEĞİŞİMLERİ KALICI MI?
İlkçağ toplumlarında tarım, ekonomik yapı
için büyük bir önem taşımaktadır. Bu
nedenle iklim değişiklikleri sanayi öncesi
toplumlarda daha derin izler bırakmıştır.
Holosen başları günümüze göre biraz
nemli olduğu için bugünkü kurak veya çöl
sahaları insan yerleşimi için uygun şartlar
göstermiştir. İklimsel kaynaklı deniz
seviyelerindeki artış ve azalışlara paralel
olarak Anadolu’da yer alan 44 tarihi liman
kullanılamaz duruma gelmiştir. M.Ö. 500
ve 400 yılları arasında alt-atlantik çözülme
adlı bir iklim değişikliği, Avrupa çapında
rüzgâr ve nem dağılımında değişmelere ve
sıcaklık düşüşlerine neden olarak kuzeyde
Bronz Çağı’nın sona ermesine ve
İskandinavya’dan çıkarak Güneydoğu
Avrupa’yı etkileyen Cermen istilalarına
neden olmuştur. M.Ö. 300’lerde iklim
Dünya’nın her yanında ısındı. Bu göreceli
ısınma İtalya’yı Avrupa’nın geri kalan
bölümünden ayıran Alp dağları geçitlerini
de açtı ve Roma yayılmacı bir politika
izlemeye başladı. M.S. 450–500 yılları
arasında meydana gelen soğuma dönemi
Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne zemin
hazırlamıştır. Küçük Buzul Çağı tarımın
yanı sıra sanat ve edebiyatı da etkilemiş o
dönemde yazarların eserlerinde ve
sanatçıların tablolarında Küçük Buzul
Çağı’nın etkileri görülmüştür. 1850’lerden
itibaren başlayan Küresel Isınmanın yol
açtığı en büyük sorunlardan birisi kuraklık
problemidir; kuraklıktan dolayı 1907
yılında Çin’de 24 milyon, 1921-22 yılları
arasında Rusya’da 5 milyon, 1900 yılında
Hindistan’da 3 milyon insan hayatını
kaybetmiştir. Afrika’nın Sahel bölgesinde
de 1972- 75 yılları arasında yaşanan
kuraklık 600.000 can kaybı ile
sonuçlanmıştır [5].
Gelecekte Bizi Bekleyen İklim Tehditleri
21.yüzyıl için öngörülen diğer
değişiklikler; küresel deniz seviyesinin
36
Şekil 3. İklim Değişikliği Oluşumu ve Etkileri [10]
ortalama 18 ila 59 cm civarında
yükselmesi beklenmektedir. Isınmanın
karalar, kuzeydeki yüksek enlemlerde en
çok, Güney Okyanus ve Kuzey Atlantik
Okyanusu’nun çeşitli kısımlarında en az
olması beklenmektedir. Diğer
HAZİRAN 2015
değişiklikler; okyanusların asitlenmesi,
azalan kar yüzeyi ve deniz buzulları, daha
sık değişen sıcaklık dalgaları, yoğun
yağışlar ve daha şiddetli tropikal siklonlar
olarak ortaya çıkacaktır. Uzun dönemde
beklenen değişiklikler ise; atmosferdeki
sera gazı salınımları sabitlense bile, insan
faaliyetleri sonucu oluşan ısınma ve deniz
seviyesindeki yükselme yüzyıllar boyunca
devam edecektir Eğer ısınma yüzyıl boyu
artmaya devam ederse, bu durum
Grönland buz tabakasının tamamen
erimesine ve küreseldeniz seviyesinin 7
metre artmasına yol açacaktır [6].
Teknolojik Gelişmelerin İklim
Değişimlerine Etkisi Nelerdir?
Dünya ölçeğinde sanayileşmedeki
yoğunlaşma ile teknolojik gelişmenin iklim
değişimleri üzerindeki etkisi farklıdır.
Sanayileşme sürecini sürdürmekte olan
ülkelerde, sanayi kurulumlarının eski
teknolojilere dayalı yani kirleten
teknolojiler biçiminde yapılması şüphesiz
iklim değişimleri üzerinde olumsuz etkiler
oluşturmaktadır. Bu nedenle
sanayileşmeden farklı olarak günümüzde
teknolojinin gelişmesi daha çok “temiz
üretim için temiz teknoloji” yaklaşımıyla
ele alınmaktadır. Yeşil teknoloji, yeşil
üretim, ekolojik-üretim olarak da
adlandırılan yeni teknolojiler başlangıçta
çevre dostu olarak kurgulanmaktadır.
Dolayısıyla günümüzde teknolojik
gelişmelerin iklim salınımlarına katkısını
olumlu ve yapıcı olarak söylemek
mümkündür.
Dünyada ve Türkiye’de Temiz Üretim
Kavramının Gelişimi Avrupa Birliği
ülkelerinin sanayi kirliliği üzerine
oluşturduğu ilk yasal düzenlemeler 80’li
yıllarda ortaya çıkmıştır. Birleşmiş
Milletler Çevre Programı (UNEP) 1989’da
Temiz Üretim Programı’nı başlatarak konu
üzerinde bir bilinç yaratılması, kurumsal
yapının oluşturulması ve faydalarının
gösterilerek, sürdürülebilir kalkınma
çabalarının yaygınlaştırılmasına yönelik ilk
önemli adımı atmıştır. “Ulusal Temiz
Üretim Merkezleri”, bu sürecin etkin
olarak sürdürülmesinde kritik öneme
sahiptir. Temiz üretim, 20 yılı aşkın süredir
pek çok ülkede kirlilik önleme”, “atık
minimizasyonu”, “temiz teknoloji”, “çevre
yönetimi”, “verimlilik”, “ec doğal kaynak
korunumu” gibi başlıklar altında ele
alınmaktadır. Ancak tüm bu kavramlar
temiz üretimin farklı bir yönüne vurgu
yapmakta, aslında sürdürülebilir
kalkınmanın üç temel hedefine (çevre,
ekonomi, toplum) işaret etmektedir [7].
İklim Değişimleri Kalıcı mı?
Küresel ısınma sonucu kutuplar ve yakın
bölgelerinde buzlar eridikçe yerlerini kara
veya sular almaktadır. Kara ve suların kar
ve buza oranla daha az yansıtıcı olması
güneş ışınımı emilimini artırmakta ve
dolayısıyla ısınmanın daha fazla artmasına
yol açmaktadır.
(Ice-Albedo feedback) Küresel ısınma için
en kötü senaryolar feedback
mekanizmaları ile ortaya çıkması
muhtemel sonuçlar olarak görülmelidir.
Pozitif feedback olarak nitelendirilen bu
mekanizmaların işleyişinde küresel
ısınma, bir takım yeni risk faktörlerinin ve
mekanizmaların açığa çıkışını
hızlandırmaktadır. Küresel ısınma örneğin
kutup bölgelerinde ve Grönland'da buz
tabakasının erimesi güneş ışınlarının daha
fazla emilmesini sağlarken, Sibirya'da
buzlu göl ve bataklıklarda hapsedilmiş,
CO2'den 20 kat daha etkili metanın açığa
çıkmasını sağlar. Yine iklim düzensizliği ve
kuraklık, bazı bölgelerde önemli bir karbon
yakalayıcısı olan orman örtüsünü yok
edebilir, denizlerin ısınması deniz dibinde
depolanmış olan metan hidratın atmosfere
karışmasına yol açabilir.
Bu Bölümün Hazırlanmasında
Yararlanılan Kaynaklar: [internet erişim
tarihi 15-25 Mayıs 2015]
1. Wikipedia
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mevsim
2. Gökbilgi;
http://www.gokbilgi.com/mevsimler-nasilmeydana-gelir/
3. Küresel İklim Değişikliği;
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCrese
l_%C4%B0klim_De%C4%9Fi%C5%9Fikli%
C4%9Fi
4. 21. Yüzyılda Enerji Kullanımı Ve İklim
Değişikliği
http://www.mfa.gov.tr/21_-yuzyilda-enerjikullanimi-ve-iklim-decisiklici.tr.mfa
5. Özdemir M. Ali, AKÜ, İklim Değişmeleri
ve Uygarlık Üzerine Yansımaları;
www.aku.edu.tr/aku/dosyayonetimi/sosyal
bilens/dergi/VI2/ozdemir.pdf
6. İklim değişiklikleri;
http://www.dsi.gov.tr/docs/iklimdegisikligi/sikca_sorulan_sorular.pdf?sfvrsn=2
7. Özdemir M. Ali, AKÜ, İklim Değişmeleri
ve Uygarlık Üzerine Yansımaları;
www.aku.edu.tr/aku/dosyayonetimi/sosyal
bilens/dergi/VI2/ozdemir.pdf
8. Enerji Verimliliği ve Temiz Üretim,
Anahtar Mayıs 2015,
https://anahtar.sanayi.gov.tr/tr/news/enerj
i-verimliligi-ve-temiz-uretim/160
9. BM Kalkınma Programı (UNDP) İklim
Değişikliği ve Türkiye; TOBB
www.tobb.org.tr/Documents/yayinlar/iklim
_degisikligiveturkiye.pdf
10. İklim Değişikli Oluşumu ve Etkileri;
http://www.mgm.gov.tr/files/genel/saglik/i
klimdegisikligi/kureseliklimdegisikligietkil
eri.pdf
37
HAZİRAN 2015
2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
MİNERALİZE KLİNKER ÜRETİMİ PROJESİ
(ÇİMENTAŞ İZMİR ÇİMENTO FABRİKASI TÜRK A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Sürdürülebilir Üretim
Kategorisi” Birincilik Ödülü
Proje Özeti:
Projenin hayata geçirilme nedeni, inovatif
çözümlerle çevre ve kalite performansını
artırırken, şirketin rekabet gücüne ve
müşteri memnuniyetine katkıda
bulunacak bir ürün geliştirmektir.
Bu projede, klinker oluşum sıcaklığını
düşürerek, fırın prosesinde ihtiyaç duyulan
ısı enerjisi miktarını azaltmak, düşen
kömür kullanımı ile beraber kalker
kullanım oranını da düşürerek CO2
emisyonunu azaltmak, daha düşük
sıcaklıkta oluşan klinkerin öğütme
avantajından faydalanarak çimento
öğütme enerjisini düşürmek, üretilen daha
yüksek performanslı bu çimento ile
işlenebilirliği güçlü daha yüksek sınıflı
betonlar üretilmesine imkân sağlamak
hedeflenmiştir.
Mineralizasyon yöntemi ile yapılan bu
çalışma, termal proses içerisinde yabancı
iyon etkisi ile (F-: Florür), C3S-Trikalsiyum
silikat oluşum sıcaklığını (ötektik nokta)
azaltma prensibine dayanmaktadır. Proses
şartlarının optimizasyonu ile beraber C3S
fazının düşük sıcaklıklarda stabil olarak
bulunması sağlanmış olup istenen oluşum
sıcaklığı yaklaşık 50 oC düşürülmüştür.
Proje sonucunda klinker oluşumu için
gerekli ısıl yükte % 1,5’luk bir azalma, CO2
miktarında % 3,8’lik bir düşüş, öğütme
enerjisinde % 7,0’lik bir düşüş, çimento
performansında ise % 14’lük bir artış
gerçekleşmiştir.
38
Abdullah TUNCEL
Ödülü, ÇİMENTAŞ Teknik Operasyonlar Direktörü Uğur AYDIN,
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
Projenin Etkileri:
Proje hedeflerinin gerçekleşmesi ile
beraber projenin genel kazanımları
aşağıda belirtilmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği
• Arızi duruşlardaki azalma, İSG risklerinin
düşmesini sağlamıştır.
Çevre
• NOx: Yakma havasında ve yakıtta bulunan
nitrojenin oksidasyonu ile NOx oluşur.
Yanma optimizasyonu ve düşük pişme
sıcaklığı ile proje sonrası NOx emisyonu
azalmıştır.
• CO2: Çimento üretimindeki proses ve
ham maddelerin yapısı gereği CO2 salınımı
olmaktadır. Fosil yakıt kullanımının
azalması ve kireç standardının
düşürülmesi ile proje sonrası CO2
emisyonu azalmıştır.
• Daha fazla alternatif yakıt kullanım
imkânı oluşmuştur.
Üretim
• Stabil fırın şartları, üretim miktarında
artış.
Kalite
• Klinker dayanımları artmıştır.
• Müşteri memnuniyeti artmıştır.
Pazar
• Yeni ürün yelpazesi sayesinde marka
değerinde artış ve yeni pazarlar.
Bu proje, Türk çimento sektöründe ilk kez
başarılı bir şekilde uygulanarak hayata
geçirilmiştir. Buradan kazanılan tecrübe,
bu uygulamanın yaygınlaşmasını
kolaylaştıracak ve inşaat sektöründe yeni
ve yüksek performanslı ürün geliştirmeye,
aynı zamanda ülke ekonomisine büyük
katkı sağlayacaktır.
