METİL ALKOL (METANOL) ZEHİRLENMESİ ve HUKUKSAL

Transkript

METİL ALKOL (METANOL) ZEHİRLENMESİ ve HUKUKSAL
METİL ALKOL (METANOL) ZEHİRLENMESİ
ve HUKUKSAL BOYUTU
1. Uz. Dr. Nur BİRGEN Adlî Tıp Kurumu
3. İhtisas Kurulu Başkanı/İstanbul
2. Tanıl BAŞKAN Adlî Tıp Enstütüsü
Hukuk Müşaviri
3. Doç. Dr. M. Akif İNANICI Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adlî Tıp Anabilim Dalı
Giriş
Metil alkol, en basit yapılı, alifatik bir alkoldür. Molekül formülü CH3OH’dır.
Endüstride, solvent şeklinde yaygın olarak kullanılmakta ve çok kolay bulunabilmektedir.
Diğer alkollere göre, daha ucuzdur (1,2). Günlük kullanılan bazı maddeler ve içerdikleri metil
alkol oranları aşağıda verilmektedir; yapıştırıcılar % 0 -1, fren hidrolik sıvısı % 4, denatüre
alkol % 2-5, boya incelticiler % 3-28, cam temizleyiciler % 1-38, model uçak yakıtı % 43-77,
pipo tatlandırıcıları % 75, buzlanmayı önleyici sıvılar % 17-99, teksir makinesi sıvıları % 6099, karbüratör sıvısı % 99, antifiriz % 100 (3,4). Metil alkole bağlı zehirlenmeler, nispeten
seyrek görülmektedir (1,2). Keeney ve Mellinkoff tarafından rapor edilen bir çalışmada, metil
alkolün ağız yolu ile alındığı 725 zehirlenme olgusunun % 54’ünün öldüğü, % 12’sinin kör
olduğu ve % 12’sinde ise görme bozukluğu geliştiği bildirilmiştir (5). Ucuzluğu nedeniyle,
sahteciler tarafından alkollü içkilere katılması sonucu, ülkemizde de ölümlere neden olduğu
bildirilmiştir.(1) 70-100 ml metil alkolün ağızdan alımı genellikle öldürücüdür (1,2); buna
rağmen 30-60 ml’ye kadar metil alkolün ağızdan alımı ölüme neden olabilmektedir. Metil
alkolün 10 ml gibi nispeten az bir miktarının alımı devamlı körlüğe neden olabilmektedir.(2)
Bu çalışma, yapılan bir adlî soruşturma sonucunda (bu araştırma olay yeri incelemesi
ve adlî ölü muayenesi ile birlikte adlî otopsiyi de kapsamaktadır), ölüm nedenleri metil alkol
(metanol) zehirlenmesi olarak saptanan olgulara, adlî yetkililerin ne tip bir yaklaşım
gösterdiğini ortaya koymak amacıyla plânlanmıştır.
Gereç ve yöntem
Adlî Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinde 1994 -1996 yılları arasında otopsisi
yapılarak, ölüm nedeni “metil alkol (metanol) zehirlenmesi” olarak belirlenmiş 95 adet
olgunun ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yapılmış olan soruşturmalarının sonuçlarına
ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu 95 adet olgu arasından elde edilen 68 (% 71.6) adet olgunun
takipsizlik kararları ile sonuçlanan, taklit ve tağşiş edilerek metil alkol ihtiva eder surette imal
olunmuş maddelerden zehirlenerek ölen kişilere ait hazırlık soruşturma evrakı incelenerek,
olayın tipi ve takipsizlik karar nedenlerinin dağılımı araştırılmıştır.
Bulgular
Elde edilen 68 adet olgunun takipsizlik kararı incelendiğinde, 31 (% 45.6) adedinin
olay hakkında tam olarak bilgi aktarmadığı, 29 (% 42.6) olguda kişilerin ölmeden önce alkol
aldıkları, 4 (% 5.9) ünün kolonya içtiği, 2 (% 2.9) sinin ilâç zehirlenmesi ile hastaneye
kaldırıldığı, 1’er (% 1.5) olguda ise, kişilerin metanol içeren madde ve tuvalet ispirtosu
içtikleri belirtilmektedir (Tablo 1).
