Son Senarist
Transkript
Son Senarist
Son Senarist Yazan: İbrahim DEMİRKAN BU SİNOPSİS 1999 YILINDA 10. ARIBURNU SİNEMA ÖDÜLLERİ FİLM ÖYKÜSÜ YARIŞMASI "ONAT KUTLAR" ÖZEL ÖDÜLÜ'NÜ KAZANMIŞTIR. İsimler yazdıkça siyah fon şeffaflaşır. Arabaların geçtiği cadde.. Gece.. Kamera hareketlenir. Sinemada “10 dk. ara..” Sigara içmek yasak levhası.. Seyirci sigara içmek için sinemanın önüne çıkmaktadır. Kamera caddeyi geçer bir sokağa yönelir. Sinema girişinde sigara içenler, sokakta sigara içenler..Sokakta ilerleyen kamera caddeyi geçer bir sokağa yönelir. Asım sigarasını yakarak girer. Asım sinemanın önündedir. Cama yapıştırılmış olan afişe, ağzının kenarındaki sigara düşecek gibi eğilmiş,hayranlıkla bakışı sadece cama, camdaki afişin üzerine yansımış olan görüntüsüyle verilir. Asım seyirciyle beraber izdiham içerisinde filmin ikinci bölümüne kaçak girer. Asım koşarak binanın köşesinden çıkar. Arkasında köpek sürüsü. Anadolu öğrenci pansiyonuna girer. En üst kata çıkar. Tek kişilik odaların olduğu bir pansiyon. Asım’ın arkadaşı Rafet, karyolasına oturmuş para saymaktadır. Ağzından tükürüğü taşarken geri çeker, dudağını diliyle iyice yalar. Asım odasından çıkar. Rafet’in odasına gelir. Kapıyı açınca Rafet hemen paranın üstüne oturur. Asım Rafet’ten eve bir günlüğüne gidip geleceğini parasının olmadığını söyler. Rafet yemin billah ederek, param yok der. Rafet Asım’a okula gel, idare seni arıyor der. Asım : Son projemi anlatayım. Rafet : Okula gelmeyecek misin? Asım: Borç para almak için gelirim. Rafet : Kızlar seninle acayip dalga geçiyor, sakın onlara gözükme. Asım : Boş ver geçsinler. ………. Kendisinden apranti diye bahsedeceğimiz genç 13-14 yaşlarında bir karakterdir. Babası ilk önce apranti, sonra jokey olmasını istemektedir. Anne izin vermez. (Apranti yeni at yarışçısına verilen addır. 50 yarış kazanan jokey olur.) Babası oğlunu eski bir jokeye götürür. Jokey at arabacıdır. Jokey; “Bizi zayıflatmak için hamama götürürlerdi. Şimdi bir hap veriyorlar tamam. Sen de biraz zayıflarsan olur her hal” Apranti baba ile eve döner. Kulağı kapıda anne babasının kavgalarını dinler. Anne öksürükler içerisinde bağırarak; tövbe oğlumu kumar işine sokmam. Batsın parası. …………… Asım okul kantininde kendinden geçmiş sinemadan bahsederken, onu dinleyen arkadaşı dalga geçmektedir. Rafet’in dürtmesiyle kendine gelir. Rafet:Kalk. Dekanla bi görüş. Asım kendisine gülenlerden, birisinden borç alır. Dekanın odasına gider,sekreteri göremez. Boğazını temizler içeri girer. Dekan büyük bir odada en dipte playboyu hafif sesli okumaktadır. Dekan: Kızım kimseyi içeri alma. Asım (öksürür) Hocam ben bir şey için geldim. Dekan hemen yüzündeki dergiyi indirir. Dekan: Öğrenci misin? Asım: Öğrenci … idim. Dekan, Asım’ın senaryo yazmaktan dolayı okula gelmediğini öğrenince şaşırır. Dekan: Senaryo mu? O zaman Coğrafyaya niye geldin. Sinema okuluna gitmeden sinemacı olacaksın, öyle