Yeni Divriği Gazetesi SAYI-44

Transkript

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-44
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 1
MURSAL BARAJI SUYU HERYERE YETECEK Mİ?
Mursal Baraj suyu hem içmeye hem kullanmaya, hem üç HES’e hem de bahçe ve tarlaların
sulanmasına yetecek mi? Haziran-Temmuz – Ağustos ayları risk altında görünüyor. İlave
tedbir gerekebilir!
Haber/Yorum:Mustafa TARAKÇI
Mursal Baraj’ından Divriği şehir şebekesine isale
boruları ile su taşınması ihalesi sonuçlandı. İhaleyi alan
firma yetkilileri DSİ ve Divriği Belediye’sinin yer teslimi
yapması ile iş başı yaptı. Kısmetse bir yıl gibi bir süre
içinde (Yerel Seçimlerden Önce!?) musluklarımızdan
Mursal Suyu akacak. Bu sevindirici bir gelişme. Emeği
ve iradesi olan herkese teşekkür etmek öncelikle
görevimizdir.
Ancak; bu projenin ileride bazı yeni olumlu ve olumsuz
gelişmelere sebep olacağını da şimdiden ortaya
koymakta yarar var. Konuya yakın ilgi duyan, konu ile
ilgili en yetkili kişilerle istişare içinde olan Yeni Divriği
Gazetesi yetkilileri tespit ettikleri bazı hususları siz
okurlarının dikkatine sunmayı görev bilmektedir:
Malumunuz halen Divriği şehir şebekesinde akan su,
Mursal Baraj çıkışının dışında Karasar, Venk ve diğer
küçük derelerden gelen sularla da beslenmektedir. Yeni
proje ile hem Divriği şehir şebekesi hem de 3 adet HES,
Divriği içi bahçe sulaması ve Palanga Ovası tarla/bahçe
sulaması Mursal Baraj suyuna yüklenmiş olacaktır.
İrtibat: [email protected]
DİVRİĞİ KONULU ŞİİR
YARIŞMAMIZ SONUÇLANDI
YENİ DİVRİĞİ İNTERNET GAZETESİ, DİVRİĞİ HAKKINDA
YAZILMIŞ ŞİİRLERE İLAVE KATKIDA BULUNMAK, DİVRİĞİ
ŞİİR ANTOLOJİSİNİ DAHA DA GELİŞTİRMEK, DİVRİĞİ’Yİ
DÜŞÜNDÜRMEK-SEVDİRMEK ADINA, GEÇTİĞİMİZ AY
DİVRİĞİ’NİN ÖZELLİKLE GÜZELLİKLERİNİ KONU ALAN
ŞİİR YARIŞMASI DÜZENLEMİŞTİ. BU YARIŞMAYA 9 ŞİİR
KATILDI. MUSTAFA AKGÜN, ALİ HAYDAR YALÇIN, AHMET
YOZGATLI, İSMAİL AYDOĞMUŞ VE MUSTAFA TARAKÇI’NIN
DEĞERLENDİRMESİ SONUCUNDA İLK ÜÇE GİREN
ŞAİRLERİMİZ VE ALDIKLARI PUANLAR AŞAĞIDADIR.
DERECEYE GİREN ÜÇ ŞAİR VE ŞİİRLERİ RESİMLİ VE
ÖZETLİ OLARAK SOSYAL MEDYA SAYFAMIZDADIR.
1.
2.
3.
Tüm bu su ihtiyacı özellikle Haziran-Temmuz-Ağustos
aylarında bazı sıkıntılara ve kısıtlamalara neden
olacaktır. Bu aylarda aşırı su tüketimi olması nedeni ile
Mursal Barajı’nın su seviyesinde kısa sürede önemli
düşüşler olacak, bu nedenle vatandaşların şehir
şebekesi ile önceden olduğu gibi bahçelerinin
sulamasına kısıtlama getirilecektir veya su fiyatlarında
ilave zamlar yapılacaktır.
Veya şehir şebekesinin bu ilave su ihtiyacı için 3
projenin hayata geçirilmesi söz konusu olacaktır.
Birincisi: Mevcut Mursal Barajı’nın devilasyon duvar
seviyesinin en az birkaç metre yükseltilmesi,
İkincisi: Suyun bol olduğu kış ve bahar aylarında şehir
şebekesine su stoku yapmak için Dumbuca Dağı eteğine
ve Hüseyin Gazi Dağı eteğine birer adet yeterli
büyüklükte su deposu inşa edilmesi,
Üçüncüsü: Diğerleri gibi çıkışı sulama sistemine geri
dönmeyen Lih Çayı’na dökülen Galigin Dere HES’inin
yaz aylarında tamamen kapatılması.
Yeni şehir şebekesi su çalışmaları tüm Divriğili
hemşerilerimize hayırlı uğurlu olsun derken, bu
gerçekleri de hatırlatmak istedik...
493 PUANLA SADIK METİN’İN “ TARİH
YAZIYORSUN DİVRİĞİ” ŞİİRİ
462 PUANLA SALİH AYDOĞDU’NUN “ DİVRİĞİM”
ADLI ŞİİRİ
459 PUANLA MAHİR PEKŞEN’İN “ DİVRİĞİ’YE
DAVET” ADLI ŞİİRİ.
DİVRİĞİ CUMHURİYET MEYDANI
NASIL OLSUN?
ŞİİR YARIŞMAMIZDAN SONRA DİVRİĞİ İLE İLGİLİ YENİ
BİR ÇALIŞMA BAŞLATMAK İSTEDİK. BU ÇALIŞMA DİVRİĞİ
CUMHURİYET MEYDANI’NIN TASARIM ÇALIŞMASIDIR.
MEYDAN’IN YENİ TASARIMI NASIL OLSUN? DİVRİĞİ’YE VE
DİVRİĞİLİLERE YAKIŞMAYAN BU MEYDANI NASIL EN
GÜZEL HALE KOYABİLİRİZ?
BU KONUDA HÜKÜMET BİNASI, CUMHURİYET MEYDANI
ÇEVRESİNDEKİ YOL GÖSTERİLECEK ŞEKİLDE KURU
KALEMLE YAPILACAK TASARIM ÇALIŞMASININ
FOTOĞRAFI ÇEKİLİP GAZETEMİZİN MAİL ADRESİNE
GÖNDERİLDİĞİ ZAMAN GELECEK SAYILARDA
YAYINLARAK SİZ HEMŞERİLERİMİZLE PAYLAŞILACAKTIR.
AMACIMIZ, DİVRİĞİ SEVDALILARININ DİVRİĞİ
CUMHURİYET MEYDANI TASARIMLARINI KAMUOYU VE
YETKİLİLERLE PAYLAŞMAK, İLERİDE YAPILACAK
ÇALIŞMALARA IŞIK TUTMAKTIR. BUGÜNDEN İTİBAREN
GÖNDERECEĞİNİZ CUMHURİYET MEYDANI TASARIM
FOTOĞRAFLARINI ŞUBAT 2013 AYI İÇERİSİNDE
BİRİKTİRİP DAHA SONRAKİ SAYILARDA YAYINLAYACAĞIZ.
DİVRİĞİ’DE BAZI ESNAFLARA GIDA DENETİMİ YAPILDI. CEZA ALAN YOK!
SURİYE’YE
YUKARDAN BAKMAK
LAZIM!
Arap Baharı’nın önce Tunus,
ardından Mısır ve Libya’ya
yayılması bu arada Suudi
Arabistan’ın güney komşusu
fakir Yemen’in de Salih adlı
diktatöründen kurtulmasından
MUSTAFA
sonra sıra Suriye’ye gelmişti.
TARAKÇI*
Suriye’deki gelişmelerin de
diğer ülkelere benzer şekilde
cereyan edeceği varsayılıyordu.
Diğer ülkelerde Amerika ve
Nato belirleyici rol oynamıştı.
Suriye de öyle olacak
zannedildi.
* www.mustafatarakci.com Özgeçmiş
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
AKARSU DİVRİĞİ’DEN BİLDİRİYOR.
Divriği Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından(Zir.Müh. Özgür Ergün ve Vet. Hek. Ahmet Fatih Balıca) iş yerlerine
"Güvenilir Gıda, Sağlıklı Yaşam İçin Denetimlere Devam" adıyla, 16.01.2013 tarihinde gıda denetimi yapıldı. Divriği Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Müdürü Hasan Hüseyin ÖZDEMİR yaptığı açıklamada;
Toplum Sağlığı Merkezi(Dr.
Hasan Esat Yıldırım, Çevre
Sağlık Teknisyeni Süleyman
Üstün)
Belediye
Zabıta
Birimi(Zabıta Erdem Özel) ile
yapılan ortaklaşa gıda denetim
çalışması programlı şekilde
devam edeceğini, aktif olarak
faaliyet gösteren iş yerlerinin
5996 sayılı Veterinerlik, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
gereği mevzuata uygunluğu,
hijyeni, sağlığı, ambalajlanması
ve sergilenen ürünlerin raf
ömrü kontrol edildiğini ve
işyeri
sahiplerine
gerekli
talimatlar deklare edildiğini ve
uyarılarda
bulunulduğunu
belirtti.
SAYFA 1
ÜCRETSİZDİR
n
01 ŞUBAT 2013
SAYFA 2
SAYI: 44
DİVRİĞİ KAYMAKAMI
SAYIN MEHMET NEBİ KAYA’NIN
EV ZİYARETLERİ
İrtibat: [email protected]
60. YILINDA İSTANBUL DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ’NİN 46.
OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI.
Divriği Kaymakamı Sayın Mehmet Nebi KAYA ,geçtiğimiz günlerde ,
eşi Zeynep KAYA ile birlikte;beraberlerinde Vakıf Müdürü Yusuf
YILMAZ ve eşi Gülnihal YILMAZ olduğu halde değişik hane halkına
ziyaretlerinde bulundu. Kaymakam ve eşi, ziyaret edilen hanelerde
mütevazi davranışları ve hoş sohbetleriyle vatandaşlarımızın
gönlünü kazanmasını bildi.
ABDULLAH PAŞA KONAĞIN’IN
İŞLETMESİNİ
KÜLTÜR BAKANLIĞI’NIN İHALEYE AÇMASI
DUYARLI DİVRİĞİLİLERİ ÜZMÜŞTÜR!
1952 yılından bu yana faaliyet gösteren dernek merkezi Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Suriye
Pasajı üçüncü katında bulunan, Divriği Kültür Derneği’nin iki yılda bir yapılan olağan genel
kurul toplantısı 27 Ocak 2013 pazar günü Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Sn. Cafer Çelik ve ekibi küçük değişiklikle aynen göreve devam yetkisi aldı. Bir başka adayın
çıkmaması çeşitli yönleri ile mercek altına alınabilecek bir durumdur. Belki bundan dolayı
veya düşünemediğimiz başka nedenlerden dolayı bu dönem Divriği Kültür Derneği olağan
genel kurulu sönük geçti. Katılım azdı.
Genel Kurul Divan Başkanlığı’nı eski Divriği K.D. Başkanlarından Ekrem Kösedağ yürüttü.
İki yıllık geçmiş dönemin ibrası yapıldı. Söz alan hemşerilerimiz olumlu ve olumsuz yönde
görüş ve önerilerde bulundular. Görevi yenilenen Başkan Cafer Çelik sorulara cevap verdi.