Tablo 1. Takipsizlik kararlarında belirtilen olay tiplerinin dağılımı
OLAY TİPİ
NO
%
Olay hakkında tam olarak bilgi bulunmamaktadır.
31
45.6
ölmeden önce alkollü içi aldıkları bilinenler
29
42.6
ölmeden önce kolonya içenler
4
5.6
İlaç zehirlenmesi öyküsü ile hastaneye kaldırılanlar
2
2.9
Tuvalet ispirtosu içtiği belirtilen
1
1,5
TOPLAM
68
100
Tüm olguların takipsizlik kararı nedenlerine bakıldığında, 17 (% 25) olgu ile “olayda
kimseye atfı kabil bir kusur olmadığı” ilk sırayı almaktadır. Bunu, 15’er (% 22) olgu ile “alkol
zehirlenmesi sonucu ölüm nedeniyle takibata mahal olmadığı” ve “olayda kasıt veya ihmalin
bulunmadığı” nedenleri izlemektedir (Tablo 2).
Tablo 2. Tüm olgularda takipsizlik karar nedenlerinin dağılımı
TAKİPSİZLİK KARARI NEDENİ
NO
%
Olayda kimseye atfı kabil bir kusur olmadığı
17
25.0
Alkol Zehirlenmesi sonucu ölüm nedeniyle takibata mahal olmadığı
15
22.0
Olayda kasız veya ihmal bulunmadığı
15
22.0
suç ve suçlu bulunmadığı
11
16.2
Olayda şüpheli bir durum bulunmadığı
6
8.9
Metil Alkol zehirlenmesi nedeniyle tak.mah.olmadı.
4
5.9
TOPLAM
68
100
Öyküsünde alkol aldıkları bildirilen 29 olgunun takipsizlik karar nedenleri tablo 3’de
gösterilmektedir. Bu grupta da “olayda kimseye atfı kabil bir kusur olmadığı” nedeni 7 olgu
ile ilk sırayı almaktadır. Bunu, 6’şar olgu ile “olayda kasıt veya ihmalin bulunmadığı” ve “suç
ve suçlu bulunmadığı” nedenleri izlemektedir.
Tablo 3. Alkollü içki aldığı belirtilen olgularda takipsizlik karar nedenlerinin
dağılımı
Takipsizlik karar nedeni No (%)
Olayda kimseye atfı kabil bir kusur olmadığı 7 (24.1)
Alkol zehirlenmesi sonucu ölüm nedeniyle takibata
mahal olmadığı 5 (17.2)
Olayda kasıt veya ihmal bulunmadığı 6 (20.7)
Suç ve suçlu bulunmadığı 6 (20.7)
Olayda şüpheli bir durum bulunmadığı 4 (13.8)
Metil alkol zehirlenmesi nedeniyle takibata mahal olmadığı 1 (3.5)
Toplam 29 (100)
Kolonya içtiği bildirilen 4 olgunun 2’sinde “olayda kasıt veya ihmalin bulunmadığı”,
diğer olgularda ise “olayda kimseye atfı kabil bir kusur olmadığı” ve “suç ve suçlu
bulunmadığı” nedenleriyle takipsizlik kararı verildiği saptanmıştır.
Tartışma
Fonksiyonel - OH grubuna sahip kimyasal bileşiklere “alkol” adı verilmektedir.
Yaygın kullanımda, “alkol” sözcüğünün, “etil alkol ya da etanol” olarak adlandırılan özel bir
maddeyi tanımladığı kabul edilmektedir. Bu maddenin formülü ise C2H5OH’dır.(6)
04.08.1952 kabul, 18.10.1952 Resmî Gazete tarihli ve 3/15481 Kararname numaralı,
Gıda Maddelerinin ve Umumî Sağlığı İlgilendiren Eşya ve Levazımın Hususî Vasıflarını
Gösteren Tüzüğün yirmibirinci bölümü “Alkollü İçkiler” başlığını taşımaktadır. Şarap, meyve
şarapları, bira, distile alkollü içkiler ve likörler alkollü içkiler grubunda değerlendirilmektedir.