mi? Asım “sinema okuluna gitmedim ama sinemaya gittim”. Dekan Asım’a devamsızlıktan atıldığını söyler. ………… Asım ve Rafet okul bahçesindedir. Asım: Eve şimdi ne diyeceğim. Bir sürü de borç-harç var. Sözde okulu bırakıp evin borçlarını ödeyecektim. (Rafet’e görüşürüz der, ayrılır.) Asım Şehirlerarası bir otobüse koşar. Tam bineceği sırada otobüsün kapısı yüzüne kapanır. İkinci otobüsü bekler. Arkadan koşturarak gelen köylü, çuvalıyla beraber kendinden önce biner. Otobüsün içinde Asım ayakta. köylü oturmuş, yanında çuval durmaktadır. Asım tek katlı,bahçesiz gecekonduya girer. Anne ve babası borçlarının çoğaldığını, tek ümitlerinin kendisi olduğunu, bir an önce okulunu bitirip maaşa geçmesini isterler. Anne: Okulun nası, iyi mi? Asım: İyi. Ben de şu senaryoyu İstanbul’a yolladım. Anne: Allah seni. Yine mi senaryo? Oğlum ardına bakmadan Hasan Dağı’na oduna gidiyon. Asım: Boş boş oturim mi ana. İyi yatıp uzanim. Anne: Ben sana sümbül ağası gibi uzan mı diyom. Boş boş oturma ama boş işlerle de uğraşma. ………… Muavin ‘Ankara, Ankara’ diye bağırmaktadır. Asım otobüse biner. Ankara. Asım pansiyona ağır ve yorgun bir şekilde girer. Ayağa tasla dökülen su. Akan köpüklü su. Asım (Görüntü dışı, sesi gelir): Ak ulan ak namussuz kurudun mu? Kamera Asım’ı verir. Bozuk çeşmeyi açmaya çalışmaktadır. Başına ise zencilerin kabarık, kıvırcık saçları gibi sabun köpükleriyle yapay bir saç yapmıştır. Asım boynunda havlusu, bornozlu, odasına girer, uzanır. Yazdığı senaryolara bakar. Kendi kendine konuşur; haydi İstanbul. Ah şu senaryoyu bir satın alsalar.. ‘Yemek hazır’ anonsu. Yemekhanede 10-15 kişi topluca birbirlerine yakın oturmuş, neşeyle yemek yemektedirler. Asım bunlardan en uzak köşede yalnız başına yemek yemektedir. Asım odasında karşısındakine konuşur. Kamera verince Robert de Niro fotoğrafıyla konuştuğu belli olur. Asım: İnsanların yıktığı hayallerin sayısı, hayallerin yıktığı insanlardan daha fazla.Yanlış bir hayal peşinde miyim? Sinema kim, ben kim? Ama yanlış bir hayal, beslemiyorum. Belki hayalimi yanlış besliyorum. Haydi İstanbul. Köy evi.. Apranti, 5-6 yaşlarında iki kız çocuğu, 7-8 yaşlarında iki erkek çocuğu ve ablasıyla beraber annelerinin etrafında dizilmiş ayakta beklemektedirler. Anne ağır hırıltılarla ölüme doğru gitmektedir. Hırıltısı kesilir,ölür. Apranti ana yolun kenarında rüzgarlarla dalgalanan buğdaylara bakmaktadır. Baba: Al şu adresi otel katibi bizden. Sonra hemen hipodruma git. Katibe sor. Adamı bul. Kabul edilirsen yarış. Yoksa geri gelme. Çalış. Hoparlör ‘senarist telefon’ anonsu: Asım komik desenli pijamasıyla merdivenlerden hızla iner. Asım heyecanla telefonu alır, Alo (Asım ne haber len kerata) üff ben de şey zannettim (Ney?) Boş ver (Borcunu ödesene) ödicem. Rafetle yollarım. Asım senaryo yazmaktadır. Rafet:Senaryo mu? Asım: Hıı. Rafet: Konu ne? Asım: Mutlu bir senaristin hayatı. Rafet: Artık şu işte bir şeyler yap. Seni