fornicatress

Transkript

fornicatress
Kur’an-ı Kerim
Sözlüğü
Dictionary of the
Holy Quran
‫ﺍﺣﻤﺪ ﺳﺪﺍﺩ ﺍﻭﺳﺘﻮﻥ‬
١٤٣٦ - 2015
‫ﺑﺴﻢ ﺍﷲ ﻟﺮﲪﻦ ﺍﻟﺮﺣﻴﻢ‬
Takdim
Bu sözlükte Kur’an-ı Kerim’de geçen kelimelerin tamamına yakını Kur’an’da kullanıldıkları
biçimleriyle yer almaktadır. Kelimelerin manaları hem köklerine hem de ayetlerde aldıkları
anlamlara göre düzenlenmiştir.
Sözlüğün özellikleri aşağıda açıklandığı gibidir:
- Kelimeler, Kur’an-ı Kerim’de geçtiği şekliyle verilmiştir.
- Kelimelerin son harflerinin harekeleri çoğu zaman dikkate alınmamıştır.
- Sözlük, Arapça harf sırasında düzenlenmiştir.
- Kitabın genel düzeni soldan sağa şeklindedir.
- Bazı hallerde aynı kelimenin değişik yazılışları yan yana verilmiştir.
- Açıklamaların anlamı şöyledir:
Đngilizce Anlam
He has mercy
-
Türkçe Anlam
Merhamet eder
Fiil Kalıbı
1
Kök Harfler
‫ﺭﺣﻢ‬
Kelime
‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
Fiillerin mansub ve meczum halleri “yapması, etmesi” şeklinde ifade edilmiştir. Bu
kelimelerin anlamları başlarına gelen (‫ إن‬،45 ،65 ،2 ،‫ )أن‬gibi harflerle tamamlanır. Mesela:
Yapmanız
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
Sizin yapmanız için
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻥ‬
Yapmayacaksınız
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻟ‬
Yapmadınız
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻟ‬
Yapmayın
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﻻ‬
Eğer yaparsanız
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﺍ ﹾﻥ‬
Aranan kelimenin bulunamaması halinde aşağıdaki değişiklikleri yaparak yeniden arayın:
- Kelimenin başında yer alan bağlaçları ve benzeri harfleri (‫ ل‬،‫ ف‬،‫ )و‬çıkarın,
- Kelimenin sonunda bulunan zamirleri (4‫ آ‬،4‫ ه‬،>‫ ه‬،?) çıkarın,
- Kelimenin başında ve sonunda bulunun te’kid harflerini ( ‫ن‬
ّ ،‫ )ل‬çıkarın.
Buna rağmen bulunmayan kelimeler olursa kelimenin ortasında veya sonunda geçen (‫) ي‬
veya ( ‫ )ى‬harflerinin yerine (‫ ) ا‬elif harfi koyarak veya bunun tersini yaparak tekrar arayın.
Gerekirse (‫ ) ا‬elif ve (‫ ) ء‬hemze harflerini birbiriyle değiştirerek arama yapın.
Kullanılan kısaltmalar:
Dş: Dişil (Müennes)
Çğ: Çoğul
Tesbit ettiğiniz hataları, eksiklikleri, fazlalıkları aşağıdaki posta adresine bildirin:
[email protected]
Tevfik Allah’tandır.
Telif Hakkı © Copyright: Ahmet Sedat Üstün, 2011
i
‫ﺑﺴﻢ ﺍﷲ ﻟﺮﲪﻦ ﺍﻟﺮﺣﻴﻢ‬
Preface
This dictionary covers almost all of the words used in Quran in the form they are used.
Meanings of the words are arranged both according to their roots and the way they are
used in Quran.
The features of this dictionary are as follows:
-
Words are given in the form they are used in Quran.
The signs (declensions) of the last letters of the words are not usually taken into
consideration.
Words are listed in alphabetical order in Arabic.
In general, present tenses of the verbs are given together with their past tenses.
Singular nouns are given with their broken plurals.
In some cases, masculine and feminine forms of nouns are given together.
In some cases, different spellings of one word are given together.
Meanings of the columns are as follows:
English Meaning
He has mercy
-
Turkish Meaning
Merhamet eder
Verb From
1
Root Letters
‫ﺭﺣﻢ‬
Word
‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
For verbs’ (‫ب‬STUV) and (‫ور‬XYV) forms, the meaning is given as “That he does, that you
do”. The meanings of such verbs are completed with letters such as (‫ إن‬،45 ،65 ،2 ،‫ )أن‬in
front of them. For example:
That you (pl) do
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
For you (pl) to do
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻥ‬
You (pl) will not do
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻟ‬
You (pl) did not do
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻟ‬
Do not do (imp, pl)
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﻻ‬
If you do
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﺍ ﹾﻥ‬
If the searched word is not found, make the following changes and search again:
-
Delete the particles and similar letters (‫ ل‬،‫ ف‬،‫ )و‬at the beginning of the word,
-
Delete the pronouns (4‫ آ‬،4‫ ه‬،>‫ ه‬،?) at the end of the word,
-
Delete the emphasis letters at the beginning (‫ )ل‬and at the end (ّ‫ )ن‬of the word.
If it is still not found, replace the letters (‫ )ي‬and (‫ )ى‬with (‫ )ا‬or vice versa and search again.
Abbreviations used in the dictionary:
Fm
Pl
Imp
: Feminine
: Plural
: Imperative
Please send your comments and correction suggestions to: [email protected]
Success is from Allah.
© Copyright: Ahmet Sedat Üstün, 2011
ii
Kaynaklar / Bibliography
1. A Dictionary of Modern Written Arabic, Hans Wehr
2. The Dictionary of the Holy Quran, Malik Gulam Farid
3. The Easy Dictionary of the Qur'an, Shaikh AbdulKarim Parekh
4. Explanatory Dictionary of the Holy Quran
5. www.openburhan.com
6. www.corpusquran.com
7. www.hasenat.com
iii
‫‪Fiil Kalıpları / Verb Forms‬‬
‫‪‬ﺭ ﹾﻗ ‪‬ﻢ‬
‫ﺍﳌﹶﺎﺿ‪‬ﻲ‬
‫ﻉ‬
‫ﺍ ﹸﳌﻀ‪‬ﺎ ﹺﺭ ‪‬‬
‫ﺍ َﻷ ‪‬ﻣ ‪‬ﺮ‬
‫ﺼ ‪‬ﺪ ‪‬ﺭ‬
‫ﺍ ﹶﳌ ‪‬‬
‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ ‪‬ﻢ ﺍﻟﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹺﻞ‬
‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ ‪‬ﻢ ﺍ ﹶﳌ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹺﻝ‬
‫‪Kalıp‬‬
‫‪Geçmiş Zaman‬‬
‫‪Geniş Zaman‬‬
‫‪Emir‬‬
‫‪Mastar‬‬
‫‪Đsmi Fail‬‬
‫‪Đsmi Mef'ul‬‬
‫‪Form‬‬
‫‪Past‬‬
‫‪Present‬‬
‫‪Imperative‬‬
‫‪Noun‬‬
‫‪Active‬‬
‫‪Participle‬‬
‫‪Passive‬‬
‫‪Participle‬‬
‫‪1‬‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫ﹸﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬
‫‪1‬‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬
‫‪1‬‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬
‫‪1‬‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫ﹸﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫ﹸﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬
‫‪1‬‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬
‫‪1‬‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬
‫‪2‬‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﺗ ﹾﻔ ‪‬ﻌ‪‬ﻴﻞﹲ‪/‬ﺗ ﹾﻔ ‪‬ﻌﹶﻠ ﹲﺔ‬
‫‪‬ﻣ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪3‬‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹸﻞ‬
‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﻓﻌ‪‬ﺎﻝﹲ‪ /‬ﻣﻔﹶﺎ ‪‬ﻋﹶﻠ ﹲﺔ‬
‫‪‬ﻣﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪4‬‬
‫ﹶﺃ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫ﹶﺃ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫ﹺﺇ ﹾﻓﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪5‬‬
‫‪‬ﺗ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ‪‬ﺘ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺗ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﺗ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ‪‬ﺘ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ‪‬ﺘ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪6‬‬
‫‪‬ﺗﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ‪‬ﺘﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺗﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﺗﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ‪‬ﺘﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ‪‬ﺘﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬
‫‪7‬‬
‫‪‬ﺍ‪‬ﻧ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ‪‬ﻨ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺍ‪‬ﻧ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﺍ‪‬ﻧ ‪‬ﻔﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬
‫‪‬ﻣ‪‬ﻨ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪-‬‬
‫‪8‬‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ‪‬ﺘﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪9‬‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﱠﻞ‬
‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﱡﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﱠﻞ‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓﻌ‪‬ﻼ ﹲﻝ‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﱞﻞ‬
‫‪-‬‬
‫‪10‬‬
‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬
‫ﺴ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﻳ ‪‬‬
‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬
‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ‪‬ﺘ ﹾﻔﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬
‫ﺴ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ‪‬‬
‫ﺴ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ‪‬‬
‫‪11‬‬
‫‪‬ﺍ ﹾﻓﻌ‪‬ﺎ ﱠﻝ‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪-‬‬
‫‪iv‬‬
‫ﺍ‬
‫ﺃ‬
‫َﺀ – ﹶﺍ‬
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﺘ‬‫َﺀ ﹶﺍﻣ‬
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹸﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫َﺀﹶﺍ‬
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬ ‫َﺀﹶﺍ‬
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫َﺀﹶﺍ‬
Teslim oldunuz mu,
Müslüman oldunuz mu
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫َﺀﹶﺍ‬
Did you (pl) get scared?
Korktunuz mu
4
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ ﹶﻔ ﹾﻘ‬ ‫َﺀﹶﺍ‬
Do I become grateful?
Şükreder miyim
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹸﻜ‬ ‫َﺀﹶﺍ‬
Foreign?
Yabancı mı
‫ﻋﺠﻢ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫َﺀﹶﺍ‬
Did you acknowledge,
accept?
Kabul ettiniz mi
4
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫َﺀﹶﺍ ﹾﻗ‬
Do I give birth?
Doğurur muyum
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫َﺀﹶﺍ‬
Was it thrown?
Atıldı mı
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻰ‬ ‫ﻘ‬ ‫َﺀﹸﺍﹾﻟ‬
Allah?
Allah mı
‫ﺃﷲ‬
‫ﻪ‬ ‫َﺀﹶﺍﻟﱠﻠ‬
Is a deity?
Bir ilah mı
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬‫َﺀ‬
Are our gods?
Đlahlarımız mı
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ﺀَﺁ‬
Did you become sure?
Emin mi oldunuz
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫َﺀﹶﺍ‬
You?
Sen mi
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫َﺀﹶﺍ‬
You (pl)?
Siz mi
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫َﺀﹶﺍ‬
Did you warn them
Onları uyardın mı
It was thrown, given
Atıldı, verildi
I inform you
Size haber veririm
Surely you
Şüphesiz sen
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺋ‬
Surely you (pl)
Şüphesiz siz
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺍ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺋ‬
Go, come, bring, give
Git, gel, getir, ver
(Interrogative particle;
question prefix)
- mi? mı?
Did you (pl) became sure
Emin mi oldunuz
Do I take, accept?
Edinir miyim
Are lords?
Rabler mi?
Do I prostrate?
Secde eder miyim
Did you (pl) submit, become
Muslim?
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬‫َﺀﹶﺍ‬
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ُﺀﹾﻟ‬
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒﹸﺌﻜﹸﻢ‬‫ﻧ‬‫ ﹸﺍ‬- ‫ﺒﹸﺌﻜﹸﻢ‬‫ﻧ‬‫ﺅ‬
1
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺍﹾﺋ‬
To swear
Yemin etti
8
‫ﺃﱃ‬
‫ﻲ‬‫ﺗﻠ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﺘﻠﹶﻲ‬‫ﺍﹾﺋ‬
To consult together
Đstişare etti
8
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﺋ‬
Consult together (imp, pl)
Birbirinize emredin
8
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﺋ‬
Trustee
Güvenilen
8
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﺅ‬ ‫ﹸﺍ‬
Come to us, bring to us
Bize gel, getir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺍﹾﺋ‬
Bring us (imp)
Bize getir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ ﺑﹺـ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺍﹾﺋ‬
Come (imp, pl)
Gelin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹸﺍﹾﺋﺘ‬
Bring (imp, pl)
Getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ ﺑﹺـ‬‫ﹸﺍﹾﺋﺘ‬
Come (imp, pl) to us
Bize getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﹸﺍﹾﺋﺘ‬
Come (imp, pl) to me
Bana gelin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﹸﺍﹾﺋﺘ‬
Come (imp, dual)
Gelin, gidin (ikil)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻴ‬‫ﺍﹾﺋ‬
Go to him (imp, dual)
Ona gidin (ikil)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻴ‬‫ﺍﹾﺋ‬
Is it then?
O zaman mı
Permit (imp)
Đzin ver
Leaders
Önderler, imamlar
If it happens?
Eğer olursa mı
‫ﻦ‬ ‫ﺋ‬‫ﹶﺍ‬
Really?
Gerçekten mi
‫ﻦ‬ ‫ﺋ‬‫ﹶﺍ‬
Are we really?
Gerçekten biz mi
Shall I inform you?
Size haber vereyim mi
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒﹸﺌ ﹸﻜ‬‫ﻧ‬‫ﺅ‬ ‫ﹶﺍ‬
Was it revealed, sent down?
Đndirildi mi
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻧ ﹺﺰ ﹶﻝ‬‫ﹶﺍ ُﺀ‬
Are you really?
Gerçekten sen mi
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺋ‬‫ﹶﺍ‬
Are you (pl) really?
Gerçekten siz mi
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﺋ‬‫ﹶﺍ‬
Come, bring (imp)
Gel, getir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍﹾﺃ‬
Order (imp, pl) each other,
enjoin
Birbirinize emredin, danışın
8
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﺍﹾﺃ‬
Come (imp) to us
Bize gel
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺍﹾﺃ‬
Bring (imp) to us
Bize getir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ ﺑﹺـ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺍﹾﺃ‬
‫ﺍﺫﹶﺍ‬‫ َﺀ‬- ‫ﺋﺬﹶﺍ‬‫ﹶﺍ‬
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺍﹾﺋ ﹶﺬ ﹾﻥ‬
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻤ ﹰﺔ‬ ‫ﺋ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﺍ ِﺀﻧ‬- ‫ﺎ‬‫ﺋﻨ‬‫ﹶﺍ‬
2
Is it then?
O zaman mı
Is it a libel?
Đftira mı
Father
‫ﺍﺫﹶﺍ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﺋ ﹾﻔﻜﹰﺎ‬‫ ﹶﺍ‬-‫ﺍﻓﹾﻜﹰﺎ‬‫ﹶﺍ‬
Baba, ata
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﺍﺑ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Grass, pasture
Ot, mera
‫ﺃﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Fathers, forefathers
Babalar, atalar, cedler
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺁﺑ‬
Your forefathers
Ataların
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺁﺑ‬
Your (pl) fathers, forefathers
Atalarınız
‫ﺋﻜﹸﻢ ﺃﺑﻮ‬‫ﺎ‬‫ ﺁﺑ‬- ‫ﺅﻛﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺁﺑ‬- ‫ﺎ َﺀﻛﹸﻢ‬‫ﺁﺑ‬
Our fathers, forefathers
Atalarımız
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻨ‬‫ﺎ‬‫ ﺁﺑ‬- ‫ﺎ‬‫ﺅﻧ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺁﺑ‬- ‫ﺎ‬‫ﺎ َﺀﻧ‬‫ﺁﺑ‬
Their fathers, forefathers
Onların ataları
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺋﻬﹺﻢ‬‫ﺎ‬‫ ﺁﺑ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ ﺁﺑ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺎ‬‫ﺁﺑ‬
Their (fm, pl) fathers
Babaları (dş)
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬‫ﺂ‬‫ﺁﺑ‬
My forefathers
Atalarım
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺂﺋ‬‫ﺁﺑ‬
Swarms / flocks (birds)
Sürüler halinde
‫ﺃﺑﻞ‬
‫ﺎﺑﹺﻴ ﹶﻞ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Goblets, jugs
Đbrikler, sürahiler
‫ﺑﺮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺎﺭﹺﻳ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Your (pl) father
Babanız, atanız
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﹶﺍﺑ‬
To Allah? In Allah?
Allah’a mı
‫ﺃﷲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﹶﺍﺑﹺﺎﻟﱠﻠ‬
To make himself clear
Açıkladı
‫ﺑﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻳﹺﺒ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Our father
Atamız, babamız
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﹶﺍﺑ‬
His father
Onun babası
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Their father
Onların babası
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺑ‬
O my father!
Babacığım
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To be sad, to be grieved
Üzüldü
8
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺘﹶﺌ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
To invent, to originate
Đcat etti, uydurdu, yarattı
8
‫ﺑﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
They invented it
Onu uydurdular
8
‫ﺑﺪﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﺑ‬
Cut off, one without posterity
Soyu kesik
‫ﺑﺘﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Seek (imp)
Ara, yol tut
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﺘ ﹺﻎ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Seeking, desiring
Arama, isteme
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
4
3
Your seeking
Đstemeniz
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺅ ﹸﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Seek (imp, pl)
Arayın
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
They sought, desired
Aradılar, istediler
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ ﺍ‬- ‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
I seek
Ararım
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To seek, desire
Aradı, istedi
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
You sought
Aradın
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
He tested him
Onu denedi
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺘ ﹶ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Test, try (imp, pl)
Deneyin, imtihan edin
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
He was tested
Đmtihan edildi
8
‫ﺑﻐﻰ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﹸﺍ‬
To test, to try
Denedi, sınadı
8
‫ﺑﻠﻰ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻠﹶﻲ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
To pray
Dua etti, niyaz etti
8
‫ﻞ‬
‫ﺘ ﹺﻬ ﹸﻞ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻬ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Seas
Denizler
‫ﲝﺮ‬
‫ﺤ ﹴﺮ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Always, ever, forever, eternal
Ebediyen, sonsuza kadar
‫ﺃﺑﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﺪ‬‫ﹶﺍ‬
To create, start, initiate,
invent
Yarattı, başlattı
4
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪﹶﺃ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To show, reveal
Gösterdi, açığa vurdu
4
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﻱ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﺪٰﻱ‬‫ﹶﺍ‬
To change
Değiştirdi
4
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
That I change it (him)
Benim değiştirmem
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺪﹶﻟ‬ ‫ﺑ‬‫ﹸﺍ‬
I absolve, acquit
Temize çıkarırım
2
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹸﺍ‬
I cure, heal
Đyileştiririm
4
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺑ ﹺﺮ‬‫ﹸﺍ‬
To heal
Đyileştirdi
4
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺍﹶﺑ‬
Righteous (pl)
Đyiler
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺑﺮ‬‫ﹶﺍ‬
Abraham (pbuh)
Đbrahim (AS)
That I give up
Benim durmam, dinlenmem
1
‫ﺑﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
I cease / give up
Dururum, dinlenirim
1
‫ﺑﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Leper
Cüzzamlı
‫ﺑﺮﺹ‬
‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To strengthen, make it firm,
determine, settle
Güçlendirdi, belirledi, karar
verdi
‫ﺑﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺍ‬
4
4
They determined / settled
Karar verdiler
4
‫ﺑﺮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Was given to destruction
Mahrum edildi
4
‫ﺑﺴﻞ‬
‫ﺴ ﹸﻞ‬
ِ ‫ﺑ‬‫ﹸﺍ‬
Were given to destruction (pl)
Mahrum edildiler
4
‫ﺑﺴﻞ‬
‫ﺴﻠﹸﻮﺍ‬
ِ ‫ﺑ‬‫ﹸﺍ‬
To receive glad tidings
Müjdelendi
4
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Did you give me glad tidings?
Bana müjde mi verdiniz
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻮﻧﹺﻰ‬‫ﺗﻤ‬‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Receive glad tidings (imp, pl)
Müjdelenin
4
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Eyes
Gözler
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺑﺼ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
Your (pl) eyes
Gözleriniz
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺭﻛﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
Our eyes
Gözlerimiz
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
Her eyes, their eyes
Onun gözleri (dş)
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
Their eye-sights, eyes
Onların gözleri
‫ﺑﺼﺮ‬
-‫ﻢ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬‫ﺎ ﹺﺭﻫ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﻢ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) eye-sights, eyes
Onların (dş) gözleri
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
See (imp)
Gör
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To see, observe
Gördü
4
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
We saw
Gördük
4
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Observe them (imp)
Onları gözet
4
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To invalidate, to make it vain,
void
Boşa çıkardı, iptal etti
4
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻄ ﹸﻞ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑ ﹶﻄ ﹶﻞ‬‫ﹶﺍ‬
Did he send
Gönderdi mi
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
I will be raised
Diriltilirim
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺑ‬‫ﹸﺍ‬
Raise, send (imp)
Kaldır, gönder
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹾ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Send, appoint (imp, pl)
Gönderin
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻌﺜﹸﻮﺍ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
I seek, desire
Ararım, isterim
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺑﻐ‬‫ﹶﺍ‬
I seek for you
Sizin için ararım
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺑﻐ‬‫ﹶﺍ‬
To run away, flee
Kaçtı
1
‫ﺃﺑﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ ﹾﺄﹺﺑ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To retain, leave unchanged
Bıraktı, baki kıldı
4
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻘٰﻲ‬‫ﹶﺍ‬
5
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﺑﻘﹶﻰ‬‫ﹶﺍ‬
Sabah, bakire
‫ﺑﻜﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﻜﹶﺎﺭ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺑﻜﹶﺎ ﹺﺭ‬‫ﺍ‬
Mute, dumb
Dilsiz
‫ﺑﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹶﻜ‬‫ﹶﺍ‬
To make cry
Ağlattı
‫ﺑﻜﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻜﹶﻲ‬‫ﹶﺍ‬
Camel, cloud
Deve, bulut
‫ﺃﺑﻞ‬
‫ﺍﹺﺑ ﹲﻞ‬
To give up hope
Ümit kesti
4
‫ﺑﻠﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺑﹶﻠ‬‫ﹶﺍ‬
Swallow (fm, imp)
Yut (dş)
1
‫ﺑﻠﻊ‬
‫ﻲ‬‫ﺑﹶﻠﻌ‬‫ﺍ‬
That I reach
Benim ulaşmam
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺑﹸﻠ ﹶﻎ‬‫ﹶﺍ‬
I reach
Ulaşırım, erişim
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺑﹸﻠ ﹸﻎ‬‫ﹶﺍ‬
Make reach
Ulaştır
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻠ ﹾﻎ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
I announce, give notice
Tebliğ ederim, ulaştırırım
2
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺑﱢﻠ ﹸﻎ‬‫ﹸﺍ‬
To announce, give notice
Tebliğ etti, bildirdi
4
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻠ ﹸﻎ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﹶﻠ ﹶﻎ‬‫ﹶﺍ‬
I announced, gave notice
Tebliğ ettim
4
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬‫ﹶﺍ‬
I gave notice to you
Size tebliğ ettim
4
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻐ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬‫ﹶﺍ‬
I give notice to you
Size tebliğ ederim
4
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻐ ﹸﻜ‬ ‫ﺑﱢﻠ‬‫ﹸﺍ‬
Announce (imp) it
Onu ulaştır
4
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻠ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
They announced, gave notice
Tebliğ ettiler
4
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺑﹶﻠﻐ‬‫ﹶﺍ‬
To test, try
Denedi, imtihan etti
4
‫ﺑﻠﻰ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻠﹶﻲ‬‫ﹶﺍ‬
Iblees, satan
Đblis, şeytan
Son
Oğul
‫ﺑﲏ‬
‫ﺑ ﹺﻦ‬‫ ﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺑ‬‫ ﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Son
Oğul
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Wayfarers
Yol oğlu, yolcu
‫ﺑﲏ‬
‫ﺴﺒﹺﻴ ﹺﻞ‬
 ‫ﻦ ﺍﻟ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Son of my mother
Anamın oğlu
‫ﺑﲏ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻦ ﹸﺍ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Build (imp) for me
Benim için bina et, inşa et
‫ﺑﲏ‬
‫ﻟﻰ‬ ‫ﺑ ﹺﻦ‬‫ﺍ‬
Son of Mary
Meryem’in oğlu
‫ﺑﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻦ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Sons
Oğullar
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ ِﺀ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺍ‬‫ﺎﺅ‬‫ﺑﻨ‬‫ﹶﺍ‬
More lasting
Daha kalıcı, baki
Morning, virgin
4
4
‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑﻠ‬‫ﺍ‬
6
1
Your (pl) sons
Oğullarınız
‫ﻢ ﺑﲏ‬ ‫ﺋ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ َﺀﻛﹸﻢ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬ ‫ﺅ ﹸﻛ‬ ‫ﺍﹶﺑﻨﺎ‬
Our sons
Oğullarımız
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﺎ َﺀﻧ‬‫ﺑﻨ‬‫ﹶﺍ‬
Their sons
Onların oğulları
‫ﺑﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺑﻨ‬‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) sons
Onların (dş) oğulları
‫ﺑﲏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﹶﺍ‬
Daughter
Kız, kız evlat
‫ﺑﲏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬ - ‫ﺔ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺍ‬
My daughters (dual)
Kızlarım (ikil)
‫ﺑﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Your son
Senin oğlun
‫ﺑﲏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
His son
Onun (er) oğlu
‫ﺑﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Her son
Onun (dş) oğlu
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Build (imp, pl)
Đnşa edin
‫ﺑﲎ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺑﻨ‬‫ﹸﺍ‬
My son
Oğlum
‫ﺑﲏ‬
‫ﺑﻨﹺﻰ‬‫ﺍ‬
Two sons (dual)
Đki oğlu (ikil)
‫ﺑﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻨ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Father
Baba
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ ﹶﺍﹺﺑ‬- ‫ﺎ‬‫ ﹶﺍﺑ‬- ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺑ‬
They rejected
Reddettiler
‫ﺃﰉ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﻮ‬‫ﹶﺍ‬
Doors, gates
Kapılar
‫ﺑﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ﺑﻮ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺑﻮ‬‫ﹶﺍ‬
Its (fm) gates
Onu kapıları
‫ﺑﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺍ‬‫ﺑﻮ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﺍﹺﺑﻬ‬‫ﺑﻮ‬‫ﹶﺍ‬
His parents
Onun ana-babası, ebeveyni
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺑﻮ‬‫ﹶﺍ‬
Your (fm) father
Senin (dş) baban
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Our father
Babamız
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Their father
Onların babası
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Their (dual) father
O ikisinin babası
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺑ‬
Your parents
Senin anan-baban, ebeveynin
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Your (pl) parents
Sizin ana-babanız,
ebeveyniniz
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
His parents
Onun ana-babası, ebeveyni
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Father, my father
Baba, babam
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﹶﺍﺑﹺﻲ‬
To reject, refuse
Reddetti, kaçındı
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﻳ ﹾﺄﺑ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﺍﺑ‬
1
1
1
7
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
9
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
9
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍﺑﹺﻴ ﹸﻜ‬
1
‫ﺃﰉ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
2
‫ﺑﺄﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ﹸﺍ‬
Babamız
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺑﹺﻴﻨ‬
His father
Onun babası
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﹶﺍﺑﹺﻴ‬
Their father
Onların babası
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍﺑﹺﻴ ﹺﻬ‬
That which comes, will come
Gelen, gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺁ‬
Give (imp)
Ver
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺁ‬
Come, give (imp)
Gel, ver
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﹾﺃ‬
He came
Geldi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺗ‬
He gave
Verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺁﺗ‬
Do you (pl) come?
Gelir misiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you take it (him)?
Onu edinir misiniz
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺧﺬﹸﻭ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬‫ﹶﺍ‬
He came to you
Sana geldi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺗ‬
He gave you
Sana verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﺁﺗ‬
He came to you (pl)
Size geldi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﹶﺍﺗ‬
He gave you (pl)
Size verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺁﺗ‬
Do you enjoin, order?
Emreder misiniz
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬‫ﹶﺍ‬
He gave me
Bana verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ ﺁﺗ‬-‫ﺎﻧﹺﻲ‬‫ ﺁﺗ‬-‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺁﺗ‬
He came to us
Bize geldi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﹶﺍﺗ‬
He gave us
Bize verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺁﺗ‬
He gave him
Ona (er) verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺁﺗ‬
He came to her
Ona (dş) geldi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﺍﺗ‬
White
Beyaz
To become white
Ağardı
Became white (fm)
Ağardı (dş)
Your (pl) father
Babanız
They rejected (fm, pl)
Reddettiler (dş)
I proclaim, make clear
Beyan ederim
Our father
8
He gave her (it)
Ona (dş) verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺁﺗ‬
He came to them
Onlara geldi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﺍﺗ‬
He gave them
Onlara verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺁﺗ‬
He gave them (dual)
O ikisine verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﺁﺗ‬
Following, complying with
Tabi olmak, uymak
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬‫ﺍ‬
I follow
Tabi olurum
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﹶﺍ‬
Follow (imp)
Tabi ol
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﺍ‬
To follow, comply with
Takip etti, tabi oldu, uydu
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
To follow
Takip etti
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺆ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
You followed
Tabi oldun
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
I followed
Tabi oldum
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
You (pl) followed
Tabi oldunuz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
You followed me
Bana tabi oldun
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺘﻨﹺﻰ‬‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
He followed them
Onlara tabi oldu
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
I follow you
Sana tabi olurum
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﹶﺍ‬
He followed you
Sana tabi oldu
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
He followed you (dual)
Siz ikinize tabi oldu
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
He followed me
Bana tabi oldu
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻌ ﹺﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
We made them follow
Ardı ardına getirdik
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We followed
Tabi olduk
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
We followed you (pl)
Size tabi olduk
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
We followed them
Onlara tabi olduk
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
He followed me
Bana tabi oldu
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻌﻨﹺﻰ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
He followed him
Onu takip etti
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Let me follow him
Ben ona tabi olayım
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﹶﺍ‬
Follow (imp) it (her)
Ona uy
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﺍ‬
9
He followed them
Onları takip etti
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
They followed
Takip ettiler
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
They were followed
Takip edildiler, peşlerine
takıldı
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﹸﺍ‬
They followed
Takip ettiler
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﹸﺍ‬
They were followed
Tabi olundular
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﹸﺍ‬
They followed
Tabi oldular, takip ettiler
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Follow (imp, pl)
Tabi olun, uyun, takip edin
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﺍ‬
They followed you
Sana tabi oldular
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Comply (imp) with me, follow
me
Bana tabi olun
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﻧﹺﻰ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ ﺍ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﺍ‬
They followed him
Ona tabi oldular
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Comply (imp) with him, follow
him
Ona tabi olun
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﺍ‬
They followed them
Onları takip ettiler
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
They followed them
Onlara tabi oldular
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Do you (pl) build
Bina eder misiniz
1
‫ﺑﲎ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
She came
O geldi (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
She gave
O (dş) verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺁ‬
Do you take, accept
Edinir misin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹸﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you take us, accept us
Bizi edinir misin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺨ ﹸﺬﻧ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you get deserted
Terk edilir misiniz
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
She came to you
Sana geldi (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
She came to you (pl)
Size geldi (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
She came to them
Onlara geldi (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you dispute with me
Benime mücadele eder
misiniz
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﺩﻟﹸﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬‫ﹶﺍ‬
Do you make
Kılar mısın
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (pl) dispute with us
Bizimle tartışır mısınız
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺗﺤ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (pl) dispute with me
Benimle tartışır mısınız
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺗﺤ‬‫ﹶﺍ‬
10
Do you (pl) tell them
Onlara söyler misiniz
2
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺪﺛﹸﻮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Taking
Edinmek
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬‫ﺍ‬
Your (pl) taking
Edinmeniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺫ ﹸﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬‫ﺍ‬
I take, accept
Edinirim
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹸﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
That I take
Benim edinmem
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
To take, adopt, seize, appoint
Edindi, benimsedi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹸﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
You took
Aldınız
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
She took
O (dş) edindi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
You took
Sen edindin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
I took
Ben edindim
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
You (pl) took
Siz edindiniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
You (pl) took him
Onu edindiniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
You (pl) took them
Onları edindiniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Indeed I take
Mutlaka alırım, edinirim
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ ﱠﻥ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We took him (it)
Onu edinirdik
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨ ﹾﺬﻧ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We took them
Onları edindik, tuttuk
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨ ﹾﺬﻧ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Take (imp) him
Onu edin, tut
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
He took it
Onu aldı, tuttu
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺨ ﹶﺬﻫ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
They took
Edindiler
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨﺬﹸﻭﺍ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Take, appoint (imp)
Edinin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨﺬﹸﻭﺍ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
They appointed you
Seni edindiler
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Appoint (imp) me
Beni edinin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨﺬﹸﻭﻧﹺﻰ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
They appointed him
Onu edindiler
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Appoint (imp) him
Onu (er) edinin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
They appointed her
Onu (dş) edindiler
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻫﺎ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
They appointed them
Onları edindiler
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
11
Take, appoint (imp, fm)
Edin, tut (dş)
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻯ‬‫ﺨﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Do you (pl) fear them
Onlardan korkar mısınız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (pl) call them
Çağırır mısınız, dua eder
misiniz
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻋﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you leave, abandon
Bırakır mısın
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ‬‫ﹶﺍ‬
Companions of equal age
Yaşıt eşler
‫ﺗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ﺗﺮ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬‫ﹶﺍ‬
Given favor, spoiled
Nimet verildi, şımartıldı
4
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺗ ﹺﺮ‬‫ﹸﺍ‬
To give favor
Nimet verdi
4
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
You (pl) were given favor
Size nimet verildi
4
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ ﹺﺮ ﹾﻓ‬‫ﹸﺍ‬
We had given luxuries,
comforts
Nimet verdik
4
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻓﻨ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We gave them favor
Onlara nimet verdik
4
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻓﻨ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
They were given favor
Onlara nimet verildi
4
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﺗ ﹺﺮﻓﹸﻮﺍ‬‫ﹸﺍ‬
Leave, let go, quit (imp)
Terk et
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﹸﺍ‬
Leave, let go, quit (imp, fm)
Terk et (dş)
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Do you like
Đster misin
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗﺮﹺﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (pl) like
Đster misiniz
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗﺮﹺﻳﺪ‬‫ﹶﺍ‬
Do you want to replace
Değiştirmek ister misiniz
10
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Became full
Derlendi, toplandı, dolunay
oldu
8
‫ﺗﺴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Do you endure
Sabreder misiniz
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﹺﺒﺮ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you worship
Kulluk eder misiniz
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you get astonished
Şaşıyor musun (dş)
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺠﹺﺒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (dual) threaten me
Beni tehdit mi ediyorsunuz
(ikil)
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺍﹺﻧﻨﹺﻲ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (pl) know
Bilir misiniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (pl) teach
Öğretir misiniz
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﱢﻠﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Fear (imp), guard, be careful
Kork, sakın
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺗ ﹺﻖ‬‫ﺍ‬
The most fearing
En takvalı
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺗﻘﹶﺎ‬‫ﹶﺍ‬
The most fearing of you
En takvalınız
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗﻘﹶﺎ ﹸﻛ‬‫ﹶﺍ‬
12
Do you (pl) kill
Öldürür müsünüz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬‫ﹶﺍ‬
To make perfect
Mükemmel yaptı
4
‫ﺗﻘﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬‫ﹶﺍ‬
Fear (imp, pl), guard, be
careful
Korunun, sakının
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺗﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺍ‬
That they may fear
Sakınmaları
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﺗ ﹶﻘﻮ‬‫ﺍ‬
They feared
Korundular, sakındılar
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﺗ ﹶﻘﻮ‬‫ ﺍ‬- ‫ﺗﻘﹶﻮﺍ‬‫ﺍ‬
Do you (pl) say
Der misiniz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺗﻘﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍ‬
Fear (imp, pl) me
Benden korkun, sakının
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺗﻘﹸﻮ‬‫ﺍ‬
Fear (imp, pl) him
Ondan sakının
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺗﻘﹸﻮ‬‫ﺍ‬
The most fearing
En takvalı
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺗﻘﹶﻰ‬‫ﹶﺍ‬
To fear, guard, be careful
Korundu, sakındı, korudu
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗﻘﹶﻰ‬‫ﺍ‬
You feared (fm, pl)
Sakındınız (dş)
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺗ ﹶﻘ‬‫ﺍ‬
Fear (fm, pl)
Korkun, sakının (dş)
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
To recline
Yaslandı
8
‫ﺃﻭﻛﺄ‬
‫ﻜ ﹸﺊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗ ﹶﻜﹶﺎ‬‫ﺍ‬
That I read
Benim okumam
1
‫ﺗﻠﻰ‬
‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﹶﺍ‬
Read (imp)
Oku
1
‫ﺗﻠﻰ‬
‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﹸﺍ‬
I read
Ben okurum
1
‫ﺗﻠﻰ‬
‫ﻮ‬ ‫ﺗﹸﻠ‬‫ﹶﺍ‬
Read (imp, pl) it (them)
Onu okuyun
1
‫ﺗﻠﻰ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻠﹸﻮﻫ‬‫ﺍ‬
So that I complete
Benim tamamlamam
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﹸﺍ‬
To complete, finish, perfect
Tamamladı
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you (pl) help me
Bana yardım mı edersiniz
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻧ ﹺﻦ‬‫ﻭ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Consult together (imp)
Anlaşın
8
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﹾﺃ‬
Complete (imp)
Tamamla
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
You completed
Tamamladın
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
I completed
Tamamladım
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We completed
Tamamladık
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We completed it
Onu tamamladık
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
13
He completed her (it)
Onu (dş) tamamladı
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
He completed them (fm, pl)
Onları (dş) tamamladı
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Complete (imp, pl)
Tamamlayın
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﻤ‬‫ﹶﺍ‬
Give (imp) us
Bize ver
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺁ‬
Come to us
Bize gel
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﹾﺃ‬
Do you (pl) inform
Haber verir misiniz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒﺌﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you prohibit
Bizi yasaklar mısın
1
‫ﻰ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you find the right way
Hidayete erer misin
8
‫ﻫﺪﻯ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Do you destroy us
Bizi helak eder misin
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻠ ﹸﻜﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Give (imp) them
Onlara ver
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺁ‬
They came
Geldiler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬‫ﹶﺍ‬
They are provided, are given
Verildiler
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬‫ﹸﺍ‬
They gave
Verdiler
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺁﺗ‬
Give (imp, pl)
Verin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺁﺗ‬
Come (imp, pl)
Gelin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹾﺃﺗ‬
They gave
Verdiler
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬‫ ﺁ‬- ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬‫ ﺁ‬- ‫ﻮﺍ‬‫ﺁﺗ‬
They brought
Getirdiler, yaptılar
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺍ ﺑﹺـ‬‫ﺗﻮ‬‫ﹶﺍ‬
They were given
Verildiler
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﹾﺃ ﺑﹺـ‬‫ﹸﺍﺗ‬
Bring (imp, pl)
Getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ ﺑﹺـ‬‫ﹾﺃﺗ‬
Did you (pl) advise each other Tavsiyeleştiniz mi
6
‫ﻭﺻﻰ‬
‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬‫ﹶﺍ‬
I turn, repent
Ben tevbe ederim
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺗ‬
They came to you
Sana geldiler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
I recline
Dayanırım, yaslanırım
5
‫ﻭﻛﺄ‬
‫ﻮ ﱠﻛﹸﺎ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Bring (imp, pl) to us
Bize getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﹾﺃﺗ‬
Give (imp, pl) me
Bana verin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﺁﺗ‬
Bring (imp, pl) to me
Bana getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﹾﺃﺗ‬
14
They came to him
Ona geldiler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
They gave him (it)
Onu verdiler
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬‫ﺁ‬
Give (imp, pl) them
Onlara (er) verin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺁﺗ‬
Give (imp, pl) them (fm, pl)
Onlara (dş) verin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺁﺗ‬
Give (imp)
Ver
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﺁﺗ‬
To give
Verdi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺁﺗ‬
To come
Geldi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﺍﺗ‬
He brought
Getirdi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻰ ﺑﹺـ‬‫ﹶﺍﺗ‬
They (dual) came
Geldiler (ikil)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻴ‬‫ﹶﺍ‬
Go (imp, dual)
Gidin (ikil)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻴ‬‫ﹾﺃ‬
Go (imp, dual) to him
Ona gidin (ikil)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻴ‬‫ﹾﺃ‬
You came
Sen geldin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
You gave
Sen verdin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
I gave
Ben verdim
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
That which comes, will come
Gelen, gelir, gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
I gave you
Sana verdim
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
I gave you (pl)
Size verdim
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
You gave
Verdiniz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
You (pl) gave them (fm, pl)
Onlara (dş) verdiniz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
You gave us
Bize verdin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
You gave me
Bana verdin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
You gave them (fm, pl)
Onlara (dş) verdin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
I give you (I will give you)
Sana veririm (vereceğim)
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺁﺗ‬
I give you (pl) (I will give you)
Size veririm (vereceğim)
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺁﺗ‬
They (fm, pl) came
Geldiler (dş)
3
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
They (fm, pl) give
Verirler (dş)
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺁ‬
15
We came
Geldik
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We gave
Verdik
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
We came to you
Sana geldik
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
We gave you
Sana verdik
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
We gave you (pl)
Size verdik
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
We gave him
Ona (er) verdik
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
We gave her
Ona (dş) verdik
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
We gave them
Onlara verdik
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
We gave them (dual)
O ikisine verdik
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
Surely I come to them
Mutlaka onlara gelirim,
sokulurum
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺁ‬
Ona gelir, gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺁﺗ‬
Onlara gelir, gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺁﺗ‬
To reward, give reward
Mükafatlandırdı, ödül verdi
4
‫ﺛﺄﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺜ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬
He rewarded you (pl)
Sizi mükafatlandırdı
4
‫ﺛﺄﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹸﻜ‬‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬
He rewarded them
Onları mükafatlandırdı
4
‫ﺛﺄﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬
Articles, household stuff
Eşya, mal
‫ﺃﺛﺚ‬
‫ﹶﺍﺛﹶﺎﺛﹰﺎ‬
Footsteps, traces, marks
Eserler, izler
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﺍ‬‫ ﺁﺛﹶﺎﺭ‬- ‫ﺁﺛﹶﺎ ﹺﺭ‬
To plough
Tarla sürdü
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬
Vestige, remnant
Kalıntı
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬
Their signs, marks
Onların eserleri, izleri
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﻢ‬‫ ﺁﹶﺛﺎ ﹺﺭﻫ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺁﺛﹶﺎ‬
Their (dual) signs, marks
O ikisinin eserleri, izleri
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺁﺛﹶﺎ ﹺﺭ‬
They ploughed
Sürdüler, aktardılar
4
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹶﺍﺛﹶﺎﺭ‬
8
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﺛﱠﺎﹶﻗ ﹾﻠ‬
‫ﺃﰒ‬
‫ﹶﺍﺛﹶﺎﻣﹰﺎ‬
It is that which comes to him
(it), it will come to it
It is that which comes to
them, it will come
4
You (pl) became heavy, clung Ağırlaştınız, çakılıp kaldınız
Heavy punishment
Ağır ceza
To fix, tie, make fixed
Sabitledi, bağladı
4
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳﹾﺜﹺﺒ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﺍﹾﺛ‬
Hold firm (imp), persevere
Sebat edin
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﺘ‬‫ﹸﺍﹾﺛ‬
16
To overcome, subdue
Sindirdi, yendi
4
‫ﺛﺨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳﹾﺜ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﹶﺍﹾﺛ‬
You overcame
Vurup sindirdiniz
4
‫ﺛﺨﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﹶﺍﹾﺛﺨ‬
You overcame them
Onları vurup sindirdiniz
4
‫ﺛﺨﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻨ‬‫ﹶﺍﹾﺛﺨ‬
Trace, mark, work
Eser, iz
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﹶﺍﹶﺛ ﹺﺮ‬
To prefer, choose
Seçti, tercih etti, üstün kıldı
4
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺛ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺁﹶﺛ‬
He chose you, preferred you
Seni üstün kıldı
4
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺁﹶﺛ‬
He raised dust
Savurdu, toz çıkardı
4
‫ﺛﻮﺭ‬
‫ﺮ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﺍﹶﺛ‬
My trace, mark, work
Benim izim, eserim
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﹶﺍﹶﺛﺮﹺﻱ‬
Weights
Ağırlıklar
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ ﹶﺍﹾﺛﻘﹶﺎ ﹰﻻ‬- ‫ﹶﺍﹾﺛﻘﹶﺎ ﹲﻝ‬
Your weights
Sizin ağırlıklarınız
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍﹾﺛﻘﹶﺎﹶﻟ ﹸﻜ‬
Her weights
Onun (dş) ağırlıkları
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﹾﺛﻘﹶﺎﹶﻟﻬ‬
Their weights
Onların ağırlıkları
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻟﻬﹺﻢ‬‫ ﹶﺍﹾﺛﻘﹶﺎ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍﹾﺛﻘﹶﺎﹶﻟ‬
She became heavy
Ağırlaştı, ağır geldi (dş)
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹾﺛ ﹶﻘﹶﻠ‬
Tamarisk
Ilgın ağacı
‫ﺃﺛﻞ‬
‫ﹶﺍﹾﺛ ﹴﻞ‬
Sin
Günah
‫ﺃﰒ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹾﺛﻤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺍﹾﺛ‬
Sinner
Günahkar
‫ﺃﰒ‬
‫ﺎ‬‫ﺛﻤ‬‫ ﺁ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺛ‬‫ﺁ‬
Later?
Sonra mı
‫ﰒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻢ = ﹶﺍ ﹸﺛ‬ ‫ﹶﺍﹸﺛ‬
Bore fruits, came to fruition
Meyve verdi
‫ﲦﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳﹾﺜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍﹾﺛ‬
Your sin
Senin günahın
‫ﺃﰒ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺍﹾﺛ‬
His sin
Onun günahı
‫ﺃﰒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺍﹾﺛ‬
Their (dual) sin
O ikisinin günahı
‫ﺃﰒ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺍﹾﺛ‬
My sin
Benim günahım
‫ﺃﰒ‬
‫ﻲ‬‫ﺍﹾﺛﻤ‬
Sinners
Günahkarlar
‫ﺃﰒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺛ‬‫ﺁ‬
Two
Đki
‫ﺛﲏ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺍﹾﺛﻨ‬- ‫ﺎ‬‫ﺍﹾﺛﻨ‬
Two
Đki
‫ﺛﲏ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ ﺍﹾﺛ‬- ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻨ‬‫ ﺍﹾﺛ‬- ‫ﺎ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺍﹾﺛ‬
Twelve
On iki
1
4
‫ﺮ ﹶﺓ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺍﹾﺛ‬
17
Two
Đki
‫ﺛﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻨ‬‫ ﺍﹾﺛ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺍﹾﺛ‬
Sinner, wicked
Çok günahkâr
‫ﺃﰒ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ ﹶﺍﺛ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﺛ‬
Did you come to us
Bize mi geldin, getirdin
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﺍ ﹺﺟﹾﺌ‬
To bring, direct
Getirdi, yöneltti
4
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻳﺠﹺﻲ ُﺀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﺍﺟ‬
He directed her
Onu (dş) yöneltti
4
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺂ َﺀﻫ‬‫ﹶﺍﺟ‬
To reply, answer
Cevap verdi
4
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳﺠﹺﻴ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺟ‬
Bitter water
Acı su
‫ﺃﺟﺞ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺟ‬‫ ﹸﺍﺟ‬- ‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺍﺟ‬
To protect, give shelter
Korudu, sığındırdı
4
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺟ‬
You (pl) replied
Cevap verdiniz
4
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) were replied
Size cevap verildi
4
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﹸﺍ ﹺﺟ‬
He chose
Seçti
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
He chose you (pl)
Sizi seçti
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
He chose him
Onu seçti
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
To choose, invent, make up
Seçti, derledi
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺘﺒﹺﻲ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺒٰﻲ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
You chose
Derledin, seçtin
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
You invented it
Onu (dş) derledin
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
We chose
Derledik, seçtik
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
We chose them
Onları seçtik
8
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
To tear, uproot
Söktü, çekti
8
‫ﺟﺜﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺘ ﱡ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﺘ ﱠ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Was uprooted (fm)
Söküldü (dş)
8
‫ﺟﺜﺚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘﱠﺜ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
To commit
Kötülük işledi
8
‫ﺟﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
They committed
Kötülük işlediler
8
‫ﺟﺮﺡ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
To assemble, meet, to come
together
Toplandı
8
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
She (they) met, gathered (fm)
Toplandı (dş)
8
‫ﲨﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
They came together
Toplandılar
8
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
To avoid, stay away
Kaçındı
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘﹺﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
18
They avoided
Kaçındılar
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻨﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Avoid (imp, pl)
Kaçının
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﹺﻨﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Avoid (imp, pl) him (it)
Ondan kaçının
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﹺﻨﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
That I find
Benim bulmam
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﺍ ﹺﺟ‬
I find
Bulurum
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﺍ ﹺﺟ‬
Graves, tombs
Mezarlar
‫ﺟﺪﺙ‬
‫ﺍﺙ‬‫ﺟﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
More fitted, more inclined
Daha yatkın
‫ﺟﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Indeed I find
Mutlaka bulurum
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﹶﺍ ﹺﺟ‬
Reward, payment, fee, wage
Karşılık, ücret, ödül, mükafat
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻮﺭ‬‫ ﹸﺍﺟ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hire, pay wage for service,
work for wage
Ücretle tuttu, ücretle çalıştı
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
My guilt, my crime
Suçum
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﻲ‬‫ﺍﻣ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
To commit sin
Günah işledi
4
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
We committed sin
Suç işledik
4
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
They committed sin
Suç işlediler
4
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Give (imp) him (asylum)
Ona aman ver
4
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹺﺟ‬
His reward
Onun (er) ücreti, karşılığı
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Her reward
Onun (dş) ücreti, karşılığı
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their reward / remuneration
Onların ücreti, karşılığı
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺟ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
My reward
Benim ücretim, karşılığım
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺟ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did we whimper
Sızlandık mı
‫ﺟﺰﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺟ ﹺﺰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Objects, bodies, forms,
figures
Cisimler
‫ﺟﺴﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﺴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their bodies, forms, figures
Onların cisimleri, kalıpları
‫ﺟﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﺴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did he do
Yaptı mı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
I do
Yaparım, kılarım
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Let me do
Yapayım
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Do (imp), make, place, give
Yap, kıl
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
1
1
1
19
Did you (pl) do
Yaptınız mı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻌ ﹾﻠﺘ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did we do
Yaptık mı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Make (imp) us, give us
Bizi kıl, bize ver
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Indeed I make you
Mutlaka seni kılarım
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Make me (imp), give me
Beni kıl, bana ver
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻠﻨﹺﻰ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Make him (imp), give him
Onu kıl, ona ver
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Make (imp, pl), do, give
Kılın, yapın, verin
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
For this reason
-dan dolayı, için
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹺﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Time, period
Ecel, süre
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺟ ﹰ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
To fix or appoint a term
Tayin etti, belirledi
1
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹸﻞ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹺﺟ ﹶﻞ‬
To appoint
Ecel tayin etti, süre belirledi
2
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹸﻞ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺟ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Urge (imp), summon, arouse
Sür, topla, saldır
4
‫ﺟﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
To collect, assault
Saldırdı, sürdü, topladı
4
‫ﺟﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
You appointed
Tayin ettin, belirledin
2
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
It was appointed, deferred
Tecil edildi, ertelendi (dş)
2
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﹸﺍ‬
Flog (imp, pl), beat
Değnek vurun
1
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻠﺪ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Flog (imp, pl) them
Onlara değnek vurun
1
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﻠﺪ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Our term, period, time
Bizim ecelimiz, süremiz
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﹶﻠﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
His term
Onun (er) eceli, süresi
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Her term
Onun (dş) eceli, süresi
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﹸﻠﻬ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﺟﹶﻠﻬ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their term
Onların (er) eceli, süresi
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟﹸﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) term
Onların (dş) eceli, süresi
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟﹸﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Two terms, periods
Đki süre, iki ecel
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
To combine
Birleştirdi
4
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
They collected
Topladılar
4
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Collect (imp, pl), get together
Toplayın, toplanın
4
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
20
All, all of them
Hepsi, tamamı
Keep (imp) me away
Beni uzak tut
Embryos, hidden
Ceninler, gizli olanlar
Incline (imp)
Yanaş, meylet
Wings
Kanatlar
Proclaim (imp, pl), manifest,
publish
Açığa vurun
Rewards, fees
Your (pl) rewards, fees
Their rewards, fees
Their (fm) rewards, fees
1
1
1
Ücretler, karşılıklar, ödüller,
mehirler
Sizin ücretleriniz,
karşılıklarınız
Onların (er) ücretleri,
karşılıkları
Onların (dş) ücretleri,
karşılıkları
‫ﲨﻊ‬
‫ﲔ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻮﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺒﻨﹺﻲ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﹸﺍ‬
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﹶﺍ ﹺﺟ‬
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺟﹺﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻮﺭ‬‫ﹸﺍﺟ‬
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﺍﺟ‬
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﺍﺟ‬
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﺍﺟ‬
I respond to
Đcabet ederim, karşılık veririm
4
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﹸﺍﺟﹺﻴ‬
It was accepted, answered
Đcabet olundu, kabul edildi
4
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹸﺍﺟﹺﻴ‬
Accept (imp, pl) answer
Đcabet edin, uyun
4
‫ﺟﺄﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﺍﺟﹺﻴﺒ‬
Events, stories
Konuşmalar, haberler
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﻳﺚ‬‫ﺎﺩ‬‫ﹶﺍﺣ‬
To surround, contain,
encompass
She surrounded,
encompassed
Kuşattı, çevreledi, kavradı
4
‫ﺣﺄﻁ‬
‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﻁ‬
‫ﺎ ﹶ‬‫ﹶﺍﺣ‬
Kuşattı, çevreledi, kavradı
(dş)
4
‫ﺣﺄﻁ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺎ ﹶﻃ‬‫ﹶﺍﺣ‬
I like
Ben severim
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
To love, like
Sevdi
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Dearer, liked more
Daha sevimli, daha sevgili
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
His loved ones
Sevdikleri, sevgili kulları
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
Priests, rabbis, scholars
Rahipler
‫ﺣﱪ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their priests
Onların rahipleri
‫ﺣﱪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
You loved, liked
Sen sevdin
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I loved, liked
Ben sevdim
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To frustrate, make it go in
vain
Boşa çıkardı, heder etti
4
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺤﹺﺒ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To burn, scorch
Yaktı
8
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
21
She burnt
Yaktı (dş)
8
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
To expect
Ümit etti, bekledi
8
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
To bear, to carry
Taşıdı, yüklendi
8
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
They assumed burden
Yüklendiler
8
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
To take under control, destroy Sürükledi, kontrol altına aldı
8
‫ﺣﻨﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘﹺﻨ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
Indeed I take under control
Mutlaka sürüklerim
8
‫ﺣﻨﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘﹺﻨ ﹶﻜ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
One, single, only, anyone
Bir, tek, bir kimse
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Eleven
On bir
One, anyone (fm)
Bir, birisi (dş)
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ﺍ‬
One of the two (fm)
Đkisinden biri (dş)
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ﺍ‬
One of them (fm)
Onlardan biri (dş)
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ﺍ‬
That I tell
Benim söylemem
1
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹶ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
To make happen
Meydana getirdi
4
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹶ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
One of you
Sizden biri
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺪﻛﹸﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
One of the two of you
Đkinizden biri
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪ ﹸﻛﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
One of us
Bizden biri
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
One of them
Onlardan biri
‫ﻢ ﻭﺣﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
One of the two of them
O ikisinden biri
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
One, anyone (fm)
Bir, birisi (dş)
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﻯ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ﺍ‬
Beware (imp), be cautious
Sakın, çekin
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﹶﺬ‬ ‫ﺍ‬
Be cautious of them
Onlardan sakın
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﹶﺬ‬ ‫ﺍ‬
Beware (imp, pl), be cautious
Sakının
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺣ ﹶﺬﺭ‬ ‫ﺍ‬
Be cautious (imp, pl) of him
Ondan sakının
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣ ﹶﺬﺭ‬ ‫ﺍ‬
Be cautious (imp, pl) of them
Onlardan sakının
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣ ﹶﺬﺭ‬ ‫ﺍ‬
Greediest
En hırslı
‫ﺣﺮﺹ‬
‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Clans, sects
Hizipler, gruplar, topluluklar
‫ﺣﺰﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺣﺰ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺮ‬‫ﻋﺸ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
22
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺣﺴ‬ ‫ﺍ‬ - ‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺣﺴ‬ ‫ﺍ‬
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺣﺴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Onun en güzeli
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
The best of it (her)
Onun en güzeli
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﹺﻨﻬ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
They did good
Đyilik ettiler
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Do (imp, pl) good
Đyilik edin
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻮﹾﺃ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
They perceived
Hissettiler
4
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺣﺴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Assemble (imp, pl), gather
together
Toplayın
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
He counted it (him)
Onu (er) saydı
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
He counted, calculated,
computed
Saydı
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
He counted it (her)
Onu (dş) saydı
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺣﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
He counted them
Onları saydı
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
To count, calculate, compute
Saydı, hesapladı
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﻲ‬‫ﺤﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣﺼٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Was prevented, closed
Engellendi, kapandı
4
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
To prevent, close
Engelledi, kapadı
4
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
You were prevented, held
back
Engellendiniz
4
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
They were prevented
Engellendiler
4
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺍﹸﺣ‬
Confine (imp, pl) them, close
them
Onları engelleyin, hapsedin
1
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
They (fm, pl) got married
Evlendiler (dş)
4
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
To protect
Korudu
4
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
She protected her chastity
Namusunu korudu (dş)
4
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To feel, sense, perceive
Hissetti
Kindness, goodness, favor
Đhsan, iyilik
Did he assume
Sandı mı
Be good (imp), make it well
Đyilik yap
Better, best
Daha güzel, en güzel
To do well, be kind
Đyilik etti, güzelleştirdi
You did good
Đyilik yaptınız
The best of it (him)
4
23
Count (imp, pl)
Sayın (emir)
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺣﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
He counted
Saydı
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﻰ‬‫ﺣﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
We counted
Saydık
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We counted it (him)
Biz onu saydık
4
‫ﺣﺼﻰ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To bring, make ready,
prepare
Getirdi, hazır etti
4
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
She prepared, brought
Hazırladı, getirdi
4
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
She was prepared, brought
Hazırlandı, getirildi
4
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
I encompassed
Đhata ettim, kuşattım
4
‫ﺣﺄﻁ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺣ ﹾﻄ‬ ‫ﹶﺍ‬
We encompassed
Đhata ettik, kuşattık
4
‫ﺣﺄﻁ‬
‫ﺎ‬‫ﺣ ﹾﻄﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
To press, insist
Sıkıştırdı, zorladı
4
‫ﺣﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺤﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣﻔٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Protect (imp, pl), watch
Gözetin, koruyun
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺣ ﹶﻔﻈﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﺍ‬
Is it true, right
Gerçek mi, hak mı
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
More worthy, more deserving
Daha fazla hak eden, daha
layık
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To prove, justify, establish
Yerleştirdi, gerçekleştirdi
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Ages, very long periods of
time, eternity
Çağlar, devirler, çok uzun
süreler
‫ﺣﻘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﻘﹶﺎﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
Sand hills
Kum tepeleri
‫ﺣﻘﻒ‬
‫ﺣﻘﹶﺎﻑ‬ ‫ﹶﺍ‬
Judge (imp), decide
Hüküm ver
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺣﻜﹸﻢ‬ ‫ﹸﺍ‬
He who judges best
En hikmetli, en iyi hükmeden
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
I judge
Hükmederim
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
To strengthen, fortify
Sağlamlaştırdı, açıkladı
4
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Strengthened, explained (fm)
Sağlamlaştırıldı, açıklandı
4
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Was allowed
Helal kılındı
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺣ ﱠﻞ‬ ‫ﹸﺍ‬
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
1
To make lawful, permit, settle, Helal kıldı, bekletti, yerleşti,
solve
çözdü
Confused dreams
Karışık rüyalar
‫ﺣﻠﻢ‬
‫ﻼ ﹴﻡ‬
‫ﺣ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their dreams
Onların rüyaları, hayalleri
‫ﺣﻠﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﺣﻠﹶﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬
Made lawful, permitted (fm)
Helal kılındı (dş)
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺣﱠﻠ‬ ‫ﹸﺍ‬
4
24
Remove (imp), untie
Çöz
1
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺣﹸﻠ ﹾﻞ‬ ‫ﹸﺍ‬
We made lawful
Helal kıldık
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﹶﻠ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
He settled us
Bizi yerleştirdi
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﱠﻠﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
They settled
Yerleştirdiler
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺣﻠﱡﻮﹾﺃ‬ ‫ﹶﺍ‬
Burdens, loads
Yükler
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺣﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Ahmed, Prophet
Muhammed's name
Ahmed
‫ﲪﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I bear the load, carry
Ben yüklenirim, taşırım
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Load (imp), burden
Yükle
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
I load you on, mount you
Sizi yüklerim, bindiririm
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤﹸﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Black, color of dust
Kara, toz rengi
‫ﺣﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
To give life, make live
Diriltti, yaşattı, hayat verdi
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤﹺﻴﻲ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Alive, living (pl)
Diri, canlı (çğ)
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ ٍﺀ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ ًﺀ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
He gave you life, resurrected
you
Sizi diriltti
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
He gave her life
Onu (dş) diriltti
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
He gave them life
Onları diriltti
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Encompassed, surrounded
Đstila edildi, kuşatıldı
4
‫ﺣﺄﻁ‬
‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹶ‬‫ﹸﺍﺣ‬
I give life
Diriltirim
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺣﻴﹺﻲ‬ ‫ﹸﺍ‬
You gave us life
Bizi yaşattın, dirilttin
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻴ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave life
Yaşattık, hayat verdik
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave him life
Onu dirilttik, canlandırdık
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave her life
Onu (dş) dirilttik, canlandırdık
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Brother
Erkek kardeş
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺥ‬
‫ ﹶﺍ ﹺ‬- ‫ﺎ‬‫ ﹶﺍﺧ‬- ‫ﺥ‬
 ‫ﹶﺍ‬
I fear
Korkarım
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺧ‬
I oppose you
Size muhalefet ederim
3
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹶﻔ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﹸﺍﺧ‬
Our brother
Erkek kardeşimiz
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﹶﺍﺧ‬
His brother
Onun erkek kardeşi
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺧ‬
25
Their brother
Onların erkek kardeşi
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺧ‬
Your news, matters
Haberleriniz
‫ﺧﱪ‬
‫ﺎ ﹺﺭﻛﹸﻢ‬‫ﺧﺒ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
Her (its) news
Onun haberleri
‫ﺧﱪ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
To become humble
Saygı duydu, boyun eğdi
4
‫ﺧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺨﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
They humbled themselves
Gönülden boyun eğdiler
4
‫ﺧﺒﺖ‬
‫ﺍ‬‫ﺘﻮ‬‫ﺒ‬‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Sister
Kız kardeş
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
To choose
Seçti
8
‫ﺧﺄﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬ ‫ﺍ‬
To betray
Đhanet etti
8
‫ﺧﺄﻥ‬
‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺧﺘ‬ ‫ﺍ‬
I chose
Seçtim
8
‫ﺧﺄﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
I chose you
Seni seçtim
8
‫ﺧﺄﺭ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
We chose
Seçtik
8
‫ﺧﺄﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
We chose them
Onları seçtik
8
‫ﺧﺄﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
To choose a person
specifically for oneself
Seçti, has kıldı
8
‫ﺧﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
To quarrel, dispute
Tartıştı, çekişti
8
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
They disputed, quarreled
Tartıştılar
8
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Your sister
Kız kardeşin
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
Alternation, difference,
contradiction
Art arda gelmesi, çelişki,
ihtilaf
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻼﻓﹰﺎ‬
‫ﺘ ﹶ‬‫ﺧ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﻑ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺘ ﹶ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Forgery, invention
Uydurma
8
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺘﻠﹶﺎ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Mixed up
Birbirine karıştı
8
‫ﺧﻠﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺘﹶﻠ ﹶ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
It was disputed
Đhtilaf edildi, ayrılığa düşüldü
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
To dispute, be in
contradiction
Đhtilaf etti, farklı oldu
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
You (pl) disputed
Đhtilaf ettiniz
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘﹶﻠ ﹾﻔ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
They disputed
Đhtilaf ettiler
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺘﹶﻠﻔﹸﻮﹾﺃ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
His sister
Onun (er) kız kardeşi
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
Her sister
Onun (dş) kız kardeşi
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺧ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
Two sisters
Đki kız kardeş
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
26
Secret lovers
Gizli dostlar
‫ﺧﺪﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Pit, ditch
Hendek
‫ﺧﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺧﺪ‬ ‫ﹸﺍ‬
He was taken, grabbed
Yakalandı
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﹸﺍ‬
That which takes, catches,
grabs
Tutan, yakalayan, tutar,
yakalar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹲﺬ‬ ‫ﺁ‬
Grabbing
Yakalama, yakalayış
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹶﺬ ﹰﺓ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺧﺬﹰﺍ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
To punish, reprimand
Ceza verdi
3
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺆ‬ - ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﺁ‬
To take, seize, grab
Aldı, tuttu, yakaladı
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
She took, grabbed
Tuttu, yakaladı (dş)
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
I took, grabbed
Tuttum, yakaladım
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺧ ﹾﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
It (she) grabbed you
Sizi yakaladı
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
You grabbed, took
Yakaladınız, edindiniz
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺧ ﹾﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
She grabbed him
Onu (er) yakaladı
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
I grabbed her
Onu (dş) yakaladım
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺧ ﹾﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
She grabbed them
Onları yakaladı
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
I grabbed them
Onları yakaladım
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺧ ﹾﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
They (fm, pl) took, grabbed
Tuttular, aldılar (dş)
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹾﺬ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﺍ‬
We took, grabbed
Yakaladık
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﺬﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
We grabbed him
Onu yakaladık, aldık
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﺬﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
We grabbed them
Onları yakaladık, aldık
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﺬﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
He grabbed him
Onu yakaladı
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
His grabbing
Onu yakalaması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
He grabbed them
Onları yakaladı
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their grabbing
Onların yakalanması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were grabbed
Yakalandılar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧﺬﹸﻭﹾﺃ‬ ‫ﹸﺍ‬
Those who take, catch
Yakalayanlar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺧﺬ‬ ‫ﺁ‬
That which takes it
Onu alan, alacak
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺧﺬ‬ ‫ﺁ‬
27
Other
Diğer, başka
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺁ‬
Other (pl)
Diğer, başka (çğ)
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
End, final, hereafter
Son, ahiret
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ ﺁ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺁ‬
Other
Diğer
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺧ ﹺﺮ‬ ‫ ﺁ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ ﺁ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺁ‬
To postpone
Tehir etti, erteledi, süre verdi
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Other (fm)
Diğer (dş)
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
Taking out, extracting,
expelling
Çıkarma
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬ -‫ﺝ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬ - ‫ﺝ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬
Your removal
Sizin çıkarılmanız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹺﺟ ﹸﻜ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬
Their removal
Onların çıkarılması
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬
Your rear, those after you (pl)
Sonrakileriniz, arkanız
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
Other two
Diğer iki
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺁ‬
Those after them
Sonrakileri
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
To destroy, demolish, ruin
Harap etti, yıktı
4
‫ﺧﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
She (it) postponed
Erteledi
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
You postponed
Erteledin
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Last, final, hereafter
Ahiret, son
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺁ‬
You postponed me
Beni erteledin
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺗﻨﹺﻲ‬‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺗ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
You postponed us
Bizi erteledin
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Take out (imp), remove
Çıkar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺧ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I am removed
Benim çıkarılmam
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
I am taken out
Çıkarılırım
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
Come out (imp)
Çık
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
He was taken out
Çıkarıldı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺧ ﹺﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
To remove, bring forth, drive
out
Çıkardı, öne getirdi
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
She took out
Dışarı çıkardı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
She was taken out
Çıkarıldı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺧ ﹺﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
28
2
She took you out
Seni çıkardı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
You were taken out
Çıkarıldınız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺧ ﹺﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
He took you out
Seni çıkardı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
He took you (pl) out
Sizi çıkardı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺟﻜﹸﻢ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
We took out
Çıkardık
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Take (imp) us out
Bizi çıkar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺧ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
We take them out
Onları çıkardık
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Take (imp) me out
Beni çıkar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺟﻨﹺﻰ‬ ‫ﺧ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
He took me out
Beni çıkardı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺟﻨﹺﻲ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
He took him out
Onu çıkardı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
He took the two of them out
O ikisini çıkardı
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Go (imp, pl) out
Çıkın
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Take (imp, pl) out
Çıkarın
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺧ ﹺﺮﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were taken out
Çıkarıldılar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺧ ﹺﺮﺟ‬ ‫ﹸﺍ‬
They took you out
Sizi çıkardılar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Take (imp, pl) them out
Onları çıkarın
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺧ ﹺﺮﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did you puncture it
Onu deldin mi
1
‫ﺧﺮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺮ ﹾﻗ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
We postponed, delayed
Erteledik, geciktirdik, tehir
ettik
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Postpone (imp) us, delay us
Bizi ertele, geciktir
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our end, the last of us
Sonumuz, sonuncumuz
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹺﺮﻧ‬ ‫ﺁ‬
His (its) end
Onun sonu
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺁ‬
Others
Diğerleri
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ ﺁ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺁ‬
Other (fm)
Diğer (dş)
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
Last ones, those who came
later
Sonrakiler, arkadan gelenler
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﺁ‬
To disgrace
Rezil etti
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﺨﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺧﺰ‬ ‫ﹶﺍ‬
You disgraced (someone)
Rezil ettin
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
29
You disgraced him
Onu rezil ettin
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Remain (imp, pl) rejected
Sinin, kalın
1
‫ﺧﺲﺀ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺴﺆ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
To decrease
Azalttı
4
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Biggest losers
En çok ziyana uğrayanlar
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Fear (imp, pl)
Korkun
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﻮ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Fear (imp, pl) me
Benden korkun
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
That you fear them
Onlardan korkmanız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Green
Yeşil
‫ﺧﻀﺮ‬
‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make a mistake, err
Hata etti
4
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻄ ﹸﺊ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﻄﹶﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬
You made a mistake, erred
Hata ettiniz
4
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻢ‬‫ﺧ ﹶﻄ ﹾﺄﺗ‬ ‫ﹶﺍ‬
We made a mistake, erred
Hata ettik
4
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹶﻄ ﹾﺄﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Lower (imp)
Đndir
1
‫ﺧﻔﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
More secret
Daha gizli
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺧﻔﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
I keep it hidden
Gizlerim
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺧﻔ‬ ‫ﹸﺍ‬
It was hidden
Saklandı, gizlendi
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
To hide, keep it secret
Sakladı, gizledi
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧﻔﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) concealed, hid
Gizlediniz
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺧ ﹶﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬
I hide it
Ben onu gizlerim
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺧﻔ‬ ‫ﹸﺍ‬
Friends
Dostlar
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﻼ ُﺀ‬
‫ﺧ ﱠ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make eternal
Ebedi kıldı
4
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
It made him eternal
Onu ebedi kıldı
4
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make sincerely
Đhlasla yaptı, has kıldı
4
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
We purified
Temizledik, halis kıldık
4
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﺎ‬‫ﺼﻨ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
We made them purified
Onları ihlaslı kıldık
4
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺼﻨ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
They purified, were sincere
Halis kıldılar
4
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺧﹶﻠﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
Put off, take off(imp)
Çıkar
1
‫ﺧﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺍ‬
30
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
I broke my promise to you (pl) Size olan sözümden döndüm
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) broke your promise
Sözünüzden döndünüz
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬
We broke our promise
Sözümüzden döndük
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻔﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
Be my successor
Benim yerime geç
1
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺧﹸﻠ ﹾﻔﻨﹺﻲ‬ ‫ﺍ‬
They broke their promise
Vaadlerinden döndüler
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺧﹶﻠﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
I create
Ben yaratırım
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I betray him
Benim ona ihanet etmem
1
‫ﺧﺄﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Brother
Erkek kardeş
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻲ‬‫ ﹶﺍﺧ‬- ‫ﺎ‬‫ﻮ – ﹶﺍﺧ‬‫ﹶﺍﺧ‬
Sisters
Kız kardeşler
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺍﺕ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) sisters
Kız kardeşleriniz
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺗﻜﹸﻢ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺗﻜﹸﻢ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) sisters
Onların kız kardeşleri
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) maternal uncles
Dayılarınız
‫ﺧﺄﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹸﻜ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Brothers
Erkek kardeşler
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬ - ‫ﺍ ﹸﻥ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬
Your (pl) brothers
Sizin erkek kardeşleriniz
‫ﺍﹺﻧﻜﹸﻢ ﺃﺧﻮ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬-‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬‫ﺍ‬
Our brothers
Bizim erkek kardeşlerimiz
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹺﻧﻨ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬
Their brothers
Onların (er) erkek kardeşleri
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍﹺﻧ ﹺﻬ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬ -‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬
Their (fm) brothers
Onların (dş) erkek kardeşleri
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺍﹺﻧ ﹺﻬ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬
Brothers
Erkek kardeşler
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻮﹲﺓ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Your brothers
Senin erkek kardeşlerin
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
His brothers
Onun erkek kardeşleri
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
My brothers
Benim erkek kardeşlerim
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﺗ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Your brother
Senin erkek kardeşin
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺧ‬
His brother
Onun erkek kardeşi
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺧ‬
Their brother
Onların erkek kardeşi
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺧ‬
Your two brothers
Đki kardeşiniz
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
To break (a promise)
Sözünden döndü
31
Brother, my brother
Erkek kardeş, kardeşim
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﹶﺍﺧ‬
Best ones, elected ones
Hayırlılar
‫ﺧﲑ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺧﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your brother
Senin erkek kardeşin
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﺧ‬
His brother
Onun erkek kardeşi
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﺧ‬
‫ﺃﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺆ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺁ‬
‫ﺃﺩﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬
‫ﺃﺩﺩﻱ‬
‫ﺍﺀ‬‫ ﹶﺍﺩ‬- ‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﹶﺍﺩ‬
To make tired, incline towards
Yordu
its end
Disastrous, abominable
Felaketli
Paying, fulfilling
Ödeme, eda etme
1
To transact, manage, roll over Đcra etti
4
‫ﺩﺃﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺩ‬
To fall into dispute
Atıştı, çekişti
6
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﺭﹸﺍ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬
You fell into dispute
Birbirinizle atıştınız
6
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭﹾﺃ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬
To follow one another
Art arda gelip toplandı
6
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬
They followed one another
Art arda gelip toplandılar
6
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﺭﻛﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬
Backs
Arkalar
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
Setting, retreat
Batış
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ﺍ‬
Your (pl) backs
Arkalarınız
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ ﹸﻛ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm) backs
Onların arkaları
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺭﻫ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their backs
Onların (er) arkaları
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
To retreat, turn back
Geri döndü, geri çekildi
4
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺪﹺﺑ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
To refute
Reddetti
4
‫ﺩﺣﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Sakladı, depoladı
8
‫ﺩﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬
Girdir, sok
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹾﻞ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Enter (imp)
Gir
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹾﻞ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
He (it) was entered
Sokuldu
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
To make enter, admit, insert
Girdirdi, soktu
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Enter (imp, dual)
Girin (ikil)
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬
Indeed I will make enter
Mutlaka sokarım
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
To keep, preserve, store, put
away
Make enter (imp), insert,
admit
32
Make us enter
Bizi sok
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
We made him enter
Onu soktuk
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
We made them enter
Onları soktuk
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Indeed I make you (pl) enter
Mutlaka sizi sokarım
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
Indeed I make them enter
Mutlaka onları sokarım
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
Make me enter (imp)
Beni sok
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹾﻠﻨﹺﻰ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Make them enter (imp)
Onları sok
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Make (imp, pl) them enter
Sokun
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Enter (imp, pl)
Girin
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
They were made enter
Sokuldular
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
Enter (imp, pl) into it (her)
Ona girin
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﻠﹸﻮﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬
Enter (imp, fm)
Gir (dş)
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﺧﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
That I know
Benim bilmem
1
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺩ ﹺﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Avert (imp)
Savın
1
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺭﺅ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬
Conveyed, informed, let know
Bildirdi
4
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺩﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Informed you
Sana bildirdi
4
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Informed you (pl), made you
know
Size bildirdi
4
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺍﻛﹸﻢ‬‫ﺩﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To convey, inform, let know
Bildirdi
4
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺪﺭﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﺭٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
To overtake, overcome, catch
up, comprehend
He overtook him, he caught
up
Anladı, kavradı, yetişti,
yakaladı
1
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Ona yetişti, yakaladı
1
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
I know
Bilirim
1
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺩﺭﹺﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
Prophet Idris (pbuh)
Đdris (AS)
Call (imp), invite, pray
Dua et, çağır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﹸﺍ‬
To desire, ask, demand, cry
out
Đstedi, iddia etti
8
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﻋٰﻲ‬ ‫ﺍ‬
Call (imp) them (fm)
Onları (dş) çağırın
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬
I call, invite, pray
Ben dua ederim
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺩﺭﹺﻳ‬ ‫ﺍ‬
33
Call (imp, pl), invite, pray
Dua edin, çağırın, davet edin
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
Did you (pl) call them
Onları çağırdınız mı
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺗﻤ‬‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
I call you (pl)
Ben sizi çağırırım
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﻮ ﹸﻛ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Bana dua edin
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﺍ‬
Ona dua edin, onu çağırın
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﺍ‬
Call (imp, pl) them
Onları çağırın
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﺍ‬
Adopted sons
Evlatlıklar
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﻋﻴ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your adopted sons
Evlatlıklarınız
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ َﺀ ﹸﻛ‬‫ﻋﻴ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their adopted sons
Onların evlatlıkları
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﻋﻴ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Repel (imp), defend
Sav, savuştur, savun
1
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺩﹶﻓ‬ ‫ﺍ‬
Repel (imp, pl), defend
Savunun
1
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺩﹶﻓﻌ‬ ‫ﺍ‬
He remembered
Hatırladı
8
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺩ ﹶﻛ‬ ‫ﺍ‬
I lead, show
Göstereyim, delil olayım
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﺩ ﱡﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬
I lead you, show you
Sana göstereyim
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺩﱡﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
I lead you (pl), show you
Size göstereyim
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺩﻟﱡﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
To deliver, present, lower
Saldı, indirdi, sundu
4
‫ﺩﻟﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺪﻟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﻟﹶﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Adam
Adem
To come near, be close; to
lower, drop
Yaklaştı, alçaldı
Closer, lower, less
Daha yakın, daha alçak, az
To compromise, to hold in
light esteem
Taviz verdi, yağcılık yaptı,
küçümsedi
Most grievous, bitter
Daha müthiş
Return (imp), give back
Teslim edin
To pay back, restore, return
Đade etti, geri verdi, teslim etti
Then (past)
O zaman (geçmiş)
‫ﺍ ﹾﺫ‬
Then (present and future)
O zaman (şimdi ve gelecek)
‫ﺍﺫﹶﺍ‬
Then, in that case
Öyleyse, o zaman
‫ﺫﹰﺍ‬‫ﺍ‬
Call upon (imp, pl) me, pray
unto me
Call (imp, pl) him, pray unto
him
‫ﻡ‬ ‫ﺩ‬ ‫ ﺁ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺁ‬
‫ﺩﻧﻮ‬
‫ﺪﻧﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﻧٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺩﻧﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺩﻫﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺩﻫﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
2
‫ﺃﺩﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹶﺍﺩ‬
2
‫ﺃﺩﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺆﺩ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻱ‬‫ﹶﺍﺩ‬
1
34
4
To broadcast, propagate,
spread
Yaydı
4
‫ﺫﻳﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺬ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﹶﺍﺫﹶﺍ‬
They propagated / spread
Yaydılar
4
‫ﺫﻳﻊ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﹶﺍﺫﹶﺍﻋ‬
To make taste
Tattırdı
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺬ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﹶﺍﺫﹶﺍ‬
He made taste it (her)
Onu tattırdı
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺫﹶﺍﹶﻗﻬ‬
He made them taste
Onlara tattırdı
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍﺫﹶﺍﹶﻗ‬
Proclamation, announcement
Bildiri
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﹶﺍﺫﹶﺍ ﹲﻥ‬
Ears
Kulaklar
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ ﺁﺫﹶﺍ ﹶﻥ‬- ‫ﺁﺫﹶﺍ ﹲﻥ‬
Our ears
Kulaklarımız
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﺁﺫﺍﹺﻧﻨ‬
Their ears
Onların kulakları
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺁﺫﹶﺍﹺﻧ ﹺﻬ‬
Their torment
Onların eziyeti
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍﺫﹶﺍ‬
I slaughter
Boğazlarım, keserim
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ ﹾﺫ‬
I slaughter you
Seni boğazlarım
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ ﹾﺫ‬
Indeed I slaughter
Mutlaka keserim
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ ﹾﺫ‬
Indeed I slaughter him
Onu boğazlarım
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ ﹾﺫ‬
Chins, jaws
Çeneler
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻥ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫﻗﹶﺎ‬
We made (someone) taste
Tattırdık
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹶﺫ ﹾﻗﻨ‬
We made you taste
Sana tattırdık
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹶﺫ ﹾﻗﻨ‬
We made him taste
Ona tattırdık
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹶﺫ ﹾﻗﻨ‬
I remember, invoke
Zikrederim, anarım
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫ ﹸﻛ‬
Remember (imp), call to
mind, invoke
Zikret, an
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﺫ ﹸﻛ‬
I will remember you
Sizi anayım
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫ ﹸﻛ‬
Zikrederler, anarlar (dş)
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ ﹶﻥ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﺫ ﹸﻛ‬
Beni zikret, an
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮﻧﹺﻲ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﺫ ﹸﻛ‬
Onu anayım
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫ ﹸﻛ‬
Zikredin, anın
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹸﺍ ﹾﺫ ﹸﻛﺮ‬
Beni zikredin, anın
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﻧﹺﻲ‬‫ﺍ ﹾﺫ ﹸﻛﺮ‬
They (fm, pl) remember,
invoke
Remember (imp) me, invoke
me
I will remember him
Remember (imp, pl), call to
mind, invoke
Remember (imp, pl) me,
invoke me
35
Remember (imp, pl) him,
invoke him
Onu zikredin, anın
More humiliated, meaner
En düşkün, alçak
To humiliate
Zelil etti, alçalttı
Humble, humiliated
Alçak gönüllü, aşağılanmış
Like that?
Şunun gibi mi
Most humiliated ones
En alçaklar
He proclaimed, announced,
called
Proclaim (imp), announce,
call
1
4
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺍ ﹾﺫ ﹸﻛﺮ‬
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﹶﺍ ﹶﺫ ﱠﻝ‬
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺬ ﱡﻝ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﺫ ﱠﻝ‬
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺫﱠﻟ ﹰﺔ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺫﱠﻟ ﹲﺔ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﹶﺍ ﹶﺫ‬
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﹶﺍ ﹶﺫﱢﻟ‬
Bildirdi, ilan etti
2
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﹶﺍ ﱠﺫ ﹶﻥ‬
Bildir, ilan et
2
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﹶﺍ ﱢﺫ ﹾﻥ‬
Ear
Kulak
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﹸﺍ ﹸﺫ ﹲﻥ‬
Permitted
Đzin verildi
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺫ ﹶﻥ‬ ‫ﹸﺍ‬
I give you permission
Ben izin veririm
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺁ ﹶﺫ ﹶﻥ‬
Permit (imp), give permission
Đzin ver
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﹾﺃ ﹶﺫ ﹾﻥ‬
Permission
Đzin
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ ﹾﺫ‬ - ‫ﺍ ﹾﺫ ﹲﻥ‬
To permit, give permission
Đzin verdi
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺆ ﹶﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺫ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﺍ‬
To proclaim, announce, call
Đlan etti, bildirdi
2
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺆ ﱢﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﱠﺫ ﹶﻥ‬
To proclaim, announce, call
Đlan etti, bildirdi
4
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺁ ﹶﺫ ﹶﻥ‬
We called, informed
Bildirdik
4
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﺁ ﹶﺫﻧ‬
We called you, informed you
Sana bildirdik
4
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﺁ ﹶﺫﻧ‬
She listened
Onu dinledi
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺫ‬ ‫ﹶﺍ‬
You gave permission
Đzin verdin
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺫ‬ ‫ﹶﺍ‬
I called
Bildirdim
4
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺁ ﹶﺫ‬
I called you, informed you (pl)
Size bildirdim
4
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺁﺫﹶﻧ‬
His permission
Onun izni
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺍ ﹾﺫﹺﻧ‬
Be informed (imp, pl)
Bilin
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﹾﺃ ﹶﺫﻧ‬
My permission
Benim iznim
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺍ ﹾﺫﻧﹺﻰ‬
His two ears
Đki kulağı
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧ‬‫ﹸﺍ ﹸﺫ‬
4
36
Go (imp)
Git
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺍ ﹾﺫ‬
To remove, get rid of
Giderdi
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫ‬
Go (imp, dual)
Đkiniz gidin
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺍ ﹾﺫ‬
You removed, exhausted
Giderdiniz, tükettiniz
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫ‬
Go (imp, pl)
Gidin
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺍ ﹾﺫ‬
Đncitin, eziyet edin
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺁﺫﹸﻭ‬
Eziyet ettiler
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺁ ﹶﺫﻭ‬
O ikisine eziyet edin
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺁﺫﹸﻭ‬
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﹶﺍﺫﹰﻯ‬
Torture (imp, pl), give them
discomfort
They gave discomfort,
tormented
Give the two of them
discomfort, punish (imp)
Discomfort, illness, torment
Eza, sıkıntı
To disturb, give discomfort,
torment
You gave discomfort,
tormented
You gave discomfort to us,
tormented
Zarar verdi, rahatsız etti
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺆﺫ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺁﺫﹶﻯ‬
Eziyet ettiniz
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺁ ﹶﺫ‬
Bize eziyet ettiniz
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻳ‬‫ﺁ ﹶﺫ‬
Raised couches / thrones
Tahtlar, kerevetler
‫ﺃﺭﻙ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
To bring home in evening
Akşam eve getirdi
4
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻳﺮﹺﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
To desire, want, wish, decree
Niyet etti, istedi, irade etti
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳﺮﹺﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
They (dual) wanted
Đstediler (ikil)
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬‫ﹶﺍﺭ‬
He wished me
Beni irade etti, benim için
istedi
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻰ‬ ‫ﺩﹺﻧ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
They wished
Đstediler
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺍﺩ‬‫ﹶﺍﺭ‬
‫ﺭﺫﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺫﹸﻟﻨ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
Our meanest ones, lowly
ones
Is it who desires, does he
desire
En rezillerimiz
Đsteyen mi, ister mi
He showed you
Sana gösterdi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
He showed you (pl)
Size gösterdi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﹶﺍﺭ‬
He showed them to you
Sana onları gösterdi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍ ﹶﻛ‬‫ﹶﺍﺭ‬
He showed me
Bana gösterdi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺍﻧﹺﻲ‬‫ﹶﺍﺭ‬
He showed him
Ona onu gösterdi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
To show
Gösterdi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻳﺮﹺﻱ‬ - ‫ﹶﺍﺭٰﻱ‬
37
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺘﻜﹸﻢ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺭﺑ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺮﺑﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺑٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﺭﺏ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Dört
‫ﺭﺑﻊ‬
‫ﺑ ﹴﻊ‬‫ﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Four
Dört
‫ﺭﺑﻊ‬
‫ﻌ ﹶﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Forty
Kırk
‫ﺭﺑﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
More numerous
Daha çok, daha fazla
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺭﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
To doubt
Şüphe etti
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺗ‬ ‫ﺍ‬
She doubted
Şüphe etti
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺭﺗ‬ ‫ﺍ‬
They doubted
Şüphe ettiler
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺭﺗ‬ ‫ﺍ‬
You (pl) doubted
Şüphe ettiniz
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
To turn back, return
Geri döndü, dinden çıktı
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
They (dual) turned back
Geri döndüler (ikil)
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﺗﺪ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
They turned back
Döndüler, dinden çıktılar
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺗﺪ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
To select, become contended
Razı oldu
8
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺗﻀ‬‫ﺭ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﺗﻀٰﻲ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
To rise
Yükseldi
8
‫ﺭﻗﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺗﻘ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺗﻘٰﻲ‬‫ﺭ‬‫ﺍ‬
Watch(imp), wait
Gözetle, bekle
8
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
To watch, wait
Bekledi, gözetledi
8
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺗ ﹶﻘ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Watch (imp) them
Onları gözetleyin
8
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Watch(imp, pl), wait
Gözetleyin, bekleyin
8
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻘﺒ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Its sides
Onun kenarları
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺭﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did you see, did you think
Gördün mü, düşündün mü
Did you see you, did you
think of yourself
Did you see yourselves (did
you think)
Did you see them , did you
think of them
Seni gördün mü, kendini
düşündün mü
Kendinizi gördünüz mü
(düşündünüz mü)
Onları gördün mü, onları
düşündün mü
Did you (pl) see
Gördünüz mü
Lords, gods
Rabler
To make it increase
Arttırdı
Physical desire
Fiziki arzu
Four
4
38
To postpone, defer
Geri bıraktı
4
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﺮﺟﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺟٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
I turn back
Dönerim
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺭ ﹺﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Turn back (imp) return
Dön, geri dön
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺭ ﹺﺟ‬ ‫ﺍ‬
To send back, take back
Geri döndü, döndürdü
4
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Turn us back (imp)
Bizi döndür
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺭ ﹺﺟ‬ ‫ﺍ‬
Turn back (imp, pl)
Dönün
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺭ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﺍ‬
Turn (imp, pl) me back
Beni geri döndürün
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺭ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﺍ‬
Turn back (imp, fm)
Dön (dş)
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻲ‬‫ﺭ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﺍ‬
Feet
Ayaklar
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your feet
Ayaklarınız
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻠﻜﹸﻢ‬‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺟﹶﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their feet
Ayakları
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻠﻬﹺﻢ‬‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟﹸﻠ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) feet
Ayakları (dş)
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ ﹺﻬ‬‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Indeed I stone you
Mutlaka seni taşlarım
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Make (imp) him wait
Onu beklet
4
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺭ ﹺﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hope (imp, pl)
Umun
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺭﺟ‬ ‫ﹸﺍ‬
Wombs
Rahimler
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your wombs
Rahimleriniz
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their wombs
Onların rahimleri
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ ﹺﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Most merciful
En merhametli
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Have mercy (imp)
Merhamet et
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Have mercy (imp) on us
Bize merhamet et
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Have mercy (imp) on the two
of them
O ikisine merhamet et
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Ruined you
Sizi mahvetti
4
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﺭﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
To ruin, destroy
Mahvetti, helak etti
4
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺩٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
I wished, ordered
Đstedim, irade ettim
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
You wished, wanted
Đstediniz, irade ettiniz
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
39
They (fm, pl) wished, wanted
Đstediler (dş)
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ ﹶﻥ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We wished, wanted
Đstedik
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻧﺎ‬‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We wished him
Onu istedik
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
The meanest, most lowly
Daha, en düşük, alçak
‫ﺭﺫﻝ‬
‫ﺭ ﹶﺫ ﹺﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬
The meanest, most lowly
ones
En düşükler
‫ﺭﺫﻝ‬
‫ﺭ ﹶﺫﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﺍ‬
Give (imp) sustenance
Rızık ver
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
Give (imp) us sustenance
Bize rızık ver
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺯ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
Give (imp) them sustenance
Onlara rızık ver
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺯ ﹾﻗ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
Give (imp, pl) them
sustenance
Onları rızıklandırın
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺯﻗﹸﻮ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
To make it fixed
Sabitleştirdi, sağlamlaştırdı
4
‫ﺭﺳﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺳٰﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬
He made it (her) fixed
Onu sabitleştirdi
4
‫ﺭﺳﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺭﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Send (imp)
Gönder
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹾﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
He was sent
Gönderildi
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
To send
Gönderdi
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹸﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
She (fm) sent
O (dş) gönderdi
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
You sent
Gönderdin
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳ ﹾﻠ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
I was sent
Gönderildim
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳ ﹾﻠ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
You (pl) were sent
Gönderildiniz
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ ﹾﻠ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
We sent
Gönderdik
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We were sent
Gönderildik
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
We sent you
Seni gönderdik
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We sent him
Onu gönderdik
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Send (imp) him
Onu gönder
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳ ﹾﻠ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
I send him
Onu gönderirim
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
They were sent
Gönderildiler
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
They sent
Gönderdiler
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳﻠﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
40
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺳﻠﹸﻮ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Üs, gözetleme
‫ﺭﺻﺪ‬
‫ﺎﺩﹰﺍ‬‫ﺭﺻ‬ ‫ﺍ‬
Earth, world, land, home
Yeryüzü, dünya, toprak, yer,
yurt
‫ﺃﺭﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﺿ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺽ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To please
Razı etti
4
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺿٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
To suckle a child
Emzirdi
4
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
She suckled
Emzirdi (dş)
4
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
They (fm, pl) suckled
Emzirdiler (dş)
4
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
They (fm, pl) suckled you (pl)
Sizi emzirdiler
4
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Suckle (imp, fm) him
Onu emzir (dş)
4
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺿﻌ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your land
Sizin yeriniz, yurdunuz
‫ﺃﺭﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺿ ﹸﻜ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our land
Yerimiz, yurdumuz
‫ﺃﺭﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﻨ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their land
Onların yeri, yurdu
‫ﺃﺭﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
My land
Yerim, yurdum
‫ﺃﺭﺽ‬
‫ﻰ‬‫ﺭﺿ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did you get contended
Razı oldunuz mu
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺭﺿ‬ ‫ﹶﺍ‬
Pasture (imp)
Otlatın
1
‫ﺭﻋﻰ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Turn, approach, beseech
Yönel, yaklaş, yalvar
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺭ ﹶﻏ‬ ‫ﺍ‬
Embark, mount (imp)
Bin (emir)
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﺍ‬
Embark, mount (imp, pl)
Binin
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺭ ﹶﻛﺒ‬ ‫ﺍ‬
To overturn, revert back
Ters çevirdi, baş aşağı etti
4
‫ﺭﻛﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﹶﺍ‬
Cast them back
Onları baş aşağı etti
‫ﺭﻛﺲ‬
‫ﻢ‬‫ﺴﻬ‬
 ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were cast back
Baş aşağı atıldılar
4
‫ﺭﻛﺲ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﻛﺴ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺍ‬
Strike (imp), urge
Çarp, vur
1
‫ﺭﻛﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﹸﺍ‬
Bow down (imp, pl)
Rüku edin
1
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺭ ﹶﻛﻌ‬ ‫ﺍ‬
Bow down (imp, fm)
Rüku et (dş)
1
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﻲ‬‫ﺭ ﹶﻛﻌ‬ ‫ﺍ‬
Iram, name of a nation
Đrem
Show (imp) us
Bize göster
Send (imp) me
Bana gönderin
Base, outpost, watch
4
‫ﻡ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
4
41
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹺﺭﻧ‬
Show (imp) us
Bana göster
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﹶﺍ ﹺﺭﻧﹺﻲ‬
To scare, make fear, strike
terror, terrify
Korkuttu
4
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Fear (imp) me
Benden korkun
1
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Is my family
Benim ailem mi
‫ﺭﻫﻂ‬
‫ﻲ‬‫ﻫﻄ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To cover, oppress
Güçlük çıkardı
4
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Show (imp, pl) us
Bana gösterin
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻭﹺﻧ‬‫ ﹶﺍﺭ‬- ‫ﻭﻧﹺﻲ‬‫ﹶﺍﺭ‬
I see
Görürüm
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﹶﺍﺭ‬
To show
Gösterdi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻳﺮﹺﻱ‬ - ‫ﻯ‬‫ﹶﺍﺭ‬
It was wished
Đstendi
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹸﺍﺭﹺﻳ‬
I wish, want
Đsterim
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹸﺍﺭﹺﻳ‬
I show you
Size gösteririm
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹸﺍﺭﹺﻳ ﹸﻜ‬
We showed
Gösterdik
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We showed you
Sana gösterdik
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We showed them to you
Sana onları gösterdik
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎ ﹶﻛ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We showed him
Onu gösterdik
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To incite
Tahrik etti, oynattı
1
‫ﺃﺯﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﻳﹸﺎ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬
Incitement, confusion
Oyun, tahrik
‫ﺃﺯﺯ‬
‫ﺯﹰﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
To cause to slip, deviate
Kaydırdı, saptırdı, döndürdü
4
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﻳﺰﹺﻳ ﹸﻎ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﹶﺍﺯ‬
To drive
Yürüttü
4
‫ﺯﺟﻮ‬
‫ﺰﺟﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺯﺟٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
To increase, exceed
Arttı, çoğaldı
8
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﺩ‬ ‫ﺍ‬
They increased
Arttılar
8
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺯﺩ‬ ‫ﺍ‬
He was repulsed, driven out
Vazgeçirildi
8
‫ﺯﺟﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺩ ﹺﺟ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺍ‬
To look down, despise
Hor gördü
8
‫ﺯﺭﻱ‬
‫ﺩﺭﹺﻱ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﺭٰﻱ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺍ‬
Name of the father of Prophet
Abraham
To strengthen, assist, help,
sympathize
He strengthened him
‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺁ‬
Azer, Hz Đbrahim’in babası
Kuvvetlendirdi
4
‫ﺃﺯﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺆ ﹺﺯ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺁ‬
Onu kuvvetlendirdi
4
‫ﺃﺯﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺁ‬
42
‫ﺃﺯﺭ‬
‫ﺯﺭﹺﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
‫ﺃﺯﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﹶﺍ ﹺﺯ‬
1
‫ﺃﺯﻑ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍ ﹺﺯﹶﻓ‬
Yaklaşan
‫ﺃﺯﻑ‬
‫ﺁ ﹺﺯﹶﻓ ﹸﺔ‬
Cleaner
Daha temiz
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺯﻛﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make slip
Kaydırdı, saptırdı
‫ﺯﻟﻞ‬
‫ﻳ ﹺﺰ ﱡﻝ‬ - ‫ﺯ ﱠﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬
Arrows
Oklar
‫ﺯﱂ‬
‫ﻻ ﹺﻡ‬‫ﹶﺍﺯ‬
To make approach
Yaklaştırdı
4
‫ﺯﻟﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺯﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
She was drawn near
Yaklaştırıldı
4
‫ﺯﻟﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻟ ﹶﻔ‬‫ﺯ‬ ‫ﹸﺍ‬
We made approach
Yaklaştırdık
4
‫ﺯﻟﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﹶﻟ ﹾﻔﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make slip, fall
Kaydırdı, düşürdü
4
‫ﺯﻟﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻟ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺯﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
He made the two of them slip
O ikisini kaydırdı
4
‫ﺯﻟﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺯﱠﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Companions, mates, wives,
husbands
Eşler
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺟ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺝ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your wives
Senin eşlerin
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺍ ﹺﺟ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻚ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) wives
Sizin eşleriniz
‫ﺍ ﹺﺟﻜﹸﻢ ﺯﻭﺝ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬ ‫ﺟ ﹸﻜ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬ ‫ﺟ ﹸﻜ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our wives
Bizim eşlerimiz
‫ﺯﻭﺝ‬
His wives
Onun eşleri
‫ﻪ ﺯﻭﺝ‬ ‫ﺍ ﹺﺟ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their wives
Onların eşleri
‫ﻢ ﺯﻭﺝ‬‫ﺟﻬ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬-‫ﺍ ﹺﺟﻬﹺﻢ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) husbands
Onların (dş) eşleri
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I increase
Benim arttırışım, arttırmam
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﺍ ﹺﺯﻳ‬
Indeed I increase
Mutlaka arttırırım
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﹶﺍﺯﹺﻳ‬
Indeed I increase you (pl)
Mutlaka sizi arttırırım
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﺍﺯﹺﻳ‬
She was adorned, beautified
Süslendi
5
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺯ‬ ‫ﺍ‬
Indeed I adorn (it)
Mutlaka süslerim
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺯ‬ ‫ﹸﺍ‬
I ask
Sorarım, isterim
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﺳﹶﺌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Ask (imp)
Sor
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﺳﹶﺌ ﹾﻞ‬ ‫ﺍ‬
My back, strength
Arkam, kuvvetim
To approach, arrive suddenly
Yaklaştı, aniden geldi
She approached
Yaklaştı (dş)
That which approaches
4
43
‫ﺎ‬‫ﺍ ﹺﺟﻨ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I ask you
Benim sana sormam,
istemem
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺳﹶﺌﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
I ask you
Sana sorarım
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺳﹶﺌﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I ask you (pl)
Benim size sorarım, istemem
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﺳﹶﺌﹸﻠﻜﹸﻢ‬ ‫ﹶﺍ‬
Ask (imp) him
Ona sor
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳﹶﺌ ﹾﻠ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp, pl)
Sorun
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﺳﹶﺌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp, pl) them
Onlara sorun
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺳﹶﺌﻠﹸﻮ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp, pl) them (fm, pl)
Onlara (dş) sorun, isteyin
1
‫ﺳﺌﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺳﹶﺌﻠﹸﻮ‬ ‫ﺍ‬
To do bad, evil, offend, insult,
damage
Kötülük yaptı, zarar verdi
4
‫ﺳﻮﺀ‬
‫ﻳﺴِﻲ ُﺀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﺍﺳ‬
They did evil
Kötülük yaptılar
4
‫ﺳﻮﺀ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺅ‬‫ﹶﺍﺳ‬
You did evil
Kötülük yaptınız
4
‫ﺳﻮﺀ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺳ ﹾﺄ‬ ‫ﹶﺍ‬
Captives, prisoners
Esirler
‫ﺃﺳﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﹸﺍﺳ‬
Fables, tales, stories
Masallar
‫ﺳﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺳ‬
To wash down, swallow
easily
Yuttu
4
‫ﺳﻮﻍ‬
‫ﻳﺴِﻴ ﹸﻎ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺎ ﹶ‬‫ﹶﺍﺳ‬
To make flow, pour out
Akıttı, döktü
4
‫ﺳﻴﻞ‬
‫ﻳﺴِﻴ ﹸﻞ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﹶﺍﺳ‬
To feed the cattle, send to
pasture
Otlattı
4
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳﺴِﻴ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Armlets, bracelets
Bilezikler
‫ﺳﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Reasons, roads, relatives
Sebep, yol, akraba
‫ﺳﺒﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
Tribes, descendants
Torunlar, kabileler
‫ﺳﺒﻂ‬
‫ﻁ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make it flow, complete
Akıttı, tamamladı
4
‫ﺳﺒﻎ‬
‫ﺴﹺﺒ ﹸﻎ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺒ ﹶﻎ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hire
Kiraladı, ücretle çalıştırdı
10
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ ﹺﺟ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You hired
Ücretle tuttun
10
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Hire (imp) him
Onu ücretle tut
10
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ ﹺﺟ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek to delay, be late, be
delayed
Geciktirdi
10
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask for permission
Đzin istedi
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹾﺄ ﹶﺫ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬‫ﺍ‬
Senden izin istedi
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺘ ﹾﺄ ﹶﺫ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Senden izin istediler
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘ ﹾﺄ ﹶﺫﻧ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He asked for permission from
you
They asked for permission
from you
44
To ask permission, beg
pardon
Đzin istedi, af istedi
10
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺘ ﹾﺄﹺﻧ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺳ‬‫ﺍ‬
To explain clearly
Açıkladı, açığa çıktı
10
‫ﺑﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Exchange, replace
Değiştirme
10
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺍ ﹶﻝ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask or wish to exchange,
replace
Değiştirmek istedi
10
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Thick silk
Kalın ipek
‫ﺃﺳﺘﱪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To rejoice
Sevindi
10
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Rejoice (imp, pl)
Sevinin
10
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To rush, race
Yarıştı
10
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They (dual) raced
Yarıştılar (ikil)
10
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺒﻘﹶﺎ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They raced, rushed
Yarıştılar, koştular
10
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺒﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Race (imp, pl)
Yarışın
10
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺘﹺﺒﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To take cover, hide
Örtündü
8
‫ﺳﺘﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To make exception
Đstisna yaptı
10
‫ﺛﲏ‬
‫ﺘﹾﺜﻨﹺﻲ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺘﹾﺜﻨٰﻲ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To accept, respond, answer
Kabul etti, cevap verdi
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺘﺠﹺﻴﺐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They responded
Cevap verdiler
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek protection or refuge
Sığındı, yakına gelmek istedi
10
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He sought your protection
Sana sığındı
10
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
So that I respond, accept
Cevap vereyim, kabul edeyim
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Respond (imp), accept
Kabul et
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You responded
Kabul ettiniz
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
We responded
Kabul ettik
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Was responded, accepted
Cevap verildi, uyuldu
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘﺠﹺﻴ‬‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
Respond (imp, pl), accept
Cevap verin, uyun
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﺠﹺﻴﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To love, prefer
Sevdi, tercih etti
10
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They loved, preferred
Sevmek istediler, tercih ettiler
10
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To become exhausted
Yoruldu
10
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
45
To protect
Korudu
10
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻔ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﺤ ﹶﻔ ﹶ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They were entrusted
Korumaları
10
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻔﻈﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
To earn a lawful right
Hak sahibi oldu, hak etti
10
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They (dual) earned a right
Hak ettiler (ikil)
10
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﺤﻘﱠﺎ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To overpower, overcome
Hakim oldu, etkisi altına aldı
10
‫ﺣﻮﺫ‬
‫ﺤ ﹺﻮ ﹸﺫ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﹶﺫ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Embarrassment, bashfulness
Utanma
10
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ ٍﺀ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To let live, be shy,
embarrassed
Sağ bıraktı, utandı, çekindi
10
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺤﻴٰﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Leave them alive (imp, pl)
Sağ bırakın
10
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To bring out, take out, extract
Çıkardı
10
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He took her out
Onu çıkardı
10
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To bluff, scorn, contempt
Küçümsedi, küçük düşürdü
10
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek to hide, hide
Gizlendi
10
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺨﻔٰﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek to choose, choose
Seçti
10
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
I choose him
Onu seçerim
10
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I choose him
Onu seçeyim
10
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Yerine bıraktı, halife etti
10
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Derece derece yaklaştırdı
10
‫ﺩﺭﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Emzirtti
10
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To steal
Çaldı
8
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To spread fear, terrify
Korku saldı
10
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They terrified them
Onlara korku saldılar
10
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Try to cause one to slip, fail
Kaydırdı, saptırdı
10
‫ﺯﻟﻞ‬
‫ﺘ ﹺﺰ ﱡﻝ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﱠﻝ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He made them slip
Onları kaydırdı
10
‫ﺯﻟﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺰﱠﻟ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To mock at, ridicule
Alay etti
10
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask for water
Su istedi
10
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺴﻘﹶﻰ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﺴﻘﹶﺎ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He asked for water from him
Ondan su istedi
10
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺴﻘﹶﺎ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To appoint as nominee, as
caliph
To bring gradually, persuade,
induce
To give the child to a wetnurse
46
To ask for water
Su istedi
10
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺴﻘﹶﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To call as witness, to cite
Şahit tuttu
10
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺸ ﹺﻬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Call (imp, pl) witness
Şahit tutun
10
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺸ ﹺﻬﺪ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To cry for help
Yardım için bağırdı
10
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﺥ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺥ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To be weak, to be deemed
weak
Zayıf oldu, zayıf görüldü
10
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They were deemed weak
Zayıf görüldüler
10
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻌﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
They deemed me weak
Beni zayıf gördüler
10
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻌﻔﹸﻮﻧﹺﻲ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To be able to
Yapabildi
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺘﻄﹶﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They were able to
Yapabildiler
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻄﹶﺎﻋ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You were able to
Yapabildin
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
I was able to
Yapabildim
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You (pl) were able to
Yapabildiniz
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask for food
Yiyecek istedi
10
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ ﹾﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ ﹾﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They (dual) asked for food
Yiyecek istediler (ikil)
10
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﺘ ﹾﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
We were able to
Yapabildik
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek refuge, to take
refuge
Sığındı
10
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻴ ﹸﺬ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﺫ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺳ‬‫ﺍ‬
To seek help
Yardım istedi
10
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To plea, to seek to remove
Özür diledi, değişiklik istedi
10
‫ﻋﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
That they seek to hasten
Acele istemeleri
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﻌﺠ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek to hasten, to be in a
hurry
Acele etti
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹸﻞ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You (pl) sought to hasten
Acele istediniz
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﺠ ﹾﻠﺘ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Seek (imp) refuge
Sığın
10
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻌ ﹾﺬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To save or safeguard oneself
Kendini korudu, korundu
10
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Đffetli oldu, iffet gösterdi
10
‫ﻋﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Üstün geldi
10
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻌﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻌﻠﹶﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Yerleştirdi
10
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To be chaste, modest,
virtuous, pure
To reach superiority,
dominate
To settle
47
Made you to dwell
Sizi yerleştirdi
10
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He asked for help
Yardım istedi
10
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ask for help (imp, pl)
Yardım dileyin
10
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To cry for aid, ask for help
Yardım istedi
10
‫ﻏﻮﺙ‬
‫ﺚ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹶ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He asked him for help
Ondan yardım istedi
10
‫ﻏﻮﺙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹶﺛ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To get covered up
Büründü, örtündü
10
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻐﺸٰﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They got covered up
Büründüler
10
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﻮ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ask for forgiveness
Đstiğfar, Bağışlanma dileme
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻐﻔﹶﺎ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
I ask for forgiveness
Bağışlanma dilerim
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Ask (imp) for forgiveness
Bağışlanma dile
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask forgiveness
Bağışlanma diledi
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You asked for forgiveness
Bağışlanma diledin
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Did you ask for forgiveness
Bağışlanma diledin mi
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺕ = َﺀ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Indeed I ask for forgiveness
Mutlaka Bağışlanma dilerim
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp) him for forgiveness
Ondan Bağışlanma dile
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp, pl) for forgiveness
Bağışlanma dileyin
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They asked for forgiveness
Bağışlanma dilediler
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﻐ ﹶﻔﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp, pl) him for
forgiveness
Ondan Bağışlanma dileyin
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp) me for forgiveness
Benden Bağışlanma dile
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻔﺮﹺﻱ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To become thick
Kalınlaştı
10
‫ﻏﻠﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻠ ﹸ‬‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﻐﹶﻠ ﹶ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To do without, be rich, disdain
Kendini yeterli gördü, zengin
oldu, kaçındı
10
‫ﻏﲏ‬
‫ﻐﻨﹺﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻐﻨٰﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Fetva istedi
10
‫ﻓﱵ‬
‫ﻲ‬‫ﺘ ﹾﻔﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹾﻔﺘٰﻲ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Zafer istedi, açılış istedi
10
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Zafer istediler, açılış istediler
10
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺘﺤ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp) them for judgment
Onlara sor, fetva iste
10
‫ﻓﱵ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To remove, expel, provoke,
incite
Çıkardı, yerinden oynattı
10
‫ﻓﺰﺯ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask for an judgment, ask,
inquire
To ask for victory, ask for
opening
They asked for victory, for
opening
48
Provoke (imp)
Yerinden oynat
10
‫ﻓﺰﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﺘ ﹾﻔ ﹺﺰ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To be straight
Doğru oldu, doğru gitti
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺘﻘﹶﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They became straight
Doğru oldular, doğru gittiler
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺘﻘﹶﺎﻣ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek to advance, precede,
come before
Önceden geldi, önden
gönderdi
10
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To remain firm, stabilize
Karar buldu, yerinde durdu
10
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek to divide, to draw lots Bölüştü, kura çekti
10
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Be (imp) straight
Dosdoğru ol
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Be (imp, dual) straight
Dosdoğru olun (ikil)
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺘﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Be (imp, pl) straight
Dosdoğru olun
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻘﻴﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To submit, humble, resign
Boyun eğdi
10
‫ﻛﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻜﹶﺎ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They submitted
Boyun eğdiler
10
‫ﻛﲔ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻜﹶﺎﻧ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Arrogance
Büyüklenme
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺘ ﹾﻜﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To act arrogantly, to be
haughty
Tekebbür etti, büyüklendi
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You became arrogant
Büyüklendin
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) became arrogant
Büyüklendiniz
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They became arrogant
Büyüklendiler
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To want to increase
Çoğaldı, çokluk istedi
10
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹶﺜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
I increased
Çoğalttım
10
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹶﺜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You increased, you went too
far
Çok ettiniz, çok uğraştınız
10
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹶﺜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To enjoy, utilize, make use of
Faydalandı
10
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You (pl) enjoyed
Faydalandınız
10
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﺘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They enjoyed
Faydalandılar
10
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Grasp (imp), hold fast
Yapış, tut
10
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To grasp, hold fast
Yapıştı, tuttu
10
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Listen (imp)
Dinle
10
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To listen
Dinledi
10
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
49
They listened
Dinlediler
10
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Listen (imp, pl)
Dinleyin
10
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They listened to him
Onu dinlediler
10
‫ﲰﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask for news
Haber sordu
10
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻨﹺﺒ ﹸﺊ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹶﺎ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To draw conclusion, deduce
Sonuç çıkardı, tahlil etti
10
‫ﻧﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻨﹺﺒ ﹸ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To copy, reproduce, record
Kaydetti
10
‫ﻧﺴﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To ask for help
Yardım istedi
10
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
He asked him for help
Ondan yardım istedi
10
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They asked you (pl) for help
Sizden yardım istediler
10
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹸﻛ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺳﺘ‬ ‫ﺍ‬
To save, take it back, retrieve
Kurtardı, geri aldı
10
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻘ ﹸﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻨ ﹶﻘ ﹶﺬ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To seek to marry, desire to
marry
Nikahladı
10
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To disdain
Çekindi
10
‫ﻧﻜﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They disdained
Çekindiler
10
‫ﻧﻜﻒ‬
‫ﻨ ﹶﻜﻔﹸﻮﹾﺃ‬‫ﺳﺘ‬ ‫ﺍ‬
They were mocked at
Alay edildi
10
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﻬ ﹺﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
Mock (imp, pl)
Alay edin
10
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﻬ ﹺﺰﺋﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To make fun of, ridicule,
mock
Alay etti
10
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﻬ ﹺﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰﹶﺍ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
She led astray
Ayarttı, şaşırttı (dş)
10
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
She led him astray
Onu ayarttı
10
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ayarttı, şaşırttı
10
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻬﻮﹺﻱ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻱ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Eşit oldu, durdu, oturdu
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺘﻮﹺﻱ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻮٰﻱ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
It (she) came to rest
Durdu, oturdu (dş)
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To take in full measure,
exhaust
Tam ölçtü
10
‫ﻭﰲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻮﻓﹶﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To kindle, desire to kindle
Yaktı, tutuşturdu
10
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻮﹶﻗ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Turned (towards)
Yöneldi
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺍﻟﹶﻰ‬ ‫ﻯ‬‫ﺘﻮ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You boarded, embarked
Yerleştin, kuruldun
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
You (pl) sat
Yerleştiniz
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To lead astray, entice,
infatuate
To become equal, turn to,
rest, sit
50
To give up hope
Ümit kesti
10
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻴﹶﺌ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They gave up hope
Ümit kestiler
10
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﹶﺌﺴ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To become easy
Kolaylaştı
10
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To become certain,
convinced
They (she) became
convinced
They (she) became
convinced of it
Emin oldu, yakin elde etti
10
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ ﹶﻘ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Kanaat getirdi
10
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ ﹶﻘ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Ona kanaat getirdi
10
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻴ ﹶﻘ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
That I prostrate
Benim secde etmem
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
I prostrate
Secde ederim
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Prostrate (imp)
Secde et
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
Prostrate (imp, pl)
Secde edin
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺠﺪ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
Prostrate (imp, fm)
Secde et (dş)
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻱ‬‫ﺠﺪ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Dawns, early mornings
Seherler
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳﺤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Prophet Ishaq (Isaac), pbuh
Đshak (AS)
A magic?
Sihir mi
To enrage, make angry
Kızdırdı, öfkelendirdi
Travel by night (imp)
‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﺤ‬ ‫ﺍ‬
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﺳﺨﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺨﹸ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺨﹶ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Yürüt
4
‫ﺳﺮﻱ‬
‫ﺳ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
To take captive
Esir aldı
1
‫ﺃﺳﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
To confide, to appeal in
private
Sakladı, gizledi
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Israel
Đsrail
Secrets
Sırlar
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
Secretly
Gizli gizli
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺍﺭﹰﺍ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
Their secrets
Onların sırları
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
Waste, squandering,
extravagance
Đsraf
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﺍﻓﹰﺎ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
Our waste, extravagance
Đsrafımız
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻓﻨ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
To travel by night
Geceleyin yürüttü
4
‫ﺳﺮﻱ‬
‫ﺴﺮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﺮٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
Let me set you (pl, fm) free
Sizi serbest bırakayım
2
‫ﺳﺮﺥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺣ ﹸﻜ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
‫ﻴ ﹸﻞ‬‫ﺍﺋ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
51
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺳﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Aşırı gittiler
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
He hid it (her)
Onu sakladı
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their frames, joints
Bağları, yapıları
‫ﺃﺳﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
They hid
Sakladılar, gizlediler
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hide (imp, pl)
Saklayın, gizleyin
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
They hid him
Onu sakladılar
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Captives
Esirler
‫ﺃﺳﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
He made someone travel
Yürüttü, seyahat ettirdi
4
‫ﺳﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Established, based
Kuruldu, tesis edildi
2
‫ﺃﺳﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
To establish, found, set up,
base
Kurdu, bina etti
2
‫ﺃﺳﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻳﹶﺎ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were able
Güç yetirdiler
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺳﻄﹶﺎﻋ‬ ‫ﺍ‬
Run (imp, pl), work
Koşun
1
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻌﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To make one angry, to
provoke
Kızdırdı, öfkelendirdi
4
‫ﺃﺳﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺁ‬
Grieved
Üzgün
‫ﺃﺳﻒ‬
‫ﺳﻔﹰﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬
Grief
Üzüntü
‫ﺃﺳﻒ‬
‫ﻔﹰﺎ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Journeys, books
Seferler, kitaplar
‫ﺳﻔﺮ‬
‫ﺳﻔﹶﺎ ﹺﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺍ‬‫ﺳﻔﹶﺎﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our journeys
Seferlerimiz
‫ﺳﻔﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﻔﹶﺎ ﹺﺭﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
To result in; shine, spread
light
Parladı, sonuçlandı, ağardı,
açtı
‫ﺳﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹶﻔ‬ ‫ﺃ‬
Lowest
Alçak, en alçak
‫ﺳﻔﻞ‬
‫ﺳ ﹶﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Lowest ones
En alçaklar
‫ﺳﻔﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ ﹶﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬
They made us angry
Bizi kızdırdılar
‫ﺃﺳﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﻔﹸﻮﻧ‬ ‫ﺁ‬
My grief
Vah, yazık
‫ﺃﺳﻒ‬
‫ﺳﻔﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
To give water to drink
Suladı, su verdi
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﻘٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
I spoke secretly
Gizledim, gizli söyledim
Most rapid, swiftest
En seri, en çabuk
To excess, transgress, waste
Đsraf etti, aştı, aşırılık yaptı
They went to excess
4
4
4
4
52
Cause (imp) to fall
Düşür
4
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹾ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
To cause (imp) to fall
Düşürdü
4
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹸ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹶﻘ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave water
Suladık, su verdik
4
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave water to you
Size su verdik
4
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave water to you with it
Size onunla su verdik
4
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺎ ﹸﻛﻤ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave water to them
Onlara su verdik
4
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
Settle (imp)
Yerleş
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹸﻜ‬ ‫ﹸﺍ‬
To settle
Yerleştirdi
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
We settled
Yerleştirdik
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹶﻜﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
We settled him
Onu yerleştirdik
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ ﹶﻜﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
I settled
Yerleştirdim
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺳ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Settle (imp, pl)
Yerleşin
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺳ ﹸﻜﻨ‬ ‫ﹸﺍ‬
Settle (imp, pl) them (fm)
Onları iskan edin, yerleştirin
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Islam, safety, peace,
surrender
Your (pl) Islam, your
becoming Muslims
Their Islam, their becoming
Muslims
Đslam, emniyet, barış
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹶ‬ ‫ﺍ‬
Sizin Đslamınız,
Müslümanlığınız
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹶ‬ ‫ﺍ‬
Onların Đslamı, Müslümanlığı
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹺﻬ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹶ‬ ‫ﺍ‬
Weapons, arms
Silahlar
‫ﺳﻠﺢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) weapons, arms
Silahlarınız
‫ﺳﻠﺢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their weapons, arms
Onların silahları
‫ﺳﻠﺢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
To do in the past
Geçmişte yaptı
4
‫ﺳﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
She did in the past
Geçmişte yaptı
4
‫ﺳﻠﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳﹶﻠ ﹶﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) did in the past
Geçmişte yaptınız
4
‫ﺳﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳﹶﻠ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬
Enter, follow, tie
Yolundan git, bindir, bağla
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺳﹸﻠ‬ ‫ﹸﺍ‬
Enter (imp) him, tie him
Onu bağlayın
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺳﹸﻠﻜﹸﻮ‬ ‫ﹸﺍ‬
Follow (imp, fm), enter
Yolundan git (dş)
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻰ‬‫ﺳﹸﻠﻜ‬ ‫ﹸﺍ‬
Surrender (imp)
Teslim ol
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
53
That I surrender
Benim teslim olmam
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
To surrender, submit,
become Muslim
Teslim oldu, Müslüman oldu
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
They (dual) submitted
Teslim oldular (ikil)
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﹶﻠﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
I submitted
Teslim oldum
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) submitted
Teslim oldunuz
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
We submitted
Teslim olduk
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
They submitted
Teslim oldular
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺳﹶﻠﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Submit (imp, pl), surrender
Teslim olun
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
We caused to flow
Akıttık
4
‫ﺳﻴﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
Name
Đsim, ad
‫ﲰﻮ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Names
Đsimler
‫ﲰﻮ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
His names
Onun isimleri
‫ﲰﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their names
Onların isimleri
‫ﲰﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Prophet Ishmael (pbuh)
Đsmail
I hear
Đşitirim
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hear (imp)
Đşit
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make someone hear
Đşittirdi
4
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
He made them hear
Onlara işittirdi
4
‫ﲰﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hear (imp, pl)
Đşitin
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Hear (imp, pl) me
Beni işitin
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To nourish, feed
Besledi
4
‫ﲰﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
His name
Đsmi
‫ﲰﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Corrupted
Bozulan
‫ﺃﺳﻦ‬
‫ﺳ ﹴﻦ‬ ‫ﺁ‬
Worst
En kötüsü
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻮﹶﺍ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Markets
Çarşılar
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺳﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Example, pattern
Numune, örnek
‫ﺃﺳﻮ‬
‫ﻮ ﹲﺓ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
‫ﻴ ﹸﻞ‬‫ﺎﻋ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ﺍ‬
54
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
9
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
9
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
‫ﺳﻮﺭ‬
‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﺳ ﹺﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
‫ﺃﺳﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺁﺳ‬
1
‫ﺃﺳﻮ‬
‫ﻳ ﹾﺄﺳٰﻲ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﺳﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﲑﹰﺍ‬‫ﹶﺍﺳ‬
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﹶﺍﺷ‬
Đşaret etti
4
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺷ‬
She pointed to
Đşaret etti
4
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺷ‬
Separately, in scattered
groups
Ayrı ayrı, parça parça,
bölükler halinde
‫ﺷﺘﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺗ‬‫ﺷﺘ‬ ‫ﹶﺍ‬
To become strong, intensify
Şiddetlendi, kuvvetlendi
8
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Intensified, became violent
Şiddetlendi
8
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
He bought him
Onu satın aldı
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To buy
Satın aldı
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺮٰﻱ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
They bought
Satın aldılar
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To flame, burn, become white
Alev aldı, parladı, tutuştu
(ağardı)
8
‫ﺷﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To complain
Şikayet etti
8
‫ﺷﻜﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻜ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻜٰﻲ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To contain, include
Đçerdi, içinde bulundurdu
8
‫ﴰﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Contained
Đçerdi
8
‫ﴰﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To desire, have appetite for
Đstedi, arzu etti, canı çekti
8
‫ﺷﻬﻮ‬
‫ﺘﻬﹺﻲ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻬٰﻲ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Desired
Đstedi, arzuladı
8
‫ﺷﻬﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Jealous, niggardly
Kıskanç, cimri
‫ﺷﺤﺢ‬
‫ﺤ ﹰﺔ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Power, maturity, strength
Güç, rüşt
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Stronger, more violent
Daha şiddetli, en şiddetli
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Very hard, difficult, stern
Çok çetin, katı, sert
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺷﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Black
Siyah, kara
To become black
Karardı
She became black
Karardı (dş)
Bracelet
Bilezik
I grieve
Üzülürüm, acırım
To be sad, to grieve
Üzüldü
Captive
Esir
I wish, will
Dilerim
To point to, indicate
55
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹸﺍ‬
Güçlü çağınız
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
His strong age
Güçlü çağı
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (dual) strong age
O ikisinin güçlü çağı
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Insolent
Küstah
‫ﺃﺷﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Evil?
Şer mi, kötülük mü
‫ﺷﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Evil ones
Kötüler, şerliler
‫ﺷﺮﺭ‬
‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Conditions
Şartlar
‫ﺷﺮﻁ‬
‫ﺍﻁ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Its (her) conditions
Onun şartları
‫ﺷﺮﻁ‬
‫ﺎ‬‫ﺍ ﹸﻃﻬ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Morning
Kuşluk, sabah
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺍ‬
To make one drink
Đçirdi
4
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were made to drink
Đçirildi
4
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺷ ﹺﺮﺑ‬ ‫ﹸﺍ‬
Drink (imp, pl)
Đçin (emir)
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Drink (imp, fm)
Đç (emir, dş)
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺮﺑﹺﻲ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Expand (imp)
Genişlet
1
‫ﺷﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To shine
Parladı, aydınlandı
4
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
It (she) shone
Parladı, aydınlandı
4
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I associate partners
Benim ortak koşmam
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺷ ﹺﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
I associate partners
Ortak koşarım
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺷ ﹺﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
That I associate partners
Benim ortak koşmam
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺷ ﹺﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
To associate partners to Allah Ortak koştu
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
You associated partners
Ortak koştun
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) associated partners
Ortak koştunuz
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) associated partners
to me
Bana ortak koştunuz
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
We associated partners
Ortak koştuk
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻛﻨ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Make him a partner
Onu ortak kıl
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺷ ﹺﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﹶﺍ‬
Strengthen (imp)
Kuvvetlendir
Your (pl) strong age
1
56
They associated partners
Ortak koştular
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹸﻮﺍ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
To act unjustly, excessively
Adaletsizlik yaptı
4
‫ﺷﻄﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺸﱡ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺷ ﱠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hair, wool (pl)
Kıl, yapağı
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their hair, wool (pl)
Onların kılları, yapağıları
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺭﻫ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﹶﺍ‬
To inform, make one realize
Bildirdi, şuuruna vardırdı
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
To become afraid
Korktu
4
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺷ ﹶﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) became afraid
Korktunuz
4
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﻢ‬‫ﺷ ﹶﻔ ﹾﻘﺘ‬ ‫ﹶﺍ‬
They (fm) became afraid
Korktular (dş)
4
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺷ ﹶﻔ ﹾﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
More difficult
Daha zor, daha çetin
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
I make it hard
Zorlaştırırım
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
More wretched, unfortunate
En şaki, bedbaht, azgın
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺷﻘﹶﻰ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺷﻘﹶﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬
Most unfortunate of them
En azgınları
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺷﻘﹶﺎﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I give thanks
Benim şükretmem
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
I give thanks
Şükrederim
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Thank (imp), be thankful, be
grateful
Şükret
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹸﻜ‬ ‫ﹸﺍ‬
Give (imp, pl) thanks
Şükredin
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺷ ﹸﻜﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
I complain
Şikayet ederim
1
‫ﺷﻜﻮ‬
‫ﺷﻜﹸﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
To shrink, repel, be disgusted
Ürktü, burkuldu, sıkıldı
8
‫ﴰﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻤﹶﺌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Startled, repelled
Ürktü
8
‫ﴰﺰ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﻤﹶﺎ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To rejoice
Sevindi
4
‫ﴰﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Witnesses
Şahitler
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬ ‫ﹶﺍ‬
I bear witness
Ben şehadet ederim
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
I call witness
Ben şahit tutarım
4
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺷ ﹺﻬ‬ ‫ﹸﺍ‬
Bear witness
Şahit ol
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
To call witness
Şahit tuttu
4
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺸ ﹺﻬ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
I called witness
Ben şahit tuttum
4
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
57
I called them witness
Onları şahit tuttum
4
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
He witnessed them
Onlara şahit oldu
4
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did they witness
Şahit oldular mı
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺷ ﹺﻬﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Call witness (imp, pl)
Şahit tutun
4
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺷ ﹺﻬﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Bear witness (imp, pl)
Şahit olun
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Months
Aylar
‫ﺷﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Things, belongings, property
Eşya, şeyler
‫ﺷﻴﺊ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﺷﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their belongings
Onların eşyaları
‫ﺷﻴﺊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺷﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Groups, parties, sects
Gruplar, hizipler
‫ﺷﻴﻊ‬
‫ﻉ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺷﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) groups, parties,
sects
Sizin hizipleriniz
‫ﺷﻴﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their groups, parties, sects
Onların hizipleri
‫ﺷﻴﻊ‬
‫ﻋﻬﹺﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hit, strike, happen, befall
Đsabet etti, başına geldi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck
Đsabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck you (pl)
Size isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck him
Ona isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck them
Onlara isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
Their fingers
Onların parmakları
‫ﺻﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck you
Sana isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck you (pl)
Size isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck him
Ona isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck her
Ona (dş) isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
It struck them
Onlara isabet etti
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬
Evenings
Akşamlar
‫ﺃﺻﻞ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺁﺻ‬
I incline
Meylederim
‫ﺻﺒﻮ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Dawn, morning
Tan, sabah
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺡ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺻﺒ‬
 ‫ﺍ‬
It struck you (pl)
Đsabet ettiniz, başına
getirdiniz
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
1
4
58
To become, to come to
morning
Oldu, sabahladı
1
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
It became
Oldu
1
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
You (pl) became
Oldunuz
1
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
They became
Oldular
1
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Be patient (imp), endure,
tolerate
Sabret
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺻﹺﺒ‬
 ‫ﺍ‬
How tolerant they are
Ne kadar sabırlılar
‫ﺻﱪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Be patient (imp, pl), endure,
tolerate
Sabredin
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺻﹺﺒﺮ‬
 ‫ﺍ‬
We strike
Đsabet ettirdik, başına getirdik
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
We strike them
Onlara isabet ettirdik, başına
getirdik
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
People, fellows, companions
Arkadaşlar, halk, topluluk
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Onların arkadaşları
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﺑ ﹺﻬ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Their people, fellows,
companions
To issue, release, take away,
declare
Çıktı, aldı, serbest bıraktı
4
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Declare (imp)
Đlan et, beyan et
1
‫ﺻﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺍ‬
More correct, truer
Daha doğru
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
I give alms, charity
Sadaka veririm
5
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Did you tell the truth
Doğru söyledin mi
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺪ ﹾﻗ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Heavy burden
Ağır yük
‫ﺃﺻﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﺍ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺍ‬
To insist
Israr etti
4
‫ﺻﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Avert (imp), turn away, repel
Uzaklaştır, sav
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺻ ﹺﺮ‬
 ‫ﺍ‬
Their burden
Onların yükü
‫ﺃﺻﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺍ‬
They persisted
Israr ettiler
‫ﺻﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﹶﺍ‬
My burden
Benim yüküm
‫ﺃﺻﺮ‬
‫ﺻﺮﹺﻱ‬
 ‫ﺍ‬
To hunt
Avlandı
8
‫ﺻﻴﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺼﻄﹶﺎ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺻﻄﹶﺎ‬
 ‫ﺍ‬
Hunt (imp, pl)
Avlanın
8
‫ﺻﻴﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺻﻄﹶﺎﺩ‬
 ‫ﺍ‬
Be patient (imp)
Sabırlı ol
8
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺻ ﹶﻄﹺﺒ‬
 ‫ﺍ‬
To be patient, endure,
tolerate
Sabretti
8
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ ﹶﻄﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
4
59
To cry for help
Yardım için bağırdı
8
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﺥ‬
 ‫ﺼ ﹶﻄ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺥ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
He chose
Seçti
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﺻ ﹶﻄ ﹶﻔﺎ‬
 ‫ﺍ‬
He chose you (fm)
Seni (dş) seçti
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺻ ﹶﻄﻔﹶﺎ‬
 ‫ﺍ‬
He chose him
Onu seçti
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺻ ﹶﻄﻔﹶﺎ‬
 ‫ﺍ‬
To choose
Seçti
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺼ ﹶﻄﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻ ﹶﻄﻔٰﻲ‬
 ‫ﺍ‬
I chose
Seçtim
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ ﹶﻄ ﹶﻔ‬
 ‫ﺍ‬
I chose you
Seni seçtim
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺻ ﹶﻄ ﹶﻔ‬
 ‫ﺍ‬
We chose
Seçtik
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺻ ﹶﻄ ﹶﻔ‬
 ‫ﺍ‬
We chose him
Onu seçtik
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺻ ﹶﻄ ﹶﻔ‬
 ‫ﺍ‬
To get warm
Isındı
8
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺼ ﹶﻄﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻ ﹶﻄﻠﹶﻲ‬
 ‫ﺍ‬
To develop, make, create,
choose
Yaptı, yarattı, geliştirdi, seçti
8
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺼ ﹶﻄﹺﻨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
I prepared, chose
Yetiştirdim, seçtim
8
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
I chose you
Seni yetiştirdim
8
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
To raise, elevate, lift up
Yükseltti
4
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Smaller
Daha küçük
‫ﺻﻐﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Chains, fetters
Zincirler
‫ﺻﻔﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺻﻔﹶﺎ‬
 ‫ﹶﺍ‬
He chose you (pl)
Sizi seçti
4
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺻﻔﹶﺎ ﹸﻛ‬
 ‫ﹶﺍ‬
To choose
Seçti, tercih etti
4
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺼﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻﻔٰﻲ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Overlook (imp), pardon
Hoş gör
1
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹶﻔ‬
 ‫ﺍ‬
Overlook (imp, pl), pardon
Hoş görün
1
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺻ ﹶﻔﺤ‬
 ‫ﺍ‬
Root
Kök
‫ﺃﺻﻞ‬
‫ﺻ ﹺﻞ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Descendants, offsprings
Sulbler, zürriyetler
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻼ‬‫ﹶﺍﺻ‬
Your descendants, offsprings
Soyunuz, zürriyetiniz
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻼﹺﺑ ﹸﻜ‬
‫ﺻﹶ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Is your prayer
Namazın mı
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Correction, rectification, set in
order
Islah, düzeltme
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﺣ‬
‫ﺻﹶ‬
 ‫ﺍ‬ - ‫ﺡ‬
‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬
 ‫ﺍ‬
Its correction
Onun ıslahı
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﻬ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬
 ‫ﺍ‬
60
Indeed I hang you (pl)
Mutlaka sizi asarım
2
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺒ‬‫ﺻﱢﻠ‬
 ‫ﹸﺍ‬
Correct (imp), improve
Islah et
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
To correct, repair, improve,
reform
Đyileştirdi, ıslah etti, düzeltti
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺻﹶﻠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
They (dual) corrected
Islah ettiler (ikil)
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺻﹶﻠﺤ‬
 ‫ﹶﺍ‬
We corrected
Islah ettik
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻨ‬
 ‫ﺻﹶﻠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
They corrected
Islah ettiler
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺻﹶﻠﺤ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Correct (imp, pl), improve
Islah edin
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Its root
Onun kökü
‫ﺃﺻﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺻﹸﻠﻬ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Is your prayer
Namazın mı
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺻﻠﹶﻮﺍ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Burn (imp, pl) in it, enter it
(fire)
O ateşe girin
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬ ‫ﺻﹶﻠ‬
 ‫ﺍ‬
To burn, to put into fire
Ateşe soktu, yaktı
4
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺼﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻﻠﹶﻲ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Deaf
Sağır
‫ﺻﻤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
To make deaf
Sağır etti
4
‫ﺻﻤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
He made them deaf
Onları sağır etti
4
‫ﺻﻤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Idols, false gods
Putlar
‫ﺻﻨﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ﺻﻨ‬
 ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻﻨ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) false gods
Putlarınız
‫ﺻﻨﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻﻨ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Do (imp), make
Yap, inşa et
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻨ ﹺﻊ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺍ‬
Sounds, voices
Sesler
‫ﺻﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Your voices
Sesleriniz
‫ﺻﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Their voices
Onların sesleri
‫ﺻﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Wools
Yünler
‫ﺻﻮﻑ‬
‫ﺍﻑ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Their wools
Onların yünleri
‫ﺻﻮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﻓﻬ‬‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Roots
Kökler
‫ﺃﺻﻞ‬
‫ﻮ ﹺﻝ‬‫ﹸﺍﺻ‬
Its roots
Kökleri
‫ﺃﺻﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻬ‬‫ﻮ‬‫ﹸﺍﺻ‬
I strike
Đsabet ettiririm
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹸﺍﺻ‬
Evening
Akşam
‫ﺃﺻﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﹶﺍﺻ‬
1
4
61
To illuminate, light
Aydınlattı
4
‫ﺿﻮﺃ‬
‫ﻲ ُﺀ‬‫ﻳﻀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﺍﺿ‬
Lighted
Aydınlattı
4
‫ﺿﻮﺃ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﺍﺿ‬
To lose
Zayi etti, kaybetti
4
‫ﺿﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻀ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺿ‬
They lost
Zayi ettiler, kaybettiler
4
‫ﺿﻴﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﻋ‬‫ﹶﺍﺿ‬
To make one laugh
Güldürdü
4
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺿ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Strike (imp), beat, give
example
Vur, misal ver
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺿ ﹺﺮ‬
 ‫ﺍ‬
Strike (imp, pl), give example
Vurun, misal verin
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺿ ﹺﺮﺑ‬
 ‫ﺍ‬
Strike (imp, pl) him, give him
example
Strike (imp, pl) them (fm),
give example
Onu dövün, ona vurun, misal
verin
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺿ ﹺﺮﺑ‬
 ‫ﺍ‬
Onları (dş) dövün, misal verin
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺿ ﹺﺮﺑ‬
 ‫ﺍ‬
To plead humbly
Tazarru etti, yalvardı
5
‫ﺿﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬
He was compelled
Zorda kaldı, mecbur oldu
8
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺿ ﹸﻄ‬
 ‫ﺍ‬
To compel
Zorladı
8
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ ﹶﻄ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺿ ﹶﻄ‬
 ‫ﹶﺍ‬
You (pl) were compelled
Zorda kaldınız, mecbur
oldunuz
8
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺿ ﹸﻄ ﹺﺮ‬
 ‫ﺍ‬
I compel him
Onu zorlarım
8
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺿ ﹶﻄ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Double, manifold
Kat kat
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﺎﻓﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Weaker
Daha zayıf
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Mixed
Karışık
‫ﺿﻐﺚ‬
‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹸ‬‫ﺿﻐ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Hatred
Kin
‫ﺿﻐﻦ‬
‫ﺎﻥ‬‫ﺿﻐ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) hatred
Kininiz
‫ﺿﻐﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺿﻐ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Their hatred
Kinleri
‫ﺿﻐﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﺿﻐ‬
 ‫ﹶﺍ‬
More misguided, worse in
error
Daha sapık
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺿ ﱡﻞ‬
 ‫ﹶﺍ‬
I go astray
Saparım
1
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺿ ﱡﻞ‬
 ‫ﹶﺍ‬
He led him astray, left him in
error
Hatada bıraktı, saptırdı
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺿ ﱠﻞ‬
 ‫ﹶﺍ‬
They (dual) led us astray
Bizi saptırdılar (ikil)
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﻧ‬
‫ﺿﱠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
You (pl) led astray
Saptırdınız
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺿﹶﻠ ﹾﻠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
They (fm, pl) led astray
Saptırdılar (dş)
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺿﹶﻠ ﹾﻠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
62
He led us astray
Bizi saptırdı
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﱠﻠﻨ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Indeed I lead them astray
Mutlaka onları saptırırım
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺿﱠﻠ‬