HAZİRAN 2015
ÇELİKHANE GAZI ÜRETİM VE KULLANIMININ ARTIRILMASI PROJESİ
(ERDEMİR - EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI T.A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Sürdürülebilir
Üretim Kategorisi” İkincilik Ödülü
Entegre bir demir-çelik şirketi olan
ERDEMİR’de ham madde olarak kullanılan
demir cevheri ve kömürden, nihai ürün
üretimine kadar olan üretim hatlarında
birçok yan ürün ve yan ürün gazları
oluşmaktadır. Kalorifik değerleri dikkate
alındığında yakıt özelliği de taşıyan yan
ürün gazların maksimum düzeyde
kullanılması, şirket kârlılığını artırdığı gibi
çevreye ve ülke ekonomisine de olumlu
katkılar sağlamaktadır. Bu gazlardan birisi
de çelikhane gazıdır. Çelikhane gazının alt
ısıl değeri 1.500 kcal/Nm³’tür.
Bu proje ile çelikhane gazının, atmosfere
atılan kısmının değerlendirilmesi ile
kazanım ve kullanımının artırılması
hedeflenmiştir. Bu kapsamda proje ekibi
oluşturulmuş ve konu sistematik bir
şekilde irdelenmiştir. Çeşitli, araştırma,
inceleme, değerlendirme ve
denemelerden sonra, gazın kazanım
şartları değiştirilerek üretimi artırılmıştır.
Şirket içindeki yeni kullanım yerleri
araştırılarak öncesinde atmosfere atılan
gazın tamamının ve kazanılan ilave gazın
da üretim hatlarında kullanılması
sağlanmıştır.
Proje sonrasında çelikhane gazı kazanımı
40.500 Nm³/saat’den 48.500 Nm³/saat’e ve
kullanımı da 36.000 Nm³/saat’den 48.000
Nm³/saat’e çıkarılmıştır. Projenin hayata
geçirilmesine yönelik temin edilen fan
kanatlarına ERDEMİR mühendisleri
Hüseyin Deniz GÜNGÖR
Ödülü ERDEMİR İşletmeler Genel Müdür Yard. Esat GÜNDAY,
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
tarafından yeni bir tasarım dizayn edilmiş
ve bu dizaynla fanın sürekli bir şekilde
verimi düşmeden temizlenmesi
sağlanarak tesis duruşları ve makine
arızalarının önüne geçilmiştir. Proje ile
kazanılan ilave çelikhane gazı kullanılarak
ERDEMİR’de fazladan 11,3 milyon kWh/yıl
elektrik üretilmektedir.
Ayrıca doğalgaza alternatif olarak yüksek
fırın sobalarında kullanılarak 6,3 milyon
Sm³/yıl doğalgaz tasarrufu
sağlanmaktadır. İyileştirme ile yaklaşık 3
milyon ABD Dolar/yıl tasarruf sağlanacağı
öngörülmekte olup proje için yapılan
masraflar kendisini 2,5 ayda geri
ödemiştir.
Projenin, şirket kârlılığımıza katkı
vermesinin yanı sıra doğalgaz ve elektrik
tasarrufu sağlamasıyla ülkemiz
ithalat-ihracat dengesine de olumlu
yansımalar vereceği düşünülmektedir.
Proje, şirket olarak çocuklarımıza daha
yaşanılabilir bir dünya bırakma hedefimize
de katkı sağlamıştır. Proje ile 19.000
ton/yıl CO2 salınımında azalma, yılda
26.500 ağaç ve 16 hektar alan kazanımı
sağlanacağı hesaplanmıştır.
39
HAZİRAN 2015
2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
KUMAŞ BOYA İŞLETMELERİ MAKİNE PARKURLARINDA
SU GERİ KAZANIMI PROJESİ (KİPAŞ MENSUCAT İŞLETMELERİ A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Sürdürülebilir Üretim
Kategorisi” Üçüncülük Ödülü
Proje Özeti
Doğal su kaynaklarının giderek azaldığı ve
çevresel bilincin hayatın her alanında ön
plana çıkması gereken günümüz
şartlarında Kipaş Mensucat işletmeleri
A.Ş., her yıl işletmeler bazlı su kazanım
projeleri üretmeye devam etmektedir. Bu
projeler kapsamında hayata geçirdiğimiz
projelerimizden biri de ‘Kumaş Boya
İşletmeleri Makine Parkurlarında Su Geri
Kazanımı’ projesidir.
Proje, bilinçli çalışan kadromuzun global
bir sorun haline gelen su tüketimi ve su
kaynaklarının azalmasına yönelik tepkisiz
kalmaması ve şirket vizyonu olan
sürdürülebilir üretim tekniğini
sahiplenmesi ile yapılan çalışmalar
neticesinde hayata geçirilmiştir. Azalan su
kaynaklarına yenilerinin eklenemeyeceği
gerçeği şirket bünyesinde mevcut olan
tüketimin ve altyapının geri dönüşünün
yapılması gerekliliğini bir nevi sosyal
sorumluluk bilinci ile gözler önüne sermiş
ve makine parkurlarında geri kazanım
çalışmaları yapılmıştır.
Proje temelinde, iki aşamalı su kazanımını
sağlamaktadır. Bunlardan ilki bir
makinede kullanılan ve daha önceden atık
su kanalına verilen suyu geri kazanmaktır.
Proje temel prensibi aşağıdaki gibidir:
- Ard arda çalışan ve genel olarak aynı
banyo çözeltisinin kullanıldığı Merserize
ve Kasar makineleri arasında çıktı girdi
40
Ödülü KİPAŞ Genel Müdürü Ali ÖKSÜZ, Bakan Yardımcısı
Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
prensibi geliştirilerek, merserize
makinesinin 1. ve 2. kamaralarından çıkan
suyu, pompa yardımıyla kasar makinesinin
giriş hattına verip su sarfiyatını azaltmak
(merserize ve kasar makineleri eş zamanlı
olarak çalışmak şartıyla).
Projenin ikinci ayağı ise yüksek
sıcaklıklarda çalışılan makinelerde, çıkışta
bulunan ve işlem görmüş kumaşın
soğutulması için kullanılan soğutma
silindirleri içerisinde devir daim yapan
temiz soğutma sularını geri kazanmaktır.
Proje ile daha önceden kirlenmediği halde
atığa gönderilen temiz suların gerekli
tesisat çekilerek, makinelere geldiği nokta
olan kazan dairesine, buhar kazancını da
üstüne eklenerek geri beslemesi
yapılmıştır. Proje temel prensibi aşağıdaki
gibidir:
- Ram 1, 2, 3, Babcock, Kalandır, Kade,
Parex Sanfor makinelerinden logara atılan
yumuşak temiz silindir sularının pompa
yardımıyla kazan dairesine gönderilerek
su sarfiyatını azaltmak.
Projenin hayata geçirilmesi ile boya
terbiye işletmelerimizde, ortalama 17.000
ton/ay su geri kazanımı ve 500 ton/ay
buhar geri kazanımı sağlanmıştır. Söz
konusu su kazanımlarının maddi değeri
ortalama 4.600 TL/ay iken buhar kazanımı
ortalama 15.000 TL/aydır.
HAZİRAN 2015
KIŞ AYLARINDA DIŞ HAVA ORTAM SICAKLIĞINDAN YARARLANILARAK
PROSES SOĞUTMASI YAPILMASI PROJESİ (TÜRK DEMİRDÖKÜM FABRİKALARI A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Sürdürülebilir
Üretim Kategorisi” Teşvik Ödülü
Proje Özeti:
Panel radyatör fabrikası üretim süreçleri;
• Panel ve konvektör saclarına mekanik ve
hidrolik preslerde şekil verilmesi,
• Otomatik kaynak hatlarında punta ve
dikiş kaynak makineleri yardımı ile
kaynaklı imalat prosesleri,
• Yüzey temizleme, fosfat kaplama,
kataforez boya ile primer kaplama ve son
kat polyester epoksi toz boya kaplama ve
pişirme prosesleri,
• Ambalajlama proseslerinden
oluşmaktadır.
Presleme, kaynak ve kataforez kaplama
proseslerinin bir sonucu olarak ilgili
makine ve ekipmanlar üzerinde meydana
gelen ısı artışı 14 oC sabit sıcaklıktaki
proses soğutma suyu yardımı ile bertaraf
edilmektedir.
14 oC sabit sıcaklıktaki proses soğutma
suyu, hava soğutmalı Chiller’ler yardımıyla
elde edilmektir. Söz konusu Chiller
grupları 1994 ve 2005 model olup
EER kWc/kWe :2,86 gibi oldukça düşüktür.
Ayrıca bu cihazlarda kullanılan soğutucu
akışkan Freon 22 olup kullanımı yakın
gelecekte sona erecektir.
Yüksek enerji maliyetleri ve Ozon Tabakası
için bir tehdit olan Freon 22 soğutucu
akışkan kullanımına son vermek üzere
geliştirdiğimiz projemiz ile
• Fabrikamızın kurulu olduğu
Ödülü Türk Demir Döküm Fab. Tek. Hiz. ve Tesis Müdürü Mustafa KUYUCU,
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
Bozüyük/Bilecik lokasyonunda
Aralık – Mart döneminde hava sıcaklığının
+4 oC’nin altında olduğu günlerde dış hava
sıcaklığından yararlanmak,
• Diğer aylarda kullanılan ekipman
verimliliği iyileştirilerek;
1- Su soğutmalı yeni Chiller yatırımı ile
mevcut EER kWc/kWe: 2,86 olan verimliliği
EER kWc/kWe: 6,91’e çıkartmak,
2- Freon 22 soğutucu akışkan yerine R
134a soğutucu akışkan kullanmak,
3- Pompa sistemlerinde İnverter
kullanılarak basınç ve debi regülasyonu
yapmak,
4- IE1 verimlilik sınıfındaki mevcut pompa
motorlarını IE3 yüksek verimli motorlar ile
değiştirmek suretiyle enerji
verimliliğimizin artırılması hedeflenmiştir.
Sonuç ve Çıktılar:
2013 yılında ürün başına soğutma suyu
enerji tüketimi: 2,125 kW/radyatör iken
2014 yılında ürün başına soğutma suyu
enerji tüketimi: 1, 353 kW/radyatör’e
düşürülerek bir önceki yıla kıyasla 1,145
GW enerji tasarrufu sağlanmıştır.
Proje ile panel radyatör fabrikası soğutma
suyu sisteminde enerji verimliliği % 36
oranında artırılmıştır.
Kurulu kapasitesi 2.500.000 adet radyatör
olan tesiste yıllık maximum 1,930 GW
enerji tasarrufu potansiyeli bulunmaktadır.
41
HAZİRAN 2015
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER…
Anahtar dergisinin bu sayısından itibaren bilim, sanayi ve teknoloji alanındaki güncel gelişmelerden derlenen haberlere
her ay yer verilecektir. Bu sayfalar, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü uzmanlarınca hazırlanacaktır.¹
olması beklenen araştırma, "JAMA
Ophthalmology" dergisinde yayımlandı.
Dünyada hipermetrop, miyop, astigmat,
glokom, katarakt gibi görme
bozukluklarından muzdarip 285 milyondan
fazla kişi bulunuyor
(Kaynak: http://www.ntv.com.tr).
Kablosuz Şarj Olan Otobüs ile Elektrikli
Yolculuk
Elektrikli otobüs kavramı ile ilerde çokça
iç içe olacağız ama bu otobüsler bildiğimiz
tarzda olmayacak. Muhtemel ki
önümüzdeki dönemde durdukları
duraklarda hızla şarj olabilen ve yol
boyunca bu aldığı elektriği kullanan yapıda
araçlar göreceğiz.
Akıllı Telefonlar Göz Kontrolü İçin
Kullanılacak
Bilim insanları, görme bozukluklarını test
etmek için akıllı telefonlara yüklenecek bir
uygulama geliştirdi.
İngiltere'nin başkenti Londra'daki Hijyen
ve Tropikal Tıp Okulu araştırmacıları,
geliştirdikleri uygulamayı Kenya'da 233
kişi üzerinde denedi. Katılımcılar, hem
uygulamayla hem de göz kliniğinde
kontrolden geçirildi.
Elde edilen sonuçlar, akıllı telefon
uygulamasının, göz doktorlarının
kliniklerde kullandığı testler kadar etkili
bir biçimde görme bozukluklarını ortaya
çıkardığını gösterdi.
1
"Portatif Göz Tetkik Kiti" adı verilen
uygulama, akıllı telefonun kamerasıyla göz
merceğini tarayarak kataraktı ortaya
çıkarıyor. Uygulamada hipermetrop, miyop
ve astigmatın teşhisi için ekranda giderek
küçülen harfler kullanılıyor.
Uygulama, kameranın flaşını kullanarak da
gözün arkasını kontrol ederek optik
sinirlerdeki olası bozuklukları ortaya
çıkarıyor.