Derneğin geçmiş ve gelecek faaliyetleri hakkında katılımcıları aydınlattı. Yeni Divriği
Gazetesi olarak Sn. Çelik’ten konuşma metni talebimiz oldu. Müteakip sayfada sunduğumuz
Kadıköy Dernek olağan kongresindeki gibi kongreye katılma imkanı olmayan siz okurlarımız
için ayrıntılı konuşma metni yayınlamak istedik. Ancak bu isteğimiz herhalde yoğunluktan
dolayı bugüne kadar gerçekleştirilemedi. Divriği Kültür Derneği’nin yeni yönetim, denetim
başta olmak üzere tüm kurullarına başarılı çalışmalar dileriz.
Gerek bakanlık gerekse kamu kurum ve kuruluşlarından edinilen
bilgilere göre çeşitli aşamalardan geçip, restorasyonu tamamlanıp
hizmete hazır hale getirilen Divriği’nin gözde konaklarından olan
Abdullah Paşa Konağı’nın tapusu belediyede olmasına rağmen işletme
ihalesinin Kültür Bakanlığı tarafından yapılması manidardır. Kültür
Bakanlığı bu hizmeti kültür varlıkların korunması ve turizme
kazandırılması adına yapıyor. Ancak 16 yataklı bir konağın işletilmesi
veya işletme ihalesinin mal sahibi belediye tarafından yapılması daha
uygun bir hareket tarzı olarak değerlendirilmektedir. Her şeye rağmen
işletme ihalesini Divriğili bir hemşerimizin kazanmasını arzu ederiz.
Genel Yayın Yönetmeni
ve
Yayın Koordinatörü
MUSTAFA TARAKÇI
Mizanpaj:
Mutlucan AYDIN
Bünyamin ŞAHİN
Halkla İlişkiler-Tanıtım:
Ayla YERLİKAYA
YÖNETİM KURULU ASİL
1 CAFER ÇELİK
2 HÜLYA GÜRÜNLÜ ATAKUL
3 DİDEM YILMAZ
4 SEMAHAT ASİL
5 GAMZE YILDIRIM
6 MEHMET AYDIN
7 HÜSEYİN ERDOĞAN
8 NİYAZİ CILGA
9 HASAN KAYA
10 ÖZGÜR YILDIRIM
11 CENGİZ ÖZGÜR
DENETLEME KURULASİL
1 ŞÜKRÜ ÖZCAN
2 HÜSEYİN ÖZKAN
3 ERTUĞRUL ÇİÇEKOĞLU
ONUR KURULU ASİL
1 SAFİ KARAYALÇIN
2 HASAN GÜRSOY
3 ZEYNEL ASİL
KADIN ÜYELER
1 BİRSEN ÇOLAK KIRATLI
2 CEMİLE IŞIK
3 PAMUK HAKKO
4 GONCA TUFAN
5 GÜLSEN ŞENER
6 ADALET ÖZTÜRK
7 MEHTAP HOŞAFÇI
8 SEVGİ ÖZGÜR
9 MELAHAT KÖSEDAĞI
10 SİBEL GÜLLER
YÖNETİM KURULU KONTENJANI
1 AHMET KORKMAZ
2 İSMAİL ÇINAR
3 HAYDAR YALÇIN
4 MUHARREM YAĞBASAN
5 EROL YILDIZHAN
.
GENÇ ÜYELER
1 DİYAR KILIÇ
2 HATİCE KILINÇ
3 EKİN GÜRÜNLÜ
4 DİDEM KÖSEDAĞI
5 DENİZCAN ÇELİK
.
REZERVASYON
( REKLAM İÇİN)
VERGİ DAİRESİ: Göztepe
VERGİ KİMLİK NO:
8.230.105.579
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 2
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 3
DİVRİĞİ TABİAT VARLIKLARINI KORUMA ve SOSYAL YARDIMLAŞMA
DERNEĞİ GENEL KURULU YAPILDI
Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği 11.Genel Kurul Toplantısı kalabalık bir katılımla 20 Ocak
2013 Pazar günü saat 11.00 de Kadıköy dernek binasında yapıldı. Duran Önder’in Divan Başkanlığını yaptığı toplantıda
ebediyete göç eden Atatürk, şehitlerimiz ve Divriğili hemşerilerimiz için saygı duruşunda bulunuldu. Dernek faaliyet raporu
ve hesap icmali okunarak ibra edildi. İhsan ÇALAPVERDİ, Alaattin PANCAROĞLU, Basri HAMULU, Ahmet YOZGATLI ve Osman
HAMULU yeni yönetim kuruluna seçildiler.
Yönetim kurulu adına söz alan İHSAN ÇALAPVERDİ üyelerimizin göstermiş oldukları ilgi ve güvene teşekkür ederek derneğin
bu güne kadar yaptığı çalışmalar ve yapılacak faaliyetleri hakkında şu bilgileri verdi:
Görev yaptığımız son yıllar içinde faaliyetlerimizin yanı sıra, muhtelif kurum ve kişilerce ortak çalışmalarımız olarak Pilav
günleri, iftar yemekleri, öğrenci bursları, Divriği’ye geziler, çeşitli illerde kongre ve toplantılar, yurt içi ve yurt dışı sergiler,
yazılı ve görsel yayınlara katkılar, Sayın Prof.Dr. Metin Sözen ve Çekül Vakfı ile müşterek projeler, Sayın Prof.Dr. Mahir Tevrüz
Hocamızın başkanlığında kurulan Dünya Mirası Divriği Çalışma Gurubu ile müşterek çalışmalar, Divriği ile ilgili toplantılar,
faaliyet raporları, sonuç bildirgeleri, Divriği’de yapılan onarımlar, proje çalışmaları, Divriği’ye yönelik eğitim, sağlık ve kültür
çalışmaları, milletvekilleri ve bürokratlarla çalışmalar, yaz okulları, uzman kişi ve kuruluşlarla müşterek çalışmalar, Divriği
Günleri, Sivas Günleri, Divriği spora katkılar, bütün bu çalışmaları bünyesinde kapsayan bir kültür kentinin kurtuluşunun
planlandığı Divriği master planı gibi yüzlerce faaliyetlerimiz olmuştur.
İrtibat: [email protected]
Divriği kalesi proje ve restorasyonu, Kale Camii, hamam,
Maden işletmelerinin satışı, Cürek, Abuçimen Deresinin
kirliliği, Ulu Camii ve çevresi, Kaledeki kazılar gibi pek çok
konularda Divriği’ye yönelik çalışmalarda yerel ve kamu
yöneticilerinin yanı sıra hemşerilerimizin de bilinçli olarak
değerlerimize sahip çıkmaları gerekir. Divriği’ye yönelik
çalışmalarda zaman zaman diğer derneklerle birlikte
çalışmalar daha verimli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.2012
yılı Mayıs ayında Sivas Hizmet Vakfı Başkanı değerli
hemşerimiz Sayın Prof.Dr. Mahir Tevrüz’ün Başkanlığında
Divriği dernekleri ve hemşerilerimizin katılımları ile Dünya
Mirası Divriği Çalışma Gurubu’nu kurduk, bu gurubun
önemli bir çalışması olan ve derneğimizin yönetim kurulu
üyesi Y.Mimar Sayın Basri Hamulu’nun ofisinde Divriği
Master Planı olarak Divriği ile ilgili 70 civarında konu
üzerinde proje ve uygulama çalışmalarımız devam
etmektedir. Divriği’nin uluslar arası tanıtımında büyük
katkısı olan Cennetin Kapıları sergisi ve Divriği master plan
çalışmaları nedeniyle yönetim kurulu üyemiz Sayın Y.Mimar
Basri Hamulu’ya katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz.
Derneğimizin 11.Genel Kuruluna katılımlarınız için yönetim
kurulu adına teşekkür eder saygılar sunarım.
Dilek ve temennilerde;
Prof.Dr. Mahir Tevrüz Divriği için düşüncelerini ve DİVRİĞİ
ÇALIŞTAYI hakkında bilgi verdi.
Basri Hamulu; Divriği master plan çalışmalarını anlattı.
Tarihçi yazarımız Necdet Sakaoğlu Divriği Külliyesi, Kale ve
diğer tarihi eserlerimiz hakkında bilgi vererek yapılan hatalı
çalışmalarda duyarlı olunması gerekliliğini ifade etti.
Mehmet Aydoğdu; Gençlerin çalışmalara katılmaları
yönünde önerisinin en kısa sürede hayata geçirilmesi
kararlaştırıldı.
Yaşar Budak, Mehmet Bıyık, Sabahattin Ural, Mustafa Akgün
ve hemşerilerimiz söz alarak görüş ve düşüncelerini ifade
ettiler.
11. Olağan genel Kurulumuz ikramların sonucunda gayet
olumlu bir şekilde sona erdi.
Derneğimiz 1992 yılında kurulmasına rağmen faaliyetlerimiz çok eskilere uzanmaktadır.1950 li yıllarda başlayan
hemşerilerimiz arasındaki birliktelik faaliyetlerimizin temelini teşkil etmektedir. 1975 den sonra kesintiye uğramasına
rağmen 1985 li yıllarda yönetim kurulu üyemiz Sayın Alaeddin Pancaroğlu’nun özverili çalışmaları ile kısa sürede tekrar bir
toparlanma safhasına girmiştir.
Derneğimizin kuruluşunda Başkanımız olan Hasip Uras, üyelerimiz Hayri Mısırlıoğlu, Yaşar Üstünses, yönetim kurullarında
görev yapan Şevki Arat, Bekir Varlı, Turgut Terzioğlu aramızdan ayrıldılar kendilerine Allah’tan rahmet diliyoruz.1995
yılından bugüne kadar dernek başkanlığını yürüten Necati Yüksel’e hizmet süresi içinde hemşerilerimize ve Divriği’ye çok
yararlı hizmetleri geçmiştir kendilerine huzurunuzda yönetim olarak teşekkür ediyoruz. Değerli Hemşerilerimiz izlediğim
kadarıyla bizler gibi hemşeri derneklerinin faaliyetlerini üç gurupta toplayabiliriz; Bu faaliyetler; Hemşerilerimize, Divriği’ye
ve topluma yönelik çalışmalardır. Bu çalışmaların en önemli belirleyici unsuru üyelerimizin ve onların çevreleri
oluşturmaktadır. Dernek üyelerimizin çoğunluğunun geçmişten gelen kültürel değerlere ilgileri nedeniyle dernek olarak
faaliyetlerimizin ağırlık konusu Divriği’ye yönelik kültürel faaliyetlerdir.
DİVRİĞİ CUMHURİYET MEYDANI’NI
NASIL GÖRMEK İSTERSİNİZ?
Yeni Divriği İnternet Gazetesi
eski sayılarını okumak için
www.mustafatarakci.com
Sitesini tıklayınız.
01 ŞUBAT 2013
LÜTFEN BİR KAĞIDA TASARLADIĞINIZ MEYDANI
ÇİZİN ÇİZDİĞİNİZ O SAYFANIN RESMİNİ ÇEKİP
GAZETEMİZİN MAİL ADRESİNE GÖNDERİN
YAYINLAYALIM.
ORTAK AKIL OLUŞSUN VE YETKİLİLERİMİZ
HAREKETE GEÇSİN.
