kđtap tanıtımı

Transkript

kđtap tanıtımı
Ç. Ü. Đlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2004
KĐTAP TANITIMI
Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI*
Hasan Kayıklık, Orta Yaş ve Yaşlılıkta Dinsel Eğilimler,
Baki Kitabevi, Adana, 2003, (ISBN: 075-7024-23-6)
Dinî inancın, dinî ibadetlerin, dinî tutum ve davranışların, kısaca din ve insan
ilişkisinin bireyin doğumundan ölümüne kadarki süreç içerisinde nasıl ortaya
çıktığı, nasıl tecrübe edildiği, zaman içerisinde bir takım değişimlerin yaşanıp
yaşanmadığı, yaşandıysa bunların yoğunluğunun ve muhtevasının ne yönde
şekillendiği, bütün bunlarla birlikte gelişim süreci içerisinde ortaya çıkan
değişimlerin nelerden kaynaklandığı, bu değişimlerin geçici mi, yoksa sürekli bir
karakter mi arz ettiği, süreci etkileyen faktörlerin niteliği, hatta bedensel, ruhsal ve
zihinsel gelişim ile dinî hayat arasındaki ilişkinin tek yönlü mü, yoksa karşılıklı mı
olduğu vb. hususların incelenmesi din psikolojisinin yakından ilgilendiği konuların
başında gelmektedir.
*
Ç. Ü. Đlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı. [email protected]
Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI
Hasan Kayıklık tarafından kaleme alınan “Orta Yaş ve Yaşlılıkta Dinsel
Eğilimler” isimli eser de dinî hayatı gelişim psikolojisi açısından incelemektedir.
Tecrübî bir nitelik arz eden bu çalışma orta yaş ve yaşlılık dönemindeki bireylerin
dini nasıl yaşadıkları ve nasıl bir dinî hayata sahip oldukları sorusu üzerinde
yoğunlaşmaktadır.
Kayıklık’ın bu çalışması;
1) Orta yaş ve yaşlılığa yaklaşımlar,
2) Araştırma,
3) Tartışma,
4) Özet, yargı ve öneriler, olmak üzere dört temel bölümden oluşmaktadır:
Orta yaş ve yaşlılığa yaklaşımlar isimli bölümde yazar öncelikle gelişim hakkında bilgi vermekte (s. 13-14) daha sonra ise gelişim kuramlarını ele almaktadır.
Bu kapsamda sırasıyla; psikodinamik kuramlar (s. 17-18), Freud’un psikoseksüel
kuramı (s. 18-20), Erikson’un psikososyal kuramı (s. 20-23), Jung’un yaşam evreleri kuramı (s. 23-25), Bühler’in gelişim evreleri kuramı (s. 25-26), Riegel’in diyalektik gelişim çözümlemesi kuramı (s. 26), öğrenmeci kuramlar (s. 27-28), bilişsel
kuramlar (s. 28-31) ve kültürel-bağlamsal kuramları (s. 31-32) ana hatlarıyla özetleyen yazar, konuyla ilgili bu kadar çok farklı kuramın olmasını gelişim sürecinin
doğasına ve gelişime yol gösteren olgulara bağlamaktadır. Bununla birlikte burada
sözü edilen hiç bir kuramın insanın gelişim sürecini açıklamada tek başına yeterli
olmadığını, ancak her kuramın gelişim sürecini anlamaya hizmet ettiğini belirten
yazar (s. 33), çalışmasının sınırlarını oluşturan orta yaş ve yaşlılığı anlamada hangi
kuramın daha işlevsel olduğu sorusunu ön plana çıkartmakta, bu soruya ise,
Kimmel’e atıf yaparak “yetişkinlik ve yaşlılığı araştırmak için en uygun kuram
yaşam boyu gelişim kuramıdır” şeklinde cevap vermektedir (s. 34). Gelişim kuramları hakkında verdiği bilgilerden sonra bu alanda çalışan psikologlara dayanarak gelişimin ilkelerini maddeler halinde sunan Kayıklık (s. 35-36), konuyu orta
yaş ve yaşlılık dönemlerine getirmekte, burada ise önce orta yaş dönemini (s. 36-
325
Kitap Tanıtımı
37) ve bu dönemi açıklamaya çalışan teorik yaklaşımları özetlemektedir (s. 37-41).