Projeyi geliştiren Dr. Andrew Bastawrous,
"Milyonlarca insan, maddi olanaksızlıklar
nedeniyle göz kontrolü yaptıramıyor. Bu
uygulamayla görme bozuklukları kolayca
teşhis edilebilir" dedi.
Az gelişmiş ülkelerde milyonlarca kişinin
göz kontrolünden geçirilmesine yardımcı
Scania bu tür otobüsler arasında en makul
çözümü oluşturmuş gibi görünüyor.
Otobüs yerin altına yerleştirilmiş olan
kablosuz şarj vericisi ile şarj oluyor.
Teknoloji sayesinde araçların altındaki
kablosuz şarj alıcısına 200 kW gücünde ve
% 90 verimlilikte enerji aktarılabiliyor.
Sonrasında bu enerji otobüsün üstündeki
bataryayı şarj ediyor. İşlem sadece 6-7
dakika sürse de depolanan enerji toplam
hat uzunluğuna yetiyor. Bu şekilde 2000
otobüslük bir filo ile % 90 oranında yani
yılda 50 milyon litre yakıt tasarrufu
sağlanabiliyor
(Kaynak: http://www.donanimhaber.com).
Deniz Suyu ile Isınma İhtiyacı
Karşılanıyor
Türkiye sınırları içinde büyük bir kesim
ısınma ihtiyacını hâlâ kömür ya da odunla
karşılıyor.
Bu sayfalar; Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Gökhan Gökçeoğlu ile Halil Arslan ve Avrupa Birliği Uzmanı Sadık Çiçekli tarafından hazırlanmıştır.
42
HAZİRAN 2015
Isıtma sürecinde kullanılan deniz suyunun
kirletilmeden tekrardan denize akıtıldığını
açıklayan Anders Liang, sözlerine şu
şekilde devam etti: “Başkalarının
kullanmadığı, geniş ölçekli bir enerji
kaynağı kullanıyoruz. Tüm şehrin ihtiyacı
olan ucuz enerjiyi, doğaya dost bir
yöntemle üretiyoruz” dedi. Geliştirilen
sistem kurulmadan önce yaklaşık olarak
60 bin kişinin hayatına devam ettiği
Drammen'in havası neredeyse
solunmayacak kötü bir haldeymiş. İskoç
bir şirket olan Star Renewable'ın
geliştirmiş olduğu bu sistem sayesinde
hava çok kısa bir sürede tekrardan
temizlenmiş.
Norveç'in Drammen şehrine baktığımızda
ise ısınma ihtiyacı için oldukça farklı bir
yöntem ortaya çıkarılmış. Deniz suyunu
vakumla çekerek yer altından taşıyarak
bazı işlemlere tabii tutulan su, ucuz bir
ısınma sağlıyor ve çevreye zararı
dokunmuyor.
Geliştirilen sistem, sabit sıcaklıktaki su
akışını baz alarak hizmet veriyor.
Geliştirilen borulardan yüksek basınçlı
pompaların yapmış olduğu deniz suyu
pompalama işlemi ile -33 derecedeki
kimyasal bileşik olan amonyağı ısıtıyor.
Projenin başında ise Jon Ivar Bakk, bu
süreci şu şekilde anlatıyor: “Gaza dönüşen
amonyaktaki fazla basıncı iki aşamada
kaldırıyoruz. Amonyak yoğuştuğunda,
açığa çıkan ısıyı yeniden suya aktarıyoruz.
Sıcaklığı 60 – 90 derece arası kontrol
edebiliyoruz ve döngüyü sürdürüyoruz.”
Geliştirilen projenin başında yer alan Bakk,
bu sistemin sadece Norveç'le sınırlı
kalmayacağını, Avrupa'nın her yerinde
kullanılabileceğini açıklayarak,
“Avrupa’nın her yerinde aynı teknoloji
kullanılabilir. Tek koşul, yakınlarda sabit
sıcaklıkta bir su kaynağının bulunması. +6
santigrat derece ve üstü yeterli” dedi
(Kaynak: http://www.veteknoloji.net).
Türk Mucitten Cilt Kanserini 10 Saniyede
Teşhis Eden Cihaz
Harvard Üniversitesi'ne "Genç Akademi
Üyesi" olarak kabul edilen ilk Türk olan
Dr. Canan Dağdeviren, cilt kanserinin
teşhisini kolaylaştıracak, dövme gibi
vücuda yapıştırılabilen ve 10 saniyeden
daha az sürede sonuç veren cihaz
geliştirdi. Forbes dergisinin "30 yaşından
küçük 30 bilim insanı" listesine giren
Dağdeviren'in bu çalışması Nature
Materials dergisinde yayımlandı. Cihazın,
yapıştırıldığı deriye basınç uygulayarak
derinin mekanik özelliklerini tespit ettiğini
belirten Dağdeviren, "Cihaz, bu
özelliklerin kansere yakın olup olmadığını
gösteriyor. Deri kanserinin mekanik
özellikleri zaten belli. Bu özelliklere uyan
sonuçlar çıktığı zaman biyopsi ve diğer
prosedürler gerçekleştirilecek" dedi.
Dağdeviren, cihazı kanser şüphesi olan
hastalar üzerinde denediğini, doktorun da
biyopsi yaptığını ifade ederek "Ben kendi
datalarımı yolladım. Tuhaf görünenleri
kendisine söyledim. Biyopsi sonuçları iki
hafta sonra çıktı ve benim söylediklerimle
bire bir örtüştü. Bu yöntem hızlı, ağrısız ve
kolay bir yöntem. 10 saniyeden az bir
sürede sonuç veriyor" diye konuştu.
Cihazın Kullanımı
Cihazın, dövme gibi vücuda
yapıştırılabildiğini, çıkarılıp başka bölgeye
de uygulanabileceğini belirten
Dağdeviren, "Vücut bunu hiç hissetmiyor,
çok ince. Elektriksel bağlantılarla verileri
bilgisayarda topluyoruz. Sonra bir
program sayesinde vücudun mekanik
özelliklerini gösteren renkli bir harita
ortaya çıkıyor. Renklerle vücutta
anormallik olan bölgeyi çok küçük bile
olsa gösteriyor" ifadesini kullandı (Kaynak:
http://www.aa.com.tr).
43
HAZİRAN 2015
RAPOR ÖZETİ
OECD VERİMLİLİK GÖSTERGELERİ 2015 YILI ÖZETİ YAYIMLANDI
Faik Yücel GÜNAYDIN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı’nın (OECD) verimlilik
gelişmelerini ve istatistiklerini incelediği
yayının 2015 versiyonu 4 Mayıs 2015
tarihinde yayımlandı. Yayın, üye ülkelerin
verimlilik gelişmelerini ele alıyor ve dünya
ekonomisini verimlilik odağıyla inceliyor.
OECD üye ülkelerinin verimliliklerine dair
karşılaştırmalara izin veren başlıca
veritabanı olan OECD Verimlilik
veritabanında yapılan detayları
incelemeler sonucunda başlıca bulgular
şunlardır:
OECD Geneli İçin Öne Çıkan Bulgular
• Uzun vadede kişi başına ulusal gelir
artışının ve böylece yaşam standartlarının
anahtarı verimlilik artışıdır. Geçtiğimiz 15
yıl içerisinde OECD üye ülkeleri arasındaki
kişi başına ulusal gelir artışı
farklılıklarının temelinde çalışan kişi
başına ulusal gelir artışları yattığı
görülmektedir. Aksi şekilde iş gücü
kullanımı (kişi başına çalışılan
saat- labour utilisation) neredeyse hiç
değişmemiştir.
• Başlangıç kişi başına ulusal gelir düzeyi
göreli olarak düşük olan ve çok yüksek
büyüme oranları sergileyen ülkeler OECD
ortalama gelir düzeyine yakınsamışlardır.
Bu büyüme süreci tipik olarak yüksek
verimlilik düzeyine bağımlıdır. Bununla
beraber OECD ülkeleri arasındaki kişi
başına gelir farklarındaki açıklık varlığını
sürdürmektedir ve temel olarak verimlilik
düzeylerindeki farklılığa dayanmaktadır.
• 1995 ile 2013 arasında iş gücü
verimliliğindeki büyüme oranı toplam
faktör verimliliği (TFV) ve sermaye
verimliliğine yansımıştır. Buna karşın,
GSYİH büyüme oranlarına çok yakın
44
seyreden TFV oranlarına dair ampirik
bulgular, TFV’nin de GSYİH ile hem oransal
hem yön olarak tutarlı bir döngüsellik
taşıdığını göstermektedir.
• Tarım dışı ekonomideki verimlilik
artışları temel olarak imalat ve hizmetler
sektörleri temeline dayanmaktadır.
Genelde imalat sektörü verimlilik oranları
yapısal olarak hizmet sektörü verimlilik
oranlarından yüksektir.
• İş gücü verimliliği artışı sektörler
arasında kısıtlı oranda farklılaşmaktadır.
Uluslararası rekabete açıklığı daha yüksek
ve yapısal olarak modern, bilgi ve
HAZİRAN 2015
telekomünikasyon teknolojilerini kullanan
hizmet kolları 1995-2013 yılları arasında
daha yüksek ve daha dengesiz verimlilik
artışları sergilemişlerdir.
• Son 10 yıl boyunca G7 ülkeleri ve Euro
Bölgesi’nin çoğu üyesinin birim emek
maliyeti olarak bakıldığında
rekabetçiliklerini artırdıkları görülmektedir.
Bununla birlikte birim emek maliyeti göreli
olarak düşük olan ülkeler büyük verimlilik
artışları sergilemişlerdir.
• 1980’lerin ortasından bu yana G7
ülkelerinde iş gücü verimliliği artışları
değişkenlik göstermiştir. Göstergeler
1990’ların ortası 2000’lerin başından bu
yana G7 ülkelerinde verimlilik artışları
yapısal olarak azalma eğilimi
sergilemektedir.
Küresel Kriz ve Verimlilik Gelişmeleri
• 2008 finansal krizinin ardından OECD
ülkelerinin çoğunda verimlilik belirgin
düzeyde düşmüştür ve bu düşüş sektörlere
yayılmıştır. Bununla birlikte, bazı ülkeler
verimlilik artışları açısından toparlanma
sergilemiş, şaşırtıcı şekilde bu verimlilik
artışı toparlanması üretim miktarında
düşüşlerle birlikte yaşanmıştır.
• Benzer şekilde birçok ülkenin TFV’sinde
düşüş yaşanmış ve bunun iş gücü
verimliliğinde daha uzun dönemli
düşüşlerin habercisi olma riski yüksektir.
• Euro Bölgesi’nde birim emek
maliyetlerinde keskin düşüşler
yaşamışlardır. Fakat bu mutlak şekilde
rekabet gücü artışına işaret etmemektedir
çünkü söz konusu düşüşler üretimde ve
iş gücünde birlikte düşüşler şeklinde
gözlemlenmiştir.
• İş gücü girdisi çoğu ülkede düşmüştür, bu
kimi durumlarda kişi başına çalışılan saat
miktarında düşüşler şeklinde
gerçekleşirken, iş miktarında azalma
olarak da gerçekleşmiştir. Böyle
dönemlerde istihdam girdisini incelerken
Şekil 1. OECD Üye Ülkeleri, Kişi Başına GSYİH Büyümesine Katkılar
çalışılan toplam saat yerine çalışan kişi
sayısının ele alınması normal
zamanlardan daha yanıltıcı sonuçlar
vermektedir.
“Kişi Başına GSYH Büyümesi”; “Çalışılan
Saat Başına GSYH Büyümesi” ve “Kişi
Başına Çalışılan Saat Artışı” olarak iki
parçaya bölünebilir. Şekil 1'de bu
uygulama OECD üye ülkeleri için
gösterilmektedir. Adı geçen yayında ortaya
konulan incelemelerden biri olan bu
bölümleme 1995-2013 dönemi ve bu
dönemin iki alt dönemi olarak 2001-2007
ve 2007-2013 dönemleri olarak üç dönem
için görselleştirilmiştir. Şekilde görülen
artış oranı yavaşlayan ya da düşen kişi
başına çalışılan saat artış oranı ve buna
eşlik eden yüksek verimlilik artışları
sermayenin daha yoğun kullanımı ve/veya
verimliliği yüksek faaliyetlere geçişin
göstergesi olabilir.
Kaynakça
• http://www.oecd.org/std/productivitystats/oecd-compendium-of-productivityindicators-22252126.htm adresinden
çevrimiçi ulaşılabiliyor.
45
HAZİRAN 2015
BULUŞÇULAR
8. KORE ULUSLARARASI KADIN BULUŞÇULAR FUARI’NIN
BÜYÜK ÖDÜLÜ TÜRKİYE’NİN OLDU
Türk Patent Enstitüsü'nün,
15–18 Mayıs 2015 tarihleri arasında Dünya
Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) desteği ile
Güney Kore’nin Seul kentinde
gerçekleştirilen 8. Kore Uluslararası Kadın
Buluşçular Fuarı’nda tanıttığı
buluşçularımızdan Yeşim Yaprak Uysal'ın
buluşu fuarın en büyük ödülünü kazandı.
