katalog

Transkript

katalog
EVE DÖNÜŞ // HOME COMING
NURETTİN ERKAN
KATABASİS // CATABASIS
EVE DÖNÜŞ // HOME COMING
NURETTİN ERKAN
29.01.2014 - 01.03.2014
ARTNEXT ISTANBUL
Çağdaş Sanat Alanı / Contemporary Art Space
Windowist Tower
Eski Büyükdere Cad. No: 26
Maslak 34467 Istanbul TURKEY
+90 212 999 39 90
www.artnext.org
[email protected]
1
2
NURETTİN ERKAN
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ: NURETTİN ERKAN SOLO
Nurettin Erkan'ın sergisi, bir temayı deşen, tırmalayan uzun bir dizi oluşturan resimlerle karşımızda. Fırça ve boyasına çok
hakim; yer çekiminin hissedilmediği resimlerinde figürler, Eski Ahit'teki kabileleri andırıyor. Tanrı ile toplu kaderleri üzerine yeni
bir akit yapma arayışındalar sanki. Batı resminde varlığını hissettiren ve şemaları aydınlatan bir tanrı değil bu. Yere inmiş, ya
da sanki yerden hiç yükselmemiş. Mesafesi, resimlerine baktığımız yerle belirli ama şemalardaki tanrıdan daha mesafeli bir
tanrı. Peyzajı oluşturan unsurlar kavruk taşlar ve toprak; figürler de sanki onların içinden fırçayla eşelenerek çıkarılmış,
topraktan yoğrulmuş ya da taştan yontulmuş gibi. Durağanlar.
Kimi kadın figürleri, Picasso'nun Avignonlu Kadınlar’ı gibi bizi süzüyor olsalar da, Picasso'nun iştahla sürdüğü boyanın yerinde
daha sürülür sürülmez karıncalaşmaya başlamış bir boya var. Bir yazgının batıp yeni bir yazgının doğma sancılarına tanık
olan bir ressamın ağıtı bu resimler. Akla Xenophon'un Anabasis'ini getiriyor. Bildikleri dünyadan, deniz kıyılarından, Yukarı
Mezopotamya'ya ilerleyen ve orada ne için verdiklerini ve ne için kaybettiklerini bilmedikleri savaşın ardından kaderlerinin
artık kendi ellerinde olmadığını farkeden insanların serüvenini. Onlara yaban bu topraklarda artık davetsiz misafirlerdir.
Dönüş, ki ona Katabasis adı verilir, gelişten çok daha zorlu ve sınavlarla dolu olacaktır. Tek çareleri, birliklerinin
dağılmamasıdır. Dicle kıyılarından Karadeniz dağlarına ulaşıp Sürmene yakınlarında denizi gören öncüleri, “Talatta, Talatta Deniz, Deniz!” diye haykırdığında, bildikleri evrene ulaşmışlardır.
Erkan'ın resimleri bir anlamda Katabatik bir yolculuk. Figürlerin içinde olduğu evren, denizden çok uzak. Oraya varmak için
önlerinde uzun bir yol var, sınanacakları.
Feyzan YAMAN
CATABASIS // HOME COMING: NURETTIN ERKAN SOLO
Nurettin Erkan’s exhibition meets us with a long series of paintings which excavate and scratch a theme. Capable in his use
of brush and paint, figures in the paintings in which there is no sense of gravity reminds us tribes in the Old Testament: they
seem to be in search of a compact with God concerning their collective destiny. This is not the same God that is felt in the
Western painting and that illuminates the schemes. It is down to earth or it has never risen. Its distance is designated
according to our position to the paintings, but it is more distanced than the God in the schemes. The landscape is composed
of dry stones and earth, figures look like they scratched their way out with brush, kneaded with earth and sculpted out of
stone. They are still.
