Müfide İlhan ölümsüzleşti

Transkript

Müfide İlhan ölümsüzleşti
SMMMO’da yeni yönetim görev dağılımını yaptı...
Hipertansiyon
Tokgöz yeniden başkan yaşamı
tehdit
ediyor
ÜÜ
HAFTALIK BAĞIMSIZ SİYASİ GAZETE
Perakende Satış Fiyatı : 1 TL
www.mersintercuman.com
23 MAYIS 2016 Sayı : 651
l Dr.Aytekin Kemik,
hipertansiyon’un kalp
hastalıkları için ana
risk faktörlerinden
olduğunu belirterek;
yaş, cinsiyet ve ırkın
kan basıncını etkilediğini söyledi.
3’de
Dr.Aytekin
Kemik
ÜÜ
l Mersin Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (SMMMO) yeni yönetimi, Ömer
Faruk Tokgöz’ü yeniden başkanlığa getirdi.
Tokgöz, mesleğin sorunlarının çözümü ve
meslektaşlarının özlük haklarının alınması
adına yeni dönemde de mücadeleye devam
edeceklerini söyledi.
4’de
Mersin Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Veysel Sarı:
Kaosun içindeyiz
l Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, toplu taşıma araçlarına özürlülerin yararlanabileceği özel aparatların eklenmesi yönünde çıkardığı kanunun, teknik açıdan uygulanmasının
mümkün olmadığını vurgulayan Başkan Veysel Sarı, “Türkiye’de ne böyle bir araba üretiliyor, ne de Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığı’nın çıkardığı yasa ile, araçlarımızda değişiklik
yapmamıza müsaade ediliyor. Tam bir kaosun içindeyiz” dedi.
Mezitli’de gençlik şöleni
l Herkesin bir engelli adayı olduğunun bilincinde
olduklarını ve araçların engellilerin kullanımına
uygun bir hale getirilmesini desteklediklerini sözlerine ekleyen Başkan Sarı, “Ancak bir tarafı
yaparken diğer tarafı bozmak mantıksızlıktır. Her
kentte Belediye bünyesinde Özürlüler Daire
Başkanlığı kuruldu. Bu kurum, özürlülere uygun
araçları bünyesinde oluşturup, tam anlamıyla
hizmet vermeye uygun dizaynda araçlarla sistemi
oturturlarsa, herkesin sorunu ortadan kalkacaktır” diyerek, sorunun akıllıca çözümlenmesinin
mümkün olduğunu söyledi.
ÜÜ
Veysel Sarı
l Belediyenin, elindeki genelge doğrultusunda hareket ederek araçlara ruhsat
vermediğinden yakınan Veysel Sarı,
“Belediye bize 2018 yılına kadar süre
verdi. Bu durum o tarihe kadar
düzeltilmezse, kaos daha da büyüyecek.
Türkiye genelinde 180 bin araçtan
bahsediyoruz. Bu araçların dönüştürülmesine müsaade etmiyorsun, bahsedilen
donanıma sahip araçta üretmiyorsun. Gün
geldiğinde belediye ruhsat vermediğinden
araçlarımız bağlanacak. Ve olan yine
vatandaşa olacak” diye konuştu.
Mersin Tercüman Özel Haber 5’de
Müfide İlhan ölümsüzleşti
ÜÜ
Adaptesk Projesi’nde
rehberlik semineri yapıldı
l Mersin Esnaf ve
Sanatkarları Odaları
Birliğince TESK’in
yürütücüsü olduğu ve
kısa adı ADAPTESK
olan Esnaf ve Sanatkarların Uyum Yeteneklerinin Arttırılması
Projesi’nin İl Rehberlik
Semineri yapıldı.
Talat Dinçer
ÜÜ
l Mezitli’de binlerce kişi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda
tek yürek oldu.
6’da
l Türkiye’nin ve Mersin’in ilk
kadın Belediye Başkanı Müfide
İlhan’ın heykeli, Büyükşehir
Belediyesi’nin yaptığı çevre
düzenlemesinin ardından
açıldı. Heykeltıraş
Prof.Dr.Berika İpekbayrak’ın
tasarladığı anıt heykelin
yapımında emeği geçen İl
Genel Meclisi üyesi İlksen
Sorguç Dinçer’e çiçek takdim
eden Büyükşehir Belediye
Başkanı Burhanettin Kocamaz,
kadınlara öncülük yapmış çok
büyük bir değerin bundan da
sonra da hatırlanması, örnek
alınması düşüncesiyle hazırlanan heykelin açılmasından
büyük mutluluk duyduğunu
söyledi.
6’da
Abdi Satıroğlu
Mahiye Morgül
Melike Zafer
Gürgen
M.Emin Aydınbaş
Şinasi Şirin
Gülsen Metin
Ha Binali,
Ha Ahmet...
İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi
Kitabının Ayıpları - 5
Yeniden Yaşayabilseydim Eğer...
Kızgın Sacda
Ateş Dansı
19 Mayıs 1919
19 Mayıs 2016
7’de
6’da
Montesorri
Eğitimi
Türkiye’de de
Başladı
3’de
2’de
5’de
4’de
Beycan Üçkardeş
Yalancılar...
4’de
Av.Ersin
Parlat
Çok Açık
Mektup
2’de
2
23 MAYIS 2016
M.Emin Aydınbaş
[email protected]
Merakla beklenen, “Yeni AK Parti
Genel Başkanı ve Başbakan kim olacak?”, sorusunun cevabı nihayet belli
oldu. İsim sürpriz değil, bekleniyordu.
Borsa tabiriyle söylersek “Binali Yıldırım”ın Başbakanlığı piyasalar tarafından satın alınmıştı. Hayırlı olsun. Uzun
bir aradan sonra yeniden Mühendis
Başbakan dönemi açılmış oluyor.
Ahmet Davutoğlu’nun görevden
ayrılış sürecinde yaşananlar, AK Partiyi
destekleyen geniş halk kitleleri tarafından son derece doğal karşılanıp herhangi bir kriz algısına yol açmaması bir
yandan iyiye işaret bir yandan da
demokrasimizin standartları açısından
da düşündürücü.
Milletteki genel algı şu; “Geminin
dümeninde Kaptan varsa sorun yok,
süvariler değişir geminin rotası değişmez”. Etrafımızı çepeçevre kuşatmış
olan savaş katliam terör çemberinin
ortasında bu sükunet ve güven duygusunu bu şartlarda bir şans olarak
değerlendirmeliyiz
Ülkenin gündemi o kadar yakıcı
Kızgın Sacda Ateş Dansı
problemlerle dolu ki bu tartışmayı
uzatmanın Türkiyemiz açısından hayırlı
olmayacağı ortada. Bu konudaki
hükmü tarihe bırakarak Binali Yıldırımı
bekleyen yakıcı meselelerin bir envanterini çıkarmak ve işimize bakmak
gerekiyor.
Yıldırımın ilk ziyaretini Diyarbakır
Sur kırsalındaki patlamada ölenlerim
yakınlarına yapmakla iyi bir işaret vermiş oluyor. Bu envanterin baş konusu
Terör.
Bir taraftan PKK bir taraftan DEAŞ
dur durak bilmeden saldırılarını sürdürüyor. Bu gün Gazi Antepte iki patlama yaşandı Her gün en az 10 şehit
haberi ile sarsılıyoruz. En azından bir
kısmımız sarsılıyot. Maalesef şehit
haberleri gazetelerin alt köşelerine
düşmeye başladı. Vur patlasın çal
oynasın havası hiç ara vermiyor.
Hakkari Çukurca da Çığlı 2136
Rakımlı Tepe Üs Bölgesinde daha dün
10 şehit verdik. Bir farkla ki ikisi PKK
tarafından düşürülen helikopterin
pilotları. Bu çok büyük bir farka işaret
ediyor. PKK artık helikopter düşürebilecek füze sistemlerine sahip demektir.
Burada Türkiyenin uyarılarına rağmen PKK nın uzantısı PYD ye eğitim
strateji silah ve lojistik destek vermeye
devam eden Rusya ve ABD nin katkısını gözardı edemeyiz. Hadi Rusya nın
uçağını düşürdük intikam için yapıyor.
ABD hem stratejik ortak( ! ), hem de
NATO da Müttefikimiz( ! ). Atılan füzenin cinsi tesbit edildikten sonar ABD
ile de Pişti olmamız büyük bir ihtimal.
Hendek stratejisinin hezimete
uğramasından sonra PKK gerek ele
geçirdiği gelişmiş füze gibi silahları,
sniperleri ve gerekse de El yapımı çok
tonlu patlayıcılar aracılığı ile mümküğn
olduğunca temas kurmadan uzaktan
avlama stratejisine yönelmiş görünüyor. Bunda da maalesef sonuç alıyor.
Polis ve jandarmanın kullandığı Kirpi
gibi zırhlı ve personel taşıyıcı araçlar bu
konsepte göre tasarlanmamış.
Ölümler asker ve polisimiz araç
içindeyken gerçekleşiyor. İkinci konu
da “tepe üs bölgeleri” Alan hakimiyetini PKK ya bırakmamak için Irak sınırı
boyunca, hakim tepelere prefabrik
üniteler ile Tepe üsleri kuruldu. Buralara lojistik destekler hep helikopterlerle
sağlanıyor. PKK bu üsleri bu tür füzelerle keklik gibi avlayabilir. Avcilen bu
konularda yeni bir mücadele konsepti
geliştirilmelidir.
Terör can yakmaya devam ederken
Mecliste Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliği
oylanıyor. Bu değişikliğin referanduma gerek kalmadanen az 367 evet
oyuyla geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde terörün tavan yaptığı bir ortamda
dokunulmazlık referandumu Doğu ve
güneydoğuda yeni kargaşalıklara can
kayıplarına yol açabilir. Bunu için AK
Pati içindeki gizli firelerin ortaya çıkarılması gerek.
Başka bir konu da ”partili Cumhurbaşkanı”nı mümkün kılacak Anayasa
değişikliği yakında Meclis Genel kuruluna inecek bu da büyük tartışmalara
gebe. Bu konuda MHP nin aynı desteği sağlayıp sağlamayacağı meçhul.
Erdoğan ne kadar uyumlu olursa
olsun Partinin başında kendisinin dışındaki bir kimsenin bulunmasını riskli
görüyor. Anayasanın bütününün
değişikliği uzun zaman alacağı için,
böyle bir ara değişim ile kısa zamanda
AK Partinin dümeninin başına geçmek
istiyor.
Bu konu da referanduma kalabilir.
İki referendum birleşitirlebilir. Veya
daha da sürprizi, AK Partinin Anayasa
değişikliği için gerekli desteği bulamamsı halinde Önümüzdeki yaz
Erken genel seçim sandığını önümüzde bulabiliriz.
Önümüzdeki yaz kızgın sacta ateş
dansı yapacağız.