 ‫ﹸﺍ‬
He led me astray
Beni saptırdı
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺿﱠﻠﻨﹺﻲ‬
 ‫ﹶﺍ‬
He led him astray
Onu saptırdı
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺿﱠﻠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
He led them astray
Onları saptırdı
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺿﱠﻠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
They led astray
Saptırdılar
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺿﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﹶﺍ‬
They led us astray
Bizi saptırdılar
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﻠﱡﻮﻧ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Thrust, draw, enter
Koy, bastır, çek
1
‫ﺿﻤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﹸﺍ‬
I lose
Zayi ederim, kaybederim
4
‫ﺿﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﹸﺍﺿ‬
To obey
Đtaat etti
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻄ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﹶﺍﻃﹶﺎ‬
They obeyed
Đtaat ettiler
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮ‬‫ﹶﺍﻃﹶﺎﻋ‬
They obeyed us
Bize itaat ettiler
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﹶﺍ ﹶﻃﺎﻋ‬
They obeyed him
Ona itaat ettiler
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﻃﹶﺎﻋ‬
To be able to do, afford
Gücü yetti
4
‫ﻃﻮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻄ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﹶﺍﻃﹶﺎ‬
Sides, ends
Taraflar, kenarlar, uçları
‫ﻃﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻃﺮ‬
Its sides, ends
Onun etrafı, kenarları
‫ﻃﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﻓﻬ‬‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻃﺮ‬
Throw (imp, pl)
Atın
1
‫ﻃﺮﺡ‬
‫ﻮ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬
Throw (imp, pl) him
Onu atın
1
‫ﻃﺮﺡ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬
He obeyed
Đtaat etti
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻃ‬
Feeding, giving food
Doyurma, yiyecek verme
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍ ﹾﻃﻌ‬
You (pl) obeyed
Đtaat ettiniz
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﺘ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻃ‬
You (pl) obeyed them
Onlara itaat ettiniz
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻃ‬
To feed, give food
Doyurdu, besledi
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
He fed him
Onu doyurdu
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
He fed them
Onları doyurdu
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
Feed (imp, pl)
Doyurun
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
63
They (fm, pl) obeyed
Đtaat ettiler (dş)
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻃ‬
Obey (imp, fm, pl)
Đtaat edin (dş)
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﹶﺍ‬
We obeyed
Đtaat ettik
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻃ‬
They (fm) obeyed you (pl)
Size itaat ettiler (dş)
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻃ‬
To make someone to
transgress, seduce
Azdırdı
4
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻄﻐ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻃﻐٰﻲ‬
More rebellious
Daha azgın
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﹶﺍ ﹾﻃﻐ‬
I made one transgress
Azdırdım
4
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
I made him transgress
Onu azdırdım
4
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
To extinguish
Söndürdü
4
‫ﻃﻔﺄ‬
‫ﻔﺌﹸﻮﺍ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻃ ﹶﻔﹶﺎ‬
Children
Çocuklar
‫ﻃﻔﻞ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻃﻔﹶﺎ ﹸﻝ‬
He extinguished it
Onu söndürdü
4
‫ﻃﻔﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻃ ﹶﻔﹶﺎﻫ‬
That I rise, look
Benim yükselmem, bakmam
8
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﹶﺍ ﱠﻃﹶﻠ‬
I rise, look
Ulaşırım, bakarım
8
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﺍ ﱠﻃ‬
To tell, explain
Anlattı, açıkladı
4
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃﹶﻠ‬
To understand, perceive, rise
Bilgi edindi, anladı, yükseldi
8
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﱠﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺍ ﱠﻃﹶﻠ‬
You understood
Muttali oldun, anladın
8
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺍ ﱠﻃﹶﻠ‬
To be content, comforted,
calm
Huzur buldu, mutmain oldu
12
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻤﹶﺎ ﱠﻥ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬
You (pl) became content
Mutmain oldunuz, güven
buldunuz
12
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻤ ﹾﺄﻧ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬
They became content
Tatmin oldular
12
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﻤﹶﺎﻧ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬
Destroy (imp), deface,
obliterate
Sil süpür
1
‫ﻃﻤﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬
I hope
Ümit ederim
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
Cleaner
Daha temiz
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
Clean (imp, pl) yourselves
well
Tam temizlenin
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮﻭﹾﺃ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍ ﱠﻃ‬
In stages
Tavırdan tavıra
‫ﻃﻮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺭ‬‫ﹶﺍ ﹾﻃﻮ‬
To ascribe evil omen, get bad
omen
We were made to have bad
omen
5
Uğursuz saydı
5
‫ﻃﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳ ﱠﻄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍ ﱠﻃ‬
Uğursuzluğa uğradık
5
‫ﻃﲑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍ ﱠﻃ‬
64
Obey (imp, pl)
Đtaat edin
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻌ‬‫ﹶﺍﻃ‬
Obey (imp, pl) me
Bana itaat edin
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻴﻌ‬‫ﹶﺍﻃ‬
To give victory
Zafer verdi
4
‫ﻇﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇ ﹶﻔ‬
He gave you victory
Size zafer verdi
4
‫ﻇﻔﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇ ﹶﻔ‬
Darker, more cruel
Daha zalim, daha karanlık
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇﹶﻠ‬
To become dark, victimize,
torture
Karardı, zulmetti
4
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇﹶﻠ‬
I think, believe
Zannederim, inanırım
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹶﺍ ﹸﻇ‬
I think you
Seni zannederim
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﺍ ﹸﻇ‬
I think him
Onu zannederim
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﺍ ﹸﻇ‬
To show, reveal to make
appear
Açtı, açıkladı, bildirdi, gösterdi
4
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ ﹺﻬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇ‬
He showed it (him)
Onu gösterdi
4
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇ‬
To return, to give back
Geri getirdi, geri verdi
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻋ‬
To give shelter
Sığındırdı
4
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻴ ﹸﺬ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺎ ﹶﺫ‬‫ﹶﺍﻋ‬
To help
Yardım etti
4
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍﻋ‬
Helped him
Ona yardım etti
4
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻋ‬
That I worship
Benim tapmam
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
I worship
Taparım, kulluk ederim
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Worship (imp)
Tap, ibadet et
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
Worship (imp) me
Bana tap
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪﻧﹺﻰ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Worship (imp) him
Ona tap
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Worship (imp, pl)
Tapın
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
Worship (imp, pl) me
Bana ibadet edin
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﻧﹺﻲ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
Worship (imp, pl) him
Ona ibadet edin
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To draw a lesson
Đbret aldı
8
‫ﻋﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺇ‬
Draw (imp, pl) a lesson
Đbret alın
8
‫ﻋﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﹺﺒﺮ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To prepare
Hazırladı
4
‫ﻋﺘﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
65
To count
Saydı
8
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To transgress, exceed
Aşırı gitti
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺪٰﻱ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
She prepared
Hazırladı
4
‫ﻋﺘﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
We prepared
Hazırladık
4
‫ﻋﺘﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
They transgressed, exceeded
Haddi aştılar, saldırdılar
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Attack (imp, pl)
Saldırın
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
He transgressed, exceeded,
attacked
Haddi aştı, saldırdı
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻯ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
We transgressed
Haddi aştık
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To make excuses, apologize
Özür diledi, mazeret gösterdi
8
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺘ ﹶﺬ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
He seized you
Seni çarptı
8
‫ﻋﺮﻭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To seize, possess
Çarptı
8
‫ﻋﺮﻭ‬
‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺮٰﻱ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To confess
Đtiraf etti
8
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
We confessed
Đtiraf ettik
8
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻓﻨ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
They confessed
Đtiraf ettiler
8
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
I keep myself away
Uzak dururum
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﺘ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
To separate oneself, keep
away
Terk etti, ayrıldı, uzak durdu
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﺘ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
I separated myself
Terk ettim, uzak durdum
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺰﹾﻟ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
You (pl) separated yourselves
Onları terk ettiniz
from them
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺰﹾﻟ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
I separate myself from you
Sizi terk ederim
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﺰﹸﻟ ﹸﻜ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
He left them
Onları terk etti
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺰﹶﻟ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Keep (imp, pl) yourselves
away, leave
Uzak durun, terk edin
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﺘ ﹺﺰﻟﹸﻮﹾﺃ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
They left you
Sizi terk ettiler, bıraktılar
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺰﻟﹸﻮ ﹸﻛ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Leave (imp, pl) me
Beni terk edin, bırakın
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺘ ﹺﺰﻟﹸﻮ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To grab, hold fast
Yapıştı, tuttu
8
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
They grabbed
Sarıldılar, yapıştılar
8
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Grab (imp, pl)
Sarılın, yapışın
8
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
66
Drag (imp, pl)
Sürükleyin
1
‫ﻋﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Drag (imp, pl) him
Onu sürükleyin
1
‫ﻋﺘﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To make umrah, visit Kaaba
Umre yaptı
8
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To make it known, make it
found
Bildirdi, buldurdu
4
‫ﻋﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻋﹶﺜ‬ ‫ﹶﺍ‬
We made (it) known
Haberdar ettik
4
‫ﻋﺜﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻋﹶﺜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Tree trunks
Kütükler
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺠ‬ ‫ﹶﺍ‬
To please, delight, appeal
Hoşa gitti, cezbetti
4
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
She pleased you (pl)
Sizin hoşunuza gitti (dş)
4
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺒ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
It (he) pleased you
Senin hoşuna gitti
4
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
It (he) pleased you (pl)
Sizin hoşunuza gitti
4
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
To frustrate, escape
Aciz bıraktı, kaçtı
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did I become frustrated
Aciz mi oldum
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hasten, cause to hasten
Acele ettirdi
4
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹸﻞ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did you hasten
Acele mi ettiniz
4
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﺠ ﹾﻠﺘ‬
‫ﻋ ﹺ‬ ‫ﹶﺍ‬
He made you hasten
Seni acele ettirdi
4
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺠﹶﻠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Stranger, foreign
Yabancı
‫ﻋﺠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻴ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Strangers, foreigners
Yabancılar
‫ﻋﺠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
It was prepared
Hazırlandı
4
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
To prepare
Hazırladı
4
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Enemies
Düşmanlar
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺍ ًﺀ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) enemies
Sizin düşmanlarınız
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹸﻜ‬‫ﺍ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
It was prepared
Hazırlandı
4
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
I act justly, be fair
Adalet ederim
1
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Be just (imp, pl), fair
Adil olun
1
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
They prepared
Hazırlık yaptılar
4
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Prepare (imp, pl)
Hazırlık yapın
4
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
67
I punish, chastise, torment
Azap ederim
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻋ ﱢﺬ‬ ‫ﹸﺍ‬
Indeed I torment him
Mutlaka ona azap ederim
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺑ‬‫ﻋ ﱢﺬ‬ ‫ﹸﺍ‬
I torment him
Ona azap ederim
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﻋ ﱢﺬ‬ ‫ﹸﺍ‬
I torment them
Onlara azap ederim
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﻋ ﱢﺬ‬ ‫ﹸﺍ‬
Bedouins
Bedeviler
‫ﻋﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻋﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Desertion
Yüz çevirme
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺍﺿﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬ ‫ﺍ‬
Their desertion
Onların yüz çevirmesi
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻋﺮ‬ ‫ﺍ‬
Araf Heights
A’raf
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻋﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Lame
Topal
‫ﻋﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
‫ﺮ ﹺ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Desert (imp), leave, turn
away
Yüz çevir, vazgeç
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻋ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
To desert, leave, turn away
Yüz çevirdi
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) turned away
Yüz çevirdiniz
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
They turned away
Yüz çevirdiler, vazgeçtiler
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Yüz çevirin, vazgeçin
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﻋ ﹺﺮﺿ‬ ‫ﹶﺍ‬
Daha aziz, daha kıymetli
4
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Şeref verdi, aziz kıldı
4
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺰ ﹶﺓ‬ ‫ﻋ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺓ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻋﺼﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺼ‬ ‫ﺍ‬
Desert (imp, pl), leave, turn
away
More honorable, more
powerful
To give honor, make
honorable
More honorable, more
powerful
Daha şerefli, daha güçlü
Whirlwind
Kasırga
I press wine
Sıkarım (şarap)
1
‫ﻋﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
I rebel
Đsyan ederim, karşı gelirim
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻋﺼ‬ ‫ﹶﺍ‬
They are given
Onlara verilir
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﻋﻄﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﹸﺍ‬
To give
Verdi
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻌﻄ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋﻄﹶﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave
Verdik
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻋ ﹶﻄ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave you
Sana verdik
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻋ ﹶﻄ‬ ‫ﹶﺍ‬
Sana öğüt veririm
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻋ ﹸﻈ‬ ‫ﹶﺍ‬
Size öğüt veririm
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹸﻈ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
I admonish you, give you
counsel
I admonish you (pl), give you
counsel
68
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹶﻈ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹶﻈ‬ ‫ﹶﺍ‬
Affet
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
Forgive (imp) us
Bizi affet
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹸﺍ‬
Forgive (imp, pl)
Affedin
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻋﻔﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﹸﺍ‬
Heels
Ökçeler
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﻋﻘﹶﺎ ﹺ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your heels
Ökçeleriniz
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﻘﹶﺎﹺﺑ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our heels
Ökçelerimiz
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻘﹶﺎﹺﺑﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
To punish
Cezalandırdı, karşılık verdi
4
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻋ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
He punished them
Onları cezalandırdı
4
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
Mountains
Dağlar
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻼ ﹺﻡ‬
‫ﻋ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I know
Benim bilmem
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
I know
Bilirim
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
He who knows better, knows
best
Daha iyi bilen, en iyi bilen
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Know (imp)
Bil
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﺍ‬
Know (imp, pl)
Bilin
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻋﹶﻠﻤ‬ ‫ﺍ‬
To declare, announce, make
public
Đlan etti, açığa vurdu
4
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
I declared
Đlan ettim
4
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻋﻠﹶﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
You declared
Açığa vurdunuz
4
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋﻠﹶﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
Superior ones
Üstün olanlar (çğ)
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Highest
Daha yüksek, üstün
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Deeds, works, activities
Đşler, ameller, faaliyetler
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your deeds, works
Đşleriniz
‫ﻟﻜﹸﻢ ﻋﻤﻞ‬‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﺎﹶﻟﻜﹸﻢ ﹶﺍ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﺎﹸﻟﻜﹸﻢ ﹶﺍ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our deeds, works
Đşlerimiz
‫ﻋﻤﻞ‬
Their deeds, works
Onların işleri, amelleri
‫ﻟﻬﹺﻢ ﻋﻤﻞ‬‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﻢ ﹶﺍ‬‫ﺎﹶﻟﻬ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬‫ﺎﹸﻟﻬ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) paternal uncles
Amcalarınız
‫ﻋﻤﻢ‬
Greater, greatest
Daha büyük, en büyük
To glorify, exalt, extol, dignify,
honor
Yüceltti, büyüttü
Forgive (imp)
69
‫ﺎ‬‫ﺎﹸﻟﻨ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I do, perform
Benim yapmam
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
I do, perform
Yaparım, işlerim
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Do (imp), perform
Yap, işle
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Do (imp, pl), perform
Yapın, işleyin
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Blind
Kör, âmâ
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Grapes, grapevines
Üzümler
‫ﻋﻨﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
Necks
Boyunlar
‫ﻋﻨﻖ‬
‫ﻕ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their necks
Onların boyunları
‫ﻧﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﺎﹸﻗﻬ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
To put someone into hardship Sıkıntıya soktu, zorladı
4
‫ﻋﻨﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌﹺﻨ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
It put you into hardship
Sizi sıkıntıya soktu
4
‫ﻋﻨﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
In his presence?
Onun katında mı
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﺍﻋ‬
I make covenant
And veririm, ahit veririm
1
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I make covenant
Benim ahitleşmem
1
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
I take refuge
Sığınırım
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻮ ﹸﺫ‬‫ﹶﺍﻋ‬
I make defective
Kusurlu yaparım, ayıplı
yaparım
1
‫ﻋﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﻋ‬
I make it (her) defective
Onu kusurlu yaparım
1
‫ﻋﻴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻴ‬‫ﹶﺍﻋ‬
They are returned
Đade edilirler
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻴﺪ‬‫ﹸﺍﻋ‬
I make one to take refuge
Ismarlarım, sığındırırım
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻴ ﹸﺬ‬‫ﹸﺍﻋ‬
I make her to take refuge in
you
Onu sana sığındırırım
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﺎ‬‫ﻴ ﹸﺬﻫ‬‫ﹸﺍﻋ‬
Eyes
Gözler
‫ﻋﲔ‬
‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﻋ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) eyes
Gözleriniz
‫ﻋﲔ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴﹺﻨ ﹸﻜ‬‫ﻋ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our eyes
Gözlerimiz
‫ﻋﲔ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﹺﻨﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their eyes
Onların (er) gözleri
‫ﻋﲔ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴﹺﻨ ﹺﻬ‬‫ﻋ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm) eyes
Onların (dş) gözleri
‫ﻋﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Help (imp, pl) me
Bana yardım edin
1
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﺍﻋ‬
To backbite
Gıybet etti
8
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻐﺘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺍ ﹾﻏﺘ‬
70
He took a handful
Avuçladı
8
‫ﻏﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻏ‬
To wash oneself
Yıkandı
8
‫ﻏﺴﻞ‬
‫ﺴ ﹸﻞ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻏ‬
Leave (imp, pl), go
Ayrılın, gidin
1
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹸﺍ ﹾﻏﺪ‬
To stir up, incite desire,
rouse, kindle
Kışkırttı, tahrik etti, karıştırdı
4
‫ﻏﺮﻭ‬
‫ﻐﺮﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏﺮٰﻱ‬
To drown
Suda boğdu
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
We drowned (them)
Boğduk
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
We drowned him
Onu boğduk
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
We drowned them
Onları boğduk
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
They were drowned
Boğuldular
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﹸﺍ ﹾﻏ ﹺﺮﻗﹸﻮﺍ‬
He stirred up
Karıştırdı
4
‫ﻏﺮﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏﺮ‬
We stirred up
Karıştırdık
4
‫ﻏﺮﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
Wash (imp, pl), wash
yourselves
Yıkanın, yıkayın
1
‫ﻏﺴﻞ‬
‫ﺴﻠﹸﻮﹾﺃ‬
ِ ‫ﺍ ﹾﻏ‬
To cover
Örttü, sardı
4
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏﺸٰﻲ‬
It was covered
Kaplandı, örtüldü
4
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺸ‬
 ‫ﹸﺍ ﹾﻏ‬
We covered
Kapladık
4
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺸ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
We covered them
Onları kapattık, örttük
4
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺸ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
Lower (imp)
Alçalt, indir
1
‫ﻏﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﹸﺍ ﹾﻏ‬
To make dark
Kararttı
4
‫ﻏﻄﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺶ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶﻄ‬
Forgive (imp), pardon
Bağışla
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺍ ﹾﻏ‬
Forgive us
Bizi bağışla
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹶﻟﻨ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺍ ﹾﻏ‬
To make someone neglectful
Gaflete düşürdü
4
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶﻔ ﹶﻞ‬
We made neglectful
Gafil bıraktık, alıkoyduk
4
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶﻔ ﹾﻠﻨ‬
Fetters, shackles, yokes
Kelepçeler, halkalar,
bukağılar
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻼ ﹰﻻ‬
‫ ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶ‬- ‫ﻼ ﹸﻝ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶ‬
Indeed I will be victorious
Mutlaka galip gelirim, yenerim
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻠ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
Be thick (imp), hard, harsh
Kalın ol, sert ol
1
‫ﻏﻠﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﹸﺍ ﹾﻏﹸﻠ ﹾ‬
To close eyes on something,
disdain
Gözünü yumdu, tenezzül
etmedi
4
‫ﻏﻤﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
71
He made rich, availed, saved
Zengin kıldı, ihtiyaçsız kıldı
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏﻨ‬
He made them rich
Onları zengin kıldı
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏﻨ‬
She availed (fm)
Fayda verdi (dş)
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
I avail, save
Fayda veririm, savarım
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﹸﺍ ﹾﻏﻨﹺﻲ‬
To make rich, avail, save
Zenginleştirdi, kurtardı, fayda
verdi
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻐﻨﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏﻨ‬
‫ﻏﲏ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻏﹺﻨﻴ‬- ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏﹺﻨﻴ‬
Rich ones, those free from
want
To cause someone to go
astray
Zenginler
Azdırdı
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻐﻮﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏﻮٰﻱ‬
You have sent me astray
Beni azdırdın
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
We made go astray
Azdırdık
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
We made you (pl) go astray
Sizi azdırdık
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
We made them go astray
Onları azdırdık
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﹸﺍ ﹾﻏ ﹺﻮ‬
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍ ﹶﻏ‬
‫ﺃﻓﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﹸﺍ‬
Indeed I make them go astray Mutlaka onları azdırırım
Different than?
Başka mı
Ugh, fie (word of contempt)
Öf
Hearts, breasts, bosoms
Kalpler, sineler
‫ﻓﺄﺩ‬
‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺌ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻓ‬- ‫ﺪ ﹸﺓ‬ ‫ﺌ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
Their breasts, hearts
Onların kalpleri
‫ﻓﺄﺩ‬
‫ﻢ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﺌ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻓ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺌ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
He gave as spoil of war
Ganimet verdi
4
‫ﻓﻴﺄ‬
‫ﹶﺍﻓﹶﺎ َﺀ‬
Did you take
Edindiniz mi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻢ = ﹶﺍ‬ ‫ﺗ‬‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﺍﻓﹶﺎ‬
Did he choose you
Sizi seçti mi
4
‫ﻢ ﺻﻔﻮ‬ ‫ﺻﻔﹶﺎ ﹸﻛ‬
 ‫ﻑ ﹶﺍ‬
 ‫ﺻﻔﹶﺎﻛﹸﻢ = ﹶﺍ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓﹶﺎ‬
To pour, proceed, return
Aktı, akın etti, döndü
4
‫ﻓﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﻔ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﹶﺍﻓﹶﺎ‬
Horizons
Ufuklar
‫ﺃﻓﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺁﻓﹶﺎ‬
To regain consciousness,
awake
Ayıldı, kendine geldi
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻔ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﹶﺍﻓﹶﺎ‬
That which fabricates libel
Yalancı, iftiracı
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻙ‬ ‫ﹶﺍﻓﱠﺎ‬
Did he become sure
Emin mi oldu
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻑ ﹶﺍ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﻣﻦ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓﹶﺎ‬
Emin mi oldunuz
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﻑ ﹶﺍ‬
 ‫ﻢ= ﹶﺍ‬‫ﻨﺘ‬‫ﹶﺍﹶﻓﹶﺎﻣ‬
Emin mi oldular
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻑ ﹶﺍ‬
 ‫ﻮﺍ= ﹶﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓﹶﺎ‬
Did you (pl) become sure
Did they become sure
4
72
‫ﺍ ﹾﻥ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﺎﻥﹾ= ﹶﺍ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
If?
Eğer?
Shall I inform you (pl)
Size haber vereyim mi
You?
Sen mi
‫ﺖ‬
 ‫ﻑ ﺍﹶﻧ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﹶﺍﹶﻓﺎﹶﻧﺖ‬
You (pl)?
Siz mi
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻑ ﺍﹶﻧ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﺘﻢ‬‫ﹶﺍﹶﻓﺎﹶﻧ‬
Vain, untrue?
Bâtılı mı
Our torment?
Azabımızı mı
Favors?
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒﹸﺌﻜﹸﻢ‬‫ﻧ‬‫ﻑ ﹸﺍ‬
 ‫ﺒﹸﺌﻜﹸﻢ= ﹶﺍ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍﹶﻓﹸﺎ‬
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻃ ﹺﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﺏ ﺍﹾﻟﺒ‬
‫ﻑ ﹺ‬
 ‫ﻃﻞﹺ= ﹶﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﹶﻓﺒﹺﺎﹾﻟﺒ‬
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﺬﹶﺍﹺﺑﻨ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻑ ﹺ‬
 ‫ﺎ= ﹶﺍ‬‫ﻌﺬﹶﺍﹺﺑﻨ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓﹺﺒ‬
Nimeti mi
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺏ ﹺﻧ‬
‫ﻑ ﹺ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﻤﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓﹺﺒﹺﻨ‬
This?
Bunu mu
‫ﻫﺬﺃ‬
‫ﻫﺬﹶﺍ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻑ ﹺ‬
 ‫ﻬﺬﹶﺍ= ﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓﹺﺒ‬
Do you (pl) believe
Đnanır mısınız
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻮﻥﹶ= ﹶﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Do you (pl) come
Gider misiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﻥ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻮﻥﹶ= ﹶﺍ‬‫ﺘ ﹾﺄﺗ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
To give legal opinion, decree,
ruling
Fetva verdi, hüküm verdi
4
‫ﻓﱵ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻔﺘ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻓﺘٰﻲ‬
Do you (pl) take
Onu edinir misiniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬ ‫ﻑ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﻧﻪ‬‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Open (imp)
Aç
1
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
She paid as ransom
Feda etti, fidye verdi
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
They paid ransom, sacrificed
Feda ettiler, fidye verdiler
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
He paid ransom, sacrificed
Feda etti, fidye verdi
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺘﺪ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
Libel, fabrication, slander
Đftira, uydurma
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﺍ ًﺀ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
He fabricated it, invented it
Onu uydurdu
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
To fabricate, invent, slander,
forge
Đftira etti, uydurdu
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
I fabricated, forged
Ben uydurdum
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
I fabricated it, forged it
Onu ben uydurdum
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
We fabricated, forged
Biz uydurduk
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
Do you hope
Ümit eder misiniz
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻮﻥﹶ= ﹶﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ ﹾﻄ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Do you worship
Kulluk eder misiniz
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﻥ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻭﻥﹶ= ﹶﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Do you doubt him
Ondan şüphe mi edersiniz
3
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺗﻤ‬ ‫ﻑ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﻧﻪ‬‫ﻭ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺘﻤ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Give (imp) us legal decree,
opinion
Bize fetva ver, çözüm bildir
4
‫ﻓﱵ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
73
Do you destroy us
Bizi helak eder misin
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ ﹸﻜ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﺎ= ﹶﺍ‬‫ﻠ ﹸﻜﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Give (imp, pl) me legal
decree, opinion
Bana fetva verin
4
‫ﻓﱵ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﺘ‬
Did he assume
Zannetti mi
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬ ‫ﻑ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﺴﺐ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Did you (pl) assume
Zannettiniz mi
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﺘ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻢ= ﹶﺍ‬‫ﺒﺘ‬‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
The decree?
Hükmü mü
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬ ‫ﻑ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﺤ ﹾﻜﻢ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Did you see
Gördün mü
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺭ َﺀ‬ ‫ﻑ‬
 ‫= ﹶﺍ‬‫ﻳﺖ‬‫ﺮ َﺀ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Did you (pl) see
Gördünüz mü
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺭ َﺀ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻢ= ﹶﺍ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺮ َﺀ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Pour down (imp)
Boşalt, dök, yağdır
4
‫ﻓﺮﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻓ ﹺﺮ ﹾ‬
That I pour down
Boşaltayım, dökeyim
4
‫ﻓﺮﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﹸﺍ ﹾﻓ ﹺﺮ ﹾ‬
To pour down, empty
Döktü, yağdırdı, boşalttı
4
‫ﻓﺮﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﻳ ﹾﻔ ﹺﺮ ﹸ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺮ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
Separate (imp)
Ayır
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﻓ‬
Magic?
Sihir mi
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
ِ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Make (imp, pl) room
Genişleyin
1
‫ﻓﺴﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﺍ ﹾﻓ‬
To spoil, corrupt
Đfsad etti, bozdu
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
They spoilt it
Onu ifsad ettiler, bozdular
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺴﺪ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
More eloquent
Daha fasih, güzel konuşan
‫ﻓﺼﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
He poured, went rapidly
Döküldü, hızla gitti
4
‫ﻓﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Sexual intercourse
Cinsi temas
4
‫ﻓﻀﻮ‬
‫ﺎﻯ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻀ‬
To go into each other
Kaynaştı, karıştı, katıldı, geçti
4
‫ﻓﻴﺾ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻔﻀ‬ - ‫ﺍﹶﻓﻀٰﻲ‬
You (pl) went into
Yayıldınız, daldınız
4
‫ﻓﻴﺾ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻀ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Did it seem long (prolonged)
Uzadı mı
1
‫ﻃﻮﻝ‬
‫ﻑ ﻃﹶﺎ ﹶﻝ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓﻄﹶﺎ ﹶﻝ = ﹶﺍ‬
Did you disobey
Đsyan mı ettin
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﺖ = ﹶﺍ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Do (imp)
Yap
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺍ ﹾﻓ‬
Do (imp, pl)
Yapın
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺍ ﹾﻓ‬
Did We get tired
Yorulduk mu
1
‫ﻋﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻴﹺﻴﻨ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﺎ = ﹶﺍ‬‫ﻌﻴﹺﻴﻨ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Different than?
Başka mı
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻑ ﹶﻏ‬
 ‫ﺮ = ﹶﺍ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
74
‫ﺃﻓﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ ﺁﻓﹶﺎ‬- ‫ﹸﺍﹸﻓ ﹺﻖ‬
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻓ‬‫ﹸﺍ‬
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﺍ ﹾﻓﻜﹰﺎ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺍ ﹾﻓ‬
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻓ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Horizon
Ufuk
He was turned away
Çevrildi
Libel, lie
Yalan, uydurma, iftira
To forge, fabricate, invent,
make turn away
Đftira etti, uydurdu, geri çevirdi
Always?
Her ne zaman mı
Your (pl) libel
Sizin iftiranız
To set, disappear
Battı, kayboldu, yok oldu
Is it not
Değil mi
It (she) set, disappeared
Battı
1
‫ﺃﻓﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓﹶﻠ‬
To succeed, be successful,
be saved
Başardı, kurtuldu
4
‫ﻓﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻓﹶﻠ‬
Did it not
Olmadı mı
Those which set, disappear
Batanlar
What
Ne
Who
Kim
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻦ = ﹶﺍ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
From?
-den mi
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻦ = ﹶﺍ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓ‬
Branches
Dallar
Do we make
Kılar mıyız
Do we strike
Vurur muyuz
Are they
Onlar mı
Groups, crowds, multitudes
Bölükler, gruplar
‫ﻓﻮﺝ‬
‫ﺍﺝ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻮ‬
In groups, crowds, multitudes
Bölük bölük
‫ﻓﻮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺟ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻮ‬
Mouths
Ağızlar
‫ﻓﻮﻩ‬
‫ﺍﻩ‬‫ﺃ ﹾﻓﻮ‬
Your (pl) mouths
Ağızlarınız
‫ﻓﻮﻩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ ﹸﻜ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻮ‬
Their mouths
Onların ağızları
‫ﻓﻮﻩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ ﹺﻬ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻮ‬
That I succeed
Benim başarmam
1
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﹶﺍﻓﹸﻮ‬
I entrust, commit
Ismarlarım, bırakırım
2
‫ﻓﻮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹸﺍﹶﻓ‬
1
1
‫ﺎ‬‫ﻑ ﹸﻛﱠﻠﻤ‬
 ‫ﺎ = ﹶﺍ‬‫ﹶﺍﹶﻓ ﹸﻜﱠﻠﻤ‬
1
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻜﻬﹺﻢ‬ ‫ﺍ ﹾﻓ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍ ﹾﻓ ﹸﻜ‬
‫ﺃﻓﻞ‬
‫ﻓ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﹶﺍﹶﻓ ﹶﻞ‬
‫ﻑ ﹶﻻ‬
 ‫ﻼ = ﹶﺍ‬
‫ﹶﺍﹶﻓ ﹶ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻑ ﹶﻟ‬
 ‫ﻢ = ﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍﹶﻓﹶﻠ‬
‫ﺃﻓﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻓ‬‫ﺁ‬
‫ﺎ‬‫ﻑ ﻣ‬
 ‫ﺎ = ﹶﺍ‬‫ﹶﺍﹶﻓﻤ‬
‫ﻓﻨﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻨ‬
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻌ ﹸﻞ = ﹶﺍ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﺏ = ﹶﺍ‬
 ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﺍﹶﻓ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻑ‬
 ‫ﻢ = ﹶﺍ‬‫ﹶﺍﹶﻓﻬ‬
75
‫ﻲ‬‫ﻲ = ﹶﺍ ﻓ‬‫ﹶﺍﻓ‬
Is there in it
Đçinde mi, var mı
Pour (imp, pl), hasten
Akın edin
Performance
Kılma, kılınma
To perform, to make stand
Yaptı, kıldı, ayağa kaldırdı
Your settlement
Đkametiniz, oturmanız
He performed it
Onu kıldı
They performed, held upright
Kıldılar, doğru tuttular
Words, sayings
Sözler, laflar
To bury, put in a tomb
Gömdü, kabre koydu
He buried him
‫ﻓﻴﺾ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﻴﻀ‬‫ﹶﺍﻓ‬
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺍﻗﹶﺎ ﹺﻡ‬
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻘ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﹶﺍﻗﹶﺎ‬
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍﻗﹶﺎ‬
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍﻗﹶﺎ‬
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﺍﻗﹶﺎﻣ‬
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﹶﺍﻗﹶﺎﻭﹺﻳ ﹺﻞ‬
4
‫ﻗﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Onu kabre koydu
4
‫ﻗﱪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Turn (imp) towards
Yüzünü dön
4
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻗﹺﺒ ﹾﻞ‬
To approach, draw near, turn
towards
Yüzünü döndü, yöneldi
4
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒ ﹸﻞ‬ - ‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
She turned towards
Yüzünü döndü (dş)
4
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒﻠﹶﺖ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
We turned towards
Yöneldik
4
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺒ ﹾﻠﻨ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
They turned towards
Yöneldiler
4
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒﻠﹸﻮﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
To take fire/light
Ateş aldı
8
‫ﻗﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
Its time was appointed
Vakti belirlendi
2
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹸﺍﱢﻗ‬
To fight, kill each other
Savaştı, birbirini öldürdü
8
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
They fought, killed each other
Savaştılar, birbirini öldürdüler
8
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
To attempt, make an attempt
Atıldı, aştı, kendini attı
8
‫ﻗﺤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
To follow, imitate, copy
Uydu, taklit etti
8
‫ﻗﺪﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺘﺪٰﻱ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
Follow him
Ona uy
8
‫ﻗﺪﻭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
Come (imp) near
Yaklaş
8
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
To draw near, come near,
approach
Yaklaştı
8
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
It (she) approached
Yaklaştı
8
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
To commit a sin, earn
Günah işledi, kazandı
8
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
4
76
4
You (pl) earned
Kazandınız
8
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﻢ‬‫ﺮ ﹾﻓﺘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
You (pl) earned them
Onları kazandınız
8
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺮ ﹾﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
That I kill
Öldüreyim
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹾﻞ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Did you kill
Öldürdün mü
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﹶﺍﹶﻗ‬
I kill you
Seni öldürürüm
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Indeed I kill you
Mutlaka seni öldürürüm
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘﹶﻠ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Kill (imp, pl)
Öldürün
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﹾﺃ‬‫ﹸﺍ ﹾﻗ‬
Kill (imp, pl) him
Onu öldürün
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
Kill (imp, pl) them
Onları öldürün
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
Feet
Ayaklar
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﺪ‬
Your (pl) feet
Ayaklarınız
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﺪ‬
Our feet
Ayaklarımız
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺍ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻗﺪ‬- ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﺪ‬
Former ones, old ones,
ancient ones
Eskiler
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Put (imp, fm) him, throw him
Onu koy, bırak
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺬﻓ‬ ‫ﺍ ﹾﻗ‬
To confirm, affirm
Đkrar etti, kabul etti
4
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍﹶﻗ‬
Read (imp, pl)
Okuyun
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺮﺅ‬ ‫ﺍ ﹾﻗ‬
Read (imp)
Oku
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﹾﺃ‬ ‫ﺍ ﹾﻗ‬
To make one read
Okuttu
4
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ ﹺﺮ‬ - ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Closer
Daha yakın
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ ﹶﺍ ﹾﻗ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Most close ones of them
Onların en yakınları
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Close relative
Yakın akrabalar
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ ﹶﺍ ﹾﻗ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
You have ratified
Kabul ettiniz, ikrar ettiniz
4
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
We confirmed
Kabul ettik, ikrar ettik
4
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
To lend, advance a loan
Ödünç verdi, borç verdi
4
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ ﹺﺮ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
You (pl) lent
Borç verdiniz
4
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
They lent
Borç verdiler
4
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
77
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ ﹺﺮﺿ‬
Yakın mı
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻗﺮﹺﻳ‬
More just, fairer
Adil, daha adil
‫ﻗﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
To be just, act justly, deal
fairly
Adil oldu
4
‫ﻗﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺴﹶ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Be (imp, pl) just, fair
Adaletli olun
4
‫ﻗﺴﻂ‬
‫ﺴﻄﹸﻮﺍ‬
ِ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
I swear
Yemin ederim, kasem ederim
4
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﹸﺍ ﹾﻗ‬
To swear by, to take an oath
Yemin etti
4
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
You (pl) swore
Yemin ettiniz
4
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
They swore
Yemin ettiler
4
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
To shiver, tremble
Ürperdi, titredi
‫ﻗﺸﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺍ ﹾﻗ‬
Be moderate (imp)
Ölçülü ol
1
‫ﻗﺼﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺍ ﹾﻗ‬
To give up, cease
Bıraktı, son verdi
4
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Tell (imp), relate
Anlat
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
‫ﺼ ﹺ‬
 ‫ﹸﺍ ﹾﻗ‬
Remotest, furthest
Öbür ucu, uzak, en uzak
‫ﻗﺼﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﺼ‬
Decree (imp), decide
Đcra et
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺾ‬
‫ﺍ ﹾﻗ ﹺ‬
Decree (imp, pl), decide
Hükmünüzü uygulayın
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﹸﺍ ﹾﻗﻀ‬
Sides, zones, regions, limits
Uçlar, bucaklar, sınırlar
‫ﻗﻄﺮ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻗﻄﹶﺎ ﹺﺭ‬
Its boundaries, limits
Onun sınırları
‫ﻗﻄﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﻄﹶﺎ ﹺﺭﻫ‬
Indeed I cut
Mutlaka keserim
2
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹸﺍﹶﻗ ﱢﻄ‬
Cut (imp, pl)
Kesin
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺍ ﹾﻗ ﹶﻄﻌ‬
Indeed I sit
Mutlaka otururum
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Sit (imp, pl)
Oturun
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﻗ‬
Locks
Kilitler
‫ﻗﻔﻞ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻗﻔﹶﺎ ﹲﻝ‬
Its (their) locks
Onun (onların) kilitleri
‫ﻗﻔﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﻔﹶﺎﹸﻟﻬ‬
That I say
Benim demem
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﹶﺍﹸﻗ ﹾﻞ‬
Less
Daha az
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ ﹶﺍﹶﻗ ﱠﻞ‬- ‫ﹶﺍﹶﻗ ﱡﻞ‬
Lend (imp, pl)
Borç verin
Is it close
4
1
78
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ﻘ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍﹶﻗ ﱠﻞ‬
Kalemler
‫ﻗﻠﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻗ ﹶ‬
Their pens
Onların kalemleri
‫ﻗﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻼ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻗ ﹶ‬
They carried
Taşıdılar
4
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻗﱠﻠ‬
To withhold, stop
Tuttu, durdu
4
‫ﻗﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗﹶﻠ‬
Withhold (imp, fm)
Tut
4
‫ﻗﻠﻊ‬
‫ﻰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Establish, set, make stand
Kıl, çevir, dosdoğru yap
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ‬‫ﹶﺍ‬
You established
Kıldın
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍﹶﻗ‬
You (pl) established
Kıldınız
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍﹶﻗ‬
They (fm, pl) established
Kıldılar (dş)
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻗ‬‫ﹶﺍ‬
To satisfy, suffice
Yetti, ikna etti
4
‫ﻗﲏ‬
‫ﻳ ﹾﻘﻨﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻗﻨٰﻲ‬
Be obedient (imp, fm)
Gönülden bağlan
1
‫ﻗﻨﺖ‬
‫ﻲ‬‫ﻨﺘ‬‫ﹸﺍ ﹾﻗ‬
It sufficed
Yetti
4
‫ﻗﲏ‬
‫ﻰ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﻨ‬
Forces, strengths
Kuvvetler, kuvvet alacak
şeyler
‫ﻗﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﻮ‬
Her forces
Onun kuvvetleri
‫ﻗﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﻮ‬
That I say
Benim demem
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﹶﺍﻗﹸﻮ ﹶﻝ‬
I say
Derim, söylerim
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﹶﺍﻗﹸﻮ ﹸﻝ‬
More correct, more upright
Daha doğru, en doğru
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﺍ ﹾﻗ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Establish (imp, pl)
Dosdoğru kılın, ayağa kaldırın
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻤ‬‫ﹶﺍﻗ‬
I become
Olurum
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻙ‬ ‫ﹶﺍ‬
Great ones, leaders
Büyükler, ileri gelenler
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍﻛﹶﺎﹺﺑ‬
I will almost do it
Neredeyse yapacağım
‫ﻛﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍﻛﹶﺎ‬
Devourers, eaters
Çok yiyenler
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﹶﺍﻛﱠﺎﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
Did it become
Oldu mu
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﹶﺍﻛﹶﺎ ﹶﻥ‬
Greater, greatest
Daha büyük, en büyük
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
To glorify, praise
Yüceltti
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜﹺﺒ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
To carry
Taşıdı
Pens
4
1
1
4
79
They (fm) glorified him
Onu büyüttüler, büyüklüğünü
anladılar
4
‫ﻛﱪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
To take by measure
Ölçerek aldı
8
‫ﻛﻴﻞ‬
‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﻳ ﹾﻜﺘ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﺍ ﹾﻛﺘ‬
They took by measure
Ölçtüler
8
‫ﻛﻴﻞ‬
‫ﺎﻟﹸﻮﹾﺃ‬‫ﺍ ﹾﻛﺘ‬
Write (imp)
Yaz (emir)
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹸﺍ ﹾﻛ‬
Write (imp)us
Bizi yaz
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
Write (imp, pl) it (him)
Onu yazın
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
To have something written
Yazdırdı
8
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
He had them written
Onları yazdırdı
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
To earn, gain
Đktisap etti, kazandı
8
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
She earned, gained
Đktisap etti, kazandı
8
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
They (fm, pl) earned, gained
Đktisap ettiler, kazandılar (dş)
8
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
They earned, gained
Đktisap ettiler, kazandılar
8
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
Much, many, more, most
Çok, daha çok, en çok
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬
To increase, become more
Çoğaldı, çoğalttı
4
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬
You lengthened, increased
Çoğalttın, ileri gittin
4
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬
Most of you (pl)
Çoğunuz
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬
Most of them
Onların çoğu
‫ﻢ ﻛﺜﺮ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ ﹺﺮﻫ‬- ‫ﻢ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬-‫ﻢ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬
They lengthened, increased
Çoğalttılar, ileri gittiler
4
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜﺮ‬
To be niggardly, miserly
Cimrilik yaptı
4
‫ﻛﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻳ ﹾﻜﺪ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻛﺪٰﻱ‬
Did you (pl) deny
Yalanladınız mı
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﺘ‬‫ﹶﺍ ﹶﻛ ﱠﺬ‬
Honor, glory
Đkram, cömertlik, yücelik
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﺍ ﹺﻡ‬‫ﺍ ﹾﻛﺮ‬
Compulsion, forcing
Zorlama
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍ ﹾﻛﺮ‬
Their (fm, pl) compulsion
Onların (dş) zorlanması
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ ﹺﻬ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍ ﹾﻛﺮ‬
Most honorable
En cömert, en kerim, en
şerefli
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
To honor, revere, glorify, give
blessing
Đkram etti, şereflendirdi
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹺﺮ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Your (pl) most honorable one
En şerefliniz
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
80
4
Bana ikram etti
4
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻣ ﹺﻦ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Ona ikram etti
4
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Honor (imp, fm), give blessing Değer ver, ikram et (dş)
4
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻲ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹺﺮﻣ‬
He was compelled
Zorlandı
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﻛ ﹺﺮ‬
To compel, force
Zorladı
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹺﺮ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
You compelled
Zorladın
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
You compelled us
Bizi zorladın
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Clothe (imp, pl) them
Onları giydirin
1
‫ﻛﺴﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﺍ ﹾﻛﺴ‬
Remove, get rid of
Aç, kaldır, gider
1
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﺍ ﹾﻛ‬
Your infidels?
Sizin kafirleriniz mi
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺭ ﹸﻛﻢ‬ ‫ﹶﺍ ﹸﻛﻔﱠﺎ‬
That I disbelieve
Benim inkar etmem
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹸﻔ‬
I disbelieve, reject, show
ingratitude
Nankörlük ederim, inkar
ederim
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹸﻔ‬
Reject (imp), disbelieve
Đnkar et, inanma
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﻛ ﹸﻔ‬
Did you disbelieve
Đnkar mı ettin
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻛ ﹶﻔ‬
Did you (pl) disbelieve
Đnkar mı ettiniz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻛ ﹶﻔ‬
Indeed I cover, forgive, wipe
out
Mutlaka örterim
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﹸﺍ ﹶﻛ ﱢﻔ‬
How disbelieving
Ne kadar inkarcı
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹶﻔ‬
Reject (imp, pl), disbelieve
Đnkar edin
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﹸﺍ ﹾﻛ ﹸﻔﺮ‬
To entrust, ward, leave
Kefil etti, bıraktı
4
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹶﻔ ﹶﻞ‬
Leave it (her) to me
Onu bana bırak
4
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻔ ﹾﻠﻨﹺﻴﻬ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Fruits, food
Yemiş
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﹸﺍ ﹸﻛ ﹴﻞ‬
To eat
Yedi
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹸﻞ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﻛ ﹶﻞ‬
They (dual) ate
Yediler (ikil)
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﹶﺍ ﹶﻛ ﹶ‬
Eating
Yeme, yiyiş
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹰ‬
That I speak, talk
Benim konuşmam
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹸﺍ ﹶﻛﱢﻠ‬
I speak, talk
Konuşurum
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹸﺍ ﹶﻛﱢﻠ‬
He honored me, gave me
blessing
He honored him, gave him
blessing
81
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻛﹶﻠ‬
Onun yenilmesi, yemişleri
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﹸﺍ ﹸﻛﹸﻠ‬
Its (her) fruits, crops
Onun yenilmesi, yemişleri
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﺎ‬‫ ﹸﺍ ﹸﻛﹶﻠﻬ‬- ‫ﺎ‬‫ﹸﺍ ﹸﻛﹸﻠﻬ‬
Their eating
Onların yenmesi
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ ﹺﻬ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
They ate
Yediler
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﹶﺍ ﹶﻛﻠﹸﻮﹾﺃ‬
Those who eat
Yiyenler
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠﹺﻴ‬‫ﻛ‬ ‫ ﺁ‬- ‫ﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺁ‬
Sheaths, clusters
Tomurcuklar, kabuklar,
salkımlar
‫ﻛﻤﻢ‬
‫ﺎﻡ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻤ‬
Its sheaths, clusters
Onun salkımları
‫ﻛﻤﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻤ‬
To perfect, complete
Tamamladı, mükemmel kıldı
4
‫ﻛﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
I perfected
Kemale erdirdim
4
‫ﻛﻤﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Blind by birth
Doğuştan kör
‫ﻛﻤﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
That I become
Olurum, benim olmam
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹶﺍ ﹸﻛ‬
To conceal, keep secret, hide
Sakladı, gizledi
4
‫ﻛﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻛ‬
Shelters, covers
Barınaklar, örtüler
‫ﻛﻨﻦ‬
‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻨ‬
Shelters, covers
Örtüler
‫ﻛﻨﻦ‬
‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﻛ‬ ‫ﹶﺍ‬
You concealed, hid
Sakladınız, içinizde tuttunuz
‫ﻛﻨﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻨ‬
Cups, goblets
Kadehler, bardaklar
‫ﻛﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻮ‬
That I become
Benim olmam
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﹶﺍﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬
Indeed I become
Mutlaka olurum
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﺃﻛﹸﻮ‬
I plot, plan
Düzen kurarım
1
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﻛ‬
Indeed I plot
Mutlaka düzen kurarım
1
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﻛ‬
Family, relatives, followers,
people
Aile, akrabalar, insanlar,
ümmet
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ ﺁ ﹺﻝ‬- ‫ ﺁ ﹶﻝ‬- ‫ﺁ ﹸﻝ‬
Be aware (imp, pl)
Dikkat edin
Kinship, relation
Akrabalık
But, except
-den başka, hariç
To stop
Geri durdu
He ate it
Onu yedi
Its (his) fruits, crops
1
1
4
‫ﹶﺍ ﹶﻻ‬
‫ﺃﻟﻞ‬
‫ﻻ‬ ‫ﺍ‬
‫ﺍ ﱠﻻ‬
1
82
‫ﺃﻟﻮ‬
‫ﻳ ﹾﺄﻟﹸﻮ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﻻ‬
For not
Olmaması için
‫ﹶﺍ ﱠﻻ = ﹶﺍ ﹾﻥ ﹶﻻ‬
If not
Olmazsa
‫ﺍ ﹾﻥ ﹶﻻ‬ = ‫ﺍ ﱠﻻ‬
Except Allah
Allah'tan başka
Gifts, bounties, benefits
Nimetler
‫ﺃﻟﻮ‬
‫ ﺁ ﹶﻻ َﺀ‬- ‫ﺁ ﹶﻻ ِﺀ‬
Thousands
Binlerce
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺁ ﹶﻻ‬
Now
Şimdi
‫ﺃﻥ‬
‫ﹶﺍﻟﹾﺂ ﹶﻥ‬
To soften
Yumuşattı
‫ﻟﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﻻ ﹶﻥ‬
Now?
Şimdi mi
‫ﺃﻥ‬
‫ﺁ ﹶﻻﻥﹶ= َﺀ ﹶﺍﻟﹾﺂ ﹶﻥ‬
Understanding, reason
Anlayış, akıl
‫ﻟﺒﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﹶﺍﹾﻟﺒ‬
To lessen
Azalttı
1
‫ﺃﻟﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
To tangle, entangle, roll up
Dolaştı
8
‫ﻟﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
They entangled
Birbirine dolaştı
8
‫ﻟﻔﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ ﱠﻔ‬‫ﺍﹾﻟ‬
To look back
Arkaya baktı
8
‫ﻟﻔﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﺍﹾﻟ‬
They (dual) met
Karşılaştılar (ikil)
8
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺘ ﹶﻘﺘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
To pick up, lift, gather
Aldı, kaldırdı, topladı
8
‫ﻟﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹸ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺘ ﹶﻘ ﹶ‬‫ﺍﹾﻟ‬
He picked it (him) up
Onu aldı
8
‫ﻟﻘﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ ﹶﻄ‬‫ﺍﹾﻟ‬
He swallowed
Yuttu
8
‫ﻟﻘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
He swallowed it (him)
Onu yuttu
8
‫ﻟﻘﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
To meet, to come together
Karşılaştı, buluştu, birleşti
8
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺘﻘﹶﻲ‬‫ﺍﹾﻟ‬
You (pl) met
Karşılaştınız
8
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
To search, petition, request
Aradı, istedi
8
‫ﳌﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
Search (imp, pl)
Arayın
8
‫ﳌﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
We diminished
Eksilttik
1
‫ﺃﻟﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﺍﹶﻟ‬
We diminished them
Onları eksilttik
1
‫ﺃﻟﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﺍﹶﻟ‬
Which, who (fm or plural)
Ki o (dş), ki onlar (akılsız
çoğul)
Wrongdoing, deviation from
right
Haktan sapma, ilhad
‫ﺍ ﱠﻻ ﺍﻟﻠﱠﻪ‬
4
‫ﻲ‬‫ﺍﱠﻟﺘ‬
4
83
‫ﳊﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﹾﻟﺤ‬
‫ﳊﻒ‬
‫ﺎﻓﹰﺎ‬‫ﺍﹾﻟﺤ‬
4
‫ﳊﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Kavuşturdu, birleştirdi, kattı
4
‫ﳊﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
You (pl) joined
Kattınız
4
‫ﳊﻖ‬
‫ﻢ‬‫ﺤ ﹾﻘﺘ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
We joined
Kattık
4
‫ﳊﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺤ ﹾﻘﻨ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Join (imp) me
Beni kat
4
‫ﳊﻖ‬
‫ﺤ ﹾﻘﻨﹺﻲ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Most rigid, most violent
En sert
‫ﻟﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
Two males?
Đki erkek mi
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹺﻦ = َﺀ ﺍﹶﻟ ﱠﺬ ﹶﻛ‬‫ﺮ‬ ‫ﺁﻟ ﱠﺬ ﹶﻛ‬
That who, that which
Ki o (er)
‫ﻱ‬‫ﺍﱠﻟﺬ‬
Those who, those which
Ki onlar (er)
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍﹼﻟﺬ‬
Those who (dual)
Ki onlar (ikil)
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺍﱠﻟ ﹶﺬ‬
To your lord?
Rabbine mi
To bind, tie
Yapıştırdı, birleştirdi, bağladı
We bound, tied
Imploringly, pleadingly,
entreatingly
Israrla isteyerek, yüzsüzlükle
To deviate, refer, distort
Saptı, bozdu
To join, annex
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬‫ﹶﺍ‬
4
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹺﺰ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Bağladık
4
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
We bound him
Onu bağladık
4
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
He bound them
Onları bağladı
4
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Are you not
Değil misin
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺖ = ﹶﺍ ﹶﻟ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
Am I not
Değil miyim
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫= ﹶﺍ ﹶﻟ‬‫ﺴﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
Languages, tongues
Diller, lisanlar
‫ﻟﺴﻦ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Your languages
Dilleriniz
‫ﻟﺴﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ ﹶﺍﹾﻟ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Their languages
Onların dilleri
‫ﺘﻬﹺﻢ ﻟﺴﻦ‬‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ ﹶﺍﹾﻟ‬-‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ ﹶﺍﹾﻟ‬-‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Curse (imp) them
Onlara lanet et
Babble( imp, pl), make noise
He made friendship, joined
Boş şeyler konuşun, gürültü
edin
Yakınlaştırdı, birleştirdi,
bağladı
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﺍﹾﻟ‬
1
‫ﻟﻐﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﺍﹾﻟ‬
2
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﹶﺍﱠﻟ‬
Thousand
Bin (sayı)
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ ﹶﺍﹾﻟﻔﹰﺎ‬- ‫ﻒ‬
 ‫ ﹶﺍﹾﻟ‬- ‫ﻒ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
To bring together, bind, unite
Birleştirdi, yaklaştırdı
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻳﹶﺎﱢﻟ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﹶﺍﱠﻟ‬
84
‫ﻟﻔﻒ‬
‫ﹶﺍﹾﻟﻔﹶﺎﻓﹰﺎ‬
4
‫ﻟﻔﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻠﻔ‬ - ‫ﹶﺍﹾﻟﻔٰﻲ‬
Birleştirdin
2
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﱠﻟ ﹾﻔ‬
They found
Buldular
4
‫ﻟﻔﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻔﻮ‬
He found
Buldu
4
‫ﻟﻔﻮ‬
‫ﹶﺍﹾﻟﻔﹶﻰ‬
They (dual) found
Buldular (ikil)
4
‫ﻟﻔﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻔﻴ‬
Two thousand
Đki bin
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻔ‬
We found
Bulduk
4
‫ﻟﻔﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻔ‬
Throw (imp), cast
At, bırak
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﹶﺍﹾﻟ ﹺﻖ‬
He threw
Attı
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹶﺎ‬
Nicknames, call names
Lakaplar
‫ﻟﻘﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹶﺎ ﹺ‬
He threw it (him)
Onu attı
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹶﺎ‬
He threw it (her)
Onu (dş) attı
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹶﺎﻫ‬
She threw
Attı (dş)
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻘ‬
Throw (imp) it (him)
Onu at
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Throw (imp) it (her)
Onu at
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻘﻬ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
They threw
Attılar
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻘﻮ‬
Throw (imp, pl)
Atın
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹸﻮﺍ‬
They were thrown
Atıldılar
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﹸﺍﹾﻟﻘﹸﻮﺍ‬
They threw
Attılar
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻮﹾﺃ‬ ‫ ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻘ‬- ‫ﺍ‬‫ﺃﹾﻟ ﹶﻘﻮ‬
Throw (imp, pl) it (him)
Onu atın
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹸﻮ‬
Throw (imp)
At (emir)
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻘﻲ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
It was thrown
Atıldı
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﹸﺍﹾﻟ‬
To throw, cast
Attı, yerleştirdi
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻠﻘ‬‫ ﻳ‬- ‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹶﻰ‬
Throw (imp, dual)
Atın (ikil)
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻘﻴ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Throw (imp, dual) it (him)
Onu atın (ikil)
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻘﻴ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Dense, which goes into one
another
Birbirine dolaşmış, sarmaş
dolaş
To find
Buldu
You brought together
85
I threw
Attım
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻘ‬
We threw
Attık
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﺍﹾﻟ ﹶﻘ‬
Throw (imp) it
Onu at
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻘ‬
Your (pl)?
Sizin mi
Those who (fm, pl)
Ki onlar (dş)
‫ﻲ‬‫ﺍﻟﻠﱠﺎﺋ‬
Al-lat, name of false deity
Lat, put adı
‫ﺕ‬
 ‫ﺍﻟﻠﱠﺎ‬
Those who (fm, pl)
Ki onlar (dş)
‫ﻲ‬‫ﻼﺗ‬
‫ﺍﻟ ﹶ‬
Those who (dual)
Ki onlar (ikil)
‫ﻥ‬ ‫ﺍﻟﱠﻠﺬﹶﺍ‬
Allah
Allah
O Allah!
Ey Allah’ım!
To suffer pain
Acı çekti
Did it not
Olmadı mı
Did you not see
Görmedin mi?
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻢ‬ ‫ﺮ = ﹶﺍ ﹶﻟ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
Did he not do
Yapmadı mı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﻢ‬ ‫ﻌﻞﹾ= ﹶﺍ ﹶﻟ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
Will it not
Olmayacak mı
That it will not
Olmayacağını mı
We made soft
Yumuşattık
God, deity
Đlah
It (he) diverted
Oyaladı, alıkoydu
It (he) diverted you (pl)
‫ﻢ‬ ‫ﻢ = ﹶﺍ ﹶﻟ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ ﹸﻜ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺍﹶﻟﱠﻠ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍﻟﱠﻠ‬
1
‫ﺃﱂ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﺄﹶﻟ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻟ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻢ = ﹶﺍ ﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻦ = ﹶﺍ ﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹶﺍﻟﱠﻦ = ﹶﺍ ﹾﻥ ﹶﻟ‬
‫ﺃﻟﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﹶﻟﻨ‬
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﺔ‬‫ﻟﻬ‬‫ ﺁ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬
4
‫ﳍﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻬ‬
Sizi oyaladı
4
‫ﳍﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻬ‬
To divert, distract
Oyaladı, alıkoydu
4
‫ﳍﻲ‬
‫ﻳ ﹾﻠﻬﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺍﹾﻟﻬٰﻲ‬
False gods
Đlahlar
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻬ ﹰﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ ﺁ‬- ‫ﻬ ﹲﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ﺁ‬
Your false gods
Senin ilahların
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ﺁ‬
Your (pl) false gods
Sizin ilahlarınız
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﺘﻜﹸﻢ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ ﺁ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ﺁ‬
Our false gods
Bizim ilahlarımız
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ ﺁ‬- ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ﺁ‬
Their false gods
Onların ilahları
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﺘﻬﹺﻢ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ ﺁ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﻟ‬‫ﺁ‬
1
86
My false gods
Benim ilahlarım
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻰ‬‫ﻬﺘ‬ ‫ﻟ‬‫ﺁ‬
Your deity, god
Senin ilahın
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺍﹶﻟ ﹺﻬ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬
Your (pl) deity, god
Sizin ilahınız
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ ﹸﻜ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ ﹸﻜ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬
To inspire
Đlham etti
‫ﳍﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹺﻬ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Their?
Onlar için mi
He inspired it (her)
Ona ilham etti
Our deity, god
4
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻢ = ﹶﺍ ﹶﻟ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ‬
‫ﳍﻢ‬
‫ﻬﺎ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Bizim ilahımız
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻨ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬
His deity, god
Onun ilahı
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬
Two gods
Đki ilah
‫ﺃﻟﻪ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻬ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬
That if
Ki eğer
Tablets, plates
Levhalar
‫ﻟﻮﺡ‬
‫ﺡ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻮ‬
Colors
Renkler
‫ﻟﻮﻥ‬
‫ﺍ ﹸﻥ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻮ‬
Your (pl) colors
Renkleriniz
‫ﻟﻮﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍﹺﻧ ﹸﻜ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻮ‬
His colors
Onun renkleri
‫ﻟﻮﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻮ‬
Her colors
Onun renkleri
‫ﻟﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺍ‬‫ﹶﺍﹾﻟﻮ‬
Thousands
Binlerce
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﹸﺍﻟﹸﻮ‬
Towards, to
-a doğru
‫ﺍﻟﹶﻰ‬
To me
Bana
‫ﻲ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬
To swear
Yemin etti
Ilyas (Elias) (pbuh)
Đlyas (AS)
‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺍﹾﻟﻴ‬
Ilyas (Elias) (pbuh)
Đlyas (AS)
‫ﲔ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﹾﻟﻴ‬
Is it not
Değil mi
Prophet Elisha (pbuh)
Elyesa (AS)
To you
Sana (er)
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺍﹶﻟ‬
To you (fm)
Sana (dş)
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺍﹶﻟ‬
To you (pl)
Size
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺍﹶﻟ‬
4
‫ﻮ‬ ‫ﹶﺍﱠﻟ ﹺﻮ = ﹶﺍ ﹾﻥ ﹶﻟ‬
4
‫ﺃﻟﻮ‬
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﻲ‬‫ﺆﻟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺁﻟﹶﻲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺲ = ﹶﺍ ﹶﻟ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﹶﻟ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﹾﻟ‬
87
‫ﺎ‬‫ﻴ ﹸﻜﻤ‬‫ﺍﹶﻟ‬
To you (dual)
Siz ikinize
Painful, grievous
Elim, acıklı, elemli
To us
Bize
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺍﹶﻟ‬
To him
Ona (er)
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍﹶﻟ‬
To her
Ona (dş)
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺍﹶﻟ‬
To them
Onlara
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺍﹶﻟ‬
To them (fm)
Onlara (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺍﹶﻟ‬
Today
Bugün
Or, else
Yoksa, veya
Mother
Anne
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﹸﺍ‬
Mother
Anne
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻡ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻡ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﹸﺍ‬
To seek, turn to, come
Aradı, yöneldi, geldi
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﹶﺍ‬
As for
-e göre, -e gelince
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Either … or
Eğer, ne … ne de..
‫ﺎ‬‫ﺍﻣ‬
Your (pl) maid-servants
Cariyeleriniz
To kill
Öldürdü
He killed him
Onu öldürdü
Or what
Yoksa ne
That which orders
Emreden
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺭ ﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Front
Önünde, önü
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Leader, book, road
Önder, kitap, yol
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ﺍﻣ‬ - ‫ﺎ ﹴﻡ‬‫ﺍﻣ‬
His front, in front of him
Önünde
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Their leaders
Önderleri
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹺﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﻣ‬
Entrusted things
Emanetler
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Your (pl) entrusted things
Emanetleriniz
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Their entrusted things
Onların emanetleri
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﹶﺍﻣ‬
‫ﺃﱂ‬
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ ﹶﺍﻟ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍﹾﻟ‬
‫ﻡ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻣﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺍﻣ‬
4
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
4
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
‫ﺎﺫﹶﺍ‬‫ﹶﺍﻣ‬
88
Entrusted thing
Emanet
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺎﺕ‬‫ﺎﻧ‬‫ ﹶﺍﻣ‬- ‫ﻧ ﹶﺔ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
His entrusted thing
Onun emaneti
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Vain desires, delusions
Kuruntular
‫ﻣﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ ﹶﺍﻣ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Your (pl) vain desires,
delusions
Kuruntularınız
‫ﻣﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Their vain desires, delusions
Onların kuruntuları
‫ﻣﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Maid-servant
Cariye
‫ﺃﻣﻮ‬
‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﹶﺍ‬
Nation, people, time
Topluluk, ümmet, zaman
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﺔ‬‫ﹸﺍﻣ‬
Uneven, height
Tümsek
‫ﺃﻣﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﹶﺍ‬
To be apart, aside
Ayrıldı
8
‫ﻣﻴﺰ‬
‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﺍ‬
Be apart (imp, pl), aside
Ayrılın, çekilin
8
‫ﻣﻴﺰ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺯ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﺍ‬
To examine, test
Đmtihan etti, sınadı
8
‫ﳏﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Examine them (fm)
Onları (dş) imtihan edin
8
‫ﳏﻦ‬
‫ﻦ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺤﻨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
To doubt, dispute
Şüphe etti, çekişti
8
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺮٰﻱ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Your baggage
Eşyalarınız, mallarınız
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I grant you (provision for
divorce)
Size boşanma bedeli vereyim
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
I grant provision
Onu faydalandırırım
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Your community
Sizin ümmetiniz
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
You (fm) became full
Doldun (dş)
1
‫ﻣﻸ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺘﹶﻠ ﹾﺄ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
You killed us
Bizi öldürdün
4
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Examples, likes
Misaller, örnekler
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻣﺜﹶﺎ ﹸﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬
Sizin misaliniz
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻣﺜﹶﺎﹶﻟﻜﹸﻢ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻣﺜﹶﺎﹸﻟﻜﹸﻢ‬ ‫ﹶﺍ‬
Onun, onların misali
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻬ‬‫ﻣﺜﹶﺎ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﻣﺜﹶﺎﹸﻟﻬ‬ ‫ﹶﺍ‬
Onların misali, benzerleri
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻣﺜﹶﺎﹶﻟﻬ‬ ‫ﹶﺍ‬
Best of them
En akıllıları
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣﹶﺜﹸﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
To help
Yardım etti
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Distance
Mesafe, uzaklık, süre, mesafe
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ ﹶﺍﻣ‬-‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your examples, those like
you
Her examples, those like her,
them
Their examples, those like
them
4
89
We reinforced you (pl)
Size imkan verdik
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We reinforced them
Onlara imkan verdik
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
He reinforced you (pl)
Size imdat etti, verdi
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪﻛﹸﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Order (imp)
Emret
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹾﺃ‬
Most bitter
En acı
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Matter, affair, order
Đş, konu, emir
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻮﺭ‬‫ ﹸﺍﻣ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To order
Emretti
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Man, person
Kişi
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
‫ﻣ ﹺﺮ ﹴ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﺅ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Woman, wife
Kadın, karı
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﺮﹶﺋ ﹲﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Two women
Đki kadın
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺮﹶﺋ‬‫ﺍﻣ‬ -‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﹶﺋﺘ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Your wife
Senin karın
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺮﹶﺋ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
His wife
Onun karısı
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺮﹶﺋ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺮﹶﺋ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
My wife
Benim karım
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﻲ‬‫ﺮﹶﺋﺘ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Man, person
Kişi, adam
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Issue, affair
Đş, konu
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺍﻣ‬
Two women
Đki kadın
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﲔ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺍﹶﺋ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺍ‬
Woman, wife
Kadın, karı
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﺎﺀ‬‫ ﹺﻧﺴ‬- ‫ﺮﹶﺍ ﹲﺓ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
You ordered
Emrettin
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I ordered
Emrettim
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
You were ordered
Emrolundun
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
I was ordered
Emrolundum
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
I ordered you
Sana emrettim
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
You ordered me
Bana emrettin
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺗﻨﹺﻲ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
You ordered them
Onlara emrettin
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
He ordered you (pl)
Size emretti
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) affair, order
Sizin işiniz, emriniz
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹺﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
90
He ordered us
Bize emretti
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We ordered
Emrettik
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We were ordered
Emrolunduk
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Our matter, affair, order
Đşimiz, emrimiz
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﻣ ﹺﺮﻧ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Indeed I order them
Mutlaka onlara emrederim
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
He ordered him
Ona emretti
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I order him
Onu emrederim
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
His order, his affair
Onun emri, işi
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻣ ﹺﺮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Her order, affair
Onun (dş) emri, işi
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻣ ﹺﺮﻫ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
He ordered them
Onlara emretti
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their affairs, orders
Onların işleri, emirleri
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﻣ ﹺﺮﻫ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
They ordered
Emrettiler
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were ordered
Emrolundular
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﹸﺍ‬
Those who order
Emredenler
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺁ‬
My matter, affair
Đşim
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻣﺮﹺﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
Yesterday
Dün
‫ﺃﻣﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﻣ ﹺ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺲ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Keeping, retaining, holding,
grasping
Tutma, yakalama
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬ ‫ﺍ‬
To reach evening
Akşamladı
4
‫ﻣﺴﻮ‬
‫ﻤﺴِﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣﺴٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Wipe (imp, pl)
Mesh edin
1
‫ﻣﺴﺢ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Hold (imp)
Tut
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To keep, retain, hold, grasp
Tuttu, durdurdu
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) held
Tuttunuz
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ ﹾﻜ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
They (fm, pl) held
Tuttular (dş)
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹾﻜ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
He held them (dual)
O ikisini tuttu
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺴ ﹶﻜ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hold (imp, pl) them (fm, pl)
Onları (dş) tutun
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺴﻜﹸﻮ‬
ِ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Mixed
Karışık
‫ﻣﺸﺞ‬
‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻣﺸ‬ ‫ﹶﺍ‬
1
91
Walk (imp, pl)
Yürüyün
1
‫ﻣﺸﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﺸ‬ ‫ﹸﺍ‬
Pass (imp, pl)
Geçin
1
‫ﻣﻀﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻀ‬ ‫ﹸﺍ‬
I go, pass
Geçerim
1
‫ﻣﻀﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Rain (imp)
Yağdır
4
‫ﻣﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To rain
Yağdırdı
4
‫ﻣﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬ ‫ﹶﺍ‬
It was rained
Yağmura tutuldu
4
‫ﻣﻄﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
We rained, showered
Yağdırdık
4
‫ﻣﻄﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬ ‫ﹶﺍ‬
Intestines
Bağırsaklar
‫ﻣﻌﻲ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﻣﻌ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their intestines
Onların bağırsakları
‫ﻣﻌﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻣﻌ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your mother
Annen
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Your (fm) mother
Annen (dş)
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Wait (imp, pl), stay
Durun, bekleyin
1
‫ﻣﻜﺚ‬
‫ﻣ ﹸﻜﺜﹸﻮﺍ‬ ‫ﹸﺍ‬
He gave opportunity
Đmkan verdi
4
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hope
Ümit
1
‫ﺃﻣﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻣ ﹰ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻣ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hope
Ümit etti, umdu
1
‫ﺃﻣﻞ‬
‫ﻣ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﻣ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
To dictate, have something
written
Yazdırdı
4
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻤ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Poverty
Fakirlik
4
‫ﻣﻠﻖ‬
‫ﻕ‬
‫ﻼ ﹴ‬‫ﺍﻣ‬
Indeed I fill
Doldururum
4
‫ﻣﻸ‬
‫ﻸ ﱠﻥ‬‫ﹶﺍﻣ‬
I have
Malikim
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
He caused delusions
Boş emellere düşürdü
4
‫ﻣﻠﻮ‬
‫ﻣﻠﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
I give respite
Mühlet veririm
4
‫ﻣﻠﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻣﻠ‬ ‫ﹸﺍ‬
I gave respite
Mühlet verdim
4
‫ﻣﻠﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Nations, peoples
Ümmetler, milletler,
topluluklar
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻤ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Or who
Yoksa kim
‫ﻣﻦ‬
‫ﻦ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Safety, security
Emniyet
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I believe, I trust
Güvenirim, inanırım
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
4
92
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
To believe, to make safe, give
Đman etti, inandı, emin kıldı
safety
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
To be safe, to trust
Emniyette oldu, güvendi
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
We believed
Đman ettik
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺁ‬
Safety, peace
Emniyet, barış, güvenlik
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
In safety
Emniyet içinde
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺁﻣ‬
To discharge
Attı
4
‫ﻣﲏ‬
‫ﻤﻨﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣﻨٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Safety, security
Emniyet, güvenlik
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I trusted
Güvendim
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﺍﻣ‬
She believed
Đman etti (dş)
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
I believed
Đman ettim
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺁﻣ‬
In safety
Emniyet içinde
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
I trusted you (pl)
Size güvendim
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﹶﺍﻣ‬
You (pl) became sure
Emin oldunuz
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﹶﺍﻣ‬
You (pl) believed
Đman ettiniz
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺁﻣ‬
I trust you (pl)
Size güvenirim
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
Distribute (imp), give
Dağıt, ver
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
He made them safe
Onları emin kıldı
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
They believed
Đman ettiler
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺁ‬
Believe (imp, pl)
Đman edin
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺁ‬
Those who are safe
Emin olanlar, emniyet içinde
olanlar
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺁ‬
His desire
Temennisi, kuruntusu
‫ﻣﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻣﹺﻨ‬ ‫ﹸﺍ‬
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣﹺﻨ‬ ‫ﺁ‬
‫ﻣﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Believe (imp)
Đman et
Indeed I give them false
desires
Emin olanlar, emniyet içinde
olanlar
Mutlaka onlara kuruntu
veririm
His mother
Annesi
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Her mother
Annesi (dş)
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﹸﺍ‬
Those who are safe
93
2
Mothers
Anneler
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﹸﺍ‬
Your (pl) mothers
Anneleriniz
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﹸﺍ‬
Their mothers
Onların anneleri
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺗﻬﹺﻢ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﹸﺍ‬
To give respite
Süre verdi, mühlet verdi
4
‫ﻣﻬﻞ‬
‫ﻤ ﹺﻬ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻬ ﹶﻞ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Give (imp) respite
Onlara mühlet ver
4
‫ﻣﻬﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ ﹺﻬ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Dead ones
Ölüler
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺗ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Wealths, properties
Mallar, zenginlikler
‫ﻣﻮﻝ‬
‫ﺍ ﹰﻻ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺍ ﹲﻝ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) wealths, properties
Mallarınız
‫ﺍﹶﻟﻜﹸﻢ ﻣﻮﻝ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬-‫ﺍﹸﻟﻜﹸﻢ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹸﻜ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our wealths, properties
Mallarımız
‫ﻣﻮﻝ‬
Their wealths, properties
Onların malları
‫ﻢ ﻣﻮﻝ‬‫ﺍﹸﻟﻬ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻟﻬﹺﻢ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
I die
Ölürüm
Matters, things, orders
‫ﺎ‬‫ﻟﻨ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﺍﹸﻟﻨ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Đşler, emirler
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﺍﻣ‬
Illiterate
Okuma bilmeyen
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
I kill
Öldürürüm
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹸﺍﻣ‬
Trustworthy, safe, secure
Emin, güvenilir
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Illiterate ones
Okuma bilmeyenler
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Those who come
Gelenler
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺁ‬
Illiterate ones
Okuma bilmeyenler
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬ ُ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻴ‬ ‫ﹸﺍ‬
To, that, so that
ki, --ması için
‫ﹶﺍ ﹾﻥ‬
If, not
Şayet, eğer, değil
‫ﺍ ﹾﻥ‬
Boiling water
Kaynar su
That
ki, --ması için
‫ﹶﺍ ﱠﻥ‬
Indeed, surely
Mutlaka, gerçekten
‫ﺍ ﱠﻥ‬
That, for
Olması, olduğu
‫ ﹶﺍ ﱠﻥ‬- ‫ﹶﺍ ﹾﻥ‬
Not --- except
-den başka değil
‫ﺍﻟﱠﺎ‬…‫ﺍ ﹾﻥ‬
Do we believe
Đman eder miyiz
1
4
‫ﺃﱐ‬
4
94
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺁ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻦ = ﹶﺍ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
I
Ben
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬
That we
Ki biz
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬
Indeed we
Şüphesiz biz
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬
Parts, hours
Saatler, vakitler
To repent, to turn to
Tevbe etti, döndü, yöneldi
They repented, turned to
Yöneldiler
Female, females
‫ﺃﱐ‬
‫ﺎ ِﺀ‬‫ ﺁﻧ‬- ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺁﻧ‬
4
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳﻨﹺﻴ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬
4
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺑ‬‫ﹶﺍﻧ‬
Dişi, dişiler
‫ﺃﻧﺚ‬
‫ﺎﺛﹰﺎ‬‫ﺍﻧ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹲ‬‫ﺍﻧ‬
Human, humans
Đnsanlar
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﹶﺍﻧ‬- ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺍﻧ‬
Human, humans
Đnsanlar
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬
Animals
Yaratıklar
‫ﺃﱎ‬
‫ﺎﻡ‬‫ﹶﺍﻧ‬
Fingers, finger-tips
Parmak uçları
‫ﳕﻞ‬
‫ﻣ ﹶﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬
Its preparation (of food)
Hazırlanması
‫ﺃﱐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬
Its time to come, to draw near Zamanı geldi
‫ﺃﱐ‬
‫ﻳ ﹾﺄﻧﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺍﻧٰﻲ‬
I inform you (pl)
Size haber veririm
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒﹸﺌ ﹸﻜ‬‫ﻧ‬‫ﹸﺍ‬
Inform (imp) them
Onlara haber ver
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍﹶﻧﹺﺒﹾﺌ‬
Inform (imp, pl) me
Bana haber verin
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺍﹶﻧﹺﺒﺌﹸﻮﻧﹺﻲ‬
To inform
Haber verdi
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻨﹺﺒ ﹸﺊ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹶﺄ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Information, news
Haberler
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺅ‬‫ ﺍﹶﻧﺒ‬- ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺍﹶﻧﺒ‬
Your news
Sizin haberleriniz
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹸﻜ‬‫ﺂ‬‫ﺍﹶﻧﺒ‬
Her news
Onun haberleri
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻬ‬‫ﺂ‬‫ﺍﹶﻧﺒ‬
He informed you
Sana haber verdi
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺒﹶﺄ‬‫ﺍﹶﻧ‬
He informed them
Onlara haber verdi
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺒﹶﺄ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To make grow
Büyüttü
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
She made grow
Büyüttü (dş)
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﹶﺍﻧ‬
He made you (pl) grow
Sizi büyüttü
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺒ‬‫ﺍﹶﻧ‬
We made grow
Bitirdik, büyüttük
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺒ‬‫ﺍﹶﻧ‬
95
He made her grow
Onu büyüttü
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺒ‬‫ﺍﹶﻧ‬
To make flow, gush
Aktı, akıttı, fışkırdı
7
‫ﲜﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﺒ ﹺ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
It (she) gushed
Fışkırdı
7
‫ﲜﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Throw back
Geriye at, fırlat
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻧﹺﺒ ﹾﺬ‬‫ﺍ‬
Their being sent forth
Gönderilmeleri
7
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎﹶﺛ‬‫ﻧﹺﺒﻌ‬‫ﺍ‬
To come forth
Öne atıldı
7
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To be proper, appropriate
Uygun oldu, yaraştı
7
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒﻐٰﻲ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
We turned to
Yöneldik
4
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Prophets
Peygamberler
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻧﹺﺒﻴ‬‫ﹶﺍ‬
You (singular, ms)
Sen (er)
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You (singular, fm)
Sen (dş)
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To withdraw
Çekildi, geri çekildi
8
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺘﹺﺒ ﹸﺬ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒ ﹶﺬ‬‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
She withdrew
Çekildi, uzaklaştı
8
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺒ ﹶﺬ‬‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To disperse, scatter
Saçıldı, dağıldı
8
‫ﻧﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘﹶﺜ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Dispersed, scattered
Saçıldı, dağıldı
8
‫ﻧﺜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘﹶﺜ‬‫ﺍﻧ‬
To disperse
Yayıldı
8
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Disperse (imp, pl)
Dağılın, yayılın
8
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Help (imp)
Yardım et
8
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To help, triumph
Yardım etti, zafer kazandı,
intikam aldı
8
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
They triumphed
Zafer kazandılar
8
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Watch (imp), look, wait
Bekle, gözet
8
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To watch, look, wait
Bekledi, gözetti
8
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻈ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Watch (imp, pl), look, wait
Gözetleyin, bekleyin
8
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻈﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Revenge
Đntikam
8
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺘﻘﹶﺎ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To revenge, take revenge
Đntikam aldı
8
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
We revenged
Đntikam aldık
8
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
96
You (pl)
Siz (er)
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You (dual)
Siz ikiniz (ikil)
‫ﺎ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
They desisted, ceased
Son verdiler, kaçındılar
8
‫ﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻧ‬‫ ﺍ‬- ‫ﺍ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To desist, cease
Son verdi, kaçındı
8
‫ﻲ‬
‫ﺘﻬﹺﻲ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Female
Dişi
‫ﺃﻧﺚ‬
‫ﺎﺙ‬‫ﺍﻧ‬ - ‫ﻧﺜﹶﻰ‬‫ﹸﺍ‬
Two females
Đki dişi
‫ﺃﻧﺚ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻴ‬‫ﺍﹸﻧﹶﺜ‬
He saved you (pl)
Sizi kurtardı
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍﳒﹶﺎ ﹸﻛ‬
He saved us
Bizi kurtardı
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺍﳒﹶﺎﻧ‬
He saved him
Onu kurtardı
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﺠ‬‫ﹶﺍ‬
He saved them
Onları kurtardı
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍﳒﹶﺎ‬
To save, rescue
Kurtardı
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻨﺠﹺﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻧﺠ‬‫ﹶﺍ‬
You saved us
Sen bizi kurtardın
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ‬‫ﹶﺍ ﹶﳒ‬
Gospel
Đncil
We saved
Kurtardık
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﺍ ﹶﳒ‬
We saved you (pl)
Sizi kurtardık
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﺍ ﹶﳒ‬
We saved him
Onu kurtardık
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻴﻨﺎ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
We saved them
Onları kurtardık
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﺍ ﹶﳒ‬
Sacrifice (imp)
Kurban kes
1
‫ﳓﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
We?
Biz mi
‫ﳓﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬َ ‫ﻦ = ﺍ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Partners, equals
Eşler, ortaklar, denkler
‫ﻧﺪﺩ‬
‫ﺍﺩﹰﺍ‬‫ﻧﺪ‬‫ﹶﺍ‬
Do we call, pray
Çağırır mıyız, dua eder miyiz
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻮﺍ = ﹶﺍ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Warn (imp)
Uyar
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
He was warned, admonished
Uyarıldı
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﺍﹸﻧ‬
To warn, admonish
Đkaz etti, uyardı
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬‫ﹶﺍ‬
You warned, admonished
Uyardın
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬‫ﹶﺍ‬
I warned, admonished
Uyardım
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹶﺬ‬
‫ﻴ ﹺﻞ‬‫ﺍﳒ‬
97
I warned you (pl)
Sizi uyardım
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹶﺬ‬
You warned them
Onları uyardın
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬‫ﹶﺍ‬
That I warn you (pl)
Siz uyarmam için
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﺍﹸﻧ‬
We warned you (pl)
Sizi uyardık
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹶﺬ‬
He warned them
Onları uyardı
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹶﺬ‬
Warn (imp) them
Onları uyar
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
Warn (imp, pl)
Uyarın
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
Be warned (imp, pl)
Uyarılın
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﺍﹸﻧ‬
To get intoxicated
Aklı giderildi, sarhoş oldu
4
‫ﻧﺰﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Send down, reveal (imp)
Đndir
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻧ ﹺﺰ ﹾﻝ‬‫ﹶﺍ‬
Revealed, sent down
Đndirildi, vahyedildi
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻧ ﹺﺰ ﹶﻝ‬‫ﹸﺍ‬
To send down, reveal
Đndirdi, açıkladı
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You revealed, sent down
Đndirdin
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺰﹾﻟ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
I revealed, sent down
Đndirdim
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺰﹾﻟ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
Revealed, sent down
Đndirildi
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺍﹸﻧ ﹺﺰﹶﻟ‬
You (pl) sent it down
Siz onu indirdiniz
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺰﹾﻟ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
I sent it down to you (pl)
Size onu indirdim
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺰﹾﻟ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
We revealed, sent down
Đndirdik
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺰﹾﻟﻨ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
We revealed it, sent down
Onu biz indirdik
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺰﹾﻟﻨ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
We revealed it, sent down
Onu biz indirdik
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺰﹾﻟﻨ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Send to me
Bana indir
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺍﹶﻧ ﹺﺰﹾﻟﻨﹺﻰ‬
He sent it down
Onu indirdi
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺰﹶﻟ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
Human
Đnsan
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To see, sense, perceive
Gördü, hissetti, anladı
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺆﹺﻧ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺁ‬
Kinships, generations
Nesebler, soylar
‫ﻧﺴﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻧﺴ‬
Human
Đnsan
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻧﺴ‬‫ﺍ‬
98
4
He made me forget it
Onu bana unutturdu
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﻧﹺﻴ‬‫ﻧﺴ‬‫ﹶﺍ‬
He had it forgotten
Onu unutturdu
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﺴ‬‫ﹶﺍ‬
He made them forget it
Onlara unutturdu
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻧﺴ‬
To make forget
Unutturdu
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻨﺴِﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧﺴٰﻲ‬‫ﹶﺍ‬
I saw, sensed, perceived
Gördüm, hissettim
4
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺁ‬
You (pl) saw, sensed
Gördünüz, hissettiniz
4
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺁ‬
Do we prostrate
Secde eder miyiz
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﺪ = ﹶﺍ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To pass, detach
Sıyrıldı, geçti, çıktı
7
‫ﺳﻠﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
They made you (pl) forget
Size unutturdular
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻮﻛﹸﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
Man, human being
Đnsan
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To build, create, make grow
Yarattı, inşa etti, büyüttü
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺸ ﹸﺊ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺸﹶﺄ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Building, creation
Üretme, yaratma
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺎ ًﺀ‬‫ﻧﺸ‬‫ﺍ‬
You (pl) built, created
Yarattınız
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺸ ﹾﺄ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
He created you (pl)
Sizi yarattı
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺸﹶﺄ ﹸﻛ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
We created
Yarattık
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺸ ﹾﺄﻧ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
We created him
Onu yarattık
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺸ ﹾﺄﻧ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
We created them (fm)
Onları (dş) yarattık
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺸ ﹾﺄﻧ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
He created her
Onu yarattı
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺸﹶﺄﻫ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To raise, resurrect
Diriltti, kaldırdı
4
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
We resurrected
Dirilttik
4
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
He resurrected him
Onu diriltti
4
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
To raise, bring it together
Kaldırdı, birleştirdi
4
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Be raised (imp, pl)
Kalkın
1
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺰ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹸﺍ‬
To split
Yardı, yarıldı, ayırdı
7
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
She split
Yarıldı
7
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺸ ﱠﻘ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Erected stones
Dikili taşlar
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻧﺼ‬
99
4
Helpers
Yardımcılar
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺭ‬‫ ﺍﹶﻧﺼ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻧﺼ‬
My helpers
Yardımcılarım
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺎﺭﹺﻱ‬‫ﺍﹶﻧﺼ‬
Work (imp), toil, rise
Doğrul, giriş, uğraş, işe koyul
1
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To be silent, keep quite
Sustu, sessiz oldu
4
‫ﻧﺼﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Be silent (imp, pl)
Sessiz olun
4
‫ﻧﺼﺖ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺼﺘ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
That I give advice
Benim nasihat etmem
1
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
I give advice, advise
Nasihat ederim
1
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺍﹶﻧ‬
Help (imp)
Yardım et
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹸﺍ‬
To turn away, go away,
depart
Döndü, ayrıldı, gitti
7
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
They departed
Savuştular
7
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Help (imp) us
Bize yardım et
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹸﺍ‬
Help (imp) me
Bana yardım et
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮﻧﹺﻰ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺍﻧ‬
Help (imp, pl)
Yardım edin
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺍﹸﻧ‬
Do we feed
Yedirir miyiz
1
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻄ‬ ‫ﻢ = ﹶﺍ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻄ‬‫ﹶﺍ‬
To make speak
Konuşturdu
4
‫ﻧﻄﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻄ‬‫ﹶﺍ‬
Has made us speak
Bizi konuşturdu
4
‫ﻧﻄﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻧ ﹶﻄ ﹶﻘﻨ‬
To leave, to set out
Gitti, ayrıldı, yola çıktı
7
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻄﹶﻠ‬‫ﺍ‬
They (dual) set out
Yola çıktılar (ikil)
7
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻧ ﹶﻄﹶﻠﻘﹶﺎ‬‫ﺍ‬
You (pl) set out
Yola çıktınız
7
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﻧ ﹶﻄﹶﻠ ﹾﻘ‬
Go (imp, pl), set out, leave
Gidin, fırlayın
7
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻠﻘﹸﻮﺍ‬‫ﻧ ﹶﻄ‬‫ﺍ‬
They set out
Yola çıktılar
7
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﺍﻧ ﹶﻄﹶﻠﻘﹸﻮﺍ‬
Let me look, watch
Bakayım
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹸﻈ‬‫ﹶﺍ‬
Look, watch, wait
Bak, bekle
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹸﻈ‬‫ﹸﺍ‬
To give respite
Süre verdi
4
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻈ‬‫ﹶﺍ‬
Look (imp) at us
Bize bak
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻧ ﹸﻈ‬‫ﹸﺍ‬
Give me respite
Bana süre ver
4
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮﻧﹺﻲ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
100
Look, wait (imp, pl)
Bakın, bekleyin
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﻧ ﹸﻈﺮ‬‫ﺍ‬
Look (imp, pl) at us
Bize bakın
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻧ‬‫ﺍﻧ ﹸﻈﺮ‬
Cattle
Hayvanlar, sığırlar
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ﻧﻌ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬‫ﹶﺍ‬
Your cattle
Hayvanlarınız
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻣﻜﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬‫ﹶﺍ‬
Their cattle
Onların hayvanları
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬‫ﹶﺍ‬
Favors
Nimetler
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻌ ﹺﻢ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To give favor
Nimet verdi
4
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You gave favor
Nimet verdin
4
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
I gave favor
Nimet verdim
4
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
We gave favor
Nimet verdik
4
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
His favors
Onun nimetleri
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
He gave favor to her
Ona nimet verdi
4
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To shake
Salladı
4
‫ﻧﻐﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Nose
Burun
‫ﺃﻧﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Just now
Az önce, demin
‫ﺃﻧﻒ‬
‫ﺁﻧﹺﻔﹰﺎ‬
Spending
Đnfak, harcama
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻕ‬
‫ﻧﻔﹶﺎ ﹺ‬‫ﺍ‬
Spoils, booty (of war)
Harp ganimetleri
‫ﻧﻔﻞ‬
‫ﻧﻔﹶﺎ ﹸﻝ‬‫ﹶﺍ‬
To gushed forth
Yarıldı, fışkırdı
4
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻨ ﹶﻔ ﹺ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﺍ‬
Gushed forth
Fışkırdı
4
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﺍ‬
I breathe, blow
Üflerim
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹸﻔ‬
Blow (imp, pl)
Üfleyin, körükleyin
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺍﹸﻧ ﹸﻔﺨ‬
Go beyond (imp, pl)
Geçin gidin
1
‫ﻧﻔﺬ‬
‫ﺍﹸﻧ ﹸﻔﺬﹸﻭﺍ‬
Go forth (imp, pl)
Sefere çıkın
1
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Persons, selves
Kişiler, canlar, kendileri
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﹶﺍ‬
Yourselves
Kendiniz
‫ﺴﻜﹸﻢ ﻧﻔﺲ‬
 ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ ﹶﺍ‬-‫ﺴﻜﹸﻢ‬
ِ ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﹶﺍ‬-‫ﺴﻜﹸﻢ‬
 ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﹶﺍ‬
Ourselves
Kendimiz
‫ﻧﻔﺲ‬
4
101
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
ِ ‫ ﺍﹶﻧ ﹸﻔ‬- ‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺍﹶﻧ ﹸﻔ‬
Themselves
Kendileri
‫ﺴﻬﹺﻢ ﻧﻔﺲ‬
ِ ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﺴﻬ‬
 ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬‫ﺴﻬ‬
 ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﹶﺍ‬
Themselves (fm, pl)
Kendileri (dş)
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹺﻬ‬
ِ ‫ﺍﹶﻧ ﹸﻔ‬
Breaking
Kopma
7
‫ﻓﺼﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻔﺼ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To break
Koptu, kırıldı
7
‫ﻓﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﺍ‬
To disperse
Dağıldı
7
‫ﻓﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﺍ‬
They dispersed
Akın ettiler
7
‫ﻓﻀﺾ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺍﻧ ﹶﻔﻀ‬
To cleave asunder
Yarıldı, açıldı
7
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ ﹶﻄ‬‫ﺍ‬
Is cleft asunder
Yarıldı, çatladı
7
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺍﻧ ﹶﻔ ﹶﻄ‬
To spend, give
Harcadı, infak etti
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﹶﺍ‬
You spent
Sarf ettin, infak ettin
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺍﹶﻧ ﹶﻔ ﹾﻘ‬
You (pl) spent
Đnfak ettiniz
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹶﻧ ﹶﻔ ﹾﻘ‬
They spent
Đnfak ettiler
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﺍﹶﻧ ﹶﻔﻘﹸﻮﺍ‬
Spend, give (imp, pl)
Đnfak edin, harcayın
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮﹾﺃ‬ ‫ﺍﹶﻧ‬
To split, open, turn
Yarıldı, açıldı, döndü, dönüştü
7
‫ﻓﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻔﹶﻠ‬‫ﺍ‬
To save, rescue
Kurtardı
4
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻘ ﹸﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧ ﹶﻘ ﹶﺬ‬‫ﹶﺍ‬
He saved you (pl)
Sizi kurtardı
4
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹶﻘ ﹶﺬ ﹸﻛ‬
Decrease (imp), lessen
Eksilt, noksanlaştır
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺍﹸﻧ ﹸﻘ‬
Galled, weighed down heavily Ağırlığı çöktü, çatırdattı
4
‫ﻧﻘﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬‫ﹶﺍ‬
To collapse
Yıkıldı
7
‫ﻗﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬‫ﺍ‬
To turn, turn back
Döndü, geri döndü
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘﹶﻠ‬‫ﺍ‬
You (pl) turned back
Döndünüz
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻧ ﹶﻘﹶﻠ‬‫ﺍ‬
They turned back
Döndüler
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮﹾﺃ‬‫ﻧ ﹶﻘﹶﻠﺒ‬‫ﺍ‬
That you
Ki sen
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed you
Muhakkak sen
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Indeed you (fm)
Muhakkak sen (dş)
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Breaking
Bozarak
‫ﻧﻜﺚ‬
102
‫ﻧﻜﹶﺎﺛﹰﺎ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﻧﻜﻞ‬
‫ﺍﹶﻧﻜﹶﺎ ﹰﻻ‬
4
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬‫ﹶﺍ‬
Sana nikah edeyim
4
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻧ‬‫ﹸﺍ‬
Marry (imp, pl)
Nikah edin
4
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻜﺤ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Marry (imp, pl) them (fm)
Onları (dş) nikahlayın
4
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻜﺤ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To fall, lose the luster
Düştü, söndü, bulanıklaştı
7
‫ﻛﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬‫ﺍ‬
To fall, lose luster
Döküldü, bulanıklaştı
7
‫ﻛﺪﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬‫ﺍ‬
Harshest, abominable
En çirkin
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹶﻜ‬
To deny
Đnkâr etti
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬‫ﹶﺍ‬
That you (pl)
Ki siz
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed you (pl)
Muhakkak siz
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺍ‬
Do we compel you to it
Sizi ona zorlar mıyız
So that
Ki
‫ﺎ‬‫ﻧﻤ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed, only
Ancak, yalnız
‫ﺎ‬‫ﻧﻤ‬‫ﺍ‬
Indeed that
Şüphesiz o
So that we
Ki biz
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed we
Muhakkak biz
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﺍ‬
Indeed I
Muhakkak ben
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﺍ‬
So that he
Ki o
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed he
Muhakkak o (er)
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Forbid (imp), prohibit
Yasakla
So that she
Ki o (dş)
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed she
Şüphesiz o (dş)
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺍ‬
Rivers
Nehirler
I forbade you
Sizi men ettim
I forbade you (dual)
Đkinizi men ettim
Fetters
Bukağılar
To marry
Nikahladı
I marry you to
4
4
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻣ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﻧ ﹾﻠ ﹺﺰ‬ ‫ﺎ= ﹶﺍ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻣ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﻧ ﹾﻠ ﹺﺰ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺎ‬‫ﺍ ﱠﻥ ﻣ‬ = ‫ﺎ‬‫ﻧﻤ‬‫ﺍ‬
1
103
‫ﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
‫ﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻧﻬ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﹶﺍ‬
1
‫ﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻧﻬ‬‫ﹶﺍ‬
1
‫ﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻬ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
So that they
Ki onlar
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed they
Muhakkak onlar
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
That the two
Ki o ikisi
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Indeed the two of them
Muhakkak o ikisi
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Indeed they (fm)
Muhakkak onlar (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
How, from where, why
Nereden, nasıl, niçin
‫ﻰ‬‫ﹶﺍﻧ‬
So that I
Ki ben
‫ﻲ‬‫ﹶﺍﻧ‬
Indeed I
Şüphesiz ben
‫ﻧﻲ‬‫ﺍ‬
I turn, face
Yönelirim, dönerim
4
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﹸﺍﻧﹺﻴ‬
Turn (imp, pl) face
Dönün, yönelin
4
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﺍﻧﹺﻴﺒ‬
Vessels, cups
Kaplar, kadehler
‫ﺃﱐ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﹺﻧ‬
Boiling
Kaynayan
‫ﺃﱐ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺁﹺﻧ‬
Are these
Bunlar mı
Is this
Bu mu
Like this?
Böyle mi
To humiliate
Aşağıladı
4
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻳ ﹺﻬ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍﻫ‬
He humiliated me
Beni alçalttı
4
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﻧ ﹺﻦ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻫ‬
That I give, bestow
Benim vermem
1
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Go gown (imp), descend
Đn
1
‫ﻫﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻫﹺﺒ ﹾ‬ ‫ﺍ‬
Go gown (imp, dual) descend
Đnin (ikil)
1
‫ﻫﺒﻂ‬
‫ﻫﹺﺒﻄﹶﺎ‬ ‫ﺍ‬
Go gown (imp, pl)
Đnin
1
‫ﻫﺒﻂ‬
‫ﻫﹺﺒﻄﹸﻮﺍ‬ ‫ﺍ‬
They found the right way
Doğru yolu buldular
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭﹾﺃ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
To find the right way
Doğru yolu buldu
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
I found the right way
Doğru yolu buldum
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
You(pl)found the right way
Doğru yolu buldunuz
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
Stirred
Sarstı
8
‫ﻫﺰﺯ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
‫ﺆ ﹶﻻ ِﺀ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺆ ﹶﻻ ِﺀ = ﹶﺍ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻫٰﺬﹶﺍ‬ ‫ﻫٰﺬﹶﺍ = ﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﹶﺍﻫٰ ﹶﻜﺬﹶﺍ = ﹶﺍ ﻫٰ ﹶﻜﺬﹶﺍ‬
104
‫ﻫﺰﺯ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹸﺍ‬
1
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮﻧﹺﻰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
Onları bırak
1
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
Leave them (fm) alone
Onları (dş) yalnız bırakın
1
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹸﺍ‬
I guide you
Sana yol göstereyim
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I guide you (pl)
Size yol göstereyim
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Guide (imp) us
Bizi ilet
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
Guide (imp, pl) them
Onları iletin
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺍ‬
Better guided
Daha doğru yolda
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I guide you
Sana yol göstereyim
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I guide you (pl)
Size yol göstereyim
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Is this?
Bu mu
I beat down leaves
Silkelerim
Like this?
Böyle mi
People, relatives, community
Đnsanlar, akrabalar, ehil
On which a name is invoked,
consecrated
Adına kesildi
To slaughter in one’s name
Adına kesti
Crescents
It (she) stirred
Titreşti, sarsıldı
Leave (imp)
Uzaklaştır, def et
Leave (imp) me
Beni bırak
Leave them alone
8
‫ﻫﺬﹶﺍ‬ ‫ﻫﺬﹶﺍ = ﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻫﺸﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻫ ﹶﻜﺬﹶﺍ‬ ‫ﻫ ﹶﻜﺬﹶﺍ = ﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻫ ﹲﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﻫﻠﻞ‬
‫ﻫ ﱠﻞ‬ ‫ﹸﺍ‬
4
‫ﻫﻠﻞ‬
‫ﻳ ﹺﻬ ﱡﻞ‬ - ‫ﻫ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hilaller
‫ﻫﻠﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻫﱠﻠ‬ ‫ﺃ‬
Your people, family
Senin ehlin, ailen
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻫﹶﻠ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
To destroy
Helak etti, yok etti
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻫﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
I destroyed
Helak ettim
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻫﹶﻠ ﹾﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
She destroyed him
Onu helak etti (dş)
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫﹶﻠ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
You destroyed them
Sen onları helak ettin
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫﹶﻠ ﹾﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) people, family
Aileleriniz
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ ﹸﻜ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
We destroyed
Helak ettik
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﹶﻠ ﹾﻜﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
105
We destroyed it (her)
Onu helak ettik
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻫﹶﻠ ﹾﻜﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
We destroyed them
Onları helak ettik
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫﹶﻠ ﹾﻜﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
He destroyed me
Beni helak etti
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻫﹶﻠ ﹶﻜﹺﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were destroyed
Helak edildiler
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻠﻜﹸﻮﺍ‬‫ﻫ‬ ‫ﹸﺍ‬
Our people
Ehlimiz
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻨ‬‫ﻫ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﻫﹶﻠﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
His people
Onun ehli
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻫﹶﻠ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻫﹸﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Her people
Onun (dş) ehli
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﻫ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﻫﹸﻠﻬ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their people
Onların ehli, akrabaları
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ ﹺﻬ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm) people
Onların (dş) ehli
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ ﹺﻬ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Our people
Ehlimiz, ailelerimiz
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻠﹸﻮﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
My people
Benim ailem, ehlim
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﻫﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your (pl) people
Ehliniz, aileleriniz
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻫﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their people
Onların ehli, akrabaları
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻫﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Are they
Onlar mı
It worried them
Onları kaygıya düşürdü
Desires
‫ﻢ‬‫ﹶﺍﻫ‬
‫ﳘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hevalar, arzular
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﺍﺀ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your desires
Sizin hevalarınız
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﺍ َﺀﻛﹸﻢ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their desires
Onların hevaları
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﺋﻬﹺﻢ‬‫ﺍ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﺍ َﺀﻫ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
To throw down, destroy
Yıktı, devirdi
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻬﻮﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻫﻮٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
Easier
Daha kolay
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﻮ ﹸﻥ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Or
Veya
And not?
Ve değil mi
That which turns (to Allah),
repents
Those who turn (to Allah),
repent
4
4
‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻭ‬ ‫ﻭ = ﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
Yönelen
‫ﺃﻭﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﻭ‬
Yönelenler
‫ﺃﻭﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﹶﺍﻭ‬
I bury, cover
Örterim, gömerim
3
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﹸﺍﻭ‬
He gave you (pl) shelter
Sizi barındırdı, sığındırdı
4
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﺁﻭ‬
106
‫ﺃﻭﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺃﻭ‬
4
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺆﻭﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺁﻭٰﻱ‬
Sığındı
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻳ ﹾﺄﻭﹺﻱ‬ - ‫ﹶﺍﻭٰﻱ‬
He praised
Tesbih etti
2
‫ﺃﻭﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Wools, hairs
Tüyler, kıllar
‫ﻭﺑﺮ‬
‫ﺎﺭ‬‫ﻭﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their wools
Onların yünleri
‫ﻭﺑﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺭﻫ‬‫ﻭﺑ‬ ‫ﺍ‬
Sing (imp), praise
Tesbih edin, çınlayın
2
‫ﺃﻭﺏ‬
‫ﻭﺑﹺﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Was given
Verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍﹸﻭ‬
Pegs, spikes, stakes
Direkler, kazıklar
‫ﻭﺗﺪ‬
‫ﺎﺩﹰﺍ‬‫ﻭﺗ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were given
Onlara verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺍﹸﻭﺗ‬
It was given to them (they
were given it)
Onlara o verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺍﹸﻭﺗ‬
Was given
Verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺗ‬‫ﺍﹸﻭ‬
She was given
Verildi (dş)
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺍﹸﻭ‬
You were given
Sana verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺍﹸﻭﺗ‬
You (pl) were given
Size verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺍﹸﻭﺗ‬
He (it) was given to me (I was
given him)
O bana verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺍﹸﻭﺗ‬
Indeed I am given
Mutlaka bana verilir
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺍﹸﻭ‬
We were given
Bize verildi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺍﹸﻭﺗ‬
Idols, false gods
Putlar
‫ﻭﺛﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﺛﹶﺎﻧ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﻭﺛﹶﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬
To bind, tie
Bağladı
4
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺛ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﻭﹶﺛ‬ ‫ﹶﺍ‬
To fear, dread
Korktu, çekindi
4
‫ﻭﺟﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻮ ﹺﺟ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺲ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To agitate, to prick, make run
Koşturdu
4
‫ﻭﺟﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻮ ﹺﺟ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻒ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
You made run
Koşturdunuz
4
‫ﻭﺟﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ ﹾﻔ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Was revealed
Vahyolundu
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍﹸﻭ‬
To reveal, inspire
Vahyetti, ilham etti
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﺣ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻰ‬‫ﻭﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
I revealed
Vahyettim
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Tender hearted, merciful
Yanık, içli, yumuşak kalpli,
çok ah eden
To give refuge
Sığındırdı, sığınma sağladı
To take refuge
107
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Vadiler
‫ﻭﺩﻱ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their valleys
Onların vadileri
‫ﻭﺩﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻳ‬‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were made to suffer
Eziyet edildiler
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺍﹸﻭﺫﹸﻭﹾﺃ‬
Was made to suffer
Eziyet edildi
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺫ‬ ‫ﺍﹸﻭ‬
We were made to suffer
Bize eziyet edildi
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺍﹸﻭﺫ‬
To kindle, ignite
Tutuşturdu, yaktı
4
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﻮﺭﹺﻱ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﺭٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
To cause to inherit
Mirasçı kıldı
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﻮ ﹺﺭ ﹸ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺙ‬
‫ﺭ ﹶ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
You (pl) were made to inherit
Varis kılındınız
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹸﻭ ﹺﺭﹾﺛ‬
You (pl) were made to inherit
it
Ona varis kılındınız
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺍﹸﻭ ﹺﺭﹾﺛ‬
He made you inherit
Sizi varis kıldı
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭﹶﺛ ﹸﻜ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We made inherit
Mirasçı kıldık
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﹾﺛﻨ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We made inherit it
Ona mirasçı kıldık
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺭﹾﺛﻨ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
They were made to inherit
Varis kılındılar
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺍﹸﻭ ﹺﺭﺛﹸﻮﺍ‬
To lead
Önünde gitti, götürdü
4
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
He led them
Önlerinden gitti
4
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Burdens
Yükler
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺭ‬‫ﻭﺯ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬
Her burdens
Onun yükleri
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their burdens
Onların yükleri
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬
Guide (imp)
Sevk et
4
‫ﻭﺯﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻭ ﹺﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬
To bestow guidance, help
Sevketti, yöneltti
4
‫ﻭﺯﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻮ ﹺﺯ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻉ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Guide (imp) me
Beni sevk et
4
‫ﻭﺯﻉ‬
‫ﻋﻨﹺﻲ‬ ‫ﻭ ﹺﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬
Medium, average
Orta, mutedil
‫ﻭﺳﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹸ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Most moderate of them
Ortaları, mutedilleri
‫ﻭﺳﻂ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳ ﹸﻄ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
He recommended me
Bana tavsiye etti
4
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﺎﻧﹺﻲ‬‫ﻭﺻ‬ ‫ﹶﺍ‬
To recommend
Tavsiye etti
4
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﺻ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﺻٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
We revealed
Vahyettik
Valleys
4
108
To try to do, be active
Gayret etti
4
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
They tried
Gayret ettiler
4
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺿﻌ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hide, conceal
Sakladı, yığdı
4
‫ﻭﻋﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﻋ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﻋٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Or did you wonder
Şaşırdınız mı
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﺘ‬‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻢ = ﹶﺍ‬‫ﺒﺘ‬‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To threaten
Tehdit etti
4
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did you give advice
Nasihat ettin mi
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻋ ﹾﻈ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺖ = ﹶﺍ‬
 ‫ﻋ ﹾﻈ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To keep
Sakladı, yığdı
4
‫ﻭﻋﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻭﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their baggage, belongings
Yükleri, eşyaları
‫ﻭﻋﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Measure exactly
Tam ölç
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
That I fulfill
Yerine getireyim
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺍﹸﻭ‬
To rush, hasten
Koştu
4
‫ﻭﻓﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻓ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺾ‬
 ‫ﻭﹶﻓ‬ ‫ﹶﺍ‬
Perform measurement
exactly, fulfill (imp, pl)
Ölçüyü tam yapın, yerine
getirin
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻭﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
Performed, fulfilled
Ödedi, yerine getirdi
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻭﻓﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
I perform, fulfill
Ben yerine getiririm
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻲ‬‫ﺍﹸﻭﻓ‬
To perform a promise, pay a
debt, fulfill
Đcra etti, ödedi, yerine getirdi
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﻓ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﻓﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Kindle (imp), set fire
Tutuştur
4
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To kindle, set fire to
Tutuşturdu, yaktı
4
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬ ‫ﹶﺍ‬
They kindled
Tutuşturdular
4
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻭﹶﻗﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
To cause, cast, instill, make
fall
Attı, düşürdü
4
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬ ‫ﹶﺍ‬
First
Đlk, birinci
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻭ ﹲﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those
Şunlar, onlar
‫ﻚ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺍﹸﻭﹶﻟ‬
Here for you (pl)
Đşte siz
‫ﺌﻜﹸﻢ‬‫ﺍﹸﻭﹶﻟ‬
Is it not
Değil mi
Who (pl)
Ki onlar (çğ)
‫ﺍﹸﻭ ﹶﻻ ِﺀ‬
Who (fm, pl)
Ki onlar (dş)
‫ﺕ‬
 ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﹸﺍ‬
Children
Çocuklar, evlatlar
‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ = ﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻭﻟﺪ‬
109
‫ﺍ‬‫ﻭ ﹶﻻﺩ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﻻ‬‫ﹶﺍﻭ‬
Your children
Evlatlarınız
‫ﺩﻛﹸﻢ ﻭﻟﺪ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﹶﺍ‬-‫ﺩﻛﹸﻢ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﻢ ﹶﺍ‬ ‫ﺩ ﹸﻛ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their children
Onların evlatları
‫ﻢ ﻭﻟﺪ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﹶﺍ‬-‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) children
Onların (dş) evlatları
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ ﹶﻻ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their first ones
Öncekileri
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍﹸﻭ ﹶﻻ‬
First of the two
O ikisinin birincisi
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺍﹸﻭﻻ‬
To make enter, insert
Soktu, girdirdi
‫ﻭﰿ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺞ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Did not
Olmadı mı
Then
O zaman
Our first ones, earlier ones
Öncekilerimiz
If
Eğer
Owners
Sahipleri
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻲ‬‫ ﺍﹸﻭﻟ‬-‫ﺍﹸﻭﻟﹸﻮﺍ‬
First ones, earlier ones
Đlkler, öncekiler
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻭﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﺍ‬
Closer, more worthy, superior
Daha yakın, daha üstün, layık
‫ﻭﱄ‬
‫ﻭﻟﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
First (fm)
Đlk, birinci (dş)
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﺍﹸﻭﻟﹶﻰ‬
Owners
Sahipleri
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻲ‬‫ﺍﹸﻭﻟ‬
Owners of understanding
Anlayış sahipleri
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻰ ﺍﻟﹾﺎﻟﺒ‬‫ﻭﻟ‬ ‫ﹸﺍ‬
Woe to you
Sana yazıklar olsun
‫ﻭﱄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻭﻟﹶﻰ ﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Friends
Dostlar, veliler
‫ﻭﱄ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Your friends
Dostlarınız
‫ﻭﱄ‬
‫ﺋﻜﹸﻢ‬‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺅ ﹸﻛ‬ ‫ﺂ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
His friends
Onun dostları
‫ﻭﱄ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Their friends
Onların dostları
‫ﻭﱄ‬
‫ﺋﻬﹺﻢ‬‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬‫ﺅﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Two closer persons
Daha layık, daha yakın iki kişi
‫ﻭﱄ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻭﹶﻟﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
And is it not
Ve değil mi
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺲ = ﹶﺍ ﻭ َﹶﻟ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
First ones, earlier ones
Đlkler, öncekiler
‫ﻭﱄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Who
Kim
‫ﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻦ = ﹶﺍ‬‫ﻭﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Weakest
En zayıf
‫ﻭﻫﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
4
‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹶﻟ‬ ‫ﻢ = ﹶﺍ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺎ‬‫ﻭ ﹶﻟﻤ‬ ‫ﺎ = ﹶﺍ‬‫ﻭﹶﻟﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻨ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
‫ﻮ‬ ‫ﻭ ﹶﻟ‬ ‫ﻮ = ﹶﺍ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
110
They gave shelter
Barındırdılar
4
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﻭﻭ‬ ‫ﺁ‬
Take (imp) shelter
Sığının
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹾﺃﻭ‬
He took shelter
Sığındı
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﹶﺍﻭ‬
I take shelter
Sığınırım
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺁﻭﹺﻱ‬
To give shelter
Sığındırdı
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺆﻭﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺁﻭ‬
We took shelter
Sığındık
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
We gave shelter
Sığındırdık
4
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻭ‬ ‫ﺁ‬
We gave shelter to two of
them
O ikisini sığındırdık
4
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺂ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻭ‬ ‫ﺁ‬
Yes
Evet
Which
Hangi, hangisi
Only
Yalnız
‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬
Whichever
Hangisi olursa
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﹶﺍ‬
Their return
Dönüşleri
Revelations, signs
‫ﻱ‬‫ﺍ‬
‫ﻱ‬
 ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻱ‬
 ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻱ‬
 ‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻭﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬
Ayetler, işaretler
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺁﻳ‬
Your revelations, signs
Senin ayetlerin
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﺁﻳ‬
Our revelations, signs
Bizim ayetlerimiz
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ‬‫ ﺁﻳ‬- ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺁﻳ‬
His revelations, signs
Onun ayetleri
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ ﺁﻳ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﺁﻳ‬
Its (her) signs
Onun ayetleri, işaretleri
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺁﻳ‬
My revelations, signs
Benim ayetlerim
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺎﺗ‬‫ ﺁﻳ‬- ‫ﺎﺗﻰ‬‫ﺁﻳ‬
Only you
Seni, sana
You (pl)
Sizi, size
Days
Günler
Unmarried woman
‫ﻙ‬ ‫ﻳﹶﺎ‬‫ﺍ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺍﻳ‬
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ ﹶﺍﻳ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻳ‬
Evli olmayan kadın
‫ﺃﱘ‬
‫ﻰ‬‫ﺎﻣ‬‫ ﹶﺍﻳ‬- ‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ﹶﺍﻳ‬
Does he order you (pl)
Size emreder mi
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬‫ﹶﺍ‬
When
Ne zaman
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍﻳ‬
Only us
Bizi, bize
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺍﻳ‬
111
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬
Only him
Onu, ona
Only them
Onları, onlara
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬
Only me
Beni, bana
‫ﻱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬
Do they seek, desire
Đsterler mi, ararlar mı
Verse, sign
Ayet, işaret, delil
Giving
Verme, veriş
Your revelation, sign
Senin ayetin
O! (fm)
Ey (dş)
Two signs
Đki ayet
Does he like
Sever mi
Does he assume
1
4
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ ﺁﻳ‬- ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺁ‬
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ ِﺀ‬‫ﻳﺘ‬‫ ﺍ‬- ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺍ‬
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺁ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺁ‬
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺐ = ﹶﺍ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Sanar mı
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺐ = ﹶﺍ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Do they assume
Sanarlar mı
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﺒ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﻮ ﹶﻥ = ﹶﺍ‬‫ﺴﺒ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Hands
Eller
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
To strengthen, support
Destekledi
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
I supported
Destekledim
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﹶﺍﻳ‬
I supported you
Seni destekledim
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺪ‬‫ﹶﺍﻳ‬
He supported you
Seni destekledi
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
He supported you (pl)
Sizi destekledi
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﺪﻛﹸﻢ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
We supported
Destekledik
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
We supported him
Onu destekledik
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
He supported him
Onu destekledi
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
He strengthened them,
supported them
Onları destekledi
2
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Hands
Eller
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻱ‬‫ﻳﺪ‬‫ﹶﺍ‬
Your hands
Sizin elleriniz
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻳﻜﹸﻢ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻳﻜﹸﻢ‬‫ﻳﺪ‬‫ﹶﺍ‬
Our hands
Bizim ellerimiz
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻳﺪ‬‫ﹶﺍ‬
Their hands
Onların elleri
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻳﻬﹺﻢ‬‫ﻳﺪ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
112
Their (dual) hands
O ikisinin elleri
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Their (fm, pl) hands
Onların (dş) elleri
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬‫ﻳﺪ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Do they ascribe partners
Ortak koşarlar mı
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Does he hope
Ümit eder mi
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬‫ﹶﺍ‬
Does he promise you (pl)
Size vaad eder mi
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪﻛﹸﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Awake
Uyanık
‫ﻳﻘﻆ‬
‫ﻳﻘﹶﺎﻇﹰﺎ‬‫ﹶﺍ‬
To believe firmly
Kesin olarak inandı
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﹶﺍ‬
Wood, grove
Eyke
‫ﺔ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ‬‫ﹶﺍ‬
Which of you
Hanginiz
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﹶﺍ‬
Protection, covenant
Ülfet, alıştırılma
4
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻳﻼﹶﻑ‬‫ﺍ‬
Their protection, covenant
Onların ülfeti, alıştırılması
4
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻓﻬﹺﻢ‬‫ﻼ‬
‫ﻳ ﹶ‬‫ﺍ‬
Which
Hangisi
4
‫ﺎ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹶﺍ‬
Oaths, right sides, right hands Yeminler, sağlar, sağ eller
‫ﳝﻦ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺍﳝ‬ - ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻳﻤ‬‫ﺍ‬
‫ﳝﻦ‬
‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺎ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹶﺍ‬-‫ﺎﹺﻧﻜﹸﻢ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹶﺍ‬-‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺎ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹶﺍ‬
Faith
Đman
Your (pl) oaths, right hands
Yeminleriniz, sağ elleriniz
Your (pl) faith
Đmanınız
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺍﳝ‬-‫ﺎﹺﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺍﳝ‬-‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺎ‬‫ﺍﳝ‬
His faith
Onun imanı
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﺍﳝ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺍﳝ‬
Her faith
Onun (dş) imanı
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﹺﻧﻬ‬‫ﺍﳝ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺍﳝ‬
Their oaths, rights
Onların yeminleri, sağları
‫ﳝﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﻧ ﹺﻬ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹶﺍ‬
Their faith
Onların imanı
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺎﹺﻧﻬﹺﻢ‬‫ﺍﳝ‬- ‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺍﳝ‬-‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﻳﻤ‬‫ﺍ‬
Their (fm, pl) faith
Onların (dş) imanı
‫ﳝﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎﹺﻧ ﹺﻬ‬‫ﺍﳝ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹶﺍ‬
Does he grab him
Onu tutar mı
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Right side
Sağ taraf
‫ﳝﻦ‬
‫ﻤ ﹺﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Where
Nerede, nereye
‫ﺃﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Which of us
Hangimiz
Wherever
Her nerede
4
4
4
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻤ‬‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
113
O!
Ey
Which of them
Onların hangisi
Ayyub, Job
Eyüp
Does he like
Sever mi, ister mi
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻳ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ‬‫ﻳﻬ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﻳ‬
1
114
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
‫ب‬
With, in, from
Đle, içinde, -den
Well
Kuyu
Evil, bad
Ne kötü
It became bad
Sıkıntılı oldu
Evil is that, bad is that
‫ﺏ‬
‫ﹺ‬
‫ﺑﺄﺭ‬
‫ﹺﺑﹾﺌ ﹴﺮ‬
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﹺﺑﹾﺌ‬
1
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺒﹶﺄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺑ‬
Ne kötüdür o ki
1
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﹺﺑﹾﺌ‬
Wretched
Şiddetli
1
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
‫ﻴ ﹴ‬‫ﺑﺌ‬
To incur
Uğradı
1
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻮ ُﺀ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺑ‬
Miserable
Zayıf, zavallı
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
They incurred
Uğradılar
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﺎﺀُﻭ‬‫ﺑ‬
Door, gate
Kapı
‫ﺑﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Babel
Babil
To spend the night
Geceledi
The best judge
En iyi hüküm veren
The one who kills
1
‫ﺎﹺﺑ ﹶﻞ‬‫ﺑ‬
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳﺒﹺﻴ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺣ ﹶﻜ ﹺﻢ‬ ‫ﺏ ﹶﺍ‬
‫ﺣ ﹶﻜ ﹺﻢ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑﹶﺎ‬
Tüketen
‫ﲞﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Visitor, Bedouin
Ziyaretçi, bedevi
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
To perish
Yok oldu
1
‫ﺑﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳﺒﹺﻴ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
To hasten
Acele etti
1
‫ﺑﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Bedouins
Bedeviler
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺑ‬
Simple, immature
Basit
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
With permission
Đzniyle
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺏ ﹺﺇ ﹾﺫ‬
‫ﻥ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑﹺﺈ ﹾﺫ‬
With his permission
O’nun izniyle
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺍ ﹾﺫﹺﻧ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻪ = ﹺ‬ ‫ﺎ ﹾﺫﹺﻧ‬‫ﹺﺑ‬
To perish
Yok oldu, boş oldu
‫ﺑﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Creator
Yaratıcı, yaratan
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
Your Creator
Yaratıcınız
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹸﻜ‬‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
Cold
Soğuk
‫ﺑﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
1
1
115
Clear, level
Açık, düz
‫ﺑﺮﺯ‬
‫ﺯ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
Those who come forth
Ortaya çıkanlar, çıkacaklar
‫ﺑﺮﺯ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎ ﹺﺭﺯ‬‫ﺑ‬
To bless
Bereketlendirdi, mübarek kıldı
3
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
We blessed
Bereketlendirdik
3
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﺎ‬‫ﺭ ﹾﻛﻨ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
That which emerges
Doğan, doğarken
‫ﺑﺰﻍ‬
‫ﺎ ﹺﺯ ﹶﻏ ﹰﺔ‬‫ ﺑ‬- ‫ﺎﺯﹺﻏﹰﺎ‬‫ﺑ‬
That which emerges
Doğan, doğarken
‫ﺑﺰﻍ‬
‫ﺎ ﹺﺯ ﹶﻏ ﹰﺔ‬‫ﺑ‬
Power, difficulty, punishment
Zorluk, cezalandırma, kuvvet,
düşmanlık
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺎ‬‫ﺑ ﹾﺄﺳ‬ -‫ﺱ‬
 ‫ﺑ ﹾﺄ‬
Poverty, difficulty, war
Yoksulluk, zorluk, savaş
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺑ ﹾﺄﺳ‬
Distorted
Asık (yüz), üzüntülü
‫ﺑﺴﺮ‬
‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
That which extends
Uzatan
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹲ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Those who extend
Uzatanlar
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺳﻄﹸﻮﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Those who extend
Uzatanlar
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺳﻄﹸﻮﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
High, tall
Yüksek
‫ﺑﺴﻖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺳﻘﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Your power
Gücünüz
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳ ﹸﻜ‬ ‫ﺑ ﹾﺄ‬
With the name of
Đsmiyle, adıyla
‫ﲰﻮ‬
‫ﺳ ﹺﻢ‬ ‫ﺏ ﺍ‬
‫ﺳ ﹺﻢ = ﹺ‬ ‫ﺑﹺﺎ‬
Our power
Gücümüz
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﻨ‬ ‫ﺑ ﹾﺄ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺳﻨ‬ ‫ﺑ ﹾﺄ‬
His power
Onun gücü
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺑ ﹾﺄ‬
Their power
Onların gücü
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺑ ﹾﺄ‬
To have relations
Birlikte yaşadı, cinsi temas
etti
3
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Have relations with them
Kadınlara yaklaşın
3
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
People, community
Arkadaşları, topluluğu
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﺏ ﹶﺃ‬
‫ﺏ= ﹺ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﹺﺑﹶﺄ‬
False, vain
Batıl, yanlış
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻃ ﹲﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
In vain, wrongfully
Batıl olarak, boş yere
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻃ ﹰ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Secret
Gizli
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Secretly
Gizlice
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Its secret
Gizlisi, iç yüzü
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺑ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
116
To sell
Sattı
1
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳﹺﺒﻴ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Remove (imp), make it far
away
Uzaklaştır
3
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
To remove, make it far away
Ayırdı, uzaklaştırdı
3
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Desiring, disobeying
Ölçüyü aşarak
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻍ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﺑ‬
Remaining, lasting
Kalıcı, baki
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﻕ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﺑ‬
Those who remain, will
remain
Kalıcı olanlar, baki olanlar,
kalacaklar
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻗﻴ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Remaining, lasting
Kalıcı, baki olan
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Remaining, lasting
Kalıcı, baki olan
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻗﻴ‬‫ﺎ‬‫ ﺑ‬- ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Remaining ones
Geri kalanlar
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Affair, situation, case
Durum, hal, mesele
‫ﺑﻮﻝ‬
‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﺑ‬
In hereafter
Ahirete
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺏ ﺍﻟﹾﺂ‬
‫ﺓ = ﹺ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺑﹺﺎﻟﹾﺂ‬
In mornings
Seherlerde
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳﺤ‬ ‫ﺏ ﺍ َﻷ‬
‫ﺎ ﹺﺭ = ﹺ‬‫ﺳﺤ‬ ‫ﺑﹺﺎ َﻷ‬
With protection
Takva ile
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻯ‬‫ﺘ ﹾﻘﻮ‬‫ﺏ ﺍﻟ‬
‫ﻯ = ﹺ‬‫ﺘ ﹾﻘﻮ‬‫ﺑﹺﺎﻟ‬
With her
Onunla (dş)
With truth
Hak ile
With religion
Dini
With him
Onunla (er)
‫ﻱ‬‫ﺏ ﺍﱠﻟﺬ‬
‫ﻱ = ﹺ‬‫ﺑﹺﺎﱠﻟﺬ‬
With them
Onlarla (er)
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺏ ﺍﱠﻟﺬ‬
‫ﻦ = ﹺ‬ ‫ﻳ‬‫ﺑﹺﺎﱠﻟﺬ‬
With the messenger
Elçiye, elçi ile
With pages
Sayfaları
With patience
‫ﻲ‬‫ﺏ ﺍﱠﻟﺘ‬
‫ﻲ = ﹺ‬‫ﺑﹺﺎﱠﻟﺘ‬
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺏ ﺍﹾﻟ‬
‫ﻖ = ﹺ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺑﹺﺎﹾﻟ‬
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﺏ ﺍﻟ‬
‫ﻳ ﹺﻦ = ﹺ‬‫ﺪ‬ ‫ﺑﹺﺎﻟ‬
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻮ ﹺﻝ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﺏ ﺍﻟ‬
‫ﻮ ﹺﻝ = ﹺ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﺑﹺﺎﻟ‬
‫ﺯﺑﺮ‬
‫ﺑ ﹺﺮ‬‫ﺰ‬ ‫ﺏ ﺍﻟ‬
‫ﺑ ﹺﺮ = ﹺ‬‫ﺰ‬ ‫ﺑﹺﺎﻟ‬
Sabırla, sabrı
‫ﺻﱪ‬
‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺏ ﺍﻟ‬
‫ﺒ ﹺﺮ = ﹺ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺑﹺﺎﻟ‬
With false gods
Tağutu
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺏ ﺍﻟﻄﱠﺎﻏﹸﻮ‬
‫ﺕ= ﹺ‬
 ‫ﺑﹺﺎﻟﻄﱠﺎﻏﹸﻮ‬
That which reaches
Ulaşan, erişen
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻐ ﹲﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺑ‬- ‫ﻟ ﹸﻎ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
That which reaches (fm)
Ulaşan, erişen, ulaşacak (dş)
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻐ ﹲﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
That which reaches him
Ona ulaşan, ulaşacak
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Those who reach him
Ona ulaşanlar, ulaşırlar
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻟﻐ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
117
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﻴ ﹺ‬‫ﻐ‬ ‫ﺏ ﺍﹾﻟ‬
‫ﺐ= ﹺ‬
‫ﻴ ﹺ‬‫ﻐ‬ ‫ﺑﹺﺎﹾﻟ‬
Ona ulaşanlar, ulaşırlar
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟﻐ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
With pen
Kalem ile
‫ﻗﻠﻢ‬
‫ﺏ ﺍﹾﻟ ﹶﻘﹶﻠ ﹺﻢ‬
‫ﺑﹺﺎﹾﻟ ﹶﻘﹶﻠ ﹺﻢ = ﹺ‬
With book
Kitaba, kitap ile
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻜﺘ‬ ‫ﺏ ﺍﹾﻟ‬
‫ﺏ= ﹺ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻜﺘ‬ ‫ﺑﹺﺎﹾﻟ‬
With Allah
Allah’a, Allah ile
‫ﺍﷲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺏ ﺍﻟﹼﻠ‬
‫ﻪ = ﹺ‬ ‫ﺑﹺﺎﻟﹼﻠ‬
With believers
Müminlere
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣﹺﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺏ ﺍﹾﻟ‬
‫ﲔ= ﹺ‬
 ‫ﻣﹺﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺑﹺﺎﹾﻟ‬
By forelocks
Perçemden
‫ﻧﺼﻲ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺏ ﺍﻟﻨ‬
‫ﺔ = ﹺ‬ ‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑﹺﺎﻟﻨ‬
By stars
Yıldızlarla
‫ﳒﻢ‬
‫ﺠ ﹺﻢ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺏ ﺍﻟ‬
‫ﺠ ﹺﻢ = ﹺ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺑﹺﺎﻟ‬
Their affairs, case
Onların halleri, işleri
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺑ‬
With parents
Ana-babaya
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﺏ ﺍﹾﻟﻮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ = ﹺ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﺑﹺﺎﹾﻟﻮ‬
By night
Geceleyin
‫ﻟﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹺﻞ‬‫ﺏ ﺍﱠﻟ‬
‫ﻴ ﹺﻞ = ﹺ‬‫ﺑﹺﺎﱠﻟ‬
By day
Güne, gününe
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﻴ‬‫ﺏ ﺍﹾﻟ‬
‫ﻮ ﹺﻡ = ﹺ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑﹺﺎﹾﻟ‬
In front
Önde
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺎ ﹴﻡ‬‫ﺏ ﹺﺇﻣ‬
‫ﺎ ﹴﻡ = ﹺ‬‫ﹺﺑﹺﺈﻣ‬
To become manifest
Ayrıldı, açık oldu
‫ﺑﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻳﹺﺒ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺑ‬
For that
Şunun için
‫ﺏ ﹶﺍ ﹾﻥ‬
‫ﹺﺑﹶﺎ ﹾﻥ = ﹺ‬
For that
Şundan dolayı, çünkü
‫ﺏ ﹶﺍ ﱠﻥ‬
‫ﹺﺑﹶﺎ ﱠﻥ = ﹺ‬
Because we
Çünkü biz
‫ﺎ‬‫ﺏ ﹶﺍﻧ‬
‫ﺎ = ﹺ‬‫ﹺﺑﹶﺎﻧ‬
Because you (pl)
Çünkü siz
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺏ ﹶﺍ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﹺﺑﹶﺎ‬
Because we
Çünkü biz
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﺏ ﹶﺍ‬
‫ﺎ = ﹺ‬‫ﻧﻨ‬‫ﹺﺑﹶﺎ‬
Because he
Çünkü o
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺏ ﹶﺍ‬
‫ﻪ = ﹺ‬ ‫ﻧ‬‫ﹺﺑﹶﺎ‬
Because they
Çünkü onlar
Which
Hangi
Our signs
Ayetlerimizi
To pledge allegiance
Biat etti, söz verdi
You contracted
Take their (fm) allegiance
To unseen
Gaybe, görünmeyene
Those who reach him
1
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺏ ﹶﺍ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﹺﺑﹶﺎ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺏ ﹶﺍ‬
‫ﻱ= ﹺ‬
 ‫ﹺﺑﹶﺎ‬
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺏ ﺁﻳ‬
‫ﺎ = ﹺ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺑﹺﺂﻳ‬
3
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺎﹺﻳ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Sözleştiniz
3
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Biatlarını (dş) al
3
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﻳ‬‫ﺑ‬
118
‫ﳝﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﻧ ﹺﻬ‬‫ﻳﻤ‬‫ﺏ ﹶﺃ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﺎﹺﻧ ﹺﻬ‬‫ﻳﻤ‬‫ﹺﺑﹶﺄ‬
2
‫ﺑﺘﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺑ‬
Kendini adadı
2
‫ﺑﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﺑ‬
To spread
Yaydı
1
‫ﺑﺜﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺒ ﱡ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﺑ ﱠ‬
With the third
Üçüncü ile
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﺚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺏ ﺛﹶﺎ‬
‫ﺚ= ﹺ‬
 ‫ﻟ‬‫ﹺﺑﺜﹶﺎ‬
My grief
Benim tasam
‫ﺑﺜﺚ‬
‫ﺑﺜﱢﻲ‬
Seas
Denizler
‫ﲝﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﺤ‬
To scratch, look for
Aradı, eşeledi
‫ﲝﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺤ ﹸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﺤ ﹶ‬
 ‫ﺑ‬
With stones
Taşları
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺠ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺓ = ﹺ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺤﺠ‬
 ‫ﹺﺑ‬
Sea, big river
Deniz, büyük nehir
‫ﲝﺮ‬
‫ﺤ ﹺﺮ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬
Two seas
Đki deniz
‫ﲝﺮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﺑ‬
Two seas
Đki deniz
‫ﲝﺮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬
With praise
Hamd ile, övgü ile
‫ﲪﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺪ = ﹺ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹺﺑ‬
An invented camel name
Uyduruk bir deve adı
Low, little
Düşük, az
To deprive, diminish
Azalttı, mahrum etti
Stinginess
Cimrilik
To be stingy
Cimrilik etti
They became stingy
At their rights
Sağlarında
To cut off
Kesti, yardı
To devote
1
‫ﺓ‬ ‫ﲑ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬
‫ﲞﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺨﺴ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺑ‬
‫ﲞﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺑ‬
‫ﲞﻞ‬
‫ﻞ‬‫ﺑﺨ‬
1
‫ﲞﻞ‬
‫ﺨ ﹸﻞ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺨ ﹶﻞ‬
 ‫ﺑ‬
Cimrilik ettiler
1
‫ﲞﻞ‬
‫ﺨﻠﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﺑ‬
They began
Başladılar
1
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﺅ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺑ‬
They began with you
Size başladılar
1
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪﺀُﻭ ﹸﻛ‬ ‫ﺑ‬
To become apparent
Göründü, ortaya çıktı
1
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﺪ‬
To begin, create
Başlattı, yarattı
1
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﺪﹸﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪﹶﺃ‬ ‫ﺑ‬
To become apparent
Göründü, ortaya çıktı
1
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺑﺪ‬
Hastily
Aceleye getirerek
‫ﺑﺪﺭ‬
‫ﺍﺭﹰﺍ‬‫ﹺﺑﺪ‬
With his house
Onun evini
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺏ ﺩ‬
‫ﻩ = ﹺ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﹺﺑﺪ‬
1
119
He began with you
Size başladı
1
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪﹶﺃ ﹸﻛ‬ ‫ﺑ‬
We began
Başladık
1
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﹾﺃﻧ‬ ‫ﺑ‬
It became apparent
Ortaya çıktı
1
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺑ‬
Badr
Bedir
‫ﺑﺪﺭ‬
‫ﺪ ﹴﺭ‬ ‫ﺑ‬
First
Đlk
‫ﺑﺪﻉ‬
‫ﻋﹰﺎ‬‫ﹺﺑﺪ‬
Change (imp)
Değiştir
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹾﻝ‬ ‫ﺑ‬
To change
Değiştirdi
1
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺑ‬
To change
Değiştirdi
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺑ‬
As exchange
Bedel, karşılık olarak
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹰﻻ‬ ‫ﺑ‬
We changed
Değiştirdik
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﹾﻟﻨ‬ ‫ﺑ‬
We changed them
Onları değiştirdik
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﹾﻟﻨ‬ ‫ﺑ‬
He changed him
Onu değiştirdi
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺪﹶﻟ‬ ‫ﺑ‬
Change (imp) it
Onu değiştir
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺪﹾﻟ‬ ‫ﺑ‬
They changed
Değiştirdiler
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﺑ‬
Body
Beden
‫ﺑﺪﻥ‬
‫ﺪ ﹲﻥ‬ ‫ﺑ‬
Camels and cattle
Büyükbaş kurbanlık
‫ﺑﺪﻥ‬
‫ﺪ ﹶﻥ‬ ‫ﺑ‬
Your body
Senin bedenin
‫ﺑﺪﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺪﹺﻧ‬ ‫ﺑ‬
Desert
Çöl
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺪ ﹺﻭ‬ ‫ﺑ‬
Creator
Örneksiz yaratan
‫ﺑﺪﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﺑﺪ‬
Owned by
Sahip olduğu
To spend, waste
Ziyan etti, israf etti
Like this
Đşte böylece
Their sin
Onların günahını
Owner of
Sahip olana
Land
Kara, toprak
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Righteousness
Đyilik, fazilet, doğruluk
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ ﹺﺑ‬- ‫ﺮ‬ ‫ ﹺﺑ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺏ ﺫﹶﺍ‬
‫ﺕ= ﹺ‬
 ‫ﹺﺑﺬﹶﺍ‬
2
‫ﺑﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺒ ﱢﺬ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺑ ﱠﺬ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺏ ﹶﺫ‬
‫ﻚ= ﹺ‬
 ‫ﻟ‬‫ﹺﺑ ﹶﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺏ ﺫﹶﻧﹺﺒ ﹺﻬ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑﺬﹶﻧﹺﺒ ﹺﻬ‬
‫ﻱ‬‫ﺏ ﺫ‬
‫ﻱ = ﹺ‬‫ﹺﺑﺬ‬
120
To act righteously
Nazik oldu, iyi oldu
1
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
To create
Yarattı
1
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺮﹸﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺉ‬
 ‫ﺑ ﹺﺮ‬
They became cleared
Beri oldular, uzak oldular
1
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﺀَﺍﺅ‬ ‫ﺑ‬
On land
Karada
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺮﹰﺍ‬ ‫ﺑ‬
To clear, absolve
Temize çıkardı
2
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺃ‬‫ﺑﺮ‬
To create
Yarattı
1
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺮﹸﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﺑ‬
Clear ones
Uzak (çoğul)
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺍﺀ‬‫ﺑﺮ‬
Clear, absolved
Uzak
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﺑﺮ‬
Warning, declaration
Đhtar, uyarı
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺍﺀﹲﺓ‬‫ﺑﺮ‬
Those who give, return
Verenler, iade edenler
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻯ‬‫ﺭﺁﺩ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻯ = ﹺ‬‫ﺁﺩ‬‫ﹺﺑﺮ‬
He absolved him
Onu beraat ettirdi
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﺑ‬
To the lord
Rabbine
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺏ= ﹺ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ‬
To your (pl) lord
Rabbinize
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹸﻜ‬‫ﺭ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﺑ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ‬
To their lord
Onların rabbine
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹺﻬ‬‫ﺭ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﺑ ﹺﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ‬
To leave
Terk etti
‫ﺑﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺑ ﹺﺮ‬
With his mercy
Onun rahmetiyle
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻪ = ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ‬
Hail
Dolu (yağış cinsi)
‫ﺑﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
To become cold
Soğudu
‫ﺑﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Cold
Soğuk
‫ﺑﺮﺩ‬
‫ﺩﹰﺍ‬‫ﺑﺮ‬
Dutiful
Faziletli
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
To come forth
Öne çıktı, göründü
1
‫ﺑﺮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
To make manifest
Gösterdi
2
‫ﺑﺮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Was made manifest
Öne çıkarıldı
2
‫ﺑﺮﺯ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Curtain, obstacle
Perde, engel
‫ﺑﺮﺯﺡ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﺧ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺥ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
They came out, appeared
Göründüler
‫ﺑﺮﺯ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺮﺯ‬ ‫ﺑ‬
With his messenger
Elçisi ile
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ﺭﺳ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻪ = ﹺ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﹺﺑ‬
2
1
1
1
121
With my messenger
Elçim ile
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻰ‬‫ﻮﻟ‬‫ﺭﺳ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻰ = ﹺ‬‫ﻮﻟ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﹺﺑ‬
Lightning
Şimşek
‫ﺑﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
To be dazzled
Parladı, gözü alındı, kamaştı
‫ﺑﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺑ ﹺﺮ‬
Its lightning
Onun şimşeği
‫ﺑﺮﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Blessings
Bereketler
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺑ‬
His blessings
Onun bereketleri
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺑ‬
Evidence
Delil
‫ﺑﺮﻫﻦ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺑ‬
Two evidences
Đki delil
‫ﺑﺮﻫﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺑ‬
Your evidence
Deliliniz
‫ﺑﺮﻫﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺑ‬
Towers, constellations
Burçlar
‫ﺑﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﺟ‬‫ﺑﺮ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺑﺮ‬
Clear, innocent
Uzak, suçsuz
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺑﺮﹺﻳﺌﹰﺎ‬ - ‫ﺑﺮﹺﻱ ٌﺀ‬
Clear, innocent
Suçsuz
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺑﺮﹺﻳﺌﹰﺎ‬
Clear ones, innocents
Uzak olanlar, suçsuz olanlar
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺑﺮﹺﻳﺌﹸﻮ ﹶﻥ‬
Creatures
Yaratılanlar, halk
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻳ‬‫ﺑ ﹺﺮ‬
To rise
Doğdu, yükseldi
1
‫ﺑﺰﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹶ‬ ‫ﺑ‬
To crumble
Parçaladı
1
‫ﺑﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻳﹺﺒ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺑ‬
In pieces
Parça parça
‫ﺑﺴﺲ‬
‫ﺴﹰﺎ‬
 ‫ﺑ‬
Expanse
Sergi
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺎﻃﹰﺎ‬‫ﹺﺑﺴ‬
With way, road
Yola, yol ile
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﺳﺒﹺﻴ ﹴﻞ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺴﺒﹺﻴ ﹴﻞ = ﹺ‬
 ‫ﹺﺑ‬
Crumbled
Parçalandı
1
‫ﺑﺴﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺑ‬
To frown
Kaşını çattı, yüzünü astı
1
‫ﺑﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺑ‬
Expanse
Genişlik
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺑ‬
To expand
Yaydı, genişletti, uzattı
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺴﹶ‬
 ‫ﺑ‬
It expanded
Genişledi
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻄ‬‫ﺑﺴ‬
You expanded
Uzattın
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ ﹾﻄ‬
 ‫ﺑ‬
Expanse
Genişlik, büyüklük
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺴ ﹶﻄ ﹰﺔ‬
 ‫ﺑ‬
122
1
‫ﺑﺴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺑ‬
‫ﲰﻮ‬
‫ﺳ ﹺﻢ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺴ ﹺﻢ = ﹺ‬
 ‫ﹺﺑ‬
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
Şer ile
‫ﺷﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺮ = ﹺ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹺﺑ‬
Human
Đnsan, beşer
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
Give glad tidings (imp)
Müjde verdi, müjdeledi
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
Glad tidings
Müjde
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺑﺸ‬
Your (pl) glad tidings
Müjdeniz
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺑ‬
We gave you glad tidings
Seni müjdeledik
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
We gave him glad tidings
Onu müjdeledik
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
We gave her glad tidings
Onu müjdeledik
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
Give (imp) him glad tidings
Onu müjdele
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
Give (imp) them glad tidings
Onları müjdele
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
They gave him glad tidings
Onu müjdelediler
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺑ‬
Glad tidings
Müjde
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺑ‬
Two human beings
Đki insan
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
With a thing
Bir şey ile
‫ﺷﻲﺀ‬
‫ﻰ ٍﺀ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻰ ٍﺀ = ﹺ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹺﺑ‬
That which gives glad tidings
Müjde veren
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﲑ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
Eyes, insights
Gözler, görüşler, deliller
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬
That they keep from
Onları alıkoymaları
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺏ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹺﺑ‬
Eye, insight
Göz, görüş
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺎﺭ‬‫ﺑﺼ‬‫ ﹶﺃ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
To see, watch
Gördü, gözetledi
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
To make see
Gösterdi, idrak ettirdi
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
She saw
Gördü (dş)
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
I saw
Gördüm
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
To rise, be tall
Yükseldi, üstün oldu
In the name of
Đsmiyle, adıyla
Give glad tidings (imp)
Müjde ver, müjdele
Given glad tidings
Müjdelendi
With evil
1
2
2
1
123
Your eye, insight
Gözün, görüşün
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
His eye, insight
Gözü, görüşü
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﺑ‬
Expanse, abundance
Genişlik, büyüklük
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺼ ﹶﻄ ﹰﺔ‬
 ‫ﺑ‬
Onion
Soğan
‫ﺑﺼﻞ‬
‫ﻞ‬‫ﺑﺼ‬
Its onion
Onun soğanı
‫ﺑﺼﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
That which sees
Gören
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﲑ‬
 ‫ﺑ‬ - ‫ﲑ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
Insight
Görüş, basiret
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﲑ ﹲﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
Commercial goods
Ticaret malları
‫ﺑﻀﻊ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ ﹺﺑﻀ‬- ‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻀ‬
Our commercial goods
Ticaret mallarımız
‫ﺑﻀﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻀ‬
Their commercial goods
Onların ticaret malları
‫ﺑﻀﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻀ‬
With harm
Zarar ile
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺏ‬
‫ﺮ = ﹺ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﹺﺑ‬
A few, 3 to 9
Birkaç, 3 ila 9
‫ﺑﻀﻊ‬
‫ﻀ ﹺﻊ‬
 ‫ ﹺﺑ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﹺﺑ‬
To lag behind
Yavaş oldu, geride kaldı
‫ﺑﻄﺄ‬
‫ﺆ‬ ‫ﺒ ﱢﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺆ‬ ‫ﺑ ﱠﻄ‬
Inner parts
Đçindekiler, etraftakiler
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺋ‬‫ﺑﻄﹶﺎ‬
Its inner parts
Onun içindekiler
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺋ‬‫ﺑﻄﹶﺎ‬
Intimates
Sırdaş
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻧ ﹰﺔ‬‫ﹺﺑﻄﹶﺎ‬
To boast, exult
Şımardı, böbürlendi
‫ﺑﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺑ‬
Boasting
Böbürlenerek
‫ﺑﻄﺮ‬
‫ﺑﻄﹶﺮﹰﺍ‬
She boasted
Böbürlendi
‫ﺑﻄﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺑ‬
Seizing, holding
Yakalama
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺎ‬‫ﺑ ﹾﻄﺸ‬ - ‫ﺶ‬
 ‫ﺑ ﹾﻄ‬
Seizing, holding
Yakalama
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺸ ﹶﺔ‬
 ‫ﺑ ﹾﻄ‬ - ‫ﺶ‬
 ‫ﺑ ﹾﻄ‬
To seize, hold
Yakaladı
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺶ‬
 ‫ﺑ ﹶﻄ‬
Seizing, holding
Yakalama
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺸ ﹶﺔ‬
 ‫ﺑ ﹾﻄ‬
You (pl) seized, held
Yakaladınız
1
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺑ ﹶﻄ‬
You seized us
Bizi yakaladın
1
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺑ ﹾﻄ‬
To become futile, vain
Batıl oldu, boş oldu
1
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﺒ ﹸﻄ ﹸﻞ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑ ﹶﻄ ﹶﻞ‬
2
1
1
1
124
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﺑ ﹾﻄ ﹺﻦ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺑ ﹾﻄ‬
1
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﹸﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺑ ﹶﻄ‬
1
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ ﹾﻄﹺﻨ‬
Benim karnım
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﺑ ﹾﻄﻨﹺﻲ‬
Bellies
Karınlar
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺑﻄﹸﻮ‬ - ‫ﺑﻄﹸﻮ ﹲﻥ‬
His bellies
Onun karınları
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑﻄﹸﻮﹺﻧ‬
Their (fm) bellies
Onların (dş) karınları
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻄﹸﻮﹺﻧﻬ‬
Their bellies
Onların karınları
‫ﺑﻄﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑﻄﹸﻮﹺﻧ ﹺﻬ‬
With injustice, cruelty
Zulüm ile
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺏ ﹸﻇ ﹾﻠ ﹴﻢ‬
‫ﹺﺑ ﹸﻈ ﹾﻠ ﹴﻢ = ﹺ‬
To Aad
Ad kavmine
Sending, resurrecting
Gönderme, dirilme, diriltilme
To send, appoint, resurrect
Kaldırdı, uyandırdı, diriltti,
gönderdi
Turned inside out
Đçi dışına çıkarıldı
To turn inside out
Belly
Karın, göbek
To be concealed
Saklı oldu, gizli oldu
His belly
Onun karnı
My belly
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺏ ﻋ‬
‫ﺩ = ﹺ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻌ‬
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹲ‬ ‫ﺑ‬
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺑ‬
1
‫ﺑﻌﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Alt-üst oldu
‫ﺑﻌﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌﹶﺜ‬ ‫ﺑ‬
Turned inside out
Đçi dışına çıkarıldı
‫ﺑﻌﺜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Your (pl) resurrection
Diriltilmeniz
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹸﺜ ﹸﻜ‬ ‫ﺑ‬
He resurrected us
Bizi diriltti, kaldırdı
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹶﺜﻨ‬ ‫ﺑ‬
We sent, resurrected
Gönderdik, dirilttik
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹾﺜﻨ‬ ‫ﺑ‬
We resurrected you (pl)
Sizi dirilttik
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﻌﹾﺜﻨ‬ ‫ﺑ‬
We resurrected them
Onları dirilttik, gönderdik
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﹾﺜﻨ‬ ‫ﺑ‬
We resurrected you (pl)
Onu diriltti, gönderdi
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﹶﺜ‬ ‫ﺑ‬
Distance
Uzaklık
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Then, later, after that
Sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
To become distant
Uzak oldu
1
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Be distant
Uzak olsun
1
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺑﻌ‬
Became distant
Uzak geldi
1
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
125
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Senden sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
After you (pl)
Sizden sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
After that
-den sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
After him
Ondan sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
After her
Ondan (dş) sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
After them
Onlardan sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
After them (fm)
Onlardan (dş) sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
After me
Benden sonra
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﻯ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺑ‬
By your might
Senin izzetin için
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻚ= ﹺ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﺑ‬
Difficult
Zor, güç, güçlü
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﻋﺰﹺﻳ ﹴﺰ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻌﺰﹺﻳ ﹴﺰ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑ‬
Chastity
Đsmeti, namusu
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﺼ ﹺﻢ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺼ ﹺﻢ = ﹺ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹺﺑ‬
Some
Bazı
‫ﺎ ﺑﻌﺾ‬‫ﻌﻀ‬ ‫ﺑ‬ -‫ﺾ‬
‫ﻌ ﹴ‬ ‫ﺑ‬ -‫ﺾ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬-‫ﺾ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Some of you (pl)
Sizin bazılarınız
‫ﻀﻜﹸﻢ ﺑﻌﺾ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬- ‫ﻀﻜﹸﻢ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬- ‫ﻀﻜﹸﻢ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Some of us
Bazılarımız
‫ﺑﻌﺾ‬
‫ﺎ‬‫ﻀﻨ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Some of it
Onun bir kısmı
‫ﺑﻌﺾ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Some of it
Onun (dş) bir kısmı
‫ﺑﻌﺾ‬
‫ﺎ‬‫ﻀﻬ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻀﻬ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻀﻬ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Some of them
Onların bazıları
‫ﺑﻌﺾ‬
‫ﻢ‬‫ﻀﻬ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﻢ‬‫ﻀﻬ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Husband
Koca, eş
‫ﺑﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹲﻞ‬ ‫ﺑ‬
Name of false deity
Put adı
Her husband
Kocası
‫ﺑﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
My husband
Kocam
‫ﺑﻌﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﻌﻠ‬ ‫ﺑ‬
Promise, word
Ahdi, sözü
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺪ = ﹺ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﺑ‬
Mosquito
Sivrisinek
‫ﺑﻌﺾ‬
‫ﺿ ﹰﺔ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺑﻌ‬
Their husbands
Onların (dş) kocaları
‫ﺑﻌﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻮﹶﻟ‬‫ﺑﻌ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻮﹶﻟ‬‫ﺑﻌ‬
Far
Uzak
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺪ‬‫ﺑﻌ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑﻌ‬
Became distant
Uzaklaştı
After you
1
‫ﻼ‬
‫ﻌ ﹰ‬ ‫ﺑ‬
126
‫ﺑﻌﺮ‬
‫ﻌ ﹴﲑ‬ ‫ﺑ‬
Camel
Deve
Isa, Jesus (pbuh)
Đsa’yı (as)
Prostitution
Fuhuş
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺎ ِﺀ‬‫ﹺﺑﻐ‬
Mules
Katırlar
‫ﺑﻐﻞ‬
‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﹺﺑﻐ‬
Transgressed
Haddi aştı (dş)
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
Suddenly
Aniden
‫ﺑﻐﺖ‬
‫ﺘ ﹰﺔ‬‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
Hatred
Kin
‫ﺑﻐﺾ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﺑ‬
They desired, sought,
transgressed
Đstediler, aradılar, haddi
aştılar
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﺑ‬
Rebellion, envy
Aşırılık
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
Was transgressed
Aşırı gidildi
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
Rebellion, envy
Aşırılık
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻐ ﹺﻲ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺑﻐ‬
To desire, seek, transgress
‫ﻰ‬‫ﻴﺴ‬‫ﺏ ﻋ‬
‫ﻰ = ﹺ‬‫ﻴﺴ‬‫ﹺﺑﻌ‬
1
1
Azdı, istedi, aradı, haddi aştı
1
Rebellious, unchaste
Đffetsiz, asi
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
With excess
Aşırılıkla
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺑﻐ‬
Your (pl) excesses
Azgınlığınız
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
Their excesses
Onların azgınlığı
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻐﹺﻴ ﹺﻬ‬ ‫ﺑ‬
Is able to
Gücü yeter
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺩ ﹴﺭ‬ ‫ﺏ ﻗﹶﺎ‬
‫ﺩ ﹴﺭ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑﻘﹶﺎ‬
Cattle, cow
Sığır, inek
‫ﺑﻘﺮ‬
‫ﺑ ﹶﻘ ﹺﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ ﹶﻘ‬
Cattles, cows
Sığırlar, inekler
‫ﺑﻘﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺑ ﹶﻘﺮ‬
Cattle, cow
Sığır, inek
‫ﺑﻘﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺑ ﹶﻘﺮ‬ - ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺑ ﹶﻘ‬
Spot
Çalılık yer
‫ﺑﻘﻊ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ ﹾﻘ‬
Vegetables
Sebzeler
‫ﺑﻘﻞ‬
‫ﺑ ﹾﻘ ﹺﻞ‬
Its vegetables
Onun sebzeleri
‫ﺑﻘﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﺑ ﹾﻘ‬
To remain, stay
Baki kaldı, geriye kaldı
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﺒﻘٰﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺑ‬
That which remains
Bakiye, geriye kalan
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻘ‬ ‫ﺑ‬
That which remains
Bakiye, geriye kalan
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺑ‬
127
1
‫ﻗﻮﻉ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻗﻴ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺔ = ﹺ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﹺﺑﻘ‬
In even land
Düz arazide
For you, to you
Seni, sana, senin için
Sufficient
Yeter, kâfi gelir
To cry, weep
Ağladı
She cried, wept
Ağladı (dş)
Mecca
Mekke
Young, fresh
Körpe
‫ﺑﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ ﹾﻜ‬
Early
Sabah, erken, evvel
‫ﺑﻜﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺑ ﹾﻜ‬
Because of their denial
Küfürlerinden dolayı
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺏ ﹸﻛ ﹾﻔ ﹺﺮ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹺﺑ ﹸﻜ ﹾﻔ ﹺﺮ‬
All, each
Hepsini, tamamını
‫ﻛﻞ‬
‫ﺏ ﹸﻛ ﱢﻞ‬
‫ﹺﺑ ﹸﻜ ﱢﻞ = ﹺ‬
With my speaking
Konuşmamla
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻲ‬‫ﻼﻣ‬
‫ﺏ ﹶﻛ ﹶ‬
‫ﻲ = ﹺ‬‫ﻼﻣ‬
‫ﹺﺑ ﹶﻜ ﹶ‬
For you (pl), to you
Sizi, size, sizin için
Dumb
Dilsiz
‫ﺑﻜﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺑ ﹾﻜﻤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹾﻜ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹾﻜ‬
Weeping, crying
Ağlayarak
‫ﺑﻜﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻜ‬ ‫ﺑ‬
On the contrary, never, but
Aksine, hayır, fakat
To test, try
Đmtihan etti, sınadı
Test, trial
‫ﻚ‬
 ‫ﹺﺑ‬
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺏ ﻛﹶﺎ‬
‫ﻑ= ﹺ‬
 ‫ﹺﺑﻜﹶﺎ‬
1
‫ﺑﻜﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻜٰﻲ‬
1
‫ﺑﻜﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ ﹶﻜ‬
‫ﺑ ﱠﻜ ﹶﺔ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹺﺑ ﹸﻜ‬
‫ﺑ ﹾﻞ‬
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺒﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻼ‬
‫ﺑ ﹶ‬
Đmtihan, deneme
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺑﻠﹶﺎ ًﺀ‬ - ‫ﺑﻠﹶﺎ ٌﺀ‬
Test, trial
Đmtihan, deneme
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﻠٰﺆ‬
Cities, countries
Şehirler
‫ﺑﻠﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﹺﺑﻠﹶﺎ‬
Announcement
Tebliğ, duyurma, bildirme
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻼﻏﹰﺎ‬
‫ﺑ ﹶ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﻼﹲ‬
‫ﺑ ﹶ‬
City, country
Şehir, belde
‫ﺑﻠﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ ﹺﺑﻠﹶﺎ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
City, country
Şehir, belde
‫ﺑﻠﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﹶﻠﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
City, country
Belde
‫ﺑﻠﺪ‬
‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﺑ ﹾﻠ‬
To swallow
Yuttu
1
‫ﺑﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﺑ‬
Convey (imp)
Bildir, tebliğ et
2
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺑﱢﻠ ﹾﻎ‬
To convey
Bildirdi, tebliğ etti, ulaştırdı
2
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﱢﻠ ﹸﻎ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﱠﻠ ﹶﻎ‬
1
128
To reach
Erişti, ulaştı
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﹸﻠ ﹸﻎ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﹶﻠ ﹶﻎ‬
They (dual) reached
Ulaştılar (ikil)
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﹶﻠﻐ‬
She reached
Ulaştı, erişti (dş)
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
You reached
Ulaştın
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
I reached
Ulaştım
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
You conveyed
Bildirdin
2
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺑﱠﻠ‬
They (fm) reached
Ulaştılar (dş)
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
We reached
Ulaştık
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺎ‬‫ﻐﻨ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
It reached me
Bana ulaştı
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻐﹺﻨ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
They reached
Ulaştılar
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺑﹶﻠﻐ‬
We tested, tried
Đmtihan ettik
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
We tested them
Onları imtihan ettik
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻮﻧ‬ ‫ﺑﹶﻠ‬
Yes
Evet
That which reaches
Ulaşan, etkili
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻴﻐﹰﺎ‬‫ﺑﻠ‬ - ‫ﻴﻎ‬‫ﺑﻠ‬
Night
Geceyi
‫ﻟﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﺏ ﹶﻟ‬
‫ﻴ ﹴﻞ = ﹺ‬‫ﹺﺑﹶﻠ‬
For what
Ne için
For what, for that
Neden dolayı, çünkü, şu
sebepten
Water
Suyu
With lamps
Kandillerle
With forgiveness
Bağışlama ile
With our own will
Đrademizle
Who that
Kim ki
Constructed
Bina etti
To us
Bize
Construction workers
Bina ustası
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺑﻨ‬
Construction, building
Bina
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﹺﺑﻨ‬
‫ﺑﻠﹶﻰ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﺎ‬‫ﺏ ﻣ‬
‫ﺎ = ﹺ‬‫ﹺﺑﻤ‬
‫ﻣﺎﺀ‬
‫ﺎ ٍﺀ‬‫ﺏ ﻣ‬
‫ﺎ ٍﺀ = ﹺ‬‫ﹺﺑﻤ‬
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺎﺑﹺﻴ‬‫ﻣﺼ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺢ = ﹺ‬ ‫ﺎﺑﹺﻴ‬‫ﻤﺼ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺓ = ﹺ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺎ = ﹺ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﻤ ﹾﻠ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻦ = ﹺ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬
‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻨ‬
129
Daughters
Kızlar, kız evlatlar
‫ﺑﲏ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬
Your daughters
Senin kızların
‫ﺑﲏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬
Your (pl) daughters
Sizin kızlarınız
‫ﺑﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬
My daughters
Kızlarım
‫ﺑﲏ‬
‫ﻲ‬‫ﺎﺗ‬‫ﺑﻨ‬
Fingertips
Parmak uçları
‫ﺑﻨﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬
His fingertips
Onun parmak uçları
‫ﺑﻨﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬
He built it
Onu bina etti
1
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺑﻨ‬
To build
Bina etti, yaptı
1
‫ﺑﲏ‬
‫ﺒﻨﹺﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻨٰﻲ‬
With the favor
Nimet ile
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺏ ﹺﻧ‬
‫ﺔ = ﹺ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﺑﹺﻨ‬
Sons
Oğulları
‫ﺑﲏ‬
‫ﻮ‬‫ﺑﻨ‬
They built
Bina ettiler
‫ﺑﲏ‬
‫ﺍ‬‫ﻨﻮ‬‫ﺑ‬
Sons
Oğullar
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺃ‬- ‫ﻮﻥ‬‫ﺑﻨ‬
Sons
Oğullar
‫ﺑﲏ‬
‫ﺑﻨﹺﻲ‬
My sons
Oğullarım
‫ﺑﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺑﹺﻨ‬
O my son
Oğulcuğum
‫ﺑﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻨ‬‫ﺑ‬
Buildings
Binalar
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻨﻴ‬‫ﺑ‬ - ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻨﻴ‬‫ﺑ‬
His buildings
Onun binaları
‫ﺑﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﻨﻴ‬‫ﺑ‬
Their buildings
Onların binaları
‫ﺑﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﻨﻴ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺎ‬‫ﻨﻴ‬‫ﺑ‬
Sons
Oğullar
‫ﺑﲏ‬
‫ﺑﻨﹺﻲ‬ - ‫ﺑﻨﹺﲔ‬
We built
Bina ettik
1
‫ﺑﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻨ‬‫ﺑ‬
We built it
Onu bina ettik
1
‫ﺑﲏ‬
‫ﻫﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻨ‬‫ﺑ‬
His son
Oğlu
‫ﺑﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑﻨﹺﻴ‬
With him, to him
Onunla, onu
With her, to her
Onunla, onu (dş)
That which guides
Yol gösteren
He was bewildered
Şaşırıp kaldı
1
‫ﻪ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻬ‬
1
130
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺏ ﻫ‬
‫ﺩ = ﹺ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻬ‬
‫ﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ ﹺﻬ‬
‫ﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬
‫ﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻬﺘ‬ ‫ﺑ‬ - ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻬﺘ‬ ‫ﺑ‬
Güzel oldu
‫ﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺞ‬ ‫ﺑ ﹺﻬ‬
Beauty
Güzellik
‫ﺞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬
Their guidance
Onların hidayetleri
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﹺﺑ‬
This, with this
Bu, bunu
Them
Onları, onlarla
Them (dual)
Onları, onlarla (ikil)
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺏ‬
‫ﺎ = ﹺ‬‫ﹺﺑ ﹺﻬﻤ‬
Them (fm)
Onları, onlarla (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻦ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑ ﹺﻬ‬
Beautiful
Güzel
‫ﺞ‬
‫ﺑﻬﹺﻴ ﹴﺞ‬
Beast, animal
Hayvan
‫ﻢ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺑﻬﹺﻴ‬
To settle
Yerleştirdi
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻮﹸﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮﹶﺃ‬ ‫ﺑ‬
With a valley
Bir vadiye
‫ﻭﺩﻱ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺏ ﻭ‬
‫ﺩ = ﹺ‬ ‫ﺍ‬‫ﹺﺑﻮ‬
Destruction
Helak, imha, yok olma
‫ﺑﻮﺭ‬
‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺑﻮ‬
He settled you (pl)
Sizi yerleştirdi
2
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮﹶﺃ ﹸﻛ‬ ‫ﺑ‬
We settled
Belirledik, yerleştirdik
2
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﹾﺃﻧ‬ ‫ﺑ‬
Ruined
Vahşi, helaki hak eden
‫ﺑﻮﺭ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺑ‬
Was blessed
Mübarek kılındı
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
With me, to me
Beni, bana, benimle
At night
Geceleyin
Declaration
To bewilder
Şaşırdı
Slander
Bühtan, iftira
To become beautiful
1
‫ﻫﺬﹶﺍ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻬﺬﹶﺍ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺏ‬
‫ﻢ = ﹺ‬ ‫ﹺﺑ ﹺﻬ‬
2
3
‫ﻲ‬ ‫ ﹺﺑ‬-‫ﺑﹺﻲ‬
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺎﺗﹰﺎ‬‫ﺑﻴ‬
Beyan, bildiri, açıklama
‫ﺑﲔ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺑﻴ‬
Its declaration
Onun açıklanması
‫ﺑﲔ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﺑﻴ‬
Home, house
Ev, mesken
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺑ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Home, house
Ev, mesken
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
To spend the night, plan by
night
Geceledi, geceleyin kurdu,
planladı
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Your home
Senin evin
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
131
His home
Onun evi
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Her home
Onun (dş) evi
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
My home
Benim evim
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
With hand, in hand
Elden, el ile
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹺﺑ‬
With your hand, in your hand
Senin elinde, senin elin ile
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹺﺑ‬
With his hand, in his hand
Onun eliyle, onun elinde
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹺﺑ‬
Egg
Yumurta
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
White
Beyaz
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﻴﻀ‬‫ﺑ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺑﹺﻴ‬
White
Beyaz
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻴﻀ‬‫ﺑ‬
Churches
Kiliseler
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﹺﺑ‬
Commercial transaction
Alış-veriş, satış
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Your commercial transaction
Alış-verişiniz
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Your pledge
Biatınız
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Clear
Açık
‫ﺑﲔ‬
‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﺑ‬
Make clear (imp)
Beyan et, açıkla
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Front, in front of
Ön, önünde
Between
Arasında
To make clear
Açıkladı, açıklığa kavuşturdu
In front of them
Önlerinde
In front of him
Önünde
We made clear
Açıkladık
Clear ones, evidences
Apaçık ayetler, deliller
We made it clear
Onu açıkladık
Clear one, evidence
Apaçık ayet, delil
Between you
Seninle arasında
Between you (pl)
Aranızda
2
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬ -‫ﻱ‬‫ﻳﺪ‬‫ﻦ ﹶﺃ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬‫ﻳﺪ‬‫ﻦ ﹶﺃ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
2
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺑ‬
‫ﺑﲔ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺑ‬
‫ﺑﲔ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺑ‬
‫ﺑﲔ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴﹺﻨ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
132
‫ﺎ‬‫ﻴﹺﻨﻨ‬‫ﺑ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻨﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Between us
Aramızda
Between him
Onunla (er) arasında
Between her
Onunla (dş) arasında, onlarla
arasında
Between them
Onların (er) arasında
Between the two
O ikisinin arasında
Between them (fm)
Onların (dş) arasında
They made clear
Açıkladılar
Between me
Benimle arasında
Homes
Evler
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺗ‬‫ﺑﻴ‬ -‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬
Your (pl) homes
Evleriniz
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺗﻜﹸﻢ‬‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬ - ‫ﺗﻜﹸﻢ‬‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬
Your (fm, pl) homes
Evleriniz (dş)
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻴﻮ‬‫ﺑ‬
Our homes
Evlerimiz
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬
Their homes
Onların evleri
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬
Their (fm) homes
Onların (dş) evleri
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴﹺﻨ ﹺﻬ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﹺﻨ ﹺﻬﻤ‬‫ﺑ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺑ‬
‫ﻴﻨﹺﻲ‬‫ﺑ‬
133
‫ت‬
You hold responsible
Sorumlu tutarsın
3
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺆ‬
That you hold us responsible
Bizi sorumlu tutman
3
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﺬﻧ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺆ‬
That you hold me responsible
Beni sorumlu tutman
3
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹾﺬﻧﹺﻰ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺆ‬
That you (pl) are given
Size verilmesi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) give
Vermeniz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) give
Verirsiniz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) give them (fm)
Onlara (dş) verirsiniz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) are given it
Onun size verilmesi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) give it
Onu verirsiniz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﺗ‬
You give
Verirsin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) prefer
Tercih edersiniz
4
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺛﺮ‬‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) deliver
Teslim etmeniz
2
‫ﺃﺩﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺆﺩ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) deliver
Verirsiniz, teslim edersiniz
2
‫ﺃﺩﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺆﺩ‬‫ﺗ‬
That you (pl) harm, torment
Eziyet vermeniz
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺆﺫﹸﻭﺍ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) harm, torment
Eziyet verirsiniz
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺆﺫﹸﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) harm me
Bana eziyet edersiniz
4
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﺆﺫﹸﻭ‬ ‫ﺗ‬
She incites
Tahrik eder, oynatır
4
‫ﺃﺯﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
She incites them
Onları tahrik eder
4
‫ﺃﺯﺯ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
You are turned
Çevrilirsiniz
1
‫ﺇﻓﻚ‬
‫ﺆﹶﻓﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ‬
You are ordered
Emrolunursun
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) are ordered
Emrolunursunuz
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮﻭ ﹶﻥ‬‫ﺆﻣ‬ ‫ﺗ‬
That she (it) believes
Đman etmesi
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
You believe
Đman edersin
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
That you believe
Đnanman
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
Indeed you believe
Kesinlikle inanırsın
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
134
That you (pl) believe
Đman etmeniz
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) believe
Đnanırsınız
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺗ‬
It gives shelter
Barındırır
4
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺗﹾﺌﻮﹺﻱ‬
It gives him shelter
Onu barındırır
4
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺆﻭﹺﻳ‬ ‫ﺗ‬
Those (fm) who repent
Tevbe eden kadınlar
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺋﺒ‬‫ﺎ‬‫ﺗ‬
Those who repent
Tevbe eden erkekler
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﺒ‬‫ﺎ‬‫ﺗ‬
To repent, accept
repentance, turn
Tevbe etti, tevbeyi kabul etti,
döndü
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗ‬
They (dual) repented
Tevbe ettiler (ikil)
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺗ‬
That which follows
Tabi olan
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎﹺﺑ ﹴﻊ‬‫ﺗ‬
Those who follow
Tabi olanlar
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺗ‬
They repented
Tevbe ettiler
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺗ‬
Chest, box
Tabut, sandık
She refuses
Reddeder (dş)
1
‫ﺃﰊ‬
‫ﻰ‬‫ﺗ ﹾﺄﺑ‬
You (she) come to us
Bize gelirsin, gelir (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬
Indeed you (pl) come to me
Mutlaka bana gelirsiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻨﻨﹺﻲ‬‫ﺗ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬
It comes to them
Onlara gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬
That you (pl) come
Gelmeniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬
You (pl) come
Gelirsiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬
You (pl) come to us
Bize gelirsiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬
You (pl) come to me
Bana gelirsiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﺗ ﹾﺎﺗ‬
You (she) come
Gelirsin, gelir (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻰ‬ ‫ﺗ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬ - ‫ﻲ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬
It comes to you (pl)
Size gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺗ ﹾﺎﺗ‬
It comes to us
Bize gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬
Indeed it comes to you (pl)
Mutlaka size gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬
It comes to them
Onlara gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺗ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺗ ﹾﺄﺗ‬
To cause sin
Günaha sokma
2
‫ﺃﰒ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺗ ﹾﺄﺛ‬ - ‫ﻴﻢ‬‫ﺗ ﹾﺄﺛ‬
‫ﺕ‬‫ﺑﻮ‬‫ﺎ‬‫ﺗ‬
135
You work for me at cost
Bana ücretle çalışırsın
1
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﺮﻧﹺﻲ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (it) hold, grab
Tutarsın, yakalarsın, tutar,
yakalar (dş)
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
That you (it) hold, grab
Tutman, tutması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹾﺬ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
That it holds you (pl), grabs
Sizi yakalaması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹾﺬ ﹸﻛ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
It holds him
Onu tutar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
It holds them
Onları tutar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
That you (pl) hold, grab
Tutmanız, edinmeniz
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧﺬﹸﻭﹾﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) hold, grab
Tutarsınız
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧﺬﹸﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) hold it
Onu tutarsınız
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺧﺬﹸﻭ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) hold it
Onu tutarsınız
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺧﺬﹸﻭ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
That you (pl) hold it
Onu tutmanız
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻫﺎ‬ ‫ﺧﺬﹸﻭ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
To postpone
Erteledi, tehir etti
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
He proclaimed
Đlan etti, bildirdi
5
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺗﹶﺄ ﱠﺫ ﹶﻥ‬
Times
Kere, defa
‫ﺗﺮﻭ‬
‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗ‬
That which leaves, deserts
Terk eden
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺗ‬
Those who leave, desert
Terk edenler
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻲ‬‫ﺎ ﹺﺭﻛ‬‫ ﺗ‬- ‫ﺎ ﹺﺭﻛﹸﻮﺍ‬‫ﺗ‬
Those who leave, desert
Terk edenler
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻲ‬‫ﺎ ﹺﺭﻛ‬‫ﺗ‬
That you grieve
Üzülmen
1
‫ﺃﺳﻮ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) take them captives
Esir alırsınız
1
‫ﺃﺳﻮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) grieve
Üzülürsünüz
1
‫ﺃﺳﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺳﻮ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You make turn
Çevirirsin, vazgeçirirsin
1
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬
You make us turn, give up
Bizi çevirmen
1
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻓ ﹶﻜﻨ‬‫ﺗ ﹾﺄ‬
That you eat
Yemen
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﺗ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹾﻞ‬
You eat, she eats, they eat
Yersin, yer (dş), yerler
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﺄ ﹸﻛ ﹸﻞ‬‫ﺗ‬
You eat it, she eats it, they
eat it
Onu yersin
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ ﹸﻛﹸﻠ‬
That you (pl) eat
Yemeniz
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﺗ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮﹾﺍ‬
136
You (pl) eat
Yersiniz
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﺗ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
That you (pl) eat it
Onu yemeniz
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺗ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮﻫ‬
By Allah
Allah adına, Allah’a and olsun
You (pl) grieve
Elem çekersiniz
1
‫ﺃﱂ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﺄﹶﻟﻤ‬
Those who read, recite
Okuyanlar
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﺎ‬‫ﺗ‬
You order, it (she) orders
Emredersin, emreder (dş)
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
It (she) orders you
Sana emreder
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
Bize emredersin, emreder
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
Onlara emredersin, emreder
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) order
Emredersiniz
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) order us
Bize emredersiniz
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻭ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (pl) order me
Bana emredersiniz
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻲ‬‫ﻭﻧ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You (fm) order
Emredersin (dş)
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣﺮﹺﻳ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You trust us
Bize güvenirsin, güvenir (dş)
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
You trust him to us
Onu emanet edersin
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺗ ﹾﺄ‬
Interpretation, explanation
Tevil, açıklama, yorum
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻼ‬
‫ﺗ ﹾﺄﻭﹺﻳ ﹰ‬ - ‫ﺗ ﹾﺄﻭﹺﻳﻞ‬
Its interpretation
Onun tevili
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ ﹾﺄﻭﹺﻳﹸﻠ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺗ ﹾﺄﻭﹺﻳﹶﻠ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺗ ﹾﺄﻭﹺﻳ‬
Accept our repentance (imp)
Tevbemizi kabul et
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺗ‬
Perish (imp)
Kurusun, kurudu
1
‫ﺗﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺗ‬
Destruction
Boş, yıkım
‫ﺗﺒﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﺗﺒ‬
Destruction
Helak, yıkım
‫ﺗﱪ‬
‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺗﺒ‬
To be sacred
Mübarek oldu
6
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬
Onlara (dş) yaklaşmanız
3
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬
Alış-veriş yaptınız
6
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬
Perish (imp, fm)
Kurusun, kurusun
1
‫ﺗﺒﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
I repented, turned
Tevbe ettim, döndüm
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You order us, it (she) orders
us
You order them, it (she)
orders them
That you have relations with
them (fm)
You (pl) made commercial
transaction
137
‫ﻪ‬ ‫ﺎﻟﹼﻠ‬‫ﺗ‬
You grieve
Üzülürsün
8
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you grieve
Üzülmen
8
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you (pl) seek
Đstemeniz, aramanız
5
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) seek, desire
Đstersiniz
5
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (she) seek, desire
Đstersin, ister (dş)
5
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬ - ‫ﻲ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Devout yourself (imp)
Kendini ada, yönel
5
‫ﺑﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹾﻞ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
To devout oneself
Yöneldi, kendini adadı
5
‫ﺑﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) repented, turned
Tevbe ettiniz, döndünüz
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Devotion
Yöneliş
2
‫ﺑﺘﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺒﺘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) deprive, lessen
Eksik vermeniz
1
‫ﲞﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺨﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) deprive, lessen
Eksik verirsiniz
1
‫ﲞﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺨﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you (pl) act miserly
Cimrilik yapmanız
1
‫ﲞﻞ‬
‫ﺨﻠﹸﻮﺍ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) act miserly
Cimrilik yaparsınız
1
‫ﲞﻞ‬
‫ﺨﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
It is clarified
Açıklanır, gösterilir
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That she changes
Değiştirmesi
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
It (she) changes
Dönüştürür, değiştirir
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
It is changed
Dönüştürülür, değiştirilir
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
To change
Değiştirdi
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you (pl) manifest
Açığa vurmanız
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬
You (pl) manifest
Açığa vurursunuz
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬
You (pl) manifest it
Onu açığa vurursunuz
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬
That you (pl) manifest it
Onu açığa vurmanız
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬
She manifests it
Açar, açığa vurur (dş)
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬
Change, changing
Dönüştürme, değiştirme
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻼ‬
‫ﻳ ﹰ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬ - ‫ﻳ ﹲﻞ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬
You waste away
Saçıp savurursun
2
‫ﺑﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺒ ﱢﺬ‬‫ﺗ‬
That you waste away
Saçıp savurman
2
‫ﺑﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺒ ﱢﺬ‬‫ﺗ‬
138
Wasting
Saçıp savurma
2
‫ﺑﺬﺭ‬
‫ﻳﺮﹰﺍ‬‫ﺒﺬ‬‫ﺗ‬
To be destroyed
Helak oldu, yok oldu
1
‫ﺗﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬
To destroy
Yok etti, mahvetti
2
‫ﺗﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You heal
Đyileştirirsin
4
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﺗ‬
They disowned
Uzaklaştılar
5
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺮﺅ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
He disowned
Uzaklaştı
5
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
We disowned
Uzaklaştık
5
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﹾﺃﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
To display oneself
Kendini gösterme
5
‫ﺑﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
To display oneself
Kendini gösterdi
5
‫ﺑﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
They displayed themselves
(fm)
Kendilerini (dş) gösterdiler
5
‫ﺑﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
We destroyed
Mahvettik
2
‫ﺗﱪ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you (pl) do good
Đyilik etmeniz
1
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺗ‬
You (pl) do good
Đyilik ettiniz
1
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺗ‬
You (pl) do them good
Onlara iyilik edersiniz
1
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺗ‬
You expand
Açarsın
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That You expand it
Onu açman
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺎ‬‫ﺴ ﹾﻄﻬ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That it is given to destruction
Mahrum etmesi
1
‫ﺑﺴﻞ‬
‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
She smiled
Gülümsedi
5
‫ﺑﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you give glad tidings
Müjdelemen
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You give glad tidings
Müjdelersin
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) give glad tidings
Müjdelersiniz
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Giving insight
Gözünü açma
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) see
Görürsünüz
4
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you (pl) cancel it
Đptal etmeniz
4
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻄﻠﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) cancel it
Đptal edersiniz, boşa
çıkarırsınız
4
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻄﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
He followed, obeyed
Takip etti, tabi oldu
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬
139
People of Tubba
Tubba kavmi
Following
Tabi olarak
You (pl) followed, obeyed
Tabi oldunuz
Indeed you (pl) are
resurrected
‫ﺒ ﹴﻊ‬‫ﺗ‬
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺗﺒ‬
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Muhakkak diriltilirsiniz
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌﹸﺜ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You (pl) are resurrected
Diriltilirsiniz
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻌﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
He followed you, obeyed you
Sana tabi oldu
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬
We followed
Tabi olduk
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
He followed me
Bana tabi oldu
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻌﻨﹺﻲ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬
They followed
Tabi oldular
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬
That you seek, desire
Đstemen, araman
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺒ ﹺﻎ‬‫ﺗ‬
That you (pl) seek, desire
Đstemeniz
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﻐ‬‫ﺗ‬
You (pl) seek, desire
Đstersiniz
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻐ‬‫ﺗ‬
You (pl) desire it
Onu istersiniz
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺒﻐ‬‫ﺗ‬
She exceeds (limits)
Haddi aşar (dş)
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﺗ‬
She leaves, lets it remain
Bırakır, baki kılar (dş)
1
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻘ‬‫ﺗ‬
You (pl) cry, weep
Ağlarsınız
1
‫ﺑﻜﻲ‬
‫ﺒﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ‬
That you reach
Ulaşman
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﹸﻠ ﹶﻎ‬‫ﺗ‬
That you (pl) reach
Ulaşmanız
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﹸﻠﻐ‬‫ﺗ‬
She tests, examines
Dener, sınar (dş)
1
‫ﺑﻠﻲ‬
‫ﺒﻠﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺗ‬ -‫ﺒﻠﹸﻮ‬‫ﺗ‬
You (pl) are tested, tried
Đmtihan edilirsiniz
1
‫ﺑﻠﻲ‬
‫ﻮ ﱠﻥ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﺗ‬
Tested, tried
Denenir, sınanır
1
‫ﺑﻠﻲ‬
‫ﺒﻠﹶﻰ‬‫ﺗ‬
You (pl) build
Bina edersiniz
1
‫ﺑﲏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺗ‬
Bewilders
Şaşırtır
1
‫ﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
It bewilders them
Onları şaşırtır
1
‫ﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
You settle, post
Hazırlarsın, yerleştirirsin
2
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Settle (imp, dual)
Yerleşin (ikil)
5
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻮﺀَﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
140
Settle (imp, pl)
Yerleşin
5
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻮﺅ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you incur
Yüklenmen, uğraman
1
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻮﹶﺃ‬‫ﺗﺒ‬
It perishes
Ziyan olur, batar
1
‫ﺑﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﺒ‬
Clarification
Açıklama
‫ﺑﲔ‬
‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﺒﻴ‬‫ﺗ‬
That it (she) will perish
Yok olması (dş)
1
‫ﺑﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗﺒﹺﻴ‬
It (she) becomes white
Ağarır (dş)
9
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That which supports
Arka çıkan
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺗﺒﹺﻴﻌﹰﺎ‬
That you make clear
Açıklarsın
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
To become clear
Açıklandı, açığa çıktı
5
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
It (she) became clear
Açığa çıktı (dş)
5
‫ﺑﲔ‬
‫ﺖ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Indeed you make clear
Mutlaka sen açıklarsın
5
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Indeed you make it clear
O mutlaka sen onu açıklarsın
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Clarify (imp, pl)
Araştırın
5
‫ﺑﲔ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
That you (pl) change
Değiştirmeniz
5
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you follow
Uyman, tabi olman
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺗ‬
That you follow
Uyman, tabi olman
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺗ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺗ‬
Indeed that you (pl) follow
Tabi olmanız
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ ﱢﻥ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﺗ‬
That you follow me
Bana tabi olman
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻌ ﹺﻦ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺗ‬
It (she) follows it (her)
Onu takip eder (dş)
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) follow
Takip etmeniz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﺗ‬
You (pl) follow
Tabi olursunuz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﺗ‬
That you (pl) follow us
Bize tabi olmanız
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﺗ‬
Ruin
Ziyan
2
‫ﺗﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺘﺒﹺﻴ ﹴ‬‫ﺗ‬
Destruction
Đmha, yok etme
2
‫ﺗﱪ‬
‫ﺘﺒﹺﲑﹰﺍ‬‫ﺗ‬
Draw away (dual)
Uzaklaşır (ikil)
1
‫ﺟﻔﻮ‬
‫ﺎﻓﹶﻰ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺗ‬
That you take
Edinmen
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
141
You take
Edinirsin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹸﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) take
Edinmeniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨﺬﹸﻭﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
You (pl) take
Edinirsiniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨﺬﹸﻭ ﹶﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
You (pl) take it (him)
Onu edinirsiniz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
You receive admonition
Öğüt alırsınız
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹶﺬ ﱠﻛﺮ‬‫ﺗ‬
In succession
Ardı ardına
‫ﻭﺗﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺗ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺗ‬
You leave, desert
Terk edersin
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you leave it, desert it
Onu terk etmen
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) are left
Terk edilmeniz
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
You (pl) are left
Terk edilirsiniz
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you separate
Ayrılığa düşmeniz
5
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮﺍ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﺗ‬
That you (pl) think deeply
Tefekkür etmeniz
5
‫ﻓﻜﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻜﺮ‬‫ﺗ‬
You (pl) think deeply
Tefekkür edersiniz
5
‫ﻓﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻜﺮ‬‫ﺗ‬
It (they) turn, transform
Ters döner
5
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ ﹶﻘﱠﻠ‬‫ﺗ‬
That you (pl) be righteous
Sakınmanız
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺗ‬
You (pl) be righteous
Korunursunuz, sakınırsınız
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ‬
That you be arrogant
Büyüklenmen
8
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﺗ‬
They (dual) meet
Karşılarlar
5
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺘﹶﻠﻘﱠﺎ‬‫ﺗ‬
They (dual) meet them
Onları karşılarlar
5
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺘﹶﻠﻘﱠﺎ‬‫ﺗ‬
You read, recite
Okursun
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﻮ‬ ‫ﺘﹸﻠ‬‫ﺗ‬ - ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﺗ‬
That you (pl) read, recite
Okumanız
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺗ‬
You (pl) read, recite
Okursunuz
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ‬
It is read
Okunur
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹶﻰ‬‫ﺗ‬
You dispute
Çekişirsin
6
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺗ‬
That you (pl) desire
Arzu etmeniz
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﺍ‬‫ﻨﻮ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) speak secretly
Gizli konuşmanız
6
‫ﳒﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺟﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺗ‬
142
Comes down continuously
Akın akın iner
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you (dual) repent, turn
Đkinizin tevbe etmesi
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺑ‬‫ﺗﺘ‬
They cause to die
Vefat ettirirler
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﺎ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
They cause them to die
Onları vefat ettirirler
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮﻓﱠﺎ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) turn
Dönmeniz
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﱠﻟﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬
Firmness
Sabitleştirme
2
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺗﹾﺜﺒﹺﻴﺘﹰﺎ‬
Blame
Kınama
2
‫ﺛﺮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺗﹾﺜ ﹺﺮ‬
You overcome
Yakalarsın
1
‫ﺛﻘﻒ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗﹾﺜ ﹶﻘ ﹶﻔ‬
You overcome them
Onları yakalarsın
1
‫ﺛﻘﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗﹾﺜ ﹶﻘ ﹶﻔ‬
It ploughs
Tarla sürer
4
‫ﺛﻮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺜ‬‫ﺗ‬
You cry for help
Yalvarırsın
1
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠﹶﺌ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) cry for help
Yalvarmanız
1
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺠﹶﺌﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) cry for help
Yalvarırsınız
1
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﹶﺌﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You dispute
Mücadele edersin
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩ ﹸﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
That you dispute
Mücadele etmen
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩ ﹾﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
She disputes with you
Seninle mücadele eder (dş)
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺩﹸﻟ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
That (pl) you dispute
Mücadele etmeniz
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
That (pl) you dispute with me
Benimle mücadele etmeniz
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻧﻨﹺﻰ‬‫ﺩﻟﹸﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
Commerce
Ticaret
‫ﲡﺮ‬
‫ﺓ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺗﺠ‬
Their commerce
Ticaretleri
‫ﲡﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
You strive
Cihad edersin
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
You (pl) strive
Cihad edersiniz
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
To pass, overlook
Geçti, affetti
6
‫ﺟﻮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
You avoid
Kaçınırsın
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘﹺﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) avoid
Kaçınmanız
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﹺﻨﺒ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you find
Bulman
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺗ ﹺ‬
143
You find, she finds
Bulursun, bulur (dş)
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺗ ﹺ‬
Indeed you find
Mutlaka bulursun
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺗ ﹺ‬
That you find (pl)
Bulmanız
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺗ ﹺ‬
You (pl) find
Bulursunuz
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭﻥ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺗ ﹺ‬
That you find (pl) it
Onu bulmanız
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺗ ﹺ‬
To try to swallow, gulp
Yutmaya çalıştı
5
‫ﺟﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) commit (sin)
Suç işlersiniz
4
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺠ ﹺﺮﻣ‬
 ‫ﺗ‬
It (she) flows
Akar
1
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬ -‫ﺠﺮﹺﻱ‬
 ‫ﺗ‬
They (pl) flow
Akarlar (ikil)
1
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺠ ﹺﺮﻳ‬
 ‫ﺗ‬
You are recompensed
Karşılığınız verilir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
It (she) is recompensed
Karşılığı verilir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺠﺰ‬
 ‫ﺗ‬
It (she) recompenses,
rewards
Karşılık verir, ödül verir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﺗ‬
To spy
Gizli hallerini araştırdı
5
‫ﺟﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) spy
Araştırmanız
5
‫ﺟﺴﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﺴ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
You do, make, place
Yaparsın
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you do, make, place
Yapman
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you do, make, place
Yapman
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you make us
Bizi yapman
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you make me
Beni yapman
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻠﻨﹺﻲ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) do, make, place
Yapmanız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) do, make, place
Yaparsınız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) do it
Onu yaparsınız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
It (she) shone
Tecelli etti, kendini gösterdi
5
‫ﺟﻠﻮ‬
‫ﺠﻠﱠﺎ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺠﻠﱠﻰ‬
 ‫ﺗ‬
That you collect, gather
Toplamanız, bir araya
getirmeniz
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
To avoid
Kaçındı
5
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you raise your voice
Sesini yükseltmen
1
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
144
That you (pl) raise your voice
Sesinizi yükseltmeniz
1
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
You be ignorant
Cahillik edersiniz
1
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﻬﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
That you be hungry
Acıkman
1
‫ﺟﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺗﺠ‬
You (pl) argue
Mücadele edersiniz,
çekişirsiniz
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺗﺤ‬
You (pl) argue with us
Bizimle çekişirsiniz
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺗﺤ‬
You (pl) argue with me
Benimle çekişirsiniz
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻰ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺗﺤ‬
You (pl) urge each other
Birbirinizi teşvik edersiniz
6
‫ﺣﻀﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﺿ‬‫ﺗﺤ‬
Talking to each other
Konuşma
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﺭ‬‫ﺎﻭ‬‫ﺗﺤ‬
Your (dual) dialogue
Đkinizin konuşması
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭ ﹸﻛﻤ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺤ‬
You (pl) are welcome
Ağırlanırsınız
1
‫ﺣﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) detain
Alıkoyarsınız, tutarsınız
1
‫ﺣﺒﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﹺﺒﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) detain them (dual)
O ikisini alıkoyarsınız
1
‫ﺣﺒﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺤﹺﺒﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That it perishes
Yok olması
1
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) like
Sevmeniz
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) like
Seversiniz
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) like it
Onu seversiniz
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) like them
Onları seversiniz
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﺗ‬
Under, below, beneath
Aşağı, alt
‫ﲢﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Beneath you (fm)
Senin altında
‫ﲢﺖ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Beneath him
Onun altında
‫ﲢﺖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Beneath them
Onların altında
‫ﲢﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Beneath them
Onların altında
‫ﲢﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Beneath me
Benim altımda
‫ﲢﺖ‬
‫ﻲ‬‫ﺤﺘ‬
 ‫ﺗ‬
It (she) talks, tells
Söylersin, söyler (dş)
2
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) fear
Çekinirsiniz
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺤ ﹶﺬﺭ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) cultivate
Ekersiniz
1
‫ﺣﺮﺙ‬
‫ﺮﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
145
That you want ambitiously
Haris olman, istemen
1
‫ﺣﺮﺹ‬
‫ﺹ‬
 ‫ﺤ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you move
Hareket ettirmen
1
‫ﺣﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you make it forbidden
Haram kılarsın
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) make it
forbidden
Haram kılmanız
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
They searched
Aradılar
5
‫ﺣﺮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Freeing
Hürriyet verme
2
‫ﺣﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺗ‬
That you grieve
Hüzünlenmen
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰ ﹾﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) grieve
Hüzünlenmeniz
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺰﻧ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) grieve
Hüzünlenirsiniz
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺰﻧ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (fm) grieve
Hüzünlenmen (dş)
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰﻧﹺﻰ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you feel
Hissedersin
4
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You assume
Sanarsın
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Indeed you assume
Mutlaka sanarsın
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you assume
Sanman
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Indeed you assume them
Mutlaka onları sanarsın
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺒ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You assume her
Onu sanarsın
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You assume them
Onları sanarsın
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) assume him
Onu sanarsınız
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺴﺒ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) assume him
Onu sanmanız
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺴﺒ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You are jealous
Haset edersin
1
‫ﺣﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) are jealous of us
Bize haset edersiniz
1
‫ﺣﺴﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻭ‬‫ﺴﺪ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Inquire (imp, pl)
Araştırın
5
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you be good
Đyilik yapmanız, geçinmeniz
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) kill
Öldürürsünüz
1
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) kill them
Onları öldürürsünüz
1
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺤﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You are gathered
Haşrolunursunuz,
toplanırsınız
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
146
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺤﺼ‬
 ‫ﺗ‬
4
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺼ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Korursunuz, saklarsınız
4
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼﻨ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) count
Sayıp bitirmeniz
4
‫ﺣﺼﻲ‬
‫ﻮ‬‫ﺤﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) count it
Onu saymanız
4
‫ﺣﺼﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺤﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) count it
Onu (dş), onları saymanız
4
‫ﺣﺼﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺤﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you encompass
Kuşatman, anlaman
4
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻂ‬
‫ﺤ ﹾ‬
 ‫ﺗ‬
You judge, decree
Hüküm verirsin
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) judge, decree
Hüküm vermeniz
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺤ ﹸﻜﻤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) judge, decree
Hüküm verirsiniz
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤ ﹸﻜﻤ‬
 ‫ﺗ‬
It settles, comes down
Yerleşir, iner
1
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤ ﱡﻞ‬
 ‫ﺗ‬
It becomes lawful
Helal olur
1
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤ ﱡﻞ‬
 ‫ﺗ‬
Dissolution
Bozma, çözme
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤﱠﻠ ﹶﺔ‬
 ‫ﺗ‬
That you shave
Tıraş etmeniz
1
‫ﺣﻠﻖ‬
‫ﻠﻘﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) violate
Hürmetsizlik etmeniz
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﺗ‬
That you lay the burden
Yüklemen
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻞ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﺗ‬
Yüklersin
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Yüklemen, saldırman
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you lay the burden on us Bize yüklemen
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻤ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
She (they) carries him (it)
Onu taşır, taşırlar
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤﹸﻠ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you mount them
Onları bindirmen
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) are laden
Yüklenirsiniz
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you break your oath
Yeminini bozman
1
‫ﺣﻨﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻨ ﹾ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Change, transformation
Değişiklik, dönüşme
2
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻼ‬
‫ﺤﻮﹺﻳ ﹰ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺤﻮﹺﻳﻞ‬
 ‫ﺗ‬
You give life
Yaşatırsın, hayat verirsin
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤ ﹺﻲ‬
 ‫ﺗ‬
She protects
Korur
Chaste, modest
Namuslu
That it protects you (pl)
Sizi koruması
You (pl) protect, store
You lay the burden; It (she)
bears
That you put the burden,
attack
4
147
Greeting
Selamlama
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺔ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺗ‬
Their greeting
Onların selamlamaları
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You avoid
Kaçarsın
1
‫ﺣﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﺤ‬
That you (pl) encompass
Kavramanız
4
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻴﻄﹸﻮﺍ‬‫ﺗﺤ‬
You (pl) live
Yaşarsınız
1
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻴ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You give life
Yaşatırsın, hayat verirsin
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﺗ‬
Enmity
Düşmanlık
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
That you address
Hitap etmen
3
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﺐ‬‫ﺎﻃ‬‫ﺗﺨ‬
That you address me
Bana hitap etmen
3
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﺒﻨﹺﻰ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
You fear
Korkarsın
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
That you fear (dual)
Korkmanız (ikil)
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺎﻓﹶﺎ‬‫ﺗﺨ‬
That you keep silent
Sessiz kalman
3
‫ﺧﻔﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
Indeed you fear
Korkarsın
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎﹶﻓ‬‫ﺗﺨ‬
That you (pl) fear
Korkmanız
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺎﻓﹸﻮﺍ‬‫ﺗﺨ‬
You (pl) fear
Korkarsınız
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺎﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﺨ‬
You (pl) fear them
Onlardan korkarsınız
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎﻓﹸﻮ‬‫ﺗﺨ‬
That you (pl) fear them
Onlardan korkmanız
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎﻓﹸﻮ‬‫ﺗﺨ‬
That you (fm) fear
Korkman (dş)
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻲ‬‫ﺎﻓ‬‫ﺗﺨ‬
You associate
Karışırsın
3
‫ﺧﻠﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻟ ﹸ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
That you (pl) associate with
them
Onlarla karışmanız
3
‫ﺧﻠﻂ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻟﻄﹸﻮ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
That they humble
Saygı duysun
4
‫ﺧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺨﹺﺒ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) betray, deceive
Đhanet edersiniz
8
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺎﻧ‬‫ﺗﺨ‬
That you (pl) dispute
Çekişmeniz
8
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻤﻮﺍ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) dispute
Çekişirsiniz
8
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻮﻥ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) differ
Đhtilaf edersiniz
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻠﻔﹸﻮﻥ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
Falls down
Yıkılır
1
‫ﺧﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
148
It comes out
Çıkarsın, çıkar (dş)
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That it comes out
Çıkman
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you bring forth
Çıkarman
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You bring forth
Çıkarırsın
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you come out
Çıkman
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You bring us forth
Bizi çıkarman
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) come out
Çıkmanız
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) drive out
Çıkarmanız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) come out
Çıkarsınız
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) are brought forth
Çıkarılırsınız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) bring forth
Çıkarırsınız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) bring him forth
Onu çıkarmanız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) drive them (fm)
out
Onları (dş) çıkarmanız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺗ‬
They guess
Tahmin ederler
1
‫ﺧﺮﺹ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺻ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you cut out
Yırtman, delmen
1
‫ﺧﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you disgrace us
Bizi rezil etmen
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺨ ﹺﺰﻧ‬
 ‫ﺗ‬
That you disgrace me
Beni rezil etmen
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﺨ ﹺﺰﻧﹺﻲ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) disgrace me
Beni rezil etmeniz
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﺨﺰ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) give less
Eksiltmeniz
4
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺴﺮ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
Loss
Ziyan, kayıp
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺴ ﹴﲑ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You fear, that you fear
Korkarsın
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﺗ‬
You fear him
Ondan korkarsın
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﺗ‬
That you humble
Saygı duyman, ürpermen
1
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) fear
Korkmanız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﻮ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) fear
Korkarsınız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) fear them
Onlardan korkarsınız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
149
That you (pl) fear him
Ondan korkmanız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) fear them
Onlardan korkmanız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You fear, that you fear
Korkarsın
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl, fm) be soft
Yumuşak söylemeniz (dş)
1
‫ﺧﻀﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
You write
Yazarsın
1
‫ﺧﻄﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺨﱡ‬
 ‫ﺗ‬
It snatches
Kapar
1
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﹶﻄ‬
 ‫ﺗ‬
It snatches him
Onu kapar
1
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺨ ﹶﻄ ﹸﻔ‬
 ‫ﺗ‬
You write it
Onu yazarsın
1
‫ﺧﻄﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺨ ﱡﻄ‬
 ‫ﺗ‬
That you fear
Korkman
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) hide
Gizlemeniz
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹸﻮﺍ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) hide
Gizlersiniz
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) hide it (him)
Onu gizlemeniz
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨﻔﹸﻮ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) hide it (her)
Onu gizlemeniz
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺨﻔﹸﻮﻫ‬
 ‫ﺗ‬
It remains hidden
Gizli kalır
1
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹶﻰ‬
 ‫ﺗ‬
You (they) hide
Gizlersin, gizler
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﺗ‬
Lessening, lightening
Hafifletme
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﺗ‬
Emptied
Boşaldı
1
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺨﱠﻠ‬
 ‫ﺗ‬
Live forever
Ebedi yaşarsınız
1
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﹸﻠﺪ‬
 ‫ﺗ‬
You violate
Sözünden dönersin
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you violate it
Ondan dönmemen
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺨﹶﻠ ﹶﻔ‬
 ‫ﺗ‬
You create
Yaratırsın
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) create
Yaratırsınız
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺨﹸﻠﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) create it (him)
Onu yaratırsınız
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺨﹸﻠﻘﹸﻮ‬
 ‫ﺗ‬
Scaring
Korkutarak
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) betray, deceive
Đhanet etmeniz
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺗﺨ‬
Scaring
Korkutma
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺨﻮﹺﻳﻔﹰﺎ‬
 ‫ﺗ‬
1
150
You (pl) choose
Seçersiniz
5
‫ﺧﲑ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
It overtook him
Ona yetişti
6
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺪ‬
You (pl) contracted for debt
Borçlandınız
6
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺍﻳ‬‫ﺗﺪ‬
To ponder
Derin düşündü
5
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) store
Biriktirirsiniz
8
‫ﺫﺧﺮ‬
‫ﻭﻥ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you make enter
Sokman
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹺﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
Indeed you enter
Mutlaka girersin
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you enter
Girmeniz
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you enter it
Ona girmeniz
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﻠﹸﻮﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) study
Ders görürsünüz
1
‫ﺩﺭﺱ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺭﺳ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
It overtakes, comprehends
Yetişir, idrak eder
4
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﺗ‬
It overtakes it
Ona yetişir
4
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) know
Bilirsiniz
1
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺗ‬
You know
Bilirsin
1
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺪﺭﹺﻱ‬ ‫ﺗ‬
That you call, that she calls
Çağırman, dua etmen, dua
etmesi (dş)
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you call them
Onları çağırman
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) call
Çağırmanız, dua etmeniz
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) call
Çağırırsınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) ask for
Đstersiniz
8
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) are called
Çağırılırsınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) call us
Bizi çağırmanız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) call us
Bizi çağırırsınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) call me
Beni çağırırsınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) call him
Onu çağırırsınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) call them
Onları çağırırsınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
It (she) is called
Çağırılır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺗ‬
151
That you (pl) give
Vermeniz
1
‫ﺩﻟﻮ‬
‫ﺪﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
It (she) came down
Sarktı
1
‫ﺩﻟﻮ‬
‫ﺪﻟﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
It destroys
Yıkar, mahveder
‫ﺩﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
Destruction
Yıkma, mahvetme
‫ﺩﻣﺮ‬
‫ﲑﹰﺍ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﺗ‬
You compromise
Taviz verirsin, yumuşak
davranırsın
4
‫ﺩﻫﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
It revolves
Dönerler
1
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﺗﺪ‬
4
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳﺮ‬‫ﺗﺪ‬
4
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﻬﺎ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﻳﺮ‬‫ﺗﺪ‬
You (pl) make revolve, carry
Döndürürsünüz
out
You (pl) make it revolve, carry
Onu döndürürsünüz
it out
That you slaughter
Kesmeniz, boğazlamanız
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺑﺤ‬‫ﺗ ﹾﺬ‬
You (it) leave
Bırakır
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ‬
That you leave
Bırakması
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ‬
That you (pl) leave
Bırakmanız
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ ﱠﻥ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ‬
That you leave me
Beni bırakman
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭﻧﹺﻰ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ‬
That you (pl) leave them
Onları bırakman
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ‬
It disperses
Savurur
1
‫ﺫﺭﻭ‬
‫ﻭ‬‫ﺗ ﹾﺬﺭ‬
You (pl) leave
Bırakırsınız
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹶﺬﺭ‬
It disperses it (him)
Onu savurur
1
‫ﺫﺭﻭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺗ ﹾﺬﺭ‬
That you (pl) leave it
Onu bırakmanız
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺗ ﹶﺬﺭ‬
It disperses it (her)
Onu savurur
1
‫ﺫﺭﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺗ ﹶﺬﺭ‬
You remember
Anarsın, zikredersin
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ ﹸﻛ‬
She reminds
Hatırlatır
2
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ ﱢﻛ‬
He received admonition,
remembered
Öğüt aldı, düşündü, hatırladı
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﺬ ﱠﻛ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ ﱠﻛ‬
Reminder
Hatırlatma, öğüt
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
They received admonition,
remembered
Öğüt aldılar, iyice düşündüler
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺗ ﹶﺬ ﱠﻛﺮ‬
That you (pl) remember
Anmanız, zikretmeniz
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺗ ﹾﺬ ﹸﻛﺮ‬
They received admonition,
remembered
Öğüt alırlar, iyice düşünürler
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹶﺬ ﱠﻛﺮ‬‫ﺗ‬ = ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹶﺬ ﱠﻛﺮ‬
152
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻛﲑﹺﻱ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺬ ﱡﻝ‬ ‫ﺗ‬
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺗ ﹾﺬﻟ‬
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
Gitmen
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
That you (pl) go
Gitmeniz
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
You (pl) go
Gidersiniz
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
She forgets
Geçer, vazgeçer
1
‫ﺫﻫﻞ‬
‫ﻫ ﹸﻞ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
They (dual) keep back
Geride tutarlar (ikil)
1
‫ﺫﻭﺩ‬
‫ﺍﻥ‬‫ﺗﺬﹸﻭﺩ‬
That you (pl) taste
Tatmanız
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺗﺬﹸﻭﻗﹸﻮﹾﺍ‬
That you see
Görmen
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
They (dual) see
Görürler (ikil)
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺍﺀ‬‫ﺗﺮ‬
Ribs
Kaburga kemikleri
‫ﺗﺮﺏ‬
‫ﺐ‬
‫ﺋ ﹺ‬‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
They (dual) see
Birbirini gördü
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍﺀ‬‫ﺗﺮ‬
Dust
Toprak
‫ﺗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ﺗﺮ‬ -‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
Inheritance
Miras
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﺗﺮ‬
Mutual consent
Karşılıklı rıza ile
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺽ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺗﺮ‬
They agreed
Anlaştılar, rızalaştılar
6
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺿﻮ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
You agreed
Anlaştınız, rızalaştınız
6
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
Collar bones
Boğaz, gırtlak
‫ﺗﺮﻕ‬
‫ﻰ‬‫ﺍﻗ‬‫ﺗﺮ‬
You see me
Sen beni görürsün
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺍﻧﹺﻲ‬‫ﺗﺮ‬
You see him
Sen onu görürsün
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
You see them
Sen onları görürsün
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
She seeks to seduce
Şehvetle arzular (dş)
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﻭ‬‫ﺗﺮ‬
Waiting
Bekleme
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
To wait
Bekledi, fırsat bekledi
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
My reminding
Öğüdüm, hatırlatmam
You humiliate
Zelil edersin, alçaltırsın
Humiliation
Đndirme, eğme, zelil etme
That you go
Gitmen
That you go
4
1
153
5
You (pl) waited
Beklediniz
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
Wait (imp, pl)
Bekleyin
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺑﺼ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You wait
Beklersiniz
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﺼ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬ = ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﺼ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) doubt
Şüphe etmeniz
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) turn back
Arkanıza dönmeniz
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺗﺪ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
With distinct recitation
Tane tane, ağır ağır
‫ﺭﺗﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) inherit
Mirasçı olmanız
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺗ ﹺﺮﺛﹸﻮﺍ‬
They are returned
Döndürülür (dş)
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) return
Döndürmeniz
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮ‬‫ﺮ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) return
Döndürürsünüz
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻌﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) are returned
Döndürülürsünüz
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺟﻌ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) return it (him)
Onu döndürürsünüz
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺮ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) return them
Onları döndürürsünüz
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﺗ‬
It quakes
Sarsılır
1
‫ﺭﺟﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) stone me
Beni taşlamanız
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺟﻤ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you expect, hope
Umman, ümit etmen
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) expect, hope
Ummanız, ümit etmeniz
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) expect, hope
Umarsınız
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) expect it
Onu ummanız
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻫﺎ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺗ‬
You defer
Geri bırakırsın
4
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﺮﺟﹺﻲ‬ ‫ﺗ‬
That you have mercy on us
Bize merhamet etmen
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you have mercy on fV
Bana merhamet etmen
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻤﻨﹺﻲ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You are given mercy
Merhamet olunursunuz
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺣﻤ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That it is rejected
Reddedilmesi
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl, fm) desire
Đstersiniz (dş)
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ ﹺﺮ‬
You are rejected, turned
Döndürülürsünüz
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺗ‬
154
He falls
Aşağı düşer
5
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺗ‬
You perish
Helak olursun
1
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺗ‬
You ruin me
Beni helak edersin
4
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺗ‬
You give sustenance
Rızık verirsin
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) are given sustenance
Ondan rızıklandırılırsınız
from it
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺯﻗﹶﺎﹺﻧ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You agree
Razı olursun
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﺗ‬
You agree on it (him)
Ondan razı olursun
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﺗ‬
You agree on it (her)
Ondan razı olursun
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) agree
Razı olmanız
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺿﻮ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) agree
Razı olursunuz
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) agree on it (her)
Ondan razı olursunuz
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You agree
Razı olursun
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) desire
Đstersiniz
1
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮ ﹶﻏﺒ‬ ‫ﺗ‬
That it be raised
Yükseltilmesi
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) raise
Yükseltmeniz
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﹶﻓﻌ‬ ‫ﺗ‬
You respect
Tutman, uyman
1
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺮﹸﻗ‬ ‫ﺗ‬
You ascend, rise
Çıkarsın, yükselirsin
1
‫ﺭﻗﻲ‬
‫ﺮﹶﻗﻰ‬ ‫ﺗ‬
To leave, desert
Terk etti
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
Indeed you mount
Mutlaka binersin
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) mount
Binmeniz
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮ ﹶﻛﺒ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) mount
Binersiniz
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮ ﹶﻛﺒ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) mount it
Ona binmeniz
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺮ ﹶﻛﺒ‬ ‫ﺗ‬
I left
Terk ettim
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) left
Terk ettiniz, bıraktınız
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) left it (her)
Onu terk ettiniz
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺗ‬
That you flee
Kaçmanız
1
‫ﺭﻛﺾ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮ ﹸﻛﻀ‬ ‫ﺗ‬
155
You (pl, fm) left
Terk ettiler, bıraktılar (dş)
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺮ ﹾﻛ‬ ‫ﺗ‬
You incline
Yanaşırsın, meyledersin
1
‫ﺭﻛﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﺗ‬
We left
Terk ettik
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻛﻨ‬ ‫ﺗ‬
We left it (her)
Onu terk ettik
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺮ ﹾﻛﻨ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) incline
Yanaşmanız, meyletmeniz
1
‫ﺭﻛﻦ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮ ﹶﻛﻨ‬ ‫ﺗ‬
He left him
Onu terk etti
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﺗ‬
He left them
Onları terk etti
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﺗ‬
They left
Terk ettiler
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺗ‬
They left you
Seni terk ettiler
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮﻛﹸﻮ‬ ‫ﺗ‬
It (she) throws
Atar (dş)
1
‫ﺭﻣﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺗ‬
They throw
Onlara atarlar
1
‫ﺭﻣﻲ‬
‫ﻴﻬﹺﻢ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺗ‬
That you see me
Beni görürsen
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You terrify
Korkutursunuz
4
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
It covers
Sarar
1
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you be hard on me
Bana güçlük çıkarman
4
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻫ ﹾﻘﻨﹺﻲ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
It covers it
Onu sarar
1
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﻫ ﹸﻘﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
It covers them
Onları sarar
1
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻫ ﹸﻘ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) see
Görmeniz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) see
Görürsünüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
Indeed you (pl) see
Mutlaka görürsünüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻭ ﱠﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
Indeed you (pl) see it
Mutlaka onu görürsünüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) see it
Onu görürsünüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) see them
Onları görürsünüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) see it
Onu görmeniz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
You see
Görürsün
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺗﺮ‬
You (pl) bring in
Akşam getirirsiniz
4
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹺﺮﳛ‬
156
You desire, she desire
Đstersin, ister (dş)
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗﺮﹺﻳ‬
You (pl) desire
Đstersiniz
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗﺮﹺﻳﺪ‬
You (fm) see
Görürsün (dş)
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺮﹺﻳ‬ ‫ﺗ‬
You show me
Bana gösterirsin
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻲ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺗ ﹺﺮ‬
Ends
Son verir
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﺍ ﹸﻝ‬‫ﺗﺰ‬
It visits
Ziyaret eder
1
‫ﺯﻭﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺰ‬
That you increase
Arttırman
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺗ ﹺﺰ‬
They (it) increase
Arttırır
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﺗ‬
They look down upon
Hor gördü
8
‫ﺯﺭﻱ‬
‫ﺩﺭﹺﻱ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
It (she) bears
Yüklenir (dş)
1
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺗ ﹺﺰ‬
You (pl) grow
Bitirirsiniz, büyütürsünüz
1
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺭﻋ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) it grow
Onu büyütürsünüz
1
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺭﻋ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) claim
Sanarsınız
1
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
That you cause to deviate
Kaydırman
4
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﻍ‬
‫ﺗ ﹺﺰ ﹾ‬
That you ascribe purity
Temize çıkarmanız
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱡﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
Purifies
Temizlenir
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
You purify
Temizlersin
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱢﻲ‬ ‫ﺗ‬
You purify them
Onları temizlersin
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺰﻛﱢﻴ ﹺﻬ‬ ‫ﺗ‬
That they slip
Kayması
1
‫ﺯﻟﻞ‬
‫ﺗ ﹺﺰ ﱠﻝ‬
That it departs, perishes
Çıkması, yok olması
1
‫ﺯﻫﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
Take provision (imp, pl)
Azıklanın
5
‫ﺯﻭﺩ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻭﺩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
That it ends, perishes
Zeval bulması, yok olması
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﻭ ﹶﻝ‬‫ﺗﺰ‬
That they (dual) end, perish
Zeval bulmaları, yok olmaları
(ikil)
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﻭ ﹶﻻ‬‫ﺗﺰ‬
You (pl) increase me
Beni arttırırsınız
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﻭ‬‫ﺗﺰﹺﻳﺪ‬
They separated
Birbirinden ayrıldılar
5
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﻳﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
It grieves you (pl)
Sizi üzer
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺆ ﹸﻛ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
157
That you ask
Sorman
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹶﻞ‬
 ‫ﺗ‬
You ask
Sorarsın, istersin
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹸﻞ‬
 ‫ﺗ‬
Sorulursun, sorulur
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹸﻞ‬
 ‫ﺗ‬
Mutlaka sorulursunuz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺌﹸﻠ‬
 ‫ﺗ‬
That you ask me
Bana sorman, benden
istemen
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹾﻠﹺﻨﻰ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺴﹶﺌ ﹾﻠ ﹺﻦ‬
 ‫ﺗ‬
You ask them
Onlardan istersin, sorarsın
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬‫ﺴﹶﺌﹸﻠﻬ‬
 ‫ﺗ‬
That you ask (pl)
Sormanız
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮﺍ‬
 ‫ﺗ‬
You ask (pl)
Sorarsınız, istersiniz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺗ‬
You are asked
Sorulursunuz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺗ‬
That you be weary
Üşenmeniz
1
‫ﺳﺄﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﹶﺌﻤ‬
 ‫ﺗ‬
It grieves them
Onları üzer
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
To ask each other
Soruştu, birbirine sordu
6
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎﹶﺋ ﹸﻞ‬‫ﺘﺴ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺎﹶﺋ ﹶﻞ‬‫ﺗﺴ‬
You (pl) ask each other
Soruşursunuz, istersiniz
6
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎﹶﺋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺴ‬‫ﺗ‬ = ‫ﺎﹶﺋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﺴ‬
That it falls down
Dökülmesi
3
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻗ ﹾ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺴ‬
You glorify
Tesbih edersin
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) glorify
Tesbih edersiniz
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) glorify Him
Onu tesbih etmeniz
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
It (she) passes, overtakes
Geçer
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴﹺﺒ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) insult
Sövmeniz
1
‫ﺳﺒﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﺗ‬
Glorification
Tesbih, tesbih etme
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺴﺒﹺﻴﺢ‬
 ‫ﺗ‬
His glorification
Onun tesbih etmesi
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺴﺒﹺﻴ‬
 ‫ﺗ‬
Their glorification
Onların tesbih etmesi
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺴﺒﹺﻴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) postpone
Geri kalırsınız
10
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﺮ‬
 ‫ﺘﹾﺌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) ask permission
Đzin istemeniz
10
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘ ﹾﺄﹺﻧﺴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) seek to change
Değişmek istersiniz
10
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That it becomes clear
Belli olması
10
‫ﺑﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You are asked, it (she) is
asked
You are asked, it (she) is
asked
158
You cover yourselves
Sakınırsınız, gizlenirsiniz
8
‫ﺳﺘﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) respond
Đcabet edersiniz
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺠﹺﻴﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You take out
Çıkarırsın
10
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) take out
Çıkarmanız
10
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) take out
Çıkarırsınız
10
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) find it light
Onu hafif bulursunuz
10
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﺨﻔﱡﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) have a baby
suckle
Emzirtmeniz
10
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺿﻌ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
To be able
Gücün yetmesi
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
To be able
Gücün yetmesi
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) are able
Gücünüzün yetmesi
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻌ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) are able
Gücünüz yeter
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﻌ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you hasten
Acele istemen
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹾﻞ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) hasten
Acele istersiniz
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺠﻠﹸﻮ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) hasten it
Onu acele istemeniz
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺠﹸﻠﻮ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You ask forgiveness
Bağışlanma dilersin
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you ask forgiveness
Bağışlanma dilemen
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) ask forgiveness
Bağışlanma dilersiniz
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You call for help
Yardım istersin
10
‫ﻏﻮﺙ‬
‫ﺚ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) call for help
Yardım istersiniz
10
‫ﻏﻮﺙ‬
‫ﻴﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you inquire
Sorman, fetva istemen
10
‫ﻓﱵ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You ask for victory
Fetih istersin
10
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) ask for victory
Fetih istemeniz
10
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﺤ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (dual) inquire
Fetva istersiniz (ikil)
10
‫ﻓﱵ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻴ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You go forward
Đleri geçersiniz
10
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) seek division
Paylaşmanız
10
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﻤ‬
ِ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You pretend to be great
Büyüklük taslarsın
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
159
You (pl) pretend to be great
Büyüklük taslarsınız
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You want more
Çokluk istersin
10
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You listen
Dinlersin
10
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) listen
Dinlersiniz
10
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) ridicule
Alay edersiniz
10
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﻬ ﹺﺰﺋﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you may sit firmly
Yerleşmeniz
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﻮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
It equals
Eşit olur, bir olur
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺘﻮﹺﻱ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you prostrate
Secde etmen
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You prostrate
Secde edersin
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) prostrate
Secde etmeniz
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you bewitch
Büyülemen
1
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You are bewitched
Büyülenirsin, sihirlenirsin
1
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you bewitch us
Bizi büyülemen
1
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) are bewitched
Büyülenirsiniz
1
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺤﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) ridicule
Alay etmeniz
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) ridicule
Alay edersiniz
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
Pleases
Sevindirir, içini açar
1
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You conceal
Gizlersin
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺗ‬
You (pl) release
Salıverirsiniz
1
‫ﺳﺮﺡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) exceed
Đsraf etmeniz
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﺴ ﹺﺮﻓﹸﻮﺍ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) conceal
Gizlersiniz
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺮ‬
ِ ‫ﺗ‬
Releasing
Bırakma
‫ﺳﺮﺡ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺴﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺗ‬
To be able
Gücünün yetmesi
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
Nine
Dokuz
‫ﺗﺴﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻌ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
Nine
Dokuz
‫ﺗﺴﻊ‬
‫ﻌ ﹸﺔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
Ninety
Doksan
‫ﺗﺴﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻌ‬
 ‫ﺗ‬
10
160
They run, move
Çalışır, koşar (dş)
1
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺴﻌ‬
 ‫ﺗ‬
You shed
Dökersiniz
1
‫ﺳﻔﻚ‬
‫ﻔﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
It (they) falls
Düşer
1
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴ ﹸﻘ ﹸ‬
 ‫ﺗ‬
It is made to fall
Düşürülür
1
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹶ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
It is watered
Sulanır
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺴﻘﹶﻰ‬
 ‫ﺗ‬
Gives water
Sular
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﺗ‬
That it is inhabited
Meskun olması
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺴﻜﹶﻦ‬
 ‫ﺗ‬
You rest
Dinlenirsin, sakinleşirsin
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﺗ‬
That it is inhabited
Meskun olması
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹶﻜ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) rest
Dinlenmeniz, sakinleşmeniz
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴ ﹸﻜﻨ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) rest
Dinlenirsiniz, sakinleşirsiniz
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴ ﹸﻜﻨ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) go into
Yola girmeniz
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﺴﹸﻠﻜﹸﻮﺍ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) greet
Selam vermeniz
2
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﱢﻠﻤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) submit, become
Muslim
Selamete erersiniz,
Müslüman olursunuz
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
Submission, greeting
Selam, teslimiyet
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻴﻤﹰﺎ‬‫ﺴﻠ‬
 ‫ﺗ‬
That you hear
Đşitmen
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﺗ‬
You hear
Đşitirsin
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You make hear
Đşittirirsin
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) hear
Đşitirsiniz
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) hear
Đşitmeniz
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) hear
Đşitirsiniz
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
It is named
Đsim verildi
2
‫ﲰﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﺗ‬
Naming
Đsim verme
‫ﲰﻮ‬
‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
A spring in Paradise
Cennette bir pınar
It turns black
Kararır
9
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
They c limbed over the wall
Duvarı aşarlar
5
‫ﺳﻮﺭ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
‫ﻴ ﹴﻢ‬‫ﺴﹺﻨ‬
 ‫ﺗ‬
161
It is leveled
Düzeltilirler, yerle bir edilirler
1
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺴﻮ‬
 ‫ﺗ‬
It travels, goes
Yürür
1
‫ﺳﲑ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺗ‬
You (pl) pasture
Otlatırsınız
4
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻮﻥ‬‫ﺗﺴِﻴﻤ‬
You want, wish
Đstersin
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺗﺸ‬
You (pl) want, wish
Đstersiniz
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺅ‬‫ﺗﺸ‬
It became alike
Benzedi
6
‫ﺷﺒﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺸ‬
They became alike
Benzedi
6
‫ﺷﺒﻪ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺸ‬
You (pl) oppose
Muhalefet edersiniz
3
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﺎﻗﱡﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﺸ‬
Consultation
Danışma, istişare
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﻭ ﹴﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺸ‬
To consult
Danıştı, istişare etti
6
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺸ‬
Tat you (pl) exchange
Değişmeniz
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
She complains
Şikayet eder (dş)
8
‫ﺷﻜﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻜ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
They desire
Đster, iştihası çeker
8
‫ﺷﻬﻮ‬
‫ﺘﻬﹺﻲ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
They desire it
Onu canı çeker
8
‫ﺷﻬﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘﻬﹺﻴ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
They stare
Donup kalır, belerir
1
‫ﺷﺨﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺨ‬
‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) drink
Đçersiniz
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
You associate partners
Şirk koşarsın
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you associate partners
Şirk koşman
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you associate partners
Şirk koşman
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) associate
partners
Şirk koşmanız
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸ ﹺﺮﻛﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) associate partners
Şirk koşarsınız
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺗ‬
That you be unjust
Zulmetmen, aşırı gitmen
1
‫ﺷﻄﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻄ ﹾ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) perceive
Şuur edersiniz, anlarsınız
1
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
It split
Parçalandı
5
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺸ ﱠﻘ‬
 ‫ﺗ‬
That you suffer
Güçlük çekmen, sıkıntı
çekmen
1
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺸﻘﹶﻰ‬
 ‫ﺗ‬
You give thanks
Şükredersin
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ ﹸﻜ‬
 ‫ﺗ‬
162
That you give thanks
Şükretmen
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺸ ﹸﻜﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) give thanks
Şükredersiniz
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸ ﹸﻜﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you rejoice
Sevindirmen
4
‫ﴰﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
You witness, see
Şahit olursun, görürsün
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
That you witness, see
Şahit olman, görmen
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
That you witness, see
Şahit olman
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) witness, see
Şahit olursunuz, görürsünüz
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
That you witness me
Bana şahit olmanız
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬
That it spreads
Yayılması
1
‫ﺷﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﺸ‬
Keep me as companion (imp)
Benimle arkadaşlık yapman
3
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺒﻨﹺﻲ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺼ‬
That it becomes
Olması
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﺗ‬
It becomes
Olur
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﺗ‬
That they become
Olmaları
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺼﹺﺒﺤ‬
 ‫ﺗ‬
They become
Olurlar
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼﹺﺒﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You endure
Sabredersin
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) endure
Sabretmeniz
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺼﹺﺒﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) endure
Sabredersiniz
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﹺﺒﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That it strikes you
Sana isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That it strikes you (pl)
Size isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That it strikes them
Onlara isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
Give (imp) charity
Tasadduk et, sadaka ver
5
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
To give charity
Tasadduk etti, sadaka verdi
5
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
5
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
2
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) give charity
You (pl) admit the truth
Tasadduk etmeniz, sadaka
vermeniz
Tasdik edersiniz,
doğrularsınız
You (pl) hinder, turn away
Çevirirsiniz, engellersiniz
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭﻥ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) hinder us
Bizi çevirmeniz
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻧ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﺗ‬
163
‫ﺻﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﺗ‬
El çırpma, dikkat etme
‫ﺻﺪﻱ‬
‫ﻳ ﹰﺔ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
Confirmation
Tasdik, doğrulama
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﺗ‬
That you avert
Savman, çevirmen, bertaraf
etmen
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) are averted
Çevrilirsiniz
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
Directing
Döndürülme
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) warm yourselves
Isınırsınız
8
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺼ ﹶﻄﻠﹸﻮﻥ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) climb
Tırmanırsınız
4
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﻭﻥ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you turn
Döndürmen
2
‫ﺻﻌﺮ‬
‫ﺮ‬‫ﺼﻌ‬
 ‫ﺗ‬
That it inclines
Meyletmesi
1
‫ﺻﻐﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺼﻐ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﺎﻯ‬‫ﺼﻐ‬
 ‫ﺗ‬
You attribute
Vasıflandırırsın
1
‫ﻭﺻﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) overlook
Hoş görmeniz
1
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺼ ﹶﻔﺤ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) attribute
Vasıflandırırsınız
1
‫ﻭﺻﻒ‬
‫ﺼﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺗ‬
It reaches
Uzatır, ulaşır
1
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﺗ‬
That you pray
Namaz kılman
2
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼ ﱢﻞ‬
 ‫ﺗ‬
That you correct, reform
Islah edersin, düzeltirsin
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) correct, reform
Islah etmeniz, düzeltmeniz
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
It burns
Ateşe girer
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺼﻠﹶﻰ‬
 ‫ﺗ‬
Burning
Yakma
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻴ ﹸﺔ‬‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you are brought up
Yetiştirilmen
1
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) make
Yaparsınız
1
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻮﻥ‬‫ﻨﻌ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) fast
Oruç tutmanız
1
‫ﺻﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻮﻣ‬‫ﺗﺼ‬
It strikes, befalls
Đsabet eder
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗﺼ‬
That it strikes you (pl)
Size isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻜ‬‫ﻴﺒ‬‫ﺗﺼ‬
Indeed it strikes, befalls
Mutlaka isabet eder
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﺗﺼ‬
That it strikes us
Bize isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺗﺼ‬
You give attention
Yönelirsin
Clapping
5
164
That it strikes them
Onlara isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺗﺼ‬
That you (pl) harm
Zarar vermeniz
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﺒ‬‫ﺗﺼ‬
It reaches
Varır, döner
1
‫ﺻﲑ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That she is harmed
Zarara uğratılması (dş)
3
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻀ‬
That you (pl) harm them (fm)
Onları (dş) zarara uğratmanız
3
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺗﻀ‬
You (pl) laugh
Gülersiniz
1
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﺤﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﺗ‬
You are exposed to sun
Güneşten yanarsın
1
‫ﺿﺤﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﻀﺤ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) give example
Misal vermeniz
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻀ ﹺﺮﺑ‬
 ‫ﺗ‬
To supplicate humbly
Yalvardı
5
‫ﺿﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺗ‬
Humbly
Yalvararak
‫ﺿﺮﻉ‬
‫ﻋﹰﺎ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) supplicate
humbly
Yalvarmanız
5
‫ﺿﺮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) harm
Zarar verirsiniz
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) harm him
Ona zarar verirsiniz
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) harm him
Ona zarar vermeniz
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﺗ‬
That she (it) gives birth, lays
down
Doğurması, koyması
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺗ‬
She (it) gives birth, lays down
Doğurur, koyar (dş)
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) put down
Bırakmanız
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻀﻌ‬
 ‫ﺗ‬
You (pl) put down
Bırakırsınız
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻀﻌ‬
 ‫ﺗ‬
That she gets confused
Yanılması, şaşırması (dş)
1
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱠﻞ‬
 ‫ﺗ‬
You let go astray
Saptırırsın
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱡﻞ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) go astray
Sapmanız
1
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﺗ‬
Error, vain
Sapıklık, hiçlik
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﻀﻠ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) distress
Sıkıştırmanız
2
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﻴﻘﹸﻮﺍ‬‫ﻀ‬
 ‫ﺗ‬
That you (pl) step
Ayak basmanız
1
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﻭ‬‫ﺗ ﹶﻄﺆ‬
That you (pl) step on it
Ona ayak basmanız
1
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺗ ﹶﻄﺌﹸﻮﻫ‬
That you (pl) step them
Onlara ayak basmanız
1
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺗ ﹶﻄﺌﹸﻮ‬
165
It prolonged
Geçti, birbirini takip etti, uzadı
6
‫ﻃﻮﻝ‬
‫ﻭ ﹶﻝ‬ ‫ﺗﻄﹶﺎ‬
That you send away
Kovman
1
‫ﻃﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬
That you send them away
Onları kovman
1
‫ﻃﺮﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬
That you obey
Đtaat etmen
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﻄ ﹺﻊ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) feed, give food
Yedirirsiniz
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬
That you obey him
Ona itaat etmen
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺗ‬
That you obey them (dual)
O ikisine itaat etmen
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) transgress
Aşmanız
1
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬
It rises
Doğar, yükselir, çıkar
1
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗ ﹾﻄﹸﻠ‬
It mounts up
Çıkar, yetişir, yükselir
8
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﺗ ﱠﻄ‬
That they find satisfaction
Mutmain olması, huzur
bulması
12
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬
They find satisfaction
Mutmain olur, huzur bulur
12
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬
You (pl) expect, hope
Ümit edersiniz
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺗ ﹾﻄ‬
You purify
Temizlersin
5
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ ﹶﻄ‬
They (fm) gets clean
Temizlenirler (dş)
5
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ ﹶﻥ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ ﹶﻄ‬
You purify them
Onları temizlersin
5
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ ﹶﻄ‬
Cleaning
Tertemiz yapma
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺗ ﹾﻄﻬﹺﲑﹰﺍ‬
He volunteered
Gönüllü yaptı
5
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺗ ﹶﻄ‬
We have been cursed
Uğursuzluğa uğradık
5
‫ﻃﲑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ ﹶﻄ‬
You obey
Uyarsın, itaat edersin
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﻄ‬
That you (pl) obey
Uymanız, itaat etmeniz
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻌ‬‫ﺗﻄ‬
That you (pl) obey him
Ona uymanız, itaat etmeniz
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻌﻮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﻄ‬
You (dual) supported each
other
Birbirini desteklersiniz (ikil)
6
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﺗﻈﹶﺎ‬
You (pl) supported each other Birbirinizi desteklersiniz
6
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﺗﻈﹶﺎ‬
You (pl) declare unlawful
Zihar yaparsınız
3
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﺗﻈﹶﺎ‬
That you oppress
Zulmetmen
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﺗ ﹾﻈﻠ‬
166
You (she) oppress
Zulmedersin, zulmeder
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺗ ﹾﻈ‬
You are (she is) oppressed
Zulmedilirsin, zulmedilir
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹾﻈﹶﻠ‬
That you (pl) oppress
Zulmetmeniz
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺗ ﹾﻈ‬
You (pl) oppress
Zulmedersiniz
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺗ ﹾﻈ‬
You are oppressed
Zulmedilirsiniz
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻈﹶﻠﻤ‬
That you feel thirst
Susuzluk çekmen
1
‫ﻇﻤﺄ‬
‫ﻤﹸﺄ‬ ‫ﺗ ﹾﻈ‬
You presume
Zannedersin
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹸﻈ‬
You (pl) presume
Zannedersiniz
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹸﻈﻨ‬
You come to noon
Öğle zamanına girersiniz
4
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻈ ﹺﻬﺮ‬
That you (pl) know each other
Tanışmanız, birbirinizi
bilmeniz
6
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺭﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻌ‬
You disagreed
Anlaşmadınız
6
‫ﻋﺴﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺮﺗ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺗﻌ‬
He took ( a knife)
Bıçak aldı
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﺎﻃﹶﻰ‬‫ﺗﻌ‬
Come (imp, pl)
Gelin
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﹶﻟﻮ‬‫ﺗﻌ‬
High, exalted
Yüce, yüksek
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺎﻟﹶﻰ‬‫ﺗﻌ‬
Come (imp, pl, fm)
Gelin (dş)
6
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺗﻌ‬
To help each other
Yardımlaştı
6
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﻭ ﹸﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻌ‬
Help (imp, pl) each other
Yardımlaşın
6
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻭﻧ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻌ‬
You (pl) amuse yourselves
Eğlenirsiniz
1
‫ﻋﺒﺚ‬
‫ﺒﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You worship
Taparsın, ibadet edersin
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you worship
Tapman
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) worship
Tapmanız, ibadet etmeniz
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) worship
Taparsınız, ibadet edersiniz
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) interpret
Tabir edersiniz
1
‫ﻋﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺮ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) transgress
Aşırı gitmeniz
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) count
Sayarsınız
8
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) count them
Onu sayarsınız
8
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
6
167
That you (pl) transgress them
Onda aşırı gitmeniz
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) apologize
Özür dilemeniz
8
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) commit evil
Kötülük yapmanız
1
‫ﻋﺜﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻌﹶﺜﻮ‬ ‫ﺗ‬
That you wonder
Şaşırman
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
It pleases you
Seni hoşlandırır, hoşuna
gider
4
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺗ‬
That it pleases you
Hoşuna gitmesi
4
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺗ‬
You wonder
Şaşarsınız
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺠﺒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (fm) wonder
Şaşarsın (dş)
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺠﹺﺒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you hasten
Acele etmen
5
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹾﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
To hasten
Acele etti
5
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you pass beyond
Ötesine geçirmen
1
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (dual) promise me
Bana vaad ediyorsunuz (ikil)
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺍﹺﻧﻨﹺﻲ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you do justice
Adalet yapman
1
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹾﻝ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) do justice
Adalet yapmanız
1
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You promise us
Bize vaad edersin
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) count
Saymanız
1
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) exceed
Aşmanız
1
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) count
Sayarsınız
1
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺗ‬
That you torment
Azap etmen
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﺗ‬
You torment, punish
Azap edersin, cezalandırırsın
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﺗ‬
That you torment them
Onlara azap etmen
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﺗ‬
They ascend
Yükselir
1
‫ﻋﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
you turn away
Yüz çevirirsin
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you turn away
Yüz çevirmen
1
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﺗ‬
Indeed you turn away
Mutlaka yüz çevirirsin
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) turn away
Yüz çevirmeniz
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻌ ﹺﺮﺿ‬ ‫ﺗ‬
168
You (pl) are presented
Arz olunursunuz
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You know, recognize
Bilirsin, tanırsın
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﺗ‬
You recognize them
Onları tanırsın
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻢ‬‫ﻌ ﹺﺮﹸﻓﻬ‬ ‫ﺗ‬
You recognize it (her)
Onu tanırsınız
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻌ ﹺﺮﹸﻓﻮ‬ ‫ﺗ‬
That you become naked
Çıplak kalman
1
‫ﻋﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺗ‬
You honor
Aziz edersin
4
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) honor him
Onu desteklemeniz
4
‫ﻋﺰﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺰﺭ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) resolve, decide
Azmetmeniz
1
‫ﻋﺰﻡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻌ ﹺﺰﻣ‬ ‫ﺗ‬
Destruction
Yıkım
‫ﺗﺴﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﺴ‬ ‫ﺗ‬
1
‫ﻋﻀﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻀﻠﹸﻮ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻌﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ‬
‫ﻋﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ ﱡﻔ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) hinder them (fm) Onlara engel olmanız
You (pl) give advice
Öğüt verirsiniz, vaaz
edersiniz
Restraint, chastity
Đffetlilik
That you (pl) forgive
Affetmeniz
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻌﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) use reason
Akledersiniz
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﻘﻠﹸﻮﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You know
Bilirsin
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺗ‬
That you know
Bilmen
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺗ‬
That you know
Bilmen
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺗ‬
To learn
Öğrendi
5
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﺗ‬
That you teach me
Bana öğretmen
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻤ ﹺﻦ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﺗ‬
You know it (her)
Sen onu bilirsin
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺗ‬
You know them
Sen onları bilirsin
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) know
Bilmeniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) know
Bilirsiniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) teach
Öğretirsiniz
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻤﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) know them
Onları bilirsiniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) teach them (fm)
Onlara (dş) öğretirsiniz
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻌﱢﻠﻤ‬ ‫ﺗ‬
169
That you (pl) know them
Onları bilmeniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﺗ‬
Surely you (pl) reach
Mutlaka yükselirsiniz
1
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌﹸﻠ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) reveal
Açığa vurursunuz
4
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) rise
Büyüklenmeniz
1
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
He intended
Đstedi, taammüden yaptı
5
‫ﻋﻤﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You do, make
Yaparsın
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
That you do, make
Yapman
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) do, make
Yaparsınız
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
They become blind
Kör olur
1
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﺗ‬
Surely you (pl) come back
Mutlaka dönersiniz
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺩ ﱠﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻌ‬
That you (pl) come back
Dönmeniz
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻮﺩ‬‫ﺗﻌ‬
You (pl) come back
Dönersiniz
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺩ‬‫ﺗﻌ‬
That you (pl) oppress
Adaletten ayrılmanız
1
‫ﻋﻮﻝ‬
‫ﻮﻟﹸﻮﺍ‬‫ﺗﻌ‬
That they be conscious of it
Onu bellesin
1
‫ﻭﻋﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
Mutual loss
Aldanış
‫ﻏﱭ‬
‫ﺑ ﹺﻦ‬‫ﺎ‬‫ﺗﻐ‬
To wink at each other
Kaş-göz işareti yaptı
6
‫ﻏﻤﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻐ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻐ‬
That you (pl) wash yourselves Yıkanmanız
8
‫ﻏﺴﻞ‬
‫ﺴﻠﹸﻮﺍ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
It sets
Batar
1
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
That you drown
Batırman, boğman
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﺗ‬
Surely it deceives you (pl)
Sizi mutlaka aldatır
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
It covers
Sarıp örter
1
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﺗ‬
It covers it
Onu sarıp örter
1
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﺗ‬
It covers
Kaplar, sarıp örter
1
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﺗ‬
That you forgive
Bağışlaman
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
That you forgive
Bağışlaman
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) forgive
Bağışlamanız
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
170
You (pl) become unaware
Gafil olursunuz
1
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﻐ ﹸﻔﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ‬
You defeat
Baskın çıkarsınız, galip
gelirsiniz
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) commit excess
Aşırı gitmeniz
1
‫ﻏﻠﻮ‬
‫ﻐﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) close your eyes
Gözünüzü yummanız
4
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻀ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
That it flourishes
Şenlenmesi, süslenmesi
1
‫ﻏﲏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
That it avails
Fayda vermesi
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻐ ﹺﻦ‬ ‫ﺗ‬
It avails
Fayda verir
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻐﹺﻨ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﻐﻨﹺﻲ‬ ‫ﺗ‬
They decrease
Eksiltir
1
‫ﻏﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗﻐ‬
Raging
Öfkelenme
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﻈﹰﺎ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﺗ‬
Boasting
Öğünme
‫ﻓﺨﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺗﻔﹶﺎ‬
You (pl) ransom them
Onlarla fidyeleşirsiniz
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺗﻔﹶﺎﺩ‬
Fault
Aykırılık, uygunsuzluk
‫ﻓﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺗﻔﹶﺎ‬
That you cease, stop
Durman
1
‫ﻓﺘﺄ‬
‫ﺍ‬‫ﺘﺆ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬ - ‫ﺘﹸﺄ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
They are opened
Açılır
2
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ ﹶﻔ‬
That you (pl) invent
Đftira etmeniz, uydurmanız
1
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻭ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
You (pl) invent
Đftira edersiniz, uydurursunuz
1
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you invent
Đftira etmen
1
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
You (pl) are tested, tried
Đmtihan edilirsiniz,
sınanırsınız
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you put me to trial
Beni imtihan etmen
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
Their duties
Onların işleri, vazifeleri
‫ﺗﻔﺚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ ﹶﻔﹶﺜ‬
That you cause to flow
Fışkırtman, akıtman
1
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you cause to flow
Fışkırtman, akıtman
2
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ ﹶﻔ‬
Flowing, gushing forth
Fışkırma, yarılma
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺗ ﹾﻔﺠﹺﲑﹰﺍ‬
You exult, rejoice
Sevinirsin, öğünürsün
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you exult, rejoice
Sevinmen, öğünmen
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you (pl) exult, rejoice
Sevinmeniz, öğünmeniz
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
171
3
You (pl) exult, rejoice
Sevinirsiniz, öğünürsünüz
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you (pl) make obligatory
Farz kılmanız, belirlemeniz
1
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺗ ﹾﻔ ﹺﺮﺿ‬
Became divided
Ayrılığa düştü
5
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﻔ‬
That you become divided
Ayrılığa düşmeniz
5
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺗ ﹶﻔ‬
You (pl) flee, run away
Kaçarsınız, firar edersiniz
1
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﺗ‬
Division
Ayrılık
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺗ ﹾﻔﺮﹺﻳﻘﹰﺎ‬
Make room (imp, pl)
Yer açın, genişleyin
5
‫ﻓﺴﺢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﺗ ﹶﻔ‬
You cause corruption
Bozgunculuk yaparsın
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
Surely you (pl) cause
corruption
Mutlaka bozgunculuk
yaparsınız
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
1
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﺴﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺗ ﹾﻔ‬
‫ﻓﺴﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you (pl) cause corruption Bozgunculuk yapmanız
You disobey defiantly
Fasıklık yaparsınız, asilik
yaparsınız
Explanation, interpretation
Tefsir, açıklama
That you (dual) lose heart
Cesaretinizi kaybetmeniz (ikil)
1
‫ﻓﺸﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺸﹶ‬
 ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you (pl) lose heart
Cesaretinizi kaybetmeniz
1
‫ﻓﺸﻞ‬
‫ﺸﻠﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﺗ ﹾﻔ‬
Explanation, detail
Tafsil, açıklama
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺗ ﹾﻔﺼ‬ - ‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﺗ ﹾﻔﺼ‬
That you (pl) shame me
Beni mahcup etmeniz
‫ﻓﻀﺢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻀﺤ‬
 ‫ﺗ ﹾﻔ‬
Excellence, preference
Faziletlilik, lutfetme
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺗ ﹾﻔﻀ‬
You do
Yaparsın
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you do
Yapman
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you (pl) do
Yapmanız
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
You (pl) do
Yaparsınız
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you (pl) do it
Onu yapmanız
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
He inspected
Teftiş etti
5
‫ﻓﻘﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗ ﹶﻔ ﱠﻘ‬
You lose, miss
Kaybedersiniz
1
‫ﻓﻘﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻘﺪ‬ ‫ﺗ ﹾﻔ‬
You understand
Anlarsınız
1
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻔ ﹶﻘﻬ‬
To think deeply, ponder
Düşündü, tefekkür etti
5
‫ﻓﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﻔ ﱠﻜ‬
172
1
You (pl) wonder
That you (pl) succeed
You (pl) succeed
Şaşarsınız
Başarmanız, kurtuluşa
ermeniz
Başarırsınız, kurtuluşa
erersiniz
5
‫ﻓﻜﻪ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹶﻔ ﱠﻜﻬ‬
4
‫ﻓﻠﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
4
‫ﻓﻠﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬
That you (pl) think me weak
in mind
Beni aklen zayıf görmeniz
2
‫ﻓﻨﺪ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻨﺪ‬‫ﺗ ﹶﻔ‬
It boils
Kaynar
1
‫ﻓﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺗﻔﹸﻮ‬
That it returns
Dönmesi
1
‫ﻓﻴﺄ‬
‫ﻲ َﺀ‬‫ﺗﻔ‬
It flows
Dolar, taşar, akar
1
‫ﻓﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗﻔ‬
You engage in
Dalarsınız
4
‫ﻓﻴﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﻀ‬‫ﺗﻔ‬
That you protect
Koruman
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺗ ﹺﻖ‬
Protection, precaution
Korunma
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺗﻘﹶﺎ ﹰﺓ‬
You fight
Savaşırsın, savaşır
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﺗﻘﹶﺎ‬
That you (pl) fight
Savaşmanız
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺗﻘﹶﺎ‬
You (pl) fight
Savaşırsınız
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﻘﹶﺎ‬
You (pl) fight them
Onlarla savaşırsınız
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺗﻠﹸﻮ‬‫ﺗﻘﹶﺎ‬
That you (pl) fight them
Onlarla savaşmanız
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺗﻠﹸﻮ‬‫ﺗﻘﹶﺎ‬
Manner of being conscious of
him
Ondan sakınılması
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺗﻘﹶﺎ‬
They swore to each other
Yeminleştiler
6
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ﺗﻘﹶﺎ‬
He accepted
Kabul etti
5
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﺗ ﹶﻘ‬
Accept (imp)
Kabul et
5
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹾﻞ‬‫ﺗ ﹶﻘ‬
It is accepted
Kabul edildi
5
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﺗ ﹸﻘ‬
That it is accepted
Kabul edilir
1
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
He accepted her
Onu kabul etti
5
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﹶﻠﻬ‬‫ﺗ ﹶﻘ‬
That you (pl) accept
Kabul etmeniz
1
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
You kill
Öldürürsün
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you kill me
Beni öldürmen
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﹶﻠﻨﹺﻰ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) kill
Öldürmeniz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
173
You (pl) kill
Öldürürsünüz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) kill him
Onu öldürmeniz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) kill them
Onları öldürmeniz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
Killing
Katletme
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺗ ﹾﻘﺘ‬
That you (pl) overpower
Kadir olmanız, elde etmeniz
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
It preceded
Önden geldi
5
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
That you (pl) send forth
Önden göndermeniz
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
Measure, fate, appraisal
Ölçü, kader, takdir
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺮ‬‫ﺗ ﹾﻘﺪ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
It becomes cool
Aydınlanır
1
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
You read
Okursun
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
You read it
Onu okursun
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
You approach
Yaklaşırsın
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (dual) approach
Yaklaşmanız (ikil)
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
They bring you close
Sizi yaklaştırır
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
That you (pl) approach
Yaklaşmanız
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) approach me
Bana yaklaşmanız
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) approach it
Ona yaklaşmanız
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) approach them
(fm)
Onlara (dş) yaklaşmanız
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
It passes
Geçer
1
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ ﹺﺮ‬
That you lend
Borç vermen
4
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ ﹺﺮ‬
It passes them
Onları geçer
1
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ ﹺﺮ‬
That you (pl) lend
Borç vermeniz
4
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺗ ﹾﻘ ﹺﺮﺿ‬
That you (pl) do justice
Adaletli davranmanız
4
‫ﻗﺴﻂ‬
‫ﺴﻄﹸﻮﺍ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) swear
Yemin etmeniz
4
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﻤ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
Shivers
Ürperir
1
‫ﻗﺸﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) shorten
Kısaltmanız
1
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ‬
174
That you narrate
Anlatman
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ‬
You judge, rule
Đcra edersin, hüküm verirsin
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺗ ﹾﻘﻀ‬
It is cut off
Kesilir
2
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ ﱠﻄ‬
It cut off, severed
Koptu, ayrıldı
5
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ ﱠﻄ‬
That you (pl) cut off
Koparmanız, kesmeniz
2
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗ ﹶﻘ ﱢﻄﻌ‬
They cut off, severed
Kestiler
5
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺗ ﹶﻘ ﱠﻄﻌ‬
You (pl) cut
Kesersiniz
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻘ ﹶﻄﻌ‬
That it falls
Düşmesi
1
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
That you sit
Oturman
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you sit
Oturman
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) sit
Oturmanız
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you (pl) pursue
Ardına düşmen
1
‫ﻗﻔﻮ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you say
Demen
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺗ ﹸﻘ ﹾﻞ‬
Turning
Çevrilmesi
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺗ ﹶﻘﱡﻠ‬
Movement
Dolaşma, gezinme
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺗ ﹶﻘﱡﻠ‬
They are turned
Döndürülür, çevrilir
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺗ ﹶﻘﱠﻠ‬
Your movement
Dolaşman, hareketin
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ ﹶﻘﱡﻠ‬
Their movement
Onların dolaşması, gezmesi
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺗ ﹶﻘﱡﻠﹺﺒﻬﹺﻢ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ ﹶﻘﱡﻠ‬
You (pl) are turned
Döndürülürsünüz, çevrilirsiniz
1
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻘﹶﻠﺒ‬
That you stand, perform
prayer
Ayakta durman, namaz
kılman
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻘ‬
That you (pl) give up hope
Ümit kesmeniz
1
‫ﻗﻨﻂ‬
‫ﻨﻄﹸﻮﺍ‬‫ﺗ ﹾﻘ‬
That you oppress
Üzmen, ezmen, küçümsemen
1
‫ﻗﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
Righteousness
Takva, sakınma
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﺗ ﹾﻘﻮ‬
Her righteousness
Onun takvası
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺗ ﹾﻘﻮ‬
Their righteousness
Onların takvası
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗ ﹸﻘﻮ‬
He invented words
Söz uydurdu
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹶﻝ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
2
5
175
That you say
Demen
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺗﻘﹸﻮ ﹶﻝ‬
You say
Dersin, söylersin
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺗﻘﹸﻮ ﹸﻝ‬
Indeed you say
Muhakkak dersin, söylersin
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗﻘﹸﻮﹶﻟ‬
He invented that word
O sözü uydurdu
5
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻮﹶﻟ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
That you (pl) say
Demeniz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺗﻘﹸﻮﻟﹸﻮﺍ‬
You (pl) say
Dersiniz, söylersiniz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺗﻘﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
Ayağa kalkman
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺗﻘﹸﻮ‬
Ayağa kalkarsın, kalkar, gelir,
olur
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺗﻘﹸﻮ‬
That you stand, come
Ayağa kalkmanız, olmanız
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺗﻘﹸﻮﻣ‬
Righteousness
Takva, korkma, koruma,
sakınma
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻯ‬‫ﺗ ﹾﻘﻮ‬
Mould, shape
Biçim, şekil
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺗ ﹾﻘ ﹺﻮ ﹴﱘ‬
Righteous
Takva sahibi, sakınan
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬
It protects you (pl)
Sizi korur
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻴﻜﹸﻢ‬‫ﺗﻘ‬
That you perform
Đkame etmeniz, icra etmeniz
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺗﻘ‬
That you become, it becomes
Olman, olması
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬
Competition in increase
Çokluk, çokluk kuruntusu
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗﻜﹶﺎﹸﺛ‬
It almost happens
Neredeyse olur
1
‫ﻛﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺗﻜﹶﺎ‬
He claimed to be great
Büyüklendi
5
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ ﹶﻜ‬
That you (pl) magnify
Yüceltmeniz
2
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺗ ﹶﻜ‬
Magnifying
Yüceltme, tekbir
‫ﻛﱪ‬
‫ﺗ ﹾﻜﺒﹺﲑﹰﺍ‬
You (pl) write
Yazarsınız
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺒﻮﻥ‬‫ﺘ‬‫ﺗ ﹾﻜ‬
That you (pl) write it
Onu yazmanız
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺗ ﹾﻜ‬
That you (pl) write it
Onu yazmanız
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺗ ﹾﻜ‬
You keep secret
Saklarsın, gizlersin
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ ﹾﻜ‬
That you (pl) keep secret
Saklamanız
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺗ ﹾﻜ‬
You (pl) keep secret
Saklarsınız
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺗ ﹾﻜ‬
That you stand, perform
prayer
That you stand, it stands,
comes
176
You (pl) keep it secret
Onu saklarsınız
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺗ ﹾﻜ‬
You lie, she lies
Yalan söylersin, söyler
1
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﺗ ﹾﻜ‬
You deny, she denies
Yalanlarsın, yalanlar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺗ ﹶﻜ ﱢﺬ‬
You deny (dual)
Yalanlarsınız (ikil)
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
That you (pl) deny
Yalanlamanız
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺗ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
You (pl) lie
Yalan söylersiniz
1
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺬﺑ‬ ‫ﺗ ﹾﻜ‬
You (pl) deny
Yalanlarsınız
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
Denial
Yalanlama
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺐ‬
‫ﻳ ﹴ‬‫ﺗ ﹾﻜﺬ‬
You (pl) honor, offer
Đkram edersiniz
4
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻜ ﹺﺮﻣ‬
You compel, force
Zorlaman
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺗ ﹾﻜ ﹺﺮ‬
You (pl) compel, force
Zorlamanız
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗ ﹾﻜ ﹺﺮﻫ‬
That you (pl) dislike
Hoşlanmamanız
1
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺗ ﹾﻜ‬
You earn, she earns
Kazanırsın
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻜ‬
You (pl) earn
Kazanırsınız
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﺒ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻜ‬
You disbelieve
Đnkar edersin
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﻜ ﹸﻔ‬
That you disbelieve
Đnkar etmen
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹾﻜ ﹸﻔ‬
That you (pl)disbelieve
Đnkar etmeniz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺗ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬
You (pl) disbelieve
Đnkar edersiniz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬
That you disbelieve me
Beni inkar etmeniz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﺗ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬
It is burdened
Yüklenir, teklif edilir
2
‫ﻛﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺗ ﹶﻜﱠﻠ‬
Speaks
Konuşur
5
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹶﻜﱠﻠ‬
That you speak
Senin konuşman
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹶﻜﱢﻠ‬
You speak, they speak
Konuşursun, konuşur
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹶﻜﱢﻠ‬
They speak to us
Bize konuşur
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺗ ﹶﻜﱢﻠ‬
It speaks to them
Onlara konuşur
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ ﹶﻜﱢﻠ‬
That you (pl) speak to me
Bana konuşursunuz
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗ ﹶﻜﱢﻠﻤ‬
177
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻴﻤﹰﺎ‬‫ﺗ ﹾﻜﻠ‬
4
‫ﻛﻤﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ ﹾﻜ‬
Olman, olması
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬
Hides, conceals
Gizler
4
‫ﻛﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺗ‬
You hoard
Biriktirirsiniz
1
‫ﻛﱰ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻜﹺﻨﺰ‬
It is branded
Dağlanır
1
‫ﻛﻮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺗ ﹾﻜﻮ‬
That you be, become
Olman
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺗﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬
You be, become
Olursun
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺗﻜﹸﻮ ﹸﻥ‬
That you (dual) be, become
Olmanız (ikil)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻜﹸﻮﻧ‬
Indeed you be, become
Mutlaka olman
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﺗﻜﹸﻮ‬
That you (pl) be, become
Olmanız
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﻜﹸﻮﻧ‬
You(pl) be, become
Olursunuz
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﻜﹸﻮﻧ‬
It is branded
Dağlanır
1
‫ﻛﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺗ ﹾﻜﻮ‬
To recite, read, follow
Okudu, takip etti
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗﻠﹶﺎ‬
Meeting
Buluşma
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻕ‬
‫ﺗﻠﹶﺎ ﹺ‬
It followed it
Onu izledi
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﻫ‬
‫ﺗ ﹶ‬
Its recitation, reading
Onun okuması
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻭ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺗ ﹶ‬
That they stay, remain
Kalmaları, durmaları
5
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺒﺜﹸﻮﺍ‬‫ﺗﹶﻠ‬
That you (pl) mix
Karıştırmanız
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗ ﹾﻠﹺﺒﺴ‬
You (pl) mix
Karıştırırsınız
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻠﹺﺒﺴ‬
You (pl) wear it
Onu giyersiniz
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺒﺴ‬‫ﺗ ﹾﻠ‬
They delight
Hoşlanır, lezzet alır
1
‫ﻟﺬﺫ‬
‫ﺗﹶﻠ ﱡﺬ‬
Blazing
Alev saçar
‫ﻟﻈﻲ‬
‫ﺗﹶﻠﻈﱠﻰ‬
That you turn us away
Bizi çevirmen
1
‫ﻟﻔﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻔ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ‬
It scorches, burns
Yakar
1
‫ﻟﻔﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ ﹶﻔ‬
Towards
Taraf
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺗ ﹾﻠﻘﹶﺎ َﺀ‬
Speaking
Konuşma
That you (pl) complete
Tamamlamanız
That you be, become; it
becomes
1
178
He received them
Onları aldı
5
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺗﹶﻠﻘﱠﺎ‬
It swallows
Yutar
1
‫ﻟﻘﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺗ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
That it swallows
Yutması
1
‫ﻟﻘﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺗ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
That you (pl) throw, give
Atmanız, vermeniz
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺗ ﹾﻠﻘﹸﻮﺍ‬ - ‫ﺗ ﹾﻠﻘﹸﻮ‬
You (pl) throw, give
Atarsınız, verirsiniz
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺗ ﹾﻠﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
You (pl) receive them
Onu alırsınız
5
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﺗﹶﻠ ﱠﻘ‬
That you (pl) meet it
Onunla karşılaşmanız
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
He received
Aldı
5
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺗﹶﻠﻘﱠﻰ‬
You are given
Sana verildi
5
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺗﹶﻠﻘﱠﻰ‬
It is thrown, given
Atılır
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺗ ﹾﻠﻘﹶﻰ‬
That you throw, give
Senin atman
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ‬
That, those
Şu, o (dş), şunlar, onlar
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ ﹾﻠ‬
That for you
Đşte sizin için
‫ﺗ ﹾﻠﻜﹸﻢ‬
That for you (dual)
Đşte siz ikiniz için
That you (pl) blame
Ayıplamanız
1
‫ﳌﺰ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤﺰ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ‬
He put him down
Alnı üzerine yatırdı
1
‫ﺗﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗﱠﻠ‬
That it diverts you (pl)
Sizi alıkoyması
4
‫ﳍﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ ﹺﻬ ﹸﻜ‬
You become distracted from it Ondan gafil olursun
1
‫ﳍﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺗﹶﻠﻬ‬
It diverts them
Onları oyalar, alıkoyar
4
‫ﳍﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹾﻠﻬﹺﻴ ﹺﻬ‬
That you (pl) distort
Sapmanız, eğip bükmeniz
1
‫ﻟﻮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺗ ﹾﻠﻮ‬
I read it, recited it
Onu okudum
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺗﹶﻠ‬
That you (pl) blame me
Beni kınamanız
1
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﺗﻠﹸﻮﻣ‬
That you (pl) distort
Sapmanız, eğip bükmeniz
1
‫ﻟﻮﻱ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺗ ﹾﻠﻮ‬
You (pl) cast a glance
Dönüp bakarsınız
1
‫ﻟﻮﻱ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻠﻮ‬
It was read
Okundu
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻠ‬‫ﺗ‬
It relaxes, softens
Yumuşar
1
‫ﻟﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺗ‬
‫ﻤﺎ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ ﹸﻜ‬
179
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺎﺛ‬‫ﺗﻤ‬
3
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺗﻤ‬
Tartıştılar
1
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻤ‬
You argued about it
Onun hakkında tartışırsınız
3
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺗﻤ‬
You doubt
Şüphe edersin
1
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺗﻤ‬
Completely
Tamamen, tamamlamak için
‫ﲤﻢ‬
‫ﺎﻣﹰﺎ‬‫ﺗﻤ‬
That it dies
Ölmesi
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
It became complete
Tamam oldu
1
‫ﲤﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) doubt
Şüphe edersiniz
8
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) doubt
Şüphe edersiniz
8
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
Benefited
Faydalandı
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
Benefit (imp)
Faydalanması
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
Benefit (imp, pl)
Faydalanın
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) benefit
Faydalandırılırsınız
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
He appeared
Göründü, temessül etti
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻤﱠﺜ ﹶﻞ‬ ‫ﺗ‬
That you extend
Gözünü dikmem
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You help me
Bana yardım edersiniz
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻧ ﹺﻦ‬‫ﻭ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﺗ‬
It passes
Geçer
1
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) boast
Böbürlenirsiniz
1
‫ﻣﺮﺡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) pass
Geçersiniz
1
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺗ‬
It touches
Dokunur
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That it touches you (pl)
Size dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That it touches him
Ona dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You retain, hold
Tutarsın
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That it touches you (pl)
Size dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
To become complete
Tamam oldu, bitti, yerine
geldi
Statues, symbols
Heykeller, semboller
That you dispute
Tartışman
They argued
180
1
That you (pl) retain, hold
Tutmanız
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﺴﻜﹸﻮﹾﺍ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) retain them (fm)
Onları tutmanız
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺴﻜﹸﻮ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That it touches us
Bize dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻨﺎ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) reach evening
Akşam edersiniz, gecelersiniz
4
‫ﻣﺴﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﺗ‬
That it touches her
Ona dokunmanız
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) touches them
(fm)
Onlara (dş) dokunmanız
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﺗ‬
That you walk
Yürümen
1
‫ﻣﺸﻲ‬
‫ﺶ‬
‫ﻤ ﹺ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) walk
Yürürsünüz
1
‫ﻣﺸﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﺸ‬ ‫ﺗ‬
You walk
Yürürsün
1
‫ﻣﺸﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﺸ‬ ‫ﺗ‬
You plan, plot
Tuzak kurarsınız
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻤ ﹸﻜﺮ‬ ‫ﺗ‬
That you possess, have
power
Malik olman
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You possess, they possess
Malik olursun, malik olur (dş)
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You possess them
Onlara malik olursun
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻠ ﹸﻜ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You possess (pl)
Malik olursunuz
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻠﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
It is dictated
Yazdırılır
4
‫ﻣﻠﻮ‬
‫ﻤﻠﹶﻰ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) remind favors
Başa kakmanız
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
To wish
Temenni etti, istedi
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻨٰﻰ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻨٰﻰ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
They forbid them
Onları men eder
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That you remind favors
Başa kakman
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That you remind it
Onu başa kakman
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
They wished
Temenni ettiler, istediler
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻮﹾﺍ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
Wish (imp, pl)
Temenni edin
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﺍ‬‫ﻨﻮ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) remind favors
Başa kakmanız
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) wish
Temenni edersiniz, istersiniz
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
You emit
Dökersiniz
4
‫ﻣﲏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺗ‬
He wished
Temenni etti
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻰ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺗ‬
181
‫ﻣﲏ‬
‫ﻰ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺗ‬
‫ﻣﻬﺪ‬
‫ﻤﻬﹺﻴﺪﹰﺍ‬ ‫ﺗ‬
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬
Ölürsün, ölür
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬
Indeed you (pl) die
Mutlaka ölmeniz
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬
You (pl) die
Ölürsünüz
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺗ‬‫ﺗﻤ‬
It shakes
Çalkalanır
1
‫ﻣﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬
It shakes
Çalkalaması, sarsması
1
‫ﻣﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﻤ‬
It bursts
Çatlar
5
‫ﻣﻴﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) incline
Meyletmeniz
1
‫ﻣﻴﻞ‬
‫ﻴﻠﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺗﻤ‬
That you (pl) call each other
Birbirini çağırmanız
6
‫ﻧﺒﺰ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺑﺰ‬‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
Hold secret council (imp, pl)
Fısıldaşın, gizli konuşun
6
‫ﳒﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺟﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
You (pl) held secret council
Fısıldaştınız, gizli konuştunuz
6
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
Calling
Çağırışma
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
They called each other
Birbirine seslendiler
6
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬ - ‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺗﻨ‬
You (pl) disputed
Çekiştiniz
6
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
That you (pl) dispute
Çekişmeniz
6
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺯﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
You (pl) help each other
Yardımlaşırsınız
6
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
You reach
Erişir, erişirsin
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﺗﻨ‬
You reach it
Ona erişirsin
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹸﻟ‬‫ﺗﻨ‬
That you (pl) reach
Erişmeniz
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﺎﻟﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺗﻨ‬
Receiving
Uzanma, erişme, elde etme
‫ﻧﻮﺵ‬
‫ﺵ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
You (pl) are informed
Haber verilirsiniz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺆ ﱠﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
Surely you inform
Muhakkak haber verirsin
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒﹶﺌ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
Surely you inform them
Muhakkak onlara haber
verirsin
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺒﹶﺌ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You inform them
Onlara haber verirsin
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒﹸﺌ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
It is emitted
Döküldü, atıldı
Furnishing
Döşeyiş
That you die
Ölmen
You die
4
182
You (pl) inform
Haber verirsiniz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒﺌﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) inform him
Onu haber verirsiniz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺒﺌﹸﻮ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
It grows
Biter, yetişir, çıkar
1
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
It makes grow
Bitirir, çıkarır
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﺗ‬
That you (pl) make grow
Bitirmeniz
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻨﹺﺒﺘ‬‫ﺗ‬
You (pl) spread
Yayılırsınız
8
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (dual) help each other
Yardımlaşmanız, başarmanız
(ikil)
8
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you cease, stop
Son vermen, vazgeçmen
8
‫ﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you (pl) cease, stop
Son vermeniz
8
‫ﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﺗ‬
It saves you
Sizi kurtarır
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻨﺠﹺﻴﻜﹸﻢ‬‫ﺗ‬
You (pl) carve
Yontarsınız
1
‫ﳓﺖ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺘ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you warn, admonish
Uyarman
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You warn, admonish
Uyarırsın, korkutursun
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you warn them
Onları uyarman
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You take away
Çekip alırsın
1
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﺗ‬
That it is revealed, sent down
Đndirilmesi
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You reveal, send down
Đndirmen
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
They descend, come down
Đner
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺗ‬ = ‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
They brought down
Đndirdiler
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺰﹶﻟ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
Revelation, sending down
Đndirme
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻼ‬
‫ﺗﱰﹺﻳ ﹰ‬ - ‫ﻨﺰﹺﻳ ﹲﻞ‬‫ﺗ‬
That you forget
Unutman
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you (pl) forget
Unutmanız
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻮﹾﺍ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) forget
Unutursunuz
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You forget
Unutursun
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻨﺴ‬‫ﺗ‬
You are forgotten
Unutulursun
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻨﺴ‬‫ﺗ‬
It splits, cracks
Yarılır
7
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
183
You help
Yardım edersin
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You are helped
Yardım olunursun
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you (pl) help
Yardım etmeniz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You are (pl) helped
Yardım olunursunuz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you (pl) help him
Ona yardım etmeniz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You speak
Konuşursunuz
1
‫ﻧﻄﻖ‬
‫ﻄﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) look
Bakarsınız
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹸﻈﺮ‬‫ﺗ‬
That you (pl) give me respite
Bana mühlet vermeniz
4
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻈﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You blow, breathe
Üflersin
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﻨ ﹸﻔ‬‫ﺗ‬
That it runs out, finishes
Tükenmesi
1
‫ﻧﻔﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﺗ‬
That you (pl) go beyond
Geçip gitmeniz
1
‫ﻧﻔﺬ‬
‫ﻨ ﹸﻔﺬﹸﻭﺍ‬‫ﺗ‬
You (pl) go beyond
Geçip gidersiniz
1
‫ﻧﻔﺬ‬
‫ﻨ ﹸﻔﺬﹸﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ‬
That you (pl) go forth (to fight) Sefere çıkmanız
1
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
To breathe
Nefes aldı
5
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻨ ﱠﻔ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻨ ﱠﻔ‬‫ﺗ‬
It benefits
Fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﺗ‬
That it benefits you (pl)
Size fayda vermesi
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﺗ‬
That it benefits him
Ona fayda vermesi
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﺗ‬
It benefits them
Ona fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﺗ‬
It benefits them
Onlara fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﺗ‬
You spend
Đnfak edersin, harcarsın
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you (pl) spend
Đnfak etmeniz
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) spend
Đnfak edersiniz
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You save
Kurtarırsın
4
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻘ ﹸﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You make deficient
Eksik tutarsın, eksiltirsin
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) deficient
Eksiltmeniz
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻨ ﹸﻘﺼ‬‫ﺗ‬
You break your promise
Bozarsın
1
‫ﻧﻘﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﺗ‬
184
You (pl) break your promise
Bozmanız
1
‫ﻧﻘﺾ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻨ ﹸﻘﻀ‬‫ﺗ‬
You turn
Dönersin
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﺗ‬
That you (pl) turn
Dönmeniz
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﺗ‬
You resent, take revenge
Đntikam alırsın, kızarsın
1
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) resent, take revenge
Đntikam alırsınız, kızarsınız
1
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻘﻤ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you marry
Nikah etmen
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You marry
Nikah edersin
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you (pl) marry
Nikah etmeniz
4
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻜﺤ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you marry them (fm)
Onları (dş) nikah etmeniz
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻜﺤ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You deny
Đnkar edersin
4
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) deny
Đnkar edersiniz
4
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻜﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) turn back
Dönersiniz
1
‫ﻧﻜﺺ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻜﺼ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
Punishment
Ceza, bastırma
‫ﻧﻜﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻨﻜ‬‫ﺗ‬
You forbid us
Bizi yasaklarsın
1
‫ﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺗ‬
That you repel
Azarlaman
1
‫ﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you repel them (dual)
O ikisini azarlaman
1
‫ﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You (pl) forbid
Yasaklarsınız
1
‫ﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
You are forbidden
Yasaklanırsınız
1
‫ﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
It forbids, keeps away
Yasaklar, alıkoyar (dş)
1
‫ﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺗ‬
Burdens
Ağır gelir
1
‫ﻧﻮﺃ‬
‫ﻮ ُﺀ‬‫ﺗﻨ‬
Oven
Tandır
‫ﺗﻨﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
That you (dual) slacken
Gevşemeniz (ikil)
1
‫ﻭﱐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﹺﻨﻴ‬
That you immigrate
Hicret etmeniz
3
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺎ ﹺﺟﺮ‬‫ﺗﻬ‬
That you (pl) become guided
Hidayet bulmanız
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) become guided
Hidayet bulursunuz
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
She recognizes
Tanır (dş)
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
185
It stirs, moves
Titrer, hareket eder (dş)
8
‫ﻫﺰﺯ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
Rise from sleep for prayer
(imp)
Teheccüde kalk
5
‫ﻫﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) speak evil
Saçmalarsınız
1
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) guide
Hidayet etmeniz
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺗ‬
You guide
Hidayet edersin
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺗ‬
You destroy
Helak edersin
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
Destruction
Tehlike
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻬﹸﻠﻜﹶﺔ‬ ‫ﺗ‬
You destroy us
Bizi helak edersin
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻠ ﹸﻜﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) weaken
Gevşemeniz
1
‫ﻭﻫﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗ ﹺﻬﻨ‬
Desires
Hoşlanır, ister
1
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﺗ‬
Inclines
Meyleder
1
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻬﻮﹺﻱ‬ ‫ﺗ‬
He who accepts repentance
much
Çok tevbe eden, tevbeleri çok
kabul eden
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ﺗﻮ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬
Those who repent much
Tevbe edenler
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺗﻮ‬
It became hidden
Gizlendi
6
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬
They advised each other
Birbirine tavsiye ettiler
6
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬
You made appointment
Vaadleştiniz, sözleştiniz
6
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬‫ﺍﻋ‬‫ﺗﻮ‬
That you make promises to
them (fm)
Onlarla (dş) sözleşmeniz
3
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬
Repentance
Tevbe
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﻮ ﹺ‬ ‫ﺗ‬
Repentance
Tevbe
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺑ ﹰﺔ‬‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
Their repentance
Onların tevbeleri
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
Repent, turn (imp, pl)
Tevbe edin
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻮﺑ‬‫ﺗ‬
That you feel scared
Korkman
1
‫ﻭﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹾﻞ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
He turned towards
Yöneldi
5
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
Likes, wants
Đster, sever (dş)
1
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) like, want
Đstersiniz
1
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺩ‬ ‫ﺗ‬
Torah
Tevrat
‫ﺍ ﹶﺓ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﺗ‬
186
You (pl) ignite, kindle
Tutuşturursunuz, çakarsınız
4
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺗ‬
She whispers
Fısıldar, vesvese verir (dş)
1
‫ﻭﺳﻮﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺳ ﹺﻮ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) make a will
Vasiyet edersiniz
4
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺻ‬‫ﺗ‬
Will, recommendation
Tavsiye
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) are promised
Vaad olunursunuz
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗ‬
You (pl) threaten
Tehdit edersiniz
4
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗ‬
You (pl) are given advice
Size öğüt verilir
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻋﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗ‬
They make them die
Onları öldürürler
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮﻓﱠﺎ‬ ‫ﺗ‬
It made him die
Onu öldürdü
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺗ‬
They made them die
Onları öldürdü
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺗ‬
Make us die
Bizi öldür
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﱠﻓﻨ‬ ‫ﺗ‬
Make me die
Beni öldür
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﱠﻓﻨﹺﻲ‬ ‫ﺗ‬
You are paid in full
Tam olarak ödenir
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺗ‬
It is paid in full
Đfa edilir, ödenir
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
To make die
Öldürdü, tamamını aldı
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
You made me die
Beni öldürdün
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺗ‬
Reconciliation, success
Ara bulmak, uyum, başarı
‫ﻭﻓﻖ‬
‫ﻴﻘﹰﺎ‬‫ﻮﻓ‬ ‫ﺗ‬
My success
Başarım
‫ﻭﻓﻖ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﻘ‬‫ﻮﻓ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) kindle
Yakarsınız, tutuşturursunuz
4
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻗﺪ‬‫ﻮ‬‫ﺗ‬
That you (pl) respect him
Ona saygı göstermeniz
2
‫ﻭﻗﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻮﱢﻗﺮ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) believe firmly
Kesin inanırsınız
4
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺗ‬
Put your trust (imp)
Tevekkül et
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛ ﹾﻞ‬‫ﺗ‬
To put trust
Vekil etti, tevekkül etti
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﱠﻛ ﹶﻞ‬ ‫ﺗ‬
I put my trust
Tevekkül ettim
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻮ ﱠﻛ ﹾﻠ‬ ‫ﺗ‬
We put our trust
Tevekkül ettik
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻮ ﱠﻛ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺗ‬
Put your trust (imp, pl)
Tevekkül edin
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
187
‫ﻭﻛﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻴ‬‫ﻮﻛ‬ ‫ﺗ‬
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮ ﱠﻝ‬ ‫ﺗ‬
Ona dost olur
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ ﱠﻻ‬ ‫ﺗ‬
You cause to enter
Sokarsın
4
‫ﻭﰿ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ﺗ‬
They turned away
Yüz çevirdiler, döndüler
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱠﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) turn away
Dönmeniz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﱡﻟﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) turn away
Dönersiniz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱡﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) befriend them
Onları dost edinmeniz
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻮﱠﻟ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) turn your back
to them
Onlara arkanızı dönmeniz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮﻟﱡﻮ‬ ‫ﺗ‬
To turn, to befriend
Yüz çevirdi, dost edindi
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮﻟﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
You (pl) turned away
Yüz çevirdiniz
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱠﻟ‬ ‫ﺗ‬
That you (pl) despair
Ümit kesmeniz
1
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﹶﺌﺴ‬‫ﺗ‬
It became easy
Kolay geldi
5
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗ‬
That you (pl) intend
Kasdetmeniz
5
‫ﳝﻢ‬
‫ﺍ‬‫ﻤﻮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬
Do (imp, pl) tayammum
Teyemmüm edin
5
‫ﳝﻢ‬
‫ﺍ‬‫ﻤﻮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬
Fig
Đncir
‫ﺗﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺗ‬
Their confirmation
Onların te’kidi, pekiştirilmesi
Turn away (imp)
Dön
He befriends him
188
‫ث‬
To come back, return
Geri döndü
1
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻳﺜﹸﻮ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺛﹶﺎ‬
Fixed
Sabit
2
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺛﹶﺎﹺﺑ‬
That which pierces
Delici
‫ﺛﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺛﹶﺎ‬
Third
Üçüncü
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﻟﹶﺜ ﹲﺔ‬‫ ﺛﹶﺎ‬- ‫ﺚ‬
‫ﻟ ﹲ‬‫ﺛﹶﺎ‬
Eighth
Sekizinci
‫ﲦﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺛﹶﺎ‬
The eighth of them
Onların sekizincisi
‫ﲦﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺛﹶﺎ‬
Second
Đkinci
‫ﺛﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺛﹶﺎﹺﻧ‬
Twisting
Eğip büken
‫ﺛﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺛﹶﺎﹺﻧ‬
Dweller
Yaşayan, oturan
‫ﺛﻮﻱ‬
‫ﺛﹶﺎﻭﹺﻳﹰﺎ‬
Groups
Birlikler
‫ﺛﱯ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺛﺒ‬
Make firm (imp)
Sabit kıl
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﺛ‬
To be firm
Sebat etti
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳﹾﺜ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﺛ‬
To make firm
Sabit kıldı, sağlamlaştırdı
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳﹶﺜ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﺛ‬
We made you firm
Seni sabit kıldık
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺒ‬‫ﹶﺛ‬
Make firm (imp, pl)
Sabitleştirin
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﺘ‬‫ﹶﺛ‬
To perish
Yok oldu
1
‫ﺛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳﹾﺜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺛ‬
To make lag behind
Durdurdu, geri bıraktı
1
‫ﺛﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹸ‬‫ﻳﹶﺜ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﹶﺛ‬
He made them lag behind
Onları geri bıraktı
1
‫ﺛﺒﻂ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ ﹶﻄ‬‫ﹶﺛ‬
Its firmness
Onun sabitliği
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﻮ‬‫ﹸﺛﺒ‬
Perishing
Yok oluş
‫ﺛﱪ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﹸﺛﺒ‬
To rain abundantly
Döküldü, çok yağmur yağdı
‫ﺛﺠﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻳﹸﺜ‬ - ‫ﺞ‬ ‫ﹶﺛ‬
Abundant rain
Bol yağış
‫ﺛﺠﺞ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺟ‬‫ﹶﺛﺠ‬
To blame, reproach
Suçladı, azarladı
‫ﺛﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳﹶﺜ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺛ‬
Soil, earth
Toprak, yer
‫ﺛﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﹶﺛﺮ‬
Serpent, snake
Yılan
‫ﺛﻌﺐ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﹸﺛ‬
1
2
189
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﺛﻘﹶﺎ ﹰﻻ‬ - ‫ﺛﻘﹶﺎ ﹶﻝ‬
1
‫ﺛﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳﹾﺜ ﹸﻘ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﺛ ﹶﻘ‬
Buldu, yakaladı
1
‫ﺛﻘﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻳﹾﺜ ﹶﻘ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﹶﺛ‬
You (pl) found them
Onları yakaladınız
1
‫ﺛﻘﻒ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻘ ﹾﻔ‬ ‫ﹶﺛ‬
They are found
Bulundular, yakalandılar
1
‫ﺛﻘﻒ‬
‫ﻘﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﹸﺛ‬
To become heavy
Ağır geldi
1
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻳﹾﺜ ﹸﻘ ﹸﻞ‬ - ‫ﹶﺛ ﹸﻘ ﹶﻞ‬
Two groups (humans and
jinns)
Đki sınıf (cinler ve insanlar)
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻼ‬
‫ ﹶﺛ ﹶﻘ ﹶ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﹶﺛ ﹶﻘﻠﹶﺎ‬
It became heavy
Ağır geldi (dş)
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺛ ﹸﻘﹶﻠ‬
Heavy
Ağır
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ ﹶﺛﻘ‬- ‫ﻘﻴﹺﻞ‬ ‫ﹶﺛ‬
Three
Üçer
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﺙ‬
‫ﹸﺛﻠﹶﺎ ﹶ‬
Three
Üç
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﻼﹶﺛ ﹲﺔ‬
‫ ﹶﺛ ﹶ‬-‫ﻼﹶﺛ ﹲﺔ‬
‫ﹶﺛ ﹶ‬
Thirty
Otuz
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺛ‬‫ﻼ‬
‫ ﹶﺛ ﹶ‬- ‫ﹶﺛﻠﹶﺎﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬
A company
Bir topluluk
‫ﺛﻠﻞ‬
‫ﹸﺛﱠﻠ ﹲﺔ‬
One third
Üçte bir
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﹸﺛﹸﻠ ﹸ‬
Two thirds
Üçte iki
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﻥ‬ ‫ ﹸﺛﹸﻠﺜﹶﺎ‬- ‫ﹸﺛﹸﻠﺜﹶﺎ‬
Two thirds of it
Onun üçte biri
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﹸﺛﹸﻠﹶﺜ‬
Two thirds
Üçte iki
‫ﺛﻠﺚ‬
‫ﹸﺛﹸﻠﹶﺜ ﹺﻲ‬
There, where
Orada, nerede
‫ﲦﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﺛ‬
Then, after that, later
Sonra
‫ﲦﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹸﺛ‬
Eight
Sekiz
‫ﲦﻦ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ ﹶﺛﻤ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﹶﺛﻤ‬
Eighty
Seksen
‫ﲦﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﹶﺛﻤ‬
Fruit, produce
Meyve
‫ﲦﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ ﹶﺛ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺛ‬
Fruits
Meyveler
‫ﲦﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﹶﺛ‬
Fruits
Meyveler
‫ﲦﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺛ‬
Its fruits
Onun meyveleri
‫ﲦﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻤ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﺛ‬
One eighth
Sekizde bir
‫ﲦﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹸﺛ‬
Weight
Ağırlık
To pierce
Deldi
To find, catch
1
190
Price, cost
Fiyat, değer, paha
People of Thamud
Semud kavmi
To fold up
Katlandı, saklandı
Reward
‫ﲦﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ ﹶﺛﻤ‬- ‫ﻤ ﹴﻦ‬ ‫ﹶﺛ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺩ‬‫ ﹶﺛﻤ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ ﹶﺛﻤ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﺛﻤ‬
‫ﺛﲏ‬
‫ﻳﹾﺜﻨﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺛﻨٰﻲ‬
Ödül, mükafat
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ ﹶﺛﻮ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺛﻮ‬
To live, settle
Yaşadı, sakin oldu
‫ﺛﻮﻱ‬
‫ﻳﹾﺜﻮﹺﻱ‬ - ‫ﹶﺛﻮٰﻱ‬
Been rewarded
Karşılığı verildi
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹸﺛ‬
Clothes
Elbise
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺛﻴ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﺛ‬
To reward
Mükafat verdi
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻳﹶﺜ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﺛ‬
Clothes (pl)
Elbiseler
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺛﻴ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺛﻴ‬
My clothes (pl)
Elbiselerin
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺛﻴ‬
Your (pl) clothes (pl)
Elbiseleriniz
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺛﻴ‬
Their clothes (pl)
Onların elbiseleri
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺛﻴ‬
Their (fm) clothes (pl)
Onların (dş) elbiseleri
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺛﻴ‬
Previously married women
Dullar
‫ﺛﻴﺐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﹶﺛ‬
1
2
2
191
‫ج‬
You came
Geldin
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹺﺟﹾﺌ‬
I came
Geldim
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹺﺟﹾﺌ‬
You (fm) came
Geldin (dş)
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹺﺟﹾﺌ‬
I came to you
Sana geldim
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹺﺟﹾﺌ‬
I came to you (pl)
Size geldim
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﹺﺟﹾﺌ‬
I brought to you (pl)
Size getirdim
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺏ‬
‫ﻢ ﹺ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﹺﺟﹾﺌ‬
You (pl) came
Geldiniz
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹺﺟﹾﺌ‬
You (pl) came to us
Bize geldiniz
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺘﻤ‬‫ﹺﺟﹾﺌ‬
You came to us
Bize geldin
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹺﺟﹾﺌ‬
You came to them
Onlara geldin
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﹺﺟﹾﺌ‬
To cry for help
Feryat etti
1
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠﹶﺌ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟﹶﺌ‬
We came
Geldik
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﹺﺟﹾﺌﻨ‬
We came to you
Sana geldik
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺟﹾﺌﻨ‬
We came to you (pl)
Size geldik
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﹺﺟﹾﺌﻨ‬
We came to them
Onlara geldik
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺟﹾﺌﻨ‬
To come
Geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻳﺠﹺﻲ ُﺀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
He brought
Getirdi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ َﺀ ﺑﹺـ‬‫ﺟ‬
She came
Geldi (dş)
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
She came to you
Sana geldi (dş)
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
She came to you (pl)
Size geldi (dş)
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
She came to us
Bize geldi (dş)
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
She came to him
Ona geldi (dş)
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
She came to her, to them
Ona (dş) geldi, onlara geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
She came to them
Onlara geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
That which deviates
Sapan yol
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺟ‬
192
He came to you
Sana geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
He came to you (pl)
Size geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ َﺀ ﹸﻛ‬‫ﺟ‬
He came to us
Bize geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ َﺀﻧ‬‫ﺟ‬
He came to me
Bana geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ َﺀﻧﹺﻲ‬‫ﺟ‬
He came to him
Ona geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
He came to her
Ona (dş) geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ َﺀﻫ‬‫ﺟ‬
He came to them
Onlara geldi
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬
They came
Geldiler
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺅ‬‫ ﺟ‬- ‫ﺎ ُﺀﻭ‬‫ﺟ‬
They came to you
Sana geldiler
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎﺀُﻭ‬‫ﺟ‬
They came to you (pl)
Size geldiler
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﺀُﻭ ﹸﻛ‬‫ﺟ‬
They came to her, to them
Ona (onlara) geldiler
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺀُﻭﻫ‬‫ﺟ‬
They came to them
Onlara geldiler
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﺀُﻭﻫ‬‫ﺟ‬
To carve, cut
Yonttu
1
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
They carved
Yonttular
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺟ‬
Fallen on face
Yüzüstü olanlar
‫ﺟﺜﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺛ‬‫ﺎ‬‫ﺟ‬
To bend on knees
Diz çöktü
‫ﺟﺜﻮ‬
‫ﺠﺜﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎﺛﹶﻰ‬‫ﺟ‬
Bent on knees
Diz çökmüş
‫ﺟﺜﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺛ‬‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Argue, dispute (imp)
Mücadele et, tartış
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩ ﹾﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
To argue, dispute
Mücadele etti, tartıştı
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩ ﹸﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺩ ﹶﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
You (pl) argued, disputed
Tartıştınız, mücadele ettiniz
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺩﹾﻟ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
You argued with us
Bizimle tartıştın
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺩﹾﻟ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Dispute with them (imp)
Onlarla mücadele et
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺩﹾﻟ‬ ‫ﺟﺎ‬
They disputed
Tartıştılar, mücadele ettiler
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
They disputed with you
Seninle tartıştılar
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺩﻟﹸﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Neighbor
Komşu, yakın
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Those which flow
Akanlar
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺭﻳ‬‫ﺟ‬
1
193
That which flows
Akan
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺟ‬
That which gives
Veren
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺎ ﹴﺯ‬‫ﺟ‬
To enter
Girdi, araştırdı
1
‫ﺟﻮﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
They entered
Girdiler, sokuldular
1
‫ﺟﻮﺱ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺟ‬
To become hungry
Acıktı
1
‫ﺟﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
That which makes, will make
Yapan, koyan, kılan
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻋ ﹲﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
That which makes you, will
make you
Seni öyle yapan, yapacak
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻋﹸﻠ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Those who make, will make
Yapanlar
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Those who make it will make
it
Onu yapanlar
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻋﻠﹸﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Goliath
Calut
Firmly fixed
Donmuş, sabit
‫ﲨﺪ‬
‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
That which collects, will
collect
Toplayan
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Jinns, unseen creatures
Cinler
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﺎ ﱞﻥ‬‫ﺟ‬
Side
Yan, taraf
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺎﹺﻧ ﹴ‬‫ ﺟ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺟ‬
His side
Yanı, yan tarafı
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹺﻧﹺﺒ‬‫ﺟ‬
Strive, struggle (imp)
Mücadele et, cihat et
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
To strive, struggle
Cihat etti, mücadele etti
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Seninle mücadele etti (ikil)
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Onlarla mücadele et
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
They strove
Cihat ettiler
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Strive, struggle (imp, pl)
Cihat edin
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Ignorant
Cahil
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﻞ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺟ‬
Ignorants
Cahiller
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺟ‬- ‫ﻫﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Ignorance
Cahiliye
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Ignorants
Cahiller
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
To become a neighbor
Komşu oldu
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
They (dual) struggled with
you
Strive, struggle (imp) with
them
‫ﺕ‬
 ‫ﺎﻟﹸﻮ‬‫ﺟ‬
3
194
He crossed
Geçti
3
‫ﺟﻮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
They (dual) crossed
Geçtiler (ikil)
3
‫ﺟﻮﺯ‬
‫ﺍ‬‫ﻭﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
We crossed
Geçtik
3
‫ﺟﻮﺯ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﻧ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
He crossed it
Onu geçti
3
‫ﺟﻮﺯ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Well, cistern
Kuyu
‫ﺟﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺟ‬
Very powerful
Çok güçlü, Cebbâr
‫ﺟﱪ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﺒ‬
Oppressors
Zorbalar
‫ﺟﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎﺭﹺﻳ‬‫ﺟﺒ‬
Mountains
Dağlar
‫ﺟﺒﻞ‬
‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﹺﺟﺒ‬
Foreheads
Alınlar
‫ﺟﺒﻪ‬
‫ﺎﻩ‬‫ﹺﺟﺒ‬
Their foreheads
Onların alınları
‫ﺟﺒﻪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺟﺒ‬
Idol, false god
Put
‫ﺟﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹺﺟ‬
Gabriel
Cebrail
Mountain
Dağ
‫ﺟﺒﻞ‬
‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ ﹺﺟﺒ‬- ‫ﻞ‬‫ﺟﺒ‬
Generation
Nesil, kuşak
‫ﺟﺒﻞ‬
‫ﻼ‬
 ‫ﹺﺟﹺﺒ‬
Generation
Nesil
‫ﺟﺒﻞ‬
‫ﹺﺟﹺﺒﱠﻠ ﹶﺔ‬
Forehead
Alın, şakak
‫ﺟﱭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺟﹺﺒ‬
Kneeled down
Diz çökmüş
‫ﺟﺜﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺜ‬‫ﹺﺟ‬
To deny, reject
Đnkar etti
1
‫ﺟﺤﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺟ‬
They denied, rejected
Đnkâr ettiler
1
‫ﺟﺤﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺤﺪ‬
 ‫ﺟ‬
Hell
Cehennem
‫ﺟﺤﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺟﺤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺟ‬
Greatness, majesty
Şan
‫ﺟﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬
Wall
Duvar
‫ﺟﺪﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺭ‬‫ ﹺﺟﺪ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﹺﺟﺪ‬
Dispute
Tartışma
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺍ ﹶﻝ‬‫ﹺﺟﺪ‬
Our dispute
Tartışmamız
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻟﻨ‬‫ﹺﺟﺪ‬
Tracts, streams
Yollar, dereler
‫ﺟﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬
Walls
Duvarlar
‫ﺟﺪﺭ‬
‫ﺪ ﹴﺭ‬ ‫ﺟ‬
‫ﺒﺮﹺﻳ ﹸﻞ‬‫ﹺﺟ‬
195
Regarding dispute
Tartışma, tartışma
bakımından
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹰﻻ‬ ‫ﺟ‬
New
Yeni
‫ﺟﺪﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬‫ﺟﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺟﺪ‬
In fragments, pieces
Paramparça
‫ﺟﺬﺫ‬
‫ﺟﺬﹶﺍﺫﹰﺍ‬
Tree trunk
Ağaç gövdesi
‫ﺟﺬﻉ‬
‫ﹺﺟﺬﹾﻉ‬
Ember
Kor
‫ﺟﺬﻭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺟ ﹾﺬ‬
Branches
Dallar
‫ﺟﺬﻉ‬
‫ﻉ‬
‫ﺟﺬﹸﻭ ﹺ‬
To pull
Çekti
‫ﺟﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
Locust
Çekirge
‫ﺟﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺟﺮ‬
To commit
Đşledi, yaptı
‫ﺟﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
You (pl) committed
Đşlediniz, kazandınız
‫ﺟﺮﺡ‬
‫ﻢ‬‫ﺣﺘ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
Dry, barren
Kuru
‫ﺟﺮﺯ‬
‫ﺯﹰﺍ‬‫ﺟﺮ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
Cliff
Uçurum
‫ﺟﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
He committed a crime
Suç işledi
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
No doubt
Şüphe yok
‫ﺟﺮﻡ‬
(‫ﻡ )ﻻ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
Injuries, wounds
Yaralamalar
‫ﺟﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺟﺮ‬
To flow
Aktı
1
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﺠﺮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺟﺮ‬
They (pl, fm) flow
Akarlar (dş)
1
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬
Piece, part, portion
Parça, kısım
‫ﺟﺰﺃ‬
‫ﺰﺀًﺍ‬ ‫ﺟ‬ - ‫ﺰ ٌﺀ‬ ‫ﺟ‬
Reward, recompense
Karşılık, ceza, mükafat
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﺟﺰ‬
Rewards, recompenses
Karşılıklar
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺅ‬‫ﺟﺰ‬
Your rewards
Karşılıklarınız
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺅ ﹸﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﺟﺰ‬
His rewards
Onun karşılıkları
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺍ‬‫ﺟﺰ‬
Their rewards
Onların karşılıkları
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺍ‬‫ﺟﺰ‬
He rewarded them
Onlara karşılıklarını verdi
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺟﺰ‬
To act impatiently
Sızlandı, sabırsızlandı
1
‫ﺟﺰﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺟ ﹺﺰ‬
We acted impatiently
Sızlandık
1
‫ﺟﺰﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺟ ﹺﺰ‬
1
1
196
‫ﺟﺰﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻋ‬‫ﺟﺰ‬
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺟﺰ‬
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﺟ‬
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻳ ﹶﺔ‬‫ﺰ‬ ‫ﹺﺟ‬
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﺟ‬
Karşılığını verdik
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺰ‬ ‫ﺟ‬
We rewarded them
Onlara karşılığını verdik
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺰ‬ ‫ﺟ‬
Body
Ceset
‫ﺟﺴﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺟﺴ‬
To spy, investigate privacies
Gizli hallerini araştırdı,
casusluk yaptı
‫ﺟﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺟ‬
Object, body
Cisim
‫ﺟﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹺﺟ‬
It was done, made
Yapıldı
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺟ‬
To do, make, create, put
Yaptı, koydu, yarattı, kıldı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺟ‬
They (dual) did, made
Yaptılar (ikil)
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺟ‬
She did, made
Yaptı (dş)
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺟ‬
I did, made
Yaptım
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﺟ‬
You (pl) did
Yaptınız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﺟ‬
She did it, made it
Onu yaptı (dş)
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺟ‬
He made you
Sizi yaptı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﹶﻠﻜﹸﻢ‬ ‫ﺟ‬
We did, made
Yaptık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬
We made you
Seni yaptık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬
We made you (pl)
Sizi yaptık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬
We made him
Onu yaptık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬
We made her, them
Onu (dş), (onları) yaptık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬
We made them
Onları yaptık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬
We made them (fm)
Onları (dş) yaptık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺟ‬
He made me
Beni yaptı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﹶﻠﻨﹺﻰ‬ ‫ﺟ‬
Impatiently
Sızlanarak
To reward, recompense
Karşılığını verdi, kurtardı
I rewarded
Karşılığını verdim
Tax, tribute
Cizye, vergi
I rewarded them
Onlara karşılığını verdim
We rewarded
2
1
197
He made him
Onu yaptı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺟ‬
He made her, them
Onu (dş), (onları) yaptı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹶﻠﻬ‬ ‫ﺟ‬
He made them
Onları yaptı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺟ‬
They did, made
Yaptılar
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺟ‬
Foam, scum
Köpük
‫ﺟﻔﺄ‬
‫ﺟﻔﹶﺎ ًﺀ‬
Bowls
Leğenler, çanaklar
‫ﺟﻔﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﹺﺟﻔﹶﺎ‬
He displayed
Açığa çıkardı, parladı
‫ﺟﻠﻮ‬
‫ﺟﻠﱠﺎ‬
Exile
Sürgün
‫ﺟﻠﻮ‬
‫ﻼ َﺀ‬
‫ﺟ ﹶ‬
Their (fm) outer garments
Örtüleri (dş)
‫ﺟﻠﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟﻠﹶﺎﺑﹺﻴﹺﺒ ﹺﻬ‬
Majesty
Celal, yücelik
‫ﺟﻠﻞ‬
‫ﻼ ﹺﻝ‬‫ﺟ‬
He displayed it
Onu açtı
‫ﺟﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﻫ‬
‫ﺟ ﱠ‬
Skin
Deri
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﺩ‬‫ﺟﹸﻠﻮ‬ - ‫ﹺﺟﻠﹾﺪ‬
Lash
Değnek
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺟ ﹾﻠ‬
To sit
Oturdu
‫ﺟﻠﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺟﹶﻠ‬
Skins
Deriler
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺟﹸﻠ‬
Your (pl) skins
Derileriniz
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺩ ﹸﻛ‬ ‫ﺟﻠﹸﻮ‬
Their skins
Onların derileri
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﺟﻠﹸﻮ‬
To make apparent
Açtı, açığa çıkardı
‫ﺟﻠﻮ‬
‫ﺠﻠﱢﻲ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺟﻠﱠﻰ‬
Much, abundant
Çok
‫ﲨﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻤ‬
Beauty
Güzellik
‫ﲨﻞ‬
‫ﻤﺎ ﹲﻝ‬ ‫ﺟ‬
Camels
Develer
‫ﲨﻞ‬
‫ﺎﹶﻟ ﹲﺔ‬‫ ﹺﺟﻤ‬- ‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﹺﺟﻤ‬
To run wild
Kaçtı, koştu
1
‫ﲨﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
It was gathered
Toplandı
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
Group
Topluluk
‫ﲨﻊ‬
‫ﻤ ﹺﻊ‬ ‫ﺟ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
To collect, gather, get
together
Topladı
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
Together
Toplu olarak
‫ﲨﻊ‬
‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺟﻤ‬
2
2
1
2
1
198
Two groups
Đki topluluk
‫ﲨﻊ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬
Friday
Cuma
‫ﲨﻊ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
Your group
Topluluğunuz, çokluğunuz
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
We brought you (pl) together
Sizi topladık
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
We brought them together
Onları topladık
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
Its collection
Onun toplanması
‫ﲨﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
He brought them together
Onları topladı
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
Their collection
Onların toplanması
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹺﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
They gathered
Toplandılar
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬
Camel
Deve
‫ﲨﻞ‬
‫ﻤ ﹲﻞ‬ ‫ﺟ‬
Together, all at once
Topluca
‫ﲨﻞ‬
‫ﻤﹶﻠ ﹰﺔ‬ ‫ﺟ‬
All, together
Hepsi, herkes, tamamı,
topluca
‫ﲨﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻌ‬‫ﺟﻤ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺟﻤ‬
Beautiful, pretty
Güzel
‫ﲨﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺟﻤ‬ - ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺟﻤ‬
Jinn
Cin
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹺﺟ‬
To hide, cover
Örttü, gizledi
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬
Gardens
Bahçeler, cennetler
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Their gardens
Onların bahçeleri
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Wing
Kanat
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Sin
Günah
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Your wing
Kanadın
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
His two wings
Đki kanadı
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Side
Yan
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
Far
Uzak
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
To remove from
Çıkardı
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
Close
Yakın
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ ﺑـ‬
‫ﻨ ﹺ‬‫ﺟ‬
Unclean
Cünüp
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺟﻨ‬
1
1
1
2
199
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﺟ‬
Cennet
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻨ ﹸﺔ‬‫ﺠ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Garden
Bahçe, cennet
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺟ‬
Shield, shelter
Kalkan, sığınak
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﺟ‬
Jinns
Cinler
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﹺﺟ‬
Insanity
Cinnet, delilik
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﹺﺟ‬
Two gardens
Đki cennet
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺟ‬
Your garden
Senin bahçen
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬
His garden
Onun bahçesi
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬
My garden, my paradise
Benim bahçem, cennetim
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻲ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺟ‬
Two gardens
Đki cennet
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬
Their two gardens
Onların bahçeleri (ikil)
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻴﻬﹺﻢ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬
To incline, approach
Yanaştı, meyletti
1
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
They inclined, approached
Yanaştılar
1
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻨﺤ‬‫ﺟ‬
Army
Ordu
‫ﺟﻨﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻨﺪ‬‫ﺟ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
Our army
Ordumuz
‫ﺟﻨﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
Unjustly
Adaletsizlikle
‫ﺟﻨﻒ‬
‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Sides
Yanlar
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺏ‬‫ﻨﻮ‬‫ﺟ‬
Your (pl) sides
Yanlarınız
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮﹺﺑ ﹸﻜ‬‫ﺟﻨ‬
Her (their) sides
Onun (onların) yanları
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬
Their sides
Onların yanları
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻮﹺﺑﻬﹺﻢ‬‫ﺟﻨ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬
Armies, troops
Ordular
‫ﺟﻨﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬
His armies, troops
Onun orduları
‫ﺟﻨﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬
Their (dual) armies, troops
O ikisinin orduları
‫ﺟﻨﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬
Fruit
Meyve
‫ﺟﲏ‬
‫ﻰ‬‫ﺟﻨ‬
Ripe
Olgun
‫ﺟﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﹺﻨﻴ‬
On his side
Yanı üzerinde
Paradise
200
Struggle
Cihad, mücadele
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﺎﺩﹰﺍ‬‫ﹺﺟﻬ‬
His struggle
Onun cihadı
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺟﻬ‬
Openly, plainly, publicly
Açıkça
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﹺﺟﻬ‬
Their provisions
Onların malzemeleri
‫ﺟﻬﺰ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ ﹺﺯ‬‫ﺟﻬ‬
Ignorance
Cehalet, cahillik
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺟﻬ‬
Effort, labor
Güç, gayret
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
Their effort
Güçleri
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
Open, plain, public
Açıktan, açıkça, açık
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
To make openly, make public, Açığa vurdu, yüksek sesle
speak loudly
konuştu
1
Openly, plainly, publicly
Açıktan, açıkça, açık
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺟ‬
Your open issues, what you
openly
Açığınız, açığa vurduğunuz
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
To furnish, provide
Teçhiz etti, donattı
2
‫ﺟﻬﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
He furnished them
Onları donattı
2
‫ﺟﻬﺰ‬
‫ﻢ‬‫ﺰﻫ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
To be ignorant
Cahil oldu
1
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﻬ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻬ ﹶﻞ‬ ‫ﺟ‬
Hell
Cehennem
Very ignorant
Çok cahil
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﻮ ﹰﻻ‬‫ﺟﻬ‬
Air, atmosphere
Hava, uzay
‫ﺟﻮﻭ‬
‫ﻮ‬ ‫ﺟ‬
Answer, response
Cevap
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺟﻮ‬
Ponds, cisterns
Havuzlar, sarnıçlar
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺟﻮ‬
Those which flow, run
Akanlar
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺟﻮ‬
Hunting animals
Avcı hayvanlar
‫ﺟﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺟﻮ‬
Mount Judi
Cudi dağı
Hunger
Açlık
His interior
Onun karnı, ortası
It was brought
Getirildi
Horses
Atlar
‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺟ‬
1
201
‫ﺟﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
‫ﻮ ﹴ‬‫ﺟ‬
‫ﺟﻮﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻓ‬‫ﻮ‬ ‫ﺟ‬
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﺟﹺﻲ َﺀ‬
‫ﺟﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺟﻴ‬
Bosom
Sine, koyun
‫ﺟﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺟ‬
Your bosom
Koynun, sinen
‫ﺟﻴﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴﹺﺒ‬‫ﺟ‬
Neck
Boyun
‫ﺟﻴﺪ‬
‫ﺪ‬‫ﹺﺟﻴ‬
Her neck
Onun (dş) boynu
‫ﺟﻴﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﺟﹺﻴ‬
Their (fm) bosoms
Yakaları (dş)
‫ﺟﻴﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻮﹺﺑ ﹺﻬ‬‫ﺟﻴ‬
202
‫ح‬
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﻮﺝ‬
‫ﺟ ﹰﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Perde, engel
‫ﺣﺠﺰ‬
‫ﺎﺟﹺﺰﹰﺍ‬‫ﺣ‬
Those who prevent
Engelleyenler
‫ﺣﺠﺰ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎ ﹺﺟﺰﹺﻳ‬‫ﺣ‬
He disputed with you
Seninle tartıştı
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺣﺎ‬
He disputed with him
Onunla tartıştı
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
They disputed with you
Seninle tartıştılar
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺣ‬
You oppose
Düşman oldu
3
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who are cautious
Uyanıklar, tedbirliler
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺫﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
To fight, make war
Harbetti, savaştı
1
‫ﺣﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
He called to account
Hesaba çekti
3
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
We called to account
Hesaba çektik
3
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
We called her to account
Onu hesaba çektik
3
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who call to account
Hesaba çekenler, hesap
görenler
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺳﹺﺒ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Jealous
Haset eden
‫ﺣﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Forbid
Hâşâ
‫ﺣﻮﺵ‬
‫ﺵ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who gather, collect
Toplayıcılar, toplayanlar
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺷﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Violent storm
Kum fırtınası, taş yağdıran
kasırga
‫ﺣﺼﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺻﺒ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Present, ready
Hazır
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺎﺿ‬‫ﺣ‬
Daily, presently
Günlük, hemen yapılan
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Present
Mevcut
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺿﺮﹺﻱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Former state
Eski hal
‫ﺣﻔﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
That which protects
Koruyan
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻓﻈﹰﺎ‬‫ﺎ‬‫ ﺣ‬- ‫ﻆ‬
‫ﻓ ﹲ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Pilgrims
Hacılar
To dispute
Tartıştı, çekişti
Need, requirement
Đhtiyaç, hacet
You (pl) disputed
Tartıştınız
Barrier
3
3
203
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻓﻈﹶﺎ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻓﻈﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Koruyanlar
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻈ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ ﺣ‬- ‫ﻓﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who protect
Koruyanlar
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻈ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Surrounding
Çevreleyen
‫ﺣﻔﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎﱢﻓ‬‫ﺣ‬
