Howard S. Becker, Sosyal bilimcilerin yazma çilesi (Yazımın sosyal

Transkript

Howard S. Becker, Sosyal bilimcilerin yazma çilesi (Yazımın sosyal
İnsan & Toplum
Howard S. Becker, Sosyal bilimcilerin yazma çilesi (Yazımın sosyal organizasyonu kuramı), Çev. Şerife
Geniş, Ankara: Heretik Yayınları, 2013, 240 s.
Değerlendiren: Sedat Gencer*
R. Barthes için yazı “öncelikle biçimin ahlakı, yazarın kendi dilinin Doğa’sını yerleştirmeye
karar verdiği toplumsal alanın seçimidir” ve bu seçim yazılan metnin kamusal iletişime,
diyalog ve eleştiriye açık bir şekilde kurgulanmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu açıdan
yazar kendini ifade edebilme noktasında sorumlulukla kuşatılmış bir özgürlüğe sahiptir.
Geleneksel ifade biçimleri yazar için yazma sürecini kolaylaştırır; ama iş kendi bireyselliğini
ve sorumluluğunu vurgulamaya gelince devreye özgürlük girer: “Yazı işte bir özgürlükle bir
anı arasındaki uzlaşmadır.” (Barthes, 1990, s. 22-23). Howard Becker sosyal bilimler alanında
bu uzlaşının imkânlarını araştırmakta ve yazabilmenin önündeki yapısal engelleri C. Wright
Mills’ten ödünç aldığı “toplum bilimsel düşün yeteneği”1 ile göstermek istemektedir.
H. Becker, 20. yüzyılın ikinci yarısında Batı sosyolojisinde etkili olmuş önemli bir isimdir. Asıl
ününü 1963 yılında yayımlanan Outsiders ile elde etmesine rağmen marjinal gruplara yönelik ilgisi bütün bir üretim sürecinin ancak bir bölümünü oluşturur. Becker temel perspektifini
değiştirmeden müzik, eğitim ve sanat sosyolojisi gibi farklı konularla literatüre katkı yapmıştır (Plummer, 2003, s. 22). Düşünsel gelişimi içinde Becker sosyolojik bakışını farklı okumalarla zenginleştirerek entelektüel bir profil oluşturmuş ve bu profili kendi marjinal duruşuyla
daha ayrıksı hâle getirmiştir. Doktorasını aldıktan sonra yaklaşık 15 yıl “serseri araştırmacı”
hayatı yaşadığını da bu minvalde belirtmek gerekir (Becker, 2013, s. 224). Becker, Chicago
Okulu’nun felsefi pragmatizminin etkisiyle (Marshall, 1999, s. 96) toplum dışına itilmiş insanları sosyoloji disiplini içine katmış böylece ana akım sosyoloji geleneğini marjinalize ettiği
gibi marjinal grupların da ana akımın çalışma konularına dâhil edilmesi sürecinde öncülük
etmiş bir isimdir. Bu anlamda Becker ezilenlerin ve dışlananların yanında konumlanan bir
sosyoloji yapma pratiğini olumlayarak disiplinin devrimci- dönüştürücü güç ve ününü
sağlamlaştırmıştır (Abbott, 2006, s. 15-16). Ayrıca çalıştığı konularla sosyolojik perspektifi
genişletirken aynı zamanda Sociological Work: Method and Substance (1970), Tricks of the
Trade: How to Think about Your Research While You’re Doing It (1998), Telling About Society
(2007) gibi eserleriyle kendi disiplinin epistemolojik meseleleri üzerine de mesai harcamıştır.
Bu değerlendirmeye konu olan ve alanında bir klasik olarak kabul gören (Breese, 2010, s.
110) Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi de bu zincirin önemli bir parçasıdır.2
Bu metninde Becker “akademik hayatın toplumsal organizasyonu” olarak formüle ettiği süreçlerin yazma edimi üzerinde etkisini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ona göre
“İnsanların yazma biçimleri yazdıkları toplumsal kurumların içinden doğar.” (Becker, 2013,
s. 9). Bu tarz yapısal bir perspektifi benimsemesi yazma sürecinde yaşanan sıkıntıları öznel
*
Doktora Öğrencisi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Tarih Ana Bilim Dalı.
DOI: dx.doi.org/10.12658/human.society.4.8.D0082
1
Mills bu yeteneği şöyle tanımlar: «...kendi benliğimizdeki, kendi içsel yapımızdaki olguları toplumsal gerçeklikler (realities) açısından ve çok daha doğru bir şekilde değerlendirebilmemize yarayan belirli bir anlayış ve değerlendirme biçimidir.» (Mills, 1979, s. 27).