Adaptesk Projesi’nde rehberlik semineri yapıldı
TESK’in yürütücüsü olduğu ve kısa
adı ADEPTESK olan Esnaf ve Sanatkarların Uyum Yeteneklerinin Arttırılması
Projesi’nin Mersin İl Rehberlik Semineri
yapıldı.
Mersin Otello Otel’de yapılan İl
Rehberlik Seminerine Mersin ESOB
Yönetim Kurulu Başkanı Talat Dinçer,
Adana ESOB Başkanı Nihat Sözütek,
Karaman ESOB Başkanı Bayram Uysal,
Hatay ESOB Başkanı Abdülkadir Teksöz, Kahramanmaraş ESOB Başkanı
Ahmet Kuybu, Niğde ESOB Başkanı
Erdoğan Aykin ve yönetim kurulu üyeleri ile projenin Mersin ayağındaki paydaşlar olan kamu kuruluşları ile mesleki
kuruluş temsilcileri katılım gösterdi.
Seminerin açılış konuşmasını yapan
Mersin ESOB Yönetim Kurulu Başkanı
Talat Dinçer, konuşmasında esnaf ve
sanatkarların alın teri, el emeği, göz
nuruyla küçücük sermayesiyle ülke
ekonomisine katkı sunmaya çalışan bir
kesim olduğuna vurgu yaptı.
Büyükler küçükleri yutuyor
Başkan Dinçer, “ Zaman ve süreç
içerisinde çağ değiştikçe, alışverişin
şekli değiştikçe, teknoloji değiştikçe
esnafımız maalesef bu gelişmelerin
gerisinde kalıyor. Teknoloji çok hızla
gelişiyor, o küçük tezgahlar teknolojiye
bir anda adapte olamıyor. Bununla
beraber serbest piyasa ekonomisinin
getirdiği küresel sermayelerin ülkemize, ilimize girmesiyle beraber inanıl-
maz bir haksız rekabet ortama yaşanıyor. Büyükler küçükleri yutuyor. Hal
böyle olunca esnafımız yok olmaktan
kurtulamıyor” dedi.
Konuşmasının devamında esnaf ve
sanatkarları değişim, dönüşüm ve gelişime nasıl adapte edebiliriz düşüncesinden hareketle ADAPTESK projesinin
ortaya çıktığını kaydeden Başkan Dinçer, bu projenin fırsata çevrilmesini isteyerek şöyle devam etti:
Başkan Dinçer, büyük ve geniş
imkanlara sahip, yurt dışı konsorsiyum
ortaklığı olan projenin Mersin’de başarılı olması için bütün imkanlarını seferber edeceklerini kaydederek, “ Bu projeyi fırsata çevirme adına üzerimize
düşen görev ve sorumluğu yerine getireceğiz. Burada oda başkanlarımıza
büyük görevler düşüyor.
Neler yapacağımızı tartışacağız
Çünkü bizler proje kapsamında tüm
il genelinde uzman kadrolarla eğitimler
vereceğiz. Asıl önemli olan hangi tür
konularda eğitimler verilecek olması.
Bu yönde oda başkanlarımız üyelerinin
hangi alanda eğitim ihtiyaç olduğunu
tespit etmesi büyük önem taşıyor.
Yapacağımız seminerler eğitimsel ağırlıklı olacak. Ve ayrıca eğitim ihtiyaçlarını
belirlenmesine yönelik çalışmalar
devam edecek, Mersin için çok faydalı
olacağına inandığımız bir proje.
Ben projenin gerçekleşmesinde
emeği geçen bata Çalışma Bakanlığı,
TESK ve yabancı konuklarımız ile Birlik
Başkanlarımıza, kumu kurum ve kuruluş temsilcilerimize, mesleki oda başkanlarımıza çok teşekkür ediyor ve projenin hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde sözlerini noktaladı.
Yapılan konuşmanın ardından Projenin Alman Eğitim uzmanı Liesl Muench
tarafından çevirmen eşliğinde projeyle
ilgili bilgi aktarımı yapıldı.
“ADAPTESK Projesinin bir ayağı
Çalışma Bakanlığı, bir ayağı TESK ve
buna bağlı uygulayıcı 8 tane il. Bu illerden bir tanesi de Mersin. Buradaki
amacımız esnaf sanatkarların uyum
stratejilerini nasıl geliştirebiliriz, neler
yapabiliriz? Bunları tartışacağız .Akabinde kendi teşkilatımızla ilgili hangi
odalarımızda ne tür eğitim verebiliriz
ve esnafımıza nasıl katkı sunabiliriz ?
Esnaf ve sanatkarımızın projeye bakış
açımızı nasıl geliştirebiliriz ?
Proje kapsamında aşağı yukarı 5
bine yakın esnafımızın eğitilmesi hedefleniyor. Daha öncesi yapılan toplantılarla ihtiyaç analizleri tespit edilmeye çalışılıyor ve bu yöndeki toplantılarımız
devam ediyor. Üzerinde çalıştıkça
değişik fikirler ortaya çıkıyor. Her odamız bünyesinde üyelerinin ihtiyacına ve
gelişimlerine yönelik hangi eğitim fikirleri varsa bunları planlayacağız ve o eğitimleri vereceğiz.”
Seminerler eğitimsel
ağırlıklı olacak
Halkla Beraber... Halk İçin !!!
Av.Ersin
Parlat
0.537.445 53 94
Çok Açık Mektup
25 Nisan 2016 tarihli sayımızda
bir açık mektup yayınlamıştık.
Mektubumuza hiç yanıt alamadık.
Sanıyorum yerine ulaşmadı. Postada kaybolmuş da olabilir. Ya da
yeteri kadar açık olmadığı için
anlaşılmamış da olabilir. Galiba
daha açık anlatmak gerekiyor.
Mektubumuzun konusu Mersin’in sorunlarıdır.
Şehrimizde hafta sonları çöpler
alınmıyor. Çöp konteynerleri
dolup taşıyor, çöplerimizi nereye
koyacağımızı bilemiyoruz.
Çamlıbel’deki Aşıklar Parkı,
kamyon garajına benziyor. Bir
yığın kamyon lastiği orada duruyor. Onları atmak istedim, fakat
gemi gibi yere demir atmış, çakılmışlar. Hangi akla hizmet o kamyon lastikleri oraya çakıldı, ne işe
yarıyorlar anlamış değilim.
Fakat belediyemiz bir konuyu
çok güzel, kökünden çözümledi.
O konuda belediyemize ne kadar
teşekkür etsek azdır. Bütün kapılara “Rüşvetin girmesi yasaktır”
yazıldı. Daha önceki belediye
yönetimleri döneminde bu konudan dolayı çok sıkıntı çekmiştik.
Çok şükür bu dertten kurtulduk.
Allah korusun, belediyelerimiz
milyarlık ihalelerle boğuşurken, bir
de rüşvetle uğraşmış olsalardı halimiz nice olurdu!
Yöneticilerimizin Mercedes
marka makam araçları var. Ne
güzel! Zamandan tasarruf! Çünkü
yöneticilerimizin zamanları çok
değerlidir. Onlar bizim gibi mi?
Bizler sıradan insanlarız. Avam
dediklerinden. Onların, bizim gibi
sıradan insanların yürümekte olduğu cadde ve sokaklarda yürümeleri uygun olur mu hiç? Elbette
olmaz! Eskiden bir belediye başkanımız vardı, şimdi rahmetlidir.
Sabah saat 7.00’de şantiyede
görürdük. O eskidendi.
Ben yönetici olsaydık eğer, her
gün bir süre halkın arasında yürürdüm. Onlarla konuşur, görüşürdüm. Rahmetli yüce Atatürk’ün bu
tür tavırları olduğunu çokça okuyup imreniyoruz.
Eskiden, Köroğlu: “Tüfek icat
oldu...” demişti. Şimdi de otomobil icat oldu, yöneticilerimiz yürümeyi unuttular. Sağlık Bakanlığımızın yeni ürettiği bir slogan var:
“Asansörü terk et,
Arabayı park et,
Üç durak önce in” diyor.
Ne için! Sağlık için. Yöneticilerimiz arabadan inmediklerine göre,
Allah korusun sağlıkları bozulmasın. Ben, onların sağlıklarını düşündüğüm için söylüyorum. Yoksa bir
art niyetim yok. Belki sağlık bakanımız sayın Mehmet Müezzinoğlu’nun sloganını okumamışlarsa
haber vereyim dedim.
Ben yönetici olsaydım, temizlik
görevlilerini yedi-sekiz bölüğe ayırırdım. Her gün bir bölüğü dinlendirirdim. Şimdiki uygulamada tüm
temizlik görevlileri hafta içinde her
gün çalışıyorlar, hafta sonunda
(devlet memuru oldukları için)
güzelce dinleniyorlar.
Oysa hafta sonları evlerden
daha çok çöp çıkar. Bu nedenle
hafta sonları tüm temizlik çalışanlarının dinlendirilmeleri yanlıştır.
Görevlilerin dinlendirilmelerini,
haftanın yedi gününe dağıtmak
gerekir.
İnşallah bu mektubumuz yeteri
kadar açık olmuştur. Okunur, anlaşılır, uygulanır ve cevaplandırılır.
3
23 MAYIS 2016
Bahar Şenliği coşkulu geçti
Şevket Pozcu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
öğrencileri, şenlik kapsamında çeşitli yarışmalar, animasyon, defile ve halk oyunları gösterileri ile davetlilerden büyük beğeni topladılar.
Şevket Pozcu
Mesleki ve Teknik Anadolu
Lisesi, Gençlik
haftası kapsamında hazırladığı ‘Bahar Şenliği’
ile büyük ilgi
gördü.
Okul bahçesinde düzenlenen şenlikte,
öğrenciler hazır- Okul Müdiresi
ladıkları gösteri- Hatice Demirelli
lerle izleyenlere
keyifli saatler
yaşatırken, düzenlenen ‘saçma kıyafeltler’ ve ‘ilginç saç tasarımları’ defileleri ile animasyon gösterileri de
büyük beğeni topladı.
Şenliğe İl Milli Eğitim Müdür
vekili Kutlu Tekin, İlçe Milli Eğitim
Müdürü Kamil Çelebiyılmaz ile Okul
Müdiresi Hatice Demirelli, Müdür
yardımcıları Hacı Bulut, Sami
Aydan, Asuman Kaya, Fikret Yıldırım, öğretmenler, öğrenciler
ve veliler katıldı.
Şenliğin açılışında konuşan
Okul Müdiresi
Hatice Demirelli, etkinlikte yer
alan gösterileri
hazırlayan
öğretmen ve
öğrencilere
teşekkür etti.
Programda
ayrıca, yıl içerisinde çeşitli
kategorilerde
düzenlenen
yarışmalarda
dereceye giren
öğrencilere
ödülleri verildi.