tanıdığım günden beri yazıyorsun. Millet seninle dalga geçiyor. Telefon anonsu duyulur. ‘Senarist telefon’ Rafet: Bak duydun mu? Asım: Herhalde yine O çocuk.Borcunu istiyor. (hızla gider.) Rafet arkasından bağırır; bende para yok ha. Asım iner, telefonu alır. Telefon İstanbul’dandır. Hüdaverdi adında bir yapımcı senaryosunu satın almak istediklerini söyler. Asımla İstanbul’da görüşmek üzere anlaşırlar. Telefona bakan danışman; hadi gene iyisin. Karılar, kızlar. Asım: Aklınız fikriniz şeyinizde. Sinema kültürdür, ciddi bir iştir. Asım Rafet’e görüşmeyi anlatır. Rafet “istersen borç para veriririm.” Asım borç alır. İstanbul’a trenle gitmektedir. Çaprazında oturan ihtiyar şiddetle öksürmektedir. Kalkmaya çalışır, kalkamaz. Asım hemen yanına gider kaldırır. İhtiyarı lavaboya götürüp, getirir, oturur. Asım: Yolculuk nereye. İhtiyar (iç çekerek): Nereye olacak,mezara. Asım: Allah uzun ömürler versin amca, olur mu öyle şey. İhtiyar: Olur tabi. Ankara’dan geliyorum. Yine işimi yapamadım. Asım: Ne işi amca? Hastane filan mı? İhtiyar: Emeklilik işi. Para pul yok. Buradaki gibi hastalanınca kimsenin baktığı da yok. SSK’ya gidip emekli olim dedim sigorta vardı biraz. Yok dediler olmaz. Açlıktan mı ölim dedim, öl dediler. Asım: ne iş yapardın amca. İhtiyar: Sinema oyuncusuydum oğlum. Ben Şevket Parman. Asım (Şaşkın): Ha..vet (Elini uzatarak parmağıyla işaret eder) Siz..siz O’sunuz. Donmuş bir şekilde yerine gider oturur. Asım İstanbul’da aşırı kalabalık ve yoğun trafikle boğuşur. Asım elinde adres yazılı kağıdı, Yeşilçam yıldızlarının resimleriyle süslü cam tezgaha bakan simitçiye sorar;Yeşilçam’a nasıl gidebilirim? Simitçi: Çok çalışarak. Asım Hüdaverdi’nin bürosunu bulur, tanışırlar. Hüdaverdi Asım’ı ücretsiz kalabileceği bir otele yollar. Kıyıda kalmış izbe bir otel. Asım otelde yarı karanlık merdivenleri çıkarken kahkaha sesleri duyar. Koridorda ilerler, odasını bulur girer. Odada sandalye, yatak, duvara yaslanmış masa, komidin gibi eşyalar. Odaya girer,kapıyı kapatır. Kapıda durup odaya bakar. Dışarıdan sirenler, trafik vb. uğuldayarak gelen şehir sesleri. Çantasını yatağın kenarına bırakır. Yarı karanlık ortamda pencereden sızan ışıklarda uçuşan tozlar. Asım çekingen ve ürkek bir şekilde yazı masasına gider. Anahtarı bırakır, bir adım pencereye doğru atar. Geri anahtarına bakar. Dönüp masadan alır ve cebine koyar. Asım’ın kaldığı otel odasının hemen yanındaki odada dört hırsız kalmaktadır. Başları Lütfüdür. Kendi aralarında araba çalmak, kap-kaççılıkla hayatın devam etmeyeceğini, daha büyük bir vurgun yapmaları gerektiğini konuşurlar. Koridorda ses duyarlar. Aprantiyi görürler. Iskata: Apranti! Şu bizim altılıya bir göz atsana. Gel, gel. Aprantiyi odalarına alırlar. Apranti; “Valla abi ben anlamam ki.” Azad altılı ganyan kağıdını gösterir! “Şu ikiliye bi şeyler at hiç olmazsa!” Kağıdı ve at yarışları bültenini Aprantiye verir. Apranti