Bu konunun akabinde de orta yaşın bedensel, ruhsal ve zihinsel açıdan ne gibi
özellikler gösterdiğine temas etmekte (s. 41-46) ve bu dönemdeki bireylerin kişilik
yapısı hakkında bilgiler vermektedir (s. 46-49). Burada orta yaşı diğer gelişim
dönemlerinden ayıran niteliklere temas eden yazar, daha sonra orta yaş bunalımı
üzerinde durmakta ve Lambley’e dayanarak bu dönemi bir gerilim dönemi olarak
adlandırmaktadır (s. 50-51). Çünkü Levinson ve Gould’un da dediği gibi, orta yaşa
geçiş çoğu zaman bir bunalımla birlikte gerçekleşmektedir. Bu anlamda orta yaş
bunalımını “bireyin toplumsal desteklerini ve içsel kaynaklarını gelişimsel durumlar tehdit etmeye başladığında ortaya çıkan fiziksel ve psikolojik sıkıntılar bütünü”
olarak tanımlayan yazar (s. 50), böyle bir krizin yaşanmasında çok çeşitli faktörlerin etkili olduğu belirtmektedir.
Yaşlılık dönemini 60 yaş ve üzerindeki bireyleri ifade eden bir anlamda
kullandığını söyleyen Kayıklık, yaşlanmanın kaçınılamaz bir süreç olduğunu
belirtmektedir (s. 54). Çünkü yaşlanma ile birlikte öncelikle biyolojik ve fizyolojik
açıdan zayıflama ve yetersiz kalma denilen olgular ortaya çıkmaktadır. Bu
anlamda, bireyin çevreye uyum ve yaşamını sürdürmesinde gitgide büyüyen bir
zayıflama sürecini içeren yaşlanma döneminde, iletişim ve kişiler arası ilişkilerde
farklılık, zevklerde ve yaşam biçimlerinde farklılık, benimsenen değerlerde
farklılık, politika, din ve ideolojik yaklaşımlarda farklılık ve aile standartlarında
farklılık olmak üzere çok yönlü değişimler yaşanmaktadır (s. 55). Bununla birlikte
bu dönemde meydana gelen değişimler çok çeşitli açılardan değerlendirilebilir.
Çünkü değişimin miktarı, belirleyicileri, bireyden bireye ne kadar farklılaştığı,
yavaşlatılıp yavaşlatılamayacağı, sonuçlarının neler olduğu vb. hususlar yaşlanma
döneminin hem genel özelliklerini hem de kişiye bağlı görüntülerini anlamaya
yardım edebilir. Zira yaşlanma sadece dış görünüşün değişmesi ile ilgili değildir.
Bununla birlikte insanın duygu, düşünce ve davranışlarında da çok önemli
değişimler yaşanmaktadır (s. 55).