Muradi’den ikinci kişisel sergi
Hipertansiyon kalp hastalıkları için ana risk faktörlerindendir. Eğer
tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp damar, göz ve böbrek hastalıkları için ciddi oranda hastalık ve ölümlerde artışa neden olur.
risk faktörleri hipertansiyonla
birleştiğinde
kalp krizi ve
inme (felç)
riskini de arttırmaktadır. Bu yüzden hipertansiyonun erken tanı
ve tedavisi kardiyovasküler riski
azaltarak inme ve kalp krizinin
önlenmesinde hayati önem
taşımaktadır.
Bir çok hastalığın oluşumuna
zemin hazırlayan hipertansiyon
hastalığının tedavisinde ilaç
tedavisinin uygulanması tek
başına yeterli olmamakta, başarılı bir sonuç için mutlaka sağlıklı
yaşam davranışlarının geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu yüzden hipertansif bireyler ile bu hastalığa yatkın olan bireyler; sağlıklı beslenmeli, tütün ve alkol kullanmamalı, fazla kilolu/obez ise kilo vermeli, fiziksel aktiviteleri düzenli yapmalı, tuz
kullanımını azaltmalı,
düzenli muayene ve tetkiklerle hastalığın takibine önem
vermeli, ilaçların önerilen
dozda ve sürede, aksatmadan
kullanmalı ve kan basıncı
düzenli izlemeli/izlenmesini
sağlamalıdır.”
Mersinli fotoğraf sanatçısı ve sigortacı
Hulki Muradi, Mersin Ticaret ve Sanayi
Odası’nda (MTSO) 2’nci kişisel sergisini
açtı. Ödüllü sanatçı sergi açılışı öncesinde
sanatseverlere ‘Bencil genle savaş’ isimli
sunum gerçekleştirerek, otizmli oğlunun
hastalıkla mücadele hikâyesini paylaştı.
İlk sergisini Çin’de sergileyen sanatçı,
ikinci ve Türkiye’de ki ilk sergisini Mersin’de açtı. 17 eserin yer aldığı sergi açılışı
öncesinde sanatseverlerle ‘Bencil genle
savaş’ isimli sunum gerçekleştiren sanatçı,
otizmli oğlunun hastalıkla mücadele hikâyesini paylaştı. Sanatseverlerin yoğun ilgi
gösterdiği sergi, büyük beğeni topladı.
Fotoğrafı, ‘anlatmanın bir başka biçimi’
olarak betimleyen Sanatçı Hulki Muradi,
fotoğraf çekerken amacının, insanlara görmedikleri yaşamlarını aktarmak, gidemedikleri yerlere götürebilmek ve göremedikleri kesitleri göstermek olduğunu söyledi.
2 Haziran’a kadar açık kalacak olan sergi
hafta içi, 08.30 – 18.00, Cumartesi günleri
ise 10.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret
edilebilir.
‘Ne-Bilim’ sahnelendi
Akdeniz Belediyesi Kültür Sosyal İşler Müdürlüğü'ne bağlı Hadra Kültür ve Sanat Evi kursiyerleri, "Ne-Bilim" adlı müzikal tiyatro gösterimi sahneledi.
Engelliler Haftası kapsamında sahnelenen ve
ilgi çeken gösterimi, engelli çocuklar ve gençler
ile aileleri, engelli dernek temsilcileri ve belediye
yetkilileri izledi.
Akdeniz Belediyesi, "10-16 Mayıs Engelliler
Haftası" kapsamında engelli bireylerin yaşadığı
sorunlar hakkında farkındalık yaratmak amacıyla,
"Ne-Bilim" adlı müzikal tiyatro oyunun belediye
konferans salonunda gösterime sundu.
Hadra Hamamı Kültür Sanat Evi çalışanları ile
Şan Atölyesi ekibinin yazdığı ve sahnelediği gösteri yoğun ilgi çekti. Belediye konferans salonun-
Abdi Satıroğlu
0.506. 443 37 30
[email protected]
Ha Binali,
Ha Ahmet...
Hipertansiyon yaşamı tehdit ediyor
Mersin Halk Sağlığı Müdürü
Dr.Aytekin Kemik, Dünya
Hipertansiyon Günü dolayısıyla
yazılı bir açıklama yaparak,
hipertansiyonun basit olarak
yüksek kan basıncı olarak anlatılabileceğini söyledi.
Yaş, cinsiyet ve
ırkın kan basıncını
etkilediğini kaydeden Kemik,
“Hipertansiyon
kalp hastalıkları
için ana risk faktörlerindendir.
Eğer tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp damar, göz ve böbrek hastalıkları için ciddi oranda
hastalık ve ölümlerde artışa
neden olur. Tuz kullanımı, aşırı
beslenme, hareketsiz yaşam ve
stres, tansiyonun üzerinde
olumsuz etkilere sahiptir” dedi.
Hipertansiyonun yorgunluk,
bulantı, görme bozuklukları,
fazla terleme, ciltte kızarma ve
solukluk, burun kanaması, endişe, sinirlilik, çarpıntı, baş dönmesi, baş ağrısı, kulaklarda çınlama ve uğultu gibi belirtiler
verebildiğini vurgulayan
Dr.Aytekin Kemik, sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Tüm erişkinler kan basınçlarını kontrol ettirmelidirler. Eğer
yüksek ise mutlaka hekime
danışılmalıdır. Yüksek kan
basıncı kontrol altına alınmazsa
kalp krizi, kalp yetmezliği,
damarlarda anevrizma oluşumuna, inme, böbrek yetmezliği, körlüğe ve bilinç bozukluklarına neden olabilir.
Ayrıca tütün kullanımı, obezite (aşırı şişmanlık), yüksek kan
kolesterolü, şeker hastalığı gibi
Editör’den İki Satır
da düzenlenen gösterime, Akdeniz Belediyesi Eş
Başkanı Yüksel Mutlu, Eş Başkan Yardımcıları ve
Meclis üyeleri, İHD ve engelli derneklerinin temsilcileri, aileler ve çocukları katıldı.
“Bu siyasete fazla kafa
yorarsan sıyırırsın. Hikmetlerinden çok fazla şey yapmadan işini göreceksin...”
Bu sözleri ben değil, müstakbel Başbakanımız Binali
Yıldırım söylemişti zamanında.
Ahmet Davutoğlu’nun
görevi bırakmasının ardından, Ak Parti Genel Başkanlığı’na Binali Yıldırım getirildi.
Ne diyelim, hayırlı olsun.
Neticede bizi bağlayan bir
şey yok.
Söz söylemek haddimiz
değil !
Ama kendisine naçizane
bir tavsiyemiz olsun.
Öncelikle, bu Başbakanlığa fazla kafayı yorarsanız
sıyırırsınız. Nimetlerini kullanıp, çok fazla şey yapmadan işini göreceksin.. O
kadar !!!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, geçmişte ‘kardeşim’
dediği, ‘bizim aramızı bozamazlar’ dediği diğer herkese yaptığı gibi, kendisinin de
üç vakte kadar düşman ilan
edilip kovulması, şu saatten
sonra hiç kimseyi şaşırtmaz.
Yani bize göre ha Binali
olmuş, ha Ahmet, ha Mehmet...
Seçen değişmedikten
sonra, kişiyle işini bitirip, bir
manevra ile düşman ilan
ettikten sonra hiç ama hiç
fark etmiyor.
Kısa bir geçmişe dönelim;
İki yıl önce temayül yoklamalarında, Davutoğlu’nun
önünde olmasına rağmen
kendisi tercih edilmemişti.
Yani diyeceğim o’ki, Cumhurbaşkanı o kadar güvenseydi, o gün Davutoğlu’nu
değil kendisini seçerdi.
Son günlerde sanki Davutoğlu’nun tırnaklarıyla kazıyarak başbakanlığa gelmiş
de, büyük devrimler yaparken Erdoğan tarafından gö revinden alınmış şeklindeki
oluşturulmak istenen hava
da hiç ama hiç tutmadı.
Televizyon ekranlarında
boy boy Binali Yıldırım’ın
esprili, şen şakrak, sevimli
pozları gösterilerek sempati
yaratılmaya çalışılıyor.
Ancak, biz Yıldırım’ın
bakan olduğu dönemde 41
kişinin ölümüne yol açtığı
kazayı da henüz unutmadık.
Bugün şakalı fıkraları,
komikli videolarının ortalığı
kasıp kavurması bunları
unutturmuyor.
Vatandaş olarak, ülkenin
geleceği ne olacak korkusuyla tırnaklarımızı yiye yiye
izliyoruz. Hayırlısı bakalım...
Saygılarımla...
4
23 MAYIS 2016
Farklı Pencereden
Gülsen Metin
Montesorri Eğitimi
Türkiye’de de Başladı
[email protected] kendi gibi kalabilmiş bir kişidir.
Veya dünyanın en etkin gazetelerinden olan The Washington
Post’un sahibi ve editörü Katherine Graham da bu eğitim sisteminin içinden geçerek kendi fıtratından aldığı gücü ortaya koyabilmiş
Son zamanlarda Montessori
eğitimini sıklıkla duyuyorsunuzdur biridir.
Bu kişileri “Kendi gibi kalmayı
sanırım.Belki ilk defa duyanlar için
diye tarif ettim, zira
başarabilmiş”
söyleyecek olursak, İtalyalı bir
“klasik eğitimin” çocuktan aldığı
kadın profesörün yüz yıl kadar
önce ortaya koyduğu eğitim şekli. en önemli şey “çocuğun kendisi”dir. “Çocuğu eğiteceğiz” diye
Bu eğitim modelini sistematik
onun fıtratının bütün özelliklerini
hâle getiren kişinin ismi “Maria
kaybettiriyoruz, sonra da “Bu niye
Montessori” olduğu için o isimle
hiçbir şey yapmıyor?” diye ruhu
anılıyor.
ölmüş çocuk cesetlerinin başında
Özünde “insana saygı” var…
ağıtlar yakıyoruz.Klasik eğitimin
“Sükûnet” var… “Yavaşlık” var…
bize gerçek gibi sunduğu anorÇocuğa tepeden inme müfredat
malliklerden
kurtulmalıyız ülke
ile değil de kendi yeteneklerine
göre rehberlik etme var. Montes- olarak.
Hani İngilizler Hindistan’ı işgal
sori eğitimi yaklaşık yüz yıldır dündönemde “Hintli çocukların
ettiği
yanın hemen hemen tüm ülkelezekâsı açılacak(!)” diye onlara
rinde kullanılıyor. Ve bu eğitimi
“Logaritma Cetveli” ezberlemelealmış kişilerin nasıl da farklı durrini tavsiye etmişlerdi… Ve zavallı
duklarını görüyorsunuz.