While some of the female figures scrutinize us like Picasso's Les Demoiselles d'Avignon, paint starts pitting as soon as it is
applied unlike the one Picasso used heartily. They are the elegy of an artist who became the witness of the degradation of
a destiny and the birth pain of another. They recall Xenophon's Anabasis. It is the adventure of people who realized that their
destiny is no longer in their hands as they depart from the familiar world, sea shores towards upper Mesopotamia following
a war which they did not know why they fought or lost. They are now uninvited guests at these foreign lands. Return, which
is named as Catabasis, is more compelling and full of challenges. The only remedy is to avoid the disperse of their troops.
As the vanguards shouted "Talatta, Talatta - Sea, Sea!" as they saw the sea near Sourmena after reaching Black Sea
mountains through the coasts of Tigris river, they reached the familiar world.
Erkan's paintings are in a way a catabatic journey. The universe inhabited by the figures is far away from the sea. There is a
long road ahead to reach there, a road though which they will be tested.
Feyzan YAMAN
3
BEDEN VE ZAMAN VE MELANKOLİYE DAİR
Nurettin Erkan’ın yeni resimleri, önceki Taşlar / Kadınlar / Küller (2010) sergisindeki tuvallerden daha çok hikâye anlatıyor. Yahut, hikâye anlatır gibi görünüyor,
muğlak, derine gömülü, yer altında hikâyeler. Gözleri aşağı doğru bakan, alınları düşünce ve endişeden kırışmış, yaşı ilerlemiş iki erkek, bize doğru yürüyorlar. Üç
kadın, havada asılı duran büyüklü küçüklü ve düzensiz taş blokların arasından sola doğru yürüyorlar. Bir anne ve yetişkin kız evlat olması muhtemel diğer iki kadın,
onları tehlikeye atmış gibi görünen kayaların arasında sinip çömelmiş vaziyetteler. Ona zılgıt çeken bir kadından gözlerini sola kaçırıp sinerken bir çocuk, bir diğer
adam kös kös bakıyor. Sert kenarları ve köşeleri olan büyük bloklar ve taş levhalar, siyah gölge içindeki kesik kaya yüzleri, kavruk bir renge ve kızıla çalıyor. Taş,
insan bedenleriyle aynı renk bileşimine sahip, ancak insan etinden daha açık ve yer çekiminin mantığına karşı havaya yükseliyor. Opak, esrarengiz ve ağır, fakat
boşlukta süzülecek, havada gezinecek kadar da hafif. Bu anlatıları çözümleyemeyecek olsak da, onlar resimleri devinim halinde tutuyor.
Bu hikâyeler, tarih midir? Öyledir, tarih olmalıdır, olmak zorundadır. Bir annenin tarihi. Bir erkek çocuğun tarihi. İki yaşlıca erkeğin, sayısız genç ve yaşlı kadının
tarihi. Ancak bunlar, kat kat boyayla kalınlaşmış yüzeyde, yüzeye çıkmayan tarihtirler. Bunlar sözcüklere ve söyleme direnen tarihtirler. Bunlar, bir insan
topluluğunun, yerin, manzaranın, çağın tarihi midir? Yoksa bir adamın, bir inceleyen gözün, bir hayal gücünün tarihi mi? Bu hikâyeler ve içinde gizli olan tarihler
ne gösterir ne de anlatır: sadece önerme yapar, sessiz ve dokunulmaz kalır, görevleri bizi bir diyaloğa davet etmektir. Nurettin Erkan’ın devinim halindeki imgeleri
bizi içsel bir diyaloğun yalnızlığına davet eder—izleyenin kendiyle, resimlerle, onların işlenmiş zengin zeminiyle, özneleriyle, betimledikleri nesnelerle, yarattıkları
sahnelerle olan diyaloğuna.
Burada, bir anlığına, etten ve kemikten yapılmış insan bedenleri taşa, mermere veya granite veya volkanik kayaya oyulmuş bedenler gibi görünüyor. Bize doğru
bakan, sonuncusu mucizevi bir şekilde obsidiyene yontulmuş üç erkek yüzü var. Bunlar, aynı zamanda, bir sahnedeki mizansenin orta yerine çakılmış, durağan
bir imge içindeki hareketsiz oyuncuların yüz ve bedenleridir. Bizim kaçırdığımız bir şey üzerine kara kara düşünen iki adam tasviri, etraflarında dönen, omuz
yüksekliğinde havada duran büyük kaya parçaları üzerine düşünen diğer iki kadın. Bu, sahnenin derinliklerinin karanlığa gömülü olduğu ve bedenlerin sert ışıkta
ön plana alındığı, onların tenlerinin renginin ve küçük ayrıntılarının görünmez, tek bir ışık ekseni tarafından vurgulandığı, Samuel Beckett tiyatrosunun resme
tercüme edilmiş halidir.