Bu genel tasrihin yapıldığı Tüzüğün 482’nci maddesinde, bahse konu olan alkollü içkilerin
tamamının birleşiminde değişik miktarlarda “Etil Alkol” kullanılmasının gerektiği
belirtilmiştir (7,8).
Ayrıca, 501’inci maddesinde, şaraplara ilişkin olarak, meyve şarabı haricinde
içerisine alkol katılmasına müsaade edilen şaraplara ilâve edilecek alkolün, saf ve Türk
kodeksine uygun evsafta olması gerektiği bildirilmiştir.
Tüzüğün 523’üncü madde ile başlayan 4’üncü kısmında ise, “Distile Alkollü İçkiler”
düzenlenmiş bulunmaktadır. Burada da, yine “Etil Alkol”ün kullanılacağı hükmü getirilmiş;
524/A-3. maddede de “Rakı” içkisi bakımından “Metil Alkolün hiç bulunmayacağı” kuralı
açıkça belirtilmiştir. Distile Alkollü İçkilere ilişkin olarak, imâlatta kullanılacak ispirtolu
mayiler arasında, (madde 523/b) “içki imalinde kullanılan saf ispirto” sayılmış ve bunun
muhteviyat itibari ile yapılan tarifinde, ham ispirtonun takdir ile tasfiyesinden elde edilen
“etilik alkol” olduğu belirtilmiştir ki, bu dahi içki imalinde kullanılması gerekli alkol tipinin
“etil alkol” olduğunu açıkça ortaya koymaktadır (7,8).
Bu itibarla, alkollü içkiler içerisine katılacak metil alkol, Türk Ceza Kanununun
395’inci maddesi bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir ve metil alkolü içerir içki,
taklit ve tağşiş edilmiş sayılmalıdır.
Çalışmamızda, incelenen hazırlık soruşturma evrakından 29 (% 42.6) kişinin
ölmeden önce alkollü içki aldıkları belirlenmiştir. Taklit ve tağşiş edilmiş bu içkileri tüketmek
sureti ile hayatını kaybeden kişiler hakkında takipsizlik kararları verilerek, olayı aydınlatmak
ve faili veya failleri tespite yönelik hazırlık soruşturmalarının kapatılmış olması suretiyle;
ölüm öncesinde alkollü içki aldığı sabit ve adlî otopsi bulgularına göre ölüm nedeninin metil
alkol zehirlenmesi olduğu açık olgularda, takip edilen usulün doğru kabul edilmemesi
gerektiği ortadadır. Ayrıca çalışmamıza dahil bir olguda, tuvalet ispirtosu içilme öyküsü
bulunmaktadır. Aynı hatanın bu olguda da tekrarlandığı görülebilmektedir.
Tüzüğün 32’nci bölümü ise, “Tuvalet Levazımı” başlığını taşımaktadır. Kozmetik
olarak da, adlandırılan bu maddeler, insan vücudunun epiderma, saçlar, kıllar, tırnaklar,
dudaklar ve dış üreme organları gibi dış bölümlerine veya mukozaya uygulanmak üzere
yapılmış ve bu bölümleri temizlemek, koku vermek, korumak, görünümünü değiştirmek ve
vücut kokularını gidermek için kullanılan preparatlar veya maddeler olarak tanımlanmaktadır.
Bu grup içerisinde değerlendirilmesi icap eden kolonyalarda da, Tüzüğün 668’inci maddesine
göre metil alkol bulunmaması gerekmektedir ve 669’uncu maddeye göre ise bu maddeyi
ihtiva eden ekstreler de taklit ya da tağşiş edilmiş sayılması icap etmektedir (7,8).
Araştırmamızda, ölümden önce kolonya içtiği belirlenen 4 olgu (% 5.9) saptanmıştır.
Buna göre, mevzuata aykırı surette metil alkol içerir tarzda üretilmiş kolonyalardan
zehirlenerek ölen kişilerin soruşturmalarında da takip edilen usulün doğru kabul edilmemesi
gerektiği ortadadır.
