Romantizmin Merkezlerine Yolculuk A Trip to the
Transkript
Romantizmin Merkezlerine Yolculuk A Trip to the
DEDEMAN QUARTERLY DQ SAYI-ISSUE 14 ‹LKBAHAR-SPRING 2012 Romantizmin Merkezlerine Yolculuk A Trip to the Centers of Romance Yaza Hafif Başlayın A Light Start to the Summer Dedeman Gaziantep Genel Müdürü Fatih İşkin ile Söyleşi Interview with Fatih İşkin General Manager of Dedeman Gaziantep DQ ÖNSÖZ-FOREWORD Değerli Dedeman Okurları, Mart ayının gelişiyle yoğun geçen kış mevsimini arkamızda bırakmaya hazırlanıyoruz. Doğanın uyanışına tanıklık edeceğimiz bahar aylarında, sizlere bir müjde vererek başlamak istiyorum. Yeni markamız Dedeman Park’in ilk oteli açılıyor. Nisan ayında Dedeman Park Denizli ile yepyeni bir anlayışla sizlerin hizmetinde olmaya devam edeceğiz. Avrupa hala karla boğuşurken, son kez kış manzarasıyla romantizm yaşamak isteyenler için bir rota hazırladık. Paris, Venedik ve Positano’nun olmazsa olmazları seyahat sayfamızda. Ayrıca, dünyanın çeşitli yerlerinden dikkat çeken cam yapılar da yine konularımız arasında. Bu kırılgan objeden nasıl bu kadar sağlam yapıların çıktığına inanamayacaksınız. Bu sayımızda kültür sanat sayfalarımızı İKSV’nin 40. doğumgününe ayırdık. Türkiye’nin en önemli kültür sanat kurumu olan İKSV doğumgününe özel etkinliklerle yine şehre dinamizm getirecek. Hobi sayfamızda ise tasarıma olan ilgisinin profesyonelliğe çeviren Verda Alaton ile Tohum markası üzerine konuştuk. Baharın ferahlığı sizi yemek sayfalarında da kuşatacak. Birbirinden lezzetli ve sağlıklı salata tarifleri yemek sayfamızda olacak. Ayrıca yemek denilince akla gelen ilk şehirlerden olan Gaziantep’e de uğrayıp Dedeman Gaziantep otellerinin Genel Müdürü Fatih İşkin ile yapılan röportajı da bu sayımızda bulabilirsiniz. Keyifli okumalar... Dear friends of Dedeman, As March approaches, we’re getting ready to leave the busy winter days behind. We will be witnessing nature’s awakening in couple of days and good news from us will be accompanying this phase of nature. First hotel of our new brand Dedeman Park will be opening in March. We will be glad to serve serve you with a new understanding in Dedeman Park Denizli. While Europe is still battling with snow, we prepared a route for those looking for some romantic time with a winter setting one last time. You’ll find Paris, Venice and Positano essentials in our travel pages. Captivating glass constructions from various parts of the world are also among the features. You will not believe how something so fragile like glass will turn out to become such a strong construction. We reserved our Arts & Culture pages for the 40th anniversary of İstanbul Foundation for Culture and Arts (IKSV). Turkey’s most important arts and culture foundation IKSV will once again bring dynamism to its city with the special events arranged for its anniversary. And for our Hobby pages, we talked about the Tohum brand to Verda Alaton who turned her interest in design into a career. You will feel spring’s freshness in our food pages as well. Among our features, there are delicious and healthy salad recipies to get you ready for a fit summer. You can also find the interview made with Fatih İşkin, General Manager of Dedeman Hotels in Gaziantep, one of the first cities that comes to mind when you think about food. Enjoy... Tamer Yürükoğlu CEO Dedeman Hotels & Resorts International 1 DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS 10 ajanda-zoom 04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler The news from Turkey and the world trend Camın Büyüsü 10 The Magic of Glass seyahat-travel Romantizmin merkezlerine yolculuk 16 A trip to the centers of romance Cazın röportaj-interview önemli ismi Kerem Görsev ile söyleşi 16 26 An interview with the important name of jazz, Kerem Görsev YAPIM - PRODUCTION AJANS MEDYA GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ EDITOR-IN-CHIEF Arzu Karacadağ YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu) MANAGING EDITOR Duygu Uz Koronel ‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ ENGLISH SECTION EDITOR Gizem Ünsalan REKLAM GRUP BAŞKANI ADVERTISING GROUP CHAIRMAN Gonca Alyanak Savc› The land of black diamond, Zonguldak Dedeman röportaj-interview Gaziantep Genel Müdürü 42 REKLAM KOORD‹NATÖRÜ ADVERTISING COORDINATOR Tolgay Gülten Fatih İşkin ile söyleşi An interview with Fatih İşkin General Manager of Dedeman Gaziantep REKLAM MÜDÜRLERİ ADVERTISING MANAGERS Gözde Çokgezen, Özgür Çokgezen Tohum hobi tasarımlarının - hobbyyaratıcısı AJANS MEDYA Kuruçeşme Caddesi, No: 3 Kuruçeşme 34345 ‹stanbul Tel: 0212 287 19 90 50 Verda Alaton ile söyleşi An interview with the creator of Tohum designs Verda Alaton Baharın moda-fashion ferah esintisi modaya yansıyor Refreshing breeze of spring reflects in fashion 54 kültür&sanat İKSV kültür sanattaki 40. yılını kutluyor 64 İKSV is celebrating its 40th year in arts and culture BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS Matsis Matbaa Hizmetleri Tevfikbey Mah. Dr. Ali Demir Cad. No: 51 Sefaköy / ‹stanbul Tel: 0212 624 21 11 Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Şubat 2012 Dedeman Hotel&Resorts International’›n ücretsiz yay›n›d›r. Complimentary copy of Dedeman Hotels&Resorts International. Dedeman haberler-news dünyas›ndan haberler Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara, yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir. Begüm öykü-story Ahu Ağlaç’dan keyifli bir hikâye All rights are reserved that pertain to the written materials, photographs and illustrations published in the magazine. Nothing in this magazine may be borrowed or reproduced without full credit being given to the source. 70 54 YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT Dedeman Hotel&Resorts International Y›ld›z Posta Caddesi No.52 34340 Esentepe- ‹stanbul Tel: 0212 337 39 00 www.dedeman.com Kara kent-city elmas diyarı Zonguldak 38 38 ‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN Dedeman Hotel&Resorts International ad›na Tamer Yürükoğlu A light start to summer with delicious salads 32 32 DEDEMAN QUARTERLY KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS Pınar Mamak, Zeynep Bayraktar, Ceylan Özge Kunduz, Murat Tekin, Müge Tezgelen, Elif Yirmibeşoğlu, Nevra Nergiz, Leyla Meshkova, Eda Yeşim Lezzetli yemek-food salatalarla yaza hafif başlayın 26 DQ News from Dedeman Hotels 79 A cosy tale from Begüm Ahu Ağlaç AJANDA 4 DQ OF MONTREAL IN BABYLON AGAIN The American psychedelic and indie pop band Of Montreal are getting ready to take over the Babylon stage once again on Wednesday, May 9. Led by poet, musician and performance artist Kevin Barnes, also known by his alter ego, Georgie Fruit, Of Montreal will make this an unforgettable night for everyone through their singalong chorus style, impressive song lyrics and onstage performance that has the air of a carnival. The band incorporates elements of psychedelic pop, electronic, funk, glam, krautrock and even afrobeat into what began as vaudeville to achieve a rainbow-like spectrum of music. Heavily influenced by icons such as The Beatles and David Bowie, the group got their big break with 2007’s “Hissing Fauna, Are You The Destroyer?” which was considered to be one of the best albums of the year. OF MONTREAL BİR KEZ DAHA BABYLON’DA Amerikalı psychedelic ve indie pop grubu Of Montreal 9 Mayıs Çarşamba gecesi bir kez daha Babylon sahnesini işgal etmeye hazırlanıyor. Şair, müzisyen ve performans sanatçısı Kevin Barnes ya da alter egosuyla Georgie Fruit önderliğindeki Of Montreal, sing-along koro stili, etkileyici şarkı sözleri ve karnaval havasında geçen sahne performanslarıyla geceyi herkes için unutulmaz kılacak. Grup, vaudeville ile başlayan müzik tarzlarına psychedelic pop, elektronik, funk, glam, krautrock ve hatta afrobeat gibi elementleri de ekleyerek gökkuşağı renginde bir müzik elde ediyor. Beatles ve David Bowie gibi ikonların büyük etkisinde kalan grup, tarihlerinde önemli bir dönüm noktası olan 2007 tarihli “Hissing Fauna, Are You The Destroyer?” ile büyük çıkışını yakalamış ve o senenin en iyi albümlerinden biri olarak kabul edilmişti. AKBANK KISA FİLM FESTİVALİ AKBANK SHORT FILM FESTIVAL The Akbank Short Film Festival is organized in order to encourage directors to make short films, which are non-commercial ventures that are trying to develop within the limited conditions in our country; the festival also seeks to support new cinematographers who’ll contribute to national cinema and provide a platform for cinephiles to enjoy the short films that have been produced. Held between March 19 and 29, the festival celebrates its eighth year. Akbank Kısa Film Festivali, ülkemizdeki sınırlı koşullarda gelişmeye çalışan ve ticari şansı olmayan kısa film yapımını özendirmek, ülke sinemasına katkıda bulunacak yeni sinemacıları desteklemek ve sinema severlerin, üretilen kısa filmleri izleyecekleri bir festival organizasyonunu gerçekleştirmek amacıyla düzenleniyor. 19-29 Mart tarihlerinde yapılacak festival, bu yıl sekizinci yaşını kutluyor. 5 AJANDA 6 O ZAMANLAR KONUŞUYORDUK DQ SALT GALATA (8 Şubat -22 Nisan) IT WAS A TIME OF CONVERSATION SALT GALATA (February 8 – April 22) In its second Open Archive project titled “It Was a Time of Conversation,” SALT uses documents from the time period to re-examine the stories behind three exhibitions held in Turkey in the first half of the ‘90s: Elli Numara/Anı Bellek II, GAR and KüreselleşmeDevlet, Sefalet, Şiddet. These three exhibitions offer a variety of curatorial approaches; not only were they not situated in conventional exhibition spaces like galleries, cultural centers or historic structures, but they actually formed a conversation with the spaces in which they were housed. Through these three exhibitions, the project provides a collective look at non-commercial, collective enterprises that artists who collaborated and shared ideas started. The exhibition also reminds us of a time period before corporations, the early ‘90s, which were marked by a unique lack of expectation. “It Was a Time of Conversation” combines the archives of these three exhibitions held in a time period when the evolutions of the art world and the fact that art is a “method of speaking” was newly being understood by people of different disciplines, who then began to treat it as an object of thought. Starting with these three exhibitions produced in an atmosphere of thought and discussion, the exhibition aims to give us an idea about the artistic platform in Turkey in the ‘90s, when art began to intermingle with different fields such as politics and sociology and when the term “curator” began to have meaning for exhibitions. SALT, O zamanlar konuşuyorduk adlı ikinci Açık Arşiv projesinde, 90’lı yılların ilk yarısında Türkiye’de düzenlenmiş Elli Numara/Anı Bellek II, GAR ve Küreselleşme-Devlet, Sefalet, Şiddet sergilerinin hikâyelerini, dönemin belgeleri aracılığıyla yeniden değerlendiriyor. Küratöryel yaklaşımda farklılık oluşturan bu üç sergi, galeri ve kültür merkezi gibi alışılagelmiş sergi mekânları ve tarihi yapılarda konumlandırılmadıkları gibi, içinde yer aldıkları mekânlarla bir müzakereye girişmişlerdi. Proje, bu üç sergi üzerinden, iş birliği ve fikir paylaşımı içerisinde olan sanatçıların başlattığı, ticari olmayan kolektif girişimlere toplu bir bakış sağlıyor. Ortamın henüz kurumsallaşmadığı, erken 90’ların kendine has beklentisizlik durumunu taşıyarak dönemi hatırlatıyor. O zamanlar konuşuyorduk, sanat dünyasındaki dönüşümlerin, sanatın bir “konuşma biçimi” oluşunun farklı disiplinlerden kişiler tarafından yeni yeni algılanmaya başlandığı ve bir düşünce nesnesi olarak ortaya çıktığı bir dönemde gerçekleştirilmiş bu üç serginin arşivlerini buluşturur. Düşünce ve tartışma ortamlarında üretilmiş bu üç sergiden hareketle, sanatın siyaset ve sosyoloji gibi farklı alanlarla bir araya gelmeye başladığı, sergilerde “küratör” kavramının yer kazandığı 90’larda Türkiye’deki sanat ortamı hakkında fikir vermeyi amaçlar. EFSANE GERİ DÖNÜYOR En son Super Bowl devre arasında yaptığı şov ile izleyicileri bir kez daha kendine hayran bırakan pop ikonu Madonna 19 yıl aradan sonra tekrar İstanbul’da. Konser 7 Haziran’da Türk Telekom Arena’da gerçekleşecek. Madonna’nın 26 Mart’ta çıkaracağı MDNA albümünün tanıtım turnesi kapsamında gerçekleşecek olan konser dünya turunun üçüncü ayağı olacak. 29 Mayıs Tel Aviv ve 3 Haziran Abu Dabi konserlerinin ardından İstanbul’a gelecek olan sanatçının resmi hayran kulübü Icon’un Lifetime Legacy üyeleri için bilet satışı ise başladı. Eğer siz de özel turne hediyeleri ve ’Icon Live Pass’ imkanlarından yararlanmak istiyorsanız elinizi çabuk tutmanızda fayda var. (http://fancommunity.madonna.com) THE LEGEND RETURNS Madonna, the pop icon who last left audiences bewildered with her halftime show at the Super Bowl, is in Istanbul once again after a 19-year hiatus. The concert is set to take place on June 7 at Türk Telekom Arena. The concert will be the third leg of Madonna’s world tour to promote her MDNA album, which will be released on March 26. The artist will come to Istanbul following a concert in Tel Aviv on May 29 and one in Abu Dhabi on June 3. Tickets have gone on sale for Lifetime Legacy members of Madonna’s official fan club, Icon. If you want to benefit from special tour gifts and “Icon Live Pass” opportunities, you’d better hurry. (http://fancommunity.madonna.com) 7 AJANDA 8 DQ COACHELLA FESTİVALİ COACHELLA FESTIVAL Celebrating its 13th anniversary this year, Coachella Festival is among the leading music festivals in the United States. Scheduled for April 13 to 15 and 20 to 22 this year, the festival is held in an area in California that looks like a desert. This year, 138 artists are set to perform, including headliners Black Keys, Radiohead and Dr. Dre & Snoop Dogg. Since the festival takes place in California, the festival’s most important quality besides the music is the celebrities who attend it. Coachella makes headlines each year for its style, decor, stage and performers, and it is a can’t-miss event for music fans. Bu yıl 13. senesini kutlayacak olan Coachella Festivali, Amerika’nın en önemli müzik festivallerinin başında geliyor. Bu yıl 13-15 ve 20-22 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan festival Kaliforniya’da kurulan ve çöl izlenimi veren bir alanda yapılıyor. Bu yıl 138 sanatçının sahne alacağı festivalde Black Keys, Radiohead ve Dr.Dre&Snoop Dogg headliner olacak. Festivalin müzik dışındaki en önemli özelliği ise, Kaliforniya’da yapılması nedeniyle festivale katılan ünlüler. Tarzıyla, dekoruyla, sahnesiyle ve katılımcılarıyla çok konuşulan festival müzikseverler için kaçırılmayacak bir olay. BAHARI KAZ DAĞLARI’NDA KARŞILAYIN Doğanın uyanışına oksijen deposu Kaz Dağları’nda tanıklık etmeye ne dersiniz? Muhteşem manzaralar eşliğinde doğası ve mitolojik öyküleriyle ünlü Hasanboğuldu, Sutüven Şelalesi, taş ustalığının en güzel örneklerinin görülebileceği Adatepe köyü, Tahtakuşlar köyündeki Etnografya Müzesi, Yeşilyurt köyü ve Zeytinyağı Müzesi bölgenin gezi rotaları arasında. GREET THE SPRING IN MOUNT IDA How would you like to witness the awakening of nature in the oxygen depot of Kaz Mountains? The area’s travel routes include Hasanboğuldu, known for incredible views and mythological stories; Sutüven Waterfalls; Adatepe village, where you can see the most beautiful examples of stone works; the Ethnography Museum in the Tahtakuşlar village; Yeşilyurt village and the Olive Oil Museum. 9 DQ 10 TREND-TREND Camın Büyüsü The Magic of Glass Zamana karşı koyması hiç de kolay olmayan cam, asaleti ve kırılganlığıyla, hayat verdiği binaları ve objeleri daha da büyüleyici ve karşı konulmaz kılıyor. Birbirinden ilginç camdan binalara ve objelere sizin için daha yakından baktık. Glass sounds like the sort of brittle matter that will not stand up to the test of time. However, the objects and buildings enlivened by this noble and fragile material enchant the beholder with their magnificence and often prove to be timeless. We have put together a list of the most fascinating glass creations for your reading pleasure. YAZI-BY CEYLAN ÖZGE KUNDUZ Tacoma Cam Müzesi Washington eyaletinin Tacoma kentindeki cam müzesi, sergilerden atölye çalışmalarına cama dair her şeyi bir arada bulabileceğiniz son derece ilginç bir kültür-sanat adresi. Çelikten bir konik yapıda yer alan Hot Shop’ta, sanatçıları, ustalık gerektiren işlerini yaparken izleyebilir, galerilerde görülmeyi bekleyen etkileyici cam objelere hayran kalabilir, cam sanatına dair eğitim programlarına katılabilir, müzeyi gezmekten yorulduğunuzda ise kafesinde bir şeyler içebilirsiniz. Müzenin sadece içi değil binası da etkileyici. Kanadalı mimar Arthur Erickson tarafından tasarlanan müze binası, kent merkezine camdan yapılan köprü Chihuly Bridge of Glass dikkat çekiyor. 1801 Dock Street Tacoma; +1-253/396-1768; www.museumofglass.org The Museum of Glass Located in Tacoma, Washington, this culture and arts center and museum is dedicated to all things glass. Visitors can see real master glass-smiths at work in Hot Shop, a studio located in the museum’s iconic steel cone building; they can also marvel at the unique glass objects showcased in the galleries and participate in glassmaking workshops. The Museum of Glass is definitely a case of form being just as impressive as content, especially when it comes to the museum building designed by Canadian architect Arthur Erickson and Dale Chihuly’s Bridge of Glass. 1801 Dock Street, Tacoma; +1-253/396-1768; www.museumofglass.org 11 Langen Vakfı 12 Almanya’nın Neuss kentinde bulunan ve Langen Vakfı’na bağlı hizmet veren bu bina aslında eski bir NATO üssü olan Raketenstation Hombroich’a konuşlanmış. Vakfa bağlı olan bu müze doğu sanatlarından modern sanata birçok eseri bir arada sergiliyor. Tadao Ando’nun tasarımını yaptığı müze binası betondan bir yapının göz alıcı bir cam zarf içine saklanmış hali olarak özetlenebilir. Bu zarfın beton bina ile arasında kalan alanlar ise müzenin koridorlarını oluşturacak şekilde tasarlanmış. Binanın kısmen üzerine yerleştiği suni göletin sularını ve pırıltısını yine bu cam zarfın yarattığı boş ve şeffaf alan yansıtıyor ve ortaya estetik açıdan keyif veren bir görüntü çıkıyor. Raketenstation Hombroich 1, Neuss; +49-21/825-7010; www.langenfoundation.de Langen Foundation Located near Neuss, Germany on the grounds of the former NATO rocket station Raketenstation Hombroich, this Langen Foundation building is used a museum that hosts a collection of Oriental and Modern art. Architect Tadao Ando’s creation can be described as a concrete structure wrapped in a striking glass envelope. The spaces between the glass and concrete are used as corridors. The waters of the artificial pond the building partially sits on provide glint and reflection, further enhancing the free and transparent feel of the structure. Raketenstation Hombroich 1, Neuss; +49-21/825-7010; www. langenfoundation.de 13 Selgas Cano Mimarlık Ofisi Burası İspanya’da, Madrid’deki bir ormanın içinde, tamamen camdan yapılmış bir mimarlık ofisi ve tam anlamıyla camdan bir kapsül. Ofisi, kapsülden çok, tek tarafı tamamen camdan ibaret olan bir tüpe benzetmek daha doğru olacaktır. Duvarları ve tavanı tamamen etrafındaki doğaya açık, onunla bütünleşmiş şekilde yapılan; bu amaçla da sadece cam kullanılan binanın çalışanları dört mevsim doğayla iç içe şekilde çalışıyorlar ve bu sayede yaratıcılıklarını daha da iyi kullanabiliyorlar. Ofis binası son derece minimalist olsa da etrafındaki doğal renklere ve formlara karışıyor ve ortaya son derece canlı ve estetik açıdan zengin bir sonuç çıkıyor. Zemin ise binanın yerle birleştiği seviyeden daha alçakta kalıyor. Bu sayede bina toprağın içine batırılmış izlenimi veriyor ve doğayla daha da yakın temas halinde oluyor. www.selgascano.net Selgas Cano Architecture Office This office of a Spanish architecture firm, built in a forest in Madrid, is literally a glass capsule. Or, to put it more accurately, a glass tube. Its walls and ceiling are completely open to the nature around it and seem to blend in with it. The workers get to see the light of day and the change of seasons, which they report is beneficial to their creativity. While the office building itself is very minimalist, it produces a very lively and aesthetically rich effect thanks to the natural colors and forms surrounding it. The floor of the building is slightly below the ground level, which gives it a look of being rooted in the earth, completing the theme of being in touch in nature. www.selgascano.net 14 Philip Johnson’ın Cam Evi A.B.D.’nin Connecticut eyaletinde, New Canaan’da bulunan bu ev tam anlamıyla camdan yapılmış bir küp.1949’da yapılan bina sade, mütevazı ancak bu özellikleriyle tezat yaratacak kadar da göz alıcı ve ihtişamlı. Ünlü Amerikalı mimar Philip Johnson’ın taşrada yaptığı bu harika ev, yakından bakıldığında değeri daha iyi anlaşılan ve hayranlık uyandıran bir tasarıma sahip. Camın ve çeliğin, çevresindeki doğal ve yeşil alana nasıl da başarıyla entegre edildiğine inanmak gerçekten güç. Cama ek olarak çelikle kuvvetlendirilerek inşa edilen ev, önündeki gölete ve ötesinde uzanan koca ormana bakıyor. 1949’dan 2005’e kadar bu evde yaşayan mimar Johnson öldükten sonra, ev bir müzeye dönüştürüldü. 