HERŞEY DİVRİĞİ İÇİN
SAYI: 44
SAYFA 3
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYFA 4
SAYI: 44
PKK VE KÜRT
MESELESİNİN HALLİ
AMERİKA’NIN İŞİNE
GELMEYECEK!
İrtibat: [email protected]
ŞU İSİMLAR ÇOĞU YERDE
KARŞIMIZA ÇIKIYOR
MURSİ :Mısır Cumhurbaşkanı
HABER ANALİZ: MT/İSTANBUL
Pat diye bir laf ettim. Yolda yürürken aklıma geldi. Bu başlığın
altını dolduracak çok şey var. Evet Amerika Türkiye’nin son
günlerde başlattığı barış hamlesinden rahatsız olabilir. Neden
mi hemen söyleyim; unutmayalım Amerika’nın yeni Ortadoğu
haritasında “ Büyük Kürdistan’ın kurulması vardı. Kuzey Irak’ı
bizim güneydoğuyu İran’ın Kürt bölgesini içine alan,
Amerika’nın doğal mittefiki durumunda olacak olan “Büyük
Kürdistan” kurmak istiyordu.
MALİKİ :Irak’ın Şii kökenli Başbakanı
HAŞİMİ :Irak’ın Sünni kökenli Cumhurbaşkanı yardımcısı.
Hakkında hapis kararı var. Halen Türkiye’ye sığınmış
durumda
AHMET MUAZ EL HATİP: Suriyeli Muhaliflerin yeni lideri.
Rusya’nın görüşme talebini reddetti. Rusya’nın Suriye’yi
desteklemesine karşı
HAMİT KARZAİ :Afganistan Cumhurbaşkanı
ALİ HAMANEY :İran’daki en yüksek devlet makamı olan İran
Dini Lideri,73 yaşında.
ŞAKAŞVİLİ :
Gürcistan Devlet Başkanı
ABDULLAH BİN ABDULAZİZ EL SUUD :2005’TEN BERİ
Suudi Arabistan Kralı. 89 yaşında. Mekke eski Belediye
Başkanı,Eski Ulusal Muhafız Komutanı
İLHAM ALİYEV: Azerbaycan Cumhurbaşkanı,Türkiye dostu
Haydar Aliyev’in oğlu
ZEYNEL ABİDİN BİN ALİ :Tunus’un 24 yıl
Cumhurbaşkanlığını yapmış eski Cumhurbaşkanı
Bunu da Kuzey Irak üzerinden gerçekleştirmeyi arzu ediyordu.
Kuzey Irak’ı cazibe merkezi yapıyım Amerika’nın tüm şirketleri
orada çöreklensin, hem ceplerini doldursun hem büyümenin
yollarını arasın... olmadı, Türkiye Kuzey Irak ile iyi ilişkiler
kurdu. Orada onlarca müteahhitimiz yüzlerce insan çalıştırıyor.
Barzani Türkiye’ye geldi Ak Parti kongresinde konuştu.
Ağırlandı, uğurlandı...bu iyi ilişkiler Amerika’nın işine gelmiyor.
Kuzey Irak’da tek horoz ben olayım istiyor. Türkiye’nin Kuzey
Irak’la düşmanca tutum içinde olması onun işine geliyor.
Türkiye hem Barzani ile ilişkilerini normalleştirmek hem de
İmralı’daki ile görüşerek kendi sınırları içerisinde barışı tesis
etmek istiyor. Bu da doğal olarak Amerika’nın işine gelmiyor.
Çünkü barış içinde yaşıyan bir milleti bölmek zordur. Çatışma
içinde olan bir kesim bir başkasına kolayca yanaşabilir, ondan
destek alabilir.
Allah korusun Suriye’de ki gibi bir iç savaşın çıkması halinde
Amerika’nın kendi çıkarı için karşı tarafın eline silah
vermeyeceğini kim garanti edebilir? İşte son günlerde Kürt
meselesinin çözüm konusunda estirilen barış rüzgarları
Amerika’yı rahatsız ediyor olmalıdır. Amerika bölgede barış ve
Kuzey Irak ile iyi ilişkileri içinde olmamızı istese Kandil’deki
PKK varlığını bir günde temizler. Bu nedenlerden dolayı
geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ABD Büyükelçisi deneyimli
diplomat Namık Tan “Amerika ile ekonomi ve Kuzey Irak
konusunda menfaatlerimiz örtüşmüyor.” demiştir. Alışılmadık
bir çıkış yapan Sayın Namık Tan’ı bu vesile ile kutlamak isteriz.
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
MARZUKİ :Tunus’un yeni Cumhurbaşkanı
İVANOV :Makedonya Cumhurbaşkanı (Üsküp)
İZZETBEGOVİÇ :Bosna- Hersek
Devleti’nin üçlü Devlet Başkanlığı
Konseyi’nin BoşnakÜyesi
( Bosna- Hersek devleti, Boşnak,Hırvat ve Sırplardan
oluşuyor.Bosna Sırp Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek
Federasyonu olmak üzere iki otonom bölgeden oluşuyor)
İVANİŞVİLİ :Gürcistan da son seçimleri kazanan “Gürcü
Rüyası” Partisi’nin lideri
SARKİSYAN :2008’den beri
Ermenistan
Cumhurbaşkanı
GEORGİ PARVANOV : Bulgaristan Cumhurbaşkanı
ZARDARİ :Pakistan Cumhurbaşkanı
SAYFA 4
BİRAND VESİLESİ İLE ÜÇ
GAZETECİ- ÜÇ TESPİT
Türk basın ve TV
dünyasının önde gelen
isimlerinden Mehmet
Ali Birand’ın 19 Ocak
2013 günü cenaze
törenine
bende
katıldım. Hem amatör
bir basın çalışanı olarak
hem de yıllardır şu veya
bu şekilde sürekli olmasa bile haberlerini, 32. Gün
programını, köşe yazılarını, yayınladığı bazı kitaplarını
okumuş birisi olarak o gün akşam İstanbul’dan ara
tatili nedeni ile ayrılmak durumunda olmamıza rağmen
yine de bu cenaze törenine katıldım.
Cenaze töreni aynı yerde, Teşvikiye Camii’nde
geçtiğimiz yıllarda yapılan Erdal İnönü, Atilla İlhan ,
Türkan Saylan’ın cenaze törenlerine rağmen biraz daha
sönük geçti diyebilirim. Ben gördüğüm simaları saymak
yerine yaptığım üç tespiti sizlerle paylaşmak istiyorum.
BİRİNCİSİ:Cenaze
törenine
giderken
Kadıköy – Beşiktaş Vapuru’nda karşılıklı
oturup konuşma fırsatı bulduğum Ruşen
Çakır ile ilgili. Şuradan buradan özellikle de
Birand hakkında konuşmalarımız esnasında
ben “ İyi bir insandı, pozitif enerji sahibi idi ama sanki
biraz Atatürkçü değil gibime geliyordu.” Mealinde
sözler ifade etmem üzerine Ruşen Çakır “ Bende
Atatürkçü değilim ne var bunda!” demez mi!
“ efendim, ben kitap, heykel, rozet Atatürkçülüğünden
söz etmiyorum. Ülkemizi düşmandan kurtaran
Cumhuriyetimizi kuran bugün ki çağdaş yaşamımızın
temel taşlarını oluşturan
Atatürk ve onun
düşüncelerinden bahsediyorum” deyinde “ O başka tabi”
vs. sözlerden bahsetti derken Beşiktaş’a geldik ve
yollarımı oradan ayrıldı.
İKİNCİSİ: yine bir gazeteci ile ilgili. Cenaze
töreninden sonra ben Kadıköy’e geri
dönecektim Nişantaşı’nda meşhur AVM ye
uğradım bizim mahalle katında bir
çorba içmiş çıkıyordum ki Hürriyet
Gazetesi’nde köşe yazarı, Mehmet Ali Birand ile CNN
TÜRK’te yıllarca üst düzey yöneticilik yapmış mesai
arkadaşı Taha Akyol ile karşılaştım.
Telaşla bir üst kata çıkıyordu. Merakla takip ettim.
Mezarlıktaki
cenaze
törenine
benim
gibi
katılmayabilirdi ama bu telaşlı adımlara nereye gidiyor
olabilirdi ki? Bir de ne göreyim sinema katında film
seçmeye çalışıyor. Mamafih hiçbir filmi beğenmedi geri
dönüş yaptı. Ama bu davranışı bile beni biraz
düşündürdü. Doğrusu Taha Akyol’a Teşvikiye
Camii’ndeki törenin hemen sonrasında bir film
seyretmek istiyor olmasını yakıştıramadım.
ÜÇÜNCÜ KONU: Yine başka bir gazeteci
ile ilgili. bu isim de hem köşe yazarı hem
de anket ve araştırma şirketi sahibi, kır
saçlı, ileri yaşlı çoğunuzun tanıdığını
tahmin ettiğim Tarhan Erdem ile ilgili.
Tarhan Erdem’le de Nişantaşı’nda bindiğim 30M
Beşiktaş Otobüsünde karşılaştım. Bir ara oturuyordu
yerinden
kalktı
ayakta
seyretmeye
başladı.
Dayanamadım yanına yaklaştım. “ Tarhan Bey
zannederim sizde cenazedeydiniz, görüyorum özel
arabanızla veya bir taksi ile dönüş yapmıyorsunuz,
bizler gibi halk otobüsünü tercih etmişsiniz. Sizi tebrik
etmek için ben geldi.” dedim. Birde resmini almak için
müsaade istedim, tebessümle karşıladı. “Ne olacak, ben
çok severim çok da bindiğim olur halk otobüsüne,
ilginize çok teşekkür ederim” dedi.
Üç gazeteci üç gözlem bana biraz ilginç geldi. Haber
değeri olduğunu düşündüm sizlerle paylaşmak istedim.
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYFA 5
SAYI: 44
İrtibat: [email protected]
KADIKÖY DİVRİĞİ DERNEĞİ BAŞKANI İLE RÖPORTAJ
İHSAN ÇALAPVERDİ
Kadıköy Derneği röportajı için gittiğimizde
aşağıdaki soruları topluca okuduk. Dernek
Başkanı olarak Sayın İhsan Çalapverdi’nin cevap
vermesini istedik. sohbet çok uzadı. araya başka
konular girdi. dernekteki arkadaşlar ve
büyükler söze karıştı. derken İhsan Çalapverdi
çareyi “ Mustafa Bey iyisi mi ben size tüm bu
soruların karşılığı yazılı bir metin gönderiyim
sizin için de kolay olur.” dedi
Ben önce sorularımı topluca size aktarmaya
müteakip Sayın Çalapverdi’nin cevaplarını
yayınlayacağım. Divriği’den uzak fakat gönülleri
Divriği için çarpan insanların duygu ve
düşünceleri idi tüm bunlar. Sıkılmadan
okuyacağınızı tahmin ediyorum.
MUSTAFA TARAKÇI:
Aİhsan abi bir ay önce Şirinevler
Divriği Derneği’ndeydik Başkan Sabahattın
Ural ile söyleşimiz oldu. Bugün ise sizlerle
beraberiz. Bu buluşmalardaki amaç değerli
okurlarımıza
İstanbul’daki
Divriği
derneklerini tanıtmak. Varsa 2013 için plan
ve programlarını okurlarımıza sunmak.
