haberler - Toros Tarım

Transkript

haberler - Toros Tarım
T Bülten 27
TEKFEN GRUP ŞİRKETLERİ BÜLTENİ, Temmuz-Eylül 2014
g
İSPANYA’DA BAHAR HAVASI
g
İKİ KADER ARKADAŞI
g
“HEPİSTANBUL” SİZİ BEKLİYOR
g
GEMİLERİN BOŞ BIRAKMADIĞI BİR ARI KOVANI:
TOROS TERMİNALİ
Hedef, sıfır kaza
İçindekiler
Haberler
4
4
5
5
6
6
7
8
12
16
TEKFEN İNŞAAT, “EN BEĞENİLEN ŞİRKETLER”
ARASINDA
“MEST OLDUK!”
PROJELERDEN GÜZEL HABERLER
ÜMİT ÖZDEMİR’E ONURLU GÖREV
TOROS’TAN ÜRETİCİLERE VERİMLİLİĞİN SIRRI
ŞAH DENİZ’DE YENİ PROJELERE DEVAM
IFA YILLIK KONFERANSI
İSPANYA’DA BAHAR HAVASI
İKİ KADER ARKADAŞI
“HEPİSTANBUL” SİZİ BEKLİYOR
Mercek
18 HEDEF, SIFIR KAZA
Dosya
28 TOROS TERMİNALİ
Sosyal Sorumluluk
44 EMRE ENGİN’DEN “FIRST CLASS” MEZUNİYET
44 ŞİRİN PANCAROĞLU’NDAN YENİ ALBÜM
“ÇENGNAĞME”
45 FINDIĞIN ALTERNATİFİ KESTANE
İnsan Kaynakları
46 DAHA NİCE ON YILLARA: KIDEM ÖDÜLLERİ
47 YENİ KATILANLAR
Anılarda Kalanlar
48 MAKAM ARACINDA BEKLENMEDİK BİR MİSAFİR
İSPANYA’NIN GÖZDE KENTİ BARSELONA’YA BİR GEZİ
Deniz ve dağlar arasında muhteşem bir konuma sahip olan Barselona,
kendine özgü kültürü ve güzelliğiyle günümüzde dünyanın sayılı turizm
destinasyonlarından biri. İspanya’nın bu kozmopolit ve avangart şehri, her
yıl milyonlarca turist ağırlıyor. Bu kez Barselona’nın konukları arasında,
Toros bayileri ile bölge teşkilatı çalışanları vardı. Toros Tarım’ın bayilerine
yönelik bu ilk yurtdışı gezisi son derece keyifli geçti.
Tekfen Grup Şirketleri Bülteni / Temmuz-Eylül 2014 / Sayı 27
Tekfen Holding A.Ş. adına sahibi
Ahmet İpekçi
Genel Yayın Yönetmeni (sorumlu)
Dorottya Maria Kiss Kalafat (Tekfen Holding)
Yayın Koordinatörü
Esra Tüzgiray Kılıç (Tekfen Holding)
Organizasyon
Nilüfer Özönder (Tekfen Holding)
Katkıda bulunanlar
Özlem Gündoğdu (Tekfen İnşaat)
Ebru Asal, Hüseyin Bayraklı (Toros Tarım)
Emre Ülger (Tekfen Emlak)
Fotoğraflar
Mahmut Ceylan
Yönetim yeri
Tekfen Holding A.Ş.
Kültür Mahallesi, Tekfen Sitesi, Budak Sokak,
A Blok, No. 7 Ulus
Beşiktaş - İstanbul
Tel: (212) 359 33 00
Yayına hazırlayan
Kurumsal Yayınlar Araştırma, Danışmanlık,
Tanıtım ve Organizasyon Hizmetleri Ltd. Şti.
Ortaklar Caddesi Sonu, Pehlivan Sokak, Nasuh
Bey Apt., No. 35/B, D. 2 Mecidiyeköy
Şişli - İstanbul
Tel: (212) 211 23 79
Basım
Ofset Yapımevi
Şair Sokak, No. 4 Çağlayan Mahallesi,
Kâğıthane - İstanbul
Tel: (212) 295 86 01
© Üç ayda bir yayımlanır. Tekfen Holding’in ücretsiz iletişim bültenidir.
Yazı ve görsellerin her türlü telif hakları Tekfen Holding’e aittir.
2
YARININ GÜVENCESİ: SAĞLIK-EMNİYET-ÇEVRE
Mayıs ayında Soma’da meydana gelen feci maden kazası,
Türkiye’de iş güvenliği konusunu bir kez daha gündeme
getirdi. Tekfen’in en temel iş felsefesi olan “çalışanını evine
sağlam ve sağlıklı bir şekilde gönderme” hedefi kapsamında,
dünden bugüne SEÇ kavramını mercek altına aldık.
Editörden
Memleket yolcusu
Yaz sayılarının içeriği genelde hafif olur. Ancak bu sefer, hafife alınmayacak bir meseleyi,
bültenimizin ana konusu yaptık, yapmak zorunda hissettik. 13 Mayıs 2014 günü Soma’dan
gelen acı haber, 77 milyonu derin bir yasa boğdu, kapkara bir duman gibi Türkiye’nin üzerine
çöktü. Bilinçli bir işletme, doğru uygulamalar, sıkı denetim sayesinde önlenebilir bir maden
kazası, 301 masum can aldı, 255 kadını dul, 432 çocuğu yetim bıraktı. Neden?
İş sağlığı ve güvenliğine ayırdığımız sayfalarda bir yandan bu kavramın ortaya çıkışını, yıllarla birlikte gelişen ihtiyaç ve teknoloji sayesinde geçirdiği evrimi, nihayetinde dünyada bugün
ulaştığı üst noktayı, diğer yandan da Türkiye’nin bu konuda ne durumda olduğunu ve somut
olarak Tekfen grup şirketlerindeki uygulamaları masaya yatırdık. Dileğim o ki, ister şantiyede, ister fabrikada çalışsın, ekmeğini Tekfen’de, Toros’ta kazanan herkes, iş yaparken mutlaka ve mutlaka önce kendi ve mesai arkadaşlarının can güvenliğini düşünsün. Bu bir hak olduğu kadar, bir görev de. Bir sorumluluk olduğu kadar da, bir hak.
Geçtiğimiz hafta Soma’daydık. Ziyaretimizin amacı, kazanın ardından Tekfen çalışanlarının
katkıları ve kurucu ortaklarımızın cömert bağışlarıyla oluşan Tekfen Vakfı Soma Yardım
Fonu’nu ne şekilde değerlendirebileceğimizi anlamaktı. Mülki erkan, sivil toplum kuruluşları ve madenciler olmak üzere birçok tarafla görüştük, bilgi topladık. Önümüzdeki günlerde,
bu bilgilerden yola çıkarak kendimize bir yol çizip, işbirliği yapabileceğimiz güvenilir proje
ortaklarını belirleyeceğiz. Yapacağımız yardım her ne olacaksa, ihtiyaç sahiplerine uzun vadeli fayda sağlıyor olmasına özen gösteriyoruz. Gelişmelerden sizleri de haberdar edeceğiz.
Bu sayıda, Toros Tarım Ceyhan Terminali’nin ekibiyle de tanışacaksınız. Biz tanıştık, çok
heyecanlı, güzel insanlar. Bizleri sıcak karşılayıp (Ceyhan’ın kavurucu sıcağında) en iyi şekilde ağırladılar ve terminalde geçen hayatlarını anlattılar.
İzninizle, bu hafta yaz tatiline çıkıyorum. İstikamet, memleketim Macaristan. Bu yaz, doğduğum ve az buçuk büyüdüğüm Macaristan’ı eşim, oğlum ve kendimden ibaret “benim küçük ailem” olarak gezeceğiz. Hep uzakların hayalini kurar, başka kültürler tanımaya heves
ederiz. Ama bir de bakarız ki, kendi geldiğimiz toprakları bilmiyoruz. Bunu telafi etme zamanı geldi.
Tekfen Ailesinde, onları tanıdığımız ve yaptıkları işten çok farklı alanlarda yeteneklere sahip
birçok insan var. Bunlardan biri, Toros Tarım Mersin İşletmesi’nde Proje Şefi olarak çalışan
Sinan Erol. Şair Sinan Erol’un izniyle, güzel şiirleri arasından beğendiğim birini buradan sizinle paylaşıyorum.
Sonbaharda yeniden bu sayfada buluşmak üzere, güzel bir yaz diliyorum!
Dori Kiss Kalafat
[email protected]
Bir
Bir damla okyanus
Bir nokta cümle
Bir yaprak orman
Bir nefes rüzgâr
Bir salkım ömür
Bir avuç gökyüzü
Bir yudum ümit
Bir mısra şiir
Bir bebek göz
Bir tomurcuk ağaç
Bir fidan bahçe
Bir kelebek ömür
Bir köşe başı
Bir anlık hayat
Yeter de artar bile...
Sinan Erol
3
HABERLER
“Mest olduk!”
Yurtdışına yaptıkları teknik geziler kapsamında geçtiğimiz
yıl Tekfen İnşaat’ın Katar Otoyol Şantiyesi’ni ziyaret eden İTÜ
Mühendisliğe Hazırlık Kulübü üyeleri, bu kez yine Tekfen’in
konuğu olarak Bakû’daydılar. SOCAR Tower ve Bakû Olimpiyat
Stadı’nı gezen geleceğin genç mühendisleri, burada gördükleri
ortam karşısında kendi deyimleriyle “mest oldular”.
g İnşaat Mühendisliği öğrencilerinin sektörü daha yakından tanıması, sosyal açıdan çevrelerini genişletmesi ve çok yönlü birer mühendis olarak yetişmesi amacıyla faaliyet gösteren İTÜ Mühendisliğe
Hazırlık Kulübü (MHK), her yıl yurtiçine ve yurtdışına yönelik teknik
geziler düzenliyor. Bu kapsamda ilk kez geçtiğimiz yıl Katar’a yaptıkları ziyaret vesilesiyle Tekfen İnşaat’la tanışan MHK üyeleri, bu yıl da
Azerbaycan-Gürcistan rotasında düzenledikleri gezi kapsamında
Tekfen’in Bakû’daki şantiyelerini ziyaret etti. 25 kişilik MHK ekibi,
17-18 Haziran’da önce Bakû Olimpiyat Stadı, daha sonra da SOCAR
Yönetim Binası inşaatlarını gezdi.
Tekfen İnşaat,
“En Beğenilen Şirketler”
arasında
g ABD’li Fortune dergisinin uzun yıllardır küresel düzeyde yürüttüğü “En Beğenilen Şirketler” araştırmasının Türkiye çalışması sonuçlandı. Türkiye’de Hay Group’la birlikte gerçekleştirilen ve 790 üst
düzey yöneticinin oyları sonucunda ortaya çıkan “En Beğenilen Şirketler” listesi, kurumsal itibar açısından iş dünyasının zirvesi kabul
ediliyor. Bir şirketin algı olarak rakiplerinin önüne geçmesinde, kurumsal itibarın yanı sıra yenilikçilik, küresellik ve mali yönden güçlülük gibi birçok kriter rol oynuyor.
43 farklı sektörden şirketlerin yer aldığı araştırmada, en yüksek ciroya sahip 250 şirket değerlendirmeye tabi tutuldu. Toplam 790 üst
düzey yöneticinin katılımıyla gerçekleştirilen ankette, her sektör için
katılımcılardan en beğendikleri üç şirketi seçmeleri istendi. Yapılan
araştırma neticesinde Tekfen İnşaat, rakipleri arasından sıyrılarak
inşaat sektöründe ENKA ve TAV Tepe Akfen’le birlikte “En Beğenilen” ilk üç şirket arasında yer aldı. Genel sıralamada ise Türkiye’nin
en beğenilen ilk üç şirketi Koç Holding, Turkcell ve Arçelik oldu.
4
Şantiyelere girmeden önce SEÇ kurallarına göre ziyaretçi eğitimi
alan, bizzat proje müdürleri tarafından sunum yapılan ve sonrasında
kendilerine tahsis edilmiş uygun kıyafetlerle sahaya çıkıp, şantiye
müdürlerince gezdirilen geleceğin inşaat mühendisleri, Tekfen’in bu
dev projelerdeki çalışma ortamını yakından görme olanağı buldular.
Çalışana verilen önemden ve iş güvenliği uygulamalarından etkilendiklerini söyleyen kulüp yöneticileri, gezi sırasında Tekfen’i daha yakından tanıma fırsatı bulduklarını ve Tekfen’in, geziye katılanların
kendi potansiyellerini fark etmelerini sağladığını belirttiler. Tekfen’in
aile ortamından farksız bir iş ortamı yaratmayı başarması ise herkesi
mest eden bir nokta oldu. Dönüş yolunda yapılan sohbetlerde geziye
katılan tüm üyeler, “Bir gün biz de Tekfen bünyesinde çalışmak isteriz” temennisini dile getirdiler.
Projelerden güzel haberler
g Nisan-Haziran ayları arasında Tekfen İnşaat’ın yurtiçi ve yurtdışı
şantiyelerinden gelen kazasızlık haberleri yüzümüzü güldürdü.
Azerbaycan-Bakû’da yapımına devam edilen SOCAR Yönetim Binası
projesinde kayıp zamanlı iş kazasız 5 milyon adamsaate; 481’inci gününe ve yüzde 78 tamamlanma oranına ulaşan Bakû Olimpiyat Stadyumu projesinde ise 12 milyon adamsaat kazasızlığa ulaşıldı. Diğer
yurtdışı projelerinden Katar’da yapımı süren Kuzey Otoyolu Ek İşler
Projesi, kayıp zamanlı iş kazası olmaksızın 4 milyon adamsaati tamamlarken, Suudi Arabistan’daki Sadara Propilen Oksit Fabrikası
projesinde de 3 milyon adamsaatlik kazasızlığa ulaşıldı.
Kazasızlıkta bir güzel haber de Türkiye’den geldi. Toros Tarım Samsun İşletmesi’ndeki yeni yatırım projesi kapsamında Sülfürik Asit,
Fosforik Asit ve NPK ünitelerinin inşasını üstlenen Tekfen İnşaat, bu
projede kazasız 1 milyon adamsaati tamamladı. Ulaşılan tüm bu başarılar işverenler tarafından verilen plaket ve takdir mektuplarıyla
belgelendi.
Tam da Soma’da yaşanan büyük facianın ülkemizi yasa boğduğu günlerde alınan bu haberler, içimizi biraz olsun serinletti. Sağlık-Emniyet-Çevre prensiplerinden ödün vermenin ne denli büyük acılara neden olabileceği bir kez daha açıkça görülmüşken, Tekfen’in iş sağlığı
ve güvenliğine verdiği önemin mükâfatı, bu yüksek kazasızlık başarılarıyla alındı. İş güvenliği bilincine sahip çalışanların gayretli çalışmasının sonucu olan bu başarılar için tüm ekipleri kutluyor ve kazasız günlerin devamını diliyoruz.
Ümit Özdemir’e onurlu görev
Tekfen İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Özdemir, Türkiye Müteahhitler Birliği’nin 29 Nisan’da gerçekleştirilen
31. Genel Kurulu’nda yeniden Yüksek Danışma Kurulu üyeliğine seçildi. Özdemir, 2008 yılından bu yana üyesi
olduğu Yüksek Danışma Kurulu’ndaki bu görevini 2016 yılına kadar sürdürecek.
g Türkiye Müteahhitler Birliği’nin (TMB) 31. Genel Kurulu, birliğin Ankara’daki yeni genel merkez
binasında gerçekleştirildi. Orman ve Suişleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun da katıldığı toplantıda 2014-2016
dönemi TMB Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve
Yüksek Danışma Kurulu belirlendi. Ümit Özdemir,
yeniden Yüksek Danışma Kurulu üyeliğine seçildi.
Sektörün en deneyimli isimlerinden oluşan 14 kişilik Yüksek Danışma Kurulu, Yönetim Kurulu’nun
üzerinde görev yapıyor ve Türkiye Müteahhitler
Birliği’nin çalışmalarında yol gösterici bir görev
üstleniyor. Ümit Özdemir’i, bu onurlu göreve yeniden seçildiği için tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz.
Türk Müteahhitlik Sektörü’nde yeni atılımlara ihtiyaç var
Öncelikle yeni göreviniz için sizi tebrik ederiz. TMB’ye
siz hangi tarihte üye oldunuz?
Daha evvel, TMB ile paralel hareket eden Türkiye Uluslararası Müteahhitler Derneği adı altında başka bir kardeş
kuruluş vardı. Ben 2002-2004 yılları arasında Tekfen
İnşaat’ı temsilen bu kuruluşun Yönetim Kurulunda görev
aldım. 2004 yılında Uluslararası Müteahhitler Derneği
ile Türkiye Müteahhitler Birliği aynı çatı altında birleşti.
Bu birleşmeden sonra 2004-2008 yılları arasında Türkiye Müteahhitler Birliği’nde Tekfen İnşaat’ı temsilen bulundum ve Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. 2008 yılından
bu yana da şahsen TMB’nin üst kuruluşu olan Yüksek
Danışma Kurulu üyesiyim.
TMB’nin amaçları arasında; üyelerin rekabet güçlerini
artırmak, işbirliği ve dayanışmayı geliştirmek, sektörle ilgili konularda kamuoyunu bilgilendirmek gibi görevler bulunuyor. Yüksek Danışma Kurulu’nun bu
amaçların hayata geçirilmesindeki rolü nedir?
TMB’nin etkin bir sivil toplum örgütü olarak, Türkiye’deki
müteahhitlik sektöründe düzenleyici bir rol oynaması
gerektiğine inanıyorum. Ancak gayretli çalışmalara rağmen henüz bu hedefe ulaşmak için alacak yolumuz var.
Sektörde öncülük etmiş, tecrübeli kişilerden oluşan Yüksek Danışma Kurulu olarak, Müteahhitler Birliği’nin çalışmalarında her zaman yol gösterici olmaya çalışıyoruz.
Bir sektör duayeni olarak, sizce bugün ve önümüzdeki
10 yılda, Türk müteahhitlerin küresel rekabet ortamında gündemlerini hangi konular meşgul edecek?
Tekfen İnşaat, uzun yıllardan beri ENR’ın yurtdışında en
çok iş yapan Türk müteahhitler sıralamasında hep ilk üç
sırada yer alıyor. Ancak Türk müteahhitlerin dünyadaki
genel sıralamasına ve iş hacimlerine baktığımızda, yeterli bir konumda olduklarını söylemek çok zor. Listede çok
sayıda Türk müteahhit bulunmasına karşın iş hacimlerinin toplamı, ilk üç sıradaki firmaların yıllık cirosuna bile
ulaşmıyor. Üstelik Türk müteahhitlerin küresel rekabet
gücü de giderek azalıyor. Bunun birçok nedeni var. Öncelikle Türk işçisi çalıştırmak her geçen gün zorlaşıyor. Çalıştığımız ülkeler, kendi vatandaşlarına öncelik verilmesini şart koşarak, işçi kotalarını zorlaştırıyorlar. Ancak yerel
işgücü, Türk işçisine göre daha pahalı ve verimsiz.
Türk müteahhitlerin başarılı olabilmesi için ölçek büyütmeleri ve sadece inşaat işlerini yapan kuruluşlar olmak
yerine, Mühendislik-Tedarik-İnşaat (EPC) dediğimiz,
anahtar teslimi büyük projeler yapma kapasitesine sahip şirketler statüsüne yükselmeleri lazım. Aksi takdirde
salt işgücü ile rekabet şansımız hemen hemen kalmadı.
Ayrıca finansman gücü olmayan bazı ülkelerde devlet
desteği ve ihracat kredisi imkânları yaratılmalı. Birçok
ülkede müteahhitlerin sahip olduğu risk sigortası maalesef ülkemizde olmadığından birçok firma, hatalı imzalanan sözleşmeler nedeniyle zarara uğruyor ve kaybolup
gidiyor. Hükümetlerarası anlaşmalarla Türk müteahhitlerin daha geniş kapsamda ve korumalı çalışması sağlanmalı.
5
HABERLER
Toros’tan üreticilere verimliliğin sırrı
Toros Tarım, İzmir Torbalı’da 22-25 Mayıs tarihleri arasında
düzenlenen Tarla Günleri’ne katılarak, buğdayda doğru ve
dengeli gübrelemenin yarattığı farkı üreticilere gösterdi.
g Türkiye’nin ilk açık alan uygulamalı fuarı olarak Alman Tarım Birliği (DLG) ve Önder Çiftçi Projesi (ÖÇP) tarafından ortaklaşa düzenlenen Tarla Günleri’nin beşincisi, 22-25 Mayıs tarihlerinde İzmir
Torbalı’da gerçekleştirildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği tarafından desteklenen fuarda,
şirketlere ait tanıtım alanlarının yanı sıra 70 deneme alanı ve 31 makine demonstrasyon alanı yer aldı. Gübre, tohum, tarımsal ilaç, fidan,
sulama ve makine-ekipman firmalarının ekim, dikim ve uygulama yaparak ürünlerini tanıttığı fuara toplam 120 firma katıldı. Fuarı yurtiçi
ve yurtdışından 23.256 kişi ziyaret etti.
Sektörün öncü kuruluşlarından Toros Tarım da fuardaydı. Toros’un
“Buğdayda doğru ve dengeli gübreleme” konusundaki demonstrasyon
alanı ve standı, önceki yıllarda olduğu gibi üretici, bayi, ziraat mühendisi ve diğer sektör temsilcilerinin yoğun ilgisiyle karşılandı. Toros
standında ziyaretçilere Toros Tarım’ın pazarladığı ürünler, demo alanında ise Toros Tarım’a ait Adana-99, Osmaniyem ve Karatopak buğday çeşitleri tanıtıldı. Ayrıca farklı gübre uygulamalarının yapıldığı parseller yoluyla, doğru ve dengeli gübrelemenin meydana getirdiği verim
ve kalite farkı ziyaretçilere somut bir şekilde gösterildi.