Hintli anne-babalar da zekâsı açıKimler mi, örneğin dijital dünlacak diye çocuklarına logaritma
yayı parmakları ucunda oynatan
cetveli
ezberlettiriyorken, İngiliz
“Google”ın kurucuları Sergey Brin
ve Larry Page, Montessori eğitim çocuklar elektronik hesap makisisteminden geçmiş iki kafadardır. nalarında “nanoteknoloji”nin
Ya da dünyanın en büyük elektro- temellerini atıyorlardı…
Bugün ne farkımız var ki Allah
nik ticaretini yürüten www.amaaşkına bir bakın okullara… Çocukzon.com şirketinin sahibi Jeff
ların zekâsı açılacak diye mateBezos da bu eğitim sistemi ile
matik dersi ile canlarına okunmuyor mu? Ya da bilmem ne fiziğinin
bilmem ne kanununun daha ortaokul yıllarında çocuklara “zoraki”
öğretilmesindeki amaç nedir?
Çocuğu kendi fıtratı üzerine bıraksanız, soysal sahada öyle göz
kamaştıracak yeteneği var ama
“illa logaritma cetveli ezberletip
zekânı açacağım” iyiliğinin ülkemiz çocuklarını ruhen hasta ettiğini görmüyor muyuz?
Sadece zoraki müfredat ve
ders dayatmaları değil klasik eğitimin çocukları serseme çevirdiği
noktalar… Eğitilen ile eğiten arasındaki “gizli şiddet” de bu ülke
çocuklarını çok incitiyor anlayın
beni. Çocuklar üzerinde kabadayılık yapmayı, gür ve buyurucu
öğretmen sesi ile çocukları neredeyse altını ıslatacak vaziyete
getirmeyi bir marifet zannediyoruz.Koca bir millet olarak bunun
hesabını nasıl vereceğiz bilmiyorum. “Dayak cennetten çıkmadır”
diyenler, “kızını dövmeyen dizini
döver” diye ebeveynlere tavsiyede bulunanlar ve ebeveyn ile
çocuklarının arasını açanlar nasıl
hesap verecek bilemiyorum…
Dün böyle değildik…Aslında
özümüzden uzaklaştık. Dün
çocuk “aziz bir misafir” gibi evlerde barındırılırken… İnsan yetiştir-
mek üzere bir devlet sistemi oluşturulmuşken, düştüğümüz durum
içler acısı. Okul koridorlarından
gelen bağırtı içindeki öğretmen
sesleri içler acısı… Banyolara
kapatılıp cinnet geçirtircesine
ağlatılan çocukların apartman
boşluklarında yankılanan çığlıkları
içler acısı… Ve bütün bunlara
duyarsızca seyirci kalan bütün bir
toplumun ruh hâli içler acısı.
Neden bütün bunları söyledim…
Çünkü modern eğitim yöntemlerinde bunlar yok. Montessori eğitim sisteminde çocuğu
“fıtratı” üzerine yetiştirmek var.
Ne yanlış yaptı diye “ceza” ne de
doğru yaptı diye “mükafat” var.
Yani insan olmanın keyfi var.Bu
eğitimin ilk adımları, İstanbul Bahçelievler’deki devlet okullarının bir
kısmında, çocuğa karşı duyarlılığı
ile bölgesinde çok sevilen Bahçelievler Kaymakamı Şevket Cinbir
yönetiminde bir pilot proje olarak
başlatıldı.
Umarım olumlu sonuçlar alınır
ve dünyanın yüz yıl önce başlattığı
çocuğa karşı duyarlı eğitim
modelleri ülkemiz geneline “Anadolu Pedagojisi” hassasiyeti ile
hızla yayılır.
Sayın Adem GÜNEŞ’in 31 Aralık 2012 tarihli Aksiyon Haftalık
Haber Dergisi yazısıdır.
Rehberiniz hayalleriniz olsun..☺
Mutlu olmak için;
• Bir Ağaç Dik,
• Doğayı Dinle,
• Doğanın Mucizelerini İzle…
SMMMO’da yeni yönetim görev dağılımını yaptı...
Tokgöz yeniden başkan
Mersin Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler Odası’nın (SMMMO) 7-8
Mayıs 2016 tarihlerinde yapılan 22.
Olağan Genel Kurulu’nda seçilen Yönetim Kurulu, seçimin ardından ilk toplantısını gerçekleştirdi.
Oda Başkanlık Makamı’nda düzenlenen toplantıda görev dağılımını yapan
Yönetim Kurulu üyeleri, Ömer Faruk
Tokgöz’ü yeniden başkanlığa getirdi.
Böylece Mersin SMMMO’da ikinci Tokgöz dönemi başlamış oldu.
Yönetim Kurulu toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında, el
ele tutuşarak birlik mesajı veren Yönetim Kurulu üyeleri, yeni dönemde de
mesleki mücadeleye devam edeceklerini ifade ettiler. Toplantıda konuşan
SMMMO Başkanı Tokgöz, 7-8 Mayıs
tarihlerinde gerçekleştirilen genel kurulda, seçimlere 4 grup ve bir bağımsız
adayın katıldığı bir demokrasi şöleni
yaşadıklarını söyledi.
içinde Mersin SMMMO’ya yakışır şekilde gerçekleştiğini belirten Tokgöz,
uzlaşma kültüründen çıkan sonuçla
bugün görev dağılımını yaptıklarını dile
getirdi.
Yönetim Kurulu görev dağılımını
aktaran Tokgöz, “Mesleki mücadelemizi, dayanışmamızı, birlik ve beraberliğimizi daha ileri seviyelere taşıyacağına
inandığımız yeni Yönetim Kurulumuzun
mesleğimize, camiamıza ve odamıza
hayırlı olmasını diliyoruz” dedi.
Basın mensuplarının sorularını da
yanıtlayan Tokgöz, bundan sonraki
hedeflerine ilişkin şunları söyledi:
“Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarımızla
beraber mesleğimizin daha ileriye taşınması, meslektaşlarımızın özlük haklarının alınması, bütün meslektaşlarımızın
yüzlerinin güldüğü bir yönetim anlayışını sergileyeceğiz.”
Uzlaşma kültüründen
çıkan sonuç
Mesleki sorunlarına yönelik bir soruyu da yanıtlayan Tokgöz, Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Genel kurulun, uzlaşma arayışları
Bürolarımız şube
haline geldi
Bakanlığı’nın Türkiye’deki en büyük
özelleştirmeyi gerçekleştirdiklerini söyledi. Tokgöz, “Bizim bürolarımız Maliye
Bakanlığı’nın ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın birer şubesi haline geldi.
Ama buna rağmen özlük haklarımızda,
hep ‘köklü’ diye bahsedilen camiamızda
gerekli sağlamlaştırmalar yapılmadı.
Ömer Faruk Tokgöz
Hız başkan yardımcısı, Ersin Gökgün
oda sekreteri, Ali Günaştı sayman, İbrahim Akel, Mehmet Bolat ve Abdülhalim
Yiğit’de üye oldu.
Sosyal Destek projeleri hız kesmiyor
inandığını söyledi.
Çakacak, konuşmasının ardından kursu başarı ile tamamlayan 26
kadın kursiyere sertifikalarını verdi.
Açılışı yapılan atölye ve sergi
salonunu’da gezen Kevser ÇakaMersin Valiliği Sosyal Destek
Programı (SODES) kapsamında, Kalkınma Bakanlığı finansörlüğünde,
Mersin Valiliği koordinasyonunda,
Çamlıyayla Kaymakamlığı’nın destekleriyle İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘İğne Oyasında Gümüş Işıltılar Projesi’nin
‘Atölye ve Sergi Salonu’nun açılışı
Vali Özdemir Çakacak’ın Eşi Kevser
Çakacak tarafından gerçekleştirildi.
‘İğne Oyasında Gümüş Işıltılar
Projesi’ kapsamında 26 kadın kursiyere 256 saatlik Takı Tasarımı ve
Gümüş Takı İşletmeciliği kursu, 15
kadın katılımcıya ise El Sanatları ve
İğne Oyası kursu verildi.
Açılış töreninde konuşan Kevser
Çakacak, Çamlıyayla’nın meşhur
iğne oyalarının ülke ve dünya çapında özel bir yeri bulunduğunu belirterek, projenin katkılarıyla daha fazla
tanıtılmasına olanak sağlanacağına
cak, kursiyerler tarafından üretilen el
emeği göz nuru ürünlerin sergilendiği standları tek tek gezerek inceledi.
‘İğne Oyasında Gümüş Işıltılar
Projesi’ kapsamırda, eğitimini
[email protected]
Yalancılar...
Gidilen her basın toplantısında hatip ilk
söze genelde, “Her şey Mersin için”le
başlar. Gerek sivil toplum örgütü başkanı
olsun, bürokrat, siyasi parti temsilcisi herkesin ortak amacı “Mersin”...
Her meslek grubu ile ilgili onlarca
meslek gezileri, konferanslar, tanıtım toplantıları, destek çağrıları vb. onlarca etkinlikler düzenlendi.
Ama bu kentte hiç bir meslek grubunun 10 yıl öncesinden bu güne bir arpa
boyu yol gittiğine şahit olmadım.
Bu kentin de arpa boyu ilerlemediği
ortada...
“Bayrak hep
aşağıda kaldı”
Bizim mesleği ele alalım örneğin.
Mersin’de yerel basının kalkınması ve
güçlü bir medya olması için başta örgüt
başkanımız olmak üzere onlarca siyasi,
bürokrat yıllarca konuştu.
Bayrağı yukarıya çıkardık veya çıkarıyoruz naraları dinledik yıllarca.
10 yıl önce kendi yağıyla kavrulan ve
en azından personel maaşını rahatlıkla
ödeyip evine et değil belki ama, ekmeğini
alabilen benim gariban gazeteci arkadaşlarım ve bazı gazete sahipleri artık dolmuş
parasını bulamaz oldu. Kapısını çalacak bir
arkadaşı vardı ondan da oldu.
10 yıl önce 16 olan haftalık gazete
sayısı yüz taneye çıkınca aldığı on kuruş
bir kuruşa indi.
Kısa süre içinde mantar gibi türeyen
kaçak taksiciler misali gazeteler, pasta
büyümediği için alınan dilimi küçülte
küçülte kırıntı haline getirdi.
Bayrağı yukarı taşıdığını söyleyen
benim sevgili meslek örgütü başkanım,
bu kaçak yapılaşmaya adeta kendisi beton
desteği verince iş içinden çıkılmaz bir hal
aldı.
Mersin’de yerel medya kavramı da
artık telafuz bile edilmeyecek duruma
geldi.
Yani yapılanlar Mersin için olmadı hiç....
“Çamlıbel, entel sokağı daha
niceleri”
Mücadelemizi sürdüreceğiz
Örneğin, 2016 ücret tarifemize sıfır
zam yapıldı. Bununla ilgili mücadele
vereceğiz. Ayrıca asgari ücret tarifesinden bir an önce zaman esaslı ücret tarifesine geçme konusunda çalışmalar
yapacağız. Katma Değer Vergisi’nin
genel orandan indirimli orana çekilmesi
konusunda siyasi iradeden isteklerimiz
olacak. Bununla ilgili mücadelemizi sürdüreceğiz. Camiamızın özlük haklarıyla
ilgili olarak hem çalışma hem emeklilik
koşulları hem de büro standartlarının
daha da iyileştirilmesi hak ettikleri ücreti
alabilmeleri için hep birlikte mücadele
edeceğiz” diye konuştu.