Buluşçularımızdan Ayşe Duman'ın buluşu
altın, Esma Şen'in buluşu ise gümüş
madalya ile ödüllendirildi. Türk Patent
Enstitüsü’nün, bu yıl tanıttığı ödüle layık
görülen kadın buluşçularımız ve buluşları
şöyle:
Buluşçu: Yaprak Yeşim UYSAL
Buluş: Bir Pişirme Yöntemi ve Yöntemi
Gerçekleştiren Pişirme Sistemi
Dikey pişirme prensibi üzerine kurulan, bir
adet pişirme ocağından ve dikey pişirme
ekipmanlarından oluşan sistem, sadece
açık havada uygulanabilen ilkel bir pişirme
tekniğinin modern mutfaklarda
uygulanabilmesini amaçlar. Sistemin
temel unsuru olan pişirme ocağı, tekli
veya çoklu üretilebilir, gazla veya elektrikle
çalışabilir, ayrıca ocağa davlumbaz ve saat
göstergeleri gibi aparatlar eklenebilir.
Ocaktan ayrı olarak, yiyeceklerin asılı
halde pişmesini sağlayan özel pişirme
ekipmanları sistemin diğer unsurlarıdır.
Sistem, yiyeceklerin ateşe temas
etmeksizin, askı halinde ve kendi
buharında pişmesini, aynı zamanda da
kızarmasını sağlar. Öncelikli olarak tavuk
ve tavuk ürünleri, ikincil olarak da kırmızı
et pişirilmesi amaçlanan bu sisteme göre
pişirilecek et öncelikle kendine has
pişirme aparatına geçirilerek zeminden
teması kesilir. İsteğe bağlı olarak etin
altına sebze tabağı yerleştirilir ki
böylelikle pişme sırasında etten akacak
46
olan suyun ve yağın sebzeye akması
sağlanır. Asılan et ve eğer varsa altında
sebzesiyle birlikte, pişirme ocağının ana
gövdesine yerleştirilir, üzerine ocağın
kazanı kapatılır. Kazan çift cidarlıdır ve bu
cidarlar arasında ateşin yanması sağlanır.
Böylelikle yiyecekler ateşe temas
etmeksizin kendi buharında pişer, aynı
zamanda da istenilen ölçüde kızarır. Pişme
sırasında et suyunu ve yağını aşağı
bıraktığı için yumuşak bir hal alır, varsa
altında pişen sebzelere ayrı bir lezzet
katar. Ocağın içindeki yoğun buhar
döngüsüyse etin kurumasına izin vermez.
Kullanımı kolay, yemeğe lezzet katan,
sağlıklı bir pişirme yöntemidir. Pişirme
ocağı, tekli veya çoklu üretilebildiği için
büyük-küçük her mutfakta kullanılabilir.
Mevcut pişirme yöntemlerinden farklı ve
yeni bir iş modeli yaratma yeteneğiyle
sektörde rakipsiz olmayı sağlar, bu
avantajlarıyla günümüz girişimcileri için
kârlı bir yatırımdır.
Sistemin uygulanabilirliğini sınamak
amacıyla Türkiye’de “tnk tavuk” markası
altında bir restoran kurulmuş ve bu
restoranda sistemin başarısı pratikte de
görülmüştür.
Açık havada ve ilkel yöntemlerle
pişirilebilen yemeklerin dünya
mutfaklarına kazandırılmasını sağlar.
Bunun en güzel örneği, Türkiye’de “teneke
tavuk” adıyla meşhur, lezzeti dilden dile
aktarılan fakat pişirilmesi bir o kadar da
zahmetli olan bir yemeğin bu sistem
sayesinde mutfaklarda kolayca
pişirilebilecek olmasıdır.
Buluşçu: Opr. Dr. Ayşe DUMAN
Buluş: Doğumu Kolaylaştıran Doğum
Sandalyesi
Çağımızda tüm dünyada artan sezaryen
oranlarıyla anne ve bebek sağlığı risk
altına girmektedir. Mevcut doğum
yatakları doğumun fizyolojisini bozarak
zorlu, ağrılı, müdahaleli doğumlara yol
açtığından annelerin sezaryen ile doğum
tercih etmelerine neden olmaktadır.
Yatarak doğumda kadın; kendini
savunmasız hisseder, bedeni gerilir.
Bebeğe ve rahme giden kan akımı azalır,
bebek oksijensiz kalır, (sezaryen ihtimali
artar) kadın ağrı hisseder. Pelvis (çocuğun
geçtiği kemik kanal) çapı daralır bebeğin
inişi zorlaşır, bazen imkânsızlaşır. Annenin
bacakları askıya alınır, bağlanır ve bu
pozisyonda kadın karın itme gücünü
kullanamaz. Yatarak hareketliliği
kısıtlanan anne, bedenin ihtiyaçlarına
uygun pozisyona geçemez. Perine
esnemez, kesi ve yırtık riski artar
(bu korku da kadınların vajinal doğumdan
kaçınmalarına neden oluyor).
Kadında var olan doğum korkularına bir de
mevcut doğum yataklarının yukarıda
saydığımız olumsuzlukları eklenince artan
sezaryen oranları ve buna bağlı sağlık
sorunları kaçınılmaz olmuştur.
Tecrübeler, dikey ve çömelme
pozisyonunda doğumun her aşamasının
çok daha rahat, hızlı, ağrısız ve
komplikasyonsuz geçebildiğini
göstermiştir. Konuyla ilgili birçok bilimsel
makale ve çalışma da tecrübelerimizi
desteklemektedir. Bu nedenle ayakta veya
çömelerek doğum yaptırma çabaları
mantıklı gözükse de bu durum anne ve
doktor için konforlu olmamakta, farklı
zorluklar içermektedir.
Tüm bu gerçeklerden yola çıkarak annenin
ve bebeğin doğum yolculuğundaki doğal
ihtiyaçlarını konforlu bir şekilde
karşılayacak, hekimin her türlü ihtiyacına
cevap verecek bir ürüne şiddetle ihtiyaç
HAZİRAN 2015
Soldan sağa; Esma ŞEN, Yaprak Yeşim UYSAL, Opr. Dr. Ayşe DUMAN
Yaprak Yeşim UYSAL,
büyük ödülü kazandı.
olduğu apaçık ortadadır. İşte tüm bu
ihtiyaçlar gözetilerek büyük bir titizlikle
tasarlanan dikey doğum koltuğumuzun en
önemli özelliği hem annenin hem bebeğin
hem de hekimin ihtiyaçlarına cevap veriyor
olmasıdır. Çünkü Dikey Doğum
Koltuğundaki doğum yolculuğunda;
annenin hissettiği ağrı azalır, bebeğe giden
kan akımında azalma olmaz (sezaryen
riski azalır), anne kendini özgür hisseder,
çömelerek pelvis genişler, bebeğin
ilerlemesi ve çıkışı kolaylaşarak hızlanır,
karın içi itme gücü artar, yolculuk kısalır,
anne yorulmaz, pelvis esner böylece
kesisiz (epizyotomi), yırtıksız doğum şansı
artar.
Aslında Dikey Doğum Koltuğu öze dönüş
arayışlarının bir ürünü, değişen dünyada,
değişen doğum algısının yansımasıdır.
Tüm dünyada dikey doğum tercih edilmeye
başlanırken bu süreci en konforlu hale
getirebilmenin hayalinin ürünüdür. Zira
Dikey Doğum Koltuğunu anne doğum
yolculuğunun her aşamasında kullanabilir.
İster oturur, ister yatar, ister uyur, ister
çömelir, ister bebeğini iter, ister bebeğinin
inişini takip eder. Dikey Doğum
Koltuğunun tüm dünya kadınlarına ve
gelecek nesillere faydalı olması duasıyla…
Buluşçu: Esma ŞEN
Buluş: Hasta Yıkama Sistemi
Buluş; hastaların yataklarında
yıkanabilmesine olanak tanıyan, su
geçirmez malzemeden üretilmiş hasta
yıkama sistemi ile ilgilidir. Sistem hastane
ortamında kullanıma elverişli, hastayı su
ile etkin bir şekilde yıkama amaçlı
kurulmuştur.
Sistem ayakta durması mümkün olmayan,
kısmi felçli hastalardan, tamamen destekle
yaşayan hastalara kadar ister hastane
ortamı ister bakımevi hatta evde dahi
kolayca kullanılabilir pratik bir sistemdir.
Günümüzde hastanelerde, yatan hastaların
temizlenme işlemi vücut bakım pedleri ile
hemşire veya hasta bakıcılar tarafından
elle silinerek gerçekleştirilmektedir. Bu
pedler tek kullanımlık olup her hasta için
yeni ped kullanımı gerektirmekte ve her
hasta için ekstra maliyet oluşturmaktadır.
Bunun yanında hastanın bu şekilde
temizlenmesi tam bir hijyen
sağlamamaktadır.
Yatağından hiç kaldırılmayan hastanın
yıkama işlemi 30 dakika gibi kısa bir
sürede düşme riski ortadan kaldırılarak
tamamlanır. Hastaya yapılan bakım süresi
hızlanarak ve taşıma esnasında yaşanan
zorluklar ortadan kaldırılarak uygulayıcıya
ciddi kolaylık sağlar. Yıkama sistemi
solunum cihazına bağlı hastada da
pozisyon verilebilme özelliği ile rahatça
kullanılabilir. Solunum sıkıntısı yaşayan
hastaların minimum 45 derece açıyla
yatmalarına olanak tanır. Akan su
kullanımı ile hastanın kirli su teması
azaltılır. Ayrıca evde bakım ihtiyacı olup
korunaklı hasta yatağına sahip tüm
bireylere kullanılabilir.
olmaktadır. Sistemde, hastanın hiçbir
yaşam desteğini riske atmadan, güvenli
yatak ortamından ayırmadan hijyenik
koşullar yüksek seviyede tutularak
kapsamlı bir şekilde bol suyla yıkanması
mümkündür. Aynı zamanda orta kilolu bir
hastayı iki kişi ile dahi yıkamak
mümkündür. Sistem bakımı yapan ekip
için de büyük kolaylıktır.
Hastanın üzerine yatırıldığı örtü, su
geçirmez malzemeden üretilmekte olup
yıkama esnasında kullanılan suyun hasta
yatağına geçmesini engellemekte ve
kullanım sonrasında temizlenerek başka
hastalar için de kullanımını mümkün
kılmaktadır. Kullanıcı, yatağında yatan
hastanın altına sistemi, önce hastayı bir
tarafa yan çevirerek örtünün yarısını
hastanın altına yerleştirdikten sonra,
hastayı diğer tarafa döndürüp kalan
kısmını hastanın altına
yerleştirebilmektedir. Hastanın altına
yerleştirilen örtünün yan kısımları hasta
yatağına sabitlenir. Örtünün baş kısmına
denk gelen tarafında, içine yastık
konulabilmesine, sünger doldurulmasına
veya havayla şişirilmesine olanak sağlayan
bir yastık bölmesi bulunmaktadır. Yastığın
örtünün içine konulması durumunda,
hasta yataklarında kullanılan yastıkların
yıkama esnasında ıslanması
önlenmektedir. İstendiği takdirde ise
şişirilerek hastanın rahat edebileceği
yükseklik ve yumuşaklıkta
ayarlanabilmektedir.
Yıkama esnasında pis su, örtü üzerinden
akarak, sistemin altına yerleştirilecek bir
atık su kovasında toplanmaktadır. Yıkama
işlemi bittikten sonra hasta yan çevrilip
örtü bir tarafa toplanır, hasta diğer tarafa
çevrilip örtü tamamen alınır ve işlem
sonlandırılır.
Sistem, hastanın kişisel temizliğini
kapsamlı bir şekilde verememekten
kaynaklanan yatak yaralarına engel
47
HAZİRAN 2015
PROJELER
KARS PEYNİRİNİN SUYU KAZANDIRACAK
sorunu ortadan kaldırmakla kalmayacak,
kente büyük kazanımlar da sağlayacak.
Proje, Bakanlığın, Avrupa Birliği ile ortak
finanse ettiği Rekabetçi Sektörler
Programı kapsamında mali destek alıyor.
Teknik açıdan yürütülmesi ve takibinin
sağlanması amacıyla Serhat Kalkınma
Ajansı’nın (SERKA) görevlendirildiği proje
kapsamında çevreye zararlı bir atık olan
peynir altı suyu, bölge için katma değeri
yüksek yeni bir ürün olan ve tüm dünyada
bisküvi, çikolata, süt ürünleri, şekercilik,
fırıncılık, kozmetik ve ilaç sektörleri gibi
alanlarda yaygın olarak kullanılan peynir
altı suyu tozuna dönüştürülüyor.