1930’ların iç mekan tasarımının izlerini yansıtan mobilyalar, Johnson’ın New York’ta yaşadığı evden getirilmişti ve bugün müzede görülebiliyor. 199 Elm Street, New Canaan, Connecticut; +1-203/594-9884; philipjohnsonglasshouse.org The Glass House This house was built in 1949 in New Canaan, Connecticut, USA, by architect Philip Johnson. The construction is simple and modest, but the overall effect is all the more striking for it. When examined up close, the famous architect’s groundbreaking work reveals an admirably thoughtful design. Glass and steel, which were considered exclusively industrial materials at the time the house was built, are used in a way that integrates the house into the natural green area surrounding it with ease and elegance. There is a pond in front of the house and a great forest stretching into the distance beyond it. Johnson lived there from 1949 until his death in 2005, after which the house was converted into a museum. The furniture, which was brought by Johnson from his previous home in New York and is reminiscent of the interior design styles of the 1930s, can be seen in the museum to this day. 199 Elm Street, New Canaan, Connecticut; +1-203/594-9884; philipjohnsonglasshouse.org Yas Viceroy Hotel Abu Dhabi New York menşeli Asymptote Architecture mimarlarından Hani Rashid ve Lise Anne Couture’ün tasarladığı birbirlerine çelik ve camdan yapılmış bir köprüyle bağlanan on iki katlı iki kuleden oluşan bu otel kıvrımlı ve yuvarlak hatlı bir forma sahip. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dhabi kentinde hizmet veren otelin binasında kullanılan ana materyaller çelik ve cam. Binanın ışık tasarımı da oldukça dikkat çekici ve kilometrelerce öteden fark ediliyor. Işığı yanıtsan panellerin yapımında cam bolca kullanılmış ve bu panellerin oluşturduğu geniş plan binanın bir bölümünü şık bir kılıf gibi sarıyor. +971-2/656-0000; www.viceroyhotelsandresorts.com/abudhabi Yas Viceroy Hotel Abu Dhabi Designed by Hani Rashid and Lise Anne Couture of New York’s Asymptote Architecture, this hotel consists of two 12-story towers connected by a glass and steel bridge and has a remarkable flowing curvilinear form. Located in Abu Dhabi, United Arab Emirates, the hotel also boasts a state-of-the-art LED lighting system. At night, even from several miles away, the hotel looks as it if were wrapped in a veil of light. +971-2/656-0000; www.viceroyhotelsandresorts.com/abudhabi 15 DQ 16 SEYAHAT-TRAVEL Romantizmin Merkezlerine Yolculuk… Y A Z I - BY C E Y L A N Ö Z G E K U N D U Z A Trip to the Centers of Romance… Dünyanın en romantik destinasyonlarına, keyifli bir yolculuğa çıktık. Önce Paris’e gittik, ardından su üstünde yüzen Venedik’e uğradık. Yolculuğumuzu muhteşem İtalyan Positano’da sona erdirdik. We took a nice trip to the world’s most romantic destinations. First we visited Paris; then we ventured to Venice, the city that floats on water. We concluded our trip with the incredible Italian village, Positano. Gastronomi, şarap, kültür, sanat, asalet, zarafet ve ışık şehri… The city of gastronomy, wine, culture, art, nobility, elegance and light... Eyfel Kulesi’nden bohem sanatçıların sokaklardaki evi Montmartre’a, alışverişin kalbinin attığı ChampsElysées’den Belle Epoque eğlencelerini günümüzde yaşatan Moulin Rouge’a ve değil bir günde bir haftada bile layığıyla gezilmesi mümkün olmayan Louvre Müzesi’ne Paris, dünyanın en romantik kentleri listesinin başını çekiyor. Yılın her mevsimi ayrı bir güzel, günün her saati ayrı bir heyecanlı. Paris is at the top of the list of the world’s most romantic cities, thanks to its globally-renowned attractions like the Eiffel Tower and Montmartre, the home of bohemian artists who live on the streets; Champs-Elysées, the heart of shopping; Moulin Rouge, the area that brings us modern-day versions of Belle Époque entertainment; and Louvre Museum, which would take not a day but more than a full week to tour properly. Every season has a beauty of its own, and every hour of every day is uniquely exciting. paris Paris’in romantizmin kalelerinden biri olmasının belki de en önemli nedeni, ruha ve bedene hoş gelecek tüm zevkleri bir araya toplamış olması. Şarabın da yemeğin de, kültür ve sanat kadar rafine olduğu kent tarihî geçmişiyle de tatmin edici. Kültür, sanat ve tarih Paris’in her yerinden karşınıza çıksa da Musée du Louvre (Rue de Rivoli, 1. Arrondissement; +33-1/4020-5317; Perhaps the most important reason why Paris is the fortress of romance is that it encompasses all the pleasures that are good for the soul and the body. The wine and the food are exquisite; the art and culture are refined, and the history is fascinating. 17 18 www.louvre.fr), bu yerlerin en görkemlisi. Bir zamanlar kraliyet ailesine ev sahipliği bile yapmış olan bu ihtişamlı bina, bugün Caravaggio’dan Michelangelo’ya ve Leonardo Da Vinci’ye dünyanın en büyük ustalarının en değerli sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Paris’in ihtişamlı romantizmi Louvre’dan sonra Château De Versailles’da (Versailles; +33-1/3083-7620; www. chateauversailles.fr) yani Fransa’nın kraliyet sarayında devam ediyor. Eyfel Kulesi’ne (Champ de Mars, 7. Arrondissement; +33-1/4411-2323; www.tour-eiffel. fr) çıkmadan Paris’ten ayrılmak affedilemeyecek bir günah. İnşa edildiği zaman büyük tepkilere yol açan ve Parislilerin çirkin bir demir yığını olarak tanımladığı kule bugün Paris’in romantizmiyle en çok özdeşleşen simge haline gelmiş durumda. Başkentin muhteşem gotik katedrali Notre-Dame De Paris (Place du Parvis-Notre-Dame, 4. Arrondissement; +33-1/42345610; www.monum.fr), tepesinden, kenti kuşbakışı görmek için de ideal bir nokta. Artık binaların içinden çıkıp açık havada gezme vakti. Montmartre (18. Arrondissement), Romanesk stilde yapılan ünlü kilisesi Sacré-Coeur’ü, kiliseye çıkan merdivenleri, Toulouse-Lautrec’ten Picasso’ya, Braque’tan Modigliani’ye, Utrillo’dan Sartre’a bohem sanatçıların ve edebiyatçıların mesken edindiği kafeleri ve barlarıyla, sokak ressamlarıyla sizi zamanda yolculuğa çıkartacak. Binaların arasından sıyrılıp yeşil alanlara kavuşmak isteyenler Lüksemburg Bahçeleri’ne (14. Arrondissement) yönelmeli. Parislilerin spor yapmak, arkadaşlarıyla buluşmak, ailecek vakit geçirmek ya da köpeklerini gezmeye çıkarmak sık sık gittikleri Lüksemburg Bahçeleri, Paris’in göbeğinde doğayla buluşmak için en ideal yer. The ultimate combination of culture, art and history is, of course, Musée du Louvre (Rue de Rivoli, 1er arrondissement; +33-1/4020-5317; www.louvre.fr). Once a royal residence, this magnificent building is now home to legendary works of great masters like Caravaggio, Michelangelo and Leonardo da Vinci. Another romantic destination is the royal palace Château De Versailles (Versailles; +33-1/3083-7620; www.chateauversailles.fr). A visit to The Eiffel Tower (Champ de Mars, 7e arrondissement; +33-1/4411-2323; www.toureiffel.fr), however cliché, is still a must. Interestingly, the tower caused a lot of controversy when it was built and was even called an ugly pile of iron by Parisians. Today, however, it’s the absolute first thing that comes to mind when you think about Paris, and it’s also a romantic hotspot. The magnificent Gothic cathedral, Notre-Dame De Paris (Place du ParvisNotre-Dame, 4e arrondissement; +33-1/4234-5610; www. monum.fr) also affords a great bird’s eye view of the city. When you feel like it’s time to escape the buildings and go for a stroll in the city, head to Montmartre (18e arrondissement) and enjoy the sight of the Roman Catholic basilica SacréCoeur. You’ll fall in love with the stairs that lead up to the basilica, the street painters and the cafes and bars that were frequented by bohemian artists and literati like ToulouseLautrec, Picasso, Braque, Modigliani, Utrillo and Sartre. Eyfel Kulesi’ne çıkmadan Paris’ten ayrılmak affedilemeyecek bir günah. 19 Paris’te birçok konaklama alternatifi var ancak siz şehre ihanet etmeyin ve en romantik olanlarını seçin. Hôtel de Crillon (10 Place de la Concorde, 8. Arrondissement; +33-1/4471-1500; www.crillon. com) geniş balo ve çay salonları, bir duvarı kaplayacak kadar büyük aynaları, kristal avizeleri, kırmızı kadife döşemeleri rahat ve büyük koltukları ve salonlarına yakışacak genişlikteki odalarıyla sizi hem romantik hem de XVI. Louis dönemini yansıtan tarihî bir yolculuğa çıkartıyor. Hem şık, hem konforlu, hem de son derece lüks bir seçenek. Hôtel Daniel (8 Rue Fréderic-Bastiat, 8. Arrondissement; +33-1/4256-1700; www.hoteldanielparis.com) egzotik bir estetiğe sahip lüks ve çok konforlu bir otel. Vintage arabalardan Kazakistan işi oryantal halılara birçok sanat objesinin süslediği lobisi; Manuel Canovas, Brunschwig & Fils ve Zoffany gibi ünlü tekstil markalarının ürünleriyle dekore edilmiş küçük ama rahat ve şık odaları ve İtalyan mermerleriyle yapılmış geniş küvetli banyolarıyla son derece romantik bir seçenek. L’Hôtel (13 Rue des Beaux Arts; +33-1/44419900; www.l-hotel.com), Oscar Wilde’ın 19. yüzyılın sonlarına doğru yerleştiği ve son günlerini geçirdiği adreste hizmet veriyor. Neo-barok stilde Tired of the narrow streets and all the concrete? Relax at the Luxembourg Gardens (14e arrondissement). This oasis of nature in the heart of the city is where Parisians go to meet with friends, spend time with family, walk with their dogs and exercise. While there are numerous accommodation alternatives in Paris, we’ve chosen the most romantic ones in keeping with the theme. Hôtel de Crillon (10 Place de la Concorde, 8e arrondissement; +33-1/4471-1500; www.crillon.com) boasts large ball rooms and tea lounges, floor-to-ceiling mirrors, crystal chandeliers, red velvet upholstery, large comfy armchairs and spacious suites that reflect the Romantic and Louis XVI periods. A perfect fit for those who like their luxury and comfort. Hôtel Daniel (8 Rue Fréderic-Bastiat, 8e arrondissement; +33-1/4256-1700; www.hoteldanielparis.com) is notable for the exotic aesthetic it combines with luxury and elegance. Its lobby is decorated with numerous art objects ranging from vintage automobiles to Kazakh carpets; its small but elegant and cozy rooms are covered in Manuel Canovas, Brunschwig & Fils and Zoffany textiles, and its baths are made out of Italian marble. L’Hôtel (13 Rue des Beaux Arts; +33-1/4441-9900; www.l-hotel.com) is known as the hotel where Oscar Wilde spent his last days at the end of the 19th century. The NeoBaroque architecture, marble columns, crystal chandeliers, brass wall decorations, Art Deco furniture and Belle Époque paintings reflect the “dandy” glory of Wilde’s time. Counting such greats as Salvador Dalí, Frank Sinatra and Ava Gardner Moulin Rouge yani “kırmızı değirmen” Paris’in kan kan dansçıları, mavi-beyaz etekli garson kızlarıyla en eski kabaresi. 20 inşa edilmiş bir binada hizmet veren bu romantik otel mermer sütunları, kristal avizeleri ve pirinçten duvar süslemeleriyle Wilde döneminin “dandy” ihtişamını da yansıtıyor. Art Deco mobilyalar ve Belle Epoque dönemini bugüne taşıyan tablolar otelin diğer detaylarından. Salvador Dalí, Frank Sinatra ve Ava Gardner’ın da bir dönem misafir olduğu otel özellikle çiftler tarafından tercihe diliyor. Paris demek aynı zamanda harikulade bir mutfak demek. Hotel de Crillon içerisinde hizmet veren efsanevi restoran Les Ambassadeurs romantik bir akşam yemeği için ideal adreslerden. Place de la Concorde manzaralı restoran beyaz ve altın varaklı dekoru ile klasik bir şıklığa ve büyüleyici bir güzelliğe sahip. Menüdeki önerilerimiz ana yemeklerden La côte de Boeuf, tatlılardan ise iki Fransız klasiği mousse au chocolat’nın ve crème caramel’in sofistike yorumları… Sıra geldi eğlenceye… Moulin Rouge (82 Boulevard de Clichy; +33-1/5309-8282; www.moulinrouge. com) ve Le Lido (116 bis Avenue des Champs-Élysées; +33-1/4076-5610; www.lido.fr) en az bir tanesini görmeniz gereken iki meşhur Fransız usulü eğlence adresi. Moulin Rouge yani “kırmızı değirmen” Paris’in kan kan dansçıları, mavi-beyaz etekli garson kızlarıyla en eski kabaresi. Toulouse Lautrec’in Paris’te akşamları neler yaptığını görmek isterseniz adresiniz burası olmalı. Le Lido ise İkinci Dünya Savaşı bittikten hemen sonra faaliyete geçmiş bir eğlence adresi. Modern Fransız kabaresi nasıl olur görmek isteyenler için. Burada usule uygun davranın ve şampanya patlatmayı ihmal etmeyin. among past guests, the hotel is a favorite of couples. Paris is synonymous with spectacular cuisine. Hotel de Crillon’s legendary restaurant Les Ambassadeurs is the ideal destination for a romantic dinner. It has a spectacular view of Place de la Concorde and a beautiful, classically elegant white and gold leaf decor. We recommend the La côte de Boeuf as the main course and the sophisticated mousse au chocolat or crème caramel for dessert. As for entertainment, Moulin Rouge (82 Boulevard de Clichy; +33-1/5309-8282; www.moulinrouge. com) and Le Lido (116 bis Avenue des Champs-Élysées; +33-1/4076-5610; www.lido.fr) are an absolute must. Moulin Rouge, or “red mill,” is Paris’s oldest cabaret and is famous for its can-can dancers and the waitresses in blue-white skirts. It’s the place to go if you want to spend an evening worthy of Toulouse-Lautrec. Le Lido, which opened after World War II, is a great example of what a modern French cabaret is like. Behave accordingly and don’t forget to pop champagne. 21 venedik Suda yüzen büyülü ve romantik kent… A magical, romantic city floating on water… Dünyanın tartışmasız en romantik kentlerinden biri olan Venedik suların üzerinde yüzen bir masal dünyasını andırıyor. Bunda kanalların üzerini dantel gibi süsleyen köprülerin, su üzerinde kuğu gibi süzülen gondolların, suya yansıyan ışıkların ve kentin geçmişinden bugüne gelen maskeli baloların gizeminin de payı büyük. Tabii rengarenk palazzoları ve mistik kiliseleri de unutmamalı. Klişe olması romantik olmasına asla engel değil. Evet, gondol gezilerinden söz ediyoruz. Venedik’e gelen, özellikle de romantik bir tatil için gelenlerin en az bir kez yapması şart olan geziler hiç de ucuz değil. Kalabalığı ve kaosu atlatmak için gondolcunuza Grand Canal’dan çıkmasını ve daha dar ancak sakin arka yolları tercih etmesini söyleyin. Bu sırada gözlerden uzak da kalabilirsiniz. Undisputedly one of the world’s most romantic cities, Venice resembles a fairy tale world floating on water. The lace-like bridges thrown over countless canals, the gondolas gliding around like swans, the lights reflecting in the water and the mysterious atmosphere of the legendary masquerade balls all contribute to the magic – not to mention the colorful palazzos and the churches. If something is cliché, it doesn’t mean it can’t still be romantic. Yes, we mean the gondola rides. They are pretty much obligatory for everyone who comes to Venice, especially couples on a romantic trip. Despite being so popular, gondola trips aren’t exactly cheap. If you want to avoid “traffic” and chaos, tell your gondolier to turn off Grand Canal and into the narrower and quieter back canals. That would also be a good way to avoid being seen... 22 Sıra kentin en büyük meydanı Piazzo San Marco’yu görkemli güzelliğiyle taçlandıran Basilica di San Marco’ya (Piazza San Marco; +39-41/270-8311; www.basilicasanmarco.it). Bizans, Gotik, Klasik ve Rönesans stillerinin tümünü de bu yapı üzerinde görmek mümkün. Nedeni ise bazilikanın çok eski bir geçmişinin olması ve yüzyıllar içinde sürekli olarak yenilemelere ve yeni eklemelere gereksinim duyması. İç mekanda altın mozaiklerle kaplı olan alan büyüleyici. Bu mistik bazilikadan çıkıp biraz da sanata yönelmenin vakti. Scuola Grande San Rocco (Campo San Rocco, San Polo; +39- 41/523-4864; www.scuolagrandesanrocco. it) 13. ve 19. yüzyıllar arasında esnaf ve hayır işi yapan kurumlar tarafından fakir çocukların eğitimi için kurulmuş bir okul. Jacopo Robusti ya da daha bilindik adıyla Tintoretto’nun tablolarıyla süslü iç mekanı sanatsal ve estetik bir romantizm arayanlara… Sanatla devam etmek isteyenler Gallerie dell’Academia’ya (Campo della Carità, Dorsoduro; +39-41/522-2247; www. gallerieaccademia.org) mutlaka uğramalı. Veneziano, Mantegna, Giorgione, Titian ve Tintoretto gibi Venedikli ressamların eserlerini bir arada görebileceğiniz galeriyi layığıyla gezmek için yarım gününüzü ayırmanızı tavsiye ederiz. Hotel Cipriani (10 Giudecca, Fondamenta San Giovanni; +39-41/520-7744; www.hotelcipriani. com) özellikle romantik kaçamaklar ve balayı tatilleri için ideal. Burası sadece Venedik’in değil, dünyanın da en iyi otelleri arasında gösteriliyor. 79 odalı otel sadece kentin, hatta İtalya’nın değil tüm dünyanın en iyi konaklama alternatifleri arasında gösteriliyor. Tabii bir Crowning the city’s largest square, Piazzo San Marco, is the majestically beautiful Basilica di San Marco (Piazza San Marco; +39-41/270-8311; www. basilicasanmarco.it). A close look at it will reveal an unusual mixture of Byzantine, Gothic, Classic and Renaissance styles. Over its centuries-long history, the basilica has seen several restorations, with new elements added every time. The sight of the gold mosaics that decorate the interior is breathtaking. Scuola Grande San Rocco (Campo San Rocco, San Polo; +39- 41/523-4864; www.scuolagrandesanrocco. it) was founded by institutions engaged in trade and charity and operated between the 13th and 19th centuries as a school for poor children. The interiors are notably decorated with Jacopo Robusti’s (more widely known as Tintoretto) paintings. Gallerie dell’Academia (Campo della Carità, Dorsoduro; +39-41/522-2247; www. gallerieaccademia.org) is a large gallery that is well worth a visit if names like Veneziano, Mantegna, Giorgione, Titian and Tintoretto mean anything to you. Hotel Cipriani (10 Giudecca, Fondamenta San Giovanni; +39-41/520-7744; www.hotelcipriani. com) is ideal for a romantic getaway or a honeymoon. The 79-room hotel is considered one of the best not only in Venice or Italy but in the whole world. Located on the Giudecca Island, it has several restaurants and bars, tennis courts for couples, a spa for those who like to enjoy their massages and treatments together, an Olympic-size swimming pool and a golf club. Another of our accommodation suggestions is the Basilica di San Marco’da Bizans, Gotik, Klasik ve Rönesans stillerinin tümünü görmek mümkün. 23 de en romantik olanlarından… Giudecca Adası’nda yer alan otelin birden çok restoranı ve barı var; Spor yapmak isteyen çiftler için tenis kortları, birlikte masaj ya da bakım almak isteyenler için spa’sı, olimpik ölçülerdeki havuzu ve birbirleriyle yarışmak isteyen çiftler için golf kulübü de var. Konaklama adresi önerilerimizden en uygun fiyatlı olanı Al Ponte Mocenigo (063 Santa Croce, Fondamenta Rimpetto Mocenigo; +39-41/524-4797; www. alpontemocenigo.com) 10 odalı şirin mi şirin bir otel. San Stae Kilisesi yakınındaki bu otele özel bir avludan geçerek ulaşılıyor. Bu avluda aynı zamanda hava iyi olduğunda kahvaltı alınıyor ve yemek öncesi aperitif servis ediliyor. Odalar geniş ve şık; hakim tonlar ise krem, yeşil ve koyu kırmızı. 18. yüzyıldan kalma bazı parçalarında dekoratif olarak kullanıldığı otelde tavsiye edeceğimiz oda, birinci kattaki junior suite. Terasa bakan süit bir jakuziye de sahip. Venedik’teki yeme içme önerilerimiz kentin en romantik adreslerinden San Marco’daki kafeler Caffè Florian (56 San Marco, Piazza San Marco; 39-41/520-5641; www.caffeflorian.com) ve Gran Caffè Ristorante Quadri (120 San Marco, Piazza San Marco; 39-41/5289299; www.caffequadri.it). Birbirlerine neredeyse düşman olan bu iki rakip kafenin rekabeti de çok eskilere dayanıyor. Venedik 1800’lerin başında Avusturyalıların hakimiyetindeyken işgalciler genellikle Quadri’ye giderler, Venedikliler ise Florian’da toplanırdı. Bugün bu iki kafenin görünümü o günlerde olduğundan çok farklı değil. 