Şah Deniz’de yeni projelere devam
Tekfen İnşaat’ın Azerbaycan’da Şah Deniz Faz-2 yatırımlarındaki payı artıyor. Tekfen’in iştiraki Azfen JV, 735 milyon ABD doları
bedelli South Caucasus Pipeline Expansion (SCPX) Boru Hattı projesiyle Azerbaycan ve Gürcistan’ı birbirine bağlayacak.
g Şah Deniz Faz-2 yatırımının bir parçası olarak Azerbaycan ve
Gürcistan’da inşa edilecek South Caucasus Pipeline Expansion (SCPX
- Güney Kafkasya Boru Hattı Kapasite Artırımı) projesini %50 ortaklıkla Saipem ve Tekfen İnşaat’ın iştiraki Azfen JV yapacak. Söz konusu proje, Azerbaycan ve Gürcistan’da 428 km boru hattı yapımı ile
Gürcistan’da 59 km uzunluğunda ikinci bir boru hattının inşasını içeriyor. 2015 başında başlaması planlanan projenin Gürcistan’daki bölümünün 2016 yılında, Azerbaycan’daki kısmının ise 2017 sonuna
kadar tamamlanması planlanıyor.
SCPX Boru Hattı, dev Şah Deniz Faz-2 projesi kapsamında bugüne
kadar ihale edilen 14 yatırım projesinin yeni bir halkasını oluşturuyor. Dünyada gerçekleştirilen en büyük doğalgaz geliştirme projelerinden biri olan Şah Deniz Faz-2 projesi tamamlandığında, Azeri gazının güney gaz koridoru ile Hazar’dan Türkiye ve Avrupa’ya
taşınması mümkün olacak. The South Caucasus Pipeline Company
6
(SCPC) ile Şah Deniz Konsorsiyumu tarafından yürütülen proje, Türkiye ve Avrupa’nın enerji güvenliğinin temin edilmesi açısından da
büyük önem taşıyor. Bölgenin enerji haritasını değiştirecek olan projenin tamamlanması için yaklaşık 28 milyar dolarlık bir yatırım gerçekleştirilmesi planlanıyor.
Bu büyük yatırım hamlesi, iştiraki Azfen’in katkılarıyla Azerbaycan’da
bugüne kadar çok sayıda önemli projeye imza atmış olan Tekfen
İnşaat tarafından da yakından takip ediliyor. 2013’ün son günlerinde
Şah Deniz Faz-2 yatırımları çerçevesinde inşa edilecek iki adet offshore platformu ile Sangaçal Kara Terminali için imzalanan sözleşmeler, bu yönde atılmış ilk adımlardı. SCPX Boru Hattı ile Tekfen’in
Şah Deniz Faz-2 yatırımlarındaki payı daha da arttı. Toplam bedeli
735 milyon ABD doları olan bu proje, Tekfen İnşaat’ın kalan iş miktarına –Azfen’deki payı çerçevesinde– yaklaşık 147 milyon ABD doları tutarında katkı sağladı.
ESIN METE ULUSLARARASI GÜBRE BIRLIĞI ÜYELERINI SIDNEY’DE AĞIRLADI
IFA Yıllık Konferansı
g Toros Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Esin Mete’nin başkanlığını
yaptığı Uluslararası Gübre Sanayi Birliği’nin (IFA) 82. Yıllık Konferansı, 26-28 Mayıs tarihleri arasında Avustralya’nın Sidney kentinde gerçekleştirildi. Dünyanın dört bir yanındaki 540 üye kuruluştan temsilcilerin katıldığı bu önemli konferansta, IFA’nın savunuculuğunu
yaptığı çeşitli proje ve politikalar masaya yatırıldı. IFA Başkanı olarak
konferansa ev sahipliği yapan Esin Mete, küresel ölçekte açlık sorununun giderilmesinde gübre sektörünün üstleneceği rolün önemine ilişkin güçlü mesajlar içeren bir de konuşma gerçekleştirdi.
Yaptığı konuşmada Esin Mete, sektör olarak önem verilmesi gereken
noktaları şu ana başlıklarda özetledi: Aşırı, eksik ya da dengesiz kullanım konularına çözüm aramak için, dengeli bitki besleme konusunda
küresel bazda bilgi paylaşımı ihtiyacı; erişimin halen bir sorun olduğu
bölgelerde piyasa geliştirme gerekliliği; bitki besleme performansının
küresel anlamda artırılabilmesi için sahaya ve ürüne özel bitki besleme tavsiyeleri ile çiftçilerin eğitilmesi gereği; ve inovasyon ihtiyacı.
Bitki besin maddeleri olmasaydı, bugün dünyada tüketilen gıdanın
sadece yarısının üretilebileceğini hatırlatan Esin Mete, bitki besin
maddelerinin bu kadar büyük bir öneme sahip olmasına karşın, tarım
sektörünün karşı karşıya olduğu problemleri gübre endüstrisinin tek
başına çözüme kavuşturmasının mümkün olmadığını belirtti. Mete,
bu nedenle çiftçi grupları ve gıda değer zincirinin halkalarını oluşturan diğer oyuncular, hükümetler, uluslararası organizasyonlar, tarım
alanında araştırma yapan merkezler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğinin şart olduğunu söyledi. Mete, aynı zamanda küresel anlamda
düzgün ve dengeli bitki beslemesinin temini için politika yapıcıların
sistemli bir şekilde bilgilendirilmesinin önemine dikkat çekti.
Konferans kapsamında, “Akıllı Büyüme: Etkin ve Verimli Gübre Kullanımı” başlığı altında bir de panel gerçekleştirildi. Uluslararası uzmanların katıldığı panelde, bilinçli bitki besleme ve besleyicilerin verimli
kullanımı konuları ele alındı. Konferans, 28 Mayıs akşamı Avustralya
Teknoloji Parkı’nda verilen gala yemeğiyle sona erdi.
7
HABERLER
Toros bayileri Barselona’da enerji topladı
İspanya’da
bahar havası
g Toros Tarım, ilk yurtdışı bayi gezisini,
Avrupa’nın en fazla turist çeken kentlerinden
biri olan Barselona’ya yaptı. Bölgelerindeki en
başarılı üç bayinin yanı sıra 25 yıl ve üzeri süredir faaliyet gösteren bayilerin katıldığı etkinliğe, bölge müdürlüklerinden gelen Toros
çalışanları da eşlik etti. 14-17 Mayıs tarihleri
arasında düzenlenen gezi, 62 bayi ve 17 Toros
Tarım çalışanı olmak üzere, toplam 79 kişilik
bir grupla gerçekleştirildi.
Seyahat planlaması yapılırken, Barselona’ya
özgü turistik yerlerin ziyaret edilmesi, kentin
8
sanat birikiminin değerlendirilmesi ve yerel
lezzetlerin tadılmasına öncelik verildi. Bu
kapsamda, ünlü ressam Salvador Dali’nin
Fransa sınırındaki Figueras kasabasında bulunan müze evinin yanı sıra, adı Bercelona ile
bütünleşmiş bir mimar olan Gaudi’nin muhteşem eserlerinden Park Güell ve La Sagrada
Familia Bazilikası ziyaret edildi. Bir futbol
mabedi olan Camp Nou’ya yapılan ziyaret ise,
geziye katılan futbolseverleri hayli heyecanlandırdı. Bu ziyaret sırasında, kazanılan kupalar ve Messi ile fotoğrafların çekilmesi de
ihmal edilmedi.
Seyahatin keyifli, ama bir o kadar da yoğun
programı sırasında, aralarında tarihi mekânların da bulunduğu Barselona’nın en seçkin
restoranlarında, Akdeniz’in o kendine özgü
lezzetleri flamenko müziği ve dansı eşliğinde
test edildi. Organizasyon kapsamında bir de
tören düzenlendi. Törende, bayilere başarı
plaketleri ile 25 yıl kıdem sertifikaları takdim
edildi. Dönüş yolunda yapılan anket, gezinin
büyük memnuniyet yarattığını ve bundan
sonra yapılacak organizasyonların da yine
yurtdışına yönelik olmasının arzulandığını
ortaya koyuyordu.
Toros Tarım’ın Barselona’ya yaptığı bayi gezisi beğeniyle karşılandı. Geziye katılanların doldurduğu anket ve gelen
teşekkür mesajları, harcanan emeklerin karşılığını bulduğunu gösteriyordu:
İşimizin gereği satışını yaptığımız zirai ilaç firmalarının davetlisi
olarak çok sayıda yurtdışı seyahatlere katıldım. Toros Tarım’ın
düzenlemiş olduğu bu seyahatin hem programın içeriği ve kalitesi,
hem de ilgi ve alaka yönüyle diğerlerinden pozitif anlamda farklı
olduğunu söyleyebilirim. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Söke Tarım - Hasan Şalvarlı (Aydın / Söke)
Baştan sona son derece organize bir seyahat düşünülmüş.
Kaldığımız otel, ziyaret ettiğimiz turistlik mekânlar ve Türk damak
tadına uygun restoranlar son derece başarılıydı. Bu ve benzeri
yurtdışı seyahatlerin devamını dilerim.
Delta Tarım – Halit Vardarlı (Kırklareli / Lüleburgaz)
9
HABERLER
BARSELONA
Bir ticaret ve turizm merkezi
Katalonya’nın merkezi ve İspanya’nın ikinci büyük şehri olan
Barselona, aynı zamanda önemli bir liman. MÖ 200 yıllarında
bir Roma kolonisi olarak kuruldu; 12. yüzyılda ciddi ekonomik
refaha kavuştu. 15. yüzyıldan itibaren İspanya’ya bağlanan
kent, 19. yüzyılda tekstil alanında hızla sanayileşti.
Deniz ve dağlar arasında muhteşem bir konuma sahip olan
Barselona, kendine özgü kültürü ve güzelliğiyle günümüzde
dünyanın sayılı turizm merkezlerinden biri. İspanya’nın en
kozmopolit ve avangart şehri olarak bilinen kent, her yıl
milyonlarca turist ağırlıyor. Picasso, Dali, Miro gibi eşsiz
sanatçılar ve şehirle özdeşleşen Gaudi’nin mimari eserleri
sayesinde Barselona, sanat ve mimarlık meraklılarının
gözdesi.
10
La Rambla Caddesi
Paëlla
La Rambla Caddesi, kentin en merkezi caddesidir ve
Barselona’nın İstiklal Caddesi gibi düşünülebilir. Güneyinde
sahil ve Kristof Kolomb heykeli, kuzeyinde ise Katalonya
Meydanı’nın bulunduğu 2,5 kilometre uzunluğundaki cadde,
üzerinde bulunan cafe, lokanta ve pub’larıyla günün her
saatinde canlı ve yaşayan bir mekân. Hem yerel halk, hem
de yabancı turistler için popüler bir nokta olan caddeye
sokak müzisyenleri, pandomimciler ve çiçekçiler ayrı bir
renk katıyor. Cadde üzerinde yer alan La Boqueria ise
Barselona’nın en ünlü pazarı. Taze meyve, sebze, balık ve et
ürünlerinin satıldığı bu alanda, ayak üstü Katalan ve İspanyol
lezzetlerinin tadılabileceği “tapas bar”lar da bulunuyor.
İspanya’nın en tipik yemeklerinden biri olan paëlla (“paelya”
olarak okunur), aslında Valencia kentine özgü bir yemek
olduğu halde bugün artık tüm ülkeye yayılmış durumda.
Her bölgenin kendine özgü malzemelere ağırlık vererek
hazırladığı paëlla’nın hiç değişmeyen temel malzemesi pirinç
ve safran. İçine çeşitli etler (özellikle tavuk ve tavşan), taze
fasulye, bezelye, kırmızı ve yeşil biber, kabak gibi çeşitli sebze
ve deniz mahsulleri konularak hazırlanan birçok paëlla çeşidi
var. Barselona’da, mürekkep balığının mürekkebi kullanılarak
hazırlanan ve pişirildiği zaman pirinci bu sostan dolayı siyah
renk alan siyah paëlla çok yaygın.
Antoni Gaudi
La Sagrada Familia Bazilikası
1852-1926 yılları arasında yaşayan İspanyol Mimar Antoni
Gaudi, Katalan kimliğini vurgulayan yepyeni bir mimari tarz
yarattı. Bu amaçla bölgedeki mimari unsurları yaratıcı ve
deneysel yöntemlerle birleştirdi ve ortaya çıkardığı özgün
stille Barselona kültürünün ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Gaudi’nin yaptıkları o kadar çılgıncaydı ki, 1878 yılında
Barselona Mimarlık Okulu’ndan mezun olurken rektör
kendisine, “Bir dehayı mı yoksa budalayı mı mezun ediyoruz,
bilmiyorum!” demişti. Gaudi’nin sınırlarda gezinen yaratıcılığı
sayesinde Barselona, günümüzde UNESCO Dünya Mirası
Listesi’nde yer alıyor.
Gaudi’nin en ünlü eseri. Gaudi, adıyla efsaneleşecek olan
bazilika üzerinde çalışmaya 1883 yılında başladı, fakat ömrü
bu dev projeyi bitirmeye yetmedi. Planları tamamlanmış olsa
da katedralin büyüklüğü ve içerdiği detaylar nedeniyle yapımı
halen devam eden eserin, Gaudi’nin 100. ölüm yıldönümü
olan 2026’da bitirilmesi hedefleniyor. Farklı yüksekliklerde
18 kulesi bulunan yapı, tamamlandığında dünyanın en
yüksek kilisesi olacak. Gaudi’nin bir orman gibi tasarladığı
La Sagrada Familia Bazilikası, daha bitmediği halde
Barselona’nın en bilinen sembolü.
Sangria
Futbol Club Barcelona (Barça)
“Sangria”, taze turunçgiller ve doğranmış meyve içinde
bekletilerek, biraz şeker ve konyak eklenen kırmızı şaraba
verilen ad. Bu içkinin olmazsa olmazı, onun tazeleyici ve
soğuk özelliğini sağlayan, bol miktarda buzdur. Özellikle
sıcak yaz günlerinde tercih edilen bu hafif içki, İspanya’da
genellikle fıçıdan servis ediliyor. La Rambla caddesindeki
kafelerde nerdeyse herkesin masasında Sangria
görebilirsiniz.
“Més que un club” (Bir kulüpten daha fazlası) olarak
nitelendirilen Barça, 1899 yılında kuruldu. Real Madrid ile
İspanyol futbolunun şüphesiz iki yıldızından biri olan FC
Barcelona, şampiyonluklarını kazanmaya 1928 yılında La
Liga (İspanyol profesyonel futbol ligi) kurulduktan hemen
sonra başlamış. İspanya’da kaydettiği başarıların yanı sıra
11’i Avrupa’da olmak üzere toplam 15 uluslararası kupaya
sahip olan takım, maçlarını Camp Nou adlı Avrupa’nın en
büyük stadyumunda oynuyor. Pek çok şampiyonluğa ev
sahipliği yapmış 100 bin koltuk kapasiteli bu futbol mabedi,
dünyanın belki de en tutkulu taraftarlarına ev sahipliği
yapıyor.
11
HABERLER
Lozan’dan Cumhuriyet’e İsmet İnönü – II
İki kader arkadaşı
Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü sadece iki silah arkadaşı değil, birbirini
tamamlayan iki liderdi. Bir yanda Atatürk’ün cesareti ve kararlılığı, diğer yanda
İnönü’nün dengeli kişiliği, Milli Mücadele’nin kazanılmasında ve yeni Türkiye’nin
yaratılmasında önemli bir rol oynadı. İşte bu nedenle, İnönü Vakfı’nın girişimleri
ve Feyyaz Berker’in desteğiyle açılan “Lozan’dan Cumhuriyet’e İsmet İnönü”
sergisinde, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün sıra dışı ilişkileri ayrı bir
bölüm olarak ele alındı. Biz de Lozan sergisine kısım kısım yer verdiğimiz bu yazı
dizimizde, iki kader arkadaşının öyküsünü sizlerle paylaşıyoruz.
12
g Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün arkadaşlığı İkinci
Ordu’da başlamıştır. Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri’nden
sonra İkinci Ordu’nun Komutanlığına atanmış; Albay İsmet onun
emrinde önce İkinci Ordu Kurmay Başkanı, daha sonra da Kolordu
Komutanı olarak çalışmıştır. Atatürk ve İnönü’nün birlikte çalışmaları, birbirlerinin karakterlerini ve düşünce yapılarını tanımaları açısından önemlidir. Bu arkadaşlığın Milli Mücadele ve yeni devletin
kuruluşu aşamalarında önemli etkileri olmuştur. İsmet İnönü’nün
Anadolu’ya geçişinde ve Ankara’ya ayak bastığı günlerde hemen kabineye alınışında ve Erkânı Harbiye’nin Umumiye Reisliğine atanışında, Mustafa Kemal’le olan cephe arkadaşlığının büyük etkileri vardır.
İsmet İnönü, I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde Kolordu
Komutanı olarak Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte çalıştı. 2. Ordu
Komutan Vekili Mustafa Kemal’in önerisiyle, 12 Ocak 1917’de 4. Kolordu Komutanlığına atandı. Bir süre sonra İstanbul’a geri çağrıldı ve
Halep’te 7. Ordu’nun oluşturulmasında görev aldı. 1 Mayıs 1917’de
Filistin Cephesi’nde 20. Kolordu Komutanlığına, 20 Haziran’da 3. Kolordu Komutanlığına atanan İnönü, bu sırada 7. Ordu’nun Komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal ile yine yakın ilişkiler içinde oldu.
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından az önce Sina ve Filistin
Cephesindeki Yıldırım Orduları Grubu’nun İngilizler karşısında uğradığı Nablus Bozgunu sırasında yaralanarak İstanbul’a dönen İnönü,
24 Ekim 1918’de Harbiye Nezareti’nde Müsteşarlık görevine atandı.
Paşa, TBMM kararıyla Birinci Ferik (Orgeneral) rütbesine terfi etti.
İsmet Paşa, 4 Mayıs 1921’de Garp Cephesi (Batı Cephesi) Komutanlığına getirildi; ancak 17 Temmuz 1921’de Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde alınan mağlubiyet üzerine Genelkurmay Başkanlığı görevine 3 Ağustos 1921’de, aynı zamanda Başvekil (Başbakan) ve Milli
Savunma Bakanı olan Fevzi Paşa getirildi. İsmet İnönü daha sonra,
Sakarya Meydan Muharebesi sırasında TBMM tarafından Başkomutanlığa getirilen Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde Tümgeneral rütbesiyle görev yaptı ve Büyük Taarruz’dan sonra başkomutan tarafından
ateşkes görüşmelerinde bulunmak üzere Mudanya’ya gönderildi.
Mustafa Kemal’in yaptığı bu tercih, İsmet Paşa için Türk siyasi tarihinde bir “siyasi şahsiyet” olarak belirişinin başlangıcı oldu. İsmet
Paşa’nın Mudanya’da kazandığı başarının sonucunda Mustafa Kemal, kendisini Lozan’da toplanacak barış görüşmelerine gidecek delegasyonunun başına getirdi. İsmet Paşa’nın “Murahhaslar Heyeti Reisi” olması için daha önce Hariciye Vekilliği’ne getirilmesi uygun
görüldüğünden, Yusuf Kemal (Tengirşenk) yerine 26 Ekim 1922’de
Hariciye Vekilliğine atandı. Böylece İsmet Paşa, ordudaki görevinden
ayrılarak genç yaşta, yeni kurulmakta olan Türk devletinin en önemli şahsiyetlerinden biri konumuna geldi.
Daha sonra, 29 Aralık 1919’da Paris Barış Konferansı’na hazırlık için
kurulan komisyonda Askeri Müşavir oldu. 4 Ağustos 1919’da yalnızca sekiz gün için Askeri Şûra Muamelat-ı Umumiye Müdürlüğü’ne,
bir ara da jandarma ve polis örgütünün iyileştirilmesi için kurulan
komisyona üye atandı. Bunlar genellikle birkaç günlük görevlerdi.
Albay İsmet, ilk kez 8 Ocak 1920’de Mustafa Kemal’in davetiyle
Ankara’ya gitti ve kısa bir süre Mustafa Kemal ile birlikte çalıştı. Fakat, yeni kurulan Ali Rıza Paşa hükümetinde Harbiye Nazırı olan Fevzi Paşa’nın (Çakmak) çağrısı üzerine şubat sonlarında İstanbul’a döndü. 16 Mart 1920 günü İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgal
edilmesiyle birlikte artık Albay İsmet’in İstanbul’da yapacağı bir iş
kalmadığına karar veren Mustafa Kemal, onu Ankara’ya çağırdı. Albay İsmet, İstanbul’la bütün resmi bağlarını kopartarak 9 Nisan
1920’de ikinci defa Ankara’ya gitti. Artık Bağımsızlık Savaşı’nın sonuna kadar Mustafa Kemal Paşa ile birlikte görev yapacaktı. Büyük
Millet Meclisi’ne Edirne Milletvekili olarak katıldı; aynı zamanda ilk
hükümetin Genelkurmay Başkanı oldu.