Divriği için ne düşündüklerini tespit etmek
ve nihayet daha güçlü bir örgütlenmenin
nasıl olabileceğini birlikte analiz etmektir.
BGördüğüm kadarı ile her çarşamba
burada haftalık toplantılar sohbetler
düzenliyorsunuz. Ne gibi konular gündeme
geliyor. Divriği için ne gibi öneriler ve
düşünceler var. Şirinevler’de gündeme
getirdik. Size de sormak isterim.
İstanbul’daki mevcut 3 ayrı dernek yapısı
bazı sorunları beraberinde getirmiyor mu?
Bu ayrışmayı ortadan kaldıracak bir üst
yapılanma nasıl olabilir?
Divriği’deki birlik ve beraberliği İstanbul’da
nasıl sağlayabiliriz?
Nasıl tek ses tek nefes olabiliriz?
Nasıl daha çok güç birliği sağlayabiliriz?
Bir
federasyon
yapılanmasına
nasıl
bakıyorsunuz?
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
İHSAN ÇALAPVERDİ:
Öncelikle büyük özveri ile uzun bir süredir çıkardığınız internet gazetesi için yaptığınız çalışmalara teşekkür ederiz.
1948 Divriği doğumluyum. İlk ve Ortaokulu Divriği’de Liseyi Sivas’ta Üniversiteyi İstanbul’da okudum. Kimya
Mühendisiyim.1965 yılından beri İstanbul’dayım, serbest ticaretle iştigal etmekteyim.
Derneğimizin kuruluş kökleri Nuri Demirağ Orta Okulu açılışına kadar gider. Özellikle 1950-1965 arası mezun olan
arkadaşlarımızın çoğunluğu eğitime ve sonraki yaşamlarına İstanbul’da devam ettiler, gurbette olmanın ve o yıllardaki
birlikteliğin dostluğunu doyasıya yaşadılar.
Bu dönemde gençlerin desteği ile Divriği Kültür Derneği faaliyetleri kapsamında pilav günleri, Divriği geceleri ve bütün
hemşerilerimizin katılımları ile Koca Mustafa Paşa’da Divriğili öğrenciler için bir yurt yaptırıldı.
Mülkiyeti Divriği Belediyesi’ne kullanma hakkı Divriği Kültür Derneği’ne bırakılan yurt bir müddet çalıştıktan sonra yurt
işlevinden çıkarılarak şu anda kiraya verilen bir işyeri durumundadır.1975 sonrası maalesef bu bütünlük her geçen gün
siyasi ve ekonomik nedenlerle kesintiye uğradı.1985 yılına gelindiğinde hemşerilerimiz arasında birliktelik özlemi
nedeniyle yönetim kurulu üyemiz Sayın Alaattin Pancaroğlu’nun girişimleri ile Nuri Demirağ Orta Okulu Mezunları adı
altında hemşerilerimizin bir araya gelmeleri için çalışma başlattı çok kısa süreç içinde pek çok arkadaşlara ulaşıldı. Bu
gurubumuz Divriği pilavı, geceler, iftar yemekleri gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştirdi.1992 yılına gelindiğinde artık
kurumsal bir hüviyet kazanılması gerekliliği nedeniyle Kadıköy ‘de Hasip Uras’ın başkanlığında Divriği Tabiat Varlıklarını
Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği’ni kurduk.1994 yılından beri Dernek Başkanlığını yürüten Necati Yüksel’in
Edremit’e yerleşmesi sonucu bir senedir başkanlığı yürütmekteyim. Alaeddin Pancaroğlu,Basri Hamulu,Ahmet Yozgatlı
yönetimdeki diğer arkadaşlarımızdır.20 Ocak 2013 de 11. Genel kurul toplantımız olacak.
İzlediğim kadarıyla şu an derneklerin bir üst birlik altında toplanmalarına gerek duymuyorum, belki daha sonraki
zamanlarda böyle bir birliktelik sağlanabilir. Mahir Hocamızın girişimi böyle bir ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek bir
birlikteliktir.
Derneğimizi ziyaretiniz için teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dileriz.
İzlediğim kadarıyla bizler gibi hemşeri derneklerinin faaliyetlerini üç gurupta toplayabiliriz; Bu faaliyetler; Hemşerilerimize,
Divriği’ye ve topluma yönelik çalışmalardır. Bu çalışmaların en önemli belirleyici unsuru üyelerimizin ve onların çevreleri
oluşturmaktadır. Dernek üyelerimizin çoğunluğu kültürel değerlere ilgileri nedeniyle dernek olarak faaliyetlerimizin ağırlık
konusu kültürel faaliyetlerimizin yanı sıra Divriği Pilavı, geceler, Divriği’ye gezintiler, çeşitli derneklerle kongreler, özellikle
Çekül Vakfı ile müşterek projeler, sergiler, Divriği Günleri gibi pek çok faaliyetleri geçen süre içinde yönetim ve üyelerimiz
olarak gerçekleştirdik.
Kale Camii, hamam, Maden işletmelerinin satışı, Cürek, Abuçimen Deresinin kirliliği, Ulu Camii çevresi, Kaledeki kazılar gibi
pek çok konularda Divriği’ye yönelik çalışmalarda yerel ve kamu yöneticilerinin yanı sıra hemşerilerimizin de bilinçli olarak
değerlerimize sahip çıkmaları gerekir.Divriği’ye yönelik çalışmalarda zaman zaman diğer derneklerle birlikte çalışmalar
daha verimli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.2012 yılı Mayıs ayında Sivas Hizmet Vakfı Başkanı değerli hemşerimiz Sayın
Prof.Dr. Mahir Tevrüz’ün Başkanlığında, 2012 yılı Mayıs ayında SİZİNDE İÇİNDE YER ALDIĞINIZ Sivas Hizmet Vakfı Başkanı değerli
hemşerimiz Sayın Prof.Dr. Mahir Tevrüz’ün Başkanlığında Dünya Mirası Divriği Çalışma Gurubu’nu kurduk .Bu gurubun önemli bir
çalışması olan ve derneğimizin yönetim kurulu üyemiz Y.Mimar Sayın Basri Hamulu’nun ofisinde Divriği Master Planı olarak
Divriği ile ilgili 70 civarında konu üzerinde proje ve uygulama çalışmalarımız devam etmektedir...
SAYFA 5
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 6
İrtibat: [email protected]
MAHİR PEKŞEN
SALİH METİN
SALİH AYDOĞDU
Çamşıh Şahin Köyü’nde doğdu. Kızı Handan ve
Yeğeni Gülsüm Karababayı Madımak katliyamında
kaybetti. Divriği Madenlerinde 30 yıl güvenlik
amirliği görevini yürüttü. 1995’te emekli oldu.
1960’da Divriği’de doğdu. İlk, orta ve sanat okulunu
Divriği’de okudu. Edebiyat ve şiire düşkünlüğü ile
tanınır. Halen bir kamu kurumunda çalışıyor. Sivaslı
şair ve yazarlar yayını olan antolojilerde çok sayıda
şiiri yayınlandı. Halen İstanbul’da yaşamaktadır.
1956’da Divriği’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini
Divriği’de tamamladı. İstanbul İktisadi ve Ticari
İlimler Akademisi mezunudur. Çeşitli dergi ve
gazetelerde, makale, hikâye, deneme ve şiirleri
yayınlandı. Yerel-ulusal televizyon ve radyolarda
programlar yaptı. Bazı şiirleri bestelendi.
TARİH YAZIYORSUN DİVRİĞİ
DİVRİĞİ’M
DİVRİĞİ’YE DAVET.
Muhteşem şaheser Ulu caminle
Sen bir tarih yazıyorsun Divriği
Yöre halkı gururludur seninle
Gönüllerde geziyorsun Divriği
İnsana hayattır suyu, havası,
Yüz yirmi yedidir köyü, mezrası,
Sivas’ımın en nadide kazası,
Saymakla biter mi Divriği’m seni.
Bu Yaz Divriği’ye gel be kardeşim,
Murmana’da Çaltı seni özlemiş.
Uluzardan Arhusu’ya dört yöre,
Bir de Kalealtı seni özlemiş.
Kes doğan karşında sessiz duruyor
O tarihi gizemini koruyor
İlgisizlik sana darbe vuruyor
Sen bunları seziyorsun Divriği
Uluzar’dan yeşilliğe dalarsın,
Doğaya, tarihe hayran kalırsın
Çarşısında bir de mola verirsin,
Saymakla biter mi Divriği’m seni.
Kaleyi gez, Ulucamiye bir bak,
Çık şöyle bir zaman gezdiğin yola,
Mermukan peyniri çıkar küplerden,
Taze bazlamaya şöyle bir dola.
Her eserde düşünerek yarını
İşlemişler Anadolu bozkırını
Hak ettiğin tarihteki yerini
Sayfalara kazıyorsun Divriği
Kuru kaymak yenir hani bal ile,
Bayramlarda şerbet olur gül ile,
Hele bir de gardaş diyen dil ile,
Saymakla biter mi Divriği’m seni.
Hüseyin Gaziye, Iğımbat’a bak.
Dut salla bahçede beyaz astara.
Loğ çekilen o armulu damlarda,
Aşık oynadığın günleri ara.
Konakları ilçemizin simgesi,
Destanlıdır şu Kesdoğan kalesi,
Cevher dolu idi A kafanın tepesi,
Saymakla biter mi Divriği’m seni.
Cıngıllı elmayı salla elinde,
Maziden bir name duysun kulağın.
Kestoğan’a şöyle ver kulağını,
Efsanesi vardır bu yüce dağın.
AYDOĞDU’yum özlemimdir memleket,
Ulu cami tüm dünyada etiket,
Gezip görmüş isen hepsi hakikat,
Saymakla biter mi Divriği’m seni.
Patlak topun peşinde koşardın hep,
Oradadır sahan olan çayırlar,
Seni bekler doğduğun yer hasretle.
Düzlenmedi buz gıcdığın bayırlar.
Saygıyla anarız Demirağ'ları
Yol su için yarmışlar sarp kayaları
Daha nice hayırsever beyleri
Ölümsüze diziyorsun Divriği
Yazmakla bitermi bu şirin yöre
Apayrı güzellik ayrı bir töre
Haykırarak söylüyorsun bin kere
Bir dergâhta yürüyorsun Divriği
Gören hayran o tarihi Kalene
Sahipsizlik fırsat vermiş talana
Sadık Metin ortak senin çilene
Kaderine kızıyorsun Divriği
Salih AYDOĞDU
08 OCAK 2013
SALİH METİN
OCAK 2013
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA6
Ahmet Mahir PEKŞEN
Aralık 2012
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 7
DİVRİĞİ ULU CAMİİ VE DARÜŞŞİFASI
YAZI DİZİSİ-1
İrtibat: [email protected]
İBRETLİK
Kaleme Alan: Ruhat ÖZAYGÜN/Em. Öğretmen
PAYTONCU (FAYTONCU) KÖR AHMET 9/2
ARNAVUT KALDIRIMLARINDA SEKİZ AT NALINDAN
ÇIKAN SES GÜZEL BİR BESTE HALİNDE
KULAKLARINIZI OKŞUYORSA VE DİVRİĞİ’DE İSENİZ BU
GELEN MUTLAKA VE MUTLAKA KÖR AHMET’İN
PAYTONUDUR.