Sanki yüzey, etin ortaya çıktığı ve açık bir yaraya dönüştüğü, yer yer kanlı, derin olmayan bir yara, bir sıyrık veya küçük bir kesikle kırılmış gibi; bu bedenlerin
çoğunda, küllenmiş, granit rengi ten, lekelenmiş veya ona ateş kırmızısı dokundurulmuştur. Sıyrıklar, yanaklarda, çenelerde, kaşlarda, şakaklarda, göğüslerde,
önkollarda, uyluklarda— taşlı bir arazide koşarken yahut bir caddede aşağı itilip sürüklenirken, hareket halindeki beden tökezlemiş ve betona kapaklanmış gibi.
Yazgısal bir sürüklenmeyle olsun veya kasten maruz bırakılmış olsun, bedenler belki de acı içindeler, detaylı olarak betimlenmeyen şiddetin dolaylı delilini
taşıyorlar. Yine de bunlar, zar zor ifşa edilen acılarının yükünü taşıyarak, yaralarına metanetli dayanmaları karşısında taşlaşmış görünen bedenlerdir.
Bunlar, yumuşak, sıcak,uysal ve erostaki cinsel içgüdüye kapılmış, baştan çıkarıcı kadın ve erkek bedenleri değiller. Örtüsüz ve çıplaklar, ama arzuyla ve arzu için
değil. Onların güzelliği, zamanın içinde ve dışındaki bir anda ortaya serilmiş ve gözlemlenmiş taze gençliğin güzelliği değildir. Tam tersidir: sanatçı, model,
medyum ve seyirci arasında değiş tokuş edilen arzunun klasik çıplaklığı olan bir çıplaktır değildir asla. Bu çıplaklık, seyircisinin bakışına olduğu kadar, sanatçının
kendi bakışına da tereddütsüzce kapalıdır. Ne bir hedonistin ne de bir uzmanın gözünden bu bedenlere bakabilirim. Nurettin Erkan’ın resimleri bizi bir kerede
birçok içsel diyaloğa çekiyor, fakat aynı zamanda bizi düşünüp taşınmaya sevkediyor: imgeleri düşünmeye, hatta belki, normalde deneyimlediğimiz insan
güzelliğinin içsel ve dışsal formlarını doğrudan doğruya ortaya çıkarmayan imgelemleri düşünmeye yönlendiriyor.
Buna rağmen her imge güzeldir. Davetkâr, yankılanan, unutulmaz, akıldan çıkmayan bir imge. Onu gördükten saatler, günler veya haftalar sonra bile, yansıma
ve merakın nesnesi olarak dönüp, bir anı parlaması içinde bize geri gelir, —hâlâ ihtiyaç duyduğumuz ve bilmek istediğimiz bir yüz, bir duruş, bir mimik, bir tablo;
hâlâ basit, başlangıç düzeyinde bir diyalogda olduğumuz bir izlenim. Yan yana duran veya yürüyen o kadınlar ne yapıyordu, o erkek çocuk neye bakıyordu (eğer
baktığı bir şey vardıysa), o erkeklerin yüzü gerçekte ne diyordu, neden onların beden dili bu kadar güç ve kararlılıkla dolu, neye karşı mücadele ediyorlar, onlara
ne yapılmış olabilir, neden bu kadar dramatik kontrastta karartılmış bir sahnedeymiş gibi görünüyorlar, bedenlerinin üzerindeki ve çevresindeki kalın ve siyah
gölgeler neden, siyaha doğru derinleşen çamurlu grilerin içinde ne gizli? Kırmızı ve yeşillere bulanmış deniz mavisi ve ombra katmanları ve sonrasındaki ani çizgi
ve ışık ve duruluk patlaması. Bunu bir bilmece ve merak, soru ve derin düşünme, gizem ve sempati güzelliği olarak tasavvur ediyorum.