Görev dağılımı sonucunda Oda Başkanlığına Tokgöz seçilirken, Haşim Gazi
Beycan
Üçkardeş
tamamlayan kursiyerler tarafından
ortaya konulan ürünlerin, açılışı gerçekleştirilen sergi salonunda ve il
genelinde yapılacak etkinliklerle
sergilenmesinin sağlanacağı öğrenildi.
Kentin dokusunu ele alalım örneğin..
Yaklaşık 10 yıldır hemen her bürokrat,
yerel yönetici ve MTSO temsilcisi bu kentin gerçek sahipleri olan Mersinlilerin
“Çamlıbel bitti” feryadını duydu.
Ama bu feryat rakı masalarına sohbet
mezesi olmaktan öteye gitmedi. Bu
masalarda Çamlıbel kurtarıldı, eski hareketli gönlerine götürüldü, getirildi.
Dükkanların hemen hemen tamamına
yakını kiralık, evler de yavaş yavaş boşalıyor. Terk edilmiş de son demlerini yaşıyor
havasında...
Yakın bir geçmişte insanların yürümek
için adım atacak yer bulamadığı entel
sokağı da aynı kaderi paylaşıyor. Burada
da dükkanlarn boş.
Eskiden bu caddede dudakla telafuz
bile edilmeyen hava paraları artık havalara
uçtu.
Mülk sahipleri dükkanlarını normal
kiraya bile veremiyor. Buranın müdavim
dilencileri bile mekanlarını değiştirir oldu.
Kültür Park Viranşehir
Yine yakın bir geçmişte insanların en
azından nefes almak akşamları ailesi ile
gittiği Kültür Park’da bu musibetsizlikten
nasibini alan yerler arasında.
Önceden insanlar Kültür Parka geldiklerinde cafelerde oturacak yer bulamazlardı. Araç parkedecek yer de çok zor bulunurdu. Nedenlerini herkes biliyor saymanın gereği yok dakikalarca... Ama bu
mekan da evsizlerin ve okuldan kaçan
liseli aşıkların mekanı oldu çıktı.
Viranşehiri hiç söylemeye gerek yok
Mersin'in küçük Suriye'si.. Orada artık
Türkçe konuşmak yadırganıyor. Tabelaları
okumak için de Arapça bilen bir tercümanla gezmek lazım..
Bu örnekleri aslında daha çok arttırabiliriz ama daha fazla moral bozmanın anlamı yok. Tüm bu anlatılanlar üç kuruş menfaate satıldı dersek de yeridir aslında. Birileri anlattı dinleyenlerle dalga geçti, dinleyenlerin de bir kulağından girdi diğerinden çıktı.
Olan gerçek Mersinli garibana, gariban haline getirilen gerçek gazeteciye, bu
kentin gerçek sahiplerine oldu.
Sebep olanlar muhtemelen elde ettikleri menfaatlerle kına yakmıştır diye düşünüyorum.
5
23 MAYIS 2016
Mersin Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Veysel Sarı:
Kaosun içindeyiz
Mersin Tercüman
Mersin Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Veysel
Sarı, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı’nın toplu taşıma
araçlarına özürlülerin yararlanabileceği şekilde özel aparatların eklenmesi yönünde
çıkardığı ve yürürlüğe koyduğu kanunun, teknik açıdan
mümkün olmadığını söyledi.
Çıkarılan kanun ile, araçları
değiştirmekle mükellef tutulduklarını hatırlatan Başkan
Sarı, “Ancak Türkiye’de ne
böyle bir araç üretiliyor, ne de
Bilim ve Sanayi Teknoloji
Bakanlığı’nın çıkardığı yasa
gereğince, araçlarımızda
değişiklik yapmamıza müsaade ediliyor. Bakanlık, gönderdiği yazıda ‘bu araçlarda tadilat yapamazsın’ diyor. Araç
tadilattan geçmiş, yani modifiye denilen şey yapılmış oluyor.
Esnaf sömürülüyor
Şimdi durum böyle iken,
Belediyelerde kendilerine
gönderilen genelge gereğince, haklı olarak bizlerden
araçlarımıza özürlü aparatı
koymamızı istiyor. ‘Bu aparatlar olmazsa size ruhsat vermem’ diyor. Çünkü ruhsatı
verirse, suç işlemiş olacak.
Onlarda kendilerince haklı.
Şu an tam bir kaos oluşmuş
durumda. Ne araçlarımızı
düzenleyebiliyoruz, ne de
böyle bir araç olmadığından
yeni araç satın alabiliyoruz.
Üstelik işin bir diğer boyutu
olan, tabanı yere yakın aracı
tek bir firma üretiyor. O da
mekanik sistemi tam uygulanmamakla birlikte, önceden
65-70 bin lira olan bu araç,
kanunun çıkmasının ardından
fiyatı 110-120 bin lira civarına
çıkardı. Tam manasıyla esnaf
sömürülüyor. Üstelik söz
konusu araç, istenilen aksamlara da sahip değil. Muazzam
bir şekilde esnaf zarara uğratılıyor” dedi.
Birilerine rant mı
sağlanıyor?
Tek bir firmaya şoförlerin
mahkum edilmesinin, ‘birinin
yakınına fazladan para kazandırmanın başka bir yolunu mu
buldular?’ sorusunu akıllara
getirdiğini vurgulayan Başkan
Sarı, “Çünkü karşımızda, tam
anlamıyla olmasa bile şartlara
yakın araç üreten tek bir firma
var. Aracın tabanı yere yakın
olduğundan, tek bir aparat
koymuş hepsi bu. Yapılanlar
serbest piyasa ekonomisine
de uygun değil” diyerek,
esnafın mağduriyetinin göz
ardı edildiğini söyledi.
Yeni külfet
yükleniyor
Mevcut dolmuşların 16
kişilik olduğunu, mümkün
olmamakla birlikte söz konu-
Veysel Sarı, Genel Yayın Yönetmenimiz Abdi Satıroğlu’na çıkarılan kanun’un uygulanabilir
olmaktan çok uzak olduğunu söylerken, orta yol bulunmasının gerekliliğine dikkat çekti.
su isteğin yerine getirilmesi
halinde en az 2 koltuğun iptal
edilmesi gerektiğini hatırlatan
Başkan Sarı, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Bu olduğu takdirde
sayı 14’e düşecektir. Bu da
esnafımıza yeni bir külfet yüklenmesi demektir. Kaldı ki bu,
mevcut bin 583 araçtan isteniyor.
Türkiye’de
üretilmiyor
Bizde diyoruz ki, tüm bu
araçlardan bu değişimi isteyene kadar, hatlara ve gelen
talebe göre belirli sayılarda
araçların dönüşümüne izin
verilebilir. Tüm araçlardan bu
dönüşümün istenmesi son
derece mantıksız. Ki, çok istememize rağmen bu aparatlara sahip araç Türkiye’de üretilmiyor. Bu olmayınca da, var
olanı nasıl ve ne şekilde
değiştirmemizi bekliyorlar
anlamak mümkün değil.
Mersin’i ele alacak olursak,
mevcut araçlara baktığımızda
yüksek yapılı araçlar halen
hatlarda taşımacılık yapıyorlar. 50 nc dediğimiz, halen
Çevreyolu ve Mezitli hattında
sıklıkla kullanılan bu araçlara,
özürlü aparatlarının takılmasının mümkünü yok. Özürlü
vatandaşımız o araca hangi
rampadan çıkacak? Fiziki olarak imkansız.
Olacak var,
imkansız olan var
Bu noktada, biz özürlü
vatandaşlarımız için bir şey
yapmak istemiyoruz anlayışı
çıkartılmasın. Hepimizin birer
engelli adayı olduğumuzun
bilincindeyiz. Şoförler olarak
bunu en iyi bizler biliriz. Araçlarımızın engelli vatandaşlarımızın kullanımına uygun bir
hale getirilmesini elbette bizlerde istiyor ve destekliyoruz.
Ancak karşımızda da gerçekler var. Olması mümkün işler
ile, tamamen yapılması
imkansız olanlar var. Bizim de
sorunumuz bu zaten.
Bu işin, her kentte Belediye
bünyesinde kurulan Özürlüler
Daire Başkanlığı’nın inisiyatifine verilmesinin en doğru
hareket olacağına inanıyoruz.
Bu kurum, özürlülere uygun
araçları bünyesinde oluşturup, tam anlamıyla hizmet
vermeye uygun dizaynda
araçlarla bir sistem oturturlarsa, herkesin sorunu ortadan
kalkacaktır.
Uygun araçları, içerisinde
bulundurulacak yardımcı bir
eleman ile şehrin mahallelerine ve nüfusuna göre dağılımını yapıp, özürlü vatandaşlarımızın hizmetine sunabilirler.
Doğrusu da bu olmalı zaten.
Hakkımızı da
arayamıyoruz
Şimdi belediyeler bize ruhsat vermiyor. Verilmediği
gibi, vizelerimiz de yapılmıyor. Vizelerde yapılmayınca
büyük cezalar yiyoruz, sıkıntılar yaşanıyor. Bu durum sadece Mersin’de değil, tüm Türkiye genelinde aynı şekilde
sürüyor. Hakkımızı arayabilmek için başvurabileceğimiz
mercilerde sınırlı.
Başka bir konuda, yine
şoför esnafımızı ilgilendiren
bir kanunun iptali ile ilgili olarak Danıştay’a başvuruyoruz.
İlgili Bakanlık ek süre istiyor.
Mahkeme de 7-8 ay ek süre
veriyor. O süreç içerisinde de
genelgeyi durduruyor ama,
farklı bir terim kullanıp, tabir-i
caizse noktayla virgülün yerini değiştirip yine istedikleri
uygulamayı sürdürüyorlar.
Yani hakkımızı aramamızda
tam manasıyla mümkün
olmuyor.
Çifte standart mı
uygulanacak?
Farklı bir durum olarak, söz
konusu kanuna göre belediye, özel halk otobüsleri ve
dolmuşların özürlülerin erişebileceği duruma getirilmesi
isteniyor.
Şimdi birçok otobüste
özürlüler için rampa yok.
Belediyeler, kanun gereği
bize şartları yerine getirmediğimiz için ruhsat vermezken,
kendi toplu taşıma otobüslerine aynı yaptırımları uygulayacak mı? Bu durumda çifte
standart olmayacak mı?
Minibüs esnafı, zaten belediye araçları ile haksız bir
rekabet içinde. Belediyelerin
bütçesi şu an alabildiğine yükseldi. Büyük bir gelir kaynağı
var. Biz KDV’mizi veriyoruz,
vergimizi ödüyoruz. Bütün
arızalarımızı, şoför maaşlarımızı kendimiz ödüyoruz.