Türkiye’nin peynir başkenti Kars’ın
birbirinden lezzetli peynirlerinin üretimi
esnasında ortaya çıkan ve yörede şırat
olarak bilinen kötü kokulu peynir altı
suyunun 135 yıldır derelere akıtılması
gelenektenmiş. Kentin içerisinden geçen
Kars Çayı’nın 14 kilometrelik bu kokulu
yolculuğunun toplu balık ölümlerine yol
açan çevre kirliliği boyutu da varmış.
Bugünlerde, dibine döküldüğü takdirde bir
ağacı bile kurutabilen, komşuları birbirine
düşüren ve doğaya çok büyük zararlar
veren bu peynir altı suyunun çok değerli
bir varlık olarak ekonomiye geri
döneceğini duyan Karslılar şaşkınlıklarını
gizleyemiyorlar.
Kars Valiliği’nin, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’na sunduğu Doğu Anadolu'da
48
Süt Ürünleri Kümelenmesini Canlandırma
ve Kars'ta Peynir Altı Suyu İşleme Tesisi
Projesi yıllardır bir kader gibi görülen bu
Bu doğrultuda, hizmet verecek ve Kars
Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alacak bir
peynir altı suyu toplama ve işleme merkezi
kuruluyor. İdari ve mali açılardan
üreticilere külfet getirecek olan atık
yönetimi sorununun ortak bir tesis
aracılığıyla giderilmesi ve bölge için katma
değeri yüksek yeni bir ürün olan peynir altı
suyu tozunun üretilmesi sağlanıyor. Eğitim
ve tanıtım çalışmalarıyla da, bu konuda
faaliyet gösteren tüm üreticilerin ve ilgili
Proje Künyesi
Proje Adı
Doğu Anadolu'da Süt Ürünleri Kümelenmesini Canlandırma ve
Kars'ta Peynir Altı Suyu İşleme Tesisi Projesi
Yürütücü Kurum
Kars Valiliği
Bütçe
9.988.405 Avro
Hedef
Çevreye zarar veren peynir altı suyunun ekonomiye tekrar
kazandırılması için peynir altı suyu işleme tesisi kurulması ve
ildeki süt ürünleri üreticilerinin kümelenmesinin sağlanarak
süt endüstrisinin rekabet gücünün artırılması
HAZİRAN 2015
kurumların teknik kapasitesinin
geliştirilmesi ve desteklenmesi
hedefleniyor.
Doç. Dr. Hüsnü Kapu-Serhat Kalkınma
Ajansı Genel Sekreteri
“2007’de süt üreticilerinin kümelenmesi
fikriyle Valiliğin öncülüğünde bölgenin
aktörleri olarak toplandık, ben de o zaman
üniversiteden hoca olarak katılmıştım.
Bu kümelenmenin hangi konu etrafında
olabileceği tartışılırken, o dönem Avrupa
Birliği Türkiye Delegasyon’undan gelen bir
uzmandan Türkiye’nin süt tozunun büyük
kısmını dışarıdan ithal ettiğini ve birçok
önemli hassas üründe kullanılan bir ürün
olduğunu, çocuk mamasından çikolataya
kadar birçok ürünün ana ham
maddesinden biri olduğunu öğrendik.
Burada üretilen peynirin suyu nasıl
değerlendiriliyor denince biz de çaylara,
nehirlere veya toprağa dökülüyor dedik.
Çünkü doğal bir şey sonuçta ve doğal bir
şey doğaya nasıl zarar verecek kimse
bilmiyor açıkçası. Ben bile bunun toprağa
zararlı olduğunu o zaman öğrenmiştim.
Bu şekilde proje çalışmamızı başlatmış
olduk. Projemiz değerlendirilirken, AB
Türkiye Delegasyon’unda bir görüşmeye
çağrıldık. Bizzat ben de katıldım bu
toplantıya. Portekiz ve İspanya’dan iki kişi
vardı bana sordular, “Bu sizin için niye
önemli, niye Kars’a yapalım bu projeyi?”
diye. Ben de o zaman bir kavram
kullanmıştım; bizim bölgenin sanayileşme
oranı sıfıra yakın yani endüstri yok ve
kirlenmemiş doğal bir bölge ve her bir
ürünün yüzde 90 civarında organik özelliği
var; ‘geç kalmışlığın avantajını
kullanacağız’ dedim. Çok güldüler ve
‘tamam’ dediler.
Burada sistemin temel mantığı şu:
Bölgedeki süt ürünlerinin, üreticilerinin
belli bir standardı yakalamasını istiyoruz.
Burada her şey geleneksel yöntemlerle
yapılıyor, verimlilik gittikçe düşüyor. Belli
bir standart oluşturursak bundan istenen
etkiyi yani bölge için istenilen pozitif etkiyi
ancak sağlayabiliriz dedik. Süt ürününün
kalitesini artırmak esas ama o ürünlerin
pazarlanabilir hale gelmesi için o sistemin
sağlıklı bir şekilde işlemesi de gerekiyor.
En başta sütün hijyenik şartlarda
toplanması, güğümlerin günlük olarak
yıkanıp kurutulması, yani el değmeden
dezenfekte edilmesi gibi zorunlulukları
beraberinde getiriyor. Sütün toplanırken
bozulmadan korunması için soğuk hava
depolarında saklanması gerekiyor. Yani
entegre bir sistem. Oradan başlayıp
nihayetinde de üretilen peynirden
artakalan peynir altı suyunun yine bir
sanayi ürününe dönüştürülmesi ile süreç
tamamlanıyor.”
Mesut Mete - Uzman/ SERKA Program
Geliştirme ve Program Yönetimi Birimi
“Peynir altı suyunun toplanması
konusunda üreticiyi bilgilendirmek için bir
eğitim sürecinin olması gerektiğini
öngörmüştük. Bu noktada, sanayi
bölgesinde üretim yapan en
yakınımızdakilerden başlayıp daha sonra
ise önce il merkezi sonra ilçelerde eğitim
sürecini başlatmayı planlıyoruz. Bu
çalışmayı çevre müdürlükleriyle ortak
yürüteceğiz. Bu eğitimlerin finansmanını
ve Çevre İl Müdürlüğü ile birlikte
koordinasyonunu biz gerçekleştireceğiz.
İnsanlar gerçekten bilmiyorlar bunun
zararlı olduğunu. Bu proje başladığında
öncelikle yapılması gereken insanları
bilgilendirmek. Öte yandan peynir altı suyu
üreticiden para karşılığında alınacak. İlk
etapta üretici onu bize göndermeyecek,
sistem gidip toplayacak. Belli bir müddet
sonra onlar da bunun işe yaradığını
görünce kendileri getirmeye başlayacak.
İnsanlarımızın genel özelliği bu, maalesef
görmeden inanmıyoruz. 2016 yılı içerisinde
projenin uygulamasına başlamayı
hedefliyoruz. Bu dokümanları
hazırlamamız ve bunların her birini bizim
ihale etmemiz gerekiyor. Çünkü bizim
hatamızdan kaynaklı süre kaybını
istemiyoruz. O nedenle mümkün olduğu
kadar işi çok titiz tutup, istenen formatlara
titiz bir şekilde uyarak, projeyi
tamamlamak istiyoruz. Yani 2016 yılının
inşaat sezonunda fiili olarak işin
gerçekleşmesini istiyoruz. Öngörümüz o.”
49
HAZİRAN 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
TÜSSİDE’DE “VERİMLİLİK SORUNLARININ TEŞHİSİ, VERİMLİLİK ÖLÇME VE
DEĞERLENDİRME VE TEMİZ ÜRETİM EĞİTİM PROGRAMI” DÜZENLENDİ
Araç ve Teknikleri” konularında
katılımcılara bilgi aktarıldı.
Verimlik ve temiz üretim alanında Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca
önümüzdeki dönemde illerde sunulacak
hizmetler için Bakanlık il müdürlüklerinin
kurumsal kapasitelerinin artırılması
amacıyla 18-21 Mayıs 2015 tarihleri
arasında TÜBİTAK Türkiye Sanayi Sevk ve
İdare Enstitüsü’nün (TÜSSİDE)
Gebze/Kocaeli tesislerinde “Verimlilik
Sorunlarının Teşhisi, Verimlilik Ölçme ve
Değerlendirme ve Temiz Üretim Eğitim
Programı” gerçekleştirildi. Verimlilik
Genel Müdürlüğü Danışmanlık ve Eğitim
Daire Başkanlığı tarafından
gerçekleştirilen eğitime; Kahramanmaraş,
Elazığ, Muğla, Isparta, Amasya, Yozgat,
Giresun, Eskişehir, Kayseri, Ağrı,
Adıyaman, Afyonkarahisar, Hatay, Aydın,
Çorum, Sivas, Burdur, Kırıkkale, Van ve
Manisa İl Müdürlüğü’nden toplam 39 kişi
50
katıldı. Söz konusu eğitim, 2014 yılı içinde
il müdürlükleri personeline verilen
“verimlilik” genel eğitiminin ikinci aşaması
olup bu ve benzeri eğitimlerle önümüzdeki
dönemde il müdürlüklerinde verimlilik
alanındaki faaliyetleri yerine getirmekten
sorumlu olacak personele yönelik, daha
teknik ve ileri seviyede kapasite
oluşturulması hedeflenmiştir.
Eğitimde Verimlilik Genel Müdürlüğü
Sanayi ve Teknoloji Uzmanlarından
Nurettin Peşkircioğlu, Belçim Aytekin
Keskin ve Yücel Özkara ile TÜSSİDE
eğitmenleri görev almış olup “Verimlilik
Felsefesi, Dünyada ve Türkiye’de Verimlilik
Hareketi”, “Verimlilik Sorunlarının Teşhisi
ve Verimlilik Yönetimi”, “Verimlilik Ölçme
ve Değerlendirme”, “Proje Fikri Oluşturma
ve Proje Odaklı Çalışma”, “Temiz Üretim
Eğitim programı kapsamında ayrıca
uygulamaları yerinde görmek amacıyla
Eczacıbaşı Topluluğu’nun Tuzla’da
bulunan mobilya fabrikası ile Pakmaya
Şirketler Grubu’nun Düzce’deki
fabrikasına işletme ziyaretleri yapıldı,
TÜSSİDE eğitmenlerince tanışma atölyesi,
stratejik düşünce atölyesi, ekip olma
outdoor uygulaması, tekrarlanan davranış
kalıplarımızın değerlendirmesi vb.
aktiviteler gerçekleştirildi. Katılımcılara,
törenle sertifikaları verilmesinin ardından
eğitim sona erdi.TÜSSİDE eğitmenlerince
tanışma atölyesi, stratejik düşünce
atölyesi, ekip olma outdoor uygulaması,
tekrarlanan davranış kalıplarımızın
değerlendirmesi vb. aktiviteler
gerçekleştirildi. Katılımcılara, törenle
sertifikalarının verilmesinin ardından
eğitim sona erdi.
HAZİRAN 2015
ZONGULDAK’TA VERİMLİLİK PANELİ DÜZENLENDİ
Panele, Zonguldak Vali Yardımcısı Şerefnur OKTAY
başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı.
Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Nilay DÖNMEZ
“2015 Verimlilik Haftası” etkinlikleri
kapsamında Zonguldak Bilim, Sanayi ve
Teknoloji İl Müdürlüğü tarafından
13 Mayıs 2015 tarihinde “Verimlilik” Paneli
düzenlendi. Zonguldak Emirgan Hotel’de
düzenlenen toplantıya Vali Yardımcısı
Şerefnur Oktay, KOSGEB Müdürü
Yaşar Yıldırım, İl Ticaret Müdürü
Figen Köroğlu, Vergi Dairesi Başkanı
Kazım Karaca, Sosyal Güvenlik Kurumu
(SGK) İl Müdürü Çiğdem Acar, TCDD Gar
Müdürü Alaattin Kelek, Zonguldak Ereğli
ve Çevresini Kalkındırma Derneği
(ZERÇEV) Yönetim Kurulu Başkanı
Cevat Kır, Alaplı TSO Başkanı Recep Ocak,
Devrek TSO Başkanı Ertan Cıvak’ın yanı
sıra çok sayıda kişi katıldı.
ekonomik faaliyetlerinde ülkelerin
gelişmişlik göstergesini yansıtan önemli
bir unsur olduğuna değinerek, Türkiye’de
verimlilik politikasının hayata
geçirilebilmesi için toplumun her
kesiminde ve her ferdinde verimlilik
bilincinin oluşturulmasının ve
yaygınlaştırılmasının gerekliliğine dikkat
çekti. Cevat Kır ise konuşmasında özetle
ülke sorunlarının çözülmesinde
verimliliğin ön planda tutulmasının
gerekliliğine vurgu yaptı.
Verimlilik Genel Müdürlüğü Sanayi ve
Teknoloji Uzmanı Nilay Dönmez, Bülent
Ecevit Üniversitesi Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Halil Yıldırım, ERDEMİR Maliyet
ve Verimler Başmühendisi Mustafa Tomur
ve KOSGEB Hizmet Merkezi Müdürlüğü
Uzmanı Serhat Saygın’ın panelist olarak
katıldıkları panelde “Sanayide Verimsiz
Elektrik Motorlarının Dönüşümü
Programı”, “Rekabette Verimliliğin
Önemi”, “ERDEMİR’de Verimlilik
Uygulamaları” ile “KOSGEB Teşvik ve
Uygulamaları” başlıklı sunumlar yapıldı.