Zevk ve mutluluğun yüzeysel güzelliği değil bu, kolayca adlandıramayacağımız daha derinden bir güzellik. Belki korkunç bir güzelliktir (İrlandalı şair W. B. Yeats’in
de dediği gibi), cesaret ve tahammülün, direniş ve hayatta kalışın geçici bir anlık bakışıdır. Kuşkusuz, hüzün ve melankoliyle boyanmış tuvalin dikdörtgenine
çerçevelenmiş bir güzellik. Dün bu resimler Hindistanlı kadın şair Gagan Gill’in, Delhi’de genç bir kadınken Hintçe yazdığı ve benim aşağıda çevirdiğim bir şiirini
anımsattı bana:
Mutluluktaki Hüzün
Denizde, yaralı deniz kaplumbağasının hüznü
Ağaç gövdesinde, çürüyen kökünün hüznü
Fırtınada, yenilginin kıyısında duran adamın hüznü
Kim sahip mutlulukta yatan hüzne?
Zaman, Nurettin Erkan’ın tuvallerinde durağandır, ancak hiçbir şey asla durağan değil, her şey hareket halinde. Kadınlar, yüzleri olmadan, genellikle gözleri ve
ağızları olmadan, kadının saçlı başının güzelliği olmadan, bakışıma karşılık verecek bir bakış olmadan, yalnızca her şeyin ortasındalar. Hareketsizlik dondurulmuş
görüntünün duraklamasıdır. Bir odada, bu resimlerin on beşine veya yirmisine ardı ardına bakmak, zamansallığın, çokça sürecin içinde olan bir sürecin, bizi
duygulandıran ve alıp götüren bir hareketin, güçlü yükselişini hissetmektir. Duvardaki resimlerin birbirini takibi, anların dizilişinin veya kesitlerinin yanılsamasıdır,
fakat zaman hem bir soru hem de sorgulamadır. Biz şimdideyiz ve resimler de önümüzde duruyor, oysa onların zamanı aynı zamanda bizim zamanımız değil, bizi
usulca fakat sıkı sıkıya başka zamana ve mekâna taşıyorlar. Onların zamanına giriyoruz ve bizim oluyor zaman.
Vinay Dharwadker
Madison, Wisconsin, USA
26 Aralık 2013
*Profesör Vinay Dharwadker A.B.D’de, Wisconsin Üniversitesi–Madison’da öğretim görevlisidir ve üniversitede Hint, Asya dilleri ve edebiyatları, kültürel tarih ve modern teori dersleri vermektedir. Yayımlanmış
kitapları arasında Modern Hindistan Şiiri Oxford Antolojisi (Oxford Üniversitesi Yayınları, 1994) ve Kabir: Dokumacının Türküleri (Penguin Klasikleri, 2003) yer almaktadır. Yakın dönemde Dünya Edebiyatı Norton
Antolojisi’nin (W. W. Norton, 2012) 6 cildinin ortak editörlüğünü yapmıştır. Yeni şiir kitabı Başkasının Cenneti: Şiirler 1972–2012 sınırlı sayıda özel baskıyla 2014 yılında çıkacaktır.
4
OF BODIES AND TIME AND MELANCHOLY
Nurettin Erkan’s new paintings tell stories, more so than the canvases in his previous exhibition, Taslar / Kadinlar / Kuller (2010). Or they seem to tell stories,
stories that are obscure, buried, subterranean. Two aging men walk toward us with eyes downcast, foreheads furrowed with thought or anxiety. Three women
walk leftward, passing between uneven blocks of stone suspended in midair. Two other women, perhaps a mother and a grown-up daughter, cower in the
midst of rocks that seem to endanger them. And a boy, looking to his left, unable to face the woman speaking firmly to him, while a man looks on more
passively. Large blocks and slabs, with hard edges and corners, faces of cut rock in black shadow, tinged or splashed with brown and red. The stone is of the
same complex color and texture as the human bodies, but it is lighter than flesh, it rises against the pull and rationale of gravity. Opaque, inscrutable, and
heavy, yet light enough to float in space, to travel through air. Even if we cannot decipher these narratives, they keep the pictures in motion.