18. yüzyıl süslemeli iç mekanları, altın varaklı aynaları ve damasko döşemeleri ile eski yüzyılların ihtişamını yansıtıyor. affordable Al Ponte Mocenigo (063 Santa Croce, Fondamenta Rimpetto Mocenigo; +39-41/524-4797; www.alpontemocenigo.com), a cozy 10-room hotel located next to San Stae Church. The entrance to the hotel lies through a courtyard, where breakfast and pre-dinner aperitifs are served if the weather permits. The rooms are spacious and elegant; the color scheme is cream, green and dark red. We particularly recommend the junior suite on the first floor, which incorporates authentic 18th-century objects in its décor, looks out over the terrace and has a Jacuzzi. As for our food and drink suggestions, the most romantic spots in the city are Caffè Florian (56 San Marco, Piazza San Marco; 39-41/520-5641; www.caffeflorian.com) and Gran Caffè Ristorante Quadri (120 San Marco, Piazza San Marco; 39-41/528-9299; www.caffequadri.it). The two historical cafes are engaged in a rivalry that goes back to the 1800s, when Venice was dominated by Austria and the invaders frequented Quadri while the locals gathered at Florian. The 18th-century interior decor, the gilded mirrors and the damask upholstery reflect the glory of centuries long past. 24 positano Güneşin tatlı dokunuşlarının kumsala, denizin mavi gökyüzüne karıştığı Positano, Amalfi Sahili’nde sıcacık ve romantik bir İtalyan kasabası. Amalfi Sahili’nde Amalfi ve Sorrento arasına konuşlanmış Positano’da romantizm arayanların ilk hedefi plajlar olmalı. Positano’da bir yere gitmek için her zaman birkaç basamak inip çıkmanız gerektiğini belirtelim. Fornillo Plajı’na da bu şekilde ulaşıyorsunuz. Ana yoldan 400 basamakla inilen bu muhteşem sahile ulaşmak için hanımeli ve begonvillerin süslediği beyaz alçılı evlerin önünden geçiyorsunuz. Sahilin siyah kumları rengarenk plaj şemsiyeleri, yine renkli bikiniler ve bronz vücutlarla sizi karşılıyor. Ne var ki plaj güneşlenmek, görmek ve görülmek için idealken yüzmek için pek de elverişli değil zira suyu temiz ve berrak değil. Bu yüzden Positanolular yüzmek için Amalfi Kıyısı’ndaki sakin koyları tercih ediyor. A warm and romantic Italian village on the Amalfi Coast, Positano is where the sweet touches of the sun blend into the sand and the sea blends into the blue sky. Situated between Amalfi and Sorrento on the Amalfi Coast, Positano offers an excellent choice for those searching for romance: beaches. Let’s specify that you always have to go up or down a few steps to get anywhere in Positano. That’s how you reach Fornillo Beach – located 400 steps below the main road – too. To get there, you pass by whitewashed houses surrounded by honeysuckles and bougainvilleas. The black-sanded beach greets you with beach umbrellas, colorful bikinis and tanned bodies. But despite being ideal for sunbathing, seeing and being seen, the beach isn’t very suitable for swimming, since the water is neither clean nor clear. That’s why Positano locals prefer the quiet coves on the Amalfi Coast. Positano’ya gitmişken çok yakındaki güzellikleri de görmeden dönmek olmaz. Positano’ya sadece birkaç dakika uzaklıktaki Montepertuso, balet Rudolf Nureyev’in inziva destinasyonu Galli Adaları’nın manzarasını doyasıya içinize çekebileceğiniz sevimli bir kasaba. Amalfi Sahili’nin incilerinden olan kasaba plajı güneşlenmek için olduğu kadar yüzmek için de ideal. While you’re in Positano, it’s a must that you visit the beauties close by. Only a few minutes away from Positano, Montepertuso is a lovely village where you can enjoy the view of the Galli Islands, also known as ballet dancer Rudolf Nureyev’s seclusion destination. The village’s beach, one of the best on Amalfi Coast, is ideal for sunbathing as well as swimming. Positano’nun pitoresk sokaklarında sevgilinizle birlikte romantik bir gezintiden daha güzel ne olabilir? Pastel boyalı evleri, inişli çıkışlı kent sokaklarına taraça sistemiyle inşa edilmiş. Bu halleriyle tıpkı bir amfi tiyatrodaki seyircilere benziyorlar. Yürüyüşünüz sırasında karşınıza çıkan küçük bir İtalyan dükkanından alışveriş yapabilir, yorgunluğunuzu sokak kafelerindeki masalarda lezzetli ve kuvvetli bir İtalyan espressosuyla atabilir ve sadece gelen geçeni izleyerek bile keyifli vakit geçirebilirsiniz. Yürümek sadece romantik olduğu için değil pratik olduğu için de tercih edilmeli. Sokaklar çok dar olduğu için birçok yerde trafik tek yön olarak akıyor dolayısıyla bir yerden bir yere arabayla gitmek epey zaman alabiliyor. Burada konaklamak için birçok alternatifiniz var. Ne de olsa artık Positano çok rağbet görüyor ve bu talebi karşılamak için art arda oteller açılıyor. Il San Pietro (Via Laurito 2; +39-89/875-455; ilsanpietro.it) Positano’da kalabileceğiniz en güzel otellerden. Beş yıldızlı Il San Pietro’nun ünlü müşterileri arasında George Clooney, Julia Roberts ve Franco Zeffirelli de bulunuyor. Denize bakan bir kayalığın tepesinde yer alan otelin taraça şeklinde yerleştirilmiş odaları çiçekli koca bitkiler tarafından gizleniyor ve konuklar mahremiyetin tadını çıkartıyor. Aralara serpiştirilmiş çinili banklar, manzaraya karşı akşamüstü içkisi yudumlamak için ideal. Plaja kayalığın içine yerleştirilmiş asansörle inebiliyorsunuz. Bir İtalyan kentine ya da kasabasına gidip gastronomik tatmin yaşamadan dönmek olmaz. La Cambusa (24 Piazza A. Vespucci; +39-89/812-051; www.lacambusapositano. com), şehrin göbeğinde hizmet veriyor. Terasına kurulup gelen geçeni izleyerek keyifli vakit geçirebileceğiniz bu restoran deniz manzarasıyla sadece mideye değil göze de hitap ediyor. Roka, domates ve mozzarella ile yaptıkları özel salatalarını ve midyeyle yaptıkları spaghetti alle cozze’yi bir bardak Ravello Rosso ile yuvarlayın. Tiramisuları ise efsanevi. What could be better than a romantic stroll with your lover on Positano’s picturesque streets? The pastel-colored homes were constructed by a terrace system on the town’s hilly streets. They look just like an audience in an amphitheatre. You can go shopping in a small Italian boutique you come across during your walk, shake off your exhaustion with a flavorful and strong Italian espresso on a side-street café and have a good time just people-watching. Walking should be preferred not only because it’s romantic but also because it’s practical. Since the streets are narrow, the traffic flows in one direction in most places, so it can take a long time to get from one place to the next via car. You have many accommodation alternatives here. After all, Positano is very popular now, so hotels are opening one after the next to accommodate the demand. Il San Pietro (Via Laurito 2; +39-89/875-455; ilsanpietro.it) is one of the most beautiful hotels in Positano. This five-star hotel counts George Clooney, Julia Roberts and Franco Zeffirelli among its celebrity guests. Situated on top of a hill that overlooks the sea, the hotel’s rooms are laid out terrace-style. These rooms are disguised by huge plants and flowers, letting guests enjoy their privacy. The tiled benches sprinkled here and there are perfect to enjoy an afternoon drink accompanied by a view. You can make your way down to the beach using the elevator located in the rocks. It would be a sin to visit an Italian city or town without experiencing gastronomic satisfaction. La Cambusa (24 Piazza A. Vespucci; +39-89/812-051; www.lacambusapositano.com) operates from the city’s center. This restaurant is ideal for sitting on the terrace to people-watch; its sea view makes it easy on the eyes as well as the stomach. Pair their special salad of arugula, tomatoes and mozzarella as well as their spaghetti alle cozze featuring mussels with a glass of Ravello Rosso. Their tiramisu is also legendary. 25 DQ 26 RÖPORTAJ-INTERVIEW Caz dinleyerek hayaller kuruyorum RÖPORTAJ-INTERVIEW DUYGU UZ KORONEL Türkiye’nin en başarılı caz müzisyenlerinden biri olan Kerem Görsev’le, müziği, projeleri ve hayata bakışı üzerine söyleştik. Müzisyenliğe adımınızı nasıl attınız? Cazı tercih etmenizde etkili olan faktörler nelerdi? Klasik müzik dinlenen bir evde büyüdüm. Babamın binlerce kayıttan oluşan bir arşivi vardı. Teyzem 1960’ların başında İstanbul Üniversitesi Fransız Filolojisi’ne gidiyordu. O zamanın pop gruplarını takip ederdi: John Lennon, Beatles, Suzie Quatro, Jacques Brel… Amcam Ankara Siyasal’da okurdu ve piyano çalardı. Dayım da Akademi’de resim bölümünden mezundu; hem ressamdı, hem de keman çalardı. Böyle müzikle, kültür ve sanatla dolu bir evde, bu melodilerle büyüdüm ve altı yaşına geldiğimde yeteneğimi keşfettiler. 1967 yılında, altı yaşındayken İstanbul Belediye Konservatuarı’na girdim. 1972 yılında da Devlet Konservatuarı’na geçtim, orada müzik eğitimi aldım. Caz dinlemeye başlamam da 1970’lerin ortalarında oldu. Hala da iyi bir caz dinleyicisiyimdir. Üretken bir bestecisiniz. Özgün eserler ortaya çıkarmayı nasıl başarıyorsunuz? Mücadele etmiyorum; kendi kendine oluşan bir şey. Caz müziği tarihine dönüp baktığınızda her zaman bir parçanın bir hikayesi vardır: Bir insanla olan beraberlik yahut bir tabiat olayı, bir hayvanla olan ilişki, arkadaşlık, dostluk ve onun yarattığı hikayeden çıkan yaşanmış şeyler… Ben beste yapmak için bir çaba harcamıyorum. Kendi kendine bir şeyler oluyor, o anda da elimin altında ya bir kağıt kalem yahut da piyanom oluyor; notlar alıyorum, beste öyle çıkıyor. “I dream when I listen to jazz” We met up with Kerem Görsev, one of Turkey’s most successful jazz musicians, to discuss his music, projects and life philosophy How did you come to be a musician? What influenced your decision to play jazz? I grew up in a family that listened to classical music. My father had thousands of records in his personal collection. When my aunt studied French Philology at Istanbul University in the ‘60s, she used to listen to popular music like John Lennon, The Beatles, Suzi Quatro, Jacques Brel… One of my uncles studied politics at Ankara University and played the piano; another studied painting at the Academy and played the violin. I grew up in this home full of music, culture and art, and my family discovered my talent when I turned six, in 1967. I got into the Istanbul Municipality Conservatory the same year. In 1972, I transferred to the State Conservatory and received my musical education there. I only started listening to jazz in the mid-‘70s, and I still do. You are a prolific composer. How do you manage to produce such original material? I hardly struggle; it comes naturally to me. If you look back at the history of jazz music, every piece has a story to it: relationships between people, animals, forces of nature, the stories these relationships inspire... Composing doesn’t require effort on my part. It happens of its own accord, and if I’m near a piano or have a pen and a piece of paper, I note it down. 27 Müzik öyle bir şeydir ki palavradan çalmayla, “haydi bugünü geçiştirelim”le olmaz. 28 Beste yaparken nelerden etkileniyorsunuz? Ailem, kızım, eşimle olan ilişkim, tabiat olayları, köpeklerim, hayvanlar, doğa, Türkiye’nin sosyoekonomik durumu… Bunların hepsi beni çok etkiliyor. Tarzınızı oluştururken hangi aşamalardan geçtiniz? Konservatuar kökenli olduğum için akustik tarzdan hiçbir zaman kopmadım. Beni en çok etkileyen dönemler 1940’lı, 1950’li yıllar. Dünyadaki gurum Bill Evans’tır, beni çok etkilemiştir. O dönemin müziğinden çok etkilenmişimdir ama hiçbir zaman onları taklit etmemişimdir. Amerikan caz armoni sistemiyle, Amerikan caz ritimleriyle beraber klasik müzik eğitimimi karıştırıp kendi yorumumu ekleyerek oluşturduğum bir tarzım olduğu söyleniyor. Birçok başarılı müzisyenle çalıştınız. En etkilendiğiniz isimler, sizi en fazla heyecanlandıranlar kimler oldu? 2004 yılında ölen bir dünya devi var: John Coltrane’le birlikte çalmış bir davulcu olan Elvin Jones. Daha önce basçısı Steve Kirby ile çalışmıştık, onların piyanisti gelmeyince beni aradılar ve Elvin Jones’un grubu The Jazz Machine ile iki tane konserde birlikte çaldık. Efsanenin efsanesi bir adamdı… Ben pek çok yabancı caz müzisyeniyle çalıştım. Şimdiki grubumdan da son derece memnunum çünkü aynı şeyleri hissediyoruz. Grup oluşturmak çok zor bir şey. Grubu oluşturduktan sonra yürütmek de çok zor bir şey ama bunları başardıktan sonra da işin zevkini almak, keyfini çıkarmak da çok büyük bir mutluluk. Ne zamandır aynı grupla birlikte çalışıyorsunuz? 2006’dan beri. Birlikte üç tane albüm yaptık. En son albümü London Philharmonia Orchestra’yla Therapy isimli albümü yaptık. Geçtiğimiz yaz yurtdışı konserlerimiz vardı. Onlar benden 20 yaş kadar küçükler ama hepsi son derece disiplinli; aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri yaşadığımız müzisyenler. Deneyimlerinizi aktardığınız, arkasında durduğunuz genç yetenekler var mı diye soracaktım ama en başta grubunuz var sanırım… Ben onların arkasında duruyorum çünkü hepsi yaptıkları işe son derece saygı duyuyorlar. Çaldıkları her notanın arkasında duruyorlar, inanarak çalıyorlar. Müzik öyle bir şeydir ki palavradan çalmayla, “haydi bugünü geçiştirelim”le olmaz. Sonradan yargılanırsınız. Yaptığınız bir kayıttan mutlu olmazsanız o kaydı çıkarmayacaksınız. Arzu Where do you find inspiration for your compositions? My family, my daughter, my relationship with my wife, nature and natural events, my dogs, animals in general, the socioeconomic situation in Turkey. All of these have a great influence on me. As your personal style developed over the years, what stages did it go through? Since I’m a conservatory graduate, I never quite let go of the acoustic style. The decades that have the most influence on me are the ‘40s and the ‘50s, and my guru is Bill Evans. I love the music of that time, but I have never tried to imitate it. My style is the result of combining the American jazz harmony system and jazz rhythms with my classical foundation, to which I add my own interpretations. You have worked with many successful musicians. Do any of them stand out in any particular way? Elvin Jones, a giant of jazz who played with John Coltrane – he passed away in 2004. I’d also worked with his bassist Steve Kirby before. Elvin Jones once called me when their pianist couldn’t come and I played two concerts with their band, The Jazz Machine. The man was truly a legend... I’ve worked with many foreign jazz musicians over the years and I’m very happy with my current band because it feels great. Forming a band is tough, and so is keeping it going, but once you’ve accomplished that you get to take pleasure in what you do and have fun. How long have you been playing with this band? Since 2006. We recorded three albums together. The latest, called “Therapy,” we did with the London Philharmonic Orchestra. We also played abroad last summer. They are 20 years younger than me but are very disciplined, and we all tend to think and act alike. I was about to ask whether there were any young musicians that you mentored and supported, but I guess your band comes first? I absolutely support them because they have a lot of respect for what they do. They really mean every note they play. Music’s one of those things that you can’t lie your way through or think “let’s just pass the day.” You will be judged if you do. If you are unhappy with an album you recorded, you are not going to release it. You won’t participate in any project if you don’t want to. This is what we believe, our life philosophy, etmediğiniz hiçbir projede çalmayacaksınız. Bizim böyle inançlarımız, böyle hayat felsefelerimiz var. Onun için de çok mutluyuz. Ben onların her zaman arkasındayım, onlar da benim arkamda. Bu bir takım oyunu. and we are happy because of it. I’ve got their back, and they’ve got my back; it’s a team sport. Girdiğiniz bir işte bir rahatsızlık duydunuz, samimiyetsizlik hissettiniz diyelim. O zaman ne yapıyorsunuz? I have never compromised in my entire life, so if anything like that happened, I would step aside right away. You have to play by the rules. Besides, I’m very sensitive to this sort of thing and I immediately sense insincerity, in part thanks to my extensive experience. Such musicians tend to stay away from us, and we from them. We’re all friends among us but you are not obliged to share the stage with every one of your friends. You have to really see eye to eye if you’re going to make music together. Ben hayatımda kimseye taviz vermedim. Öyle bir şey olmaz, anında iş biter. Oyunu kurallarına göre oynamak zorundasınız. Ben zaten öyle bir işe girmem. Samimiyetsizliğini hissederim. O konuda biraz hayat tecrübem var. Müzik tecrübem de oluşuyor. O tarz müzikler, o tarz insanlar zaten ne bizim yanımıza gelirler ne de biz onların yanına gideriz. Hepsiyle arkadaşızdır ama illa her arkadaş olduğunuzla aynı sahneyi paylaşacaksınız diye bir şart da yok. İnsanlarla beraber sahne almanız için hayat görüşünün mayasının çok iyi tutması lazım. Caz dışında ilginizi çeken müzik türleri neler? Klasik müzik dinliyorum. R&B ve Chill Out müzikleri seviyorum. Akustik yapılan nitelikli her müziği dinlerim. R&B akustik mi diyeceksiniz, değil ama onun da groovy olması hoşuma gidiyor. Ama tabii yaşantımın %80-90’ı caz, klasik müzik… Ötekiler de girdiğim ortamlarda yabani olmamak için dinlediğim müzikler desek daha iyi. Sizce cazı diğer müzik türlerinden farklı kılan nedir? Doğaçlama. Klasik müzikte çalarsınız parça biter. Cazda tekrar başa dönersiniz; formu bozmadan, armoni sistemini bozmadan herkes kendini çalar. Siz başka şey hisseder çalarsınız, ben başka şey çalarım, başkası bir başka şey çalar… Özelliği o işte. Doğaçlama. Cazda kısıtsız özgürlük vardır. Let’s say you got into something but suddenly it doesn’t feel right, doesn’t feel sincere. What do you do then? Are there any other genres of music you like besides jazz? I listen to classical, and I like R&B and Chill Out. Anything that qualifies as acoustic, really. Of course, R&B doesn’t, but I like its groove. But 80-90 percent of my experience is still jazz and classical. I’d say I listen to other stuff in order not to feel like an outsider in places I go. In your opinion, what makes jazz different from other genres? Improvisation. With classical music, you play a piece and then it’s over. In jazz, you can start over; everyone can play whatever he feels like playing without ruining the form and the harmony. That’s the beauty of it. Improvisation. There is unrestrained freedom in jazz. What is the level of interest in jazz in Turkey? You reap what you sow. There’s been a real explosion going on since the ‘90s. There is the IKSV Festival and the International Istanbul Jazz Festival, the Akbank Jazz Festival, 29 Türkiye’de caza olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? 30 Ne ekiyorsanız onu biçiyorsunuz. Türkiye’de 1990’lardan beri bayağı patlama var. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Uluslararası İstanbul Caz Festivali var. Akbank Caz Festivali var. Cemal Reşit Rey ve İş Sanat’ta konserler var. Ufak tefek yerlerde konserler oluyor. Halk konserleri de oluyor. Televizyon ve dergilerde röportajlar yapılıyor. Belki bu dergiden etkilenip birkaç kişi albüm alıp dinleyebilir. Caz, nitelikli yapıldığı takdirde çok ilgi görüyor. Ciddi prodüksiyonlar yapılması lazım, cazı iyi paketleyip iyi sunmak lazım. Canlı performansla stüdyo kaydını kıyaslayabilir misiniz? Stüdyoya belli bir bir amaç için giriliyor ve çalınıyor; fazla macera yapamazsınız. Daha doğrusu ben yapmıyorum, öyle söyleyeyim. Sahnedeyse konser başka, kulüp başka. Ben konser çalmayı çok seviyorum. Kulüplerde çalmıyorum; önümde birilerinin yemek yiyip içki içtiği performansları yapmıyorum. Sadece konserler ve konser salonları, kültürsanat merkezlerinde çalıyorum. Bunlarda bir macera, sonsuzluk var… İstediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz. Ama kayıtlarda belli bir süreyle kısıtlısınız; çok da uzun çalamazsınız, çok abartamazsınız. İkisinin de ayrı disiplini var; ikisinin de kurallarına uyduğunuz zaman mutlu olursunuz. İzleyicisiz çalıyor olduğunuzdan stüdyo kaydının da farklı bir özgürlüğü olabilir diye düşünmüştüm. Stüdyoda biraz gerginlik oluyor. En ufak bir hatada bile kaydı durdurup baştan almanız gerekir. Stüdyo zor iştir. Çünkü notayı konserde çaldığınızda ses gökyüzüne gidip biter. Stüdyoda ise belgeliyorsunuz. Sizin içinize sinmeyen bir işse, doğru dürüst bir şey ortaya koymazsanız yargılanırsınız. Yargılanmamak için o kaydı iptal edeceksiniz, basmayacaksınız. Yahut da içinize sinene kadar çalışacaksınız, iyi kayıt yapacaksınız. Son zamanlarda sizi çok derinden etkileyen bir konser ya da bir albüm oldu mu? Geçenlerde izlediğim Kenny Barron ve Mulgrew Miller konseri beni çok etkiledi. İkisi de zaten çok sevdiğim piyanistlerdir. Bu sene İstanbul Caz Festivali’nde güzel konserler oldu. 2010 yılında Tony Bennett geldi, onun konseri çok güzeldi. Nitelikli konserler oluyor. Bunları dinlemek ve kendimizi geliştirmek, hayal kurmak lazım… Hayal kurmak ve kurdurmak anladığım kadarıyla hayatınızdaki kilit kavramlardan. Sizin için ne ifade ettiğini açıklayabilir misiniz? Çok önemli. Ben Bill Evans dinleyerek hayaller kurdum. Caz dinleyerek hayaller kuruyorum. Onlar, yapmak istediğim projelerin hayallerini açmak için birer anahtar. Ben de kendi müziklerimle insanlara hayaller kurdurup o zinciri devam ettirmek istiyorum. Anlatabileceğim iyi bir hikayem varsa, benim müziğim de insanları etkileyip onların zihinlerinin en ücra köşelerinde birtakım şeyleri harekete geçirir ve mutluluk hayalleri kurmalarını sağlar. concerts at Cemal Reşit Rey and İş Sanat and much smaller venues. There is TV and press coverage. People watch or read something and they may well go out and buy an album. Jazz is seeing a massive interest right now, and it needs to be professionally produced, nicely packaged and presented to the public. How does a live performance compare with a studio session? You walk into a studio with a set plan and you have to stick to it; there is not much time for adventure. At least not for me. A concert on a stage is different; playing in a club is different still. I personally prefer concerts in music halls and cultural centers to clubs, since I’m not really into playing in front of people who are eating and drinking. And in a concert, there is definitely a lack of limits and time for adventure. You can do whatever you want to. In a studio, there is a time limit, and you can’t outstay your welcome by much. They are two different things that require different sorts of discipline, and doing both can make you happy if you stick to the rules. I thought there might be a different sort of freedom to playing without an audience in a studio. There’s always tension in a studio. At the smallest mistake, you have to stop the entire thing and take it from the start. It’s difficult. At a concert, what you play simply vanishes into thin air. In a studio, it’s all getting documented. If you don’t give it your all, you can’t produce a quality record and you get criticized. To avoid criticism, you choose not to release your work. But if you do your best, the result is usually good. Music’s one of those things that you can’t lie your way through or think “let’s just pass the day.” Has there recently been an album or a concert that really touched you? The Kenny Barron and Mulgrew Miller concerts I recently went to; I love both of these pianists. This year’s jazz festival had some good ones. The Tony Bennett concert in 2010 was great. There is always something good going on. We just need to listen and dream... As I see it, dreaming and inspiring dreams is one of the key concepts in your life. What does it mean to you? Müzik dışında ilgi alanlarınız neler? Yine müzikle ilgili şeyler… Zaten pek dışarılarda gezen tozan bir insan değilim. Güneyi severim ben. Sakinlik, sükûnet… Aydınlık çok sevmem, pastel renkler severim. Müzik dinlemeyi severim. Tek başıma kalmaktan son derece hoşlanırım. Haftada birkaç gün konserler, arkadaşlarla beraber olmakla geçiyor. Öteki günlerde devamlı kendi başıma düşünürüm. Ailenizin müzik seçimlerine müdahale ediyor musunuz? Hayır. Müzik demokrasidir. İsteyen istediğini seçebilir. Ama zaten yaşadığımız evde niteliksiz bir müzik duymadıkları için herkes alıştı. Dışarıdan eve girdiğimde güzel bir müzik sesi duyabiliyorum. Baba olmak sanatınızı nasıl etkiledi? İlk aylarda kızım Nisan’ı kucağıma alamadım. Sonra arkadaşlık ettik. İki yaşına girdiği doğum gününde stüdyoya girdim; ona Existence diye bir albüm yaptım. Bir varlığa sahip olmak, onu büyütmek, onun büyümesini görmek, başarılı olmasını hayal etmek, gelişmesine faydalı olmak çok güzel. Şu an üzerinde çalıştığınız yeni projeler var mı? Bir tane Quintet projem var. Mayıs-Haziran gibi Amerika’ya gidip kaydetmek istiyorum. Kasım ayında November in St Petersburg çıkıyor. 