“KÖR AHMET” DERKEN, YAZARKEN SIKILIYORUM
UTANIYORUM ÇEKİNİYORUM AMMA LAKAP BU.
ZATEN PAYTONCU AHMET DERSENİZ KIZAR “
BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUNUZ YAVRU, YİĞİT
NAMI İLE ANILIR FAYTONCU DA DEĞİL PAYTONCU
KÖR AHMET DİYECEKSİNİZ DİYE İKAZ EDERDİ.”
1960’LI YILLARA DİVRİĞİ’NİN FAYTONCUSU
DAMGASINI VURAN ODUR. HATIRLADIĞIM KADARI
İLE O TARİHLERDE 50 OLMASINA RAĞMEN BEKARDI.
VE YİNE HATIRLADIĞIM KADARİ İLE ADI ÇAPKINA
ÇIKMIŞTI. BUNUN İÇİN FATONUNUN SESİNİ DUYAN
HATUNLAR TOPLU HALDE KÖŞE BAŞLARINDA
YAPTIKLARI SOHBETİ KESER ÇİL YAVRUSU GİBİ
DAĞILIRLAR. GÖRÜNMEZ İSTEMEZLERDİ KÖR
AHMET’E HAA DİYECEKSİNİZ Kİ BU KÖR AHMET HEM
KÖR HEMDE NASIL GÖRÜYOR?
EFENDİM,BUNUN SADECE BİR GÖZÜ YARIM KÖR,
ASLINDA 2 GÖZLÜ DEĞİL DE 1,5 GÖZLÜ.SONRA
GÖZÜNÜN YARIM KÖRLÜĞÜ YAKIŞIKLILIĞINDAN
BİRŞEY EKSİLTMİYOR. DİVRİĞİ’NİN DEĞİŞİK
TİPLERİNDEN BİRİ OLAN FAYTONCU; KIRMIZI
YANAKLI, KARA KAŞLI, KARA GÖZLÜ, HAFİF GÖBEKLİ
BİRİ... GAMSIZ MI GAMSIZ. GAMSIZLIĞI FAYTONA
KURULUŞUNDAN ATLARA “DEEHHH” DEYİŞİNDEN
BELLİ. ONA SORARSANIZ, KARI DIRDIRI, BEBE ZIRZIRI
DİNLEMEDİĞİ İÇİN BÖYLE NEŞELİ.
FAYTONU SARAY YAVRUSU GİBİ. YUMUŞAK YAYLI
KOLTUKLAR PIRIL PIRIL KIRMIZI DÖŞELİ.BU GÜZEL
ARABANIN KORNASI DA KENDİNE ÖZGÜYDÜ. O
ZAMANLAR AKÜ VE PİL YAYGIN OLMADIĞI İÇİN
YUVARLAK İÇİ BOŞ LASTİĞİ SIKTIĞINIZ ZAMAN GÜZEL
BİR SES ÇIKARDI. AT SÜSLEME KÖR AHMET’LE
ZİRVEYE ULAŞAN BİR SANAT OLMUŞ.
KÖR AHMET’TEN KULAĞIMIZDA KALAN BİR TEK SÖZ
VARDI... “ İNEK KAŞAĞISI İLE AT TIMAR EDİLMEZ..” O,
BU İŞİN PİRİYDİ. BİR DE DÜKKANI VARDI, AT
EĞERİ,YULAR, ZİNCİR, AT BONCUĞU, PALAN, KOLAN
V.S. SATARDI. KÖR AHMET’E NE OLDU BİLEMİYORUM.
FAYTONUN ESKİSİ NEREDE O DA MEÇHUL...
ARTIK HANIMLARI, ÖZELLİKLE DİŞERLİ ( YERLİ
OLMAYAN) HANIMLARI HAMAM GÖTÜRMEK İÇİN KÖR
AHMET’İN FAYTONUNA İHTİYAÇ YOK.
ZİRA YILLARDIR HANIMLAR HAMAMA GİTMİYORLAR.
VE YİNE O GÜNLERDEKİ GİBİ TEK VASITA KÖR
AHMET’İN FAYTONU DEĞİL. ÇEŞİTLİ MODELLERDEKİ
LÜKS TAKSİLERDEN GEÇİLMİYOR ŞİMDİ DİVRİĞİ’NİN
DAR VE BAKIMSIZ SOKAKLARINDA.
BAKİ KALAN GÖK KUBBEDE BİR “ DEEHH”
KOMUTUYLA HIZLANAN TEKERİN VE AT NALLARININ
SESİDİR.
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
13. Yüzyılın ilk çeyreğinde, Mengücekoğulların’ dan Ahmet Şah ve Melike Turan
Melek tarafından yapımına başlanıp 15 yıl süren bir çalışmanın sonucunda
meydana gelen külliyenin; ayakta kalan birbirine bitişik olarak inşa edilmiş
kısmıdır. Bu külliyenin kapalı çarşısı 17.yy da bir yangın sonucu sübyan mektebi
ile birlikte yıkılmış, 20.yy başında da hamam kısmı yıkılmaya terk edilmiştir. Su
teşkilatının bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Camii ve Medresenin (Darüşşifa
hanenin) bitişik olduğu; ortak duvarın doğusunda banisinin türbesi
bulunmaktadır. Bu türbe aynı zamanda bir kapı ile medreseden camiye girişi
sağlar. Kaderine terk edilen Bu külliye üç bölümden ibarettir.
1-Medrese (Darüşşifa): Dört eyvanlı bir planla iki katlı olarak yapılmıştır.
Ziyaretçilere açık müze olarak hizmet vermektedir. Taç kapısı ve büyük eyvan
görmeye değerdir.
2-Türbe: İçerisinde 15 kabristanı barındıran ve medresenin odalarından biri
sanılan bu mekân; temelde kare planlı olup tepede sekizgen plana dönüşmüştür.
Üç mozolenin üzerindeki işlemeler ve çiniler şaheserdir.
3-Camii: Her biri diğerinden daha üstün olan; üç adet taç kapı, 16 sütun, 25
tonoz (biri fenerli, diğeri maksure kubbe), 40 kemere sahiptir. Maksure kubbe,
Kral mahfili, Minberi, Mihrabı ve Kıble (cennet-kuzey-giriş-cümle ) kapısı birer
harikadır. İbadete açıktır.
Bu mekân dikdörtgen bir zemine oturtturulmuştur. Gerek zemin, bina,
bölümler ve hatta her bir taş dahi altın orana göre hazırlanıp, inşa edilmiştir.
Külliyenin her tarafı; semboller, hayvan motifleri, geometri şekilleri bitki
çeşitleri, hat ve kufi yazıları ile donatılmıştır. Taç kapılarda, minberde bu motifler
iki, üç ve daha fazla katlıdır. Bu haliyle nevi şahsına münhasır karaktere sahiptir.
Ziyarete gelen misafirlerini hayretlere düşürmektedir. Bu durum bana büyük
filozof Hermes’in “Ey taşlar! Sendeki bu ilim sadece gelecek kuşaklara bir hikaye ve
bir yol gösterici değil resim olarak kalacaktır.” Sözünü hatırlatmaktadır. Çünkü:
Burası geçmişten geleceğe ışık tutan bir kültür, sanat ve eğitim hazinesidir.
Ahmet Şah ve ustalarının zamanında yaşayan büyük düşünür ve filozof
Muhyiddin Arabî’nin “Arifler duygularını başkalarına anlatamazlar. Onları ancak
sembollerle açıklarlar.”
vecizesi burada taşlara, ağaçlara işlenerek
gerçekleştirilmiş. Bu iki filozofun yolundan gidersek burası bize çok kapsamlı
bir ilim kitabı olarak sunulmuş olur.
ŞEHİT SANCAKTAR
MEHMETÇİK ANEKDOTU
Büyük Taarruz’da 31 Ağustos 1922 sabahı,
Başkomutan Mustafa Kemal,Genelkurmay Başkanı
Fevzi Çakmak,Batı Cephesi komutanı İs met İnönü,
Adatepe Bölgesine gelerek Muharebe Meydanını
gezerler. Çekilen düşman askerleri pek çok silah,
araç, malzemelerini bırakıp adeta kaçmışlardı.
Bölgede henüz defnedilmeyen şehitlerimiz de vardı.
Muharebe Meydanı’nın bir yerinde Mustafa Kemal
Paşa’nın gözü bir noktaya kilitlendi. Oraya doğru
yöneldi. İlerledi. Gördüğü manzara karşısında ne
diyeceğini bilemedi.
Allah’ım Bu ne büyük ruh haliydi!
Bu ne büyük inançtı, Vatan ve Sancak sevgisiydi!
Gördüklerine inanamaz gibiydi. Yanındakilerin de
dikkatini o noktaya topladı.
Düşman topçusunun mermisi ile açılmış bir çukur,
kahraman Mehmetçik kanlar içinde bu çukura
düşmüş, belli ki kanının son damlasına kadar burada
büyük acı ve ızdırap çekmiş, nihayet ruhunu teslim
etmiş, ama elinde taşıdığı Alay Sancağı’nı yere
atmamış!
Onu hala tutuyor. Katılaşmış sağ kolunda hala sancak
ayakta…
Şekil birde görülen motif türbe kapısının üzerindedir. Bu sembol bizlere ilk
bakışta normal bir şekil olarak görülebilir. Kendimize neden, niçin, nasıl gibi
soruları sorarsak, bizleri düşündürür. Bunun için: Her parçaya bir numara
verdim. Açılımını ise hemen yanında görüyorsunuz. Burası bir türbe olduğundan
sembolleri buna göre yorumlayalım. 14.-15. şekil dikdörtgendir. Bir kabrin içini
veya tabutun taban kesitini, 6. şekil üçgendir. Bir tabutun kapağının ön kesitini,
1.-2.-3.-4.-5. şekil türbelerdeki mozolenin ön kesitini ve 7.-8.-9.-10.-11.-12.-13.
şekiller mezarlıklardaki tabelaları ifade etmektedir. Tamamı on beş adettir. Bu
türbenin içinde de onbeş adet kabir bulunmaktadır. Ayrıca türbeler iki kattan
oluşmaktadır. 14.-15. dikdörtgen şekilleri buranın katlarını da göstermektedir.
Banisi sanki bizlere: -Biz her şeyi en ince teferruatına kadar hesapladık,
düşündük ve büyük bir tasarruf olarak geleneklerimize uygun şekilde inşa ettik.
Demektedir.
Neden bu kanata vardın derseniz:
Geleneklerine uymuş.
Çünkü:
Selçuklu, eserlerinin
kapısına kesinlikle planını bir
şekilde yerleştirir. İçerdeki kabir
miktarı
ile
plan
olarak
düşündüğümüz şeklin açılımı da
aynı. Her ikisi de 15 adet. Bir
tesadüf mü?
Aynı zamanda
medresenin diğer eyvanlarında 6
adet solda 2 adet sağda olmak
üzere, türbe ile birlikte 23 adet
kabir var. Neden yirmi üç?
Bunları
araştırdığımızda
karşımıza bir matematik birikimi
ve insan anatomisi çıkmaktadır.