326
Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI
Kayıklık’a göre gelişimsel açıdan yaşlılık dönemini ele alan üç temel kuram
vardır (s. 56). Birincisi Erikson’un kuramıdır: Bu kurama göre hayatının son evresine giren yetişkin bir bireyin amacı yaşamını bir bütünlük ve uyum içinde
algılamaktır. Kişinin bu evredeki temel ihtiyacı hayatı yaşadığını kabul etmek ve
içinde bulunduğu koşullarda elinden gelenin en iyisini yaptığına inanmaktır. Eğer o
bunu başarabilirse “ben bütünlüğünü” gerçekleştirebilir. Bunun gerçek-leşmesinde
ise din önemli bir fonksiyon üstlenmektedir (s. 57-58). Yaşlılıkla ilgili dikkat
çeken ikinci kuramsa Jung’a aittir. Dinsel ve manevi değerlerin insanın gelişiminde
önemli ve zorunlu etkileri olduğunu kabul eden Jung’a göre, hayatın ümit dolu ve
anlamlı bir şekilde yaşanmasında ve psikolojik olarak sağlıklı bir ölüm
düşüncesinin oluşmasında dinin önemi yadsınamaz (s. 58-59). Çünkü genç yetişkinlik ve orta yaş dönemlerinde dışa dönük bir karakter gösteren bireyler yaşlanma
sürecine girdikçe içe dönük bir hal almaya başlarlar. Đçe dönük kişilik yapısı ise
din gibi içsel değerlerin öne çıkmasına sebep olmaktadır (s. 59). Jung’un
görüşlerini bu şekilde özetleyen yazar, üçüncü olarak ilgisizlik kuramını ele
almaktadır. Bu kurama göre, yaşlılar bir yandan sosyal rollerinden vazgeçerken ve
diğer insanlarla ilişkilerinde zayıflamalar yaşanırken, öte yandan toplumun da
yaşlılardan uzaklaşmaya ve vaktiyle onlara verdiği görev ve sorumlulukları
gençlere yüklemeye başladığı görülür. Yaşlıların sosyal çevreden ve dış dünyadan
gittikçe uzaklaşması ise dine yönelmelerine sebep olabilmektedir (s. 59). Görüldüğü üzere burada sözü edilen üç temel kuram yaşlılık döneminde dinî hayata
yönelmenin sebeplerini anlama hususunda belli bir açılım ortaya koymaktadır.
Çalışmasının teorik kısmını; “yaşlılık döneminin genel özellikleri” (s. 60-63),
“yaşlılık ve kültürel yapı” (s. 63-64), “yaşlılık ve ölüm” (s. 64-65), ve “yaşlılık dönemi gelişim ödevleri” (s. 66) başlıklarıyla derinleştiren yazar, sözü bireyin dinsel
gelişimine getirmektedir (s. 66). Hayatın diğer alanlarında olduğu gibi kişinin
dinsel alanda da değişim ve gelişimler geçirdiğini söyleyen Kayıklık, bu değişim
ve gelişimleri izah etmek üzere farklı açıklamaların yapıldığına dikkat çekmekte,
daha sonra da söz konusu bu süreci Meadow ve Kahoe’ye dayanarak dört kısımda
değerlendirmektedir. Bu iki din psikologuna göre dindarlığın gelişimi “dış bek-
327
Kitap Tanıtımı
lentiye yönelik”, “kurumsal-geleneksel”, “deruni” ve “bağımsız-bireyselleşmiş”
dindarlık olmak üzere dört temel tip içermektedir (s. 67). Yazar, bu hususla ilgili
açıklamalar yaptıktan sonra sözü James W. Fowler’e getirmekte ve ona dayanarak
din ile dinsel inanç arasındaki farklılığı vurgulamaktadır. Fowler’e göre inancın
evrensel ve değişebilen bir karaktere sahip olduğunu belirten Kayıklık, konunun
daha iyi anlaşılması için Fowler’in ileri sürdüğü inanç gelişim aşamalarını
açıklamaya çalışmaktadır. Bu aşamalar, inanç öncesi evre (0-2 yaş), sezgiselizdüşel inanç (2-7 yaş), mistik-gerçek inanç (7-12 yaş), bireşik-geleneksel inanç
(operasyonel düşünce geliştikten sonra), bireysel-düşünsel inanç (genç yetişkinlik
dönemi ve sonrası), birleşik inanç (orta yaşın ilk dönemleri) ve evrensel inanç (orta
yaş ve sonrasında) şeklinde sıralanmaktadır* (s. 70-74). Çalışmanın teorik kısmını
oluşturan birinci bölümde son olarak “orta yaş ve yaşlılık döneminde dinsel
yaşayış” konusu üzerinde duran yazar, yapılan çalışmalara dayanarak, insanın yaşı
ilerledikçe daha dindar olup olmadığı problemine cevap aramaktadır (s. 76-80).