1999’da Rusya’da yapmıştım, şimdi tekrar çıkartıyorum. Başka büyük bir projem daha var. Boş durmasını pek sevmem ben, sürekli bir şeylerle uğraşmak hoşuma gidiyor. It’s very important. I would daydream as I listened to Bill Evans. I dream when I listen to jazz. These are key in dreaming about projects I want to see realized. With my own music, I want to help people dream about their own things, thus continuing the cycle. If I have a story to tell, my music can move the listener, touch the most remote corner of their soul and send them into a world of happy daydreams. What are some other things that interest you besides music? Mostly music-related things... I’m not really an outdoorsy type of person. I like the south: the quiet, the calm. I prefer pastels to brightness. I like being alone. I spend several days of the week with my friends and making music, but I enjoy having the rest of the week to myself. Do you have a say in what your family listens to? No, music is democracy; everyone listens to whatever he likes. But everyone’s gotten used to it at home, since they don’t hear music that doesn’t have any quality to it. When I come home from outside, I can hear good music. How did fatherhood influence your music? For the first couple of months, I couldn’t even hold my daughter Nisan in my arms. But then we made friends, and when she turned two, I recorded the album “Existence” in her honor. To have her in my life and see her grow up, dream of her being successful and help her develop is a beautiful thing. Any new projects you’re working on at the moment? I have a Quintet project. I’m planning to go to America in May-June and record it there. “November in St Petersburg,” an album I did in Russia back in 1999, is coming out in November. There’s also another big project in the works. I don’t like not having much to do; I enjoy being constantly busy. 31 DQ 32 YEMEK-FOOD Yaza hafif başlayın Sağlıklı beslenme merakı bir kenara, yaza formda girme telaşı hepimizin ilgi alanı. Diyet menülerin yağsız, tuzsuz salatalarıyla yetinemeyenlere birbirinden leziz salata alternatifleri sunan mekanlar var. Kendi salatanızı kendiniz yapmak isterseniz reçeteleri de hazır… A light start to the summer Beyond the trend of healthy nutrition, entering the summer in shape is something we’re all interested in. For those who aren’t satisfied with the oil- and salt-free salads found on diet menus, there are restaurants offering delicious salad alternatives. If you want to make your own salad, we’ve got recipes for that, too... YAZI-BY ELİF YİRMİBEŞOĞLU 33 Avokadolu Somon Füme Smoked Salmon with Avocado Malzemeler 100 gr. somon füme, 2 çorba kaşığı avokado püresi, 8 adet ince dilimlenmiş salatalık,1 dilim limon, 1 dal dereotu, 4 adet haşlanmış çimçim karides, ince kıyılmış dereotu, tuz, karabiber, 1 dilim köy ekmeği Ingredients 100 gr. smoked salmon, 2 tablespoons avocado, puree, 8 thinly sliced cucumbers, 1 lemon wedge, 1 sprig dill, 4 boiled penaeid shrimp, finely chopped dill, salt, black pepper, 1 slice rustic bread Hazırlanışı Somon fümeyi küçük parçalar halinde doğrayın ve avokado püresi ile birlikte bir karıştırma kabında iyice karıştırın. İçine ince kıyılmış dereotu ilave edin. Tuz ve karabiberi de ekledikten sonra tekrar karıştırın. İnce daireler şeklinde kestiğiniz salatalıkları servis tabağına çiçek yaprakları gibi dizerek bir daire yapın. Yuvarlak bir kalıp yardımı ile kestiğiniz köy ekmeğinin ortasını alın ve dairenin ortasına yerleştirin. Ekmeğin üzerine yine yuvarlak kalıp yardımı ile hazırladığınız karışımı yerleştirin. En üstüne de çim çim karidesleri ve dereotunu koyun. Serin, sağlıklı ve leziz salatanız limon dilimleri ile servis edilmeye hazır... Preparation Dice the smoked salmon into small pieces and mix thoroughly with the avocado puree in a mixing bowl. Add the chopped dill, salt and pepper, then mix. Arrange the cucumber, sliced in small rounds, onto the serving platter in a round shape. With a round mould, remove the inside of the rustic bread and place it in the middle of the circle. Use the same round mould to extract the salmon and avocado mixture on top of the bread. Place the penaeid shrimp and dill on top. Your refreshing, healthy salad is ready to be served with lemon wedges. 34 Fırında Keçi Peynirli Salata Oven Roasted Goat Cheese Salad Malzemeler 50 gr. patlıcan, 50 gr. kabak, 50 gr. havuç, 50 gr. keçi peyniri, 1 dilim foccacia ekmeği, 5 gr. toz antep fıstığı, 40 gr. roka, 80 gr. marul (göbek), 30 gr. limonlu vinegret sos, 15 gr. pesto sos Ingredients 50 gr. eggplant, 50 gr. zucchini, 50gr. carrots, 50 gr. goat cheese, 1 slice foccacia bread, 5 gr. powdered Antep pistachios, 40 gr. arugula, 80 gr. iceberg lettuce, 30 gr. lemon vinaigrette dressing, 15 gr. pesto sauce Hazırlanışı Kabak, havuç ve patlıcanları ince uzun kesin ve orta derecede ızgara edin. Yuvarlak-6mm foccacia ekmeğini zeytinyağı sürerek fırına verin ve kıtır hale getirin. Kıtır ekmeğin üzerine keçi peyniri, onun üzerine de toz antep fıstığı ekleyin ve peynir yumuşayıncaya kadar fırında bırakın. Roka ve marulu limonlu vinegret sosla karıştırın ve servis tabağına alın. Izgara sebzeleri yeşilliğin üzerine serpin. Önceden fırına verdiğiniz keçi peynirini yeşilliğin üzerine koyun ve birkaç damla pesto sos ekleyerek servis edin. Preparation Thinly slice the zucchini, carrots and eggplants and grill on medium heat. Brush olive oil on the round-6mm foccacia bread and place it in the oven until it’s crispy. Add goat cheese, topped with powdered Antep pistachios, onto the bread and leave in the oven until the cheese is melted. Mix the arugula and lettuce with the lemon vinaigrette dressing and move to the service platter. Sprinkle the grilled vegetables on top of the greens. Then place the melted goat cheese on top of the greens, sprinkle with several drops of pesto sauce and serve. 35 Avokado ve Enginar Salata Avocado and Artichoke Salad Malzemeler 1/2 enginar, 1/2 avokado, 1/2 yeşil elma, dilimlenmiş parmesan, karışık Akdeniz yeşillikleri, zeytinyağı, limon sos Ingredients 1/2 artichoke, 1/2 avocado, 1/2 green apple, sliced parmesan, mixed Mediterranean greens, olive oil-lemon dressing Hazırlanışı Enginarları ikiye bölün ve ince ince doğrayın. Elmaları küp küp, avokadoları 6 dilim olacak şekilde dilimleyin. Enginar, yeşil elma ve karışık Akdeniz yeşilliklerini; zeytinyağı-limon sos ile karıştırarak tabağa koyun. Avokado ve dilimlenmiş parmesanı da bu karışımın üzerine koyarak servis edin. Preparation Divide the artichokes in half and thinly slice them. Dice the apple and cut the avocado into 6 slices. Toss the artichokes, green apple and mixed Mediterranean greens with the olive-oil lemon dressing and place them on the plate. Top with the avocado and sliced parmesan and serve. 36 Armut Salata Pear Salad Malzemeler 2 yarım dilim şaraplı armut, 1 dilim keçi peyniri, 6 adet karamelize ceviz, 6 adet kruton, 150 gr. karışık yeşillik, 4 yemek kaşığı balzamik sos Ingredients 2 half slices of wine-soaked pears, 1 slice goat cheese, 6 caramelized walnuts, 6 croutons, 150 gr. mixed greens, 4 tablespoons balsamic dressing Hazırlanışı 4 adet ortası alınmış ve ikiye bölünmüş Deveci armudunu 1 lt. kırmızı şarap içinde, kısık ateşte 40 dakika pişirin. Yeşillik, karamelize ceviz ve balzamik sosu karıştırın ve tabağa alın. Fan şeklinde kestiğiniz armudu yeşilliklerin üzerine yerleştirin. Üzerine keçi peyniri ve kruton ekleyerek servis edin. Balzamik sos: 2 kaşık hardal, 1 kaşık bal, 4 kaşık balzamik sirke, 6 kaşık sızma zeytinyağı karıştırılarak elde edilir. Preparation Cook 4 Deveci pears, cut in half with their middle extracted, in 1 lt. of red wine on low heat for 40 minutes. Toss the greens, caramelized walnuts and balsamic dressing and remove to a plate. Place the pear slices in the shape of a fan on top of the greens. Add goat cheese and croutons and serve. Balsamic dressing: 2 tablespoons mustard, 1 tablespoon honey, 4 tablespoons balsamic vinegar and 6 table spoons virgin olive oil. Dr. Ender Saraç’tan yaza damgasını vuracak 30.5 gr. protein, 7 gr. yağ, 6.7 gr. karbonhidrat içeren 215 kkal değerinde afrodizyak salata tarifi aldık Malzemeler 100 gr. mascolin (hardal otu, radika…), 25 gr. kalamar, 25 gr. ahtapot, 50 gr. beyaz balık eti, 25 gr. çim çim karides, maydanoz, dereotu, yeşil zeytin, 1 tatlı kaşığı kabak çekirdeği, limon suyu, 1 tatlı kaşığı sızma zeytinyağı, 2-3 cherry domates, 1 tatlı kaşığı dijon hardalı, tuz Hazırlanışı Kalamar, ahtapot ve balık etini kücük küçük kesin. Maydanoz, dereotu, marul ve masculinleri elinizle bölerek küçük parçalara ayırın. Bu karışıma kalamar, ahtapot karides ve balık etlerini ekleyin ve elinizle nazikçe karıştırın. Karışımın üzerine ince kıyılmış yeşil zeytin, cherry domates ve kabak çekirdeklerini serpin. Salata karışımının üzerine başka bir kenarda çırptıgınız zeytinyağı, limon, Dijon hardalı ve tuz sosunu dökün ve servis edin. We asked Dr. Ender Saraç for a 215-calorie aphrodisiac salad recipe that’s got 30.5 g protein, 7 g fat and 6.7 g carbohydrates. Ingredients 100 gr. mesculin greens, 25 gr. calamari, 25 gr. octopus, 50 gr. white fish meat, 25 gr. penaeid shrimp, parsley, dill, green olives, 1 tablespoon pumpkin seeds, lemon juice, 1 tablespoon virgin olive oil, 2-3 cherry tomatoes, 1 tablespoon Dijon mustard, salt Preparation Dice the calamari, octopus and fish meat into small pieces. Divide the parsley, dill and mesculin greens into small pieces by hand. Add the calamari, octopus and fish meat to the mixture and toss gently by hand. Add the thinly sliced green olives, cherry tomatoes and pumpkin seeds on top. Whisk the olive oil, lemon juice, Dijon mustard and salt in a separate container and pour over the salad then serve. 37 DQ Q 38 KENT-CITY Kara Elmas Diyarı The Land Of The Black Diamond Dağı, taşı, ormanı, tarihi, doğası ve yemekleriyle Zonguldak gerçek bir cevher. Karadeniz’in bu şirin kentini keşfetmek için acele edin. Zonguldak is a true gem with its mountains, stones, forest, history, nature and cuisine. Hurry up and discover this lovely city by the Black Sea. YAZI-BY NEVRA NERGİZ onguldak, zengin taş ocağı madenlerinin haklı ünü nedeniyle turistik açıdan kendini pek ispat edememiş bir şehir. Oysa görenlerin mutlaka ikinci kez ziyaret etmek için bahane aradıkları güzel, serin iklimli bir Karadeniz kıyı kenti. Cumhuriyetle yaşıt olan şehir bu dönemlerde sanayi alanında ülkenin lokomotifi olmuş. Limanı sayesinde de deniz ticaretinde önemli bir yer edinen Zonguldak şimdilerde halkın tek gelirinin taş kömürü olması nedeniyle çok fazla göç vermekte. Belki yerli halk bu durumdan biraz şikayetçi ama doğal güzellikleri, tarihi ve turistik yerleri, özellikle de leziz mutfağı Zonguldak’ı keşfedilmesi gereken bir kent haline getiriyor. Şehrin 6 ilçesi var: Karaelmas Üniversitesi’nin bulunduğu Merkez, Çaycuma, içinden geçen akarsuya da adını veren Devrek, yeşillik mesire yerleri ve av turizmiyle ünlü Gökçebey ve Ereğli. Z Bir Zamanlar Zonguldak M.Ö. 3200’lü yıllara dayanan bir tarihi geçmişi var kentin. Bölgeye ilk yerleşenler Hititler. Her Anadolu kentinin tarihinde olduğu gibi zaman içinde pek çok imparatorluğun yerleşim yeri oluyor burası da. 4. Haçlı Seferleri esnasında Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküş sürecine girmesinin hemen ardından Zonguldak’ın kıyı şeridi Cenevizliler tarafından ele geçiriliyor. İç bölgelerde hakimiyetini güçlendiren Candaroğulları, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bölge alınmak isteyince, Cenevizlilerle bir anlaşma yapılıyor ve bölge Osmanlı İmparatorluğu’na veriliyor. 1920’de sancakların kaldırılması ile de Türkiye’nin ilk ili oluyor. Kentin bugün halen kurulu olan alanı o dönem sazlık ve bataklıktan oluşuyor. “Zongalık” denilen bu yapı nedeniyle kent ismini de almış oluyor. Zaman içinde Zonguldak olarak değiştiriliyor. Neler Yapalım? Zonguldak bir Karadeniz kenti olmanın tüm avantajlarını kullanıyor. Yeşil renk burada da her tondan huzur vadediyor. Ormanlık alanlar, mesire yerleri, şelaleler, piknik alanları çok çeşitli. Kıyı şeridi olduğundan plajları da var, elbette. Ancak Zonguldak’ta esas mağaralar keşfedilmeyi bekliyor. Yunan Mitolojisine konu olan Cehennemağzı Mağaraları, Uzunluğu 6,5 km olan Kızılelma Mağarası ve Çatalağzı’ndan 3 km. uzaklıktaki Cumayanı Mağarası görülmeye değer. Özellikle de mağaraların içindeki cadı kazanları! Ağaç oymacılığı ile ilgilenenler ya da yeni bir Anadolu sanatını keşfe çıkmak isteyenler Devrek’e uğramalı. Burada yıllardır, kuşaktan kuşağa ve nesilden nesile baston yapılıyor. Yörede ağaç işçiliği önceleri çıkrık ve iğ yapımı ile başlamış. Devrek bastonunun gövdesi kızılcık, sapı ise ceviz ağacından yapılıyor. Biçimi bir ağaca helezon gibi dolanmış, başları sap kısmına doğru onguldak is a city that hasn’t been able to make a name for itself touristically due to the rightful fame of its rich stone quarries. Yet it is also a beautiful, coastal town along the Black Sea with a cool climate that people who’ve seen once definitely search for an excuse to revisit. The city, which served as the locomotive for the nation’s industrial development in its early years, is the same age as the Republic. Zonguldak also gained prominence in the area of naval commerce thanks to its harbor. These days, the city sees many people migrating elsewhere, since the only source of income for the population is through mineral coal. The locals might complain slightly about this situation, but Zonguldak’s natural beauties, historic and touristic sites and especially its delicious cuisine make it a city that must be discovered. The city has six districts: the city center; Çaycuma, where Karaelmas University is located; Devrek, which lends its name to the stream running through it; Gökçebey, which is famous for its green parks and hunting tourism, and Ereğli. Z Zonguldak Once Upon a Time The city’s history dates back to 3200 BC. The first people to settle in the area were the Hittites. Just as with every Anatolian city, Zonguldak also served as the settlement area for many empires throughout its history. Immediately after the Anatolian Seljuk Empire fell during the Fourth Crusades, Zonguldak’s coast was seized by the Genoese. When the Candaroğulları, who strengthened their sovereignty over the inland region, wanted to seize the area from the Ottoman Empire, a deal was made with the Genoese to hand over the area to the Ottoman Empire. When the guard posts were removed in 1920, Zonguldak became Turkey’s first province. The part of the city that gave Zonguldak its name used to be a marshland called “Zongalık,” which later became “Zonguldak.” What’s there to do? Zonguldak uses all of the advantages of being a Black Sea city. All tones of green provide a peaceful atmosphere, with various forest areas, parks, waterfalls and picnic spaces. And since it’s a coastal region, there are beaches, of course. Yet Zonguldak’s caves are what need to be discovered. The Cehennemağzı Caves, which were featured in Greek mythology, are worth a look, as are the Kızılelma Cave that stretches 6.5 km long and the Cumayanı Cave, located 3 km away from Çatalağzı. Don’t forget the witches’ cauldrons located inside the caves! Those interested in tree carving or who want to discover a brand new Anatolian art should stop by 39 olan iki yılana benziyor. Sapı ise klasik yarım yuvarlak şeklinde. Kullanmayacak bile olsanız hatıra olarak ustalarından elinden bir tane edinmelisiniz. Tarih meraklılarını doyuracak kültürel zenginliğe de sahip bu kent. Müze olarak kullanılan Halil Paşa Konağı Ereğli ve çevresinde toplanan Roma ve Bizans dönemlerini yansıtan figürlü mermer sütun başlıkları, cam kaplar ve takılar, çeşitli madeni eserler ve pişmiş topraktan yapılmış kaplar, kandiller, dokuma ağırlıkları ve figürinlerden oluşan pek çok arkeolojik esere ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Lidya, Grek, Roma, Bizans, Abbasi, Emevi, Sasani, Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri koleksiyonlarından oluşan eserler de burada teşhir ediliyor. 40 Zonguldak Mutfağı Zonguldak ormanlarında yetişen kestane yöre mutfağının olmazsa olmazı. Kuzu Kestanesi denilen bu kestane türü Zonguldaklıların sofralarında neredeyse her yemeğin içinde kullanılıyor. Mevsiminde toplanan kestane suda haşlanarak “tuzlama”, bütün olarak fırında kavrularak “kavşak”, çizilerek ateşte pişirilmesiyle de “kömme” ismiyle tüketiliyor. Ayrıca Zonguldak mutfağında mısır ve buğday unu sıklıkla kullanılıyor. Su böreği, kabaklı börek, bazlama, gözleme, uğmaç çorbası ve kömeç ekmeği yöresel lezzetler arasında sayılabilir. Ereğli’nin meşhur pideleri ve Çaycuma yoğurdu da tatmaya değer... Devrek. Here, people have been making walking sticks for generation after generation. Tree workmanship in the area began with spinning wheels and spindles. The stems of Devrek walking sticks are made out of cranberry trees, while the handles are made out of walnut trees. They resemble two snakes whose heads extend towards the handle, spiraling around a tree. The handle, on the other hand, is a classic, half-round shape. Even if you don’t intend to use it, you should buy one as a souvenir from the masters. The city also has enough cultural riches to satisfy history buffs. Converted into a museum, Halil Paşa Konağı is home to many marble column heads from Ereğli and the surrounding region that reflect the Roman and Byzantine period in addition to archeological works like glass wares and jewelry, various coin works and pots made out of clay, oil lamps, loom weights and figurines. Coins from the Lydian, Greek, Roman, Byzantine, Abbasi, Emevi, Sasani, Artuklu, Seljuk and Ottoman collections are also on display here. Zonguldak Cuisine The chestnut, which grows in Zonguldak’s forests, is an essential part of the local cuisine. Called “kuzu kestanesi,” this kind of chestnut is used in almost every meal in Zonguldak cuisine. Collected in season, the chestnuts boiled in water are called “tuzlama,” while those roasted in the oven are called “kavşak” and still others scratched and roasted over open fire are called “kömme.” Zonguldak cuisine also features corn and wheat flour prominently. Flaky water pastry, zucchini pastry, bazlama, gözleme, uğmaç soup and kömeç bread are some of the local foods you’ll find here. Ereğli’s famous pide and Çaycuma’s yogurt are also worth a try... 41 Nerede Kal›n›r? Dedeman Zonguldak İncivez Mahallesi, Milli Egemenlik Caddesi 130, 67000 Zonguldak Tel: (372) 291 00 00 Karadeniz kıyısında yer alan Dedeman Zonguldak’ta 204 odanın 133’ü deniz manzarasına sahipken, apart odaların 7 tanesi balkonlu, 8 tanesi ise deniz manzaralıdır. Süit ve Apart Süitlerde jakuzinin bulunduğu otelin Kral Dairesinde ise Türk hamamı ve buhar banyosu yer almaktadır. Sigara içilen odaların yanı sıra 81 adet içilmeyen oda bulunmaktadır. Engelli misafirlerin ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş banyosu ve ışıklandırma sistemi ile 2 Engelli odası mevcuttur. Otelimize evcil hayvanlar kabul edilmekte olup otel yönetimi önceden bilgilendirilmelidir. Esenboğa Havaalanı’na 270 km, otogara 500 m. mesafede olan Dedeman Zonguldak; şehir merkezine 1 km uzaklıkta, Demirpark AVM yanında yer alıyor. Dedeman Zonguldak; avantajlı konumu, muhteşem deniz manzarası ve sunmuş olduğu geleneksel Dedeman misafirperverliği ile Karadeniz’in bu sevimli şehrindeki eviniz olacak. Where to stay... Dedeman Zonguldak İncivez Mahallesi, Milli Egemenlik Caddesi 130, 67000 Zonguldak Tel: (372) 291 00 00 Dedeman Zonguldak, located on the Black Sea coast, hosts 204 rooms; 133 with a sea-view, 7 apart rooms with a balcony and 8 apart rooms with a sea-view. The suites and apart suites, contain a jacuzzi, and the Presidential Suite includes a Turkish hamam and a steam room. The hotel offers 81 non-smoking rooms as well as smoking rooms for guests to choose from. There are 2 Handicapped rooms in the hotel, fully equipped, including shower seats and handrails. Low step to the bathroom and shower and easy access to operate both the shower and the lights in the rooms. The Zonguldak Hotel is also pet friendly however prior arrangements have to be made with the hotel management. 