Mustafa Kemal Paşa tarafından 10 Kasım 1920’de milletvekilliği ve
vekillik görevi saklı kalmak üzere Garp Cephesi (Batı Cephesi) Kuzey
Kesimi Komutanlığına atanan Albay İsmet, Çerkez Ethem ayaklanmasının ve iç isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Ocak
1921’de Birinci İnönü Muharebesi’nde Yunan ilerlemesini durdurunca Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Kumandanı Albay İsmet’i, Büyük Millet Meclisi adına telgrafla kutladı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi onu Mirliva (Tuğgeneral) rütbesine yükseltti. Mart 1921’de
İkinci İnönü Muharebesi’nden sonra Milli Müdafaa Vekili olan Fevzi
13
HABERLER
Fotoğraflarla Atatürk ve İsmet İnönü
❮
Mustafa Kemal
Atatürk ve Batı
Cephesi Komutanı
İsmet İnönü,
II. İnönü Zaferi’nden
sonra Çankaya’da
(4 Haziran 1921)
❮
Mustafa Kemal
Atatürk, İsmet
İnönü ve Latife
Hanım
Dumlupınar’da
(1924)
14
❮
Mustafa Kemal
Atatürk, İsmet
İnönü ve Albay
Çolak İbrahim
(1922)
❮
Mustafa Kemal Atatürk
ve İsmet İnönü, Uşak
Eşme’de (3 Eylül 1922)
Mustafa Kemal
Atatürk ve İsmet
İnönü, Ertuğrul
Yatı’nda (26
Ağustos 1931)
❮
❮
Atatürk ve İnönü
10. yıl kutlamaları
sırasında
(29 Ekim 1933)
Mustafa Kemal Atatürk,
Yeşilköy havaalanında
İsmet İnönü’yü
uğurlarken (18 Haziran
1936)
❮
❮
Atatürk ve İnönü 10. yıl
kutlamaları sırasında
(29 Ekim 1933)
15
16
HABERLER
“Hepİstanbul”
sizi bekliyor
Tekfen Emlak’ın İstanbul Esenyurt’ta hayata geçirmeye hazırlandığı
“Hepİstanbul” projesinin ön satışları yakında başlıyor. Her türlü
beklentiye cevap verecek bu ayrıcalıklı projeden Tekfen çalışanları da
en uygun şartlarla ev sahibi olma fırsatına ulaşacaklar.
g Tekfen Emlak’ın uygun fiyat ve ödeme koşulları ile kalite ve işlevselliği bir araya getirdiği yeni projesi “Hepİstanbul”da satışlar çok yakında başlıyor. “Hepİstanbul”, İstanbul’un son dönemdeki yeni gelişim
aksı üzerinde yer alan Esenyurt’ta, D100 ve TEM bağlantı yollarının
kesiştiği vadinin tam ortasında yer alıyor. Ayrıca proje üçüncü havalimanına ve üçüncü köprü bağlantılarına olan mesafesi ile de çok merkezi bir noktada bulunuyor. Güçlü karayolu bağlantısının yanı sıra,
2017’de hizmete girmesi planlanan Bakırköy-Beylikdüzü metro hattının da projenin yaklaşık 250 metre gibi çok yakın bir noktasından geçecek olması, projenin ulaşılabilirliğini ve değerini artırıyor.
“Hepİstanbul” projesi, lokasyonu kadar sunduğu yaşam standartları ile
de bölgedeki diğer konut projelerinden ayrışan ve tercih edilen bir site
olacak. Tekfen’in bugüne kadar gerçekleştirdiği üst düzey konut projelerinden edindiği vizyon ve birikimin yansıtıldığı proje, çok daha uygun
fiyatlarla sunulacak olmasına rağmen gerek malzeme kalitesi, gerek konutların işlevselliği, gerekse sosyal yaşam alanlarının zenginliğiyle
“farklı” ve “özel” bir statüye sahip olacak. “Hayatımın Evi” sloganıyla
hayata geçen projede, yaşayanlar aradıkları herşeyi bulabilecekler. Kaliteden hiçbir şekilde ödün vermeden, uygun şartlarla sahip olunabilen
projede herkes idealindeki eve kavuşma fırsatına sahip olacak.
Sosyal alanlara, spor ve oyun alanlarına ve peyzaja büyük önem verilen projede yaklaşık 1.400 adet konut yer alıyor. 20-29 katlı blokların
yanı sıra 3-4 katlı sıraevlerin de yer aldığı projede konutlar 1+1, 2+1,
3+1 ve 4+1 olarak planlandı. Daireler, her büyüklükte aileye uygun
seçenekler sunacak şekilde, ihtiyaçlar ve işlevsellik beklentisi ön
planda tutularak tasarlandı. İnce detaylara verilen önem sayesinde,
en küçük metrekareli konutlarda bile, çekirdek bir ailenin hayatını
rahatlıkla sürdürebileceği standartların oluşturulmasına özen gösterildi. Projenin ana hedef kitlesi aileler olarak belirlendiğinden, çevre
planlamasında da aileler ve çocuklar ön planda tutuldu.
“Hepİstanbul” projesinin etaplar halinde, 2016 yılı sonuna kadar teslim edilmesi planlanıyor. Tekfen çalışanlarının da faydalanabileceği
lansman öncesi satışlara Ağustos ayı içinde başlanacak. Ekim ayında
ise projenin lansmanı gerçekleştirilecek. Projede yer almak isteyenlere, bankalarla yapılacak anlaşmalarla, konut kredisi kullanma olanakları da sunulacak.
Proje ile ilgilenen çalışanlarımız, ön taleplerini Tekfen Emlak Geliştirme Pazarlama Bölümü’ne bildirebilirler. Projeyle ilgili sorularınız
ve ön talep detayları için [email protected] adresine
mail atabilir veya (212) 359 37 00 numaralı telefondan bize ulaşabilirsiniz.
Tüm Tekfenlileri, bu özel projeden ev sahibi olmaya davet ediyor, idealinizdeki evin şimdiden hayırlı olmasını diliyoruz.
17
MERCEK
Yarının güvencesi: Sağlık-Emniyet-Çevre
Hedef, sıfır kaza
Mayıs ayında Soma’da yaşanan maden faciası, tüm Türkiye’nin gözlerini bir kez daha iş
güvenliği konusuna çevirdi. Günümüzün modern toplumlarında SEÇ (Sağlık-Emniyet-Çevre)
uygulamaları, geleceğin teminatı olarak görülüyor. Çalışma ortamının sağlığa uygun, emniyetli
ve çevreyle barışık olması, insana verilen değerin en temel göstergesi kabul ediliyor.
SEÇ kavramı nasıl doğdu? Geçmişten günümüze nasıl evrimleşti?
Tekfen’in en temel iş felsefesi olan “çalışanını evine sağlam ve sağlıklı bir şekilde gönderme”
hedefi kapsamında, dünden bugüne SEÇ kavramını mercek altına aldık.
18
g İş sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarının
amacı, temel olarak çalışanları iş kazaları ve
meslek hastalıklarından korumak ve insanların daha sağlıklı bir ortamda çalışmalarını
sağlamak. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), iş sağlığı
ve iş güvenliği kavramını, “Tüm mesleklerde
işçilerin bedensel, ruhsal, sosyal iyilik durumlarını en üst düzeye ulaştırmak, bu düzeyde
sürdürmek, işçilerin çalışma koşulları yüzünden sağlıklarının bozulmasını önlemek, onları
çalışmaları sırasında sağlığa aykırı etmenlerden korumak, fizyolojik ve psikolojik durumlarına en uygun mesleksel ortamlara yerleştirmek, özetle işin insana ve her insanın kendi
işine uyumunu sağlamak” olarak tanımlıyor.
Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi, iş sağlığı ve
iş güvenliği konusu, güvenli bir çalışma ortamının yaratılmasından, işçilerin psikolojik
olarak kendilerini iyi ve rahat hissedecekleri
bir ortamın sağlanmasına kadar, çok kapsamlı
ve çeşitli başlıkları içeriyor.
TARİHSEL GELİŞİM
Tarihsel açıdan bakıldığında iş sağlığı ve iş
güvenliği kavramı, özellikle 19. yüzyılda hızlı
sanayileşme ve makineleşmeye bağlı olarak iş
kazalarının artmasıyla ortaya çıktı. İş kazalarının neden olduğu ölüm ve yaralanmaların
azaltılabilmesi için gerek hükümetler, gerekse kayıplar nedeniyle üretim kaybına uğrayan
işverenler tarafında çeşitli önlemlerin tartışılmaya başlamasıyla, iş güvenliğinin kurallarını
19
HABERLER
MERCEK
oluşturmaya yönelik bir inisiyatif oluşmaya
başladı.
Bu alandaki en aktif kuruluşlar olan
ILO’nun 1919’da ve WHO’nun
1948’de kurulmasıyla, iş sağlığı ve
iş güvenliği kavramı daha geniş
kapsamda ve daha örgütlü bir
şekilde ele alınmaya başladı.
ILO’nun verilerine göre bugün
dünyada toplam 3 milyar civarında çalışan bulunuyor. Her
14 saniyede bir, iş kazası ya da
meslek hastalıkları nedeniyle
bir kişi ölüyor. Diğer bir deyişle
dünyada her gün 6.400 kişi, yılda
2,34 milyon kişi yeterli önlemler
alınmadığından ve iş sağlığına gereken önem verilmediğinden hayatını
kaybediyor. Ölümlere ek olarak, her yıl
317 milyon kişi iş kazaları nedeniyle yaralanıyor.
Ölümlü ya da sakatlayıcı iş kazalarının yol açtığı manevi zararların telafisi elbette mümkün
değil. Diğer yandan bir iş kazası, ölümle sonuçlanmasa bile çalışanın bir süre işten uzak
kalmasına ve gelir kaybına uğramasına yol
açabiliyor. Şayet kaza kalıcı bir hasar bıraktıysa, o kişinin çalışma yeterliliğinin tümüyle ortadan kalkması, hatta mesleğini kaybetmesi
dahi söz konusu olabiliyor. Bu tür kazalar, kişi
üzerinde bıraktığı psikolojik etkiler bir yana,
kişinin en temel hakkı olan çalışarak hayatını
kazanma fırsatını sonsuza kadar yitirmesiyle
sonuçlanabiliyor.
AYNI ZAMANDA SOSYAL BİR KONU
İş sağlığı ve iş güvenliğinin ekonomik sonuçları, konunun sadece bir boyutunu oluşturuyor.
Hayatını emeğiyle kazanan milyonlarca kişinin uygun olmayan şartlarda ve yeterli iş güvenliğinin sağlanmadığı işyerlerinde çalışmak
zorunda kalması, aynı zamanda insan haklarıyla ve hükümetlerin sosyal politikalarıyla da
yakından ilişkili bir konu.
SEÇ’in üçüncü bacağını oluşturan çevre konusundaki düzenlemelerin ilk tohumları ise
1973 yılında, çevreyi koruyucu önlemleri içeren Avrupa Birliği İlkeleri I. Eylem Planı’nın
yayımlanmasıyla atıldı. Bir kuruluşun faaliyet, ürün ve hizmetlerinin, o kuruluşun
içinde bulunduğu doğal ortamla (hava,
su, toprak, tabii kaynaklar, bitki topluluğu, hayvan topluluğu, vb.) uyumlu
sürdürülmesinin somut kriterlere
bağlanması düşüncesi ise 1990’lı
yıllarda olgunlaştı. Nitekim 1992
yılında Rio de Janeiro’da yapılan
dünya zirvesinde alınan kararlar ve
Rio Sözleşmesi’nde yer alan prensipler doğrultusunda, “Çevre Yönetim Sistemi Standardı”nın hazırlanmasına başlandı. Bu amaçla, 1993
yılında yaklaşık 50 farklı ülkenin temsilcilerinden oluşan bir teknik komite
kuruldu ve yapılan çalışmalar sonucunda
1996 yılında ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi standardı yayımlandı. Günümüzde, ISO
9001 Kalite Yönetim Sistemi, OHSAS 18001
İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemi ve ISO 14001
Çevre Yönetim Sistemi, SEÇ kriterlerinin çerçevesini çizen bir bütün oluşturmaktadır.
TÜRKİYE’DE SEÇ’İN GEÇMİŞİ
Türkiye, ILO’nun iş sağlığı ve iş güvenliği düzenlemeleriyle ilk kez 1932 yılında, Birleşmiş
Milletler’e üye olduktan sonra tanıştı. 1945
yılında Çalışma Bakanlığı’nın kurulmasıyla,
artık ülkede iş sağlığı ve iş güvenliğinin yasal
bir sahibi oluştu. Bundan sonraki en önemli
adım ise, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili teknik şartları belirleyen İş Sağlığı ve Güvenliği
Dünyada ve Türkiye’de iş güvenliği
RAKAMLAR VE GERÇEKLER
Dünyada yaklaşık
Türkiye’de yaklaşık
3 milyar
22 milyon
insan çalışıyor
insan çalışıyor
Dünyada her
14 saniyede bir
20
Bir yıl içinde istihdam edilen kişilerin
%2,3’ü
iş kazası ya da meslek
hastalıkları nedeniyle bir insan ölüyor
iş kazasına uğruyor
Her gün
İnşaat sektörü
6.400 kişi
%4,3
iş güvenliğine yeterli önem verilmediği
için hayatını kaybediyor
ile en riskli sektörler arasında
yer alıyor
İş sağlığı ve güvenliği kavramı, sanayileşme sürecinde işçi ölümlerinin hızla artması üzerine 1920’li yıllarda gündeme geldi.
Tüzüğü’nün 1973 yılında yayımlanması oldu.
Çevre konusundaki ilk yasal düzenleme ise
1983 yılında yapıldı.
İş sağlığı ve iş güvenliği konularındaki bir
başka dönüm noktası ise, 2003-2004 yıllarında yürütülen Avrupa Birliği’ne entegrasyon
çalışmalarıydı. Bu dönemde iş sağlığı ve iş
güvenliği ile ilgili pek çok yönetmelik yayımlandı; mevcut İş Kanunu da değiştirilerek içine iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili maddeler
eklendi. Bu çalışmalar neticesinde iş hayatında konuyla ilgili önemli bir mevzuat altyapısı
oluştu. Gelişen duyarlılık ve mevzuat neticesi,
yavaş yavaş konuyla ilgili teknik personel yetişmeye ve üniversitelerde İş Sağlığı ve İş Güvenliği Bölümleri kurulmaya başladı.
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın
ev sahipliğinde, ILO ve Uluslararası Sosyal
Güvenlik Kuruluşları Birliği’nin işbirliği ile
2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi de, hükümetin bu konudaki arzu ve iyi niyetini ortaya
koyan bir gelişmeydi. Kongrenin açılışı öncesinde 30 ülkeden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarının katılımıyla gerçekleştirilen
zirvede, 2008 tarihli Seul Deklarasyonu’nu
destekleyici nitelikte İstanbul Deklarasyonu
açıklandı. 2012 yılında ise, 6331 nolu İş Sağlı-
ğı ve Güvenliği Kanunu ile buna bağlı yeni yönetmelikler yayımlandı. Böylece iş sağlığı ve iş
güvenliği konusu, tüm iş yaşamında etkin hale
gelmeye başladı.
EN RİSKLİ SEKTÖRLER
TÜİK’in 2014 başında yayımladığı bir araştırma, Türkiye’de son 12 ay içinde istihdam
edilen her yüz kişiden 2,3’ünün bir iş kazasına
uğradığını ortaya koyuyor. İş kazalarının dağılımına bakıldığında, %10,4 ile madencilik ve
taş ocakçılığı sektörünün en yüksek risk grubunda olduğu görülüyor. Onu, %5,2 ile elektrik, gaz, buhar, su ve kanalizasyon sektörü ve
%4,3 ile inşaat sektörleri izliyor. Dikkat çeken bir diğer nokta da, son 6 yılda Türkiye’de
maalesef iş kazalarında kayda değer bir ilerleme sağlanamamış olması. İşe bağlı sağlık
problemleri istatistiklerinde de benzer bir durum söz konusu. Araştırma, istihdam edilen
her 100 kişiden 2,1’inin, son 12 ay içinde işe
bağlı bir rahatsızlıkla karşı karşıya kaldığını
gösteriyor.
Tekfen’in ana işkollarından inşaat sektörü, iş
kazalarının en sık yaşandığı sektörlerden biri.
Son yüzyılda gelişen teknolojiyle birlikte daha
önce hayal dahi edilemeyecek büyüklükte binalar, barajlar, köprüler ve sanayi tesisleri,
çok daha kısa süreler içinde yapılmaya başladı.
Altyapı yatırımları, hızlı sanayileşme ve artan
nüfus, inşaat sektörünü tüm dünyada lokomotif işkollarından biri haline getirdi. Günümüzde dünyada inşaat sektörünün Küresel
Gayrisafi Hasıla’nın yaklaşık yüzde 10’unu
yarattığı tahmin ediliyor.
Tekfen’in ikinci ana faaliyet alanı olan tarımsal sanayi ve gübre üretimi de, yine yüksek
riskli sektörlerden biri olarak kabul ediliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Tehlike Sınıfları Listesi Tebliği’nde azot
sanayi ve kimyevi gübreler imali, “çok tehlikeli
işler” kategorisinde yer alıyor.
Dünyada bugüne kadar yaşanmış birçok örnek,
iş güvenliği önlemlerinin yeterli olmaması halinde ortaya çıkabilecek risklerin büyüklüğü
hakkında fikir veriyor. En güncel örneklerden
biri olarak 2001 yılında Fransa’daki bir gübre üretim tesisinde meydana gelen patlama,
sadece fabrikada değil, çevresindeki yerleşim
yerlerinde de büyük bir tahribata yol açmış
ve onlarca kişinin ölümüne, yaklaşık 2.500
kişinin yaralanmasına sebep olmuştu. 2013
yılında ABD’nin Texas eyaletindeki bir gübre
depolama tesisinde meydana gelen patlamada
da 14 kişi hayatını kaybetmişti.
21
MERCEK
Levent Kafkaslı: “İş güvenliği bir kültürdür”
GENEL MÜDÜR, TEKFEN İNŞAAT
Bizim için en önemli şey, çalışan personelimizin kılına zarar gelmemesidir. Sabah sağlıklı olarak işyerimize gelen
bir kişinin, yine sağlıklı olarak evine dönebilmesi ana hedefimizdir. Çünkü bizim en önemli kaynağımız insan.
Her sektörde böyle olabilir, ama inşaat sektöründe insan-makine-malzeme yoksa iş yok demektir. Makineyi de,
malzemeyi de kullanan insan olduğuna göre, insanın iki kat önemi vardır. Bize sağlıklı sıhhatli geleni biz de evine sağlıklı sıhhatli göndermeliyiz ki, gece ailesiyle birlikte başını yastığa koyduktan sonra, ertesi sabah kendini
daha güvende hissederek işe gelebilsin. Ana hedef budur.
Çevre de bir o kadar önemli, çünkü yaşadığımız dünyada hepimiz aynı havayı soluyoruz. Çevre ve emniyet bizim
için artık olmazsa olmaz konular haline geldi. Projelerimizde kazasız 3 milyon, 5 milyon, 11 milyon adamsaate ulaşmak nasıl gurur verici ise, kazasız her milyon adamsaat omuzlarımıza ek bir sorumluluk getiriyor. Daha
dikkatli olmamızı gerektiriyor, çünkü her seferinde çıtayı biraz daha yükseltiyoruz. Bu bir kültür meselesi ve bu
kültürü koruyarak üzerine daha neler koyabileceğimize bakmalıyız. Arkadaşlarımıza verdiğimiz mesaj, bu konuların sadece Sağlık, Emniyet ve Çevre Grubu’nun görevi olmadığıdır. Esas uygulama görevi, sahadaki düz işçiden
başlayarak, ilgili mühendis, grup şefi, şantiye şefi, genel müdüre kadar gider. Amaç, bunun herkesçe paylaşılan
bir kültür haline gelmesidir. Sahadaki düz işçiye bile, “Bu benim için bir zorunluluk değil, yapılması gereken bir
şey” mesajını vermek önemlidir. Bu kültürü aşılarsanız, sonraki süreci çok daha rahat işletebilirsiniz.
Projeleri yönetirken benim gözlemlediğim şudur: SEÇ açısından kaçınacağınız her maliyet, oluşan kazayla size
minimum on kat daha fazla yük getirecektir. Bu yük hem maddi, hem manevidir. Maddi kısmı cebinizi yakar,
manevi kısmı projenin havasını bozar. Bir kazanın o proje üzerindeki kara bulutlarını silmeniz aylar sürer. SEÇ
için harcanacak maliyet, projenin genel maliyetine etki eden değil, size daha büyük maliyetler açabilecek şeylerin önünü almak için yaptığınız yatırımdır aslında. Bütün önlemleri alarak, daha sonra pişman olmanın önüne
geçebilirsiniz. Böylece çalışanınızın da güvenini kazanırsınız. “Ben emniyetli çalışıyorum. İşverenim bana değer
veriyor ki bu önlemleri alıyor” der. Bu işi sadece disiplinle çözemezsiniz. Çünkü o takdirde, çalışırken gerekli önlemleri almak bir kültür haline gelmez. Bizde öyle bir yaklaşım yoktur. “Bunu yapmalısın, çünkü bu senin için”dir
bizim yaklaşımımız. Tabii ki nihai hedef “sıfır kaza”. Buna önce sizin inanmanız, bunu sahiplenmeniz lazım. Aksi
takdirde mümkün değil. Eğer en yukarıdan en aşağıya kadar inanır, sahiplenir ve takip ederseniz, bu hedefe
yaklaşabilirsiniz.
Dinç Şenlier: “SEÇ olmadan var olamazsınız”
TOPLAM KALİTE VE SEÇ YÖNETİM TEMSİLCİSİ, TEKFEN İNŞAAT
SEÇ, insana önem vermenin paralelinde gelişiyor. İnsana değer verdikçe bu tür sistemler de önem kazanıyor.
Tekfen İnşaat olarak akredite bir üçüncü parti tarafından belgelendirilmiş Kalite Yönetim Sistemimiz, İş SağlığıGüvenliği Yönetim Sistemimiz ve Çevre Yönetim Sistemimiz var. Bunların hepsi bir standart paralelinde çalışıyor.
Gün geçtikçe bu kavramlar daha da genişliyor. Bundan 15-20 sene önce ISO 9001’den bahsettiğiniz zaman
insanlar size gülerdi. OHSAS 18001 nedir bilinmezdi. Bugün artık “sürdürülebilirlik” kavramından, sosyal sorumluluktan, etik değerlerden bahsediyorsunuz. Dünya hızla ilerliyor. Bunları ben umursamam diyebilirsiniz tabii.
Ama ertesi gün siz artık bu piyasada yoksunuzdur. Eğer bu yönetim sistemlerine sahip değilseniz, sisteminizi
uluslararası kabul gören organizasyonlar tarafından belgeletemiyorsanız, siz, “Ben bu sektörden çekiliyorum”
diyorsunuzdur.
Zafer Demirci: “SEÇ için harcanan para fazlasıyla geri dönüyor”
KURUMSAL SEÇ MÜDÜRÜ, TEKFEN İNŞAAT
Bir proje alındığında, ilk yapılan çalışmalardan birisi, o projede yaşanabilecek tehlikeleri belirlemek ve her bir
tehlikenin yaratabileceği riskleri değerlendirmektir. Bu çalışmalar çevresel unsurları ve çevresel etkileri de kapsar. Riskler ve belirlenen risk azaltma önlemleri, projenin türüne ve yapıldığı yere göre değişir. Örneğin bir boru
hattı yapıyorsanız, flora (doğal bitki örtüsü) ve faunanın (hayvan türleri) önemli olduğu yerlerden geçiyorsanız,
flora ve faunayı korumaya yönelik çalışmalar yaparsınız; hatta hayvanların üreme dönemlerine göre iş programınızı değiştirmeniz gerekebilir. Projenin tehlikelerine göre SEÇ Yönetim Sistemi planlanır, kurulur, uygulanır,
izlenir ve sürekli iyileştirilir.