Are these stories histories? They are, must be, have to be histories. A mother’s history. A boy’s history. The history of two older men, of numerous women,
young and old. But these are histories that do not rise to the surface, the surface thick with layers of paint. These are histories that resist words and speech.
Are these the histories of a people, a place, a landscape, an age, or are they merely the stories of one man, one observing eye, one imagination? These stories,
and the histories hidden inside them, neither show nor tell: they only suggest, they remain mute and intangible, they work by inviting us to a dialogue. Nurettin
Erkan’s images-in-motion invite us into the solitude of an interior dialogue—the viewer’s dialogue with himself or herself, with the paintings, their richly worked
surfaces, their subjects, the objects they depict, the scenes they create.
Here, for a moment, human bodies made of flesh and blood look like bodies sculpted in stone, in marble or granite or volcanic rock. There are three male faces
looking straight at us, the last of which is miraculously carved in obsidian. These are also the faces and bodies of actors on a stage, motionless in a still image
snapped in the middle of a scene. A vignette of two men brooding on something that escapes us, another of a pair of women contemplating the chunks of
rock circling around them, shoulder-high in the air. It is Samuel Beckett’s theater translated into paint, in which the depths of the stage are in darkness and
the bodies are foregrounded in stark light, their skintones and minimal features highlighted by a single invisible shaft of illumination.
On many of these bodies, the ashen, granite skin is flecked or dabbed with vermilion, as though the surface were broken by a superficial wound, a scrape or
minor cut, with blood in patches where the flesh is exposed and raw. Scrapes on cheeks, chins, brows, temples, breasts, forearms, thighs—as though the
moving body had stumbled and fallen hard on concrete, or while running across a stony landscape, or while being pushed down and dragged in a street.
Bodies perhaps in pain, whether suffered by circumstance or inflicted willfully, carrying the oblique testimony of violence that is not depicted graphically. And
yet these are bodies that seem stony in their stoic endurance of wounds, carrying the burden of a pain that is barely displayed.
These are not the soft, warm, pliable, and enticing bodies of women and men in eros. They are bare and naked, but not with desire or for desire. Their beauty
is not the beauty of fresh youth revealed or beheld in a moment in or out of time. Only the opposite: nakedness that is never the classical nakedness of desire
exchanged between artist, model, medium, and viewer. This nakedness is resolutely opaque to the artist’s own gaze as much as to his viewer’s gaze. I cannot
look at these bodies with either a hedonist’s or a connoisseur’s eye. Nurettin Erkan’s paintings lure us into several interior dialogues at once, but they also
fascinate us into contemplation: the contemplation of images, maybe even visions, that do not directly reveal the outer or inner forms of human beauty as we
normally experience them.
And yet each image is beautiful. It is suggestive, resonant, memorable, haunting. Hours, days, or weeks after we have seen it, it comes back to us in a flash of
memory, returning as an object of reflection and curiosity—a face, a posture, a gesture, a tableau that we still need to and want to figure out, an impression
with which we are still in a simple, elemental dialogue. What were those women doing standing or walking next to each other, what was that boy looking at (if
anything at all), what did those men’s faces really say, why is their body language so full of strength and resolve, what are they struggling against, what has
been inflicted on them, why do they appear as though on a darkened stage in such dramatic contrast, why the thick and dark shadows on and around their
bodies, what is hidden inside the muddy grays deepening into black? Layers of ultramarine and umber, smudged with reds and greens, and then the sudden
outburst of line and light and clarity. I think of it as a beauty of puzzle and curiosity, question and contemplation, mystery and sympathy.
It is not the surface beauty of pleasure and happiness, but a deeper beauty we cannot easily name. Perhaps it is a terrible beauty (as the Irish poet W. B.