Belediye ile aynı fiyata yolcu
taşımak için mücadele ediyoruz.
Haksız rekabet
söz konusu
Yıllardır söylüyoruz, belediye toplu taşımayı ayrı bir
kurum haline getirsin. Orada
kazandığı para ile şoförün
maaşını, aracın masrafını,
ihtiyaçlarını, akaryakıtını karşılasın da bir görelim.
Mesela belediye su’ya bir
zam yapıyor. Otobüse
binende binmeyen de o
parayı ödemekle mükellef.
Oradan elde ettiği gelirle de
belediye araçlarının ihtiyacını
karşılıyor.
Yani aradaki farkı yine
vatandaşın cebinden almış
oluyor. Bunun da adı hizmet
oluyor. Bizim gibi küçük
esnafta, var olacağım savaşı
verirken yok olma tehlikesi
ile karşı karşıya kalıyor.
Karşı karşıya kaldığımız bu
haksız rekabetin üstüne, bir
de ucu açık kanun maddeleri
ile minibüsçü esnafını mağdur etmeye kimsenin bir
hakkı yok.”
Benim Düşüncem
Şinasi Şirin
[email protected]
19 Mayıs 1919 19 Mayıs 2016
97 Yıl önce Vatanın
Kurtuluşu ve Türk Milletinin özgürlük savaşı için
yola çıkan Büyük Önder
Mustafa Kemal ATATÜRK.
Bu savaşı milleti; 97 yıl
sonra huzuruna çıkmak
için terör lanetinden
korkmak ve kendine
minnetini, şükranını ve
duasını sunarken ürksün,
sinsin diye vermedi.
Türk Milleti, terörden
korkmaz, ölmekten
korkmaz, şehit olmaktan
korkmaz. Çanakkale de
destan yazmış bir ecdadın ahvaliyiz biz.
Atamıza savaşmayı
değil, ölmeyi emretmiş
atasının hiç tereddüt
etmeden emrine itaat
etmiş ecdadın torunları,
bu gün ona şükranını
sunmak için de hiç
tereddüt etmeden huzuruna yürüyecektir. Hiç
kimsenin endişesi olmasın.
Vatanını meşru müdafaa için göğsünü Çanakkale de siper etmiş; ve
adını tarihin derin sayfalarına, Yüce Türk Milleti
olarak kanlarıyla yazdırmış, Laz Temel, Kürt
Memo, Tatar İsmail,
Kırımlı Ali, Rumelili
Mico, Arap Sabri ( İsimler semboldür) v.s. v.s.
ecdadın torunları, tek bir
şeyden korkar.
Vatanın bölünmesinden.
İnanıyoruz ki; Kendine
“Ben Türkiye Cumhuriyetinin onurlu vatandaşıyım” diyebilen hiçbir
kavim, hiçbir alt kimlik
izin vermeyecektir.
Daha kanları kurumadı. Vatanının bölünmemesi için canların siper
etmiş kürk kardeşlerimin, Vatanın bütünlüğü
uğruna, bayrak uğruna,
namus uğruna, ezan
uğruna bizi biz yapan,
değerler uğruna.
Teröre belasına geçit
vermeden 15 ton bombaya bedenlerini siper
ederek param parça
olmayı göze alarak şehit
olmuşlardır. Ruhları şad
olsun.
Şimdi onlara saygı
için, ecdada borç için, ve
Büyük Önder ATATÜRK’e Şükran ve minnet, ruhlarına Fatiha için
19 Mayıs da Anıtkabir de
olun.
Meydanlarda olun,
törenlerde olun. Bir olun,
tek yürek, Tek Millet, Tek
Bayrak ve Tek Vatan
evladı olun.
Şehitler Ölmez, Vatan
Bölünmez.
19 Mayıs Yüce Türk
Milletinin kurtuluş günü
kutlu ve mutlu olsun.
6
23 MAYIS 2016
Yaşam Gemisi
Melike Zafer
Gürgen
[email protected]
Amerikalı yazar Erma
Bombeck’ in ölmeden önce
yazdığı son yazıyı okumuş
olduğunuzu düşünüyorum
ancak yine ve yeniden yaşama dair önceliklerimizi hatırlatmak adına paylaşmak istiyorum;
Erma Bombeck; kanser
nedeni ile ölmeden önce şu
satırları yazıyor;
“Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer
dinlenirdim. Ben olmadığım
Yeniden Yaşayabilseydim Eğer...
zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe
mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama
daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm
lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine
davet ederdim..
Oturma odasında tv seyrederken, patlamış mısır yer,
yerler leke olacak diye korkmazdım..
Bana gençliğini anlatmaya
çalışan dedeme daha çok
vakit ayırırdım..
Kocamın sorumluluklarını
daha çok paylaşırdım..
Saçım bozulmasın diye,
arabanın camının açılmasını
önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine
aldırmadan çimlere otururdum..
Tv seyrederken daha az,
hayata bakarken daha çok
ağlar ve gülerdim..
Ömür boyu garantilidir
denilen hiçbir şeyi satın
almazdım..
Hamileliğimin bir an önce
sona erip, doğum yapmayı
dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve
içimde bir canlı yaratmanın
ne kadar harika olduğunu fark
ederdim.. Bu o kadar nadir
bir olay ki.. Mucize gibi bir
şey..
Çocuklarım beni öpmek
istediklerinde, asla “önce git
ellerini yüzünü yıka” demezdim..
Onlara daha çok “seni
seviyorum”, ondan da daha
çok “özür dilerim” derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey;
her dakikasını değerlendirmek olurdu..
Dikkatle bak.. gerçekten
gör.. yaşa.. vazgeçme.. Küçük
şeyler için şikayet etmekten
Müfide İlhan ölümsüzleşti
Mersin’in ve Türkiye’nin ilk
kadın İl Belediye Başkanı Müfide
İlhan heykeli, MersinBüyükşehir
Belediyesi’nin yapmış olduğu
çevre düzenlemesinin ardından
açıldı.
Kültür Park içinde yer alan ve
heykeltıraş Prof. Dr. Berika İpekbayrak’ın tasarladığı anıt heykelin görkemli açılışına, Mersin
Büyükşehir Belediye Başkanı
Burhanettin Kocamaz, Müfide
İlhan’ın kızları Simla İlhan ve
Ayla Börekçi, Mersin Büyükşehir
Belediyesi Meclis üyeleri, daire
başkanları, siyasiler ve vatandaşlar katıldı.
Açılışta konuşan Başkan
Kocamaz, Türkiye’ye, özellikle
de kadınlara öncülük yapmış
çok büyük bir değerin bundan
sonrada hatırlanması, örnek
alınması düşüncesi ile hazırlanan Müfide İlhan heykelinin açılmasından büyük mutluluk duyduğu ifade ederek, "Bir bayan,
Mersin’de ve Türkiye’ de ilk defa
İl Kadın Belediye Başkanı seçiliyor. Bu,1950’li yıllarda hayal
bile edilemezdi. Bu ilk, hem
Mersinimiz, hem de ülkemiz
açısından çok önemli’’ dedi.
Geçmişini bilmeyen milletlerin geleceğini başka milletlerin
çizeceğini vurgulayan Kocamaz,
‘’Bizim yerel yöneticiler olarak
geçmişimize sahip çıkma mecburiyetimiz var. Biz kentte ortak
payda oluşturmanın gayreti içerisindeyiz.
İnsanların fikirleri, düşünceleri, inançları, kökenleri farklı olabilir ama aynı kentte yaşıyorsak,
o kentin bireyi isek, aynı ailenin
içerisinde yaşıyoruz demektir.
Dolayısıyla bizlerin, Mersin’de
bir ortak payda oluşturmak
konusunda gayret göstermemiz
gerekir’’ diye konuştu.
Müfide İlhan’ın kızı Simla
İlhan ise anıt heykelin açılmasına
destek veren Mersin Büyükşehir
Belediye Başkanı Burhanettin
Kocamaz’a teşekkür ederek, bu
anlamlı açılışın bir parçası oldukları için de gurur duyduklarını
ifade etti.
Konuşmaların ardından heykelin açılışı yapıldı. Başkan
Kocamaz, Müfide İlhan’ın kızları
Simla İlhan ve Ayla Börekçi ile
heykelin yapımında emeği
geçen İlksen Songuç Dinçer’e
çiçek taktim etti.
vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip
olanlar ve kimin ne yaptığı
beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi
güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal,
fiziksel ve duygusal her şey
için şükredin..
Tek bir hayatınız var ve bir
gün sona eriyor..
Umarım her gününüzü
değerlendirirsiniz..! ‘’
Yeniden yaşayabilseydim
demeden ;
Her günümüzü sevgiyle,
umutla, hoş görü ile ve mutlulukla değerlendirebilmek
dileğiyle …
Sevgiyle…
Kan vermek kalp
krizini önlüyor
Erdem, her kan bağışı
verildiğinde AIDS, Hepatit
B, Hepatit C ve Sifiliz taramasından da geçildiğini
hatırlattı.
Mersin Kızılay Şube Başkanı
Necmi Erdem, kan bağışı ve kan
vermenin sağlığa faydaları hakkında önemli açıklamalarda
bulundu. Erdem, "Kan bağışı
konusunda farkındalığımızı artırmalıyız. Kan vermek, yüksek tansiyonu engeller, kolesterolü
düşürür, hatta kalp
krizini engeller."
dedi.
Bağışçı dinç
olur
Mezitli’de gençlik şöleni
Mezitli'de binlerce kişi 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
nedeniyle tek yürek oldu. Gençlik Bayramı için Mezitli Belediyesi Ana Hizmet
Binası önünde toplanan grup, ellerinde
Türk bayraklarıyla yürüyüşe geçti.
Yaklaşık 3 kilometre boyunca devam
eden yürüyüşe, Cumhuriyet Halk Partisi
(CHP) Mersin Milletvekilleri Hüseyin
Çamak ile Serdar Kuyucuoğlu, Mezitli
Belediye Başkanı Neşet Tarhan eşi Sembol Tarhan, CHP Mezitli İlçe Başkanı
Gökhan Gök, Belediye Meclis Üyeleri ve
muhtarlar da eşlik etti.
Başkan Tarhan'ın, üzerinde büyük
harflerle 'Unutturmayacağız' ile Andımızın yazılı olduğu tişört dikkat çekti.
Vatandaşların yoğun sevgisiyle karşılanan Başkan Tarhan, çalışmaları ve Cumhuriyet'in değerlerine göstermiş olduğu
hassasiyetten dolayı her kesimden alkış
aldı. Sloganlarla başlayan yürüyüş,
Viranşehir sahilinde gerçekleşen konserle son buldu.