Baktığınızda, bunların hepsi projenin maliyetini artıran unsurlar gibi görülebilir. Oysa Amerika’da yapılan araştırmalara göre, SEÇ için harcanan her 1 doların geri dönüşünün 3 ila 6 dolar arasında değiştiği ispat edilmiştir.
Dolayısıyla SEÇ ile ilgili sağlanan kaynaklar, alınan önlemler bir harcama değil, yatırımdır aslında!
Mustafa Aslan: “Herşey insana bağlı”
OPERASYON SEÇ MÜDÜRÜ, TEKFEN İNŞAAT
Proje Yönetimleri, proje başlangıcında planlamalar yaparak çalışma ortamındaki riskleri en aza indirmeye çalışıyor. Çalışanların riskli işlerden kaçınmalarını sağlamak için kontrol mekanizmaları kuruyor, mühendis, formen,
inspektör gibi görevlilerle çalışanları yönlendiriyor ve yaptıkları işleri kontrol ediyor. Ancak bütün bunlara rağmen, çalışanlar iş yaparken, bazı tehlikeli davranışlarda bulunabiliyor.
En verimli öğrenme dönemimiz olan çocukluğumuzda öğrenmediğimiz iş sağlığı, iş güvenliği ve çevre gibi kavramları çalışma hayatında öğrenmeye çalıştığımızda oldukça zorlanıyoruz. Bu konuda projelerimizdeki SEÇ
personelinin gösterdiği sabır, kararlılık ve başarıyı özellikle belirtmemiz gerek. Zira farklı alışkanlıklara ve farklı
kültürlere sahip yüzlerce, binlerce çalışanı, SEÇ kurallarına uyma konusunda ikna etmek gibi çok zor bir görevi
yürütüyorlar. Bu konudaki başarılarını da kazasız milyon adamsaatlerle taçlandırıyorlar.
22
ANA HEDEF: “SIFIR KAZA”
Tekfen İnşaat Toplam Kalite ve SEÇ Yönetim
Temsilcisi Dinç Şenlier, her işte olduğu gibi
iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda de işin
ABC’sini oluşturan temel kurallar olduğunu
ve bunların ciddiyetle takip edildiği zaman, iş
kazalarının önemli ölçüde önüne geçilebildiğini belirtiyor. Bu kurallar, yıllar içerisinde edinilen dersler sonucunda şekillenmiş ve tüm
dünyada kabul görmüş kurallar. Burada en
öne çıkan konu, iş sağlığı ve güvenliğini tüm
çalışanları kapsayacak şekilde bir kurum kültürü haline getirebilmek. Bu kültürün en üst
seviyeden başlayarak şirketin her kademesine
yaygınlaştırılabilmesi, başarı şansını önemli
ölçüde artırıyor.
Bugüne kadar elde ettiği kazasızlık rakamlarıyla, etkileyici sonuçlara imza atan Tekfen
İnşaat, Türkiye’de bu konuda kendi sektörünün en başarılı temsilcileri arasında yer alıyor.
Tekfen İnşaat Genel Müdürü Levent Kafkaslı,
1992 yılında Suudi Arabistan’da Aramco’ya
yapılan projenin, bu anlamda şirket tarihinde
bir köşe taşı niteliğinde olduğunu belirtiyor:
“1992 yılında Saudi Aramco’ya ilk işimizi yapmaya soyunduğumuzda, yazılı prosedürlerimiz
yoktu; sadece geçmiş tecrübelere binaen kabullenilmiş hareket tarzları vardı. Biz Saudi Aramco
için ilk prosedürleri yazmaya başladığımızda,
önümüze SEÇ diye bir şey çıktı. SEÇ prosedürleri, her biri sayfalar dolusu, neyi nasıl yapman
gerektiğinin kâğıt üzerinde izahıydı. Başlangıçta
çok zorlandık. Yapmamız gerekenleri önce kâğıda
döktük. Bunun sahada uygulanması istendiğinde
ise hayatın gerçekleriyle karşılaştık. Çölde sahaya
çıktığımız zaman bizden baret takmamız istendiğinde, önce bunu çok yadırgadık. Fakat baretler
takıldıktan sonra, su tankerinin tekerleğinden
fırlayan bir somun işçinin başına isabet edince,
anladık ki bunun bir manası varmış. Kaynakçıların cebinde çakmak taşıması yasak dendiğinde,
“Bu yasağın ne manası var ki?” diye düşündük.
Fakat başka bir şirketin bir tank projesinde kıvılcımın çakmağı patlatmasıyla kaynakçının ciddi
derecede yaralandığını duyunca, bunun önemini
anladık.”
Tekfen İnşaat’ın en büyük avantajı, iş sağlığı
ve iş güvenliği uygulamalarının en sıkı olduğu
sektörlerde ve bu standartları en sıkı uygulayan işverenlerle çalışıyor olmasıydı. Gerçekten
de Aramco, BP, Shell gibi yüksek batı standartlarını uygulayan idarelerde, onaylanmış
prosedürler olmadan işe başlamak mümkün
değildi. Söz konusu kuralların benimsenmesi,
içselleştirilmesi ve geliştirilmesi konusunda
Tekfen’in gösterdiği başarının gerisinde, şirketin ilk günden beri insan unsurunu önde
tutan ve çalışanına değer veren yaklaşımı vardı. Bu yaklaşım sayesinde Tekfen, Türkiye’deki
Çalışanlarının sağlığı ve güvenliği, Tekfen İnşaat’ın iş yapma kültüründe bir numaralı önceliği oluşturuyor.
Kontrol, bu sistemin başarılı bir şekilde yürütülmesinde kritik bir öneme sahip. Tüm pro-
Bir kuruluşun SEÇ performansı, “Kaza Sıklık”
ve “Kaza Ağırlık” oranlarının yıllar içinde nasıl
değişim gösterdiği ile ölçülüyor. “Kaza Sıklık
Oranı”, kayıp zamanlı kaza sayısının, çalışılan
toplam süreye (adamsaat) oranı; “Kaza Ağırlık
Oranı” ise, kazaların neticesi kaybedilen işgünlerinin çalışılan toplam süreye oranı olarak
hesaplanıyor. Son 10 yılda, Tekfen İnşaat’ın bu
oranlardaki değişimine baktığımız zaman, her
ikisinde de azalma eğilimi açıkça görülüyor.
KAZA SIKLIK ORANI
60
12
10
40
8
30
6
0,41
4
0,26
0,30
20
0,27
2
0,18
0,162
0,194
2011
2012
0,08
0
2004
1.800
0,16
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2013
0
60
0,017
1.400
1.200
40
0,009
800
200
0,009
0,008
600
400
Kayıp işgünü
50
1.000
0,007
0,007
30
0,006
0,005
0,003
0
2004
2005
2007
2008
2009
2010
2011
20
Kaza ağırlık
oranı
Yıllık çalışılan
adamsaat
Linear (Kaza
Ağırlık Oranı)
10
0,003
2006
Kayıp Zamanlı
Kaza Sayısı
Kaza Sıklık
Oranı
Yıllık Çalışılan
Adamsaat
Linear (Kaza
Sıklık Oranı)
0,187
10
KAZA AĞIRLIK ORANI
1.600
Milyon adamsaat
50
Milyon adamsaat
14
Kayıp zamanlı kaza sayısı
Bugün Tekfen İnşaat’ta yürürlükte olan uygulamalar, kalite yönetimi, iş sağlığı-güvenliği ve
çevre olmak üzere üç temel yönetim sistemine dayanıyor. Kârlılık, müşteri memnuniyeti,
sürdürülebilir öncülük ve şirketin pazardaki
gücünün devamının sağlanması, tüm faaliyetlerin insana, çevreye ve üçüncü şahıslara
zarar vermeyecek şekilde sürdürülmesi şeklinde özetlenebilecek olan şirket vizyonu ana
felsefeyi oluşturuyor. Bunu gerçekleştirebilmek için yönetim sistemleri kuruluyor. Bu sistemlerin işleyişi, her seviyedeki tüm çalışanların sorumluluğu. Yasalara, tüzüklere uymak,
müşterilerin beklentilerine cevap vermek, acil
durumlara hazır olmak, doğruluk, dürüstlük,
şeffaflık ve adalet değerlerini takip etmek,
insan haklarına saygılı olmak ve güvensiz
çalışmaları herkesin durdurmasına izin vermek, kurulan sistemin vazgeçilmez ilkelerini
oluşturuyor. Bu temeller üzerinde oluşturulan
politika, en üst seviyede imzalanarak herkese
duyuruluyor. Yönetim sistemleri de, bu politikaya uygun olarak planlanıyor, dokümante
ediliyor, yürürlüğe konuyor ve tüm prensipler,
hangi coğrafya ve hangi proje olursa olsun, tavizsiz bir şekilde uygulanıyor.
dan ISO 9001, OHSAS 18001 ve ISO 14001
yönetim sistemi belgelerini yeniliyor.
jeler en az senede iki defa planlı olarak ve ihtiyaç duydukça ilave olarak denetleniyor. Elde
edilen sonuçlar, yönetimin gözden geçirme
toplantısında masaya yatırılıyor. Performansın nasıl daha iyileştirilebileceği tartışılıyor
ve çıkan neticelere göre şirketin politikası gerekirse revize edilerek yeniden uygulanıyor.
Böylece sürekli bir döngü içinde iyileştirilen
Yönetim Sistemleri, uluslararası kabul gören
akredite bir kuruluş tarafından denetime tabi
tutuluyor. Dünyanın, alanında en çok tanınan
akreditasyon kuruluşlarından biri olan İsviçreli SGS şirketi, yapılan denetimlerin ardın-
Kayıp işgünü
yasa ve yönetmeliklerden çok önce, Batı standartlarında bir SEÇ sistemini kurarak, şirket
politikasında bu konuya önemli bir yer verdi.
Henüz Türkiye’de bu konuyla ilgili herhangi
bir çalışma yokken, Tekfen İnşaat bünyesinde
yetişen birçok kişi, gittikleri başka şirketlerde
de SEÇ kültürünün gelişmesine öncülük etti.
2012
2013
0
23
MERCEK
~
24
LEVENT KAFKASLI
Tabii ki nihai hedefimiz “sıfır kaza”. Buna önce sizin
inanmanız, bunu sahiplenmeniz lazım. Aksi takdirde
mümkün değil. Eğer en yukarıdan en aşağıya kadar
inanır, sahiplenir ve takip ederseniz, bu hedefe yaklaşabilirsiniz.
~
~
ESİN METE
Benim hedefim ve asıl görevlerimden biri, tesislerimize gelen her kişinin sağlam girip sağlam çıkmasıdır.
Bizim başka hiçbir hedefimiz bunun önüne geçemez.
~
25
MERCEK
Gurur Tablosu
TEKFEN İNŞAAT’IN İLK 10 KAZASIZLIK* BAŞARISI
ACG Tam Saha Geliştirme Faz 1, 2 ve
3 Kara Terminali, Genel İnşaat İşleri
(Sangaçal, Bakû, Azerbaycan)
Kashagan Ham Petrol Sahaları
Genel Müteahhit İşleri
(Kaşagan, Kazakistan)
33.762.037
27.000.000
adamsaat
adamsaat
SAMIR Rafinerisi Yenileme
Projesi
(Muhammediye, Fas)
Galkynysh Doğalgaz Sahası
Geliştirme Projesi
(Güney Yoloten, Mary, Türkmenistan)
COP/WC Deniz Platformu
Projesi
(Bakû, Azerbaycan)
25.000.000
23.000.000
20.600.000
adamsaat
adamsaat
adamsaat
Ma’aden Gübre Fabrikası Fosforik
Asit Tesisi
(Cubail, Suudi Arabistan)
Bakû Olimpiyat Stadı
Projesi
(Azerbaycan)
18.500.00
13.000.000
adamsaat
Bu sayılar ne anlama geliyor?
adamsaat
BTC Boru Hattı Ceyhan
Deniz Terminali Projesi
(Ceyhan, Türkiye)
Petrol Sahası Geliştirme
Projesi
(Rabigh, Suudi Arabistan)
Khurais Su Enjeksiyon Tesisleri
İnşaatı Projesi
(Kureyş, Suudi Arabistan)
12.000.000
10.000.000
8.000.000
adamsaat
adamsaat
adamsaat
Tekfen’in örneğin Azerbaycan’da elde ettiği 33,7
milyon adamsaatlik kazasızlık başarısı, 4.000 çalışanı olan bir şantiyede, yaklaşık 3 yıl boyunca iş
günü kaybı ile sonuçlanan hiçbir kaza yaşanmaması anlamına geliyor.
* Kaza: İş günü kaybı ile sonuçlanan kazalar
ULUSLARARASI ÖLÇEKTE BAŞARILI SONUÇLAR
Bir kuruluşun verileri de tek başına çok fazla
anlam ifade etmiyor. Verilerin sektör ortalamalarıyla karşılaştırılması da bir o kadar
önemli. Tekfen İnşaat’ın verileri, IPLOCA (International Pipeline and Offshore Contractors
Association - Uluslararası Boru Hattı ve Deniz
İşleri Müteahhitleri Birliği) ve OGP (International Association of Oil and Gas Producers
– Uluslararası Petrol ve Gaz Üreticileri Birliği) istatistikleriyle karşılaştırıldığında, SEÇ
performansının ne kadar başarılı olduğu çok
daha iyi anlaşılıyor.
SEÇ ile ilgili çalışmalar içindeki en önemli
nokta, kazaya yol açabilecek unsurların baştan tespit edilerek ortadan kaldırılması ve
kazanın daha olmadan önlenebilmesi. Kaza/
8
Olay raporlaması, özellikle de “kayba ramak
kala” (near miss) olarak adlandırılan her olayın raporlanması, analiz edilip kök nedeninin
araştırılması büyük önem taşıyor. Bu şekilde
muhtemel kazaya yol açabilecek bir unsurun
farkına varılıp engellenmesi mümkün olabiliyor. “Kaza geliyorum demez” sözünün tersine,
aslında çoğu kez bir kazanın geleceği çok önceden kendini belli ediyor.
Son 10 yılda Tekfen İnşaat’ta raporlanan kazaların temel nedenlerine bakıldığında, yanlış
iş yapım yöntemi, süpervizyon eksikliği, risk
yönetimi eksikliği, eğitim eksikliği, iletişim
eksikliği gibi yönetimsel ve kural ihlali, kişisel koruyucu malzeme kullanmama, güvensiz
davranışlar, dikkatsizlik, yorgunluk, acelecilik, deneyim/bilgi eksikliği gibi insan kaynaklı
faktörlerin ön plana çıktığı görülüyor.
7,4
7
6
5
4,87
4,84
4
5,22
5,11
4,4
2
0
0,76
1
2007
2008
0,98
2009
0,78
2010
SEÇ Eğitim Oranı
Linear (SEÇ Eğitim Oranı)
26
Sahaya girmeden önce her işçi, işe başlama,
adaptasyon ve oryantasyon eğitiminden geçiriliyor. Bu temel eğitimden sonra da çalışanlar,
işe özel eğitimlere tabi tutuluyorlar. Ayrıca
her sabah formen veya ekip başları, iş sahasının önünde o gün yapılacak işler, işin riskleri
ve alınması gereken önlemler hakkında 5-10
dakikalık bir eğitim veriyor. Kısaca, Tekfen
İnşaat’ta iş güvenliği eğitimine oldukça geniş
vakit ayrılıyor. 2013 yılında 53.724.000 adamsaatlik toplam çalışmanın 572.000 adamsaati
(%1,07) SEÇ eğitimlerine ayrılmış. Bu, sektör için çok yüksek bir rakam. SEÇ eğitimleri
ile kazalar arasındaki ters orantı, verilerden
açıkça görülüyor. Tekfen İnşaat’ta 2007-2013
yılları arasında SEÇ eğitim oranlarında artış
olurken, kaza oranlarının azalma eğiliminde
olduğu açıkça görülüyor.
3,06
3
1
Tekfen İnşaat’ın her projesinin tipik organizasyonunda, doğrudan proje müdürüne bağlı
bir SEÇ müdürü yer alıyor. Ayrıca yaklaşık her
50 çalışan için bir SEÇ personeli sahada görevlendiriliyor. Bugün itibariyle Tekfen İnşaat’ta
300 civarında kişi, SEÇ performansının daha
iyi olması için çalışıyor.
1,18
2011
1,02
2012
Kaza/Olay Oranı
Linear (Kaza/Olay Oranı)
1,06
2013
Tekfen İnşaat, SEÇ uygulamalarındaki başarısı nedeniyle bugüne kadar sayısız takdir yazısı
ve ödül kazandı. Üyesi olduğu İsviçre merkezli
IPLOCA tarafından 2000, 2005 ve 2007 yıllarında İş Sağlığı ve Güvenliği, 2004 yılında
ise Çevre kategorisinde ödüllendirilen Tekfen
İnşaat, 2003 yılında ise BP Helios “Sosyal Sorumluluk Ödülü”ne layık görüldü.
Toros Tarım, riskli sektörlerden biri sayılan gübre üretimini yüksek iş sağlığı ve güvenliği standartlarıyla sürdürüyor.
TOROS TARIM’DAN UZUN VADELİ HEDEFLER
Beril Yalçın: “Üretimi sürdürülebilir ve güvenli yapmak zorundayız”
Tekfen Grubu’nun çalışanlarına verdiği önem
çerçevesinde kurulduğu günden itibaren teknik emniyet konusuna ve işçilerin bu yöndeki
eğitimine önem veren Toros Tarım, 2010 yılında, IFA’nın verdiği “Green Leaf Award - Yeşil
Yaprak Ödülü”nü alma hedefi doğrultusunda
SEÇ organizasyonunu baştan aşağı yeniledi.
Dünyada kendi sektöründeki en iyi uygulamaları kendine örnek alan Toros Tarım, bu
kapsamda doğrudan genel müdüre bağlı bir
merkezden yönetilen ayrı bir SEÇ birimi oluşturarak, iş güvenliği ve çevre konusunda uzun
vadeli bir iş planını uygulamaya koydu. SEÇ
konusundaki hedef ve uygulamaların doğrudan doğruya Yönetim Kurulu Başkanı Esin
Mete tarafından tesis tesis dolaşılarak anlatılması, üst yönetimin bu konuya verdiği desteğin en açık göstergesiydi.
SEÇ ŞEFİ, TOROS TARIM MERKEZ
Oluşturulan prosedürler kapsamında üretim
tesislerinin temizliğinden iş kıyafetlerinin daha
güvenli olacak şekilde yenilenmesine; bireysel
koruyucu donanımların geliştirilmesinden çalışanlara ek eğitimler verilmesine; çalışma programlarının yeni prosedürlere bağlanmasından
raporlama sisteminin geliştirilmesine birçok
başlıkta yürütülen SEÇ çalışmaları, elde edilen
sonuçlar itibariyle de sürekli değerlendirmeye
tabi tutuluyor. Kayıp zamanlı kazalarla değerlendirilen iş güvenliği istatistiklerinde günden
güne sağlanan iyileşme, tüm bu çabaların karşılığının alınmaya başladığını gösteriyor.
Her şirketin, SEÇ yolculuğunda, geçmesi gereken aşamalar var. Biz şu anda kendimizi uyanıştan geçmiş, bilinçlenme evresinde görüyoruz. Bu konuda ileri aşamalardaki şirketlerin SEÇ uygulamalarını yakından izleyerek,
eğitim ve konferanslara katılarak, örnek fabrikaları ziyaret ederek, Tekfen İnşaat gibi bu konuda çok deneyimli
kardeş şirketimizin deneyimlerinden yararlanarak, bu alanda somut ilerlemeler elde ediyoruz.
Biz Toros Tarım olarak iş sağlığı ve güvenliğini ve çevre konularını, birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak değerlendiriyoruz. Türkiye’de 1,5 milyon işyerinin içinde risk grubu yüksek 800 tane üst seviyeli kuruluş varsa, bunlardan
3 tanesi bize ait. Üstelik tek işimiz gübre değil; terminalcilik faaliyetimiz de var. Uymamız gereken uluslararası
yükümlülüklerimiz var. Dolayısıyla bilinç seviyemizin, donanımımızın ve kadromuzun da buna göre olması lazım.
Biz 2010 yılı içinde Toros olarak bir aydınlanma ve uyanış evresinden geçtik. Teknik emniyet, yaklaşık 30 yıldır
bizde mevcut olan bir bölümdü. Toros, Tekfen kültüründen dolayı, bu konuda zaten hiçbir zaman sıfır noktasında
değildi. Ancak 2009 yılında CEO’muz Sn. Esin Mete’nin de katıldığı, Uluslararası Gübre Üreticileri Birliği (IFA)
çatısı altında Bahreyn’de düzenlenen Güvenlik Zirvesi, bizim için bir uyanış oldu. O tarihte, dünyadaki en ileri
uygulamaları da gördükten sonra, IFA’nın verdiği Green Leaf Award - Yeşil Yaprak Ödülü’nü alma hedefini benimsedik. Yeşil Yaprak Ödülü, SEÇ alanında değişim yaratabilenlere verilen bir ödül. Jüri üyeleri, dünyanın her
tarafından, konunun uzmanı olan kişilerden seçiliyor. Ödülün anlamı: “Siz bu değişimi yapabildiniz ve başarıya
ulaştınız; örnek bir fabrikasınız.”
Kendimize koyduğumuz hedef buydu. O tarihten beri, IFA’nın iş güvenliği ve çevre istatistikleri ile karşılaştırmalı olarak, global ölçekteki yerimizi sürekli değerlendirmeye tabi tutuyoruz. Toros olarak, kendi standartlarımızı
oluşturuyoruz. Bugün, ileriye dönük olarak yaptığımız ve yapmak istediğimiz şey, sürekli yeni gelişmeleri ve uygulamaları hayata geçirebilmek. Bunun için üst yönetimin tam desteği şart. Bir üretim ortamı içinde SEÇ kriterlerini
tüm yönetime benimsetmek dünyanın hiçbir yerinde kolay değil, çünkü onların görevi üretimi durdurmamak, kapasiteyi maksimum kullanmak ve sevkiyatı zamanında yerine getirmek. Biz de diyoruz ki, sizin bir göreviniz daha
var: Üretimi sürdürülebilir ve güvenli yapmak. Çünkü bizim sadece zaman, pazar, üretim kriterlerimiz yok. Aynı
zamanda güvenli iş ortamında üretim yapma zorunluluğumuz var.