Yeats called it), a passing glimpse of courage and endurance, of resistance and survival. Certainly a beauty, framed within the rectangle of a canvas, that is
tinged with sorrow and melancholy. These paintings made me think yesterday of a short poem by the contemporary Indian woman poet, Gagan Gill, which
she wrote in Hindi when she was a young woman in Delhi, and which I translate as follows:
Sorrow in Happiness
The sea has the sorrow of the wounded sea-turtle
The tree-trunk has the sorrow of the dying root
The storm has the sorrow of the man on the verge of defeat
Who has the sorrow that lies in happiness?
Time stands still on Nurettin Erkan’s canvases, and yet nothing is ever still, everything is in motion. The women, faceless, often without eyes and mouths,
without the beauty of a woman’s head of hair, without a gaze to return my gaze, are only in media res. The motionlessness is the pause of a freeze-frame. To
look at fifteen or twenty of these paintings in succession in one room is to feel the powerful upsurge of temporality, of a process very much in process, of a
movement that moves us and sweeps us along. The succession of pictures on a wall is the illusion of a series or a sequence of moments, but time is both a
question and a questioning. We are in the present and the paintings are present before us, but their time is also not our time, they transport us gently but
firmly into another time and another place. We enter their time and it becomes ours.
Vinay Dharwadker
Madison, Wisconsin, USA
December 26, 2013
*Vinay Dharwadker is a professor at the University of Wisconsin–Madison, U.S.A., where he teaches Indian and Asian languages and literatures, cultural history, and modern theory. His books include The Oxford
Anthology of Modern Indian Poetry (Oxford University Press, 1994) and Kabir: The Weaver’s Songs (Penguin Classics, 2003). He has recently co-edited The Norton Anthology of World Literature, 6 volumes (W.
W. Norton, 2012). His new book of poetry, Someone Else’s Paradise: Poems 1972–2012, is forthcoming in a limited edition in 2014.
5
NURETTİN ERKAN
EĞİTİM
1993 - Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü, Lisans
KİŞİSEL SERGİLER
2012 - “Taş/Kara/Boya”, Gümüşlük Akademisi, Bodrum
2011 - “Uzakta”, Overture Center for the Arts, Madison, Wisconsin, USA
2010 - “Taşlar/Kadınlar/Küller”, Karşı Sanat Çalışmaları, İstanbul
2006 - Galerie Christine Colas, Paris, Fransa
2005 - “Nocturne”, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul
2003 - "Sahnedeki Melekler”, Arcola Galeri, Londra, UK
2002 - "Yabancı", Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul
2001 - "Desen Sergisi", Basın Müzesi, İstanbul
2001 - Ekav Sanat Galerisi, İstanbul
1995 - Triada Art Galeri, İstanbul
1992 - Basın Müzesi, İstanbul
KARMA SERGİLER
2010 - “Madison Area Open Art Studios”, Overture Center, Madison WI, USA
2010 - "Yüzyılın Sergisi", CerModern, Ankara
2009 - “My Name is Casper”, Karşı Sanat Çalışmaları, İstanbul
2007 - Art-İstanbul Sanat Günleri, Antrepo, İstanbul
2007 - "Kervansaray/İstasyon İstanbul, Şehir Bağları", Karşı Sanat Çalışmaları, İstanbul
2007 - “My Land, My Body”, Koridoor Programı, Arcola Gallery, Londra, UK
2007 - The Municipal Art Gallery of Thessaloniki, Selanik, Yunanistan
2006 - The International Painting Exhibition, Buildings of UNO, Brüksel, Belçika
2006 - "Lets talk about immigration?”, Club UNESCO for Arts and Letters of the Department of Achaia, Patras, Yunanistan
2006 - “International Art Campus”, Moldova
2004 - “Transformation/Dönüşüm”, Marmara Üniversitesi, İstanbul
2003 - "Düşler", Nurettin Erkan - Kadir Aktay, St Martin Gallery, Londra, UK
2003 - “Hal/İç Yansımalar”, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği, Kadir Has Üniversitesi, İstanbul
2002 - İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, İstanbul
1992 - Mimar Sinan Üniversitesi Öğrencileri Sergisi, İstanbul
FUARLAR VE BİENALLER
2013 – Contemporary Istanbul, ARTNEXT Istanbul
2009 - XIX. Tüyap Sanat Fuarı, Karşı Sanat Çalışmaları, İstanbul
2008 - “Sınırsız”, 18. Tüyap Sanat Fuarı, Karşı Sanat Çalışmaları, İstanbul
2007 - “Akdenizlilik ve Gurbet”, Tüyap Sanat Fuarı, İstanbul
2007 - XVII. Tüyap Sanat Fuarı, İstanbul
2007 - "Lirik Denge", 2. Uluslararası İzmir Bienali