Kan vermenin
faydalarını anlatan Necmi
Erdem, şöyle
konuştu:
“Kan bağışı
insani bir
Necmi
yardım
Erdem
olmasının
yanı sıra
kendi sağlığınız için de çok faydalıdır. Kemik iliğinin yağlanmasını
önleyip, kan yapımı canlı tutulur.
Verilen kanın yerine, anında
vücuttan genç hücreler dolaşımına katıldığı için, bağışçı daha dinç
ve canlı olur.
İhtimal yüzde 90 azalır
Kandaki yüksek yağ oranı
düşer. Kan bağışlayan kişide baş
ağrısı, stres, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıkların giderilmesinde çok büyük katkısı olur.
Kan bağışçısı her kan verdiğinde:
AIDS, Hepatit B, Hepatit C, Sifiliz
taramasından da geçmiş olursunuz. Kolesterolü düşürür. Aynı
zamanda Kan grubu taramasından ücretsiz olarak yararlanırsınız.
Kan bağışı kalp krizi ihtimalini de
yüzde 90 azaltır.”
Onurlu bir davranış
Kan bağışının onurlu bir davranış olduğunun altını çizen Erdem,
“Trafik kazasında yaralanan bir
kimsenin, kan uyuşmazlığı olan
bir bebeğin, kan bulunmazsa ölecek bir hastanın sizin verdiğiniz
kanla kurtulmasının, size verdiği
manevi duygu ölçüsüzdür. Bağışınız çok insancıl ve onurlu bir
davranıştır. Türk Kızılayı'na kan
bağışı yaparak umut olun, hayat
kurtarın.” diye konuştu.
7
23 MAYIS 2016
İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi
Kitabının Ayıpları - 5
S.94: “Üç Kafadar” (5 tane sessiz mayın)
a-Eşitlik ve Adalet için asla
örnek oluşturmayacak bir masal
seçilmiş.
b-Mavi terazi resimli paylaşım
kavramı: “Kurt kardeş bunları paylaştır bakalım.”
Orman hayvanları bugün kullandığımız teraziyi masalda bile
olsa kullanamaz!
c- “Düşünelim Tartışalım,
15.soru, çok politik bir sorudur:
“Suriye’de yaşayan bir çocukla
Ankara’da yaşayan bir çocuk haklar bakımından eşit midir? Açıklar
mısın?”
Suriye hakkında politik mesajlara göre önyargı oluşmasına
neden olacağı için yanlış ve sessiz
mayın niteliğinde bir sorudur.
d-S.98: “Meraklı Çocuklar İçin”
bölümünde yazdığına göre Kosova ve Sancak Türkleri vardır. Çocuk
sormayacak mı, biz hangi Türklerdeniz?
Bu yaşta çocuğa kendi kimliğiyle ilgili bu kadar soru oluşturmanın
yararı yok, tersine çocuğu kimlik
bunalımına sokacağı için zararı vardır.
e-3.paragraftan anlıyoruz ki,
Kosova’nın bağımsızlığını ilan
etmesi önemliydi:
“1990’lı yıllarda doğu ülkelerinde esen demokrasi rüzgârları
Yugoslavya’yı da etkisi altına
almış, ülke bölünmüş, küçük
küçük devletler kurulmuştur.
1990’lı yıllarda Türk toplumu
bunalımlı günler, sıkıntılar yaşamış
ise de bugün rahatlamıştır. Kosova, 17 Şubat 2008 tarihinde
bağımsızlığını ilan etmiştir.”
Bu satırların arasında saklı duran
Yugoslavya’yı parçalamış olan
etnik mayınlar bu kitap aracılığıyla
bugün çocuklarımızın beynine atılmaktadır.
S.99: “Kadının Yardımı” (4 tane
sessiz mayın)
a-Mor zemin üzerinde sarı-
beyaz renkli parçalı yazı.
Ayrıca, mor soğuk renktir, okurken çocuğun dikkatini zayıflatır.
b-Mor yazı, mor saat resmi ile
parçalı yazı:
“Yarın saat dokuzu çeyrek geçe
bu dükkâna gel.”
c-Kırmızı para kesesi ve kırmızı
yazıyla parçalı cümle; “Paha biçilmez bir servet. ”
d-S.105’de verilen bilgiye göre
bu bir Makedon masalıdır. Makedonlar bakalım kimlermiş:
“Yugoslavya dağıldıktan sonra
1991 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Makedonya coğrafyası,
bugün üzerinde Makedonya Cumhuriyeti’nin kurulu olduğu coğrafya ile sınırlı değildir”
Türk coğrafyası da Türkiye ile
sınırlı değildir, böyle anlatım olur
mu?
S.106: “Oğul Sınaması” (6 tane
sessiz mayın)
a-Mavi yazı ve çok büyük soru
işareti:
“Baba beni evlat saymıyor
musun?”
Bu ifade masallarda olmaz,
güncel bir kavramdır, masal bozularak içine girdirilmiştir.
b-Kırmızı atlama çizgisi ve yazı:
“.........üstünden atlamış, ... ”
c-“.....Bir baltayla kütüğü parçalara bölmüş, yakmak için hazır
etmiş, babasına seslenmiş:
“Yeter baba, yoruldun.” demiş.
“Gerisini yarın yaparız.”
Yanlış diyalog kurulmuştur:
Çünkü kütüğü babası değil kızın
kendisi parçalara bölmüştü.
Öğrenci burada şaşırtılmaktadır.
d-Renkli yazı: “Her şeyi hak
eden aslında sensin kızım.”
Bu bitirişle masalın başı arasında
bağlantı kurulamıyor; yerine bırakacağı evladını seçme işi gerçekleşmeden masal bitiyor.
e-S.110: “Başkortostan Özerk
Cumhuriyeti” başlıklı bölümde
şaşırtmalar:
Başkurt mu Başkort mu, vb
değişik yazımları var. Öğrenci şaşırıp internette aradığında karşısına
birçok ad çıkacak ve görecek ki
sadece Rusça telaffuzu Başkortostan’dır.
Öğrenciye Başkurtların kendi
kullandığı ismini söylemek varken
neden çocuğa bu şaşırtma?
f- Bu devletin adını çocuğa
Rusya bölündükten sonraki şekliyle öğretmek bu kitabın amaçlarını
aşmaktır. Masalların ortaya çıktığı
yüzyıl belirsizdir ve o nedenle sade
ait oldukları kültürün adıyla anılırlar. Bu bir Başkurt masalıdır, o
kadar. Devlet adı verilmesi gereksizdir. Bu eleştirimiz diğer masallar
için de geçerlidir.
S.111: “Üç Bacı” (4 tane sessiz
mayın, ancak büyük bomba bu
metinde)
a-Kırmızı mavi resimli yazı:
“Kadının içi cız etti:...”
b- Dürbün resimli yazı: “...Uzakta dağlar...”
c- Sh.116. Öğrenciye hitaben
yazılan bu bölümde toplumda
çatışmayı körükleyecek ifadeler
var:
“Millet olabilmek için insanların
ve grupların birbirlerine güvenmeleri gerekmektedir.
Millet olmak, uzlaşma ile gerçekleşir. Uzlaşıyı sağlamanın ön
koşulu ise karşılıklı güveni sağlamaktır. Bu güven sağlanabilirse
toplumda hemen her konuda
uzlaşmak mümkün olacaktır.
Ancak bu güven sağlanamazsa
çatışma ihtimali yüksektir.”
“Gruplar” bir toplumda neyin
karşılığıdr, belirsizliktir, akıl dağıtır.
Akla ziyan bu satırlar bir ders
kitabında nasıl yer alabiliyor, inanılır gibi değil.
Eğer bir cümlede “gerekmektedir” deniyorsa, gerçekte böyle bir
güven tesis edilmemiş demektir.
Oysa binlerce yıldan beri bu topraklarda batıdan gelen yüzlerce
saldırı karşısında defalarca kenetlenmiş kaynaşmış millet olmuşuz.
Batı ülkelerinin hiç birinde bizdeki
kadar kaynaşmış güvenle birlikte
yaşamakta kararlı bir millet yoktur.
Çocuğa verilmesi gereken eğitim bizim millet olarak ne kadar
kaynaşmış bir kitle olduğumuzdur.
Böyle bir millet olmadığımızı beyin
altına işleyen bu tür ifadeler asla
kabul edilir değildir. Bu kitap milli
birliğimize karşı yazılmış saldırı
kitabıdır.
d-“Meraklı Çocuklar İçin” açılan
bölümde tek cümle var: “Üç Bacı”
bir Anadolu masalıdır.
Görüldüğü gibi, burada da “Üç
Bacı bir Türk Masalıdır” demiyor.
S.118: “Er Tapıldı ile Kardıgaç”
(5 tane sessiz mayın)
a-“Bir zamanlar Katagan adlı
bir boy yaşardı. Sürüleri bol, at
yılkıları ise Kara-Dağ’dan Narın’a
aşardı. Bu boyun Ermankan adında bir hanı vardı. Yaman bir han.
Ermankan Kalmuklar’dan bir
hanım ile evliydi. Bir oğlu oldu,
adını Kudaynazar koydular.”
Türkçenin en az bilinen böyle bir
lehçesinden satırlarla giriş yapılan
bir metinle çocuk okumaktan da
soğur. Burada hiç bilinmeyen bir
Türk boyundan söz edilmektedir,
ki çocuk bu kadar bilinmezlik arasında kendini yapayalnız hisseder.
Kataganlar kim, Kalmuklar kim...
Bu kitapta çocuğu kimlik bunalımına sokacak kadar karmaşık
geniş bir etnik yelpazeden söz ediliyor. Eğer 4.sınıfta okutulan İngilizce müfredatıyla beraber düşünülürse, dünyanın etnik kimlikleri ve
bayrakları da orada kaotik olarak
verilmektedir; çocuk kim-kimdir,
aklı almayacak kadar çok bilgi
bombardımanının ortasında çaresiz bırakılmaktadır.
b- Mavi yazıyla ok resmi:
“...okları alnına hedefledi...”
c-Hanlık tacı resmedilmiş yazı:
“Yaşlı hanımız oymak...”
d- Kırmızı yazı: “Nee!” dediler.
Çocukların ağzı açık kaldı.
e- S.122: “Meraklı Çocuklar
İçin” bölümünden;
“Er Tapıldı ile Kardıgaç” bir Kırgız efsanesidir. “Er Tapıldı”, 2500
yıl önce ilk Türk hanlıklarından birinin kuruluşunu anlatır. Bu masalın
devamı bir sonraki masal olan“Kardeşin Kardeşe Kıydığı”dır.
İşitme engelli öğrencilere su tasarrufu anlatıldı
Başkent Mektubu
Mahiye Morgül
[email protected]
www.mahiye.net
Burada da parçalanmış metin
var. Çocuk bütünü okumadan nasıl
ana fikre ulaşacak?
Bu parçalı metinlerden anlıyoruz ki çocuk ana fikir sahibi olsun
istenmiyor.