Araştırma başlığı altındaki ikinci bölüme “araştırma konusu olarak orta yaş
ve yaşlılıkta dinsel yaşayış” (s. 81) konusuyla başlayan yazar, orta yaş ve yaşlılık
döneminde dinî hayatın araştırılmasının önemi ve değeri üzerinde durmakta, bu
konunun kendi kültürel bağlamımıza göre uygun ölçme araçlarıyla incelenmesinin
gerekli olduğunu söylemektedir. Bu açıdan Đslam kültürüne uygun olarak iman,
ibadet ve ahlak boyutlarını içeren bir ölçek ile yola çıkmanın önemini
vurgulamaktadır (s. 87).
Yazar araştırmasının iki temel amacının olduğunu ifade etmektedir. Birincisi,
Müslüman bireylerin dindarlık düzeylerini ölçmeye yarayan bir dindarlık ölçeği
geliştirmek, ikincisi ise, orta yaş ve yaşlılık dönemi dindarlığının genel özelliklerini tespit etmeye çalışmaktır (s. 89). Çalışmasının temel problemini “orta yaş
ve yaşlılık dönemindeki bireylerin dinî yaşantılarında bir değişimin olup olmadığı,
eğer bir değişim varsa bunun nasıl ve ne yönde olduğu” sorusu üzerine
*
Fowler’in inanç aşamalarıyla ilgili kavramların çevirisinde yer yer bazı sıkıntıların olduğu
da hissedilmektedir.
328
Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI
odaklandığını belirten yazar, (s. 90), daha sonra orta yaş ve yaşlılıktaki dinsel
yaşayışla ilgili olarak yapılan tecrübi çalışmalardan elde edilen sonuçlar üzerinde
durmaktadır (s. 91-103). Konunun daha iyi anlaşılması için özellikle Starbuck,
Orbach, Stark, Meadow ve Kahoe, Markides, Ainlay ve Smith, Hunsberger, Young
ve Dowling, Chatters ve Taylor vs. başta olmak üzere bu konuda araştırma yapanların bulgularını cinsiyet, yaş, medeni hal, öğrenim durumu ve sağlık değişkenlerini dikkate alarak özetleyen yazar (s. 102-103), buradan hareketle beş genel
sonuç çıkartmaktadır:
1) Kadınların dindarlık düzeyi erkeklerden daha yüksektir
2) Đleri yaşlarda bazı düşüşler görülmekle birlikte yaş ilerledikçe dindarlık
düzeyi yükselmektedir.
3) Evlilerin dindarlık düzeyi daha yüksektir
4) Öğrenim düzeyi ile dindarlık seviyesi arasındaki net bir ilişki yoktur.
5) Sağlık durumu iyi olanların dindarlık düzeyleri daha yüksektir (s. 103104).
Orta yaş ve yaşlılık dönemlerinde dinî hayatın nasıl olduğu yönündeki
çalışmaları bu şekilde özetledikten sonra yazar; cinsiyet, yaş, medeni durum,
öğrenim düzeyi, iş durumu, öznel sağlık algısı, din-önem düşüncesi ve öznel
dindarlık algısını bağımsız değişken olarak kabul ederek araştırmasının
denencelerini ortaya koymaktadır (s. 104-110). Araştırmanın önemi (s. 110-111)
ve temel sayıtlılarını (s. 111) belirttikten sonra kullandığı bazı kavramların tanımlarını veren yazarın, burada, ibadetleri üç kısımda değerlendirdiği görülmektedir.