270 km from Esenboğa Airport, 500 m. from the intercity coach terminal, 1 km. from city center, next to Demirpark Shopping Center. With its advantegous location, breath-taking sea views and traditional Dedeman hospitality, Dedeman Zonguldak will be your home in this charming Black Sea town. DQ 42 RÖPORTAJ-INTERVIEW Medeniyetlerin Beşiğinde Bir Otel: A Hotel in the Cradle of Civilizations Dedeman Gaziantep Bu sayımızda tarihi dokusuna ve kültürüne ek olarak ekonomik gücüyle de dikkat çeken Gaziantep’in yıldızı Dedeman Gaziantep’in Genel Müdürü Fatih İşkin ile sohbet ettik. In this issue, we talked with Fatih İşkin General Manager of Dedeman Gaziantep, a star in the economically powerful Gaziantep in addition to its historic fabric and culture. RÖPORTAJ-INTERVI E W D U Y G U U Z K O R O N E L Öncelikle şehrin en eski yerleşim alanlarından biri olması ve tarihinin de zenginliği misafirleriniz açısından ilgi çekiyordur. Dedeman Gaziantep’in bu alandaki artı yönlerinden biraz bahseder misiniz? Gaziantep Anadolu’nun ilk yerleşim alanlarından birisidir. Pek çok tarihi uygarlığa da ev sahipliği yapmıştır. Hitit, Asur, Pers, Büyük İskender, Roma, Bizans, Osmanlı dönemleri gibi pek çok tarihi dönemi yaşayan Gaziantep şu an Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise 6. büyük şehridir. Nüfusu, ekonomik potansiyeli ve Büyükşehir statüsü ile bir metropol görünümündedir. Yaşamış olduğu tarihi dönemlere ait eserleri günümüze kadar taşımıştır. İlk uygarlıkların doğduğu Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunuşu, güneyden ve Akdeniz’den doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu, Tarihi İpek Yolu’nun buradan geçmesi uygarlık tarihine ve bugüne yön vermiş olup, ayrıca her dönemde kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur. Bu nitelikleriyle zenginleşmiş şehrimize Dedeman Gaziantep Hotel and Convention Center olarak yüksek standartlarda odalar, toplantı salonları ve fuar alanı ile birçok hizmeti bir arada sunmaktayız. Şehrin gelişmişliğinin artan ihtiyaçlarına Dedeman kalitesi ile cevap verebiliyor olmanın hazzını yaşıyoruz. Deneyimli ve profesyonel iş gücümüz ile yüksek kaliteli salon ve oda kapasitelerimiz ile şehrimizin otelcilik anlamında önemli ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Gaziantep’in 12 km. kuzeybatısında Dülük Köyü’nde bulunan eski kente yakın olan otelimiz mimarisi ile de dikkat çekmektedir. Bulunduğumuz alanda yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkolitik ve bakır dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması, yörenin Anadolu’nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu göstermektedir. Gaziantep Büyükşehir statüsünde metropol bir kent olup üç tanesi merkezde olmak üzere toplam 9 ilçesi bulunmaktadır. Otelimiz Şehit Kamil ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Bu denli önemli tarihi ve coğrafi değerlere sahip, zengin bir mutfak kültürünü barındıran şehrimizde Dedeman standartları ile otelcilik anlayışına çağdaş bir yorum getirmiş bulunuyoruz. Gaziantep’in en büyük kapalı yüzme havuzu ve uzakdoğu masaj tekniğini misafirlerimizle buluşturduğumuz Life Style SPA Merkezimiz de Dedeman olarak Gazianteplilere ve burayı ziyaret eden misafirlerimize sunduğumuz bir diğer konfordur. Sadece tarihiyle değil iş alanındaki atılımlarıyla da şehir adından sıkça söz ettiriyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Otelinize ne gibi katkıları oluyor? Coğrafi yönden GAP’ın giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile GAP’ın merkezi olan Gaziantep, ekonomik yönden For starters, the fact that the city is one of the oldest areas of settlement and its rich history must be attractive to your guests. Can you tell us briefly about Dedeman Gaziantep’s positives? Gaziantep is one of the first settlement areas in Anatolia. It’s also been home to many historical civilizations. Gaziantep’s experienced many historical eras such as the Hittites, Assurs, Persians, Alexander the Great, Romans, Byzantines and Ottomans. Currently, it is the largest city in the Southeastern Anatolian Region and Turkey’s sixth largest city. Its population, economic potential and status as a large city give it the appearance of a metropolis. It’s brought works dating back to the historical eras it’s experienced to our present day. The fact that it is located between Mesopotamia and the Mediterranean, where the first civilizations were born, and that it’s at the crossroads of paths traveling East, North and West, plus its proximity to the Mediterranean from the South, have influenced the history of civilizations and the present day. Gaziantep’s remained a center of culture and commerce through the ages. Gaziantep is enriched with these qualities, and as Dedeman Gaziantep Hotel and Convention Center, we offer the city many services at once through our high-standard rooms, meeting rooms and convention spaces. We’re happy to be able to answer the city’s growing needs with the Dedeman quality. We answer the city’s important hotel management needs with our experienced and professional workforce and our high-quality halls and room capacity. Situated close to the old city in Dülük Village, 12 km. northwest of Gaziantep, our hotel is also renowned for its architecture. The fact that stones and other artifacts from the Chalcolithic and copper eras were unearthed in archeological excavations in our area 43 44 çevresindeki birçok ili etkisi altında tutmaktadır. ¼’ü tarıma elverişli ovalardan oluşan ve bir bölümü Fırat nehrinin sularıyla sulanan Gaziantep; antepfıstığı, zeytin, pamuk, üzüm, kırmızı biber keten gibi ekonomik değeri yüksek sanayi bitkileri ile mercimek, buğday ve arpa gibi hububat ürünleriyle zengin bir tarım yöresidir. Ayrıca; Gaziantep Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin tüm ürünlerinin işlendiği, iç ve dış pazara sunulduğu bir sanayi ve ticaret merkezidir. 4 ayrı organize sanayi bölgesi, birçok sanayi alanları küçük sanayi siteleri ve serbest bölgesi ile ekonomi ve sanayide çok önemli bir noktadadır. Bu sanayi işletmelerinin tüm bölgeye açılan kapısı olarak çeşitli fuar organizasyonlarının da ev sahibi konumundadır. Biz de Dedeman misafirperverliği ve hizmet anlayışı farkı ile birçok noktada Gaziantep’in otelcilik anlamında her ihtiyacını karşılamaya çalışmaktayız. proves that the region is one of the first settlement areas in Anatolia. Gaziantep is a metropolis with the status of a large city; it has a total of nine districts, three of them in the city center. Our hotel is located within the Şehit Kamil district. In addition to important historic and geographic merits, our city also has a rich culinary culture. With the Dedeman standards, we’ve given the city’s approach to hotel management a contemporary interpretation. Another amenity we offer as Dedeman to Gaziantep locals and our guests who visit our hotel is our Life Style SPA Center, which features Gaziantep’s largest indoor swimming pool and introduces our guests to the Far Eastern massage technique. Otel misafir profiliniz ağırlıklı olarak kimlerden oluşuyor? Geographically, Gaziantep is the entryway to the Southeastern Anatolian Project (GAP) as well as its center through its industrial and commercial capacity. Gaziantep has an economic influence on many surrounding provinces. A quarter of Gaziantep is suitable for agriculture, and part of the city is bathed with the waters of the Fırat River. Gaziantep is a rich agricultural area with high-value industrial plants such as pistachios, olives, cotton, grapes, Otel misafir profilimiz ağırlıkla şehrimizin sanayisinin ve ticaretinin gelişiminde etkisi olan iş adamları, çeşitli kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticileri ve öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Sanayi ve ticari çeşitli etkinliklere, fuar organizasyonlarına, bölge bayii toplantılarına, konferanslara, seminerlere ve şehrin Beyond just its history, the city is also much talked about for its advances in the business world. What do you make of this situation? How does it benefit your hotel? ileri gelen ailelerinin özel etkinliklerine ev sahipliği yapmaktayız. Geniş ve seçkin bir kitleye hitap ediyor olmanın getirdiği sorumluluk duygusuyla, Dedeman kalite standartlarını koruyarak en iyiyi sunmaya çalışıyoruz. Oteliniz baharı nasıl karşılayacak? Yapacağınız değişiklikler var mı? Varsa neler? Bu yıla birçok yenilikle beraber oldukça başarılı ve dinamik bir kadro ile girdik. Bu yenilikler ile ilgili yoğun bir katılım almaktayız. Gaziantep protokolüne ve şehrin ileri gelen iş adamlarına yeniliklerimizle ilgili bir prezantasyonumuz da oldu. Organize Sanayi Bölgesi’nde yer almamızdan dolayı sanayicilerin uğrak noktası konumundayız. Dedeman kültürünün vermiş olduğu hizmet anlayışı, çağımızın rekabet ortamında misafir memnuniyetine odaklı yeniliklerimiz ile çalışmalarımız her geçen gün artmaktadır. Şehrimizin sosyal hayatına katkıda bulunmak amacı ile farklı etkinlikler de planlamaktayız. Yaz ayları için ‘Garden Party’, hafta sonlarını Gazianteplilere daha keyifli hale getirip, neşelendirebilmek için ‘Brunch’ ve ‘Açık Hava Disco Party’ etkinlikleri ile Gaziantep’e farklı bir soluk getireceğiz. Otelcilik sektöründe en çok değer verdiğiniz 3 şey nedir? Neden? (veya olmazsa olmazlarınız neler) İlk olarak söyleyebileceğim unsur; hizmet kalitesinin temel yapı taşı olan, hizmet sunan kişilere olan inancım ve vermiş olduğum değerdir. Çünkü her hizmetin odak noktası insana dayanmaktadır. Binalar fiziksel olarak en değerli yapı malzemeleri ile yapılmış ve teknolojik olarak son derece modern tasarlanmış olsalar da içinde insan olmadıkça bir anlam taşımazlar. Bu nedenle güleryüzlü ve mutlu personelin sunduğu hizmetin değeri benim için ilk sırada yer almaktadır. Diğer önemli unsur; Dedeman olarak markamızın standartlarının önemine olan güven ve inancımdır. Bir markanın değerini; değişmeyen hizmet kalitesi ve standartları oluşturur. Bu önemli unsurlar otelcilikte başarı anahtarlarımızdır. Son olarak sunabileceğim unsur ise yenilenme; inovasyona olan inancımdır. Sanırım her işte olduğu gibi otelcilik de sürekli bir devinim içinde. Çağa, yükselen misafir beklentilerine, artan iş gücü kalitesine uygun olarak bende sürekli yenilenmeyi ve yeniliklere açık olmayı ilke edindim. Gaziantep denince akla kuşkusuz yörenin mükemmel mutfağı geliyor. Otelinizde konaklayan misafirlerinize yöresel ikramlarınız oluyor mu? Gururla söylemeliyim ki; evet. Gaziantep yemekleri, Türk ve Dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı bir yere red peppers and common flax and grains like lentils, wheat and barley. In addition, Gaziantep is a center of industry and commerce where all of the products from the Easter and Southeastern Anatolian regions get processed and are offered for domestic and international markets. The city as at a very important point in terms of economy and industry, thanks to its four areas of organized industry, many industrial areas, small industrial sites and free zone. Gaziantep also acts as the door for these industrial enterprises that opens to the greater region by hosting various conferences. We try to meet Gaziantep’s every hotel management need in many locations with the Dedeman hospitality and service approach. How would you describe the majority of your hotel’s guests? Our hotel’s guest profile is mostly made up of businessmen who contribute to the development of our city’s industry and commerce, high-level executives of various establishments and institutions and professors. We host various industrial and commercial events, fairs, regional franchise meetings, conferences, seminars and special events for the city’s leading families. With the feeling of responsibility that comes with addressing a wide and select audience, we try to offer the best by protecting the Dedeman quality standards. Gaziantep Hotel and Convention Center olarak yüksek standartlarda odalar, toplantı salonları ve fuar alanı ile birçok hizmeti bir arada sunmaktayız. Şehrin gelişmişliğinin artan ihtiyaçlarına Dedeman kalitesi ile cevap verebiliyor olmanın hazzını yaşıyoruz. 45 46 sahiptir. Tüm dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan, seneler boyunca geleneklerinin ve yöresel özel damak lezzetinin zenginliğini koruyan Gaziantep Mutfağı, Gaziantep Turizmi’nde önemli bir yere sahiptir. Nineden toruna bir miras titizliği ile öğretilen yemeklerin ve tatlıların yapımında kullanılan malzemelerin seçimindeki titizlik, hazırlama ve pişirmede gösterilen beceri, yemeklerin yapımında kullanılan ve yemeklere değişik tat ve lezzet veren baharatlar, salçalar, soslar ve özel karışımlar, Gaziantep yemekleri ve tatlılarının şöhrete kavuşmasına ve aranılan damak tadı olmasına neden olmuştur. Biz de değerli Executive Chef’imiz Ali Coşar ve ekibi ile bu zengin mutfağın her ürününü en leziz hali ile misafirlerimize sunmaktan gururluyuz. Yöre mutfağına hakim bir ekibimiz var. Çift altın madalyalı usta şefimizin mutfak kalitemizde payı önemlidir. How will your hotel greet the spring? Are there any changes you’ll be making? If yes, what are they? Konaklamalar dışında düğün, lansman gibi aktiviteleriniz oluyor mu? Sıklıkla ne zaman? What are three things you value the most in the hotel management industry? Why? (Or what are your essentials?) Sohbetimizin başında da belirtmiş olduğum gibi Gaziantep’in seçkin ailelerinin her özel etkinliğinde ve büyük firma organizasyonlarında ev sahipliği yapıyoruz. Yılın her ayına yayılabilen bir periyot sözkonusu olmakla birlikte ilkbahar ve sonbahar ayları biraz daha yoğun olabiliyoruz. We entered the year with many improvements as well as a successful and dynamic crew. We receive quite a bit of feedback about these advances. We also made a presentation to Gaziantep protocol and the city’s leading businessmen about our improvements. Since we’re located in the Organized Industrial Area, we’re a popular destination for industrialists. Our efforts increase each day with the approach to service that the Dedeman culture brings and the guest-focused innovations we offer in our age of competition. We also plan different events to contribute to our city’s social life. We’ll offer Gaziantep a breath of fresh air with “Garden Parties” in the summer months as well as “Brunches” and “Outdoor Disco Parties” to make the weekends more fun for Gaziantep locals. The first element I can say is the basic building block of service quality, my faith in and estimation of people who offer a service. Because the focal point of every service is human. Even if buildings are physically constructed out of the most valuable building materials and are designed to be technologically extremely modern, they hold no meaning if there aren’t people inside. That’s why the value of the service that a smiling and happy crew offers is what’s most important to me. Another important element is my faith and belief in the importance of our brand’s standards as Dedeman. What form the value of a brand are its unwavering quality of service and its standards. These important elements are our keys to success in hotel management. The last element I can offer is my belief in advancement and innovation. I think that hotel management is in a constant state of mobility as is every other profession. In keeping with the era, increasing guest expectations and growing quality of the workforce, I have made it my principle to be constantly renewed and to be open to change. Undoubtedly, what comes to mind when people say Gaziantep is the perfect cuisine of the region. Do you offer regional treats to guests staying at your hotel? I am proud to say yes. Gaziantep cuisine is exceptional among Turkish and world cuisines. Gaziantep cuisine holds a privileged place among all world cuisines; for years, the traditions and regional special flavors have retained their wealth, which means Gaziantep cuisine holds an important place in Gaziantep’s tourism. These recipes for meals and desserts have been passed down from grandmothers to granddaughters with the meticulousness of a will; the diligence in picking the ingredients used, the skill shown in preparation and cooking, the spices, pastes, sauces and special mixtures used in making the dishes and lending them a different flavor have made Gaziantep cuisine and desserts famous, sought-after tastes.With our dear Executive Chef Ali Coşar and his crew, we are proud to offer every item of this rich cuisine in its most delicious form to our guests. Our crew has good command over the regional cuisine. Our master chef, who has two golden medals, plays an important role in the quality of our kitchen. In addition to offering accommodation, do you host activities like weddings and launches? How often? Like I mentioned at the beginning of our chat, we host all the special events of the leading families in Gaziantep as well as big firms’ events. These events take place every month of the year, but they happen more frequently in spring and autumn months. In 2010 and 2011, we hosted some very important symposia, conferences, meetings and weddings. Thanks to the Dedeman brand, we’ve become a sought-after name in large events taking place in the region. What are some similarities and differences between your local and tourist guests? Since these two parties have different values, their expectations can be different, too. What are some situations you’re facing? 2010 ve 2011 yılında oldukça önemli Sempozyum, Kongre, Toplantı, Düğün organizasyonlarına ev sahipliği yaptık. Bölgedeki büyük organizasyonlarda Dedeman markası ile aranılan isim olduk. Yerel ve turist misafirleriniz arasında ne gibi benzerlikler veya farklılıklar var? Her iki tarafın değerleri farklı olduğu için beklentileri de bu ölçüde farklı olabilir. Siz bu alanda ne gibi durumlarla karşılaşıyorsunuz? Yurtiçinden otelimizi ziyaret eden yerli misafirlerimiz Gaziantep’in tarihini ve mutfak kültürünün zenginliğini bilerek, araştırarak otelimize geliyor. Hatta Türkiye’nin ilk Mutfak Müzesi de Gaziantep’te kurulmuştur. Dolayısı ile de Gaziantep mutfağından baklavayı, katmeri, kebapları, beyranı, antep fıstığını tatmak ve bu yiyeceklerin bulunduğu hizmeti otelimizde almak istiyor. Biz de bu taleplerden yola çıkarak yöre yemeklerini ve Gaziantep Mutfağı’nı Antepli aşçılarımızın usta elleriyle hazırlayıp, en sıcak Dedeman misafirperverliği anlayışı ile servis ediyoruz. Otelimize gelen yabancı misafirlerimiz de bu zenginliklerin farkındalar. Ancak damak tadlarına uygun olması açısından ‘Dünya Mutfağı’ndan örneklere de mutfağımızda yer vererek alternatifler sunmaya çalışıyoruz. Bu ilgimizin misafirlerimizi mutlu ettiğini görüyoruz. Our local guests who come from inside the country arrive at our hotel with a knowledge of Gaziantep’s history and culinary culture and having researched it. In fact, Turkey’s first Cuisine Museum was established in Gaziantep. Therefore, people want to taste Gaziantep’s baklava, katmer, kebaps, beyran and pistachios and receive service from our restaurant that offers these foods. We take these demands as basis; our cooks, who are from Antep themselves, prepare regional foods and Gaziantep cuisine with their mastery, and we serve these foods with the warmest Dedeman hospitality. Our foreign guests who come to our hotel are also aware of these riches. Yet we try to offer alternatives from world cuisine in our kitchen to suit their palates. We see that this interest makes our guests happy. In addition to local tourists who come to Gaziantep knowing about our cultural heritage, there are also foreign guests who stay at our hotel purely for business reasons. We offer various introductory brochures so these guests can go on cultural tours at their convenience. Guests who come from the Middle East can sometimes have special needs because they have larger families and many children. We’ve developed room standards for the needs of these families to make them happy during their stay. What do your guests pay attention to the most in the hotel and in the city? Our guests are very interested in and appreciative of our hotel’s unique architectural structure and the fact that it has the city’s largest indoor swimming pool as well as the only spa center with Far Eastern influences. The most striking features are 47 We entered the year with many improvements as well as a successful and dynamic crew. We receive quite a bit of feedback about these advances. 