2
Becker, H. Molotch ile yaptığı bir söyleşide bu kitapların kendi kariyeri ve gelişimi açısından da belirli bir
olgunluğu ve yetkinliği ifade ettiğini ima eder (Molotch, 2012, s. 243).
216
Değerlendirme / Review
ve nesnel nedenlerin etkileşiminde ele almak istemesinin sonucudur. Becker’a göre kişisel
yetersizlik ya da eksiklikler yazma sürecindeki zorlukları tek başına açıklama gücüne sahip
değildir. Dolayısıyla akademik örgütlenmenin dayattığı koşullara ve yarattığı imkânlara
dikkat çekmesi metni bu tarz kılavuz kitaplardan da ayırmaktadır (Biggart, 1987, s. 1548).
Becker kendi sorgulamasını sosyoloji disiplini üzerinden geliştirmiştir. Bu açıdan metin,
sosyologların dış dünya-dil-düşünce üçgeninde şekillenen kendilerini ifade etme kabiliyetleriyle yüzleşmeleri sürecine katkı yapması noktasında da önemsenmektedir (Erikson, 1986,
s. 809). Fakat bu durum metnin sadece sosyoloji alanına yönelik olduğu anlamına gelmez.
Aksine Becker’ın da ifade ettiği gibi kitap farklı sosyal bilim disiplinlerinden gelen insanların
dikkatini çekmiştir (Becker, 2013, s. 14). Tek bir disiplinden kalkarak analizini geliştirmiş olsa
da genel anlamda dile getirdiği yazma sürecine ait sıkıntılar ortaktır ve metnin tartışmaya
açtığı bağlamın genişliğini göstermesi açısından ayrıca önemlidir.
Becker sosyoloji alanındaki kuramsallaştırmalara şüpheyle yaklaşsa da (Becker, 1998, s. 4)
çalışmasında yazma süreçleri ile kuramsal gelişim arasındaki ilişkiyi vurgulayarak sadece
teknik bir düzeyde de kalmak istemez: “Tarz ve ifade sorunları daima içerik sorunlarını
da barındırır. Kötü sosyolojik yazım, daha sonra belirteceğim üzere, disiplinin kuramsal
sorunlarından ayrıştırılamaz.” (Becker, 2013, s. 19). Bu noktada Becker, Tilly’nin de belirttiği
gibi çoğu sosyal bilimcinin kötü yazdığı tespitinden hareket eder; ama bu konu hakkındaki
şikâyet ve yakınmalara yenisini eklemeden ve daha da önemlisi yetkin metin örnekleri öne
sürmekten de kaçınarak kendi yazma deneyimini ortaya koyar (Tilly, 1986, s. 548). Böylece
Becker her araştırmacının belirli bir düzeyde yazma eylemini yetkinlikle gerçekleştirebileceği inancını dile getirir.
Becker otobiyografik bir anlatımı özellikle seçmiştir. Bu durum yazma ve yayımlama
süreçlerinin çetrefilliğini kendi deneyimleriyle anlatma isteğinin sonucudur. Metnin kendi
muhatabını etkileme gücü de tam buradan kaynaklanır. Ders veren, öğrenci yetiştiren ve
pek çok makale, kitap yazmış deneyimli bir akademisyen olarak Becker yazabilmenin somut
koşulları üzerinde durarak yol gösterici olmayı seçmiştir. Bu metnin yazımına giden süreç
lisansüstü öğrencilerine verdiği yazma seminerleriyle başlamış ve kitabın iki bölümü de
meslektaşlarının (Persona ve Otorite Rosanna Hertz; Risk ise Pamela Richards tarafından) katkılarıyla oluşturulmuştur. Bu anlamda Becker’ın metni, eleştiri-diyalog etkileşiminin yazma
süreçleri üzerindeki olumlu etkisine de somut örnek teşkil etmiştir. Kitap, son söz dışarıda
bırakılırsa dokuz bölüm hâlinde tanzim edilmiş (1- Lisansüstü Öğrencileri İçin Temel İngilizce,
2- Persona ve Otorite, 3- Tek Doğru Yol, 4- Kulağına Göre Düzeltme, 5- Bir Profesyonel Gibi
Yazmayı Öğrenmek, 6- Risk, 7- Yaptığın İşi Görücüye Çıkarmak, 8- Literatür Karşısında Dehşete
Düşmek, 9- Bilgisayarla Yazmak) ve bu bölümler taslak hâlinden görücüye çıktığı son anına
kadar bir akademik metnin bütün yazım ve yayımlama süreçlerine ayrılmıştır. Bu bölümler
yazma eylemi içindeki araştırmacının işini kolaylaştıracak en azından yaptığı işin ne olduğuna dair farkındalık yaratacak soru, tespit ve somut çözüm önerileri içermektedir. Becker
akademik bir metni yazmaya başlarken “ne söyleyeceğimizi nasıl organize edebileceğimiz”
şeklinde formülleştirdiği bir soruyu cevaplayabilme arayışı içindedir.