terler. Apranti: ben…benim Azad: Hee noldu yav. Apranti: Benim okuma yazmam yok . Azad: Ha s….. Yapma be. Apranti: Apranti olamazsam memlekete dönecem. Okuması olmayana kimse iş vermez demi. Azad (Yandın sen anlamında başını sallayarak): Vermez. Lütfü Asımla tanışır. Komşu diyerek hitap eder. Lütfi, Azad, Sahir, Apranti ve Istaka’yı Asım’la tanıştırır. Asım: Ne iş yaparsınız. Lütfi: İşçilik şu arkadaş jokey olacak. Otel odalarında vakit geçmez. Muhabbete gel. Asım: Sonra işim var. Lütfi: Oldu komşu. Sen niye geldiydin Asım: Bi iş için. Hüdaverdi bürosunda Asım’a senaryosunun parasını verir, imza attırır. Asım’ı Yağmur suyu ajansa, asıl patrona götürür. Sekreter kendilerini uzun süre bekletir. Asım “ben sinema için senaryo yazabilirim” deyince Hüdaverdi “sinemada sen bir şey getirirsin, seyirci bir şey. İkisini uydurmak çok zordur. Haftada 10 diziden 5 kanala 50 dizi çekiyor. Para çok bu işte” der. Sekreter içeri alır. Orhan adlı yapımcı kendilerini çok iyi karşılar ‘O Kasımcığım(asımcığım diyeceğine..), hoş geldin’ der. Senaryosunu dizi yapacaklarını söyleyince Asım karşı çıkar. Orhan, Hüdaverdi’nin söylediklerinin aynısını söyler. ‘Sinemada sen bir şey getirirsin, seyirci bir şey. İkisini uyuşturmak çok zordur. Demi Hüdaverdi ağabeycim.” Hüdaverdi, Orhan aynı şeyleri tekrar ettiği için Asımdan utanır. Orhan yeni dizi senaryosu için avans önerir. Asım kabul etmez, otele döner. Lütfi Asımın odasına gelir. Senarist olduğunu öğrenince çok şaşırır. Lütfi arkadaşlarına seslenir. “Azad, Sahir gelin lan. Senaristimizi görüyonuz mu?” Azad: Katip bana söylediydi. Abi iyi karı yiyonuzdur ha? Lütfi: sana mı söyledi? (Azad kafasıyla tasdik ederken Asımın cevabını beklemektedir.) Asım: Sinema ciddi bir iştir. Kültürdür. Istaka; Yok mu senin manita? Filmlerde oynayanlardan filan. Asım: Yok (niye dercesine bakışlar). Benim kadınlarla pek aram yok… Çünkü… Bilmiyorum. Heralde yazıyor olmamdan. Yazmak… yalnızlıktır. Yalnız olmasaydım yazmaz anlatırdım. Istaka; Bu filmciler nerelerinden uyduruyorlar bunca şeyi hayret ederim. Nerden gelir akıllarına gerçek olmayan şeyler. Asım: Aslında hakikati olmayan şeyler yaşamamızda, şu dünyada o kadar çok ki. Odayı bir sessizlik kaplar. Asım sattığı senaryonun çekimini izlemeye gider. Eski bir sinema salonu TV çekimleri için stüdyolara çevrilmiştir. Yatak sahnesi çekilmektedir. Erkek Jön sevişmeyi uzatınca yönetmen müdahale eder. ‘Çalınmış Hayatlar’ adlı senaryosu ‘Çalınmış Bekaretler’e çevrilmiştir. Asım ‘senaryoda böyle sahneler yoktu’ der. Kavga eder, dışarı atılırken kadın oyuncuya bağırır, bu nasıl oyunculuk. Kadın: Aa şebeğe bak, sana ne lan? Benim sanatım sana mı kaldı. Salak şey. Asım otele döner, üzgündür. Lütfü’ye dert yanar. Ailesinin kendisinden para beklediğini söyler. İş bulmasını ister. Lütfü ‘imkansız’ der. Asım eve telefon eder. Annesi telefonda icralık olacaklarını, yolladığı paranın az