Hindistan`da T rk Egemenli i Zaman T rk Mimari

Transkript

Hindistan`da T rk Egemenli i Zaman T rk Mimari
Fen Edebiyat Fakültesi
Sanat Tarihi Bölümü
Genel Hatlarıyla Hindistan’daki Türk Sanatı
Kemal Esmek, 019
2014, MANİSA
Hindistan’a gelen Türkler, Hint mimarisine ilgi göstermeseler de, eski
tapınakların taşlarından faydalandılar. Türk mimarları, burada Osmanlı ve İran
sanatından ayrılan yeni bir sanat üslubu oluşturmuştur. Hindistan’daki Türk mimarileri
çok renklilikten kaçınan, saf bir biçim anlayışıyla inşa edilmiştir. Türkler, Hint
mimarisinde göz ardı edilen manzarayı kendi mimari eserlerinde dikkate alarak bir
yenilik oluşturdular. Hindistan’daki Türk Mimarisi genel olarak iki bölümde incelenir.
Bunlardan biri Delhi sultanları mimarisi, diğeri ise Babürlü imparatorları mimarisidir.
İslam Hindistan’a daha önce, 712 yıllarında girmiştir. Türk egemenliği,
Gazneliler’in 5.yy sonlarına doğru yaptığı akınlarla bir nevi gerçekleşir. İlk Türk
egemenliği 1206 yılında Kutbeddin Aybek zamanında görülür. Yönetim merkezinin
Delhi olarak seçilmesinin ardından bu ilk dönem Türk egemenliğine Delhi Sultanları
idaresi denilmiştir. Orta Asya Türkmenlerinin Halac boyundan olan Sultan Aybek,
Delhi’de bir cami ve minare yaptırmıştır. Kuvvet-ül İslam adlı bu caminin yapımına
1193'de başlanmış ve 1197 yılında cami yapımı tamamlanmıştır. Yapının geniş
avlusu ve sivri kemerleri vardır. Büyük olmayan haremi batı yönüne bakmaktadır.
Kubbe yapımında gereken teknik olgunluk görülmez. Camiye zaman zaman ilaveler
yapılmıştır. İl-Tutmuşun saltanatı zamanında cami genişletilmiş ve İl-Tutmuş cami
alanında kendisi için türbe yaptırmıştır. Yapıya eklenen kitabeler, yapı ortasındaki üç
sivri kemerle bir cephe eklenerek Selçuklu sanat özelliğine bağlanmıştır. Kuvvet-ül
İslam, Hindistan’daki ilk camidir. İç ve dış avlusu olan yapının doğu duvarındaki
yazıda, caminin 27 Hindu tapınağının malzemesiyle yaptırıldığı yazmaktadır. Hindu
etkisi, caminin iç avlusunda bulunan sütunlarda görülür. Camiden günümüze giriş
bölümü ve sivri kemerli geçiş cepheleri ancak gelebilmiştir. Caminin yanında Kutup
Minar adlı Kutbettin Minaresi anlamına gelen, yüksekliği 73 metre olan minare
bulunur. Kutbeddin Aybek’in 1119’lu yıllarda yaptırdığı bu minare beş katlıdır.
Katlar arası ulaşım merdivenle sağlanmıştır.
Kalın gövdesi yukarıya doğru incelen minare, altta bir yuvarlak, bir
keskin, birinci katta yuvarlak, ikinci katta keskin kenarlı olarak çeşitli iri yivlerle
çevrilidir. Gövde kitabe ve süsleme kuşaklarıyla çevrilidir. Minarenin dış duvarları
Kurandan alınan ayetlerle süslüdür. Ortaçağın ünlü gezgini olan İbn Batuta, Kutup
Minar için ‘’diğer İslam topraklarında benzeri bulunmayan dünya harikalarından
biri’’ demiştir.
Kutup Minar, Karahanlılar’ın Car Kurgan minaresi ile Gazne’de Sultan 3.