Becker için temel çıkış noktası akademik örgütlenmenin işleyişinin ifşası üzerine kuruludur.
Ona göre araştırma-yazma süreçlerindeki sıkıntıların kökeninde lisans döneminde öğrencinin yazmayı bir süreç olarak kavrayamamış olması yatmaktadır. Hoca-öğrenci ilişkisi geçerli
not almaya ve sınıf geçmeye dayalı bir ilişkidir ve öğrencinin okuduğu kitapların nasıl kota-
217
İnsan & Toplum
rıldığı hakkında açık bir fikri yoktur. Hoca bu süreçte öğrencinin gözünde üretimde bulunan
değil bilgi aktaran bir insandır. Bu durumu ağırlaştıran diğer bir sebep akademisyenin kendi
üretim koşulları üzerinde kafa yorma isteksizliğidir. Eğitim-öğretim süreçleri bir hiyerarşi
içinde kurumsallaşır ve bu hiyerarşi doğal olarak bir paylaşım, eleştiri ve kamusallık değil
otorite ima eder.
Akademinin, yükselme ve terfi koşullarını standart hâle getirerek biçimsellik tesis etmesi,
yazma eyleminin özgürlüğünü kısıtlar. Bu durumda var olan biçim bilginin nasıl üretilip, ifade
edileceğini de belirlemiştir. Dolayısıyla öğrencinin “havalı yazarak” ya da “karmaşık cümleler”
kurarak var olan akademik üslubu taklit etmesi, ne söylendiğini ikinci plana atar. Becker’a
göre “dilimiz, sahip olmak ve hissetmek istediğimiz itibar için çaba gösterir.” (Becker, 2013, s.
59). Dil bu anlamda Barthes’ın işaret ettiği gibi bir özgürleşme ve toplumsallaşma edimi ve
alanı değildir; daha çok statü kuran-süreç gizleyen bir araç olarak işlevselleşir.
Becker için yazma düşünmenin bir parçasıdır ve aynı zamanda araştırma sürecine dâhildir.
Becker ortaya koyduğu önerilerle araştırmacının kendisini açık ve net olarak ifade etmesinin
gerekliliğini vurgular. Bu bir bakıma yazma sürecini normalleştirme-demistifiye etme çabası
olarak da değerlendirilebilir. Becker’a göre araştırmacı için amaç bir baş yapıt yaratmak
değil, argümanları ve vardığı sonuçlar anlaşılabilir olan bir metin ortaya çıkarmaktır. Bu
anlamda araştırmacının temel sorumluluğu ne söylemek istediğinin sınırlarını çizebilmek
böylece bir anlamda metninde neyi dışarıda bırakacağını da belirleyebilecek bir ölçü geliştirebilmektir (Becker, 2013, s. 125, 173). Bu yolda yöntem ise metni eleştiriler ışığında tekrar
ama tekrar yazmaktır. Becker bu anlamda araştırmacıya metnin sınırlarını, sürekli yazarak,
düzelterek daraltmanın yolunu gösterir. Bu bir standart kurma girişimi olarak görülebilse
de Becker bunu gerçekleştirmenin tek bir doğru yolu olmadığını özellikle vurgular. Her
araştırmacı yazarak kendi ifade tarzını bulacak ve bu süreçte gerekirse akademik dil, üslup
ve retoriğin uzlaşımlarıyla oynayabilecektir. Araştırmacının kendi yazdığına dikkat kesilmesi,
var olan biçim ve retoriği kendi amaçları doğrultusunda kullanmasına engel olmadığı gibi
tıkandığı yerde bunları aşması için de yol gösterici olacaktır. Becker deneyimlerini ortaya
koyarak yazan kişiye kendi çözümünü bulmasında yardımcı olmayı hedeflediği gibi daha
temelde metninin felsefi sorumluluğunu yüklenmiş, akademik, kamusal eleştiri ve paylaşıma açık olma hasletlerini içselleştirmiş bir akademik “persona”ya vurgu yapar. Bu bağlamda
yazmak kendi bireyselliğini ifade edecek bir toplumsal alan yaratabilmek anlamına gelir.