olduğunu, daha para gerektiğini söyler. Apranti haralardan atlara bakmaktadır. Lüks arabalarıyla gelip giden zengin at sahiplerine bakar. Seyis: Yarış atlarının kaderi. Yarışmayı bırakınca kas erimesinden ölürler. Sen de zayıflamaya bak. Lütfi odasında üç arkadaşıyla banka soymaya karar verir. Asıma gerçek niyetlerini belli etmeden soyacakları bankanın tarifini yaparak, böyle bir bankayı soyma sahnesi nasıl olabilir, derler. Asım ‘Yarın yazdıklarımı alın, okuyun’ der. Asım soygunun polis kıyafetiyle, bankanın kapanışına 5 dk. kala yapılmasını yazar. Asım gece yatağında düşünür. Dizi senaryosu yazmaya karar verir. Apranti Asımın odasına gelir. Karşılıklı konuşurlar. Apranti: Abi sen filimci misin? Asım: Hıı. Apranti: Abi bu kamaracılar nasıl oluyo. Asım: Nasıl nasıl oluyo? Apranti: Ben abi şeyden sordum. İş var mı sizde. As (Gülümser): Niye sordun. Apranti: Yarış var. Kazanamazsam napacam. Asım: Sen kazanmaya bak. Apranti: Sen bu işe nasıl girdin abi. Asım: Senaryo benimki yazmak istedim yazıyorum. (Apranti anlamsızca bakar) sonsuzluk duygusu bu işe beni iten bi adam var o da öyle der. Dünyada bir iz bırakma arzusu. Seyircide hayal ettiklerini perdede gerçekleştiğini gördüğü için memnun olur. Film izler. Apranti: Benim annem de öldü. O olsaydı gelmezdim. Asım: Sen istemiyor musun. Apranti: Pek istemiyordum. Annem olsa istemezdi. Asım Hüdaverdinin bürosunda dizi için avansı alır. Dizisi çekilecek çocuk şarkıcının evine giderler. Asım çocuğun ve menajerinin isteklerini sabırla dinler. Dışarı çıkarlar. Asım: Kim bu Orhan Allah aşkına siz niçin film çekmiyorsunuz. Hüdaverdi: Orhan benim elemanımdı getir-götüre bakardı. TV’ler çıkınca dizi içine girdi. Ben de senin gibi sinemacayım dedim kaybettim. Şarkıcılarla malı götürdü. Asım Otele döner. Lütfüyü silahını temizlerken görür. Silahı ister. Lütfü vermek istemez. Asım meraktan isteğini söyler. Lütfü verir. Apranti pistte gayr-i resmi bir yarışta kaybeder. At sahibi: Aprantiliğe 11 yaşında başlıyorlar. Senin zaten yaşın geçmiş. Atla da uyumun yok. Seyis “benim yapacak bir şeyim yok.” der. Apranti otele döner. TV de at yarışlarını izleyen katib ‘tüyo var mı?’ der. Aprantinin beyninde koşu sesleri yankılanır. ‘yok’ der. Lütfi ve arkadaşları polis elbiseleri yaptırır, kalın kaşlar, siyah gözlükler, sarı peruklar satın alırlar. Lütfi ve arkadaşları tam birer polis olmuşlardır aynı anda yan odada Asım saçı başı dağılmış senaryo yazmaya çalışır. Yazamaz. Terli ve sıkıntılıdır. Lütfü’den aldığı silahı ağzına sokar. Terastan bir ağlama sesi gelir. Lütfi ve arkadaşları sese dikkat kesilir. Lütfi: ne oluyo lan. Kumpas mı? Istaka: Yok. İntihar. Hepsi Istaka’ya şaşkınlık ve korkuyla bakar. Asım elinde silah Teresa çıkar. Apranti intihar edecektir. Asım iknaya çalışır, sebebini sorar. Apranti ağlayarak cevap verir: “Başaramadım beceremedim (etrafına şöyle bir bakar) tutunamadım da ondan.” Asım: İnsan hiç