Panelin açılış konuşmaları; Vali Yardımcısı
Şerefnur Oktay SGK İl Müdürü Çiğdem
Acar, ZERÇEV Yönetim Kurulu Başkanı
Cevat Kır tarafından yapıldı. Konuşmalarda
sanayide verimliliğin önemine vurgu
yapıldı. Çiğdem Acar konuşmasında,
verimlilik düzeyinin günümüz küresel
51
HAZİRAN 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
“YEŞİL BÜYÜME ORTAKLIK PROGRAMI” KAPSAMINDA GÜNEY KORE’DE
TEKNİK ZİYARETLER GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Dünya Bankası ile Güney Kore
Cumhuriyeti iş birliğinde yürütülen “Yeşil
Büyüme Ortaklık Programı”, “İhracat
Kredi Ajansı (ECA) Türkiye-Güney Kore
arasında Eko-Endüstriyel Park
Geliştirme Bilgi Değişimi Projesi”
kapsamında, 26-29 Mayıs 2015 tarihleri
arasında Güney Kore’nin Seul, Ulsan ve
Busan şehirlerinde Dünya Bankası
yetkilileri ile Verimlilik Genel Müdürlüğü,
Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü,
Organize Sanayi Bölgeleri Genel
Müdürlüğü ve Sanayi Genel Müdürlüğü
yönetici ve uzmanlarından oluşan bir heyet
tarafından Eko-Endüstriyel Parklar teması
çerçevesinde teknik ziyaretler ve
toplantılar gerçekleştirildi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı heyeti
Endüstriyel Simbiyoz, Eko-Endüstriyel
Park Gelişimi, Yaşam Döngüsü
Değerlendirme ve Döngüsel Ekonomi
konularında Güney Kore’deki muadil
kuruluşların çalışmalarını inceledi ve
teknik iş birliği alanlarında istişarelerde
bulundu. Ziyaret gerçekleştirilen kurumlar
arasında Kore Sanayi Kompleksi Kurumu
(KICOX), Kore İnsan Yerleşimleri Araştırma
Enstitüsü (KRIHS), Gyeong-gi EkoEndüstriyel Parkı, Daeil ve Hwabaek
Mühendislik Şirketleri, Kore Yeşil Teknoloji
Merkezi (GTC-K), Seul Ulusal Üniversitesi
Araştırma Parkı, Ulsan Eko-Endüstriyel
Parkı, Busan Teknoparkı, Deniz Yaşamı
Geliştirme Etüd Merkezi (MBDC) ve Busan
Ulusal Üniversitesi MEMS/NANO Bileşen
Üretim Merkezi yer aldı.
Heyet Başkanlığını Bilim ve Teknoloji
Genel Müdür V. Dr. İlker Murat Ar’ın
52
yürüttüğü teknik ziyaretlerde Bakanlığı;
Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Daire
Başkanı Mustafa Aydoğdu ve Sanayi ve
Teknoloji Uzman Yardımcısı Halit Ateş,
Verimlilik Genel Müdürlüğü Sanayi ve
Teknoloji Uzmanı Gözde Bosnalı ve Sanayi
ve Teknoloji Uzman Yardımcısı
Murat Evren, Sanayi Genel Müdürlüğü
Uzmanı Ali Can Toksoy ve Organize Sanayi
Bölgeleri Genel Müdürlüğü Sanayi ve
Teknoloji Uzman Yardımcısı Cihan Usta
temsil etti.
Ziyaretler sonrasında Türkiye’de
Eko-Endüstriyel Park gelişimine ilişkin
önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek
projeler kapsamında Dünya Bankası
yetkilileri ile teknik hazırlıklara devam
edileceği kaydedildi.
HAZİRAN 2015
“İMALAT SANAYİNDE KULLANILAN ELEKTRİK
MOTORLARININ ENVANTERİNİN ÇIKARILMASI”
EĞİTİMİ ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Onuncu Kalkınma Planı’nda yer alan ve
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
koordinasyonluğunda yürütülen “Sanayide
Enerji Verimliliğinin Artırılması Bileşeni”
kapsamında “Sanayide Kullanılan Verimsiz
Elektrik Motorlarının Dönüşümü Programı”
kapsamında gerçekleştirilen
çalışmalardan biri olan “İmalat Sanayinde
Kullanılan Elektrik Motorlarının Envanterinin
Çıkarılması”na yönelik düzenlenen eğitim
programı, 28 Mayıs 2015 tarihinde
Ankara’da gerçekleştirildi. Eğitime, saha
çalışmalarında görev alacak 60 il
müdürlüğünden 84 personelin yanı sıra
Bakanlık uzman ve yöneticilerinden
oluşan toplam 103 kişi katıldı.
Eğitimde, Verimlilik Genel Müdürü
Anıl Yılmaz’ın açılış konuşmasının
ardından, Verimlilik Genel Müdürlüğü
Program Uygulama ve Destekler Daire
Başkan V. M. Hürol Mete, eğitim
programının amacı, envanter çalışmasının
dayanağı ve hedefleri ile çalışmada görev
alacak personelden envanterin
doldurulmasına yönelik beklentilere ilişkin
bir sunuş gerçekleştirdi. Mete, sunumunda
Türkiye’nin enerji yoğunluğunun AB
ülkeleri ve Japonya gibi ülkelerden daha
yüksek olduğunu ve yoğunluğun
düşürülmesi gerektiği üzerinde durarak
sanayide kullanılan elektriğin % 70’inin
elektrik motorlarında harcandığına işaret
etti. Mete ayrıca, elektrik motorlarında
tüketilen enerjinin tasarrufu için atılacak
adımların sağlayacağı potansiyelin oldukça
yüksek olduğuna ve mevcut piyasadaki
yaklaşık 15 milyon verimsiz elektrik
motorunun değiştirilmesiyle birlikte yılda
8 milyar TL elektrik tasarruf potansiyelinin
ortaya çıkacağına vurgu yaptı. Dönüşüm
Programı’nın amaçların gerçekleştirilmesi
için hazırlanan eylem planına göre
sanayide kullanılan 7,5 kW ve üzeri AC
motorlarına ilişkin bir envanterin
çıkarılması gerektiği ve 28197 Sayılı Tebliğ
Madde 8 uyarınca 01.01.2015 tarihinden
itibaren, anma çıkış gücü 7,5 kW ile 375 kW
arasında olan motorların verimi, IE3 verim
seviyesinden düşük olmaması veya IE2
Verimlilik Genel Müdürü Anıl YILMAZ
verim seviyesini karşılaması ve değişken
hızlı tahrikle teçhiz edilmesi
zorunluluğunun getirildiği hatırlatıldı.
Söz konusu envanter çalışmasıyla birlikte
7,5 kW ve üzeri elektrik motorlarının verim
sınıfı tespit edilmiş ve bu güç aralığındaki
AC elektrik motorlarının miktarı, verim
durumu, toplam elektrik tüketimi
içerisindeki payı, iller ve sektörler bazında
yoğunluğu, toplam enerji tasarruf
potansiyeli vb. verilerin elde edilmesini
amaçlandığına vurgu yapıldı.
M. Hürol Mete’nin sunuşunun ardından
TSE Elektrik Motorları Deney Laboratuvarı
Sorumlusu Elektrik Y. Mühendisi Güvenir
Kaan Esen “Türkiye ve Dünyada Elektrik
Motorları Enerji Tüketimi ve İlgili Teknik
Mevzuat” konusunda bilgiler verdi. Daha
sonra, Schneider Electric firmasından
Enerji Verimliliği Müdürü Mahmut Dede ve
Enerji Verimliliği Uzmanı Enes Akgün
tarafından motor envanter formunun
doldurulmasına yönelik usul ve esaslar ile
motor etiketinin nasıl okunması
gerektiğine dair bilgiler verildi. Dede ve
Akgün, elektrik motorlarının çalışma
prensipleri, verimlilik odak alanları, motor
envanter formunun doldurulması, motor
etiketi okunmasında karşılaşılabilecek
sorunlar gibi teknik konularda sunuşlar
gerçekleştirdi. Son bölümde Program
Uygulama ve Destekler Başkan V. Hürol
Mete tarafından katılımcıların soruları
yanıtlandı.
60 ilde örneklem çalışmasıyla belirlenmiş
yaklaşık 1.000 sanayi işletmesinde
uygulanacak envanter çalışmasının, BST İl
Müdürlükleri iş birliğiyle 2015 Eylül ayı
içerisinde tamamlanması
öngörülmektedir.
53
HAZİRAN 2015
HABER
TÜRKİYE SANAYİ STRATEJİSİ BELGESİ (2015-2018) TANITIM TOPLANTISI YAPILDI
Dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik
gelişmelerin analizlerine dayanan, kamu
kurumlarının ve özel sektörün katkılarıyla
katılımcı bir yaklaşımla hazırlanan Türkiye
Sanayi Stratejisi Belgesinde 70 eylem yer
almaktadır. Eylemlerin hayata
GENEL AMAÇ
Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya
ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri
teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip ve aynı zamanda çevreye
ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümü hızlandırmak
STRATEJİK HEDEFLER
Hedef 1:
Sanayide
bilgi ve
teknolojiye
dayalı yüksek
katma değerli
yerli üretimin
geliştirilmesi
Hedef 2:
Kaynakların
etkin
kullanıldığı,
daha yeşil ve
rekabetçi
sanayi yapısına
dönüşümün
sağlanması
Hedef 3:
Sosyal ve
bölgesel
gelişmeye katkı
sağlayan ve
nitelikli
iş gücüne sahip
sanayinin
geliştirilmesi
UYGULAMA, İZLEME VE DEĞERLENDİRME MEKANİZMASI
SANAYİDE TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM
ALTYAPI SEKTÖRLERİ
KOBİ’LERİN FİNANSMANA ERİŞİMİ
YEŞİL ÜRETİM
YATIRIM VE İŞ ORTAMI
ULUSLARARASI TİCARET VE YATIRIM
BECERİLER VE İNSAN KAYNAĞI
Bölgesel gelişmeye
katkı sağlamak üzere
sanayi politikalarının
geliştirilmesi.
Sanayide ihtiyaç
duyulan nitelikli insan
gücünün
istihdam edilmesine
yönelik faaliyetlerin
yürütülmesi
Ülkemizin uluslararası
ticaret ve yatırım
kapasitesini artırmaya
yönelik çalışmalar
yürütülmesi
Yatırım ve iş
ortamının
iyileştirilmesinin
sağlanması
Sanayide yeşil
üretimin
özendirilmesi
KOBİ'lerin
finansmana erişim
imkânlarının
artırılması.
EYLEMLER
BÖLGESEL GELİŞME
54
GZFT
ANALİZİ
SANAYİ POLİTİKALARI
Türkiye Sanayi Stratejisi
Politika Alanları
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde
temel eksen olarak “Yerli, Yenilikçi ve Yeşil
Üretim” kavramları üzerinde
kurgulanmıştır.
VİZYON
Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde
Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak
Sanayi altyapısı
güçlendirilecektir.
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi
(2015-2018); “Orta-yüksek ve yüksek
teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya'nın tasarım
ve üretim üssü olmak” vizyonu çerçevesinde
“Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve
verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından
daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek
katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin
üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip ve aynı
zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir
sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak”
amacına odaklanmıştır.
Türkiye Sanayi Stratejisi Genel Çerçevesi
Sanayide teknolojik
dönüşüm
gerçekleştirilecektir.
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi
(2015-2018), 13 Mayıs 2015 tarihinde
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık
başkanlığında İstanbul'da yapılan
toplantıyla kamuoyuna tanıtıldı. Toplantı;
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, Türkiye
İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı
Mehmet Büyükekşi, İstanbul Sanayi Odası
(İSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Adnan Dalgakıran, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu
Üyesi Bülent Karakuş ile iş dünyasından
çok sayıda temsilci, çeşitli
üniversitelerden akademisyenler ve
gazetelerin ekonomi muhabirlerinden
oluşan geniş bir katılım ile gerçekleşti.
HAZİRAN 2015
geçirilmesinde tüm paydaşların yer
alacağı Uygulama, İzleme ve
Değerlendirme Mekanizması etkin bir
şekilde kullanılacaktır.
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi'nin
amacına ulaşmasını sağlayacak stratejik
hedefler olarak şunlar esas alınmıştır:
Hedef 1: Sanayide bilgi ve teknolojiye
dayalı yüksek katma değerli yerli üretimin
geliştirilmesi.
Hedef 2: Kaynakların etkin kullanıldığı,
daha yeşil ve rekabetçi sanayi yapısına
dönüşümün sağlanması.
Hedef 3: Sosyal ve bölgesel gelişmeye
katkı sağlayan ve nitelikli iş gücüne sahip
sanayinin geliştirilmesi.