Becker bu anlamda akademik örgütlenmenin ve dolayısıyla yazmanın koşullarını ifşa ederek
“yazma çilesi”ni biraz olsun hafifletmek istese de Türkçe baskıya yazdığı takdim ve 2007
yılında kitabın ikinci baskısına yazdığı sonsöz de yazma faaliyetinin bir ehlileştirilme süreci
içine girdiğini de belirtmiştir (Metin ilk kez 1986 yılında yayımlanmış, 2007 yılında ikinci baskısını yapmış ve Türkçeye de 2013 yılında çevrilmiştir). Becker’a göre yayın yapma, “en güncel araştırma ve düşünce biçimlerinden haberdar etme” gibi temel işlevlerinden giderek
uzaklaşmış; kadro ve terfi almak gibi maddi kaygıların uzantısında niceliksel bir bağlamda
değerlendirilir olmuştur. Birinci sınıf dergilerde -ve özellikle İngilizce- yazmak ve uluslararası
indekslerde taranabilmek, akademik ölçütleri yeniden tanımlamış ve böylece metin içeriği
ile değil aldığı atıf sayısı ile değer kazanmaya başlamış sonuçta bilgi üretiminin piyasa
koşullarına eklemlenmesi yazma etkinliğini bir prosedüre indirgemiştir (Becker, 2013, s. 11,
225). Araştırmacı neden, nasıl yazdığı gibi epistemolojik sorulardan çok yayımlatma ve puan
alma dertleriyle uğraşır hâle gelmiştir. Bu, yazının ehlileşerek ona asıl işlevini kazandıracak
218
Değerlendirme / Review
toplumsal zemini kaybetmesi anlamına gelir ki bu bir ölçüde biçimsel olanda bile ahlaki
problemin önemsenmediğini gösterir.
Nihayetinde Becker’ın akademik hayatın gidişatı hakkında 20 yıl sonra ortaya koyduğu
karamsar tablo Türkiye örneğinde daha yakıcı sorunların varlığına işaret ederek önemli bir
işlevi de yerine getirmektedir. Becker’ın sorduğu soruların Türkiye’de sosyal bilimler alanındaki akademik örgütlenmenin ne durumda olduğuna dair yerel soruları tetikleyip tetiklemeyeceği hususu önemlidir. Sonuçta, Becker’ın kitabı yaklaşık 25 yıllık bir gecikme ile de
olsa Türkçeye kazandırılması, ‘yazma çilesi’nin ehlileştirilip ehlileştiril(e)mediği sorunsalının
tartışılmasını akademiye dayatmaktadır.
Kaynakça
Abbott, J. R. (2006). Critical sociologies and ressentiment: The examples of C. Wright Mills and Howard Becker.
The American Sociologist, 37(3), 15-30.
Barthes, R. (1990). Yazı ve yorum (hzl. ve Çev. T. Yücel). İstanbul: Metis Yayınları.
Becker, H. (1963). Outsiders: Studies in the sociology of deviance. New York: The Free Press.
Becker, H. (1998). Tricks of the trade how to think about your research while you are doing it. Chicago: University
Of Chicago Press.
Biggart, N. W. (1987). Writing for social scientists: How to start and finish your thesis, book, or article by Howard
S. Becker, Pamela Richards (Review). American Journal of Sociology, 92(6), 1548-1550.
Breese, J. R. (2010). Writing for social scientists: How to start and finish your thesis, book, or article (2nd ed.) by
Howard S. Becker (Review). Journal of Applied Social Science, 4(1), 110-111.
Erikson, K. (1986). The sociologist’s hand writing for social scientists: How to start and finish your thesis, book,
or article by Howard S. Becker (Review). Contemporary Sociology, 15(6), 808-811.
Marshall, G. (1999). Sosyoloji sözlüğü (Çev. O. Akınhay & D. Kömürcü). Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Mills, C. W. (1979). Toplum bilimsel düşün (Çev. Ü. Oskay). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Molotch, H. (2012). Howard S. Becker, interviewed by Harvey Molotch. Public Culture, 24(3), 421-443.
Plummer, K. (2003). Continuity and change in Howard S. Becker’s work: An interview with Howard S. Becker.
Sociological Perspectives, 46(1), 21-39.
Tilly, C. (1986). Writing wrongs in sociology writing for social scientists. How to start and finish your thesis, book,
or article by Howard S. Becker. Sociological Forum, 1(3), 543-552.
219

Benzer belgeler