Bu nedenlerle, değişik şekillerde alınan alkollü içecek yahut kolonyalar nedeniyle,
metil alkol intoksikasyonuna bağlı olarak hayatını kaybeden kişiler için açılan tahkikatların,
CMUK 164’üncü maddesi uyarınca “takipsizlik” kararı ile sonuçlanması başlı başına
değerlendirmeye alınması gereken bir husustur. Şöyle ki;
Çalışmamızda, takipsizlik kararları incelendiğinde, bunların % 45.6'sında (31 olgu)
olay hakkında yeterli bilgi bulunmadığı ve olayın irdelenmediği belirlenmiştir. Bunların yanı
sıra, metanol içeren madde ve ilâç zehirlenmesi öyküsü bulunan üç olguya ilişkin
soruşturmalarda da aynı eksiklik göze çarpmaktadır.
Taklit ve tağşiş edilmiş oldukları sabit maddelerle zehirlenme üzerine açılan hazırlık
tahkikatları tablolarda belirtilen gerekçelerle kovuşturmaya yer olmadığından bahisle sona
erdirilmişlerdir. Ancak, genel anlamda bir takipsizlik kararının verilebildiği haller; (1) Bir
yargılama koşulunun gerçekleşmediğinin anlaşılması, yani kovuşturmanın caiz olmaması
hâline inhisar edebilir. Suçtan zarar görenin şikâyet etmemesi yahut sanığın ölmesi bu
hallerdendir.(2) Araştırılan eylemin suç teşkil etmediğinin anlaşıldığı durumlarda kimseye
bunun için ceza verilemeyeceğinden, eylemin cezalandırılamaması söz konusudur ve iş
hazırlık soruşturması sonunda biter.(3) Failin gerçekleştirdiği eylem aslında suç olmasına
rağmen, failin bir cezasızlık halinden yararlandığı durumlarda, failin cezalandırılmaması söz
konusudur ki, buna oğulun babasının parasını çalması durumu örnek verilebilir. (4) Failin
suçsuzluğunun anlaşılması ya da yeterli şüphe için delil elde edilmemesi halinde yine
takipsizlik verilebilecektir. (5) Kamu yararının eksikliği de keza bir hazırlık tahkikatını
sonlandırabilecek hallerdendir.(9,10)
Bahse konu tüm bu hallerin mevzuubahis olmaması, ortaya koymaktadır ki, bir kamu
davası ikamesinin gerekli olduğu noktada takipsizlik kararı verilmiş bulunmaktadır. Bu
noktada tek çare CMUK’un 165’inci maddesi uyarınca bir kovuşturma davası açarak
takipsizlik kararına itiraz etmek olacaktır.
Araştırmamız kapsamındaki takipsizlik kararlarını gerekçeleri yönünden
incelediğimizde, en yüksek oranda kullanılan takipsizlik gerekçesi, “olayda kimseye atfı kabil
bir kusur olmadığı” şeklinde ortaya çıkmıştır. Olguların tamamında mağdurların kanında
metil alkole rastlanmış ve ölümleri otopsi raporlarında buna dayalı olarak izah edilmiştir. Her
ne kadar, hazırlık soruşturmaları takipsizlik kararları ile kapanmış ve delillerin tespiti,
olayların aydınlatılması ve faillerin tespiti 31 (% 45.6) olguda söz konusu olmamış ise de, 37
(% 54.4) olguda mağdurların ölümlerinin hemen öncesinde alkollü bir madde kullandıkları
sabittir. Bu itibarla, taklit -tağşiş edilmiş maddeleri, başka bir ifade ile içeriğinde etil alkol
bulunması gerekirken, metil alkol bulunduran maddelerin bir şekilde insanlar tarafından
kullanılması ile meydana gelen ölümlerde, Türk Ceza Yasasının 407’nci maddesi karşısında,
“olayda kimseye atfı kabil bir kusur olmadığı” hali herhalde düşünülmeyecektir.