Surrounded
Kuşattı, çevreledi
‫ﺣﻴﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Inevitable reality
Gerçekleşecek olan
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﺎﱠﻗ ﹸﺔ‬‫ﺣ‬
Those who decree, judge
Hüküm verenler
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Came in between
Araya girdi
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﺣ‬
An invented name for camels
Uyduruk aygır deve adı
Those who praise
Hamd edenler, övenler
‫ﲪﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who bear (fm)
Yüklenenler (dş)
‫ﲪﻞ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﻣ ﹶ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who bear
Yüklenenler
‫ﲪﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Intensely hot
Kızgın
‫ﲪﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Love, affection
Sevgi
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬
Grain
Tane
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﺒ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬
Grain
Tane
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬
To love, want
Sevdi
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬
Regarding love
Sevgi bakımından
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺣ‬
Their ropes
Onların ipleri
‫ﺣﺒﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎﹸﻟ‬‫ﺣﺒ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺣﺒ‬
Endeared
Sevdirdi
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬
Grain
Tane
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬
To delight
Mutlu etti
1
‫ﺣﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬
To imprison, keep
Alıkoydu, hapsetti
1
‫ﺣﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺤﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬
To become worthless
Boşa gitti, heba oldu
1
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺤﹺﺒ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺣﹺﺒ ﹶ‬
They became worthless
Boşa gitti
1
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺣﹺﺒ ﹶﻄ‬
Those who protect (fm)
Koruyanlar (dş)
Keep, protect (imp, pl)
Muhafaza edin, koruyun
Those who protect
3
1
‫ﺎ ﹴﻡ‬‫ﺣ‬
1
2
204
‫ﺣﺒﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹲﻞ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﺘﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺣ‬
Pathways, orbits
Yollar, yörüngeler
Rope, vein
Đp, damar
Its love, lovingly
Onun sevgisi, severek
Inevitable
Kesin
Until, so that
Nihayet, -e kadar, ta ki
Rapidly
Çabucak
‫ﺣﺜﺚ‬
‫ﻴﺜﹰﺎ‬‫ﺣﺜ‬
Pilgrimage
Hac
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﺣ‬
Making pilgrimage
Haccetme
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﺣ‬
To make pilgrimage
Haccetti
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺞ‬ ‫ﺣ‬
Barrier, curtain
Perde, örtü
‫ﺣﺠﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺣﺠ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣﺠ‬
Stones
Taşlar
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺠ‬
Evidence
Hüccet, delil
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺠ ﹲﺔ‬
 ‫ﺣ‬
Our evidence
Hüccetimiz
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺣ‬
Their evidence
Onların hüccetleri
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻢ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺣ‬
Years
Seneler
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺠ ﹴﺞ‬
 ‫ﺣ‬
Partition, forbidden,
understanding
Bölme, yasak, akıl
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺣ‬
Stone
Taş
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺠ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺣ‬
Cells, chambers
Hücreler, odalar
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﺣ‬
Your bosoms, guardianship
Sineleriniz, velayetiniz
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ ﹸﻛ‬‫ﺣﺠ‬
Gardens
Bahçeler
‫ﺣﺪﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬
Sharp
Keskin
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬
Elevation
Yüksek yer
‫ﺣﺪﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺪ ﹴ‬ ‫ﺣ‬
Tell, say
Anlat, söyle
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹾ‬ ‫ﺣ‬
Limits
Sınırlar, hudutlar
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣﺪ‬
His limits
Onun hudutları
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣﺪ‬
Talking, news, word, new
Konuşma, haber, söz, yeni
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﻳﺜﹰﺎ‬‫ﺣﺪ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻳ ﹲ‬‫ﺣﺪ‬
‫ﻰ‬‫ﺣﺘ‬
2
205
Iron
Demir
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺣﺪ‬
Precaution, preparation
Tedbir, hazırlık, korunma
tedbirleri
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﹾﺬ‬
Fear
Korku
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﹶﺬ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﹶﺬ‬
Your (pl) precaution
Tedbiriniz
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺣ ﹾﺬ‬
Their precaution
Onların tedbirleri
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﹾﺬ‬
Hot
Sıcak
‫ﺣﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Free
Hür
‫ﺣﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Regarding heat
Sıcaklık bakımından
‫ﺣﺮﺭ‬
‫ﺮﹰﺍ‬ ‫ﺣ‬
Forbidden, respectable
Haram, hürmetli
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻣ‬‫ﺣﺮ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺮ‬
War
Savaş, harp
‫ﺣﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Field, tilth
Tarla, ekin
‫ﺣﺮﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺮ ﹲ‬ ‫ﺣ‬
Your (pl) field, tilth
Tarlanız
‫ﺣﺮﺙ‬
‫ﺮﹶﺛﻜﹸﻢ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺛ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
His field, tilth
Onun tarlası
‫ﺣﺮﺙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺛ‬‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Blame, discomfort
Zorluk, itiraz
‫ﺣﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Determination
Azim
‫ﺣﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Guards
Bekçiler, nöbetçiler
‫ﺣﺮﺱ‬
‫ﺳﹰﺎ‬‫ﺣﺮ‬
You desired
Hırslandın, hırslı oldun
1
‫ﺣﺮﺹ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
You (pl) desired
Hırslandınız, hırslı oldunuz
1
‫ﺣﺮﺹ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Urge (imp), encourage
Teşvik et
2
‫ﺣﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Fatally ill
Helake yüz tutarak
‫ﺣﺮﺽ‬
‫ﺿﹰﺎ‬‫ﺣﺮ‬
Edge
Kenar
‫ﺣﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
He burned
Yaktı
2
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Burn (imp, pl)
Yakın (emir)
2
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮ‬ ‫ﺣ‬
Burn (imp, pl) him
Onu yakın (emir)
2
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮﻗﹸﻮ‬ ‫ﺣ‬
He has forbidden
Haram kıldı
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
It was forbidden
Haram kılındı
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
206
Sacred, forbidden, in ihram
Haram, yasak, ihramlı,
hürmetli,
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻣﹰﺎ‬‫ﺣﺮ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Safe place
Harem, güvenli yer
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻣﹰﺎ‬‫ﺣﺮ‬
Prohibitions
Hürmetler, yasaklar
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺣ‬
It was forbidden
Haram kılındı
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
We have forbidden
Haram kıldık
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
He forbade it
Onu haram kıldı
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
He forbade those two
O ikisini haram kıldı
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
They forbade
Haram kıldılar
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺣ‬
Heat
Sıcaklık
‫ﺣﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣﺮ‬
Silk
Đpek
‫ﺣﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺣﺮﹺﻳﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺣﺮﹺﻳ‬
Ambitious, concerned
Hırslı, düşkün
‫ﺣﺮﺹ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺣﺮﹺﻳ‬
Fire
Yangın
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺣﺮﹺﻳ‬
Group, sect, party
Hizip, grup, taraf, topluluk
‫ﺣﺰﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺣ‬
His party
Onun hizbi
‫ﺣﺰﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺰ‬ ‫ﺣ‬
Two groups
Đki grup
‫ﺣﺰﺏ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺑ‬‫ﺰ‬ ‫ﺣ‬
Grief
Hüzün
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰ ﹶﻥ‬ ‫ﺣ‬
Grief
Hüzün
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺣ‬
To grieve
Üzüldü, hüzünlendi
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰ ﹸﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣ ﹺﺰ ﹶﻥ‬
With grief
Üzüntüyle
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻧﹰﺎ‬‫ﺣﺰ‬
My grief
Hüznüm, üzüntüm
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰﻧﹺﻲ‬ ‫ﺣ‬
Reckoning, account
Hesap, ölçü, düşünce
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺣﺴ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣﺴ‬
Your account
Senin hesabın
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺣﺴ‬
His account
Onun hesabı
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺣﺴ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺣﺴ‬
Their account
Onların hesabı
‫ﻢ ﺣﺴﺐ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺣﺴ‬ ‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺣﺴ‬ ‫ﺎﹺﺑﻬﹺﻢ‬‫ﺣﺴ‬
My account
Hesabım
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻪ‬‫ﺎﹺﺑﻴ‬‫ﺣﺴ‬
Beautiful
Güzel
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺣﺴ‬
1
207
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﺣ‬
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
Düşündün, zannettin
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
You (pl) thought
Düşündünüz, zannettiniz
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
He thought it
Onu zannetti
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
You thought them
Onları zannettin
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
That which is enough for you
Sana yetecek olan
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
That which is enough for us
Bize yetecek olan
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
That which is enough for him
Ona yetecek olan
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
That which is enough for
them
Onlara yetecek olan
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
They thought
Düşündüler, zannettiler
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﺒ‬
ِ ‫ﺣ‬
That which is enough for me
Bana yetecek olan
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺴﹺﺒ‬
 ‫ﺣ‬
To become jealous
Haset etti, kıskandı
‫ﺣﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
With jealousy
Haset ederek
‫ﺣﺴﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺣﺴ‬
Regrets
Üzüntüler
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺣ‬
Regret
Üzüntü
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Our regret
Üzüntümüz
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
My regret
Yazık bana
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Good, pretty
Güzel, iyi
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺴ ﹴﻦ‬
 ‫ﺣ‬
Became good
Güzel oldu
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Beauty, kindness, being
good
Güzellik
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Kindly
Güzellikle, iyilikle
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺣﺴ‬
Good deeds, good things
Đyiler, güzeller, iyilikler,
güzellikler
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺣ‬
Good deed
Đyi, güzel, iyilik, güzellik
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Became good
Güzel oldu
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
To think, calculate, assume
Düşündü, hesap etti, zannetti
Calculation
Hesap, hesap ölçüsü
She thought
Zannetti
You thought
1
1
1
1
1
208
Their beauties
Güzellikleri (dş)
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Best, most beautiful
En güzel
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻰ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺣ‬
Two good things
Đki güzellik
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻴ‬‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
In succession
Art arda
‫ﺣﺴﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻣ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
As reckoner
Hesap görücü olarak
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺣﺴِﻴﺒﹰﺎ‬
Tired
Yorgun
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
Sound
Ses
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺣﺴِﻴ‬
Its sound
Onun sesi
‫ﺣﺴﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻬ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
Gathering
Toplanma
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬
Was gathered
Toplanıldı
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬
To gather, collect
Topladı, bir araya getirdi,
kaldırdı
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬
It was gathered
Toplanıldı
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬
You put me together
Beni bir araya getirdin
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺗﻨﹺﻲ‬‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬
We put me together
Onları bir araya getirdik
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬
Its harvest
Onun hasadı
‫ﺣﺼﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺼ‬
Firewood
Odun, atılan şey
‫ﺣﺼﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬
It became clear
Açığa çıktı
‫ﺣﺼﺤﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬
You harvested
Hasat ettiniz, kestiniz
1
‫ﺣﺼﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬
It prevented
Kısıtladı, mani oldu
1
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬
It is made apparent
Gösterildi
2
‫ﺣﺼﻞ‬
‫ﺼ ﹶﻞ‬
 ‫ﺣ‬
Chaste
Şerefli, nefsine hakim
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺣﺼ‬
Fortresses
Kaleler
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻮ ﹸﻥ‬‫ﺣﺼ‬
Their fortresses
Onların kaleleri
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺣﺼ‬
Harvested, cut
Biçilmiş, yıkılmış
‫ﺣﺼﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﺼ‬
Prison
Hisar, hapis
‫ﺣﺼﺮ‬
‫ﲑﹰﺍ‬‫ﺣﺼ‬
He urged
Teşvik etti
‫ﺣﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬
1
1
209
To be present, come
Hazır oldu, geldi
1
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬
They came to his presence
Onun huzuruna geldiler
1
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﺣ‬
Debris
Çöp
‫ﺣﻄﻢ‬
‫ﺣﻄﹶﺎﻣﹰﺎ‬
Firewood
Odun, yakıt
‫ﺣﻄﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺣ ﹶﻄﺒ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ ﹶﻄ‬
Repentance
Tevbe
‫ﺣﻄﻂ‬
‫ﺣ ﱠﻄ ﹲﺔ‬
Crusher
Hutame, parçalayan
‫ﺣﻄﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺣ ﹶﻄ‬
Share, portion
Hisse
‫ﺣﻈﻆ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﻈ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﺣ ﱞ‬
Grandchild
Torun
‫ﺣﻔﺪ‬
‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺣ ﹶﻔ‬
Pit
Çukur
‫ﺣﻔﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ ﹾﻔ‬
To protect, keep
Korudu
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﺤ ﹶﻔ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﻔ ﹶ‬ ‫ﺣ‬
Protecting
Koruyarak
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺣﻔﹾﻈﹰﺎ‬
Protectors
Koruyucular
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺣ ﹶﻔ ﹶﻈ ﹰﺔ‬
We protected
Koruduk
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺎ‬‫ﻔ ﹾﻈﻨ‬ ‫ﺣ‬
We protected her
Onu koruduk
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻔ ﹾﻈﻨ‬ ‫ﺣ‬
Their (dual) protection
O ikisinin korunması
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺣ ﹾﻔ ﹸﻈ‬
We bordered
Etrafını çevirdik
‫ﺣﻔﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺣ ﹶﻔ ﹾﻔﻨ‬
We bordered them (dual)
O ikisinin etrafını çevirdik
‫ﺣﻔﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ ﹶﻔ ﹾﻔﻨ‬
Well informed
Bilen, haberdar
‫ﺣﻔﻲ‬
‫ﻰ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺣ‬
Gracious
Lütufkar, cömert, kuşatan
‫ﺣﻔﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻔﻴ‬ ‫ﺣ‬
Protector
Koruyucu, muhafız
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻴﻈﹰﺎ‬‫ﺣﻔ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﺣﻔ‬
Truth
Hak, gerçek, hak olarak
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﺣ ﹼﻘﹰﺎ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬
Long period
Uzun zaman
‫ﺣﻘﺐ‬
‫ﺣﻘﹸﺒﹰﺎ‬
It proved true, deserved
Hak oldu
1
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺣ ﱠﻘ‬
It was obligated
Layık kılındı, haklandı,
yaraştı
1
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺣ ﱠﻘ‬
His right, due
Onun hakkı
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺣ ﱠﻘ‬
Obligation
Görev, borç
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻘ‬
1
210
Judges
Hakimler
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺣﻜﱠﺎ ﹺﻡ‬
Judgment, decision
Hüküm
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬
Arbitrator
Hakem
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻤﺎ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬
To judge, decree
Hüküm verdi
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬
I decreed, judged
Hüküm verdin
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬
Wisdom
Hikmet, sebepsiz iş
yapmama
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬
You (pl) judged
Hüküm verdiniz
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬
His judgment
Onun hükmü
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬
Their judgment
Onların hükmü
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ ﹺﻬ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬
Wise
Hakim, hikmet sahibi
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺣﻜ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻜ‬
Lawful, dwelling
Helal, oturan
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺣ ﱞﻞ‬
Lawful
Helal
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﻼ‬
 ‫ﺣ‬
Wives
Zevceler, eşler
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺋ ﹸﻞ‬‫ﻼ‬
‫ﺣ ﹶ‬
Habitual swearer
Çok yemin eden
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺣﻠﱠﺎ‬
Lawful, lawfully
Helal, helal olarak
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﻼ ﹰﻻ‬
‫ﺣ ﹶ‬ - ‫ﻼ ﹲﻝ‬
‫ﺣ ﹶ‬
You (pl) swore
Yemin ettiniz
‫ﺣﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣﹶﻠ ﹾﻔ‬
Throat
Gırtlak, boğaz
‫ﺣﻠﻖ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺣ ﹾﻠﻘﹸﻮ‬
You came out of ihram
Đhramdan çıktınız
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣﹶﻠ ﹾﻠ‬
Puberty
Erginlik çağı
‫ﺣﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣﹸﻠ‬
They were adorned
Süslendiler
‫ﺣﻠﻲ‬
‫ﺣﻠﱡﻮﺍ‬
Ornament
Süs
‫ﺣﻠﻲ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺣ ﹾﻠ‬ - ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺣ ﹾﻠ‬
Forbearing
Sabırlı, nezaketli, mühlet
veren
‫ﺣﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺣﻠ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻠ‬‫ﺣ‬
Their ornaments
Onların ziynetleri
‫ﺣﻠﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻠ‬‫ﺣ‬
Mud
Balçıklı
‫ﲪﺄ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻤﹶﺌ‬ ‫ﺣ‬
Mud
Balçık
‫ﲪﺄ‬
‫ﻤﹴﺈ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
Donkey
Eşek
‫ﲪﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﻤ‬
1
1
1
211
Your donkey
Eşeğin
‫ﲪﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺣﻤ‬
Carrier
Taşıyıcı, hamal
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎﻟﹶﺔ‬‫ﺣﻤ‬
Praise
Hamd, övgü
‫ﲪﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
Your praise
Senin hamdin, övgün
‫ﲪﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
His praise
Onun hamdi övgüsü
‫ﲪﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
Donkeys
Eşekler
‫ﲪﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
Red
Kırmızı
‫ﲪﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
Load
Yük
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹴﻞ‬ ‫ﺣ‬
It was loaded
Yükletildi
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺣ‬
Load
Yük
‫ﲪﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻤ ﹰ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺣ‬
To carry, take load
Taşıdı, yüklendi
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺣ‬
Carrying
Yüklenerek
‫ﲪﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻤ ﹰ‬ ‫ﺣ‬
She took the load
Yüklendi (dş)
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﺣ‬
It was loaded
Yükletildi
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﺣ‬
You (pl) were loaded
Size yükletildi
2
‫ﲪﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ ﹾﻠ‬ ‫ﺣ‬
She took that load
Onu yüklendi (dş)
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﺣ‬
You loaded
Sen yükledin
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ ﹾﻠ‬ ‫ﺣ‬
We loaded
Yükledik
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻤ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺣ‬
We were loaded
Bize yükletildi
2
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻤ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺣ‬
We loaded you (pl)
Sizi yükledik, taşıdık
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻤ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺣ‬
We loaded him
Onu yükledik, taşıdık
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺣ‬
We loaded them
Onları yükledik, taşıdık
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺣ‬
His load
Onun yükü
‫ﲪﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤﹸﻠ‬ ‫ﺣ‬
He took that load
O onu yüklendi
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﹶﻠﻬ‬ ‫ﺣ‬
Her load
Onun (dş) yükü
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻤﹶﻠﻬ‬ ‫ﺣ‬
Their loads
Onların (dş) yükleri
‫ﲪﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﺣ‬
2
1
1
212
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺣ‬
Yük taşıyan
‫ﲪﻞ‬
‫ﻮﹶﻟ ﹰﺔ‬‫ﺣﻤ‬
Effort, disdain
Öfke ve gayret, koruyuculuk
‫ﲪﻲ‬
‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
Praiseworthy
Övülmeye layık
‫ﲪﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺪ‬‫ﺣﻤ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻤ‬
Donkeys
Eşekler
‫ﲪﺮ‬
‫ﻤ ﹺﲑ‬ ‫ﺣ‬
Boiling water, intimate friend
Kaynar su, yakın arkadaş
‫ﲪﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺣﻤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻤ‬
Throats
Boğazlar, gırtlaklar
‫ﺣﻨﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﺣﻨ‬
Affection
Kalp yumuşaklığı
‫ﺣﻨﻦ‬
‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﺣﻨ‬
Sin
Günah
‫ﺣﻨﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻨ ﹲ‬‫ﺣ‬
Upright ones
Düzler, doğrular
‫ﺣﻨﻒ‬
‫ﻨﻔﹶﺎ َﺀ‬‫ﺣ‬
Roasted
Kızarmış
‫ﺣﻨﺬ‬
‫ﺬ‬ ‫ﺣﻨﹺﻴ‬
Upright, true
Düz, dik, doğru
‫ﺣﻨﻒ‬
‫ﺣﻨﹺﻴﻔﹰﺎ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺣﹺﻨ‬
Hunain, compassion
Huneyn, şefkat
‫ﺣﻨﻦ‬
‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﻨ‬‫ﺣ‬
Disciples
Havariler
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺣﻮ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺭﻳ‬‫ﺣﻮ‬
Entrails
Bağırsak
‫ﺣﻮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬‫ﺣﻮ‬
Sin
Günah
‫ﺣﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺑ‬ ‫ﺣ‬
Fish
Balık
‫ﺣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺣ‬
Their (dual) fish
O ikisinin balığı
‫ﺣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬‫ﺣ‬
Houri, fair one
Huri
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺣ‬
Power, authority
Güç, kuvvet
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﺣ‬
Around, surroundings
Etraf
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹶﻝ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﻮ ﹺﻝ‬ ‫ﺣ‬
Transfer
Çıkma, ayrılma
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹰﻻ‬ ‫ﺣ‬
Around you
Senin etrafında
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻮ‬ ‫ﺣ‬
Around you (pl)
Etrafınızda
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮﹶﻟ ﹸﻜ‬ ‫ﺣ‬
Around him
Onun etrafında
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻮﹶﻟ‬ ‫ﺣ‬
Around her
Onun (dş) etrafında
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﹶﻟﻬ‬ ‫ﺣ‬
They were loaded
Onlara yükletildi
Load bearing
2
213
Around them
Onların etrafında
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹺﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻮﹶﻟ‬ ‫ﺣ‬
Two years
Đki yıl
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻮﹶﻟ‬ ‫ﺣ‬
Alive, living
Canlı, diri olarak, diri
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺣ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺣ‬
To live, to greet
Yaşadı, selamladı
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺣ‬
Alive, living
Canlı, diri olarak, diri
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﻴ‬
Life
Hayat
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺣﻴٰﻮ ﹸﺓ‬ - ‫ﺎ ﹲﺓ‬‫ﺣﻴ‬
Your (pl) life
Sizin hayatınız
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺣﻴ‬
Our life
Bizim hayatımız
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺣﻴ‬
My life
Benim hayatım
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺎﺗ‬‫ﺣﻴ‬
Snake
Yılan
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺣ‬
Fish
Balıklar
‫ﺣﻮﺕ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺣ‬
Their fish
Onların balıkları
‫ﺣﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺣ‬
Where, wherever
Nerede, her nerede
‫ﺣﻴﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﺣ‬
Confused
Şaşkın
‫ﺣﲑ‬
‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺣ‬
Barrier was placed
Engel konuldu
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﺣ‬
Plan
Çare
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻴﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﺣ‬
Time, period
Zaman, süre, devir
‫ﺣﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺣ‬
Then, at that time
O zaman
Greet (imp, pl)
Selamlayın
Life
Hayat
That they greet you
Seni selamlamaları
You were greeted
Selamlandınız
1
1
‫ﺬ‬ ‫ﺌ‬‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺣ‬
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺣﻴ‬
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺍ ﹸﻥ‬‫ﻴﻮ‬‫ﺣ‬
2
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣ‬
2
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺣ‬
2
214
‫خ‬
‫ﺧﻴﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺋﹺﺒ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Boş söze dalanlar
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Fearful
Korkarak
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺎﺋ‬‫ﺧ‬
Fearful ones
Korkanlar
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Treachery
Hainlik
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻨ ﹶﺔ‬‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Traitors
Hainler
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺋﹺﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
To fail
Perişan oldu
‫ﺧﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Seal, the last one
Mühür, sonuncu
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
That which deceives
Aldatan
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
That which deceives them
Onları aldatan
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Çıkan
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹺﺭ ﹴ‬‫ﺧ‬
Çıkanlar
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ ﹺﺟ‬‫ﺧ‬
Keepers
Hazinelerde tutanlar
‫ﺧﺰﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺯﹺﻧ‬‫ﺧ‬
Humbled
Aciz
‫ﺧﺴﺄ‬
‫ﺳﹰﺄ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﺌﹰﺎ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺧ‬
Despised ones
Aşağılıklar
‫ﺧﺴﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Loss, losers
Ziyan, ziyanda olan
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺮ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺧ‬
Loss, loser
Ziyan, ziyanda olan
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Losers
Ziyanda olanlar
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Losers
Ziyanda olanlar
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Humbled
Huşu içinde, baş eğmiş
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺎﺷ‬‫ﺧ‬
Humbled women
Huşu duyan kadınlar
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
‫ﺧﺼﺺ‬
‫ﺻ ﹰﺔ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Disappointed ones
Ümitsizler
Vain talkers
That which comes out, will
come out
Those who come out, will
come out
Humbled, barren
Humbled men
Humbled men
Exclusively
Huşu duyan, baş eğmiş, boş,
kuru
Huşu duyan, mütevazı
erkekler
Huşu duyan, mütevazı
erkekler
Özellikle, sadece
215
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
‫ﺧﻀﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺿ‬‫ﺧ‬
Günahkâr, hatalı, günah, hata
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻃﹶﺌ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Sinners
Günahkârlar, hatalılar
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻃﺆ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Sinners
Günahkârlar, hatalılar
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
To address
Hitap etti, laf attı
1
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺎ ﹶﻃ‬‫ﺧ‬
He addressed them
Onlara hitap etti
1
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺎ ﹶﻃ‬‫ﺧ‬
To fear
Korktu
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
She feared
Korktu (dş)
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻓ‬‫ﺧ‬
To speak in a low tone
Alçak sesle konuştu
3
‫ﺧﻔﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻓ‬‫ﺧ‬
That which brings down
Alçaltıcı
‫ﺧﻔﺾ‬
‫ﻀ ﹲﺔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
They feared
Korktular
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺎﻓﹸﻮﺍ‬‫ﺧ‬
Fear me (imp, pl)
Benden korkun
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎﻓﹸﻮ‬‫ﺧ‬
Hidden, secret
Gizli, saklı
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Maternal uncle
Dayı
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﺧ‬
Maternal aunts
Teyzeler
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎﻟﹶﺎ‬‫ﺧ‬
Your maternal aunts
Teyzelerin
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺎ ﹶﻻ‬‫ﺧ‬
Your (pl) maternal aunts
Teyzeleriniz
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﺗﻜﹸﻢ‬‫ﺎ ﹶﻻ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ ﹶﻻ‬‫ﺧ‬
Maternal aunt
Teyze
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﺎﹶﻟ ﹲﺔ‬‫ﺧ‬
Eternal
Sonsuz, ebedi
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Eternal ones
Ebedi kalanlar
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Two eternals
Đki ebedi
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Eternal ones
Ebedi kalanlar
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Exclusive, exclusively
Halis, saf, has, özel
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﺼ‬‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﺺ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Exclusive, exclusively
Halis, saf, has, özel
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﺼ ﹰﺔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﺼ ﹲﺔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
To talk vain
Boş konuştu
Those who are in humility
Boyun eğenler
They engaged in vain talk
Boş konuştular
Sinner, sin, mistake
1
1
216
Those who stay behind
Geride kalanlar
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Creator
Yaratıcı, yaratan
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Creators
Yaratanlar
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻟﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Creators
Yaratanlar
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Your maternal uncle
Dayın
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Past
Geçmiş
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Extinguished, extinct (pl)
Hareketsiz olanlar
‫ﲬﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Extinguished, extinct (pl)
Hareketsiz olanlar
‫ﲬﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Fifth
Beşinci
To betray, deceive
Đhanet etti
They (dual) betrayed them
(dual)
‫ﺴ ﹲﺔ ﲬﺲ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬- ‫ﺴ ﹶﺔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺲ – ﺧ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻮ ﹸﻥ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺧ‬
O ikisi o ikisine ihanet etti
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﺘ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
They betrayed
Đhanet ettiler
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺧ‬
Fallen, hollow
Yere serilmiş, içi boş
‫ﺧﻮﻱ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﺧ‬
Hidden
Saklı, gizli
‫ﺧﺒﺄ‬
‫ﺒ ﹶﺊ‬‫ﺧ‬
Bad, evil (pl)
Pisler, kötüler
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺋ ﹶ‬‫ﺎ‬‫ﺧﺒ‬
Ruin, confusion
Fitne, bozgunculuk
‫ﺧﺒﻞ‬
‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ﺧﺒ‬
Subsided
Dindi (dş)
1
‫ﺧﺒﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺧ‬
Became bad
Kötü oldu
1
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﺧ‬
News, affairs
Haber
‫ﺧﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺧ‬
News, information
Tecrübe, haber
‫ﺧﱪ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺧﺒ‬
Bread
Ekmek
‫ﺧﺒﺰ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﺰ‬‫ﺧ‬
To subside
Dindi, sönmeye yüz tuttu
‫ﺧﺒﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺨﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺧﺒ‬
Bad, evil
Kötü, pis
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﺧﹺﺒ‬
Bad, evil (fm, pl)
Kötüler, pisler (dş)
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺧﺒﹺﻴﺜﹶﺎ‬
Bad, evil (fm)
Kötü, pis (dş)
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺧﺒﹺﻴﹶﺜ‬ - ‫ﺧﺒﹺﻴﹶﺜ ﹲﺔ‬
Bad, evil (pl)
Kötüler, pisler (er)
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﺧﺒﹺﻴ‬ - ‫ﺧﺒﹺﻴﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬
1
217
1
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﺧﺒﹺﻴ‬
Haberdar, bilen
‫ﺧﱪ‬
‫ﺍ‬‫ﺧﹺﺒﲑ‬ - ‫ﲑ‬ ‫ﺧﹺﺒ‬
Seal
Son, mühür
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬
Its seal, end
Onun sonu, mührü
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬
Treacherous
Hain
‫ﺧﺘﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬
To seal
Mühürledi
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬
Cheek
Yanak, yüz
‫ﺧﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺧ‬
Your cheek
Yanağın
‫ﺧﺪﺩ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺧ‬
To deceive
Aldattı
1
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺧ‬
Take (imp)
Al, tut
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹾﺬ‬
To forsake, desert
Yüzüstü bıraktı, yardım
etmedi
1
‫ﺧﺬﻝ‬
‫ﺨ ﹸﺬ ﹸﻝ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﺬ ﹶﻝ‬
Take it (imp)
Onu tut, al
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﺬﻫ‬
Take (imp, pl)
Alın, tutun
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧﺬﹸﻭﺍ‬
Deserter
Yalnız bırakan
‫ﺧﺬﻝ‬
‫ﺧﺬﹸﻭ ﹰﻻ‬
Take it (imp, pl)
Onu alın, tutun
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧﺬﹸﻭ‬
Take them (imp, pl)
Onları alın, tutun
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺧﺬﹸﻭ‬
Destruction
Harap olması
‫ﺧﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺧﺮ‬
Their destruction
Onların harap olması
‫ﺧﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹺﺑﻬ‬‫ﺧﺮ‬
Payment, tax
Ödeme, vergi
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬
To come out
Çıktı
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
Payment, tax
Ödeme, vergi
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺟﹰﺎ‬‫ﺧﺮ‬
You came out
Çıktın
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
You (pl) came out
Çıktınız
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
They (fm) came out
Çıktılar (dş)
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
We came out
Çıktık
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
They came out
Çıktılar
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺧ‬
Bad, evil (pl)
Kötüler, pisler (er)
All-aware
1
1
218
‫ﺧﺮﺩﻝ‬
‫ﺩ ﹴﻝ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
‫ﺧﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
‫ﺧﺮﺹ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍﺻ‬‫ﺧﺮ‬
1
‫ﺧﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺧﺮ‬
1
‫ﺧﺮﺹ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
‫ﺧﺮﻃﻢ‬
‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﺮ ﹸﻃ‬ ‫ﺧ‬
1
‫ﺧﺮﻑ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬
Onu deldi
1
‫ﺧﺮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﹶﻗﻬ‬ ‫ﺧ‬
They falsely attributed
Uydurdular
1
‫ﺧﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺧ‬
Exit
Çıkış
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
‫ﻭ ﹴ‬‫ﺧﺮ‬
Treasures
Hazineler
‫ﺧﺰﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺧﺰ‬
Its treasures
Onun hazineleri
‫ﺧﺰﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺧﺰ‬
Keepers, guards
Muhafızlar
‫ﺧﺰﻥ‬
‫ﺔ‬‫ﺰﻧ‬ ‫ﺧ‬
Its keepers, guards
Onun muhafızları
‫ﺧﺰﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻧ‬‫ﺰ‬ ‫ﺧ‬
Humiliation, disgrace
Rezillik, rezil etmek
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺧ‬
He became humiliated
Rezil oldu, aşağılandı
1
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺨﺰ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻱ‬
 ‫ﺧ ﹺﺰ‬
He became despised
Rezil oldu, aşağılandı
1
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﺆ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺴ ﹶﺊ‬
 ‫ﺧ‬
Loss
Ziyan, zarar
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺧﺴ‬
Loss
Ziyan, kayıp
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺧ‬ - ‫ﺴ ﹴﺮ‬
 ‫ﺧ‬
To lose
Kaybetti, ziyan etti
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺧ‬
Loss
Kayıp
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺧ‬ - ‫ﺍ ﹸﻥ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺧ‬
They lost
Kaybettiler
1
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺴﺮ‬
ِ ‫ﺧ‬
To cause to swallow
Batırdı, yere geçirdi
1
‫ﺧﺴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺧ‬
We caused to swallow
Yere geçirdik
1
‫ﺧﺴﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺴ ﹾﻔﻨ‬
 ‫ﺧ‬
Wood, wooden
Tahta, ahşap
‫ﺧﺸﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
In humility
Düşük, düşkün
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺧﺸ‬
Mustard
Hardal
To fall down
Yere kapandı, düştü
Liars
Yalancılar
They fell down
Yere kapandılar
To guess, lie
Uydurdu, yalan söyledi
Nose
Burun
To tear, falsely attribute
Deldi, uydurdu
He made a hole in it
1
1
219
To humble
Teslim oldu, huşu duydu
1
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
Humbled, fell down
Alçaldı, düştü
1
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
Humbleness, humility
Huşu
‫ﺧﺸﻊ‬
‫ﻮﻋﹰﺎ‬‫ﺧﺸ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺧﺸ‬
To fear
Korktu
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
I feared
Korktum
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
Fear
Korku
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
His fear
Onun korkusu
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
We feared
Korktuk
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺧﺸ‬
Poverty
Đhtiyaç
‫ﺧﺼﺺ‬
‫ﺻ ﹲﺔ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧﺼ‬
Enmity, opponents
Düşmanlık, düşmanlar
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﺎ ﹺﻡ‬‫ﺧﺼ‬
To fasten
Koydu, birleştirdi, örttü
‫ﺧﺼﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺧ‬
Opponent
Hasım
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﺼ ﹺﻢ‬
 ‫ﺧ‬
Two opponents
Đki hasım
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺧ‬
Argumentative
Kavgacı
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺧ‬
Opponent
Hasım, düşman
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺧﺼ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺧﺼ‬
You (pl) engaged in vain talk
Boş konuştunuz
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻀ‬
 ‫ﺧ‬
Green
Yeşil
‫ﺍ ﺧﻀﺮ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﺧ‬ - ‫ﺮﻯ‬‫ﺧﻀ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺧ‬
Green plant
Yeşillik
‫ﺧﻀﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺧﻀ‬
To be soft
Yumuşak konuştu
‫ﺧﻀﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺧ‬
Sin, mistake, fault
Hata, günah, suç
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﺧ ﹾﻄﺌﹰﺎ‬
By mistake
Hata ile
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﺧﻄﹶﺌﹰﺎ‬
Sin, mistake, fault
Hata
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻄﹶﺎ ٌﺀ‬‫ﺧ‬
Address, speaking
Konuşma
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﺧﻄﹶﺎﺑﹰﺎ‬ - ‫ﺏ‬
‫ﺧﻄﹶﺎ ﹺ‬
Sins, faults
Günahlar, hatalar
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﻄﹶﺎﻳ‬
Your (pl) sins, faults
Sizin hatalarınız
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺧﻄﹶﺎﻳ‬
Our sins, faults
Bizim hatalarımız
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺧﻄﹶﺎﻳ‬
1
1
1
1
220
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﻄﹶﺎﻳ‬
Görev, iş
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺧ ﹾﻄ‬
Address, speaking
Konuşma
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺧ ﹾﻄ‬
Your duty, affair
Görevin
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺧ ﹾﻄ‬
Your (pl) duty, affair
Göreviniz
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺧ ﹾﻄ‬
Your (dual) duty, affair
Đkinizin görevi, durumu
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒ ﹸﻜﻤ‬‫ﺧ ﹾﻄ‬
Your (fm, pl) duty, affair
Sizin (dş) durumunuz
‫ﺧﻄﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺧ ﹾﻄ‬
To write
Yazdı
1
‫ﺧﻄﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺨﱡ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺧ ﱠ‬
To snatch
Kaptı, aldı
1
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﹶﻄ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺧ‬
Snatching
Söz kapma
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﺧ ﹾﻄ ﹶﻔ ﹲﺔ‬
Footsteps
Adımlar
‫ﺧﻄﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺧ ﹸﻄﻮ‬
Sins, faults
Hatalar
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺧﻄ‬
Your (pl) sins, faults
Hatalarınız
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺧﻄ‬
Their sins, faults
Onların hataları
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺧﻄ‬
Sin, mistake, fault
Hata, günah
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻴﹶﺌ ﹰﺔ‬‫ﺧﻄ‬ - ‫ﻴﹶﺌ ﹲﺔ‬‫ﺧﻄ‬
His mistake
Onun hatası
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴﹶﺌ‬‫ﺧﻄ‬
My mistake
Benim hatam
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﻰ‬‫ﻴﹶﺌﺘ‬‫ﺧﻄ‬
Lightly
Hafif olarak
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﺧﻔﹶﺎﻓﹰﺎ‬
I feared
Korktum
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧ ﹾﻔ‬
You (fm) feared
Korktun (dş)
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧ ﹾﻔ‬
I feared you (pl)
Sizden korktum
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺧ ﹾﻔ‬
You (pl) feared
Korktunuz
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ ﹾﻔ‬
To lower, bring down
Đndirdi
1
‫ﺧﻔﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺧ ﹶﻔ‬
To be light
Hafifledi, hafif geldi
1
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺧ‬
It became light
Hafif geldi (dş)
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧ ﱠﻔ‬
He made it light
Hafifletti
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺧ ﱠﻔ‬
Their sins, faults
Onların hataları
Affair, business
221
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔٰﻰ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺧ ﹾﻔ‬
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻴﻔﹰﺎ‬‫ﺧﻔ‬
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺧﻠﹶﺎ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺧﻠﹶﺎ‬
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻕ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﱠ‬
Çaprazlama
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬
After you
Senin ardından
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻼﹶﻓ‬‫ﺧ‬
Share, portion
Pay, hisse
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻕ‬
‫ﻼﹴ‬
‫ﺧ ﹶ‬ - ‫ﻕ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬
Your (pl) share
Sizin payınız
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹸﻜ‬‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬
Their share
Onların payı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹺﻬ‬‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬
Friendship; between, among
Dostluk, arasında
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﻼ ﹲﻝ‬
‫ﺧ ﹶ‬
Among you
Sizin aranız
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻼﹶﻟ ﹸﻜ‬
‫ﺧ ﹶ‬
In its midst
Onun arasında, içinde
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻟ‬‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬
In its midst
Onun (dş) arasında, içinde
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﹶﻟﻬ‬‫ﺧ‬
Between them
O ikisinin arasında
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻼﹶﻟ‬‫ﺧ‬
Passed
Geçti (dş)
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬
Eternity
Ebedilik
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
To be eternal
Ebedi oldu
1
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬
They secluded themselves
Çekildiler
1
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺧﹶﻠﺼ‬
To mix
Karıştırdı
1
‫ﺧﻠﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻠ ﹸ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺧﹶﻠ ﹶ‬
Partners
Ortaklar
‫ﺧﻠﻂ‬
‫ﺧﹶﻠﻄﹶﺎ ٌﺀ‬
They mixed
Karıştırdılar
‫ﺧﻠﻂ‬
‫ﺧﹶﻠﻄﹸﻮﺍ‬
To remove
Çıkardı
‫ﺧﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬
That which comes after
Halef, arka, arkadan gelen
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺧ ﹾﻠ‬
To hide
Gizlendi, gizli kaldı
Secretly
Gizlice
Light
Hafif
Hidden, secret
Gizli, saklı
They met in private
Baş başa kaldı
Successors
Halifeler, arkadan gelenler
Supreme creator
Hakkıyla yaratan
Opposite sides
1
1
1
1
222
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬
Halifeler, arkadan gelenler
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺧﹶﻠﻔﹶﺎ ٌﺀ‬
In succession
Birbiri ardınca gelen
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻔ ﹰﺔ‬
You did after me
Benden sonra yaptınız
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻮﻧﹺﻰ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻔ‬
Your back, after you
Arkan, senden sonra
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻔ‬
Your back, after you (pl)
Arkanız, sizden sonra
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻔ ﹸﻜ‬
Our back, after us
Arkamız, bizden sonra
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻔﻨ‬
His back, after him
Arkası, ondan sonra
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
Her back, after her
Arkası, ondan sonra (dş)
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻔﻬ‬
Their back, after them
Arkaları, onlardan sonra
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻔ ﹺﻬ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻔ‬
Creation, creature
Yaratış, yaratılış, yaratık
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
Moral character
Ahlak
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬
It was created
Yaratıldı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﺧ‬
To create
Yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬
Creation, creature
Yaratış, yaratılış, yaratık
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺧ ﹾﻠﻘﹰﺎ‬
You created
Yarattın
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘ‬
I created
Yarattım
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘ‬
It was created
Yaratıldı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻠ ﹶﻘ‬‫ﺧ‬
I created you
Seni yarattım
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘ‬
You created me
Beni yarattın
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘ‬
You created him
Onu yarattın
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘ‬
He created you
Seni yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺧﹶﻠ ﹶﻘ‬
He created you (pl)
Sizi yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧﹶﻠ ﹶﻘ ﹸﻜ‬
Your creation
Sizin yaratılışınız
‫ﺧﻠﻖ‬
- ‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻘ ﹸﻜ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻘ ﹸﻜ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ ﹸﻘ ﹸﻜ‬
We created
Yarattık
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘﻨ‬
To come after, follow
Arkasından geldi
Successors
1
223
1
We created you (pl)
Sizi yarattık
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘﻨ‬
We created him
Onu yarattık
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘﻨ‬
We created them
Onları yarattık
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘﻨ‬
We created them (dual)
O ikisini yarattık
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠ ﹾﻘﻨ‬
He created me
Beni yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺧﹶﻠ ﹶﻘﻨﹺﻲ‬
He created me him
Onu yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺧﹶﻠ ﹶﻘ‬
His creation
Onun yaratılışı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
His creation
Yaratılışı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
He created her
Onu yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠ ﹶﻘﻬ‬
He created them
Onları yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧﹶﻠ ﹶﻘ‬
Their creation
Onların yaratılışı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
He created them (fm)
Onları (dş) yarattı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧﹶﻠ ﹶﻘ‬
Their creation
Onların (dş) yaratılışı
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻘ ﹺﻬ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
They created
Yarattılar
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺧﹶﻠﻘﹸﻮﺍ‬
They were created
Yaratıldılar
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻠﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺧ‬
Friendship
Dostluk
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﺧﱠﻠ ﹲﺔ‬
They are left behind
Geri bırakıldılar
2
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺧﱢﻠﻔﹸﻮﺍ‬
Leave (imp, pl)
Serbest bırakın
2
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﺧﻠﱡﻮﹾﺍ‬
They met in private
Yalnız kaldılar
1
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺧﹶﻠﻮ‬
Eternity
Ebedilik
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺧﻠﹸﻮ‬
To pass, be alone
Yalnız kaldı, geçti
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﺨﻠﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧﻠﹶﻰ‬
Successor
Halife
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻴ ﹶﻔ ﹰﺔ‬‫ﻠ‬‫ﺧ‬
Friend
Dost
‫ﺧﻠﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺧﻠ‬ - ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺧﻠ‬
Wine, intoxicant
Şarap, içki, örtü
‫ﲬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺧ‬ - ‫ﻤ ﹴﺮ‬ ‫ﺧ‬
Their (fm) head covers
Onların (dş) başörtüleri
‫ﲬﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻤ ﹺﺮ‬ ‫ﺧ‬
Five
Beş
‫ﲬﺲ‬
‫ﺴ ﹲﺔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬
1
224
One fifth
Beşte biri
‫ﲬﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬
Fifteen
Elli
‫ﲬﺲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬
Bitter
Acı, buruk meyve
‫ﲬﻂ‬
‫ﻂ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬
Pigs
Domuzlar
‫ﺧﱰﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺎﺯﹺﻳ‬‫ﺧﻨ‬
Pig
Domuz
‫ﺧﱰﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﺧ‬
Stealthy
Sinsi
‫ﺧﻨﺲ‬
‫ﺎﺱ‬‫ﺧﻨ‬
Those who withdraw
Görünüp sinenler
‫ﺧﻨﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﻨ ﹺ‬‫ﺧ‬
Lowing sound
Böğürme
‫ﺧﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬
Those who are left behind
Geride kalanlar
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬
Vain talk
Boş konuşma
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﺽ‬
‫ﻮ ﹴ‬ ‫ﺧ‬
Their vain talk
Boş konuşmaları
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺿ ﹺﻬ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬
Fear
Korku
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻮﻓﹰﺎ‬ ‫ﺧ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬
Their fear
Korkuları
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻓ ﹺﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬
Treacherous
Hain
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ﺧﻮ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬
To bestow, grant
Verdi, ihsan etti
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹸﻝ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﹶﻝ‬ ‫ﺧ‬
We bestowed
Verdik
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﹾﻟﻨ‬ ‫ﺧ‬
We bestowed you (pl)
Size verdik
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻮﹾﻟﻨ‬ ‫ﺧ‬
We bestowed him
Ona verdik
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻮﹾﻟﻨ‬ ‫ﺧ‬
He bestowed him
Ona verdi
‫ﺧﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻮﹶﻟ‬ ‫ﺧ‬
Needle
Đğne
‫ﺧﻴﻂ‬
‫ﻁ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧﻴ‬
Tents
Çadırlar
‫ﺧﻴﻢ‬
‫ﺎ ﹺﻡ‬‫ﺧﻴ‬
Treachery, deception
Hainlik
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻧ ﹰﺔ‬‫ﺎ‬‫ﺧﻴ‬
Your treachery
Senin hainliğin
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﺧﻴ‬
Good, better
Hayır, daha hayırlı, iyi, daha
iyi
‫ﺧﲑ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺧ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺧ‬
Good deeds, good ones
Hayırlılar
‫ﺧﲑ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺧ‬
Right to choose, choice
Seçme hakkı, seçim
‫ﺧﲑ‬
‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﻴ‬‫ﺧ‬
2
225
‫ﺧﻴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﺧ‬
Korkarak
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻴ ﹶﻔ ﹰﺔ‬‫ﺧ‬
Your (pl) fear
Sizin korkunuz
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻴ ﹶﻔ‬‫ﺧ‬
His fear
Onun korkusu
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ ﹶﻔ‬‫ﺧ‬
Horse, horseman
At, atlı
‫ﺧﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺧ‬
Your horsemen
Atlıların
‫ﺧﻴﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻴ‬‫ﺧ‬
Yarn
Đplik
In fear
226
‫د‬
Two pursuing their way
Sürekli hareket eden (ikil)
‫ﺩﺃﺏ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺒ‬‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Turn of misfortune
Felaket
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Continuous
Devamlı, sürekli
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Continuous ones
Devamlı olanlar
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﻤ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Behavior
Durum, gidiş
‫ﺩﺃﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺩﹾﺃ ﹺ‬
As usual
Adet üzere
‫ﺩﺃﺏ‬
‫ﺩﺃﹶﺑﹰﺎ‬
Moving creature
Canlı, hareket eden
‫ﺩﺑﺐ‬
‫ﺑ ﹲﺔ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Remnant, remaining
Arka, art
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺩ‬
Invalid
Batıl
‫ﺩﺣﺾ‬
‫ﻀ ﹲﺔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
‫ﺩﺧﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﺍ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
‫ﺩﺧﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Humbled, humiliated (pl)
Humbled, humiliated (pl)
Küçülmüş olanlar, boyun
eğmişler
Küçülmüş olanlar, boyun
eğmişler
Those who enter
Girenler
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬‫ ﺩ‬- ‫ﺧﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Those who enter
Girenler
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Home
Ev, yurt
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
To revolve
Etrafında döndü
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Your (pl) home
Eviniz
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ ﹸﻛ‬‫ﺩ‬
Their home
Evleri
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺩ‬
Caller, inviter
Davetçi, çağıran, davet eden
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺍﻋ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
That which repels
Uzaklaştıran, savan
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
To defend, repel
Savundu
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺍﹶﻓ‬‫ﺩ‬
Ejected
Atılan
‫ﺩﻓﻖ‬
‫ﻓ ﹴﻖ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
To continue, last, as long as
Devam etti, sürdü, durdukça,
oldukça
1
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
As long as it exists
Durdukça, oldukça (dş)
1
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
As long as they exist
Durdukça, oldukça (çğ)
1
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺍﻣ‬‫ﺩ‬
Close, near
Yakın
‫ﺩﻧﻮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
1
3
227
To acknowledge
Benimsedi
Close, near
Yakın
David (pbuh)
Davud (AS)
To alternate
Sırayla döndürdü
Remnant, remaining
Arka, art
To dispose, manage
Düzenledi, idare etti
His back
Arkası, ardı
To spread
Düzenledi, döşedi, yaydı
He spread it
1
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﺩ‬
‫ﺩﻧﻮ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺍﹺﻧ‬‫ﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺍﻭ‬‫ ﺩ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
‫ﺩﻭﻝ‬
‫ﺍ ﹺﻭ ﹸﻝ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﻭ ﹶﻝ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺑ ﹴﺮ‬‫ﺩ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺩ‬
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺩ‬
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺩ‬
1
‫ﺩﺣﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺪﺣ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺩﺣ‬
Onu döşedi, yaydı
1
‫ﺩﺣﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺩﺣ‬
To repel
Kovdu
1
‫ﺩﺣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺩ‬
To refute
Reddetti
1
‫ﺩﺣﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺩ‬
Repelled ones
Kovulanlar, kovulurlar
‫ﺩﺣﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺩﺣ‬
Smoke
Duman
‫ﺩﺧﻦ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺩﺧ‬
To humble
Boyun büktü
1
‫ﺩﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺩ‬
To enter
Girdi
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺩ‬
Deception
Vasıta, hile
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹰ‬ ‫ﺩ‬
She entered
Girdi (dş)
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬
You entered
Girdin
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧ ﹾﻠ‬ ‫ﺩ‬
It was entered
Girildi
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬
You (pl) entered
Girdiniz
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ ﹾﻠ‬ ‫ﺩ‬
You (pl) entered it
Ona girdiniz
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺧ ﹾﻠ‬ ‫ﺩ‬
You (pl) entered his presence
Ona girdi, onun yanına girdi
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬
They entered
Girdiler
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺩ‬
They entered it
Ona girdiler
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧﻠﹸﻮ‬ ‫ﺩ‬
To repel, dispute
Savdı, tartıştı
1
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﺭﹸﺃ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﹶﺃ‬ ‫ﺩ‬
Their lessons, studies
Onların dersleri
‫ﺩﺭﺱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩﺭ‬
3
2
228
‫ﺩﺭﻫﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩﺭ‬
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺪﺭﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﺭٰﻱ‬
Dereceler
‫ﺩﺭﺝ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺟ‬ ‫ﺩ‬
Degree
Derece
‫ﺩﺭﺝ‬
‫ﺟ ﹲﺔ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
To study
Ders aldı, okudu
1
‫ﺩﺭﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
You studied
Ders aldın
1
‫ﺩﺭﺱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
They studied
Ders aldılar, okudular
1
‫ﺩﺭﺱ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺭﺳ‬ ‫ﺩ‬
Layer
Tabaka
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
To overtake
Yetişti
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
To be overtaken
Yetişilme
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻛﹰﺎ‬‫ﺩﺭ‬
Pearl, brilliant
Đnci, parlak
‫ﺩﺭﺭ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
To bury
Örttü, gömdü, sakladı
‫ﺩﺳﺲ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﺩ‬
He buried it
Onu örttü
‫ﺩﺳﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺩﺳ‬
Nails
Çiviler
‫ﺩﺳﺮ‬
‫ﺳ ﹴﺮ‬ ‫ﺩ‬
Disregard (imp)
Bırak, aldırma
1
‫ﻭﺩﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬
To repulse
Đtip kaktı
1
‫ﺩﻋﻊ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬
Repulse, thrust
Đtiliş, kakılış
‫ﺩﻋﻊ‬
‫ﻋﹰﺎ‬ ‫ﺩ‬
To call, pray
Çağırdı, dua etti
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺩﻋ‬
Call, prayer
Dua, çağrı
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺩﻋ‬
Your prayer
Duan
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺩﻋ‬
Your (pl) prayer
Duanız
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺅﻛﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻋ‬
Your (pl) prayer
Duanız
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ َﺀ ﹸﻛ‬‫ﺩﻋ‬
His prayer
Onun duası
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺩﻋ‬
Their prayer
Onların duası
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺩﻋ‬
My prayer
Duam
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺎﺋ‬‫ﺩﻋ‬
He called you (pl)
Siz çağırdı
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﺩﻋ‬
Dirhams
Dirhemler
To know
Bildi
Degrees
1
1
1
1
229
He called me, prayed to me
Beni çağırdı, bana dua etti
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻋ‬
He called us
Bizi çağırdı, bize dua etti
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺩﻋ‬
He called him
Onu çağırdı, ona dua etti
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻋ‬
They called, prayed (dual)
Dua ettiler (ikil)
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺩ‬
They called, prayed
Dua ettiler
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺩ‬
Prayers
Dualar
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺩ‬
They were called
Çağırıldılar
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺩﻋ‬
They called, prayed
Dua ettiler, çağırdılar, isnat
ettiler
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﹾﺍ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺩ‬
Their prayer
Onların duası
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺩ‬
I called, invited
Çağırdım
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
Call, invitation
Davet, çağrı
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹲﺓ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
Your call, prayer
Senin davetin, duan
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
Your (pl) call, prayer
Sizin davetiniz, duanız
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
Your (dual) call, prayer
Đkinizin daveti, duası
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺗ ﹸﻜﻤ‬‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
You called them
Onları çağırdınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
I called them
Onları çağırdım
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
They called them
Onları çağırdılar
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
He was called
Çağırıldı
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
You (pl) were called
Çağırıldınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺩﻋ‬
Warmth
Isınma, ısınacak şey
‫ﺩﻓﺄ‬
‫ﺩ ﹾﻓ ﹲﺊ‬
Repelling
Def etme, savma
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺩ ﹾﻓ‬
To defend, repel, give, pay
Def etti, savdı, savundu,
verdi, ödedi
1
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺪﹶﻓ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺩﹶﻓ‬
You paid, gave
Verdiniz
1
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺩﹶﻓ‬
To crush
Parça parça oldu
1
‫ﺩﻛﻚ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬
Level, crushed
Parça parça, dümdüz
‫ﺩﻛﻚ‬
‫ﺩﻛﱠﺎ َﺀ‬ - ‫ﺩ ﹼﻛﹰﺎ‬
Crushing
Çarpma
‫ﺩﻛﻚ‬
‫ﺩ ﱠﻛ ﹰﺔ‬
1
230
It was crushed
Çarptırıldı
1
‫ﺩﻛﻚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺩ ﱠﻛ‬
They (dual) were crushed
Çarptırıldı (ikil)
1
‫ﺩﻛﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﺩ ﱠﻛﺘ‬
To guide
Gösterdi, rehberlik yaptı
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﺪ ﱡﻝ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ ﱠﻝ‬
He guided
Yönlendirdi, sürükledi
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﺩ ﱠﻻ‬
He guided them (dual)
O ikisine yol gösterdi
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺩ ﱠﻻ‬
To decline
Zeval buldu, sarktı
1
‫ﺩﻟﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺪﹸﻟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺩﹶﻟ‬
He guided them
Onlara rehberlik yaptı
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺩﱠﻟ‬
Bucket
Kova
‫ﺩﻟﻮ‬
‫ﻮ‬ ‫ﺩﹾﻟ‬
Decline
Sarkma, zeval, aşağıya inme
‫ﺩﻟﻚ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺩﻟﹸﻮ‬
His bucket
Kovası
‫ﺩﻟﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺩﹾﻟ‬
To come down
Sarktı
‫ﺩﱄ‬
‫ﺪﻟﱢﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﻟﱠﻲ‬
Indication, evidence
Delil
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺩﻟ‬ - ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺩﻟ‬
Blood
Kan
‫ﺩﻣﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺩ‬
Bloods
Kanlar
‫ﺩﻣﻲ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﺩﻣ‬
Your (pl) bloods
Kanlarınız
‫ﺩﻣﻲ‬
‫ﺎ َﺀﻛﹸﻢ‬‫ﺩﻣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺎ ِﺀ ﹸﻛ‬‫ﺩﻣ‬
Their bloods
Onların kanları
‫ﺩﻣﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺅﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻣ‬
As long as you exist
Sen oldukça
1
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
As long as I exist
Ben oldukça
1
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
As long as you (pl) exist
Siz oldukça
1
‫ﺩﻭﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
Destroyed
Azabı başlarına geçirdi,
mahvetti
1
‫ﺩﻣﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
To destroy
Yıktı
2
‫ﺩﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
We destroyed
Yıktık
2
‫ﺩﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
We destroyed it
Onu yıktık, helak ettik
2
‫ﺩﻣﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
We destroyed them
Onları yıktık, helak ettik
2
‫ﺩﻣﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
Tear
Gözyaşı
‫ﺩﻣﻊ‬
‫ﻣ ﹺﻊ‬ ‫ﺩ‬
To break one’s brain
Beyni parçaladı
‫ﺩﻣﻎ‬
‫ﻣ ﹸﻎ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣ ﹶﻎ‬ ‫ﺩ‬
1
1
231
‫ﺩﻧﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬
‫ﺩﻧﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻴ‬‫ﺩ‬
Dopdolu
‫ﺩﻫﻖ‬
‫ﺎﻗﹰﺎ‬‫ﺩﻫ‬
Murky oil
Kırmızı deri, kızaran yağ
‫ﺩﻫﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻫ‬
Time
Zaman
‫ﺩﻫﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬
Oil
Yağ
‫ﺩﻫﻦ‬
‫ﻫ ﹺﻦ‬ ‫ﺩ‬
Turns of misfortune
Belalar
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬
Moving creatures
Canlılar
‫ﺩﺑﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬
Circulating thing
Dolaşan şey
‫ﺩﻭﻝ‬
‫ﻭﹶﻟ ﹰﺔ‬‫ﺩ‬
Other than, lower, close
-den başka, aşağı, yakın
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺩ‬
Other than you
Senden başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻭﹺﻧ‬‫ﺩ‬
Other than you (pl)
Sizden başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭﹺﻧ ﹸﻜ‬‫ﺩ‬
Other than us
Bizden başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﹺﻧﻨ‬‫ﺩ‬
Other than him
Ondan başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻭﹺﻧ‬‫ﺩ‬
Other than her
Ondan başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﹺﻧﻬ‬‫ﺩ‬
Other than them
Onlardan başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﻭﹺﻧﻬﹺﻢ‬‫ﺩ‬
Other than them (dual)
O ikisinden başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﹺﻧ ﹺﻬﻤ‬‫ﺩ‬
Other than me
Benden başka
‫ﺩﻭﻥ‬
‫ﻭﻧﹺﻲ‬‫ﺩ‬
Homes
Evler, yurtlar
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺩﻳ‬
Inhabitant, nobody
Kişi, yaşayan, hiç kimse
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺩﻳ‬
Your (pl) homes
Evleriniz
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ ﹸﻛ‬‫ﺩﻳ‬
Our homes
Evlerimiz
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺭﻧ‬‫ﺩﻳ‬
Their homes
Evleri
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺩﻳ‬
Blood money
Diyet, kan parası
‫ﻭﺩﻱ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺩ‬
Debt
Borç
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺩ‬
My religion
Benim dinim
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺩ‬
To approach
Yaklaştı
Close, near, world
Dünya, yakın
Full
1
232
Religion
Din
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻳﻨ‬ -‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺩ‬
Coin
Dinar
‫ﺩﻧﺮ‬
‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺩ‬
Your (pl) religion
Dininiz
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻳﹺﻨﻜﹸﻢ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﻳ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻳ‬‫ﺩ‬
His religion
Onun dini
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳﹺﻨ‬‫ﺩ‬
Their religion
Onların dini
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻳﹺﻨﻬﹺﻢ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻳ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺩ‬
My religion
Benim dinim
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻳﻨﹺﻲ‬‫ﺩ‬
233
‫ذ‬
‫ﺫﺃﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺫﹾﺋ‬
Wolf
Kurt
Possessor, owner
Sahibi (er)
That which tastes, will taste
Tadan, tadacak
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺋ ﹶﻘ ﹸﺔ‬‫ﺫﹶﺍ‬
Those who taste, will taste
Tadanlar
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺋﻘﹸﻮ‬‫ﹶﺫﺍ‬
Those who taste, will taste
Tadanlar, tadacaklar
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺋﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺫﹶﺍ‬
Possessor, owner (fm)
Sahibi (dş)
Those who scatter
Savuranlar
To taste
Tattı
They tasted (dual)
‫ﻱ‬‫ ﺫ‬- ‫ﺫﹶﺍ – ﺫﹸﻭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ ﺫﹶﺍ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ ﺫﹶﺍ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺫﹶﺍ‬
‫ﺫﺭﻭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺫﹶﺍ ﹺﺭﻳ‬
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻳﺬﹸﻭ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺫﹶﺍ‬
Tattılar (ikil)
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺫﹶﺍﻗﹶﺎ‬
She tasted
Tattı (dş)
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺫﹶﺍﹶﻗ‬
They tasted
Tattılar
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺫﹶﺍﹸﻗﻮﺍ‬
Those (fm) who remember
Zikredenler (dş)
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻛﺮ‬ ‫ﺫﹶﺍ‬
Those who remember
Zikredenler
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﺫﹶﺍ‬
That
Şu, o (er)
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺫﺍ‬
Those two
Şu ikisi
‫ﻚ‬
 ‫ﺫﹶﺍﹺﻧ‬
That which goes, will go
Giden, gidecek
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺫﹶﺍ‬
Fly
Sinek
‫ﺫﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ ﹸﺫﺑ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺫﺑ‬
It was slaughtered
Boğazlandı, kesildi
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﹸﺫﹺﺑ‬
Animal for sacrifice
Kurbanlık, kesilecek hayvan
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﺑ ﹴﺢ‬‫ﺫ‬
To slaughter
Boğazladı, kesti
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺫ‬
They slaughtered
Kestiler
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺑﺤ‬‫ﹶﺫ‬
They slaughtered it
Onu kestiler
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺑﺤ‬‫ﹶﺫ‬
Leave (imp)
Bırak
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﹶﺫ‬
To create, spread
Yarattı, yaydı, çoğalttı
1
‫ﺫﺭﺃ‬
‫ﺭ ُﺀ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺭ َﺀ‬ ‫ﹶﺫ‬
Length
Uzunluk
‫ﺫﺭﻉ‬
‫ﺍﻋﹰﺎ‬‫ﺫﺭ‬
1
234
‫ﺫﺭﻉ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﺫﺭ‬
1
‫ﺫﺭﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭﹶﺍ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﺫ‬
1
‫ﺫﺭﺃ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﹾﺃﻧ‬ ‫ﹶﺫ‬
Zerre
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺫ‬
Uneasiness
Sıkıntı
‫ﺫﺭﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻋ‬ ‫ ﹶﺫ‬- ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺫ‬
Its length
Onun uzunluğu
‫ﺫﺭﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻬ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺫ‬
Leave (imp) us
Bizi bırak
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﹶﺫ‬
Leave (imp) me
Beni bırak
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭﻧﹺﻲ‬ ‫ﹶﺫ‬
Leave (imp) them
Onları bırak
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺫ‬
Leave (imp, pl)
Bırakın
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹶﺫﺭ‬
Scattering, dispersing
Savurma
‫ﺫﺭﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬ ‫ﹶﺫ‬
Leave (imp, pl) me
Beni bırakın
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻭﻧﹺﻲ‬‫ﹶﺫﺭ‬
Leave (imp, pl) him
Onu bırakın
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﹶﺫﺭ‬
Leave (imp, pl) her
Onu bırakın
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﹶﺫﺭ‬
To scatter, disperse
Savurdu
1
‫ﺫﺭﻭ‬
‫ﻭ‬‫ﻳ ﹾﺬﺭ‬ - ‫ﻯ‬‫ﹶﺫﺭ‬
Generations
Nesiller
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﻳ‬ ‫ﹸﺫ‬
Our generations
Nesillerimiz
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺭﻳ‬ ‫ﹸﺫ‬
Their generations
Onların nesilleri
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺭﻳ‬ ‫ﹸﺫ‬
Generation
Zürriyet, nesil
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
Our generation
Neslimiz
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
His generation
Onun nesli
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭ‬ ‫ ﹸﺫ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
Her generation
Onun nesli
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻳ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
Their generation
Onların nesli
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭ‬ ‫ ﹸﺫ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
Their (dual) generation
O ikisinin nesli
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺘ ﹺﻬﻤ‬‫ﻳ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
My generation
Benim neslim
‫ﺫﺭﺭ‬
‫ﻲ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
Taste (imp)
Tat (emir)
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﹸﺫ‬
Its two arms
Đki kolu
He created you (pl)
Sizi yarattı
We created
Yarattık
Atom, particle
1
235
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﹶﻛ‬
2
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﱢﻛ‬
Anıldı, hatırlandı
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﹸﺫ‬
He was reminded
Hatırlatıldı
2
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹸﺫ ﱢﻛ‬
Reminder, admonition
Zikir, hatırlama, öğüt
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺫ ﹾﻛﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺫ ﹾﻛ‬
To remember, mention
Hatırladı, zikretti
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ ﹸﻛ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﹶﻛ‬
To remind
Hatırlattı
2
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ ﱢﻛ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﱠﻛ‬
Males
Erkekler
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ ﹸﺫ ﹾﻛﺮ‬- ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﹸﺫ ﹾﻛﺮ‬
Its remembrance
Onun söylenmesi
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺫ ﹾﻛﺮ‬
Their reminder
Onların uyarılması
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺫ ﹾﻛﺮ‬
You remembered, mentioned
Zikrettin, andın
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﹶﻛ‬
You (pl) were reminded
Size öğüt verildi
2
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﹸﺫ ﱢﻛ‬
Your remembrance
Senin şanın, anılman
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺫ ﹾﻛ‬
Your (pl) remembrance
Sizin şanınız, anmanız
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺫ ﹾﻛ‬
Our remembrance
Bizim şanımız, anmamız
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺫ ﹾﻛ ﹺﺮﻧ‬
He remembered him
Onu andı
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﹶﻛ‬
Remind (imp) them
Onlara hatırlat
2
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﱢﻛ‬
Their remembrance
Onların şanı, anması
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺫ ﹾﻛ ﹺﺮ‬
They were reminded
Onlara öğüt verildi
2
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻛﺮ‬ّ ‫ﹸﺫ‬
They remembered,
mentioned
Andılar, zikrettiler
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﹶﺫ ﹶﻛﺮ‬
Remembrance, reminder
Zikir, hatırlama, öğüt
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺫ ﹾﻛﺮ‬
My remembrance
Benim zikrim
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺫ ﹾﻛﺮﹺﻱ‬
Two males
Đki erkek
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﹶﻛ‬
Males
Erkekler
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫﻛﹸﻮ‬
Our males
Erkeklerimiz
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﹸﺫﻛﹸﻮ ﹺﺭﻧ‬
You slaughtered
Temizlediniz, kestiniz
‫ﺫﻛﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﹶﺫ ﱠﻛ‬
Male
Erkek
Remind (imp)
Hatırlat, öğüt ver
He was remembered,
mentioned
236
2
Humility
Tevazu, alçak gönüllülük
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﹸﺫ ﱠﻝ‬
Humiliation
Zillet, alçaklık
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺫﱠﻟ ﹲﺔ‬
That
Şu, o
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﹶﺫ‬
That for you (pl)
Sizin için şu
‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹸﻜ‬‫ﹶﺫ‬
That for you (dual)
Siz ikiniz için şu
‫ﺎ‬‫ﻟ ﹸﻜﻤ‬‫ﹶﺫ‬
That for them (fm)
Onlar (dş) için şu
‫ﻦ‬ ‫ﻟ ﹸﻜ‬‫ﹶﺫ‬
To subdue, tame
Zelil etti, boyun eğdirdi
Subservient
Zillet, boyun eğme
It was subdued
Boyun eğdirildi, alçaltıldı
We subdued
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﻳ ﹶﺬﱢﻟ ﹸﻞ‬ - ‫ﹶﺫﱠﻟ ﹶﻞ‬
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﹸﺫﹸﻟ ﹰ‬
2
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹸﺫﱢﻟﹶﻠ‬
Boyun eğdirdik, alçalttık
2
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﺫﱠﻟ ﹾﻠﻨ‬
We subdued them
Ona boyun eğdirdik, alçalttık
2
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﺫﱠﻟ ﹾﻠﻨ‬
Humiliation
Zillet, boyun eğme
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ ﹶﺫﹸﻟﻮ ﹰﻻ‬- ‫ﹶﺫﻟﹸﻮ ﹲﻝ‬
Covenant of protection
Koruma sorumluluğu
‫ﺫﻣﻢ‬
‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﺫ‬
Sin
Günah
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻮﺏ‬‫ ﹸﺫﻧ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺫ‬
Your sin
Senin günahın
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧﹺﺒ‬‫ﹶﺫ‬
Your (fm) sin
Senin (dş) günahın
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺫﹶﻧﹺﺒ‬
His sin
Onun günahı
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧﹺﺒ‬‫ﹶﺫ‬
Their sin
Onların günahı
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺫﹶﻧﹺﺒ ﹺﻬ‬
Sins
Günahlar
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺑ‬‫ ﹶﺫﻧ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﹸﺫﻧ‬
Portion, share
Pay, hisse
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﻮ ﹺ‬‫ ﹶﺫﻧ‬- ‫ﺎ‬‫ﻮﺑ‬‫ﹶﺫﻧ‬
Your (pl) sins
Sizin günahlarınız
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻮﹺﺑﻜﹸﻢ‬‫ﹸﺫﻧ‬
Our sins
Bizim günahlarımız
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﻮ‬‫ ﹸﺫﻧ‬- ‫ﺎ‬‫ﻮﹺﺑﻨ‬‫ﹸﺫﻧ‬
Their sins
Onların günahları
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮﹺﺑ ﹺﻬ‬‫ﹸﺫﻧ‬
Removal, taking away
Giderme
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﹶﺫﻫ‬
Gold
Altın
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ ﹶﺫﻫ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
To go, make go
Gitti, giderdi
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
2
1
237
To leave
Ayrıldı
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
She went
Gitti, giderdi
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
We went
Gittik
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
They went
Gittiler
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﹶﺫ‬
To forget
Unuttu
1
‫ﺫﻫﻞ‬
‫ﻫ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﻫ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﺫ‬
Possessor, owner
Sahibi (er)
Possessor, owner (dual)
Sahibi (er, ikil)
‫ﻱ‬‫ ﹶﺫﻭ‬-‫ﺍ‬‫ﹶﺫﻭ‬
Possessor, owner (fm, dual)
Sahibi (dş, ikil)
‫ﻲ‬‫ﺍﺗ‬‫ ﹶﺫﻭ‬- ‫ﺎ‬‫ﺍﺗ‬‫ﹶﺫﻭ‬
Taste (imp, pl)
Tadın
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺫﹸﻭﻗﹸﻮﺍ‬
Taste (imp, pl) it
Onu tadın
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺫﹸﻭﻗﹸﻮ‬
Possessor, owner
Sahibi (er)
Possessor, owner (pl)
Sahibi (er, çoğul)
‫ﺫﹸﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﺫ‬
‫ ﹶﺫﻭﹺﻱ‬- ‫ﻱ‬‫ﺫ‬
238
‫ر‬
Show off, to be seen
Riya, gösteriş
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﹺﺭﺋﹶﺎ ٌﺀ‬
Heads
Başlar, kafalar
‫ﺭﺃﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺭ ُﺀ‬
Your (pl) heads
Başlarınız
‫ﺭﺃﺱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳ ﹸﻜ‬ ‫ﺭﺀُﻭ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺳ ﹸﻜ‬ ‫ﻭ‬‫ﺭﺅ‬
Their heads
Onların başları
‫ﺭﺃﺱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳ ﹺﻬ‬ ‫ﺭﺀُﻭ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺭﺀُﻭ‬
Compassionate
Şefkatli
‫ﺭﺃﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺭﺅ‬
Dream, vision
Rüya, görüş
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺅﻳ‬ ‫ﺭ‬
In appearance
Gösteriş, gösterişçe
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﹺﺭﺋﹾﻴﹰﺎ‬
Your dream
Rüyan
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﺅﻳ‬ ‫ﺭ‬
My dream
Rüyam
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺅﻳ‬ ‫ﺭ‬
Strengthen (imp, pl)
Bağlanın, birbirinizi
kuvvetlendirin
‫ﺭﺑﻂ‬
‫ﺍﹺﺑﻄﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺭ‬
Fourth
Dördüncü
‫ﺭﺑﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺭ‬
Their fourth one
Dördüncüleri
‫ﺭﺑﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺭ‬
Rising, exceeding
Yükselen, artan
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺍﺑﹺﻴﹰﺎ‬‫ﺭ‬
Rising, exceeding
Yükselen, artan
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺭ‬
She saw him
Onu gördü (dş)
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭﹶﺍ‬
She saw them
Onları gördü (dş)
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭﹶﺍ‬
Those who return, will return
Dönenler, dönecekler
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺟﻌ‬‫ﺭ‬
That which quakes
Sarsılan
‫ﺭﺟﻒ‬
‫ﺍ ﹺﺟ ﹶﻔ ﹸﺔ‬‫ﺭ‬
Those who are merciful
Merhametliler
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which takes back
Geri çeviren
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which follows
Takip eden, arkadan gelen
‫ﺭﺩﻑ‬
‫ﺩﹶﻓ ﹸﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which turns you back
Seni döndüren, döndürecek
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Those who turn him back
Onu döndürenler, döndürecek
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺭ‬
Those who give
Geri verenler, verecekler
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻱ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺭ‬
Those who provide
sustenance
Rızık verenler
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺍ ﹺﺯ‬‫ﺭ‬
3
239
Head
Baş, kafa
‫ﺭﺃﺱ‬
‫ﺱ‬‫ﺭ ُﺀﻭ‬ - ‫ﺱ‬
‫ﺭﹾﺃ ﹺ‬
Those who are firm
Đlimde ileri gidenler
‫ﺭﺳﺦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳﺨ‬ ‫ﺭﺍ‬
His head
Başı, kafası
‫ﺭﺃﺱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺭﹾﺃ‬
My head
Başım
‫ﺭﺃﺱ‬
‫ﻲ‬‫ﺭﹾﺃﺳ‬
Fixed ones
Sabit olanlar
‫ﺭﺳﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﻴ‬ ‫ﺍ‬‫ ﺭ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﻴ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Guided ones
Doğru yolda olanlar
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺷﺪ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Pleased, satisfied
Hoşnut olan
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Listen to us
Bizi dinle
‫ﺭﻋﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Those who observe, obey
Riayet edenler, uyanlar
‫ﺭﻋﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍﻋ‬‫ﺭ‬
He turned, went
Döndü, gitti
‫ﺭﻭﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﺭ‬
That which desires
Đstekli
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which does not desire
Đsteksiz
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺐ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Those who desire
Đstekliler
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻏﺒ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Compassion
Acıma, şefkat
‫ﺭﺃﻑ‬
‫ﺭﹾﺃﹶﻓ ﹲﺔ‬
That which raises
Yükselten
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ ﺭ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which raises
Yükselten
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which raises you, will
raise you
Seni yükselten, yükseltecek
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which cures
Tedavi eden, iyileştiren
‫ﺭﻗﻲ‬
‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺭ‬
Bowing down
Rükû ederek
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺍﻛ‬‫ﺭ‬
Those who bow down
Rükû edenler
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ ﺭ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﻌ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Those who bow down
Rükû edenler
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
It got stained
Paslandı
1
‫ﺭﻳﻦ‬
‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﺭ‬
He saw him (it)
Onu gördü
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺭﹶﺍ‬
She saw him (it)
Onu (dş) gördü
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﹶﺍﻫ‬
They saw
Gördüler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻭﹾﺍ‬ ‫ﺭﹶﺃ‬ - ‫ﻭﹾﺍ‬ ‫ﺭﹶﺃ‬ – ‫ﺍ‬‫ﺭﹶﺃﻭ‬
To try to seduce
Baştan çıkarmak istedi
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﻭ‬‫ﻳﺮ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
1
240
She tried to seduce
Baştan çıkarmak istedi (dş)
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
I tried to seduce
Baştan çıkarmak istedim
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬‫ﺍﻭ‬‫ ﺭ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
You (fm, pl) tried to seduce
Baştan çıkarmak istediniz
(dş)
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
She tried to seduce me
Beni baştan çıkarmak istedi
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺗﻨﹺﻰ‬‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
She tried to seduce him
Onu baştan çıkarmak istedi
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
I tried to seduce him
Onu baştan çıkarmak istedim
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
They tried to seduce
Baştan çıkarmak istediler
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻭ‬‫ﻭﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
They tried to seduce him
Onu baştan çıkarmak istediler
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻭﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
They saw you
Seni gördüler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺭﹶﺍ‬
They saw him
Onu gördüler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺭﹶﺃ‬
They saw her (it)
Onu (dş) gördüler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬ ‫ﺭﹶﺍ‬
They saw them
Onları gördüler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺭﹶﺍ‬
Sight, opinion
Görme, görüş, rey
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺭﹾﺃ‬
To see
Gördü
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺭﺃﹶﻯ‬ - ‫ﺭﺍﹶﻯ‬
You saw
Sen gördün
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬
I saw
Ben gördüm
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬
You (pl) saw
Siz gördünüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬
You (pl) saw him (it)
Onu gördünüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺃ‬
You saw him (it)
Onu gördün
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬
I saw them
Onları gördüm
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬
You saw them
Onları gördün
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺃ‬
They (fm) saw him
O kadınlar onu gördü
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺭﹶﺍ‬
Lord, authority
Rab, efendi, sahip
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺭ‬
Usury, increase
Faiz, artma
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺭﹺﺑﹰﺎ‬
Your step daughters
Üvey kızlarınız
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬
Tied, tethered
Bağlı, bağlanan
‫ﺭﺑﻂ‬
‫ﻁ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹺﺭﺑ‬
241
‫ﺭﺑﻊ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺭﺑ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﻧﻴ‬‫ﺭﺑ‬
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
1
‫ﺭﺑﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺭﹺﺑ‬
1
‫ﺭﺑﺢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺭﹺﺑ‬
Bağladı, güçlendirdi
‫ﺭﺑﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺑ ﹸ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺑ ﹶ‬‫ﺭ‬
We connected, strengthened
Bağladık
‫ﺭﺑﻂ‬
‫ﺎ‬‫ﺑ ﹾﻄﻨ‬‫ﺭ‬
One fourth
Dörtte bir
‫ﺭﺑﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
Your lord
Rabbin
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
Your (pl) lord
Rabbiniz
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺑﻜﹸﻢ‬‫ﺭ‬ - ‫ﺑﻜﹸﻢ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹸﻜ‬‫ﺭ‬
Your (dual) lord
Đkinizin rabbi
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑ ﹸﻜﻤ‬‫ﺭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺑ ﹸﻜﻤ‬‫ﺭ‬
Perhaps
Belki, her halde
Our lord
Rabbimiz
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺭ‬
His lord
Onun Rabbi
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
Her lord
Onun (dş) Rabbi
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺭ‬
Their lord
Onların rabbi
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺑﻬﹺﻢ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
Their (dual) lord
O ikisinin Rabbi
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
High ground
Yüksek yer
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
My lord
Rabbim
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ - ‫ﻲ‬‫ﺭﺑ‬
To increase, swell
Arttı, çoğaldı
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺭﺑ‬
They brought me up
Beni büyüttüler (ikil)
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺎﻧﹺﻲ‬‫ﺑﻴ‬‫ﺭ‬
Worshippers, religious
scholars
Rabbaniler
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﻴ‬‫ﹺﺭ‬
To enjoy
Gezmek, oynamak
‫ﺭﺗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬
Joined
Bitişik
‫ﺭﺗﻖ‬
‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺭﺗ‬ - ‫ﻖ‬‫ﺭﺗ‬
Recite (imp)
Tane tane oku
2
‫ﺭﺗﻞ‬
‫ﺗ ﹺﻞ‬‫ﺭ‬ - ‫ﺗ ﹾﻞ‬‫ﺭ‬
To recite
Tane tane okudu
2
‫ﺭﺗﻞ‬
‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺗ ﹶﻞ‬‫ﺭ‬
Four
Dörder
Worshippers, religious
scholars
Ruhbanlar
It swelled
Kabardı
To profit
Kâr etti
It profited
Kâr etti
To attach, connect,
strengthen
‫ﺎ‬‫ﺑﻤ‬‫ﺭ‬
2
1
242
We recited
Tane tane okuduk
2
‫ﺭﺗﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺗ ﹾﻠﻨ‬‫ﺭ‬
We recited it
Onu tane tane okuduk
2
‫ﺭﺗﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗ ﹾﻠﻨ‬‫ﺭ‬
It was shaken
Sarsıldı
2
‫ﺭﺟﺞ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺭ‬
Shaking
Sarsıntı
‫ﺭﺟﺞ‬
‫ﺟﹰﺎ‬ ‫ﺭ‬
Men
Adamlar
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ ﹺﺭﺟ‬- ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﹺﺭﺟ‬
Your (pl) men
Adamlarınız
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﹺﺭﺟ‬
It was shaken
Sarsıldı
‫ﺭﺟﺞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
Filth, punishment
Pis, pislik, azap, ceza
‫ﺭﺟﺰ‬
‫ﺍ‬‫ﺟﺰ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﺰ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹺﺭ‬
Filth, punishment
Pis, pislik, azap, ceza
‫ﺭﺟﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﺴ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﺲ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
Their filth, evil
Onların pislikleri
‫ﺭﺟﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹺﻬ‬
ِ ‫ﺟ‬ ‫ﹺﺭ‬
Return
Dönüş
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
To return, turn back
Geri döndü, döndürdü
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
I was returned
Döndürüldüm
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺭ ﹺﺟ‬
You (pl) returned
Döndünüz
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
He returned you
Sana geri döndü
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
We returned
Döndük
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
We returned
Sana geri döndürdük
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
That it returns
Onun döndürülmesi
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
They returned
Döndüler
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺟﻌ‬ ‫ﺭ‬
Return
Dönüş
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻰ‬‫ﺟﻌ‬ ‫ﺭ‬
Quake, shaking
Zelzele, deprem
‫ﺭﺟﻒ‬
‫ﺟ ﹶﻔ ﹲﺔ‬ ‫ﺭ‬
Foot
Ayak
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﹺﺭ‬
Man
Adam
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺟ ﹰ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﺭ‬
Two men
Đki adam
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺟ ﹶ‬ ‫ﺭ‬
Your infantry
Yayaların
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺭ ﹺﺟ‬
Two men
Đki adam
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﺭ‬
2
243
Two feet
Đki ayak
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﹺﺭ‬
Stoning, guessing
Taşlama, tahmin
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻤﹰﺎ‬‫ﺭﺟ‬
We stoned you
Seni taşladık
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
Stoning, guessing
Taşlamalar, tahminler
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻮﻣﹰﺎ‬‫ﺭﺟ‬
Rejected, stoned
Kovulmuş, taşlanmış
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭﺟﹺﻴ‬
Their bags
Onların torbaları
‫ﺭﺣﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﹺﺭﺣ‬
Became vast, wide
Geniş oldu
‫ﺭﺣﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
Bag
Torba
‫ﺭﺣﻞ‬
‫ﺎﻝ‬‫ ﹺﺭﺣ‬- ‫ﺣ ﹺﻞ‬ ‫ﺭ‬
Journey
Yolculuk, seyahat
‫ﺭﺣﻞ‬
‫ﺣﹶﻠ ﹶﺔ‬ ‫ﹺﺭ‬
His bag
Torbası
‫ﺭﺣﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
To have mercy
Merhamet etti
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
Regarding mercy
Merhametçe
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻤﹰﺎ‬‫ﺭﺣ‬
Those who are merciful
Merhametli olanlar
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺣﻤ‬ ‫ﺭ‬
Most Gracious
Rahman, şefkatli
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻤﺎ ﹸﻥ‬‫ﺭﺣ‬
Mercy
Rahmet
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺖ‬‫ﺣﻤ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
Your mercy
Senin rahmetin
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
Our mercy
Bizim rahmetimiz
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
His mercy
Onun rahmeti
‫ﻪ ﺭﺣﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
My mercy
Benim rahmetim
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
Most Gracious
Rahman, şefkatli
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻤ ﹺﻦ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
We had mercy
Merhamet ettik
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
We had mercy upon them
Onlara merhamet ettik
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
He had mercy upon him
Ona merhamet etti
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
Pure drink
Saf içecek
‫ﺭﺣﻖ‬
‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﺭﺣ‬
Most Merciful
Rahim, merhametli
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺭﺣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺭﺣ‬
Gently
Yumuşak
‫ﺭﺧﻮ‬
‫ﺎ ًﺀ‬‫ﺭﺧ‬
1
1
1
244
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
‫ﺭﺩﺃ‬
‫ﺩﹰﺍ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﺀﹰﺍ‬‫ﹺﺭﺩ‬
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
Döndürüldüm, çevrildim
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
We turned back
Geri verdik, geri çevirdik
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
We turned him back
Onu geri çevirdik
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
It followed, came after
Arkasından geldi
1
‫ﺭﺩﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
Barrier
Sağlam duvar
‫ﺭﺩﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻣ‬ ‫ﺭ‬
He turned it back
Onu geri çevirdi
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﺭ‬
That they (fm) are taken back
Geri alınmaları
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
They turned back
Geri çevirdiler
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺭﺩ‬
They were turned back
Geri çevrildiler
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺭﺩ‬
They turned him back
Onu götürdüler
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺭﺩ‬
Turn (imp, pl) him back
Ona götürün
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺭﺩ‬
Turn (imp, pl) it back
Onu iade edin, karşılık verin
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺭﺩ‬
Low, abject
Düşük, alçak
‫ﺭﺫﻝ‬
‫ﻳﻞ‬‫ﺭﺫ‬
All-Provider
Bol rızık veren
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺭﺯ‬
Provision
Rızık
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻗﹰﺎ‬‫ ﹺﺭﺯ‬- ‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﹺﺭ‬
To provide sustenance
Rızık verdi
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺭ‬
He provided you (pl)
Size rızık verdi
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺯﹶﻗﻜﹸﻢ‬ ‫ﺭ‬
Your provision
Sizin rızkınız
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺯﹸﻗ ﹸﻜ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺯﹶﻗ ﹸﻜ‬ ‫ﹺﺭ‬
We were provided
Bize rızık verildi
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺭ ﹺﺯ ﹾﻗﻨ‬
Our provision
Bizim rızkımız
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﹸﻗﻨ‬ ‫ﹺﺭ‬
We provided you (pl)
Size rızık verdik
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺯ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﺭ‬
We provided him
Ona rızık verdik
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺯ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﺭ‬
We provided them
Onlara rızık verdik
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺯ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﺭ‬
To return, turn back
Đade etti, geri verdi
As helper
Yardımcı olarak
It was returned
Đade edildi
I was returned
1
1
245
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺯﹶﻗﻨﹺﻲ‬ ‫ﺭ‬
Onun rızkı
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻗ‬‫ﺯ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺯﹸﻗ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺯﹶﻗ‬ ‫ﹺﺭ‬
Her provision
Onun (dş) rızkı
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﹶﻗﻬ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﺎ‬‫ﺯﹸﻗﻬ‬ ‫ﹺﺭ‬
He provided them
Onlara rızık verdi
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺯﹶﻗ‬ ‫ﺭ‬
Their provision
Onların rızkı
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬‫ﺯﹸﻗﻬ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﻢ‬‫ﺯﹶﻗﻬ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹺﻬ‬‫ﺯ‬ ‫ﹺﺭ‬
Their (fm) provision
Onların (dş) rızkı
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺯﹸﻗ‬ ‫ﹺﺭ‬
They were provided
Rızıklandırıldılar
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺭ ﹺﺯﻗﹸﻮﺍ‬
Rass, a place
Res, bir yer adı
‫ﺭﺳﺲ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺭ‬
Messages
Vahiyler, mesajlar
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ ﹶﻻ‬‫ ﹺﺭﺳ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ ﹶﻻ‬‫ﹺﺭﺳ‬
His messages
Onun vahiyleri
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ ﹶﻻ‬‫ﹺﺭﺳ‬
My messages
Benim vahiylerim
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﺎ ﹶﻻﺗ‬‫ﹺﺭﺳ‬
Message
Elçilik
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺎﹶﻟ ﹲﺔ‬‫ﹺﺭﺳ‬
His message
Onun risaleti, mesajı
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺎﹶﻟ‬‫ﹺﺭﺳ‬
Messengers, prophets
Peygamberler, elçiler
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹰ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﺳ ﹲﻞ‬ ‫ﺭ‬
Your messengers
Senin elçilerin
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺭ‬
Your (pl) messengers
Sizin elçileriniz
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳﹸﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﺭ‬
Our messengers
Bizim elçilerimiz
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻨ‬‫ﺳ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺳﹸﻠﻨ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺳﹶﻠﻨ‬ ‫ﺭ‬
His messengers
Onun elçileri
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺭ‬
Their messengers
Onların elçileri
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳﹸﻠ‬ ‫ﺭ‬
My messengers
Benim elçilerim
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﺳﻠ‬ ‫ﺭ‬
Messenger, prophet
Peygamber, elçi
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻮ ﹶﻻ‬‫ﺭﺳ‬ - ‫ﻮ ﹲﻝ‬‫ﺭﺳ‬
Your (pl) messenger
Peygamberiniz
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮﹶﻟ ﹸﻜ‬‫ﺭﺳ‬
Our messenger
Peygamberimiz
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺭﺳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻮﹸﻟﻨ‬‫ﺭﺳ‬
His messenger
Onun Peygamberi
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ﺭﺳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻮﹶﻟ‬‫ﺭﺳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻮﹸﻟ‬‫ﺭﺳ‬
Her messenger
Onun (dş) elçisi
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﹸﻟﻬ‬‫ﺭﺳ‬
Their messengers
Onların elçileri
‫ﻟﻬﹺﻢ ﺭﺳﻞ‬‫ﻮ‬‫ﺭﺳ‬ -‫ﻢ‬‫ﻮﹶﻟﻬ‬‫ﺭﺳ‬ -‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻮﹸﻟ‬‫ﺭﺳ‬
He provided me
Bana rızık verdi
His provision
1
1
1
246
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺷ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺷ‬
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺭ‬
Doğruluk
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺷﺪ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺭ‬
Rightly
Doğrulukla
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺭﺷ‬
His righteousness
Doğruluğu
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺭ‬
Right
Doğru
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺭﺷ‬
Guard, observer
Gözetleyici
‫ﺭﺻﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺭﺻ‬
Suckling
Süt emzirmek
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺿ‬
They became pleased
Razı oldular
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺭﺿ‬
Approval, pleasure
Rıza, razılık
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ﺿﻮ‬
 ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﺿﻮ‬
 ‫ﹺﺭ‬
His approval
Onun rızası
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬‫ﺿﻮ‬
 ‫ﹺﺭ‬
To become pleased
Razı oldu
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬
Pleasing
Razı olarak
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬
I became pleased
Razı oldum
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺭﺿ‬
You (pl) became pleased
Razı oldunuz
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬
Moist, wet
Islak, yaş
‫ﺭﻃﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺭ ﹾﻃ ﹴ‬
Fresh date
Taze hurma
‫ﺭﻃﺐ‬
‫ﺭﻃﹶﺒﹰﺎ‬
Shepherds
Çobanlar
‫ﺭﻋﻲ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﹺﺭﻋ‬
Its observance
Riayeti, uygunluğu
‫ﺭﻋﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻳ‬‫ﺎ‬‫ﹺﺭﻋ‬
Terror
Korku
‫ﺭﻋﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺭ‬
Thunder
Gök gürültüsü
‫ﺭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺭ‬
They observed it
Ona riayet ettiler
‫ﺭﻋﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺭ‬
Desire, hope
Rağbet, umma
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﺭﻏﹶﺒﹰﺎ‬
Freely
Serbestçe
‫ﺭﻏﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺭ ﹶﻏﺪ‬
Dust, particles
Toz
‫ﺭﻓﺖ‬
‫ﺗﺎ‬‫ﺭﻓﹶﺎ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺭﻓﹶﺎ‬
Approach, sexual relation
Kadınlara yaklaşmak
‫ﺭﻓﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺭﹶﻓ ﹲ‬
Right, rightness
Doğruluk
It became right
Doğru oldu
Righteousness
1
1
1
247
Gift
Hediye
‫ﺭﻓﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹺﺭ ﹾﻓ‬
Cushion
Yastık
‫ﺭﻓﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺭ ﹾﻓ‬
To raise
Yükseltti, kaldırdı
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺭﹶﻓ‬
It (she) was raised
Yükseltildi
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻓ‬‫ﺭ‬
We raised
Yükselttik
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺭﹶﻓ‬
We raised him
Onu yükselttik
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺭﹶﻓ‬
He raised him
Onu yükseltti
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺭﹶﻓ‬
He raised her
Onu (dş) yükseltti
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺭﹶﻓ‬
That which raises
Yükselten, yükseltecek
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺭﻓ‬
Companion
Arkadaş
‫ﺭﻓﻖ‬
‫ﻴﻘﹰﺎ‬‫ﺭﻓ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻓ‬‫ﺭ‬
Page, parchment
Sayfa
‫ﺭﻗﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺭ‬
Necks, slaves
Boyunlar, esirler
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﹺﺭﻗﹶﺎ ﹺ‬
Neck, slave
Boyun, esir
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ ﹺﺭﻗﹶﺎ ﹺ‬- ‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺭﹶﻗ‬
Those who are asleep
Uyuyanlar
‫ﺭﻗﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺭﻗﹸﻮ‬
That which watches
Gözetleyen
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﺭﻗ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺭﻗ‬
That you ascend
Göğe çıkman
‫ﺭﻗﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻗ‬‫ﺭ‬
Inscribed
Yazılmış
‫ﺭﻗﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻗ‬‫ﺭ‬
Camels, mounts
Develer, binekler
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﹺﺭﻛﹶﺎ‬
Mass, heap
Yığın
‫ﺭﻛﻢ‬
‫ﺭﻛﹶﺎﻣﹰﺎ‬
Caravan
Kervan
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺭ ﹾﻛ‬
To ride, mount
Bindi (ata, gemiye)
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺭ‬
To assemble
Birleştirdi
2
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺮ ﱢﻛ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺭ ﱠﻛ‬
They (dual) mounted
Đkisi bindi
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻛﺒ‬ ‫ﺭ‬
Riding
Binerek, binitli olarak
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺭ ﹾﻛﺒ‬
He assembled you
Seni terkip etti, birleştirdi
2
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺭ ﱠﻛ‬
They mounted
Bindiler
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻛﺒ‬ ‫ﺭ‬
1
248
Sound
Fısıltı
‫ﺭﻛﺰ‬
‫ﺍ‬‫ﹺﺭ ﹾﻛﺰ‬
That which bows down
Rükû eden
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﺭ ﱠﻛ ﹺﻊ‬
To bow down
Rükû etti
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺭ ﹶﻛ‬
Bowing down
Rükû ederek
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﺭﻛﱠﻌﹰﺎ‬
Support
Destek
‫ﺭﻛﻦ‬
‫ﺭ ﹾﻛ ﹴﻦ‬
Its support
Onun desteği
‫ﺭﻛﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺭ ﹾﻛﹺﻨ‬
Their mounts
Onların binekleri
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭﻛﹸﻮ‬
Your (pl) spears
Mızraklarınız
‫ﺭﻣﺢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺭﻣ‬
Ash
Kül
‫ﺭﻣﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﻣ‬
Pomegranate
Nar
‫ﺭﻣﻦ‬
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺭﻣ‬
Gesture
Đşaret
‫ﺭﻣﺰ‬
‫ﺍ‬‫ﻣﺰ‬ ‫ﺭ‬
Ramadan
Ramazan
To throw
Attı
1
‫ﺭﻣﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺭﻣ‬
You threw
Attın
1
‫ﺭﻣﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬ ‫ﺭ‬
Decomposed
Çürümüş
‫ﺭﻣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ‬ ‫ﺭ‬
Pledge
Rehin
‫ﺭﻫﻦ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﹺﺭﻫ‬
He feared
Korktu
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬
Fear
Korku
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬
Fearing
Korkarak
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺭﻫ‬
Monk
Rahip, ruhban
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬
Their monks
Onların rahipleri
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬
Monasticism
Ruhbanlık
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬
Fear
Korku
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﺒ ﹰﺔ‬‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬
Family, tribe
Aile, kabile
‫ﺭﻫﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻫ ﹲ‬ ‫ﺭ‬
Your family
Senin ailen, kabilen
‫ﺭﻫﻂ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻫ ﹸﻄ‬ ‫ﺭ‬
My family
Benim ailem, kabilem
‫ﺭﻫﻂ‬
‫ﻲ‬‫ﻫﻄ‬ ‫ﺭ‬
1
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﻣﻀ‬ ‫ﺭ‬
1
249
Cover
Örtü
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺭﻫ‬
At rest
Sakin, olduğu gibi
‫ﺭﻫﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ﺭ‬
Pledge
Rehin
‫ﺭﻫﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬
Pledge
Rehin
‫ﺭﻫﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺭﻫ‬
Its evening course
Onun akşam esişi
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﻬ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬
Firm ones, mountains
Sabit olanlar, dağlar
‫ﺭﺳﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬
Motionless
Hareketsiz
‫ﺭﻛﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬
Mercy, rest
Rahmet, rahatlık,
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬
Spirit
Ruh
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﺣ‬‫ ﺭ‬- ‫ﺡ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺭ‬
Our spirit
Ruhumuz
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﻨ‬ ‫ﻭ‬‫ ﺭ‬- ‫ﺎ‬‫ﺣﻨ‬ ‫ﻭ‬‫ﺭ‬
His spirit
Onun ruhu
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬‫ﺭ‬
My spirit
Ruhum
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﻲ‬‫ﻭﺣ‬‫ﺭ‬
Meadows, gardens
Bahçeler
‫ﺭﻭﺽ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻭﺿ‬ ‫ﺭ‬
Garden
Bahçe, otlak
‫ﺭﻭﺽ‬
‫ﺔ‬‫ﻭﺿ‬ ‫ﺭ‬
Fright
Korku
‫ﺭﻭﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬
Rome, Romans
Roma, Romalılar
‫ﺭﻭﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬
A little
Biraz
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﻭﻳ‬ ‫ﺭ‬
Winds
Rüzgârlar
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺡ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﹺﺭﻳ‬
Doubt
Şüphe
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺭ‬
Doubt
Şüphe
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺒ ﹰﺔ‬‫ ﺭﹺﻳ‬- ‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺭﹺﻳ‬
Their doubts
Onların şüpheleri
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳﹺﺒ ﹺﻬ‬‫ﺭ‬
Wind, power
Rüzgâr, kuvvet
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺭﹺﻳ‬
Scented plants
Reyhan, hoş kokulu bitki
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻳﺤ‬‫ﺭ‬
Your (pl) wind, power
Rüzgarınız, kuvvetiniz
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﳛ ﹸﻜ‬ ‫ﹺﺭ‬
Adornment
Süs, güzellik
‫ﺭﻳﺶ‬
‫ﺭﹺﻳﺸﹰﺎ‬
Elevation, high place
Yüksek yer
‫ﺭﻳﻊ‬
‫ﻊ‬‫ﹺﺭﻳ‬
250
‫ز‬
Those who drive
Sürenler
‫ﺯﺟﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺍ ﹺﺟﺮ‬‫ﺯ‬
Provision
Azık
‫ﺯﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
To increase
Arttı, arttırdı
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳﺰﹺﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
She increased
Arttırdı (dş)
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
She increased it
Onu arttırdı (dş)
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
She increased them
Onları arttırdı (dş)
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
He increased you (pl)
Sizi arttırdı
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺩ ﹸﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
He increased him
Onu arttırdı
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
He increased them
Onları arttırdı
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
They increased
Arttırdılar
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻭ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺯ‬
They increased you (pl)
Sizi arttırdılar
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹸﻛ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺯ‬
They increased them
Onları arttırdılar
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺯ‬
To visit
Ziyaret etti
1
‫ﺯﻭﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺰ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
Those who grow
Ekinciler
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺭﻋ‬‫ﺯ‬
He strayed, deviated
Şaştı, saptı
1
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﻍ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﺯ‬
She strayed, deviated
Şaştı, saptı
1
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺍ ﹶﻏ‬‫ﺯ‬
They strayed, deviated
Şaştılar, saptılar
1
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﺍﻏﹸﻮﺍ‬‫ﺯ‬
To end, cease
Bitti, sona erdi
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﺍ ﹸﻝ‬‫ﻳﺰ‬ - ‫ﺍ ﹶﻝ‬‫ﺯ‬
It ceased
Son buldu
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺍﹶﻟ‬‫ﺯ‬
They (dual) ceased
Son buldu (ikil)
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻟﺘ‬‫ﺯ‬
Adulterer, fornicator
Zina eden erkek
‫ﺯﱐ‬
‫ﺍﻧﹺﻰ‬‫ ﺯ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
Adulterer, fornicator
Zina eden erkek
‫ﺯﱐ‬
‫ﺍﻧﹺﻲ‬‫ﺯ‬
Adulteress, fornicatress
Zina eden kadın
‫ﺯﱐ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺍﹺﻧ‬‫ﺯ‬
Those keen to give up
Zahidler
‫ﺯﻫﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
That which vanishes,
perishes
Yok olan
‫ﺯﻫﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
251
Angels of hell
Zebani
‫ﺯﺑﻦ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺯﺑ‬
Foam
Köpük
‫ﺯﺑﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﺪ‬‫ﺯ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺯ‬
Blocks
Kütle
‫ﺯﺑﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺯ‬
Books, sects
Kitaplar, kitleler
‫ﺯﺑﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺯ‬ - ‫ﺮ‬‫ﺯﺑ‬
Zaboor
Zebur
‫ﺯﺑﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺯﺑ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺯﺑ‬
Glass
Cam
‫ﺯﺟﺞ‬
‫ﺟ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺯﺟ‬
Cry, shout
Çığlık
‫ﺯﺟﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺯ‬
Strongly
Zorlayarak
‫ﺯﺟﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ﺯ‬
It is removed
Uzaklaştırıldı
‫ﺯﺣﺰﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺣ ﹺﺰ‬ ‫ﺯ‬
Advancing
Đlerleyerek
‫ﺯﺣﻒ‬
‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺯﺣ‬
Gold, ornament
Altın, süs
‫ﺯﺧﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹰﺎ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺯ‬
Its ornaments
Süsleri
‫ﺯﺧﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﹶﻓﻬ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺯ‬
Increase (imp)
Arttır
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﹺﺯ‬
We increased
Arttırdık
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﹺﺯ‬
We increased them
Onları arttırdık
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﹺﺯ‬
Increase (imp) me
Beni arttır
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩﻧﹺﻲ‬ ‫ﹺﺯ‬
Increase (imp) him
Onu arttır
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹺﺯ‬
Carpets
Halılar
‫ﺯﺭﺏ‬
‫ﻰ‬ ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺯﺭ‬
Those who grow, growers
Ekinciler
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺯﺭ‬
You (pl) visited
Ziyaret ettiniz
‫ﺯﻭﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬
Crop
Bitki, ekin
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻋ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬
To sow, grow
Ekti, dikti
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬
Blue-eyed
Gök gözlü, kör
‫ﺯﺭﻕ‬
‫ﺭﻗﹰﺎ‬ ‫ﺯ‬
Crops
Ekinler
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﻉ‬
‫ﻭ ﹴ‬‫ﺯﺭ‬
To claim, believe
Đddia etti, zannetti
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺯ‬
You claimed
Zannettin
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺯ‬
1
1
1
252
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺯ‬
Zanları
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ ﹺﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺯ‬
That which claims
Zanneden
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺯﻋ‬
Sighing, roaring
Gürleme
‫ﺯﻓﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻓﲑ‬‫ﺯ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻓ‬‫ﺯ‬
Zaqqum tree
Zakkum ağacı
‫ﺯﻗﻢ‬
‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﺯﱡﻗ‬
It became pure
Temiz oldu
1
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺯﻛﹶﺎ‬
To clean, clear
Temizledi
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱢﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺯﻛﱠﺎ‬
Zakat, alms
Zekât
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺯﻛﹶﺎ ﹲﺓ‬
He cleaned it (her)
Onu temizledi
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﻛﱠﺎﻫ‬
Zechariah (pbuh)
Zekeriya (AS)
Zakat, alms
Zekât
It became pure
Temiz oldu
Clean, innocent
You (pl) claimed
Zannettiniz
Their claim
1
2
‫ﺎ‬‫ﺯ ﹶﻛ ﹺﺮﻳ‬
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺯﻛﹶﻮﺍ ﹶﺓ‬
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺯﻛﹶﻰ‬
Temiz, masum
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻛ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻛ‬ ‫ﺯ‬
Clean, innocent
Temiz, masum
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻛ‬ ‫ﺯ‬
You (pl) ceased
Son verdiniz
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹺﺯﹾﻟ‬
Shaking, earthquake
Zelzele, sarsıntı
‫ﺯﻟﺰﻝ‬
‫ﺍ ﹰﻻ‬‫ ﹺﺯﹾﻟﺰ‬- ‫ﺍ ﹶﻝ‬‫ﹺﺯﹾﻟﺰ‬
Its earthquake
Onun sarsıntısı
‫ﺯﻟﺰﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻟﻬ‬‫ﹺﺯﹾﻟﺰ‬
To shake, quake
Sarsıldı
1
‫ﺯﻟﺰﻝ‬
‫ﺰﹾﻟ ﹺﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﺯﹾﻟ‬
It was shaken
Sarsıldı
1
‫ﺯﻟﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺯﹾﻟ ﹺﺰﹶﻟ‬
Shaking, earthquake
Zelzele, sarsıntı
‫ﺯﻟﺰﻝ‬
‫ﺰﹶﻟ ﹶﺔ‬ ‫ﺯﹾﻟ‬ - ‫ﺰﹶﻟ ﹲﺔ‬ ‫ﺯﹾﻟ‬
They were shaken
Sarsıldılar
‫ﺯﻟﺰﻝ‬
‫ﺯﹾﻟ ﹺﺰﻟﹸﻮﺍ‬
Near, approaching
Yakın, yaklaşan
‫ﺯﻟﻒ‬
‫ﺯﹾﻟﻔﹰﺎ‬
Near, approaching
Yakın, yaklaşan
‫ﺯﻟﻒ‬
‫ﺯﹾﻟﻔﹶﻰ‬ - ‫ﺯﹾﻟ ﹶﻔ ﹰﺔ‬
Near, approaching
Yakın, yaklaşan
‫ﺯﻟﻒ‬
‫ﺯﹾﻟﻔﹶﻰ‬
Slippery
Kaygan, kayan
‫ﺯﻟﻖ‬
‫ﺯﹶﻟﻘﹰﺎ‬
You (pl) slipped
Kaydınız
‫ﺯﻟﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺯﹶﻟ ﹾﻠ‬
1
1
1
253
‫ﺯﻣﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺯﻣ‬
‫ﺯﻣﻬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﺮﹺﻳﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺯ‬
Groups, in groups
Bölük bölük
Freezing cold
Şiddetli soğuk
Ginger
Zencefil
Adultery, fornication
Zina
‫ﺯﱐ‬
‫ﻰ‬‫ﹺﺯﻧ‬
Base, ignoble
Soysuz
‫ﺯﱎ‬
‫ﻴ ﹺﻢ‬‫ﺯﹺﻧ‬
Splendor
Süs
‫ﺯﻫﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺯ‬
To vanish, perish
Çıktı, yok oldu
‫ﺯﻫﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺯ‬
That which vanishes,
perishes
Yok olan
‫ﺯﻫﻖ‬
‫ﻮﻗﹰﺎ‬‫ﺯﻫ‬
End
Son bulma
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﺍ ﹲﻝ‬‫ﺯﻭ‬
Pair, mate, spouse
Eş, karı veya koca
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﺟ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
Two pairs
Đki eş
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻭﺟ‬ ‫ﺯ‬
It was paired, mated
Eşleştirildi
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
Your wife
Eşin
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
We paired
Eşleştirdik
1
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
We married her to you
Onu seninle evlendirdik
1
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ ﹶﻛﻬ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
We married them
Onları evlendirdik
1
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
His wife
Onun eşi
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻭ ﹺﺟ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
Her spouse
Onun (dş) eşi
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻬ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻭ ﹺﺟﻬ‬ ‫ﺯ‬
Two pairs
Đki eş
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
False, lie
Yalan, kötü söz, tezvir
‫ﺯﻭﺭ‬
‫ﻭﺭﹰﺍ‬‫ ﺯ‬-‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﺯ‬
Increase
Artış
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺯﻳ‬
Oil
Yağ
‫ﺯﻳﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺯ‬
Its oil
Onun yağı
‫ﺯﻳﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻳ‬‫ﺯ‬
Olive
Zeytin
‫ﺯﻳﱳ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺯ‬ - ‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺯ‬
Olive
Zeytin özellikli
‫ﺯﻳﱳ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺯ‬
Zayd
Zeyd
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺠﹺﺒ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺯ‬
1
1
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺯ‬
254
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﻳ ﹲﻎ‬‫ﺯ‬
2
‫ﺯﻳﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻳ ﹾﻠﻨ‬‫ﺯ‬
Süslendi
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺯ‬
To adorn, beautify
Süsledi
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺯ‬
We adorned
Süsledik
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺯ‬
We adorned it
Onu süsledik
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺯ‬
Adornment
Süs, ziynet
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺯﹺﻳ‬
Your adornment
Ziynetleriniz
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﺯﹺﻳ‬
Its (his) adornment
Onun ziyneti
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺯﹺﻳ‬
Its (her) adornment
Onun (dş) ziyneti
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ ﺯﹺﻳ‬- ‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﺯﹺﻳ‬
Their (fm) adornment
Onları (dş) ziyneti
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ ﺯﹺﻳ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻨ‬‫ﺯﹺﻳ‬
He adorned it (him)
Onu süsledi
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺯ‬
They adorned
Süslediler
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺯ‬
Deviation
Eğrilik
We separated
Ayırdık
It was adorned
255
‫س‬
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺍ ﹺﻝ‬‫ﺳﺆ‬
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺌ ﹶﻞ‬‫ﺳ‬
Sordu, istedi
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﹶﺌ ﹶﻞ‬
It (she) was asked
Soruldu (dş)
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺌﹶﻠ‬‫ﺳ‬
Your request, question
Đsteğin
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺆﹶﻟ‬ ‫ﺳ‬
They were asked
Soruldular
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺌﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺳ‬
To be evil
Kötü oldu
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻮ ُﺀ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺳ‬
Freed camel
Serbest bırakılmış deve
It became evil
Kötü oldu
Request, question
Sual, soru, istek
It (he) was asked
Soruldu
To ask
Women who fast, move about
Men who fast, move about
‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺎﺋ‬‫ﺳ‬
1
Oruç tutan kadınlar, seyahat
edenler
Oruç tutan erkekler, seyahat
edenler
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﺋ‬‫ﺳ‬
‫ﺳﻴﺢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺋﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
‫ﺳﻴﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Easy to swallow
Đçimi kolay
‫ﺳﻮﻍ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻐ‬‫ﺎ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺋ ﹲﻎ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
That which drives
Sevk eden, süren
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
That which asks
Đsteyen
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺋ ﹲﻞ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Those who ask
Đsteyenler
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Those who swim
Yüzenler
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﺤ‬‫ﺳ‬
Armors
Zırhlar
‫ﺳﺒﻎ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﻐ‬‫ﺳ‬
That which outruns, precedes
Öne geçen, yarışan
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺳ‬
To race, precede
Yarıştı
3
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Forerunners
Yarışanlar, geçenler
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎﹺﺑﻘﹶﺎ‬‫ﺳ‬
Race (imp, pl)
Yarışın
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺎﹺﺑﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺳ‬
Forerunners
Önde gidenler, öncekiler
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺎﹺﺑﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬
Forerunners
Önde gidenler, öncekiler
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺳ‬
I will recite
Okuyacağım
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺗﻠﹸﻮ‬‫ﺳﹶﺄ‬
He (it) will come to you (pl)
Size gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴﻜﹸﻢ‬‫ﺂﺗ‬‫ﺳ‬
256
Prostrating
Secde ederek
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺎﺟﹺﺪﹰﺍ‬‫ﺳ‬
Those who prostrate
Secde edenler
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ ﹺﺟﺪ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺎﺟﹺﺪﻭ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬
Those who prostrate
Secde edenler
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ ﹺﺟﺪ‬‫ﺳ‬
Their territory
Onların yurtları
‫ﺳﻮﺡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Magician
Sihirbaz
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Two magicians
Đki sihirbaz
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Magicians
Sihirbazlar
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺣﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Bank, shore
Sahil, kıyı
‫ﺳﺤﻞ‬
‫ﺣ ﹸﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Those who ridicule, mock
Alay edenler
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Our chiefs
Beylerimiz, efendilerimiz
‫ﺳ ﻮﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Their sixth one
Onların altıncısı
‫ﺳﺪﺱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
He travelled, went, walked
Yola çıktı, yürüdü, seyir yaptı
‫ﺳﲑ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
That which goes freely
Görünen, ortaya çıkan
‫ﺳﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳ‬
Hasten, run (imp, pl)
Koşun
‫ﺳﺮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎ ﹺﺭﻋ‬‫ﺳ‬
That which steals
Hırsız
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﺎ ﹺﺭﹶﻗ ﹸﺔ‬‫ ﺳ‬- ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳ‬
That which steals
Hırsız
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﺎ ﹺﺭﹶﻗ ﹸﺔ‬‫ﺳ‬
Those who steal
Hırsızlar
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺎ ﹺﺭﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬
Those who steal
Hırsızlar
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳ‬
I will have it (him) covered
Onu sardıracağım
4
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻫ ﹸﻘ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺳﹸﺄ‬
I will show you (pl)
Size göstereceğim
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭﺭﹺﻳ ﹸﻜ‬ ‫ﺳﹸﺄ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺳﹸﺄﺭﹺﻳ ﹸﻜ‬
I will ask for forgiveness
Đstiğfar edeceğim
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﹶﺎ‬
I will make deviate
Döndüreceğim
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺻ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳﹶﺄ‬
I will make enter the fire
Ateşe sokacağım
4
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺻﻠ‬
 ‫ﺳﹸﺄ‬
I will make him enter the fire
Onu ateşe sokacağım
4
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺻﻠ‬
 ‫ﺳﹸﺄ‬
Hour, time of judgment
Kıyamet saati, zaman, saat
‫ﺳﻮﻉ‬
‫ﻋ ﹸﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Low, below
Alt, aşağı
‫ﺳﻔﻞ‬
‫ﻞ‬‫ﺎﻓ‬‫ﺳ‬
1
3
257
Its downside, its lowest
Onun altı, aşağı tarafı
‫ﺳﻔﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻓﹶﻠﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Low ones
Aşağılar
‫ﺳﻔﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Leg, shin
Ayak, bacak
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Falling
Düşen
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻄﹰﺎ‬‫ﺎﻗ‬‫ﺳ‬
Two legs
Đki ayak
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺎﹶﻗ‬‫ﺳ‬
Her two legs, shins
Onun (dş) iki ayağı
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺎﹶﻗ‬‫ﺳ‬
I will write
Yazacağım
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳﹶﺄ ﹾﻛ‬
I will write it
Onu yazacağım
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﺘ‬‫ﺳﹶﺎ ﹾﻛ‬
Stationary
Sakin, hareketsiz
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺎﻛ‬‫ﺳ‬
To ask
Sordu, istedi
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺄ ﹸﻝ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﹶﺄ ﹶﻝ‬
Top flow
Aktı, sel oldu
1
‫ﺳﻴﻞ‬
‫ﺴﻴ ﹸﻞ‬
ِ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﺳ‬
It flowed
Sel aktı (dş)
1
‫ﺳﻴﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺳ‬
You asked
Sordun
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
I asked
Sordum, istedim
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
I asked you
Sana sordum, senden istedim
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
I asked you (pl)
Size sordum, sizden istedim
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺘﻜﹸﻢ‬‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
You (pl) asked
Sordunuz, istediniz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
You (pl) asked him
Ondan istediniz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
You (pl) asked them (fm)
Onlara (dş) sordunuz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
You asked them
Onlara sordun
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳﹶﺄﹾﻟ‬
I will throw
Atacağım
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺳﹸﺄﹾﻟﻘ‬ -‫ﻰ‬‫ﺳﹸﺄﹾﻟﻘ‬
He asked you
Sana sordu
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺳﹶﺄﹶﻟ‬
Sound, intact
Sağlam
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻟ‬‫ﺳ‬
Sound ones
Sağlamlar
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﻤ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
He asked her
Ona (dş) sordu
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﹶﺄﹶﻟﻬ‬
He asked them
Onlara sordu
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳﹶﺄﹶﻟ‬
258
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺳﹶﺄﻟﹸﻮﺍ‬
Gaflet içindekiler
‫ﲰﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Conversing by night
Geceleyin konuşarak
‫ﲰﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺎﻣ‬‫ﺳ‬
Samiri
Samiri
‫ﲰﺮ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﻣ ﹺﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
I will inform
Haber vereceğim
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒ ﹸﺊ‬‫ﻧ‬‫ﺳﹸﺄ‬
I will inform you
Sana haber vereceğim
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒﹸﺌ‬‫ﻧ‬‫ﺳﹸﺄ‬
I will send down
Đndireceğim
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻧ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﺳﹸﺄ‬
Awakened
Uyanık
‫ﺳﻬﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
He drew lots
Kura çekti
‫ﺳﻬﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Neglectful
Gafil, ihmalkâr
‫ﺳﻬﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺳ‬
To level
Eşitledi, hizaya getirdi
3
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺎﻭﹺﻱ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﺎﻭٰﻯ‬‫ﺳ‬
I will take shelter
Sığınacağım
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺂﻭﹺﻱ‬‫ﺳ‬
Saba
Sebe
‫ﺳﺒﺄ‬
‫ﺒﹴﺈ‬‫ﺳ‬
Rest
Đstirahat
‫ﺳﺒﺖ‬
‫ﺎﺗﹰﺎ‬‫ﺳﺒ‬
Relations, means
Sebep, yol, akraba
‫ﺳﺒﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﺒ‬‫ﺳ‬ - ‫ﺐ‬
‫ﺒ ﹴ‬‫ﺳ‬
Sabbath
Cumartesi, tatil günü
‫ﺳﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
Their sabbath
Onların tatil günü
‫ﺳﺒﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺒ‬‫ﺳ‬
Glorify (imp)
Tesbih et
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
To glorify
Tesbih etti, yüceltti
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
Swimming, occupation
Yüzme, meşguliyet
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺤﹰﺎ‬‫ﺳﺒ‬
Glory
Subhan, münezzeh, yüce
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺳ‬
Glory be to Allah
Allah münezzehtir, yücedir
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎ ﹶﻥ ﺍﻟﱠﻠ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺳ‬
Glory be to You
Sen münezzehsin, yücesin
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺳ‬
Glory be to Him
O münezzehtir, yücedir
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺳ‬
Glorify (imp) Him
Onu tesbih et
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
Glorify (imp, pl)
Tesbih edin
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺳ‬
They asked
Sordular
Those who amuse
themselves
1
3
259
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺳ‬
Vahşi hayvanlar
‫ﺳﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
Seven
Yedi (sayı)
‫ﺳﺒﻊ‬
‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺳ‬ – ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
Seventy
Yetmiş
‫ﺳﺒﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺳ‬
To precede
Önceden geldi, geçti
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
In race, racing
Yarışarak
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺳﺒ‬
It (she) preceded
Geçti (dş)
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ ﹶﻘ‬‫ﺳ‬
It (he) preceded you (pl)
Sizi geçti
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹶﻘ ﹸﻜ‬‫ﺳ‬
They preceded
Geçtiler
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺒﻘﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺳ‬
They preceded us
Bizi geçtiler
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻘﹸﻮﻧ‬‫ﺳ‬
Way
Yollar
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺒ ﹰ‬‫ﺳ‬ - ‫ﺒ ﹲﻞ‬‫ﺳ‬
Our ways
Bizim yollarımız
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﹶﻠﻨ‬‫ﺳ‬
Way
Yol
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺳﺒﹺﻴ ﹰ‬ - ‫ﺳﺒﹺﻴ ﹲﻞ‬
Your way
Senin yolun
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳﺒﹺﻴ‬
Our way
Bizim yolumuz
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﺒﹺﻴﹶﻠﻨ‬
His way
Onun yolu
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳﺒﹺﻴﹶﻠ‬
Their way
Onların yolu
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳﺒﹺﻴﹶﻠ‬
My way
Benim yolum
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﺳﺒﹺﻴﻠ‬
You will see
Göreceksin
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬
Six
Altı
‫ﺳﺘﺖ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
You will find
Bulacaksın
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺳ‬
You will find me
Beni bulacaksın
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪﻧﹺﻲ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺳ‬
You (pl) will find
Bulacaksınız
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺳ‬
You (pl) will be called
Çağırılacaksınız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
You will mention
Anacaksınız
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﺬ ﹸﻛﺮ‬‫ﺳ‬
You will mention them
Onları (dş) anacaksınız
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺘ ﹾﺬ ﹸﻛﺮ‬‫ﺳ‬
Glorify (imp, pl) Him
Onu tesbih edin
Wild animals
2
1
4
260
‫ﺳﺘﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺳﺘ‬
4
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
Emzirteceksiniz
1
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
You (pl) will know
Bileceksiniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
You (pl) will be defeated
Yenileceksiniz
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﹶﻠﺒ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
It will be written
Yazılacak (dş)
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬
Sixty
Altmış
‫ﺳﺘﺖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
It covered with darkness
Karardı, sakinleşti
‫ﺳﺠﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺳﺠ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺳﺠ‬
To prostrate
Secde etti
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬
Prostrating
Secde ederek
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺳﺠ‬
They prostrated
Secde ettiler
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺠﺪ‬
 ‫ﺳ‬
They were made to boil
Kaynatıldı (dş)
‫ﺳﺠﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬
Scroll
Yazı tomarı
‫ﺳﺠﻞ‬
‫ﺠ ﱢﻞ‬
‫ﺳ ﹺ‬
Prison
Zindan, hapis
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬
Those who prostrate
Secde edenler
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺳﺠ‬
Baked clay
Pişmiş balçık
‫ﺳﺠﻞ‬
‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﺳﺠ‬
Sijjin
Siccin
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﲔ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬
Cloud
Bulut
‫ﺳﺤﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺳﺤ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﺤ‬
Magician
Sihirbaz
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﺳﺤ‬
Forbidden
Yasak
‫ﺳﺤﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬
Dawn
Seher vakti
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺤ ﹴﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Magic
Sihir
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬
To bewitch, delude
Sihirledi
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬
Two magics
Đki sihir
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Magicians
Sihirbazlar
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬
Your magic
Senin sihrin
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺤ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Cover
Örtü
You (pl) will be returned
Döndürüleceksiniz
You will have it suckle
1
1
1
261
His magic
Onun sihri
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺤ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Their magic
Onların sihri
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺤ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Their (dual) magic
O ikisinin sihri
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺤ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
They bewitched
Sihirlediler
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Away with
Uzak olsunlar
‫ﺳﺤﻖ‬
‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺳﺤ‬
Far off
Uzak
‫ﺳﺤﻖ‬
‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﺳﺤ‬
He ridiculed, mocked
Alay etti, maskara etti
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
To subject, make subservient
Boyun eğdirdi, kontrol altına
aldı
2
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
We subjected
Boyun eğdirdik
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
We subjected it (her)
Ona boyun eğdirdik
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
He subjected it (her)
Ona boyun eğdirdi
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
They mocked
Alay ettiler
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺨﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Mocking
Alay
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
For service
Hizmetinde
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Anger, wrath
Kızgınlık, öfke
‫ﺳﺨﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
He became angry
Kızdı, hoşlanmadı
‫ﺳﺨﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺨﹶ‬
 ‫ﺳ‬
Barrier
Sed
‫ﺳﺪﺩ‬
‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﺳ‬
Lote tree
Sedir ağacı
‫ﺳﺪﺭ‬
‫ﺓ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺳ‬ -‫ﺪ ﹴﺭ‬ ‫ﺳ‬
One sixth
Altıda bir
‫ﺳﺪﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺳ‬
Neglected
Başıboş
‫ﺳﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺳﺪ‬
Right, appropriate
Doğru
‫ﺳﺪﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬‫ﺳﺪ‬
Two barriers, mountains
Đki sed
‫ﺳﺪﺩ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﺳ‬
Secret
Gizli, saklı, sır
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Secret, secretly
Gizli, gizlice
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮﹰﺍ‬ ‫ﺳ‬
Ease
Bolluk
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺳﺮ‬
Secrets
Sırlar
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺳﺮ‬
1
1
262
Mirage
Serap
‫ﺳﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ﺳﺮ‬ - ‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺳﺮ‬
Garments
Giyecekler, giyimler
‫ﺳﺮﺑﻞ‬
‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺳﺮ‬
Their garments
Giyecekleri, giyimleri
‫ﺳﺮﺑﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﺍﺑﹺﻴﹸﻠﻬ‬‫ﺳﺮ‬
Lamp
Lamba
‫ﺳﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺟ‬‫ﺳﺮ‬
Release
Salıverme, bırakma
‫ﺳﺮﺡ‬
‫ﺍﺣﹰﺎ‬‫ﺳﺮ‬
Its walls
Onun duvarları
‫ﺳﺮﺩﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﹸﻗﻬ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﺮ‬
Swift, swiftly
Hızla
‫ﺳﺮﻉ‬
‫ﺍﻋﹰﺎ‬‫ﺳﺮ‬
Going freely
Serbestçe giderek
‫ﺳﺮﺏ‬
‫ﺑﹰﺎ‬‫ﺳﺮ‬
Release (imp, pl)
Bırakın, salın
2
‫ﺳﺮﺡ‬
‫ﻮ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺳ‬
Release (imp, pl) them (fm)
Onları (dş) serbest bırakın
2
‫ﺳﺮﺡ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺳ‬
Links of armor
Zırh baklası
‫ﺳﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Thrones, couches
Tahtlar, döşekler
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﺭ‬ ‫ﺳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
To steal
Çaldı, hırsızlık yaptı
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Your secrets
Sizin sırrınız, gizliniz
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺳ‬
Eternal, continuous
Sonsuz, ebedi
‫ﺳﺮﻣﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Their secrets
Onların sırrı, gizlisi
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Happily
Sevinçli
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻭﺭﹰﺍ‬‫ﺳﺮ‬
Stream
Su arkı
‫ﺳﺮﻱ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺳ ﹺﺮ‬
Swift
Çabuk, hızlı
‫ﺳﺮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﺳ ﹺﺮ‬
It was spread out
Yayıldı
‫ﺳﻄﺢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺳ‬
He ran, strived
Koştu, çalıştı
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﻌ‬
Abundance
Genişlik
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﻌ ﹰﺔ‬ ‫ﺳ‬
His abundance, wealth
Onun genişliği, zenginliği
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
They were made happy
Mutlu kılındılar
‫ﺳﻌﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺳ‬
Madness
Çılgınlık
‫ﺳﻌﺮ‬
‫ﻌ ﹴﺮ‬ ‫ﺳ‬
It was set ablaze
Alevlendirildi
‫ﺳﻌﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
1
1
1
2
263
They ran, strived
Koştular
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻌﻮ‬ ‫ﺳ‬
Effort,
Çalışma
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
To strive, run
Çalıştı, koştu
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺴﻌ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺳﻌ‬
Running
Koşarak, çalışarak
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺳﻌ‬
Happy, glad
Mutlu
‫ﺳﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
Blazing fire
Çılgın ateş
‫ﺳﻌﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻌﻴ‬ ‫ﺳ‬ - ‫ﻌ ﹺﲑ‬ ‫ﺳ‬
You effort
Çalışmanız
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻴﻜﹸﻢ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬ - ‫ﻴﻜﹸﻢ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
His effort
Onun çalışması
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻌﹺﻴ‬ ‫ﺳ‬
Her effort
Onun (dş) çalışması
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
Their effort
Onların çalışması
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
Foolish
Sersem
‫ﺳﻔﻪ‬
‫ﻫ ﹲﺔ‬ ‫ﺳﻔﹶﺎ‬
Journey
Sefer, yolculuk
‫ﺳﻔﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺳ ﹶﻔﺮ‬ - ‫ﺳ ﹶﻔ ﹴﺮ‬
Scribes
Yazıcılar
‫ﺳﻔﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹶﻔ‬
Our journey
Seferimiz, yolculuğumuz
‫ﺳﻔﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹶﻔ ﹺﺮﻧ‬
Lowest
En alt, en aşağı
‫ﺳﻔﻞ‬
‫ﺳ ﹾﻔﻠﹶﻰ‬
To become foolish
Sefih oldu, beyinsiz oldu
‫ﺳﻔﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺳ‬
In foolishness
Sersemlikle
‫ﺳﻔﻪ‬
‫ﺳﻔﹶﻬﹰﺎ‬
Fools
Beyinsizler
‫ﺳﻔﻪ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﺳ ﹶﻔﻬ‬ - ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺳ ﹶﻔﻬ‬
Ship
Gemi
‫ﺳﻔﻦ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺳﻔ‬
Fool, in foolishness
Sersem, sersemlikle
‫ﺳﻔﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺳﻔ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳﻔ‬
Our fool one
Bizim sersemimiz
‫ﺳﻔﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻨ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳﻔ‬
He gave water
Su verdi
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺳﻘﹶﺎ‬
He gave them water
Onları suladı
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺳﻘﹶﺎ‬
Giving water, drinking cup
Sulama, su verme, su kabı
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻳ ﹶﺔ‬‫ﺳﻘﹶﺎ‬
Hell
Cehennem
It was made fall
Düşürüldü
1
1
‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹶﻘ‬
‫ﺳﻘﻂ‬
264
‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹶ‬ ‫ﺳ‬
To fall
Düştü
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴ ﹸﻘ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹶﻘ ﹶ‬
They fell
Düştüler
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﺳ ﹶﻘﻄﹸﻮﺍ‬
Roof
Tavan
‫ﺳﻘﻒ‬
‫ﺳ ﹾﻘﻔﹰﺎ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺳ ﹾﻘ‬
Roofs
Tavanlar
‫ﺳﻘﻒ‬
‫ﺳﻘﹸﻔﹰﺎ‬
We directed
Sevk ettik
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻘﻨ‬
We directed it
Onu sevk ettik
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻘﻨ‬
They were watered
Sulandılar
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺳﻘﹸﻮﺍ‬
To water, give water
Suladı, su verdi
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﻘﹶﻰ‬
Watering
Sulanması
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻘﻴ‬
Its watering
Onun sulanması
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺳ ﹾﻘﻴ‬
You gave water
Suladın
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ ﹶﻘ‬
Ill, sick
Hasta
‫ﺳﻘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺳ‬
Intoxicated, drunk
Sarhoşlar
‫ﺳﻜﺮ‬
‫ﺍﻯ‬‫ﺳﻜﹶﺎﺭ‬
It calmed
Sakinleşti
‫ﺳﻜﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺳ ﹶﻜ‬
Intoxicant
Đçki
‫ﺳﻜﺮ‬
‫ﺳﻜﹶﺮﹰﺍ‬
Made intoxicated
Döndürüldü, sarhoş edildi
‫ﺳﻜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﱢﻜ‬
Intoxication, stupor
Sarhoşluk
‫ﺳﻜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﺳ ﹾﻜ‬
Their intoxication
Onların sarhoşluğu
‫ﺳﻜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹾﻜ‬
Rest, assurance
Sükûnet
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹶﻜ‬
To dwell, inhabit
Yerleşti, yaşadı
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹶﻜ‬
Place of rest
Dinlenme yeri/zamanı
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺳﻜﹶﻨﹰﺎ‬
You (pl) inhabited
Yerleştiniz
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺳ ﹶﻜ‬
Knife
Bıçak
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺳﻜﱢﻴﻨﹰﺎ‬
Tranquility
Sükûnet, huzur
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺳﻜ‬
His tranquility
Onun sükuneti
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺳﻜ‬
Ask (imp)
Sor
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺳ ﹾﻞ‬
1
1
1
1
265
‫ﺳﻠﺢ‬
‫ﺳﻼﹶﺡ‬
‫ﺳﻠﺴﻞ‬
‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹶ‬ - ‫ﺳ ﹸﻞ‬ ‫ﺳﻠﹶﺎ‬
Öz
‫ﺳﻠﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻼﹶﻟ‬
‫ﺳ ﹶ‬
Peace, greeting, He who
gives peace
Selam, huzur, selamet veren
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﻣ‬
‫ﺳ ﹶ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹶ‬
Salsabil, a spring in paradise
Selsebil, cennete bir pınar
Chain
Zincir
He gave power
Yetki verdi
Authority
Weapon
Silah
Chains
Zincirler
Essence, extract
‫ﻼ‬
‫ﺴﺒﹺﻴ ﹰ‬
 ‫ﺳ ﹾﻠ‬
‫ﺳﻠﺴﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
ِ ‫ﺳ ﹾﻠ‬
‫ﺳﻠﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺳﱠﻠ ﹶ‬
Saltanat, kuvvet, delil, yetki
‫ﺳﻠﻂ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻠﻄﹶﺎﻧ‬ - ‫ﺳ ﹾﻠﻄﹶﺎ ﹲﻥ‬
His authority
Onun saltanatı
‫ﺳﻠﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺳ ﹾﻠﻄﹶﺎ‬
My authority
Saltanatım
‫ﺳﻠﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳ ﹾﻠﻄﹶﺎﻧﹺﻴ‬
He gave them power
Onlara yetki verdi
2
‫ﺳﻠﻂ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳﱠﻠ ﹶﻄ‬
Passed, left in the past
Geçti, geçmişte kaldı
1
‫ﺳﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺳﹶﻠ‬
Precedent
Geçmiş, selef
‫ﺳﻠﻒ‬
‫ﺳﻠﹶﻔﹰﺎ‬
Smite
Đncitti
‫ﺳﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬
They smite you
Sizi incittiler
‫ﺳﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳﹶﻠﻘﹸﻮ ﹸﻛ‬
He let you enter
Sizi soktu
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳﹶﻠ ﹶﻜ ﹸﻜ‬
We let him enter
Onu soktuk
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳﹶﻠ ﹾﻜﻨ‬
He let him enter
Onu soktu
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳﹶﻠ ﹶﻜ‬
Peace
Teslimiyet, barış
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬
Peace
Barış
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺳ ﹾﻠ ﹺﻢ‬
He saved
Kurtardı
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳﱠﻠ‬
Peace, Islam
Barış, güvenlik, Đslam
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺳ ﹾﻠ ﹺﻢ‬
Stairs, ladder
Merdiven
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﱠﻠﻤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺳﱠﻠ‬
In peace
Selametle
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺳﻠﹶﻤﹰﺎ‬
You submitted
Teslim ettiniz
2
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﺳﱠﻠ‬
Greet (imp, pl)
Selam edin
2
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺳﱢﻠﻤ‬
2
2
266
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬‫ﺳ ﹾﻠﻬ‬
Bıldırcın
‫ﺳﻠﻮ‬
‫ﺍﻯ‬‫ﺳ ﹾﻠﻮ‬
Sound, intact
Temiz, sağlam
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻴ ﹴﻢ‬‫ﺳﻠ‬
Solomon (pbuh)
Süleyman (AS)
Eye of a needle
Đğne deliği
‫ﲰﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳ‬
Sky
Gök
‫ﲰﻮ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺳﻤ‬
Listeners
Dinleyenler
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﺎﻋ‬ ‫ﺳ‬
He named you (pl)
Sizi isimlendirdi
‫ﲰﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺳﻤ‬
Fat
Besili, şişman
‫ﲰﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳﻤ‬
Skies, heavens
Gökler
‫ﲰﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﻭ‬‫ﺳﻤ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﻭ‬‫ﺳﻤ‬
Hearing, ear
Đşitme, kulak
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
To hear
Đşitti, duydu
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
Hearing
Duyarak
‫ﲰﻊ‬
‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺳﻤ‬
She heard
Duydu (dş)
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
You (pl) heard
Duydunuz
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
You (pl) heard him
Onu duydunuz
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
Your ears, your hearing
Kulaklarınız, işitmeniz
‫ﲰﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
We heard
Duyduk, işittik
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
He heard him
Onu duydu
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
His hearing, ear
Onun kulağı, işitmesi
‫ﲰﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
Their hearing, ear
Onların kulakları, işitmeleri
‫ﲰﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹺﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
They heard
Duydular
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺳ‬
Ceiling
Tavan
‫ﲰﻚ‬
‫ﻚ‬‫ﺳﻤ‬
Its ceiling
Onun tavanı, boyu
‫ﲰﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻤ ﹶﻜﻬ‬ ‫ﺳ‬
Scorching fire
Kavurucu, zehirli ateş
‫ﲰﻢ‬
‫ﻮ ﹴﻡ‬‫ﺳﻤ‬
Name (imp, pl) them
Onları isimlendirin
‫ﲰﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺳﻤ‬
Ask (imp) them
Onlara sor
Quail
1
‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺳﹶﻠ‬
2
1
1
2
267
‫ﲰﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺳﻤ‬
‫ﲰﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
2
‫ﲰﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
Đsim verdiniz, adlandırdınız
2
‫ﲰﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
You (pl) named them
Ona isim verdiniz
2
‫ﲰﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
I named her
Ona isim verdim
2
‫ﲰﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
All-hearing, hearing
Semî, işiten
‫ﲰﻊ‬
‫ﻴﻌﹰﺎ‬‫ﺳﻤ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳﻤ‬
Fat
Semiz
‫ﲰﻦ‬
‫ﲔ‬
‫ﻤ ﹴ‬ ‫ﺳ‬
Tooth
Diş
‫ﺳﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳ‬
We will give
Vereceğiz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will give them
Onlara vereceğiz
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Flash
Parıltı
‫ﺳﻨﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﻨ‬
Spikes, ears
Başaklar
‫ﺳﻨﺒﻞ‬
‫ﺎﹺﺑ ﹶﻞ‬‫ﺳﻨ‬
Spikes, ears
Başaklar
‫ﺳﻨﺒﻞ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Spike, ear
Başak
‫ﺳﻨﺒﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Its spikes, ears
Başakları
‫ﺳﻨﺒﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Slumber
Uyuklama
‫ﻭﺳﻦ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺳ‬
Way, situation, rule
Sünnet, yol, kural
‫ﺳﻨﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻨ ﹸﺔ‬‫ﺳ‬
Year
Sene, yıl
‫ﺳﻨﻮ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺳ‬
Our way
Bizim sünnetimiz
‫ﺳﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will recompense
Karşılığını vereceğiz
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will make enter
Sokacağız
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will make them enter
Onları sokacağız
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Fine silk
Sündüs, ince ipek
We will call
Çağıracağız
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will try to get permission
Đzin isteyeceğiz
3
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﻭ‬‫ﻨﺮ‬‫ﺳ‬
To name
Đsim verdi
Name, similarity
Đsim, benzerlik
I named
Đsim verdim
You (pl) named
2
‫ﺱ‬
‫ﺪ ﹴ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
268
We will show
Göstereceğiz
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻨﺮﹺﻱ‬‫ﺳ‬
We will show them
Onlara göstereceğiz
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨﺮﹺﻳ ﹺﻬ‬‫ﺳ‬
We will increase
Arttıracağız
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻨﺰﹺﻳ‬‫ﺳ‬
10
‫ﺩﺭﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
1
‫ﻭﺳﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will gradually lead them
We will brand
Onları yavaş yavaş
yaklaştıracağız
Damgalayacağız,
işaretleyeceğiz
We will brand him
Onu damgalayacağız
1
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will strengthen
Kuvvetlendireceğiz
1
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will obey
Đtaat edeceğiz
1
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻨﻄ‬‫ﺳ‬
We will obey you (pl)
Size itaat edeceğiz
1
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻴ‬‫ﻨﻄ‬‫ﺳ‬
We will punish
Azap edeceğiz
1
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will punish them
Onlara azap edeceğiz
1
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will return it
Onu döndüreceğiz, iade
edeceğiz
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻴ‬‫ﻨﻌ‬‫ﺳ‬
We will become free
Boş kalacağız
1
‫ﻓﺮﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺮ ﹸ‬ ‫ﻨ ﹾﻔ‬‫ﺳ‬
We will kill
Öldüreceğiz
2
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﺳ‬
We will make read
Okutacağız
4
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺅ‬ ‫ﻨ ﹾﻘ ﹺﺮ‬‫ﺳ‬
We will make you read
Seni okutacağız
4
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ ﹾﻘ ﹺﺮﹸﺋ‬‫ﺳ‬
We will say
Diyeceğiz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻨﻘﹸﻮ ﹸﻝ‬‫ﺳ‬
We will write
Yazacağız
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬
We will throw
Atacağız, bırakacağız
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻨ ﹾﻠﻘ‬‫ﺳ‬
We will grant
Faydalandıracağız
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will grant them
Onları faydalandıracağız
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Ways, situations, rules
Hayat yolları, sünnetler
‫ﺳﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will look
Bakacağız
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will make easy
Kolaylaştıracağız
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
We will make it easy
Onu kolaylaştıracağız
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Years
Seneler, yıllar
‫ﺳﻨﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺳﹺﻨ‬
269
Its plains
Onun ovaları
‫ﺳﻬﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺳﻬ‬
Evil
Kötü, kötülük
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻮ ٍﺀ‬‫ ﺳ‬- ‫ﻮﺀﹰﺍ‬‫ ﺳ‬- ‫ﻮ ٌﺀ‬‫ﺳ‬
Your (pl) private parts
Edep yerleriniz
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻮﺀَﺍ‬ ‫ﺳ‬
Their (dual) private parts
O ikisinin edep yerleri
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮﺀَﺍ‬ ‫ﺳ‬
Dead body
Ceset
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺀ ﹶﺓ‬‫ﺳﻮ‬
He fashioned
Düzenledi
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺳﻮ‬
Same, equal
Aynı, eşit
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺍ ًﺀ‬‫ﺳﻮ‬ - ‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﺳﻮ‬
Name of a false god
Put adı
He fashioned you
Seni düzenledi
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﻮ‬
He fashioned him
Onu düzenledi
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﻮ‬
He leveled it
Onu (dş) düzenledi
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺳﻮ‬
He fashioned them
Onları (dş) düzenledi
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﻮ‬
Evil
Kötü
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻮﺍﹶﻯ‬‫ﺳ‬
Black
Siyah, kara
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺳ‬
Wall
Sur, duvar
‫ﺳﻮﺭ‬
‫ﻮ ﹴﺭ‬‫ﺳ‬
Surah, chapter
Sure
‫ﺳﻮﺭ‬
‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬‫ﺳ‬
Whip
Kamçı
‫ﺳﻮﻁ‬
‫ﻁ‬
‫ﻮ ﹶ‬ ‫ﺳ‬
Will, shall
…cak, …cek
Leg, stem
Gövde, sap, bacak
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻕ‬
‫ﻮ ﹺ‬‫ﺳ‬
Its stem
Gövdesi, sapı
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﺳ‬
Enticed
Peşinden sürükledi
‫ﺳﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹶﻝ‬ ‫ﺳ‬
It enticed
Peşinden sürükledi (dş)
‫ﺳﻮﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻮﹶﻟ‬ ‫ﺳ‬
He fashioned
Düzenledi
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺳﻮ‬
Even
Denk, orta
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺳﻮ‬
Even
Düz
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺳ ﹺﻮ‬
Well proportioned
Düzgün
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺳ ﹺﻮ‬
2
‫ﺎ‬‫ﺍﻋ‬‫ﺳﻮ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬
2
270
I fashioned
Düzenledim
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬
I fashioned him
Onu düzenledim
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬
He became distressed
Üzüldü
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻲ َﺀ‬‫ﺳ‬
Evil
Kötü
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺌﹰﺎ‬‫ﺳﻴ‬ - ‫ﻴ ﹸﺊ‬‫ﺳ‬
Evil deeds
Kötülükler, çirkinlikler
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺳ‬
Your (pl) evil deeds
Sizin kötülükleriniz
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺳ‬
Our evil deeds
Bizim kötülüklerimiz
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺳ‬
His evil deeds
Onun kötülükleri
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺳ‬
Their evil deeds
Onların kötülükleri
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺳ‬
Evil
Kötülük, çirkinlik, günah
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻴﹶﺌ ﹲﺔ‬‫ﺳ‬
It became evil
Kötüleşti, karardı
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴﹶﺌ‬‫ﺳ‬
He will give
Verecek
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will give us
Bize verecek
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will give him
Ona verecek
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
His evil deed
Onun kötülüğü
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴﹸﺌ‬‫ﺳ‬
He (it) will come
Gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﻴ ﹾﺄﺗ‬‫ﺳ‬
He (it) will come to them
Onlara gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻴ ﹾﺄﺗ‬‫ﺳ‬
Caravan, travelers
Kervan, yolcular
‫ﺳﲑ‬
‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳﻴ‬
He will cancel
Đptal edecek
4
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻄ ﹸﻞ‬ ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will cancel it
Onu iptal edecek
4
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻄﹸﻠ‬ ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﺳ‬
They will be recompensed
Karşılıkları verilecek
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will recompense
Karşılığını verecek
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will recompense them
Onlara karşılığını verecek
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻳﻬﹺﻢ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will do
Yapacak
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will be removed far
Uzaklaştırılacak
2
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will be removed far from it
Ondan uzaklaştırılacak
2
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
271
He will make it worthless
Boşa çıkaracak
4
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺤﹺﺒ ﹸ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will gather
Toplayacak
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will gather them
Onları toplayacak
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
They will swear
Yemin edecekler
1
‫ﺣﻠﻒ‬
‫ﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
Travel (imp, pl)
Dolaşın, seyahat edin
1
‫ﺳﻴﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﺤ‬‫ﺳ‬
Chief, noble
Efendi, başkan
‫ﺳ ﻮﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺪ‬‫ﺳ‬
He will make enter
Sokacak
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will make them enter
Onları sokacak
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
They will enter
Girecekler
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
Her husband
Efendisi
‫ﺳ ﻮﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will receive admonition
Öğüt alacak
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ ﱠﺬ ﱠﻛ‬‫ﺳ‬
Traveling, journey
Yürüyüş, gidiş
‫ﺳﲑ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
They were moved
Yürütüldü (dş)
‫ﺳﲑ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
State
Durum, suret
‫ﺳﲑ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﲑ‬ ‫ﺳ‬
Its state
Onun durumu
‫ﺳﲑ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺮ‬‫ﺳﻴ‬
He will have mercy
Merhamet edecek
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will have mercy on them
Onlara merhamet edecek
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
Travel (imp, pl)
Gezin, dolaşın
1
‫ﺳﲑ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺳﲑ‬
He will see
Görecek
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺳ‬
He will show
Gösterecek
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻴﺮﹺﻱ‬‫ﺳ‬
He will show you (pl)
Size gösterecek
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴﺮﹺﻳ ﹸﻜ‬‫ﺳ‬
They will enter the fire
Ateşe girecekler
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺼﹶﻠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will enter the fire
Ateşe girecek
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺼﻠﹶﻰ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
It will strike
Đsabet edecek
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻴﺼ‬‫ﺳ‬
It will strike them
Onlara isabet edecek
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﻴﺼ‬‫ﺳ‬
Their necks will be encircled
Boyunlarına dolanacak
2
‫ﻃﻮﻕ‬
‫ﻮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻴ ﹶﻄ‬‫ﺳ‬
5
1
272
He will know
Bilecek
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
They will know
Bilecekler
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
It will be forgiven
Bağışlanacak
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
They will defeat
Galip gelecekler
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻐ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
It was driven
Sevk edildi
1
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will say
Diyecek
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻴﻘﹸﻮ ﹸﻝ‬‫ﺳ‬
They will say
Diyecekler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻴﻘﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬
They will deny
Đnkar edecekler
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻴ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬‫ﺳ‬
He will suffice
Yetecek
1
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻴ ﹾﻜﻔ‬‫ﺳ‬
He will suffice for you against
them
Onlara karşı sana yetecek
1
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ ﹶﻜ‬‫ﻴ ﹾﻜﻔ‬‫ﺳ‬
It will become
Olacak
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻴﻜﹸﻮ ﹸﻥ‬‫ﺳ‬
Flood
Akmak, sel
‫ﺳﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﺳ‬
Mark
Đşaret
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺳ‬
Their marks
Đşaretleri
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺳ‬
Mount Sinai
Sina dağı
He will reach
Erişecek
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ‬
He will reach them
Onlara erişecek
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎﹸﻟ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ‬
They will shake
Sallayacaklar
1
‫ﻧﻐﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺳ‬
They will spend
Đnfak edecekler
1
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳﻴ‬
They will spend it
Onu infak edecekler
1
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻔﻘﹸﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳﻴ‬
Mount Sinai
Sina dağı
He will guide me
Bana yol gösterecek
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
He will guide them
Onlara yol gösterecek
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
It will be defeated
Yenilecek
1
‫ﻫﺰﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
Evil
Kötü
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻰ ُﺀ‬‫ﺳﻴ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴﹺﻨ‬‫ﺳ‬
273
‫ش‬
You wanted
Đstedin
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺷﹾﺌ‬
You (pl) wanted
Đstediniz
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﻢ‬‫ﺷﹾﺌﺘ‬
You (dual) wanted
Siz ikiniz istediniz
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺷﹾﺌ‬
We wanted
Đstedik
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﻨﺎ‬‫ﺷﹾﺌ‬
To want, will
Đstedi, diledi
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﻳﺸ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺷ‬
They wanted
Đstediler
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﻭ‬ ‫ﺎﹶﺃ‬‫ﺷ‬
Staring
Donakalmış
‫ﺷﺨﺺ‬
‫ﺼ ﹲﺔ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Those who drink
Đçenler
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭﹺﺑ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ ﹺﺭﺑ‬‫ﺷ‬
Those who drink
Đçenler
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭﹺﺑ‬‫ﺷ‬
Be (imp) partner
Ortak ol
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺷ‬
Be (imp) partner to them
Onlara ortak ol
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ ﹾﻛ‬‫ﺷ‬
Side
Taraf
‫ﺷﻄﺄ‬
‫ﺊ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Poet
Şair
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Intercessors
Şefaat edenler
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺷ‬
They opposed
Karşı geldiler
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﺎﻗﱡﻮﺍ‬‫ﺷ‬
Grateful, thankful
Şükreden
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻛﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺷ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Grateful ones
Şükredenler
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻛﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Grateful ones
Şükredenler
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Manner
Yapı, kabiliyet
‫ﺷﻜﻞ‬
‫ﻛﻠﹶﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
His manner
Yapısı
‫ﺷﻜﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻛﹶﻠ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Lofty
Yüce
‫ﴰﺦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺨ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Affair, matter
Đş
‫ﺷﺄﻥ‬
‫ﺷ ﹾﺄ ﹲﻥ‬
That which has hatred for you
Sana kin besleyen
‫ﺷﻨﺄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺎﹺﻧﹶﺌ‬‫ﺷ‬
Their affair
Onların işleri
‫ﺷﺄﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺷ ﹾﺄﹺﻧ ﹺﻬ‬
Witness
Şahit, gören
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺷ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
3
274
Witnesses
Şahitler
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Witnesses
Şahitler
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Consult (imp)
Müşavere et, danış
3
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﺷ‬
To consult
Đstişare etti, müşavere etti,
danıştı
3
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺸ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Consult (imp) them
Onlarla istişare et
3
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﺷ‬
It was made to appear
Benzetildi
‫ﺷﺒﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺷ‬
Winter
Kış
‫ﺷﺘﻮ‬
‫ﺎ ِﺀ‬‫ﺷﺘ‬
Divided, diverse
Dağınık
‫ﺷﺘﺖ‬
‫ﻰ‬‫ﺷﺘ‬
Tree, vegetation
Ağaç, ot
‫ﺷﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬
Arose
Ortaya çıktı
‫ﺷﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬
Tree
Ağaç
‫ﺷﺠﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬ - ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬
Its tree
Onun ağacı
‫ﺷﺠﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬
Their trees
Onun ağaçları
‫ﺷﺠﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬
Greed, stinginess
Bencillik
‫ﺷﺤﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺷ‬
To become greedy
Cimri oldu, aç gözlü oldu
‫ﺷﺤﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺷ‬
Their fat
Onların iç yağları
‫ﺷﺤﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬‫ﺷﺤ‬
To bind, reinforce
Bağladı, kuvvetlendirdi
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬
Firm, strong
Şiddetli, çetin
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺷﺪ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺷﺪ‬
We strengthened
Bağladık
1
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬
Bind firmly (imp, pl)
Bağlayın
1
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺷﺪ‬
Severe
Şiddetli
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬‫ﺷﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺷﺪ‬
Bad, evil
Kötü, şer, daha kötü, kötülük
‫ﺷﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺷﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Drink
Đçecek
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ﺷﺮ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺷﺮ‬
Your drink
Đçeceğin
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺷﺮ‬
His drink
Onun içeceği
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬‫ﺷﺮ‬
Drinking
Đçiş, içme
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
1
275
1
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺷ ﹺﺮ‬
Đçtiler
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺷ ﹺﺮﺑ‬
To expand, open
Açtı, genişletti
1
‫ﺷﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Disperse (imp)
Dağıt
2
‫ﺷﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Small group
Küçük topluluk
‫ﺷﺮﺫﻡ‬
‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﺫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Spark
Kıvılcım
‫ﺷﺮﺭ‬
‫ﺮ ﹴﺭ‬ ‫ﺷ‬
He ordained
Kanun koydu, yol belirledi
‫ﺷﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Visibly
Görünür şekilde
‫ﺷﺮﻉ‬
‫ﻋﹰﺎ‬‫ﺷﺮ‬
Law
Şeriat, kanun
‫ﺷﺮﻉ‬
‫ﻋ ﹰﺔ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
They ordained
Din olarak kabul ettiler
‫ﺷﺮﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﺷ‬
East, eastern
Doğulu, doğuda
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
East, eastern
Doğulu, doğuda
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Polytheism
Şirk, ortak koşma
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Partners
Ortaklar
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹶﺎ ُﺀ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺮﻛﹶﺎ َﺀ‬ ‫ﺷ‬
Your (pl) partners
Ortaklarınız
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺅ ﹸﻛ‬ ‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺮﻛﹶﺎ َﺀ ﹸﻛ‬ ‫ﺷ‬
Our partners
Ortaklarımız
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻨ‬‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺅﻧ‬ ‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺷ‬
Their partners
Onların ortakları
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺋﻬﹺﻢ‬‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺷ‬ -‫ﻢ‬‫ﺅﻫ‬ ‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺷ‬
My partners
Benim ortaklarım
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹶﺎﺀِﻱ‬ ‫ﺷ‬
Your (pl) polytheism
Sizin şirkiniz
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻛ ﹸﻜ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
His evil
Onun şerri, kötülüğü
‫ﺷﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
They sold
Sattılar
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﺷ‬
They sold him
Onu sattılar
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Ordained way, law
Şeriat, kanun, yol
‫ﺷﺮﻉ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷﺮﹺﻳ‬
Partner
Ortak
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺷﺮﹺﻳ‬
Its shoot
Filizi
‫ﺷﻄﺄ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺷ ﹾﻄﹶﺄ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺷ ﹾﻄﹶﺌ‬
Share of drinking
Su içme hakkı
To drink
Đçti
They drank
276
1
1
Direction
Yön, taraf
‫ﺷﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹾﻄ‬
Its direction
Onun tarafı, yönü
‫ﺷﻄﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹾﻄ‬
Injustice
Adaletsizlik
‫ﺷﻄﻂ‬
‫ﺷﻄﹶﻄﹰﺎ‬
Symbols
Nişaneler, şiarlar
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺷﻌ‬
Columns
Kollar, dallar, gruplar
‫ﺷﻌﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﻌ ﹴ‬ ‫ﺷ‬
Poetry
Şiir
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬
To realize, understand
Anladı, şuur etti
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬
Poets
Şairler
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺍ ُﺀ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺷ‬
Sirius
Şi’ra yıldızı
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺷ‬
Nations
Milletler, dallar
‫ﺷﻌﺐ‬
‫ﻮﺑﹰﺎ‬‫ﺷﻌ‬
Shuaib (pbuh)
Şuayb (AS)
He impassioned her
Onu etkiledi
Occupation
Meşguliyet
To keep busy
Alıkoydu, meşgul etti
It kept us busy
1
‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬
‫ﺷﻐﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﻐ ﹶﻔﻬ‬ ‫ﺷ‬
‫ﺷﻐﻞ‬
‫ﻐ ﹴﻞ‬ ‫ﺷ‬
‫ﺷﻐﻞ‬
‫ﻐ ﹸﻞ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻐ ﹶﻞ‬ ‫ﺷ‬
Bizi meşgul etti
‫ﺷﻐﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻐﹶﻠ‬ ‫ﺷ‬
Healing
Şifa
‫ﺷﻔﻲ‬
‫ﺷﻔﹶﺎ ٌﺀ‬
Intercession
Şefaat, tavsiye, yol
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﺷﻔﹶﺎ‬
Their intercession
Onların şefaati
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺷﻔﹶﺎ‬
Two lips
Đki dudak
‫ﺷﻔﻪ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺷ ﹶﻔ‬
Even
Çift
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﺷ ﹾﻔ ﹺﻊ‬
To intercede
Şefaat etti
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺸ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺷ ﹶﻔ‬
Intercessors
Şefaatçiler
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﺷ ﹶﻔﻌ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺎﺅ‬‫ﺷ ﹶﻔﻌ‬
Your (pl) intercessors
Sizin şefaatçileriniz
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ َﺀ ﹸﻛ‬‫ﺷ ﹶﻔﻌ‬
Our intercessors
Şefaatçilerimiz
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺅﻧ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ ﹶﻔﻌ‬
Twilight glow
Şafak
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﺷ ﹶﻔ ﹺﻖ‬
Brink
Kenar
‫ﺷﻔﻮ‬
‫ﺷﻔﹶﺎ‬ - ‫ﺷﻔﹶﻰ‬
1
1
277
‫ﺷﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺸﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺷﻔﹶﻰ‬
Şefaatçi
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺷﻔ‬
Great trouble
Büyük zorluk
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺷ‬
To cleave
Yarıldı
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺷ‬
Splitting
Yarma, yarış
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﺷ ﹼﻘﹰﺎ‬
Dissension, disagreement
Muhalefet, anlaşmazlık
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻕ‬
‫ﺷﻘﹶﺎ ﹺ‬
My dissension
Bana karşı gelmeniz
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻲ‬‫ﺷﻘﹶﺎﻗ‬
Difficulty
Zorluk, meşakkat
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﺷ ﱠﻘ ﹸﺔ‬
We cleaved
Yardık
1
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺷ ﹶﻘ ﹾﻘﻨ‬
They became wretched
Kötü oldular, mutsuz oldular
1
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺷﻘﹸﻮﺍ‬
Our wretchedness
Azgınlığımız
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﻮ‬ ‫ﺷ ﹾﻘ‬
Wretched, unhappy
Kötü, mutsuz
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻘﻴ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺷ‬
Doubt
Şüphe
‫ﺷﻜﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺷ‬
To doubt
Şüphe etti
‫ﺷﻜﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺷ‬
Thank, gratefulness
Şükür
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺷﻜﹾﺮﹰﺍ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹾﻜ‬
To be grateful
Şükretti
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹶﻜ‬
You (pl) became grateful
Şükrettiniz
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹶﻜ‬
Type
Yapı, kabiliyet, şekil
‫ﺷﻜﻞ‬
‫ﺷ ﹾﻜ ﹺﻞ‬
Its type
Onun şekli
‫ﺷﻜﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺷ ﹾﻜ‬
Grateful, appreciative
Çok şükreden, şükrün
karşılığını veren
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺷﻜﹸﻮﺭﹰﺍ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺷﻜﹸﻮ‬
Lefts
Sollar
‫ﴰﻞ‬
‫ﺋ ﹺﻞ‬‫ﺎ‬‫ﺷﻤ‬
Their lefts
Onların solları
‫ﴰﻞ‬
‫ﻠﻬﹺﻢ‬‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺷﻤ‬
Left
Sol
‫ﴰﻞ‬
‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﺷﻤ‬
His left
Onun solu
‫ﴰﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺷﻤ‬
Sun
Güneş
‫ﴰﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺷ‬
Hatred
Nefret
‫ﺷﻨﺄ‬
‫ﻨﺌﹶﺎ ﹸﻥ‬‫ﺷ‬
To heal
Đyileştirdi, şifa verdi
Intercessor
1
1
1
1
278
‫ﺷﻬﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺷﻬ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬
Şehadetler
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺷﻬ‬
Their testimonies
Onların şehadetleri
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺗﻬﹺﻢ‬‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺷﻬ‬
Visible, testimony
Görünen, şahitlik
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺓ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺷﻬ‬
Our testimony
Bizim şahitliğimiz
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬
Their testimony
Onların şahitliği
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬
Their (dual) testimony
O ikisinin şahitliği
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺗ ﹺﻬﻤ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬
Flames
Alevler
‫ﺷﻬﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺷﻬ‬
To witness, see
Şahit oldu, gördü
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺷ ﹺﻬ‬
Witnesses
Şahitler, mevcutlar, şehitler
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺍ ِﺀ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺍ َﺀ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺷ‬
Our witnesses
Şahitleriniz
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺍ َﺀﻛﹸﻢ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺷ‬
I witnessed, saw
Şahit oldum, gördüm
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺷﻬﹺﺪ‬
You (pl) witnessed, saw
Şahit oldunuz, gördünüz
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺷﻬﹺﺪ‬
We witnessed, saw
Şahit olduk, gördük
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺷ ﹺﻬ‬
They witnessed, saw
Şahit oldular, gördüler
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺷ ﹺﻬﺪ‬
Month
Ay (zaman)
‫ﺷﻬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬
Month
Ay (zaman)
‫ﺷﻬﺮ‬
‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺷﻬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬
Two months
Đki ay
‫ﺷﻬﺮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬
Desires
Şehvetler
‫ﺷﻬﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﺷ‬
Lust, desire
Şehvet
‫ﺷﻬﻮ‬
‫ﻮ ﹰﺓ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬
Witnesses
Şahit olanlar, şahitler
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺩ‬‫ﺷﻬ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺷﻬ‬
Months
Aylar
‫ﺷﻬﺮ‬
‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺷﻬ‬
Witness
Şahit, mevcut
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺷﻬﹺﻴﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺷﻬﹺﻴ‬
Two witnesses
Đki şahit
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﺷﻬﹺﻴ‬
Wailing
Kükreyen
‫ﺷﻬﻖ‬
‫ﺷﻬﹺﻴﻘﹰﺎ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﺷ ﹺﻬ‬
Flame
Alev
‫ﺷﻮﻅ‬
‫ﻅ‬
‫ﺍ ﹲ‬‫ﺷﻮ‬
Flame
Alev
Testimonies
1
279
‫ﺷﻮﺏ‬
‫ﺑﹰﺎ‬‫ﺷﻮ‬
Şura, danışma, istişare
‫ﺷﻮﺭ‬
‫ﻯ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺷ‬
Weapon
Silah
‫ﺷﻮﻙ‬
‫ﻮ ﹶﻛ ﹲﺔ‬ ‫ﺷ‬
Roasting
Yakma
‫ﺷﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺷﻮ‬
Thing
Şey
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺌﹰﺎ‬‫ﺷﻴ‬ - ‫ﻲ ٌﺀ‬ ‫ﺷ‬
Devils
Şeytanlar
‫ﺷﻄﻦ‬
‫ﻦ‬‫ﻃﻴ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻴ‬
His devils
Onların şeytanları
‫ﺷﻄﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴﹺﻨ ﹺﻬ‬‫ﺎﻃ‬‫ﺷﻴ‬
White-haired
Ak saçlı
‫ﺷﻴﺐ‬
‫ﻴﺒﹰﺎ‬‫ ﺷ‬- ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﺷ‬
White-hair
Ak saçlılık
‫ﺷﻴﺐ‬
‫ﺒ ﹰﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺷ‬
Blemish
Alaca
‫ﻭﺷﻲ‬
‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﺷ‬
Old
Đhtiyar, yaşlı
‫ﺷﻴﺦ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺨ‬‫ﺷ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺷ‬
Devil, satan
Şeytan
‫ﺷﻄﻦ‬
‫ﻴﻄﹶﺎﻥ‬‫ﺷ‬
Group, party, sect
Bölüm, grup, ayrılık
‫ﺷﻴﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻌ‬‫ﺷ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻴ ﹺﻊ‬‫ﺷ‬
His party
Onun topluluğu
‫ﺷﻴﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﺷ‬
Old men
Đhtiyarlar
‫ﺷﻴﺦ‬
‫ﻮﺧﹰﺎ‬‫ﺷﻴ‬
Mixture
Karışım
Consultation
280
‫ص‬
Women who fast
Oruç tutan kadınlar
‫ﺻﻮﻡ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺋﻤ‬‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺋﻤ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Men who fast
Oruç tutan erkekler
‫ﺻﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Sabians
Sabiîler
‫ﺻﺒﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎﺑﹺﺌ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﺑﺆ‬‫ﺻ‬
Sabians
Sabiîler
‫ﺻﺒﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺻ‬
Patient
Sabırlı, sabırla
‫ﺻﱪ‬
‫ﺎﺑﹺﺮﹰﺍ‬‫ﺻ‬
Patient women
Sabırlı kadınlar
‫ﺻﱪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﹺﺑﺮ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﹺﺑﺮ‬‫ﺻ‬
Patient (fm)
Sabırlı (dş)
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺻ‬
Be patient (imp, pl)
Sabredin
‫ﺻﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎﹺﺑﺮ‬‫ﺻ‬
Patient men
Sabırlı erkekler
‫ﺻﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎﹺﺑﺮﹺﻳ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﺑﺮ‬‫ﺻ‬
Patient men
Sabırlı erkekler
‫ﺻﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎﹺﺑﺮﹺﻳ‬‫ﺻ‬
Companion
Arkadaş, grup
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
To be companion
Arkadaş edindi
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺼ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Companion
Arkadaş, eş
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
His spouse
Eşi, arkadaşı
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Your companion
Arkadaşınız
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺣﹺﺒﻜﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
His companion
Onun arkadaşı
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺣﹺﺒ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Their companion
Onların arkadaşı
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺣﹺﺒﻬﹺﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Bear their (dual) company
O ikisiyle iyi geçin
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
My two companions
Đki arkadaşım
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺒ ﹺﻲ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Deafening blast
Sağır edici ses
‫ﺻﺨﺦ‬
‫ﺧ ﹸﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
To hunt
Avlandı
‫ﺻﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Truthful
Sadık, doğru
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺩﻗﹰﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Truthful women
Doğru kadınlar
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩﻗﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺩﻗﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Truthful men
Doğru erkekler
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺩﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Truthful men
Doğru erkekler
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
1
3
1
281
Harvesters
Devşirenler, kesenler
‫ﺻﺮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺻ‬
Thunderbolt
Yıldırım
‫ﺻﻌﻖ‬
‫ﻋ ﹶﻘ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Humiliated
Küçük düşmüş
‫ﺻﻐﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻏ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Humiliated ones
Küçük düşmüşler
‫ﺻﻐﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻏﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻏﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Humiliated ones
Küçük düşmüşler
‫ﺻﻐﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻏﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Lined, spread
Saflar halinde, kanat açmış
‫ﺻﻔﻒ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎﻓﱠﺎ‬‫ﺻ‬
Excellent bred steeds
Cins atlar
‫ﺻﻔﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻓﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
In rows
Saf dizilenler
‫ﺻﻔﻒ‬
‫ﺎﻓﱡﻮ ﹶﻥ‬‫ﺻ‬
That which enters fire
Ateşe giren, girecek olan
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺻ‬
Righteous, correcting
Salih, iyi, ıslah eden
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Salih (pbuh)
Salih (AS)
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﺤ‬‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺢ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Good deeds
Salih işler, saliha kadınlar
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﺤ‬‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Righteous men
Salih erkekler
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Two righteous men
Đki salih kişi
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Righteous men
Salih erkekler
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Those who enter fire
Ateşe girenler, girecek olanlar
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺎﻟﹸﻮﺍ‬‫ﺻ‬
That which remain silent
Sessiz
‫ﺻﻤﺖ‬
‫ﺖ‬‫ﺎﻣ‬‫ﺻ‬
Those who remain silent
Sessizler
‫ﺻﻤﺖ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
To pour
Döktü
‫ﺻﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺻ‬

Pouring
Dökme
‫ﺻﺒﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺻ‬

Morning
Sabah
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺻﺒ‬

Very patient
Çok sabırlı
‫ﺻﱪ‬
‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﺻﺒ‬

We poured
Döktük
1
‫ﺻﺒﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺒ‬‫ﺻ‬

Became in the morning
Sabahladı, sabahleyin oldu
2
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

Morning
Sabah
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺒ ﹺﺢ‬‫ﺻ‬
 - ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

In the morning
Sabahleyin
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺤﹰﺎ‬‫ﺻﺒ‬

1
282
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻢ‬‫ﺤﻬ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

‫ﺻﱪ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺻ‬
 - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

1
‫ﺻﱪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

‫ﺻﱪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

‫ﺻﱪ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

‫ﺻﱪ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

‫ﺻﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺻ‬

Katık
‫ﺻﺒﻎ‬
‫ﺒ ﹴﻎ‬‫ﺻ‬

Color
Renk, boya
‫ﺻﺒﻎ‬
‫ﻐ ﹰﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

Pour (imp, pl)
Dökün
‫ﺻﺒﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺻﺒ‬

Child
Çocuk
‫ﺻﱯ‬
‫ﺎ‬‫ﺻﹺﺒﻴ‬
 - ‫ﻲ‬ ‫ﺻﹺﺒ‬

To incline
Meyletti
‫ﺻﱯ‬
‫ﻮ‬‫ﺼﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺻﺒ‬

Plates
Tepsi, sayfa
‫ﺻﺤﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺻﺤ‬

Pages
Sayfalar
‫ﺻﺤﻒ‬
‫ﺤﻔﹰﺎ‬
‫ﺻ‬
 -‫ﻒ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺻ‬

Rock, rocks
Kaya, kayalar
‫ﺻﺨﺮ‬
‫ﺓ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺻ‬
 - ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺻ‬

Hindering
Döndürme
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Hindering
Alıkoyma
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

He was averted
Engellendi, döndürüldü
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

To hinder, avert
Geri döndürdü, engelledi
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

You (pl) averted
Engellediniz
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬‫ﺻﺪ‬

We averted
Engelledik
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

We averted you
Sizi engelledik
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺩﻧ‬‫ﺻﺪ‬

Breast, heart
Sine, kalp
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Your breast, heart
Sinen, kalbin
‫ﻙ ﺻﺪﺭ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

His breast, heart
Onun sinesi, kalbi
‫ﺻﺪﺭ‬
Came to them in the morning
Onlara sabahleyin geldi
Patience
Sabır
To be patient
Sabretti
You became patient
Sabrettiniz
Your patience
Sabrın
We became patient
Sabrettik
Our patience
Sabrımız
They became patient
Sabrettiler
Relish
2
1
1
1
283
‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

My breast, heart
Sinem, kalbim
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﺪﺭﹺﻯ‬ ‫ﺻ‬

Crack
Çatlak
‫ﺻﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
‫ﺪ ﹺ‬ ‫ﺻ‬

To proclaim
Açıkça söyledi
1
‫ﺻﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

To turn away
Döndürdü
1
‫ﺻﺪﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Two cliffs
Đki dağ, iki yamaç
‫ﺻﺪﻑ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺪﹶﻓ‬ ‫ﺻ‬

Truthfulness
Sıdk, doğruluk
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹰﺎ‬ ‫ﺻ‬
 -‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

To tell the truth, fulfill
Doğru oldu, doğru söyledi
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

To approve
Doğruladı
2
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Charities
Sadakalar
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺻ‬
 -‫ﺕ‬
 ‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺻ‬

Your charities
Sadakalarınız
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺗﻜﹸﻢ‬‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺻ‬

Their dower
Mehirleri
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺻ‬

Charity
Sadaka
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﹶﻗ ﹰﺔ‬ ‫ﺻ‬

She told the truth, fulfilled
Doğru söyledi (dş)
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺪﹶﻗ‬ ‫ﺻ‬

You told the truth, fulfilled
Doğru söyledin
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺪ ﹾﻗ‬ ‫ﺻ‬

He told the truth, fulfilled
Doğruladı, tasdik etti (dş)
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺪﹶﻗ‬ ‫ﺻ‬

She approved, admitted
Doğruladın, tasdik ettin
2
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺪ ﹾﻗ‬ ‫ﺻ‬

You told the truth to us,
fulfilled your promise
Bize doğru söyledin
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺪ ﹾﻗ‬ ‫ﺻ‬

He told the truth to you
Size doğru söyledi
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪﹶﻗ ﹸﻜ‬ ‫ﺻ‬

He told the truth to us
Bize doğru söyledi
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﹶﻗﻨ‬ ‫ﺻ‬

We fulfilled our promise
Onlara sözümüzü yerine
getirdik
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﺻ‬

Their truthfulness
Onların doğruluğu
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻗﻬﹺﻢ‬‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺪﹸﻗ‬ ‫ﺻ‬

They told the truth
Doğru söylediler
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹸﻮﺍ‬ ‫ﺻ‬

He averted her
Onu alıkoydu
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﺻ‬

He averted them
Onları alıkoydu
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

They averted
Alıkoydular
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺻﺪ‬

They were averted
Alıkonuldular
2
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺻﺪ‬

284
Aversion
Uzaklaşma
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭﺩﹰﺍ‬‫ﺻﺪ‬

Breasts, hearts
Sineler, kalpler
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Your (pl) breasts, hearts
Sineleriniz, kalpleriniz
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹺﺭ ﹸﻛ‬‫ﺻﺪ‬

Their breasts, hearts
Sineleri, kalpleri
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ ﹺﺭ‬‫ﺻﺪ‬
 -‫ﻢ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺻﺪ‬

They averted you (pl)
Sizi alıkoydular
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹸﻛ‬‫ﺻﺪ‬

Purulent
Đrinli
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬

Friend
Dost
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻳ ﹴﻖ‬‫ﺻﺪ‬

That which approves
Sıddık, tasdik eden,
doğrulayan
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻳﻘﹰﺎ‬‫ﺻﺪ‬
 - ‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬

Truthfully
Doğrulukla
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻳﻘﹰﺎ‬‫ﺻﺪ‬

Truthful woman
Doğru kadın
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻳ ﹶﻘ ﹲﺔ‬‫ﺻﺪ‬

Your friend
Dostunuz
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻘ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬

Truthful men
Doğru erkekler
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬
 - ‫ﻳﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺻﺪ‬

Truthful men
Doğru erkekler
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬

Incline (imp)
Alıştır
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Frost
Soğuk
‫ﺻﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Path, way
Yol
‫ﺻﺮﻁ‬
‫ﺍﻃﹰﺎ‬‫ﺻﺮ‬
 -‫ﻁ‬
‫ﺍ ﹲ‬‫ﺻﺮ‬

Your path
Senin yolun
‫ﺻﺮﻁ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺍ ﹶﻃ‬‫ﺻﺮ‬

My path
Benim yolum
‫ﺻﺮﻁ‬
‫ﻲ‬‫ﺍﻃ‬‫ﺻﺮ‬

Loud voice
Çığlık
‫ﺻﺮﺭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Palace, tower
Saray, kule
‫ﺻﺮﺡ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺻ‬
 -‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Furious, screaming
Şiddetli, uğultulu
‫ﺻﺮﺻﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﺻ ﹴﺮ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Fallen
Yere serilmiş
‫ﺻﺮﻉ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﺻ‬

To divert, turn away
Döndürdü, sevk etti
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

To explain
Açıkladı
2
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Diversion
Döndürme, çevirme
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻓﹰﺎ‬‫ﺻﺮ‬

It was diverted
Döndürüldü
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺻ ﹺﺮﹶﻓ‬

1
1
285
He diverted you (pl)
Sizi döndürdü
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮﹶﻓ ﹸﻜ‬ ‫ﺻ‬

We diverted
Yönelttik
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻓﻨ‬ ‫ﺻ‬

We explained
Açıkladık
2
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻓﻨ‬ ‫ﺻ‬

We explained it
Onu açıkladık
2
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻨﺎ‬‫ﺮ ﹾﻓ‬ ‫ﺻ‬

To harvest
Devşirdi, hasat etti
1
‫ﺻﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Incline (imp) them
Onları alıştır
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Cry of help
Đmdat çağrısı, feryatçı
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺻﺮﹺﻳ‬

Reaped
Koparılmış
‫ﺻﺮﻡ‬
‫ﻢ‬‫ﺻ ﹺﺮﻳ‬

To ascend
Yükseldi
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺻ‬

Ascending
Yükselerek
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺻﻌ‬

To turn
Çevirdi
1
‫ﺻﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺻ‬

To faint
Bayıldı
1
‫ﺻﻌﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺻ‬

Fainted
Baygın
‫ﺻﻌﻖ‬
‫ﻌﻘﹰﺎ‬ ‫ﺻ‬

Steep hill
Yokuş
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﻮﺩﹰﺍ‬‫ﺻﻌ‬

Earth, soil, ground
Toprak
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﺻﻌ‬

Humiliation
Küçüklük
‫ﺻﻐﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻﻐ‬

Inclined
Saptı, eğildi
1
‫ﺻﻐﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺻ‬

To incline
Meyletti
1
‫ﺻﻐﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺼﻐ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺻ‬

Small
Küçük
‫ﺻﻐﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﲑ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﻐ ﹴﲑ‬ ‫ﺻ‬

Small
Küçük
‫ﺻﻐﺮ‬
‫ﲑ ﹰﺓ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺻ‬

Safa hill
Safa tepesi
In rows, lined
Saf saf
‫ﺻﻔﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺻﻔ‬

Forgiveness
Hoşgörü
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹾﻔ‬

To overlook
Hoşgördü
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹶﻔ‬

Overlooking
Hoş görerek
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﺻﻔﹾﺤﹰﺎ‬

Yellow
Sarı
‫ﺻﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺻ ﹾﻔ‬

1
‫ﺻﻔﹶﺎ‬

1
286
‫ﺻﻔﺮ‬
‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺻ ﹾﻔﺮ‬

‫ﺻﻔﺼﻒ‬
‫ﺼﻔﹰﺎ‬
 ‫ﺻ ﹾﻔ‬

‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺻ ﹾﻔﻮ‬

1
‫ﺻﻜﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺻ‬

1
‫ﺻﻜﻚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺻ ﱠﻜ‬

Namaz kıl, dua et
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺻ ﱢﻞ‬

Prayer
Namaz, dua
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬

Your prayer
Namazın
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬
 -‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬

His prayer
Onun namazı
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬

Their prayer
Onların namazı
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬
 - ‫ﺗﻬﹺﻢ‬‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬

My prayer
Namazım
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻼﺗ‬
‫ﺻﹶ‬

Backbone
Bel kemiği
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺻ ﹾﻠ ﹺ‬

To hang
Astı
1
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺻﹶﻠ‬

To hang
Astı
1
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼﱢﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺻﱠﻠ‬

They hanged
Astılar
1
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﻮ‬‫ﺻﹶﻠﺒ‬

They hanged him
Onu astılar
1
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺻﹶﻠﺒ‬

Peace
Sulh, barış
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺻ ﹾﻠﺤ‬
 - ‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹾﻠ‬

To become righteous
Islah etti, düzeltti, iyilik yaptı
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺻﹶﻠ‬

Bare
Düz, çıplak
‫ﺻﻠﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺻ ﹾﻠﺪ‬

Clay
Balçık
‫ﺻﻠﺼﻞ‬
‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﺻ ﹾﻠﺼ‬

Pray, bless (imp, pl)
Namaz kılın, salat edin
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺻﻠﱡﻮﺍ‬

Prayers
Namazlar, dualar
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﹶﻠﻮ‬

Prayer
Namaz
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺻﻠﹶﻮ ﹶﺓ‬
 - ‫ﺓ‬ ‫ﺻﻠﹶﻮﺍ‬
 - ‫ﺻﻠﹶﻮﺍ ﹲﺓ‬

Your prayers
Namazların
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬‫ﺻﹶﻠﻮ‬

Their prayers
Onların namazları
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺍ‬‫ﺻﹶﻠﻮ‬

Put (imp, pl) him in fire
Onu ateşe atın
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺻﻠﱡﻮ‬

Yellow
Sarı
Plain, deserted
Dümdüz, bomboş
Smooth rock
Düz kaya
To slap
Tokat attı, vurdu
She slapped
Tokat attı, vurdu
Pray, bless (imp)
1
2
287
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼﻠﱢﻰ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻﻠﱠﻰ‬

Ateşe giriş
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻠ‬‫ﺻ‬

Deaf
Sağır
‫ﺻﻤﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺻﻤ‬
 - ‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬

Samed
Samed
‫ﺻﻤﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺻ‬

They became deaf
Sağır oldular
‫ﺻﻤﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺻﻤ‬

Work
Đş, yapma
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻌ‬‫ﺻ‬
 - ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ‬

Making
Sanat, iş
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻌ ﹶﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ‬

They did, made
Yaptılar
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻨﻌ‬‫ﺻ‬

Branched
Dallanmış
‫ﺻﻨﻮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﻨﻮ‬‫ﺻ‬
 - ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻨﻮ‬‫ﺻ‬

Marriage relationship
Evlilik yakınlığı
‫ﺻﻬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺻ‬

Correct
Doğru, doğru olarak
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺍﺑﹰﺎ‬‫ﺻﻮ‬

Cup
Kadeh
‫ﺻﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬

Thunderbolts
Şimşekler
‫ﺻﻌﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬

Lined up
Saflar, saf saf
‫ﺻﻔﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬

Monasteries
Manastırlar
‫ﺻﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬

Voice
Ses
‫ﺻﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

Your voice
Sesin
‫ﺻﻮﺕ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

He shaped, formed
Şekillendirdi
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

Shapes, forms
Şekiller
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

Trumpet
Sur
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺻ‬
Shape, form
Şekil, suret
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬‫ﺻ‬
He shaped you (pl)
Sizi şekillendirdi
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

Your shapes, forms
Şekilleriniz
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

We shaped
Şekillendirdik
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

We shaped you (pl)
Sizi şekillendirdik
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

Fasting
Oruç
‫ﺻﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻣ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﻡ‬‫ﺻﻮ‬

To pray, bless
Namaz kıldı
Entering fire
1
1
1
2
288
‫ﺻﻴﺺ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺎﺻ‬‫ﺻﻴ‬

‫ﺻﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ﺻﻴ‬
 - ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻﻴ‬

‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ‬

Çığlık
‫ﺻﻴﺢ‬
‫ﺤ ﹰﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 - ‫ﺤ ﹲﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ‬

Hunt, game
Avlanma, av
‫ﺻﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺻ‬

Summer
Yaz (mevsim)
‫ﺻﻴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ‬

Their fortresses
Kaleleri
Fasting
Oruç
Rainstorm
Yağmur, sağanak
Cry, blast
289
‫ض‬
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺿ‬
Gülen, gülerek
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﺣﻜﹰﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
Laughing
Gülen
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﺣ ﹶﻜ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
That which harms
Zarar veren
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
That which harms them
Onlara zarar veren
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
Those who harm
Zarar verenler
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺿ‬
Straitened
Daraldı
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
Straitened
Daraldı
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻗ‬‫ﺿ‬
That which goes astray
Sapmış, şaşkın
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎﹼﻟﹰﺎ‬‫ﺿ‬
Those who go astray
Sapıtan, sapıklar
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎﱢﻟ‬‫ ﺿ‬- ‫ﺎﻟﱡﻮ ﹶﻥ‬‫ﺿ‬
Those who go astray
Sapıtanlar, sapıklar
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎﱢﻟ‬‫ﺿ‬
Camel
Deve, seyahat aracı
‫ﺿﻤﺮ‬
‫ﻣ ﹴﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
Sheep
Koyun (hayvan)
‫ﺿﺄﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺿ ﹾﺄ‬

Panting
Şiddetle soluyarak
‫ﺿﺒﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺿ‬

Daylight, forenoon
Kuşluk, gündüz
‫ﺿﺤﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﺤ‬

Its brightness
Onun kuşluğu
‫ﺿﺤﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺿﺤ‬

To laugh
Güldü
1
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺿ‬

She laughed
Güldü
1
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ ﹶﻜ‬
‫ﺿ‬

Daylight, forenoon
Gün ışığı, gündüz, kuşluk
‫ﺿﺤﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺿﺤ‬

Opponents
Zıt, aksi, ters, rakip
‫ﺿﺪﺩ‬
‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﺿ‬

Hardship, adversity
Dert, sıkıntı
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Harm
Zarar
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮﹰﺍ‬ ‫ﺿ‬
 - ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

To harm
Zarar verdi
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Hardship
Sıkıntı
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺍ ِﺀ‬‫ﺿﺮ‬
 - ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺿﺮ‬

Harming
Zarar vererek
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺍﺭﹰﺍ‬‫ﺿﺮ‬

That which straitens
Daralan
Laughing
1
290
Striking
Vuruş, vurma
Struck
Vuruldu
To strike, give example, travel Vurdu, misal verdi, dolaştı
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺿ ﹺﺮ‬

1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺑﹰﺎ‬‫ﺿﺮ‬

Striking
Vurarak
Struck
Vuruldu
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺿ ﹺﺮ‬

You traveled
Sefere çıktınız
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

We set forth
Vurduk
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

They set forth, traveled
Vurdular
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺿ‬

They set forth, traveled
Onu misal verdiler
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺿ‬

Harm, damage
Zarar
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Its harm
Zararı
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Its hardship
Sıkıntısı, derdi
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬
 - ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Thorny plant
Kuru diken
‫ﺿﺮﻉ‬
‫ﺿﺮﹺﻳ ﹴﻊ‬

Weak
Zayıf
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﺎﻓﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬

Weak, weakness
Zaaf, zayıflık
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬
 -‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 –‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬

Manifold
Kat kat
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬
 -‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬

To become weak
Zayıf oldu
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬

Weak ones
Zayıflar
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻌﻔﹶﺎ ِﺀ‬ ‫ﺿ‬
 - ‫ﻌﻔﹶﺎ ُﺀ‬ ‫ﺿ‬

They became weak
Zayıflık gösterdiler
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻌﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﺿ‬

Double
Đki kat
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻌ ﹶﻔ‬ ‫ﺿ‬

Weak
Zayıf
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻴﻔﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬

Bunch
Demet
‫ﺿﻐﺚ‬
‫ﺜﹰﺎ‬‫ﺿﻐ‬

Frogs
Kurbağalar
‫ﺿﻔﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺿﻔﹶﺎ‬

To go astray, err
Saptı, şaştı, yanıldı
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺿ ﱠﻞ‬

Error, straying
Sapıklık
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻼ ﹰﻻ‬
‫ﺿﹶ‬
 - ‫ﻼ ﹴﻝ‬
‫ﺿﹶ‬

Error, straying
Sapıklık
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻼﹶﻟ ﹲﺔ‬
‫ﺿﹶ‬

1
1
1
291
Their error, straying
Onların sapıklıkları
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻼﹶﻟ‬‫ﺿ‬
Your error
Senin şaşkınlığın
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻼ‬
‫ﺿﹶ‬

I erred, went astray
Ben saptım
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺿﹶﻠ ﹾﻠ‬

We erred, went astray
Biz saptık
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﹶﻠ ﹾﻠﻨ‬

They erred, went astray
Onlar saptılar
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺿﻠﱡﻮﺍ‬

Straitened, difficult
Zor, sıkıntılı
‫ﺿﻨﻚ‬
‫ﻨﻜﹰﺎ‬‫ﺿ‬

That which withholds
Gizleyen
‫ﺿﻨﻦ‬
‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﺿﹺﻨ‬

Light
Işık
‫ﺿﻮﺃ‬
‫ﺎ ًﺀ‬‫ﺿﻴ‬

Harm
Zarar
‫ﺿﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺿ‬

Unfair
Adaletsiz
‫ﺿﻴﺰ‬
‫ﻯ‬‫ﻴﺰ‬‫ ﺿ‬- ‫ﺍ‬‫ﻴﺰ‬‫ﺿ‬

Guest
Misafir
‫ﺿﻴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺿ‬

His guest
Onun misafiri
‫ﺿﻴﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺿ‬

My guest
Benim misafirim
‫ﺿﻴﻒ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﻔ‬‫ﺿ‬

Distress
Darlık, sıkıntı
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﺿ‬

Tight
Darlık veren, sıkıntılı
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺿﻴ‬