Aytaç Batıbay: “SEÇ’e yapılan her yatırım doğrudur”
SEÇ ŞEFİ, TOROS TARIM CEYHAN İŞLETMESİ
Avrupalılar tabii bizden çok daha önce başladılar SEÇ konusuna eğilmeye. Bu işin temelinde Sanayi Devrimi
var. O zaman ilk çıkarılan yasalardan biri, çocukların fabrikada çalıştırılmaması. O zamanki çalışma şartları çok
ağırdı. Çocuklar bile 16-17 saat çalışıyorlardı. Çoğunun ayağında ayakkabı bile yoktu. Ama geliştire geliştire
bugünkü standartları yakaladılar. Çünkü bu işe yatırım yapıyorlar. Uzun vadede bizde de çok şey değişecek. Bu
yüzden SEÇ’e yapılan her yatırım doğrudur.
27
28
DOSYA
GEMILERIN BOŞ BIRAKMADIĞI BIR ARI KOVANI
Toros
Terminali
ESRA TÜZGİRAY KILIÇ
Adana’da kıdem ödül töreni bizim için senenin en güzel ritüellerinden biri. Her sene en yoğun aylardan
biri olan haziran ayındaki bu etkinlik, bizim için bir günlük kaçış oluyor. Artık suyu mu, havası mı,
güler yüzlü insanı mı, yoksa bunların hepsi midir bilinmez, bir şekilde bu kaçamak bize çok iyi geliyor.
Bu sene sebeb-i ziyaretimize bir konunun daha eklenmesiyle, aynı ekip Adana’ya bir gün önce gittik.
Nedenimiz ise, T-Bülten’in 27. sayısında işleyeceğimiz Ceyhan Terminali idi. Görüşmelerimizi her ne
kadar püfür püfür deniz kenarında yapsak da, gölgede 39, güneşte ise 45 derece olan Adana’nın sıcağından biz de nasibimizi aldık.
İskele denildiğinde aklıma ilk, gemilerin uğrayıp yüklerini boşalttığı yer gelirdi. Ceyhan Terminali’ne
yaptığımız bu ziyaret ise bu bilginin kısmen doğru, ancak yetersiz olduğunu anlamam açısından büyük
önem taşıyor. Evet gemiler geliyor, evet yüklerini boşaltıp gidiyorlar, ama bu kadar mı? Kesinlikle hayır!.. Toros Terminal, bu gemilere “elleçleme”, yani yükleme veya boşaltma hizmeti veriyor, o kadar ki
sadece Ceyhan’da 2013 yılında elleçlenen miktar 5,5 milyon ton. 1981 yılında üretim tesisiyle beraber
inşa edilen ilk iskelenin üzerinden çok sular akmış. Şu anda birbirinden bağımsız iki iskele üzerinde 8
ayrı gemi için yanaşma platformları ve 1 adet Ro-Ro iskelesi bulunuyor. Toros, kendi yükü haricinde
müşterilerine her türlü genel kargodan proje yüklerine, akaryakıt ve petrolden çeşitli sıvı kimyasallara,
dökme tahıldan yem hammaddelerine, kömürden petrokoka kadar çok çeşitli ürün grubunda tahliye,
yükleme ve depolama hizmeti sunuyor. Dilerseniz gerisini Toros Terminali’nin genç, dinamik ve güler
yüzlü ekibinden dinleyin. Bizden şimdilik bu kadar.
29
DOSYA
AYDIN ERDEMİR (TERMİNAL PAZARLAMA GENEL MÜDÜR
YARDIMCISI)
g
Topraktan denize...
Toros Tarım Terminalcilik Faaliyetlerinden Sorumlu Genel
Müdür Yardımcısı Aydın Erdemir, aslen jeofizik mühendisi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan kısa bir süre sonra
limanlarla tanışan Erdemir, Ceyhan Terminali’nin yanı sıra Türkiye’deki limancılık sektörüne ilişkin de önemli bilgiler veriyor:
1984 yılında mezun olduktan sonra Çukurova Grubu’nda çalışırken limanlarla tanıştım. O dönemde uluslararası ticaretin
çok geliştiğini gördüm ve İngiltere’de konu üzerine yüksek lisans
yaptım. 8 yıla yakın İngiltere’de kaldım. Akademik kariyerin yanında çalışmaya devam ettim. Bu dönemde gelişmiş ülkelerdeki
limancılık altyapısını görme fırsatım oldu. 1998 yılında, terminalcilik faaliyetinin ayrı bir birim haline geldiği sırada Tekfen
ailesine katıldım.
Toros’ta Genel Müdür Yardımcısı olduğum bölüm, gübre ve
tarım ürünlerinin dışındaki faaliyetlerle ilgileniyor. Bu kapsamda
akaryakıt istasyonları işletmeciliği (mola tesisleri) ve limancılık
faaliyetlerimiz var. 1998 yılında yaklaşık 2 milyon ton yük elleçlerken bugün, 2005 yılında kamudan alınan gübre tesislerimizin
bulunduğu Toros Samsun limanı hariç, Ceyhan’da 6 milyon tona
ulaştık. Tabii ona göre de kadro kurduk. Artık kendi alanlarında
uzman, deneyimli arkadaşlara sahibiz. Aynı zamanda bir okul
gibiyiz. Birçok farklı ürünü limanımızda elleçlediğimiz için, bu
konulardaki yöneticilerimizi de kendimiz yetiştiriyoruz. Bugün
kadromuzdaki birçok arkadaş, Türkiye limancılığında geleceğin
yönetici adaylarıdır.
Türkiye’nin en büyük kömür limanı
Limancılık, sadece gemiyi boşaltmak ve yüklemekten ibaret
değildir; ürünlerin geçici olarak o limanda en iyi şartlarda bekletilmesini de içerir. Bu bir tahıl veya yem maddesiyse, sağlıklı
ve kaliteli şartlarda depolanması, akaryakıt ürünü ise akaryakıt
tanklarında depolanması gerekir. Biz de, ürünün niteliğine göre
çeşitli depolama hizmetleri veriyoruz. Bir nevi otel hizmeti. Burası,
Türkiye’nin en büyük kömür limanı. Şu anda Ceyhan limanında
500 dönüme yakın alan, kömür firmalarına tahsis edilmiş durumda. Türkiye’nin bir arada bulunan en büyük kapalı ve açık antrepo sahalarına sahip olduğumuz Ceyhan’da, minimum 2,5 milyon
ton, sezona göre 4,5-5 milyon tona çıkan kömür hareketi var.
30
“Önemli bir marka olduk!”
Türkiye’de limancılık sektörünün bu kadar önemli hale gelmesi, dünya ticaretinin gelişmesi, aynı zamanda Türkiye’nin
de ithalat ve ihracat açısından büyümesiyle ilgilidir. Çünkü limanlar, bir ülkenin dış ticaretinin yapıldığı noktalardır. Dünya
ulaştırma sektörü, neredeyse toplam hizmet sektörünün yüzde
25’ine ulaştı. Türkiye’de zamanında 100 milyon dolar değerinde
ithalat ve ihracat yapılırken, bugün 400 milyar dolardan bahsediyoruz. 2023 yılında ise Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat yapma hedefi var. Türkiye’nin toplam dış ticaretinin 1,2 trilyon dolar
olacağını tahmin ediyoruz. Peki bu ticaret nereden geçecek? Limanlardan tabii. Çünkü Türkiye’de, dünyada olduğu gibi, ithalat
ve ihracata konu olan malların yüzde 85’i deniz yoluyla taşınıyor.
Türkiye’de şu anda kurulu limancılık kapasitesinin bu büyümeye paralel olarak sürekli kendini büyütmesi, yeni limanların
kurulması gerekiyor ki zaten bununla ilgili çalışmalar var. Bugün
Türkiye’deki limanlarda 390 milyon ton yük elleçleniyor. Akdeniz
havzası, halihazırda Türkiye’deki toplam yük hareketinin yüzde
45-46’sına sahip. Aslında bizim limanımız başlangıçta tamamen
fabrikamızın kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla kuruldu. Fakat
bulunduğumuz noktada limancılığa talep artınca, 1990’lı yıllarda Bakanlık, bölgedeki özel limanlara da üçüncü şahıslara hizmet verme yetkisi verdi. Böylece 1990’ların ikinci yarısından itibaren limanımız büyüdü. Bugün dökme yükte, piyasaya hizmet
veren limanlar olarak baktığımızda, Türkiye’de ilk 5’e giriyoruz.
Türkiye’de özel sektör limancılığına ilk başlayanlardan biriyiz. Kalite ve verilen hizmetler açısından önemli bir marka olduk. Bu da,
önümüzde çok daha büyük bir gelişim alanı olduğunu gösteriyor.
“Fırsatlar ve rekabet artacak”
Talebi önceden iyi okuyarak zamanında yatırımları yapmamız gerekiyor. Çünkü bir iskele yapmak 2,5-3 yıl sürüyor. Bu nedenle biz de beklentilere dönük olarak yeni yatırımlar ve kapasite artışlarında bulunmaktayız. Bu çerçevede yüksek kapasiteli
yeni vinç alımları, antrepo sahalarının büyütülmesi ve iskelenin
güçlendirilmesi gibi çalışmaları çok yakın bir zamanda hayata
geçirmeyi hedefliyoruz. Şüphesiz ki Türkiye’nin büyümesiyle
daha da fazla limana ihtiyaç olacaktır. Bundan dolayı rekabetin
daha da büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Yabancı liman işletmecilerinin de Türkiye’ye gelip yeni ortaklıklar yaptıklarını görüyoruz. Gelecekte dünyada limancılıkta söz sahibi olan ve bizimle
kurumsal açıdan uyuşan liman firmalarıyla çeşitli işbirlikleri ve
ortaklıklar yapılabilir.
g
SAİP ONURHAN KADIOĞLU (TERMİNAL MÜDÜRÜ)
Hem limancı, hem kimya mühendisi
Saip Onurhan Kadıoğlu, Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra mühendislik yönetimi alanında yüksek lisans eğitimi almış. 2008 Haziran’ında
Toros ailesine katılan Kadıoğlu, Eğitim Takviye Mühendisi olarak
çalışmaya başladığı Ceyhan Deniz Terminali’nde 2010 yılında İskele Şefi, 2014’te de Terminal Müdürü görevlerini üstlenmiş:
Terminalcilik benim burada öğrendiğim bir faaliyet. Hiç bilmediğim bir sektördü. İlk geldiğimde bir süre bocaladım tabii,
ama Toros çok büyük bir okuldur ve dışarıda ne okumuş olursanız olun, burada öğrenecekleriniz çok önemlidir.
Ben kimya mühendisliğinin kimyasından çok mühendisliğini
sevmişimdir. Diğer mühendisliklerle kıyasladığınızda biraz daha
işletmecilik tarafı ağırdır. O açıdan çok büyük bir sıkıntı olmadı
başka bir alanda çalışmak. Bulunduğum pozisyonda mühendislik yapıyorum, çünkü asıl işimiz planlamak, organize etmek, hesaplayıp kitaba dökmek, daha sonra bunları geliştirmek… Ama
bir yandan kimya ile de ilgiliyiz, çünkü elleçlediğimiz ürünlerin
çoğu kimyevi ürün. Kimya mühendisliğinden gelen bilgileri de
burada o şekilde kullanma şansım oldu. Bir kimyevi gübre üretim tesisinde, limancılık operasyonunun başındayım. Bu benim
için çok güzel. Hem limancıyım, hem kimya mühendisiyim. Beni
böyle bir pozisyona layık görmeleri de ayrı bir gurur benim için.
Çok amaçlı terminalcilik hizmeti
Ceyhan Deniz Terminali, 1981 yılında kurulmuş olup, ilk iskelemiz üretim tesisiyle beraber inşa edilmiş. Daha sonra akaryakıt tankları yapılarak transit akaryakıt operasyonuna başlanmış. 1990’lı yıllarda yeni iskelenin yapılması ile beraber, daha
çok üçüncü şahıslara hizmet edebilme kapasitemiz yaratılmış.
Terminalcilikte amacımız, Toros Tarım’ın haricinde üçüncü
şahıslara da kaliteli hizmet sunabilmek. Üretimden tamamen
farklı, hizmet sektöründeyiz. Müşterimiz bir gemi kiralamıştır,
ya yük boşaltacak ya da yük yükleyecektir ve bunun için liman
arıyordur. Bizimle bağlantıya geçer. Terminal pazarlama birimi-
miz müşteri görüşmelerini ve fiyatlandırmalarını yapar. Daha
sonra müşteriye “elleçleme” dediğimiz yükleme veya boşaltma
hizmetlerini veririz. Örneğin kömür için müşteriye bir saha tahsis ederiz, orada kendileri için gerekli operasyonları yapmalarına izin veririz. Firmalar, eleme, paketleme gibi işlemleri kendi
adlarına yaparlar. Bizim antrepolarımız, gümrüklü sahalarımız
da var. Baktığınız zaman, bir müşterinin isteyebileceği her türlü
hizmeti biz burada paket halinde sunabiliyoruz. Geçtiğimiz sene
yaklaşık 6 milyon ton elleçleme yaptık. Ağırlıklı kömür olmak
üzere, akaryakıt, gübre, tahıl gibi çok geniş bir yelpazede katı ya
da sıvı dökme ürün için hizmet verebiliyoruz. İki tane iskelemiz
var. 8 gemi + 1 Ro-Ro yanaşma platformumuz var.
Bulunduğumuz bölge bu iş için çok elverişli. Doğu Anadolu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin denize ulaştığı noktadayız.
Hinterlandımızda İç Anadolu Bölgesi var. Irak ve Suriye’ye yakın
olmamız transit yükler açısından da bize bir avantaj sağlıyor.
Özellikle üçüncü şahıslara verilen terminalcilik hizmetleri alanında lider konumdakilerden bir tanesiyiz.
İşi büyüklerimizden öğrendik
Ben, bahsettiğim tüm bu operasyonlardan sorumluyum. Tabii
iskele, terminal, akaryakıt operasyonları için ayrı ayrı ekiplerimiz
var. Onların koordinasyonunu sağlamak da benim görevim. Bununla birlikte yeni yatırımların araştırılması, bütçe takibi, en iyi
hizmeti nasıl sunabiliriz çalışmaları, terminal pazarlama ekibiyle görüşmeler… Birçok bakanlıkla, Gümrük ve Liman Başkanlığı
gibi kuruluşlarla bire bir bağlantı halindeyiz. O yüzden mevzuatı
çok ciddi takip etmemiz gerekiyor. Konumuzla ilgili yasal düzenlemelere ve uluslararası regülasyonlara uygun hareket ediyoruz.
Fabrika Genel Müdür Yardımcımız Ertem (Arslantay) Bey, eski
Terminal Müdürüdür. Kıdem olarak hepimiz çok yeniyiz aslında, ama Ertem Bey işletmemizin en eski çalışanlarından biridir.
Biz ondan öğrendik bu işi. Kısa zamanda çok şey öğrenmemizin
en önemli nedeni kendisidir. Bizim hem ürün bazlı müşterilerimiz var, hem de her bir gemi bizim için ayrı bir müşteri, çünkü
onlar da bizden bazı hizmetler alıyorlar. Bu nedenle hemen her
ülkeden denizcilerle ve farklı hizmet kollarındaki müşterilerle
irtibat halindeyiz.
31
DOSYA
g
ADNAN AY (BAKIM MÜDÜRÜ)
Mühendis bir aile
4 Nisan 1986’da Toros bünyesinde çalışmaya başlayan Adnan Ay aslen İskenderunlu. Uzun zaman fabrika bünyesindeki lojmanlarda yaşamışlarsa da, sonradan çocukların eğitimi için ailecek Adana’ya taşınmışlar. Kendisi İstanbul Teknik
Üniversitesi’nden mezun olan Ay’ın büyük oğlu da mühendislik
eğitimi görüyor:
Mekanik, Elektrik ve Bakım Planlama olarak üç şeflik halinde,
Ceyhan üretim tesisleri, terminal, TAYSEB, Ceyhan bölge deposu, benzin istasyonlarımız, Agripark ve İzmir Torbalı’da bulunan tahıl silolarımızın bakım, onarım veya teknik destek ihtiyaçlarına cevap vermek üzere çalışıyoruz. Ana sorumluluğumuz
Ceyhan işletmemizde bulunan üretim ve terminal tesislerinin
bakım ve onarımıdır.
Tecrübeli bir kadromuz var. Bakım bölümü olarak amacımız, personelimizin emniyetli bir çalışma ortamında, düzenli
bir bakım programına bağlı olarak, düşük maliyetli ve kaliteli,
iyi bir performansla işletmenin istediği hedef ve üretim miktarına erişmesini sağlamak. Ünitelerin arızalardan dolayı istenmeyen duruşlarına izin vermemek öncelikli hedefimiz. 2000
yılından beri etkin olarak Maximo adlı bir bakım programı ile
çalışıyoruz. Sisteme, işletmemiz içindeki zamanla ilave edilenlerle birlikte 160 ünite için 4.254 yer ve 20.519 ekipman kayıtlı.
Bu programın bize çok faydası oldu. Daha planlı çalışmamıza
olanak sağladı.
Gerçekleştirdiğimiz bakım işlerinin yüzde 85’ini koruyucu
bakımlar oluşturuyor. Bir ekipmanın, istenmeyen duruşların
yaşanmaması için yapılan bakımlarına koruyucu bakım diyoruz. Her ünitenin, bir önceki yıl planlanan bir periyodik bakım
32
duruşu vardır ve bu sayede etkin koruyucu bakım yapılarak, istenmeyen arızaların oluşturduğu zaman kayıpları büyük ölçüde
önlenmiş olur.
Bu hikâyede çok ders var
Yaşadığımız ender arızalardan biriydi. Bizim fabrikada iki
tane trafo vardır. Sadece birinin çalışması yeterlidir aslında. Ana
trafo birden arızalandı ve biz onu nasıl onarırız diye düşünürken
diğeri de arıza yaptı. Fabrikanın elektriği kesiliverdi. Taş devri!
Bunlar, kolay bulunmayan özel trafolar. Tabii hemen trafo arayışına girdik. Aslında çok yardımsever bir toplumuz. Böyle bir
durumla karşılaştığınızda, herkes herkesi arıyor. Ne, nereden
çıkar belli olmaz. Hemen yanımızda BOTAŞ var mesela. Onlara
sorduk. Onda yoksa, belki o birilerini arar. Böylece zincirleme bir
yardım arayışı doğuyor.
En sonunda İskenderun, Sarıseki fabrikasında bizim ihtiyacımızı karşılayan bir trafo bulduk. Uzun zamandır kullanmadıkları, çalışıp çalışmadığından bile emin olmadıkları bir trafo.
Koskoca bir şey. O zamanlar Bakım Müdürümüz olan Mesut
Bey, trafoyu gördü ve getirilmesi kararlaştırıldı. Trafonun oradan buraya getirilmesi, Karayolları’ndan özel izinlerle olabildi
ancak. Buraya getirilip çalıştırılması bizim üç günümüzü aldı.
Üç gün boyunca neredeyse hiç uyumadık. İş bittikten sonra
İskenderun’a gitmek istedim, ama kendimi çok yorgun hissediyordum. Fakat lojmana gidip de duş alınca, aa çok iyiyim! Kendime güvendim, arabaya atladım ve İskenderun’a yola çıktım.
Biraz sonra birden direksiyon başında uyuduğumu fark ettim.
Dehşete kapıldım tabii. Arabayı hemen kenara çekip uyudum.
Böyle yorgunlukların ardından ani gelen enerjiye kanmamak gerektiğini, daha acı bir şekilde sonuçlanmadan, yıllar önce genç
bir mühendis olarak öğrenmiş oldum.
g
MEHMET PUSAT (SIVI TERMİNAL ŞEFİ)
“Standartlarımız çok yüksek”
Aslen Kahramanmaraşlı olan Mehmet Pusat, 2003 Mart ayında Toros Tarım Ceyhan Deniz Terminali’nde çalışmaya başlamış. Pusat, terminalde Sıvı Terminal Şefi olarak görev alıyor:
Sıvı Terminal Şefi, transit akaryakıtın elleçlemesinden sorumludur. Sıvı Terminal ünitesinin kendisine ait bir ekibi var.
Baş operatörümüz, saha operatörümüz, operatör arkadaşlarımız bulunuyor. Ekip olarak, iç piyasaya sokulmayan, yani yurtdışından gelip direkt yurtdışına sevkıyatı yapılan ürünleri boşaltıyor, muhafaza ediyor, sonra da tankerlere yükleyip yurtdışına
gönderiyoruz. Ya da karayoluyla yurtdışından gelen akaryakıtı
burada depoluyor, buradan da gemilere yüklüyoruz.
Tabii söz konusu olan akaryakıt olunca risk de var demektir. Gerekli her türlü önlemi alarak, tehlikeli bir maddeyle çalışmanın riskini minimuma indiriyoruz. Biz daha önce, akaryakıt
piyasasının belli başlı oyuncularından BP, Shell gibi şirketlerle
çalıştık. Bu gibi şirketler çok yüksek standartlara sahiptir. Onlarla çalışırken bizim standartlarımız da yükseldi. Bu firmalarla
yaptığımız sözleşmeler çerçevesinde, firmaların kendi uzmanları ile terminallerde eksik bir şey var mı, iyileştirilebilecek bir
nokta var mı diye bir çalışma yapıldı. Bu çalışmalar sonucunda,
biz de kendi standartlarımızı geliştirmiş olduk.