Bu tip olgularda ikinci sıradaki takipsizlik gerekçesi “alkol zehirlenmesi sonucu
ölüm nedeniyle takibata mahal olmadığı”dır ki, bunun metil alkol ve etil alkol ayırımının
yapılamamasından kaynaklandığı açıktır. Nitekim, mağdurlar, etil alkol değil, kullanımı yasak
olan metil alkolü içeren maddelerle temas etmek suretiyle hayatlarını kaybetmişlerdir.
“Olayda kasıt ve ihmalin bulunmadığı” şeklinde gerekçesi ise, kronolojik açıdan
hatalı kabul edilmesi gerekir. Zira, olgular aydınlatılamamış yahut aydınlatıldığı kadarı ile de
bunun hukukî neticesi tayin ve tespit edilememiştir ki, bu husus halledilemeden kasıt ya da
ihmalin söz konusu olup olmadığı noktasında bir irade açıklamasının, erken ve dayanıksız
kabul edilmesi gerekmektedir.
“Suç ve suçlu bulunmadığı” şeklindeki takipsizlik gerekçesi esasen araştırmamıza
dahil olgularda takip edilen usulü ve olguların kavranamamış olduğunu ortaya koymaktadır.
Zira, mağdurların kendi eylemleri sonucu öldükleri neticesine ulaşılmıştır ki, bu madde hem
Gıda Maddeleri Tüzüğüne hem de Türk Ceza Yasasının 407’nci maddesine yabancı kalındığı
ya da olgulara bu açıdan yaklaşılmadığı izlenimini vermektedir. Keza, “metil alkol
zehirlenmesi nedeniyle takibata mahal olmadığı” şeklindeki farklı bir takipsizlik gerekçesi de
yine bu intibaı kuvvetlendirmektedir.
“Olayda şüpheli bir durumun bulunmadığı” takipsizlik gerekçesi ise, takipsizlik
kararı verilebilecek hallere ilişkin teorik izahlar bazında ele alındığında doğru kabul
edilmemesi gerekmektedir. Şöyle ki, toksik niteliği olan ve gerek alkollü içkilerde gerekse
tuvalet levazımında bulunmaması gereken metil alkole bir şekilde maruz kalarak hayatını
kaybetmiş birtakım kişiler ile karşı karşıya olunduğuna göre, bu tip olgularda şüpheyi, ölüm
öncesi temas edilen maddeler ve bunların nerelerden temin edildiği noktasına inhisar edilmesi
gerekir iken, olayı basit bir esasen zararsız maddeyi bilinçsizce fazla almak veya bilinçli
olarak hayata son vermek kastı ile kullanmak (intihar) şeklinde tavsif, maddî ve usul hukuku
bakımından bir yanılgıyı ortaya koymaktadır (7,8).
Tüm bu takipsizlik gerekçeleri beraber ele alındığında da, araştırmamıza dahil
olgularda ne bir yargılama koşulunun (şikâyet gibi) gerçekleşmemesi hâli, ne araştırılan
eylemin suç teşkil etmediği konusunda kesin bir kanı (Gıda Maddeleri Tüzüğü, Türk Ceza
Yasası madde 395 ve 407 karşısında), ne faillerin istifade ettiği bir cezasızlık hâli, ne de
faillerin suçsuzluğunun anlaşılması veya yeterli delil elde edilememiş olunması söz
konusudur. Muhtemel failleri meçhul kalmış bu olguların aydınlatılmasında kamu yararının
mevcudiyetini belirtmeye dahi herhalde gerek bulunmamaktadır.