2007 - «New Illusions and Reality» ,4. Taşkent Çağdaş Sanat Bienali, Özbekistan
2006 - "V. International Biennial of Drawing", Pilsen, Çek Cumhuriyeti
2005 - XV. Tüyap Sanat Fuarı, Karşı Sanat Çalışmaları, İstanbul
2004 - XIV. Tüyap Sanat Fuarı, Karşı Sanat Çalışmaları, İstanbul
ÖDÜLLER
2007- "New Illusions and Reality", 4. Uluslararası Taşkent Çağdaş Sanat Bienali, Taşkent Bienali Büyük Ödülü
6
NURETTİN ERKAN
EDUCATION
1993 - Mimar Sinan University, Faculty of Fine Arts, Painting Department, B.A.
SOLO - EXHIBITIONS
2012 - "Stone/Black/Color", Gümüşlük Academy, Bodrum
2011 - “Dur jı Welat”, Overture Center for the Arts, Madison, Wisconsin, USA
2010 - "Stones/Women/Ashes", Karşı Sanat Gallery, Istanbul
2006 - Galerie Christine Colas, Paris, France
2005 - “Nocturne”, Istanbul Chamber of Industry, Istanbul
2003 - “Angels in the Stage”, Arcola Gallery, London
2002 - “Foreigner”, Atatürk Culture Center, Istanbul
2001 - “Drawings”, Museum of Press, Istanbul
2001 - “Bodies in Space”, Ekav Art Gallery, Istanbul
1995 - “Bodies in Space”, Triada Gallery, Istanbul
1992 - Museum of Press, Istanbul
GROUP EXHIBITIONS
2010 - “Madison Area Open Art Studios”, Overture Center, Madison WI, USA
2010 - "The Last 100 Years”, CerModern, Ankara
2009 - “My Name is Casper”, Karşı Sanat Gallery, Istanbul
2007 - Art-Istanbul, Antrepo, Istanbul
2007 - "Caravansarai / Station Istanbul”, Karşı Sanat Gallery, Istanbul
2007 - “My Land, My Body”, Koridoor Program, Arcola Gallery, London
2007 - The Municipal Art Gallery of Thessaloniki, Salonica, Greece
2006 - The International Painting Exhibition, Buildings of UNO, Brussels, Belgium
2006 - “Lets Talk About Immigration?”, Club UNESCO for Arts and Letters of the Department of Achaia, Patras, Greece
2006 - “International Art Campus”, Moldova
2004 - “Transformation”, Marmara University, Istanbul
2003 - "Dreams", Kadir Aktay - Nurettin Erkan, St. Martin Gallery, London
2003 - “State/Inner Reflections”, International Association of Art, Kadir Has University, Istanbul
2002 - Istanbul National Gallery of Fine Arts, Istanbul
1992 - “Student Exhibition”, Mimar Sinan University, Istanbul
ART FAIRS & BIENNALES
2013 – Contemporary Istanbul, ARTNEXT Istanbul
2009 - 19th Tuyap Art Fair, Karşı Sanat Gallery, Istanbul
2008 - “Unlimited”, 18th Tüyap Art Fair, Istanbul
2007 - “Being Mediterranean & Abroad”, Tüyap Art Fair, Istanbul
2007 - 17th Tüyap Art Fair, Istanbul
2007 - "Lyric Balance”, 2nd International Izmir Biennale
2007 - "New Illusions and Reality", 4th International Tashkent Contemporary Art Biennale, Uzbekistan
2006 - "5th International Biennale of Drawing", Pilsen, Czech Republic
2005 - “15th Tüyap Art Fair”, Karşı Sanat Gallery, Istanbul
2004 - “14th Tüyap Art Fair”, Karşı Sanat Gallery, Istanbul
AWARDS
2007 - "New Illusions and Reality", 4th International Tashkent Contemporary Art Biennale, Grand Award
7
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - I
CATABASIS // HOME COMING - I
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
8
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - II
CATABASIS // HOME COMING - II
150 cm x 200 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
9
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - III
CATABASIS // HOME COMING - III
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
10
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - III
CATABASIS // HOME COMING - III
(DETAY // DETAIL)
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
11
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - IV
CATABASIS // HOME COMING - IV
120 cm x 100 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
12
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - V
CATABASIS // HOME COMING - V
200 cm x 150 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
13
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - VI
CATABASIS // HOME COMING - VI
112 cm x 92 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
14
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - VII
CATABASIS // HOME COMING - VII
155 cm x 197 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
15
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - VIII
CATABASIS // HOME COMING - VIII
150 cm x 200 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