292
‫ط‬
Bird, fate, account
Uçan, kuş, kader, hesap
‫ﻃﲑ‬
‫ﺋ ﹴﺮ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Your bad omen
Uğursuzluğunuz
‫ﻃﲑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
His fate, account
Kuşu, hesabı
‫ﻃﲑ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Their bad omen
Onların uğursuzluğu
‫ﻃﲑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Willingly (pl)
Đsteyenler
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
That which turns,
circumambulates
Gezinen, vesvese veren,
tavaf eden
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Group, sect, party
Taife, topluluk
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﺋ ﹶﻔ ﹲﺔ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Two groups, parties
Đki taife, iki topluluk
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺋ ﹶﻔ‬‫ ﻃﹶﺎ‬-‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺋ ﹶﻔﺘ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Two groups, parties
Đki taife, iki topluluk
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺋ ﹶﻔ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Those who circumambulate
Tavaf edenler
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
It became good, clean
Temiz oldu, helal oldu
1
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻃﹶﺎ‬
To fly
Uçtu
1
‫ﻃﲑ‬
‫ﲑ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
That which drives away
Uzaklaştıran, kovan
‫ﻃﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻃﹶﺎ ﹺﺭ‬
Night comer
Gece yolcusu
‫ﻃﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻃﹶﺎ ﹺﺭ‬
Obedience
Taat, itaat
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
That which eats, will eat
Yiyen, yiyecek olan
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻋ ﹴﻢ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
False deities, transgressors
Tağut
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻃﹶﺎﻏﹸﻮ‬
Transgressors
Azgınlar
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ ﻃﹶﺎ‬- ‫ﻃﹶﺎﻏﹸﻮ ﹶﻥ‬
Overpowering blast
Azgın vaka, korkunç ses
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻏ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
Transgressors
Azgınlar
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
He circumambulated
Sardı, dolaştı, tavaf etti
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻃﹶﺎ‬
Power, energy
Takat, güç
‫ﻃﻮﻕ‬
‫ﻃﹶﺎﹶﻗ ﹶﺔ‬
It became long
Uzadı
‫ﻃﻮﻝ‬
‫ﻃﹶﺎ ﹶﻝ‬
That which asks, requests
Talep eden, isteyen
‫ﻃﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Saul, Talut
Talut
1
‫ﺕ‬
 ‫ﻃﹶﺎﻟﹸﻮ‬
293
Calamity
Felaket
‫ﻃﻤﻢ‬
‫ﻣ ﹸﺔ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
In layers, in harmony
Tabakalar halinde, uygun
biçimde
‫ﻃﺒﻖ‬
‫ﺎﻗﹰﺎ‬‫ﻃﺒ‬
You behaved well
Temiz oldunuz, iyi oldunuz
1
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻃ‬
It was sealed
Mühürlendi
1
‫ﻃﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﹸﻃﹺﺒ‬
To seal
Mühürledi
1
‫ﻃﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻃ‬
Layer, stage
Tabaka, hal
‫ﻃﺒﻖ‬
‫ﺒﻘﹰﺎ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﺒ ﹴﻖ‬‫ﹶﻃ‬
They (fm) remitted
Bağışladılar (dş)
1
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻃ‬
Spread
Yaydı
1
‫ﻃﺤﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻃﺤ‬
He spread it
Onu yaydı
‫ﻃﺤﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﻃﺤ‬
Paths, ways
Yollar, tarikatlar
‫ﻃﺮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻃﺮ‬
To drive away, send away
Uzaklaştırdı, kovdu
1
‫ﻃﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻃ‬
I drove away
Uzaklaştırdım
1
‫ﻃﺮﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬‫ﹶﻃﺮ‬
I drove them away
Onları uzaklaştırdım
1
‫ﻃﺮﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬‫ﹶﻃﺮ‬
Glance, gaze
Bakış, nazar
‫ﻃﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ ﹶﻃ‬- ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻃ‬
Side, part, border
Kısım, kenar
‫ﻃﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹰﺎ‬ ‫ ﹶﻃ‬- ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻃ‬
Your glance
Bakışın
‫ﻃﺮﻑ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺮﹸﻓ‬ ‫ﹶﻃ‬
Their glance
Bakışları
‫ﻃﺮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺮﹸﻓ‬ ‫ﹶﻃ‬
Its two sides
Đki tarafı
‫ﻃﺮﻑ‬
‫ﺮﹶﻓ ﹺﻲ‬ ‫ﹶﻃ‬
Fresh
Taze
‫ﻃﺮﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻃ ﹺﺮﻳ‬
Path, way
Yol
‫ﻃﺮﻕ‬
‫ ﹶﻃﺮﹺﻳﻘﹰﺎ‬- ‫ﹶﻃﺮﹺﻳ ﹴﻖ‬
Path, way
Yol
‫ﻃﺮﻕ‬
‫ﹶﻃﺮﹺﻳ ﹶﻘ ﹰﺔ‬
Your (pl) paths, ways
Yollarınız
‫ﻃﺮﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﹶﻃﺮﹺﻳ ﹶﻘ‬
Food
Yiyecek
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ ﹶﻃﻌ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻃﻌ‬
Your food
Yiyeceğin
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻃﻌ‬
Your (pl) food
Yiyeceğiniz
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻃﻌ‬
His food
Onun yiyeceği
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ ﹶﻃﻌ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻃﻌ‬
294
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃ‬
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃ‬
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﹶﻃ‬
‫ﻃﻌﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ ﹶﻃ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃ‬
1
‫ﻃﻌﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃ‬
Alay ettiler
1
‫ﻃﻌﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﻃ‬
He transgressed
Azdı
1
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻃﻐ‬
They transgressed
Azdılar
1
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﹶﻃ‬
His transgression
Azgınlığı
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﹶﻃ‬
To transgress, exceed limits
Azdı, isyan etti
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﻳ ﹾﻄﻐ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻃﻐ‬
Transgression
Azgınlık, tuğyan
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ ﹸﻃ‬- ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﹸﻃ‬
Their transgression
Azgınlıkları
‫ﻃﻐﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﻧ ﹺﻬ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﹸﻃ‬
Began
Başladı
1
‫ﻃﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﹶﻃ‬
They (dual) began
Başladılar (ikil)
1
‫ﻃﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹶﺎ‬ ‫ﹶﻃ‬
Child, baby
Çocuk, bebek
‫ﻃﻔﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻃ ﹾﻔ ﹰ‬ - ‫ﻃ ﹾﻔ ﹲﻞ‬
Drizzle
Hafif yağmur, çisenti
‫ﻃﻠﻞ‬
‫ﹶﻃ ﱞﻞ‬
Divorce
Boşama
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻃﹶﻼ‬
To ask, request, demand
Đstedi, aradı
‫ﻃﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻃﹶﻠ‬
Asking, demanding
Arama, isteme
‫ﻃﻠﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻃﹶﻠﺒ‬
Banana trees
Muz ağaçları
‫ﻃﻠﺢ‬
‫ﹶﻃ ﹾﻠ ﹴﺢ‬
Fruit, spathe
Meyve, tomurcuk
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﹶﻃ ﹾﻠ‬
To rise
Yükseldi, doğdu
1
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹾﻄﹸﻠ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﻃﹶﻠ‬
It rose
Doğdu
1
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃﹶﻠ‬
Its fruit
Meyvesi
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﹶﻃ ﹾﻠ‬
To divorce
Boşadı
1
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ ﹶﻄﱢﻠ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﹶﻃﱠﻠ‬
You (pl) divorced
Boşadınız
1
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻃﱠﻠ ﹾﻘ‬
You ate food
Yemek yediniz
Its taste
Tadı
They ate food
Yediler
Defamation
Alay
To defame
Alay etti, sataştı, kınadı
They defamed
1
1
1
1
295
You (pl) divorced them
Onları (dş) boşadınız
1
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻤﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻃﱠﻠ ﹾﻘ‬
He divorced you (pl, fm)
Sizi (dş) boşadı
1
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹶﻃﱠﻠ ﹶﻘ ﹸﻜ‬
He divorced her
Onu (dş) boşadı
1
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻃﱠﻠ ﹶﻘﻬ‬
Divorce (imp, pl) them
Onları boşayın
1
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﻃﱢﻠﻘﹸﻮ‬
Rising
Doğuş
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻉ‬
‫ﹸﻃﻠﹸﻮ ﹺ‬
To make blind
Kör etti
1
‫ﻃﻤﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻃ‬
It was made blind
Silindi (dş)
1
‫ﻃﻤﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹸﻃ‬
We made blind
Sildik
1
‫ﻃﻤﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻃ‬
To hope, expect
Umdu, ümit etti
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻃ‬
Hoping
Ümitle
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻌﹰﺎ‬‫ﹶﻃﻤ‬
Purify (imp)
Temizle
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻃ‬
To become clean
Temiz oldu
1
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻃ‬
To purify, clean
Temizledi
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹶﻄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻃ‬
Purify (imp, dual)
Temizleyin (ikil)
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﹶﻃ‬
He purified you (fm)
Seni temizledi
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻃ‬
Pure
Tertemiz
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﹶﻃﻬ‬
Those who go around,
circumambulate
Dolaşanlar
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﺍﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻃﻮ‬
Blessedness
Tuba, mutluluk
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﻰ‬‫ﻃﹸﻮﺑ‬
Mountain
Dağ
‫ﻃﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻃ‬
Mountain, Mount Tur
Dağ
‫ﻃﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻃﹸﻮ‬
Willingly
Đsteyerek
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻋﹰﺎ‬‫ﹶﻃﻮ‬
Prompted
Yöneltti
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻃ‬
Flood
Tufan
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻃﹸﻮﻓﹶﺎ ﹶﻥ‬
Wealth, length
Servet, zenginlik, uzun, yeterli
‫ﻃﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹰﻻ‬ ‫ ﹶﻃ‬- ‫ﻮ ﹺﻝ‬ ‫ﹶﻃ‬
In length
Uzunluk bakımından
‫ﻃﻮﻝ‬
‫ﻃﹸﻮ ﹰﻻ‬
Tuwa
Tuva
‫ﻃﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﹸﻃﻮ‬
296
Long
Uzun
‫ﻃﻮﻝ‬
‫ﻼ‬
‫ ﹶﻃﻮﹺﻳ ﹰ‬- ‫ﹶﻃﻮﹺﻳ ﹲﻞ‬
Folding, rolling
Dürme
‫ﻃﻮﻭ‬
‫ﻲ‬ ‫ﹶﻃ‬
Good, clean
Đyi, temiz, güzel
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻃ‬
Good, clean ones
Đyi, temiz şeyler
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﹶﻃ‬
Your (pl) good, clean things
Temiz şeyleriniz
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﹶﻃ‬
Good, clean
Đyi, temiz, güzel
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻃ‬
Good, clean ones
Đyiler, temizler
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴﹺﺒ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﺒ‬‫ﹶﻃ‬
Good, clean ones
Đyiler, temizler
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴﹺﺒ‬‫ﹶﻃ‬
Bird
Kuş
‫ﻃﲑ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻃ‬
Clay
Balçık, kil
‫ﻃﲔ‬
‫ﻴﻨﹰﺎ‬‫ ﻃ‬- ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻃ‬
297
‫ظ‬
Unjust, oppressor
Zalim
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ ﻇﹶﺎ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻟ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Unjust, oppressor
Zalim
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻤ ﹰﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Unjust ones, oppressors
Zalimler
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ ﻇﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﻤ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Unjust ones, oppressors
Zalimler
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻰ‬‫ﻟﻤ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Unjust ones, oppressors
Zalimler
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Those who assume
Zannedenler
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Apparent, visible
Açıkta olan, görünen
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ ﻇﹶﺎ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
Apparent, visible
Açıkta olan, görünen
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
Its apparent one
Açıkta olanı
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
They supported, backed
Yardım ettiler
3
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
They supported them
Onlara yardım ettiler
3
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﻭﻫ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
Dominant ones
Üste çıkanlar, üstün gelenler
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫﺮﹺﻳ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
Travel
Seyahat
‫ﻇﻌﻦ‬
‫ﻌ ﹺﻦ‬ ‫ﹶﻇ‬
Your (pl) travel
Seyahatiniz
‫ﻇﻌﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹺﻨ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﻇ‬
Claw
Tırnak
‫ﻇﻔﺮ‬
‫ﹸﻇ ﹸﻔ ﹴﺮ‬
Shadow
Gölge
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻼ‬
 ‫ﻇ‬ - ‫ﻇ ﱞﻞ‬
To continue
Kaldı, devam etti
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻈ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻇ ﱠﻞ‬
Shade, shades
Gölgeler
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻼ ﹴﻝ‬
‫ﻇ ﹶ‬ - ‫ﻼ ﹸﻝ‬
‫ﻇ ﹶ‬
Its (his) shades, shadows
Onun gölgeleri
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻼﹸﻟ‬
‫ﻇ ﹶ‬
Its (her) shades, shadows
Onun (dş) gölgeleri
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﹸﻟﻬ‬
‫ﻇ ﹶ‬
Their shades, shadows
Onların gölgeleri
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻼﹸﻟﻬ‬‫ﻇ‬
Very unjust, oppressor
Çok zalim, zulümkar
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻼ ﹴﻡ‬
‫ﹶﻇ ﱠ‬
You remained
Oldun, kesildin
1
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻇ ﹾﻠ‬
It remained
Oldu, kesildi (dş)
1
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻇﱠﻠ‬
Shade, canopy
Gölgelik
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﹸﻇﱠﻠ ﹲﺔ‬
1
298
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻇ ﹾﻠ‬
Gölgeler
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﹸﻇﹶﻠ ﹲﻞ‬
We shaded
Gölgelendirdik
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻇﱠﻠ ﹾﻠﻨ‬
It was wronged, oppressed
Zulmedildi
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﹸﻇ‬
Oppression, injustice
Zulüm
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ ﹸﻇ ﹾﻠﻤ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﹸﻇ ﹾﻠ‬
To do injustice, oppress
Zulmetti
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
Darknesses
Karanlıklar
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﻇﹸﻠﻤ‬
She erred, wronged
Zulmetti (dş)
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
I erred, wronged
Zulmettim
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
You (pl) erred, wronged
Zulmettiniz
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
He did injustice to you
Sana zulmetti
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
We erred, wronged
Zulmettik
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
We did injustice to them
Onlara zulmettik
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
His injustice, oppression
Onun zulmü
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹸﻇ ﹾﻠ‬
He did injustice to them
Onlara zulmetti
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬
Their injustice, oppression
Onların zulmü
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ ﹺﻬ‬ ‫ﹸﻇ ﹾﻠ‬
They did injustice
Zulmettiler
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻇﹶﻠﻤ‬
They were oppressed
Zulmedildiler
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﻤ‬‫ﹸﻇ‬
They oppressed us
Bize zulmettiler
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﹶﻇﹶﻠﻤ‬
Its shadow
Onun gölgesi
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻇﱡﻠﻬ‬
They remained
Devam ettiler, olakaldılar
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﹶﻇﻠﱡﻮﺍ‬
Very unjust, oppressor
Çok zalim
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻇﻠﹸﻮﻣ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﹶﻇﻠﹸﻮ‬
Shades, canopies
Gölgeler
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ ﹶﻇﻠ‬- ‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﹶﻇﻠ‬
Thirsty ones
Susamış olanlar
‫ﻇﻤﺄ‬
‫ﻤﺌﹶﺎ ﹸﻥ‬ ‫ﹶﻇ‬
Thirst
Susuzluk
‫ﻇﻤﺄ‬
‫ﻤﹲﺎ‬ ‫ﹶﻇ‬
Assumption
Zan
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻇﻨ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻇ‬
You (pl) remained
Kaldınız
Shades, canopies
1
1
1
1
299
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹸﻈ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻇ‬
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﹶﻇ‬
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻨ‬‫ﹶﻇ‬
Zannettim
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻇﻨ‬
You (pl) assumed
Zannettiniz
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻇﻨ‬
His assumption
Onun zannı
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻇ‬
They assumed
Zannettiler
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻇﻨ‬
Assumptions
Zanlar
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﹸﻇﻨ‬
Back
Sırt
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻇ‬
To appear
Göründü, belirdi
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻇ‬
Your back
Sırtın
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻇ‬
His back
Onun sırtı
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻬ ﹺﺮ‬ ‫ﹶﻇ‬
Her back
Onun (dş) sırtı
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻬ ﹺﺮﻫ‬ ‫ﹶﻇ‬
Backs
Arkaya
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﻬ ﹺﺮ‬ ‫ﻇ‬
Backs
Sırtlar
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻮﺭ‬‫ﹸﻇﻬ‬
Your (pl) backs
Sırtlarınız
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ ﹸﻛ‬‫ﹸﻇﻬ‬
Their backs
Onların Onun sırtları
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﹸﻇﻬ‬
Their backs
Onların sırtları
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮ ﹺﺭﻫ‬‫ ﹸﻇﻬ‬- ‫ﺎ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻇﻬ‬
Their backs
Onların sırtları
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮ ﹺﺭﻫ‬‫ ﹸﻇﻬ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻇﻬ‬
Their (dual) backs
O iki cinsin sırtları
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻇﻬ‬
Supporter, helper
Destekçi
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺍ‬‫ ﹶﻇ ﹺﻬﲑ‬- ‫ﲑ‬ ‫ﹶﻇ ﹺﻬ‬
Noon
Öğle
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﲑ‬ ‫ﹶﻇ ﹺﻬ‬
To assume
Düşündü, zannetti
Your (pl) assumption
Sizin zannınız
We assumed
Zannettik
I assumed
1
1
1
300
‫ع‬
Those who return
Geri dönenler
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺋﺪ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Needy, in need
Fakir
‫ﻋﻴﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺋ ﹰ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
To cause defect
Ayıplı kıldı, kusurlu kıldı
‫ﻋﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌﹺﻴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
That which worships,
worshipper
Tapıcı, tapan, kul
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﻋ‬
Worshipping women
Đbadet eden kadınlar
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ﻋ‬
Worshipping men
Đbadet eden erkekler
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ﻋ‬
Worshipping men
Đbadet eden erkekler
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ﻋ‬
Those who pass
Geçenler
‫ﻋﱪ‬
‫ﺎﹺﺑﺮﹺﻱ‬‫ﻋ‬
Those who pass, travelers
Yolcular, yoldan geçenler
‫ﻋﱪ‬
‫ﺳﺒﹺﻴ ﹴﻞ‬ ‫ﺎﹺﺑﺮﹺﻱ‬‫ﻋ‬
Violent
Azgın, şiddetli
‫ﻋﺘﻮ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Immediate, instant
Çabuk olan, peşin olan, acil
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺎ ﹺﺟﹶﻠ ﹶﺔ‬‫ﻋ‬
Aad nation
Ad kavmi
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
To return
Geri döndü, iade etti
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Those who count
Sayanlar
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻋﺎﺩ‬
Enemy, transgressor
Düşmanlık eden, haddi aşan
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
They returned
Geri döndüler
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻋ‬
Transgressors
Haddi aşanlar
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻋ‬
Those who race
Koşanlar
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺩﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
You (pl) became enemies
Düşman oldunuz
3
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻢ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
To seek refuge
Sığındı
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻮ ﹸﺫ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺎ ﹶﺫ‬‫ﻋ‬
Cloud
Bulut
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺭﺿ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺽ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻋ‬
Live with them (imp, pl)
Onlarla iyi geçinin
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Storm
Şiddetli rüzgâr, fırtına
‫ﻋﺼﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Those that blow
Esip savuranlar
‫ﻋﺼﻒ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺻﻔﹶﺎ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Forcefully
Şiddetli rüzgâr, fırtına
‫ﻋﺼﻒ‬
‫ﺻ ﹶﻔ ﹰﺔ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
1
1
1
3
301
Defender, protector
Koruyucu, kurtarıcı
Those who forgive
Affedenler
He punished, penalized
Ceza verdi
End
Son, akıbet
You penalized
Ceza verdiniz
Their (dual) end
O ikisinin akıbeti
Penalize (imp, pl)
Ceza verin
Barren
Kısır
Devoted
Đtikâfa giren, saygı gösteren
Devoted ones
Devoted ones
3
3
3
Đtikâfa girenler, saygı
gösterenler
Đtikâfa girenler, saygı
gösterenler
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﺻ ﹴﻢ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺎﹶﻗ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺒ ﹸﺔ‬‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺎﹶﻗ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻗﺒ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻘﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻗﺮ‬‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻜﻒ‬
‫ﻛﻔﹰﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻒ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻜﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻛﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻜﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹸﻝ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻋ‬
Arrogant
Büyüklük taslayan
To oppress
Adaletsizlik yaptı
Knower, that which knows
Âlim, bilen
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Knowers, those who know
Âlimler, bilenler
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﻤ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Worlds
Dünyalar, alemler
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﲔ‬‫ﺎﹶﻟﻤ‬‫ﻋ‬
Knowers, those who know
Âlimler, bilenler
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
High, elevated
Üstün
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺎﻟ‬‫ﻋ‬
High, elevated
Üstün
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Exalted ones
Büyüklenen, yüksek
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Upside, high part
Üstü, üst tarafı
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Their upside
Onların üstü
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Year
Yıl, sene
‫ﻋﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Doer, worker, performer
Đş yapan, çalışan
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻣ ﹲﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Doer, worker, performer
Đş yapan, çalışan
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻣﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Doers, workers, performers
Đş yapanlar, çalışanlar
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻣﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
1
302
Doers, workers, performers
Đş yapanlar, çalışanlar
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Your (pl) year
Yılınız, seneniz
‫ﻋﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹺﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Two years
Đki sene
‫ﻋﻮﻡ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Made covenant
Ahitleşti
3
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
You made covenant
Ahitleştin
3
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻋ‬
You (pl) made covenant
Ahitleştiniz
3
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻋ‬
They made covenant
Ahitleştiler
3
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Servants, slaves
Kullar, köleler
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻋﺒ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Worshipping
Đbadet
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬ - ‫ﺩ ﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Your worship
Đbadetiniz
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
His worship
Onun ibadeti
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Their worship
Onların ibadeti
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
My worship
Benim ibadetim
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻲ‬‫ﺩﺗ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Your servants, slaves
Kulların
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Your (pl) servants, slaves
Sizin köleleriniz
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺩ ﹸﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Our servants, slaves
Kullarımız
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
His servants, slaves
Onun kulları
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
My servants, slaves
Kullarım
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬ - ‫ﻱ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻋﺒ‬
You made enslaved
Köle yaptın
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻋﺒ‬
Useless, uselessly
Abes, boş yere
‫ﻋﺒﺚ‬
‫ﺜﹰﺎ‬‫ﻋﺒ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﺒ ﹲ‬‫ﻋ‬
To amuse oneself
Abesle uğraştı, boş şeylerle
eğlendi
‫ﻋﺒﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺒ ﹸ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻋﹺﺒ ﹶ‬
Servant, slave
Kul, köle
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
To worship
Taptı, ibadet etti
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
You (pl) worshipped
Siz taptınız
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬‫ﻋﺒ‬
We worshipped
Biz taptık
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
Our servant
Kulumuz
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
2
303
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
Onun kulu
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
Two servants
Đki kul
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
To interpret
Tabir etti, yordu
‫ﻋﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
Lesson
Đbret
‫ﻋﱪ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
To frown
Kaş çattı, yüz ekşitti
‫ﻋﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻌﹺﺒ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
Carpets
Halı
‫ﻋﺒﻘﺮ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺒ ﹶﻘ ﹺﺮ‬‫ﻋ‬
Frowning, harsh
Asık suratlı
‫ﻋﺒﺲ‬
‫ﻮﺳﹰﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Servants
Kullar
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋﺒﹺﻴ‬
Exceeded bounds
Azdı
1
‫ﻋﺘﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻋ‬
To drag
Sürükledi
1
‫ﻋﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﻋ‬
Cruel
Zorba, kaba
‫ﻋﺘﻞ‬
‫ﺘ ﱟﻞ‬‫ﻋ‬
They exceeded bounds,
disobeyed
Azdılar, dışına çıktılar, karşı
geldiler
‫ﻋﺘﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺘﻮ‬‫ﻋ‬ - ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬
Insolence
Azgınlık
‫ﻋﺘﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺘﻮ‬‫ﻋ‬ - ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬
To exceed bounds, disobey
Đsyan etti, azdı
‫ﻋﺘﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﻌﺘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻋﺘ‬
Ready
Hazır
‫ﻋﺘﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋﺘ‬
Ancient
Eski
‫ﻋﺘﻖ‬
‫ﻴ ﹺﻖ‬‫ﺘ‬‫ﻋ‬
Extreme, rebellion
Son, en fazla, isyan
‫ﻋﺘﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺘ‬‫ﻋ‬
Discovered
Anlaşıldı, ortaya çıktı
1
‫ﻋﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻋ‬
To discover
Anladı
1
‫ﻋﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻋﹶﺜ‬
To act wickedly
Kötülük yaptı
1
‫ﻋﺜﻲ‬
‫ﻌﺜﹶﻰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺜ‬‫ﻋ‬
Curious, very strange
Çok tuhaf
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋﺠ‬
Lean, weak
Zayıf, ince
‫ﻋﺠﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋﺠ‬
Wondered, amazed
Şaşırdı
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬
Amazing, strange
Acayip, garip
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺠﺒ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬
To wonder, amaze
Şaşırdı
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬
We worshipped them
Biz onlara taptık
His servant
1
1
1
1
1
1
304
You wondered
Sen şaşırdın
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬
You (pl) wondered
Siz şaşırdınız
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬
They wondered
Onlar şaşırdılar
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺠﺒ‬
‫ﻋ ﹺ‬
Make haste (imp)
Acele et
2
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹾﻞ‬
 ‫ﻋ‬
To hasten
Acele ettirdi, çabuklaştırdı
2
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻋ‬
We hastened
Acele ettik
2
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺠ ﹾﻠﻨ‬
 ‫ﻋ‬
To become powerless,
unable
Aciz kaldı
1
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬
I became powerless
Aciz kaldım
1
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬
Haste
Acele
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹴﻞ‬
 ‫ﻋ‬
Calf
Buzağı
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺠﹰ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺠ ﹲﻞ‬
 ‫ﻋ‬
To hasten
Acele etti
1
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
‫ﻋ ﹺ‬
I hastened
Acele ettim
1
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺠ ﹾﻠ‬
‫ﻋ ﹺ‬
You (pl) hastened
Acele ettiniz
1
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺠ ﹾﻠ‬
‫ﻋ ﹺ‬
Old, old woman
Yaşlı, kocakarı
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺯ‬‫ﻋﺠ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﻮ‬‫ﻋﺠ‬
Ever hasty
Çok aceleci
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻮ ﹰﻻ‬‫ﻋﺠ‬
Amazing
Çok şaşılacak şey
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻋﺠﹺﻴ‬
Promise (imp)
Vaad et
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
To become enemy, to
transgress
Düşmanlık etmek, haddi
aşmak
1
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻋﺪ‬
Enmity
Düşmanlık
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹲﺓ‬ ‫ﺍ‬‫ﻋﺪ‬
You (pl) returned
Döndünüz
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬‫ﻋ‬
Number, count
Sayı, adet
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﺪﺩ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
To count
Saydı
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Counting
Sayma, tek tek sayma
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﻋ‬
Preparation
Hazırlık
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﻋ‬
Count, period
Sayı, süre
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﻋ‬
Their number
Onların süresi
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻢ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺗﻬﹺﻢ‬‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
1
1
305
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
2
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Onu saydı
2
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
He counted them
Onları saydı
1
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻋ‬
Lentil
Mercimek
‫ﻋﺪﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Its lentil
Onun mercimeği
‫ﻋﺪﺱ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﻬ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Justice, balance
Adalet, denge
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹰﻻ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺪ ﹲﻝ‬ ‫ﻋ‬
He balanced you
Seni adil biçimde düzenledi
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺪﹶﻟ‬ ‫ﻋ‬
Paradise of Adn, Eden
Adn cenneti
‫ﻋﺪﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
We returned
Döndük
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ‬
Promise (imp) them
Onlara vaad et
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻋ‬
With enmity
Taşkınlıkla
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﹰﺍ‬‫ﻋﺪ‬
Enmity
Düşmanlık
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﻋ‬
Side
Yan, taraf
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Enemy
Düşman
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Your (pl) enemy
Sizin düşmanınız
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﻛﹸﻢ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹸﻛ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
His enemy
Onun düşmanı
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Their enemy
Onların düşmanı
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
My enemy
Benim düşmanım
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﻋ‬
Punishment
Azap
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﺬﹶﺍﺑ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻋﺬﹶﺍ‬
Your (pl) punishment
Sizin azabınız
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﺬﹶﺍﹺﺑ ﹸﻜ‬
His punishment
Onun azabı
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﻋﺬﹶﺍ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﻋﺬﹶﺍ‬
Its (her) punishment
Onun (dş) azabı
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﺬﹶﺍﹺﺑﻬ‬
Their (dual) punishment
O ikisinin azabı
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺑ‬‫ﻋﺬﹶﺍ‬
My punishment
Azabım
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻋﺬﹶﺍﺑﹺﻲ‬
Fresh
Tatlı
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻋ ﹾﺬ‬
Their (fm) waiting period
Onların (dş) iddeti, süresi
He counted
Saydı
He counted it
306
1
I sought refuge
Sığındım
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻋ ﹾﺬ‬
To punish, chastise
Azap etti, cezalandırdı
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻋ ﱠﺬ‬
We punished
Azap ettik
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﻋ ﱠﺬ‬
We punished him
Ona azap ettik
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺑﻨ‬‫ﻋ ﱠﺬ‬
We punished them
Onlara azap ettik
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﻋ ﱠﺬ‬
Excuse
Mazeret, özür
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻋ ﹾﺬﺭ‬ - ‫ﻋﺬﹾﺭ‬
Open shore
Boş sahil, ıssız yer
‫ﻋﺮﻱ‬
‫ﺍ ِﺀ‬‫ﻋﺮ‬
Devoted
Seven, tutkun
‫ﻋﺮﺏ‬
‫ﺑﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬
Arabic
Arapça
‫ﻋﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﹺﺑﻴ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﻋ‬
Date stalk
Kuru hurma dalı
‫ﻋﺮﺟﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
You (pl) hinted
Üstü kapalı bildirdiniz
2
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻢ‬‫ﺿﺘ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
To make known
Bildirdi, açıkladı, tarif etti,
tanıttı
2
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
He described it
Onu tarif etti
2
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﹶﻓﻬ‬ ‫ﻋ‬
Roofs
Çatılar
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﺵ‬‫ﻋﺮ‬
Throne
Arş, taht
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﺵ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Your (fm) throne
Senin (dş) tahtın
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
His throne
Onun tahtı, arşı
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Her throne
Onun (dş) tahtı
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Width
Genişlik
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
It was presented
Arz edildi
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻋ ﹺﺮ‬
Commodities, goods
Meta, menfaat
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺿﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ – ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
To present, expose
Arz etti, sundu
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Presenting
Arz etme, gösterme
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺿﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬
Excuse
Engel, özür
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺿ ﹰﺔ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
We presented
Arz ettik
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﻨ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Its width
Onun genişliği
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﻬ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
1
1
1
307
He presented them
Onları arz etti
1
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
They were presented
Arz edildiler
1
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻋ ﹺﺮﺿ‬
Good
Đyilik, örf
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
To know, recognize
Bildi, tanıdı
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
One after the other
Birbiri ardınca
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻓﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬
Arafat
Arafat
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮﻓﹶﺎ‬ ‫ﻋ‬
You recognized
Bildin, tanıdın
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮ ﹾﻓ‬ ‫ﻋ‬
He recognized them
Onları bildi
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﻋ‬
They recognized
Bildiler
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﻋ‬
Dam
Bent
‫ﻋﺮﻡ‬
‫ﻋ ﹺﺮ ﹺﻡ‬
Handhold, handle
Kulp
‫ﻋﺮﻭ‬
‫ﺓ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﻋ‬
Their roofs
Onun çatıları
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬ ‫ﻭ‬‫ﻋﺮ‬
Wide, long
Geniş, uzun
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺾ‬
‫ﻋﺮﹺﻳ ﹴ‬
To escape
Gizlendi, gizli kaldı
‫ﻋﺰﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
Honor, power
Đzzet, güç
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺰﹰﺍ‬ ‫ﻋ‬
Honor, power
Đzzet, güç
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺰ ﹲﺓ‬ ‫ﻋ‬
To honor, assist
Saygı gösterdi, yardım etti
2
‫ﻋﺰﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
You assisted them
Onlara yardım ettiniz
2
‫ﻋﺰﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬‫ﺭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
They honored him
Ona saygı gösterdiler
2
‫ﻋﺰﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺰﺭ‬ ‫ﻋ‬
We honored, gave power
Kuvvetlendirdik, üstün kıldık
2
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﻧ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
He overpowered me
Bana üstün geldi
2
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺰﻧﹺﻲ‬ ‫ﻋ‬
False deity
Put
To set aside
Azletti, kenara bıraktı
1
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻌ ﹺﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻋ‬
You set aside
Uzak durdun, bıraktın
1
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺰﹾﻟ‬ ‫ﻋ‬
Determination
Azim, azim isteyen
‫ﻋﺰﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺰﻣ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺰ ﹺﻡ‬ ‫ﻋ‬
To resolve, determine
Azmetti
‫ﻋﺰﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻌ ﹺﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
1
1
‫ﻯ‬‫ﻋﺰ‬
1
308
You resolved
Azmettin
1
‫ﻋﺰﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
They resolved
Azmettiler
1
‫ﻋﺰﻡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺰﻣ‬ ‫ﻋ‬
Uzair (pbuh)
Uzeyir (AS)
‫ﻋﺰﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
Mighty, difficult
Aziz, üstün, güçlü, zor
‫ﻋﺰﺯ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﺰﹺﻳﺰ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻋﺰﹺﻳ‬
Groups
Gruplar
‫ﻋﺰﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻋﺰﹺﻳ‬
Difficult
Zor
‫ﻋﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻋ‬
Difficulty
Zorluk
‫ﻋﺴﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺴ ﹴﺮ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻋ‬
Difficulty
Zorluk
‫ﻋﺴﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻋ‬
Difficulty
Zorluk
‫ﻋﺴﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻋ‬
It departed, darkened
Gitti, karardı
‫ﻋﺴﻌﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻋ‬
Honey
Bal
‫ﻋﺴﻞ‬
‫ﺴ ﹴﻞ‬
 ‫ﻋ‬
Perhaps
Ola ki
1
‫ﻋﺴﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻋﺴ‬
You (pl) perhaps
Ola ki siz
1
‫ﻋﺴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻋ‬
Difficult
Zor
‫ﻋﺴﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺴﲑ‬
ِ ‫ﻋ‬ - ‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻋ‬
Evening, in the evening
Akşam
‫ﻋﺸﻮ‬
‫ﺎ ًﺀ‬‫ﻋﺸ‬ - ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻋﺸ‬
Full-term she-camels
Gebe develer
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺸ‬
Ten
On
‫ﺸ ﹴﺮ ﻋﺸﺮ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻋ‬ -‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬ -‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Ten
On
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Twenty
Yirmi
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻋ‬
Friend
Yardımcı, yardakçı
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Relatives, tribe
Kabile, aşiret
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﺓ‬‫ﺸﲑ‬
 ‫ﻋ‬
Your tribe, family
Kabilen, aşiretin
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Your (pl) tribe, family
Kabileniz, aşiretiniz
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺗﻬ‬‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Their tribe, family
Onların kabilesi, aşireti
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Evening, in the evening
Akşam
‫ﻋﺸﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﻰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Evening, in the evening
Akşam
‫ﻋﺸﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
309
Staff
Âsa
‫ﻋﺼﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﺼ‬
Your staff
Âsan
‫ﻋﺼﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺼ‬
He disobeyed me
Bana isyan etti
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺎﻧﹺﻲ‬‫ﻋﺼ‬
His staff
Onun asası
‫ﻋﺼﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺼ‬
My staff
Benim asam
‫ﻋﺼﻮ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋﺼ‬
Group, company
Topluluk, grup
‫ﻋﺼﺐ‬
‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Time, mid-afternoon
Asır, zaman, ikindi vakti
‫ﻋﺼﺮ‬
‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Husk, straw
Ekin yaprakları
‫ﻋﺼﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
To blow
Fırtına esti
‫ﻋﺼﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Violently
Şiddetli rüzgâr
‫ﻋﺼﻒ‬
‫ﻔﹰﺎ‬‫ﻋﺼ‬
Marriage bond
Nikâh
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﺼ ﹺﻢ‬
 ‫ﻋ‬
To defend, protect
Korudu, kurtardı
1
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
They disobeyed
Đsyan ettiler
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﻮ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺼﻮ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﻮﺍ‬‫ﻋﺼ‬
They disobeyed you
Sana isyan ettiler
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
They disobeyed me
Bana isyan ettiler
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
To disobey, rebel
Asi oldu, isyan etti
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻌﺼ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻋﺼ‬
Disobedience
Đsyan
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺼﻴ‬
 ‫ﻋ‬
Distressful
Zor, sıkıntılı
‫ﻋﺼﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋﺼ‬
You disobeyed
Sen isyan ettin
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
I disobeyed
Ben isyan ettim
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
You (pl) disobeyed
Đsyan ettiniz
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
I disobeyed him
Ben ona isyan ettim
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
We disobeyed
Đsyan ettik
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Disobedient
Âsi
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Their staffs
Sopaları, değnekleri
‫ﻋﺼﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Arm, helper
Kol
‫ﻋﻀﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻀﺪ‬
 ‫ﻋ‬
1
1
310
‫ﻋﻀﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻋ‬
1
‫ﻋﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻋ‬
1
‫ﻋﻀﺾ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻋﻀ‬ - ‫ﻮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻋ‬
Parça parça
‫ﻋﻀﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻋ‬
Gift, reward
Verme, mükâfat
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﻋﻄﹶﺎ ًﺀ‬ - ‫ﻋﻄﹶﺎ ُﺀ‬
Our gift, reward
Mükafatımız
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺅﻧ‬ ‫ﻋﻄﹶﺎ‬
To leave, desert
Terk etti
2
‫ﻋﻄﻞ‬
‫ﻌ ﱢﻄ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋ ﱠﻄ ﹶﻞ‬
It was left, freed
Terk edildi, bırakıldı
2
‫ﻋﻄﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻋ ﱢﻄﹶﻠ‬
His neck, arrogance
Onun boynu, kibri
‫ﻋﻄﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻋ ﹾﻄ‬
Bones
Kemikler
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻈﹶﺎﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﻋﻈﹶﺎ‬
His bones
Onun kemikleri
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻋﻈﹶﺎ‬
To honor, show respect
Saygı gösterdi, ululadı
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﱢﻈ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﱠﻈ‬
Bone
Kemik
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﻋ ﹾﻈ ﹴﻢ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹾﻈ‬
Advise (imp) them
Onlara öğüt ver
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ ﹾﻈ‬
Advise (imp, pl) them (fm)
Onlara (dş) öğüt verin
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻋﻈﹸﻮ‬
Great
Büyük, yüce, azametli
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻋﻈ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋﻈ‬
To forgive, pardon
Affetti
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻌﻔﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋﻔﹶﺎ‬
Strong one, genie
Zeki, uyanık, ifrit
‫ﻋﻔﺮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻋﻔﹾﺮﻳ‬
Forgiveness, surplus
Af, fazlalık
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻮ‬ ‫ﻋ ﹾﻔ‬
That they pardon
Affetmeleri
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻋﻔﹶﻮﹾﺍ‬
We pardoned
Affettik
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬ ‫ﻋ ﹶﻔ‬
Oft-pardoning
Çok affedici
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻋ ﹸﻔﻮ‬ - ‫ﻮ‬ ‫ﻋ ﹸﻔ‬
It was pardoned
Affedildi
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻋ‬
Punishment
Cezalandırma
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﻋﻘﹶﺎ ﹴ‬
Final end
Sonuç, akıbet
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻋﻘﹾﺒﹰﺎ‬
Its end
Onun sonucu
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻋ ﹾﻘﺒ‬
Your arm
Kolun, yardımcın
To bite
Isırdı
They bit
Isırdılar
In parts
2
1
1
311
Steep path
Sarp yokuş
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺒ ﹸﺔ‬‫ﻋ ﹶﻘ‬
After him
Ardından
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻘﹺﺒ‬ ‫ﻋ‬
End, consequence
Sonuç, akıbet
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻰ‬‫ﻋ ﹾﻘﺒ‬
His heels
Onun topukları
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻘ‬ ‫ﻋ‬
Knots
Düğümler
‫ﻋﻘﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ ﹶﻘ‬
To tie knot, execute, contract
Akdetti, bağladı, düğümledi
1
‫ﻋﻘﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ ﹶﻘ‬
He knotted, executed,
contracted
Düğümledi, bağladı, akdetti
1
‫ﻋﻘﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ ﹶﻘ‬
Knot
Düğüm
‫ﻋﻘﺪ‬
‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﻋ ﹾﻘ‬
To slaughter
Kesti
1
‫ﻋﻘﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ ﹸﻘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻋ ﹶﻘ‬
They slaughtered
Kestiler, boğazladılar
1
‫ﻋﻘﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻋ ﹶﻘﺮ‬
They slaughtered it
Onu kestiler
1
‫ﻋﻘﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﻋ ﹶﻘﺮ‬
To look back
Arkaya baktı
2
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌ ﱢﻘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻋ ﱠﻘ‬
You (pl) executed
Akdettiniz
2
‫ﻋﻘﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﻋﻘﱠﺪ‬
To understand, reason
Anladı, akletti
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﻘ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋ ﹶﻘ ﹶﻞ‬
They understood, reasoned
Aklettiler, anladılar
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﻋ ﹶﻘﻠﹸﻮ‬
They understood it
Onu aklettiler, anladılar
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻋ ﹶﻘﻠﹸﻮ‬
Contracts
Akitler
‫ﻋﻘﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻋﻘﹸﻮ‬
Barren, unsuccessful
Kısır, sonuçsuz
‫ﻋﻘﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻋﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﻋ‬
To worship devotedly
Saygıyla ibadet etti
1
‫ﻋﻜﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻋ ﹶﻜ‬
To be high, overcome
Üstün oldu, büyüklendi
1
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻼ‬
‫ﻋ ﹶ‬
All-knower
Çok bilen
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﻋ ﱠ‬
Signs, landmarks
Alametler, belirtiler
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻼﻣ‬‫ﻋ‬
Openly, publicly
Açıkça
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻼﹺﻧ‬
‫ﻋ ﹶ‬
Clinging substance
Asılı olan, embriyo
‫ﻋﻠﻖ‬
‫ﻋﹶﻠ ﹶﻘ ﹰﺔ‬ - ‫ﻋﻠﹶﻖ‬
Clinging substance
Asılı olan, embriyo
‫ﻋﻠﻖ‬
‫ﻋﹶﻠ ﹶﻘ ﹲﺔ‬
To teach
Öğretti
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
2
312
I taught
Ben öğrettim
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
You were taught
Sen öğretildin
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋﱢﻠ‬
I taught you
Sana öğrettim
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
You (pl) taught
Siz öğrettiniz
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
You were (pl) taught
Siz öğretildiniz
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﻋﱢﻠ‬
You taught us
Sen bize öğrettin
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
You taught me
Bana öğrettin
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
He taught you
Sana öğretti
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
He taught you (pl)
Size öğretti
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻤﻜﹸﻢ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
We were taught
Biz öğretildik
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻋﱢﻠ‬
We taught him
Ona öğrettik
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
He taught me
Bana öğretti
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻤﻨﹺﻲ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
He taught him
Ona öğretti
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
Illiyun
Đlliyyun
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋﱢﻠ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻋﱢﻠﻴ‬
Knowledge
Đlim
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻋ ﹾﻠﻤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹾﻠ‬
To know
Bildi
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
Knowers, those who know
Alimler
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺅ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﹶﻠﻤ‬ - ‫ﺎﺀ‬‫ﻋﹶﻠﻤ‬
She knew
Bildi (dş)
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
You knew
Bildin
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
I knew
Bildim
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
You (pl) knew
Siz bildiniz
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
You (pl) knew them (fm)
Onları (dş) bildiniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
You knew it
Onu bildin
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
We knew
Bildik
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
He knew it
Onu bildi
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
His knowledge
Onun ilmi
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ ﹾﻠ‬
1
313
Its knowledge
Onun ilmi
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻋ ﹾﻠ‬
Their knowledge
Onların ilmi
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ ﹾﻠ‬
They knew
Bildiler
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﻤ‬‫ﻋ‬
My knowledge
Benim ilmim
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻲ‬‫ﻋ ﹾﻠﻤ‬
Became high, conquered
Üstün geldi
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﹶﻠﻮ‬
Height, haughtiness
Üstünlük iddiası
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻮﹰﺍ‬ ‫ﻋﹸﻠ‬
On, upon, over
Üzerinde, üzerine
High, exalted
Yüce
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻋﻠﹶﻰ‬
Highest
En yüce
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻋ ﹾﻠﻴ‬
On you, upon you
Senin üzerine
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On you (fm), upon you
Senin (dş) üzerine
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On you (pl), upon you
Sizin üzerinize
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On you (dual), upon you
Đkinizin üzerine
‫ﺎ‬‫ﻴ ﹸﻜﻤ‬‫ﻋﹶﻠ‬
All-knower
Alim, bilen
On us, upon us
Bizim üzerimize
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On him, upon him
Onun üzerine
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On her, upon her
Onun üzerine (dş)
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On them, upon them
Onların üzerine
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On them (dual), upon them
Đkisinin üzerine
‫ﺎ‬‫ﻴ ﹺﻬﻤ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On them (fm), upon them
Onların üzerine (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻋﹶﻠ‬
On me, upon me
Benim üzerime
High, most high
Yüksek, yüce
Pillars
1
1
‫ﻋﻠﹶﻰ‬
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻋﻠ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋﻠ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻠ‬‫ﻋ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
Direkler
‫ﻋﻤﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬
Maintenance
Đmar, bakım ve onarım
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺭ ﹶﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬
Pillar
Direk
‫ﻋﻤﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Life, age
Ömür, hayat
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
314
‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﻋ‬
Imran
Đmran
Umrah
Umre
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
By your life
Ömrüne andolsun
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Your life
Senin ömrün
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻤ ﹺﺮ‬ ‫ﻋ‬
His life
Onun ömrü
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻤ ﹺﺮ‬ ‫ﻋ‬
They built
Đmar ettiler
1
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻭ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﻋ‬
They built it
Onu imar ettiler
1
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﻋ‬
Work, activity, deed
Đş, amel, faaliyet
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻤ ﹰ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻤ ﹲﻞ‬ ‫ﻋ‬
To do, work, perform
Çalıştı, yaptı, işledi
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﻋ‬
Regarding deed
Amel olarak, iş bakımından
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻤ ﹰ‬ ‫ﻋ‬
She worked, did
Çalıştı, yaptı, işledi
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﻋ‬
You worked, did
Yaptınız
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ ﹾﻠ‬ ‫ﻋ‬
She did it
Onu yaptı
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﻋ‬
Your deed
Senin amelin
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻤﹸﻠ‬ ‫ﻋ‬
Your (pl) deed
Sizin ameliniz
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤﹶﻠﻜﹸﻢ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻤﹸﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﻋ‬
His deed
Onun ameli
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻤﹸﻠ‬ ‫ﻋ‬
Their deed
Onların ameli
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻠﻬﹺﻢ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤﹶﻠ‬ ‫ﻋ‬
They did, worked
Yaptılar
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﻋ‬
My deed
Benim amelim
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﻠ‬ ‫ﻋ‬
About what
Ne hakkında
paternal aunts
Halalar
‫ﻋﻤﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬
Your paternal aunts
Halaların
‫ﻋﻤﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬
Your (pl) paternal aunts
Halalarınız
‫ﻋﻤﻢ‬
‫ﺗﻜﹸﻢ‬‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬
To grant life
Ömür verdi
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Your paternal uncle
Amcan
‫ﻋﻤﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Made blind, obscured
Kör edildi, örtüldü
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
1
1
‫ﺎ‬‫ﻦ ﻣ‬ ‫ﻋ‬ = ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ‬
2
1
315
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻋﻤ‬
Körler
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻋﻤ‬
Blindness
Körlük
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻋﻤ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻋﻤ‬
Blind ones
Körler
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻤ ﹺﻲ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Blind
Kör
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻋﻤ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
To become blind
Kör oldu
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Blindly
Körlükle
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﻤﻴ‬ ‫ﻋ‬
Became blind
Kör oldu
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Deep
Derin
‫ﻋﻤﻖ‬
‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﻋﻤ‬
Blind ones
Körler
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
About, from
-den, hakkında
To humble
Boyun eğdi
Grape
They became blind
Kör oldular
Blind ones
1
1
1
‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬
‫ﻋﻨﻮ‬
‫ﻨﻮ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻨﺎ‬‫ﻋ‬
Üzüm
‫ﻋﻨﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﺒ‬‫ﻋ‬ - ‫ﺐ‬
‫ﻨ ﹴ‬‫ﻋ‬
Distress
Sıkıntı
‫ﻋﻨﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
To get distressed
Sıkıntıya düştü
1
‫ﻋﻨﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻋﹺﻨ‬
You got distressed
Siz sıkıntıya düştünüz
1
‫ﻋﻨﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋﹺﻨ‬
With, near, by
Katında
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
With, near, by me
Senin katında
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
With, near, by you (pl)
Sizin katınızda
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﺪﻛﹸﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
With, near, by us
Bizim katımızda
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻨ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
With, near, by him
Onun katında
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋﻨ‬
With, near, by her
Onun (dş) katında
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
With, near, by them
Onların katında
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
With, near, by me
Benim katımda
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﻱ‬‫ﻨﺪ‬‫ﻋ‬
Neck
Boyun
‫ﻋﻨﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
Your neck
Senin boynun
‫ﻋﻨﻖ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
1
316
‫ﻋﻨﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
His neck
Onun boynu
About you, from you
Senden
Spider
Örümcek
About you (pl), from you
Sizden
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻋ‬
About us, from us
Bizden
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬
About me, from me
Benden
‫ﻲ‬‫ﻋﻨ‬
About him, from him
Ondan
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
About her, from her
Ondan (dş)
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻋ‬
About them, from them
Onlardan
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
About them (dual), from them
O ikisinden
Stubborn
Đnatçı, rakip
‫ﻋﻨﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﻨﹺﻴﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋﻨﹺﻴ‬
Covenant, promise
Ahid, söz
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬
To make covenant
Ahit verdi, sözleşti
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ ﹺﻬ‬
Your (pl) covenant, promise
Ahdiniz
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬
We made covenant
Ahdettik
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ ﹺﻬ‬
His covenant, promise
Onun ahdi
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬
Their covenant, promise
Onların ahdi
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬
My covenant, promise
Benim ahdim
‫ﻋﻬﺪ‬
‫ﻱ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻋ‬
Colored wool
Renkli yün
‫ﻋﻬﻦ‬
‫ﻬ ﹺﻦ‬ ‫ﻋ‬
Middle aged
Orta
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻋﻮ‬
Crookedness
Eğrilik
‫ﻋﻮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺟ‬ ‫ﻋ‬ - ‫ﺝ‬
‫ﻮ ﹴ‬ ‫ﻋ‬
Private parts, private times
Avret yerleri
‫ﻋﻮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﻋ‬
Exposed
Açıkta, avret
‫ﻋﻮﺭ‬
‫ﺭ ﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬
It was penalized
Cezalandırıldı
3
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﻋ‬
You (pl) were penalized
Cezalandırıldınız
3
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﺘ‬‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﻋ‬
Festival
Bayram
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﻋ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
‫ﻋﻨﻜﺐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﻋ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
1
317
‫ﻋﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬
Caravan
Kervan
Isa, Jesus (pbuh)
Đsa (AS)
Life
Hayat
‫ﻋﻴﺶ‬
‫ﺸ ﹲﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋ‬
Poverty
Fakirlik
‫ﻋﻴﻞ‬
‫ﻴﹶﻠ ﹲﺔ‬‫ﻋ‬
Eye, spring
Göz, pınar
‫ﻋﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬
Large eyes
Đri gözlü
‫ﻋﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻋ‬
Eye, spring
Göz, pınar
‫ﻋﲔ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﻋﻴ‬
Your two eyes
Đki gözün
‫ﻋﲔ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻋ‬
Two eyes, two springs
Đki göz, iki pınar
‫ﻋﲔ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻋ‬
His two eyes
Onun iki gözü
‫ﻋﲔ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻋ‬
Her eye
Onun (dş) gözü
‫ﻋﲔ‬
‫ﻬﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻋ‬
My eye
Gözüm
‫ﻋﲔ‬
‫ﻴﻨﹺﻲ‬‫ﻋ‬
Your two eyes
Senin iki gözün
‫ﻋﲔ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻋ‬
Two eyes, two springs
Đki göz, iki pınar
‫ﻋﲔ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻋ‬
Springs
Pınarlar
‫ﻋﲔ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﻋﻴ‬ - ‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﻋﻴ‬
To become tired
Yoruldu
1
‫ﻋﻴﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻋ‬
We got tired
Yorulduk
1
‫ﻋﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻴﹺﻴﻨ‬
‫ﻰ‬‫ﻴﺴ‬‫ﻋ‬
318
‫غ‬
Unseen
Gizli, saklı
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺋ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Unseen ones
Gizliler, saklılar
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺋﹺﺒ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Toilet
Hela, tuvalet
‫ﻏﻮﻁ‬
‫ﻂ‬
 ‫ﺋ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Those who are angered
Kin besleyenler, öfkelenenler
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﺋﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻏﹶﺎ‬
That which stays behind
Geride kalan
‫ﻏﱪ‬
‫ﻏﹶﺎﺑﹺﺮ‬
Those who stay behind
Geride kalanlar
‫ﻏﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻏﹶﺎﹺﺑﺮﹺﻳ‬
He left
Ayrıldı, gitti, dışarıda bıraktı
‫ﻏﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬
Cave
Mağara
‫ﻏﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬
Those in debt
Borçlular
‫ﻏﺮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻏﹶﺎ ﹺﺭ‬
Darkness
Karanlık
‫ﻏﺴﻖ‬
‫ﺳ ﹴﻖ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬
Overwhelming
Kuşatan, saran
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺷ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬
That which forgives
Bağışlayan
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻓ ﹺﺮ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Those who forgive
Bağışlayanlar
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻓﺮﹺﻳ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Heedless, unaware
Gafil
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻓ ﹰ‬‫ ﻏﹶﺎ‬- ‫ﻓ ﹲﻞ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Unaware ones (fm)
Gafiller (dş)
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻓﻠﹶﺎ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Unaware ones
Gafiller
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻓ‬‫ ﻏﹶﺎ‬- ‫ﻓﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Unaware ones
Gafiller
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻓ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Victorious
Galip
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Victorious ones
Galipler
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟﹺﺒ‬‫ ﻏﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﺒ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Victorious ones
Galipler
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟﹺﺒ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Deviators
Azgınlar
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ ﻏﹶﺎ ﹺﻭﻳ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻏﹶﺎﻭ‬
Deviators
Azgınlar
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻏﹶﺎﻭﹺﻳ‬
Dust
Toz
‫ﻏﱪ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻏ‬
Rubbish of dead leaves
Çer-çöp
‫ﻏﺜﻮ‬
‫ﹸﻏﺜﹶﺎ ًﺀ‬
Tomorrow
Yarın
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ ﻏﹶﺪﹰﺍ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻏ‬
319
3
Morning meal
Gıda, yemek
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﺍﺀ‬‫ﹶﻏﺪ‬
Our morning meal
Gıdamız, yemeğimiz
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﺍ َﺀﻧ‬ ‫ﹶﻏ‬
Morning
Sabah
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻏﺪ‬
Abundant
Bol
‫ﻏﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹰﺎ‬ ‫ﹶﻏ‬
He went early
Sabahleyin ayrıldı
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﻭ‬‫ﹶﻏﺪ‬
In the morning
Sabahleyin
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﻭﹰﺍ‬ ‫ﺪ‬ ‫ ﹸﻏ‬- ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹸﻏ‬
They went early
Sabah ayrıldılar
1
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﹶﻏ‬
You left early morning
Sabahleyin ayrıldın
1
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻏ‬
Morning
Sabah
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﻭ‬‫ﹶﻏﺪ‬
Morning course
Sabah esişi
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹸﻏ‬
To leave in the morning
Sabahleyin ayrıldı, gitti
1
‫ﻏﺪﻭ‬
‫ﻭ‬‫ﻐﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﹶﻏﺪ‬
To deceive
Aldattı
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Crow
Karga
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺑ‬‫ ﹸﻏﺮ‬- ‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﹸﻏﺮ‬
Intensely black
Kapkara
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺍﺑﹺﻴ‬‫ﹶﻏﺮ‬
Inseparable, continuous
Sargın, sürekli
‫ﻏﺮﻡ‬
‫ﺍﻣﹰﺎ‬‫ﹶﻏﺮ‬
To set
Battı (güneş, ay)
1
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
It set
Battı
1
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Western
Batıda
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﹶﻏ‬
Western
Batıda, batılı
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﹶﻏ‬
It deceived
Aldattı
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
It deceived you (pl)
Sizi aldattı
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﻏ‬
It deceived them
Onları aldattı
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Lofty dwellings
Odalar
‫ﻏﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹰﺎ‬ ‫ ﹸﻏ‬- ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻏ‬
Lofty dwellings
Yüksek köşkler
‫ﻏﺮﻑ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮﻓﹶﺎ‬ ‫ﹸﻏ‬
Chamber, hollow
Oda, avuç, yüksek yer
‫ﻏﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ ﹸﻏ‬- ‫ﺮﹶﻓ ﹰﺔ‬ ‫ﹸﻏ‬
Drowning
Boğma
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
1
320
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻗﹰﺎ‬‫ﹶﻏﺮ‬
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Sizi aldattı
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﹶﻏ‬
It deceived them
Onları aldattı
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Setting
Batma, batış
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﻭ ﹺ‬‫ﹸﻏﺮ‬
Its setting
Onun batması
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﹺﺑﻬ‬‫ﹸﻏﺮ‬
Deceiver
Aldatan, aldatıcı
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﹶﻏﺮ‬
Deception, delusion
Aldanış
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻭﺭ‬‫ ﹸﻏﺮ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﹸﻏﺮ‬
Yarn
Đplik
‫ﻏﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﹶﻏ‬
Her yarn
Onun ipliği
‫ﻏﺰﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺰﹶﻟﻬ‬ ‫ﹶﻏ‬
Fighting
Savaş
‫ﻏﺰﻭ‬
‫ﻯ‬‫ﹸﻏﺰ‬
Cold, purulence
Soğuk, irin
‫ﻏﺴﻖ‬
‫ﺎﻗﹰﺎ‬‫ ﹶﻏﺴ‬- ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻏﺴ‬
Darkness
Karanlık
‫ﻏﺴﻖ‬
‫ﺴ ﹺﻖ‬
 ‫ﹶﻏ‬
To wash
Yıkadı
‫ﻏﺴﻞ‬
‫ﺴ ﹸﻞ‬
ِ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻏ‬
Purulence
Đrin
‫ﻏﺴﻞ‬
‫ﲔ‬
‫ﻠ ﹴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻏ‬
Covered
Örttü
2
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻏﺸ‬
Covered it
Onu örttü
2
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﻏﺸ‬
Veil, cover
Örtü
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻭ ﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻏﺸ‬
Covered
Örttü
2
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﹶﻏﺸ‬
He fainted
Bayıldı
1
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹸﻏ‬
To cover
Örttü
2
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﯽ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻏﺸ‬
To cover
Örttü
1
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﯽ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻏ‬
It covered them
Onları örttü
1
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻏ‬
By force
Zorla
‫ﻏﺼﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺼﺒ‬
 ‫ﹶﻏ‬
Choking
Boğazı tıkayan
‫ﻏﺼﺺ‬
‫ﺼ ﹲﺔ‬
 ‫ﹸﻏ‬
To lower
Đndirdi
‫ﻏﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﹶﻏ‬
Violently
Şiddetle
It deceived you
Seni aldattı
It deceived you (pl)
1
1
321
‫ﻏﻀﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻏ‬
‫ﻏﻀﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻏ‬
‫ﻏﻀﺐ‬
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﻀﺒ‬
 ‫ﹶﻏ‬
‫ﻏﻀﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻀﺒ‬
 ‫ﹶﻏ‬
‫ﻏﻀﺐ‬
‫ﻀﺒﹺﻲ‬
 ‫ﹶﻏ‬
Örtü
‫ﻏﻄﻮ‬
‫ﻏﻄﹶﺎ ٍﺀ‬
Your cover
Senin örtün
‫ﻏﻄﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻏﻄﹶﺎ َﺀ‬
Oft-forgiving
Çok bağışlayan
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺍ‬‫ ﹶﻏﻔﱠﺎﺭ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻏﻔﱠﺎ‬
To forgive
Bağışladı, örttü
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ ﹶﻔ‬
Forgiveness
Bağışlama
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺍﻥ‬‫ﹸﻏ ﹾﻔﺮ‬
Your forgiveness
Senin bağışlaman
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬‫ﹸﻏ ﹾﻔﺮ‬
We forgave
Bağışladık
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﹶﻏ ﹶﻔ‬
To become unaware,
heedless
Gafil oldu
1
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﻐ ﹸﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏ ﹶﻔ ﹶﻞ‬
Heedlessness, neglect
Gaflet
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﹶﻏ ﹾﻔﹶﻠ‬
Oft-forgiving
Çok bağışlayan
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺍ‬‫ ﹶﻏﻔﹸﻮﺭ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻏﻔﹸﻮ‬
Malice, rancor
Kin
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻼ‬
 ‫ﻏ‬ - ‫ﻏ ﱟﻞ‬
To defraud
Hıyanet etti, kin bağladı
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻐ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏ ﱠﻞ‬
Strong, severe, harsh
Katı, ağır, zor, sert
‫ﻏﻠﻆ‬
‫ﻅ‬
‫ﻏﻠﹶﺎ ﹲ‬
Son, boy
Oğlan çocuk
‫ﻏﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﻣ‬
‫ ﹸﻏ ﹶ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﹸﻏ ﹶ‬
Two boys
Đki oğlan
‫ﻏﻠﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣ‬ ‫ﹸﻏﻠﹶﺎ‬
To defeat
Yendi, galip geldi
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻏﹶﻠ‬
Thick foliage
Đri, gür
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﹸﻏﻠﹾﺒﹰﺎ‬
Defeated
Yendi (dş)
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻏﹶﻠ‬
Was defeated
Yenildi
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻠ‬‫ﹸﻏ‬
Their defeat
Onların yenilgisi
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻏﹶﻠﹺﺒ ﹺﻬ‬
They defeated
Yendiler
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻏﹶﻠﺒ‬
Anger, wrath
Gazap, kızgınlık
To be angry
Gazap etti, kızdı, öfkelendi
Angry
Kızgın, gazaplı
They became angry
Gazap ettiler
My anger, wrath
Gazabım
Cover
1
1
1
1
1
1
322
They were defeated
Yenildiler
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﺒ‬‫ﹸﻏ‬
Chained
Bağlandı
1
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹸﻏﱠﻠ‬
To become thick
Sert oldu
1
‫ﻏﻠﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻐﹸﻠ ﹸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﹶﻏﹸﻠ ﹶ‬
Harshness
Sertlik
‫ﻏﻠﻆ‬
‫ﻏ ﹾﻠ ﹶﻈ ﹰﺔ‬
Wrapped
Kılıflı
‫ﻏﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﹸﻏ ﹾﻠ‬
She closed
Kapattı
‫ﻏﻠﻖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻏﱠﻠ ﹶﻘ‬
Sons
Genç
‫ﻏﻠﻢ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻏ ﹾﻠﻤ‬
Chain (imp, pl) him
Onu bağlayın
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﹸﻏﻠﱡﻮ‬
Boiling
Kaynama
‫ﻏﻠﻲ‬
‫ﹶﻏ ﹾﻠ ﹺﻰ‬
To boil
Kaynadı
‫ﻏﻠﻲ‬
‫ﻐﻠﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏﻠﹶﻰ‬
Strong, severe, harsh
Ağır, zor, sert, katı
‫ﻏﻠﻆ‬
‫ﻴﻈﹰﺎ‬‫ ﹶﻏﻠ‬- ‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﹶﻏﻠ‬
Distress
Gam
‫ﻏﻤﻢ‬
‫ﻤﹰﺎ‬ ‫ ﹶﻏ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻏ‬
Clouds
Bulutlar
‫ﻏﻤﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻏﻤ‬
Doubt
şüphe
‫ﻏﻤﻢ‬
‫ﻤ ﹰﺔ‬ ‫ﹸﻏ‬
Agonies
Acılar, ızdıraplar
‫ﻏﻤﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Confusion
Gaflet, dalgınlık
‫ﻏﻤﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻏ‬
Their confusion
Onların gafletleri
‫ﻏﻤﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻏ‬
Sheep
Koyun
‫ﻏﻨﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻏ‬
To get spoils of war
Ganimet aldı
1
‫ﻏﻨﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻏﹺﻨ‬
You (pl) got spoils of war
Ganimet aldınız
1
‫ﻏﻨﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﹶﻏﹺﻨ‬
My sheep
Benim koyunum
‫ﻏﻨﻢ‬
‫ﻲ‬‫ﻨﻤ‬‫ﹶﻏ‬
Self-sufficient, rich
Zengin, ihtiyaçsız, bağımsız
‫ﻏﲏ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻏﹺﻨﻴ‬- ‫ﻰ‬ ‫ﹶﻏﹺﻨ‬
Covering
Örtü
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﺵ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﹶﻏﻮ‬
Diver
Dalgıç, dalan
‫ﻏﻮﺹ‬
‫ﺹ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﹶﻏﻮ‬
To err, go astray
Azdı
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏﻮٰﻯ‬
Sunken
Suyu çekilen
‫ﻏﻮﺭ‬
‫ﺭﹰﺍ‬‫ﹶﻏﻮ‬
2
1
323
‫ﻏﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﹶﻏ‬
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﹶﻏﻮ‬
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﹶﻏ ﹺﻮ‬
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Sapıklık, hata, kötülük
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﹶﻏ‬
Bottom
Dip
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺖ‬‫ﺎﺑ‬‫ﹶﻏﻴ‬
Unseen
Görünmeyen, gayb
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
His unseen secrets
Onun gaybi
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴﹺﺒ‬‫ﹶﻏ‬
Rain
Yağmur
‫ﻏﻴﺚ‬
‫ﺚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Other than, not
Değil, başka
‫ﻏﲑ‬
‫ﻴ ﹺﺮ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
To change
Değiştirdi
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Other than you (pl)
Sizden başka
‫ﻏﲑ‬
‫ﻴ ﹺﺮﻛﹸﻢ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Other than him
Ondan başka
‫ﻏﲑ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻴ ﹺﺮ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ ﹶﻏ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Other than her
Ondan (dş) başka
‫ﻏﲑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Other than me
Benden başka
‫ﻏﲑ‬
‫ﻴﺮﹺﻱ‬‫ﹶﻏ‬
Subsided
Çekildi
‫ﻏﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻏ‬
Rage, anger
Kızgınlık, öfke
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﹶﻏ‬
Your rage
Öfkeniz
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻈ ﹸﻜ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Their rage
Onların öfkesi
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻈ ﹺﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Unseen ones
Gaybler
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﻮ ﹺ‬‫ﹸﻏﻴ‬
Bad effect
Aklı giderme
Erred, went astray
Aldandı, azdı
Deviator
Azgın
We erred, went astray
Azdık
Evil
1
1
2
1
324
‫ف‬
‫ﻑ‬