Bu üç stratejik hedefi destekleyici olarak
geliştirilen sekiz politika alanı;
• Sanayide teknolojik dönüşümün
gerçekleştirilmesi,
• Sanayinin altyapısının güçlendirilmesi,
• KOBİ’lerin finansmana erişim
imkânlarının artırılması,
• Sanayide yeşil üretimin özendirilmesi,
• Yatırım ve iş ortamının iyileştirilmesinin
sağlanması,
• Ülkemizin uluslararası ticaret ve yatırım
kapasitesini artırmaya yönelik
çalışmaların yürütülmesi,
• Sanayide ihtiyaç duyulan nitelikli insan
gücünün istihdam edilmesine yönelik
faaliyetlerin yürütülmesi,
• Bölgesel gelişmeye katkı sağlamak
üzere sanayi politikalarının geliştirilmesi
olarak tespit edilmiştir.
Söz konusu politika hedeflerine
varabilmek için belirlenen 70 eylemden
öne çıkan bazılarına aşağıda yer
verilmiştir:
1. Bölgesel teşvik uygulamasında ortayüksek ve yüksek teknolojili ürün
üretenlere yönelik mekanizmalar
geliştirilecektir.
2. Firmaların orta-yüksek ve yüksek
teknolojili ürün üretimine odaklanması
amacıyla yatırım destek programları
başlatılacaktır.
3. İthal bağımlılığı yüksek olan ara
malların yerli üretimi desteklenecektir.
4. Kamu alımlarına yönelik uzun vadeli
ihtiyaç planlaması yapılarak kilit
teknolojilerin geliştirilmesi ve yerli üretimi
desteklenecektir.
5. Tasarım ofisleri desteklenecektir.
6. Yurt dışından alınan test ve muayene
hizmetlerinin ülkemize kazandırılmasını
teminen ihtiyaç duyulan alanlarda akredite
test ve laboratuvarların kurulması
desteklenecektir.
7. İşletmelerde kullanılan makinaların
kredi kuruluşlarınca teminat olarak kabul
edilmesini teşvik etmek amacıyla
makinaların ruhsatlandırılması (tescil
düzenlemesi) sağlanacaktır.
8. Yatırım malı üreticisine uzun vadeli ve
uygun kredi sağlanacaktır.
9. Sanayi tesisi kuruluş işlemleri
kolaylaştırılacaktır.
10. Mühendislik fakültelerinde en az bir
dönem iş yeri eğitimi zorunlu hale
getirilecektir.
11. Raylı ulaşım sistemleri ve içten
yanmalı motor üretimi konusunda
kümelenme çalışması yapılacaktır.
12. Ülke genelinde büyük sanayi yatırım
alanları oluşturulacaktır.
13. Geleneksel üretim yapan işletmelerde
katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi
teşvik edilecektir.
14. Sanayide enerji yoğunluğunun
azaltılmasına ve enerji girdi maliyetlerinin
düşürülmesine yönelik çalışmalar
desteklenecektir.
15. Yatırım teşviki sağlanan yüksek
teknolojili ürünler uluslararası
yükümlülükler de göz önünde
bulundurularak kamu alım garantisi ile
desteklenecektir.
16. Kamu idarelerinin yapım ihalelerinde
belli oranda yerli malı kullanım
zorunluluğu sağlanacaktır.
17. Sanayi Sitelerinin yapımına
kamulaştırma desteği verilecektir.
18. OSB’lerin içinde meslek
yüksekokullarının kurulması teşvik
edilecektir.
19. Oyuncak İhtisas OSB kurulacaktır.
20. Yerli üreticiler ile yatırımcıların
buluşmasını sağlayacak sanayi web portalı
oluşturulacaktır.
Bu çerçevede, ülkemiz sanayicilerine ve
girişimcilerine yön verecek bir yol haritası
niteliğinde hazırlanan Türkiye Sanayi
Strateji Belgesi (2015-2018) uzun vadeli
vizyon, genel amaç ve hedefleri
doğrultusunda sanayinin yapısal
dönüşümünü yönlendirmeye ve
desteklemeye katkı verecek politikaları
içermekte olup 2023 yılında ulaşılması
hedeflenen 500 milyar dolarlık ihracat
hedefine önemli katkılar sağlayacaktır.
55
HAZİRAN 2015
HABER
LONCA: SANAYİNİN GÜCÜNÜ KEŞFET
Lonca’da Yer Alan Sanayi Sektörleri
Yurt içi ve yurt dışı yatırımcıların,
araştırmacıların veri kaynağı “LONCA”
(www.lonca.gov.tr) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Fikri IŞIK tarafından 13 Mayıs 2015
tarihinde hizmete açıldı.
56
Sektör Adı
05
06
07
08
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
Kömür ve Linyit
Ham Petrol ve Doğal Gaz
Metal Cevherleri
Diğer Madencilik ve Tas Ocakçılığı
Gıda Ürünleri
İçecek Ürünleri
Tütün Ürünleri
Tekstil Ürünleri
Giyim Eşyaları
Deri Ürünleri
Ağaç ve Ağaç Ürünleri
Kâğıt ve Kâğıt Ürünleri
Matbaacılık
Petrol Ürünleri
Kimyasal Ürünler
Sektör
Kodu
(NACE)
Sektör Adı
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
35
Eczacılık Ürünleri
Kauçuk ve Plastik
Metalik Olmayan Ürünler
Ana Metal
Metal Ürünleri
Elektronik ve Optik
Elektrikli Teçhizat
Makine ve Ekipmanlar
Otomotiv, Treyler
Diğer İletişim Araçları
Mobilya
Diğer İmalatlar
Makine Kurulumu
Elektrik, Gaz, Buhar
Sanayi İşletmelerinin Sektörel Dağılımı (%)
Sektör Kodu
Ülkemizde sanayi sektöründe faaliyette
bulunan binlerce işletme ve bu işletmelerin
ürettikleri yüz binlerce ürün bilgisine artık
bir tıkla ulaşılabilecek.
Sanayi sicil kayıtları temelinde hazırlanan
Lonca ile hangi işletme ne üretiyor, nerede
üretiyor bilgisine elektronik ortamda
ulaşılabilecektir. 29 sanayi sektöründe
faaliyet gösteren işletmelerin bilgileri il
bazında görülebilecek.
6948 sayılı Sanayi Sicil Kanunu gereği
Bakanlığımızca tutulan ve hâlihazırda 126
binden fazla mikro, küçük, orta ve büyük
işletmenin kayıtlı olduğu sanayi sicil
kayıtları dinamik bir yapıda olup yeni
kayıtlarla sürekli büyümektedir. Her yıl
alınan yıllık işletme cetvelleriyle
güncellenmektedir.
İl, ilçe bazında hangi işletme ne üretiyor, ne
ihraç ediyor, kapasitesi ne, üretirken neleri
tüketiyor hangi enerji türlerini kullanıyor
gibi 100’den fazla veri alanının yer aldığı
sanayi sicil kayıtları, sanayi işletmeleri ile
ilgili ülkemizin en önemli veri kaynağıdır.
Sanayi sicil verilerinin bilgiye
dönüştürülmesi için Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜIK) tarafından uluslararası
sınıflama sistemlerine entegre olarak
geliştirilmiş Avrupa Birliği sınıflamalarına
uyumlu olan “Avrupa Topluluğunda
Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki
Sınıflaması (NACE Rev.2.)”, “Türkiye Sanayi
Ürünleri Listesi (PRODTR)” ve “Avrupa
Ekonomik Topluluğunda Faaliyete Göre
Ürünlerin İstatistiki Sınıflaması (CPA)”
kullanılmaktadır. Lonca ile sanayi
işletmeleri ve bu işletmelerin ürettikleri
sanayi ürünleri hakkında bilgiye
ulaşılabildiği gibi, sanayi işletmelerini
Sektör
Kodu
(NACE)
10
25
31
13
14
28
22
23
16
24
08
20
27
15
29
18
32
17
26
35
33
11
30
07
19
05
21
06
12
15,40
10,84
9,14
8,84
7,54
6,94
6,73
6,11
4,23
3,08
2,92
2,92
2,31
2,20
2,04
1,95
1,86
1,39
0,68
0,46
0,44
0,43
0,39
0,36
0,33
0,22
0,16
0,07
0,02
0,00
2,00
4,00
6,00
8,00
10,00
12,00
14,00
16,00
18,00
Mayıs 2015
ilgilendiren diğer bilgilere de erişme
imkânı bulunmaktadır.
Lonca’da üç çeşit arama yapılabilmektedir:
- Firma ve ürüne göre arama
- Sanayi sektörüne göre arama
- Detaylı arama (belli kriterlere göre).
HAZİRAN 2015
“20 MAYIS DÜNYA METROLOJİ GÜNÜ” TOKAT, MARDİN, AYDIN VE
TÜBİTAK/UME GEBZE YERLEŞKESİ’NDE KUTLANDI
halinde uyumlaştırılmış olduğunu ve
metroloji sistemimizin AB ile tam uyumlu
hale getirildiğini vurguladı. Ayrıca Bakanlık
olarak yasal metrolojiye verilen öneme,
yasal metroloji sisteminin altyapısına ve
2014 yılında yapılan denetimlere dair
bilgiler veren Camuşcu, özellikle 2014
yılında 300 binin üzerinde ölçü aletinin
denetlendiğine dikkat çekti.
Metroloji ve Standardizasyon Genel Müdürü
Prof. Dr. Necip CAMUŞCU
Osmanlı İmparatorluğu’nun da içinde yer
aldığı 17 ülke tarafından 20 Mayıs 1875
tarihinde imzalanan Metre
Konvansiyonu’na ve metrolojinin (ölçüm
bilimi) önemine dikkat çekmek ve
kamuoyu nezdinde farkındalığını
oluşturmak amacıyla “20 Mayıs”, tüm
dünyada 80’den fazla ülkede olduğu gibi
ülkemizde de her yıl “Dünya Metroloji
Günü” olarak çeşitli etkinliklerle
kutlanmaktadır.
Bu çerçevede Metroloji ve Standardizasyon
Genel Müdürlüğü koordinasyonunda
20 Mayıs 2015 tarihinde, Tokat, Mardin ve
Aydın İl Müdürlükleriyle birlikte TÜBİTAK
Ulusal Metroloji Enstitüsü (UME)
Gebze/Kocaeli Yerleşkesi’nde “Dünya
Metroloji Günü” etkinlikleri çeşitli
organizasyonlarla gerçekleştirildi.
Açılış konuşmaları; TÜBİTAK Ulusal
Metroloji Enstitüsü Müdürü
Dr. Mustafa Çetintaş ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Metroloji ve
Standardizasyon Genel Müdürü
Prof. Dr. Necip Camuşcu tarafından
yapıldı.
Dr. Mustafa Çetintaş konuşmasında
20 Mayıs Dünya Metroloji Günü’nün anlam
ve öneminden bahsederek, bilimsel
metroloji faaliyetlerinin geçmişten
günümüze kadar gelişimi ile gelecekteki
beklentiler, ülke ihtiyaçları ve TÜBİTAK
UME’nin çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Prof. Dr. Necip Camuşcu ise konuşmasının
başında metrolojinin önemine değinerek,
toplumlar arası ilişkilerin artması ve
karmaşıklaşmasıyla birlikte ölçü
birimlerinde standartlaşmanın ihtiyacı ile
tarihsel olarak Metre Konvansiyonuna
gelindiğine değindi.
Camuşcu, günümüzde Avrupa Birliği (AB)
üyelik süreci kapsamında yasal metrolojiye
ilişkin tüm AB mevzuatının yönetmelikler
Prof. Dr. Necip Camuşcu, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı olarak metroloji
alanında ülkemizi daha iyiye götürmek için
yapılan çalışmalar kapsamında toplumda
metroloji farkındalığının da oluşturulmak
istendiğini belirtti. Bu kapsamda
vatandaşlara ölçüm bilimini tanıtmak için
bu yıl ilk defa olmak üzere Aydın, Tokat ve
Mardin illerinde de Metroloji Günü
kutlamaları düzenlendiğini vurgulayan
Camuşcu, bu etkinliklerin önümüzdeki
yıllarda daha fazla ilde
gerçekleştirileceğinin ve kutlamaların
daha çok kişiye ulaşacağının haberini
verdi.
Prof. Dr. Necip Camuşcu’nun
konuşmasının ardından
Prof. Dr. Bekir Karaoğlu “Hayatın İçinde
Ölçme” isimli sunumuyla ölçümün
hayatımızın her alanında olduğunu ve
farkında olmasak da her anımızın hayati
derecede hassasiyete sahip ölçümlerle
dolu olduğunu vurguladı.
Daha sonra Koç Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Alphan Sennaroğlu “Tarihte Işık
Hızı Ölçümlerinin Öncüleri ve Günümüzde
Işık Darbelerinin Ölçümü” başlıklı
sunumunu gerçekleştirdi. Sennaroğlu,
2015 yılının BIPM tarafından “Işık Yılı”
57
HAZİRAN 2015
TÜBİTAK UME'de öğrenciler laboratuvarı
ziyaret etti.