S.124: “Kardeşin Kardeşe Kıydığı” (6 tane sessiz mayın)
a- Başlık iki renkle ikiye parçalanmış.
b-Kırmızı renkli: “Deri getirin,
davet yazayım.”
c-Yeşil renkli mektup:
“Kudaynazar Ağam’a,
Elçi göndererek huzuruna...
d- Kırmızı cevap mektubu; düşmanlık ve kin dolu satırlar, çocuğa
göre olmayan ifadeler:
“Lanet olası kurnaz yetim!
Elçini gönderdin, şahsen gelip
davet etmedin. Canına okuyacağım! O töreni başına yıkacağım,
önümde eğilip aman dileyeceksin!
O Noygut anan beni uzak koydurdu, seni han diktirdi. Öcümü alacağım, başını belâya sokacağım, ak
kalpaklı Kırgız boyları benim olacak, haberin olsun!”
e-S.128: Düşünelim Tartışalım
bölümünde yer alan “Derse zamanında gelme kuralıyla ilgili öğretmeninle uzlaşmaya çalışman mantıklı olur mu?” sorusu kafa karıştırıcıdır, çünkü kurallara uymayan
öğrenciye öğretmenle uzlaşma
aramak gibi akıl dışı bir öneri yapılıyor.
Uzlaşma kavramı yanlış örneklendirilmektedir, çocuk kavramı
doğru öğrenemez.
f-Aynı bölümde olur olmaz her
konuda “uzlaşma” üzerine çocuğa
bunaltıcı sorular sorulmaktadır.
Cevapsız kalmaya mahkum böyle
sorular insanı bıktırır ve “bana ne”
duygusu yaratır. Eğitimin amacı bu
olamaz.
l Devam Edecek
Yerel Süreli Yayın
Kuruluş Tarihi : 25.03.2002
Sayı : 651
23 MAYIS 2016
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Abdi Satıroğlu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ayşegül Satıroğlu
Hukuk Danışmanı : Av.Erhan Karapınar
Hukuk Danışmanı : Av.Hakan Zafer
(0324) 232 60 90
(0324) 336 24 42
İdare Yeri : Kiremithane Mah.
İstiklal Cad. Atlas Apt. No:87 Kat:1
No:4 Akdeniz / MERSİN
(Özgür Çocuk Parkı - Atlıhan Oteli karşısı)
Mersin Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi
(MESKİ) Genel Müdürlüğü, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında, İbni Sina Özel Eğitim Meslek Lisesi, Yunus Emre İşitme
Engelliler Ortaokulu ve Çankaya Özel Eğitim Meslek Lisesi Merkezlerinde öğrencilere “Çevre ve Su Tasarrufu” konulu eğitim
verdi.
Suyun yaşam için içerdiği önem ve su tasarrufunun gerekliliğine ilişkin verilen eğitimi, işitme engelli öğrenciler için İşitme
Engelliler Spor Federasyonu İl Temsilcisi Metin Ünel işaret diliyle
aktardı.
MESKİ Genel Müdürlüğü; suyun yaşam için içerdiği önem ve
su tasarrufunun gerekliliğine konusunda yaklaşık 600 öğrenciye
eğitim verirken, öğrencilerin eğlenmesine ve bilinçlenmesine
katkıda bulundu.
Eğitimlerin ardından okul bahçesinde öğrenciler için sürpriz
bir etkinlik de gerçekleştirdi. Etkinlikte, öğrenciler de bizzat
oyunların içine dahil edilerek, hem eğlendirip hem de “Su Tasarrufu ve Çevre Bilinci” hakkındaki bilgiler verilirken Öğrencilere,
“Su Tasarrufu Çantası” ile MESKİ’yi tanıtıcı yayınlar da hediye
edildi.
Eğitim Merkezleri Yetkilileri; Engelliler haftasında etkinliğin
düzenlenmesinde katkısı olan MESKİ Genel Müdürlüğü’ne
teşekkür ettiler.
Tel : 0.506. 443 37 30
E-mail : [email protected]
Web Site : www.mersintercuman.com
İnci Park yenileniyor
Akdeniz Belediyesi Park ve Bahçeler
Müdürlüğü, son olarak Üç Ocak Mahallesinde
bulunan İnci Parkında baştanbaşa yenileme
çalışmalarına başladı.
“Yeşil bir çevre,
yeşil bir Akdeniz” sloganıyla ilçe sınırları
içerisindeki park ve
yeşil alan miktarını her
geçen gün arttıran
Akdeniz Belediyesi,
diğer yandan da ekonomik ömrünü
tamamlamış mevcut
park ve yeşil alanlarını
yaz aylarına hazırlamak üzere yeniliyor.
Müdürlüğe bağlı
ekipler, son olarak Üç Ocak Mahallesinde yer
alan İnci Parkının yenileme çalışmalarına başladı. Eskiyen ve kullanım ömrünü tamamlamış
olan yürüme yolları, kilitli
parke taşları ve kenar bordürleri ile döşenerek yenilendi.
Parkta bulunan oturma
bankları, yürüme yollarının
zemini tamamlandıktan
sonra yenilenecek, çocuk
oyun grubu da yenileriyle
değiştirilecek. Ayrıca sert
zeminler dışında kalan alanda çimlendirme ve çiçeklendirme çalışmaları yapılarak
park tekrardan yurttaşların
kullanımına sunulacak.
Ofset Hazırlık : Mersin Tercüman Gazetesi
Baskı : Yükselişim Basın Yayın Matbaa
Gazetecilik San.Tic.Ltd.Şti Tesisleri / MERSİN
Mersin Tercüman
Basın Meslek İlkelerine Uyar. Sözleşmesi olmayan yazar ve çizerlere ücret ödenmez. Yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. Köşe yazarlarının
görüşleri, gazetenin genel görüşü değildir.
İLAN FİYATLARI
Siyah beyaz tam sayfa : 1.400 TL
Siyah beyaz yarım sayfa: 700 TL
Siyah beyaz çeyrek sayfa 350 TL
Renkli tam sayfa : 2.800 TL
Renkli beyaz yarım sayfa: 1.400 TL
Renkli çeyrek sayfa 700 TL
st/cm siyah-beyaz: 3 TL
st/cm renkli: 6 TL
Ticari reklamlar pazarlığa tabidir.
Rüya gibi...
Mersin’in tanınmış
müteahhitlerinden İlyas
Kaya’nın yeğeni Hasan
Kuru, Gülsün Şan ile
Sultaşa Otel’de gerçekleştirilen muhteşem bir düğün
ile dünya evine
girdi.
Sağanak yağmura rağmen
konukların tıka
basa doldurduğu
Sultaşa Otel
Havuzbaşı,
gece boyunca
horon sesi ile
çınladı.
Kaya, Kuru ve Şan aileleri gece boyunca
konuklarla tek tek ilgilenirken, mutluluklarını dost ve akrabaları ile paylaştılar.
Karadenizli ünlü ses sanatçısı Yusuf
Saral’ın renklendirdiği gecede, eğlence
ilerleyen saatlere kadar sürdü.
Genç çiftin nikahını Yenişehir Belediye
Başkanı İbrahim Genç kıyarken, CHP Mer-
sin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, Mezitli Belediye Başkanı
Neşet Tarhan, Büyükşehir
Belediyesi eski Başkanı Halil
Kuriş’de Kuru ve Şan ailelerini bu mutlu günlerinde
yalnız bırakmadılar.
Gülsün ve Hasan Kuru
çiftine, Mersin Tercüman
Gazetesi olarak bir ömür
boyu mutluluklar diliyoruz.
İki kuzen Yusuf Saral ve İlyas Kaya,
düşman çatlattı
(soldan sağa) Fatma Kuru, Ayşe Ramadanoğlu, Kemal Kaya, Ayşegül Kaya, Hikmet
Kuru, Gülsün Kuru, Hasan Kuru, Feride Kaya, İlyas Kaya, Gülizar Kaya, Emin Ali
Kaya, Feride Kaya, Asude Kaya, Batuhan Asılkefeli ve Esin Ramadanoğlu
(soldan sağa) Feride Kaya, İlyas Kaya, Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç,
Gülsün Kuru, Hasan Kuru, İsmail Kuru, Feride Kaya, Leyla Gülşen ve Harun Şan
Gençlerin mezuniyet coşkusu
Çağdaşkent Anadolu Lisesi, 2015-2016 mezunlarını uğurladı. Öğrenciler, kep fırlatarak mutluluklarını aileleri ve arkadaşları ile paylaştı.
Zeki Ayaz
Çağdaşkent Anadolu Lisesi,
okulun konferans salonunda
düzenlenen törenle 2015-2016
mezunlarını uğurladı. Törene
Okul Müdürü Ziya Ayaz, öğretmenler, öğrenciler ve aileleri
katıldı.
Okul Müdürü Ayaz, sevinç ve
burukluğu bir arada yaşadıklarını
belirterek, “Çocuklarımızı ilk gün
nasıl emanet aldıysak, bu mezuniyet töreni ile birlikte bilgilerine
bilgi katarak, hayata hazırlayarak
ailelerine emanet ediyoruz. Tüm
mezun olan öğrencilerimize
hayatlarında sağlık ve başarılar
diliyorum” diye konuştu.
Tören, öğrencilere mezuniyet
belgelerinin verilmesinin ardından, kep fırlatmaları ile sona erdi.
Gazetemiz yazarlarından Şinasi Şirin ve eşi Meltem Yılmaz Şirin’de,
oğulları Nusret Şirin’in mezuniyet sevincini, İngilizce Dil Sınıfı öğretmeni
Selim Tekinoğlu ile birlikte paylaştılar...
(soldan sağa) Vesile Kaya, Kadir Yılmaz, Ayşe Yılmaz, Gülsün Kuru, Hasan Kuru,
Feride Kaya, Kemal Kaya, Ayşegül Kaya, Batuhan Asılkefeli, Feride Kaya, Kemal
Asılkefeli, Asude Kaya, Esin Ramadanoğlu ve Can Ramadanoğlu
(soldan sağa) Yenişehir Belediyesi İmar Müdürü Zübeyde Koç ve eşi Oğuz Koç,
Yenişehir Belediye Başkan Yardımcısı Hayrullah Yücesoy ve eşi Tülin Yücesoy,
CHP Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, Sevtap Gürpınar, Mersin Büyükşehir
Belediyesi eski Başkanı Halil Kuriş, İlyas Kaya ve Bilal Gürpınar
(soldan sağa) Fatih Özdemir, Emine Özdemir, Hüsne Kaynak, Kıymet Kartal,
Mehmet Kartal, Teslime Şan, Harun Şan, Gülsün Kuru, Hasan Kuru, Hüseyin Ali
Kartal, Ayşe Kartal, Zeliha Kartal, Gülten Çulcuoğlu ve Bünyamin Çulcuoğlu.

Benzer belgeler