Then, in that case, so
Öyleyse, bundan dolayı
Then she came
Böylece geldi (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﻓﺌﹶﺎ‬
Give (imp, pl)
Verin
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻓﺌﹶﺎﺗ‬
Heart, bosom
Kalp, sine
‫ﻓﺄﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﹸﻓﺆ‬
Your heart, bosom
Sinen, kalbin
‫ﻓﺄﺩ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﹸﻓﺆ‬
Group, company
Topluluk
‫ﻓﺄﻱ‬
‫ﻓﹶﺌ ﹲﺔ‬
Two groups
Đki topluluk
‫ﻓﺄﻱ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻓﹶﺌ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻓﹶﺌﺘ‬
Your group
Sizin topluluğunuz
‫ﻓﺄﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻓﹶﺌ‬
Two groups
Đki topluluk
‫ﻓﺄﻱ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻓﹶﺌ‬
Then it returned
Döndü (dş)
‫ﻓﻴﺄ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻓﹶﺎ َﺀ‬
Successful
Kurtuluşa eren, başaran
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﺰ‬‫ﻓﹶﺎﺋ‬
Successful ones
Kurtuluşa erenler, başaranlar
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺋﺰ‬‫ﻓﹶﺎ‬
They returned
Geri döndüler, sığındılar
1
‫ﻓﻴﺄ‬
‫ﻓﹶﺎﺀُﻭ‬
The seek (imp, pl)
Öyleyse arayın
8
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then come, bring (imp)
Öyleyse gel, getir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﹶﻓ ﹾﺄ‬
Then, obedience
O halde tabi olmak
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then obey (imp)
O halde tabi ol
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then obey (imp) me
O halde bana tabi ol
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻌﻨﹺﻲ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then obey (imp) him
O halde ona tabi ol
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﻓﹶﺎ‬
They obeyed
Tabi oldular
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then obey (imp, pl)
O halde tabi olun
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then obey (imp, pl) me
Öyleyse bana tabi olun
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then, they obeyed him
Ona tabi oldular
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then obey (imp, pl) him
Öyleyse ona tabi olun
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﹺﺒﻌ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Those who open
Açanlar
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
1
325
Then he took, accepted
Böylece tuttu, edindi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then she took, accepted
Tuttu, edindi (dş)
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
You (pl) took them
Onları tuttunuz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺗﻤ‬‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then take (imp) him
Öyleyse onu tut, edin
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So take (imp, pl) him
Öyleyse onu tutun, edinin
8
‫ﺍﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So fear (imp, pl)
O halde sakının
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺗﻘﹸﻮﺍ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So fear (imp, pl) me
O halde benden sakının
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺗﻘﹸﻮ‬‫ﻓﹶﺎ‬
It escaped you
Sizden kaçtı, kaçırdınız
1
‫ﻓﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then recite it
O halde onu okuyun
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻠﹸﻮﻫ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then bring (imp) us
Öyleyse bize getir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄ‬
Those who put into trial
Fitneye düşürenler
‫ﻓﱳ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺗﹺﻨ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then bring (imp, pl)
Öyleyse getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄﺗ‬
Then bring (imp, pl) us
Öyleyse bize getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄﺗ‬
Come (imp, pl) to them (fm)
Onlara (dş) gelin, yaklaşın
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄﺗ‬
Go (imp, dual)
Đkiniz gidin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄ‬
Go (imp, dual) to him
Đkiniz ona gidin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄ‬
Then, persevere
O halde sebat edin
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﺘ‬‫ﻓﹶﺎﹾﺛ‬
He chose him
Onu seçti
8
‫ﺟﱯ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So avoid (imp, pl)
Öyleyse kaçının
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﹺﻨﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So avoid (imp, pl) it
Öyleyse ondan kaçının
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﹺﻨﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Wicked
Facir, ahlaksız
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻓﹶﺎ ﹺﺟﺮ‬
Then do (imp)
Öyleyse kıl, yap
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then flog (imp, pl)
Vurun
1
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻠﺪ‬‫ﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then flog (imp, pl) them
Onlara vurun
1
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﻭﻫ‬‫ﻠﺪ‬‫ﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then incline (imp)
O halde yanaş
1
‫ﺟﻨﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So it burned
Ve yandı (dş)
8
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
326
Burdened, carried
Yüklendi, taşıdı
8
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Beware (imp, pl)
Sakının
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺣ ﹶﺬﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Beware (imp, pl) of it
Ondan sakının
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣ ﹶﺬﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Beware (imp, pl) of them
Onlardan sakının
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻢ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺣ ﹶﺬﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Immorality
Çirkinlik, ahlaksızlık
‫ﻓﺤﺶ‬
‫ﺸ ﹰﺔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then judge (imp)
O halde hüküm ver
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹸﻜ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Mingled
Karıştı
8
‫ﺧﻠﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺘﹶﻠ ﹶ‬‫ﺧ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Differed
Ayrılığa düştü
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﺧ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
It was differed
Ayrılığa düşüldü
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then differed
Ayrılığa düştüler
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺘﹶﻠﻔﹸﻮﺍ‬‫ﺧ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then come out (imp)
O halde çık
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then fear (imp, pl) them
Onlardan korkun
1
‫ﺧﺸﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So take off (imp)
Çıkar
1
‫ﺧﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then your brothers
O zaman kardeşlerinizdir
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﹶﻓﹺﺈ‬
Then you (pl) disputed
Atıştınız, çekiştiniz
6
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﻢ‬‫ﺭ ْﺀﺗ‬ ‫ﺍ‬‫ﻓﹶﺎﺩ‬
Enter (imp, pl)
Girin
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
They were entered
Sokuldular
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﻓﹸﺄ‬
Enter (imp, pl) it
Ona girin
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﻠﹸﻮﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Enter (imp, fm)
Gir (dş)
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﺧﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then repel, prevent (imp)
O halde savın, savuşturun
1
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﺭﺀُﻭﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So pray, call (imp)
O halde dua et, çağır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So pray, call (imp, pl)
Dua edin
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So pray (imp, pl) to Him
Ona dua edin
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So call (imp, pl) them
Onları çağırın
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So give back
Verin
1
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺩﹶﻓﻌ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Once, then
Bir zaman
‫ﹶﻓﺈﹺﺫ‬
327
Then, in that case, so
O halde
‫ﹶﻓﹺﺈﺫﹰﺍ‬
Then, that time
O zaman
‫ﹶﻓﹺﺈ ﹶﺫﺍ‬
Then remember (imp, pl)
O halde anın
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﺫ ﹸﻛﺮ‬
Then remember (imp, pl) me
O halde beni anın
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﻧﹺﻲ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﺫ ﹸﻛﺮ‬
Then permit (imp)
O halde izin ver
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﹶﻓ ﹾﺄ ﹶﺫ ﹾﻥ‬
Be informed (imp, pl)
Bildirilmiş olun
2
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄ ﹶﺫﻧ‬
Then go (imp)
O halde git
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﺫ‬
Then go (imp, dual)
O halde ikiniz gidin
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﺫ‬
Overflowed, boiled
Kaynadı
1
‫ﻓﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So he returned
Geri döndü
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So they (dual) returned
Đkisi geri döndü
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﺗﺪ‬‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So watch
Bekle, gözetle
8
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So watch them
Onları bekle, gözetle
8
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then return (imp)
Döndür
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺭ ﹺﺟ ﹺﻊ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then return (imp) us
Bizi döndür
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺭ ﹺﺟ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then return (imp, pl)
Geri dönün
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺭ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then provide them
Öyleyse onları rızıklandırın
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬‫ﺯﻗﹸﻮﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Old
Yaşlı
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻓﹶﺎ ﹺﺭ‬
Empty
Boş
‫ﻓﺮﻍ‬
‫ﻓﹶﺎﺭﹺﻏﹰﺎ‬
So turn to
Yönel, yaklaş
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺭ ﹶﻏ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who separate
Ayıranlar, seçenler
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻓﹶﺎ ﹺﺭﻗﹶﺎ‬
Part (imp, pl) with them (fm)
Onlardan ayrılın
3
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹺﺭﻗﹸﻮ‬
So fear (imp, pl) me
Öyleyse benden korkun
1
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Skillfully
Ustalıkla
‫ﻓﺮﻩ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹺﺭ‬
To succeed
Başardı
1
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﻳﻔﹸﻮ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
They asked permission from
you
Senden izin isterler
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﹾﺌ ﹶﺬﻧ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
1
328
Then be receive good tidings
Öyleyse müjdelenin
10
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So they raced
Yarıştılar
8
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺒﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So let them race (imp)
Yarışsınlar
8
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺘﹺﺒﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
He responded
Cevap verdi
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
You (pl) responded
Cevap verdiniz, icabet ettiniz
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
We responded
Cevap verdik, icabet ettik
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
They preferred
Tercih ettiler
10
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
He belittled them
Küçümsedi
10
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then call witness (imp, pl)
Şahit getirin
10
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸ ﹺﻬﺪ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then take shelter (imp)
Öyleyse sığın
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻌ ﹾﺬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
He saved himself
Namusunu korudu
10
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So he asked him for help
Ondan yardım istedi
10
‫ﻏﻴﺚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹶﺛ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So he asked forgiveness
Ve bağışlanma diledi
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then ask forgiveness
Öyleyse bağışlanma dile
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So they asked forgiveness
Ve bağışlanma dilediler
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻐ ﹶﻔﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then ask forgiveness from
him
Öyleyse ondan bağışlanma
dileyin
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So it became thick, strong
Kalınlaştı, sertleşti
10
‫ﻏﻠﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻐﹶﻠ ﹶ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So ask (imp) them
Onlara sor
1
‫ﻓﺘﻮ‬
‫ﺘﻬﹺﻢ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So be upright, straight (imp)
Öyleyse dosdoğru ol
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Öyleyse dosdoğru olun (ikil)
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺘﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Öyleyse dosdoğru olun
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺘﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Sonra büyüklendiniz
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﻢ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then they became arrogant
Sonra büyüklendiler
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So you (pl) profited
Faydalandınız
10
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So they profited
Faydalandılar
10
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So hold fast (imp)
Sıkı tut, yapış
10
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻤﺴِﻚ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So be upright, straight (imp,
dual)
So be upright, straight (imp,
pl)
Then you (pl) became
arrogant
329
Listen (imp)
Dinle
8
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Listen (imp, pl)
Dinleyin
8
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So he established
Yerleşti, kuruldu
1
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺘﻮ‬‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So prostrate (imp)
O halde secde et
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So prostrate (imp, pl)
O halde secde edin
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺠﺪ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then run (imp, pl)
Koşun
1
‫ﺳﻌﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻌﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Disobedient
Yoldan çıkan, fasık
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﺳﻘﹰﺎ‬ ‫ ﻓﹶﺎ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Disobedient ones
Fasıklar
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺳ‬ ‫ ﻓﹶﺎ‬- ‫ﺳﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Disobedient ones
Fasıklar
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So insert (imp)
Sok, al
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﺳﻠﹸﻚ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So insert (imp, pl)
Sokun
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺳﹸﻠﻜﹸﻮ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So follow (imp, fm)
Gir, yürü
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻲ‬‫ﺳﹸﻠﻜ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Listen (imp, pl) to me
Beni dinleyin, işitin
8
‫ﲰﻊ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then bear witness (imp, pl)
Şahit olun
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Endure (imp)
Sabret
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺻﺒﹺﺮ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
Endure (imp, pl)
Sabredin
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺻﹺﺒﺮ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
So proclaim (imp)
Đlan et, açıkça söyle
1
‫ﺻﺪﻉ‬
‫ﻉ‬‫ﺻﺪ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
Then hunt (imp, pl)
Avlanın
8
‫ﺻﻴﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺻﻄﹶﺎﺩ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
So overlook (imp)
Hoşgör, affet
1
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹶﻔ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who separate, decide
Ayıranlar, ayırt edenler
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
Then give (imp) them
example, strike
Then give (imp) them
example, strike
O halde vur, misal ver
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺿ ﹺﺮ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
O halde vurun, misal verin
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺿ ﹺﺮﺑ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Creator, splitter
Yaratıcı, yaran
Then feeding
Doyurulması
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﹺﺈ ﹾﻃﻌ‬
So he looked
Baktı
8
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﱠﻃﹶﻠ‬
So purify yourselves
Temizlenin
5
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﱠﻃ‬
330
So worship (imp)
Kulluk et
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So worship (imp) me
Bana kulluk et
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪﻧﹺﻲ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So worship (imp) him
Ona kulluk et
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So worship (imp, pl)
Kulluk edin
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So worship (imp, pl) me
Bana kulluk edin
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So worship (imp, pl) him
Ona kulluk edin
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So take (imp, pl) lesson
Đbret alın
8
‫ﻋﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﹺﺒﺮ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then attack (imp, pl)
Saldırın
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So we confessed
Đtiraf ettik
8
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻓﻨ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So they confessed
Đtiraf ettiler
8
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So keep away (imp, pl)
Bırakın, uzak durun
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﺘ ﹺﺰﻟﹸﻮﺍ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So keep away (imp, pl) from
me
Beni bırakın, uzak durun
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺘ ﹺﺰﻟﹸﻮ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So drag (imp, pl) him
Onu sürükleyin
1
‫ﻋﺘﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So be just, fair (imp, pl)
Adil olun
1
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then I punish them
Onlara azap ederim
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻋ ﱢﺬ‬ ‫ﹶﻓﹸﺄ‬
Then forgive (imp)
Affet
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then forgive (imp, pl)
Affedin
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻋﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
That which does
Yapan
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻋ ﹲﻞ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So know (imp) that
Bil ki
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So know (imp, pl) that
Bilin ki
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻋﹶﻠﻤ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who do
Yapanlar
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻋ‬ ‫ ﻓﹶﺎ‬- ‫ﻋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who do
Yapanlar
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Do (imp)
Yap
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then wash (imp, pl)
Öyleyse yıkayın
1
‫ﻏﺴﻞ‬
‫ﺴﻠﹸﻮﺍ‬
ِ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻏ‬
Then forgive (imp)
Öyleyse bağışla
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻏ‬
Then open (imp)
Öyleyse aç
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﻓ‬
331
Then separate (imp)
Ayır
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻓ‬
Then make room
Açılın, genişleyin
1
‫ﻓﺴﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻓ‬
Do (imp, pl)
Yapın
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻓ‬
Then kill (imp, pl)
Öldürün
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ‬
Then kill (imp, pl) them
Onları öldürün
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﺘﻠﹸﻮﻫ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ‬
Then throw (imp) it
Ve onu bırak, at
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺬﻓ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ‬
Then read (imp, pl)
Okuyun
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﺀُﻭﺍ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ‬
Back breaking
Bel kıran
‫ﻓﻘﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then tell (imp)
Anlat
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
‫ﺼ ﹺ‬
 ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ‬
Then decree (imp)
Öyleyse hüküm ver
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺾ‬
‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ ﹺ‬
Then cut (imp, pl)
Kesin
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ ﹶﻄﻌ‬
Bright yellow
Parlak sarı
‫ﻓﻘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then sit (imp, pl)
Oturun
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹾﻗ‬
So write (imp) us
O halde bizi yaz
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﻛ‬
So write (imp) him
O halde onu yazın
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﺒ‬‫ﻓﹶﺎ ﹾﻛ‬
Fruit
Meyve
‫ﻓﻜﻪ‬
‫ﻬ ﹲﺔ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who enjoy
Zevk edenler, eğlenenler
‫ﻓﻜﻪ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻛ ﹺﻬ‬ ‫ ﻓﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﻬ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who enjoy
Zevk edenler, eğlenenler
‫ﻓﻜﻪ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻛ ﹺﻬ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Now
Şimdi ise
So, those who recite
Okuyanlar
So he picked him
Onu aldı
Then it swallowed him
‫ﻓﹶﺎ َﻷ ﹶﻥ‬
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﺎ‬‫ﻓﹶﺎﻟﺘ‬
8
‫ﻟﻘﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ ﹶﻄ‬‫ﻓﹶﺎﹾﻟ‬
Onu yuttu
8
‫ﻟﻘﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻓﹶﺎﹾﻟ‬
So it met
Birleşti
8
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺘﻘﹶﻰ‬‫ﻓﹶﺎﹾﻟ‬
And seek (imp, pl)
Arayın
8
‫ﳌﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﺘ‬‫ﻓﹶﺎﹾﻟ‬
That which parts, cleaves
Yaran
‫ﻓﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻟ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then Allah
O halde Allah
‫ﻪ‬ ‫ﻓﹶﺎﻟﱠﻠ‬
332
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹾﻥ ﹶﻟ‬ ‫ﻑ‬
 = ‫ﹶﻓﹺﺈﻟﱠﻢ‬
If it does not
Öyle olmazsa
In that case
O takdirde
The test (imp, pl) them (fm)
Onları imtihan edin, deneyin
1
‫ﳏﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺤﻨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then wipe (imp, pl)
Mesh edin
1
‫ﻣﺴﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then walk (imp, pl)
Yürüyün
1
‫ﻣﺸﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﺸ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Then grant (imp)
Öyleyse ver
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
That which perishes
Fani
‫ﻓﲏ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Gushed forth
Fışkırdı
7
‫ﲜﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So throw, inform (imp)
At, bildir
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻧﹺﺒ ﹾﺬ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So it withdrew
Çekildi
8
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺒ ﹶﺬ‬‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So spread (imp, pl)
Yayılın
7
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So help (imp)
Yardım et
8
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻓﹶﺎﻧ‬
Then wait (imp, pl)
Bekleyin
8
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻈﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So we revenged
Đntikam aldık
1
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻓﹶﺎﻧ‬
So they refrained
Vazgeçtiler
8
‫ﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So he refrained
Vazgeçti
8
‫ﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So it passed
Sıyrıldı
7
‫ﺳﻠﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then rise up (imp, pl)
Kalkın
1
‫ﻧﺸﺰ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺸﺰ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Then start, set
Đşe başla
1
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻓﹶﺎﻧ‬
So help (imp) us
Bize yardım et
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻓﹶﺎﻧ‬
So they (dual) set out
Yola çıktılar (ikil)
7
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻓﹶﺎﻧ ﹶﻄﹶﻠﻘﹶﺎ‬
So they (dual) set out
Yola çıktılar (çğ)
7
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻓﹶﺎﻧ ﹶﻄﹶﻠﻘﹸﻮﺍ‬
So look (imp)
Bak
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹸﻈ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So look (imp, pl)
Bakın
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻧ ﹸﻈﺮ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So look (imp, fm)
Bak (dş)
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻧ ﹸﻈﺮﹺﻱ‬‫ﻓﹶﺎ‬
So it gushed forth
Fışkırdı
7
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺕ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻓﹶﺎﻧ ﹶﻔ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻓﹶﺎﻣ‬
333
Then pass (imp, pl)
Geçip gidin, delin
1
‫ﻓﺨﻮ‬
‫ﻓﹶﺎﻧ ﹸﻔﺬﹸﻭﺍ‬
So advance (imp, pl)
Savaşa gidin, ilerleyin
1
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻓﹶﺎﻧ‬
So it parted
Yarıldı
‫ﻓﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻓﹶﺎﻧ ﹶﻔﹶﻠ‬
So they returned
Geri döndüler
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻓﹶﺎﻧ ﹶﻘﹶﻠﺒ‬
Indeed you
Ve mutlaka sen
So marry (imp, pl)
Nikahlayın
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻜﺤ‬ ‫ﻓﹶﺎﻧ‬
So marry (imp, pl) them
Onları nikahlayın
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻜﺤ‬ ‫ﻓﹶﺎﻧ‬
Then it collapsed
Düştü, yıkıldı
7
‫ﻫﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Mouth
Ağız, ağzı
‫ﻓﻮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Now get down (imp)
Şimdi in
1
‫ﻫﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻫﹺﺒ ﹾ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So avoid (imp)
Uzak dur
1
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
So guide (imp, pl) them
Ve onları iletin
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﻭﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﻓﺎ‬
Then take shelter
Öyleyse sığının
1
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ ﹶﻓ ﹾﺄﻭ‬- ‫ﺍ‬‫ﹶﻓ ﹾﺄﻭ‬
Then evil is that
O halde ne kötü
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﹶﻓﹺﺒﹾﺌ‬
They incurred
Uğradılar
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﺅ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺒ‬
Then, which
O halde hangisi
He oppressed
Ve azgınlık etti
Then why, for that reason
O halde ne için, şunun için
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻓﹺﺒ‬
Then why, for that reason
O halde ne için, şunun için
‫ﺎ‬‫ﹶﻓﹺﺒﻤ‬
He was bewildered
Şaşırıp kaldı
Youth, young man
Delikanlı
So he repented, accepted
repentance
Ve tevbe etti, tevbesini kabul
etti
That which opens
7
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﻓﹺﺈ‬
1
‫ﻱ‬
 ‫ﹶﻓﹺﺒﹶﺄ‬
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺒﻐ‬‫ﹶﻓ‬
‫ﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ ﹺﻬ‬‫ﹶﻓ‬
‫ﻓﱵ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺘ‬
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺘ‬
Açan, açıcı
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺘ‬
His man servant
Onun delikanlısı
‫ﻓﱵ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺘ‬
Her man servant
Onun (dş) delikanlısı
‫ﻓﱵ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﻓﺘ‬
It bewilders them
Ve onları şaşırtır
‫ﺖ‬
‫ﻢ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬
1
1
1
334
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﺤ‬‫ ﹶﻓ‬- ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬
1
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬
Açıldı (dş)
1
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹸﻓ‬
We opened
Açtık
1
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬
They opened
Açtılar
1
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﺤ‬‫ﹶﻓ‬
Interval
Devir, dönem
‫ﻓﺘﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬
We separated the two
O ikisini ayırdık
1
‫ﻓﺘﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘ ﹾﻘﻨ‬‫ﹶﻓ‬
We tested
Đmtihan ettik
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻓ‬
So they called each other
Birbirine seslendiler
6
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻓ‬
So they disputed
Çekiştiler
6
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺯﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻓ‬
We tested you
Seni imtihan ettik
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻓ‬
We tested him
Onu imtihan ettik
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻓ‬
Test, trial
Đmtihan, deneme, fitne
‫ﻓﱳ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
Your trial, temptation
Senin fitnen
‫ﻓﱳ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
Your (pl) trial, temptation
Sizin fitneniz
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
You tested
Kötülük ettiniz
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﺘ‬‫ﹶﻓﺘ‬
You were tested
Đmtihan edildiniz
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﺘ‬‫ﹸﻓﺘ‬
His trial, test
Onun imtihanı
‫ﻓﱳ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
Their trial, test
Şaşırtılmaları, mazeretleri
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
They persecuted
Đşkence ettiler
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻓ‬
They were persecuted
Đşkence edildiler
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹸﻓ‬
Trial, test
Đmtihan, deneme
‫ﻓﱳ‬
‫ﻮﻧﹰﺎ‬‫ﹸﻓﺘ‬
Youth, young
Genç
‫ﻓﱵ‬
‫ﻰ‬‫ﹶﻓﺘ‬
Maid servant
Hizmetçi kız
‫ﻓﱵ‬
‫ﺎﺓ‬‫ﺘﻴ‬‫ﹶﻓ‬
Your (pl) maid servants
Genç kızlarınız
‫ﻓﱵ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺎ‬‫ﺘﻴ‬‫ﹶﻓ‬
Two young men
Gençler, hizmetçiler
‫ﻓﱵ‬
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺘﻴ‬‫ﹶﻓ‬
Opening, victory
Fetih, zafer, açma
To open, give victory
Açtı, zafer verdi
It was opened
335
His men servants
Gençleri, hizmetçileri
‫ﻓﱵ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺘﻴ‬‫ﻓ‬
Youths, young men
Gençler
‫ﻓﱵ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
Hair on a date seed
Hurma çekirdeğinin lifi
‫ﻓﺘﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﹶﻓﺘ‬
There
Orada, orası
‫ﲦﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻓﹶﺜ‬
Broadness, broad way
Genişlik
‫ﻓﺠﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﹶﻓ‬
Broad, wide
Geniş
‫ﻓﺠﺞ‬
‫ﺎﺟﹰﺎ‬‫ﻓﺠ‬
Wicked ones
Facirler, günahkarlar
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹸﻓﺠ‬
Dawn
Fecir
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Wicked ones
Facirler, günahkarlar
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
It was made gush forth
Fışkırtıldı
2
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹸﻓ‬
We made gush forth
Fışkırttık
2
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Open space
Geniş yer
‫ﻓﺠﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Wickedness
Bozukluk
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻓﺠ‬
Its wickedness
Onun bozukluğu
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻓﺠ‬
Immoral
Ahlaksız, fuhuş
‫ﻓﺤﺶ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﺤﺸ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Pottery, baked clay
Pişmiş çamur
‫ﻓﺨﺮ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﹶﻓﺨ‬
Boastful
Övünen
‫ﻓﺨﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻓﺨ‬
Ransom
Fidye
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﺍﺀ‬‫ﻓﺪ‬
Ransom
Fidye
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻓ‬
We ransomed him
Ona fidye verdik
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻓ‬
Then the owners of
O halde sahipleri
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﹶﻓﺬﹸﻭ‬
Sweet
Tatlı su
‫ﻓﺮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﺗ‬‫ ﹸﻓﺮ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹸﻓﺮ‬
Alone
Tek başına
‫ﻓﺮﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬‫ ﹸﻓﺮ‬- ‫ﻯ‬‫ﺍﺩ‬‫ﹸﻓﺮ‬
Fleeing
Kaçış
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺭ‬‫ﻓﺮ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻓﺮ‬
Moths
Pervaneler
‫ﻓﺮﺵ‬
‫ﺵ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﹶﻓﺮ‬
Couch, mattress
Yayılan, yatak
‫ﻓﺮﺵ‬
‫ﺍﺷﹰﺎ‬‫ﻓﺮ‬
1
336
‫ﺭﻭﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﹶﻓﺮ‬
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻓﺮ‬
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Fışkı
‫ﻓﺮﺙ‬
‫ﺙ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Private parts, chastity
Edep yeri, ırz, namus
‫ﻓﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Is cleft asunder
Yarıldı (dş)
‫ﻓﺮﺝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﹸﻓ ﹺﺮ‬
Her chastity
Edep yeri
‫ﻓﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Rejoicing
Sevinçli
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﹶﻓ ﹺﺮ‬
To rejoice
Sevindi
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﹶﻓ ﹺﺮ‬
They rejoiced
Sevindiler
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻓ ﹺﺮﺣ‬
Those who rejoice
Sevinenler
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﻓ ﹺﺮ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻓ ﹺﺮﺣ‬
Those who rejoice
Sevinenler
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﻓ ﹺﺮ‬
Alone
Tek başına
‫ﻓﺮﺩ‬
‫ﺩﹰﺍ‬‫ﹶﻓﺮ‬
Firdaws paradise
Firdevs cenneti
I fled
Kaçtım
1
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
You (pl) fled
Kaçtınız
1
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Mattresses, couches
Döşekler
‫ﻓﺮﺵ‬
‫ﺵ‬
‫ﺮ ﹴ‬ ‫ﹸﻓ‬
Spread
Sergi, yaygı
‫ﻓﺮﺵ‬
‫ﺷﹰﺎ‬‫ﹶﻓﺮ‬
We spread
Döşedik
1
‫ﻓﺮﺵ‬
‫ﺎ‬‫ﺷﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
We spread it
Onu döşedik
1
‫ﻓﺮﺵ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺷﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
To ordain, make obligatory
Farz kıldı, vazife kıldı
1
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
You (pl) specified
Belirlediniz, farz kıldınız
1
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
We ordained, made
obligatory
Belirledik, farz kıldık
1
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺿﻨ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
We ordained it
Onu farz kıldık
1
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺿﻨ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Excess
Aşırılık
‫ﻓﺮﻁ‬
‫ﻃﹰﺎ‬‫ﹸﻓﺮ‬
I neglected
Kusur ettim
‫ﻓﺮﻁ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮ ﹾﻃ‬ ‫ﹶﻓ‬
Then he turned
Sonra gizlice gitti
Separation
Ayrılık
It fled
Kaçtı (dş)
Dung
1
1
1
‫ﺱ‬
‫ﻭ ﹺ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻓ‬
2
337
You (pl) neglected
Kusur ettiniz
2
‫ﻓﺮﻁ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻃ‬‫ﹶﻓﺮ‬
We neglected
Kusur ettik
2
‫ﻓﺮﻁ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻃﻨ‬ ‫ﹶﻓ‬
Branch
Dal
‫ﻓﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Its branches
Onun dalları
‫ﻓﺮﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Pharaoh
Firavun
He finished
Đşi bitti, boş kaldı
1
‫ﻓﺮﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺮ ﹶ‬ ‫ﹶﻓ‬
You finished
Boş kaldın
1
‫ﻓﺮﻍ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮ ﹾﻏ‬ ‫ﹶﻓ‬
He separated, divided
Ayırdı, yardı
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
He differentiated
Fark gözetti
2
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Part
Parça
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
‫ﺮ ﹴ‬ ‫ﻓ‬
Separation
Ayırma
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻗﹰﺎ‬‫ﹶﻓﺮ‬
That which separates right
from wrong
Doğruyu yanlışı ayırt eden
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻗﹶﺎﻧ‬ ‫ ﹸﻓ‬- ‫ﺮﻗﹶﺎ ﹲﻥ‬ ‫ﹸﻓ‬
You differentiated
Fark gözettin, ayırdın
2
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮ ﹾﻗ‬ ‫ﹶﻓ‬
I differentiated
Fark gözettim, ayırdım
2
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺮ ﹾﻗ‬ ‫ﹶﻓ‬
Group, sect
Fırka, grup
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﻓ‬
We separated
Ayırdık, yardık
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﹶﻓ‬
We separated it
Onu ayırdık, yardık
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﹶﻓ‬
They separated
Ayırdılar
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﹶﻓ‬
Then a pledge
Öyleyse bir rehin
‫ﺭﻫﻦ‬
‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﹶﻓ ﹺﺮﻫ‬
Flee (imp, pl)
Koşun, kaçın
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻓﺮ‬
Rifts
Çatlak
‫ﻓﺮﺝ‬
‫ﻭﺝ‬‫ﹸﻓﺮ‬
Their modesty
Onların ırzları, edep yerleri
‫ﻓﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬‫ﹸﻓﺮ‬
Their (fm) modesty
Onların (dş) ırzları, edep
yerleri
‫ﻓﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬‫ﹸﻓﺮ‬
Then rest
Ve rahatlık
‫ﺭﻭﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Amazing thing
Çirkin, tuhaf
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﹶﻓ ﹺﺮ‬
Obligation
Görev, mehir
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﻀ ﹰﺔ‬
 ‫ﹶﻓﺮﹺﻳ‬
‫ﻮ ﹸﻥ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻓ‬
1
338
Group, sect
Bölük, grup, fırka
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ ﹶﻓﺮﹺﻳﻘﹰﺎ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﹶﻓﺮﹺﻳ‬
Two groups
Đki grup
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ ﹶﻓﺮﹺﻳ ﹶﻘ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﹶﻓﺮﹺﻳﻘﹶﺎ‬
Two groups
Đki grup
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﹶﻓﺮﹺﻳ ﹶﻘ‬
Terror, fear
Korku
‫ﻓﺰﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﹶﻓ‬
Fear is removed
Korkusu giderildi
2
‫ﻓﺰﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﹸﻓ‬
To fear
Korktu
1
‫ﻓﺰﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﹶﻓ ﹺﺰ‬
They feared
Korktular
1
‫ﻓﺰﻉ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻓ ﹺﺰﻋ‬
Then ask (imp)
Öyleyse sor
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﺌﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Then ask (imp) him
Öyleyse ona sor
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴﹶﺌ ﹾﻠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Then ask (imp, pl)
Öyleyse sorun
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮﺍ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Then ask (imp, pl) them
Öyleyse onlara sorun
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮﻫ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Then ask (imp, pl) them (fm)
Öyleyse onlara (dş) sorun
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Then evil it is
O halde ne kötü
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﻓﺴ‬
Corruption
Bozgunculuk, fesat
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ ﹶﻓﺴ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺴ‬
It flowed
Ve aktı, sel oldu
1
‫ﺳﻴﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﹶﻓﺴ‬
So he drew lots
Ve kura çektiler
3
‫ﺳﻬﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺴ‬
He made room
Yer açtı
1
‫ﻓﺴﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓ‬
It corrupted
Fesada gitti, bozuldu
1
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓ‬
They (dual) corrupted
Fesada gitti, bozuldu (ikil)
1
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﺗ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Disobedience
Fısk, günah
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﺴﻘﹰﺎ‬
 ‫ﻓ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻓ‬
To disobey
Günah işledi, isyan etti
1
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓ‬
We drove them
Onu sevk ettik
1
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺴ ﹾﻘﻨ‬
 ‫ﹶﻓ‬
They disobeyed
Günah işlediler
1
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﺴﻘﹸﻮﺍ‬
 ‫ﹶﻓ‬
So he gave water
Ve suladı, su verdi
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺴﻘﹶﻰ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Sins
Fısklar, günahlar
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﹸﻓﺴ‬
He fashioned, proportioned
Düzenledi, düzeltti
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺴﻮ‬
 ‫ﹶﻓ‬
1
339
He lost courage
Çözüldü, korktu
1
‫ﻓﺸﻞ‬
‫ﺸ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
You (pl)
Çözüldünüz, korktunuz
1
‫ﻓﺸﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ ﹾﻠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Separation, deciding
Ayırma
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ﻓﺼ‬ - ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻓﺼ‬
His separation
Ayırılması
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹸﻟ‬‫ﻓﺼ‬
Then slapped
Ve tokat attı
1
‫ﺻﻜﻚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺼ ﱠﻜ‬
 ‫ﹶﻓ‬
He explained
Açıkladı
2
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺼ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
So pray (imp)
Öyleyse namaz kıl
2
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼ ﱢﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
To separate, decide
Ayırdı, ayrıldı
1
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺼ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
She separated, set out
Ayırdı, ayrıldı
1
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺼﹶﻠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
It was explained
Açıklandı
2
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺼﹶﻠ‬
 ‫ﹸﻓ‬
We explained
Açıkladık
2
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺼ ﹾﻠﻨ‬
 ‫ﹶﻓ‬
We explained it
Onu açıkladık
2
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺼ ﹾﻠﻨ‬
 ‫ﹶﻓ‬
So he prayed
Ve namaz kıldı
2
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼﻠﱠﻰ‬
 ‫ﹶﻓ‬
His family
Ailesi
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴﹶﻠ‬‫ﹶﻓﺼ‬
Silver
Gümüş
‫ﻓﻀﺾ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻓ‬
He granted favor, preferred
Üstün kıldı, nimet verdi
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻀ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
It was preferred
Üstün kılındı
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻀ ﹸﻞ‬
 ‫ﹸﻓ‬
Grace, bounty
Fazl, ihsan
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻀﹰ‬
 ‫ ﹶﻓ‬- ‫ﻀ ﹲﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
I preferred you (pl), granted
you favor
He preferred you (pl), granted
you favor
He preferred us, granted us
favor
We preferred them, granted
them favor
Sizi üstün kıldım, nimet
verdim
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻀ ﹾﻠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Sizi üstün kıldı, nimet verdi
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻀﹶﻠ ﹸﻜ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Bizi üstün kıldı, nimet verdi
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻀﹶﻠﻨ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Onları üstün kıldık
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻀ ﹾﻠﻨ‬
 ‫ﹶﻓ‬
His grace, bounty
Onun fazlı
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻀﹶﻠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Then they deviated
Ve saptılar
1
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﹶﻓ‬
They were preferred
Üstün kılındılar
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻀﻠﹸﻮﺍ‬
 ‫ﹸﻓ‬
So it circulated
Ve sardı, dolaştı
1
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﹶﻓﻄﹶﺎ‬
340
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻄ‬
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻓ ﹾﻄ‬ - ‫ﺮ ﹶﺓ‬ ‫ﻓ ﹾﻄ‬
1
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻄ‬
Bizi yarattı
1
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻄ‬
He created me
Beni yarattı
1
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺮﻧﹺﻲ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻄ‬
He created them (fm)
Onları (dş) yarattı
1
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻓ ﹶﻄ‬
So he began
Ve başladı
1
‫ﻃﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻄ‬
Flaw, crack
Çatlak
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﹸﻓﻄﹸﻮ ﹴﺭ‬
Rude
Sert, kaba
‫ﻓﻈﻆ‬
‫ﹶﻓ ﹼﻈﹰﺎ‬
So you (pl) remained
Ve kaldınız
‫ﻇﻮﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ ﹶﻈ ﹾﻠ‬
That which does
Yapan, çok ve kuvvetli yapan
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﹶﻓﻌ‬
It was done
Yapıldı
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﹸﻓ‬
Action, deed, verb
Fiil
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﻓ‬
To do
Yaptı
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﻓ‬
She did
Yaptı (dş)
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
You did
Yaptın
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
You did it to you
Sana yaptın
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
You (pl) did
Yaptınız
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
I did it
Onu yaptım
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
I did it
Onu yaptım
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
They (fm) did
Yaptılar (dş)
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
We did
Yaptık
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻨﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
He did it
Onu yaptı
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
They did
Yaptılar
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﹶﻓ‬
They did it
Onu yaptılar
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
He missed, lost
Kaybetti
1
‫ﻓﻘﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻘ‬
He created, split
Yarattı, yardı
Creation
Yaratış, yaratılış
He created you (pl)
Sizi yarattı
He created us
1
1
1
341
‫ﺪ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻘ‬
Indeed, surely
Muhakkak, gerçekten
Poverty
Fakirlik
‫ﻓﻘﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ ﹾﻘ‬
Poor ones
Fakirler
‫ﻓﻘﺮ‬
‫ﺍﺀ‬‫ﹸﻓ ﹶﻘﺮ‬
Then fall down (imp, pl)
Düşün, kapanın
1
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻓ ﹶﻘﻌ‬
He understand
Anladı
1
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻘ‬
Poor
Fakir
‫ﻓﻘﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻘﲑ‬ ‫ ﹶﻓ‬- ‫ﲑ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﹶﻓ‬
Freeing
Serbest bırakma, çözme
‫ﻓﻜﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﹶﻓ‬
To ponder
Tefekkür etti, düşündü
‫ﻓﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ ﱢﻜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ ﱠﻜ‬
Then not, do not
Öyleyse değil, öyleyse yapma
Surely I will cut
Mutlaka keseceğim
For his mother
Annesine, annesi için
Such person
Filan kişi
For yourselves
Kendiniz için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺴﻜﹸﻢ‬
ِ ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﻠﹶﺎ‬‫ﹶﻓ‬
For themselves
Kendileri için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹺﻬ‬
ِ ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﻠﹶﺎ‬‫ﹶﻓ‬
Then evil is that
Ne kötü
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﹶﻓﹶﻠﹺﺒﹾﺌ‬
So let him stand (imp)
Dikilsin, ayakta dursun
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻘ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
He succeeded
Başarılı oldu, kurtuldu
1
‫ﻓﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
And it will
Ve olacak
Surely you would recognize
them
Mutlaka sen onları tanırdın,
bilirdin
And maybe you
Ve ola ki sen
And curse
Ve lanet
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻨ ﹸﺔ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
To cleave, part
Yardı
‫ﻓﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
Dawn
Şafak
‫ﻓﻠﻖ‬
‫ﹶﻓﹶﻠ ﹺﻖ‬
They would fight you
Sizinle savaşırlardı
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮﻛﹸﻢ‬‫ﹶﻓﹶﻠﻘﹶﺎ‬
Orbit
Yörünge
‫ﻓﻠﻚ‬
‫ﹶﻓﻠﹶﻚ‬
Ship
Gemi
‫ﻓﻠﻚ‬
‫ﹸﻓﻠﹾﻚ‬
2
‫ﻼ‬
‫ﹶﻓ ﹶ‬
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻸﹶﻗ ﱢﻄ‬
ُ ‫ﹶﻓ‬
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻠﹸﺄ‬‫ﹶﻓ‬
‫ﺎ‬‫ﻓﹸﻼﻧ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻢ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺮ ﹾﻓ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
3
342
Then for Allah
Öyleyse Allah için
‫ﻪ‬ ‫ﻠﱠﻠ‬‫ﹶﻓ‬
Then, that time
O zaman
‫ﺎ‬‫ﹶﻓﹶﻠﻤ‬
And they touched it
Ona dokundular
Then it will not
O halde olmayacak
Indeed we bring you, will
bring you
Indeed we bring them, will
bring them
Mutlaka sana getiririz,
getireceğiz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻨ ﹾﺄ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
Mutlaka onlara getiririz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻨ ﹾﺄ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
Surely we will make him live
Mutlaka onu yaşatacağız
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺤﹺﻴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
So we will surely make (them)
Mutlaka tattıracağız
taste
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﻨﺬ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
We will surely ask
Mutlaka soracağız
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺌﹶﻠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
So an excellent
Ne güzel
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠﹺﻨ‬
For himself
Kendisi için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ ﹾﻔ‬‫ﻠ‬‫ﹶﻓ‬
We will surely tell
Mutlaka anlatacağız
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
We will surely inform
Mutlaka haber vereceğiz
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒﹶﺌ‬‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
We will surely turn you
Seni mutlaka yönelteceğiz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻟ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
Then if
Eğer
Then if not
O halde olmasaydı
Let him pay (imp)
Ödesin
2
‫ﺃﺩﻱ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let him believe (imp)
Đman etsin
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let him come (imp)
Gelsin, getirsin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let him come (imp) to you
Size gelsin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let him come (imp) to us
Bize gelsin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let them come (imp, pl)
Gelsinler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴ ﹾﺄﺗ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let him eat (imp)
Yesin
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻴ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹾﻞ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
They will surely cut off
Mutlaka yararlar, yaracaklar
2
‫ﺑﺘﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
So let them be righteous
(imp, pl)
Sakınsınlar, korunsunlar
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘﻘﹸﻮﺍ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let him aspire (imp)
Đmrensin, yarışsın
6
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﺎﹶﻓ ﹺ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
1
‫ﳌﺲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
‫ﹶﻓﻠﹶﻦ‬
‫ﹶﻓﻠﹶﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻻ‬ ‫ﹶﻓﹶﻠ‬
343
So let him put his trust (imp)
Tevekkül etsin
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛ ﹺﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let him beware (imp)
Sakınsın, çekinsin
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﺤ ﹶﺬ ﹺﺭ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let him pray, call (imp)
Çağırsın, dua etsin
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let them taste (imp, pl)
Tatsınlar
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻴﺬﹸﻭﻗﹸﻮ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let them taste (imp, pl) it
Onu tatsınlar
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻴﺬﹸﻭﻗﹸﻮ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let them ascend (imp, pl)
Çıksınlar, yükselsinler
8
‫ﺭﻗﻮ‬
‫ﺗﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Then not
Ve değil
Let them ask permission
(imp, pl)
Đzin istesinler
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺫﻧ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let them respond (imp)
Cevap versinler
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﺠﹺﻴﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let him be chaste (imp)
Đffetli olsun
10
‫ﻋﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Then let them pray (imp, pl)
Namaz kılsınlar
2
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let him fast (imp) in that
Onda oruç tutsun
1
‫ﺻﻮﻡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Then let them laugh (imp, pl)
Gülsünler
1
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﺤﻜﹸﻮﺍ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let them worship (imp, pl)
Đbadet etsinler, kulluk
yapsınlar
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Surely he knows
Mutlaka bilir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
So let him do (imp)
Yapsın, işlesin
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let them change (imp, pl)
Değiştirsinler
2
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
Let them rejoice (imp, pl)
Sevinsinler
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﻴ ﹾﻔ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Let him fight (imp)
Savaşsın
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹾﻞ‬‫ﻴﻘﹶﺎ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let him write (imp)
Yazsın
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ ﹾﻜ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Then let him deny (imp)
Kafir olsun
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ ﹾﻜ ﹸﻔ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Then let them be (imp, pl)
Olsunlar
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻴﻜﹸﻮﻧ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let him cast (imp) it
Onu bıraksın, atsın
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻴ ﹾﻠ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Surely he extends
Uzatır
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Then let him dictate (imp)
Yazdırsın
4
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻠ ﹾﻞ‬‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
So let him look (imp)
Baksın
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠﻴ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻓﹶﻠ‬
344
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠﻴ‬
So let him spend (imp)
Đnfak etsin
Then what
O halde ne
‫ﺎ‬‫ﹶﻓﻤ‬
Then what
O halde ne
‫ﺎﺫﹶﺍ‬‫ﹶﻓﻤ‬
What is for it, what is
happening to it
Neyi var
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﹶﻓﻤ‬
So those who fill
Dolduranlar, dolduracaklar
Then grant (imp)
O halde bağışla
He understood
4
‫ﻣﻸ‬
‫ﻟﺌﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻓﻤ‬
1
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻓ‬
Anladı
1
‫ﻓﻬﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻓ ﹺﻬ‬
He made him understand
Anlamasını sağladı
2
‫ﻓﻬﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻓ‬
We made him understand
Anlaşılmasını sağladık
2
‫ﻓﻬﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻓ‬
We made him understand it
Onun anlaşılmasını sağladık
2
‫ﻓﻬﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻓ‬
Heart, bosom
Kalp, sine
‫ﻓﺄﺩ‬
‫ﻓﹸﻮﺀَﺍﺩ‬
Immoralities
Ahlaksızlıklar
‫ﻓﺤﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻓﻮ‬
Delay
Gecikme
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﹶﻓﻮ‬
Fruits
Meyveler, yemişler
‫ﻓﻜﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻓﻮ‬
Escape
Kaçma
‫ﻓﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Group, crowd
Bölük, grup, dalga
‫ﻓﻮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺟ‬ ‫ ﹶﻓ‬- ‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Suddenly
Aniden
‫ﻓﻮﺭ‬
‫ﺭ‬‫ﹶﻓﻮ‬
And by my Lord
Rabbime andolsun
1
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
And by your Lord
Rabbine andolsun
1
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Suddenly they
Onlar aniden
‫ﻓﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬ ‫ﹶﻓ‬
Success
Başarı
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺯ‬ ‫ ﹶﻓ‬- ‫ﺯ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Then he pays in full
Ve onu tam öder
‫ﻭﰲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮﻓﱠﺎ‬ ‫ﹶﻓ‬
Above, over
Yukarı, üst
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
So he protected him
Onu korudu
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮﻗﹶﺎ‬ ‫ﹶﻓ‬
So he protected them
Onları korudu
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮﻗﹶﺎ‬ ‫ﹶﻓ‬
Above you
Üstünüz
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
2
345
Above him
Onun üstü
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Above her, it
Onun (dş) üstü
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﹶﻗﻬ‬ ‫ ﹶﻓ‬- ‫ﺎ‬‫ﻗﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Above them
Onların üstü
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﻗﻬﹺﻢ‬‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻓ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻮﹶﻗ‬ ‫ﹶﻓ‬
Above them (fm)
Onların (dş) üstü
‫ﻓﻮﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻗ ﹺﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Then turn (imp) to
Öyleyse yönünü dön
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮ ﱢﻝ‬ ‫ﹶﻓ‬
Then turn (imp, pl) to
Öyleyse yönünüzü dönün
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱡﻮﹾﺍ‬ ‫ﹶﻓ‬
Garlic
Sarımsak
‫ﻓﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹸﻓ‬
Its garlic
Onun sarımsağı
‫ﻓﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﻓﹸﻮ‬
Then woe
Öyleyse yazıklar olsun
‫ﻭﻳﻞ‬
‫ﻳ ﹲﻞ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
In, into
Đçinde, içine
In you (pl), among you
Sizde, içinizde
And it becomes
Ve olur
Elephant
Fil
In what
Neyde
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻓ‬
In what
Neyde
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻓ‬
In us, among us
Bizde
‫ﻨﺎ‬‫ﻴ‬‫ﻓ‬
In him, into him
Onda, onun içinde
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻓ‬
In her, into her
Onda, onun içinde
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻓ‬
In them, among them
Onlarda, onların içinde
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻓ‬
In them (dual)
Onlarda, onların içinde (ikil)
‫ﺎ‬‫ﻴ ﹺﻬﻤ‬‫ﻓ‬
In them (fm), among them
Onlarda, onların içinde (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻓ‬
Then it is revealed
O halde vahyolunur
‫ﻲ‬‫ﻓ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻓ‬
1
4
346
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻴﻜﹸﻮ ﹸﻥ‬‫ﹶﻓ‬
‫ﻓﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﻓ‬
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻰ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻓﻴ‬
‫ق‬
That which says
Söyleyen, diyen
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺋ ﹲﻞ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Sleeping at noon
Kaylule yapanlar, öğle uykusu
uyuyanlar
‫ﻗﻴﻞ‬
‫ﺋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Those who say
Söyleyenler
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺋ‬‫ﻗﹶﺎ‬
That which stands
Ayakta duran
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Standing
Ayakta durarak
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻤﹰﺎ‬‫ﻗﹶﺎﺋ‬
Standing
Ayakta duran
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺋ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Those who stand
Ayakta duranlar
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺋ‬‫ ﻗﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﻤ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Those who stand
Ayakta duranlar
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺋ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Distance
Aralık, mesafe
‫ﻗﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬
Acceptor
Kabul eden
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻗﹶﺎﹺﺑ ﹺﻞ‬
Fight (imp)
Savaş (emir)
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹾﻞ‬‫ﻗﹶﺎ‬
To fight
Savaştı
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬ - ‫ﺗ ﹶﻞ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Fight (imp, dual)
Savaşın (ikil)
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺗ ﹶ‬‫ﻗﹶﺎ‬
He fought you (pl)
Sizinle savaştı
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗﹶﻠ ﹸﻜ‬‫ﻗﹶﺎ‬
He fought them
Onlarla savaştı
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗﹶﻠ‬‫ﻗﹶﺎ‬
They fought
Savaştılar
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Fight (imp, pl)
Savaşın
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻗﹶﺎ‬
They fought you (pl)
Sizinle savaştılar
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗﻠﹸﻮ ﹸﻛ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Fight (imp, pl) them
Onlarla savaşın
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺗﻠﹸﻮ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Able, capable, powerful
Kâdir, kudretli
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Capable, powerful (pl)
Kâdir olanlar, kudretliler
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺩﺭﹺﻳ‬ ‫ ﻗﹶﺎ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺩﺭ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Capable, powerful (pl)
Kâdir olanlar, kudretliler
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺩﺭﹺﻳ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Striking calamity
Felaket, kapı çalan
‫ﻗﺮﻉ‬
‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﻗﹶﺎ ﹺﺭ‬
Qarun
Karun
Unjust ones
Adaletsiz olanlar
‫ﻭ ﹸﻥ‬‫ﻗﹶﺎﺭ‬
‫ﻗﺴﻂ‬
347
‫ﺳﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
He swore
Yemin etti
3
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
He swore to them (dual)
O ikisine yemin etti
3
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Hardness
Katılık
‫ﻗﺴﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺳ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Easy
Kolay
‫ﻗﺼﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﻗﹶﺎﺻ‬
Companions of modest gaze
Bakışlarını kısaltmış eşler
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬
Hurricane
Fırtına
‫ﻗﺼﻒ‬
‫ﺻﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬
That which decrees
Hüküm veren
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺽ‬
‫ﻗﹶﺎ ﹴ‬
End
Son, işi bitiren
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﺿ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬
That which cuts, decides
Kesip atan, karalaştıran
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻌ ﹰﺔ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Level
Düz, dümdüz
‫ﻗﻮﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻗﹶﺎﻋ‬
Sitting
Oturarak
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﻗﹶﺎﻋ‬
Those who sit
Oturanlar
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ ﻗﹶﺎ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Those who sit
Oturanlar
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
To say
Dedi, söyledi
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳﻘﹸﻮ ﹸﻝ‬ - ‫ﻗﹶﺎ ﹶﻝ‬
They (dual) said
Dediler (o ikisi)
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻗﹶﺎ ﹶﻻ‬
She said
Dedi (dş)
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻗﹶﺎﹶﻟ‬
They (fm, dual) said
Dediler (ikil, dş)
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻗﹶﺎﹶﻟﺘ‬
He said to her
Ona (dş) dedi
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻗﹶﺎﹶﻟﻬ‬
They said
Dediler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻗﹶﺎﻟﹸﻮﺍ‬
Those who detest
Kızanlar, nefret edenler
‫ﻗﻠﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻗﹶﺎ‬
To stand up
Ayağa kalktı
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻳﻘﹸﻮ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
They stood up
Kalktılar
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻗﹶﺎﻣ‬
Obedient
Đtaatkâr
‫ﻗﻨﺖ‬
‫ﺎ‬‫ ﻗﹶﺎﹺﻧﺘ‬- ‫ﺖ‬
 ‫ﻗﹶﺎﹺﻧ‬
Obedient women
Đtaatkâr kadınlar
‫ﻗﻨﺖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ ﻗﹶﺎﹺﻧﺘ‬- ‫ﺗﺈ‬‫ﺎ‬‫ﻗﹶﺎﹺﻧﺘ‬
Obedient men
Đtaatkâr erkekler
‫ﻗﻨﺖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ ﻗﹶﺎﹺﻧ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﹶﺎﹺﻧﺘ‬
Obedient men
Đtaatkâr erkekler
‫ﻗﻨﺖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻗﹶﺎﹺﻧ‬
348
Those who despair
Ümitsiz olanlar
‫ﻗﻨﻂ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﻗﹶﺎﹺﻧ‬
Satisfied, content
Kanaatkar
‫ﻗﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻗﹶﺎﹺﻧ‬
Subjugator
Her şeye gücü yeten
‫ﻗﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Subjugators
Gücü yetenler
‫ﻗﻬﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Tribes
Kabileler
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺋ ﹶﻞ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻗﺒ‬
His grave
Onun kabri
‫ﻗﱪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﹶﻗ‬
Burning brand
Kor, ateş
‫ﻗﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﺒ ﹴ‬‫ﹶﻗ‬
Grasping
Yakalama
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﻀﹰﺎ‬‫ﹶﻗﺒ‬
I grasped, pulled
Tuttum, çektim
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
Handful, in hand
Avuç, elinde
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﻀ ﹰﺔ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
His hand
Onun eli, avucu
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻀ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
We grasped, pulled
Tutuk, çektik
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻀﻨ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
Resistance
Mukavemet
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﻗ‬
Before
Önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹺﻞ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ ﹶﻗ‬-‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﹶﻗ‬
Front, face
Ön, karşı
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺒ ﹰ‬‫ﹸﻗ‬
Direction of prayer
Kıble
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﻗ‬
Your direction of prayer
Senin kıblen
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻗ‬
Their direction of prayer
Onların kıblesi
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻗ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻗ‬
Towards you
Sana doğru
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻗ‬
Before you
Senden önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒﹶﻠ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻚ‬‫ﺒﻠ‬‫ﹶﻗ‬
Before you (pl)
Sizden önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ ﹸﻜ‬‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
Before us
Bizden önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻨ‬‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
Before him
Ondan önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﹶﻗ‬
Before her
Ondan (dş) önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
Before them
Onlardan önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻠﻬﹺﻢ‬‫ﺒ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻢ‬‫ﺒﹶﻠﻬ‬‫ﹶﻗ‬
Before me
Benden önce
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻠ‬‫ﹶﻗ‬
1
1
349
Graves
Kabirler
‫ﻗﱪ‬
‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ ﹸﻗﺒ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻗﺒ‬
Acceptance
Kabul
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻮ ﹴﻝ‬‫ﹶﻗﺒ‬
Face to face
Ön, karşı
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﹶﻗﺒﹺﻴ ﹰ‬
His tribe
Kabilesi
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﹶﻗﺒﹺﻴﹸﻠ‬
Fighting, war, battle
Savaş
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ﻗﺘ‬ - ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻗﺘ‬
Dust
Toz
‫ﻗﺘﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻗ‬
Darkness
Karanlık
‫ﻗﺘﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻗ‬
He was killed
Öldürüldü
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﹸﻗ‬
Killing
Öldürme
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﺘ ﹲﻞ‬‫ﹶﻗ‬
To kill
Öldürdü
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﹶﻗ‬
You killed
Öldürdün
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﹶﻗ‬
I killed
Öldürdüm
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﹶﻗ‬
She was killed
Öldürüldü (dş)
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﹸﻗ‬
You (pl) killed
Öldürdünüz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﹶﻗ‬
You (pl) were killed
Öldürüldünüz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﹸﻗ‬
You (pl) killed them
Onları öldürdünüz
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﹶﻗ‬
We killed
Öldürdük
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺘ ﹾﻠﻨ‬‫ﹶﻗ‬
He killed him
Onu öldürdü
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﹶﻗ‬
He killed them
Onları öldürdü
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﹶﻗ‬
Their killing
Onların öldürmesi
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ ﹺﻬ‬‫ﺘ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﹶﻗ‬
They killed
Öldürdüler
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﹸﻠﻮﺍ‬‫ﹶﻗ‬
They were killed
Öldürüldüler
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﹸﻗ‬
They were massacred
Katledildiler
2
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﹸﻗ‬
They killed him
Onu öldürdüler
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﹶﻗ‬
Murdered ones
Öldürülenler
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹶﻰ‬‫ﹶﻗ‬
Stingy, niggardly
Çok cimri
‫ﻗﺘﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﹶﻗﺘ‬
1
350
‫ﻗﺜﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻬ‬‫ﻗﺜﱠﺎ‬
Its cucumber
Onun salatalığı
Indeed, surely, certainly
Mutlaka, gerçekten andolsun
He tore
Yırttı
1
‫ﻗﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
It was torn
Yırtıldı
1
‫ﻗﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹸﻗ‬
She tore
Yırttı (dş)
1
‫ﻗﺪﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Striking
Vuran, çarpan
‫ﻗﺪﺡ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﺣ‬ ‫ﹶﻗ‬
Different, in slices
Farklı, dilim dilim
1
‫ﻗﺪﺩ‬
‫ﺩﹰﺍ‬‫ﻗﺪ‬
Measure precisely
Ölçülü yap
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Determined
Takdir edildi
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹸﻗ‬
Measure, value, means
Ölçü, miktar, kader
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭﹰﺍ‬‫ ﹶﻗﺪ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺪ ﹴﺭ – ﹶﻗ‬ ‫ ﹶﻗ‬-‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Appraisal, value, measure
Kader, ölçü, kıymet
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭﹰﺍ‬‫ ﹶﻗﺪ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ – ﹶﻗ‬ ‫ﺭ – ﹶﻗ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
To decree, have power,
measure, restrict
Karar verdi, kadir oldu, ölçtü,
azalttı
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
To determine, plot
Tayin etti, ölçtü
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
We decreed
Takdir ettik
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
We determined
Takdir ettik
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
We determined it
Onu takdir ettik
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
We determined it
Onu (dş) takdir ettik
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
His power,
Gücü, kudreti
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
He determined it
Onu takdir etti
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
His value, measure
Onun kadri, kıymeti
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Its (her) measure, value
Onun takdiri, ölçüsü
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺪ ﹺﺭﻫ‬ ‫ﹶﻗ‬
They determined
Takdir ettiler
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﹶﻗ‬
They appraised
Kadrini bildiler
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﹶﻗ‬
They determined it
Onu takdir ettiler
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﹶﻗ‬
Holy, sacred
Kutsal, mukaddes
‫ﻗﺪﺱ‬
‫ﺱ‬
‫ﺪ ﹺ‬ ‫ﹸﻗ‬
Foot
Ayak
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
2
351
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
1
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Đleri gönderdi, önden gönderdi
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
You sent forth
Önden gönderdin
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
She sent forth
Đleri gönderdi, önden gönderdi
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
I sent forth
Önden gönderdim
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
You (pl) sent forth
Önden gönderdiniz
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
You (pl) sent it forth
Onu önden gönderdiniz
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
We proceeded
Vardık, geçtik
1
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
They sent forth
Önden gönderdiler
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﹶﻗ‬
Send forth (imp, pl)
Önden gönderin
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﹶﻗ‬
Cooking pots
Kazanlar
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭ ﹴﺭ‬‫ﹸﻗﺪ‬
Holy One
Kuddûs, mukaddes
‫ﻗﺪﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﻭ‬‫ﹸﻗﺪ‬
All-Powerful
Kadîr, her şeye gücü yeten
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺮ‬‫ ﹶﻗﺪ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﻗﺪ‬
Old, ancient
Eski
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﱘ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
To throw, cast
Koydu, attı
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﹶﻗ ﹶﺬ‬
We cast
Attık
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻗ ﹶﺬ ﹾﻓﻨ‬
We cast him
Onu attık
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﻗ ﹶﺬ ﹾﻓﻨ‬
It was read
Okundu
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﹸﻗ ﹺﺮ‬
To read
Okudu
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﹸﺃ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﹶﻗ‬
Quran
Kur'an
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﺍٰﻥ‬ ‫ﺍﹾﻟ ﹸﻘ‬
Quran, reading
Kur'an, okuma
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺍٰﻧ‬ ‫ ﹸﻗ‬- ‫ﺮﺍٰ ﹲﻥ‬ ‫ﹸﻗ‬
Its reading
Onun okunması
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬ٰ‫ﺮﺍ‬ ‫ﹸﻗ‬
You read
Okudun
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮﹾﺍ‬ ‫ﹶﻗ‬
Firmness, stability
Karar, sağlamlık
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺍﺭ‬‫ ﹶﻗﺮ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻗﺮ‬
Papers
Kağıtlar
‫ﻗﺮﻃﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺍﻃ‬‫ﹶﻗﺮ‬
Position
Kademe, makam
To proceed, precede
Yöneldi, öne geçti
To send forth
1
352
We read it
Onu okuduk
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﹾﺃﻧ‬ ‫ﹶﻗ‬
He read it
Onu okudu
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﹶﻗ‬
They (dual) offered
Kurban sundular (ikil)
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹶﻗ‬
Means of closeness
Yakınlıklar
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹸﻗ‬
Sacrifice
Kurban
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ ﹸﻗ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹸﻗ‬
Closeness
Yakınlık
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺑ ﹲﺔ‬‫ﺮ‬ ‫ﹸﻗ‬
We brought it close
Onu yaklaştırdık
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
He brought it close
Onu yaklaştırdı
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Close ones, relatives
Yakınlık, yakınlar
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹸﻗ‬
Comfort
Aydınlık
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ ﹸﻗ‬- ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ ﹸﻗ‬- ‫ﺮ ﹶﺓ‬ ‫ﹸﻗ‬
Comfort of eyes
Gözlerin aydınlığı
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﻋ‬ ‫ﺮ ﹶﺓ ﹶﺍ‬ ‫ﹸﻗ‬
Comfort of eye
Göz aydınlığı
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﻋ‬ ‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻗ‬
Wound, injury
Yara
‫ﻗﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Monkeys
Maymun
‫ﻗﺮﺩ‬
‫ﺩ ﹶﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻗ‬ - ‫ﺩ ﹲﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻗ‬
Loan
Ödünç
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﹶﻗ‬
Paper
Kâğıt
‫ﻗﺮﻃﺲ‬
‫ﺱ‬
‫ﺮﻃﹶﺎ ﹴ‬ ‫ﻗ‬
Generation, period
Nesil, zaman
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Companions
Yakın arkadaşlar
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﹸﻗ‬
Two generations
Đki zaman, iki nesil
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Menstruation periods
Adet dönemi (çoğul)
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻭ ٍﺀ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻗ‬
Generations
Nesiller, çağlar
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻧ‬‫ ﹸﻗﺮ‬- ‫ﻭ ﹲﻥ‬‫ﹸﻗﺮ‬
Let it comfort
Aydın olsun
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﻱ‬‫ﹶﻗﺮ‬
Towns, cities
Köyler, şehirler
‫ﻗﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ ﹸﻗﺮ‬- ‫ﻯ‬‫ﹸﻗﺮ‬
Close, near
Yakın
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻗﺮﹺﻳﺒ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻗﺮﹺﻳ‬
Town, city
Köy, şehir
‫ﻗﺮﻱ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Your town
Senin şehrin
‫ﻗﺮﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
353
Your (pl) town
Şehriniz
‫ﻗﺮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Our town
Şehrimiz
‫ﻗﺮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Two towns, cities
Đki şehir
‫ﻗﺮﻱ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Quraish
Kureyş aşireti
Companion
Arkadaş, nesil
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻗﺮﹺﻳﻨ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻗﺮﹺﻳ‬
His companion
Arkadaşı
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻗﺮﹺﻳ‬
It hardened
Sertleşti, katılaştı
‫ﻗﺴﻮ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Justice
Adalet
‫ﻗﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻗ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺴﹲ‬
 ‫ﻗ‬
Balance
Kıstas, denge
‫ﻗﺴﻄﺲ‬
‫ﺱ‬
‫ﺴﻄﹶﺎ ﹺ‬
 ‫ﻗ‬
Oath
Yemin
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
To distribute
Böldü, dağıttı
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Share, division
Kısmet, pay
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻗ‬
We distributed
Paylaştırdık
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Hardness
Sertlik, katılık
‫ﻗﺴﻮ‬
‫ﻮ ﹰﺓ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Lion
Aslan
‫ﻗﺴﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Priests
Keşişler, papazlar
‫ﻗﺴﺲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻴ‬‫ﻗﺴ‬
He narrated
Anlattı
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Legal retribution
Kısas
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺹ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻗﺼ‬ - ‫ﺹ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻗﺼ‬
Direction
Yön, istikamet
‫ﻗﺼﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Palace, fortress
Saray, köşk
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﻮﺭ‬‫ ﹸﻗﺼ‬-‫ﺼ ﹴﺮ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Narration, story
Kıssa, hikaye
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Retracing
Geri dönme
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺎ‬‫ﺼﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
We narrated
Anlattık
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺎ‬‫ﺼﻨ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
We narrated them
Onları anlattık
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺼﻨ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Their story
Onların kıssası
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ ﹺﻬ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
We shattered
Helak ettik
‫ﻗﺼﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
‫ﺶ‬
‫ﻳ ﹴ‬‫ﺮ‬ ‫ﹸﻗ‬
1
1
1
1
1
354
Farther, far side
Uzak taraf
‫ﻗﺼﻮ‬
‫ﻯ‬‫ﺼﻮ‬
 ‫ ﹸﻗ‬- ‫ﺍ‬‫ﺼﻮ‬
 ‫ﹸﻗ‬
Palaces, fortresses
Saraylar, köşkler
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﹸﻗﺼ‬
Remote
Uzak
‫ﻗﺼﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Follow his trace
Đzini takip et
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹸﻗﺼ‬
To decree, execute
Karar verdi, icra etti
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻘﻀ‬ - ‫ﺎ‬‫ﹶﻗﻀ‬
He killed
Öldürdü
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻀﻰ ﻋﻠﻰ‬
 ‫ﹶﻗ‬
He decreed, executed
Onu icra etti, yaptı
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﹶﻗﻀ‬
He completed them
Onları icra etti, yaptı
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻗﻀ‬
Green fodder
Yonca, otlak
‫ﻗﻀﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﹶﻗﻀ‬
They decreed, executed
Đcra ettiler
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻀﻮ‬
 ‫ﹶﻗ‬
It was decreed
Đcra edildi
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﹸﻗ‬
To decree, execute
Karar verdi, icra etti
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻘﻀ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻗﻀ‬
He killed
Öldürdü
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﻰ‬‫ﹶﻗﻀ‬
We decreed, executed
Đcra ettin
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻗ‬
I decreed, executed
Đcra ettim
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻗ‬
It was decreed, executed
Đcra edildi
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻀ‬
 ‫ﹸﻗ‬
You decreed, executed
Đcra ettiniz, yaptınız
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻗ‬
We decreed, executed
Yaptık
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Share
Pay
‫ﻗﻄﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻗ ﱠ‬
Molten copper
Erimiş bakır
‫ﻗﻄﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻗ ﹾﻄﺮ‬ - ‫ﻗ ﹾﻄ ﹺﺮ‬
Tar
Katran
‫ﻗﻄﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﻄﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
He cut, divided
Kesti
2
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﹶﻗ ﱠﻄ‬
It was cut
Kesildi
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﹸﻗ‬
Part, portion
Kısım, parça
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻗ ﹶﻄﻌ‬ - ‫ﻗ ﹾﻄ ﹴﻊ‬ – ‫ﻊ‬ ‫ﻗ ﹶﻄ‬
To cut
Kesti
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ ﹶﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﻗ ﹶﻄ‬
It was cut
Kesildi
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹸﻗ ﱢﻄ‬
355
You (pl) cut
Kestiniz
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﺘ‬ ‫ﹶﻗ ﹶﻄ‬
They (fm) cut
Kestiler (dş)
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻗ ﱠﻄ‬
We cut
Kestik
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﻗ ﹶﻄ‬
We cut, divided
Kestik
2
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﻗ ﱠﻄ‬
We divided them
Onları kestik
2
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﻗ ﱠﻄ‬
Membrane of date seed
Hurma çekirdeğindeki nokta
‫ﻗﻄﻤﺮ‬
‫ﻴ ﹴﺮ‬‫ﻤ‬ ‫ﻗ ﹾﻄ‬
Our share
Payımız
‫ﻗﻄﻂ‬
‫ﺎ‬‫ﻗ ﱠﻄﻨ‬
Clusters
Salkım
‫ﻗﻄﻒ‬
‫ﻑ‬‫ﹸﻗ ﹸﻄﻮ‬
Its clusters
Onların salkımı
‫ﻗﻄﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﹸﻗﻄﹸﻮﹸﻓﻬ‬
To sit, stay back
Oturdu, geride kaldı
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻗ‬
They sat
Oturdular
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Fall down (imp, pl)
Düşün, kapanın
1
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻗﻌ‬
Sitting
Oturma
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻗﻌ‬
Sitting
Oturarak
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻮﺩﹰﺍ‬‫ﹸﻗﻌ‬
Seated
Oturan
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻗﻌ‬
We followed, sent after
Takip ettirdik, arkasından
gönderdik
2
‫ﻗﻔﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﻗ ﱠﻔ‬
Say (imp)
De, söyle
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﹸﻗ ﹾﻞ‬
Became little
Az oldu
1
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ﹶﻗ ﱠﻞ‬
Garlands
Kurbanlık nişanları
‫ﻗﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺋ‬‫ﻼ‬
‫ﹶﻗ ﹶ‬
Heart
Kalp
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ ﹸﻗﻠﹸﻮ‬-‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻗ ﹾﻠ‬
Your heart
Kalbin
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﹶﻗ ﹾﻠﹺﺒ‬
His heart
Onun kalbi
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ ﹶﻗ ﹾﻠﹺﺒ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ ﹶﻗ ﹾﻠ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻗ ﹾﻠ‬
Her heart
Onun (dş) kalbi
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻗ ﹾﻠﹺﺒﻬ‬
They turned
Çevirdiler
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﹶﻗﱠﻠﺒ‬
My heart
Kalbim
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﹶﻗ ﹾﻠﺒﹺﻰ‬
Two hearts
Đki kalp
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺒ‬‫ﹶﻗ ﹾﻠ‬
2
356
You said
Dedin
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹸﻗ ﹾﻠ‬
I said
Dedim
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹸﻗ ﹾﻠ‬
You (pl) said
Dediniz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻢ‬‫ﹸﻗ ﹾﻠﺘ‬
I said it
Onu dedim
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﹸﻗ ﹾﻠ‬
Pen
Kalem
‫ﻗﻠﻢ‬
‫ ﹶﻗﹶﻠ ﹺﻢ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻗﹶﻠ‬
They (fm) said
Dediler (dş)
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹸﻗ ﹾﻠ‬
We said
Dedik
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﹸﻗ ﹾﻠﻨ‬
Hearts
Kalpler
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﹸﻗﻠﹸﻮ‬
Your (pl) hearts
Kalpleriniz
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ ﹸﻗﻠﹸﻮﹺﺑﻜﹸﻢ‬- ‫ﺑﻜﹸﻢ‬‫ﹸﻗﻠﹸﻮ‬
Your (dual) hearts
Đkinizin kalpleri
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑ ﹸﻜﻤ‬‫ﹸﻗﻠﹸﻮ‬
Our hearts
Kalplerimiz
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺎ‬‫ ﹸﻗﻠﹸﻮﹺﺑﻨ‬- ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹸﻗﻠﹸﻮ‬- ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﹸﻗﻠﹸﻮ‬
Their hearts
Onların kalpleri
‫ ﹸﻗﻠﹸﻮﹺﺑﻬﹺﻢ ﻗﻠﺐ‬- ‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ ﹸﻗﻠﹸﻮ‬- ‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﹸﻗﻠﹸﻮ‬
Their (fm) hearts
Onların (dş) kalpleri
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹸﻗﻠﹸﻮﹺﺑ ﹺﻬ‬
He got displeased
Kızdı, darıldı
‫ﻗﻠﻲ‬
‫ﹶﻗﻠﹶﻰ‬
Few, small
Az
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ ﹶﻗﻠ‬- ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﹶﻗﻠ‬
Few, small
Az
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ﻴﹶﻠ ﹲﺔ‬‫ﹶﻗﻠ‬
Few, small
Az
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ﻴﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻗﻠ‬
Stand (imp) up
Kalk
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹸﻗ‬
You stood up
Kalktınız
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﹸﻗ‬
Moon
Ay
‫ﻗﻤﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻗ‬
Distressful
Çetin, zor
‫ﻗﻤﻄﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻤ ﹶﻄﺮﹺﻳﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Lice
Bit
‫ﻗﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹲﻞ‬ ‫ﹸﻗ‬
Shirt
Gömlek
‫ﻗﻤﺺ‬
‫ﺺ‬‫ﻤﻴ‬ ‫ﹶﻗ‬
His shirt
Onun gömleği
‫ﻪ ﻗﻤﺺ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻴ‬‫ ﹶﻗﻤ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻴ‬‫ ﹶﻗﻤ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻗﻤ‬
My shirt
Benim gömleğim
‫ﻗﻤﺺ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﺼ‬‫ﹶﻗﻤ‬
Protect (imp) us
Bizi koru
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻗﻨ‬
1
357
Heaps
Hazine, yığın, kantarlar
‫ﻗﻨﻄﺮ‬
‫ﻨﻄﹶﺎ ﹴﺭ‬‫ﻗ‬
Heap
Kantar, yük, hazine
‫ﻗﻨﻄﺮ‬
‫ﻨﻄﹶﺎﺭﹰﺍ‬‫ﻗ‬
They despaired
Ümit kestiler
‫ﻗﻨﻂ‬
‫ﻨﻄﹸﻮﺍ‬‫ﹶﻗ‬
Cluster
Salkım
‫ﻗﻨﻮ‬
‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻨﻮ‬‫ﻗ‬
Despairing
Ümitsiz
‫ﻗﻨﻂ‬
‫ﻁ‬
‫ﻮ ﹲ‬‫ﹶﻗﻨ‬
Irresistible
Kahhar, isteğini yaptıran
‫ﻗﻬﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻗﻬ‬
Protect (imp) them
Onları koru
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹺﻬ‬
Protect (imp, pl)
Koruyun
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻗﹸﻮﺍ‬
Crystals
Billurlar
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺍﺭﹺﻳ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Foundations, old women
Temeller, yaşlı kadınlar
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Moderate
Orta
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺍﻣﹰﺎ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Protectors, custodians
Yöneticiler, koruyucular
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ ﹶﻗﻮ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍﻣ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Steadfast
Sebatkarlar, koruyucular
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Power, strength
Kuvvet, güç
‫ﻗﻮﻱ‬
‫ﻮ ﹲﺓ‬ ‫ﹸﻗ‬
Your (pl) power, strength
Kuvvetiniz
‫ﻗﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﹸﻗ‬
You (pl) were fought
Sizle savaşıldı
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ ﹾﻠ‬‫ﻗﹸﻮ‬
They were fought
Onlarla savaşıldı
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻗﹸﻮ‬
Two bows
Đki yay
‫ﻗﻮﺱ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Word
Söz
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹰﻻ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﹶﻗ‬
Say (imp, dual)
Deyin (ikil)
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻗﹸﻮﻟﹶﺎ‬
Your word
Senin sözün
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Your (pl) word
Sizin sözünüz
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻮﹶﻟﻜﹸﻢ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻮﹸﻟﻜﹸﻢ‬ ‫ﹶﻗ‬
Our word
Bizim sözümüz
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﹸﻟﻨ‬ ‫ﹶﻗ‬
His word
Onun sözü
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻮﹸﻟ‬ ‫ﹶﻗ‬
Her word
Onun (dş) sözü
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Their word
Onların sözü
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻟﻬﹺﻢ‬‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻢ‬‫ﻮﹶﻟﻬ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻢ‬‫ﻮﹸﻟﻬ‬ ‫ﹶﻗ‬
1
1
358
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻗﹸﻮﻟﹸﻮﺍ‬
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﻟ‬ ‫ﹶﻗ‬
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻲ‬‫ﻗﹸﻮﻟ‬
Kavim, millet
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻣ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Your people
Senin kavmin
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Your (dual) people
Đkinizin kavmi
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Our people
Kavmimiz
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
His people
Onun kavmi
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Her people
Onun (dş) kavmi
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Their people
Onların kavmi
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻣﻬﹺﻢ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Their (dual) people
Đkisinin kavmi
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ﹶﻗ‬- ‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Stand up (imp, pl)
Kalkın
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻗﹸﻮﻣ‬
My nation, people
Benim kavmim
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﻣ‬ ‫ﹶﻗ‬
Power, strength
Kuvvet, güç
‫ﻗﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﹸﻗﻮ‬
All-Powerful
Kuvvetli, güçlü
‫ﻗﻮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻗ ﹺﻮﻳ‬- ‫ﻱ‬
 ‫ﹶﻗ ﹺﻮ‬
Standing up, resurrection,
standing
Kalkmak, dirilmek, ayakta
durarak
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻣ‬‫ﻗﻴ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻗﻴ‬
Standing up, resurrection
Kıyamet, dirilme
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻗﻴ‬
He appointed
Tayin etti
2
‫ﻗﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻗ‬
We appointed
Tayin ettik
2
‫ﻗﻴﺾ‬
‫ﺎ‬‫ﻀﻨ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻗ‬
Lowland
Düz arazi, çöl
‫ﻗﻮﻉ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﻗ‬
It was said
Denildi
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﻗ‬
In saying, utterance
Deyişçe, söyleyişçe
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻗ‬
His saying
Onun demesi
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻴ‬‫ﻗ‬
Correct
Dosdoğru
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻤﺎ‬ ‫ﻴ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻗ‬
Correct
Dosdoğru
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻗ‬
Self-subsisting, ruler
Kayyum, ebedi, yöneten
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻡ‬‫ﻴﻮ‬‫ﹶﻗ‬
Say (imp, pl)
Deyin
My word
Sözüm
Say (imp, fm)
De (dş)
People, nation
1
1
1
1
359
‫ك‬
‫ﹶﻛــ‬
Like
Gibi
Writer
Katip, yazıcı
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Writers
Yazanlar, katipler
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺗﹺﺒ‬‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﺒ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Make freeing contract with
them
Serbest bırakma akdi yapın
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﺒ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Writers
Yazanlar, katipler
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺗﹺﺒ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Like one, anyone
Biri gibi
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﻛﹶﺎ‬
To almost happen
Neredeyse oldu, olayazdı
1
‫ﻛﺄﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻳﻜﹶﺎ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
To plot, scheme, plan
Planladı, tuzak kurdu
1
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻜ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
It almost happened
Olayazdı
1
‫ﻛﺄﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
That which labors
Didinen
‫ﻛﺪﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
They almost did it
Neredeyse yaptılar
‫ﻛﺄﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻛﹶﺎﺩ‬
Liar
Yalancı
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺫﺑ‬ ‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺫ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Liar (fm)
Yalancı
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺑ ﹲﺔ‬‫ﺫ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Liars
Yalancılar
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺫﹺﺑ‬ ‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺫﺑ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Liars
Yalancılar
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺫﹺﺑ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Those who dislike
Hoşlanmayanlar
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ ﻛﹶﺎ ﹺﺭ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﹶﺎ ﹺﺭﻫ‬
Those who dislike
Hoşlanmayanlar
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻛﹶﺎ ﹺﺭ‬
Cup, goblet
Bardak, kadeh, kase
‫ﻛﺄﺱ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻛ ﹾﺎﺳ‬- ‫ﺱ‬
 ‫ﹶﻛ ﹾﺎ‬
Açan, gideren
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Kaldıranlar, giderenler
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺷﻔﹶﺎ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Açan, gideren (dş)
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﺷ ﹶﻔ ﹲﺔ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Those who remove, uncover
Açanlar, giderenler
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﺷﻔﹸﻮ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Those who suppress
Tutanlar, yutkunanlar
‫ﻛﻈﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻇ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Sufficient
Yeter
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻛﹶﺎ‬
All together
Tamamen
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﻛﹶﺎﱠﻓ ﹰﺔ‬
That which removes,
uncovers
Those who remove, uncover
(fm)
That which removes,
uncovers (fm)
1
360
Disbeliever, ungrateful
Kâfir, nankör
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻓ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Disbeliever, ungrateful (fm)
Kâfir, nankör (dş)
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻓ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Disbelievers, ungrateful ones
Kâfirler, nankörler
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻓﺮﹺﻳ‬‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻓﺮ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Disbelievers, ungrateful ones
Kâfirler, nankörler
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻓﺮﹺﻳ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Camphor
Kâfur
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻛﹶﺎﻓﹸﻮﺭﹰﺍ‬
Like mountains
Dağlar gibi
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻼ ﹺﻡ‬
‫ﻋ ﹶ‬ ‫ﻛﹶﺎ ﹶﻻ‬
Like blind
Kör gibi
‫ﻋﻤﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﻛﹶﺎ َﻷ‬
Like female
Dişi gibi
‫ﺃﻧﺚ‬
ٰ‫ﻧﹶﺜﻰ‬‫ﻛﹶﺎ ُﻷ‬
Like animals, cattle
Hayvanlar gibi
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺎ ﹺﻡ‬‫ﻧﻌ‬‫ﻛﹶﺎ َﻷ‬
Like those who (fm)
Şunlar gibi ki onlar (dş)
Like mountains
Dağlar gibi
‫ﺟﺒﻞ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺠﺒ‬
‫ﻛﹶﺎﹾﻟ ﹺ‬
Like the answer
Cevabı gibi
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺠﻮ‬
 ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ‬
Like stones
Taşlar gibi
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺤﺠ‬
 ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ‬
Those who smirk
Sırıtanlar
‫ﻛﻠﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﺤ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Like red hide, like red oil
Kırmızı deri gibi, kızaran yağ
gibi
‫ﺩﻫﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻛﹶﺎﻟ‬
Like that who
Şunun gibi ki o
‫ﻯ‬‫ﻛﹶﺎﱠﻟﺬ‬
Like those who
Şunlar gibi ki onlar
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻛﹶﺎﱠﻟﺬ‬
Like dust
Toz gibi
‫ﺭﻣﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻢ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻛﹶﺎﻟ‬
As if reaped
Hasat edilmiş gibi
‫ﺻﺮﻡ‬
‫ﺼ ﹺﺮ ﹺﱘ‬
 ‫ﻛﹶﺎﻟ‬
Like mountain
Dağ gibi
‫ﻃﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻛﹶﺎﻟ ﱠﻄ‬
Like shades
Gölgelikler gibi
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻛﹶﺎﻟ ﱡﻈﹶﻠ ﹺﻞ‬
Like date stalk
Eski hurma yaprağı gibi
‫ﻋﺮﺟﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻛﹶﺎﻟ‬
Like wool
Atılmış yün gibi
‫ﻋﻬﻦ‬
‫ﻬ ﹺﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ‬
Like one thousand
Bin tane gibi
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﹶﻛﹶﺄﹾﻟ‬
Like wicked ones
Yoldan çıkanlar gibi
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻛﹶﺎﹾﻟ ﹸﻔﺠ‬
Like baked clay
Pişmiş çamur gibi
‫ﻓﺨﺮ‬
‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻛﹶﺎﹾﻟ ﹶﻔﺨ‬
361
‫ﻰ‬‫ﻛﹶﺎﱠﻟﺘ‬
Like moths
Pervaneler gibi
‫ﻓﺮﺵ‬
‫ﺵ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﻛﹶﺎﹾﻟ ﹶﻔﺮ‬
Like castle
Saray gibi
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ ﹶﻘ‬
Like criminals
Suçlular gibi
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ‬
As if suspended
Askıda gibi
‫ﻋﻠﻖ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌﱠﻠ ﹶﻘ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ‬
Like corrupters
Bozguncular gibi
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻤ ﹾﻔ‬ ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ‬
Like molten copper
Erimiş maden gibi
‫ﻣﻬﻞ‬
‫ﻬ ﹺﻞ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻛﹶﺎﹾﻟ‬
They measured for them
Onlara ölçtüler
‫ﻛﻴﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻛﹶﺎﻟﹸﻮ‬
Like the examples
Emsali gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻣﺜﹶﺎ ﹺﻝ‬ ‫ﹶﻛﹶﺄ‬
Full, complete
Tamam, olgun
‫ﻛﻤﻞ‬
‫ﻣﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻣ ﹲﻞ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Full, complete
Tamam, olgun
‫ﻛﻤﻞ‬
‫ﻣﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Two full
Đki tam
‫ﻛﻤﻞ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣﹶﻠ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
As if
Sanki
To be, become
Oldu, -dır, -dir
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻳﻜﹸﻮ ﹸﻥ‬ - ‫ﻛﹶﺎ ﹶﻥ‬
They (dual) became
Oldular (ikil)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻛﹶﺎﻧ‬
It (she) became
Oldu (dş)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻛﹶﺎ‬
They (dual) became
Oldular (ikil, dş)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﺘ‬‫ﻛﹶﺎ‬
As if you
Sanki sen
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﻛﹶﺎ‬
As if
Sanki
‫ﺎ‬‫ﻧﻤ‬‫ﹶﻛﹶﺎ‬
As if he
Sanki o
As if she
Sanki o (dş)
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﹶﻛﹶﺎ‬
As if they
Sanki onlar
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﻛﹶﺄ‬
As if they (fm)
Sanki onlar (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﻛﹶﺎ‬
They became
Oldular
Soothsayer
Kahin
How many a
Nice
Cast down
Atıldı
1
‫ ﹶﻛﹶﺄ ﱠﻥ‬- ‫ﹶﻛﹶﺎ ﱠﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﻛﹶﺄ‬
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻛﹶﺎﻧ‬
‫ﻛﻬﻦ‬
‫ﻫ ﹴﻦ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
‫ﻦ‬‫ﹶﻛﹶﺄﻳ‬
1
362
‫ﻛﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﹸﻛ‬
Big ones
Büyükler
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻛﺒ‬
Great
Büyük büyük
‫ﻛﱪ‬
‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﹸﻛﺒ‬
Like one who stretches
Uzatan gibi
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻛﺒ‬
Disgraced
Aşağılandı
1
‫ﻛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹸﻛﹺﺒ‬
Cast down
Yıkıldı, atıldı
1
‫ﻛﺒﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹸﻛ‬
Disgraced
Aşağılandılar
1
‫ﻛﺒﺖ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﹸﻛﹺﺒﺘ‬
Hardship
Zorluk
‫ﻛﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬
Became big, grew old
Büyüdü, büyük oldu
1
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬
Magnify (imp)
Yücelt
2
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬
Greatest
En büyük
‫ﻛﱪ‬
‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﹸﻛ‬
Arrogance
Büyüklük taslama, kibir
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻛ‬
Old age
Đhtiyarlık
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻛ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻛ‬
Our elders, chiefs
Büyüklerimiz
‫ﻛﱪ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹶﺋﻨ‬‫ﺒﺮ‬‫ﹸﻛ‬
Became big, grew old
Büyüdü, büyük oldu
1
‫ﻛﱪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬
Magnify (imp) Him
Onu yücelt
2
‫ﻛﱪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬
Great share of it
Onun büyüğü
‫ﻛﱪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻛ‬
Greater, greatest (fm)
En büyük (dş), daha büyük
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮﻯ‬ ‫ﺒ‬‫ﹸﻛ‬
Greatness
Kibriya, büyüklük
‫ﻛﱪ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺒ ﹺﺮﻳ‬‫ﻛ‬
They were thrown down
Kafa üstü atıldılar
‫ﻛﺒﻜﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻜﺒ‬ ‫ﺒ‬‫ﹸﻛ‬
Great, big
Büyük
‫ﻛﱪ‬
‫ﺍ‬‫ ﹶﻛﹺﺒﲑ‬- ‫ﲑ‬ ‫ﹶﻛﹺﺒ‬
Great, big, difficult
Büyük, zor
‫ﻛﱪ‬
‫ﲑ ﹰﺓ‬ ‫ﹶﻛﹺﺒ‬
Your leader
Sizin büyüğünüz
‫ﻛﱪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﲑ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﻛﹺﺒ‬
Eldest of them
Onların büyüğü
‫ﻛﱪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﲑ‬ ‫ﹶﻛﹺﺒ‬
Book
Kitap
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﻛﺘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻛﺘ‬
Your book
Kitabın
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻛﺘ‬
Your (pl) book
Kitabınız
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﺑ ﹸﻜ‬‫ﻛﺘ‬
363
Our book
Kitabımız
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺎ‬‫ﻛﺘ‬
His book
Onun kitabı
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﻛﺘ‬
Her book
Onun (dş) kitabı
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﻬ‬‫ﻛﺘ‬
Their book
Onların kitabı
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﻛﺘ‬
My book
Benim kitabım
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎﺑﹺﻰ‬‫ﻛﺘ‬
My book
Benim kitabım
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺎﺑ‬‫ﻛﺘ‬
Books
Kitaplar
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹸﻛ‬
It was written
Yazıldı
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹸﻛ‬
To write
Yazdı
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬
She wrote
Yazdı (dş)
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬
You wrote
Yazdın
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬
We wrote
Yazdık
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬
We wrote it
Onu yazdık
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺒﻨ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬
His books
Onun kitapları
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﹸﻛ‬
To withhold, conceal
Sakladı, gizledi
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬
It increased
Çoğaldı
1
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛﹸﺜ‬
He increased (it)
Çoğalttı
2
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛﱠﺜ‬
It increased
Çoğaldı
1
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛﹸﺜ‬
Multitude
Çokluk
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﹶﻛﹾﺜ‬
Your multitude
Çokluğunuz
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛﹾﺜ‬
He increased you (pl)
Sizi çoğalttı
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﻛﱠﺜ‬
Heap
Yığın
‫ﻛﺜﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﺜ‬‫ﹶﻛ‬
Many, much, abundant
Çok, bol
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺜﲑ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﲑ‬ ‫ﺜ‬‫ﹶﻛ‬
Many, much, abundant
Çok, bol
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﲑ ﹲﺓ‬ ‫ﺜ‬‫ﹶﻛ‬
Like the calling out
Bağırdığı gibi
‫ﺟﻬﺮ‬
‫ﻬ ﹺﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Like the love
Sevgisi gibi
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻛ‬
2
364
Like the fear
Korkusu gibi
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Like his creation
Yaratılışı gibi
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺨ ﹾﻠ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Like your (pl) fear
Korkunuz gibi
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻴ ﹶﻔ‬‫ﹶﻛﺨ‬
Like the way
Durumu gibi
‫ﺩﺃﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺪﹾﺃ ﹺ‬ ‫ﹶﻛ‬
You almost did
Neredeyse edecektin
1
‫ﻛﺄﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻛ‬
Laboring
Didinme, didinerek
1
‫ﻛﺪﺡ‬
‫ﺣﹰﺎ‬‫ﹶﻛﺪ‬
Like the call
Çağırması gibi
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎﺀ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﹶﻛ‬
We planned
Düzen kurduk
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻛ‬
Liar
Çok yalancı
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﹶﻛﺬﱠﺍ‬
Denying
Yalanlama
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻛﺬﱠﺍﺑﹰﺎ‬
It was denied
Yalanlandı
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﹸﻛ ﱢﺬ‬
Lie
Yalan
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺑﹰﺎ‬‫ ﹶﻛﺬ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﹶﻛ‬
To lie
Yalan söyledi
1
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﻛ ﹶﺬ‬
To deny
Yalanladı
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﻛ ﱠﺬ‬
She lied
Yalan söyledi (dş)
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﻛ ﹶﺬ‬
You denied
Yalanladın
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬ‬
It was denied
Yalanlandı (dş)
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹸﻛ ﱢﺬ‬
You (pl) denied
Yalanladınız
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﺘ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬ‬
We denied
Yalanladık
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬ‬
His lie
Onun yalanı
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺬ‬ ‫ﹶﻛ‬
They denied
Yalanladılar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬﺑ‬
They were denied
Yalanlandılar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹸﻛ ﱢﺬﺑ‬
They lied
Yalan söylediler
1
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﹶﻛ ﹶﺬﺑ‬
They denied you
Seni yalanladılar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬﺑ‬
They denied you (pl)
Sizi yalanladılar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬﺑ‬
They denied me
Beni yalanladılar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬﺑ‬
1
2
365
They denied him
Onu yalanladılar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬﺑ‬
They denied them (pl)
O ikisini yalanladılar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻛ ﱠﺬﺑ‬
Like your remembering
Anmanız gibi
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺬ ﹾﻛ ﹺﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like that
Đşte böyle, şunun gibi
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﹶﻛ ﹶﺬ‬
Like that for you
Đşte sizin için şunun gibi
‫ﻢ‬ ‫ﻟ ﹸﻜ‬‫ﹶﻛ ﹶﺬ‬
Honorable ones
Değerli, şerefli olanlar
Distress
Sıkıntı
Times,
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻣ‬‫ﻛﺮ‬ - ‫ﺍ ﹴﻡ‬‫ﻛﺮ‬
‫ﻛﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺮ ﹴ‬ ‫ﹶﻛ‬
Tekrar, kere
‫ﻛﺮﺭ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ ﹶﻛ‬- ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﹶﻛ‬
Twice
Đki kere
‫ﻛﺮﺭ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ‬
Throne
Kürsü, taht
‫ﻛﺮﺱ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ‬
His throne
Onun kürsüsü, tahtı
‫ﻛﺮﺱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ ﹸﻛ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ‬
Like ash
Kül gibi
‫ﺭﻣﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﹶﻛ‬
You honored
Şerefli kıldın
2
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ‬
We honored
Şerefli kıldık
2
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ‬
He made it hateful
Çirkin gösterdi
2
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ‬
Hateful
Hoşnutsuzluk, isteksizlik
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ‬
To dislike
Hoşlanmadı
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﹶﻛ ﹺﺮ‬
Unwillingly
Đstemeden
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻫﹰﺎ‬‫ﹶﻛﺮ‬
With hardship
Zahmetle
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻫﹰﺎ‬‫ﹸﻛﺮ‬
You (pl) disliked
Hoşlanmadınız, tiksindiniz
2
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﻛ ﹺﺮ‬
You (pl) disliked him
Ondan tiksindiniz
2
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﻛ ﹺﺮ‬
You (pl) disliked them (fm)
Onlardan (dş) hoşlanmadınız
2
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻫ‬ ‫ﹶﻛ ﹺﺮ‬
They disliked
Hoşlanmadılar, tiksindiler
2
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻛ ﹺﺮﻫ‬
Noble, respectable,
generous, valuable
Şerefli, asil, cömert
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ ﹶﻛ ﹺﺮﳝ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﻛ ﹺﺮ‬
Like crops
Ekin gibi
‫ﺯﺭﻉ‬
‫ﻉ‬
‫ﺭ ﹴ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﹶﻛ‬
Its decline
Onun kesadı, azalması
‫ﻛﺴﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻛﺴ‬
1
366
‫ﻛﺴﻞ‬
‫ﺎﻟﹶﻰ‬‫ﹸﻛﺴ‬
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Kazandılar (ikil)
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﹶﻛ‬
She earned
Kazandı (dş)
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻛ‬
You (pl) earned
Kazandınız
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻛ‬
They earned
Kazandılar
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Like mirage
Serap gibi
‫ﺳﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Piece, fragment
Parça parça
‫ﻛﺴﻒ‬
‫ﺴﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻛ‬
Portion
Parça
‫ﻛﺴﻒ‬
‫ﺴﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻛ‬
Clothing
Giyim
‫ﻛﺴﻮ‬
‫ﺓ‬‫ﺴﻮ‬
 ‫ﻛ‬
Their clothing
Onların giyimleri
‫ﻛﺴﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻛ‬
Their (fm) clothing
Onların (dş) giyimleri
‫ﻛﺴﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻛ‬
We covered, clothed
Giydirdik
‫ﻛﺴﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Like a tree
Ağaç gibi
‫ﺷﺠﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬‫ﺸﺠ‬
 ‫ﹶﻛ‬
It is stripped away
Açıldı, sıyrıldı
1
‫ﻛﺸﻂ‬
‫ﺸﻄﹶﺖ‬
 ‫ﹸﻛ‬
To remove, uncover
Açtı, ortaya çıkardı, giderdi
1
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻛ‬
She removed, uncovered
Açtı (dş)
1
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺸ ﹶﻔ‬
 ‫ﹶﻛ‬
You removed, uncovered
Açtın
1
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺸ ﹾﻔ‬
 ‫ﹶﻛ‬
We removed, uncovered
Açtık, giderdik
1
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺸ ﹾﻔﻨ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Like the companion
Arkadaşı gibi
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺣ ﹺ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻛﺼ‬
Like rainstorm
Yağmur gibi
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
‫ﻴ ﹴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻛ‬
Like folding, rolling
Dürülmesi gibi
‫ﻃﻮﻱ‬
‫ﻰ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻄ‬
Like darknesses
Karanlıklar gibi
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻛ ﹸﻈﹸﻠﻤ‬
Suppressor of grief
Kederini bastıran
‫ﻛﻈﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛﻈ‬
Kabah
Kâbe
‫ﻛﻌﺐ‬
‫ﺒ ﹶﺔ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻛ‬
Ankles (dual)
Ayak bileği
‫ﻛﻌﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻛ‬
Lazy, lazily
Tembeller
To earn
Kazandı
They (dual) earned
1
367
Like the punishment
Azabı gibi
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﻌﺬﹶﺍ ﹺ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like the width
Genişliği gibi
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
‫ﺮ ﹺ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like straw, husk
Ekin yaprağı gibi
‫ﻋﺼﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like boiling
Kaynaması gibi
‫ﻏﻠﻲ‬
‫ﻐ ﹾﻠ ﹺﻰ‬ ‫ﹶﻛ‬
He restrained
Çekti
1
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﹶﻛ‬
He sufficed
Yeter
1
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﹶﻛﻔﹶﺎ‬
Receptacle
Toplayan, alan
‫ﻛﻔﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﻛﻔﹶﺎﺗ‬
Very ungrateful
Çok nankör
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﹶﻛﻔﱠﺎ‬
Disbelievers
Kâfirler
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺍ‬‫ ﹸﻛﻔﱠﺎﺭ‬-ٌ‫ﹸﻛﻔﱠﺎﺭ‬
Expiation
Kefaret
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺭ ﹲﺓ‬ ‫ﹶﻛﻔﱠﺎ‬
Its expiation
Onu kefareti
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﻛﻔﱠﺎ‬
He covered
Örttü
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﱠﻔ‬
Cover (imp)
Ört
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﱢﻔ‬
It was denied
Nankörlük edildi
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﹸﻛ‬
Disbelief, ungratefulness
Küfür, nankörlük
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ ﹸﻛﻔﹾﺮﹰﺍ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ ﹾﻔ‬
To disbelieve
Đnanmadı, nankörlük etti
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
Rejection
Küfran, inkar
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﹸﻛ ﹾﻔﺮ‬
Disbelievers
Kafirler
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
She disbelieved
Kafir oldu (dş)
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
I disbelieved
Kafir oldum
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
You (pl) disbelieved
Kafir oldunuz, inkâr ettiniz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
Your disbelief
Senin küfrün
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﹸﻛ ﹾﻔ ﹺﺮ‬
We disbelieved
Kafir olduk, inkâr ettik
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
We covered
Örttük
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﹶﻛ ﱠﻔ‬
His disbelief
Onun küfrü
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ ﹾﻔ‬
Their disbelief
Onların küfrü
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻢ‬‫ ﹸﻛ ﹾﻔ ﹺﺮﻫ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ ﹾﻔ‬
368
1
They disbelieved
Kafir oldular, inkâr ettiler
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﹶﻛ ﹶﻔﺮ‬
I restrained
Çektim, def ettim
1
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻛ ﹶﻔ ﹾﻔ‬
Portion
Hisse
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻛ ﹾﻔ ﹲﻞ‬
He put her in his care
Ona kefil kıldı
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻛ ﱠﻔﹶﻠﻬ‬
Two portions
Đki hisse
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻛ ﹾﻔﹶﻠ‬
Restrain (imp, pl)
Çekin
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﹸﻛﻔﱡﻮﺍ‬
Equivalent
Denk, benzer
‫ﻛﻔﺄ‬
‫ﹸﻛﻔﹸﻮﹰﺍ‬
Very ungrateful
Çok nankör
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺍ‬‫ ﹸﻛﻔﹸﻮﺭ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻛﻔﹸﻮ‬
To suffice
Yeter, yetti
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻜﻔ‬ - ‫ﹶﻛﻔﹶﻰ‬
Trustee, surety
Kefil
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ ﹶﻛﻔ‬- ‫ﻴﻞ‬‫ﹶﻛﻔ‬
We suffice for you
Biz sana yeteriz
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
His two hands
Đki eli
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ ﱠﻔ‬
Burden
Yük
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﹶﻛ ﱞﻞ‬
All, every, each
Herkes, hepsi
- ‫ ﹸﻛ ﱞﻞ‬- ‫ ﹸﻛ ﱠﻞ‬- ‫ ﹸﻛ ﱢﻞ‬- ‫ﹸﻛ ﱡﻞ‬
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﹸﻛ ﱟﻞ‬
Eat (imp, dual)
Yiyin (ikil)
No, never
Hayır, asla
All of it
Hepsi, tamamı
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﻼ‬
 ‫ﹸﻛ‬
Person with no parents or
children
Çocuğu ve ana-babası
olmayan
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻼﹶﻟ‬
‫ ﹶﻛ ﹶ‬- ‫ﻛﹶﻼﹶﻟ ﹰﺔ‬
Speaking, word
Kelam, konuşma
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﹶﻛ ﹶ‬
Both of them
Her ikisi
‫ﻛﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﻼ‬‫ﻛ‬
Dog
Köpek
‫ﻛﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻛ ﹾﻠ‬
Their dog
Onların köpeği
‫ﻛﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ ﹾﻠ‬
Both
Đkisi
‫ﻛﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻛ ﹾﻠﺘ‬
You (pl) measured
Ölçtünüz
1
‫ﻛﻴﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻛ ﹾﻠ‬
It was made to speak
Konuşturuldu
1
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹸﻛﱢﻠ‬
1
1
1
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﹸﻛ ﹶ‬
‫ﻼ‬
‫ﹶﻛ ﱠ‬
369
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﻛ‬
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹶﻜﱠﻠ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻛﱠﻠ‬
Words
Kelimeler
To speak
Konuştu
Whenever
Her ne zaman
Words
Kelimeler
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻠﻤ‬‫ﹶﻛ‬
His words
Onun kelimeleri
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻠﻤ‬‫ﹶﻛ‬
Word
Kelime
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﻛ‬
Our word
Bizim kelimemiz
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﻛ‬
His word
Onun kelimesi
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﻛ‬
Like twinkling of eye
Göz kırpması gibi
‫ﳌﺢ‬
‫ﻤ ﹴﺢ‬ ‫ﹶﻛﹶﻠ‬
He spoke to him
Onunla konuştu
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻛﱠﻠ‬
He spoke to them
Onlarla konuştu
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻛﱠﻠ‬
All of it, each of it
Hepsi, tamamen
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ ﹸﻛﱠﻠ‬- ‫ﻪ‬ ‫ ﹸﻛﱢﻠ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﹸﻛﱡﻠ‬
All of it, each of it
Hepsi, tamamen
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ ﹸﻛﱠﻠﻬ‬- ‫ﺎ‬‫ﹸﻛﱠﻠﻬ‬
All of them
Onların hepsi
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹸﻛﱡﻠ‬
All of them (fm)
Onların (dş) hepsi
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹸﻛﱡﻠ‬
Eat (imp, pl)
Yiyin
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﹸﻛﻠﹸﻮﺍ‬
Eat (imp, pl) it
Onu yiyin
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﹸﻛﻠﹸﻮ‬
Eat (imp, fm)
Ye (dş)
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻲ‬‫ﹸﻛﻠ‬
How many, how much
Kaç tane, ne kadar
Like, as
Gibi
Like water
Su gibi
‫ﻣﻮﻩ‬
‫ﺎ ٍﺀ‬‫ﹶﻛﻤ‬
Like the examples
Misali gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻤﹶﺜ ﹺﻞ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like him
Onun benzeri gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻤﹾﺜ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like a niche, lantern
Kandil gibi
‫ﺷﻜﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺸﻜﹶﻮﺍ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like the one who
Onun gibi ki
Be (imp)
Ol
1
‫ﺎ‬‫ﹸﻛﱠﻠﻤ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻛ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻛﻤ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻛ‬
1
370
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹸﻛ‬
They (fm) became
Oldular (dş)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹸﻛ‬
We became
Olduk
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﹸﻛﻨ‬
You (fm) became
Oldun (dş)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹸﻛ‬
You became
Oldun
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻛﹸﻨ‬
I became
Oldum
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻛﹸﻨ‬
You (pl) became
Oldunuz
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﹸﻛ‬
You (pl, fm) became
Oldunuz (dş)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﹸﻛ‬
Treasure
Hazine
‫ﻛﱰ‬
‫ﻮ ﹺﺯ‬‫ ﹸﻛﻨ‬- ‫ﺰ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻛ‬
You (pl) hoarded
Biriktirdiniz
‫ﻛﱰ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺰ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻛ‬
Their (dual) treasure
O ikisinin hazinesi
‫ﻛﱰ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﱰ‬
Disappearing
Saklanan, sinen
‫ﻛﻨﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﻨ ﹺ‬‫ﹸﻛ‬
Like one person, soul
Bir kişi gibi, bir can gibi
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﻨ ﹾﻔ ﹴ‬‫ﹶﻛ‬
Ungrateful
Nankör
‫ﻛﻨﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻛ‬
Treasures
Hazineler
‫ﻛﱰ‬
‫ﺯ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻛﻨ‬
Like dry stalks
Çalı çırpı gibi
‫ﻫﺸﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻢ‬‫ﻬﺸ‬ ‫ﹶﻛ‬
Cave
Mağara
‫ﻛﻬﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻛ‬
Their cave
Onların mağarası
‫ﻛﻬﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻔ ﹺﻬ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻛ‬
In maturity
Yetişkin olarak
‫ﻛﻬﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻬ ﹰ‬ ‫ﹶﻛ‬
Like the shape, form
Şekli gibi
‫ﻫﻴﺄ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴﹶﺌ‬‫ﻬ‬ ‫ﹶﻛ‬
Companions
Eşler, arkadaşlar
‫ﻛﻌﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻛﻮ‬
Disbelievers
Kafirler
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻓ ﹺﺮ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻛﻮ‬
Stars
Yıldızlar
‫ﻛﻮﻛﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻛﻮ‬
Kauthar
Kevser
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻮﹶﺛ‬ ‫ﹶﻛ‬
It is wrapped
Dürüldü
‫ﻛﻮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹸﻛ‬
Star, planet
Yıldız, gezegen
‫ﻛﻮﻛﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮ ﹶﻛﺒ‬ ‫ ﹶﻛ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻮ ﹶﻛ‬ ‫ﹶﻛ‬
Be (imp, pl)
Olun
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻛﹸﻮﻧ‬
1
2
2
1
371
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻛﹸﻮﻧﹺﻲ‬
Be (imp, fm)
Ol (dş)
So that
Ki
Plot, scheme, plan
Tuzak, düzen, plan
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻴﺪ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
Your plot, scheme, plan
Sizin tuzağınız, düzeniniz
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
Your (pl, fm) plot, scheme
Sizin (dş) tuzağınız
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻴ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
His plot, scheme, plan
Onun (er) tuzağı
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
Their plot, scheme, plan
Onların tuzağı
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻴ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
Their (fm) plot, scheme
Onların (dş) tuzağı
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
Plot (imp, pl) against me
Bana tuzak kurun
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻭﻧﹺﻰ‬‫ﻴﺪ‬‫ ﻛ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻴﺪ‬‫ﻛ‬
My plot, scheme, plan
Benim tuzağım, planım
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻱ‬‫ﻴﺪ‬‫ﹶﻛ‬
How
Nasıl
‫ﻛﻴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
Measure
Ölçü
‫ﻛﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﹶﻛ‬
1
‫ﻲ‬ ‫ﹶﻛ‬
1
372
‫ل‬
Indeed, surely
Gerçekten, mutlaka
‫ﹶﻝ‬
For, to, belongs to
Đçin, -e, -a ait
‫ﹺﻝ‬
Pearl
Đnci
Indeed if not
Eğer olmazsa
Indeed if
Eğer
No, not
Yok, değil, hayır
That which blames
Kınayan, kınayıcı
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﺋ ﹴﻢ‬‫ﹶﻻ‬
For/to their fathers
Atalarına ait, babalarına ait
olarak
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﻟﺎٰﺑ‬
Indeed it will come
Mutlaka gelecektir
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
Surely they would come to it
Mutlaka ona gelirlerdi
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬ ‫ﺗ‬ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
Indeed it will come
Mutlaka gelecektir
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺗ‬ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
Indeed we would give
Verirdik
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
Indeed we would give them
Onlara verirdik
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
Surely I will come to them
Mutlaka onlara geleceğim
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
For/to Adam (pbuh)
Adem’e, Adem için (AS)
Surely they are eaters, will
eat
Elbette yiyenlerdir,
yiyeceklerdir
He would believe
Đman ederdi
Surely signs
‫ﻷﻷ‬
‫ﺆ‬ ‫ﺆﹸﻟ‬ ‫ﹸﻟ‬
‫ﻼ = ﹺﻝ ﹶﺍ ﹾﻥ َ ﹶﻻ‬
‫ﻟﹶﺌ ﱠ‬
‫ﺍ ﹾﻥ‬ ‫ﻦ = ﹶﻝ‬ ‫ﺌ‬‫ﹶﻟ‬
‫ﹶﻻ‬
1
‫ﻡ‬ ‫ﺩ‬ ٰ‫ﻟﺎ‬
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
Elbette ayetler, işaretler,
deliller
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺎٰﻳ‬
For/to our signs
Bizim ayetlerimize
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺎ‬‫ﻟﺎٰﻳ‬
Surely a sign
Elbette bir işaret
‫ﺃﻳﻲ‬
‫ﻳ ﹰﺔ‬ٰ‫ﹶﻟﺎ‬
Surely they sought
Elbette aradılar
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﹶﻻ‬
Those who remain
Kalanlar, duranlar
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﹶﻻﹺﺑ‬
For/to Abraham (pbuh)
Đbrahim’e, Đbrahim için (AS)
For/to his son
Oğluna
‫ﺑﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑﹺﻨ‬‫ﺎ‬‫ﻟ‬
For/to his parents
Ana-babası için
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫َﻷ‬
4
8
373
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺎ‬‫ﻟ‬
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻟﹶﺎﺑﹺﻲ‬
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ُﻷ‬
‫ﺃﺑﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻟﹶﺎﺑﹺﻴ‬
‫ﻟﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻟﹶﺎ‬
For/to my father
Babamı
For me to clarify
Açıklamam için
For/to his father
Babasına, babası için
Passed
Geçti
Name of false deity
Put adı
You would have followed
Takip ederdiniz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﻻ‬
Surely we followed you (pl)
Size uyduk
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﻻ‬
Surely they followed you
Sana uydular
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺗ‬‫ﹶﻻ‬
Indeed I will take
Mutlaka edinirim, edineceğim
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ ﱠﻥ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﻟﹶﺎ‬
We would have taken
Edinirdik
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨ ﹾﺬﻧ‬
 ‫ﺗ‬‫ﹶﻟﺎ‬
They would have taken you
Seni edinirlerdi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻟﹶﺎ‬
For me to complete
Tamamlamam
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ُﻷ‬
To sin
Günaha
‫ﺃﰒ‬
‫ﺎﹾﺛ ﹴﻢ‬‫ﻟ‬
Indeed I find
Mutlaka bulurum, alırım
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ ﹺﺟ‬
Indeed I find
Mutlaka bulurum, alırım
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ ﹺﺟ‬
Surely a reward
Elbet bir mükafat
‫ﺃﺟﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ ﹶﻟﹶﺎ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫َﻷ‬
Surely I will make you
Mutlaka seni kılarım
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
For an appointed time
Bir süre için
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹴﻞ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Surely I will destroy
Mutlaka yok edeceğim
‫ﺣﻨﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘﹺﻨ ﹶﻜ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
For/to one, anyone
Birisi için, bir kişi için, birisine
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
For/to one of the two
Đkisinden birine
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Surely one (fm)
Gerçekten birisi
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﻯ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟ‬
For me to make lawful
Helal etmem için
2
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺣ ﱠﻞ‬ ‫ُﻷ‬
You would differ
Đhtilafa düşerdiniz
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘﹶﻠ ﹾﻔ‬‫ﺧ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
For/to his sister
Kız kardeşine
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﻟﹸﺎ‬
We would have seized
Tutardık, yakalardık
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺧ ﹾﺬﻧ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
2
‫ﺕ‬
 ‫ﹶﻻ‬
1
1
374
To later ones
Sonrakilerine
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧﺮٰﻳ‬ ‫ﻟﹸﺎ‬
For/to our brothers
Kardeşlerimize
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﹺﻧﻨ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ِﻹ‬
For/to their brothers
Kardeşlerine
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﺍﹺﻧﻬﹺﻢ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟ‬
For/to my brother
Kardeşim için
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻲ‬‫َﻷﺧ‬
For/to his brother
Kardeşi için, kardeşine
‫ﺃﺧﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺧﻴ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
We would make them enter
Onları sokardık
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺧ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺩ‬ ‫َﻷ‬
Surely I will make you (pl)
enter
Mutlaka sizi sokacağım
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ُﻷ‬
Surely I will make them enter
Mutlaka onları sokacağım
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺩ‬ ‫ُﻷ‬
Surely I will slaughter him
Mutlaka onu boğazlayacağım
1
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﻟﹶﺎ ﹾﺫ‬
We would make you taste
Sana tattırırdık
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﹶﺎ ﹶﺫ ﹾﻗﻨ‬
They would doubt
Şüphe ederlerdi
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺗ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Surely I will stone you
Mutlaka seni taşlarım
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
We would have shown them
to you
Onları sana gösterirdik
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎ ﹶﻛ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
Sticky
Yapışkan
‫ﻟﺰﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﻟﹶﺎ ﹺﺯ ﹴ‬
For/to your wives
Eşlerine, hanımlarına
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺍ ﹺﺟ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
For/to their wives, spouses
Eşleri için, hanımları için
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹺﺟ ﹺﻬ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Surely I will increase you (pl)
Elbette sizi arttırırım
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺪ‬ ‫َﻷﺯﹺﻳ‬
Surely I will adorn
Elbette süsleyeceğim
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺯ‬ ‫ﹶﻟﹸﺎ‬
Indeed I will ask forgiveness
Elbette bağışlama
dileyeceğim
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
I would have increased
Çoğaltırdım
10
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹶﺜ‬‫ﺳ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
For me to prostrate
Benim secde etmem
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
We would give them water
Onları sulardık
4
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
He would make them hear
Onlara işittirirdi
4
‫ﲰﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
For the company, family
Arkadaşları için, ehli için
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﻟﹶﺎ‬
He would choose
Seçerdi
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﺻ ﹶﻄﻔٰﻰ‬
 ‫ﻟﹶﺎ‬
Indeed I will hang you (pl)
Elbette sizi asacağım
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺒ‬‫ﺻﱢﻠ‬
 ‫ﹶﻟﹸﺎ‬
8
375
Indeed I will cause them to
deviate
Mutlaka onları saptıracağım
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺿﱠﻠ‬
 ‫ُﻷ‬
Indeed I think you
Mutlaka ben seni sanıyorum
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟﹶﺎ ﹸﻇ‬
Indeed I think him
Mutlaka ben onu sanıyorum
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟﹶﺎ ﹸﻇ‬
As players, for play
Oyuncular olarak, oyun için
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻋﹺﺒ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
For me to do justice
Adalet yapmam için
1
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
They would prepare
Hazırlık yaparlardı
4
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
Surely I will punish him
Elbette ona azap edeceğim
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺑ‬‫ﻋ ﱢﺬ‬ ‫ﹶﻟﹸﺎ‬
It would distress you (pl)
Sizi sıkıntıya sokardı
1
‫ﻋﻨﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
Those who curse
Lanetleyenler
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Indeed I will defeat
Elbette galip geleceğim
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻠ‬‫ﹶﻟﹶﺎ ﹾﻏ‬
Indeed I will lead them astray
Elbette onları azdıracağım
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﹶﻟﹸﺎ ﹾﻏ ﹺﻮ‬
Vain, vain talk
Boş söz
‫ﻟﻐﻲ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻏ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
It would give as ransom
Fidye olarak verirdi
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟﹶﺎ ﹾﻓ‬
They would give as ransom
Fidye olarak verirlerdi
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟﹶﺎ ﹾﻓ‬
For me to kill you
Seni öldürmem için
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﻟﹶﺎ ﹾﻗ‬
Surely I will kill you
Seni mutlaka öldüreceğim
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘﹶﻠ‬‫ﹶﻟﹶﺎ ﹾﻗ‬
To nearer
Daha yakına
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻟﹶﺎ ﹾﻗ‬
Surely I will cut
Mutlaka keseceğim
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟﹸﺎﹶﻗ ﱢﻄ‬
Indeed I will sit
Mutlaka oturacağım
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ ﹾﻗ‬
That which meets, will meet
Ona kavuşan, kavuşacak
olan
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻻﻗ‬
For/to many of them
Onların çoğunda
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻟﹶﺎ ﹾﻛﹶﺜ ﹺﺮ‬
For me to deny
Đnkar etmem için
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻟﹶﺎ ﹾﻛ ﹸﻔ‬
Surely I will cover, remove
Elbette örteceğim
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﹶﻟﹸﺎ ﹶﻛ ﱢﻔ‬
They would eat
Yerlerdi
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﹶﻟﹶﺎ ﹶﻛﻠﹸﻮﺍ‬
I would have been
Olurdum
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﻟﹶﺎﻛﹸﻮ‬
Surely I will plan
Elbette tuzak kuracağım
1
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﻛﻴ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
376
‫ﺎﻟﹶﻰ = ﹶﻝ ﹺﺇﻟﹶﻰ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed to
Mutlaka –a, -e
Surely it is orderer, will order
Mutlaka emredendir, emreder
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﹶﺎﻣ‬
To their trusted issues
Emanetlerine
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻟﹶﺎﻣ‬
Indeed a bondwoman
Gerçekten bir cariye
‫ﺃﻣﻮ‬
‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫َﻷ‬
For/to order, affair
Emre, işe
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻣ ﹺﺮ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
To his wife
Karısına, hanımına
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻻ‬
Surely I am the orderer, will
order
Onlara emredenim,
emredeceğim
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫َﻷ‬
You (pl) touched
Dokundunuz, temas ettiniz
3
‫ﳌﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ٰ‫ ﻟ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﻻ‬
You (pl) would have grasped
Tutardınız
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ ﹾﻜ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
Indeed you (pl) grasped them
Mutlaka onları tuttunuz
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ ﹾﻜ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﻟﹶﺄ‬
Surely I will fill
Mutlaka dolduracağım
1
‫ﻣﻸ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣﹶﻠﹶﺌ‬ ‫ﹶﻟﹶﺎ‬
Surely I will raise desires in
them
Mutlaka onlara kuruntu
vereceğim
2
‫ﻣﲏ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ُﻷ‬
For/to his mother
Annesine
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻟﹸﺄ‬
In order to
Olması için, olmak için
Indeed you
Gerçekten sen
He could have taken
retribution
Đntikam alırdı
Indeed you (pl)
Gerçekten siz
So that I warn you (pl)
Sizi uyarmam için
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻟﹸﺎ‬
He would have sent down
Đndirirdi
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﻟﹶﺎ‬
For your animals, cattle
Hayvanlarınız için
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻣﻜﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬‫َﻷ‬
For his favors
Onun nimetleri için
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﻟﹶﺎ‬
For yourselves
Kendiniz için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
ِ ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﻟﹶﺎ‬
For themselves
Kendileri için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺴﻬﹺﻢ‬
ِ ‫ﻟﺎﹶﻧ ﹸﻔ‬
They would have dispersed
Dağılırlardı
7
‫ﻓﻀﺾ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻧ ﹶﻔﻀ‬‫ﻟﹶﺎ‬
So that I grant
Bağışlamam için
1
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
For/to the people
Ehli için, halkı için
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻫ ﹺﻞ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
‫ﻟﹶﺎ ﹾﻥ = ﹺﻝ ﹶﺃ ﹾﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺖ = ﹶﻝ ﹶﺍ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﻟﹶﺎ‬
8
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﻟﹶﺎ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﻢ = ﹶﻝ ﹶﺍ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﹶﻟﹶﺎ‬
377
‫ﺃﻫﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Oynayan, eğlenen
‫ﳍﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻫ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Very compassionate,
imploring
Çok şefkatli, yalvaran
‫ﺃﻭﻩ‬
‫ﻩ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻟﹶﺎﻭ‬
Surely it will be given to me
Elbette bana verilecek
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﹶﻟﺎﹸﻭ‬
To the first
Birinciye
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻭ ﹺﻝ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
To former ones, earlier ones
Öncekilerine
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻟﺎﹸﻭﻟٰﻴ‬
For/to our earlier ones
Öncekilerimiz için
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻨ‬‫ﻭ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
For/to the owners of
Sahipleri için
‫ﺃﻭﻝ‬
‫ﻰ‬‫ﻟﺎﹸﻭﻟ‬
To which one
Hangisine
For familiarity
Alıştırma, ısındırma için
For your oaths
Yeminleriniz için
Surely evil
For/to his people, family
Ailesine
Playing, distracted
2
‫ﻯ‬
 ‫ﻯ = ﹺﻝ ﹶﺃ‬
 ‫ﻟﹶﺎ‬
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎﻳﻠﹶﺎ‬‫ﻟ‬
‫ﳝﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﻧ ﹸﻜ‬‫ﻳﻤ‬‫ﻟﹶﺎ‬
Gerçekten ne kötü
‫ﺑﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒﹾﺌ‬
Clothing, covering
Elbise, örtü
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﺒ‬
Their clothes
Onların elbisesi
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻢ‬‫ﺳﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﺒ‬
Their (dual) clothes
O ikisinin elbiseleri
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﺒ‬
Ever watchful
Elbette gözetleme yerindedir
‫ﺭﺻﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﺻ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟﺒﹺﺎﹾﻟ‬
On open road
Ana yol üzerinde
‫ﺃﻣﻢ‬
‫ﺎ ﹴﻡ‬‫ﺎﻣ‬‫ﹶﻟﹺﺒ‬
To remain, stay
Kaldı, durdu
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻠﹺﺒ ﹸ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺚ‬
‫ﹶﻟﹺﺒ ﹶ‬
You remained, stayed
Kaldın, durdun
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒﹾﺜ‬
I remained, stayed
Kaldım, durdum
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒﹾﺜ‬
You (pl) remained, stayed
Kaldınız, durdunuz
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟﹺﺒﹾﺜ‬
We remained, stayed
Kaldık, durduk
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻟﹺﺒﹾﺜﻨ‬
They remained, stayed
Kaldılar, durdular
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﹶﻟﹺﺒﺜﹸﻮﺍ‬
Abundant
Bol, çok
‫ﻟﺒﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﹸﻟ‬
Compacted mass, felt
Sıkışmış kütle, keçe
‫ﻟﺒﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻟ‬
He would come out
Çıkardı
‫ﺑﺮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻟ‬
1
378
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﺒ ﹴ‬‫ﹶﻟ‬
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒ‬
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠﹺﺒ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒ‬
Gerçekten bir yol
‫ﺳﺒﻞ‬
‫ﺴﺒﹺﻴ ﹴﻞ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒ‬
We obscured
Şüpheye düşürdük
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻟ‬
For/to a human being
Đnsan için, beşer için
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺸ ﹴﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻟ‬
For/to two human beings
Đki insana
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻟ‬
We would send, appoint
Gönderirdik
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹾﺜﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻟ‬
For/to some, some of them
Bazısına, bazılarına, bazıları
için
‫ﺑﻌﺾ‬
‫ﺾ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻟ‬
For/to their husbands
Kocalarına
‫ﺑﻌﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻮﹶﻟ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻟ‬
They would have rebelled
Azgınlık ederlerdi
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻟ‬
Message, notification
Açıklama, tebliğ
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻼﻏﹰﺎ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﹶﻟ‬
For/to a city, land
Bir beldeye
‫ﺑﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻟ‬
Milk
Süt
‫ﻟﱭ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ ﹶﻟﺒ‬- ‫ﺒ ﹴﻦ‬‫ﹶﻟ‬
For/to the sons
Oğulları için
‫ﺑﲏ‬
‫ﺒﻨﹺﻲ‬‫ﻟ‬
For/to his sons
Oğullarına
‫ﺑﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒﻨﹺﻴ‬‫ﻟ‬
Coats of armor
Giyecek, zırh
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺱ‬
‫ﻮ ﹴ‬‫ﹶﻟﺒ‬
Indeed the house
Şüphesiz evi
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﹶﻟ‬
For/to their (fm) houses
Evlerine
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﺗﻬﹺﻢ‬‫ﻮ‬‫ﺒﻴ‬‫ﻟ‬
Surely you (pl) will believe
Mutlaka iman edeceksiniz
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to believe
Đnanmanız için
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you (pl) will bring to
me
Mutlaka bana getireceksiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻨﻨﹺﻲ‬‫ﺗ‬‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﹶﻟ‬
Surely you (pl) come
Mutlaka gelirsiniz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﺄﺗ‬‫ﹶﻟ‬
Surely it will come to you (pl)
Mutlaka size gelir, gelecek
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﹶﻟ‬
So that you (pl) take
Onları almanız için
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﺬﹸﻭﻫ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﻟ‬
Those who desert
Gerçekten terk edenler
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺎ ﹺﺭﻛﹸﻮﺍ‬‫ﹶﻟﺘ‬
Doubt
Şüphe
To wear
Giydi, takındı
To mix
Karıştırdı
Certainly a way
1
1
379
For you to turn us
Bizi çevirmen için
1
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻓ ﹶﻜﻨ‬‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﻟ‬
For you (pl) to eat
Yemeniz için
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﺘ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻟ‬
For you (pl) to seek
Aramanız için
8
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻟ‬
You would make it apparent
Açıklardın
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you to give glad tidings
Müjdelemen için
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻟ‬
You will be resurrected
Mutlaka diriltileceksiniz
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌﹸﺜ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
So that you (pl) reach
Ulaşmanız için, erişmeniz için
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺒﹸﻠﻐ‬‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you (pl) will be tested
Mutlaka sınanacaksınız
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻮ ﱠﻥ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you to clarify
Açıklaman için
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you (pl) will make clear Onu mutlaka açıklayacaksınız
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you to be righteous
Sakınmanız için
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘﻘﹸﻮﺍ‬‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to recite
Okuman için
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺘﹸﻠﻮ‬‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Indeed you find
Mutlaka bulursun
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed you find them
Mutlaka onları bulursun
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﹶﻟ‬
To flow, sail
Akması, yüzmesi için
1
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For him to be recompensed
Karşılığının verilmesi için
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺠﺰ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you (pl) to think it
Onu sanmanız için
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺴﺒ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For it to protect you (pl)
Sizi koruması için
4
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﺼ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to judge
Hüküm vermen için
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to give them mounts
Onları bindirmen için
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﹶﻠﻬ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
You would have taken
Alırdın
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you to drive out
Çıkarman için
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to drive us out
Bizi çıkarman için
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For them to drive out
Çıkarmaları için
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you (pl) will enter
Mutlaka girersiniz,
gireceksiniz
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed you call them
Onları çağırırsın
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
380
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺘ ﹾﺬ‬‫ﹶﻟ‬
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺘ ﹾﺬ‬‫ﻟ‬
Beni alçaltacaktın
4
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to be pleased
Razı olmanız için
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺿﻮ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to be pleased
Razı olman için
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you (pl) will mount,
embark
Şüphesiz bineceksiniz
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you(pl) to mount
Binmeniz için
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮ ﹶﻛﺒ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you(pl) to mount them
Ona binmeniz için
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺮ ﹶﻛﺒ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Indeed you (pl) will see
Mutlaka göreceksiniz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻭ ﱠﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed you (pl) will see it
Mutlaka onu göreceksiniz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For them to be moved
Kaldırılması, yerinden
oynatılması
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﻭ ﹶﻝ‬‫ﺘﺰ‬‫ﻟ‬
Indeed you (pl) will be asked
Mutlaka sorulursunuz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺌﹸﻠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
10
‫ﺑﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺘﻮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely a reminder
Şüphesiz bir öğüt
For you (pl) to take
Götürmeniz için
You would have ruined me
For it to be clear
For you (pl) to sit firmly
Seçilmesi için, açığa çıkması
için
Yerleşmeniz için, kurulmanız
için
For you to bewitch us
Bizi sihirlemen için
1
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you (pl) to calm, soothe
Sakinleşmeniz için
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴ ﹸﻜﻨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to enter
Yollara girebilmeniz için
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﺴﹸﻠﻜﹸﻮﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you (pl) will hear
Mutlaka işiteceksiniz
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you to ascribe partners
Şirk koşman için
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to be distressed
Güçlük çekmen için
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺸﻘﹶﻰ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Indeed you bear witness
Şahitlik edersiniz
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For it to incline, flow
Meyletmesi için, akması için
‫ﺻﻐﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺼﻐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to be brought up
Yetiştirilmen için
4
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to distress
Sıkıştırmanız için
2
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﻴﻘﹸﻮﺍ‬‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For him to contend
Mutmain olması için
‫ﻃﻤﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ ﹾﻄ‬‫ﻟ‬
For you to know each other
Tanışmanız için
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺭﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻟ‬
1
6
381
That you (pl) transgress
Azgınlık yapmanız için
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to hasten
Acele etmen için
1
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to turn away
Yüz döndürmeniz için
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻌ ﹺﺮﺿ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you recognize them
Onları tanırsın
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻌ ﹺﺮﹶﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
Surely you know
Gerçekten bilirsin
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you /her to know
Bilmen için, bilmesi için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Indeed you (pl) will know
Mutlaka bileceksiniz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to know
Bilmeniz için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you will reach
Erişeceksiniz
1
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌﹸﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
Surely you would return
Kesinlikle dönmeniz
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺩ ﱠﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻌ‬‫ﹶﻟ‬
For you to drown
Boğman için
1
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you to forgive
Bağışlaman için
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
For you (pl) to invent
Uydurmanız için
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
For you to invent
Uydurman için
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
Indeed you (pl) will cause
corruption
Mutlaka bozgunculuk
yapacaksınız
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﹶﻟ‬
For you to kill me
Beni öldürmen için
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﹶﻠﻨﹺﻲ‬‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﻟ‬
For you top read it
Onu okuman için
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﻟ‬
Indeed you (pl) say
Gerçekten söylersiniz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺘﻘﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to magnify, praise Yüceltmeniz için
2
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻟ‬
Indeed you (pl) deny
Gerçekten inkar edersiniz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to complete
Tamamlamanız için
4
‫ﻛﻤﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﻟ‬
For you to be
Olman için
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺘﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟ‬
Indeed you will be
Mutlaka olursun
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﺘﻜﹸﻮ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to be
Olmanız için
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻜﹸﻮﻧ‬‫ﻟ‬
For you to turn us back
Bizi döndürmen için
‫ﻟﻔﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻔ‬ ‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﻟ‬
Surely you are given
Veriliyorsun
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺘﹶﻠﻘﱠﻰ‬‫ﹶﻟ‬
2
382
Indeed you (pl) pass
Geçersiniz
1
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
You would have disputed
Çekişirdiniz
6
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻟ‬
You (pl) will be informed
Haber verilirsiniz
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺆ ﱠﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
Surely you will inform them
Elbette onlara haber
vereceksin
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺒﹶﺌ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
So that you warn
Uyarman için
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻟﺘ‬
Surely its revelation
Gerçekten indirmesi
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻨﺰﹺﻳ ﹸﻞ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
Surely you (pl) help him
Mutlaka ona yardım edersiniz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to spend
Harcamanız için
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮﺍ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻟ‬
It would burden
Ağır gelirdi
‫ﻧﻮﺃ‬
‫ﻮﹸﺃ‬‫ﺘﻨ‬‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻮ ُﺀ‬‫ﺘﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For you (pl) to guide
yourselves
Yolunuzu bulmanız için
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻟ‬
Surely you guide
Mutlaka iletirsin
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
They turned away
Yüz çevirdiler
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﱠﻟﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ‬
For/to Thamud
Semud kavmi için
It would have come to them
Gelirdi
Those who make, do, will do
Kılanlar, kılacak
For/to Goliath
Calut’a
For/to Gabriel
Cebrail’e
Pool
Havuz
He would have made
Kılardı, yapardı
He would have made you (pl)
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻟﹶﺜﻤ‬
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﻟﺠ‬
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺠ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎﻟﹸﻮ‬‫ﻟﺠ‬
‫ﺒﺮﹺﻳ ﹶﻞ‬‫ﺠ‬
‫ﻟ ﹺ‬
‫ﳉﺞ‬
‫ﺠ ﹰﺔ‬
 ‫ﹸﻟ‬
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Sizi kılardı, yapardı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﹶﻠﻜﹸﻢ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
We would have made
Kılardık, yapardık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
We would have made him
Onu kılardık, yapardık
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌ ﹾﻠﻨ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
He would have made them
Onları kılardı, yapardı
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﹶﻠﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
To their skins
Onların derilerine, ciltlerine
‫ﺟﻠﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﺠﻠﹸﻮ‬
 ‫ﻟ‬
He would have gathered
them
Onları toplardı
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Indeed a multitude
Topluluk, cemaat
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺠﻤ‬
 ‫ﹶﻟ‬
1
383
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻟ‬
On his side
Yan tarafı, yanı üstünde
To hell
Cehenneme
They persisted
Direnip durdular
1
‫ﳉﺞ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻟﺠ‬
Deep
Derin
1
‫ﳉﺞ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹸﻟ‬
To persist
Direndi, ısrar etti
1
‫ﳉﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻟﺠ‬
Surely the protectors
Gerçekten koruyanlar
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻈ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ ﹶﻟﺤ‬- ‫ﻓﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺤ‬
Surely the protectors
Gerçekten koruyanlar
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻈ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺤ‬
For the love of
Sevgisi için
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬
It would become worthless
Boşa giderdi
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺤﹺﺒ ﹶ‬
 ‫ﹶﻟ‬
For the boundaries
Hudutlarına, sınırlarına
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺤﺪ‬
 ‫ﻟ‬
For news, word
Söz için
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺤﺪ‬
 ‫ﻟ‬
Indeed a regret
Gerçekten üzüntü, pişmanlık
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Surely good
Elbette güzel
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Surely the truth
Elbette hak, gerçek
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ‬
To the judgment
Hükmüne
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺤ ﹾﻜ ﹺﻢ‬
 ‫ﻟ‬
To his judgment
Onun hükmüne
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺤ ﹾﻜ‬
 ‫ﻟ‬
To their judgment
Onların hükmüne
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻤﻬﹺﻢ‬ ‫ﺤ ﹾﻜ‬
 ‫ﻟ‬
Forbearing
Yumuşak davranan
‫ﺣﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺤﻠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Meat
Et
‫ﳊﻢ‬
‫ﻮﻡ‬‫ ﹸﻟﺤ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Tone, voice
Ses, ses tonu
‫ﳊﻦ‬
‫ﺤ ﹺﻦ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Meats
Etler
‫ﳊﻢ‬
‫ﻮﻡ‬‫ﹸﻟﺤ‬
Their meats
Onların etleri
‫ﳊﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻟﺤ‬
For/to my life
Hayatım için
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﺎﺗ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬
My beard
Sakalım
‫ﳊﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬
Surely the losers
Kaybedenler
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺨ‬
Those who err, sinners
Hata edenler
‫ﺧﻄﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺨ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻟ‬
1
384
‫ﺧﱪ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺨﹺﺒ‬
 ‫ﹶﻟ‬
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﹶﻟ‬
‫ﺧﺰﻥ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻧ‬‫ﺰ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻟ‬
‫ﺧﺴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Yaratış, yaratılış
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨ ﹾﻠ‬
 ‫ﹶﻟ‬
For/to the creation
Yaratışı için
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺨ ﹾﻠ ﹺﻖ‬
 ‫ﻟ‬
Near, at, with
Yanında
Contentious
Đnatçı
‫ﻟﺪﺩ‬
‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﹸﻟ‬
Indeed the house
Şüphesiz evi
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻟﺪ‬
For/to David (pbuh)
Davud’a (AS)
At the decline
Kayması, sarkması
Near, at, with
Katında
‫ﺪ ﹾﻥ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near us
Bizim katımızda
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near you
Senin katında
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near him
Onun katında
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near me
Benim katında
‫ﻲ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near
Katında
‫ﻯ‬‫ﹶﻟﺪ‬
At, by, near me
Benim katında
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near us
Katımızda
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near him
Onun katında
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
At, by, near them
Onların katında
To delight
Hoşlandı, lezzet aldı
Surely the tasters, will taste
Mutlaka tadanlar, tadacaklar
Delicious
Lezzetli
For remembrance
Indeed a remembrance,
admonition
All-Aware
Haberdar olan
We came out
Çıktık
To the guards
Bekçilere
He would make us buried in
earth
Yere geçirirdi
Indeed creation
1
1
‫ﺍ‬‫ﹶﻟﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻟﺪ‬
‫ﺩﻟﻚ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪﻟﹸﻮ‬ ‫ﻟ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻟﺬﺫ‬
‫ﻳﹶﻠ ﱡﺬ‬ - ‫ﹶﻟ ﱠﺬ‬
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﺋﻘﹸﻮﺍ‬‫ﹶﻟﺬﹶﺍ‬
‫ﻟﺬﺫ‬
‫ﺓ‬ ‫ﹶﻟ ﱠﺬ‬
Anılması için
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺬ ﹾﻛ ﹺﺮ‬ ‫ﻟ‬
Gerçekten öğüt, zikir
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺬ ﹾﻛ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺬ ﹾﻛ‬ ‫ﹶﻟ‬
385
For remembrance,
admonition
Öğüt, hatırlama
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺬ ﹾﻛﺮ‬ ‫ﹶﻟ‬
For my remembrance
Anılmam için, zikrim için
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺬ ﹾﻛﺮﹺﻱ‬ ‫ﻟ‬
For our males
Erkeklerimize
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻟ ﹸﺬﻛﹸﻮ ﹺﺭﻧ‬
For that, to that
Şunun için
For your sin
Günahın için
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟﺬﹶﻧﹺﺒ‬
For my sin
Günahın için (dş)
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟﺬﹶﻧﹺﺒ‬
For their sins
Onların günahları için
‫ﺫﻧﺐ‬
‫ﻮﹺﺑﻬﹺﻢ‬‫ﻟ ﹸﺬﻧ‬
He would remove
Giderirdi
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﺬ‬
Indeed the owners of
Gerçekten sahibi
‫ﹶﻟﺬﹸﻭ = ﹶﻝ ﺫﹸﻭ‬
For the owners of
Sahibi olanlara
‫ﻱ‬‫ﻱ= ﹺﻝ ﺫ‬‫ﻟﺬ‬
Truly Compassionate
Gerçekten şefkatli
He will take you back
Seni döndürendir,
döndürecektir
You would have seen it
Onu görürdün
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻚ = ﻝ ِ ﹶﺫ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻟ ﹶﺬ‬
1
‫ﺭﺃﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺅ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻟﺮ‬
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to my Lord, for/to the Lord Rabbim için, rab için
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
For/to your Lord
Rabbin için
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
For/to your (fm) Lord
Rabbin için (dş)
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
For/to your (pl) Lord
Rabbiniz için
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺑﻜﹸﻢ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
For/to his Lord
Onun rabbi için
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
For/to her Lord
Onun rabbi için (dş)
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
For/to their Lord
Onların rabbi için
‫ﺭﺑﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹺﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
For/to a man
Bir adam için
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹴﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
We would have stoned you
Seni taşlardık
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻟ‬
Truly mercy
Gerçekten rahmet
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻤ ﹰﺔ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻟ‬
Truly our sustenance
Gerçekten rızkımız
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﹸﻗﻨ‬ ‫ﹶﻟ ﹺﺮ‬
For /to their Prophets
Peygamberleri için
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻠﻬﹺﻢ‬‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
Truly Prophet
Gerçekten peygamber
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻮ ﹴﻝ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻟ‬ - ‫ﻮ ﹸﻝ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
386
Truly His Prophet
Gerçekten onun peygamberi
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻮﹸﻟ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﹶﻟ‬
For /to his Prophet
Onun elçisi için
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻟ‬
We would raise him
Onu yüceltirdik
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﹶﻟ‬
In your ascension
Senin göğe çıkmana
‫ﺭﻗﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻟ‬
Obligation
Vazife, yükümlülük
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﺍﻣﹰﺎ‬‫ﻟﺰ‬
Surely nearness, closeness
Yakınlık
‫ﺯﻟﻒ‬
‫ﺰﹾﻟ ﹶﻔﻰ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to your wife
Eşine, eşin için
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻭ ﹺﺟ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻟ‬
Surely a magician
Gerçekten sihirbaz
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺴ‬
Surely two magicians
Gerçekten iki sihirbaz
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺴ‬
Indeed thieves
Gerçekten hırsızlar
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﺎ ﹺﺭﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻟﺴ‬
Tongue, language
Dil, lisan
‫ﻟﺴﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻟﺴ‬ - ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻟﺴ‬
Your tongue
Senin dilin
‫ﻟﺴﻦ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻟﺴ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺎ‬‫ﻟﺴ‬
My tongue
Benim dilim
‫ﻟﺴﻦ‬
‫ﺎﻧﹺﻲ‬‫ﻟﺴ‬
For Saba
Sebe için
You are not
Değilsin
1
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ‬
I am not
Değilim
1
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ‬
You (pl) are not
Değilsiniz
1
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ‬
You (pl, fm) are not
Değilsiniz (dş)
1
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Surely a magic
Gerçekten sihir, büyü
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
ِ ‫ﹶﻟ‬
Indeed swift
Gerçekten çabuk, hızlı
‫ﺳﺮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺴﺮﹺﻳ‬
 ‫ﹶﻟ‬
For his work, deed
Çalışması için
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﹺﻴ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻟ‬
For her work, deed
Çalışması için
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹺﻴﻬ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻟ‬
He would give them power
Onlara yetki verirdi
‫ﺳﻠﻂ‬
‫ﻢ‬‫ﺴﱠﻠ ﹶﻄﻬ‬
 ‫ﹶﻟ‬
For Solomon (pbuh)
Süleyman’a (AS)
Truly hearing
Gerçekten işiten
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﹶﻟ‬
In the law, practice
Kanununda, sünnetinde
‫ﺳﻨﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻟ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻟ‬
1
‫ﺒﹴﺈ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻟ‬
2
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻟ‬
387
‫ﺳﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻟ‬
In our law, practice
Kanunumuzda, sünnetimizde
Indeed it will
Gerçekten olacak
For/to a poet
Şaire, şair için
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﻋ ﹴﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﺸ‬
Surely diverse
Çeşitli, dağınık
‫ﺷﺘﺖ‬
‫ﻰ‬‫ﺸﺘ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Indeed severe, strong
Gerçekten şiddetli
‫ﺷﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺸﺪ‬
 ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺸﺪ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Indeed bad, evil
Mutlaka kötü
‫ﺷﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Certainly a small group
Gerçekten küçük topluluk
‫ﺷﺮﺫﻡ‬
‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﺫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻟ‬
For our partners
Ortaklarımız için
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺎ‬‫ﺋﻨ‬‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻟ‬
For their partners
Onların ortakları için
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺋ ﹺﻬﻢ‬‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻟ‬
Surely our witnessing
Gerçekten bizim şahitliğimiz
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺸﻬ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Surely a witness
Gerçekten şahit
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺸﻬﹺﻴ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Indeed a mixture
Gerçekten bir karışım
‫ﺷﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Really a thing
Gerçekten bir şey
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﻲ ٌﺀ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻟ‬
For a thing
Bir şey için
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﻲ ٍﺀ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻟ‬
For/to his friend
Arkadaşına
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺣﹺﺒ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﺼ‬
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺼ‬
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺩﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﺼ‬
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺎﻟﹸﻮﺍ‬‫ﹶﻟﺼ‬
‫ﺻﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻟ‬
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎﻟﱡﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻟﻀ‬
‫ﻃﻤﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻄ‬
‫ﻟﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟﻄ‬
Indeed truthful
Indeed truthful ones
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻑ = ﹶﻝ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Gerçekten doğru, doğru
söyleyen
Gerçekten doğrular, doğru
söyleyenler
Indeed they will enter fire
Mutlaka ateşe girecekler
Surely the sound, voice
Gerçekten ses
Indeed those who deviate
Gerçekten sapkınlar
We would obliterate
Silerdik, kör ederdik
Subtle, Beneficient
Latif, lütuf sahibi, incelikleri
bilen
Blazing fire
Alevli ateş
‫ﻟﻈﻲ‬
‫ ﹶﻟﻈﹶﻰ‬- ‫ﹶﻟﻈﹶﺎ‬
Gerçekten zalimler
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﻤ‬‫ﹶﻟﻈﹶﺎ‬
Gerçekten zulüm
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻟ ﹸﻈ ﹾﻠ‬
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﹶﻟ ﹶﻈﻠﱡﻮﺍ‬
Surely oppressors,
wrongdoers
Surely oppression,
wrongdoing
They would remain
1
1
Devam ederlerdi
1
388
Surely very unjust
Gerçekten çok zalim
For/to Aad
Ad kavmine
They would return
Dönerlerdi
Tyrant
Zorba
Play
Oyun, eğlence
To play
Oynadı
For/to his worshipping
For/to our slaves
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻈﻠﹸﻮ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﻌ‬
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﹶﻟﻌ‬
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﹶﻟﻌ‬
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Onun kulluğuna, ibadetine
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﻟ‬
Kullarımıza, kullarımız için
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﻟ‬
Onun kullarına, kulları için
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﻟ‬
Kullarıma, kullarım için
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻱ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﻟ‬
Surely servant, worshipper
Gerçekten kul
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﺪ = ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely a lesson
Gerçekten ibret
‫ﻋﱪ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed he would hasten
Acele ederdi, çabuk verirdi
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Their appointed periods
Đddetlerini
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻟ‬
Indeed the punishment
Gerçekten azap
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌﺬﹶﺍ‬ ‫ﹶﻟ‬
We would punish
Azap ederdik
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﻌ ﱠﺬ‬ ‫ﹶﻟ‬
He would punish
Azap ederdi
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻌ ﱠﺬ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely you would recognize
them
Mutlaka onları bildin
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻢ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺮ ﹾﻓ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely very forgiving
Gerçekten çok affeden
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻮ‬ ‫ﻌ ﹸﻔ‬ ‫ﹶﻟ‬
So that, perhaps
Belki, ola ki
‫ﻟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely will overcome
Mutlaka üstün gelir
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻌﻠﹶﺎ‬ ‫ﹶﻟ‬
So that you
Ola ki sen
‫ﻟﻌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﹶﻟ‬
So that you (pl)
Ola ki siz
‫ﻟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﱠﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed its knowledge
Gerçekten bilgisi
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﹶﻟ‬
He would know it
Onu bilirdi
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
So that we
Ola ki biz
‫ﻟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﱠﻠﻨ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to his servants,
worshippers
For/to my servants,
worshippers
1
1
2
1
389
So that he
Ola ki o
‫ﻟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﹶﻟ‬
So that they
Ola ki onlar
‫ﻟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﹶﻟ‬
So that I
Ola ki ben
‫ﻟﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﱢﻲ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed Supreme
Gerçekten yüce
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed upon
Gerçekten üzerinde
All-Knowing
Gerçekten bilen
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻌﻠ‬ ‫ﹶﻟ‬
By your life
Ömrüne andolsun
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to your (pl) deeds
Amelleriniz için, işleriniz için
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻠﻜﹸﻢ‬‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻟ‬
It was cursed
Lanetlendi, lanet edildi
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹸﻟ‬
To curse
Lanetledi, lanet etti
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
We cursed
Lanetledik
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﻟ‬
Cursing
Lanetleyerek
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﹶﻟﻌ‬
We cursed them
Onları lanetledik
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﹶﻌﻨ‬
She (they) cursed
Lanet etti
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Curse
Lanet
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻌ‬ ‫ﻨ ﹰﺔ – ﹶﻟ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
You would be distressed
Sıkıntıya düşerdiniz
‫ﻋﻨﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋﹺﻨ‬ َ ‫ﻢ= ﻝ‬‫ﻌﹺﻨﺘ‬ ‫ﹶﻟ‬
My curse
Benim lanetim
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻲ‬‫ﻨﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
He cursed him
Onu lanetledi
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
He cursed him them
Onları lanetledi
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
They were cursed
Lanetlendiler
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹸﻟ‬
Surely the enraged
Şüphesiz öfkeliler
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﺋﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻐ‬
Surely heedless ones
Gerçekten gafiller
‫ﻏﻔﻞ‬
‫ﻓﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻐ‬
For tomorrow
Yarın için
Very forgiving
Çok bağışlayan
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻐﻔﱠﺎ‬ ‫ﹶﻟ‬
Very forgiving
Çok bağışlayan
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻐﻔﹸﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
Belongs to two boys
Đki oğlan çocuğunun
‫ﻏﻠﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣ‬ ‫ﻼ‬
‫ﻐ ﹶ‬ ‫ﻟ‬
‫ﻠﻰ‬‫ﻌﻠﹶﻰ = ﹶﻝ ﻋ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
‫ﺪ‬ ‫ﺪ = ﹺﻝ ﹶﻏ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻟ‬
390
Indeed rich, self-sufficient
Đhtiyaçsız
‫ﻏﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻐﹺﻨ‬ ‫ﹶﻟ‬
Vain, vain talk
Boş şey
‫ﻟﻐﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﹶﻟ‬
Weariness, fatigue
Yorgunluk, bıkkınlık, usanç
‫ﻟﻐﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﹸﻟ‬
Surely one gone astray
Gerçekten azgın
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﻐ ﹺﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
For other than
Başkası için
‫ﻏﲑ‬
‫ﻴ ﹺﺮ‬‫ﻐ‬ ‫ﻟ‬
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﺳﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﻟﻔﹶﺎ‬
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﻟﻔﹶﺎ‬
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﻟﻔﹶﺎ‬
‫ﻟﻔﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻔ‬
‫ﻓﱵ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟ ﹶﻔﺘ‬
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻟ ﹶﻔ‬
Surely disobedients
Surely disobedients
Gerçekten fasıklar,
günahkarlar
Gerçekten fasıklar,
günahkarlar
Indeed those who do
Gerçekten yapanlar
To turn away
Çevirdi, döndürdü
To his servant
Gencine, yardımcısına
We would open
Açardık
To his servants
Uşaklarına
‫ﻓﱵ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺘﻴ‬‫ﻔ‬ ‫ﻟ‬
Indeed rejoicing
Çok sevinen
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻔ ﹺﺮ‬
For /to pharaoh
Firavuna
Their modesty
Edep yerlerini
‫ﻓﺮﺝ‬
‫ﻭ ﹺﺟﻬﹺﻢ‬‫ﻟ ﹸﻔﺮ‬
A party, group
Bir grup
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﹶﻟ ﹶﻔﺮﹺﻳﻘﹰﺎ‬
It would have corrupted
Bozulurdu
1
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻔ‬
They (dual) would have
corrupted
Bozulurdu (ikil)
1
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﺗ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻔ‬
Surely disobedience, sin
Gerçekten fısk, günah
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﹶﻟ‬
You would have lost courage
Korkardınız
‫ﻓﺸﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﺸ ﹾﻠﺘ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻔ‬
For/to his bounty, favor
Onun lütfu için
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻟ ﹶﻔ‬
Indeed in it, there is
Elbette içinde, var
In a crowd
Bir arada
Meeting
1
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻟ‬
‫ﻲ‬‫ﻲ = ﹶﻝ ﻓ‬‫ﹶﻟﻔ‬
‫ﻟﻔﻒ‬
‫ﻴﻔﹰﺎ‬‫ﹶﻟﻔ‬
Karşılaşma, toplanma
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻟﻘﹶﺎ ِﺀ‬ - ‫ﻟﻘﹶﺎ َﺀ‬
Meeting with us
Bizim karşılaşmaya
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻘﹶﺎ َﺀﻧ‬
Meeting with him
Onunla karşılaşma
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺋ‬‫ﻟﻘﹶﺎ‬
391
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻟﻘﹶﺎﺀِﻱ‬
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗﻠﹸﻮ ﹸﻛ‬‫ﹶﻟﻘﹶﺎ‬
Elbette gücü yeten
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﻟﻘﹶﺎ‬
Surely those who have power
Elbette gücü yetenler
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺩﺭ‬ ‫ﹶﻟﻘﹶﺎ‬
He would say
Derdi, söylerdi
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﹶﻟﻘﹶﺎ ﹶﻝ‬
They would say
Derlerdi, söylerlerdi
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﹶﻟﻘﹶﺎﻟﹸﻮﺍ‬
He caused them to meet,
granted
Onları karşılaştırdı, verdi
2
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﻟﻘﱠﺎ‬
For/to fight, war
Savaşa, savaş için
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﻘﺘ‬ ‫ﻟ‬
Indeed, surely
Mutlaka, muhakkak
All-Powerful
Gerçekten gücü yeten
Surely Quran
Gerçekten Kur’an
Surely an oath
Gerçekten bir yemin
It would be executed, finished
Yapılmış olurdu, bitirilirdi
We would cut
Meeting with me
Benimle karşılaşma
They would fight you
Sizinle savaşırlardı
Indeed
3
‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻘ‬
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﻟ ﹶﻘﺪ‬
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﺀَﺍ ﹲﻥ‬ ‫ﹶﻟ ﹸﻘ‬
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻘ‬
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻟ ﹸﻘ‬
Keserdik
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻘ ﹶﻄ‬
We would say
Derdik, söylerdik
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻟ ﹸﻘ ﹾﻠﻨ‬
For/to your hearts
Kalplerinize, kalpleriniz için
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻟ ﹸﻘﻠﹸﻮﹺﺑﻜﹸﻢ‬
Lukman (pbuh)
Lokman (AS)
They met
Karşılaştılar
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ ﹶﻟﻘﹸﻮﺍ‬- ‫ﺍ‬‫ﹶﻟ ﹸﻘﻮ‬
They met you (pl)
Sizinle karşılaştılar
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﹶﻟﻘﹸﻮﻛﹸﻢ‬
Indeed the word
Gerçekten sözü
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻝ‬‫ﹶﻟ ﹶﻘﻮ‬
For/to their word
Onların sözüne
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻟﻬﹺﻢ‬‫ﻮ‬ ‫ﻟ ﹶﻘ‬
For/to a nation, people
Bir kavme, millete
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹴﻡ‬ ‫ﻟ ﹶﻘ‬
For/to your nation, people
Senin kavmine, kavmin için
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻟ ﹶﻘ‬
For/to your (dual) nation,
people
Siz ikinizin kavmine
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻟ ﹶﻘ‬
For/to his nation, people
Onun kavmine
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻟ ﹶﻘ‬
For/to their nation, people
Onların kavmine
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻣﻬﹺﻢ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻟ ﹶﻘ‬
‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹸﻟ ﹾﻘﻤ‬
392
‫ﻗﻮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻘ ﹺﻮ‬
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻳ ﹾﻠﻘﹶﻰ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻟﹶﻘ‬
Karşılaştılar (ikil)
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻘﻴ‬ ‫ﹶﻟ‬
You (pl) met
Karşılaştınız
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟﻘ‬
We suffered
Yorgun düştük
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﻟﻘ‬
For you, to you
Senin için
‫ﻚ‬
 ‫ﹶﻟ‬
For you, to you (fm)
Senin için (kadın)
‫ﻚ‬
 ‫ﹶﻟ‬
Surely the liars
Gerçekten yalancılar
Certainly they dislike
Strong, powerful
Güçlü
To meet
Karşılaştı
They (dual) met
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺫﺑ‬ ‫ﹶﻟﻜﹶﺎ‬
Kesinlikle sevmeyenler
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻟﻜﹶﺎ ﹺﺭﻫ‬
Indeed the disbelievers
Gerçekten kafirler
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻓﺮ‬‫ﹶﻟﻜﹶﺎ‬
He would have been
Olurdu
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﹶﻟﻜﹶﺎ ﹶﻥ‬
Indeed it is great, heavy,
difficult
Şüphesiz büyüktür, ağırdır
‫ﻛﱪ‬
‫ﺓ‬‫ﹶﻟ ﹶﻜﹺﺒﲑ‬
Surely your great one, leader
Şüphesiz büyüğünüz
‫ﻛﱪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﲑ ﹸﻛ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻜﹺﺒ‬
Surely the book
Gerçekten kitap
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻜﺘ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to many
Çoğu için, çoğuna
‫ﻛﺜﺮ‬
‫ﺜ ﹴﲑ‬‫ﻟ ﹶﻜ‬
We would cover, remove
Örterdik
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻜ ﱠﻔ‬
Indeed very ungrateful
Gerçekten çok nankör
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻜﻔﹸﻮ‬
For/to all
Hepsi için
‫ﻛﻠﻞ‬
‫ﻟ ﹸﻜ ﱢﻞ‬ - ‫ﻟ ﹸﻜ ﱟﻞ‬
For/to the words
Kelimelere, kelimeler için
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻠﻤ‬‫ﻟ ﹶﻜ‬
For/to his words
Onun kelimelerine, kelimeleri
için
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻠﻤ‬‫ﻟ ﹶﻜ‬
For you, to you (pl)
Sizin için
For you, to you (dual)
Siz ikiniz için
However, but, except
Fakat, lakin
We would have been
Oluruz, olurduk
But we
Fakat biz
I would have been
Olurum, olurdum
1
4
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻟ ﹸﻜ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻟ ﹸﻜﻤ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻟ‬
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻟ ﹸﻜﻨ‬
‫ﺎ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
393
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻟﻜﹸﻨ‬
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻢ‬‫ﹶﻟﻜﹸﻨﺘ‬
You (pl) would have been
Olursunuz, olurdunuz
But you (pl)
Fakat siz
But he
Fakat o
But they
Fakat onlar
Surely ungrateful
Çok nankör
But I
Fakat ben
‫ﻰ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﻟ‬
So that it does
Olması için
‫ﻲ‬ ‫ﻟ ﹶﻜ‬
So that it does not
Olmaması için
‫ﻴﻠﹶﺎ‬‫ﻟ ﹶﻜ‬
For righteous ones
Đyiler için
‫ﺑﺮﺭ‬
‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺑﺮ‬‫ﻸ‬
َ ‫ﻟ‬
Surely Hereafter
Gerçekten ahiret
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ ﹶﺓ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﻸ‬
َ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﻸ‬
َ ‫ﹶﻟ‬
For the later ones
Sonrakiler için
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﻸ‬
َ ‫ﻟ‬
To the chins
Çenelere
‫ﺫﻗﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻸ ﹾﺫﻗﹶﺎ‬
َ ‫ﻟ‬
For/to earth
Yere, yer için
‫ﺃﺭﺽ‬
‫ﺽ‬
‫ﺭ ﹺ‬ ‫ﻸ‬
َ ‫ﻟ‬
For/to Islam
Đslam için, Đslam’a
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻼ ﹺﻡ‬
‫ﺳ ﹶ‬ ‫ﻺ‬
ِ ‫ﻟ‬
For those who eat
Yiyenler için
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻛ‬ ‫ﻸ‬
َ ‫ﻟ‬
For creatures
Yaratıklar için
‫ﺃﱎ‬
‫ﺎ ﹺﻡ‬‫ﻸﻧ‬
َ ‫ﻟ‬
For man, mankind
Đnsan için
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻟﻺِﻧﺴ‬
‫ﺃﻭﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﻸﻭ‬
َ ‫ﻟ‬
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻺﳝ‬
ِ ‫ﻟ‬
1
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﻜ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻜ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻜ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
For/to those who turn (to Him) Yönelenler, tevbe edenler
‫ﻛﻨﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻟ ﹶﻜﻨ‬
For/to belief, believing
Đmana, iman için
He would have stayed
Kalırdı, dururdu
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﹶﻟﹶﻠﹺﺒ ﹶ‬
We would have obscured
Karıştırırdık, şüpheye
düşürürdük
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻟﹶﻠ‬
For/to human, mankind
Beşer için, insan için
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻟ ﹾﻠ‬
For righteousness
Takva için, sakınma için
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻯ‬‫ﺘ ﹾﻘﻮ‬‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For them (fm), to them
Ki onlar için (dş)
To the mountain
Dağa
‫ﺟﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹺﻞ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
Upon the forehead
Alnına
‫ﺟﱭ‬
‫ﲔ‬
‫ﺠﹺﺒ ﹺ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
‫ﻲ‬‫ﻟﱠﻠﺘ‬
394
‫ﳉﺞ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻟﹶﻠﺠ‬
Harp için, savaş için, savaşa
‫ﺣﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺮ ﹺ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
Surely the best
Şüphesiz en güzel
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻰ‬‫ﺴﻨ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ ﹾﻠ‬
Surely the truth
Elbette haktır, gerçektir
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ ﹾﻠ‬
For/to truth
Hak için, hakka
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
To disciples
Havarilere
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺤﻮ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For the living
Diri olan için
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For traitors
Hainler için
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺋﹺﻨ‬‫ﺎ‬‫ﻟ ﹾﻠﺨ‬
For/to evils (pl), vicious
Pisler için (dş)
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺨﺒﹺﻴﺜﹶﺎ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/to evils, vicious
Pisler için
‫ﺧﺒﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﺨﺒﹺﻴ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For coming out
Çıkış için
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
‫ﻭ ﹺ‬‫ﺨﺮ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/to good deeds
Hayır için
‫ﺧﲑ‬
‫ﻴ ﹺﺮ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻟ ﹾﻠ‬
Indeed the house
Mutlaka ev
‫ﺩﻭﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻟﹶﻠﺪ‬
For/to religion
Din için
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﻠﺪ‬‫ﻟ‬
For those who remember
Zikredenler için
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﻠﺬﱠﺍ‬‫ﻟ‬
For male
Erkek için
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻠ ﱠﺬ ﹶﻛ ﹺﺮ‬‫ﻟ‬
A remembrance, admonition
Zikir için, anma için, öğüt için
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻠ ﱢﺬ ﹾﻛ ﹺﺮ‬‫ﻟ‬
Indeed he
Muhakkak ki o
‫ﻱ‬‫ﹶﻟﱠﻠﺬ‬
For him, to him
Ki onun için
‫ﻱ‬‫ﻟﱠﻠﺬ‬
Indeed they
Muhakkak ki onlar
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﻟﱠﻠﺬ‬
For them, to them
Ki onlar için
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻟﱠﻠﺬ‬
Of visions
Rüya için, rüya
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺅﻳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For/to men
Adamlar için, erkekler için
‫ﺭﺟﻞ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For/to Most Gracious
Rahman için, Rahman’a
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻤ ﹺﻦ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For /to Prophets
Peygamberler için
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹺﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For /to the Prophet
Peygamber için
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻮ ﹺﻝ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
Surely they would have
persisted
Kalırlardı, bocalarlardı
For/to war
395
1
For zakat, alms
Zekat için, zekata
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺰﻛﹶﺎ‬ ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For the one who asks
Đsteyen için, isteyici için
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺋ ﹺﻞ‬‫ﺎ‬‫ﻠﺴ‬‫ﻟ‬
For those who ask
Đsteyenler için, isteyiciler için
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﻠﺴ‬‫ﻟ‬
For the (final) hour
Kıyamet saati için
‫ﺳﻮﻉ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻠﺴ‬‫ﻟ‬
Of forbidden
Haram için
‫ﺳﺤﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For/to peace
Barışa
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺴ ﹾﻠ ﹺﻢ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
In order to listen
Dinlemek için
‫ﲰﻊ‬
‫ﻤ ﹺﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For travelers
Yolcular için
‫ﺳﲑ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺴﻴ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For those who drink
Đçenler için
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭﹺﺑ‬‫ﻠﺸ‬‫ﻟ‬
For/to the sun
Güneş için, güneşe
‫ﴰﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﻤ ﹺ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For testimony
Şahitlik için
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺸﻬ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
To scalding
Yakmaya
‫ﺷﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺸﻮ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For devils, satans
Şeytanlar için
‫ﺷﻄﻦ‬
‫ﲔ‬
‫ﻃ ﹺ‬ ‫ﺎ‬‫ﺸﻴ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For devil, satan
Şeytan için
‫ﺷﻄﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻴﻄﹶﺎ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For those who endure
Sabredenler için
‫ﺻﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎﹺﺑﺮﹺﻳ‬‫ﻠﺼ‬‫ﻟ‬
For/to prayer
Namaz için, namaza
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺼﹶ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For those who
circumambulate
Tavaf edenler için
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺋ‬‫ﻠﻄﱠﺎ‬‫ﻟ‬
For transgressors
Azgınlar için
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﻠﻄﱠﺎ‬‫ﻟ‬
For/to good women
Temizler kadınlar için
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﻠ ﱠﻄ‬‫ﻟ‬
Fr good men
Temizler için, temizlere
‫ﻃﻴﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴﹺﺒ‬‫ﻠ ﱠﻄ‬‫ﻟ‬
For oppressors, wrongdoers
Zalimler için
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ﻠﻈﱠﺎ‬‫ﻟ‬
For/to servants, worshippers
Abidler için, kulluk edenler
için
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ﻟ ﹾﻠﻌ‬
For the worlds
Alemler için, alemlere
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﻟ ﹾﻠﻌ‬
For those who know
Alimler için, bilenler için
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻟ ﹾﻠﻌ‬
For/to servants, worshippers
Kullar için, kullara
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
To difficulty
Zorluğa
‫ﻋﺴﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
396
For those gone astray
Azgınlar için
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎﻭﹺﻳ‬‫ﻟ ﹾﻠﻐ‬
For/to unseen
Gayb için, gaybe
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﻴ ﹺ‬‫ﻐ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For the poor
Fakirler için, fakirlere
‫ﻓﻘﺮ‬
‫ﺍ ِﺀ‬‫ﻟ ﹾﻠ ﹸﻔ ﹶﻘﺮ‬
For the hardness
Katılığı için
‫ﻗﺴﻮ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬ ‫ﻟ ﹾﻠﻘﹶﺎ‬
For/to fight, war
Savaş için
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﻘﺘ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For the moon
Ay için
‫ﻗﻤﺮ‬
‫ﻤ ﹺﺮ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
For/to a nation, people
Kavim için, topluluk için
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
For disbelievers
Kafirler için
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻓﺮﹺﻳ‬‫ﻠﻜﹶﺎ‬‫ﻟ‬
For/to books
Kitaplar için, kitaplara
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﻟ ﹾﻠ ﹸﻜ‬
For/to lie
Yalan için, yalana
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺬ ﹺ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ ﹶﻜ‬
For/to denial, disbelief
Küfür için, küfre
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻟ ﹾﻠ ﹸﻜ ﹾﻔ ﹺﺮ‬
For/to believing women
Mümin kadınlar için
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/to believers
Müminler için
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣﹺﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For righteous ones
Sakınanlar için
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For the arrogant
Büyüklenenler için
‫ﻛﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒﺮﹺﻳ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For those who discern
Đşaretten anlayanlar için
‫ﻭﺳﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For criminals
Suçlular için
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For those with good deeds
Đyilik yapan kadınlar için
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For those with good deeds
Đyilik yapanlar için
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴﹺﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
Those who are left behind
Geride bırakılanlara
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺨﱠﻠ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/to transgressors
Aşırı gidenler için
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/to Muslims
Müslümanlar için
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For polytheists
Müşrikler için
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For those who pray
Namaz kılanlar için
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼﱢﻠ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For those who give less
Hile yapanlara
‫ﻃﻔﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻤ ﹶﻄ ﱢﻔ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For divorced women
Boşanmış kadınlar için
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻤ ﹶﻄﱠﻠﻘﹶﺎ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
397
Wayfarers in desert
Çölde yaşayanlar
‫ﻗﻮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ ﹾﻘﻮﹺﻳ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For those who deny
Yalanlayanlar için
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ ﹶﻜ ﱢﺬﹺﺑ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/to chiefs
Đleri gelene
‫ﻣﻸ‬
‫ﻺ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/ to angels
Meleklere, melekler için
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺋ ﹶﻜ‬‫ﻼ‬
‫ﻤ ﹶ‬ ‫ﻟ ﹾﻠ‬
For the firmly believers
Kesin inananlar için
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗﹺﻨ‬‫ﻮ‬‫ﻟ ﹾﻠﻤ‬
For humans, mankind
Đnsanlar için, insanlara
‫ﻧﻮﺱ‬
‫ﺱ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻠﻨ‬‫ﻟ‬
For lookers, observers
Bakanlar için
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻇﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻠﻨ‬‫ﻟ‬
For/to Prophets
Peygamber için
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻰ‬ ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For/to women
Kadınlar için, kadınlara
‫ﻧﺴﻮ‬
‫ﺎ ِﺀ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻠ‬‫ﻟ‬
For Allah, to Allah
Allah için, Allah’a ait
Indeed the right way
Gerçekten hidayet, doğru yol
For/to parents
‫ﻪ‬ ‫ﻟﱠﻠ‬
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﹶﻟ ﹾﻠ‬
Ana-baba için
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻟ ﹾﻠﻮ‬
For/to orphans
Yetimler için
‫ﻳﺘﻢ‬
‫ﻰ‬‫ﺎﻣ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻟ ﹾﻠ‬
For/to ease
Kolaylık için, kolaylığa
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ ﹾﻠ‬
Did not
Değil, olmadı
Why, what for
Niçin? Neden?
For/to a believer
Bir mümin için
All together
Hepsini, toptan, hep beraber
‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻤ‬
When, at that time
O zaman ki
‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻤ‬
Indeed that
Gerçekten o şey
‫ﺎ‬‫ﺎ = ﹶﻝ ﻣ‬‫ﹶﻟﻤ‬
For/to that thing
Niçin, şunun için ki
‫ﺎ‬‫ﺎ = ﹺﻝ ﻣ‬‫ﻟﻤ‬
Why, what for
Niçin? Neden?
Indeed those who test
Gerçekten imtihan edenler
the resurrected ones
‫ﻢ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﺎ‬‫ﻢ = ﹺﻝ ﻣ‬ ‫ﻟ‬
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻣ ﹴﻦ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬
‫ﺎﺫﹶﺍ‬‫ﺎﺫﹶﺍ = ﹺﻝ ﻣ‬‫ﻟﻤ‬
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Elbette diriltilenler
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻮﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely despairing ones
Ümit kesmiş olanlar
‫ﺑﻠﺲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
You (pl) blamed me
Beni kınadınız
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﻨﻨﹺﻲ‬‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﹸﻟ‬
1
398
For/to likes of
Benzerine, benzeri için
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻤﹾﺜ ﹺﻞ‬ ‫ﻟ‬
For/to likes of him
Onun benzerine
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻤﹾﺜ‬ ‫ﻟ‬
Surely a reward
Gerçekten sevap
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺑ ﹲﺔ‬‫ﻤﺜﹸﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely they are gathered, will
gather
Mutlaka toplananlar,
toplanacaklar
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﻋ‬‫ﺠﻤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely insane
Gerçekten mecnun, deli
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﺠﻨ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Twinking of eye
Göz kırpması
‫ﳌﺢ‬
‫ﻤ ﹺﺢ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed screened
Gerçekten perdelenmişler
‫ﺣﺠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺑ‬‫ﺤﺠ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Those who are made present
Hazır bulundurulanlar,
bulundurulacaklar
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻀﺮ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely the one who gives life
Gerçekten dirilten, yaşatan
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤ ﹺﻲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely encompasser, will
encompass
Surely those who are driven
out
Muhakkak kuşatan,
kuşatacak
Mutlaka çıkarılanlar,
çıkarılacaklar
Mutlaka yetişilenler,
yetişilecekler
‫ﺣﻴﻂ‬
‫ﻴ ﹶﻄ ﹲﺔ‬‫ﻤﺤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﺭﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed they will be overtaken
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬
To Median
Medyen’e
Those who are called to
account
Those turned back, will be
turned back
Hesaba çekilenler,
çekilecekler
Döndürülenler,
döndürülecekler
Gerçekten gönderilenler,
elçiler
Truly those who are sent
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻭﺩ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﳌﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﳌﺰ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹸﻟ‬
‫ﳌﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
To criticize mockingly
Kusur aradı
Slanderer
Gözü kaşı ile eğlenen
To touch
Dokundu
Foe the needy
Miskinler için
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﻟ‬
To place of rest
Karar yerine
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬
Surely a masjid
Gerçekten mescid
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴﹺ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely we would have
transformed them
Başka yaratıklara
dönüştürürdük
‫ﻣﺴﺦ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺨﻨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed corrupters
Gerçekten israf edenler
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﺴ ﹺﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
It would have touched you
(pl)
Size dokunurdu
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
We touched
Dokunduk
1
‫ﳌﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
1
1
399
‫ﳌﺲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
They touched it
Ona dokundular
Surely polytheists
Gerçekten müşriklerdir
Indeed with
Şüphesiz birlikte, beraber
Surely banished
Gerçekten uzaklaştırılmış
olanlar
Indeed with you (pl)
Mutlaka sizinle
Surely those in debt
Gerçekten borçta olanlar
‫ﻏﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed forgiveness
Gerçekten bağışlanma
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed it is done
Gerçekten yapılır
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻮ ﹰﻻ‬‫ﻤ ﹾﻔﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely the hatred
Gerçekten nefret
‫ﻣﻘﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ ﹾﻘ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely the plot, plan
Gerçekten tuzak, hile
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ ﹾﻜ‬ ‫ﹶﻟ‬
It would have been filled
Dolardı
1
‫ﻣﻸ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻠﹾﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely you filled
Mutlaka doldun
1
‫ﻣﻸ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻠﹾﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Small faults
Küçük kusur
‫ﳌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
Indeed from
Gerçekten şunlardan
Indeed who
Gerçekten kim
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻦ= ﹶﻝ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to whom
O kişi için ki
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻦ= ﹺﻝ‬‫ﻟﻤ‬
Surely their savior, save them
Onları kurtaran, kurtaracak
Those who turn
Dönenler
Indeed from you (pl)
Gerçekten sizden
Surely they are guided, will
be guided
Elbette doğru yolu bulanlar,
bulacaklar
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
For their destruction
Onların helaki için
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻜﻬﹺﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬
Indeed the expanders
Elbette genişletenler
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳﻌ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻟﻤ‬
For/to Moses (pbuh)
Musa’ya (AS)
Surely their promised place
Onların vaad edilmiş yeri
Surely we will pay back in full
Onlara tamamen ödeyenler,
ödeyecek
Indeed they are dead, will be
dead
Muhakkak ölüler, ölecekler
1
‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻊ = ﹶﻝ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻭﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻌﻜﹸﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻦ = ﹶﻝ‬‫ﹶﻟﻤ‬
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﹶﻟﻤ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬ ‫ﻨﻜﹸﻢ= ﹶﻝ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻰ‬‫ﻮﺳ‬‫ﻟﻤ‬
400
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻓﱡﻮﻫ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to appointed time
Tayin edilen vakte
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻴﻘﹶﺎ‬‫ﻟﻤ‬
For/to our appointed time
Tayin ettiğimiz vakte
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﻴﻘﹶﺎ‬‫ﻟﻤ‬
Will not, never
Olmayacak, asla
Surely we will believe
Mutlaka iman edeceğiz
For us, to us
Bize, bizim için, bize ait
Surely we bring to you
Mutlaka sana getiririz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻨ ﹾﺄ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we bring to them
Mutlaka onlara getiririz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻨ ﹾﺄ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed advisors
Elbette öğüt verenler, nasihat
edenler
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻨ‬
Surely deviating ones
Elbette sapanlar
‫ﻧﻜﺐ‬
‫ﺒﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻨ‬
Surely it would have been
thrown
Elbette atılırdı
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻨﹺﺒ ﹶﺬ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we test you (pl)
Mutlaka sizi deneriz, sınarız
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﻮ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
So that we test them
Onları denememiz için
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﻮﻫ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we settle them
Elbette onları yerleştiririz
2
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻮﹶﺋ‬ ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For a prophet
Bir nebi/peygamber için
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﻟ‬
Surely we will attack him at
night
Elbette ona gece baskını
yapacağız
2
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to clarify
Açıklamamız için
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﻟ‬
For us to clarify it
Onu açıklamamız için
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﻟ‬
You dealt gently
Yumuşak davrandın
1
‫ﻟﲔ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we will take
Mutlaka ediniriz, edineceğiz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ ﱠﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to make firm
Sağlamlaştırmamız için
4
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻨﹶﺜ‬‫ﻟ‬
Indeed we will recompense
Elbette karşılığını vereceğiz
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we will recompense
them
Mutlaka onlara karşılığını
veririz
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to make you
Seni kılmamız için
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
For us to make him
Onu kılmamız için
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
For us to make her
Onu kılmamız için
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹶﻠﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we will burn him
Elbette onu yakacağız
4
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
‫ﻦ‬ ‫ﹶﻟ‬
401
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻨ‬
Indeed we will gather them
Mutlaka onları toplayacağız
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will make them
present
Mutlaka onları hazır edeceğiz
4
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Let us bear
Yüklenelim
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹾﻟ‬
Indeed we, surely we
Gerçekten biz
For us to give life
Diriltmemiz için
1
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻰ‬ ‫ﺤﹺﻴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we will give him life
Mutlaka onu diriltiriz
1
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺤﹺﻴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to drive out
Çıkarmamız için
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we drive out
Mutlaka çıkarız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we drive you out
Mutlaka seni çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we drive you (pl) out
Mutlaka sizi çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we drive them out
Mutlaka onları çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will make them
enter
Mutlaka onları sokarız
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we would remove
Giderirdik, ortadan kaldırırdık
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﻨ ﹾﺬ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we will make taste
Mutlaka tattırırız
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﻨﺬ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we will make them
taste
Mutlaka onlara tattırırız
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﻨﺬ‬‫ﹶﻟ‬
For us to make them taste
Onlara tattırmamız için
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻢ‬‫ﻳ ﹶﻘﻬ‬‫ﻨﺬ‬‫ﻟ‬
Indeed we see you
Gerçekten seni görürüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﻨﺮ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we see him
Gerçekten onu görürüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﻨﺮ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will stone you
Mutlaka sizi taşlarız
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to send
Göndermemiz için
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we will send
Mutlaka göndereceğiz
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to show you
Sana göstermemiz için
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﻨ ﹺﺮ‬‫ﻟ‬
For us to show him
Ona göstermemiz için
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﻨ ﹺﺮ‬‫ﻟ‬
We would have sent down
Đndirirdik
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺰﹾﻟﻨ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will ask
Elbette soracağız
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺄﹶﻟ‬
 ‫ﻨ‬‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺌﹶﻠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will ask them
Elbette onlara soracağız
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺴﹶﺌﹶﻠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
402
‫ﺳﻔﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺴ ﹶﻔﻌ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﻜ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Teslim olmamız için
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we endure
Elbette sabrederiz
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we give charity
Mutlaka sadaka veririz
5
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺪﹶﻗ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to make deviate
Çevirmemiz için
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Indeed we think you
Gerçekten seni sanıyoruz
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﹶﻟ‬
For us to worship
Kulluk etmemiz için
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we know
Elbette biliriz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to know
Bilmemiz için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
For us to teach him
Ona öğretmemiz için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
How good, excellent
Ne güzel
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻢ = ﹶﻝ ﹺﻧ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟﹺﻨ‬
We will let you overpower
them
Elbette seni onlara galip
kılarız
4
‫ﻏﺮﻭ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to test them
Onları sınamamız için
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺘ‬‫ﻨ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
It would have exhausted
Biterdi, tükenirdi
1
‫ﻧﻔﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For one soul
Bir kişi için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﻨ ﹾﻔ ﹴ‬‫ﻟ‬
For us to cause corruption
Bozgunculuk yapmamız için
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
For himself
Kendisi için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
For myself
Kendim için
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻨ ﹾﻔﺴِﻲ‬‫ﻟ‬
Surely we tell, narrate
Mutlaka anlatırız
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we will say
Mutlaka deriz, diyeceğiz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨﻘﹸﻮﹶﻟ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will cover, remove
Mutlaka örteceğiz
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻨ ﹶﻜ ﱢﻔ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we will be
Mutlaka oluruz, olacağız
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﻨﻜﹸﻮ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed we will inform
Mutlaka haber veririz
4
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒﹶﺌ‬‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will save him
Elbette onu kurtaracağız
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we pull out
Mutlaka çekip çıkarırız
1
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will drag
Elbette sürükleyeceğiz
Indeed we will settle you (pl)
Elbette sizi yerleştireceğiz
For us to surrender
403
4
Surely we will scatter
Mutlaka onu savuracağız
1
‫ﻧﺴﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ ﹶﻔ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will help
Mutlaka yardım ederiz,
edeceğiz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will help you (pl)
Mutlaka size yardım ederiz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For us to look, see
Bakmamız için, görmemiz için
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﻨ‬‫ﻟ‬
For us to guide ourselves
Doğru yolu bulmamız için
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻟ‬
Surely we will guide
Mutlaka ileteceğiz
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Surely we will destroy
Mutlaka helak edeceğiz
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ ﹶﻜ‬‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
To his light
Onun nuruna
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﻟﻨ‬
Surely we will turn you
Mutlaka seni döndürürüz
‫ﻭﱄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻟ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻟ‬
For him, to him
Onun için, ona (er)
‫ﻪ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely the one who guides,
guides
Onun için, ona (dş), onlar için,
onlara (çğ)
Mutlaka ileten, yol gösteren,
iletir
Flame
Alev
He would have guided you
(pl)
Sizi doğruya iletirdi
Would have been demolished
For her, to her, for them
2
‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻬ‬
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻬ‬
‫ﳍﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﻬ ﹴ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺍﻛﹸﻢ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
Yıkılırdı
2
‫ﻫﺪﻡ‬
‫ﺖ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
He would have guided
Doğruya iletirdi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
Surely a guide
Şüphesiz yol gösterici
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﹶﻟ‬
We would have guided you
(pl)
Sizi doğruya iletirdik
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
We would have guided them
Onları doğruya iletirdik
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
For this, to this
Bunun için, buna
‫ﻬﺬﹶﺍ‬ ‫ﻟ‬
For them, to them
Onlar için, onlara
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
For them, to them (dual)
O ikisi için, o ikisine
He determined, plotted
Düşündü, kurdu
For them, to them (fm)
Onlar için, onlara (dş)
Play, amusement
Oyun, eğlence
Indeed she, it
Gerçekten o
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
‫ﳘﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﳍﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
‫ﻰ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻰ = ﹶﻝ‬ ‫ﹶﻟ ﹺﻬ‬
404
‫ ﹶﻟ ﹺﻮ‬- ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
If
Eğer
Scorching
Yakan, kavuran
‫ﻟﻮﺡ‬
‫ﺣ ﹲﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬
Indeed one
Gerçekten tek, bir
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬
Under shelter
Siper ederek
‫ﻟﻮﺫ‬
‫ﺍﺫﹰﺍ‬‫ﻟﻮ‬
Fertilizing ones
Aşılayıcılar, döllendiriciler
‫ﻟﻘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻗ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬
Surely it will occur
Gerçekten olan, olacak
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬
For/to my parents
Ana-babam için
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻟﻮ‬
For/to your parents
Senin ana-babana
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻟﻮ‬
For/to his parents
Onun ana-babasına
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻟﻮ‬
Self blaming
Kınayan
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬
Indeed they would find
Bulurlardı
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺟﺪ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
For/to his face, his sake
Yüzü için, rızası için
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻟ‬
Tablet, plate
Levha
‫ﻟﻮﺡ‬
‫ﺡ‬
‫ﻮ ﹴ‬ ‫ﹶﻟ‬
Lot (pbuh)
Lut (AS)
For/to its time
Onun zamanına, zamanı için
For its occurrence
Onun oluşuna
If not, shouldn’t it be
Değilse, olmasaydı, olması
gerekmez mi
They turned back
Geri döndüler
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﱠﻟﻮ‬ ‫ ﹶﻟ‬- ‫ﺍ‬‫ﻮﱠﻟﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
You turned back
Döndün, dönerdin
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻮﱠﻟ‬ ‫ﹶﻟ‬
You (pl) turned back
Döndünüz, dönerdiniz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱠﻟ‬ ‫ﹶﻟ‬
To his protector
Onun velisine
‫ﻭﱄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﻮ‬ ‫ﻟ‬
Blaming
Kınama
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
Blame (imp, pl)
Kınayın
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻟﹸﻮﻣ‬
Color
Renk
‫ﻟﻮﻥ‬
‫ﻮ ﹸﻥ‬ ‫ﹶﻟ‬
Its color
Onun rengi
‫ﻟﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
They turned aside
Çevirdiler
‫ﻟﻮﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﻭ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
‫ ﻟﹸﻮﻃﹰﺎ‬- ‫ﻁ‬
‫ﻟﹸﻮ ﹲ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻮ ﹾﻗ‬ ‫ﻟ‬
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﻮ ﹾﻗ‬ ‫ﻟ‬
‫ﻮ ﹶﻻ‬ ‫ﹶﻟ‬
1
2
405
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻟ‬ - ‫ﻲ‬‫ﻟ‬
For me, to me
Bana, beni, benim için
So that it will be permitted
Đzin verilmesi için
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺆ ﹶﺫ ﹶﻥ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will believe
Mutlaka iman edecek
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Surely they will believe
Mutlaka iman edecekler
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him top believe
Đman etmesi için
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Indeed despairing
Gerçekten ümitsiz
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﻴﺌﹸﻮ‬‫ﹶﻟ‬
Twisting
Eğip bükerek
‫ﻟﻮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻴ‬
Surely it would come to them
Mutlaka onlara gelirdi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﹶﻟ‬
Surely it would come to me
Mutlaka bana gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﹶﻟ‬
For him to take
Alması için, tutması için
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﻟ‬
For them to take it
Onu almaları için, tutmaları
için
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧﺬﹸﻭ‬ ‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﻟ‬
For them to eat
Yemeleri için
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻴ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻟ‬
Surely they eat
Gerçekten yerler
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻴ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻟ‬
Nights
Geceler, geceleri
‫ﻟﻴﻞ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﹶﻟﻴ‬- ‫ﻰ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺎ ﹴﻝ – ﹶﻟﻴ‬‫ﹶﻟﻴ‬
For him to test
Denemesi için
8
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to test you (pl)
Sizi denemek için
8
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻴﻜﹸﻢ‬‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will change them
Mutlaka onları değiştirir
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺪﹶﻟ‬ ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to make it apparent
Açıklaması için
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
He lags behind
Geride kalır
2
‫ﺑﻄﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﱢﻄﹶﺌ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Surely he will send
Mutlaka gönderecek
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌﹶﺜ‬ ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Certainly oppress
Haksızlık eder
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
So that it reaches
Ulaşması için
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﹸﻠ ﹶﻎ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to test
Denemesi için
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﹸﻠﻮ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to test you (pl)
Sizi denemesi için
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻮﻛﹸﻢ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Indeed he will test you (pl)