Ona göre namaz kılma, oruç tutma, zekat verme, hacca gitme ve Kur’an okuma
hem bireysel hem de toplumsal özelliği olan ibadetler olduğu için bireyseltoplumsal ibadetler olarak adlandırılmıştır. Dinsel yayınları okuma ve dinsel programları izleme gibi daha ziyade ferdî bir karakter arz eden ibadetler ise bireysel
ibadetler olarak kabul edilmektedir. Cenaze töreni, mevlit hatim vb. toplu yapılan
dinsel etkinlikler ise toplumsal ibadetler olarak kavramsallaştırılmıştır (s. 111113). Yazar araştırmasının sınırlılıklarını dile getirdikten sonra (s. 113-114), evren
329
Kitap Tanıtımı
ve örneklemi hakkında bilgi vermektedir. Adana ilini Yüreğir-Seyhan ve KuzeyGüney şeklinde dörtlü bir kategoriye ayıran yazar, raslantı tekniğiyle % 59.4’ü
kadın, % 40.6’sı erkek olmak üzere toplam 394 kişiye anket uygulamıştır.
Deneklerin % 45.2’si orta yaş (40-59), % 54.8’i ise (60-94) yaşlılardan
oluşmaktadır. (s. 114-117). Yazar, veri toplama teknikleri başlığı altında kullandığı
ölçeklerden bahsetmektedir. Çalışmanın amaçlarına uygun olarak iman, ibadet ve
ahlak boyutlarını içeren Likert tipi bir “dinsel yaşayış ölçeği” geliştirmeye çalışan
yazar, ölçeğin güvenirlik ve geçerlik analizini de yapmaktadır (s. 117-126).
Böylece araştırmasının iki temel amacından birisi olan Đslam dininin bünyesine
uygun olarak Müslüman bireylerin dindarlıklarını tespite yönelik bir ölçek
geliştirmeyi gerçekleştirmiş olmaktadır. Araştırmada kullanılan ikinci ölçek ise
daha önce farklı araştırmacılar tarafından da kullanılmış olan ölüm kaygısı
ölçeğidir (s. 126-127). Verilerin çözümlenmesinde ise t-testi, tek yönlü ANOVA
ve pearson product moment korelasyon katsayısı teknikleri kullanılmıştır (s. 128129).
Bulguların sunulduğu kısma gelince, burada yazar, deneklerin cinsiyet, yaş,
medeni durum, öğrenim düzeyi, iş durumu, öznel sağlık algısı, dine önem verme
düzeyi ve öznel dindarlık algısına göre dinsel yaşayışlarının,
a) inanç boyutunu (s. 130-137),
b) ahlak boyutunu (s. 138- 146),
c) ibadet boyutunu (s. 146-157) ve
d) yukarıdaki her üç boyutu içine alan genel dinsel yaşayış düzeylerini (s.
158-165) ele almakta, ayrıca dinsel yaşayış ile ölüm kaygısı arasındaki ilişki
üzerinde durmaktadır (s. 166).
Daha sonra deneklerin cinsiyet, yaş, medeni durum, öğrenim düzeyi, iş
durumu, öznel sağlık algıları, din-önem düşüncesi ve öznel dindarlık algılarına
göre ölüm kaygısı düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koyan verileri
tablolar halinde sıralayan yazar, (s. 166-173), yine aynı değişkenleri kullanarak
330
Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI
deneklerin dua etme sıklıkları (s. 173-182) üzerinde durmakta ve yaş gruplarına
göre
deneklerin
namazda
yanılma
olasılıklarını
irdeleyerek
bu
kısmı
tamamlamaktadır (s. 183-184).
Tartışma bölümünde elde ettiği verileri yorumlamaya girişen Kayıklık, kendi
bulgularıyla diğer çalışmalarda ulaşılmış olan sonuçlar arasındaki benzerlik ve
farklılıkları muhtemel sebepleriyle değerlendirme yoluna gitmektedir (s. 185-222).
Özet Yargı ve Önerilerden oluşan son bölümde ise, öncelikle ulaştığı sonuçları
ana hatlarıyla özetlemektedir. Bu bağlamda çalışmasının iki temel amacına
yeniden atıf yapan yazar, hem ölçek geliştirdiğini hem de bu ölçeğe göre orta yaş
ve yaşlıların dinî hayatını incelediğini söylemektedir (s. 223). Yazarın verdiği
bilgilerden hareketle bu çalışmadan elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:
1. Kullanılan değişkenler
farklılaşmamıştır.
açısından
denekler
inanç
bakımından
2. Ahlakî açıdan kadınların lehine bir farklılaşma ortaya çıkmıştır.
3. Yaş, medeni durum, öğrenim düzeyine ve öznel sağlık algısına göre
denekler arasında ahlakî açıdan bir farklılık ortaya çıkmazken, iş
durumu, dine önem verme düzeyi ve öznel dindarlık algısına göre
ahlaki yaşantıda anlamlı bir farklılığın var olduğu tespit edilmiştir.