16
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - VIII
CATABASIS // HOME COMING - VIII
(DETAY // DETAIL)
150 cm x 200 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
17
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - IX
CATABASIS // HOME COMING - IX
146 cm x 114 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
18
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - X
CATABASIS // HOME COMING - X
180 cm x 160 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
19
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XI
CATABASIS // HOME COMING - XI
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
20
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XII
CATABASIS // HOME COMING - XII
197 cm x 205 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
21
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XIII
CATABASIS // HOME COMING - XIII
155 cm x 205 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
22
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XIII
CATABASIS // HOME COMING - XIII
(DETAY // DETAIL)
155 cm x 205 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
23
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XIII
CATABASIS // HOME COMING - XIII
(DETAY // DETAIL)
155 cm x 205 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
24
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XIII
CATABASIS // HOME COMING - XIII
(DETAY // DETAIL)
155 cm x 205 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
25
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XIV
CATABASIS // HOME COMING - XIV
170 cm x 205 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
26
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XV
CATABASIS // HOME COMING - XV
200 cm x 150 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
27
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XVI
CATABASIS // HOME COMING - XVI
150 cm x 200 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
28
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XVII
CATABASIS // HOME COMING - XVII
197 cm x 205 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
29
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XVIII
CATABASIS // HOME COMING - XVIII
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
30
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XIX
CATABASIS // HOME COMING - XIX
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
31
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XX
CATABASIS // HOME COMING - XX
120 cm x 100 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
32
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXI
CATABASIS // HOME COMING - XXI
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
33
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXII
CATABASIS // HOME COMING - XXII
150 cm x 200 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
34
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXIII
CATABASIS // HOME COMING - XXIII
160 cm x 180 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
35
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXIV
CATABASIS // HOME COMING - XXIV
180 cm x 160 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
36
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXV
CATABASIS // HOME COMING - XXV
180 cm x 160 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
37
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXVI
CATABASIS // HOME COMING - XXVI
60 cm x 45 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
38
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXVII
CATABASIS // HOME COMING - XXVII
60 cm x 50 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
39
KATABASİS // EVE DÖNÜŞ - XXVIII
CATABASIS // HOME COMING - XXVIII
60 cm x 45 cm / Tuval Üzerine Yağlı Boya / Oil on Canvas / 2013
40
Sergi Direktörü / Exhibition Director
Didem Hazinedar
Grafik Tasarım / Graphic Design
Disturbed People
Teşekkür / Special thanks to
Yazılar / Introduction
Prof. Vinay Dharwadker
Feyzan Yaman
Çeviri / Translation
Nalan Erbil
41
42
ARTNEXT ISTANBUL
Çağdaş Sanat Alanı / Contemporary Art Space
Windowist Tower
Eski Büyükdere Cad. No: 26
Maslak 34467 Istanbul TURKEY
+90 212 999 39 90
www.artnext.org
[email protected]
43

Benzer belgeler