Bu işte insan faktörü, bizim en çok dikkat etmemiz gereken
hususlardan biri. Neticede tanker operasyonlarında da, terminal operasyonlarında da işlerimizi insanlarla yürütüyoruz. Bu
nedenle tecrübeli, işini bilen, bu işte yoğrulmuş, artık güvenimizi kazanmış insanlarla çalışmayı tercih ediyoruz. Buradaki tüm
arkadaşlarımız, bizim gibi zaman içerisinde kurum kültürünü
benimsemiş ve bu kültür çerçevesinde iş yapan arkadaşlarımızdır. Bu da bizim riskimizi azaltan bir diğer önemli faktör.
Adana’da kar!
Burada, biliyorsunuz, Akdeniz iklimi hâkim. Kar yağdığı ya da
don olduğu çok nadirdir. İşe ilk başladığım dönemde, Terminal
Vardiya Şefi olarak görev yaparken o kadar şiddetli kar yağdı ki,
gemi boşaltmasını durdurmak zorunda kaldık. Birkaç saatliğine
de olsa işimiz durdu. Şu anda Samsun’da görev yapan bir vardiya arkadaşımız vardı, Yusuf Alcı. “20 küsur yıldır burada çalışıyorum, ilk kez böyle bir şeye şahit oldum!” demişti.
g
HASAN SAYGILI (SIVI TERMİNAL BAŞ OPERATÖRÜ)
Kızılderili usulü haberleşme
15 yıllık bir Toros çalışanı olan Hasan Saygılı, Meslek Yüksekokulu mezunu. 10 ve 8 yaşında bir kız ve bir erkek çocuğu
olan Saygılı, sıvı yük terminalinde vana sorumlusu olarak
çalışıyor. Bu likitler yanıcı ve patlayıcı olduğundan kapsamlı
bir iş güvenliği ve yangın eğitiminden geçen Saygılı, bu konuda neredeyse bir İSG uzmanı kadar yetkin olduğundan sahip
olduğu bilgileri başkalarına da öğretiyor, uygulatıyor:
Eskiden telsiz olmadığında iskeleden tankere iletişim çok
zor olurdu. Öyle durumlarda arkadaşlar belli aralıklarla durur, mesajı Kızılderililer gibi bir ağızdan diğerine aktararak
bir baştan diğer başa iletirlerdi. Tabii şimdi zaman çok ilerledi. Böyle şeyleri hayal etmek dahi zor.
33
DOSYA
g
HALİL EVER (TERMİNAL VARDİYA SORUMLUSU)
“Çekirdekten yetiştik”
Halil Ever, Çukurova Üniversitesi Elektrik Teknikerliği Bölümü mezunu. Daha sonra sınıf öğretmenliği pedagoji eğitimi almış ve iki yıl İngilizce öğretmenliği yapmış. Ever, 2004 yılında
çalışmaya başladığı Ceyhan Deniz Terminali’nde, Terminal Vardiya Sorumlusu olarak görev yapıyor:
Toros’a 2004 yılında Sıvı Terminal’de Saha Operatörü olarak
girdim. Daha sonra tahıl, katı terminal ve iskelelerde çalıştım.
Dediler ki “Evrak konusunda gayet iyisin. Acentelerle, Liman
Başkanlığı ve resmi kurumlarla yürütülen görüşmeler için bir
elemana ihtiyacımız var.” Böylece 2007’den itibaren 5 yıl boyunca Terminal Müdürlüğü’nde teknik eleman olarak çalıştım. Bu
dönemde iş takibinin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. 2012
yılının Şubat ayında da Terminal Vardiya Sorumlusu oldum. Çıraklığını yaptığımız işin yavaş yavaş inceliklerini öğrendik. Sistemi, terminalin ünitelerini birebir görmeden, beraber çalıştığımız
kişilerle koordinasyonu sağlamaya çalışmak sağlıksız olurdu.
Çekirdekten yetişmek büyük avantaj.
“Çevreye çok önem veriyoruz”
Terminal Vardiya Sorumlusu, işe geldiğinde ilk olarak çevreyi kontrol eder, bir eksiklik olup olmadığına bakar, personeli
koordine eder, terminalde elleçlenen ürünleri ve sevkıyat raporlarını kontrol eder. Daha sonra limanda gemi varsa yapılacak
işlemleri ve gemiye giriş çıkışları takip eder, yükleme boşaltma
esnasında oluşabilecek aksaklıkları önceden tespit ederek gerekli önlemleri alır. Anlaşma gereği bir geminin yükleme/boşaltma
34
işinin 36 saatte bitmesi gerekli diyelim. Her vardiya sorumlusu,
vardiyasına geldiğinde tonaj kontrolünü yapar, bir gecikme var
ise neden kaynaklandığını tespit ederek çözüm arar ve işi en kısa
sürede tamamlayacak şekilde hareket eder. Bunu yaparken de
tahıl, sıvı ve katı terminal ünitelerinde girdi ve çıktı sevkıyatlarının, antrepolarda ne kadar mal olduğunun ve kantar çıkışlarının
takibini yapar.
Kıyı tesisi olduğumuz için, bir de deniz faktörümüz var. Öncelikle çevreye çok önem veriyoruz. Deniz temiz kalacak. Sahalarımız temiz olacak. Gemilerin tahmil ve tahliyesini SEÇ kuralları
ve kalite politikamıza göre yaparız. Toros’un kalite politikası gereği, müşterinin memnuniyetinden çalışanların sağlığına kadar,
her ayrıntıyı göz önünde bulundurarak yürütürüz operasyonları.
“Terminalcilik artık hayatımın bir parçası”
Ben işimi çok severek yapıyorum. Deniz de, gemiler de bana
keyif veriyor. Ben 2004 yılında girdim fabrikaya. Nasıl geçti bu
kadar yıl, hiç anlamadım. Bir heyecan, bir koşuşturma… Eve gittiğim zaman bile işi aklımdan çıkaramıyorum bazen. Acaba geminin durumu ne oldu diye merak ediyorum. Telefonla bilgi almaya çalışıyorum. Artık hayatımın değişmez bir parçası olmuş
terminalcilik benim.
Bir gemi, limanımıza girdiği andan itibaren, çıkana kadar bizim takibimizdedir. Gemi gelmeden önce tüm hazırlığının yapılmış olması gerekir. Geminin limanda kalacağı süre önceden
belli olduğu için, hazırlık aşaması çok önemli. Tabii kendi hammaddemiz ve gübremizin elleçlenmesi de çok önemli bizim için.
Acente ve gümrük kontrolü bittikten sonra gemiye çıkarız. Ambarlar açıldıktan sonra ürünü kontrol ederiz, laboratuvar personelini de çağırıp ürünün kalitesine bakarız, resimleriz.
g
GAMZE İNCE KADIOĞLU (TERMİNAL MÜHENDİSİ)
Terminale kadın eli...
Gamze İnce Kadıoğlu, İstanbul Üniversitesi Deniz Ulaştırma
İşletme Mühendisliği mezunu. Tekfen’e 2008 yılında katılmış.
2011 yılına kadar İstanbul’da çalışan Kadıoğlu, evlendikten sonra Ceyhan’a gelmiş. Şimdi Terminal Mühendisi olarak çalışıyor.
Ailemizde bir denizci daha var. Ağabeyim gemi makineleri işletme mühendisi. Mezun olduğum bölüm her ne kadar yeni bilinmeye başlasa da, şirketimiz terminalcilik alanında üniversite
eğitimi almış kişileri tercih ediyor. Toros’ta şu anda dört deniz
ulaştırma işletme mühendisi var. İki arkadaşımız merkezde, ben
ve Ahmet (Doğan) Bey de Ceyhan’dayız. Aslında limanda bir kadın olarak çalışmak cazip değilmiş gibi görünüyordu dışarıdan
bakınca, ama işin içine girdikten sonra gerçekten limanda olmam
gerektiğini anladım. Mezun olurken limanda çalışmayı seçen çok
az arkadaşım vardı. Şimdi ise doğru yaptığımı düşünüyorum gerçekten. Bir zorluk çekmenin aksine, oldukça rahatım diyebilirim.
Tüm çalışma arkadaşlarım son derece saygılılar. Yaşça da genelde birbirine yakın herkes burada. Daha kolay iletişim kuruyoruz.
“SEÇ standartlarımız yüksek”
Ben pazarlama birimine bağlı olarak çalışıyorum. Hizmet
sektöründe olduğumuz için, başından sonuna kadar müşterinin
memnuniyetini sağlamak zorundayız. Müşterinin sorduğu her
soruyu cevaplamak ve limanla müşteri arasındaki koordinasyonu sağlamakla yükümlüyüz.
Toros’un bu konuda standartları oldukça yüksek. Özellikle
Sağlık-Emniyet-Çevre konusu üzerinde titizlikle duruyoruz. Gelen müşterilere, Toros’la çalışmaları halinde şartların ne olacağını anlatıyoruz. Bizim standartlarımız yüksek. Olması gereken
de bu. Müşterilerimizin örneğin güvenlik konusunda, içeriye girişte bile sıkı denetim yapılmasından ne kadar memnun olduklarını biliyorum.
“Tekfen markası gücünü hissettiriyor”
Yaptığımız daha çok kurumsal satış-pazarlama. Müşteri
portföylerine bakıyoruz, rakip limanlara gelen ürünlere bakıyoruz. Bunların hangisi bizde elleçlenebilir diye bakıyor, buna göre
de ziyaretler yapıyoruz. Elbette kendi gelen müşterilerimiz de
oluyor. Hinterlandımız içerisinde olan müşterilerimiz gelip bizi
buluyor.
Müşterilerimiz Tekfen’in adını duyduklarında, karşılarında
gerçekten güçlü bir marka olduğunu biliyorlar. Petrol endüstrisi ile yakın ilişkilerimiz olduğu için, özellikle yurtdışı bağlantılı
firmalar Tekfen ismine ayrı bir güven duyuyorlar. Ürün buraya
geldiği zaman, müşteri biliyor ki ürünü güvende ve hiçbir sıkıntı
yaşamayacak. Toros gelen her ürünü kendi malıymış gibi sahipleniyor.
35
DOSYA
g
ADEM DEMİR (BANT – SAHA – G. VİNÇ OPERATÖRÜ)
“Çiftçiydik, terminalci olduk”
Adem Demir, Adana’nın Yumurtalık ilçesinde doğup deniz
kenarında büyüdüğü için, limancılık kendisi için doğal bir meslek seçimi olmuş:
1989 yılından beri burada çalışıyorum. Bu çevrenin insanı olduğumuzdan, Toros’u zaten biliyoruz. Aynı zamanda çiftçiyiz ve
Toros’un gübrelerini de kullanıyoruz. Şu anda eski iskelede vardiya sorumlusu olarak çalışıyorum. Önce İskele-4’te bant yolu
sorumlusu olarak başladım çalışmaya. 17 yıl burada çalıştıktan
sonra İskele-1’e geçtim.
Bizim iskelemizde, diğer iskeleden farklı olarak, hem petrol
hem hammadde gemilerini boşaltıyoruz. Katı boşaltmalarda,
büyük iskelede olduğu gibi, iki tane vincimiz var. 25 yılda tabii limancılıkta çok şey değişti. Öncelikle çevre konusu oldukça
öne çıktı. Zaman içinde yeni şeyler öğrendik, yeni duyarlılıklar
oluştu. Her şeyden önce bilinç düzeyi çok arttı. İskelemizde kimyasal maddelerle uğraştığımız için denizi kirletecek hiçbir risk
almamaya maksimum özen göstererek çalışıyoruz. Bunlar için
gerekli tüm eğitimleri almış olarak hareket ediyoruz.
Düştü, düştü denize telsiz düştü!
Terminalcilik güzel bir iş gerçekten. Bütün arkadaşlar işini severek yapıyor. Her gemi bize yeni bir heyecan veriyor. Her gemi
farklı bir ülkeden geldiği için farklı insanlarla görüşüyoruz, farklı
kültürlerle tanışıyoruz ve bundan keyif alıyoruz.
Bu 25 yılda neler olmadı ki! Şimdi çok önemsizmiş gibi gelebilir, ama bir keresinde telsizi denize düşürdüm. Onu çıkarmak için dalgıç getirmemiz gerekti, ama dalgıç dahi bulamadı.
Telsizler o zamanlar İçişleri Bakanlığı’nın özel izniyle kullanılabiliyordu ve çok katı kurallara tabiydi. Bu yüzden, telsizi nasıl
düşürdüğüme dair savunma yazmak zorunda kaldım.
g
AHMET MAZMAN (KATI TERMİNAL VE TAHIL MÜHENDİSİ)
“Ziraat mühendisliği, bitki doktorluğudur”
Ziraat mühendisi olan Ahmet Mazman, 8 yıldır Toros bünyesinde çalışıyor. İzmir Torbalı’da bulunan tahıl silolarında
aldığı görevle Tekfen ailesine katılan Mazman, burada yaklaşık 4 yıl çalıştıktan sonra Adana’ya gelerek önce Agripark’ta
çalışmış, ardından da Ceyhan Deniz Terminali’nde Katı Terminal ve Tahıl Mühendisliği görevine gelmiş:
Ziraat mühendisliği çok kapsamlı bir meslek. Bir nevi
bitki doktorluğu. Bitki koruma, bahçe bitkileri, tarla bitkileri
gibi alt dalları var. Bu dalların içinde de farklı uzmanlaşma
alanları var. Mesela ben, bitki korumacıyım. Bitki korumanın
altında depolama önemli bir yer tutuyor. Örneğin tarladan
domates aldınız, depoya koydunuz, ama iş orada bitmiyor.
Ziraat mühendisi, onu depoda da korumak zorunda. Ürünün
yapısı ve kalitesi dışında haşere, bakteri, mantar gibi hastalık
ve zararlılar da ürünün depoda bozulmasına neden olabilir.
Bunların önlemini almanız gerekir. O nedenle bizim işimiz
depoda da devam eder.
Depolarımızda soya fasulyesi, mısır, buğday, ayçiçeği ve
genelde bu ürünlerden elde edilen küspeler depolanıyor.
Ürünlerin kamyona yüklenmesi için gerekli çalışmalar da
bizim tarafımızdan yapılıyor. Aldığımız ürünü aynı şekilde
teslim etmek bizim sorumluluğumuz.
Ürünler çeşidine ve şartlara bağlı olarak belli sürelerde
depolarda bekler. Ürünün bu süre zarfında bozulmaması,
böceklenmemesi gerekiyor. Sürekli kontrol isteyen bir iş. Bir
ziraat mühendisi olarak benim yaptığım asıl iş de budur.
36
g
AHMET DOĞAN (İSKELE YARDIMCI MÜHENDİSİ)
Kıyıda bir kaptan
Ahmet Doğan’ın asıl mesleği uzakyol kaptanlığı ve 2008 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 5,5
yıl boyunca denizlerde çalışmış. Toros’a henüz 6-7 ay önce katılan Doğan, kaptanlık yaptığı yıllarda gezdiği ülkeleri saymakla
bitiremiyor: Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Güney Afrika, Gürcistan, Ukrayna, Rusya, İtalya, Fransa, Suriye, Suudi Arabistan,
Libya, Endonezya, Filipinler… Tüm bu ülkeler, sadece aklına ilk
gelenler:
Aslında bu kadar çok yere gitmek, oraları doya doya gördüm
anlamına gelmiyor. 30 günlük yolculuğun sonunda bir yere varıyorsunuz, ama teknoloji o kadar gelişmiş ki, 18 saatte 175 bin
ton yükü geminize yüklüyorlar. Zaten yükleme operasyonu sırasında da sorumluluklarınız var gemide. O yüzden çok da gezip
göremiyorsunuz dilediğinizce. Yine gezdik, ama bazı yerler rüyaymış gibi geliyor, pek hatırlayamıyorum bile diyebilirim.
İş başvurusu yaptığımda ilk görüştüğüm kişi, şu anda Terminal Müdürümüz olan Onurhan Bey’di. O zaman İskele Şefiydi.
Uzakyol kaptanı olarak bu işle ilgili bazı çekincelerim vardı. Bir
masabaşı işte çalışmayı istemiyordum çünkü. Bu endişelerimi
ilettiğimde, “Emin ol, buraya geldiğinde hiç öyle hissetmeyeceksin. Çünkü burada her gün yeni bir ortamla karşılaşacaksın. Her
gün gemiler değişecek, gemilerde muhatap olduğun insanlar değişecek ve işler hiçbir zaman rutine binmeyecek,” demişti. Ben
de ona güvenerek geldim terminale. Kısa zamanda haklı olduğunu gördüm. İşin bir evrak kısmı var, bir de dışarıdaki ekipmanların bakım-tutum işleri var. Öyle ki, gün içerisinde bazen ofise
gelip e-maillerime bile bakamadığım oluyor.
Gelecek olan gemilerin, gelmeden önce halledilmesi gereken
evrak işleri varsa, onlarla ilgili iskele mühendisi arkadaşla koor-
dineli çalışarak iş paylaşımı yapıyoruz. Gelecek gemilerin hangi iskeleye, ne zaman yanaşacağına dair programlar yapılıyor.
Farklı tür yükler, farklı tür hazırlıklar gerektiriyor. Gemiye ilk
çıkan, ben buradaysam, ben olurum. Gemiden iki personel, gemi
kaptanı ve limandan görevli olarak biz, emniyet kontrol listelerini hazırlarız. Tahliye veya yükleme yapılacaksa, ilgili departmanlardan tüm sistemin hazır olduğunun teyidini alır, tahliyenin başlamasına izin veririz. Gemi giderken de tüm işlemlerin
bittiğine dair gerekli evrakların hazırlanması, yük miktarının
hesaplanması, zaman çizelgesinin hazırlanması ve gemi kalkarken gerekli evrakların hazırlanıp imzalanması konularında
sorumluluğum var.
“Karşı tarafı da anlamak lazım”
Farklı gemiler, farklı kaptanlar, farklı kültürlerden gelen farklı insanlar... Bazen İngilizce ile dahi anlaşamadığınız durumlar
oluyor. Kilitlenip kalıyorsunuz. Ama genelde hep aynı konular
konuşulduğu için, bir şekilde anlaşıyorsunuz. En çok sıkıntıyı,
genellikle yük miktarını hesaplarken yaşarız. Her kaptan, geminin taşıdığı yükü beyan eden evrakta ne yazıyorsa, onu getirdiğini iddia eder. Bizim burada geminin ne kadar yük getirdiğini
hesaplayabildiğimiz iki yöntem var. “Kantar” dediğimiz tartım
yöntemi ve “draft survey” dediğimiz, gemilerin denizin altında
kalan kısmından hesaplama yöntemi. Draft, hacim hesabı olduğu için biraz yoruma dayalı oluyor. İki taraf farklı yorumlar ise,
arada mutabakat sağlanamayabiliyor.
Aslında benim burada olma nedenim kaptanlık tecrübem.
Gemideki insanları da anlamak lazım. Biz burada karada çalışıyoruz, bu işi biliyoruz, ama karşı taraf ne düşünüyor? Buraya
geldiğinde neye ihtiyacı oluyor, ne hissediyor? Terminal yönetimi bunları anlamak istediği için, az da olsa denizde tecrübesi
olan birini istemişler. Ben de o vesileyle geldim.
37
DOSYA
g
ERTAN ÖZCAN (İSKELE BAKIMCI)
“İlk yirmi yıl nasıl geçti anlamadım”
Ertan Özcan, 1989 yılında, henüz 24 yaşındayken Toros
Terminal’e işçi olarak girmiş. 25 yıllık Toros geçmişinde 16 ay
kadar Samsun işletmesinde de çalışan Özcan’ın endüstri mühendisi olan büyük kızı, 6 ay önce Ceyhan üretim tesisinde işbaşı
yapmış:
İlk geldiğim yıllarda, şu anda Genel Müdür Muavinimiz olan
Ertem Arslantay Bey bana çalışma şartlarını anlattı, ben de kabul ettim ve normal bir işçi olarak çalışmaya başladım. Ama aileden gelen bir sanayi yönüm var. “Gerektiğinde seni bakımcı
olarak da, usta olarak da kullanabilirim,” demişti. Biz işe başladık. O zamanlar sadece terminal bölümü ve İskele-1 vardı. Benim girdiğim yıllarda “Yeni İskele” dediğimiz bölge, sadece Ro-Ro
iskelesine kadar yapılmıştı ve bir tanecik vincimiz vardı orada.
O dönem bakım işleri verilmiyordu bana. Ama ben hep tamir işi
olsun istiyordum. Aradan bir sene geçmemişti ki beni çağırdılar.
“Sen artık bizim ustamızsın. Bakım işine başlayacaksın,” dediler.
O kadar mutlu oldum ki, inanın! Babadan gelen tornacılık olduğu için, kendi mesleğimi yapacağım için çok sevindim.
Vinçlerin bant konveyörleri, şaseleri, çelik konstrüksiyonundaki arızalar, balata arızaları… Hep zamanla yarıştık bu kadar
senedir. İlk yirmi yıl nasıl geçti bilmiyorum.
Terminalci olarak zaman kaybına hiç tahammülümüz yoktur
bizim. Bir numaralı amacımız, yaptığımız işi tekrar etmemektir.
Her vardiyada bir tane bakımcı arkadaşımız, bir tane de yağlama
işiyle ilgilenen arkadaşımız vardır. Hepimiz de büyük şevk ve özveriyle çalışıyoruz. En büyük önceliğimiz işimizdir. Hanım, “Sen
işini daha çok seviyorsun!” diye sitem eder bazen.
38
“Sen bir çay demle”
Amirlerimiz bize hep destek olmuştur. Fikirlerimizi her zaman dile getirebilmiş, rahat çalışabilmişizdir. Yıllar önce çelik
halatları yenilerken ellerimizle çekerdik. İnceydi çünkü o halatlar. Şimdi her şey büyüdü, büyüyünce de ona göre bir aparat
yapmamız gerekti. Ekip arkadaşlarımızla fikir alışverişinde bulunarak, kendi imkânlarımızla ürettiğimiz bir aparat sayesinde
şimdi herhangi bir halatı değiştirmemiz en fazla 3 saat sürüyor.