SAYFA 7
Gazi Mustafa kemal gördüğü bu ibret dolu noktadan
hemen ayrılamaz. Mehmetçiğe içten minnet ve
şükran duygularıyla rahmet diler. Beraberinde
bulunanlara da: “ ilerde buraya bir anıt dikilecekse,
sembolünün gördükleri bu manzara olmasını ister.”
Temeli 1924’te atılan anıt Bizzat Gazi Mustafa Kemal
tarafından açılır.
Açılışta, şu ifadelere yer vermiştir:
“Türk Vatanına göz dikenler, Türk’ün 30 Ağustos
günündeki ateşini, süngüsünü, saldırısını, gücünde ve
iradesindeki keskinliği bu anıtla bir kez daha
hatırlayacaktır.
Bu anıt, sancaktar olarak seçilen bir Türk askerinin,
şehitlik mertebesine yükselirken dahi ulusunun
birliğine, kutsal emaneti ve onur timsali olan
sancağına göstermiş olduğu aşırı duyarlılık ve
hürmetin gerçek halinden alınan bir sembolüdür.
Bu anıt, Mehmetçiğin, vatan sevgisini, görev bilincini,
sancağın onun için ne anlam taşıdığını açık bir
şekilde ortaya koymaktadır.”
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 8
Tüm bu nedenlerden dolayı “Batı” için Suriye kolay bir lokma değildi. Dünya dengeleri
açısından, Amerika’nın içinde bulunduğu bunca ekonomik sıkıntılarla mütenasip olmayan
bir siyasi güce sahip olması kabul edilir bir durum değildi. Özellikle Rusya her geçen gün
yeniden güçlenen bir ülkeydi. Çin ile birlikte Amerika’nın her bakımdan üstesinden
gelebilecek durumdaydı. İran da bu kuvvetin ihtiyaç duymayacağı ilave bir güçtü. O da tek
başına zaman zaman Amerika’ya kafa tutuyor, Onun olur olmaz sert çıkışlarına pabuç
bırakmıyordu. En son örneği İran’ın nükleer çalışmalarına planladığı gibi devam etmesiydi.
İran bu gidişle pek çok ülkenin, hele hele çapından büyük güç İsrail’in sahip olduğu nükleer
silahlara sahip olabilecekti.
MUSTAFA TARAKÇI
Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. Alb.
[email protected]
SURİYE’YE YUKARDAN BAKMAK LAZIM!
Arap Baharı’nın önce Tunus, ardından Mısır ve Libya’ya yayılması bu arada Suudi
Arabistan’ın güney komşusu fakir Yemen’in de Salih adlı diktatöründen kurtulmasından
sonra sıra Suriye’ye gelmişti. Suriye’deki gelişmelerin de diğer ülkelere benzer şekilde
cereyan edeceği varsayılıyordu. Diğer ülkelerde Amerika ve NATO belirleyici rol
oynamıştı. Suriye de öyle olacak zannedildi. Başta biz olmak üzere tüm Dünya yanıldı.
Suriye öyle kolay yenilir yutulur bir ülke olmadığını ortaya koydu. Suriye’nin arkasında
diğer ülkelerde olmayan Rusya, İran ve Çin vardı. Çünkü Suriye Ortadoğu dengeleri için
önemli bir ülkeydi. Irak’tan sonra Suriye’nin de ABD’nin kontrolüne girmesi Ortadoğu’nun
kuzeyinin tamamen ABD’nin eline geçeceği anlamını taşıyacaktı. Irak, Kuzey Irak Kürt
Bölgesi, Suriye, İsrail ve mutedil Ürdün, Suudi Arabistan ile nerdeyse Koskoca Ortadoğu
coğrafyası tamamen süper güç Amerika’nın güdümü altına girecekti.
Oysa 70’li yıllardan beri Rus Silahlı Kuvvetleri Suriye’ye, gerek eğitim gerekse silah
teçhizat desteği veriyordu. Suriye Ordusu’nun elindeki silah sistemleri ve hele hele uzun
menzilli füzeler Rus yapımıydı. Rusların ayrıca Suriye’nin liman şehri Laskiye’de deniz
üssü bulunuyordu.
İran ise ezelden beri İsrail’i, Müslüman coğrafyasında bir çıban başı olarak görüyor,
Filistin’e yapılan haksızlıkların, Suriye ve Mısır’ın savaş yenilgilerinin acısını onlar adına
çıkarmak istiyor, bu maksatla İsrail’i Ortadoğu’da frenlemek için Lübnan’ın güneyinde
sayıları 5 bini bulan Hizbullah adlı bir örgütü, maddi- manevi olarak her yönüyle
destekliyor; Onu kendisinin İsrail’in yakasına derhal yapışacak bir kolu olarak görüyordu.
Hizbullah’ın desteklenmesi Suriye üzerinden yapılıyor, bu konuda İran Suriye müşterek
hareket ediyorlardı.
Çin ise ekonomik güçlenmesine, dünya için üretim yapmaya başlamasından sonra pazar
yerlerinin güvenliği ve orada söz sahibi olmak adına ve de Ortadoğu’dan temin ettiği
enerji kaynaklarının güvenliğini sağlamak için Suriye’ye önem veriyordu.
Türkiye tüm bu gerçekleri göz önünde tutmayıp, ilerden beri büyük gördüğü, tek taraflı
olarak stratejik ortak bildiği Amerika’nın yanında yer almayı doğru bir politik tercih olarak
peşinen kabul ediyordu. Oysa, Dünya’da dengeler değişmişti. Ortadoğu dünkü Ortadoğu
değildi. Amerika’nın Ortadoğu’daki emelleri değişmiş, bildiğimiz Amerika gitmiş, bizim
sınırlarımızla bile oynayan bambaşka bir Amerika ortaya çıkmıştı. On yıllar önce çizilen,
elden ele dolaşan, hiçbir Amerikalı yetkilinin yırtıp atmadığı, hayır böyle bir şey yok
demediği Büyük Ortadoğu Proje Haritasında Suudi Arabistan’da küçük bir değişiklikle
Mekke-Medine şehirlerinde Kutsal Din Devleti kuruluyor, Asıl değişiklik bizim
coğrafyamızda düşünülüyor, Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini
kapsayan koskocaman “Büyük Kürdistan” devleti oluşturuluyor, bu devlet İsrail’den sonra
Amerika’nın Ortadoğu’da ikinci önemli müttefiki olarak görülüyordu...
Tüm bu gelişmeleri iyi analiz edip biz Amerika ile tüm ilişkilerimizi yeniden gözden
geçirmemiz gerekirken, eskialışkanlıklarımızın esiri olduk, körü körüne Amerika’nın
arkasından yürümeye devam ettik. Kürecik’e radar kurdurduk, İran’ın hedef tahtası olduk.
Kuzey Irak’ta Amerikan Kukla Kürt Devletini Irak’a tercih eder olduk. Suriye için milli bir
politika izlemekten mahrum edildik.Silkinip kendimize gelmemiz lazım. Ben kimim ve ne
yapıyorum!? Ne yapmam gerekiyor, dememiz lazım. Bu soruların cevabı o kadar zor değil.
Kılavuzumuz aklımız, vicdanımız ve Milli Menfaatlerimiz olmalı...
AYNI TÜRKÜLERİ SÖYLEYEN İNSANLARIZ, BİZDEN İYİ KARDEŞ Mİ OLUR?
AHMET YOZGATLI
Divriği Yemek Kültürünü yansıtan bazlama, hele aşı, eşki aşı, pıtpıt aşı, yoğunerişte aşı,
baduç aşı, erişte pilavı, bulgur pilavı, alatılı pirinç pilavı, kurufasulye, tirşe, tırhıt, tirit, yavan
yapak içi, gök baldırcan, mumbar dolması dilber dudağı,sarım burma,baklava kadayıf,kaysı
kavurması, bastık kavurması gibi Divriği yemekleri hizmeti veren pırıl pırıl bir lokantanın
olması en büyük eksiklerimizden biridir.
Öğretmen (E)
Divriği Tabiat Varlıklarını
Koruma Derneği Bşk. Yrd.
DİVRİĞİ TURİZME NASIL KAZANDIRILIR?
Divriği de üç ayrı sit alanı bulunmaktadır. Arkeolojik Sit Alanı, Kentsel Sit Alanı ve Sit
Alanı. Bunlar kişilerde ister istemez hem kafalarında hem de yapılan tamirlerde ve
yapılanmada sorunlar çıkarmaktadır. Ama zamanla alışacağımız ve şehrimizin geleceği
içinde daha iyi sonuçlar vereceği de bir gerçektir.
Kale ve Ulu Camii Arkeolojik Sit Alanı içerisindedir. Burdaki her türlü çalışmaların
Kültür Bakanlığımız tarafından yapılması gerekmektedir. Divriği Kalesi, Ulucamii,
Höyükler ve Tümsekler Mengücek Payihattı tek olarak ele alınmalı. Bunların yapımı hem
kişi hem de mali konularda Kaymakamlık ve Belediyenin altından kalkamayacağı kadar
büyük projeler olduğu bir gerçektir.
Ulu Camii altındaki Bekir Çavuş Hamamı restarosyonu Türklerde hamam kültürünü
anlatacak şekilde iç mekân tasarımı yapılmalı. Unutmayalım ki Bekir Çavuş Hamamı da
camimiz diğer eserlerimiz kadar tarihi değere sahiptir.
Divriği Kültür Haritası bir an önce çıkartılarak bir an önce uygulamaya koymalıyız. Yani
gelen kişilerin gezeceği, konaklayacağı, yiyeceği, içeceği yerlerin tanzim haritasının
konaklayacağı gün sayısına göre haritalandırmalıyız. (Bu konuda Basri Hamulu abimiz
çalışmalar yapmakta.)Divriği de şu an için konaklama sorunu bulunmamaktadır.Gerek
çarşı içerisindeki otellerimiz ve gerekse Selavattepede ki Dilaver Güllüoğlu’nun işletmeye
açtığı yeni otel bu ihtiyacı yeterince karşılamakta dır. Bu vesile ile Dilaver Güllüoğlu’na da
bu hizmetinden dolayı minnettarız. Şu günlerde gelen misafirlerimiz için en büyük sıkıntı
yemek konusudur. Gerçi lokantalarımız var dersiniz ama gelenler hiç de memnun
olmadıklarını biliyoruz.
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
İrtibat: [email protected]
Elimizdeki kıymetlerimizin hiç birinin değerini bilmedik. Çocukluğumuzda ki mahalle
aralarındaki Naci Bey suyu akan o demir kollu çeşmeleri söküp attık belki de hurda niyetine
sattık. Allaha şükür ki bunlardan bir tane İhsan Çalapverdi abimizin Divriği Kültür
Envanterinde bir adet bulunmakta. Basri Hamulu’nun yaptığı projendirme sonunda bunu
Duran Önder tarafından tekrar yaptırılması kararlaştırıldı. Mahalle aralarında yine o
çeşmelerimizden görebileceğiz.
Ahmet Şah Suyu ve Pireyip suyunun o eski taş çeşmelerin eldeki
mevcut fotoğraflarla ve belgelerle restitisyon projeleri hazırlanarak
geçmişte bulundukları yerlere mümkünse kitabeleriyle birlikte
yeniden yapılanmaları sağlanmalı. Ayrıca koruma imar planında
Pireyip Suyunun kaynağı, güzergâhı ve kullanım biçiminin
araştırılması ve plana işlenmesi gerekmektedir. Tüm çeşmeler
kent mobilyası bağımında değerlendirilmelidir.