48 Yine kültürel mirasımızı bilerek Gaziantep’e gelen yerli turistlerimizin yanısıra sadece iş amacı ile otelimizde konaklayan yabancı misafirlerimiz de bulunmakta. Bu misafirlerimizin uygun anlarında kültür turları yapabilmeleri için çeşitli tanıtım broşürleri ile bilgilenmelerini sağlıyoruz. Ortadoğudan gelen misafirlerimiz ise daha geniş aile yapılarına sahip olmaları ve çok çocuk ile seyahat etmeleri nedeni ile bazı özel taleplerde bulunabiliyorlar. Bu ailelerimizin ihtiyaçlarına yönelik oda standartları da geliştirerek hizmet vermeye ve onları mutlu ağırlamaya çalışıyoruz. Misafirlerinizin hem oteliniz hem de şehirle ilgili en çok neler dikkatini çekiyor? Otelimizin mimari yapısının farklılığı ve şehrin en geniş kapalı yüzme havuzu ile uzakdoğu esintileri taşıyan tek Spa Merkezine sahip oluşu misafirlerimizin çok dikkatini çekmekte ve beğenisini kazanmaktadır. Gaziantep şehrinin kültürel zenginliği ve tartışmasız Gaziantep mutfak kültürünün zenginliği en çok dikkat çeken şeylerin başında gelmektedir. İstisnasız her misafir bir yöresel yemek yemek ve baklavanın leziz tadına varmak, SPA Merkezimizden faydalanmak, şehrin kültür mirasının bir bölümünü ve el sanatlarını görerek şehirden ayrılmak istemektedir. Siz misafirlerinize şehirde gezmeleri ve mutlaka görmeleri için ne gibi önerilerde bulunuyorsunuz? Uzun süredir Gaziantep’te yaşayan biri olarak Gaziantep Arkeoloji Müzesi, Zeugma Mozaik Müzesi, Emine Gögüş Mutfak Müzesi, Hasan Süzer Etnografya Müzesi, Savaş ve Panorama Müzesini ziyaret etmeden, Tarihi Gaziantep Evleri ve Gaziantep Kalesini görmeden, Yesemek Açık Hava Müzesi, Rumkale, Belkıs/Zeugma, ve Dülük/Doliche Antik Kentini, meşhur Bakırcılar çarşısını gezmeden Gaziantep’ten ayrılmayın derim. Ayrıca Gaziantep lahmacunu, Ali Nazik kebabı, yuvarlama, içli köfte, keme kebabı ve yeni dünya kebabı (Nisan ve Mayıs aylarında), simit kebabı, patlıcan kebabı, Cağırtlak (ciğer) kebabı, Dünyaca meşhur Gaziantep baklavası ve fıstık ezmesi tatmadan dönmemelisiniz. Geleneksel Gaziantep el sanatlarından; sedef kakma, kutnu kumaşı, bakır işlemeler, yemeni, Antep işleri ve Gaziantep baklavası, Antepfıstığı, tatlı sucuk ve pestil, kırmızıbiber ve baharatlarından almadan ve Dedeman Gaziantep misafirperverliğini yaşamadan bu şehirden ayrılmayın derim. Ayrıca eğer denk gelirseniz her yıl 25 Aralıkta düzenlenen Kurtuluş şenliklerini seyretmenizi de öneririm. undoubtedly the cultural wealth of the city of Gaziantep and the wealth of Gaziantep’s culinary culture. Without exception, every guest wants to eat a local food, enjoy the delicious taste of baklava, use our spa center and leave the city having experienced a part of the city’s cultural heritage and seen handcrafts. What are some places in the city you recommend that your guests visit and see? As someone who’s been living in Gaziantep for a long time, I would say that people shouldn’t leave Gaziantep without visiting the Gaziantep Archeology Museum, Zeugma Mosaics Museum, Emine Göğüş Cuisine Museum, Hasan Süzer Ethnography Museum and the War and Panorama Museum, seeing historical Gaziantep homes and the Gaziantep Fortress or touring the Yesemek Open Air Museum, Rumkale, Belkıs/ Zeugma and the Antique City of Dülük/Doliche as well as the famous copper market. You also shouldn’t return home without tasting Gaziantep lahmacun, Ali Nazik kebap, yuvarlama, içli köfte, keme kebap and yeni dünya kebap (in April and May), simit kebap, eggplant kebap, Cağırtlak (liver) kebap and the world-famous Gaziantep baklava and pistachio paste. In terms of traditional Gaziantep handcrafts, I would recommend not leaving without buying goods inlaid with mother of pearl, kutnu fabric, copper works, yemeni, Antep works and Gaziantep baklava, Antep pistachio, sweet sausage and paste, red peppers and spices or experiencing Dedeman Gaziantep’s hospitality. Also, if your trip coincides with the event, I recommend watching the liberation festivities that take place on December 25 each year. DQ 50 HOBİ-HOBBY Kişiye Has Tasarımlar Unique Designs Tohum tasarımlarının yaratıcısı Verda Alaton ile hobiden mesleğe giden yolu konuştuk We talked with the creator of Tohum design, Verda Alaton, about her design journey from hobby to profession. Öncelikle bu mesleğe nasıl başladınız? Çok uzun yıllardır tasarım yapıyorum. Üniversite yıllarımdan beri diyebiliriz. Eğitimim ve iş hayatındaki tecrübem farklı konularda oldu ancak yaklaşık 3 sene önce kurumsal hayattan ayrılarak 15 senelik hobimi mesleğime dönüştürdüm. Takı tasarımı için ne gibi nitelikler gerekli? Bu alanda iyi bir yerlere gelmek için ne gibi tavsiyeleriniz olur? Sadece takı tasarımı olarak ayırt etmek istemem, ancak tasarım için veya herhangi bir şey yaratmak için bir görüşünüz, tutkunuz, birkiminiz, tarzınız olması gerekir diye düşünüyorum. Markanızın iyi bir konuma gelmesi için sağlam bir temel, tutarlılık, istikrar, özgün olmak ve yaratıcılığınızın devamı önemli kanımca. Takı tasarlarken enerjilere de önem veriyorsunuz ve tüm eserlerinizde doğal taşlar kullanıyorsunuz? Neden doğal taş? Nereden bu fikir aklınıza geldi? Doğal malzemeler kullanmak benim hayatımın bir parçası. Doğal olmayan malzemeleri hayatımın hiçbir aşamasında barındırmıyorum. Doğal dokuların insana güzel hisler yaşattığını düşünüyorum. Dolayısı ile tasarımlarımda da aynı hisleri paylaşmak istediğimden sadece bu malzemelerle çalıyorum. Ayrıca içinde bulunduğumuz dönemde doğaya dönüşün, sadeleşmenin ve materyalizmden uzaklaşmanın ve değeri farklı şeylerde görmenin daha da önemli olduğunu düşünüyorum. Sizin yurtdışına yaptığınız seyahatler de tasarımlarınızın öznesi diyebiliriz. Ürünleri seçerken nelere önem veriyorsunuz? Örneğin bir yüzük bir küpe tasarımında hangi taşı kullanacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? Evet, seyahatler de hayatımın vazgeçilmez bir parçası. Yolculuklarım genellikle az ziyaret edilen, doğal yaşamlar süren kültürlerin olduğu destinasyonlara oluyor. Gittiğim ülkelerde tasarımlarımda kullanabileceğim doğal malzemeler toplamaktan keyif alıyorum. Genellikle parçaları bulduğum anda hangi takıda ve ne şekilde kullanabileceğimi biliyor oluyorum. Dolayısı ile tasarım sürecim parçaları bulduğum anda başlamış oluyor. Malzemeleri seçerken, nadirliklerine, doğal güzelliklerine, formlarına ve hissettirdiklerine önem veriyorum. Bugüne kadar yaptığınız ve en ilgi çeken tasarımınız hangisi oldu, neden? Bugüne kadar en çok ilgi gören tasarımlarım, meteor yüzük ve kol düğmelerim, ve eski deniz kabuklarından yaptığım parçalar oldu. Bir de “Badem” yüzük, First, how did you embark on this career? I’ve been designing for long years. We could almost say since my college years. My education and work experience were in different areas but about three years ago, I quit the corporate life and transformed my hobby of 15 years into a career. What are some qualities you need to have to design jewelry? Could you give us some advice on how to get somewhere in this field? I wouldn’t like to single out jewelry design, but to design or to create anything, I think you need to have passion, a vision, experience and style. In order to bring your brand in a good position, you need a solid foundation, consistency, patience, authenticity and continued creativity, I think. You also pay attention to energies in your jewelry designs. You use natural stones in all of your pieces. Why natural stones? How did you get the idea? Using natural materials is a part of my life. I don’t use unnatural materials in any part of my life. I think that natural textures make people feel good things. And since I want to share the same feelings through my designs, I only use these materials. Additionally, I believe that a return to nature and simplicity, a distancing from materialism and searching for value in other places is even more important in our current day. 51 52 Tasarım için bir görüşünüz, tutkunuz, birkiminiz, tarzınız olması gerekir diye düşünüyorum. Markanızın iyi bir konuma gelmesi için sağlam bir temel, tutarlılık, istikrar, özgün olmak ve yaratıcılığınızın devamı önemli kanımca. konseptinden dolayı cok ilgi gördü. Bu parçaların hepsi yurtdışındaki yayınlarda yer aldı. Diğerlerinden farklı şekilde ilgi görmelerinin sebebi ise sanırım parçaların nadirliği ve tasarımda kullanılma fikirleri. Bahar ve yaz aylarında hangi modelleri daha uygun görüyorsunuz? Modellerden daha cok seçtiğim malzemeler, taşlar öne çıkıyor. Bahar ve yaz aylarında açık renkli taşlar, kristaller, sezonun renkleri ile uyumlu olacak taşlar kullanıyorum. Ağırlıklı olarak hangi takılar tercih ediliyor?(yüzük, kolye, küpe) Veya siz hangisine daha ağırlık veriyorsunuz? Ben en çok yüzük tasarlamaktan keyif alıyorum. Ellerin bir kişinin kendisini ifade etmesinde önemli ve çarpıcı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bir başka sebebi de sanırım benim en çok yüzük takmayı seviyor olmam. Ancak tabi ki kolye, bilezik, küpe ve kol düğmesi de tasarlıyorum. Tasarımlarınızı Tohum adlı markanızla bir çatı altında topladınız. Tohum ismi nereden aklınıza geldi? Markanızı oluştururken nelere dikkat ettiniz? Tohum, yaşamdaki, en doğal, sade ancak açtığında güzelliklerle dolu olan ve doğanın sadece bir defa için yarattığı bir şey. Her bir Tohum tasarımı da aynı düşüncede yapılıyor. Doğal, yalın çizgilerde ve tek. Doğadan gelen her parçanın kendine has olduğu gibi, Tohum tasarımlarının da her biri tek, dolayısı ile sadece taşıyışından oluyor. Bir eşinin olması mümkün olmuyor. Bu da tasarımların kişiye has olmasını sağlıyor. Markamı oluştururken, dengeli ve istikrarlı, yerel ve uluslararası bir gelişim hedefledim. Ayrıca markanın tanıtımında konseptinin, tasarımların kendileri kadar ön planda olmasına dolayısı ile felsefesinin de değerin bir parçası olmasına dikkat ettim. We could also say that your travels abroad are a subject of your designs. What do you pay attention to when you’re picking your materials? For instance, how do you decide what stone to use when designing a ring or an earring? Yes, traveling is an essential part of my life. I generally take trips to places that aren’t visited much, where there are cultures who sustain natural lives. I enjoy collecting natural materials to use in my designs in countries I visit. Generally, when I find a piece, I know how and in what piece of jewelry I can use it. Therefore the design process begins when I find the materials. In choosing the materials, I pay attention to their rarity, natural beauty, form and the feelings they evoke. What was your best received design to date and why? The designs that drew the most attention to date were my meteor rings and cuff links and the pieces I created out of old seashells. The “almond” ring also got a lot of attention due to its concept. The fact that the simplest piece in nature was used as jewelry supported the entire concept of TOHUM. All of these pieces were featured in international press. I think the reason these pieces got special attention is because they are rarer than others and the idea behind their use in design. In your opinion, what models are best suited for spring and summer months? The materials and stones I select are more prominent than the models. During spring and summer months, I use light-colored stones and crystals in ways that suit the season’s colors. Which pieces of jewelry are generally preferred, or which do you focus on more? I get the most pleasure out of designing rings. I believe that hands are an important and striking tool in selfexpression. I think another reason might be that I enjoy wearing rings the most. Of course, I also design necklaces, bracelets, earrings and cuff links. You brought all of your designs under one roof with your TOHUM brand. Where did the name TOHUM come from? What did you pay attention to when creating your brand? Tohum (seed) is the most natural, simplest thing in nature that’s full of beauties when it blossoms, something that nature creates only once. Every TOHUM design is created with the same idea. Natural, simple lines and one of a kind. Just as every piece of nature is unique, every TOHUM design is one of a kind, so there isn’t a single other piece like it. That makes the designs unique Sizce bu sektörde son yıllarda neler değişti? Örneğin sadelik biraz daha ön plana geldi mi? Siz bu yılın tasarım modasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Takı tasarımında son dönemlerde çok daha cesur, farklı tasarımlar yapılıyor. Bunu izlemek çok mutluluk verici. Her zamanki gibi çarpıcı, gözalıcı, cüretkar tasarımlar olduğu gibi bunun tersine yalın çizgiler de eskiye göre çok daha fazla görülmeye başladı. En çok hangi ülkelerden ürün topluyorsunuz, neden? En çok Afrika ve Asya ülkelerinden doğal taşlar topluyorum. Sanırım bu kıtaların ülkelerine, doğal güzelliklerine ve kültürlerine daha yakın hissettiğim için malzeme seçimlerim için bu kaynaklardan faydalanmak doğal geliyor. Ayrıca gerçekten çarpıcı ve az bulunan doğal taşlara rastlamak mümkün oluyor. Takı tasarımı yapmayı neye benzetirsiniz? Hayatınızdaki önemi nedir? Takı tasarımı yapmadığım bir dönemi düşünmek artık benim için zor. Geriye baktığımda da bunu her zaman yapmış olduğumu görüyorum. Neredeyse çocukluğumdan beri bulduğum ilginç parçaları taşınabilir hale getirdiğimi hatırlıyorum. Dolayısı ile yaşamımın doğal ve vazgeçilmez bir parçası diyebilirim. Bu alanda kendini geliştirmek isteyen okuyucularımıza ne gibi önerileriniz olur? Doğru kaynaklardan eğitim almalarını, kendi tarzlarını oluşturmalarını, tasarımda mutlaka mutfaktan geçmelerini, yani işçiliği de öğrenmelerini, sabırlı ve istikrarlı olmalarını öneririm. for every person who wears them. In creating my brand, I sought a balanced and consistent local and international development model. Additionally, in promoting my brand, I paid attention to the concept being as much on the forefront as the designs themselves, making the philosophy a part of its value. In your opinion, what’s changed in the industry in the past several years? For instance, is simplicity more prominent now? What do you think about this year’s design trends? In jewelry design, lately there are much bolder, unique designs. It makes me very happy to see this. There are the usual alluring, daring designs, but simple lines are becoming more popular as compared to the past. Which countries do you collect materials from the most? I mostly collect natural stones from Africa and Asian countries. I think because I feel closer to the countries, natural beauties and cultures of these lands, it feels natural to benefit from these sources in choosing my materials. It’s also possible to find truly amazing and rare natural stones. What would you compare jewelry design to? What place does it hold in your life? Nowadays, it’s very difficult for me to think about a time when I didn’t design jewelry. When I look back, I see that I’ve always done this. Pretty much since my childhood, I remember making the interesting pieces I found wearable. So I could say that it’s a natural and essential part of my life. What advice would you give to our readers who might want to further themselves in this field? I would recommend that they get trained through the proper channels, develop their own style, definitely pass through the kitchen – or learn about the workmanship – of design, be patient and consistent. I think you need to have passion, a vision, experience and style. In order to bring your brand in a good position, you need a solid foundation, consistency, patience, authenticity and continued creativity. 53 DQ 54 MODA-FASHION Baharı Karşılama Zamanı Dedeman Antalya’da yaptığımız çekim baharın ferah esintisini beraberinde getirdi. It’s Time to Welcome Spring Photo shoots in Dedeman Antalya brought along the refreshing breeze of spring. FOTO⁄RAF-PHOTOGRAPHY: DAĞHAN GÜRKANLAR STYLING SEVİN SEVİMLİSOY STYLING ASSISTANT ŞULE KARADAYIOĞLU SAÇ-HAIR: KUBİLAY YALÇIN & EŞREF AYTAŞ MAKYAJ-MAKE UP: TUĞÇE ALTIN ÖZ MODEL: LAURA / JOY MODEL MANAGEMENT BLUZ BLOUSE CHRISTOPHER KANE V2K DESIGNERS, PANTOLON PANTS CHRISTOPHER KANE V2K DESIGNERS, KÜPE EARRING KOTON, KOLYE NECKLACE BANANA REPUBLIC, KEMER BELT KOTON, AYAKKABI SHOES STEFANEL. 55 56 BLUZ BLOUSE KOTON, ETEK SKIRT TWIST, KOLYE NECKLACE BANANA REPUBLIC, BİLEKLİLER BRACELETS BANANA REPUBLIC, KEMER BELT KOTON, ÇANTA BAG MULBERRY, AYAKKABI SHOES STEFANEL. BLUZ BLOUSE VAKKO, ETEK SKIRT KOTON, KOLYE (kısa) NECKLACE (short) BANANA REPUBLIC, KOLYE (uzun) NECKLACE (long) KOTON, BİLEKLİKLER BRACELETS, BANANA REPUBLIC. 57 ELBİSE DRESS VAKKORAMA, HIRKA SWEATER MACHKA, ŞAPKA HAT STEFANEL, BİLEKLİKLER BRACELETS BANANA REPUBLIC, KEMER BELT BANANA REPUBLIC, AYAKKABI SHOES JESSICA SIMPSON VEPA 62. 58 59 60 CEKET JACKET MACHKA, PANTOLON PANTS ELIZABETH AND JAMES V2K DESIGNERS, KOLYE (kısa) NECKLACE (short) BANANA REPUBLIC, KOLYE (uzun) NECKLACE (long) EDİTÖRE AİT, BİLEKLİKLER BRACELETS BANANA REPUBLIC, KEMER BELT BANANA REPUBLIC, AYAKKABI SHOES JESSICA, SIMPSON VEPA 62. ELBİSE DRESS VAKKO, KÜPE EARRING KOTON, BİLEKLİKLER BRACELETS BANANA REPUBLIC, KEMER BELT BANANA REPUBLIC, ÇANTA BAG MISSONI VAKKO, AYAKKABI SHOES JESSICA, SIMPSON VEPA 62. 61 TRİKO KNIT VAKKO, PANTOLON PANTS KOTON, FULAR SCARF NETWORK, KÜPE EARRING KOTON, BİLEKLİK BRACELET EDİTÖRE AİT. 62 Nerede Kal›n›r? Dedeman Antalya Hotel&Convention Center Lara Yolu 07100, Antalya Tel: (242) 310 99 99 Türkiye’nin tatil cenneti Antalya’nın en güzel yerlerinden birinde konuşlanan Dedeman Antalya; deniz, bahçe ve şehir manzarası ile misafirlerine görsel bir şölen sunuyor. 35’i süit, 1’i kral dairesi olmak üzere toplam 482 odaya sahip olan otel minibar, 24 saat oda servisi, kablosuz internet, Pay TV, jakuzi gibi özelliklerle geleneksel Dedeman misafirperverliğini Antalya’da sunuyor. Muhteşem körfez manzarası eşliğinde dünya mutfaklarından lezzetlerin sunulduğu 2 restorana ve 5 bara ev sahipliği yapan Dedeman Antalya Hotel&Convention Center ayrıca kapalı ve açık yüzme havuzu, fitness center, Türk hamamı, sauna ve masaj gibi çok özel hizmetleri de misafirlerine sunuyor. Where to stay... Dedeman Antalya Hotel&Convention Center Lara Yolu 07100, Antalya Tel: (242) 310 99 99 Situated in one of Antalya’s best spot, Dedeman Antalya offers theamatic views with its sea, garden and city landscape. The hotel features 35 suites and a presidential suite in total 482 rooms, also offers 24 hours room service, minibar, wireless internet, Pay TV and jacuzzi. With its traditional hospitality the hotel hosts 2 restaurants and 5 bars which have fantastic views of gulf. In Antalya Dedeman Hotel&Convention Center; indoor and outdoor swimming pool, fitness center, Turkish bath, Fin bath, sauna and massage is also offered to hotel guests. DQ 64 KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART Teşekkürler Thank you İ İKSV stanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), festival ve etkinlikleriyle tam 40 yıldır İstanbul’un kültür ve sanat yaşamında önemli bir rol üstleniyor. 