Mesud’un minaresinin tuğladan taşa geçmiş, daha zengin bir çeşit devamı olarak
görülebilir. Bu dönem bir çeşit Hint-İslam yapı unsurlarının hazırlandığı, Hint sanatının
etkili olduğu bölgede yeni bir sanatsal anlayışın gün yüzüne çıktığı devir olarak
belirlenmiştir. Hindistan’da özellikle Aybekiler’in Hindu etkisini içeren eserleri olduğu
gözlemlenir. Timur’un sülalesinden gelen Babür Şah, 1526'da Hindistan'da büyük
Türk-İslam devletini kurmuştur. Bu imparatorluk 1707 yılına kadar sürmüştür. Babür
Şah’ın kısa süren saltanatı sırasında fazla mimarlık eseri görülmez. Bu dönemde
yapılan ilk eser Ekber Şah zamanında başlatılmış ve oğlu Cihangir’in zamanında biten
Fethpur Cami Mescidi’dir. Yapıya güney yönünden bir merdivenle çıkılır. Avlunun
batısında kıble yönünde üç salonlu harem bölümü vardır. Her bölümde birer mihrap
vardır. Ayrı ayrı her kıble yönünde birer kubbe yer alır. Ortadaki salonun kubbesi
diğerlerinden daha geniştir.
Hindistan'daki Türk mimarileri heykelsiz olarak orantılı biçimde
yapılmıştır. Camiler genelde büyük bir set üzerine yapılırdı. Avluya derin eyvanlı
kapıdan geçilirdi. Taçkapılar İran-Selçuklu camilerinin özelliğindedir. Minareler,
haremin avluya bakan cephesinin iki köşesinde yer alırdı. Bu tip cami planı az
farklılıkla da olsa çoğunlukla uygulanmıştır. Hindistan’daki en önemli yapılardan
birisi, Şah Cihanın ölen eşi Mümtaz Mahal için 1629'da yaptırdığı türbesidir. 1653
yılında tamamlanan yapı, taçkapı doğrultusunda uzanan uzun havuz, bahçesi ve
kapısıyla seçkin planlamayı yansıtır. Yapının banisi olan Ahmed, Mimar Sinan'ın
yetiştirdiği Mimar Yusuf'un öğrencisidir.
Merkezi planlı, kare biçimli Tac Mahal'in avlusunun dört yanında birer
minare vardır. Türbenin orta bölümünde soğanbaşı biçimli kubbe vardır. Bu kubbenin
dört yanında da birer küçük kubbe bulunur. Son derece sade olan ve ince bir işçiliği
yansıtan Tac Mahal'in cepheleri beyaz mermerle kaplıdır. Tac Mahal, dünya
mimarileri içinde taşın anlama büründüğü ender yapılardan biridir. Hindistan’da saray
ve köşk yapımı da önemli tutulmuştur. Agra'da Ekber zamanında 500'den fazla bu
anlamdaki mimarinin yapıldığı bilinir. Hindistan’da yer yer sekizgen olsa da
genellikle kare planlı türbeler yapılmıştır. Türbelerin ortasında genellikle kubbe
vardır. Kubbeler iç ve dış olarak iki örtü halinde tasarlanmıştır.
Süslemelerde Hindu etkisi görülür. Babür devri türbelerinin bahçe içinde
yer alması Hint mimarisine getirilmiş yeni bir anlayıştır. Babür devrinde Türk
sultanlar, Ekber-Name ve Hamza-Name gibi kendi eserlerini resimleyecek özel sanat
ekibi kurmuşlardır. Cihangir Şah devrindeki portre yapımında belli bir biçimcilik
dikkat çeker. Kişiler profilden, omuzları cepheden resmedilir. Zemin ya beyaz ya da
tek düz renktir. Tek renk gökyüzü, ağaçlar, en güç insan hareketleri bu resimlerde yer
almıştır. Resimlerde bol miktarda altın yaldız kullanılmıştır. Elyazmalarında