2005 yılında Samsun’daki tesisi aldıktan sonra ilk kez gittiğimizde bir halat arızası oldu. Kamyoncu arkadaşlar, “Biz eve
gidelim,” dediler. “Hayırdır, ne işiniz var evde?” dedim. “Bu halat
işi uzun sürer,” dediler. “Merak etmeyin, biz onu uzun sürdürmeyiz,” dedim. Bir kamyoncu arkadaş, “Eskiden beri biliyorum,
bu halat iki-üç günde ancak değişir,” dedi bu sefer. “Abi bak,”
dedim, “Biz öyle değiliz. Burası artık Toros. Sen bir çay demle. O
demlenene kadar bu halat değişecek.” İnanmadı tabii. Ama 1,5
saat sürdü sürmedi, o halat değişti. O zaman arkadaş şunu söyledi: “Biz hep özelleşmeye karşıydık. Demek fark buymuş. Artık
bir şey demiyorum. Size kolay gelsin.”
Gerisin geriye Samsun’a...
Samsun’da olduğum dönemde, her 30-40 günde bir izinli geliyordum. Ceyhan’a daha yeni inmiş, eve varmamıştım. Nezir Bey
aradı. Eşimin hattından aramış önce. Eşim de, “Ertan daha gelmedi, gelince söylerim,” demiş. O arada ben Nezir Bey’le görüştüm. Arızanın büyük olduğunu, Samsun’a dönmem gerektiğini
söyledi. O zaman eşimi aradım. Açar açmaz, “Ertan haberim var,
sen gidiyorsun,” dedi. Böylece eve bile uğramadan, gerisin geriye
Samsun’a döndüm o gün.
g
İLYAS ÖZBİLEN (İSKELE BAŞ OPERATÖRÜ)
“Toros benim ilk evim”
İlyas Özbilen, Çukurova Üniversitesi Tarım Alet ve Makineleri Bölümü’nden mezun olmuş. Ceyhan Deniz Terminali’nde,
eğitim gördüğü alandan çok farklı bir alanda, iskele baş operatörü olarak görev yapan Özbilen, 11 yıldır Toros ailesinin bir mensubu:
Benim ailem çiftçi. Ben de ayrıca az çok çiftçilikle uğraşıyorum. Gurur duyarak çalıştığım firmanın hem gübresini kullanıyorum, hem de herkese kullanmalarını tavsiye ediyorum.
Toros benim ilk evim. 2001 yılında okulu bitirdim. 2003’ün
sonlarına doğru askerliğimi tamamladım. Beni Toros’a, okuldaki
hocalarım ve bölüm başkanım tavsiye etmiş. Açıkçası Toros gibi
bir yerde iş sahibi olacağım aklımın ucundan geçmezdi. Ama seçimimden son derece memnunum. Bir kere bu işe bulaştıktan
sonra kendinizi kurtaramıyorsunuz zaten. Çok hoşunuza gidiyor
çünkü. Çalışmaya başladığımda birkaç ay iskeleleri tanıdıktan
sonra yönetim binasına geçtim. Terminal Müdürlüğü’ne bağlı
teknik eleman olarak çalıştım, daha sonra Sıvı Terminal ünitesinde görev aldım. Şu anda da liman operasyon sorumlusu olarak devam ediyorum.
Rutin bir günümüzde gemilerin ETA’ları (tahmini varış zamanı), yanaşma programları, yükleri bize bildirilir. Biz bu kapsamda, gemi daha yanaşmadan planlarımızı yaparız. Geminin
yanaşma pozisyonunu bile kafamızda çizeriz ve nitekim bunda
da çok küçük sapmalar olur sadece. Sizin verdiğiniz kararlarla iş
yürüyünce bundan keyif alıyorsunuz. Sorumluluğumuz büyük
olsa da, biz o hazzı yaşıyoruz.
“Uyurken bile aklımız işte”
Operasyonumuz sırasında karşılaşabileceğimiz birçok zorluk
var elbette. Mesela vinçlerimizde sıkıntı olabilir, boşaltma sırasında kamyonlar gelmeyebilir… Bütün bunlar zaman anlamında sapmalara yol açacaktır. Biz kendi takımımızla beraber konuyu tartışırız, kararımızı veririz, tabii ki amirlerimizin vereceği
talimatlar doğrultusunda nihai iş şekillenir. Ama açık söylemek
gerekirse terminal müdürümüz, mühendis arkadaşlarımız fikirlerimizi alıp değerlendirirler ve bize her zaman değerli olduğumuzu hissettirirler. Dolayısıyla bu işi biz bir yaşam biçimi olarak
yorumluyoruz. Evde uyurken bile işlerimizi düşünürüz. Sabah
işe gelmeden ararız, “Nasıl gidiyor? Ne yaptınız? Dediğimiz saatte bitecek mi?” diye teyidini alırız.
Gelecek misafiri gemi sanınca...
Sefer Muradyan adında bir görevli vardı. Dönemin müdürü
Atilla Bey bir gün, “İlyas,” dedi, “Sefer Muradyan gelecek. İskele-4 tarafına geçecek. Onu karşılayın.” “Tamam,” dedim. Emekli olan bir ağabeyimiz var, Hüseyin Bey, kulakları çınlasın, onu
aradım. “Hüseyin Abicim, Sefer Muradyan gelecek. Onu karşılayın lütfen, gerekli ilgiyi gösterin. Mahçup olmayalım,” dedim.
Hüseyin Ağabeyim, “Sefer Muradyan”ı gemi adı zannetmiş. BOTAŞ tarafına bakıyormuş bakıyormuş, gemi yok! Atilla Bey beni
aradı tekrar, “İlyas, sen Hüseyin’e söylemedin mi?” dedi, “Adam
gelmiş dönmüş. Beni aradı, kimse ilgilenmedi diye.” “Vallahi ben
söyledim müdür bey,” dedim. Hüseyin Ağabey sonradan anlatmış Atilla Bey’e, “Gemi zannettim ben onu. Bakmaktan boynum
ağrıdı, ama gelmedi!” diye.
39
DOSYA
g
AHMET BOZDOĞAN (KATI TERMİNAL BAŞ OPERATÖRÜ)
Aile boyu Toroslu
Ahmet Bozdoğan, 1983 yılında Sıvı Terminal’de başladığı işle
Toros ailesine katılmış. 1990’ların başında Katı Terminal’in açılmasıyla bölüm değiştirmiş. Aslen Osmaniyeli olan Bozdoğan’ın
ağabeyi de Torosluymuş. Bir kız, üç erkek babası olan Bozdoğan,
Pamuk Hasadı adlı bir şiirini de bizimle paylaştı:
Ben Tekfen’e girdiğimde 23 yaşında, bekâr bir delikanlıydım.
Şimdi Katı Terminal’de, Baş Operatör olarak çalışıyorum. Tahıl,
kömür gibi ürünler bizim bölümde elleçleniyor. Üçüncü şahıslara
verdiğimiz bir hizmet bu. Toros bu malların yurtiçine ve yurtdışına sevkıyatını sağlıyor. Gemi yanaştıktan sonra, ürünlerin zarar
görmeden nakliyesinin yapılması bizim sorumluluğumuzda.
Ünitemizde şu an toplam 5 kişiyiz. Biz denetlemeden sorumluyuz. Çalışma şartlarına uyuluyor mu, çevreye duyarlı davranılıyor mu gibi önemli başlıklar var takibimizde. Mesela kömüre
kireç atılıyor, kabuk bağlama özelliği sayesinde yüzeyi tutsun ki
rüzgârda tozları uçmasın diye. Kömürün yağmurla denize akmaması için sahada separatörler var. “Çökertme havuzu” diyoruz biz onlara.
40
nal Müdürü Demir Ali Bey var. 7-8 kişilik bir grup halinde geldiler. Biz de üç beş arkadaş bir mesafeden izliyoruz. Bu bayan kim
acaba diye de merak ettik. Sonradan öğrendik tabii. Esin Hanım,
iskelenin kenarında gemilerin yanaştığı lastiklere bakmak için
şöyle bir eğildi. Başında da beyaz baretlerden var. Baret aşağı
kaymaya başladı. Demir Ali Bey, neredeyse kendisi denize düşme pahasına havada kaptı bareti!
Pamuk Hasadı
Kırlangıçları kovalayan fırtına
Yoksa kırlangıçlar dalga mı geçiyor onunla
Kara bulutlardan fışkırıyor acımasızca
Ama nasıl suçlanır ki o sadece bir doğa
Adam korkuyor; ya fırtınanın sonu yağmursa
Ameleler bakıyor; keşke bir teselli olanağı olsa
Güzel hayalleri var; köyün sıcak kahve konuşmalarında
Karısı da belki daha işveli olur hasat bolca olursa
“Bu bayan kim acaba?”
Evet, ben buradayım; bir çocuğum, hayallerim başka
Anamın kucağındayım, yerim sıcak şiltelerin altında
Babamın gözü dışarıda, bakıyor büyüyen sular basar mı ola
Üstümüzde muşamba çadır şişiyor sanki havalanırcasına
1990 yılının ilk aylarıydı herhalde. O zaman yeni iskeledeydim ben. Esin Hanım gelmişti işi görmek için. Yanında da Termi-
Ahmet Bozdoğan
(29.09.2013)
g
AHMET TÜZAY GÖKÇE (PİLOT KAPTAN)
“O beyaz gemilere vuruldum”
Ahmet Kaptan, Yüksek Denizcilik Okulu mezunu. 1884 yılında kurulan bu köklü okul, 1981’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
bünyesine katılmış, 1992 yılında ise İstanbul Teknik Üniversitesi
Denizcilik Fakültesi olmuş. Ankaralı bir denizci olarak ezber bozan Ahmet Kaptan, aslında ilhamı yine İstanbul’dan almış:
Babam beni, ilkokul 3 veya 4’teydim, İstanbul’a götürdü. Öğretim üyesiydi rahmetli. İstanbul’u geziyoruz. Galata’da yolcu
gemileri duruyor. Babama sordum, “Kaptanlar nasıl kaptan oluyor?” diye. Babam da, “Deniz Ticaret Mektebi diye bir mektep var,
oradan mezun oluyorlar. Ama çok sporcu olmak lazımdır, sen
yapamazsın,” demişti. Fakat ben o beyaz gemileri görünce aklıma taktım. O beyaz pırıl pırıl gemiler beni çok cezbetti. Bir de tabii 1970’li yıllarda yurtdışına çıkmak çok sorunluydu Türkiye’de.
Üç senede bir çıkabiliyorsunuz, gidişler pahalı… Ben şöyle düşündüm, öyle bir mesleğim olsun ki hem gezeyim hem para kazanayım. Gerçekten de çok severek yapıyorum mesleğimi.
Ben 5 sene uzunyol kaptanlığı yaptım. Amerika hattında
çok çalıştım. Orta Afrika’ya çok gittim, bütün Avrupa’ya gittim.
Amerika hattını ben istemiştim. Ama o denizleri gördükten sonra pişman oldum. Mesela İskenderun’dan krom yükledik, New
Orleans’a 23 günde gittik. Üstelik devamlı sallanarak. Krom çok
ağır olduğu için dibe oturuyor. Hacıyatmaz gibi 40 derece sancak, 40 derece iskele yatarak gittik. Ne uyku var ne yemek!
Ama denizcilik enteresandır. O kadar çile çekersiniz yolda,
ilk limanda her şey unutulur. Dönüşte hiçbir şey olmamış gibi
aynı çileleri çekmek üzere tekrar yola çıkarsınız. Bir de bizim zamanımızda liman süreleri uzundu. Şimdi tüm dünyada özelleştirmeler ve gelişen teknolojiyle 20 gün yol gidiyor, 24 saat sonra
dönüyorsunuz. Hayat hızlandı.
Görevimiz gemi kaptanlarına destek vermek
26 Aralık 1996’da Toros adına ilk gemimizi yanaştırdık. O
günden beri de kesintisiz hem Toros’un kendi limanlarına, hem
de Dörtyol terminallerinde Toros adına hizmet veriyoruz. Bütün
dünyada kılavuz kaptanın görevi, gemi kaptanlarına danışmanlık yapmaktır. Dar sularda, tehlikeli sularda, limanlarda yol göstermektir. Çünkü haritalar var tamam, ama kaptan her suyun
derinliğini, akıntılarını ya da havanın özelliklerini bilemez. Ayrıca çok büyük yolcu gemileri dışında gemiler, römorkörsüz yanaşma ve kalkma iznine sahip değildir. Ama biz danışmanızdır,
bütün yetki ve sorumluluk kaptandadır. Bizim için önce kendi
can güvenliğimiz geliyor. İp merdivenle iniyor çıkıyoruz 10-15
metre, büyük gemilerde 20 metre.
Bir yılda ortalama 650 gemiye hizmet ediyoruz. Bunun yarısı
Toros’un, yarısı da diğer terminallerin. Mevzuata göre her bölgede bir kılavuzluk teşkilatı yetkili. Burada da yetkiyi Toros aldı,
teknik yönünü biz yönetiyoruz. Üç kılavuz, üç gemiye aynı anda
hizmet verir. Dördüncü bir gemi gelirse bekler. O bekleme de
1-1,5 saat olur. Tüm römorkörlerimiz dolu olup römorkör ihtiyacımız olursa, BOTAŞ’tan kiralıyoruz. Yılda 5-6 defa öyle bir kiralama işi yapıyoruz. Bizim römorkörlerimiz hep yenidir. Bugüne
kadar 1-2 yaşından büyük römorkör burada hiç olmadı.
Kusursuz fırtına
İlk mezun olduğum zaman çok kötü bir havaya yakalanmıştım Amerika hattında. İspanya’dan mantar yükledik, yola çıktık.
Günlük hava raporu alıyoruz, fırtına gelecek. O zamanlar da petrole çok büyük zam gelmiş. Kaptan dedi ki “Kenarından geçeriz.
Değiştirmeyelim rotayı.” Hava kuzeydoğuya doğru gidecek, biz
de güneybatıya doğru gideceğiz. Fakat tam geçtik derken hava
yön değiştirdi. Tropik fırtınaya yakalandık. Anlatılacak gibi değil, felaket bir şeydi! Dairesel bir fırtına ve dairenin çapı 200 kilometreydi. Ben üçüncü kaptandım. Yapacak bir şey yok. Kaptan
bile bıraktı işi gücü. Ne olacaksa olacak! O noktaya geldi. Dümen
tutamıyorsunuz, seyir defterini yazamıyorsunuz, her şey havalarda uçuyor! 2,5 gün biz o denizin ortasında dövündük durduk.
11 kuvvetinde hava, ki “12’yi gören rapor edemez!” derler. 8-9’a
düştüğünde rahatladık. 2,5 gün öncesine göre 60 mil geriye atmış
fırtına bizi. Allahtan motor çalışıyordu, yoksa kimse sizi gelip de
bulamaz. Herkes 5 kilo falan vermiş. Uyku yok, yemek yok. O
havada hem enine hem boyuna sallanıyorsunuz; gemiden çatır
çatır sesler geliyor, çekmeceler açılıyor, içindekiler dökülüyor…
41
DOSYA
g
AYTAÇ BATIBAY (SAĞLIK EMNİYET ÇEVRE ŞEFİ)
SANEM UĞURLU (ÇEVRE UZMANI)
“SEÇ konusunu ciddiye alıyoruz”
“SEÇ biriminde bir bütün olarak çalışıyoruz”
Toros’a önce Teknik Emniyet ve Yangın Mühendisi olarak katılan Aytaç Batıbay, 2012 yılından bu yana Sağlık Emniyet Çevre
(SEÇ) Şefi olarak görev yapıyor. Batıbay, Tekfen kültürünün insana ve çevreye verdiği önem nedeniyle SEÇ alanında her dönemde sektörün ilerisinde olduklarını, ancak bugün konuya çok
daha kapsamlı bir şekilde baktıklarını dile getiriyor:
Yaklaşık 5 yıldır Toros Tarım Ceyhan İşletmesi’nde çalışıyorum. Kimyevi gübre üretimi esas işimiz. Aynı zamanda terminal
işimiz var. Ben Teknik Emniyet Mühendisi olarak göreve başladım. O dönemde Çevre Bölümümüz, Laboratuvar ile birdi. Laboratuvardaki arkadaşımız, aynı zamanda çevre işlerine de bakıyordu. Zaman içerisinde, şimdiki Kıdemli Genel Müdür Yardımcımız
Mehmet İçöz Bey, “Aytaç Bey, bu konular senin branşına girer.
Sen de bu konularda çalışmaya başla artık,” deyince, SEÇ için
ayrı bir bölüm kurmayı teklif ettik. Çünkü Teknik Emniyet olarak
tek başımıza bu tür konulara cevap veremezdik. İdari İşler’den
Sağlık Bölümü’nü alsak, Çevre Bölümü’nü sıfırdan kursak, emniyet zaten kendi işimiz… Bu konuların hepsi birbiriyle ilgili. “Böyle
bir şey yapsak nasıl olur?” dedik. Önerimiz uygun görüldü ki 2010
yılında çalışmalara başladık, kadromuzu oluşturduk.
Sanem Uğurlu, çevre mühendisliği eğitimi aldıktan sonra, İzmir Körfezi’nin yüzeysel kirliliğinin araştırılmasıyla ilgili bir proje yürütmüş. Uğurlu, Toros Ceyhan İşletmesi’nde üç yılı aşkın
zamandır Çevre Uzmanı olarak görev yapıyor:
Aytaç Bey’le ilk saha turuna çıktığımızda işletmede yapılan
faaliyetlerin büyüklüğü karşısında çok heycanlandım ve bilgi
birikimimi değerlendirebileceğim için mutlu oldum. SEÇ bir bütündür. Bu alandaki ufkumu genişletebilmek ve çalışmalarımı
daha sağlıklı yapabilmek için İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı
sertifikasını aldım. Böylece yapmış olduğumuz çalışmaları bir
bütün olarak ele alıp, yeni projeler konusunda ufkumu genişletme şansı buldum. Bu alanda Aytaç Bey de gerek tecrübesiyle,
gerekse bilgi birikimiyle her zaman bana destek oldu.
Ben geldiğimde Çevre Birimi yeni kurulmuştu. Yeni kurulan
bir birim olmasına rağmen çok hızlı yol alarak, çevre açısından
bir işletmede olması gereken tüm yasal sorumlulukları yerine
getirdik. Şimdi de yeni projelerle yolumuza devam ediyoruz.
Biz aynı zamanda bir atık kabul tesisiyiz. Gemilerden çıkan
atıkları, belli yasa ve kurallar çerçevesinde kabul ediyoruz. Gemilerden kâğıt, plastik, cam gibi ambalaj atıkları; evsel çöp atıkları;
tehlikeli olarak sınıflandırdığımız slaç, sintine ve yağ gibi atıklar
çıkıyor. Çıkan bu atıkları sınıflandırıp kaynağında ayırarak, yönetmelikler çerçevesinde geçici depolama alanında depoluyoruz.
Daha sonra da bu atıkları lisanslı bertaraf / geri dönüşüm tesislerine gönderiyoruz. Bu konuda ciddi bir sistem kurduk.
Heyecan veren yeni proje
İşin çevre kısmı hem fabrikayı, hem terminali ilgilendiriyor.
Çevre Bakanlığı bu alanda son 4-5 yıldır ciddi adımlar attı. Biz de
şu anda Toros’un tüm tesislerinde bu alanda danışmanlık hizmeti alıyoruz. Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi adında bir yönetmelik var. Acil durumlara yönelik risk değerlendirmeleri, bilgisayar simülasyonları yapılıyor. Eğitimler, tatbikatlar planlanıyor.
Ayrıca terminalimizdeki atık kabul tesisinde, toplanan sıvı
atıkların arıtılmasıyla ilgili bir yatırım söz konusu. Bizim gemilerden aldığımız her 100 birim atığın 95 birimi su aslında. İçinde
5 birim yağ var, bu yüzden de tehlikeli madde sınıfında. Bunlar,
özel lisanslı araçlarla Gaziantep’e taşınıyor. Oysa burada yağ ile
suyu ayırabilirsek, elde edilecek enerji tasarrufunu düşünebiliyor
musunuz? 100 birimi taşımakla, 5 birimi taşımak arasında büyük
fark var. Dolayısıyla bu konuda ciddi bir arayışa girdik. Geliştirdiğimiz proje şu anda bakanlıkta onayda, bitmesini bekliyoruz.
42
g
“Sürekli denetim şart”
Yaptığımız işin riski var mıdır? Mesela, deniz kazası sonucu
oluşabilecek döküntüler ciddi bir risktir. Bunun için yılda iki kez
yaptığımız tatbikatlarımız ve başka önlemlerimiz var. Tüm çalışanların konuyla ilgili görev dağılımları var. Ben, atık yönetimi konusunda görev alıyorum. Yapılan işin riski büyük olunca
Çevre Bakanlığı, Gümrük gibi birçok kuruluş tarafından sürekli
olarak denetleniyoruz. Hatta yaptırılan su analiz sonuçlarının
doğruluğu, atıksu arıtma ünitesi çalışma prensibinin uygunluğu
ve atıklarla ilgili yapılan tüm çalışmalar Bakanlık online sistemi
üzerinden sürekli olarak takip ediliyor.
43
SOSYAL
HABERLER
SORUMLULUK
Emre Engin’den “First Class” mezuniyet
g Tekfen Vakfı’nın gelecek vaat eden yetenekli genç müzisyenlere
desteği kapsamında, Tekfen Vakfı bağışçılarının katkılarıyla Royal
College of Music’te (RCM) keman eğitimi alan Emre Engin, lisans
programını onur derecesiyle tamamladı. Okuldan “First Class” ve
“Distinction” diploma alarak mezun olan Engin, New York’taki Manhattan School of Music’te katıldığı seçmeler neticesinde, dünyaca
ünlü keman sanatçısı Pinchas Zukerman’ın sınıfına tam burslu olarak
kabul edildi.
1991’de Sakarya’da doğan Emre Engin, 2001 yılında Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girerek keman eğitimine Özgür Özkök
ile başladı. İlk konserini CAKA (Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları) projesi kapsamında İstanbul’da verdi. Sonraki yıllarda yurtiçinde ve yurtdışında solo resitaller ve oda müziği konserleri veren Engin, bu konserlerde üstün performansıyla dikkat çekti. 2009 yılında İtalya’da
düzenlenen New Virtuosi adlı keman masterclass’ına katılarak Prof.
Itzhak Rashkovksy ile çalışan genç sanatçı, aynı sene Londra Kraliyet
Müzik Koleji’nde Rashkovsky’nin keman sınıfına girmeye hak kazandı.