Bu doğrultuda, suçtan zarar gören kimselerin, takipsizlik kararlarının kendilerine
tebliğini müteakip onbeş gün içinde bu kararı veren Cumhuriyet savcısının mensup olduğu
ağır ceza işlerini gören mahkeme dairesine en yakın ağır ceza işlerini gören mahkeme
başkanına itiraz edebileceklerdir. İtiraz dilekçelerinde kamu davasının açılmasını haklı
gösterebilecek vakıalar ve deliller beyan edilecek ve varsa bir avukat veya dava vekili
tarafından imza edilmiş olmalıdır.(9, 10)
Ağır ceza başkanı talep ederse Cumhuriyet savcısı, o zamana kadar yaptığı tüm
işlemleri içeren evrakı kendisine gönderecek ve reis bir diyeceği varsa bildirilmesi için bir
süre tayin ederek dilekçeyi sanığa tebliğ edebilecektir (CMUK md 166/2). Araştırmamıza
konu olgularda, herhangi bir fail tespit edilmemiş bulunmakla, bu madde herhalde uygulama
alanı bulmayacaktır. Bunun üzerine ağır ceza mahkemesi başkanı, kararını vermek için
tahkikatın genişletilmesine lüzum görürse, bu hususu açıkça belirtmek suretiyle mahalli sulh
hâkimini görevlendirebilecektir. Netice olarak, ağır ceza mahkemesi başkanı, dilekçenin varit
ve haklı olduğuna karar getirir ise kamu davasının açılmasına karar verebilecektir. Bu noktada
Cumhuriyet savcısı kararı icra etmek yetki ve görevinde olacaktır (CMUK md. 168).(9, 10)
Bu kovuşturma davası açmak şeklinde isimlendirilen hukukî olanağının dışında,
takipsizlik kararlarını veren Cumhuriyet Savcılıklarının bulunduğu mahal Cumhuriyet
Başsavcılıklarına veya il Cumhuriyet Başsavcılıklarına itirazen ve idarî bir usul ile kamu
davasının ikamesine imkân sağlanma durumunu da belirtmek gerekir.
Ancak, aradan geçen sürenin, mağdurların bulundukları ya da yaşadıkları yerlerde
ele geçebilecek ve ölümlerinden önce kullandıkları yahut temas ettikleri maddeleri veya
bunların muhafazalarını ele geçirme ve menşelerini tespit noktasında büyük güçlük
yaratabileceği ihtimalini gözden uzak tutmamak gerekmektedir.
Araştırmamıza dahil olgularla ayniyet gösteren bir başka olgu, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 1981/2688 Savcılık Esas numaralı iddianamesi ile kamu davasına konu
edilmiş ve sanıklar İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 1986/221 esas numarasında kayıtlı
bir davada yargılanmışlar ve Türk Ceza Yasasının 395’inci maddesi delaleti ile 407/son
maddesi uyarınca mahkûm olmuş bulunmaktadır. 22.11.1991 tarihli karar, 09.10.1992
tarihinde kesinleşmiş bulunmaktadır.
Kaynaklar
1. Kayaalp O. Tıbbî Farmakoloji Cilt 2 2. Baskı Nüve Matbaası Ankara 1982: 14131414
2. Di Maio DJ, Di Maio VJM. Forensic Pathology. CRC Press Boca Raton, Ann
Arbor, London, Tokyo 1993: 450-451
3. Alper B. Akut Metil Alkol Entoksikasyonu. Adlî Tıp Derg. 1992; 8/1- 4: 109-112
4. Litovitz T. Pediatr Clin North Am 1986; 33: 311- 323 (loc. cit. 3)
5. Keeney AH, Mellinkoff SM. Methyl Alcohol Poisoning. Ann Int Med 1951; 34:
331-338 (loc cit 2)
6. Freimuth HC. Forensic Aspects of Alcohol. In: Spitz WU ed. Medicolegal
Investigation of Death, 3rd ed. Charles C Thomas Publisher Springfield/Illinois 1993:767
7. Deda NS. Gıda Mevzuatı ve Tatbikatı. Seçkin Yayınevi, Ankara 1994: 280, 287,
313
8. Başkan TM, Atasoy S. Regulatory Mechanisms for Food Safety in Turkey. Food
and Health Today, the Truth and the Myth, the Medico-legal Society of Singapore, 23rd
Meeting 1997: 78-79
9. Kunter N. Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku. Beta
Basım ve Dağıtım , 9. Baskı İstanbul 1989: 797, 855
10.Yurtcan E. Ceza Yargılaması Hukuku. Alfa Basım Yayın Dağıtım, 5. Baskı
İstanbul 1994: 375, 376, 377

Benzer belgeler