üçboyutlu derinliği olan bir resim anlayışı kullanılmıştır. Minyatürlerde
hükümdarların savaşları, avlanması ve törenleri gösteren konular gerçekçi yaklaşımla
işlenmiştir. Türk Hint egemenliğinin son zamanlarında yapılan resimlerde gök,
bulutlar, sisli dağlar gibi unsurlar yer almaya başlamıştı.
Bu biçimlendirme tarzını Batılılar Avrupa resim sanatının etkisine
bağlarlar1. Ancak bununla ilgili herhangi bir kaynak gösterilememiştir. Yalnız
Venedikli Jeronimo Veroneo adlı bir ressamın Hindistan’da Türk mimarı Yusuf’un
yanında süsleme işlerinde çalıştığı iddia edilmektedir.
1
Venedikli Jeronimo Veroneo adlı ressamın Hindistan’da Türk mimarı Yusuf’un yanında süsleme
işlerinde çalıştığı düşünülünce Batılılar, Avrupa sanatının etkisiyle son devir Hint- Türk resimlerinde
manzara üslubunun oluşturulduğunu iddia etmektedirler. Ancak yorumlarını kanıtlayacakları kesin
bir kaynak verememişlerdir. (Turani 2013, 344)
Şekil 1
Şekil 2
Şekil 3
Şekil 4
Şekil 5
Şekil 6
Şekil 7
Şekil 8
Şekil 9
Şekil 10
Şekil 11
Şekil 12
Şekiller Dizini
Şekil 1: Kuvvet-ül İslam Camisinden günümüze ulaşabilen taçkapısı
Şekil 2: Kuvvet-ül İslam Cami Camisini sivri kemerlerle geçili cephesi
Şekil 3: Kutup Minar ve çevresindeki mimariler
Şekil 4: Kutup Minar ve Kuvvet-ül İslam Cami’nin Hindu süslemeli
sütun örneği
Şekil 5: Tac Mahal’in taçkapı eksenindeki havuzlu bahçesinden görünüm
Şekil 6: Tac Mahal’in iç mekanındaki bitkisel süslemeli mermer üzerine
taş kakma
Şekil 7: Tac Mahal’in kapı çevresindeki Kuran-ı Kerim’den Yasin Sureli
bölüm
Şekil 8: Agra Sarayının giriş cephesi
Şekil 9: Şemseddin İl-Tutmuş’un mezar anıtı
Şekil 10: Hindistan’daki Türk resim ve minyatür sanatından örnekler
Şekil 11: Hindistan’daki Türk resim ve minyatür sanatından örnekler
Şekil 12: Hindistan’daki Türk resim ve minyatür sanatından örnekler
KAYNAKÇA
A. Turani, Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitabevi, (İstanbul 2013), 339-344.
B. Bokuleva, R. Avakova, J. Abeldayev, ‘’Türk Kültürünün HindistanUygarlığına
Etkisi’’, Türk Dünyası İnceleme Dergisi, (İzmir 2012), 441-454.
İ. Macun, ‘’Hindistan’da Türk Müslüman Mimarisi’’, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih
ve Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt. 33, Sayı 1.2, (Ankara 1942), 347-359.
Megep, Türk Sanatı Tarihi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, (Ankara 2006), 1618.
O. Aslanapa, Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, (İstanbul 2000), 57-58.

Benzer belgeler

Delhi Cuma mescidi ve Chandi Chowk Sabahın erken saatlerinde

Delhi Cuma mescidi ve Chandi Chowk Sabahın erken saatlerinde Hindistan'daki Türk mimarileri heykelsiz olarak orantılı biçimde yapılmıştır. Camiler genelde büyük bir set üzerine yapılırdı. Avluya derin eyvanlı kapıdan geçilirdi. Taçkapılar İran-Selçuklu camil...

Detaylı