Kaybettiğimiz değerlerimizi yeniden kazanmak en büyük amacımız olmalı. Elimizdeki
değerlerimizi restarosyon adı altında kaybetmeden eserlere uygun çalışmalar yapılmalı.
Yaptıramıyorsak bu hali ile korumalıyız.
YARIN BUGÜNDEN DAHA GÜZEL OLACAK!
BU TOPRAKLARIN, YURTSEVER, ÇALIŞKAN, YÜREĞİ SEVGİ DOLU
KADINI ERKEĞİ, KIZI KIZANI BUNU FAZLASIYLA HAKEDİYORLAR…
SAYFA 8
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 9
İrtibat: [email protected]
İfifl ifil rüzgârın yüzümü yalayışı çok hoşuma giderdi. Yemekten sonra üçümüz de alıçların
gölgesinde toprağa uzanır biraz uyurduk.
ARZU KARACA AYÇİÇEK
YİTİRDİKLERİMİZ
Boğazımda bir şeyler düğümleniyor. Boğulacak gibi oluyorum…Gecenin sessizliğiyle
birlikte bir çok şey düşündüm. En önemlisi de Yitirdiklerimiz. Gerçekten yitirdik mi? Yoksa
bana mı öyle geliyor.
Neleri mi yitirdik? Neleri yitirmedik ki!.. İlk başta insanlarımızı, insan
olduğumuzu…Sonra sevgiyi, saygıyı… Sevmeyi, sevilmeyi… Neleri mi yitirdik?
Türkülerimizi, dağlarımızı, dağlara söylenen türküleri, mektupları, mektup yazmayı.
Trenleri, trenlere söylenen türküleri… komşularımızı, komşuluk ilişkilerini… Ağaçleri,
ormanları, bağları- bahçeleri, dallara konan kuşları, toprağı, toprakta gezen karıncaları,
börtü böceği…Daha anımsayamadığım bir çok şeyi yitirdik gibi geliyor bana.
Gözlerim buğulanıyor. Ardımda bıraktığım o güzel çocukluğumu anımsıyorum. Dağları,
tarlaları, sarı, mor çiçekler arasında kırmızı gelincikleri, mavi yıldız çiçeklerini, adını
anımsayamadığım daha bir çok kır çiçeklerinin kokusunu…damlalar yanağıma inmeden
gözucumda donuyor. Boğazımdaki düğümleri yutmaya çalışıyorum.
Çok tarlamız vardı ama çoğu kıraçtı. Az ekerdik. Babamın işi kasabada olduğu için ekenek
işini hep başkası yapardı. En büyük ağabeyim 11-12 yaşlarındaydı sanırım. Sonraki yıllarda,
yaz tatillerinde köye gitmeyi iple çekerdik. Ekini, gücünün yettiğince büyük ağabeyim
biçerdi. Ben ve küçük ağabeyim azık götürür, eşekle harmana sap taşırdık. Bazen de annem
giderdi tarlaya. Ekinler boyumu aşıyordu. Başakların arasında boy boy kırmızı gelincikler,
sarı papatyalar…taç yaprakları dökülecek diye kıyamazdım koparmaya. En çok mavi yıldız
çiçeğini toplardım. Sapları biraz daha uzundu. Kolay dökülmezdi çiçekleri. Ağabeyim başıma
taç yapardı onlardan. Çelenk gibi başımıza geçirirdik.
Ekinler, daha çok temmuz-ağustos aylarında biçilirdi. O yıllarda modern araçlar yoktu
köyümüzde. Orakla biçilirdi. Kızgın güneşin altında kavrulurdu insanlar. Ben güneşte çok
fazla kalamazdım, alıç ağaçlarının altında gölgede otururdum. Daha çok da orada uyumayı
severdim.
Sonra ağabeyim bağladığı ekinleri eşeğe yüklerdi. Biz de boş gitmemiş olurduk köye…
bazen ağabeyim kızsa da direnir gitmezdim. Tarla dönüşü büyüklerin türkülerle köye
dönüşünü çok severdim.
Karanlık bastığında komşu tarladakiler ve biz yol ağzında toplanırdık. Kadınlar, erkekler,
genç kızlar, oğlanlar hep birlikte türküler söyleyerek dönerlerdi köye. “kara tren gelmez
mola/düdüğünü Çalmaz mola/ gurbet ele yar yolladım/ mektubunu yazmaz mola…”/ o
tren türküler unuruldu. O tren türküleri, o mektup türküleri…Mektup selam söyle benden
sılaya/ diye sürüp giderdi.İşte o anı çok severdim ama küçük olduğum için onlara ayak
uyduramaz çabuk yorulurdum. Ağabeyim bazen kucağına alırdı. Bu yüzden ağabeyim
akşama kalmamı istemezdi.
Teknoloji denilen aygıt bize çok şey getirdi ama, bir çok değerlerimizi de götürdü
bizden.
Aynı sofrada yemek yemenin anlamı ve önemi vardı… Önce tabaklar ayrıldı, sonra sofra
parçalandı. Tek tek yemek yemeye başlandı. Sistemin getirdiği koşullardan dolayı aileler
parçalandı. Herkes ayrı yerlerde öldüğü için, mezarlar bile…
Evler numaralandı…insanlar kapı numaralarıyla söylenir oldu. Aynı apartmanda, aynı
çatı altında insanlar birbirine yapancılaştı, birbirine selam vermez oldu. Ailelerin
birbirleriyle iletişimi koptu. Herkes ayrı odalarda oturur oldu. Araya televizyon ve bilgisyar
girdi. Sosyal bağı yitirdik. Aydınların onuruyla ayakta duran bu ülkeyi talan ettiler. Bizi bize
düşman ettiler. Kötü yönetim yüzünden kardeşi kardeşe vurdurdular.
Bunları düşünürken kalbim duracak gibi oluyor. Sevgiyi saygıyı nerelerde unuttuk biz?
Oysa sevgi herkese gerekli. Sevgi sonsuzluktur… Bütün bunlardan sonra kimsenin
ağlamasını istemiyorum. Ama ben kendi payıma düşeni ağlıyorum…
Damar, Aralık 1999-Ankara
DÜRÜSTLÜK, BİR YÖNETİCİDE BULUNMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ VASIFTIR.
GERİSİ TEFERRUATTIR
Mustafa Tarakçı
Hüseyin Gazi Tepesinin bütün yamaçlarında da bir ağaçlandırma seferberliğinin
başlamasını Sayın Başkanımızdan bekliyor, çocukluk hayallerimin yıllar sonra da olsa
gerçekleşmesini ümit ediyorum.
KONUK YAZAR
Benim okul hayatım 1956 yılının eylül ayında eski İstiklal İlkokulunda başlamıştı. Bu
okul şimdi mesken olarak kullanılmaktadır. 2., 3. ve 4. sınıfları Atatürk İlkokulunda, 5. sınıfı da
şu andaki taş bina olan İstiklal İlkokulunda tamamlamıştım. Bu okulun ilk mezunlarındanım. 5.
sınıfı bitirirken de 27 Mayıs İhtilali olmuştu.
İhtilal olunca 5. sınıf öğretmenimiz Şekibe DEĞER Hanım yurttaşlık bilgisi kitaplarımızı
toplamış, kitaptaki “Hükümet, hükümeti kuranların adıyla anılır. Örneğin” Adnan Menderes’in
kurduğu kabineye Adnan Menderes Kabinesi ”denilir” cümlelerini boyalı kalemle kapatmıştı.
Şekibe Hocamı ve o zamanki Başöğretmenimiz olan Halil ÖZEL hocamı saygıyla ve rahmetle
anıyorum.
Bundan sonraki okul yaşantım Nuri Demirağ Ortaokuluyla devam etti. Nuri Demirağ
Ortaokulu 1960’lı yılların en donanımlı okullarından biriydi. Mükemmel bir laboratuarı vardı.
Çok iyi eğitim veriliyordu. Bizim mahalleden (Arhusu) ortaokula ilk giden ve üniversite
öğrenimi gören ilk öğrenci bendim. O yıllarda öğrenci bilincimle Divriği için düşüncelerim,
tarihi Divriği Kalesinin çevresinin, Hüseyin Gazi Tepesinin bütün yamaçlarının çamlarla
kaplanmasını yemyeşil bir koruluk gibi görünmesini çok istemiştim. Hatta bu hayallerimi
kısmen de olsa kalenin alt yamaçlarına ağaç dikerek gerçekleştirmiştik. Ama ne yazık ki bazı
kirli eller buraları hep yaktılar.
Nuri Demirağ Ortaokulundan çok başarılı gençlerimiz yetişti. Nuri ve Naci
DEMİRAĞ kardeşlerden sonra da okul, hastane, kütüphane gibi tesisler yaptıran geleceğin
nesillerine yatırım yapan çok değerli Sadık ÖZGÜR gibi iş adamlarımıza, eğitime gönül
vermiş hocalarımıza şükranlarımı sunmak isterim.
Geçen sayımızdaki röportajında düşüncelerini öğrendiğim çocukluk arkadaşım
Mehmet BIYIK’ında hayallerinin gerçekleşmesini dilerim. Naçizane ben de 40 yılı aşkın bir
süredir eğitimle uğraşıyorum. Milli Eğitimden emekli olduktan sonra 35 yıldır yaşadığım
Egenin en güzel kentlerinden biri olan Aydın’ımızda özürlü çocuklarımızın eğitimi ve
rehabilitasyonu ile uğraşıyorum. 2013 yılının 1 Haziranından itibaren 65 yaşımı
dolduracağımdan dolayı da temelli emekli olup, bundan sonraki yaşantımı TEMA Vakfı ve
Atatürkçü Düşünce Derneği etkinliklerine katılarak sürdüreceğim. Divriğili hemşirelerime
selam ve saygılarımı sunuyorum.
Muharrem Karahan
Felsefe Öğretmeni
ve Psikolog
Bu hayallerimi çocukluğumun geçtiği Üçpınar Köyüne gidip gelirken gördüğüm
Susuzbel mevkileri içinde düşünmüştüm. Geç de olsa yolun iki yakasının ağaçlandırıldığını
görmekten mutluluk duydum. Ama tarihi Divriği Kalesinin tepesi, alt yamaçları hala sefilleri
oynuyor. Şu andaki Belediye Başkanımız Hakan Bey’in çalışmalarını çok başarılı buluyorum.
İnşallah bu konuya da bir el atar ve tarihi Divriği Kalesinin ışıklandırılmış, ağaçlandırılmış,
mesire yeri haline getirilmiş durumunu görürüz.
İNSANI YÜKSELTEN VEYA ALÇALTAN ŞEY, TAŞIDIĞI FİKİRDİR.
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
SAYFA 9
ÜCRETSİZDİR
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
Türkiye'de Bulunan 11
UNESCO Dünya Mirası
11/ 2 Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (1985)
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası 1985 yılında UNESCO Dünya Miras
Listesine alınmıştır.
Cami 1228–29 yıllarında Mengücekli beyi Ahmed Şah
tarafından; Dârüşşifa ise aynı tarihte, Ahmed Şah'ın eşi ve
Erzincan beyi Fahreddin Behramşah’ın kızı olan Turan Melek
tarafından Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şah adlı bir mimara
yaptırılmıştır. Darüşşifa caminin güney duvarına dayanmıştır.