40 yıl önce sadece bir “İstanbul Festivali” düzenlemek için yola çıkan İKSV, bu süreçte uluslararası nitelikte dört festival, iki bienal ve yıl boyunca özel etkinlikler gerçekleştiren bir kurum haline geldi. Dünyadaki kültür ve sanat üretiminin seçkin örneklerini, yeni girişimleri ve değişik akımları İstanbul’daki sanatseverlere sunmak, Türkiye’nin kültürel zenginliğini dünyaya tanıtmak ve İstanbul’u uluslararası kültür-sanat platformunun önemli merkezlerinden biri haline getirmek amacıyla 1973 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşı önderliğinde kurulan İstanbul Kültür Sanat Vakfı, düzenlediği festival ve etkinliklerle 40 yıldır İstanbul’un kültür ve sanat yaşamında öncülük görevini üstleniyor. İKSV’nin 40. yıl çalışmaları ve özel etkinlikleri, 17 Ocak Salı sabahı vakıfta yer alan Salon’da düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. Basın toplantısında İKSV 40. yıl filminin gösteriminin ardından, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, 40. yıl kutlamaları kapsamında yıl boyunca yapılacak özel etkinliklerin yanı sıra İstanbul Film, Tiyatro, Müzik ve Caz Festivalleri, Leyla Gencer Şan Yarışması, Filmekimi ve ilk defa düzenlenecek İstanbul Tasarım Bienali ile ilgili bilgileri paylaştı. he Istanbul Foundation for Arts and Culture (İKSV) plays a major role in the city’s cultural life. It came into existence four decades ago with a sole purpose: organizing an “Istanbul Festival.” Since then, İKSV has evolved into an institution that operates on an international scale and oversees four festivals, two biennials and various other events. Founded in 1973 under the leadership of Dr. Nejat F. Eczacıbaşı, İKSV has played a leading role in the culture and arts scene of the city, presenting to art lovers the most outstanding examples of world culture and art production, introducing the cultural riches of Turkey to the world and turning Istanbul into a major international hub of culture and arts. The special events and celebrations for İKSV’s 40th anniversary were announced on January 17 at a press conference held at Salon İKSV. After the screening of an anniversary film, Bülent Eczacıbaşı, İKSV Chair of the Board of Directors, announced the program for the year, including special anniversary events as well as the Istanbul Film, Theatre, Music and Jazz Festivals, Leyla Gencer Singing Contest, Filmekimi Film Festival and the first Istanbul Design Biennial. T YAZI-BY P I N A R M A M A K 65 İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “Biz, 40. yılımıza nitelikli sanat etkinlikleri düzenlemekten de öte hayallerle giriyoruz; İKSV etkinlikleriyle genç bireylerin gelişimini desteklemek, alanında uzman sanatçılar yetiştirmek, sanatçıların ve sanatseverlerin yurtdışıyla bağını kuvvetlendirebilmek, ülkemiz için katılımcı ve sürdürülebilir kültür politikalarının geliştirilmesini sağlamak ve Türkiye’deki güncel sanat üretimine katkıda bulunabilmek istiyoruz.” İKSV’s Chair of the Board of Directors Bülent Eczacıbaşı: “We are entering our 40th year with ambitions that go beyond organizing cultural events: we dream of supporting young people, nurturing young artists to become experts in their fields, strengthening ties between local artists and art lovers and the international art scene, helping to maintain the participatory and sustainable art politics of our country and contributing to the production of contemporary art in Turkey.” İKSV’nin 40. Yıl Etkinlikleri 40th Anniversary Events 40 Yılın Hikâyesini Anlatacak Bir Kitap İKSV’s 40-Year History Told in a Book İKSV, 40. yaşı için, bu 40 yıllık birikimin, kurucuları, çalışanları, destekçileri, sanatçılar ve izleyiciler tarafından anlatılacağı bir kitap hazırlıyor. Vakfın kuruluş yıldönümünün kutlanacağı Haziran ayı içinde yayımlanacak kitapta, vakfın kuruluşundan bugüne geçirdiği dönüşümler, öne çıkan etkinlikler ve önemli dönemeçler, bu süreçlere katkıda bulunmuş kişilerin tanıklıkları aracılığıyla anlatılacak. İstanbul’un kültür-sanat yaşamına yön veren bir kurum olarak İKSV’nin 40 yıllık tarihini, bu tarihin yapılmasında emeği geçen kişilerin ifadeleriyle, çok sesli bir biçimde yansıtmayı amaçlayan kitap, Türkiye’nin ilk kâr amacı gütmeyen kültür-sanat kurumunun kuruluş, kurumsallaşma ve büyüme hikâyesini, doğrudan deneyimler yoluyla kayda geçirecek. İKSV is preparing a book in which its 40-year history will be narrated by its founders, employees, supporters, artists and art lovers. This special anniversary publication will be released in June and will detail the growth and development of the foundation over the four decades of its existence, the transformation it has undergone and the most important turning points in its history. The 40-year history of the institution that shapes Istanbul’s culture and artistic life today will be told with a multitude of voices belonging to those who were there to witness it first-hand. Türkiye Ve Hollanda Diplomatik İlişkilerinin 400. Yıldönümüne Özel Projeler 2012 yılında İKSV ayrıca Türkiye ve Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları kapsamında da özel etkinlikler gerçekleştirecek. Çağdaş dansın en başarılı temsilcilerinden biri olan Nederlands Dans Theater, 14 Haziran Perşembe ve 15 Haziran Cuma akşamları iki özel gösteri için İstanbul’da olacak. İlk kez 2004 yılında 32. İstanbul Müzik Festivali kapsamında İstanbul’a gelen topluluk, bu kez genç ve dinamik grubu NDT 2 ile dünyaca ünlü koreograflar Jirí Kylián, Paul Lightfoot, Sol Leon ve Alexander Ekman’ın yapımlarından oluşan bir programla seyirciyle buluşacak. Bir diğer etkinlik ise 10 Kasım Cumartesi akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek konuk şef Lorin Maazel yönetimindeki Kraliyet Concertgebouw Orkestrası’nın konseri olacak. Kurulduğu 1888 yılından bu yana Strauss, Mahler, Debussy ve Stravinsky gibi pek çok önemli besteci tarafından yönetilen orkestra BBC Music Magazine tarafından verilen müzik ödüllerinde 2007 yılının en iyi orkestrası seçildi. 66 400 Years Of Diplomatic Relations Between Turkey and the Netherlands: Special Projects İKSV’den 40. Yıla Özel Bir Eser Siparişi: Dünyaca Ünlü Gösteri Topluluğu La Fura Dels Baus’tan İKSV İçin Bir Dünya Prömiyeri: “İstanbul, İstanbul” Gerek görkemli sokak tiyatrosu etkinlikleriyle gerekse tiyatro ve opera yorumlarıyla dünya çapında tanınan gösteri topluluğu La Fura dels Baus’un İKSV için özel olarak hazırlayacağı “İstanbul,İstanbul” adlı projenin dünya prömiyeri 21 Haziran Perşembe ve 22 Haziran Cuma akşamları Haliç Camialtı Tersanesi’nde gerçekleştirilecek. “İstanbul, İstanbul”, İKSV ile İstanbul arasında kurulan güçlü bağların altını çizerek, göz alıcı bir gösteriyle geçmişten geleceğe uzanacak olan bir buluşma olacak. Special 40th Anniversary Commission From İKSV: Famous Show Collective La Fura Dels Baus Presents The World Premiere of “Istanbul, Istanbul” La Fura dels Baus, the show collective known worldwide for its magnificent street theater productions and theater and opera performances, will premiere a project crafted exclusively for İKSV, called “Istanbul, Istanbul” on the evenings of Thursday, June 21 and Friday, June 22 at Haliç Camialtı Shipyard. “Istanbul, Istanbul” is spectacular exploration of the past and the present that underscores the strong ties between İKSV and Istanbul. The year 2012 also marks the 400th anniversary of diplomatic relations between Turkey and the Netherlands, and İKSV is organizing a number of events to mark the occasion. Nederlands Dans Theater will be performing in Istanbul on Thursday, June 14 and Friday, June 15. The ensemble had already performed in Istanbul in 2004 as part of the 32nd Istanbul Music Festival. This year, its young and dynamic group NDT 2 will be presenting a program choreographed by the world-famous Jirí Kylián, Paul Lightfoot, Sol Leon and Alexander Ekman. Another event İKSV has planned is a concert of the Royal Concertgebouw Orchestra with guest conductor Lorin Maazel, which will take place at the Golden Horn Congress Center on Saturday, November 10. The repertoire of the world-famous orchestra, which was founded in 1888 and was named the orchestra of the year by BBC Music Magazine in 2007, mainly consists of works of classical composers like Strauss, Mahler, Debussy and Stravinsky. Sir Simon Rattle Yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası, İki Türk Solistle İstanbul’da İKSV’nin 40. yılında ev sahipliği yapacağı bir diğer önemli etkinlik ise dünyanın en prestijli orkestralarından Berlin Filarmoni Orkestrası’nın daimi şefi Sir Simon Rattle yönetiminde vereceği konser olacak. 27 Eylül Perşembe akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek Sir Simon Rattle yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası konserinin sürprizi, solistlerinin dünya çapında adından övgüyle bahsedilen genç Türk sanatçılar, çellist Efe ve kardeşi kontrbas sanatçısı Fora Baltacıgil olması. “Muhteşem tonu, güçlü kişiliği ve ifade derinliği” özellikle övgü toplayan Efe Baltacıgil, bugün yurt dışında adını en sık duyduğumuz viyolonselcilerimiz arasında. 2005 Genç Konser Sanatçıları Seçmeleri, Peter Jay Sharp Ödülü ve Washington Sahne Sanatları Cemiyeti Ödülü gibi ödüllerle kariyerine parlak bir başlangıç yapan Efe Baltacıgil, Eylül 2011’den beri Seattle Senfoni Orkestrası’nın çello grup şefliğini üstleniyor. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve Curtis Institute mezunu kardeşi Fora Baltacıgil ise ilk orkestra deneyimini İstanbul Senfoni Orkestrası’nda edindikten sonra Philadelphia Orkestrası’nda ve ardından kontrbas grup şefi olarak Minnesota Orkestrası’nda çaldı. 2009 yılında, Berlin Filarmoni Orkestrası’na seçilen ilk Türk sanatçısı unvanıyla topluluğun üyesi oldu. Duo projelerde bir araya gelen iki kardeş en son Yo-Yo Ma’nın büyük ses getiren İpek Yolu Projesi’nde yer aldı. Berlin Philharmonic Orchestra Conducted by Sir Simon Rattle Performs in Istanbul with Two Turkish Soloists Another big event on İKSV’s calendar this year is the concert by one of the world’s most prestigious orchestras: the Berlin Philharmonic Orchestra and its principal conductor, Sir Simon Rattle. The main surprise of the concert, which will be held at the Golden Horn Congress Center on Thursday, September 27, is the pair of soloists: Turkey’s own cellist Efe Baltacıgil and double bass player Fora Baltacıgil. Efe Baltacıgil, a Turkish cellist who is well-known overseas, has been praised for his “superb tone, strong individuality and depth of expression.” After brilliantly starting off his career by winning the 2005 Young Concert Artists Auditions as well as the Peter Jay Sharp Award and the Washington Performing Arts Society Award, Efe Baltacıgil has been conducting the cello group at the Seattle Symphonic Orchestra since September 2011. His brother, Fora Baltacıgil, graduated from the Istanbul University State Conservatory and Curtis Institute, after which he began his career at the Istanbul Symphonic Orchestra. He later played with the Philadelphia Orchestra and conducted the double bass group at the Minnesota Orchestra. In 2009, he became the first Turkish artist to take up post as a member of the Berlin Philharmonic Orchestra. The brothers embark on duet projects together and have most recently participated in Yo-Yo Ma’s The Silk Road Project. 67 İstanbul Festivalleri 2012 Yılında Tüm Hızıyla Devam Edecek 68 • 31. İstanbul Film Festivali, 31 Mart–15 Nisan tarihleri arasında, • 18. İstanbul Tiyatro Festivali, 10 Mayıs–5 Haziran tarihleri arasında, • 40. İstanbul Müzik Festivali, 31 Mayıs–29 Haziran tarihleri arasında, • 19. İstanbul Caz Festivali, 2–19 Temmuz tarihleri arasında, • 7. Leyla Gencer Şan Yarışması, 15–20 Eylül tarihleri arasında, • 11. Filmekimi, 6–14 Ekim tarihleri arasında, • İlk İstanbul Tasarım Bienali, 13 Ekim–12 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek. 40 yılda sayılarla İstanbul Kültür Sanat Vakfı Geçen 40 yılda, İKSV’nin düzenlediği İstanbul Müzik, Film, Tiyatro ve Caz Festivalleri ile İstanbul Bienali’ni 8,5 milyon kişi takip etti. • İstanbul Film Festivali: 30 festivalde 109 ülkeden 2.514 yönetmenin 3.767 filmini 3.197.000 sinemasever izledi. • İstanbul Tiyatro Festivali: 17 festivalde, 4.500’e yakın sanatçının 469 performansını 375.000 seyirci izledi. • İstanbul Müzik Festivali: 39 festivalde 40.000’i aşkın sanatçının 2.835 gösterisini 3.360.000 seyirci izledi. • İstanbul Caz Festivali: 18 festivalde 4.000’i aşkın sanatçının 500 konserini 600.000 müziksever dinledi. • İstanbul Bienali: 12 bienalde 1.000 sanatçı ve sanatçı kolektifinin 3.000’e yakın yapıtını 750.000 kişi gezdi. İstanbul Festivals are Continuing in 2012 with Full Speed • 31st Istanbul Film Festival, March 31–April 15, • 18th Istanbul Theatre Festival, May 10–June 5, • 40th Istanbul Music Festival, May 31–June 29, • 19th Istanbul Jazz Festival, July 2–19, • 7th Leyla Gencer Singing Contest, September 15–20, • 11th Filmekimi Film Festival, October 6–14, • 1st Istanbul Design Biennial, October 13–December 12. The Istanbul Foundation for Culture and Arts: 40 Years in Numbers In the past 40 years, 8.5 million people have attended the Music, Film, Theatre and Jazz Festivals organized by İKSV: • Istanbul Film Festival: 3,197,000 film lovers watched 3,767 films by 2,514 directors from 109 countries at 30 festivals. • Istanbul Theatre Festival: 375,000 theatre-goers attended 469 shows by 4,500 artists at 17 festivals. • Istanbul Music Festival: 2,835 performances by 40,000 artists were watched by 3,360,000 guests at 39 festivals. • Istanbul Jazz Festival: 18 festivals hosted 500 concerts by 4,000 artists, attended by 600,000 music lovers. • Istanbul Biennial: 3,000 works by 1,000 artists and artist groups were seen by 750,000 visitors at 12 biennials. NEWS DQ HABERLER NEWS 70 DEDEMAN ANKARA’DAN İŞ DÜNYASINI RAHATLATAN ÇÖZÜM: EXECUTIVE LOUNGE! İş dünyasının yoğun ve stresli temposunu yakından izleyen Dedeman Ankara, Executive katta ve suit odalarda konaklayan misafirlerinin kendilerini daha iyi hissetmeleri için Executive Lounge hizmetini uygulamaya koydu. Executive katı ve suit odaları tercih eden konuklar , Executive Lounge’da sabah kahvaltılarını haberleri izleyerek ve gazetelerini okuyarak yapabilirken, öğlen ve akşam sunulan zengin ikramlardan da yararlanabilmekteler. Dedeman Ankara’nın 7. katında yer alan Executive Lounge; hafta içi 06:30’dan 22:00’a kadar, hafta sonu ise 07:00’dan 22:00’a kadar hizmet sunuyor. Executive Lounge’da sunulan günlük hizmetler ise; Executive kahvaltı (06.30 - 11.00), Öğleden sonra çay-kahve ve kurabiye (12.00 - 14.30), Yemek öncesi aperatif ve kokteyl (17.30 - 19.30), Akşam aperatif ve içecek servisi (20.00 – 22.00). İş dünyasının ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler yapan Dedeman Ankara’nın Executive katta ve suit odalarda konaklayan misafirleri için sunduğu rahatlatıcı hizmet ve servisleri arasında; müsaitlik durumuna göre erken giriş ve geç çıkış ayrıcalığı, giriş gününde ücretsiz bir takım elbise ve iki gömlek ütü servisi, Executive Lounge’da ve odada ücretsiz internet imkanı, Executive Lounge’da sunulan dergi, kitap ve gazetelere ek olarak, odada ücretsiz gazete servisi bulunmakta. DEDEMAN ANKARA OFFERS A RELAXING SOLUTION FOR THE BUSINESS WORLD: EXECUTIVE LOUNGE! Dedeman Ankara, who closely tracks the busy and stressful pace of business life, put into practice Executive Lounge service to make Executive floor and suit guests feel better. Guests who prefer Executive floor and suit rooms can have their breakfast while reading newspapers in the Executive Lounge and in addition they can benefit from rich offerings at noon and in the evening. Executive Lounge is in the 7th floor of Dedeman Ankara and provides services from 06:30 to 22:00 in weekdays and, from 07:00 to 22.00 in weekends. Daily services provided by Executive Lounge are; Executive breakfast (06.30 - 11.00), Tea, coffee and cookie service in the afternoon (12.00 - 14.30), Appetizers and coctails before dinner (17.30 - 19.30), Appetizers and beverage service in the evening (20.00 – 22.00). The additional services in Dedeman Ankara for Executive room and suit room guests also includes late check in and check out opportunities (depends on the availability), ironing for a suit and 2 shirts in the arrival day, free internet in the room and Executive Lounge, and daily newspaper service in addition to offered books, newspapers and magazines in the Executive Lounge. 71 DEDEMAN HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI MURAT DEDEMAN’A, CATHIC 2012 LİDERLİK ÖDÜLÜ VERİLDİ! DEDEMAN HOLDING CHAIRMAN MURAT DEDEMAN HAS RECEIVED THE CATHIC 2012 LEADERSHIP AWARD! Turizm sektörüne yönelik yatırım fırsatlarının ele alındığı Central Asia and Turkey Hotel Investment Conference (CATHIC), 6 – 8 Şubat 2012 tarihlerinde İstanbul’da düzenlendi. Bu yılki konferans, Murat Dedeman’a turizm sektörüne 40 yılı aşkın süredir sağladığı katkılar için verilen “CATHIC 2012 Liderlik Ödülü”nü almasıyla son buldu. Sektörün üst düzey profesyonellerini bir araya getiren, olası ortaklıklara zemin hazırlayan ve yeni iş olanaklarının keşfedilmesi adına önemli fırsatlar sağlayan CATHIC, aynı zamanda global otel yatırımcılarına ve yöneticilerine yeni anlaşmalara imza atma fırsatı da tanıyor. Otelcilik, finans, otel işletmesi ve markalaşma gibi konularda her biri alanında uzman konuşmacıların katıldığı CATHIC’te aynı zamanda genel sektör analizi, sivil toplum örgütleri ve kamusal konularda da farklı bakış açıları tartışılıyor. Sektörün önde gelen 30 önemli CATHIC danışmanının oyları sonucunda turizm sektörüne kırk yılı aşkın süredir sağladığı katkılar için CATHIC 2012 Liderlik Ödülü’nü alan Murat Dedeman; “Bu seçkin organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Dedeman Hotels & Resorts International bu ödül sayesinde bir kez daha başarısını ortaya koymuştur. Böylesine prestijli bir ödülü kazanmanın gururunu yaşıyor, tüm çalışma arkadaşlarıma katkıları için teşekkür ediyorum. Geleneksel Dedeman Misafirperverliği ile dünya standartlarında hizmet veren ve büyüme stratejisi doğrultusunda 2018 yılına kadar 15’i yeni markamız Dedeman Park olmak üzere 55 otele ulaşmayı hedefleyen Dedeman Hotels & Resorts International Türk otelcilik sektörünün lideri olmaya devam edecek” dedi. The Central Asia and Turkey Hotel Investment Conference (CATHIC) was held in Istanbul between February 6 and 8, 2012. At the end of this year’s conference, Murat Dedeman was awarded with the “CATHIC 2012 Leadership Award” for his contributions to the tourism industry for over 40 years. CATHIC brings together the sector’s top-tier professionals, lays the groundwork for potential partnerships and explores new business opportunities as well as allowing global hotel managers and investors to sign new agreements. In addition to presentations by experts in hospitality, finance, hotel management and branding, CATHIC also holds discussions on various topics like general sector analysis, non-governmental organizations and various public matters. Following a vote held among the 30 leading CATHIC advisers, Murat Dedeman has received this year’s CATHIC Leadership Award for his work in the tourism sector for over four decades. Dedeman comments, “I would like to extend my gratitude to everyone who works at this prominent organization. Thanks to this award, Dedeman Hotels & Resorts International has once again proven its success. I am proud that this honor has been bestowed upon us and thank all my colleagues for their hard work. Dedeman Hotels & Resorts International will continue to lead Turkey’s hospitality sector, providing world class service with its Traditional Dedeman Hospitality and its plan to have 55 hotels operating by 2018 with 15 of these hotels belonging to Dedeman’s new brand Dedeman Park, in accordance with our growth strategy.” DQ HABERLERNEWS 72 DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER, TRIPADVISOR’IN “TÜRKİYE’NİN EN İYİ 25 LÜKS OTELİ” LİSTESİNDE 7. SIRADA YER ALDI! Dedeman Konya Hotel & Convention Center, başarısını bir kez daha kanıtlayarak, dünyanın en büyük seyahat yorum sitesi TripAdvisor’da tamamen kullanıcı oylarıyla belirlenen Türkiye’nin En İyi 25 Lüks Oteli listesinde 7. Sırada yer aldı. Başta iş dünyası olmak üzere uzun süreli konaklamalar, uluslararası kültür turları, eğlence ve spor gibi pek çok ihtiyaca kusursuz hizmet anlayışıyla cevap veren Dedeman Konya Hotel & Convention Center, Orta Anadolu’nun en büyük kongre merkezli şehir oteli olma özelliğini taşıyor. Geleneksel Dedeman Misafirperverliği ile ağırladığı konuklarının oylarıyla Tripadvisor tarafından hazırlanan Türkiye’nin En İyi 25 Lüks Oteli listesinde 7. sırada yer alan otelimizin tüm ekibini kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz. DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER TOOK THE 7TH PLACE IN THE TRIPADVISOR’S “TURKEY’S 25 BEST LUXURY HOTELS LIST” Dedeman Konya Hotel & Convention Center has proven its success once more and took the 7th place in the Turkey’s 25 Best Luxury Hotels List prepared by the world’s biggest travel site TripAdvisor, ranked by the users’ votes. Dedeman Konya Hotel & Convention Center meets different demands such as long term accomodations, international cultural tours, entertainment and sports, with its high quality service; and has the biggest convention center among the hotels located in the Middle Anatolia Region. We congratulate our team for taking the 7th place in the Turkey’s 25 Best Luxury Hotels List ranked by its guests that they host with the Traditional Dedeman Hospitality, and wish them continued success. HIZLI TREN KONYA’NIN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRDİ Ankara – Konya arası Yüksek Hızlı Tren seferlerinin başlaması, günübirlik seyahatlerin ve şehirdeki sosyal hareketliliğin artmasını sağladı. Farklı sektörlerden iş grupları, periodik toplantılarını Ankara’dan gelip, Konya’da gerçekleştiriyorlar. Bu gruplar, toplantı programlarına Mevlana Müzesi ziyareti, şehir turu gibi etkinlikleri ilave ediyorlar. HIGH-SPEED TRAIN CHANGES THE FACE OF KONYA DEDEMAN KONYA’DAN HIZLI TREN KAMPANYASI Ankara merkezli şirketlerin ve acentaların, bu eğilimlerine hız vermek ve Yüksek Hızlı Tren’in kullanımının artmasına katkı sağlamak adına farklı kampanyalar düzenleyen Dedeman Konya Oteli, hızlı tren biletini gösteren misafirlerine, otel içerisindeki münferit harcamalarında %25 ekstra indirim imkanı sağlıyor. HIGH-SPEED TRAIN CAMPAIGN FROM DEDEMAN KONYA As a part of the campaign to support Ankara-based companies and agencies and to contribute to the use of the high-speed line, Dedeman Konya is offering to its guests a 25 percent discount on all personal expenses at the hotel who present their train ticket. The opening of the high-speed rail link between Ankara and Konya has livened up daily travel and social life in the city. Various business groups from different sectors come from Ankara to Konya to conduct their periodic meetings. These groups are adding visits to the Mevlana Museum and city tours to their official program. 73 DQ HABERLERNEWS 74 EN İYİ TOPLANTI OTELİ ÖDÜLÜ DEDEMAN KONYA’NIN Orta Anadolu’nun en büyük kongre merkezli şehir oteli olan Dedeman Konya Hotel & Convention Center, Haliç Kongre Merkezi’nde 10 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştirilen “1.Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri”nde, sağlık, bilişim, otomotiv, iletişim gibi farklı sektörlerden önemli isimlerin jüri üyeliği yaptığı değerlendirmede “Anadolu-Karadeniz Bölgesi En İyi Toplantı Oteli Ödülü”ne layık görüldü. Yarışmaya katılan otellerin, konumu, iş merkezlerine yakınlığı, profesyonel iş gücü, toplantı olanakları, teknolojik ve doğaya dost alt yapıları gibi farklı kriterlerin değerlendirildiği yarışmada, ödül, Dedeman Konya Hotel & Convention Center Genel Müdürü Recep Altınok’a verildi. Ödülü alan Dedeman Konya Hotel & Convention Center Genel Müdürü Recep Altınok yaptığı konuşmada; “Bu başarımızın Konya’nın kongre turizminde söz sahibi olmasına büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Aldığımız ödül Dedeman Konya Hotel & Convention Center ve Dedeman Grubu’na ait olmasının yanı sıra Türkiye’nin hızla gelişen ve örnek şehir niteliğindeki kentimiz Konya’nın da başarısını simgeliyor. Alman filozof Friedrich Hegel, dünya insanlık tarihini derinden etkileyen unsurun, insanoğlunun en büyük arzusunun ‘kabul görmek’ olduğunu söylüyor. Hz. Pîr’in memleketi Konya’dan bizleri kabul gördüğünüz için teşekkür ederiz” dedi. BEST MEETING HOTEL AWARD GOES TO DEDEMAN KONYA Dedeman Konya Hotel & Convention Center, the largest conference-centered city hotel in middle Anatolia, received the award for “Best Meeting Hotel in the Anatolian-Black Sea Region” during the “1st Congress, Meeting and Event Awards” held at Haliç Congress Center on February 10, 2012, with important figures from the health, informatics, automotive and communication sectors serving as jury members. Hotels participating in the competition were evaluated based on different criteria such as location, proximity to business centers, professional workforce, meeting resources as well as technology- and nature-friendly infrastructures. The award was given to Dedeman Konya Hotel & Convention Center General Manager Recep Altınok. In his speech, Dedeman Konya Hotel & Convention Center General Manager Recep Altınok said, “I believe that this accomplishment will greatly benefit Konya in having a say on conference tourism in Konya. In addition to belonging to Dedeman Konya Hotel & Convention Center and Dedeman Group, the award we’ve received also signifies the success of Konya, Turkey’s rapidly developing exemplary city. German philosopher Friedrich Hegel says that the element most deeply affecting the history of humanity, mankind’s greatest desire is to ‘be accepted.’ We are very thankful that you accepted us from Konya, the city of Hz. Pîr.” 75 DEDEMAN ANTALYA HOTEL & CONVENTION CENTER 4. ULUSLARARASI ALTIN KEP AŞÇI YARIŞMASI ÖDÜLLERİ Dedeman Antalya, Otel Ekipmanları Fuarı ‘nda bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Altın Kep Aşçı Yarışması’da Ödülleri topladı. Otel Ekipmanları , 23. Uluslararası Konaklama , Ağırlama İkram Sektörü Ekipmanları ve Dekorasyonu İhtisas Fuarı ‘nda bu yıl 4. sü düzenlenen Uluslararası Altın Kep Aşçı Yarışması’da Dedeman Antalya Hotel & Convention Center mutfak ekibi Güzel Sanatlar Dalında 1. Lik , Mini Soğuk Büfe Sunumu dalında 2.’lik , Genç Aşçılar Dalında 3. lük ödülünü aldı. Türkiye Aşçılar Federasyonu ve Antalya Şefler Birliği tarafından düzenlenen yarışmaya Dedeman Antalya Hotel & Convention Center ekibi Mutfak Güzel Sanatlar Dalında, Grup Lideri Aziz Yanardağ ( Su Şef ), Yücel Seymen (Demi Şef) ve Uğur Erkan Mini Soğuk Büfe Sunumu Dalında, Grup Lideri İsa Çelik (Aşçı), Veli Erdoğan(Demi Şef), Cihan Kahrıman (Aşçı yardımcısı) Genç Aşcılar Dalında Ramazan Can Vurar (Aşçı Yardımcısı) ile katıldı. Mutfak Güzel Sanatlar Dalında 1. lik , Mini Soğuk Büfe Sunumu dalında 2.’lik , Genç Aşçılar Dalında 3. lük ödülünü alan ekipleri ilk olarak Dedeman Antalya Hotel & Convention Center’ın Executive Chef ‘i Ali Doğan kutladı. DEDEMAN ANTALYA HOTEL & CONVENTION CENTER – 4TH INTERNATIONAL GOLDEN CAP COOK’S COMPETITION AWARDS Dedeman Antalya took prizes home at the 4th International Golden Cap Cook’s Competition Awards held at the Hotel Equipment Fair. This year, the Hotel Equipment, 23rd International Hospitality Industry Equipments & Decoration Exhibition hosted the 4th International Golden Cap Cook’s Competition. Dedeman Antalya Hotel & Convention Center’s kitchen crew got the first place prize in the Fine Arts branch, second place in the Mini Cold Buffet Service branch and third place in the Young Cooks branch. The competition was hosted by the All Cooks Federation of Turkey and Antalya Chefs Association. Dedeman Antalya Hotel & Convention Center participated with group leader Aziz Yanardağ (Sous Chef), Yücel Seymen (Demi Chef) and Uğur Erkan for the Kitchen Fine Arts branch; group leader İsa Çelik (Cook), Veli Erdoğan (Demi Chef) and Cihan Kahrıman (Assistant Chef) for the Mini Cold Buffet Service branch and Ramazan Can Vurar (Assistant Chef) for the Young Cooks branch. The teams received first place in the Kitchen Fine Arts branch, second place in the Mini Cold Buffet Service branch and third place in the Young Cooks branch. The first person to celebrate the crew was Dedeman Antalya Hotel & Convention Center Executive Chef Ali Doğan. DQ HABERLERNEWS 76 “MEHMET KEMAL DEDEMAN ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME PROJE YARIŞMASI” ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU Dedeman Topluluğu’nun kurucusu Mehmet Kemal Dedeman’ın anısını yaşatmak ve ilkelerini geleceğe taşımak adına her yıl düzenlenen “Mehmet Kemal Dedeman Araştırma ve Geliştirme Proje Yarışması’nın bu yıl 8’incisi düzenlendi. Dedeman İstanbul’da 10 Şubat 2012 tarihinde T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılımıyla gerçekleşen ödül töreninde madencilik alanında “Türk Madenciliğini Geliştirmeye Yönelik Araştırma ve Projeler” ve turizm alanında “İnsan kaynakları, Eğitim ve İstihdam” olmak üzere iki dalda yarışan projelerin kazananları belli oldu. Seçici kurulun kararı sonucunda birinci seçilen her iki dalın proje sahibine 20’şer bin TL ödül verildi. THE “MEHMET KEMAL DEDEMAN RESEARCH AND DEVELOPMENT PROJECT COMPETITION” AWARDS FOUND THEIR RECIPIENTS This year the 8th “Mehmet Kemal Dedeman Research and Development Project Competition,” held annually to keep alive the memory of Mehmet Kemal Dedeman, founder of Dedeman Group, and to carry his principles to the future. The award ceremony was held at Dedeman İstanbul on February 10, 2012 with the participation of the Minister of Culture and Tourism, Ertuğrul Günay. Winners were selected among the projects competing in two categories, “Projects for the Development of Mining in Turkey” for mining projects and “Human Resources, Education and Employment” for tourism projects. The first-place winner from each category, determined by the jury committee, received 20 thousand TL. 77 Madencilik dalında ödül kazananlar Birincilik Ödülü: “Siklojet Flotasyon Hücresi” projesiyle Hasan Hacıfazlıoğlu. İkincilik Ödülü: “Altın İçeren Refrakter Arsenopirit Cevherinden Altın Kazanımı: Flotasyon, Fiziksel – Isıl Ön İşlemler ve Siyanürizasyona Etkisi” projesiyle Doç. Dr. Abdullah Seyrankaya. Üçüncülük ödülü: “İnce Taneli Feldspat Atıklarının Jameson Flotasyon Teknolojisiyle Değerlendirilmesi” projesiyle Doç Dr. Cengiz Karagüzel, Gülşah Çobanoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Oktay Şahbaz. Turizm dalında ödül kazananlar Birincilik Ödülü: “Mutfak Sanatlarını ve Yönetimini Kurumsallaştırma Amaçlı Mesleki Eğitim Örgütlemesi” projesiyle Mümtaz Peker. İkincilik Ödülü: “Profesyonel Turist Rehberlerine Yönelik Tarih – Turizm İşbirliği ile Yaşayan Tarih Uzmanlık Eğitimleri” projesiyle Azade Özlem Çalık ve Emel Kılıç.Üçüncülük Ödülü: “Konaklama İşletmeleri İçin Bilgisayar Tabanlı Hizmet İçi Eğitim Modülü Projesi” ile Yrd. Doç. Dr. Aziz Gökhan Özkoç, Hakan Kendir ve Merve Tuncel. Award winners in the mining category First-Place Prize: Hasan Hacıfazlıoğlu for his project, “Cyclojet Flotation Cell” Second-Place Prize: Doç. Dr. Abdullah Seyrankaya for his project, “Acquiring Gold from Refractor Arsenopyrite Gem Containing Gold: Effects on Flotation, Physical – Heat Pre-Treatments and Cyanurization” Third-Place Prize: Doç Dr. Cengiz Karagüzel, Gülşah Çobanoğlu and Yrd. Doç. Dr. Oktay Şahbaz with their project, “Utilizing Small-Grained Feldspar Waste with the Jameson Flotation Technology” Award winners in the tourism category First-Place Prize: Mümtaz Peker with his project, “Vocational Education Organization to Institutionalize Culinary Arts and Their Management” Second-Place Prize: Azade Özlem Çalık and Emel Kılıç with their project, “Living History Expertise Training for Professional Tour Guides with the Collaboration of History and Tourism” Third-Place Prize: Yrd. Doç. Dr. Aziz Gökhan Özkoç, Hakan Kendir and Merve Tuncel with their project, “Computer-Based Intra-Service Education Module Project for Lodging Institutions” DQ HABERLERNEWS 78 DEDEMAN “PARK” İLE BÜYÜYOR Uluslararası arenada faaliyet gösteren Dedeman Hotels & Resorts International’ın daha önceki “ilk”lerine bir yenisini daha ekleyerek hayata geçirdiği ikinci markası DEDEMAN PARK’ın basın toplantısında yeni otel konseptini değerlendiren Dedeman Hotels & Resorts International CEO’su Tamer Yürükoğlu “Son yıllarda seyahat alışkanlıklarında ve özellikle iş seyahatlerindeki tercihlerde değişim yaşanıyor. İş dünyasının içinde bulunduğu “zaman” ve “maliyet” sıkıntısının sonucu olarak ortalama 1 ½ güne inen iş amaçlı seyahatler nedeniyle misafirlerimiz 5 yıldızlı bir otelin sunmuş olduğu hizmetlerin büyük bölümünden yararlanamıyor ama parasını ödemek zorunda kalıyor. Biz de iş dünyasının değişen seyahat alışkanlıklarnı gözeterek ve Anadolu’nun ikincil kentlerinde oluşan potansiyeli değerlendirerek Dedeman Park konseptini geliştirdik” dedi. Her bir detay özenle ele alındı Dedeman Park otelleri sade ve modern tasarımı kadar yüksek teknolojiyle donatılan çevre dostu özellikleriyle de farkını ortaya koyuyor. 100-150 oda kapasiteli yapılarda ileri teknolojiyle donatılmış toplantı odaları, business center, fitness center, zengin Türk kahvaltısı dışında öğlen ve akşam yemeği servisi de veren restoran ile lobi bar ve 7 / 24 hizmet veren Bakk-Al hizmetleri yer alıyor. İlk otel Mart’ta Denizli’de İlk Dedeman Park uygulaması Mart 2012’de Denizli’de gerçekleştiriliyor. Dedeman Park Denizli; 114 superior, 6 Deluxe olmak üzere 120 oda ve 240 yatak kapasitesine sahip olacak. Restoran, 3 toplantı salonu ve bölünebilir 300 kişilik balo salonu gibi özelliklerle öne çıkan Dedeman Park Denizli, şehir merkezine yakın konumuyla da avantaj sağlıyor. Dedeman Hotels & Resorts International yurt içi ve yurt dışı büyüme stratejisi doğrultusunda 2018 yılında 55 otele ulaşmayı hedefliyor. Söz konusu 55 otelin 15’inin Dedeman Park oteli olması planlanıyor. DEDEMAN IS GROWING WITH “PARK” Dedeman Hotels & Resorts International, with its experience in hotel business, has created a new concept: Dedeman Park, taking business world’s trend in travel habits and demands into consideration. Dedeman Hotels & Resorts International’s CEO Tamer Yürükoğlu evaluated the new concept during the press meeting and stated, “In recent years, there has been a shift in travel habits and preferences during business travels. The business world need to be both “time” and “cost” efficient at all times, and therefore, the business travels now last 1 ½ days. Due to their short term visits, our guests usually do not have the time to experience all the benefits of a five-star hotel but still pay for them. On the other hand, the business investments now outspread all around Turkey parallel to the developing economy, increase both the welfare and the number of travels these regions receive. We developed the Dedeman Park concept by evaluating the shifting travel demands of the business world and the potential at the cities of Anatolia.” Every detail diligently attended to Dedeman Park Hotels differentiate from others with the simplicity and modern design, high-tech, environment-friendly features as well as the high quality select service from the non-required aspects. Dedeman Park Hotels’ architectural plans are standardized in a way that all the hotels will have 100 – 150 guest rooms, high tech meeting rooms, business center, fitness center, restaurant serving Turkish breakfast, lunch and dinner, lobby bars. Dedeman Park Hotels will not have room service, however a small outlet called Bakk-Al that will serve 24/7. The first hotel opens in Denizli in March The first Dedeman Park Hotel which will have 114 superior and 6 deluxe rooms will be opened in Denizli in March 2012. The hotel, which has the advantage of its nearby city center location, will host its guests with its restaurant, 3 meeting rooms and dividable ballroom with the capacity of 300. As a growing strategy Dedeman Hotels & Resorts International is planning to reach 55 hotels by 2018. And 15 of these 55 hotels will be Dedeman Park Hotel. YAZI-WORDS: BEGÜM AHU AĞLAÇ Aşkın Tarihi DQ History of Love Taksinin aynası, binanın yüzyıllık duvarına sürtünerek, tarihi bir kalıntının sorumluluğunu üzerine alarak, geçmiş yolları göstermeye devam etti. Taksi şoförünün ağzından bir anda yuvarlak harflerle dolu bir küfür havaya karıştı. Sonra utanarak bana dikiz aynasından baktı ve “Mi scusi” dedi… Ben de hafif bir tebessüm ve kafamı öne eğerek özrünü kabul ettiğimi belli ettim. Roma; dar sokakları kadar, duygularını dışarıda yaşayan insanlarıyla da ünlü bir şehirdir. Fonetik dilleri ile birleştirdikleri ateşli ifadeleri sayesinde neredeyse gürültülü diyebileceğimiz konuşmalar, bütün şehrin sokaklarında, restoranlarında yankılanır. Bu müthiş enerjiyi unutmaksa neredeyse imkânsızdır. Buraya ilk defa 1998 yılında gelmiştim. Hayatını şekillendirme güdüsünün ve özgürlük hayallerinin en baskın olduğu o yıllarda, tası tarağı toplayıp burada bohem bir başlangıç yapmak istediğimi hatırlıyorum. Bohem kelimesiyle başlayamadığım ilişkimin bitişi de yine o yıllara denk geliyordu herhalde… Sonrasında bildiğimi okuyarak, kariyerimi pamuklu iplerle renklenmiş bir kozanın içinde büyütmeyi tercih ettim. Bir tekstil firmasında uzun dönem çalışmalarım sayesinde üst düzey yönetici sıfatımı, pirinç bir levha üzerine kazıtarak masamın sol ucuna yerleştirdim. Bir iş toplantısı için geldiğim Roma’da 21 yaşındaki kızdan eser olmadığını görmek pek zor olmadı. Kaldığım otele çantalarımı bırakıp, üzerimi değiştirdim. Genç bir kızken Romalı orta yaş kadınların şıklığından ne kadar etkilendiğimi hatırlıyorum. Ben de artık orta yaş bir kadın olduğuma göre saten bir elbise ve seksi ince topuklu bir ayakkabı giyebilirdim. Bugünü kendime ayırmıştım. O yüzden vakit kaybetmeden rotamı Via Condotti’ye yönelttim. Burası Roma’nın en şık mağazalarıyla süslenmiş ve modanın heyecan seviyesini yükselten tasarımlarla dolu bir caddedir. Biraz dolaşıp, kendimi şımarttıktan sonra, 18. Yüzyıldan beri ayakta Ö Y K Ü - S T O R Y 79 The taxi’s side mirror dragged across a centuries-old facade of a building, collecting historic dust and residue and leaving behind it a visible trail. The taxi driver swore melodically and, embarrassed, glanced at me in his rear-view mirror and said “Mi scusi.” I accepted his apology with a slight smile and a nod. Rome is as famous for its narrow streets as it is for its people’s tendency to externalize their emotions. Italian phonetics combined with fiery turns of speech result in fairly loud conversations that take place everywhere from sidewalks to restaurants. There is an unforgettable energy to this city. I first came here in 1998. I remember hoping for a new bohemian start in those years when the life-shaping instinct and dreams of freedom were at their strongest. The relationship I wouldn’t exactly refer to as bohemian also began and ended during these years. Afterwards, I chose to study what I knew and cultivate my career in a cocoon of colorful cotton yarn. After long years of laboring in a textile firm, I worked my way up to senior executive, a title I had engraved on a brass sign that sits at the left corner of my desk. This time, when I came to Rome for a business meeting, it wasn’t hard to see that there was no sign of the 21-year-old girl. 80 kalmış bir cafe olan Caffe Greco’nu kahve kokulu masalarından birine oturdum. Macchiato’mdan bir yudum almıştım ki, arkamdan gelen bir erkek sesinin benim adımı söylediğini duydum. Roma’da biri “Serra” diyor olabilir miydi? “Hey Serra, e che tu?” – (Serra bu sen misin?) Kafamı şaşkınlıkla arkama doğru çevirdiğimde, uzun boylu yakışıklı bir adamın, merakla bana doğru yaklaştığını gördüm. Bu Alessandro olabilir miydi? Onca yıldan sonra? “Alex? İnanmıyorum bu sen misin? Güçlü bir sarılma ve şaşkınlıktan sonra, Alex’le (Alessandro’ya ben hep böyle seslenirdim) masaya oturduk. Onunla bundan 20 yıl önce İstanbul’da ortak bir arkadaşımız sayesinde tanışmış ve 1 seneye yakın bir süre çıkmıştık. Tabii ayrı dünyaların insanı olmak o yaşlarda daha kolay oluyordu. Hayatlarına yeni başlamış, parasız pulsuz aşıklardık. Telefon parası ve görüşememek gibi sorunları aşamadığımız için ayrılmak zorunda kalmıştık. “Oh Dio, hala hatırladığım kadar güzelsin” dedi gözlerime o hiç unutmadığım İtalyanlara özgü romantik bakışla bakarak… “Sen de öyle Alex. Üstelik hala bir kadınla nasıl konuşman gerektiğini iyi biliyorsun” dedim gülümseyerek. Alex’le Greco’nun artık az duyan duvarlarına hikâyemizi duyurabilmek için bağıra bağıra, kahkaha atarak üzerinden geçtik senelerin. O kısa bir süre evlenmiş ama yürütememişti. Bense evlenme kısmına gelemeden Nişan’ı atmıştım. Şimdi ikimiz de yalnız ve Roma’daydık. “Serra, benim halletmem gereken bir işim var ama akşam seni mutlaka yemeğe götürmek istiyorum. Hayır’ı da kabul etmiyorum. Anlaştık mı?” “Va bene. Beni otelimden saat 8’de alabilirsin o zaman”. Otele döndüğümde başım dönüyordu. Heyecanım başıma mı vurmuştu yoksa tadına baktığım muhteşem kırmızı şarap kanıma mı karışıyordu? Saatim buluşmamıza tam 2 saat 10 dakika olduğunu söylüyordu. Güzel bir duşun ardından biraz dinlendikten sonra yeni aldığım pudra rengi Valentino elbisemi üzerime geçirdim. Hafif bir makyaj yaptıkta sonra, mini bardaki küçük şampanya şişesini açıp, odanın duvarlarını okşayan romantik müziği biraz serinlettim. Kulaklarım kıpkırmızı olmuştu. Alex’i ilk gördüğüm günü düşündüm. Elim ayağıma dolaşmış, ona baktığımı anlamasın diye ‘cool’ kızı oynamıştım. Uzun bir süre kaçmıştım ondan. O yakışıklı bir İtalyan erkeğiydi ve benimle gerçekten ilgilenip ilgilenmediğini anlamak için uzun süreli testlere tabii kalmıştı. Şimdi bir otel odasında neredeyse aynı duyguları yaşıyor olmak garip ama bir o kadar da çekiciydi. Roma tarihi benim için değişmek üzereydi bunu fark ediyordum. 20 yaşında bir genç kızın elinden aşkını alan Kış ayına inat, 38 yaşında o aşkı bir bahar ayında geri almaya gelmiştim Roma’ya… I dropped my luggage off at the hotel and changed. I remembered how impressed I was by the impeccably groomed middle-aged Italian ladies when I was a young woman. Now a middle-aged woman myself, I could put on a satin dress and sexy heels. I planned to devote the day to myself, so I headed to Via Condotti without wasting time. It’s the ultimate street in Rome to go for luxury boutiques and high fashion. After exploring it for a while and spoiling myself a bit, I sat down at a coffee table at Caffe Greco, which dates back to the 18th century. I was sipping my Macchiato when I heard a man’s voice behind me calling my name. Could someone in Rome really be saying “Serra?” “Hey Serra, e che tu?” – (Serra, is that you?) Surprised, I turned to look and saw a tall, handsome man moving towards my table. Could this be Alessandro? After all these years? “Alex? I don’t believe it, is this really you?” After a bewildered embrace, Alex (that’s how I would always call Alessandro) and I sat down at my table. We had met in Istanbul 20 years ago through a mutual friend and dated for almost a year. Of course, being from different worlds was easy back then. We were penniless lovers whose lives had just begun. We broke up because we had no money for phone calls or plane tickets. “Oh Dio, you’re still just as beautiful as I remembered,” he said, looking into my eyes in that very special romantic way that only Italians seem to have mastered. “As are you, Alex. And you still know how to talk to a woman,” I said with a smile. As if determined to make even the now-deaf ancient stone walls of Greco hear our story, Alex and I spoke and laughed loudly as we reminisced and filled in the gaps. He had married but it hadn’t worked out. I had been engaged but broke it off. We were both in Rome, and we were both single. “Serra, I have to take care of several things but I want to take you out to dinner tonight and I won’t accept ‘no’ for an answer. Deal?” “Va bene. You can pick me up at my hotel at 8”. My head was spinning when I got back to my hotel. Was it the nerves or the amazing red wine? I had exactly two hours and ten minutes until our appointed time. After a nice shower, I put on my new powder-colored Valentino gown. I put on a little make up, took a small bottle of champagne out of the mini-bar and put on some romantic music to grace the room’s walls. My ears turned bright red. I thought of the day I had first met Alex. I was a ditz, but I played the cool girl so he wouldn’t notice. Many years had passed since that day. Whether this handsome Italian man was really interested in me was up to the test of time. Standing in the middle of a hotel room, being immersed in all those feelings all over again was very strange, but just as pleasant. I felt as if Rome’s history was about to change for me. In spite of having my love taken away from me in a winter month as a young woman of 20, I had come to Rome as a woman of 38 to take back my love in a month of love in a month of autumn...