HABER
kontrolleri il müdürlükleri görev ve
sorumluluk alanında bulunan ağırlık,
hacim, ölçüm aletlerinin tarihsel
gelişimini ve günümüzde kullanılan
akaryakıt, LPG, doğalgaz, elektrik, su,
takograf sayaçları sergilendi, kullanımları
ve tarihsel gelişimleri hakkında
katılımcılara bilgi verildi.
Tokat Vali Yrd. M. Suphi KÜSBECİ Metroloji Çadırı ziyaretinde ölçüm
aletleriyle ilgili bilgi aldı.
olarak adlandırılmasına atfen ışık bilimi ve
ışık hızının ölçülmesi ile ilgili bilgiler
sundu.
Ağırlıklı olarak ortaokul-lise
öğrencileriyle çeşitli kurum, kuruluş ve
üniversitelerin yanı sıra Enstitü personeli
ile Genel Müdürlük personelinin katılım
sağladığı etkinlikte TÜBİTAK UME
Personeli Uğur Akkaya tarafından yapılan
“KARMAKAR’IŞIK” başlıklı ışığın
geçmişten günümüze yolculuğunu anlatan
eğlenceli sunu, katılımcılar tarafından
beğeniyle izlendi.
Yine katılımcılar tarafından büyük beğeni
toplayan TÜBİTAK UME “Optik ve
Dalgaboyu Laboratuvarları” gezisi ile
Gebze etkinlikleri son buldu.
Tokat, Mardin ve Aydın İl Müdürlüklerinde
etkinlikler genel olarak “Metroloji Çadırı
ve Ölçü Aletleri Sergisi”, özellikle ortaokul
58
ve lise öğrencileri için düzenlenen
“Metroloji ve Önemi”ni içeren
“Bilgilendirme Konferansı” ve halkın
ölçüm konusunda birebir bilgilendirilmesi
amaçlı pazar yeri gezileri olmak üzere 3
ayaklı organizasyonlar şeklinde
düzenlendi.
Tokat İl Müdürlüğü etkinlikleri Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Tokat İl Müdürü Halil
İbrahim Yüksel ve Vali Yardımcısı Mehmet
Suphi Küsbeci’nin Şehitler Parkı’nda
kurulan Metroloji Çadırı açılışında
yaptıkları metrolojinin önemine ve bu
konuda Bakanlığın yaptığı çalışmalara
dikkat çeken konuşmalarla başladı. Kamu
kurum ve kuruluş birim amirleri, meslek
kuruluş temsilcileri, çok sayıda öğrenci ve
halkın katılımı ile gerçekleştirilen
“Metroloji Çadırı” açılış töreni sonrası
günlük hayatımızda kullanılan ve
Daha sonra “Metroloji ve Önemi” konulu
sunum Metroloji ve Standardizasyon Genel
Müdürlüğü sanayi ve teknoloji
uzmanlarından Levent Özkan tarafından
Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi
öğrencilerine yapılırken, Metroloji ve
Standardizasyon Genel Müdürlüğü
mühendislerinden Mualla Erkek “Günlük
Hayatımızda Metrolojinin Önemi” ve “Hazır
Ambalajlı Ürünlerde Yasal Düzenlemeler”
konularını kapsayan bilgilendirici sunum
gerçekleştirildi. Çorum İl Müdürü Murat
Ocak’ın da yer aldığı Valilik Birim Amirleri,
Tokat İl Müdürlüğü personeli, akaryakıt
istasyonları, hazır ambalajlı üretim yapan
firmalar, Belediye Grup Ayar Memurları,
yetkili tamir ve bakım servislerinin
katıldığı toplantı Tokat Vali Yardımcısı
Mehmet Suphi Küsbeci’nin değerlendirme
konuşmasıyla son buldu.
Toplantı sonrasında Çarşamba Pazarı
olarak bilinen yaş sebze ve meyve semt
pazarında gerçekleştirilen esnaf
ziyaretlerinde, pazarda kullanılan
terazilerin damgalanması ve ölçümün
HAZİRAN 2015
Mardin Fotograf ve Resim Yarışmasında dereceye giren
öğrenciler ve eserleri.
Aydın Dünya Metroloji Günü Temalı Resim Yarışmasında
dereceye giren öğrenciler.
doğru olup olmadığı konularında esnaf
bilgilendirildi.
yer aldığı serginin gezilmesi ile etkinlikler
tamamlandı.
Mardin İl Müdürlüğü etkinlikleri kamu
kurum ve kuruluş birim amirleri, meslek
kuruluş temsilcileri, çok sayıda öğrenci ve
halkın katılımı ile Mardin Karayolları
Parkı’nda Mardin Vali Yardımcısı Ali İkram
Tuna, Metroloji ve Standardizasyon Genel
Müdürlüğü Daire Başkanı Bekir Özgüven
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Mardin İl
Müdürü Yusuf Çermik’in konuşmalarıyla
başladı, Açılan “Ölçüm Aletleri Standı”nı
ziyaret eden vatandaşlara cihazlarla ilgili
bilgi verildi.
Mardin Müftülüğü Toplantı Salonu’nda
Metroloji ve Standardizasyon Genel
Müdürlüğünden Mühendis Gonca
Öztürk’ün yaptığı ve özellikle öğrencilerin
eğlenerek takip ettiği “Metroloji” konulu
ilgi çekici bilgilendirme toplantısını il
genelinde ortaokul ve lise öğrencileri
arasında düzenlenen “Resim ve Fotoğraf
Yarışması”nda dereceye giren öğrenciler
açıklandı ve yarışmaya katılan eserlerin
Aydın İl Müdürlüğü etkinlikleri Aydın Valisi
Erol Ayyıldız’ın makamında ziyaret
edilmesiyle başladı. Aydın Kültür
Merkezi’nde Metroloji ve Standardizasyon
Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Fuat Şimşek, Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl
Müdürü Mustafa Görgülü, AYESOB
Başkanı Selahattin Çetindoğan ve Aydın İl
Ticaret Müdürü Şeref Yazıcı tarafından
"Metroloji Çadırı"nın açılışı yapıldı.
TÜBİTAK UME Gerilim Laboratuvarı’nda
görevli Saliha Turhan ve Metroloji ve
Standardizasyon Genel Müdürlüğü
personeli İlknur Taşkın Oymak’ın,
öğrencilere yaptığı “Metroloji ve Önemi”
konulu sunum sonrası ortaokul düzeyinde
gerçekleştirilen “Metroloji” temalı resim
yarışmasında dereceye giren öğrencilere
teşekkür belgeleri takdim edildi.
Müdürlüğü Daire Başkanı Fuat Şimşek ve
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Aydın İl Müdürü
Mustafa Görgülü tarafından, kamu kurum
ve kuruluş birim amirleri, meslek kuruluş
temsilcileri, çok sayıda öğrenci ve halkın
katılımı ile açılan “Ölçüm Aletleri Standı”nı
ziyaret eden vatandaşlara cihazlarla ilgili
bilgi verilmişdi, geçmişten bugüne ölçü ve
ölçü aletleri sergisi ve Dünya Metroloji
Günü Resim Sergisi ziyaret edildi, Aydın
Çarşamba Semt Pazarında, pazar esnafına
ve vatandaşa tartı aletleri ile ilgili
bilgilendirme yapıldı.
Bu yıl Tokat, Mardin, Aydın ve TÜBİTAK
UME’de düzenlenen etkinliklerde yer alan
katılımcılardan alınan olumlu tepkiler
doğrultusunda Metroloji konusunda
farkındalık yaratma amacına hizmet ettiği
düşünülen tüm çalışmalarla Dünya
Metroloji Günü etkinliklerinin, gelecek
yıllarda daha da yaygınlaştırılarak
gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Aydın Vali Yardımcısı İbrahim Yurdakul,
Metroloji ve Standardizasyon Genel
59
HAZİRAN 2015
SUMMARY
AUTOMOTIVE SECTOR AND DOMESTIC CAR
Towards the end in domestic car
production
Today our country is ready for domestic
car making in terms of scientific
knowledge and practice. Within this scope,
the aim of Turkey is development of
domestic car making technologies in
accordance with 2023 vision of our country
and to have a voice in electric car
production in the world. ‘Domestic Electric
Car Production Project’, which has been
started by Ministry of Science, Industry
and Technology and carried out by
Scientific and Technological Research
Council of Turkey (TÜBİTAK), focussed on
electric car technologies that are more
productive and environment-friendly than
fuel-injection engine technologies and to
catch up with developments in car
technologies. The aim of the project is to
creation of innovative skills in automotive
sector and production of distinctive
domestic cars with high added value in
order to increase competitive power of
Turkey at international level.
Examination of homologation
practices in EU members and
non-member states and their
comparison with practices in
Turkey
Automotive products constitute an
important part of human life. Every
individual in society is in interaction with
motor vehicles as direct user, passenger
or pedestrian. Within this framework,
certain rules, regulations and standards
have been formed in order to protect
60
environment, human health and human
life. Due to these reasons, automotive
products are the most restricted products
in the world subjected to strict legislation.
In this study, homologation practices in
automotive sector at global level are
analyzed. Practices in EU countries are
evaluated in the first stage. Then practises
in non-member states and homologation
practises in Turkey are mentioned. In
conclusion part, practices in Turkey are
compared with other country practises and
recommendations are made.
Automotive Institution for
automotive sector
It is seen that administrative public
structure in Turkish automotive sector is
partial. Ministry of Science, Industry and
Technology deals with technical
homologation and certification practises of
motor vehicles; import procedures are in
responsibility of Ministry of Internal
Affairs; Ministry of Transport, Maritime
Affairs and Communication carries out
vehicle inspection; preparation of new
incentive system for investments in
automotive sector is under control of
Ministry of Economy and taxation
procedures are fulfilled by Ministry of
Finance. In other words, strategy
formulation, investments, human
resources, logistic support, periodic
vehicle inspection, financial resources and
taxation in automotive sector are under
control of different ministries. As a
consequence, lack of coordination exists in
this structure in which many institutions
are involved. Transformation of this partial
structure into a single unit by gathering all
procedures-strategy formulation,
legislation, control, finance, taxation,
coordination-under a single roof has a
strategic importance in terms of 2023
objectives.
Steps in branding process
Automotive industry has a substantial
place in Turkish economy. It is critical for
Turkish automotive sector to strengthen
its position and to gain competitive
advantage in international markets by
producing domestic brands. In this sense,
corporate branding and brand
management have to be carried out
together.
Within this context, in order to create a
strong brand in global competition
conditions value chain management,
which involves ‘domestic design and
product development’, ‘production with
high added value in supply chain’ and
‘marketing, sale and service network for
the brand’, is required.
Importance of R&D in machinery
sector
The importance of machinery sector as a
sub-sector in infrastructure industry is an
indisputable fact. The competitive power of
many sectors such as automotive, textile,
chemistry and iron-steel that have major
share in Turkish exports depends on
performance and productivity of the
machines used in production. Therefore,
development and empowerment of
Turkish machinery sector is a strategic
area needs to be handled crucially.
HAZİRAN 2015
In machinery sector product development
within the direction of customer demands
is in question and an important part of raw
materials in this sector can be supplied
from Turkey. Accordingly, machinery
sector creates high added value for our
economy. In addition to high added value
creation for economy, machinery sector
contributes to employment a considerable
extent.
database it makes comparisons between
productivity indicators of the countries.
LONCA (Guild): Power of Industry
Data source for national and foreign
investors and researchers LONCA (guild)
(www.lonca.gov.tr) has been put into
service by Fikri Işık, Minister of Science,
Industry and Technology in May 13, 2015.
Lonca has been founded on industrial
registry records and it would be possible
for the users to reach the information of
the all enterprises and their products in
electronic environment.
Automotive strategy in Turkey
Involving a participatory perspective,
automotive strategy studies have been
completed by May 2011 with the purpose
of meeting the demands of the sector in
the short and medium term. ‘Turkish
Automotive Sector Strategic Document
and Action Plan’ has been approved by the
decision of Higher Planning Council and
published in Official Gazette no 27925 in
May 5, 2011. Within the vision of ‘being
production centre and R&D base’, main
objective of Turkish Automotive Sector
Strategy is ‘increasing sustainable
competitive power of the sector and
transformation of the structure of the
sector into high-technology based value
added production.
OECD Productivity Indicators 2015
published
2015 version of Organization of Economic
Co-operation and Development (OECD)’s
Productivity Indicators document has been
published in May 4, 2015. The publication
deals with productivity developments in
member states and depending on OECD
61
HAZİRAN 2015
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
HAZİRAN 2015
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
Türkiye'de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2013)
Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2013)
Türkiye'de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2013)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
63
HAZİRAN 2015
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri 2014 Yılı Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Yıllık Ortalama Değişim Oranları
Index of Production Per Person Employed; Average of the Year 2014 and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
64
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Benzer belgeler