2012 yılında İstanbul Müzik Festivali’nin düzenlemiş olduğu “Festival Genç Solistini Arıyor” adlı keman yarışmasını kazanan genç yetenek, ertesi yıl RCM ve Londra Sudborough Vakfı tarafından Yehudi
Menuhin Ödülü’ne layık görüldü. Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası’nda düzenlenen İlhan Özsoy Keman Yarışmasında da birincilik ödülü kazanan Emre Engin, Kraliyet Müzik Koleji’ne girdiği
yıldan beri her akademik yıl sonunda, verdiği final resitallerinden aldığı not ile “üstün ve ayrıcalıklı performans” kategorisine girmeyi başardı.
2013 yılı bahar konserinde Tekfen Filarmoni’de de çalan genç yeteneğin elde ettiği tüm bu başarılardan gurur duyuyor, üstün kariyerini
Manhattan School of Music’te sürdüreceğinden emin olarak, kendisini yürekten alkışlıyoruz.
Şirin Pancaroğlu’ndan yeni albüm
“Çengnağme”
g Eski dönemlerde Osmanlı ve İran’da son derece prestijli bir çalgı
olduğu halde zaman içinde müzikteki gelişmelere ayak uyduramayıp
yok olan “çeng”, arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu’nun çabaları ve Tekfen
Vakfı’nın desteğiyle bir kez daha hayat buluyor. Bu unutulmuş çalgıyı
yeniden sesine kavuşturmak için Şirin Pancaroğlu, 2008 yılında İstanbul Müzik Festivali kapsamında Tekfen Filarmoni Orkestrası ile bir
konser vermişti. Pancaroğlu’nun o konserde kullandığı çeng, Tekfen’in
katkılarıyla özel olarak imal edilmişti. O tarihten sonra Tekfen, iki yeni
çengin yapımına daha destek oldu. Bu süreçte çalgı giderek geliştirildi
ve sonunda ses ve duyum açısından daha iyi bir noktaya getirildi.
ÇENGE İADE-İ İTİBAR
Eski ve unutulan bir enstrümanı yeniden müziğe kazandırmayı
amaçlayan Şirin Pancaroğlu’nun yeni albümde bir de bestesi var.
44
Şirin Pancaroğlu’nun en son yapılan çeng ile kaydettiği “Çengnağme”
adlı albüm, 8 ay süren özenli bir çabanın sonucu. Tanburi Angeli, Kâtip
Çelebi, Şeyh Sadık Efendi ve Derviş Mustafa gibi geleneksel müziğimizi temsil eden bestecilerin yanı sıra çağdaş bestecilerin eserlerini de
içeren albüm, geçmişle bugün arasında bir müzik köprüsü kuruyor.
Fındığın
alternatifi
kestane
Tekfen’in kurucu ortaklarından Nihat Gökyiğit’in destekleriyle Samsun Ondokuz
Mayıs Üniversitesi bünyesinde “Ali Nihat Gökyiğit Araştırma İstasyonu” açıldı.
Araştırma istasyonunda yapılacak çalışmalarla, Karadeniz Bölgesi’nde kestane
üretiminin geliştirilmesi hedefleniyor.
g Ali Nihat Gökyiğit, Samsun’da Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Biyolojik Çeşitliliği
ve Kestane” konulu panele katıldı. 5 Mayıs günü gerçekleştirilen panelde ilk konuşmayı Ali Nihat Gökyiğit gerçekleştirdi. Gökyiğit konuşmasında, tüm Avrupa kıtasında 13 bin bitki türü bulunmasına
karşın Türkiye’nin 10 bin bitki türüyle olağanüstü bir doğal zenginliğe sahip olduğunu belirtti. Türkiye’nin 30’u aşkın meyve türünün
evrimleştiği ve çeşitlendiği özel bir doğal yapıya sahip olduğunu söyleyen Gökyiğit, bu biyolojik zenginliğe rağmen Türkiye’de 3 bini aşkın bitki türünün tehlike altında bulunduğuna dikkat çekti. Gökyiğit, “Bu yüzden biyolojik zenginliğin korunması ve gelecek kuşaklara
aktarılması yaşamsal öneme sahip” dedi.
Panelin ardından, Nihat Gökyiğit’in katkılarıyla Atakum İlçesi’nin
Kayagüney köyünde inşa edilen “Ali Nihat Gökyiğit Araştırma
İstasyonu”nun açılışı gerçekleştirildi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Fındık ve Diğer Sert Kabuklu Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Ziraat Fakültesi’nin işbirliğiyle açılan araştırma istasyonu sayesinde, Karadeniz Bölgesi’nde ağırlıklı üretilen fındığa
alternatif olarak kestane üretiminin geliştirilmesi hedefleniyor. Türkiye, halen kestane üretiminde dünyada üçüncü
sırada bulunuyor. İklim olarak kestane üretimine de elverişli olan Karadeniz Bölgesi’nde yapılacak geliştirme çalışmalarıyla, kestanenin fındığa alternatif olması bekleniyor.
KESTANE KEBAP
Kış aylarının eğlencesi kestane, aynı
zamanda besleyici ve kalori değeri
yüksek bir besin. Bir enerji deposu
olan kestane, kolesterolü düşürüyor,
kan dolaşımını düzenliyor ve
hızlandırıyor.
45
İNSAN
HABERLER
KAYNAKLARI
TEKFEN AİLESİNİN EMEKTARLARINA KIDEM ÖDÜLÜ
Daha nice on yıllara
g Tekfen’in geçmişle bugün arasında bağ
kuran geleneklerinden Kıdem Ödül Törenleri, bir kez daha topluluk emektarlarını İstanbul ve Adana’da bir araya getirdi. Grupta
10’uncu, 20’nci, 30’uncu ve 40’ıncı yıllarını
dolduran Tekfenliler, ödüllerini 24 Haziran’da Tekfen Tower’da, 27 Haziran’da ise
Ceyhan’daki sosyal tesislerde düzenlenen
törenlerle aldılar. Tekfen’de insana verilen
46
değeri vurgulayan özel bir filmin de gösterildiği törenler, duygusal anlara sahne oldu.
Grupta 40 yılını tamamlayan Esin Mete,
Mehmet Killi ve Nebi Tonguç’un ödülleri,
Grup Şirketler Başkanı Osman Birgili tarafından verildi.
Kıdem sürelerinin sektör ortalamalarının
hayli üzerinde olduğu Tekfen, çalışan bağlılı-
ğı açısından Türkiye’nin örnek gösterilen
topluluklarından biri. Onlarca yıl boyunca
bir arada çalışmanın getirdiği uyum ve karşılıklı anlayış, Tekfen Ailesi’ni sıkıca bir arada
tutan bir harç görevini görüyor.
Kıdem ödülü alan tüm emektarlarımızı tebrik ediyor, kendilerine daha nice 10 yıllar diliyoruz.
Kıdem ödülü alan çalışma arkadaşlarımızı kutluyor, aramıza
yeni katılan arkadaşlarımıza yeni görevlerinde başarılar diliyoruz.
Kıdem ödülleri
40. YIL ÖDÜLLERİ
Esin Mete Toros Tarım / Merkez
Mehmet Killi Tekfen Endüstri
Nebi Tonguç Tekfen İnşaat / Merkez
30. YIL ÖDÜLLERİ
Cahit Oklap Tekfen İnşaat / Merkez
Celal Erbil Tekfen İnşaat / Merkez
Cem Savaş Tekfen Mühendislik
Cemal Altunay Tekfen İmalat / Merkez
Ercan Yaşar Toros Tarım / İç Anadolu Bölge Müdürlüğü
Errahman Uzak Tekfen İmalat / Merkez
Hasan Tahsin Gürtay Tekfen İnşaat / Merkez
M. Nurettin Kaplan Tekfen İnşaat / Merkez
Mesut İzci Tekfen-Tubin-Özdemir Ortak Girişimi
Nevzat Çetin Tekfen Holding / Ankara
Nusret Meclis Tekfen İnşaat / Fas DAP
Şebnem Kefeli Tekfen Turizm
Tayfun Akbaba Tekfen İnşaat / Merkez
Yunis Mazı Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Yusuf Alıcı Toros Terminal / Samsun İşletmesi
20. YIL ÖDÜLLERİ
Acar Cankur Tekfen Mühendislik
Ahmet Altunbaşak Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Ahmet Bozdoğan Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Ahmet Cingöz Toros Tarım / Torba Fabrikası
Ahmet Şahballı Tekfen İnşaat / Samsun Toros Şantiyesi
Ahmet TamucaToros Tarım / Torba Fabrikası
Ajda Sum Tekfen İnşaat / Merkez
Akif Çimen Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Ali Arı Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Ali Ekber Yıldırım Tekfen İnşaat / Güney Anadolu Ambarlar Şantiyesi
Bayram Akpınar Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Bekir Artuk Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Cafer Aslım Tekfen Turizm
Can Kural Tekfen-Tubin-Özdemir Ortak Girişimi
Cemal İnceoğlu Tekfen İnşaat / BTC Boru Hattı Tamir Atölyesi
Cevat Dudaklı Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Davut Çulha Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Emine Çetin Toros Tarım / Torba Fabrikası
Ercüment Büyüksarıyıldız Tekfen İnşaat / Samsun Toros Şantiyesi
Erdoğan Çartık Tekfen Mühendislik
Erkan Öztuna Tekfen Turizm
Fatih Rüştü Demirci Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Gülperi Öztüfekçiler Tekfen Holding
Halil Kurt Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Hasan Akçalıoğlu Toros Tarım / Torba Fabrikası
Hüseyin Akçalıoğlu Tekfen İnşaat / Türkmenistan
Hüseyin Ataşlı Toros Tarım / Torba Fabrikası
İbrahim Güngör Toros Tarım / Torba Fabrikası
İbrahim Özşafak Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Kalender Şahinci Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Kamil Uslu Toros Tarım / Merkez
Kemal Bolat Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Mehmet Bakırhan Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Mehmet Dinçel Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Mehmet Sinan Hanyaloğlu Tekfen Emlak
Mehmet Ziya Sümer Tekfen İnşaat / Fas DAP
Mesut İnan Tekfen İnşaat / Merkez
Metin Yalçın Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Metin Yüzal Tekfen İnşaat / BTC Boru Hattı Tamir Atölyesi
Mümin Muhip Duru Tekfen İnşaat / Fas Boru Hattı
Naime Ölmesek Toros Tarım / TAYSEB Yumurtalık Serbest Bölgesi
Nazım Özkan Tekfen Emlak
Necmi Öksüz Tekfen İnşaat / Güney Anadolu Ambarlar Şantiyesi
Nihat Lale Tekfen İmalat / Merkez
Olcay Çiftçi Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Osman Avgören Toros Tarım / İç Anadolu Bölge Müdürlüğü
Özcan Gümüş Tekfen İnşaat / Fas DAP
Rabiye Ürgüp Tekfen İmalat / Merkez
Serpil Erolgil Tekfen Mühendislik
Süleyman Seyhun Solim Tekfen İnşaat / Merkez
Şaban Aslan Tekfen İnşaat / Güney Anadolu Ambarlar Şantiyesi
Şaban Çetin Toros Tarım / Torba Fabrikası
Tahir Aygan Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Telman Ramadanov Tekfen İnşaat / Gate Kazakistan
Tuğrul Menteşoğlu Tekfen İnşaat / Samsun Toros Şantiyesi
Turgut Gürcan Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Ufuk Sezginer Tekfen İnşaat / Merkez
Ünal Duran Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Yusuf Yılmaz Tekfen Turizm
Zekeriya Özata Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Zülal Tamsayar Tekfen İmalat / Merkez
10. YIL ÖDÜLLERİ
Adile Bade Kartal Tekfen Endüstri
Ahmet Eker Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Ali Akdan Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Ali Rıza Durel Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Ali Rıza Kökçe Antalya Stüdyoları
Almaz Demirova Tekfen İnşaat / Cenub Tikinti Servis
Arif Gül Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Burhan Çaydam Tekfen Mühendislik
Bülent Gökçedağ Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Canan Köroğlu Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Coşkun Kaya Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Çetin Kaya Tuncer Tekfen İnşaat / Azerbaycan Olimpiyat Şantiyesi
Deniz Şenyiğit Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Derya Üğlü Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Dori Kiss Kalafat Tekfen Holding
Duran Dal Tekfen İnşaat / Samsun Toros Şantiyesi
Düresen Qayibov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Ebru Gültekin Tekfen Sigorta
Elçin Rzayev Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Engin Gürbüz Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Ercan Murat Savaş Tekfen İmalat / Fabrika
Erdem Yeşil Toros Tarım / Batı Akdeniz Bölge Müdürlüğü
Ergün Kottaş Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Erol Karakuş Tekfen İmalat / Fabrika
Ersin Yaşar Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Esed Vetenxa Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Esra Ateş Tekfen Sigorta
Fazıl Memmedov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Figen Elgün Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Gökhan Bıyıkoğlu Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Göksel Saraçoğlu Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Hakan Aslan Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Halil Özdemir Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Hasan Gedik Tekfen İnşaat / Btc Boru Hatti Tamir Projesi
Hasan Kocatürk Tekfen İnşaat / Topkapı Depo
Hasan Topal Tekfen İnşaat / Türkmenistan
Hüseyin Doğan Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Inqilab Abbasov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
İdris Özdemir Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
İhsan Akalın Tekfen Turizm
İlhan Kaçar Tekfen İnşaat / Azerbaycan Olimpiyat Şantiyesi
İmran İsmayilov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
İsmail Yıldız Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
İsmail Yiğit Toros Tarım / Benzin İstasyonları
Kadir Ergün Tekfen İnşaat / Topkapı Depo
Kaya Taylan Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Kazım Sarı Tekfen İmalat / Fabrika
Kenan Erken Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Kenan Polat Tekfen İnşaat / Azerbaycan Olimpiyat Şantiyesi
Latif Hesenov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Mahmut Çakal Antalya Stüdyoları
Mary Yuvanidiz Toros Tarım / Merkez
Mehmet Keskin Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Mehmet Kızılaslan Tekfen İnşaat / Merkez
Mehmet Pusat Toros Terminal / Ceyhan İşletmesi
Mehmet Sait Yılmaz Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Melih Soner Sönmez Tekfen İnşaat / Azerbaycan Olimpiyat Şantiyesi
Memet Kurşun Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Memmed Mustafayev Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Metehan Bereket Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Metin Alıklı Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Metin Can Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Muammer Sercan Erdurmaz Tekfen İnşaat / Merkez
Mustafa Işıksal Tekfen Turizm
Mustafa Hakan Soylu Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Mustafa Şahin Kabasakal Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Nazım Valiyev Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Nejat Göldal Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Nesibe Quliyeva Tekfen İnşaat / Cenub Tikinti Servis
Nihat Gök Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Nizami Hasanov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Nuh Özdemir Toros Tarım / Ceyhan İşletmesi
Okan Akbaş Tekfen Turizm
Okan Karakaş Toros Tarım / Mersin İşletmesi
Olcan Şenoğlu Tekfen Turizm
Orhan Soylu Tekfen İnşaat / Çelik Atölye
Orhan Üstün Tekfen İnşaat / Katar Kuzey Otoyolu Yan Yollar Projesi
Özcan Çetinkaya Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Özcan Tokatlı Tekfen Turizm
Piyale Mahmudova Tekfen İnşaat / Cenub Tikinti Servis
Rahime Demir Tekfen İnşaat / Gate Merkez
Ramil Qasimov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Rıdvan Memiş Toros Tarım / Merkez
Ruhi Edirneli Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Seher Ebru Özberk Tekfen Turizm
Semra Kandemir Tekfen Holding
Serdar Büyükyavuz Tekfen Turizm
Serdar Görelşahin Tekfen İnşaat / BTC Boru Hattı Tamir Projesi
Serhat Pütürgeli Tekfen İnşaat / Gate Kazakistan
Serhat Ulutürk Tekfen Turizm
Sexavet Agayev Tekfen İnşaat / Cenub Tikinti Servis
Seyfettin Baş Tekfen İnşaat / Samsun Toros Şantiyesi
Sibel Ulutürk Tekfen Turizm
Söhbet Oruçaliyev Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Şaban Aydın Tekfen İnşaat / İzmit Şantiyesi
Şamil Memmedov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Şirazi Babaşov Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Tagif Tagiyev Tekfen İnşaat / Cenub Tikinti Servis
Tamay Evrim Kuzu Tekfen Turizm
Tuğba Tunççevik Ersoy Toros Tarım / Merkez
Vahid Qasimov Tekfen İnşaat / Cenub Tikinti Servis
Yusuf Sığınak Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Yusuf Uslu Tekfen Endüstri
Yücel Güzel Tekfen İnşaat / Azerbaycan Socar Şantiyesi
Yeni katılanlar
CÜNEYT ÇALIK
SEVGİ KÜHEYLAN HALICI
TOLGA TİMİRCİ
TAYSEB
Genel Müdür
Hishtil-Toros Fidecilik
Muhasebe ve Bütçe Müdürü
Tekfen Mühendislik
Borulama Departman Müdürü
1976 yılında İstanbul’da doğan Cüneyt Çalık, Yıldız Teknik
Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde lisans, Yeditepe Üniversitesi’nde MBA eğitimini tamamladı. Turkcell Holding şirketlerinden Superonline ve MAPCo’da, Avea Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş.’de, Alper Madencilik Kauçuk ve Plastik
San. Ltd. Şti.’nde, Şahinler Holding’de (Avrupa Serbest
Bölgesi Kurucu ve İşleticisi A.Ş.) ve Ateş Şirketler Grubu’nda
çeşitli pozisyonlarda görev alan Çalık, 5 Mayıs 2014 tarihi
itibariyle Toros Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi Kurucu ve
İşleticisi A.Ş.’de Genel Müdür unvanıyla göreve başladı.
2008-2012 yılları arasında DEİK’te Türk-İngiliz, TürkBelçika, Türk-Estonya ve Türk-Etiyopya İş Konseylerinde
Yürütme Kurulu Üyeliği; 2010-2012 yılları arasında da İngiliz Ticaret Odası’nda Yönetim Kurulu Üyeliği yapan Çalık,
halen HIDA Türkiye’nin Yönetim Kurulu Üyesi. Evli ve 1 çocuk babası olan Çalık’ın ilgi alanları arasında voleybol,
masa tenisi, klavyeli çalgılar ve tiyatro öne çıkıyor.
1969 yılında Antalya’da dünyaya gelen Sevgi Küheylan Halıcı, Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Ekonomi Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra 1991’de Sheraton Antalya’da başladığı çalışma hayatına sırasıyla İstanbul Ritz Carlton, Koç Bilgi Grubu ve Rixos
Hotels’de devam etti. Evli ve bir çocuk sahibi olan Sevgi
Küheylan Halıcı yüzmeyi, yürüyüş yapmayı ve kitap okumayı seviyor.
1979 yılında İstanbul’da doğan Tolga Timirci, Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Çalışma
hayatına 2003 yılında Opet’te Proje Yatırımlar Bölümü’nde
başladı. Daha sonra 2008 yılına kadar Tekfen Mühendislik
Mekanik Bölümü’nde borulama mühendisi olarak çalıştı.
Bu dönemde Samir Refinery Upgrade (Fas), KOC Tank Farm
(Kuveyt) ve Maritza East-1 Enerji Santrali (Bulgaristan) projelerinde Proje Mühendisi olarak görev aldı. Ardından 6 yıl
boyunca Almanya’da endüstriyel tesis mühendisliği alanında faaliyet gösteren IBH Engineering firmasında Borulama
Takım Lideri, Proje Müdürü, Proje Yönetim Departman Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı (Enerji Santralleri Kısmı)
pozisyonlarında bulundu. Bu süreçte Irak, Libya, Rusya ve
Avrupa’nın değişik ülkelerinde enerji santrali ve kimya tesisi projelerinde çalıştı. 5 Mayıs 2014 itibariyle Tekfen Mühendislik Borulama Bölümü’nde Departman Müdürü olarak göreve başlayan Timirci, evli ve bir çocuk babasıdır.
47
Anılarda kalanlar
Makam Aracında Beklenmedik Bir Misafir
Nevzat Çetin* anlatıyor
1996 yılında Çankaya Köşkü’nde gerçekleşen resepsiyona Nihat Gökyiğit Bey’i makam aracıyla
bıraktım. Ülke başkanlarının, üst düzey diplomatların ve büyükelçilerin katımlarıyla
gerçekleşen bir resepsiyondu.
Bilindiği üzere bu tür toplantılarda güvenlik en üst düzeydedir. O gün de öyleydi. Her yerde
devlet başkanlarının, elçilerin ve diplomatların korumaları vardı. Ben de köşkün bize tahsis
edilen alanında, aracımın içinde Nihat Bey’in çıkışını bekliyordum. Ara sıra da makam
aracından çıkıp, bahçedeki yoğunluğu izliyordum.
Gecenin sonuna doğru aracı Nihat Bey’in çıkacağı kapının önüne doğru yanaştırdım ve
beklemeye koyuldum. Beklerken bir anda aracın arka kapısı açıldı ve biri oturdu. İlkin anlam
veremedim, ardından dönüp baktığımda bir yanlışlık olduğunu sezip, “Yanlış araca bindiniz
efendim,” dedim. Fakat beni anlamamıştı ve konuştuğu dili de ben anlamamıştım. Bu sırada
aracın etrafını eli silahlı korumalar sardı. Araçtan inmemi söylediler. İndim ve ardından üzerimi
aradılar. Korumalar, araca binen kişiyi başka bir makam aracına bindirdiler.
Aracıma binen kişi, İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman’dı. Ve korumalar ise Mossad ajanları...
Dünyanın en iyi korunan devlet adamlarından biri olan Weizman, bir yanlışlık neticesinde
Nihat Bey’in oturması gereken yere oturdu. Bir anlık dalgınlık ve araçların birbirine benzemesi,
beni İsrail Cumhurbaşkanı’yla ve ajanlarıyla göz göze getirdi.
Velhasılıkelam, bir anlık dalgınlık beni ömrümde karşılaşmayacağım bir durumun içine soktu…
Tabii sonra her şeyin bir dalgınlık sonucu olduğu ortaya çıktı ve ben de töhmet altında
kalmaktan kurtuldum.
* Bu sene 30. yıl kıdem ödülünü alan Nevzat Çetin, halen Tekfen Holding Ankara Ofisi’nin emektar şoförüdür.