başaramadığı için intihar eder mi? Apranti: Benim yerimde sen olsaydın (birden Asımın elindeki silahı fark eder) nesin sen? Elindeki silah ne? Lütfi ve arkadaşları polis kıyafetiyle, peruklu ve gözlüklü olarak gelirler. Asım, Lütfügili bu halde tanımaz. Asım: Polis bey lütfen siz durun. Aprantiye döner. Yavaş yavaş yanına gider. “Bak silahla intihar et. Daha temiz.” Apranti: Yaklaşma. Asım: Eğer atlayınca ölmezsen, sakat kalırsın. Sonra başına adam koyarlar. Bi daha intihar etmesin diye. Apranti: Dur! Dur dedim sana, Apranti aşağı bakar, kamera onun gözünden aşağıyı bir an verir. Birden Asım aprantiyi tutar. Apranti: “Bırak!” der ve Asımla beraber yere yıkılır. Lütfü ve arkadaşları aprantiyi alıp götürür. Asım yerden kalkar. Üstündeki tozu silkeler, tozdan dolayı öksürür. Silahı alır. Görüntü açılır açılmaz Asımın diyalogu verilir;” Polisler geldi, hemen aldı götürdüler çocuğu” Lütfi bilmezlikten gelerek, “öyle mi?” Apranti çantasını almış trene gitmektedir. Dönüp şehre bakmaktadır. Şehrin sıkıcı ve gürültülü manzaraları hızlanarak çoğalır. Ses yükselir hızla akan görüntüler iyice hızlanır. Birden sessizlik. Ağır çekim. Baks açılır. Fırlayan yarış atları, yandan, göğüslerinden toynaklarına kadar alınır. Atların toynakları yere vurduğu an ses verilir, görüntü normalleşir. Ağır çekim ve normal çekimle Padokta yarışan atlar verilir. Lütfü ve arkadaşları araba çalarlar, plakasını söküp yeni bir plaka takarlar. Asım senaryo yazar, Hüdaverdiye verir. Orhan önünde Asımın senaryosu telefon eder. ‘Bunu yazan dahi olabilir ancak’ Gece-dolunay ve otel kamera koridor ve merdivenlerden acılı bir arya eşliğinde dolaşarak çıkar. Asımın odasına girer. Yavaşlar. Asımın yanına gider, yüzünü verir. Asım ağzı açık horlamaktadır. Kamera bu anı 3 sn. verir. Bu anda Asım yutkunur. Ağzını şapırdatır ve horlamaya devam eder. Bunun üzerine kamera geldiği yerden hızla çekilerek neşeli bir klasik müzik eşliğinde geri gider. Lütfi ve arkadaşları bankayı Asımın senaryosuna göre soyarlar. Asım Hüdaverdiye elveda ‘elveda ben dönüyorum’ der. Orhan’ın bürosuna gider. Yine uzun bir süre bekler. Sinirli bir adam gelir (sekretere): “Bob bob içerde mi?” Sekreter (Asımı gösterir): Arkadaş var. (Asım ve arkadaş bakışırlar.) (Adama) sen de mi oltaya takılanlardansın. Asım kalkar (sekretere): Ben kapının önündeyim. Asım etrafına bakınırken adam gelir. Adam “benden mi kaçtın” der. Asım. Yoo. Canım sıkıldı. Çok beklettiler. Adam: Senarist misin Asım : Evet. Siz. Asım: Ben de. Asım: Filminiz var mı? Asım: Var. Asım, ney? Adam: Gündüz Sesleri, Ses ve Öfke. Asım: Siz. Vasıf bey. Kült filmlerin senaristi. Adam: Öyle derler. Asım: Sizin gibi kaliteli insan. Bunlarla işiniz ne? Bu adamlar (Kafasıyla Orhan’ın bürosunu işaret eder) Adam: Bi işim yok. Orhan benim kahvenin ortağı. Palazlanınca gelmez oldu. Ya gel ya ayrıl diyecem. Git gel. Sırf parasını yememek için. Eh işte. Suskunluk. Asım: Size bir şey soracam. Adam: Sor. Asım: Bir insan niye senaryo yazar? Adam: Bilmem. Beni soruyorsan benimki değişiklik. Ben daha çok sanatta kendini değil kendinde sanatı sevenlerdenim. Asım: Doğru. Aslında sanat biraz egoizmden geçiyor. Adam: Hayaller tabii gerçek olmazsa hayal de olmaz. Seni anlıyorum bırakamazsın bunu. Ne kadar küçüksen o kadar büyük hayalperestsin. Yani bizler. Asım: Doğru ama bir de şu var. Belki derinleşmek yok olmayı da getiriyor. Bizi en çok sinemaya bağlayan şeyler dünyaya da öyle, bizi ondan en çok uzaklaştıracak olanlardır aslında. Lütfi ve arkadaşları soygun sonrası, arabayı otele yakın bir yerde bırakıp yaya kaçarlar. Polis arabayı bulur, telsizle merkeze habere verir. Lütfi ve arkadaşları oteldedir. Çantaları parayı almaz. Lütfi hemen Asım’ın odasına gider kulağını kapıya dayar, tıklatır: “Aloo. Asım beey” (ses gelmez bir daha tıklatır) “Asımcım” (ses gelmez) kapıyı çengelli iğne ile açar, içeri girer. Asım’ın bavuluyla çıkar. Paralar bavula doldurulur, üstüne Asım’ın çamaşırlarını koyarlar. İki polis otele gelir. Tanıdıkları belli olan Lütfiyi sorarlar. Katip: Yukarıdadır. Asım otele doğru yürüyerek gelmektedir. Polisler Lütfigilin kapısını çalarak, “çabuk açın, arama” derler. Lütfi bavulu koyacak yer bulamayınca camdan dışarı atar. Hepsi yere yattıklarında polis kapıyı kırarak içeri girer. Tatlı bir müzik eşliğinde havada yavaşlatılmış çekimde döne döne inen bavul Asım’ın kafasına düşer. Asım kalkar, eliyle başını tutar; “Ahh. Böyle de olmaz ki, anlaşamadık diye” Bavulun kapağı gevşemiş, bir iki çamaşır taşmıştır. Bavulu açmadan çamaşırları eliyle içine iter ve bavulu kilitler. Öfkeyle ve hırsla içeri gireceği otel kapısında durur. Vazgeçer, geri döner. Polis “kıpırdamayın” derken Lütfi eliyle dışarı göstermek isteyince kurşun ve bağrışma sesleri ayyuka çıkar. Oda dışarıdan verilir. Kamera içeriyi verince Lütfü ve arkadaşları öldürülmüştür. Polis Lütfünün silahını eline verir duvarlara ateş ettirir. Arkadaşına bakar, göz kırparak “nefs-i müdafaa” eder. Kamera kendi etrafında odada hızla döner. Bu görüntüden uzaklaşınca tren camından belli belirsiz geçen evlerin şekli gözükür. Asım trende efkarlıdır. Alacakaranlık bir hava. Henüz güneş doğmamıştır. Asım eve girer. Annesi sevinçle karşılar. Asım “odada üstümü bir değiştireyim” der. Odaya girer oturur. Tavana bakar. Birden gözleri yaşarır. Çekmeceyi karıştırır. Makas çıkartır. Boğazına dayar. Bavuluna bakar. Başını sallar. Bavulu bir şey almak için açar. Gözyaşı durur. Paraları görür, avuçlar, şaşkın ve donmuş bir şekilde yan odaya geçer. Kamera sırayla tam boy, belden, omuzdan ve diyalogun doruk noktasında yakın plan yüz çekimi yapar. Açı, ters açı dizisi. Anne: Vıyh! Onlar ne oğlum. Asım: Para. Anne: Amaa. Nerden kazandın. Asım: (Durur. Yeni doğan güneşin ışıkları yüzüne vurur. Annesine bakar. Tek kelime söyler) Senaryodan. İbrahim DEMİRKAN