Orta bölümü bir ışıklık kubbesi ile örtülmüştür, giriş ile birlikte
dört eyvandan oluşur. Darüşşifanın kuzeydoğu köşesinde
türbe yer alır.
SAYFA 10
EN BÜYÜK 10 SAVAŞIMIZ
( Özet Bilgi)
1.MALAZGİRT MEYDAN MUHAREBESİ
(1071)
2.KÖSEDAĞ SAVAŞI (1243)
3.ANKARA SAVAŞI (1402)
4.İSTANBUL’UN FETHİ (1453)
5.ÇALDIRAN MEYDAN MUHAREBESİ
(1514)
6.MOHAÇ MEYDAN MUHAREBESİ (1526)
7.93 HARBİ (1887-1788)
8.ÇANAKKALE SAVAŞI (1915)
9. SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (1921)
10. DUMLUPINAR ZAFERİ( BÜYÜK
TAARRUZ) (1922)
İSTANBUL’UN FETHİ
İstanbul’un Kuşatılma Vaziyeti
Plan tipi ve süsleme olarak benzeri olmayan bir eserdir.
Aralarında üslup birliği olmayan üç portalin süslemeleri
birbirinden farklıdır. İki başlı kartal motifini de içeren
süslemeler son derece taşkın ve barok karakterlidir. Batı
portalinde Alaaddin Keykubad’ın arması olan çift başlı kartal
ile Ahmet Şahın arması doğan motifi bulunur
Caminin giriş kapısına ikindi güneşi düştüğü zaman
gölgelerden ayakta duran yandan bir erkek silüeti belirir. Bu
silüetin önünde dikdörtgene benzer bir gölge daha vardır ve
bu gölgelerin Kuran okuyan ve namaz kılan bir adam
olduğuna inanılır.
Evliya Çelebi bu eser için şöyle demiştir: "Üstad, mermer bu
camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakış
bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem
kırıktır."
01 ŞUBAT 2013
SAYI: 44
Surların dövülmesi için büyük toplar, Tekfur sarayı ile Edirnekapısı ve
Topkapısı karşılarına yerleştirilmişlerdi. Pâdişâh karagâhı
Topkapısı'nın karşısına tesadüf eden sahanın gerisinde yani Maltepe
tarafında idi.
Kara surlarının sol cenahı Ayvansaray'dan Edirnekapı'ya kadar olan
kısmı Rumeli beylerbeğisi Dayı Karaca Paşa kumandasında idi.
Edirnekapı ile Topkapı arası padişahın bulunduğu merkez kolunu
teşkil ediyordu. Topkapı'dan Yedi kuleye kadar olan kısım ise
Anadolu beylerbeğisi İshak Paşa ile Mahmud Paşa kumandanları
altında bulunuyordu.
İstanbul'un muhasarasına iştirak etmiş olan Osmanlı ordusu
mevcudu muhtelif rivayetlere göre yüz elli bin ile iki yüz bin arasında
tahmin edilmektedir.Bu kuvvetlerin bir kısmı,Zağanos Paşa
kumandasında Cenevizlilere ait Galata surlarının dışındaki Beyoğlu
tarafında bulunmakta idi.
Osmanlı Donanması ise nakliye gemileriyle beraber büyük, küçük
yüzelli parçadan oluşmaktaydı
Bizans'ın gerek kendisinin ve gerek yardımcı olarak gelmiş olan
donanma mevcudu da 39 gemi idi.
İstanbul’un Teslimi Teklifi ve Red Cevabı
Nisanın altısında başlayan muhasara tertibatı altı gün sürmüş ve ayın
on birinde ikmal edilmiştir. Bu suretle hazırlık tamamlanıp Zağanos
Paşa da Beyoğlu cihetinde tertibat aldıktan sonra Sultan Mehmed
islâmî ananeye uygun olarak Mahmud Paşa'yı İmparatora
göndererek kan dökülmeden şehrin teslimini teklif ettiyse de
Kostantin şehri müdafaa edeceğine yemin etmiş olduğunu ve ancak
muahede mucibince vergi vereceğini beyan ederek teslim teklifini
reddetmiştir.
İSTANBUL'UN FETHİ
İlk Hücum
Nisanın on sekizine kadar yapılan topçu atışından, surların zayıf
noktası olan pâdişâhın bulunduğu Bayrampaşa deresi tarafından
birinci ve ikinci surlardan bir gedik açıldı ve buradan gece bir yürüyüş
yapıldı ve dört saat sürdü. Karadan yapılan hücumun muvaffak
olamaması ve denizden de donanmanın mağlup olması üzerine
askere bir sarsıntı gelmiş ve orduda dedikodu başlamıştı; bunun
üzerine bir harb meclisi kurularak durum görüşüldü. Düşmana hem
askerle ve hem zahire ve sair harb levazımı yardımı gelmesi,
muhasarayı uzatacağı için tehlike baş göstermişti. İstanbul
muhasarasının batı devletlerinin müdahalesini celbedeceğinden
çekinen vezir-i âzam Halil Paşa bu hal karşısında imparatorun senede
yetmiş bin duka altın vergi vermek şartiyle muhasaranın
kaldırılmasını teklif etti; fakat Halil Paşa'nın hasmı olan Zağanos Paşa
diğer bazı kumandanlar ve ulema bu teklifin aleyhinde bulunarak
harbe devama karar verdiler.
SAYFA 10
İrtibat: [email protected]
Haliç’e Donanma İndirilmesi
Galata surlarının gerisindeki Beyoğlu, Kasımpaşa, Hasköy
tarafları Zağanos Paşa’nın kumandasına verilmiş olup
maiyyetinde on beş bin kadar kuvvet vardı. Haliç ile karşı
sahil Ayvansaray'a kadar bunun nezareti altında
bulunuyordu. Zağanos Paşa Hasköy''den karşı sahile bir
köprü yapmağa memur edildi; bu köprü yapılırsa surlarla
Beyoğlu arasında irtibat tesis edilebilecekti. Bunun için
Haliç'e sokulacak olan bir kısım Osmanlı donanmasiyle
Haliç'teki düşman donanmasının bertaraf edilmesi ve
köprünün emniyet altında bulunması lâzımdı. Galata
Cenevizlileri, mavi boncuk hikâyesi gibi hem Bizanslıları
ve hem de Osmanlıları idare ediyorlardı; bir taraftan
imparatora olanca kuvvetleriyle yardım ederlerken diğer
taraftan da pâdişâha dostluk gösteriyorlar, istenilen harb
levazımını bol bol veriyorlardı; toplar için lâzım olan
zeytin yağını ve diğer her şeyi Osmanlılara verdikleri gibi
geceleri de gizlice rumlar tarafına geçerek onlarla da
çalışıyorlardı.
Sultan Mehmed, donanmasının mağlubiyetini, eski
gemiler, variller, kalın zincirlerle bağlı olan Yalıköşkü ile
Kurşunlu Mahzen arasındaki maniayı geçip Haliç'e
giremediği için başka bir çareye başvurdu. Padişah
Haliç'teki düşman donanmasını batırmak için top
makinesi yaptırarak bununla yüksekten taş gülleler
atmağa karar verdi; Beyoğlu sırtına koydurduğu bu
makineler ile Haliçteki gemilerden bazılarını batırmıştı.
Bir kısım donanmanın Haliç'e indirilmesine kat'î zaruret
hasıl olmuştu; ve ona göre hazırlığa başlanmıştı; bu
suretle hem düşman donanması bertaraf edilecek ve
hem de Hasköy'le Ayvan-saray arasına köprü yapılarak iki
ordu arasında irtibat tesis edilmiş olacaktı. Verilen karar
üzerine evvelâ gemilerin karadan çekileceği yer tetkik
edildi. Açılacak kısım ormanlıktı ve Kasımpaşa mevkiine
kadar iniyordu. Gemilerin çekileceği yol Tophane
önündeki sahilden başlayarak Boğazkesen'den geçiyor ve
buradan güney batıya dönüp sırtları aşarak Löbon
Pastahanesi tarafına çıkıyor ve tepeyi aşarak Perapalas
yanından Kasımpaşa'ya yani Haliç sahiline
geliyordu.Bunun tesbitinden sonra yol tesviye olundu ve
yuvarlak ağaçlardan kızaklar yapıldı; gemilerin kızaklar
üzerinden kayması için Galata Cenevizlilerinden zeytin
yağı, sade yağı ve domuz yağiyle bu kızaklar iyice
yağlandı.
Nihayet Tophane'den itibaren donanmadan ayrılan
altmış yedi veya yetmiş iki gemi bir gece içinde (21 - 22
Nisan) yukarıda tesviye edildiğini gösterdiğimiz yoldan
Kasımpaşa'ya indirilmiştir; gemiler inerken bir taarruza
uğramamak için bir kaç top, okçu tarafından himaye
olunmuşlardır.
6 Mayıstaki İkinci Hücum ve 12 Mayıs
Taarruzu beklenen sonucu vermedi.
İmparatora Son Teslim Teklifi
Fatih umumî hücum yapılmasın sırası geldiğini tahmin
ederek ondan evvel imparatora sulh teklifi yapmağa
karar verdi ve 23 veya 24 Mayısta İsfendiyaroğlu Kasım
Bey'i elçi olarak imparatora gönderdi ve umumî
hücumun doğuracağı feci neticeye sebebiyet
vermemesini bildirdi. Pâdişâhın teklifi şöyle idi:
1— Şehrin kendisine terki,
2— İmparatorun bütün maiyyeti, hazinesi ile
sağ ve salim, arzu ettiği yere gitmesi veya
Mora despotluğunu kabul eylemesi,
3— Ahalinin de gitmek veya kalmakta serbest
olduğu bildiriliyor ve aksi halde şehir harben
alınacak olursa halkın harb esiri olacakları
tebliğ ediliyordu.
(DEVAMI GELECEK SAYIDA)
ÜCRETSİZDİR

Benzer belgeler

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54 YRD. DOÇ. DR./EM. KUR. ALB. MUSTAFA TARAKÇI’NIN OLASI BELEDİYE BAŞKANLIĞINDA UYGULAMAYI DÜŞÜNDÜĞÜ

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6 sektör tesisi olan Besi Çiftliğini, gazetemizin Genel Yayın Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tarakçı geçtiğimiz Pazar günü yerinde ziyaret etti. Tesisin ortaklarından Tıp Doktoru Ömer Yıldırım ta...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-23

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-23 vecibelerini yerine getirmeleri için kafidir. Ancak, İleri derecede dini eğitim almak isteyenler için ilave eğitim gereklidir.’’demişlerdir. (1)Zeynep güneş ‘’İmam Hatip Liseleri laiklik ve T.C’’ ,...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32 arazinin azlığı, artan aile nüfusu nedeniyle arazilerin bölünmesi, küçük baş hayvancılığın tama yakın yok olması, 1938lerde kurulan Divriği Demir Madenlerinin işletme ömrünün ve verimliliğinin azal...

Detaylı

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-42

Yeni Divriği Gazetesi SAYI-42 OLACAKTIR. Genel Yayın Yönetmeni

Detaylı