Buna göre işsizler emeklilerden, dine daha çok önem verenler göreceli
olarak daha az önem verenlerden ve kendilerini daha çok dindar
olarak algılayanlar ahlakî yaşayış ölçeğinden daha yüksek puan
almışlardır.
4. Kadınlar erkeklerden, yaşlılar orta yaş grubunu oluşturanlardan dullar
evlilerden, öğretim düzeyi düşük olanlar yüksek olanlardan, emekliler
halen çalışanlardan, dine daha çok önem verenler daha az önem
verenlerden ve kendilerini çok dindar olarak algılayanlar az dindar
olarak algılayanlardan daha çok ibadet etme eğilimdeyken öznel
sağlık algısı bu konuda anlamlı bir farklılık oluşturmamıştır.
5. Đlk dört maddede gözlenen bu eğilim genel dinsel yaşayışta da
kendisini hissettirmeketdir.
331
Kitap Tanıtımı
6. Kadınlar erkeklerden daha fazla ölüm kaygısı taşırken, orta yaş ve
yaşlılar bu hususta farklılaşmamıştır. Ancak ölüm kaygısıyla yaş
arasında negatif bir ilişki olduğu da görülmektedir. Medeni durum,
öğrenim düzeyleri ve öznel dindarlık algıları ölüm kaygısını farklılaştırmazken; işsizler emeklilere, sağlık durumunun kötü olduğunu
düşünenler iyi olduğunu düşünenlere, dini kendileri için çok önemli
kabul edenler de az önemli kabul edenlere göre ölüm kaygısı
ölçeğinden daha yüksek puan almışlardır.
7. Kadınlar erkeklerden, yaşlılar orta yaş grubunu oluşturanlardan, dullar
evlilerden daha fazla dua etmektedirler. Din önem düşüncesi ve öznel
dindarlık algısı bu hususta önemli bir faktör olarak ortaya çıkarken
öğrenim düzeyi ve öznel sağlık algısı anlamlı bir etkiye sahip
görünmemektedir.
8. Namazda yanılma konusunda erkeklerle kadınlar arasında bir fark
görülmezken orta yaş grubu yaşlılardan daha fazla yanılmaktadır (s.
224-226).
Çalışmasının din psikolojisi alanyazınına ve pratik hayata yönelik olmak üzere
iki temel katkısının olduğunu söyleyen yazar (s. 226-227), orta yaş ve yaşlıların
dinî hayatı ile ilgili yeni çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulayarak araştırmasını tamamlamaktadır (s. 227-228).
Gerek din psikolojisi alanında temel kabul edilen klasik kaynaklara gerekse
son dönemlerde yapılmış çalışmalara atıfla gerçekleştirilen bu araştırmanın geniş
bir bibliyografyasının olduğu görülmektedir (s. 229-240). Ayrıca kitabın dizin (s.
241-247) ve kullanılan ölçeği içeren bir ek (s. 249-252) kısmını içerdiğini de söylemeliyiz.
Hasan Kayıklık’ın bu çalışmasının ülkemizde henüz üzerinde pek fazla
durulmayan orta yaş ve yaşlılık dönemini yaşayan bireylerin dinî hayatlarını
anlama hususunda önemli bir boşluğu dolduracağı kanısındayız. Ayrıca bu
araştırmanın bu konuda yeni bir takım çalışmalara yol açabilecek çeşitli problemlere dikkat çektiğini de belirtmeliyiz.
332
Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI
333
Kitap Tanıtımı
334

Benzer belgeler