Mutlaka sizi deneyecek
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to test me
Beni denemek için
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
406
For him to test
Denemesi için
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to clarify it
Açıklaması için
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Indeed he will make clear
Elbette açıklayacak
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
I wish it would
Keşke
For them to destroy
Yıkmaları için, harap etmeleri
için
2
‫ﺗﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to take
Edinmesi için
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to take heed
Öğüt alması için
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﺬ ﱠﻛ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For the to ask each other
Birbirlerine sormaları için
6
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎ َﺀﻟﹸﻮﺍ‬‫ﺘﺴ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For them to understand well
Đyice anlamaları için
5
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻘﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to complete
Tamamlaması için
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
So that they profit
Faydalanmaları için
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
I wish we would
Keşke olsaydık
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
I wish I would
Keşke olsaydım
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﻟﹶﻴ‬
For them to repent
Tevbe etmeleri için
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻮﺑ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻟ‬
For him to make firm
Sabitleştirmesi için
4
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻴﹶﺜ‬‫ﻟ‬
For them to bind you
Seni bağlamaları için
4
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﻴﹾﺜﹺﺒﺘ‬‫ﻟ‬
For them to dispute with you
(pl)
Sizinle mücadele etmeleri için
3
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩﻟﹸﻮﻛﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﺠ‬‫ﻟ‬
For them to find
Bulmaları için
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﻴ ﹺ‬‫ﻟ‬
For him to recompense
Karşılığını vermesi için
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to recompense you
Sana karşılığını vermesi için
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to recompense them
Onlara karşılığını vermesi için
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to make
Kılması için
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Indeed he will gather you (pl)
Mutlaka sizi toplayacak
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to dispute with you
(pl)
Size delil getirmeleri için
1
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻮﻛﹸﻢ‬‫ﺎﺟ‬‫ﻴﺤ‬‫ﻟ‬
Surely it becomes worthless
Elbette boşa çıkar
1
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﹶﻄ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
To make sad
Üzmesi için
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰ ﹶﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
407
Surely it makes you sad
Elbette seni üzer
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺰ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Surely it makes me sad
Gerçekten beni üzer
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﺰ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
To establish the truth
Hakkı gerçekleştirmek için
4
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
He will judge
Hüküm verecek
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to judge
Hüküm vermesi için
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely they will swear
Mutlaka yemin ederler
1
‫ﺣﻠﻒ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ ﹸﻔ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed they will bear
Mutlaka yüklenecekler
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤﹸﻠ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to bear
Yüklenmeleri için
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to drive out
Çıkarması için
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to drive you (pl) out
Sizi çıkarması için
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺟﻜﹸﻢ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely they will drive out
Mutlaka çıkacaklar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Surely he will drive out
Mutlaka çıkaracak
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to drive you out
Seni çıkarmaları için
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to humiliate
Rezil etmesi için
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺨ ﹺﺰ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For them to ponder
Đyice düşünmeleri için
5
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him refute
Yok etmesi için
4
‫ﺩﺣﺾ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺣﻀ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to make enter
Sokması için
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will make them
enter
Onları mutlaka sokacak
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to enter
Girmeleri için
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to forsake
Bırakması, terk etmesi
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻴ ﹶﺬ‬‫ﻟ‬
For him to take heed
Öğüt alması için
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ ﱠﺬ ﱠﻛ‬‫ﻟ‬
For them to remember
Anmaları için
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻴ ﹾﺬ ﹸﻛﺮ‬‫ﻟ‬
For them to take heed
Öğüt almaları için
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻴ ﱠﺬ ﱠﻛﺮ‬‫ﻟ‬
For him to remove
Gidermesi için
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻴ ﹾﺬ‬‫ﻟ‬
For him to taste
Tatması için
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻴﺬﹸﻭ‬‫ﻟ‬
For them to taste
Tatmaları için
1
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻴﺬﹸﻭﻗﹸﻮﺍ‬‫ﻟ‬
408
For him to make you (pl) taste Size tattırması için
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ ﹸﻜ‬‫ﻴﺬ‬‫ﻟ‬
For him to make them taste
Onlara tattırması için
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻢ‬‫ﻳ ﹶﻘﻬ‬‫ﻴﺬ‬‫ﻟ‬
In order to strengthen
Bağlaması için
1
‫ﺭﺑﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺮﹺﺑ ﹶ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
In order to increase
Artması için
1
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺑﻮ‬‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
That they may ruin them
Onları helak etmeleri için
4
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will give them
sustenance
Mutlaka onları rızıklandıracak
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺯﹶﻗ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
To make you (pl) pleased
Sizi razı etmek için
4
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻮﻛﹸﻢ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
That they be pleased with him Ondan razı olsunlar için
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Foe them to make him
pleased
Onu razı etmeleri için
4
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For them to see
Görmeleri için
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to show you (pl)
Size göstermesi için
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻳﻜﹸﻢ‬‫ﻴ ﹺﺮ‬‫ﻟ‬
For him to show him
Ona göstermesi için
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﻴ ﹺﺮ‬‫ﻟ‬
For him to show them (dual)
O ikisine göstermesi için
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻳ‬‫ﻴ ﹺﺮ‬‫ﻟ‬
So that they increase
Arttırmaları için
8
‫ﺯﺩﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For them to make you slip
Seni kaydırmaları için
4
‫ﺯﻟﻖ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻟﻘﹸﻮ‬‫ﺰ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Surely he will increase
Mutlaka arttıracak
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﻴﺰﹺﻳ‬‫ﹶﻟ‬
He is not, it is not
Değil
1
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to ask
Sorması için
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹶﻞ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely they will be asked
Elbette sorulacaklar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺌﹸﻠ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to sadden
Kötüleştirmeleri için
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﺴﺌﹸﻮﺍ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will be asked
Mutlaka sorulur
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺄﹸﻟ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
She is not, it is not
Değil
1
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Let them ask permission
(imp, pl)
Sizden izin istesinler
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺘﹾﺌﺬ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For them to hide
Gizlemeleri için
10
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹸﻮﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will grant
succession
Surely they will try to scare
you
Onların yerine mutlaka
getirecek
Mutlaka seni korkutmak
isteyecekler
10
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻠ ﹶﻔ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
10
‫ﻓﺰﺯ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﻔﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
409
For them to believe firmly
Kesin bilmeleri için
10
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will be imprisoned
Mutlaka zindana atılacak
1
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Surely they will imprison him
Mutlaka onu zindana
atacaklar
1
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to calm, soothe
Sükunet bulması için
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him them calm, soothe
Sükunet bulmaları için
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺴ ﹸﻜﻨ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
They would name
Đsim verirler
2
‫ﲰﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
They are not
Değiller
1
‫ﻟﻴﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﺴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to exchange
Değiştirmeleri için
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For them to witness
Şahit olmaları için
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Indeed they become
Mutlaka olurlar
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to avert
Saptırmaları için
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely they would avert them
Onları saptırırlardı
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed they will harvest it
Elbette onu devşirmeleri
1
‫ﺻﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻣ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to mislead
Saptırması için
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱠﻞ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Indeed he will mislead us
Gerçekten bizi saptırır
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻀﱡﻠﻨ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to mislead
Saptırmaları için
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Indeed they cause to deviate
Gerçekten saptırırlar
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀﻠﱡﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to lose
Zayi etmesi için
4
‫ﺿﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻴﻀ‬‫ﻟ‬
To be obeyed
Đtaat edilmek için
1
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻴﻄﹶﺎ‬‫ﻟ‬
Surely he transgresses
Gerçekten azgınlık yapar
1
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻴ ﹾﻄﻐ‬‫ﹶﻟ‬
To extinguish
Söndürmek için
4
‫ﻃﻔﺄ‬
‫ﻔﺌﹸﻮﺍ‬ ‫ﻴ ﹾﻄ‬‫ﻟ‬
To inform you (pl)
Size bildirmek için
4
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻌ ﹸﻜﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻴ ﹾﻄ‬‫ﻟ‬
For her to contend
Mutmain olması için
‫ﻃﻤﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻴ ﹾﻄ‬‫ﻟ‬
To purify you (pl)
Sizi temizlemek için
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ ﹶﻄ‬‫ﻟ‬
For him to oppress them
Onlara zulmetmek için
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻠ‬‫ﻴ ﹾﻈ‬‫ﻟ‬
For him to make it prevail
Onu üstün kılmak için
1
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻴ ﹾﻈ ﹺﻬ‬‫ﻟ‬
410
For them to worship
Kulluk etmeleri için
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For them to worship me
Bana kulluk etmeleri için
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
To make him fail
Onu aciz bırakması için
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to punish
Azap etmesi için
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to punish them
Onlara azap etmesi için
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he knows
Elbette bilir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to know
Bilmesi için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For it to be known
Bilinmesi için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he knows
Mutlaka bilir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to know
Bilmeleri için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely they know
Elbette bilirler
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to forgive
Bağışlaması için
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to enrage
Öfkelenmesi için
1
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹶ‬‫ﻴﻐ‬‫ﻟ‬
For them to ransom
Fidye vermeleri için
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻴ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
They would tempt you
Seni şaşırtırlar, fitneye
düşürürler
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ ﹾﻔ‬‫ﹶﻟ‬
To give lie
Đnkar etmesi için
1
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻴ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
For him to cause corruption
Bozgunculuk yapması için
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻴ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
For them to cause corruption
Bozgunculuk yapmaları için
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻴ ﹾﻔ‬‫ﻟ‬
For them to commit
Günah işlemeleri için
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﺘ ﹺﺮﻓﹸﻮﺍ‬‫ﻴ ﹾﻘ‬‫ﻟ‬
For them to kill you
Seni öldürmeleri için
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻴ ﹾﻘ‬‫ﻟ‬
For them to get us nearer
Bizi yaklaştırmaları için
2
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻴ ﹶﻘ‬‫ﻟ‬
Let him judge, for him to
judge
Hükmetsin, hükmetmesi için
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻴ ﹾﻘ‬‫ﻟ‬ - ‫ﺾ‬
‫ﻴ ﹾﻘ ﹺ‬‫ﻟ‬
Let them execute (imp, pl)
Yerine getirsinler, icra etsinler
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴ ﹾﻘﻀ‬‫ﹾﻟ‬
For it to be executed
Yerine getirilmesi için
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻴ ﹾﻘﻀ‬‫ﻟ‬
For him to cut
Kesmesi için
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ ﹾﻘ ﹶﻄ‬‫ﻟ‬
Let him cut (imp)
Kessin
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ ﹾﻘ ﹶﻄ‬‫ﹾﻟ‬
411
For him to say
Demesi için
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻴﻘﹸﻮ ﹶﻝ‬‫ﻟ‬
Indeed he will say
Mutlaka der, diyecek
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴﻘﹸﻮﹶﻟ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed they will say
Mutlaka derler, diyecekler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴﻘﹸﻮﹸﻟ‬‫ﹶﻟ‬
For them to say
Demeleri için
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻴﻘﹸﻮﻟﹸﻮﺍ‬‫ﻟ‬
Indeed they say
Mutlaka derler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻴﻘﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻟ‬
For them to do, make, bring
Yapsınlar, yerine getirsinler
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻴﻘﹸﻮ‬‫ﻟ‬
For them to perform
Kılmaları için
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻴﻘ‬‫ﻟ‬
For them to hide
Saklamaları için
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻴ ﹾﻜ‬‫ﹶﻟ‬
For him to cover
Örtmesi için
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ ﹶﻜ ﱢﻔ‬‫ﻟ‬
For them to disbelieve
Đnkar etmeleri için
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻴ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬‫ﻟ‬
For him to be
Olması için
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻴﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟ‬
For them (dual) to be
Olmaları için
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻜﹸﻮﻧ‬‫ﻟ‬
Surely he will be
Mutlaka olur
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻴﻜﹸﻮﻧﹰﺎ‬‫ﹶﻟ‬
Indeed they become, will
become
Mutlaka olurlar, olacaklar
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﻴﻜﹸﻮ‬‫ﹶﻟ‬
For them to be
Olmaları için
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻜﹸﻮﻧ‬‫ﻟ‬
Night
Gece
‫ﻟﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹸﻞ‬‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﹶﻟ‬
At night
Geceleyin, gece vakti
‫ﻟﻴﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﹶﻟ‬
For them to confuse
Karıştırmaları için
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴ ﹾﻠﹺﺒﺴ‬‫ﻟ‬
Night
Gece
‫ﻟﻴﻞ‬
‫ﻴﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﹶﻟ‬
Its night
Onun gecesi
‫ﻟﻴﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﹶﻠﻬ‬‫ﹶﻟ‬
In order for him to purify
Arındırması için
2
‫ﳏﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely it will touch
Mutlaka dokunacak
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
Surely it will touch you (pl)
Mutlaka size dokunacak
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to plot
Tuzak kurmaları için
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤ ﹸﻜﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Surely he will settle
Mutlaka yerleştirecek,
sağlamlaştıracak
4
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ ﱢﻜ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For him to distinguish
Ayırt etmesi için
1
‫ﻣﻴﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻴ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻟ‬
412
‫ﻟﲔ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﻟ‬
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺒ ﹶﺬ ﱠﻥ‬‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
‫ﻟﲔ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Sizi uyarması için
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭﻛﹸﻢ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
So that they are warned
Uyarılmaları için
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻨ ﹶﺬﺭ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
So that they warn
Uyarmaları için
4
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﻨ‬‫ﻟﻴ‬
Surely he will help
Mutlaka yardım eder
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻟﻴ‬
Surely he will help him
Mutlaka ona yardım eder
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
For them to go forth
Sefere çıkmaları
1
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Let him spend (imp)
Harcasın, nafaka versin
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to guide them
Onları doğru yola iletmesi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﻳﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For it to perish
Helak olması için
1
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For him to destroy
Helak etmesi için
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
For the to prepare
Hazırlamaları için
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﻃﺌﹸﻮﺍ‬ ‫ﺍ‬‫ﻴﻮ‬‫ﻟ‬
Surely they inspire
Fısıldarlar, ilham ederler
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺣ‬‫ﹶﻟﻴ‬
Indeed Joseph (pbuh)
Gerçekten Yusuf (AS)
‫ﻒ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻟﻴ‬
For/to Joseph (pbuh)
Yusuf’a, Yusuf için (AS)
‫ﻒ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬‫ﻟﻴ‬
Gentle
Yumuşak, nazik
Surely he will be thrown
Mutlaka atılır, atılacak
Palm trees
Hurma ağacı
So that he warns
Uyarması için
So that he warns you (pl)
Onlara karşılığını tam olarak
verecektir
In order for him to pay back in Onlara karşılığını tam
full
vermesi için
Surely he will pay back in full
Surely they would turn back
Mutlaka geri kaçarlar
For a day
Bir gün için, bir günde
413
1
4
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻓ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻓ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻮﱡﻟ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬ - ‫ﻮ ﹴﻡ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬
‫م‬
Place of return
Dönüş yeri, dönülecek yer
‫ﺃﻭﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﻣﺎٰ ﹴ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻣﺌﹶﺎﺑ‬ – ‫ﺏ‬
 ‫ﻣﺌﹶﺎ‬
Hundred
Yüz (sayı)
‫ﻣﺄﻱ‬
‫ﻣﹶﺌ ﹲﺔ‬
Those turned upside down
(cities)
Alt-üst olanlar (şehirler)
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻔﻜﹶﺎ‬ ‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Turned upside down
Alt-üst olan
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻔ ﹶﻜ ﹶﺔ‬ ‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Those who give
Verenler
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻣ‬
Two hundred
Đki yüz
‫ﻣﺄﻱ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻣﹶﺌ‬
Whose time is determined
Zamanı belirlenmiş
‫ﺃﺟﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺟ ﹰ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Crier, announcer
Müezzin, seslenen
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺆ ﱢﺫ ﹲﻥ‬ ‫ﻣ‬
Closed over
Kapatılmış
‫ﻭﺻﺪ‬
‫ﺪﹲﺓ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Those made to reconcile
Isındırılan, alıştırılan
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺆﱠﻟ ﹶﻔ‬ ‫ﻣ‬
Believer, giver of security
Mü’min, iman eden, emniyet
veren
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
As a believer
Mü’min olarak
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺆﻣ‬ ‫ﻣ‬
Believing women
Mümin kadınlar
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Believing woman
Mümin kadın
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Believing men
Mümin erkekler
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Believing men
Mümin erkekler
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
What, not, that
Ne, değil, o şey ki
Why shouldn’t you (pl); there
is not for you (pl)
Size ne oluyor, sizin için
yoktur
Water
Su
Hundred
‫ﺎ‬‫ﻣ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹶﻟ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬
‫ﻣﻮﻩ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻣ‬
Yüz (sayı)
‫ﻣﻴﺄ‬
‫ﺎﹶﺋ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬
Two hundred
Đki yüz
‫ﻣﻴﺄ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺎﹶﺋ‬‫ﻣ‬
Table spread
Sofra
‫ﻣﻴﺪ‬
‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Your (fm) water
Senin suyun
‫ﻣﻮﻩ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻣ‬
Your (pl) water
Suyunuz
‫ﻣﻮﻩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺅ ﹸﻛ‬ ‫ﻣﺎ‬
His water
Onun suyu
‫ﻣﻮﻩ‬
‫ﺎ‬‫ﺅﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻣ‬- ‫ﺎ‬‫ﺎ َﺀﻫ‬‫ﻣ‬
414
Uses, usages
Đşler, kullanışlar
To die
Öldü
They died
Öldüler
That which is fulfilled
Yerine gelen
Magog
Mecuc
What
Ne
Smokeless flame
Dumansız ateş
Rebellious
Đsyankar
Marut
Marut
Small kindnesses
Küçük yardımlar
Those who stay, wait
‫ﺃﺭﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻣﺎٰ ﹺﺭ‬
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺗ‬‫ﻣ‬
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺗ‬‫ﻣ ﹾﺄ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﺄﺟ‬
‫ﺎﺫﹶﺍ‬‫ﻣ‬
‫ﻣﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹺﺭ ﹴ‬‫ﻣ‬
‫ﻣﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻣ‬
‫ﻣﻌﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻋ‬‫ﻣ‬
Kalanlar, bekleyenler
‫ﻣﻜﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻛﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Those who stay, wait
Kalanlar, bekleyenler
‫ﻣﻜﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Planners, plotters
Plan yapanlar, düzen kuranlar
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Eaten
Yenilmiş
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻝ‬‫ﻣ ﹾﺄ ﹸﻛﻮ‬
Wealth
Mal
‫ﻣﻮﻝ‬
‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ ﻣ‬- ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻣ‬
Those who fill, will fill
Dolduranlar
‫ﻣﻸ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻟﺆ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Possessor, master
Malik, sahip
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Malik, angel of Hell
Malik, Cehennem Meleği
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Masters, possessors
Malikler
‫ﻣﻠﻜﻞ‬
‫ﻟﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
His wealth
Onun malı
‫ﻣﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹸﻟ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﻣ‬
Why shouldn’t I, there is not
for me
Bana ne oluyor
My wealth
Malım
‫ﻣﻮﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Place of security
Güven yeri, emniyet yeri
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣ ﹾﺎ‬
That is felt secure
Emin olunan
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﺄﻣ‬
Their prevention, will prevent
them
Onların engelleri, onları
engelleyecek
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻣ‬
Spreaders
Döşeyenler
‫ﻣﻬﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
‫ﻰ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
415
Place of refuge, home
Ev, barınak
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﺄﻭ‬
Your (pl) place of refuge,
home
Eviniz, sığınağınız
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﻣ ﹾﺎﻭ‬
His place of refuge, home
Onun evi
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﺄﻭ‬
Their place of refuge, home
Onların evi, sığınağı
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﺎﻭ‬
Place of refuge, home
Ev, barınak
‫ﺃﻭﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻣ ﹾﺎﻭ‬
Blessed
Mübarek, kutlu
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﺭﻛﹰﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺒ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺒ‬
Blessed
Mübarek, kutlu
‫ﺑﺮﻙ‬
‫ﺭ ﹶﻛ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺒ‬
He is your tester, will test you
Sizi imtihan edendir,
edecektir
‫ﺑﻠﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺘﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Those who test
Đmtihan edenler
‫ﺑﻠﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Scattered
Serilmiş
‫ﺑﺜﺚ‬
‫ﺙ‬
 ‫ﺒﺜﹸﻮ‬‫ﻣ‬
Spread out
Serilmiş
‫ﺑﺜﺚ‬
‫ﺒﺜﹸﻮﹶﺛ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬
That which changes
Değiştiren, değiştirecek olan
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
That which discloses it, will
disclose
Onu açığa çıkaran, çıkaracak
olan
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻣ‬
Spendthrifts
Savurganlar, müsrifler
‫ﺑﺬﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﱢﺬﺭﹺﻳ‬‫ﻣ‬
Those who are clear
Uzak olanlar
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺮﺅ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Determined ones
Karar verenler
‫ﺑﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒ ﹺﺮﻣ‬‫ﻣ‬
Stretched out (dual)
Açık, uzatılmış (ikil)
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻮ ﹶﻃﺘ‬‫ﺒﺴ‬‫ﻣ‬
Bearer of good news
Müjdeci
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Bearers (fm) of good news
Müjdeciler (dş)
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬ ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Bearers of good news
Müjdeciler
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺸﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Giving visibility
Gösteren
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Visible
Görünen, gösteren
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Those who see
Görenler
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Falsifiers
Batılda olanlar, iptal edenler
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻄﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Those removed far
Uzaklaştırılmış olanlar
‫ﺑﻌﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Those resurrected, will be
resurrected
Diriltilenler, diriltilecek olanlar
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺛ‬‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻣ‬
416
Those resurrected, will be
resurrected
Diriltilenler, diriltilecek olanlar
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺛ‬‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻣ‬
Those in despair
Ümitlerini kaybedenler
‫ﺑﻠﺲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺴ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Limit of reaching
Erişme yeri, sınırı
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﹶﻠ ﹸﻎ‬‫ﻣ‬
Their limit of reaching
Onların sınırı, erişme yeri
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻣ‬
Constructed
Bina edilmiş, yapılmış
‫ﺑﲏ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺒﹺﻨ‬‫ﻣ‬
Settlement place
Yerleşme yeri
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻮﹶﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Clear
Apaçık, açıklayan
‫ﺑﲔ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﺒﹺﻴﻨ‬ - ‫ﲔ‬
 ‫ﻣﹺﺒ‬
Clear ones (fm)
Apaçık olanlar (dş)
‫ﺑﲔ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Clear (fm)
Apaçık (dş)
‫ﺑﲔ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬
You died
Öldün
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬
I died
Öldüm
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬
Place of repentance, return
Tevbe makamı
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺑ‬‫ﻣﺘ‬ - ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻣﺘ‬
Provision, enjoyment
Mal, meta, eğlence, kâr
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻋ‬‫ﻣﺘ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬
Our goods, possessions
Malımız
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬
Their goods, possessions
Onların malları
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬
Destroyed
Yok edilen
‫ﺗﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Displaying
Gösterişli (dş)
‫ﺑﺮﺝ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who are followed, will
be followed
Takip edilenler, edilecek
olanlar
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who follow
Takip edenler
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﻣ‬
Two consecutive
Art arda gelen iki
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺘﺘ‬‫ﻣ‬
Inclining
Meyleden
‫ﺟﻨﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺘﺠ‬‫ﻣ‬
Neighboring ones (fm)
Komşu olanlar (dş)
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎ ﹺﻭﺭ‬‫ﺘﺠ‬‫ﻣ‬
As a strategy
Bir tarafa dönme, çekilme
‫ﺣﺮﻑ‬
‫ﻓﹰﺎ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Joining
Birliğe katılma, mevki alma
‫ﺣﻮﺯ‬
‫ﺰﹰﺍ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
That which takes, chooses
Edinen, edinmiş
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who take, choose (fm)
Edinenler (dş)
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺨﺬﹶﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
417
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻱ‬‫ﺨﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺍﻛ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ‬
Toz, toprak
‫ﺗﺮﺏ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
That which waits, waiting
Bekleyen
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who wait, waiting
Bekleyenler
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﺼ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who wait, waiting
Bekleyenler
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Dead from falling
Düşerek ölen
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﺔ‬‫ﺩﻳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Wealthy
Zengin, varlıklı
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﻑ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ‬
Its wealthy people
Onun zenginleri
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺮﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺮﻓﹸﻮﻫ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
The wealthy
Zenginler
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Their wealthy ones
Onların zenginleri
‫ﺗﺮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺮﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Resembling, similar
Benzer
‫ﺷﺒﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﻬ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻣ‬
Resembling, allegorical
Müteşabihler, anlamı kesin
olmayanlar
‫ﺷﺒﻪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﻬ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻣ‬
Quarreling
Birbiriyle çekişenler
‫ﺷﻜﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﺴ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻣ‬
Broken, cracked
Çatlamış
‫ﺻﺪﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Women who give charity
Sadaka veren kadınlar
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Men who give charity
Sadaka veren erkekler
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Who purify themselves
Temizlenenler
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬﺮﹺﻳ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﻣ‬
To give provision, let enjoy
Nimet verdi, faydalandırdı
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Most high
Çok yüce
‫ﻋﻠﻮ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻣ‬
You gave provision
Nimet verdin, faydalandırdın
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
I gave provision
Nimet verdim, faydalandırdım
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
You gave them provision
Onları faydalandırdın
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Intentionally
Đsteyerek, taammüden
‫ﻋﻤﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
We gave provision
Nimet verdik, faydalandırdık
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
We gave him provision
Onu faydalandırdık
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who take, choose
Edinenler
One on top of each other
Birbirinin üzerine binmiş
Dust, earth
418
We gave them provision
Onları faydalandırdık
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Give (imp, pl) them (fm)
provision
Onları (dş) faydalandırın
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻣ‬
Different
Ayrı, farklı
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻣ‬
Different
Ayrı, farklı (çğ)
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻣ‬
Facing each other
Karşılıklı
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘﻘﹶﺎﹺﺑ‬‫ﻣ‬
Places you move around
Dolaştığınız yer
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺘ ﹶﻘﱠﻠ‬‫ﻣ‬
Righteous ones
Sakınanlar, korunanlar
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺘﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ‬
Righteous ones
Sakınanlar, korunanlar
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Sofa, ottoman
Yaslanacak yer
‫ﻭﻛﺄ‬
‫ﺘ ﹶﻜﺌﹰﺎ‬‫ﻣ‬
Reclining ones
Yaslananlar
‫ﻭﻛﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻜ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻜﺆ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Reclining ones
Yaslananlar
‫ﻭﻛﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻜ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Reclining
Yaslanan
‫ﻭﻛﺄ‬
‫ﺘ ﹶﻜﹰﺄ‬‫ﻣ‬
Supreme, arrogant
Mütekebbir, büyüklenen
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻣ‬
Arrogant ones
Mütekebbirler, büyüklenenler
‫ﻛﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒﺮﹺﻳ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻣ‬
Those who take burden
Đddia edenler, yükümlülüğe
girenler
‫ﻛﻠﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺘ ﹶﻜﱢﻠ‬‫ﻣ‬
Two receivers
Đki alıcı
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﹶﻠ ﱢﻘﻴ‬‫ﻣ‬
You (pl) died
Öldünüz
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
You (pl) died
Öldünüz
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
We died
Öldük
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻣ‬
Aspirers
Đmrenenler, yarışanlar
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻓﺴ‬‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻣ‬
Those who discern
Anlayabilenler
‫ﻭﺳﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Who will make you die
Seni vefat ettireceğim,
öldüreceğim
‫ﻭﰲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻮﻓﱢﻴ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who put their trust
Tevekkül edenler
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻮ ﱢﻛ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﱢﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who put their trust
Tevekkül edenler
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻮ ﱢﻛ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
When
Ne zaman
Strong, firm
Sağlam, kuvvetli
‫ﱴ‬‫ﻣ‬
‫ﻣﱳ‬
419
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺑ ﹰﺔ‬‫ﻣﺜﹶﺎ‬
Tekrarlanan
‫ﺛﻨﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻣﺜﹶﺎﹺﻧ‬ - ‫ﻣﺜﹶﺎﻧﹺﻲ‬
Destroyed
Harap edilmiş
‫ﺛﱪ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ﻣﹾﺜﺒ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣﹾﺜﺒ‬
Weight
Ağırlık
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻣﹾﺜﻘﹶﺎ ﹶﻝ‬ - ‫ﻣﹾﺜﻘﹶﺎ ﹲﻝ‬
Burdened, laden
Yükü ağır olan
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻣﹾﺜ ﹶﻘﹶﻠ ﹲﺔ‬
Burdened, laden ones
Yükü ağır olanlar
‫ﺛﻘﻞ‬
‫ﻣﹾﺜ ﹶﻘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
Example, likeness
Benzetme, misal, örnek Gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻣﹶﺜ ﹰ‬ - ‫ﻣﹶﺜ ﹲﻞ‬
Similar ones
Benzerler
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﻣﹸﺜ ﹶ‬
Like you (pl)
Sizin gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻣﹾﺜﹸﻠﻜﹸﻢ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻣﹾﺜﹶﻠ ﹸﻜ‬
Like us
Bizim gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻨ‬‫ﻣﹾﺜ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻣﹾﺜﹶﻠﻨ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻣﹾﺜﹸﻠﻨ‬
Like him
Onun gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣﹾﺜﹶﻠ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻣﹾﺜﹸﻠ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻣﹾﺜ‬
Like her
Onun (dş) gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻬ‬‫ﻣﹾﺜ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻣﹾﺜﹶﻠﻬ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻣﹾﺜﹸﻠﻬ‬
Like them
Onlar gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﻣﹶﺜﹸﻠﻬ‬ - ‫ﻢ‬‫ﻣﹾﺜﹶﻠﻬ‬
Like them (fm)
Onlar (dş) gibi
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣﹾﺜﹶﻠ‬
Optimal, superior
Üstün
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻣﹾﺜﻠﹶﻰ‬
Exemplary
örnek
‫ﻣﺜﻞ‬
ٰ‫ﻣﹾﺜﹶﻠﻰ‬
Twice of it
Onun iki katı
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻣﹾﺜﹶﻠ‬
Twice of them
Onların iki katı
‫ﻣﺜﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻣﹾﺜﹶﻠ‬
Two
Đkişer
‫ﺛﻨﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﻣﹾﺜﻨ‬
Resting place, abode
Ev, yer, durak, konaklama
yeri
‫ﺛﻮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﻣﹾﺜﻮ‬
Your (pl) abode
Sizin eviniz
‫ﺛﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﻣﹾﺜﻮ‬
Their abode
Onların evi
‫ﺛﻮﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣﹾﺜﻮ‬
My abode
Benim evim
‫ﺛﻮﻱ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﹾﺜﻮ‬
Reward, recompense
Mükafat, ödül
‫ﺛﻮﺏ‬
‫ﺑ ﹰﺔ‬‫ﻣﺜﹸﻮ‬
Resting place, abode
Ev, yer, durak, konaklama
yeri
‫ﺛﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻣﹾﺜﻮ‬ - ‫ﻯ‬‫ﻣﹾﺜﻮ‬
Assemblies
Meclisler
‫ﺟﻠﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﻟ ﹺ‬‫ﺎ‬‫ﻣﺠ‬
Place of return
Sevap için toplanma yeri
Oft-repeated
420
Those who strive
Cihat edenler
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺠ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺠ‬
Those who strive
Cihat edenler
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺠ‬
Those who gather
Toplananlar
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻣ‬
Interrupted, cut off
Kesilen, biten
‫ﺟﺬﺫ‬
‫ﺫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺠ ﹸﺬ‬
 ‫ﻣ‬
Course, flowing
Akma, gitme
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Its course, flowing
Onun akıp gitmesi, akış yeri
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻳﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Guilty, criminal
Suçlu
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺠ ﹺﺮﻣ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Guilty ones, criminals
Suçlular
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺠ ﹺﺮﻣ‬
 ‫ﻣ‬
Guilty ones, criminals
Suçlular
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Its guilty ones, criminals
Onun suçluları
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﺠ ﹺﺮﻣ‬
 ‫ﻣ‬
Place of gathering, junction
Birleşme yeri, toplanma yeri
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻣ‬
That which is gathered
Toplanılan
‫ﲨﻊ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺠﻤ‬
 ‫ﻣ‬
Those who are gathered
Toplanılanlar
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﻋ‬‫ﺠﻤ‬
 ‫ﻣ‬
Mad, covered
Deli, cinlenmiş
‫ﺟﻨﻦ‬
‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﺠﻨ‬
 ‫ﻣ‬
Magians, fire-worshippers
Mecusi, ateşe tapan
‫ﳎﺲ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻣ‬
That which responds
Đcabet eden, kabul eden
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻣﺠﹺﻴ‬
Those who respond
Đcabet edenler
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﺠﹺﻴﺒ‬
Glorious
Şerefli, yüce
‫ﳎﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺠ‬
‫ﻣ ﹺ‬
Chambers, fortresses
Mihrablar, kaleler
‫ﺣﺮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺎﺭﹺﻳ‬‫ﻣﺤ‬
Strength
Güç
‫ﳏﻞ‬
‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﻣﺤ‬
Love
Sevgi, muhabbet
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺒ ﹰﺔ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Attended
Hazır bulunan
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Builder of cattle fold
Ağıl bekçisi
‫ﺣﻈﺮ‬
‫ﻈ ﹺﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Screened ones, veiled
Perdelenmiş olanlar
‫ﺣﺠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺑ‬‫ﺤﺠ‬
 ‫ﻣ‬
Forbidden
Yasaklanmış, haram
‫ﺣﺠﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺤﺠ‬
 ‫ﻣ‬
New
Yeni
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺙ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
421
Feared
Sakınılacak, korkunç
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﺤﺬﹸﻭﺭﹰﺍ‬
 ‫ﻣ‬
Chamber
Mihrab, mabed, oda
‫ﺣﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Freely, devotedly
Serbestçe, adanmış olarak
‫ﺣﺮﺭ‬
‫ﺭﹰﺍ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Forbidden , sacred
Haram, yasak, hürmetli
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Forbidden
Haram, yasak, hürmetli
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Deprived
Mahrum
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Deprived ones
Mahrum olanlar
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻭﻣ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Good-doer
Đyilik yapan, ihsan eden
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Good-doers (fm)
Đyilik yapanlar, ihsan edenler
(dş)
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Good-doers
Đyilik yapanlar, ihsan edenler
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴﹺﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Good-doers
Đyilik yapanlar, ihsan edenler
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴﹺﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Insolvent
Çaresiz, müflis
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺤﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Assembled
Toplanmış
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﻮ‬‫ﺤﺸ‬
 ‫ﻣ‬
To purify
Temizledi
‫ﳏﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Free, chaste women; married
women
Hür, iffetli kadınlar; evli
kadınlar
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺼﻨ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Fortified
Kaleli, kale içinde
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺼ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Chaste ones
Namuslu
‫ﺣﺼﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼﹺﻨ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Presented, brought
Hazır edilen, getirilen
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻀﺮ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Hazır edilenler, getirilenler
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻀﺮﹺﻳ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻀﺮ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Hazır edilenler, getirilenler
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻀﺮﹺﻳ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Restricted
Kapalı, yasaklı
‫ﺣﻈﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺤﻈﹸﻮﺭ‬
 ‫ﻣ‬
Protected, guarded
Korunmuş
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺤﻔﹸﻮﻇﹰﺎ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻅ‬
‫ﺤﻔﹸﻮ ﹲ‬
 ‫ﻣ‬
To destroy
Mahvetti
‫ﳏﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Precise ones
Kesin olanlar
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺤ ﹶﻜﻤ‬
 ‫ﻣ‬
Precise
Kesin
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺤ ﹶﻜ‬
 ‫ﻣ‬
Place, destination
Yer, mahal
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤ ﱠﻞ‬
 ‫ﻣ‬
Presented ones, brought
ones
Presented ones, brought
ones
2
422
Shaved
Tıraş olmuş
‫ﺣﻠﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺤﱢﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Its place, destination
Onun yeri
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺤﱠﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Their place, destination
Onun, onların yeri
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﱡﻠﻬ‬
 ‫ﻣ‬
Permitted
Helal edilen
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤﻠﱢﻲ‬
 ‫ﻣ‬
Muhammed (pbuh)
Muhammed (SAV)
‫ﲪﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Praised
Öğülmüş
‫ﲪﺪ‬
‫ﻮﺩﹰﺍ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻣ‬
We eliminated
Mahvettik, sildik, yok ettik
‫ﳏﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻧ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Giver of life, will give life
Dirilten, yaşatan, diriltecek
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤ ﹺﻰ‬
 ‫ﻣ‬
Living, life
Yaşama, hayat
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻣ‬
Their life
Onların yaşamaları, hayatları
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻣ‬
My life
Hayatım, yaşamam
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻣ‬
Place of escape
Kaçış yeri
‫ﺣﻴﺺ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺼ‬‫ﻣﺤ‬ - ‫ﺺ‬
‫ﻴ ﹴ‬‫ﻣﺤ‬
Menstruation
Ay hali
‫ﺣﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
‫ﻴ ﹺ‬‫ﻣﺤ‬
Encompassing
Kuşatan, kaplayan
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻴﻄﹰﺎ‬‫ﻣﺤ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﻣﺤ‬
Encompassing, will
encompass
Kuşatan, kaplayan
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻴ ﹶﻄ ﹲﺔ‬‫ﻣﺤ‬
Giver of life, will give life
Yaşatan
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﻣ‬
Pains of childbirth
Doğum sancısı
‫ﳐﺾ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺨ‬
Humble ones
Alçak gönüllüler
‫ﺧﺒﺖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨﹺﺒ‬
 ‫ﻣ‬
Self-conceited, boasting
Öğünen
‫ﺧﻴﻞ‬
‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻣ‬
Different, varying
Farklı
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻠﻔﹰﺎ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Different ones, varying
Farklı olanlar, ihtilaf edenler
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Different ones, varying
Farklı olanlar, ihtilaf edenler
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Sealed
Mühürlü
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻮ ﹴﻡ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻣ‬
Forsaken
Unutulmuş
‫ﺧﺬﻝ‬
‫ﺨﺬﹸﻭ ﹰﻻ‬
 ‫ﻣ‬
Exit
Çıkış
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
That which drives out
Çıkaran
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
423
Exit
Çıkış yeri
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺟﹰﺎ‬‫ﺨﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Those driven out
Çıkarılanlar
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Those driven out
Çıkarılanlar
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
That which disgraces, will
disgrace
Rezil eden
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﺨﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻣ‬
Those who give less
Eksik verenler
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﺮﹺﻳ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Green
Yemyeşil
‫ﺧﻀﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Thornless
Dikensiz
‫ﺧﻀﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Those made eternal
Ebedilik verilenler
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﱠﻠﺪ‬
 ‫ﻣ‬
Chosen
Seçilmiş
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﺨﻠﹶﺼﹰﺎ‬
 ‫ﻣ‬
Sincerely
Halis kılarak
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﺼﹰﺎ‬‫ﺨﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Chosen ones, made sincere
Seçilmişler, ihlaslı kılınmışlar
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺼ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Chosen ones, made sincere
Seçilmişler, ihlaslı kılınmışlar
‫ﺧﻠﺺ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Breaking his word, will break
Sözünden dönen
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Those left behind
Geride bırakılanlar
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺨﱠﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬
Those left behind
Geride bırakılanlar
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺨﱠﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Formed, shaped
Biçimlendirilmiş
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺨﱠﻠ ﹶﻘ‬
 ‫ﻣ‬
Hunger
Açlık
‫ﲬﺺ‬
‫ﺼ ﹲﺔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
To extend, spread
Yaydı, uzattı
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Extension
Süre
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﻣ‬
Cities
Şehirler
‫ﻣﺪﻥ‬
‫ﺋ ﹺﻦ‬ٰ‫ﺪﺍ‬ ‫ﻣ‬
Ink
Mürekkep
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺍﺩﹰﺍ‬‫ﻣﺪ‬
Turning his back, fleeing
Arkasına dönerek, kaçarak
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺪﺑﹺﺮﹰﺍ‬ ‫ﻣ‬
Those who arrange
Yönetenler, idare edenler
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Turning their backs, fleeing
Arkasına dönerek, kaçarak
(çğ)
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺪﹺﺑﺮﹺﻳ‬ ‫ﻣ‬
Which is spread
Dümdüz edildi
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Their term
Süreleri, müddetleri
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
1
424
‫ﺩﺛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺪﱢﺛ‬ ‫ﻣ‬
‫ﺩﺣﺾ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Kovulmuş
‫ﺩﺣﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺪﺣ‬ ‫ﻣ‬
Entrance
Giriş
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹰ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Entrance
Girecek yer
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹰ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Supplement, help
Yardım
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺩﹰﺍ‬‫ﻣﺪ‬
We spread
Yaydık
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
We spread it
Onu yaydık
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Abundant
Bol bol
‫ﺩﺭﺭ‬
‫ﺍﺭﹰﺍ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﻣ‬
Overtaken ones
Yetişilenler
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﺭﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Who receives admonition
Düşünen, öğüt alan
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻛ ﹴﺮ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Dark green (dual)
Yemyeşil (ikil)
‫ﺩﻫﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻣ‬
Those who scorn
Küçümseyenler
‫ﺩﻫﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻫﻨ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Median
Medyen
City, Madinah
Şehir, Medine
‫ﻣﺪﻥ‬
‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Those brought to judgment
Hesaba çekilenler
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺪﻳﹺﻨ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻣﺪ‬
Those brought to judgment
Hesaba çekilenler
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻳﹺﻨ‬‫ﻣﺪ‬
Disgraced
Yerilmiş
‫ﺫﺃﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣ ﹾﺬﺀُﻭﻣ‬
Wavering ones
Bocalayanlar
‫ﺫﺑﺬﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺑ ﹶﺬﹺﺑ‬‫ﻣ ﹶﺬ‬
Obedient ones
Đtaatli olanlar
‫ﺫﻋﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻋﹺﻨ‬ ‫ﻣ ﹾﺬ‬
Reminding
Hatırlatan
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﺬ ﱢﻛ‬
Mentioned, remembered
Anılan, zikredilen
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﺬﻛﹸﻮﺭ‬
Blamed
Kınanmış
‫ﺫﻣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻣ‬‫ﻣ ﹾﺬﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﺬﻣ‬
He dropped by
Uğradı
1
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
To pass
Geçti
1
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Man
Adam
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﺮ ِﺀ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺮ ٌﺀ‬ ‫ﻣ‬
Who covers himself
Örtüsüne bürünen
Losers
Kurada kaybedenler
Rejected, repelled
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
425
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﺍ ًﺀ‬‫ﻣﺮ‬
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﺮ‬
Süt anneler
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﺮ‬
Place of refuge
Sığınma yeri
‫ﺭﻏﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﺍ ﹶﻏﻤ‬‫ﻣﺮ‬
Elbows
Dirsekler
‫ﺭﻓﻖ‬
‫ﻓ ﹺﻖ‬‫ﺍ‬‫ﻣﺮ‬
She passed
Geçti
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Soundness, mind
Akıl, kuvvet
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Times
Kere
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Doubter, doubting
Şüpheci
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻣ‬
Twice
Đki kere
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻣ‬
Resting place
Yaslanacak yer
‫ﺭﻓﻖ‬
‫ﺗﻔﹶﻘﹰﺎ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Those watching
Gözetleyenler
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻘﺒ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Twice
Đki kere
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
To release
Salıverdi, akıttı
‫ﻣﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Coral
Mercan
‫ﻣﺮﺝ‬
‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻣ‬
Return, place of return
Dönüş, dönüş yeri
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺮﺟﹺﻊ‬ ‫ﻣ‬
Your (pl) place of return
Dönüş yeriniz
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻣ‬
Their place of return
Onların dönüş yeri
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻣ‬
Those spread rumors
Kötü haber yayanlar
‫ﺭﺟﻒ‬
‫ﺮ ﹺﺟﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻣ‬
Who is hoped
Ümit beslenen
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮﹰﺍ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Those who are stoned
Taşlananlar
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻣ‬
Deferred
Bırakılanlar
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
To be insolent
Böbürlendi
‫ﻣﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﻣ ﹺﺮ‬
Insolently
Böbürlenerek
‫ﻣﺮﺡ‬
‫ﺣﹰﺎ‬‫ﻣﺮ‬
Welcome
Rahat, huzur
‫ﺭﺣﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﻣ‬
Compassion, mercy
Merhamet
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Argument
Tartışma, münakaşa
Times
Kereler
Wet nurses
1
1
1
426
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻣﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
‫ﺭﺩﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻣﺮﺩ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻣ‬
Döndürülen, geri çevrilen
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻣ‬
Returned ones, will be
returned
Döndürülenler
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻭﺩ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻣ‬
Arrival, anchorage
Varma, durma, demirleme
‫ﺭﺳﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻣ‬
Its arrival, anchorage
Onun durması, demirlemesi
‫ﺭﺳﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻣ‬
Sent one, messenger
Gönderilen, elçi
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹰ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺳ ﹲﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sender
Gönderen
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sent ones
Gönderilenler
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺳﻠﹶﺎ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sender, will send
Gönderen
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Senders
Gönderenler
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sent ones, messengers
Gönderilenler
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺳﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sent ones, messengers
Gönderilenler
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Senders, will send
Gönderenler
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Guide
Yol gösteren, mürşit
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺮﺷ‬ ‫ﻣ‬
Place of watching
Gözetleme yeri
‫ﺭﺻﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺮﺻ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﺻ‬ ‫ﻣ‬
Place of watching
Gözetleme yeri
‫ﺭﺻﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Joined firmly
Örülmüş, bağlanmış
‫ﺭﺻﺺ‬
‫ﺹ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Illness, sickness
Hastalık
‫ﻣﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
To be sick
Hasta oldu
‫ﻣﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﻣ ﹺﺮ‬
Pleasure
Rıza
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﺎ ﹶﺓ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬
My pleasure
Benim rızam
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺎﺗ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬
I became sick
Hasta oldum
‫ﻣﺮﺽ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺿ‬
 ‫ﻣ ﹺﺮ‬
Turning, return
Dönüş
To persist
Israr etti, sebat etti
One after the other
Art arda gelenler
Our return
Dönüşümüz
They persisted
Direndiler
Returned, repelled
1
1
1
1
427
Nursing mother
Emziren
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sick ones
Hastalar
‫ﻣﺮﺽ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬
That which is pleased with
Razı olunmuş
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
That which is pleased with
Razı olunmuş
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Pasture
Mera, otlak
‫ﺭﻋﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻣ‬
Its pasture
Onun merası
‫ﺭﻋﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻣ‬
Ease
Fayda, kolaylık
‫ﺭﻓﻖ‬
‫ﺮﻓﹶﻘﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Supported, given as gift
Desteklenen, hediye edilen
‫ﺭﻓﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Raised
Yükseltilmiş
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻉ‬
‫ﺮﻓﹸﻮ ﹺ‬ ‫ﻣ‬
Raised
Yükseltilmiş
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Sleeping place
Uyuma yeri
‫ﺭﻗﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﻣ‬
Our sleeping place
Uyuma yerimiz
‫ﺭﻗﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﻣ‬
Written
Yazılmış
‫ﺭﻗﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮﻗﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Heaped up
Yığılmış
‫ﺭﻛﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮﻛﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
They passed
Geçtiler
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻣﺮ‬
Marwa
Merve tepesi
Easily
Kolayca
Doubting
‫ﻭ ﹶﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻣﺮﺃ‬
‫ﻣﺮﹺﻳﺌﹰﺎ‬
Şüphe eden
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﻣﺮﹺﻳ ﹴ‬
Doubt
Şüphe
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Confused
Karışık
‫ﻣﺮﺝ‬
‫ﻳ ﹴﺞ‬‫ﻣ ﹺﺮ‬
Rebellious
Azgın
‫ﻣﺮﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻣﺮﹺﻳﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻣﺮﹺﻳ‬
Sick
Hasta
‫ﻣﺮﺽ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﺮﹺﻳﻀ‬ - ‫ﺾ‬
‫ﻣﺮﹺﻳ ﹺ‬
Mary
Meryem
Mixture
Karışım
‫ﻣﺰﺝ‬
‫ﺍﺝ‬‫ﻣﺰ‬
Its mixture
Onun karışımı
‫ﻣﺰﺝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣﺰ‬
Its (fm) mixture
Onun (dş) karışımı
‫ﻣﺰﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻬ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣﺰ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
428
‫ﺯﺟﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺟﺎ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
Çıkaran
‫ﺯﺣﺰﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺣ ﹺﺰ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
That which takes him out
Onu çıkaran
‫ﺯﺣﺰﺡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣ ﹺﺰ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
Deterrence
Caydırıcı tehdit
‫ﺯﺟﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
Was dispersed
Dağıtıldı
2
‫ﻣﺰﻕ‬
‫ﻕ‬‫ﻣﺰ‬
To disperse, scatter
Dağıttı
2
‫ﻣﺰﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
You (pl) were dispersed
Dağıtıldınız
2
‫ﻣﺰﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺰ ﹾﻗ‬ ‫ﻣ‬
We dispersed
Dağıttık
2
‫ﻣﺰﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺰ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﻣ‬
We dispersed them
Onları dağıttık
2
‫ﻣﺰﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺰ ﹾﻗﻨ‬ ‫ﻣ‬
Who wraps himself
Örtüsüne bürünen
‫ﺯﻣﻞ‬
‫ﻣ ﹸﻞ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
Rain clouds
Yağmur bulutları
‫ﻣﺰﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
More
Daha çok
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻣﺰﹺﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻣﺰﹺﻳ‬
Touching
Dokunma
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻣ‬
To touch
Dokundu
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻣ‬
That which is asked
Sorumlu, sorulan, mesul
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﺌﹸﻮ ﹰﻻ‬
 ‫ﻣ‬
Those who are asked,
responsible ones
Sorumlular, sorulanlar,
mesuller
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﺌﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬
Masjids, places of prostration
Mescitler
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻣﺴ‬
Touching
Dokunma
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Fornicators (fm)
Zinakarlar, ahlaksızlar
‫ﺳﻔﺢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻓﺤ‬‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Lustful ones, lustfully
Şehvetli olarak
‫ﺳﻔﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Place to be driven
Sevk edilen yer
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺴﺎ‬
 ‫ﻣ‬
Dwellings
Meskenler
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Your (pl) dwellings
Meskenleriniz
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻨﻜﹸﻢ‬‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻛﹺﻨ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Their dwellings
Onların meskenleri
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻛﹺﻨﻬﹺﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
The needy
Yoksullar, miskinler
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Those who glorify
Tesbih edenler
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Of little value
Kıymetsiz
That which takes out
1
429
Those who glorify
Tesbih edenler
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Those who are outrun
Önüne geçilenler
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﻣ‬
Those who remain for
conversation
Söze dalanlar
‫ﺃﻧﺲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ ﹾﺄﹺﻧ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘﹾﺌﹺﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Those who lag behind
Geri kalanlar
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﺘ ﹾﺎ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Rejoicing at good news
Sevinçli
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Observers
Görenler, gözü açıklar
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Clear
Açık ifadeli
‫ﺑﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Hiding, hidden
Gizlenen
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Trustees
Yetkili kılınanlar
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﲔ‬‫ﺨﹶﻠﻔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Those who surrender
Teslim olanlar
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Zayıf düşürülenler
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻌﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Zayıf düşürülenler
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Written
Satır satır yazılmış
‫ﺳﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Widespread
Yayılmış
‫ﻃﲑ‬
‫ﲑﹰﺍ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Whose help is sought
Yardımına sığınılan
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Who ask forgiveness
Bağışlanma dileyenler
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻔﺮﹺﻳ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Approaching
Yaklaşan
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺘ ﹾﻘﹺﺒ ﹶﻞ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Preceding ones
Önce geçenler
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Place/time of settlement
Karar yeri, zamanı
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺘ ﹶﻘﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Settled
Kararlaşmış
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻘﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Its dwelling place
Onun karar yeri
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Straight, right
Doğru, dosdoğru
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺘﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Arrogant
Büyüklenen
‫ﻛﱪ‬
‫ﺍ‬‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Arrogant ones
Büyüklenenler
‫ﻛﱪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮﹺﻳ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Continuous
Devam eden, süregelen
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Those who hold fast
Tutunanlar
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﺴﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Those who are oppressed,
made weak
Those who are oppressed,
made weak
430
Who listen to them
Onları dinleyenler
‫ﲰﻊ‬
‫ﻢ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Listeners, listening
Dinleyenler, dinliyorlar
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Frightened
Ürkmüş
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻣ‬
It touched him
Ona dokundu
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Mocking, mocker
Alaycı, alay eden
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﻬﺰﹺﺀ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Mockers
Alay edenler
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺋ‬‫ﻬ ﹺﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻬ ﹺﺰﺋﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Mockers
Alay edenler
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ ﹺﺰﺀِﻳ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
It touched them
Onlara dokundu
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Resting place
Ayrılma zamanı-yeri
‫ﻭﺩﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Its resting place
Onun ayrılma zamanı-yeri
‫ﻭﺩﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻬ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Covered, hidden
Örtülü, gizli
‫ﺳﺘﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Convinced ones
Yakin edinmiş, emin olmuş
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘﹺﻨ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Masjid, place of prostration
Mescit, secde yeri
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺴﹺ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴﹺ‬
 ‫ﻣ‬
Filled
Doldurulmuş
‫ﺳﺠﺮ‬
‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺴﺠ‬
 ‫ﻣ‬
Those imprisoned
Zindana atılanlar
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻮﹺﻧ‬‫ﺴﺠ‬
 ‫ﻣ‬
To wipe
Sildi
‫ﻣﺴﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Wiping by hand
Eliyle silerek, mesh ederek
‫ﻣﺴﺢ‬
‫ﺤﹰﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Bewitched ones
Büyülenenler
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤﺮﹺﻳ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Bewitched
Büyülenmiş
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Bewitched ones
Büyülenenler
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﻣ‬
To transform
Dönüştürdü, şeklini değiştirdi
‫ﻣﺴﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Subjected, controlled
Tabi olan, emir altına alınan
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺨ ﹺﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Subjected ones (fm)
Emir altına alınanlar (dş)
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
We transformed
Dönüştürdük
1
‫ﻣﺴﺦ‬
‫ﺎ‬‫ﺨﻨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
We transformed them
Onları dönüştürdük
1
‫ﻣﺴﺦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨﻨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Palm fiber
Hurma lifi, halat
‫ﻣﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
1
1
1
431
1
Transgressor
Đsraf eden, aşırı giden
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Transgressors
Đsraf edenler, aşırı gidenler
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺴ ﹺﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬
Transgressors
Đsraf edenler, aşırı gidenler
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Happily
Sevinçli
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻭﺭﹰﺍ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Written, placed in lines
Yazılmış, satırlara konulmuş
‫ﺳﻄﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺴﻄﹸﻮﺭ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺴﻄﹸﻮ ﹴﺭ‬
 ‫ﻣ‬
Severe hunger
Açlık
‫ﺳﻐﺐ‬
‫ﺔ‬‫ﻐﺒ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Brightened
Parlatılmış, parıldayan
‫ﺳﻔﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Poured forth
Dökülen, akan
‫ﺳﻔﺢ‬
‫ﺴﻔﹸﻮﺣﹰﺎ‬
 ‫ﻣ‬
Musk
Misk
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To hold, grip, withhold
Yapıştı, tuttu, yakaladı
1
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To hold, grip, withhold
Sarıldı, tutundu
2
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
It touched you (pl)
Size dokundu
2
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻣ‬
Dwelling
Mesken, yurt, ev
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺴ ﹶﻜ ﹺﻦ‬
 ‫ﻣ‬
Misery
Miskinlik
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻨ ﹸﺔ‬‫ﺴ ﹶﻜ‬
 ‫ﻣ‬
Their dwelling
Onların meskeni
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹶﻜﹺﻨ ﹺﻬ‬
 ‫ﻣ‬
Poured forth
Çağlayan, akan
‫ﺳﻜﺐ‬
‫ﺏ‬‫ﺴ ﹸﻜﻮ‬
 ‫ﻣ‬
Inhabited
Meskun, içinde yaşanan
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻧ‬‫ﺴﻜﹸﻮ‬
 ‫ﻣ‬
Needy, poor
Yoksul, miskin
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺴﻜ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Muslim, who submits to Allah
Müslüman, teslim olmuş
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Muslim women
Müslüman kadınlar
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Sound, delivered
Sağlam, teslim edilen
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺴﱠﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Muslim woman
Müslüman kadın
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Muslim men
Müslüman erkekler
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Two Muslims
Đki Müslüman
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Muslims
Müslümanlar
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Heard
Đşitilen
‫ﲰﻊ‬
‫ﻤ ﹴﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
432
Who makes heard
Đşittiren
‫ﲰﻊ‬
‫ﻤ ﹴﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Named, specified, fixed,
appointed
Tayin edilmiş, belli, isim
verilmiş
‫ﲰﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻣ‬
It touched us
Bize dokundu
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﻣ‬
Propped up
Dayatılmış, giydirilmiş
‫ﺳﻨﺪ‬
‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Altered
Değiştirilmiş
‫ﺳﻨﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﻣ‬
It touched me
Bana dokundu
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺴﹺﻨ‬
 ‫ﻣ‬
It touched him
Ona dokundu
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
It touched them
Onlara dokundu
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Darkened, blackened
Kararmış
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺩﹰﺍ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Darkened, blackened
Kararmış
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺩ ﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Branded, marked
Nişanlı, işaretli
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻣ ﹰﺔ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Branded, marked (pl)
Nişanlı, işaretli (çğ)
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Evildoer
Kötülük yapan
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻣﺴِﻲ ُﺀ‬
He who wipes
Mesih, eliyle silen
‫ﻣﺴﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻣ‬
Left hand side
Sol taraf
‫ﺷﺄﻡ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺸﹶﺄ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺌ‬‫ﻣﺸ‬
Going about
Gezen
‫ﻣﺸﻮ‬
‫ﺎ ٍﺀ‬‫ﻣﺸ‬
Drinks
Đçecekler
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣﺸ‬
Easts
Doğular
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣﺸ‬
Resembling, similar
Benzer
‫ﺷﺒﻪ‬
‫ﺘﺒﹺﻬﹰﺎ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Sharers, partners
Ortaklar, müşterekler
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺘ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Laden
Yüklü, dolu
‫ﺷﺤﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Drinking place
Đçme yeri
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺏ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Their drinking place
Onların içme yeri
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
East
Doğu
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Two easts
Đki doğu
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬ ‫ﺸ ﹺﺮﹶﻗ‬
 ‫ﻣ‬
At sunrise
Üzerlerine güneş doğanlar,
doğarken
‫ﺷﺮﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
1
433
Polytheist
Müşrik, şirk koşan
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸ ﹺﺮ ﹶﻛ ﹰﺔ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Polytheist women
Müşrik kadınlar
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮﻛﹶﺎ‬
 ‫ﻣ‬
Polytheist woman
Müşrik, şirk koşan kadın
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸ ﹺﺮ ﹶﻛ ﹰﺔ‬
 ‫ﻣ‬
Polytheists
Müşrikler, şirk koşanlar
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺸ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬
Polytheists
Müşrikler, şirk koşanlar
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Monument
Meş’ar, gösterge
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Fearful
Korkan
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﻖ‬‫ﺸﻔ‬
 ‫ﻣ‬
Fearful ones
Korkanlar
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻔﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Fearful ones
Korkanlar
‫ﺷﻔﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Candle, niche
Kandil
‫ﺷﻜﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺸﻜﹶﻮﺍ‬
 ‫ﻣ‬
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺸﻜﹸﻮﺭﹰﺍ‬
 ‫ﻣ‬
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺩ‬‫ﺸﻬ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺸﻬ‬
 ‫ﻣ‬
Appreciated
Witnessing
Şükredilmiş, şükrü eda
edilmiş
Şahit olma zamanı, görme
zamanı
Witnessed
Şahid olunan, görülen
They walked
Yürüdüler
1
‫ﻣﺸﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﻮ‬
 ‫ﻣ‬
To walk
Yürüdü
1
‫ﻣﺸﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻣﺸ‬
Lofty, high
Yüksek
‫ﺷﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﺸ‬
Lofty, high
Yükseltilmiş
‫ﺷﻴﺪ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Your walking
Yürüyüşün
‫ﻣﺸﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺸﹺﻴ‬
 ‫ﻣ‬
Lamps
Lambalar
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺎﺑﹺﻴ‬‫ﻣﺼ‬
Strongholds
Sağlam yapılar
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻣﺼ‬
Lamp
Lamba, çıra
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺎﺑﹺﻴ‬‫ﻣﺼ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺼﺒ‬
 ‫ﻣ‬
At early morning
Sabaha çıkanlar, olanlar
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻣ‬
Confirming
Doğrulayan, tasdik eden
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹰﺎ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Women who give charity
Sadaka veren kadınlar
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Confirming ones
Doğrulayanlar, tasdik edenler
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Men who give charity
Sadaka veren erkekler
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
434
‫ﻣﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Yardımcı
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﺼﺮﹺﺥ‬
 ‫ﻣ‬
Your (pl) helper
Yardımcınız
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹸﻜ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
My helper
Benim yardımcım
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Place of diversion
Dönecek yer
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﺼﺮﹺﻓﹰﺎ‬
 ‫ﻣ‬
Diverted
Çevrilen
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻭﻓﹰﺎ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Chosen ones
Seçkinler (çoğul)
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ ﹶﻄ ﹶﻔ‬
 ‫ﻣ‬
Turned yellow
Sararmış
‫ﺻﻔﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬ ‫ﺼ ﹶﻔ‬
 ‫ﻣ‬
Lined up
Dizilmiş
‫ﺻﻔﻒ‬
‫ﺼﻔﹸﻮﹶﻓ ﹲﺔ‬
 ‫ﻣ‬
Purified
Süzme
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺼﻔ‬
 ‫ﻣ‬
Those who correct, corrector
Islah eden
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﻠ ﹺﺢ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Correctors
Islah edenler
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Correctors
Islah edenler
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Place of prayer
Namazgah
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺼﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Those who pray
Namaz kılanlar
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼﱢﻠ‬
 ‫ﻣ‬
That gives shape, forms
Musavvir, şekil veren
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Disaster, misfortune
Musibet, sıkıntı, dert
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﻣﺼ‬
That strikes it (her)
Ona (dş) isabet eden
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻣﺼ‬
Destination
Dönüş yeri, gidilecek yer
‫ﺻﲑ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﲑ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﲑ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Your destination
Dönüşünüz
‫ﺻﲑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﲑ ﹸﻛ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Controller
Zorba
‫ﺳﻄﺮ‬
‫ﻄ ﹴﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Controllers
Zorbalar
‫ﺳﻄﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻄﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Beds, place of death
Yataklar, ölüm yerleri
‫ﺿﺠﻊ‬
‫ﺎ ﹺﺟ ﹺﻊ‬‫ﻣﻀ‬
Their beds, places of death
Onların ölüm yerleri
‫ﺿﺠﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹺﻬ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻣﻀ‬
Harmful
Zarar veren
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻀ‬
Multiplied
Kat kat
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻋ ﹶﻔ ﹰﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻀ‬
City, Egypt
Şehir, Mısır
Helper
435
To pass
Geçti (zaman)
1
‫ﻣﻀﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﻀ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣﻀٰﻰ‬
It passed
Geçti (dş)
1
‫ﻣﻀﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬
Distressed one
Zorda kalmış
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ ﹶﻄ‬
 ‫ﻣ‬
Those get manifold
Kat kat arttırılmış olanlar
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻌﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬
Lump of meat
Çiğnem et
‫ﻣﻀﻎ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬
Misleader
Saptıran
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱞﻞ‬
 ‫ﻣ‬
Misleaders
Saptıranlar
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻀﱢﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Proceeding
Geçen
‫ﻣﻀﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬
Obeyed
Đtaat edilen
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
‫ﻣﻄﹶﺎ ﹴ‬
Rain
Yağmur
‫ﻣﻄﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻣ ﹶﻄﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Those who give less
Tartıda eksik tartan
‫ﻃﻔﻒ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻔ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ ﱢﻔ‬
Place/time of rise
Doğuş, doğuş yeri, doğuş
zamanı
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻣ ﹾﻄ‬
Those who are aware
Haberdar olanlar
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻌ‬‫ﻣ ﱠﻄ‬
Divorced women
Boşanmış kadınlar
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻣ ﹶﻄﱠﻠﻘﹶﺎ‬
One who is sought
Talep edilen, istenen
‫ﻃﻠﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻣ ﹾﻄﻠﹸﻮ‬
Content, secure
Mutmain, huzurlu
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ ﹾﻄ‬
Content, secure
Mutmain, huzurlu
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ ﹾﻄ‬
Content, secure (pl)
Mutmain, huzurlu (çğ)
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ ﹾﻄ‬
Who purifies
Tertemiz yapan
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Purified
Temiz, tertemiz
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Who purified you, purifies you
Seni tertemiz yapan, yapar
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Purified ones
Temizlenenler (edilgen)
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Purified ones
Temizlenenler
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬﺮﹺﻳ‬ ‫ﻣ ﱠﻄ‬
Those who give willingly
Gönüllü verenler
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ ﱠﻄ‬
Folded ones
Dürülenler
‫ﻃﻮﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣ ﹾﻄ ﹺﻮﻳ‬
In darkness
Karanlıkta olan
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻤﹰﺎ‬‫ﻣ ﹾﻈﻠ‬
436
In darknesses
Karanlıkta olanlar
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﻣ ﹾﻈ‬
Wrongfully
Mazlum, haksız yere
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻣ ﹾﻈﻠﹸﻮﻣﹰﺎ‬
With, together
Đle, birlikte
Those trying to cause failure
Aciz bırakanlar, bırakmaya
çalışanlar
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎ ﹺﺟﺰﹺﻳ‬‫ﻣﻌ‬
Place of return
Dönüş yeri
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻌ‬
I seek refuge in Allah
Allah korusun, Allah’a
sığınırım
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻪ‬ ٰ‫ﺎ ﹶﺫ ﺍﻟﹼﻠ‬‫ﻣﻌ‬
His excuses
Mazeretleri, özürleri
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﺫ‬‫ﻣﻌ‬
Stairways
Merdivenler
‫ﻋﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣﻌ‬
Livelihood
Geçimlik
‫ﻋﻴﺶ‬
‫ﺎﺷﹰﺎ‬‫ﻣﻌ‬
Livelihood
Hayat
‫ﻋﻴﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﺎﹺﻳ‬‫ﻣﻌ‬
Those permitted
Đzin verilenler
‫ﻋﺘﺐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Transgressor
Haddi aşan
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Transgressors
Haddi aşanlar
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Transgressors
Haddi aşanlar
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Needy who ask
Đsteyen fakirler
‫ﻋﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Causing failure
Aciz bırakan
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺠ ﹴﺰ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻣ‬
Those causing failure
Aciz bırakanlar
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻣ‬
Those causing failure
Aciz bırakanlar
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺠﺰﹺﻳ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻣ‬
Counted, determined
Sayılı, sayılan
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻣ‬
Counted, determined
Sayılı, sayılanlar (dş)
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻭﺩ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻣ‬
Counted, determined
Sayılı, sayılan
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻣ‬
Counted, numbered (fm, pl)
Sayılı, sayılan
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻣ‬
Who punishes
Azap eden
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻣ‬
Onlara azap eden
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻣ‬
Ona azap edenler
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻌ ﱢﺬﺑ‬ ‫ﻣ‬
Azap edenler
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬﹺﺑ‬ ‫ﻣ‬
Who punishes them, will
punish them
Who punishes him, will
punish him
Those who punish
‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬
437
Excuse
Mazeret
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Their excuse
Onların mazereti
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Those who make excuses
Mazeret gösterenler
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌ ﱢﺬﺭ‬ ‫ﻣ‬
Harm, distress
Eziyet, utanç
‫ﻋﺮﺭ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Those turning away
Yüz çevirenler
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺿ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌ ﹺﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬
Those turning away
Yüz çevirenler
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺿ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻣ‬
Trellised
Çardaklı
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻭﺷ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﻣ‬
Known, accepted, good
Bilinen, iyi, adet olan
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻭﻓﹰﺎ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﻭ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﻣ‬
Known, accepted, good
Bilinen, iyi, adet olan
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻭﹶﻓ ﹲﺔ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﻣ‬
Goat
Keçi
‫ﻣﻌﺰ‬
‫ﻌ ﹺﺰ‬ ‫ﻣ‬
Apart
Ayrı
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻌ ﹺﺰ ﹴﻝ‬ ‫ﻣ‬
Banished ones
Uzaklaştırılanlar
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻭﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﺰ‬ ‫ﻣ‬
A tenth
Onda bir
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﺸ‬ ‫ﻣ‬
Assembly
Topluluk
‫ﻋﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Pressed ones, clouds
Sıkışanlar (bulutlar)
‫ﻋﺼﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Disobedience
Đsyan
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Disobedience
Đsyan
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Abandoned
Terk edilmiş, bırakılmış
‫ﻋﻄﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻌ ﱠﻄﹶﻠ‬ ‫ﻣ‬
That which follows
Takip eden
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌ ﱢﻘ‬ ‫ﻣ‬
Those who follow
Takip edenler
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻌ ﱢﻘﺒ‬ ‫ﻣ‬
With you
Seninle
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
With you (pl)
Sizinle
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻣ‬
With you (dual)
Sizin ikinizle
Prevented
Alıkonulan
Suspended
Taught
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻋﻜﻒ‬
‫ﻌﻜﹸﻮﻓﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Asılı
‫ﻋﻠﻖ‬
‫ﻌﱠﻠ ﹶﻘ ﹲﺔ‬ ‫ﻣ‬
Öğretilen
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﻣ‬
438
Known
Bilinen
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Known ones
Bilinenler
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻌﻠﹸﻮﻣ‬ ‫ﻣ‬
Who is given life
Yaşatılan, ömür verilen
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻤ ﹴﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Built up
Đmar edilmiş
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻣ‬
With us
Bizimle
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﻣ‬
With him
Onunla
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
With her
Onunla (dş)
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻣ‬
With them
Onlarla
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Those who hinder
Alıkoyanlar
With me
Benimle
Livelihood
Geçim
‫ﻋﻴﺶ‬
‫ﺸ ﹰﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﻌ‬
His livelihood
Onun geçimi
‫ﻋﻴﺶ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﻌ‬
Their livelihood
Onların geçimi
‫ﻋﻴﺶ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﻌ‬
Water spring, flowing
Su pınarı, akan
‫ﻋﲔ‬
‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Caves
Mağaralar
‫ﻏﻮﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻣﻐ‬
Wests
Batılar
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺﺭ ﹺ‬‫ﻣﻐ‬
Its wests
Onun batıları
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣﻐ‬
Angrily
Öfkeli
‫ﻏﻀﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺎﺿ‬‫ﻣﻐ‬
Booties, spoils
Ganimetler
‫ﻏﻨﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻣﻐ‬
Means to be washed
Yıkanılacak
‫ﻏﺴﻞ‬
‫ﺴ ﹲﻞ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
West
Batı
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻣ‬
Two wests
Đki batı
‫ﻏﺮﺏ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺑ‬‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻣ‬
Who are drowned
Batırılanlar, boğulanlar
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
Who are drowned
Batırılanlar, boğulanlar
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
Loss, debt
Borç, ziyan
‫ﻏﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺮ ﹴﻡ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
Those in debt, loss
Borçlular, ziyanda olanlar
‫ﻏﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻋﻮﻕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﻮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
439
‫ﻏﺸﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻏﻀﺐ‬
‫ﺏ‬
‫ﻮ ﹺ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻐﻠﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Bağlı, asılı
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻐﻠﹸﻮﹶﻟ ﹲﺔ‬ ‫ﻣ‬
Those who avail, avert
Bertaraf edenler
‫ﻏﻨﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﻨ‬ ‫ﻣ‬
Who changes
Değiştiren
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﻣ‬
Those who charge
Baskın yapanlar
‫ﻏﲑ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻐﲑ‬ ‫ﻣ‬
Keys
Anahtarlar
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺗ‬‫ﻣﻔﹶﺎ‬
Its keys
Onun anahtarları
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻣﻔﹶﺎ‬
Success, salvation
Kurtuluş, başarı
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﻣﻔﹶﺎﺯﹰﺍ‬
Success, salvation
Kurtuluş, başarı
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻣﻔﹶﺎ‬
Their salvation
Onların kurtuluşu
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺯ‬ ‫ﻣﻔﹶﺎ‬
Opened
Açılmış
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺤ ﹰﺔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹶﻔ‬
Fabricator, inventor
Uyduran, iftira eden
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﺘ ﹴﺮ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fabricators, inventors
Uyduranlar, iftira edenler
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘﺮﹺﻳ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fabricated, invented
Uydurulmuş
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fabricated things
Uydurulanlar
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﻳ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fabricators, inventors
Uyduranlar, iftira edenler
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘﺮﹺﻳ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Afflicted one, mad
Fitnelenmiş, delirmiş
‫ﻓﱳ‬
‫ﻮ ﹸﻥ‬‫ﻣ ﹾﻔﺘ‬
Place of fleeing
Kaçacak yer
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻔ‬
Those sent before,
abandoned
Önde gidenler, terk edilenler
‫ﻓﺮﻁ‬
‫ﺮﻃﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻣ ﹾﻔ‬
Appointed, obligatory
Farz kılınmış
‫ﻓﺮﺽ‬
‫ﻭﺿﹰﺎ‬‫ﻣ ﹾﻔﺮ‬
Corrupter
Đfsad eden, bozan
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻔ‬
Corrupters
Đfsad edenler, bozanlar
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻔ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻔ‬
Corrupters
Đfsad edenler, bozanlar
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fainting
Bayılan
Earned anger
Gazaba uğramış
Forgiveness
Mağfiret, bağışlanma
Defeated
Mağlup, yenilmiş
Chained, tied
440
Explained in detail
Açıklanmış
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺼﹰ‬
 ‫ﻣ ﹶﻔ‬
Explained in detail (fm, pl)
Açıklanmış olanlar (dş)
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺼﹶ‬
 ‫ﻣ ﹶﻔ‬
Done, executed
Yapılan
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻮ ﹰﻻ‬‫ﻣ ﹾﻔﻌ‬
‫ﻓﻠﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺤ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
‫ﻓﻠﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
‫ﻗﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎﹺﺑ‬
Successful ones
Successful ones
Başarılı olanlar, kurtuluşa
erenler
Başarılı olanlar, kurtuluşa
erenler
Graves
Kabirler
Positions, places to sit
Mevkiler, yerler, oturma
yerleri
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Keys
Anahtarlar
‫ﻗﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻘﹶﺎﻟ‬
Standing place
Makam, durma yeri
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻘﹶﺎﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Resting place
Duracak yer
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻘﹶﺎﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Eternity
Kalma, durma, ebediyet
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Whips, hooked rods
Sopalar, kamçılar
‫ﻗﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Your place, position
Senin makamın
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Their (dual) place, position
O ikisinin makamı
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
My place, position
Makamım
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻰ‬‫ﻣﻘﹶﺎﻣ‬
Despised
Đğrenilenler
‫ﻗﺒﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻘﺒ‬
Taken
Alınmış
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﺿ ﹲﺔ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻘﺒ‬
Hatred, hateful
Kızma, gazap
‫ﻣﻘﺖ‬
‫ﻣﻘﹾﺘﹰﺎ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Shoved
Tıkılan
‫ﻗﺤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Powerful, able
Kudret sahibi, muktedir
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Powerful ones, able ones
Kudret sahipleri, muktedirler
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Followers
Uyanlar, takip edenler
‫ﻗﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Poor
Eli dar, zengin olmayan
‫ﻗﺘﺮ‬
‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Committing ones
Yapanlar
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﺘ ﹺﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Accompanying ones
Eşlik edenler
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮﹺﻧ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Those who divide
Bölücüler, paylaştırıcılar
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
441
Moderate
Orta, ılımlı
‫ﻗﺼﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Moderate
Orta, ılımlı
‫ﻗﺼﺪ‬
‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Your hatred
Gazaplanmanız, kızmanız
‫ﻣﻘﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Quantity, measure
Miktar, ölçü
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﻘﺪ‬
Its measure
Onun miktarı
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﻘﺪ‬
Holy, sacred
Mukaddes, kutsal
‫ﻗﺪﺱ‬
‫ﺱ‬
‫ﺪ ﹺ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Holy, sacred
Mukaddes, kutsal
‫ﻗﺪﺱ‬
‫ﺳ ﹶﺔ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Destined, determined
Takdir edilmiş
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭﺭﹰﺍ‬‫ﻣ ﹾﻘﺪ‬
Closeness, relationship
Yakınlık
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Those brought near
Yakınlaştırılanlar
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Those brought near
Yakınlaştırılanlar
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Bound ones
Bağlanmış (çğ)
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺮﹺﻧ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Capable ones
Gücü yetenler
‫ﻗﺮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘ ﹺﺮﹺﻧ‬
Those who act justly
Adaletli olanlar
‫ﻗﺴﻂ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Those who divide (pl)
Taksim edenler
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Divided
Ayrılmış
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻘﺴ‬
Shortened
Kısaltılmış
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼﺮﹺﻳ‬
 ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Restrained
Kapanmış
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ﻣ ﹾﻘﺼ‬
Decreed
Hükme bağlanmış
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Cut off, limited
Kesilmiş
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘﻄﹸﻮ‬
Cut off, limited
Kesilmiş
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻣ ﹾﻘﻄﹸﻮ‬
Position, place to sit
Oturma yeri
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Their sitting
Onların oturması
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Whose heads raised up
Başı yukarı kaldırılmış olanlar
‫ﻗﻤﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﺤ‬ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Stored up
Kantar kantar yığılmış
‫ﻗﻨﻄﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣﻘﹶﻨ ﹶﻄ‬
Raising up
Dikerek
‫ﻗﻨﻊ‬
‫ﻰ‬‫ﻣ ﹾﻘﹺﻨﻌ‬
442
Wayfarers
Gelip geçenler, yolcular
‫ﻗﻮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ ﹾﻘﻮﹺﻳ‬
Keeper
Muhafız
‫ﻗﻮﺕ‬
‫ﻴﺘﹰﺎ‬‫ﻣﻘ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﻣ‬
Resting place
Dinlenme yeri
‫ﻗﻴﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻣﻘ‬
Who establish, continuous
Namaz kılan, sürekli
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻘ‬
Who establish (pl)
Namaz kılanlar
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻣﻘ‬
Who establish (pl)
Namaz kılanlar
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻘ‬
Whistling
Islık
‫ﻣﻜﻮ‬
‫ﻣﻜﹶﺎ ًﺀ‬
Place
Mekân, yer
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻜﹶﺎﻧ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﻣﻜﹶﺎ‬
Position, place
Mekân, yer
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺔ‬‫ﻣﻜﹶﺎﻧ‬
Your (pl) position, place
Sizin yeriniz
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻧ‬‫ﻣﻜﹶﺎ‬
Their position, place
Onların yeri
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻧ‬‫ﻣﻜﹶﺎ‬
Your (pl) place
Sizin yeriniz
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻣﻜﹶﺎ‬
Its/his place
Onun yeri
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻣﻜﹶﺎ‬
Fallen, falling
Kapanarak
‫ﻛﺒﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﻜ‬ ‫ﻣ‬
Mecca
Mekke
Written
Yazılmış
To stay, wait
Kaldı, durdu
Intervals
‫ﻣ ﱠﻜ ﹶﺔ‬
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺑ‬‫ﻣ ﹾﻜﺘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻜﺘ‬
‫ﻣﻜﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻣ ﹶﻜ ﹶ‬
Dura dura
‫ﻣﻜﺚ‬
‫ﺚ‬
 ‫ﻣ ﹾﻜ‬
Rejecters, deniers
Yalanlayanlar
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ ﹶﻜ ﱢﺬﹺﺑ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
Rejecters, deniers
Yalanlayanlar
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ ﹶﻜ ﱢﺬﹺﺑ‬
Denied
Yalanlanan
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
‫ﻣ ﹾﻜﺬﹸﻭ ﹴ‬
Plan, plot
Düzen, plan
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﻜﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬
To plan, plot
Düzen kurdu, plan yaptı
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬
You (pl) planned, plotted
Tuzak kurdunuz
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬
You (pl) planned it
On tuzağı kurdunuz
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬
Bestower of honor
Đkram eden, şeref veren
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻣ ﹾﻜ ﹺﺮ ﹴﻡ‬
1
443
Honored
Honored ones
Honored ones
Şerefli, değer verilen
Đkram edilenler, değer
verilenler
Đkram edilenler, değer
verilenler
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬
‫ﻛﺮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬
We planned, plotted
Düzen kurduk
Their plan, plot
Onların düzeni, tuzağı
‫ﻣﻜﺮ‬
- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬ - ‫ﻢ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬
‫ﻢ‬‫ﻣ ﹾﻜ ﹺﺮﻫ‬
Their (fm) plan, plot
Onların (dş) planları
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ ﹺﺮ‬
They planned, plotted
Tuzak kurdular
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻣ ﹶﻜﺮ‬
Disliked, hateful
Sevimsiz, hoş görülmeyen
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻭﻫﹰﺎ‬‫ﻣ ﹾﻜﺮ‬
Distressed
Kahırlı, acılı, kızgın
‫ﻛﻈﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻣ ﹾﻜﻈﹸﻮ‬
Hunting animal trainer
Avcı hayvan eğiticisi
‫ﻛﻠﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ ﹶﻜﱢﻠﹺﺒ‬
To establish
Yerleştirdi
1
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬
We established
Yerleştirdik
2
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻣ ﱠﻜﻨ‬
We established you (pl)
Sizi yerleştirdik
2
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻣ ﱠﻜﻨ‬
We established them
Onları yerleştirdik
2
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻢ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻣ ﱠﻜﻨ‬
Protected, hidden
korunmuş, saklanmış
‫ﻛﻨﻦ‬
‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﻣ ﹾﻜﻨ‬
He established me
Beni yerleştirdi, imkan verdi
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻲ‬‫ﻣ ﱠﻜﻨ‬
Measure
Tartı, ölçü
‫ﻛﻴﻞ‬
‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻣ ﹾﻜﻴ‬
Those caught in plot
Tuzağa düşenler
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻴﺪ‬‫ﻣﻜ‬
Firm, safe
Sağlam, emniyetli
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﲔ‬
‫ﻜ ﹴ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻣ‬
Full
Dolu
‫ﻣﻸ‬
‫ﻣ ﹾﻠ ﹸﺊ‬
It was filled
Dolduruldu
1
‫ﻣﻸ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻠﹶﺌ‬‫ﻣ‬
You were filled
Dolduruldun
1
‫ﻣﻸ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻠﹾﺌ‬‫ﻣ‬
Its chiefs, leaders
Onun ileri gelenleri
‫ﻣﻸ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺌ‬‫ﻣﹶﻠ‬
Their chiefs, leaders
Onların ileri gelenleri
‫ﻣﻸ‬
‫ﻣﹶﻠﺈﹺﻳﻬﹺﻢ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺌ ﹺﻬ‬‫ﻣﹶﻠ‬
Chiefs, leaders
Başkanlar, liderler
‫ﻣﻸ‬
‫ﻣﹶﻠﹲﺄ‬
1
1
444
2
Angels
Melekler
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﺋ ﹶﻜ ﹲﺔ‬‫ﻣﻠﹶﺎ‬
His angles
Onun melekleri
‫ﻣﻠﻚ‬
- ‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺋ ﹶﻜ‬‫ﻼ‬
‫ﻣ ﹶ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺋ ﹶﻜ‬‫ﻼ‬
‫ﻣ ﹶ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺋ ﹶﻜ‬‫ﻼ‬
‫ﻣ ﹶ‬
That which meets, will meet
Kavuşan
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻕ‬
‫ﻣﻠﹶﺎ ﹴ‬
Those who meet, will meet
Kavuşanlar
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻼﻗﹸﻮﺍ‬
‫ﻣ ﹶ‬ - ‫ﻼﻗﹸﻮ‬
‫ﻣ ﹶ‬
Those who meet him
Ona kavuşanlar
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻼﻗﹸﻮ‬
‫ﻣ ﹶ‬
Those who meet you (pl)
Size kavuşan
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻣﻠﹶﺎﻗ‬
That which meets him
Ona kavuşan
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻠﹶﺎﻗ‬
Its chiefs, leaders
Onun ileri geleni
‫ﻣﻸ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻣﹶﻠﺈﹺﻳ‬ -‫ﻩ‬ ‫ﻸ‬
َ ‫ﻣ‬
Religion
Millet, din
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻣﱠﻠ‬ - ‫ﻣﱠﻠ ﹶﺔ‬
Place of refuge
Sığınacak yer
‫ﳊﺪ‬
‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺘﺤ‬‫ﻣ ﹾﻠ‬
Your religion
Sizin milletiniz, dininiz
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻣﱠﻠ‬
Our religion
Bizim milletimiz, dinimiz
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻣﱠﻠ‬
Their religion
Onların milleti, dini
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﻣﱠﻠ‬
Place of refuge
Sığınma yeri
‫ﳉﺄ‬
‫ﺠﹴﺈ‬
 ‫ﻣ ﹾﻠ‬ - ‫ﺠﹰﺄ‬
 ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Salty
Tuzlu
‫ﻣﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Cursed
Lanet edilmiş (dş)
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻧ ﹶﺔ‬‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻠﻌ‬
Cursed ones
Lanet edilmişler
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻮﹺﻧ‬‫ﻣ ﹾﻠﻌ‬
Those who throw
Atanlar
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬ - ‫ﻣ ﹾﻠﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
Those who bring down
Bırakanlar, atanlar
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻘﻴ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Those who throw
Atanlar
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Angel
Melek
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﺋ ﹶﻜ ﹲﺔ‬‫ﻣﻠﹶﺎ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻣﹶﻠ‬
King, ruler
Hükümdar, melik
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻠﻜﹰﺎ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻚ‬‫ﻣﻠ‬
Rule, sovereignty
Hükümranlık, mülk
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻣ ﹾﻠﻜﹰﺎ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻣ ﹾﻠ‬
To possess, have power
Sahip oldu, malik oldu
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻣﹶﻠ‬
They possessed
Sahip oldu, malik oldu (dş)
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣﹶﻠ ﹶﻜ‬
445
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻢ‬‫ﻣﹶﻠ ﹾﻜﺘ‬
Hükmümüz
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬
His dominion, rule
Onun mülkü, hükümranlığı
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ ﹶﻜ‬
Dominion, rule
Melekut, hükümranlık
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻣﹶﻠﻜﹸﻮ‬
Two angels
Đki melek
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣﹶﻠ ﹶﻜ‬
Kings, rulers
Melikler, hükümdarlar
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻣﻠﹸﻮﻛﹰﺎ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﻣﻠﹸﻮ‬
Blamed
Kınanmış
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﻣﻠﹸﻮﻣﹰﺎ‬ - ‫ﻣﻠﹸﻮ ﹴﻡ‬
Blamed
Kınanmış olanlar
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻠﹸﻮ‬
Long time
Uzun süre
‫ﻣﻠﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻠ‬‫ﻣ‬
King, ruler
Melik, hükümdar
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﻠ‬
Blaming himself
Kendini kınayan
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻠ‬
From what
Neyden
‫ﺎ‬‫ﻦ ﻣ‬ ‫ﻣ‬ = ‫ﻢ‬ ‫ﻣ‬
From what
Neyden
‫ﺎ‬‫ﻦ ﻣ‬ ‫ﻣ‬ = ‫ﺎ‬‫ﻣﻤ‬
Death
Ölüm
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻤ‬
Their death
Onların ölümü
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻤ‬
My death
Ölümüm
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻰ‬‫ﺎﺗ‬‫ﻣﻤ‬
Doubters
Şüphe edenler
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘﺮﹺﻳ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Extended
Uzatılmış, bağlanmış
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Who reinforces you (pl)
Size yardım eden
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪﻛﹸﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Extended
Uzatılmış
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻭﺩ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﻣ‬
Made smooth
Cilalanmış
‫ﻣﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Dispersion
Darmadağın
‫ﻣﺰﻕ‬
‫ﻕ‬
‫ﺰ ﹴ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
That which withholds
Tutan, kısan
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Those who withhold
Tutanlar, engelleyenler
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺴﻜﹶﺎ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
He who gives rain
Yağmur yağdıran
‫ﻣﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
He who gives us rain
Bizim yağmur getirenimiz
‫ﻣﻄﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
You (pl) possessed
Sahip oldunuz
Our will
1
446
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﻛﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Owned
Sahip olunan
From whom
Kimden
Prevented, forbidden
Yasaklanmış
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻣ‬
Taunted
Başa kakılan
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻣ‬
Who, whom
Kim? Ki o
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬
From, none, some of them
-den, -dan, hiç, bazıları
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬
Other than
-den başka
Who
Kim?
Manna
Kudret helvası
To favor
Lutfetti
Reminders of generosity
Başa kakma
From us
Bizden
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Name of false deity
Put adı
‫ﺎ ﹶﺓ‬‫ﻣﻨ‬
Caller, crier
Nida eden, seslenen
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻣﻨ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Phases
Menziller, evreler
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺎ ﹺﺯ ﹶﻝ‬‫ﻣﻨ‬
Your acts of worship
Sizin ibadet yollarınız
‫ﻧﺴﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳ ﹶﻜ ﹸﻜ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Our acts of worship
Bizim ibadet yollarımız
‫ﻧﺴﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﺳ ﹶﻜﻨ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Place to escape
Kaçma zamanı-yeri
‫ﻧﻮﺹ‬
‫ﺹ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻣﻨ‬
Preventer, forbidder
Mani olan, engel olan
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻉ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻣﻨ‬
Benefits
Faydalar, menfaatler
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Hypocrite
Münafık
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬‫ﺎﻓ‬‫ﻣﻨ‬
Hypocrite women
Münafık kadınlar
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻓﻘﹶﺎ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Hypocrite men
Münafık erkekler
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ - ‫ﻓﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Hypocrites
Münafıklar
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Shoulders, paths
Omuzlar, yollar
‫ﻧﻜﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﻛ ﹺ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Its shoulders, paths
Onun omuzları, yolları
‫ﻧﻜﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻛﹺﺒﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ = ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻦ ﺩ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻦ ﺫﹶﺍ‬ ‫ﻣ‬
1
447
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬
Sleep
Uyku
‫ﻧﻮﻡ‬
‫ﺎﻡ‬‫ﻣﻨ‬
Your sleep
Uykun
‫ﻧﻮﻡ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Your (pl) sleep
Uykunuz
‫ﻧﻮﻡ‬
‫ﻣﻜﹸﻢ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
His sleep
Onun uykusu
‫ﻧﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Dispersing
Dağılmış
‫ﺑﺜﺚ‬
‫ﺒﹼﺜﹰﺎ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Spreading
Yayılan
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Supporting
Destekleyen
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ ﻣ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those who help each other,
victorious ones
Yardımlaşanlar, muzafferler
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those who wait
Bekleyenler, gözetleyenler
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻈﺮﹺﻳ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻈﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those who wait
Bekleyenler, gözetleyenler
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻈﺮﹺﻳ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those who take retribution
Đntikam alanlar
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻘﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Finality, boundary
Son
‫ﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Its end, boundary
Onun sonu
‫ﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Who abstain, stop
Kaçınanlar, son verenler
‫ﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Finality, boundary
Nihayet, en son
‫ﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Scattered, dispersed
Saçılmış
‫ﻧﺜﺮ‬
‫ﻨﺜﹸﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻣ‬
Seni kurtaran
‫ﳒﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻣ‬
Onları kurtaran
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺠﻮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That which saves you, will
save you
That which saves them, will
save them
Strangled to death
Boğularak ölmüş
‫ﺧﻨﻖ‬
‫ﺨﹺﻨ ﹶﻘ ﹸﺔ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Warner
Uyaran, korkutan
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Warners
Uyaranlar, korkutanlar
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺬﺭﹺﻳ‬ ‫ﻨ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those who are warned
Uyarılanlar, korkutulanlar
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ ﹶﺬﺭﹺﻳ‬‫ﻣ‬
Those who are warned
Uyaranlar, korkutanlar
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺬﺭﹺﻳ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That is sent down
Đndirilen
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹲﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That sends down
Đndiren
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That sends down
Đndiren
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻣ‬
448
Landing place
Đniş yeri
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹰﻻ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That which sends it down
Onu indiren
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻬﺎ‬ ‫ﺰﹸﻟ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That who send down
Đndirenler
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻣ ﹺﱰﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
That who send down
Đndirenler
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻣ ﹺﱰ‬
His staff. cane
Asası, değneği
‫ﻧﺴﺄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺴﹶﺄ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Act of worship
Đbadet
‫ﻧﺴﻚ‬
‫ﻜﹰﺎ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻣ‬
Forgotten
Unutulmuş
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Elevated ones, ships
Yükseltilenler, gemiler
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺸﺌﹶﺎ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Creators
Yaratanlar
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺸﺌﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Spread out
Açılmış
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Raised ones
Diriltilenler
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺸﺮﹺﻳ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Opened, unrolled
Açılmış
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ﻨﺸ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻮ ﹴﺭ‬‫ﻨﺸ‬‫ﻣ‬
That which is helped
Yardım olunmuş
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻨﺼ‬‫ﻣ‬
Those who are helped
Yardım olunanlar
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺭ‬‫ﻨﺼ‬‫ﻣ‬
Layered
Kat kat
‫ﻧﻀﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻨﻀ‬‫ﻣ‬
Speaking, language
Konuşma
‫ﻧﻄﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those given respite
Mühlet, süre verilenler
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ ﹶﻈﺮﹺﻳ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹶﻈﺮ‬‫ﻣ‬
Those given respite
Mühlet verilenler, süre
verilenler
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ ﹶﻈﺮﹺﻳ‬‫ﻣ‬
It was prevented
Mani olundu
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻣﹺﻨ‬
To prevent
Yasakladı, engelledi, men
etti, mani oldu
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
He prevented you
Seni men etti
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
He prevented us
Bizi men etti
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
He prevented them
Onları men etti
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Splitting, breaking
Yarılan, çatlayan
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻣ‬
Those who spend
Đnfak edenler
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Abandoned ones
Ayrılanlar
‫ﻓﻜﻚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻨ ﹶﻔ ﱢﻜ‬‫ﻣ‬
449
Fluffed up
Atılmış, kabartılmış
‫ﻧﻔﺶ‬
‫ﺵ‬
‫ﻨﻔﹸﻮ ﹺ‬‫ﻣ‬
Uprooted
Kökünden sökülmüş
‫ﻗﻌﺮ‬
‫ﻌ ﹴﺮ‬ ‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻣ‬
Return, change
Dönüş, değişim
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﻨ ﹶﻘﹶﻠ ﹴ‬‫ﻣ‬
Return, in return
Yerine, mukabil
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻨ ﹶﻘﻠﹶﺒﹰﺎ‬‫ﻣ‬
Those who return, will return
Dönenler
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻣ‬
Reduced
Eksiltilmiş
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺹ‬
‫ﻨﻘﹸﻮ ﹴ‬‫ﻣ‬
From you
Senden
Rejecter, denier
Đnkar eden
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Evil, bad
Kötülük
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ ﻣ‬- ‫ﺍ‬‫ﻨ ﹶﻜﺮ‬‫ ﻣ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﻣ‬
Refusing
Đnkar eden
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Unknown ones
Tanınmayanlar
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹶﻜﺮ‬‫ﻣ‬
Rejecters, deniers
Đnkar edenler
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻜﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
From you (pl)
Sizden
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬
From you (pl, fm)
Sizden (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬
We gave favor
Lütufta bulunduk, lutfettik
From him
Ondan
From her
Ondan (dş)
Clear way
Açık yol
From them
Onlardan
From them (dual)
Onlardan (ikil)
Pouring down
Dökülen, boşalan
From them (fm)
Onlardan (dş)
Preventing
Engelleyen
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻋ‬‫ﻣﻨ‬
Withholding
Cimri, kıskanç
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻮﻋﹰﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Misfortune
Felaket
‫ﻣﻨﻮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣﻨ‬
From me
Benden
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻨ‬‫ﻣ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻣ‬
‫ﺞ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺟ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻣ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
‫ﳘﺮ‬
‫ﻤ ﹴﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
‫ﻲ‬‫ﻣﻨ‬
450
‫ﻣﲏ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻣﹺﻨ‬
Allah’a yönelen, tevbe eden
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨﹺﻴﺒ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﹺﻨ‬
Who turn (to Allah), repent
(pl)
Allah’a yönelenler, tevbe
edenler
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣﻨﹺﻴﹺﺒ‬
Illuminating, enlightening
Aydınlatan, nur veren
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻣﹺﻨﲑ‬ - ‫ﻣﹺﻨ ﹴﲑ‬
Emigrant
Muhacir, göç eden
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺎ ﹺﺟﺮ‬‫ﻣﻬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻣﻬ‬
Emigrants (fm)
Muhacirler (dş)
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎ ﹺﺟﺮ‬‫ﻣﻬ‬
Emigrants
Muhacirler
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺎ ﹺﺟﺮﹺﻳ‬‫ﻣﻬ‬
Resting place, bed
Döşek, yatak
‫ﻣﻬﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬
Humiliated
Horlanmış
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﻣﻬ‬
Guided one
Doğru yola ermiş
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Guided ones
Doğru yola ermiş olanlar
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Guided ones
Doğru yolda olanlar
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Guided one
Doğru yola ermiş
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Forsaken
Terk edilmiş
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻬﺠ‬ ‫ﻣ‬
Cradle, bed
Beşik, döşek
‫ﻣﻬﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
I spread
Döşedim, imkan verdim
‫ﻣﻬﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻣﻬ‬
Defeated
Bozguna uğratılan
‫ﻫﺰﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬‫ﻬﺰ‬ ‫ﻣ‬
Racing ones
Koşanlar
‫ﻫﻄﻊ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Give (imp) respite
Mühlet ver
‫ﻣﻬﻞ‬
‫ﻬ ﹾﻞ‬ ‫ﻣ‬
Molten brass
Erimiş maden, mühlet vermek
‫ﻣﻬﻞ‬
‫ﻬ ﹺﻞ‬ ‫ﻣ‬
Destruction
Helak, yok olma
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Their destruction
Onların helaki
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻜﻬﹺﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
One who destroys them
Onları helak eden
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻠ ﹸﻜ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Those who destroy
Helak edenler
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻠ ﹸﻜﻮﺍ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Those who destroy it
Onu helak edenler
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﻜﹸﻮﻫ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Those who destroy
Helak edenler
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻲ‬‫ﻠﻜ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Semen
Meni
Who turns (to Allah), repents
2
2
451
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻬﹶﻠ‬ ‫ﻣ‬
‫ﻣﻬﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻬ ﹾﻠ‬ ‫ﻣ‬
Who are destroyed
Helak edilenler
Give (imp) them respite
Onlara süre ver
Whatever
Her ne
Pouring down
Akma, dökülme
‫ﻫﻴﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻣﻬﹺﻴ ﹰ‬ - ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﻣ ﹺﻬ‬
Guardian
Müheymin, gözetip koruyan
‫ﳘﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻴ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Humiliating
Alçaltıcı
‫ﻭﻫﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻬﹺﻴﻨ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ ﹺﻬ‬
Infant girl buried alive
Diri diri gömülen kız
‫ﻭﺃﺩ‬
‫ﺩ ﹸﺓ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Escape
Sığınak, kaçış
‫ﻭﺃﻝ‬
‫ﻼ‬
‫ﺋ ﹰ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Plowing, cleaving ones
Yaranlar
‫ﳐﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Scales, balances
Tartılar
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﺍﺯﹺﻳﻦ‬‫ﻣﻮ‬
His scales, balances
Onun tartıları
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺍﺯﹺﻳ‬‫ﻣﻮ‬
Places
Yerler
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﺿ ﹺﻊ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Their places
Onun yerleri
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Regions
Mevkiler, savaş yerleri
‫ﻭﻃﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Locations
Yerler, mevkiler
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻗ ﹺﻊ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Those who fall into it
Ona düşenler
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻗ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Those who fall
Düşenler
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻮ‬‫ﻗﻌ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Those who fall into it
Ona düşenler
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻗﻌ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Appointed times
Vakit ölçüleri, takdir edilmiş
zaman
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺍﻗ‬‫ﻣﻮ‬
Friends, relations
Dostlar
‫ﻭﱄ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Your friends
Dostlarınız
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺍﻟ‬‫ﻣﻮ‬
Barrier
Engel
‫ﻭﺑﻖ‬
‫ﻮﺑﹺﻘﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Death
Ölüm
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺗ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Death
Ölüm
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺗ ﹶﺔ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Our death
Ölümümüz
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Your (pl) death
Ölümünüz
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
2
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻣ‬
452
His death
Onun ölümü
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Its (her) death
Onun (dş) ölümü
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Die (imp, pl)
Ölün
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻮﺗ‬‫ﻣ‬
The dead
Ölüler
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻰ‬‫ﻮﺗ‬ ‫ﻣ‬
Promise
Sağlam söz, teminat
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﺛﻘﹰﺎ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺛ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Their covenant
Onların misakı, sözü
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺛ ﹶﻘ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Wave
Dalga
‫ﻣﻮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Affection, love
Sevgi, muhabbet
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺩ ﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Shaking
Çalkalanış
‫ﻣﻮﺭ‬
‫ﺭﹰﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Place to be led
Götürülen yer
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﻣ‬
Producers of sparks
Ateş saçanlar
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻮ ﹺﺭﻳ‬‫ﻣ‬
Weighed, measured
Ölçülü, ölçülmüş
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻮﺯ‬ ‫ﻣ‬
Wealthy
Varlıklı
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﺳ ﹺﻊ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ‬
Expanders
Genişletici olanlar
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳﻌ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ‬
Moses (pbuh)
Musa (AS)
Testator
Vasiyet eden
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﺹ‬
‫ﻮ ﹴ‬‫ﻣ‬
Put in place, placed
Konulmuş
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﻮ‬‫ﻮﺿ‬ ‫ﻣ‬
Decorated
Süslenmiş
‫ﻭﺿﻦ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Step, way
Yol, yer, mevki
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﺌﹰﺎ‬‫ﻮﻃ‬ ‫ﻣ‬
Appointed time/pace
Vaad edilmiş yer, zaman
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Promise
Söz, vaad
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Promise to you
Sana olan söz, vaad
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Your appointed time/pace
Buluşma zamanınız/yeriniz
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
His appointed time/place
Onun vaad edilen zamanı/yeri
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Their appointed time/place
Onların vaad edilen
zamanı/yeri
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
My promise, threat
Benim vaadim, sözüm
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻱ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
1
‫ﻰ‬‫ﻮﺳ‬‫ﻣ‬
453
Admonition, instruction
Öğüt, nasihat, vaaz
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻋ ﹶﻈ ﹲﺔ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Promised
Vaad edilmiş
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻮﻋ‬ ‫ﻣ‬
Ample
Bol
‫ﻭﻓﺮ‬
‫ﻮﻓﹸﻮﺭﹰﺍ‬ ‫ﻣ‬
Those who pay in full
Tam olarak verenler
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱡﻮﻥ‬ ‫ﻣ‬
Those who fulfill
Đfa edenler, yerine getirenler
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ‬
Those who pay them in full
Onlara tam olarak verenler
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮﻓﱡﻮ‬ ‫ﻣ‬
Kindled
Tutuşturulmuş
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﺓ‬‫ﻮﹶﻗﺪ‬‫ﻣ‬
Firm believers
Kesin inananlar
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗﹺﻨ‬‫ﻮ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﻨ‬‫ﻮ‬‫ﻣ‬
Firm believers
Kesin inananlar
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻗﹺﻨ‬‫ﻮ‬‫ﻣ‬
Whose time is fixed
Vakti belirlenmiş
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﻮﻗﹸﻮﺗﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Killed by hitting
Dövülerek öldürülmüş
‫ﻭﻗﺬ‬
‫ﻮ ﹶﺫ ﹲﺓ‬ ‫ﻮﹸﻗ‬ ‫ﻣ‬
Those who are stopped,
made to stand
Durdurulanlar, dikiltilenler
‫ﻭﻗﻒ‬
‫ﻮﻗﹸﻮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻣ‬
Protector, lord, friend
Mevla, dost, koruyucu
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﹶﻰ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻻ‬ ‫ﻣ‬
Your (pl) protector, lord
Dostunuz
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹶﻻ ﹸﻛ‬ ‫ﻣ‬
Our protector, lord
Dostumuz
‫ﻭﱄ‬
‫ﺎ‬‫ﻮ ﹶﻻﻧ‬ ‫ﻣ‬
His protector, lord
Onun dostu
‫ﻭﱄ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ ﹶﻻ‬ ‫ﻣ‬
Their protector, lord
Onların dostu
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ ﹶﻻ‬ ‫ﻣ‬
Which is given birth to
Doğurulan
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮﻟﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
That which turns
Dönen
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱢﻲ‬ ‫ﻣ‬
Protector, lord, friend
Mevla, dost, koruyucu
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﹰﻰ‬ ‫ﻣ‬ -‫ﻮﻟﹶﻰ‬ ‫ﻣ‬
That turns towards it
Onan dönen
‫ﻭﱄ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻟﱢﻴﻬ‬ ‫ﻣ‬
Who makes weak
Zayıflatan
‫ﻭﻫﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ‬
Dead
Ölü
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Dead
Ölü
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Dead animal
Leş, ölü
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺘ ﹶﺔ‬‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Dead ones, will die
Ölüler, ölecekler
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻣ‬
454
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Misak, yemin, söz, anlaşma
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻴﺜﹶﺎﻗﹰﺎ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻕ‬
 ‫ﻴﺜﹶﺎ‬‫ﻣ‬
Your (pl) covenant
Misakınız, sözünüz
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴﺜﹶﺎﹶﻗ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬
His covenant
Onun misakı
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻴﺜﹶﺎ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﻴﺜﹶﺎﹶﻗ‬‫ﻣ‬
Their covenant
Onların misakı
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻗﻬﹺﻢ‬‫ﻴﺜﹶﺎ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴﺜﹶﺎﹶﻗ‬‫ﻣ‬
Heritage, inheritance
Miras
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺍ ﹸ‬‫ﻣﲑ‬
Scale, balance
Ölçü, mizan
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻴﺰ‬‫ﻣ‬
Gambling
Kumar
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Ease
Kolaylık
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Gentle
Nazik
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻴﺴ‬‫ﻣ‬
Promise, appointment
Vaad, söz
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻌ‬‫ﻣ‬
Appointed time
Belirlenen vakit
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻘﹶﺎﺗ‬‫ ﻣ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﻴﻘﹶﺎ‬‫ﻣ‬
Our appointed time
Bizim belirlenen vaktimiz
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﻴﻘﹶﺎ‬‫ﻣ‬
Their appointed time
Onların belirlenen vakti
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻴﻘﹶﺎ‬‫ﻣ‬
Michael
Mikail
Inclination, deviation
Meyletmek, meyil
‫ﻣﻴﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻴ ﹺﻞ‬‫ﻣ‬
Attack
Baskın
‫ﻣﻴﻞ‬
‫ﻴﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﻣ‬
Right hand side
Sağdakiler
‫ﳝﻦ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Dead ones, will die
Ölüler, ölecekler
Covenant, treaty, word
‫ﻴﻜﹶﺎ ﹶﻝ‬‫ﻣ‬
455
‫ن‬
We give him
Ona veririz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
We give her
Ona (dş) veririz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
We are given, it is given to us
Bize verilir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻰ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻧ‬
We give
Veririz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻧ‬
We give him
Ona veririz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻧ‬
That we prefer
Tercih etmemiz
4
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺛ‬‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
That we prefer you
Seni tercih etmemiz
4
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺛ‬‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
We delay
Erteleriz
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
We delay it
Onu erteleriz
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
That we believe
Đman etmemiz
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
We believe
Đman ederiz
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
Indeed we believe
Mutlaka iman ederiz
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻧ‬
Those who sleep
Uyuyanlar
‫ﻧﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﻤ‬‫ﺎ‬‫ﻧ‬
That we come
Gelmemiz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻧ ﹾﺄ‬
That we bring
Getirmemiz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ ﺑﹺـ‬
 ‫ﻧ ﹾﺎ‬
We come
Geliriz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﻧ ﹾﺎﺗ‬
That we bring you (pl)
Size getirmemiz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺗ‬‫ﻧ ﹾﺄ‬
Indeed we come
Mutlaka geliriz
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻧ ﹾﺎ‬
Saved one
Kurtulan
‫ﳒﻮ‬
‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻧ‬
You held secret talk
Baş başa konuştunuz
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
That we take, hold
Tutmamız
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﻧ ﹾﺄ‬
He called
Seslendi
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
He called us
Bize seslendi, nida etti
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
He called him
Ona seslendi
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
He called her
Ona (dş) seslendi
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
456
He called them (dual)
O ikisine seslendi
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
They called him
Ona seslendi, seslendiler
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who regret, repent
Pişman olanlar
‫ﻧﺪﻡ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
They called
Seslendiler
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Call (imp, pl)
Seslenin, çağırın
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
They called
Seslendiler
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻧ‬- ‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
To call
Seslendi, çağırdı, nida etti
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﻨﺎﺩ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
You called
Siz seslendiniz
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Your (pl) meetings
Toplantılarınız
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
We called
Seslendik, nida ettik
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
We called him
Ona seslendik, nida ettik
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
His crowd
Onun topluluğu
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Fire
Ateş
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺭ‬‫ ﻧ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who withdraw
Çekenler
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺯﻋ‬‫ﻧ‬
Mankind, humans
Đnsanlar
‫ﻧﻮﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who perform that
worship
O ibadeti yapanlar
‫ﻧﺴﻚ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺳﻜﹸﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Rising
Kalkış, kalkma
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺷﹶﺌ ﹶﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who spread
Yayanlar
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who draw out
Çekip alanlar
‫ﻧﺸﻂ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺷﻄﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Exhausted
Yorgun
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
That which advises
Nasihat eden
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who advise
Nasihat edenler
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ ﻧ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who advise
Nasihat edenler
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Helper
Yardımcı
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺻ ﹴﺮ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Helpers
Yardımcılar
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺻﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Forelock
Perçem
‫ﻧﺼﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
457
Its forelock
Onun perçemi
‫ﻧﺼﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Radiant
Parlak
‫ﻧﻀﺮ‬
‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Looking
Bakan
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻇ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Looking, waiting (pl)
Bekleyenler, bakanlar
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻇﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Joyful, happy
Mes’ut, mutlu
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
To become hypocrite
Đkiyüzlü oldu, münafık oldu
3
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺎﹶﻓ‬‫ﻧ‬
They became hypocrites
Đkiyüzlü oldular, münafık
oldular
3
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﺎﹶﻓﻘﹸﻮﺍ‬‫ﻧ‬
Additional, gift
Hediye, fazla
‫ﻧﻔﻞ‬
‫ﻓﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﺎ‬‫ﻧ‬
She-camel
Dişi deve
‫ﻧﻮﻕ‬
‫ﺎﹶﻗ ﹲﺔ‬‫ﻧ‬
Trumpet
Boru, öttürme aleti
‫ﻧﻘﺮ‬
‫ﺎﻗﹸﻮ ﹺﺭ‬‫ﻧ‬
Deviating ones
Yoldan sapanlar
‫ﻧﻜﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﺒ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who hang
Bükenler, eğenler
‫ﻧﻜﺲ‬
‫ﻮ‬‫ﻛﺴ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
That we eat
Yememiz
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻧ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹶﻞ‬
Those who forbid
Yasaklayanlar, nehyedenler
‫ﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻧ‬
He distanced himself, turned
to his side
Uzaklaştı, yan döndü
1
‫ﻧﺄﻱ‬
‫ﻧﹶﺄﻯ‬
Inform (imp)
Haber ver
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒ ﹾﺊ‬‫ﻧ‬
Inform (imp) us
Bize haber ver
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﹾﺌﻨ‬‫ﻧ‬
Inform (imp) them
Onlara haber ver
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒﹾﺌ‬‫ﻧ‬
Inform (imp, pl) me
Bana haber verin
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻭﻧﹺﻲ‬‫ﺒﺆ‬‫ﻧ‬
News
Haber
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒﹶﺄ‬‫ﻧ‬ - ‫ﺆ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬ - ‫ﺒﹴﺈ‬‫ﻧ‬
To inform
Haber verdi
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒ ﹸﺊ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹶﺄ‬‫ﻧ‬
She informed
Haber verdi (dş)
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺒﹶﺎ‬‫ﻧ‬
I informed
Haber verdim
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺒ ﹾﺄ‬‫ﻧ‬
Plant
Bitki, nebat
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺗ‬‫ﻧﺒ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧﺒ‬
I informed you (dual)
Đkinize haber verdim
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺗ ﹸﻜﻤ‬‫ﺒ ﹾﺄ‬‫ﻧ‬
Its plant
Onun bitkisi
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻧﺒ‬
1
2
458
He informed us
Bize haber verdi
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﹶﺎﻧ‬‫ﻧ‬
He informed me
Bana haber verdi
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺒﹶﺄﹺﻧ‬‫ﻧ‬
His news
Onun haberi
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺒﹶﺎ‬‫ﻧ‬
He informed it
Onu haber verdi
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﹶﺄﻫ‬‫ﻧ‬
Their news
Onların haberi
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﹶﺎﻫ‬‫ﻧ‬
To grow
Büyüdü
1
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
We seek, want
Ararız, isteriz
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﻧ‬
We test him
Onu imtihan ederiz
8
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻧ‬
Let’s pray
Dua edelim
8
‫ﻞ‬
‫ﺘ ﹺﻬ ﹾﻞ‬‫ﺒ‬‫ﻧ‬
That we change
Değiştirmemiz
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
He threw
Attı
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺒ ﹶﺬ‬‫ﻧ‬
He was thrown
Atıldı
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻧﹺﺒ ﹶﺬ‬
I threw
Attım
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺒ ﹾﺬ‬‫ﻧ‬
I threw it
Onu attım
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺒ ﹾﺬ‬‫ﻧ‬
We threw
Attık
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻧﺎ‬‫ﺒ ﹾﺬ‬‫ﻧ‬
We threw it
Onu attık
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺒ ﹾﺬﻧ‬‫ﻧ‬
We threw them
Onları attık
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺒ ﹾﺬﻧ‬‫ﻧ‬
He threw it
Onu attı
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺒ ﹶﺬ‬‫ﻧ‬
They threw
Attılar
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺒﺬﹸﻭ‬‫ﻧ‬
They threw it
Onu attılar
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺒﺬﹸﻭ‬‫ﻧ‬
We create
Yaratırız
1
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
We create it
Onu yaratırız
1
‫ﺑﺮﺃ‬
ٰ‫ﻫﺎ‬ ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
That we cease
Vazgeçeriz
1
‫ﺑﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
We give glad tidings
Müjdeleriz
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
We give you glad tidings
Seni müjdeleriz
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
We seize
Yakalarız
1
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
2
459
That we send, resurrect
Göndermemiz, diriltmemiz
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
We send, resurrect
Göndeririz, diriltiriz
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
That we seek, want
Aramamız
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺒ ﹺﻎ‬‫ﻧ‬
We seek, want
Ararız
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻧ‬
We test
Đmtihan ederiz, sınarız
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺒﻠﹸﻮ‬‫ﻧ‬
We test you (pl)
Sizi imtihan ederiz, sınarız
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺒﻠﹸﻮﻛﹸﻢ‬‫ﻧ‬
Indeed we test you (pl)
Mutlaka sizi imtihan ederiz,
sınarız
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻧ‬
We test them
Onları imtihan ederiz, sınarız
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﻠﹸﻮﻫ‬‫ﻧ‬
That we test them
Onları imtihan etmemiz
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻧ‬
Indeed we settle
Mutlaka yerleştiririz
2
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻮﹶﺋ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
Indeed we settle them
Mutlaka onları yerleştiririz
2
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻮﹶﺋ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
Prophethood
Nübüvvet, peygamberlik
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻮ ﹶﺓ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
Prophet
Peygamber, nebi
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﹺﺒﻴ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻧﹺﺒ‬
We attack at night
Mutlaka gece baskın yaparız
2
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻧ‬
Indeed we attack him at night
Mutlaka ona gece baskın
yaparız
2
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻧ‬
Prophets
Peygamberler, nebiler
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﹺﺒ‬
We explain, clarify
Beyan ederiz, açıklarız
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻧ‬
His Prophets
Onların peygamberi
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﹺﺒ‬
Prophets
Peygamberler
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻧﹺﺒ‬ - ‫ﻮﻥ‬‫ﻧﹺﺒﻴ‬
We disown
Uzaklaşırız
5
‫ﺑﺮﺃ‬
‫ﺮﹶﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻧ‬
We follow
Tabi oluruz, takip ederiz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻧ‬
We make follow
Takip ettiririz
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻧ‬
That we follow
Tabi olmamız, takip etmemiz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺘﹺﺒ ﹺﻊ‬‫ﻧ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻧ‬
That we follow you (pl)
Sizi takip etmemiz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻧ‬
We follow him
Onu takip ederiz
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻧ‬
We make them follow
Onlara tabi kılarız
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻧ‬
460
2
We settle
Otururuz, yerleşiriz
5
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻮﹸﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻧ‬
We overlook
Geçeriz
6
‫ﺟﻮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺠﺎ‬‫ﻧﺘ‬
That we take
Edinmemiz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
Indeed we take
Muhakkak ediniriz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ ﱠﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
That we take him
Onu edinmemiz
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
That we are snatched
Atılmamız, çıkarılmamız
2
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱠﻄ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
We wait
Bekleriz
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
That we leave, give up
Terk etmemiz
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
To raised
Kaldırdı
1
‫ﻧﺘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
We accept
Kabul ederiz
5
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻧ‬
We raised
Kaldırdık
1
‫ﻧﺘﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘ ﹾﻘﻨ‬‫ﻧ‬
That we speak
Konuşmamız
1
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻜﱠﻠ‬‫ﻧ‬
We read, recite
Okuruz
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻧ‬
We read it
Onu okuruz
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻧ‬
We read them
Onları okuruz
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻠﹸﻮﻫ‬‫ﻧ‬
We descend
Đneriz
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻧ‬
Indeed we make you die
Seni mutlaka vefat ettiririz
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
That we put our trust
Tevekkül etmemiz
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬
We make firm
Sabit kılarız
2
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧﹶﺜ‬
He saved
Kurtardı
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﺠ‬
To get saved
Kurtuldu
1
‫ﳒﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻧﺠ‬
Salvation
Kurtuluş
‫ﳒﻮ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﺠ‬
We recompense
Cezalandırırız
3
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺎﺯﹺﻱ‬‫ﻧﺠ‬
He saved you (pl)
Sizi kurtardı
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻧﺠ‬
He saved us
Bizi kurtardı
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﻧﺠ‬
He saved them
Onları kurtardı
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﺠ‬
461
That we respond
Cevap vermemiz
4
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻧ ﹺ‬
That we find
Bulmamız
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻧ ﹺ‬
Two ways
Đki ana yol
‫ﳒﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
We recompense
Karşılığını veririz
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻧ‬
We are recompensed
Bize karşılığı verilir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we recompense
Muhakkak karşılığını veririz
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we recompense him
Ona karşılığını veririz
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺠﺰﹺﻳ‬
 ‫ﻧ‬
Unclean
Pis
‫ﳒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
We make
Yaparız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
That we make
Yapmamız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
That we make it
Onu yapmamız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹶﻠﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
We make it
Onu yaparız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﹸﻠﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
That we make them
Onları yapmamız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
That we make them (dual)
O ikisini yapmamız
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
Star, grass
Yıldız, ot
‫ﳒﻢ‬
‫ﺠ ﹺﻢ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
That we gather
Toplamamız
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
Save (imp) us
Bizi kurtar
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺠﻨ‬
 ‫ﻧ‬
Save (imp) me
Beni kurtar
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺠﻨﹺﻲ‬
 ‫ﻧ‬
Secret talk
Gizli konuşma
‫ﳒﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﺠﻮ‬
 ‫ﻧ‬
Your (pl) secret talk
Gizli konuşmanız
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﺠﻮ‬
 ‫ﻧ‬
Their secret talk
Onların gizli konuşması
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﺍﻫ‬‫ﺠﻮ‬
 ‫ﻧ‬
You get saved
Kurtuldun
‫ﳒﻮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
Stars, grasses
Yıldızlar, otlar
‫ﳒﻢ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧﺠ‬
Secret talk
Gizli konuşma
‫ﳒﻮ‬
‫ﻯ‬‫ﺠﻮ‬
 ‫ﻧ‬
He was saved
Kurtarıldı
1
‫ﳒﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
To save
Kurtardı
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻧﺠ‬
1
462
‫ﳒﻮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺠ‬
‫ﻧ ﹺ‬
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
Seni kurtardık
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
We saved you (pl)
Sizi kurtardık
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
We saved him
Onu kurtardık
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
We saved them
Onları kurtardık
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
We saved them (dual)
O ikisini kurtardık
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬
Red smoke, molten copper
Kızıl duman, erimiş bakır,
‫ﳓﺲ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧﺤ‬
Vow
Söz
‫ﳓﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
His vow
Adağı, sözü
‫ﳓﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
To carve
Yonttu
1
‫ﳓﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
To sacrifice
Kurban kesti
1
‫ﳓﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Surely we burn
Mutlaka yakarız
2
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Surely we burn him
Onu mutlaka yakarız
2
‫ﺣﺮﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Unfortunate
Kara, uğursuz
‫ﳓﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﺤ ﹴ‬
 ‫ﻧ‬
Unfortunate (pl)
Kara, uğursuz (çğ)
‫ﳓﺲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺤﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We gather
Toplarız, diriltiriz
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Surely we gather them
Mutlaka onları toplarız
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Surely we gather him
Mutlaka onu toplarız
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
We gather them
Onları toplarız
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Surely we make present
Muhakkak bulundururuz
4
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Surely we make them present
Muhakkak onları
bulundururuz
4
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
We protect, guard
Koruruz
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﺤ ﹶﻔ ﹸ‬
 ‫ﻧ‬
Bee
Bal arısı
‫ﳓﻞ‬
‫ﺤ ﹺﻞ‬
 ‫ﻧ‬
Gift
Hediye
‫ﳓﻞ‬
‫ﺤﹶﻠ ﹲﺔ‬
 ‫ﹺﻧ‬
We
Biz
Conversation
Konuşma
We saved
Kurtardık
We saved you
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
463
We live
Yaşarız
1
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻧ‬
We give life
Diriltiriz, hayat veririz
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤ ﹺﻲ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we give life
Muhakkak diriltiriz, hayat
veririz
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺤﹺﻴ‬
 ‫ﻧ‬
We fear
Korkarız
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧﺨ‬
We seal
Mühürleriz
1
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬
Decayed
Çürümüş
‫ﳔﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬
We take out, drive out
Çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
We take you (pl) out, drive
you out
Sizi çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺟ ﹸﻜ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we drive out
Mutlaka çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we drive you out
Mutlaka seni çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we drive you (pl) out
Mutlaka sizi çıkarırız
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
We get disgraced
Rezil oluruz
1
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺨﺰ‬
 ‫ﻧ‬
We cause to swallow
Geçiririz
1
‫ﺧﺴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬
We fear
Korkarız
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﻧ‬
We hide
Gizleriz, saklarız
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﻧ‬
Date palm
Hurma ağacı
‫ﳔﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﺨﹰ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺨ ﹲﻞ‬
 ‫ﻧ‬
Date palm
Hurma ağacı
‫ﳔﻞ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬
We break our promise
Ondan döneriz, cayarız
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ ﹸﻔ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬
We create
Yaratırız
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻧ‬
That we create you (pl)
Sizi yaratmamız
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺨﹸﻠ ﹾﻘﻜﱡﻢ‬
 ‫ﻧ‬
We indulge in vain talk
Boş konuşmaya dalarız
1
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻧﺨ‬
We make fear, scare
Korkuturuz
2
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬
We scare them
Onları korkuturuz
2
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻮﹸﻓ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬
Date palm
Hurma ağacı
‫ﳔﻞ‬
‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﻧﺨ‬
Calling, call
Bağırmak, nida
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺍ ًﺀ‬‫ﹺﻧﺪ‬
Regret, remorse
Pişmanlık, nedamet
‫ﻧﺪﻡ‬
‫ﻣ ﹶﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﻧﺪ‬
464
We alternate them
Onu döndürürüz, devrederiz
3
‫ﺩﻭﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺍ ﹺﻭﹸﻟﻬ‬‫ﻧﺪ‬
We make them enter
Sokarız
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
That we make you (pl) enter
Sizi sokmamız
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
Indeed we make them enter
Mutlaka onları sokarız
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
That we enter it
Ona girmemiz
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠﻬ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
We make them enter
Onları sokarız
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
We know
Biliriz
1
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﺪﺭﹺﻱ‬ ‫ﻧ‬
That we call, pray
Dua etmemiz
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
We call, pray
Çağırırız, dua ederiz
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻧ‬
We call him, pray to him
Ona dua ederiz
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻧ‬
We show, direct
Gösteririz, delil oluruz
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﺪ ﱡﻝ‬ ‫ﻧ‬
We show you (pl)
Size gösteririz
1
‫ﺩﻟﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪﱡﻟ ﹸﻜ‬ ‫ﻧ‬
To regret, repent
Pişman oldu
1
‫ﻧﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
Assembly
Mevki, meclis
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
We leave, abandon
Bırakırız
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬
Vow
Adak
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻧ ﹾﺬ ﹴﺭ‬
Warnings
Uyarılar
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹸﺬ‬
My warnings
Uyarılarım
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻧ ﹸﺬ ﹺﺭ‬
To vow
Adadı
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻨ ﹸﺬ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬
Warning
Uyarma
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻧﺬﹾﺭﹰﺍ‬
I vowed
Adadım
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬
You vowed
Adadınız
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬
We abandon them
Onları bırakırız
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬
That we make him taste
Ona tattırmamız
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺬ ﹾﻗ‬ ‫ﻧ‬
That we remember
Anmamız, zikretmemiz
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹾﺬ ﹸﻛ‬
That we remember you
Seni anmamız
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹾﺬ ﹸﻛ‬
1
1
465
That we are humiliated
Zillete düşmemiz
1
‫ﺫﻟﻞ‬
‫ﺬ ﱠﻝ‬ ‫ﻧ‬
Surely we go
Mutlaka gideriz
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﻧ ﹾﺬ‬
We remove
Gideririz
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻦ ﺑﹺـ‬ ‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﻧ ﹾﺬ‬
Vows
Adaklar
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻧﺬﹸﻭ‬
Their vows
Onların adakları
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻧﺬﹸﻭ‬
Warner, who warns
Đkaz eden, uyaran
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺮ‬‫ﻧﺬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﻧﺬ‬
We make taste
Tattırırız
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﻧﺬ‬
Surely we make taste
Muhakkak tattırırız
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﻧﺬ‬
We make him taste
Ona tattırırız
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ ﹸﻘ‬‫ﻧﺬ‬
We make them taste
Onlara tattırırız
4
‫ﺫﻭﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﻧﺬ‬
We see you
Seni görürüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﻧﺮ‬
We see him
Onu görürüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻧﺮ‬
We see her
Onu (dş) görürüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﻧﺮ‬
We bring you up
Seni yetiştiririz
2
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We inherit
Varis oluruz
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﻧ ﹺﺮ ﹸ‬
We inherit from him
Ona varis oluruz
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ ﹺﺮﹸﺛ‬
Indeed we stone
Mutlaka taşlarız
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
Indeed we stone you (pl)
Mutlaka sizi taşlarız
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We are sent back
Döndürülürüz
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
That we return it
Onu döndürmemiz
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We give sustenance
Rızık veririz
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We give you sustenance
Sana rızık veririz
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺯﹸﻗ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We give you (pl) sustenance
Size rızık veririz
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺯﹸﻗ ﹸﻜ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We give them sustenance
Onlara rızık veririz
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺯﹸﻗ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
That we send
Göndermemiz
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We send
Göndeririz
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹸﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
466
Indeed we send
Mutlaka göndeririz
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ‬
We raise
Yükseltiriz
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﻧ‬
We see
Görürüz
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻧﺮ‬
We show, make see
Gösteririz
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﻧ ﹺﺮ‬ - ‫ﻧﺮﹺﻱ‬
We intend, wish
Đsteriz, irade ederiz
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻧﺮﹺﻳ‬
We show you
Sana gösteririz
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﻧ ﹺﺮ‬
Indeed we show you
Mutlaka sana gösteririz
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﻧ ﹺﺮ‬
We show him
Ona gösteririz
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﻧ ﹺﺮ‬
We show them
Onlara gösteririz
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻧ ﹺﺮﻳﻬﹺﻢ‬
Remover
Gideren
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻋ ﹰﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﻧﺰ‬
That we increase
Arttırmamız
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻧ ﹺﺰ‬
We increase
Arttırırız
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﻧ‬
To draw, remove, drag
Çekti, giderdi, elinden aldı
1
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻧ‬
We drew, removed
Çıkardık, elinden aldık
1
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻧ‬
We removed it
Onu çıkarıp aldık
1
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻧ‬
Made evil suggestion
Kışkırttı
‫ﻧﺰﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹶ‬ ‫ﻧ‬
Evil suggestion
Kışkırtma
‫ﻧﺰﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹲ‬ ‫ﻧ‬
It was revealed, sent down
Đndirildi
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬
Hospitability, lodging
Đkram, ev
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹰﻻ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﺰ ﹲﻝ‬ ‫ﻧ‬
To descend
Đndi
1
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬
To send down, reveal
Đndirdi
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬
Descent
Đniş
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰﹶﻟ ﹰﺔ‬ ‫ﻧ‬
It was sent down, revealed
Đndirildi
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺰﹶﻟ‬ ‫ﻧ‬
We sent down, revealed
Đndirdik
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺰﹾﻟﻨ‬ ‫ﻧ‬
We sent it down
Onu indirdik
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺰﹾﻟﻨ‬ ‫ﻧ‬
He sent it down
Onu indirdi
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺰﹶﻟ‬ ‫ﻧ‬
2
467
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺰﹸﻟ‬ ‫ﻧ‬
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻧﺰﹺﻳ‬
Sizi arttırmamız
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻧﺰﹺﻳ‬
We are asked
Soruluruz
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺄ ﹸﻝ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺴﹶﺌ ﹸﻞ‬
 ‫ﻧ‬
We ask you
Sana sorarız
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴﹶﺌﹸﻠ‬
 ‫ﻧ‬
Women
Kadınlar
‫ﻧﺴﻮ‬
‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﹺﻧﺴ‬
‫ﻧﺴﻮ‬
- ‫ﺎ َﺀﻛﹸﻢ‬‫ﺅﻛﹸﻢ – ﹺﻧﺴ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﻧﺴ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹸﻜ‬‫ﺴﺎ‬
 ‫ﹺﻧ‬
Their descent
Onların inişi
That we increase
Arttırmamız
That we increase you
Your (pl) women
Kadınlarınız
Our women
Kadınlarımız
‫ﻧﺴﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ َﺀﻧ‬‫ﹺﻧﺴ‬
Their women
Onların kadınları
‫ﻧﺴﻮ‬
‫ﻢ‬‫ﺎ َﺀﻫ‬‫ ﹺﻧﺴ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬‫ﺴﺎ‬
 ‫ﻧ‬
Their (fm) women
Onların (çğ) kadınları
‫ﻧﺴﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺋ ﹺﻬ‬ٰ‫ﺴﺎ‬
 ‫ﹺﻧ‬
We make haste
Koşarız, hızlanırız
3
‫ﺳﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻧﺴ‬
Indeed we ask
Mutlaka sorarız
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺄﹶﻟ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we ask them
Mutlaka onlara sorarız
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴﹶﺎﹶﻟ‬
 ‫ﻧ‬
Blood relationship
Nesep, kan akrabalığı
‫ﻧﺴﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﻧ‬
We glorify
Tesbih ederiz
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We glorify you
Seni tesbih ederiz
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We race, compete
Yarışırız
8
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
That we overcome, defeat
Üstünlük sağlamamız,
yenmemiz
10
‫ﺣﻮﺫ‬
‫ﺤ ﹺﻮ ﹾﺫ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We let live
Sağ bırakırız
10
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤ ﹺﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We seek help
Yardım isteriz
10
‫ﻋﻮﻥ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We transcribe, write
Yazarız, kaydederiz
‫ﻧﺴﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻧ‬
Their inscription
Onun yazısı
‫ﻧﺴﺦ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We mock
Alay ederiz
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
Name of false deity
Put adı
Dust, particle
Toz, küçük parça
1
‫ﺍ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻧ‬
‫ﻧﺴﻒ‬
468
‫ﺴﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻧ‬
It was blown in dust
Savruldu, dağıldı
1
‫ﻧﺴﻒ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺴ ﹶﻔ‬
ِ ‫ﻧ‬
Indeed we grab
Mutlaka yakalarız
1
‫ﺳﻔﻊ‬
‫ﺴﻔﹶﻌﹰﺎ‬
 ‫ﻧ‬
That we make fall
Düşürmemiz
4
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹾ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We give water
Sularız
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﻧ‬
We give you (pl) water
Sizi sularız
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﻧ‬
We give him water
Onu sularız
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
Sacrifice
Kurban, yakınlaşma yolları
‫ﻧﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we settle
Mutlaka yerleştiririz
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻜ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
My sacrifice
Kurbanım
‫ﻧﺴﻚ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻜ‬
 ‫ﻧ‬
Generation, progeny
Nesil
‫ﻧﺴﻞ‬
‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﻧ‬
We withdraw
Çekip alırız
1
‫ﺳﻠﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬
We insert
Sokarız
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴﹸﻠ‬
 ‫ﻧ‬
We insert him
Onu sokarız
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴﹸﻠ ﹸﻜ‬
 ‫ﻧ‬
That we submit
Teslim olmamız
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
His progeny
Onun nesli
‫ﻧﺴﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬
We hear
Đşitiriz
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
They forgot
Unuttular
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻧﺴ‬
Women
Kadınlar
‫ﻧﺴﻮ‬
‫ﻮ ﹲﺓ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹺﻧ‬
We drive
Sevk ederiz
1
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻧﺴ‬
They forgot it
Onu unuttular
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧﺴ‬
We fashion, make equal
Bir tutmamız, düzenlememiz
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
That we fashion you
Sizi düzenlememiz
2
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﺴﻮ‬
 ‫ﻧ‬
To forget
Unuttu
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ‬
Postponing
Erteleme
‫ﻧﺴﺄ‬
‫ﻰ ُﺀ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ‬
They (dual) forgot
Unuttular (ikil)
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻴ‬
ِ ‫ﻧ‬
Forgotten
Unutulan, unutan
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻧﺴ‬
4
1
469
You forgot
Unuttun
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧﺴِﻴ‬
I forgot
Unuttum
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧﺴِﻴ‬
You (pl) forgot
Unuttunuz
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧﺴِﻴ‬
You forgot it
Onu unuttun
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻧﺴِﻴ‬
We make move
Yürütürüz
2
‫ﺳﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
We forgot
Unuttuk
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﺴِﻴﻨ‬
We forgot you (pl)
Sizi unuttuk
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻧﺴِﻴﻨ‬
He forgot them
Onları unuttu
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ‬
That we want, desire
Đstememiz
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺸ ﹾﺄ‬
 ‫ﻧ‬
We want, desire
Đsteriz
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﻧﺸ‬
Creation
Yaratma
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺸﹶﺄ ﹶﺓ‬
 ‫ﻧ‬
We exchange
Değişiriz
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬
Spreading
Açma, yayma
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻧﺸ‬
It was spread
Açıldı
1
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬
We expand
Genişletmemiz
1
‫ﺷﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬
That we associate partners
Şirk koşmamız
1
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
Drawing out
Çekip alma
‫ﻧﺸﻂ‬
‫ﻄﹰﺎ‬‫ﻧﺸ‬
We bear witness
Şehadet ederiz
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬
Resurrection
Diriltme, kabirden çıkarma
‫ﻧﺸﺰ‬
‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻧﺸ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧﺸ‬
Ill-conduct
Huysuzluk, kötü muamele
‫ﻧﺸﺰ‬
‫ﻮﺯﹰﺍ‬‫ﻧﺸ‬
Their (fm) ill-conduct
Onların (dş) huysuzluğu
‫ﻧﺸﺰ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧﺸ‬
Christian
Hıristiyan
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻧﺼ‬
Stone altars
Dikili taşlar
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺼ ﹴ‬
 ‫ﻧ‬
Exhaustion, tiredness
Yorgunluk
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺐ‬
‫ﺼ ﹴ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Exhaustion, fatigue
Yorgun
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺒﹰﺎ‬‫ﻧﺼ‬
They were erected
Dikildi
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
1
1
1
470
That we endure
Sabretmemiz
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we endure
Muhakkak sabrederiz
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻧ‬
To advise, give admonition
Nasihat etti, öğüt verdi
1
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
I advised
Nasihat ettim
1
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
They advised
Nasihat ettiler
1
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺼﺤ‬
 ‫ﻧ‬
My advice
Nasihatim
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﻲ‬‫ﺼﺤ‬
 ‫ﻧ‬
Indeed we give charity
Muhakkak sadaka veririz
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺪﹶﻗ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Help
Yardım
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
To help, save
Yardım etti, kurtardı
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Christian
Hıristiyan
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺍﹺﻧ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻧ‬
That we divert
Uzaklaştırmamız
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
We explain
Açıklarız
2
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
He helped you (pl)
Size yardım etti
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
We helped
Yardım ettik
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Our help
Yardımımız
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
We helped him
Ona yardım ettik
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
We helped them
Onlara yardım ettik
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
He helped him
Ona yardım etti
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
His help
Onun yardımı
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
He helped them
Onlara yardım etti
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Their help
Onların yardımı
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺼ ﹺﺮﻫ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
They helped
Yardım ettiler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻧ‬
They helped him
Ona yardım ettiler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻧ‬
They helped them
Onlara yardım ettiler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻧ‬
Half
Yarım, yarı
‫ﻧﺼﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﹺﻧ‬
Its half
Onun yarısı
‫ﻧﺼﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺼ ﹶﻔ‬
 ‫ﹺﻧ‬
5
1
1
471
That we put him fire
Onu ateşe atmamız
4
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
We put him fire
Onu ateşe atarız
4
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼﻠ‬
 ‫ﻧ‬
We put them fire
Onları ateşe atarız
4
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺼﻠ‬
 ‫ﻧ‬
Sincere
Yürekten, ciddi
‫ﻧﺼﺢ‬
‫ﻮﺣﹰﺎ‬‫ﻧﺼ‬
Share, portion
Nasip, pay
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﻧﺼ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Your share
Nasibin, payın
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻴ‬‫ﻧﺼ‬
Their share
Onların nasibi, payı
‫ﻧﺼﺐ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻧﺼ‬ - ‫ﻢ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻧﺼ‬
Helper
Yardımcı
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺼﲑ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﲑ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Gushing forth (dual)
Kaynayan, fışkıran (ikil)
‫ﻧﻀﺢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻀ‬
It roasted
Đyice yandı
1
‫ﻧﻀﺞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻧ‬
We strike, give example
Vururuz, misal veririz
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
We give that example
Onu misal veririz
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻧ‬
Radiance
Parlaklık
‫ﻧﻀﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻧ‬
We subject to
Maruz bırakırız
8
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ ﹶﻄ‬
 ‫ﻧ‬
We subject them to
Onları maruz bırakırız
8
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻀ ﹶﻄ‬
 ‫ﻧ‬
We set, place
Koyarız, kurarız
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻧ‬
Arranged in layers
Kat kat, dizilmiş
‫ﻧﻀﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻀ‬
We lose, let waste
Zayi ederiz, kaybederiz
‫ﺿﻴﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻀ‬
We seal
Mühürleriz
1
‫ﻃﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ ﹾﻄ‬
We feed
Yediririz
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻄ‬
We feed you (pl)
Sizi yediririz
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ ﹸﻜ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻄ‬
Drop, drop of semen
Damla, meni, sperm
‫ﻧﻄﻒ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻧ ﹾﻄ ﹶﻔ‬ - ‫ﻧ ﹾﻄ ﹶﻔ ﹲﺔ‬
That we erase
Silmemiz, ters çevirmemiz
1
‫ﻃﻤﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻧ ﹾﻄ‬
We hope
Umarız, ümit ederiz
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻧ ﹾﻄ‬
We roll
Düreriz
1
‫ﻃﻮﻱ‬
‫ﻧ ﹾﻄﻮﹺﻱ‬
Gored by horns
Boynuzlanarak ölmüş
‫ﻧﻄﺢ‬
‫ﺤ ﹸﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻄ‬ ‫ﻧ‬
472
We obey
Đtaat ederiz
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻄ‬
To look, see
Baktı, gördü
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻈ‬
Looking, glance
Bakış
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻧ ﹾﻈ‬
Postponement
Mühlet, süre
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻧ‬
We continue
Devam ederiz
1
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻧ ﹶﻈ ﱡﻞ‬
We assume
Zannederiz
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ ﹸﻈ‬
We assume you
Seni zannederiz
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ ﹸﻈ‬
We assume you (pl)
Sizi zannederiz
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻧ ﹸﻈ‬
His sheep
Onun koyunları
‫ﻧﻌﺞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﹺﻧﻌ‬
Slumber
Uyuklama
‫ﻧﻌﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺳ‬‫ﻧﻌ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬
That we worship
Tapmamız
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
We worship
Taparız
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
We worship them
Onlara taparız
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
Sheep
Koyun
‫ﻧﻌﺞ‬
‫ﺠ ﹲﺔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
Your sheep
Senin koyunun
‫ﻧﻌﺞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
That we make one fail
Aciz bırakmamız
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬‫ﻧ‬
That we make him fail
Onu aciz bırakmamız
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻧ‬
That we return
Dönmemiz
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
We count
Sayarız
1
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
We count them
Onları sayarız
1
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
We promise
Onlara vaad ederiz
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
That we punish
Azap etmemiz
1
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻧ‬
We punish him
Ona azap ederiz
1
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻧ‬
That we forgive
Affetmemiz
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
We reason, think
Aklederiz, anlarız
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﻘ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
That we know
Bilmemiz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻧ‬
473
We know
Biliriz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻧ‬
We teach
Öğretiriz
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻧ‬
We know them
Onları biliriz
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻧ‬
We proclaim
Đlan ederiz
4
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ‬‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
Your two shoes
Đki ayakkabını
‫ﻧﻌﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻧ‬
Cattle
Sığır
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻌ ﹺﻢ‬ ‫ﻧ‬
Yes
Evet
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
Excellent, good
Ne iyi, ne güzel
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
Excellent, good
Ne güzel
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﹺﻧ‬
Favors
Nimetler
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻧ‬
Favor
Nimet
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
Favor
Nimet
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
Your favor
Senin nimetin
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
His favor
Onun nimeti
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ ﹺﻧ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
My favor
Nimetim
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ ﹺﻧ‬- ‫ﻲ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
That we give life
Ömür vermemiz
2
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺮ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻧ‬
That we give you (pl) life
Size ömür vermemiz
2
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
That we give him life
Ona ömür vermemiz
2
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
We do, make
Yaparız, işleriz
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
That we do
Yapmamız
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
He gave favors to him
Ona bol nimet verdi
2
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
His favors
Onun nimetleri
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
That we return
Dönmemiz
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧﻌ‬
We return
Đade ederiz
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻌ‬
We return you (pl)
Sizi iade ederiz
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻌ‬
We return him
Onu iade ederiz
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻌ‬
474
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻴ ﹴﻢ‬‫ﻧﻌ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻧﻌ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻌ‬
3
‫ﻏﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻐ‬
Onları boğmamız
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻐ ﹺﺮ ﹾﻗ‬ ‫ﻧ‬
Indeed we let you overpower
Seni mutlaka hakim kılarız
2
‫ﻏﺮﻭ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻧ‬
We forgive
Bağışlarız
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻧ‬
Those who blow
Üfleyenler (dş)
‫ﻧﻔﺚ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻧﻔﱠﺎﺛﹶﺎ‬
Depletion, exhaustion
Tükenme
‫ﻧﻔﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻧﻔﹶﺎ‬
Hypocrisy
Nifak, iki yüzlülük
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ ﹺﻧﻔﹶﺎﻗﹰﺎ‬- ‫ﻕ‬
 ‫ﹺﻧﻔﹶﺎ‬
We test them
Onları deneriz
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻧ ﹾﻔ‬
It was blown
Üflendi
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻧ‬
To blow
Üfledi
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
I breathed, blew
Üfledim
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬
Blowing, breath
Üfleme, nefes
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺨ ﹲﺔ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬
We breathed, blew
Üfledik
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺎ‬‫ﺨﻨ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬
To get depleted
Tükendi, bitti
1
‫ﻧﻔﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻧ‬
It got depleted
Tükendi, bitti
1
‫ﻧﻔﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻧ‬
They went forth
Savaşa gittiler
1
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
Party, group
Topluluk, grup
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻧ ﹶﻔﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
We differentiate
Ayırt ederiz
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
Self, soul, person
Kişi, can, kendi
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﻧ ﹾﻔﺴ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬
That we corrupt
Đfsad etmemiz
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Yourself
Senin kendin
‫ﻚ ﻧﻔﺲ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ ﹾﻔ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Himself
Onun kendisi
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ ﹾﻔ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Herself, itself
Onun (dş) kendisi
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻬ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Myself
Kendim
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻧ ﹾﻔﺴِﻲ‬
They pastured
Otladı
‫ﻧﻔﺶ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬
Favors
Nimetler
That we leave
Ayrılmamız, gitmemiz
That we drown them
2
4
1
475
We explain in detail
Açıklarız
2
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬
We prefer
Üstün kılarız
2
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻀ ﹸﻞ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬
Benefit
Fayda
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Benefit
Fayda, menfaat
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻧ ﹾﻔ ﹺﻊ‬ - ‫ﻧﻔﹾﻌﹰﺎ‬ – ‫ﻊ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
To give benefit
Fayda verdi
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
It gave benefit
Fayda verdi
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
That we do
Yapmamız
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
We do
Yaparız
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Its benefit
Onun faydası
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
It benefited it
Ona fayda verdi
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
Their (dual) benefit
O ikisinin faydası
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌ ﹺﻬﻤ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Tunnel
Tünel, delik, geçit
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻧﻔﹶﻘﹰﺎ‬
Contributions, spendings
Nafakalar, harcamalar
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔﻘﹶﺎ‬
Their contributions
Onların nafakaları
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﻧ ﹶﻔﻘﹶﺎ‬
Expenditure, spending
Nafaka, harcama
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻧ ﹶﻔ ﹶﻘ ﹰﺔ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ ﹶﻘ‬
We miss, lose
Kaybederiz
1
‫ﻓﻘﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ‬
We understand
Anlarız
1
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ ﹾﻔ ﹶﻘ‬
Aversion, hatred
Nefret, kaçış
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻧﻔﹸﻮﺭ‬ - ‫ﻧﻔﹸﻮ ﹴﺭ‬
Souls, persons, selves
Nefisler, kalpler, canlar
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﺱ‬
‫ﻧﻔﹸﻮ ﹺ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﻧﻔﹸﻮ‬
Yourselves
Kendileriniz
‫ﻧﻔﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺳ ﹸﻜ‬ ‫ﻧﻔﹸﻮ‬
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﲑﹰﺍ‬‫ﻧﻔ‬
1
Regarding number of persons Kişi sayısı bakımından
We fight
Savaşırız
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﻧﻘﹶﺎ‬
That we fight
Savaşmamız
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹶﻞ‬‫ﻧﻘﹶﺎ‬ - ‫ﺗ ﹾﻞ‬‫ﻧﻘﹶﺎ‬
Penetration
Delme
‫ﻧﻘﺐ‬
‫ﻧﻘﹾﺒﹰﺎ‬
They explored
Gezip araştırdılar
2
‫ﻧﻘﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻧ ﱠﻘﺒ‬
That we acquire
Almamız
8
‫ﻗﺒﺲ‬
‫ﺘﺒﹺﺲ‬‫ﻧ ﹾﻘ‬
476
That we have power
Güç yetirmemiz
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ ﹾﻘ‬
We bless
Takdis ederiz
1
‫ﻗﺪﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻧ ﹶﻘ‬
We throw
Atarız
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﻧ ﹾﻘ‬
It was blown
Öttürüldü
1
‫ﻧﻘﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻧ‬
We caused it to remain
Tutarız
4
‫ﻗﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻧ‬
We read
Okuruz
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺅ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹾﻘ‬
We read it
Onu okuruz
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹾﻘ‬
Reduction, loss
Azalma, kayıp
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺺ‬
‫ﻧ ﹾﻘ ﹴ‬
We tell, narrate
Anlatırız
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻧ ﹸﻘ‬
That we narrate
Anlatmamız
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ ﹾﻘ‬
That we narrate them
Onları anlatmamız
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ ﹾﻘ‬
Indeed we narrate
Mutlaka anlatırız
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ ﹸﻘ‬
We tell it, narrate it
Onu anlatırız
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ ﹸﻘ‬
He broke his word
Bozdu, sözünden döndü
1
‫ﻧﻘﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬
Untwisted
Bozdu, açtı
1
‫ﻧﻘﺾ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬
Their breaking
Bozmaları
1
‫ﻧﻘﺾ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻀ ﹺﻬ‬
 ‫ﻧ ﹾﻘ‬
Dust
Toz
‫ﻧﻘﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻧ ﹾﻘﻌ‬
We sit
Otururuz
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻘ‬
We turn
Çeviririz
2
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘﱢﻠ‬
We turn them
Onları çeviririz
2
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ ﹶﻘﱢﻠ‬
They revenged
Đntikam aldılar
1
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻧ ﹶﻘﻤ‬
That we say
Dememiz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻧﻘﹸﻮ ﹶﻝ‬
We say
Deriz, söyleriz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻧﻘﹸﻮ ﹸﻝ‬
Indeed we say
Mutlaka söyleriz
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧﻘﹸﻮﹶﻟ‬
Leaders
Kabile şefleri
‫ﻧﻘﺐ‬
‫ﻴﺒﹰﺎ‬‫ﻧﻘ‬
Speck on date seed
Hurma çekirdeğindeki nokta
‫ﻧﻘﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻘﲑ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﻧ‬
477
That we assign
Musallat etmemiz
2
‫ﻗﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻧ ﹶﻘ‬
We set
Kurarız, kılarız
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻘ‬
That we become
Olmamız
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬
Marriage
Nikah
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺎ‬‫ ﹺﻧﻜﹶﺎﺣ‬- ‫ﺡ‬
 ‫ﹺﻧﻜﹶﺎ‬
Exemplary punishment
Đbretlik ceza
‫ﻧﻜﻞ‬
‫ﻧﻜﹶﺎ ﹰﻻ‬ - ‫ﻧﻜﹶﺎ ﹶﻝ‬
We write
Yazarız
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ ﹾﻜ‬
We measure
Ölçeriz
1
‫ﻛﻴﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻧ ﹾﻜ‬
We conceal, hide
Gizleriz
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ ﹾﻜ‬
He broke his word
Bozdu, sözünden döndü
1
‫ﻧﻜﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻧ ﹶﻜ ﹶ‬
They broke their word
Bozdular, sözlerinden
döndüler
1
‫ﻧﻜﺚ‬
‫ﻧ ﹶﻜﺜﹸﻮﺍ‬
He married
Nikahladı
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬
You (pl) married
Nikahladınız
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻧ ﹶﻜ‬
Difficult
Zor
‫ﻧﻜﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻜﺪ‬ ‫ﻧ‬
That we deny
Yalanlamamız
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻧ ﹶﻜ ﱢﺬ‬
We deny
Yalanlarız
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻧ ﹶﻜ ﱢﺬ‬
He did not recognize
Tanımadı
1
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻧ‬
Terrible
Çok kötü
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻧ ﹸﻜ ﹴﺮ‬
Evil, terrible
Çirkin, kötü
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻧﻜﹾﺮﹰﺍ‬
He did not recognize them
Onları tanımadı
1
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻧ‬
Disguise (imp, pl)
Tanınmaz hale getirin
2
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻧ ﱢﻜﺮ‬
We clothe
Giydiririz
1
‫ﻛﺴﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﻧ ﹾﻜﺴ‬
They were turned
Döndürüldüler
1
‫ﻧﻜﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻜﺴ‬ ‫ﻧ‬
We clothe them
Onlara giydiririz
1
‫ﻛﺴﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻧ ﹾﻜﺴ‬
He turned away
Arkasını döndü
1
‫ﻧﻜﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻧ ﹶﻜ‬
That we disbelieve
Đnkar etmemiz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹾﻜ ﹸﻔ‬
We disbelieve
Đnkar ederiz
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹾﻜ ﹸﻔ‬
478
We cover
Örteriz
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ ﱢﻔ‬
Indeed we cover
Mutlaka örteriz
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ ﱢﻔ‬
We burden
Sorumlu tutarız
1
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻧ ﹶﻜﱢﻠ‬
We speak
Konuşuruz
1
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹶﻜﱢﻠ‬
That we become
Olmamız
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻧﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬
We become
Oluruz
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻧﻜﹸﻮ ﹸﻥ‬
Indeed we become
Muhakkak oluruz
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﻧﻜﹸﻮ‬
Denial
Đnkar
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻜ ﹴﲑ‬ ‫ﻧ‬
My denial
Đnkarım
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﻜ ﹺﲑ‬ ‫ﻧ‬
We compel
Zorlarız
4
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻧ ﹾﻠ ﹺﺰ‬
We compel you (pl) to it
Sizi ona zorlarız
4
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻣ ﹸﻜﻤ‬ ‫ﻧ ﹾﻠ ﹺﺰ‬
We play
Oynarız
2
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻠ‬
That we curse
Lanetlememiz
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻠ‬
That we curse them
Onları lanetlememiz
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﻧ ﹾﻠ‬
Cushions
Yastıklar
‫ﳕﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻧﻤ‬
We provide for
Faydalandırırız
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
We provide for them
Onları faydalandırırız
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
We extend
Uzatırız
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
We save
Đmdat ederiz
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
We save them
Onlara imdat ederiz
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
That we establish
Yerleştirmemiz
2
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ ﱢﻜ‬ ‫ﻧ‬
Ant
Karınca
‫ﳕﻞ‬
‫ﻤﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻧ‬
We give respite
Mühlet veririz
4
‫ﻣﻠﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﻠ‬ ‫ﻧ‬
That we grant
Lütfetmemiz
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
We forbid, prevent
Men ederiz
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
That we forbid you (pl)
Sizi men etmemiz
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
479
We die
Ölürüz
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻧﻤ‬
We make die
Öldürürüz
4
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻧﻤ‬
We get provision
Yiyecek getiririz
‫ﻣﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬
Gossiper
Söz taşıyan
‫ﳕﻢ‬
‫ﻴ ﹴﻢ‬‫ﻧﻤ‬
We inform
Haber veririz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒ ﹸﺊ‬‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We inform you (pl)
Size haber veririz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒﹸﺌ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﻧ‬
Indeed we inform
Muhakkak haber veririz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒﹶﺌ‬‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We inform them
Onlara haber veririz
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒﹸﺌ‬‫ﻨ‬‫ﻧ‬
That we save
Kurtarmamız
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻨ ﹺﺞ‬‫ﻧ‬
We save
Kurtarırız
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻧ‬
We save you
Seni kurtarırız
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻧ‬
Indeed we save
Muhakkak kurtarırız
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
Indeed we save him
Muhakkak onu kurtarırız
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
Indeed we remove
Muhakkak çekip ayırırız
1
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻧ‬
We send down
Đndiririz
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
That we send down
Đndirmemiz
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹾﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We send it down
Onu indiririz
2
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺰﹸﻟ‬ ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We forget
Unuturuz
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻧ‬
We forget you (pl)
Sizi unuturuz
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻧ‬
We forget them
Onları unuturuz
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻧ‬
That we abolish
Nesh etmemiz, silmemiz
‫ﻧﺴﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
Indeed we blow
Mutlaka savuracağız
1
‫ﻧﺴﻒ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹶﻔ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
Indeed we blow it
Mutlaka onu savuracağız
1
‫ﻧﺴﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ ﹶﻔ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We made it forgotten
Onu unuttururuz
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻬ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
That we create
Yaratmamız
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺸ ﹶﺊ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
That we create you (pl)
Sizi yaratmamız
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺸﹶﺌ ﹸﻜ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
480
We raise
Diriltiriz
4
‫ﻧﺸﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We raise them
Onları diriltiriz
4
‫ﻧﺸﺰ‬
‫ﺎ‬‫ﺰﻫ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We help
Yardım ederiz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
Indeed we help you (pl)
Size mutlaka yardım ederiz
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
We look, wait
Bakarız, bekleriz
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﻧ‬
We reduce
Eksiltiriz
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﻧ‬
We reduce it
Onu eksiltiriz
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺎ‬‫ﺼﻬ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﻧ‬
That we reverse it
Onu tersine çevirmemiz
1
‫ﻧﻜﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ ﱢﻜ‬‫ﻧ‬
That we forbid you
Seni yasaklamamız
1
‫ﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻧ‬
He prohibited
Yasakladı
1
‫ﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬
Day, daytime
Gündüz
‫ﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻧﻬ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬
He prohibited you
Sizi yasakladı
1
‫ﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻧﻬ‬
He prohibited you (dual)
Đkiniz yasakladı
1
‫ﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎ ﹸﻛﻤ‬‫ﻧﻬ‬
To prohibit, forbid
Yasakladı
1
‫ﻲ‬
‫ﻨﻬٰﯽ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧﻬٰﯽ‬
We are guided
Hidayete ereriz, doğru yolu
buluruz
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬
We guide
Yol gösteririz, hidayet ederiz
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻧ‬
Indeed we guide them
Mutlaka onlara yol gösteririz
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬
River
Nehir
‫ﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻬ ﹴﺮ‬ ‫ﻧ‬
We destroy
Helak ederiz, yok ederiz
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬
That we destroy
Helak etmemiz, yok etmemiz
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬
Indeed we destroy
Mutlaka helak ederiz, yok
ederiz
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ ﹶﻜ‬‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬
They forbade
Yasakladılar
1
‫ﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﻧ‬
They were forbidden
Yasaklandılar
1
‫ﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻧﻬ‬
He prohibited
Yasakladı
1
‫ﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻧﻬ‬
Intelligence
Anlayış, akıl
‫ﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻧﻬ‬
I was prohibited
Yasaklandım, nehy olundum
‫ﻲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻧﻬﹺﻴ‬
481
1
Seed
Çekirdek
‫ﻧﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻧﻮ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻧﻮ‬
Forelocks
Perçemler
‫ﻧﺼﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺍﺻ‬‫ﻧﻮ‬
Noah (pbuh)
Nuh (AS)
We reveal, send down
Vahyederiz
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﺣ‬‫ﻧ‬
We reveal it
Onu vahyederiz
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻮﺣ‬‫ﻧ‬
We reveal it
Onu vahyederiz
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻮﺣ‬‫ﻧ‬
They were called
Seslenildiler, nida olundular
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻮﺩ‬‫ﻧ‬
It was called
Seslenildi, nida olundu
1
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
Light
Nur, ışık, aydınlık
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ ﻧ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
We make him inherit
Varis kılarız
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﻮ ﹺﺭ ﹸ‬‫ﻧ‬
Your light
Nurunuz
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ ﹸﻛ‬‫ﻧ‬
Our light
Nurumuz
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻧ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
His light
Onun nuru
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ ﻧ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
Their light
Onların nuru
‫ﻧﻮﺭ‬
‫ﻢ‬‫ﻮ ﹺﺭﻫ‬‫ ﻧ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
We pay in full
Tamamen öderiz
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻧ‬
We turn him
Onu döndürürüz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻮﱢﻟ‬ ‫ﻧ‬
We turn
Döndürürüz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱢﻲ‬ ‫ﻧ‬
Indeed we make turn
Mutlaka döndürürüz
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻟ‬ ‫ﻧ‬
Sleep
Uyku
‫ﻧﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻧ‬
Your sleep
Uykunuz
‫ﻧﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻧ‬
Dhun-Nun (pbuh)
Nun (Zunnun)
‫ﻧﻮﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
We make easy
Kolaylaştırırız
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻧ‬
We make easy for you
Sana kolaylaştırırız
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻧ‬
Infliction
Elde edilen
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻧ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﺣ‬‫ ﻧ‬- ‫ﺡ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
4
482
>‫ه‬
‫ﺆ ﹶﻻ ِﺀ‬ ‫ﻫ‬
These
Bunlar
Here
Đşte
‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Here
Alın
‫ﻡ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Here you (pl)
Đşte siz
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺎﺍﹶﻧ‬‫ﻫ‬
Bring (imp, pl)
Getirin
‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺗ‬‫ﻫ‬
These two
Şu ikisi
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻫ‬
To emigrate
Göç etti, hicret etti
3
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻳﻬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
They (fm) emigrated
Hicret ettiler (dş)
3
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮ ﹶﻥ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
They emigrated
Hicret ettiler
3
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Guide
Yol gösteren
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Jew, Jewish
Yahudi
‫ﻫﻮﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻫ‬
Guide
Yol gösterici
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺎﺩ‬‫ ﻫ‬- ‫ﻱ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻫ‬- ‫ﻱ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻫ‬
Collapsing, will collapse
Yıkılan, yıkılacak
‫ﻫﻮﺭ‬
‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﻫ‬
Harut
Harut
Aaron (pbuh)
Harun (AS)
That which perishes
Helak olan
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Those who perish
Helak olanlar
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Haman, pharaoh’s vizier
haman, firavunun veziri
Barren
Kupkuru
Here
Đşte burada
Pit
Uçurum
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻫ‬
Grant, give (imp)
Ver
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬
Dust
Toz
‫ﻫﺒﻮ‬
‫ﺎ ًﺀ‬‫ﻫﺒ‬
Avoidance
Ayrılış
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻫﺠ‬
Devastation
Yıkılma, parçalanma
‫ﻫﺪﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻫ‬
‫ﻭ ﹸﻥ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻫ‬
‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺎﻣ‬‫ﻫ‬
‫ﳘﺪ‬
‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻨ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
483
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﻫﺪ‬
Bana yol gösterdi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺍﻧﹺﻲ‬‫ﻫﺪ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬
He guided us
Bize yol gösterdi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬‫ﻫﺪ‬
He guided me
Bana yol gösterdi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺍﻧﹺﻲ‬‫ﻫﺪ‬
He guided him
Ona yol gösterdi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬
His guidance
Onun hidayeti
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﻫﺪ‬
He guided them
Onlara yol gösterdi
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬
Their guidance
Onların hidayeti
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬
My guidance
Hidayetim
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬
It got demolished
Yıkıldı
2
‫ﻫﺪﻡ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
We were guided
Hidayet edildik
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻫ‬
Hoopoe
Đbibik kuşu
‫ﻫﺪﻫﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
They were guided
Hidayet edildiler
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻫﺪ‬
Sacrificial animal
Kurban, kurbanlık
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
He was guided
Yol gösterildi
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
Guidance, guide
Hidayet, yol gösterici
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻫﺪ‬ - ‫ﻯ‬‫ﻫﺪ‬
To guide
Hidayet etti, yol gösterdi
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﻫﺪ‬
Sacrificial animal
Kurban, kurbanlık
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﻫﺪ‬
Gift
Hediye
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
Your gift
Sizin hediyeniz
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
You guided us
Sen bize yol gösterdin
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
We guided
Yol gösterdik
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
We guided you (pl)
Size yol gösterdik
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
We guided him
Ona yol gösterdik
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
We guided them
Onlara yol gösterdik
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
Guidance
Hidayet
He guided you (pl)
Size yol gösterdi
He guided me
1
1
1
484
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
We guided them (dual)
O ikisine yol gösterdik
This
Bu (er)
‫ﻫﺬﹶﺍ‬
These two
Bu ikisi
‫ﻥ‬ ‫ﻫﺬﹶﺍ‬
This (fm), these (unintelligent
beings)
Bu (dş), (akılsız çoğul)
To flee, run
Kaçtı
Fleeing
Kaçış
Amusement, joke
Şaka, oyun
He defeated
Yendi, hezimete uğrattı
They defeated
1
‫ﻩ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻫ‬
‫ﻫﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬
‫ﻫﺮﺏ‬
‫ﺑﹰﺎ‬‫ﻫﺮ‬
‫ﻫﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹺﻝ‬ ‫ﻫ‬
1
‫ﻫﺰﻡ‬
‫ﻡ‬‫ﻫﺰ‬
Yendiler
1
‫ﻫﺰﻡ‬
‫ﻮ‬‫ﺰﻣ‬ ‫ﻫ‬
They defeated them
Onları yendiler
1
‫ﻫﺰﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺰﻣ‬ ‫ﻫ‬
Ridicule, mock
Eğlence, alay
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﻭﹰﺍ‬‫ﻫﺰ‬
Shake (imp, fm)
Silkele (dş)
‫ﻫﺰﺯ‬
‫ﻱ‬‫ﻫﺰ‬
Dry stalks
Kuru çöp
‫ﻫﺸﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻫﺸ‬
Deprivation
Mahrum edilme
‫ﻫﻀﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻀﻤ‬
 ‫ﻫ‬
Soft
Yumuşak
‫ﻫﻀﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻫﻀ‬
Interrogative pronoun,
question word
Soru edatı - mi? mı?
To perish
Helak oldu
1
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻫﹶﻠ‬
Bring forward (imp, pl)
Getirin
1
‫ﳌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫﹸﻠ‬
Anxious
Sabırsız
‫ﻫﻠﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻠﹸﻮﻋ‬
They
Onlar (er)
He inclined, determined
Düşündü, kurdu
They (dual)
O ikisi (ikil)
Defamer
Kötüleyen, gammaz
They determined, planned
Düşündüler, kurdular
Evil suggestions
Slanderer
1
‫ﻫ ﹾﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬
1
‫ﳘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬
‫ﳘﺰ‬
‫ﺎ ﹴﺯ‬‫ﻫﻤ‬
‫ﳘﻢ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻫ‬
Vesvese
‫ﳘﺰ‬
‫ﺍﺕ‬‫ﻤﺰ‬ ‫ﻫ‬
Arkadan çekiştiren
‫ﳘﺰ‬
‫ﺓ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻫ‬
1
485
‫ﳘﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﻫ‬
‫ﳘﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻫﻤ‬
Faint sound
Hafif ses
They determined, planned
Düşündüler, kurdular
They (fm)
Onlar (dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬
Here
Burada, burası
‫ﺎ‬‫ﻫﻨ‬
There
Đşte orada
With satisfaction
Afiyetle
He
O (er)
Vain desire
Heva, boş
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﻫﻮ‬
His vain desire
Hevası
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻫﻮ‬
Hud (pbuh)
Hud (AS)
Jew, Jewish
Yahudi
‫ﻫﻮﺩ‬
‫ﻮﺩﹰﺍ‬‫ﻫ‬
Humiliation
Alçalma
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻫ‬
Humiliating
Alçaltan
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻫ‬
Humbly
Tevazu ile
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﻧﹰﺎ‬‫ﻫﻮ‬
It perished
Battı
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻫﻮ‬
Vain desire
Heva, arzu, boş
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻫﻮ‬
She, they (unintelligent
beings)
O (dş) ,onlar
Prepare (imp)
Hazırla
‫ﻫﻴﺄ‬
‫ﻴ ﹾﺊ‬‫ﻫ‬
Shape, form
Şekil
‫ﻫﻴﺄ‬
‫ﺔ‬ ‫ﻴﹶﺌ‬‫ﻫ‬
Come on
Haydi gel
‫ﻫﻴﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻫ‬
Thirsty camels
Susamış develer
‫ﻫﻴﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻢ‬‫ﻫ‬
Easy
Kolay, kolaylıkla
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﻨﹰﺎ‬‫ﻫﻴ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻫ‬
She, it
O
Far fetched
Heyhat, ne uzak
1
‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻫﻨ‬
‫ﻫﻨﺄ‬
‫ﻫﻨﹺﻴﺌﹰﺎ‬
‫ﻮ‬ ‫ﻫ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻫ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻫ‬
1
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻫ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻫ‬
486
‫و‬
‫ﻭ‬
And, by
Ve, and olsun
Heavy rain
Bol yağmur
And consult each other (imp,
pl)
Konuşup anlaşın, birbirinize
emredin
And come, enter (imp, pl)
‫ﻭﺑﻞ‬
‫ﺍﹺﺑ ﹲﻞ‬‫ﻭ‬
8
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﻭﹾﺃ‬
Ve gelin, girin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻭﹾﺃﺗ‬
And bring (imp, pl) to me
Ve bana getirin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﻭﹾﺃﺗ‬
He bound
Bağladı
3
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺍﹶﺛ‬‫ﻭ‬
He bound you
Sizi bağladı
3
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﺍﹶﺛ ﹶﻘﻜﹸﻢ‬‫ﻭ‬
Palpitating
Atan, hoplayan
‫ﻭﺟﻒ‬
‫ﺍ ﹺﺟ ﹶﻔ ﹲﺔ‬‫ﻭ‬
One
Tek, bir
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
One (fm)
Bir (dş)
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﺪﹲﺓ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Valley
Vadi
1
‫ﻭﺩﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻳ‬ ‫ﺍ‬‫ ﻭ‬- ‫ﻱ‬‫ﺍﺩ‬‫ ﻭ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
And he remembered
Ve hatırladı
8
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺩ ﹶﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Inheritor, heir
Varis
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺍ ﹺﺭ ﹸ‬‫ﻭ‬
Inheritors, heirs
Varisler
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺛ‬‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ ﻭ‬- ‫ﺍ ﹺﺭﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻭ‬
Inheritors, heirs
Varisler
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺛ‬‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﻭ‬
That which arrives
Varan, varacak
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﻭ‬
That which arrives at it
Ona varacak
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﻭ‬
Their water drawer
Onların sucu çekicisi
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﻭ‬
Those who arrive
Varanlar, varacaklar
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺭﺩ‬‫ﻭ‬
Bearer of burden
Yük taşıyan
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﺍ ﹺﺯ‬‫ﻭ‬
All-Encompassing
Kuşatan, geniş
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺳﻌ‬ ‫ﺍ‬‫ ﻭ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Wide, spacious
Geniş
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Constant, perpetual
Devamlı, sürekli
‫ﻭﺻﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺻﺒ‬
 ‫ﺍ‬‫ ﻭ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
To appoint
Sözleşti, vaatleşti
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﻮ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
We appointed
Sözleştik
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
487
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Öğüt verenler, vaizler
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻈ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Conscious
Belleyen
‫ﻭﻋﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
That which protects
Koruyan
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﻭ‬
That which falls, occurs
Đnen, düşen, vuku bulan
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
That which falls, occurs
Olacak olan, vakıa
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻌ ﹸﺔ‬ ‫ﻗ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Protector
Koruyucu
‫ﻭﱄ‬
‫ﺍ ﹴﻝ‬‫ﻭ‬
Father
Baba
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Mothers
Anneler
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Parents
Ana-baba
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ ﻭ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Mother
Ana
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Your mother
Annen
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
My mother
Annem
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻰ‬‫ﺪﺗ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
His father
Babası
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
My parents
Anam-babam
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Your parents
Anan-baban
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Parents
Ana-baba
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
His parents
Ana-babası
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
By Allah
Allah’a and olsun
And order (imp)
Ve emret
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭﹾﺃ‬
And sacrifice (imp)
Ve kurban kes
1
‫ﳓﺮ‬
‫ﺮ‬‫ﻧﺤ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
And forbid (imp)
Ve yasakla
1
‫ﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
And guide (imp) us
Ve bizi ilet
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Frail
Zayıf
‫ﻭﻫﻲ‬
‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Consequence
Vebal
‫ﻭﺑﻞ‬
‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻭﺑ‬
Ruinous
Ağır, şiddetli
‫ﻭﺑﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻭﺑﹺﻴ ﹰ‬
We appointed with you
Sizinle sözleştik
Those who give advice
1
‫ﻪ‬ ‫ﺍﻟﱠﻠ‬‫ﻭ‬
488
Odd number
Tek (sayı)
‫ﻭﺗﺮ‬
‫ﺗ ﹺﺮ‬‫ﻭ‬
Aorta
Atardamar, şah damarı
‫ﻭﺗﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻭ‬
Bond, binding
Bağ
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻭﺛﹶﺎ‬
His bond, binding
Bağı
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻭﺛﹶﺎﹶﻗ‬
Most firm, strongest
En sağlam
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻭﹾﺛﻘﹶﻰ‬
They fell
Düştü (dş)
1
‫ﻭﺟﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
It was found
Bulundu
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻭ ﹺﺟ‬
To find
Buldu
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
They (dual) found
O ikisi buldu
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﺟﺪ‬ ‫ﻭ‬
I found
Buldum
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻭﺟ‬
You (pl) found
Buldunuz
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﺗ‬‫ﻭﺟ‬
You (pl) found them
Onları buldunuz
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬‫ﺪ‬‫ﻭﺟ‬
I found it
Onu buldum
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻬ‬‫ﺪ‬‫ﻭﺟ‬
He found you
Seni buldu
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
Your means
Đmkanlarınız
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
We found
Bulduk
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
We found him
Onu bulduk
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
We found her
Onu bulduk
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
He found him
Onu buldu
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
They found
Buldular
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺟﺪ‬ ‫ﻭ‬
To fear
Korku doldu, ürperdi
1
‫ﻭﺟﻞ‬
‫ﺟ ﹸﻞ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻭ ﹺﺟ ﹶﻞ‬
Fearing
Ürperen
1
‫ﻭﺟﻞ‬
‫ﻭ ﹺﺟﹶﻠ ﹲﺔ‬
They feared
Korku doldu, ürperdi
1
‫ﻭﺟﻞ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻭ ﹺﺟﹶﻠ‬
Those who fear
Korkanlar
‫ﻭﺟﻞ‬
‫ﻭ ﹺﺟﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
Face
Yüz
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
To turn one’s face
Yüzünü döndü
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
1
489
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
Yöneldiği yön
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻬ ﹲﺔ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹺﻭ‬
Your face
Senin yüzün
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺟ ﹺﻬ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
His face
Onun yüzü
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺟ ﹺﻬ‬ ‫ﻭ‬
Her face
Onun (dş) yüzü
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﺟ ﹺﻬﻬ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻬﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
My face
Benim yüzüm
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺟ ﹺﻬ‬ ‫ﻭ‬
Faces
Yüzler
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﻭﺟ‬ - ‫ﻩ‬‫ﻮ‬‫ﻭﺟ‬
Your (pl) faces
Yüzleriniz
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻫﻜﹸﻢ‬ ‫ﻮ‬‫ﻭﺟ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻫ ﹸﻜ‬ ‫ﻮ‬‫ﻭﺟ‬
Their faces
Onların yüzleri
‫ﻢ ﻭﺟﻪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻭﺟ‬ -‫ﻢ‬‫ﻫﻬ‬ ‫ﻮ‬‫ﻭﺟ‬ -‫ﻢ‬ ‫ﻫ ﹺﻬ‬ ‫ﻮ‬‫ﻭﺟ‬
Honorable
Đtibarlı
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻭﺟﹺﻴﻬﹰﺎ‬
Alone
Kendisi, tek başına
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬
Wild beasts
Vahşi hayvanlar
‫ﻭﺣﺶ‬
‫ﺵ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬
Revelation
Vahiy
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬
Alone
Kendisi, tek başına
‫ﻭﺣﺪ‬
‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﻭﺣ‬
Our revelation
Vahyimiz
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺣﹺﻴﻨ‬ ‫ﻭ‬
His revelation
Onun vahyi
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬
To love, want, wish
Sevdi, istedi
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬
Name of false deity
Put adı
Love, affection
Sevgi
They wished
Đstedi
And disregard
I turned my face
Yüzümü döndüm
Direction
1
1
‫ﺩﹰﺍ‬ ‫ﻭ‬
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺩﹰﺍ‬ ‫ﻭ‬
1
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺕ‬‫ﻭﺩ‬
Ve aldırma
1
‫ﻭﺩﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬
And has forsaken you
Ve seni bıraktı
2
‫ﻭﺩﻉ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬
Rain
Yağmur
‫ﻭﺩﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬
They wished
Đstediler
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻭﺩ‬
Loving, affectionate
Çok seven
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻭﺩ‬
And leave (imp)
Ve bırak
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻭ ﹶﺫ ﹺﺭ‬
1
1
490
To leave
Bıraktı
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻭ ﹶﺫ‬
And leave (imp) me
Ve beni bırak
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭﻧﹺﻲ‬ ‫ﻭ ﹶﺫ‬
And leave (imp, pl)
Ve bırakın
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻭ ﹶﺫﺭ‬
And show off
Ve gösteriş, riya
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻭ ﹺﺭﺋﹶﺎ َﺀ‬
And he saw
Ve gördü
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﻭ‬
Back, behind
Arka
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﺍ ِﺀ‬‫ﻭﺭ‬ - ‫ﺍ َﺀ‬‫ﻭﺭ‬
Behind you
Arkanız
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﺋﻜﹸﻢ‬‫ﺍ‬‫ﻭﺭ‬ - ‫ﺍ َﺀﻛﹸﻢ‬‫ﻭﺭ‬
Behind him
Onun arkası
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﻭﺭ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺍ َﺀ‬‫ﻭﺭ‬
Behind them
Onların arkaları
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﺋﻬﹺﻢ‬‫ﺍ‬‫ﻭﺭ‬ - ‫ﻢ‬‫ﺍ َﺀﻫ‬‫ﻭﺭ‬
Behind me
Arkam
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﺍﺀِﻱ‬‫ﻭﺭ‬
And they saw
Ve gördüler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺭﹶﺍﻭ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺭﹶﺍﻭ‬ ‫ﻭ‬
To inherit
Miras aldı
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﻳ ﹺﺮ ﹸ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﻭ ﹺﺭ ﹶ‬
Inheritors, heirs
Varisler
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺭﹶﺛ‬ ‫ﻭ‬
He inherited from him
Ona varis oldu
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻭ ﹺﺭﹶﺛ‬
They inherited
Varis oldular
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﻭ ﹺﺭﺛﹸﻮﹾﺍ‬
Place of arrival
Varış yeri
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹺﻭ‬
And he returned
Ve geri çevirdi
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬
To arrive, come
Geldi, vardı
1
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺮ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬
Thirsty
Susuz
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺩﹰﺍ‬‫ﹺﻭﺭ‬
Rose
Gül
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺩ ﹰﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬
They arrived
Vardılar, geldiler
1
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﻭ‬‫ﺭﺩ‬ ‫ﻭ‬
They arrived at it
Ona vardılar
1
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺭﺩ‬ ‫ﻭ‬
Leaf
Yaprak
‫ﻭﺭﻕ‬
‫ﺔ‬ ‫ﺭﹶﻗ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻕ‬
‫ﺭ ﹺ‬ ‫ﻭ‬
Your (pl) silver coin
Gümüş paranız
‫ﻭﺭﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹸﻜ‬‫ﻭ ﹺﺭ‬
Hidden
Gizlenmiş
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﻭ ﹺﺭ‬
Jugular vain
Şah damarı
‫ﻭﺭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻭﺭﹺﻳ‬
1
491
Refuge
Sığınak
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬
Burden
Yük
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﺯﺭ‬ ‫ ﹺﻭ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﹺﻭ‬
To bear burden
Yükünü taşıdı
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹺﺰ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬
Your burden
Senin yükün
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﹺﻭ‬
Weigh, scale, measure
Ölçü, tartı
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﻧ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﺯ ﹸﻥ‬ ‫ﻭ‬
They weighed, measured
Ölçtüler, tarttılar
1
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﻮ‬‫ﺯﻧ‬ ‫ﻭ‬
Weigh, measure (imp, pl)
Ölçün, tartın
1
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻭ ﹺﺯﻧ‬
They weighed for them
Onları ölçtüler
1
‫ﻭﺯﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺯﻧ‬ ‫ﻭ‬
Assistant, vizier
Vezir, yardımcı
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺍ‬‫ﻭﺯﹺﻳﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻭﺯﹺﻳ‬
And ask (imp)
Ve sor
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺳﹶﺌ ﹾﻞ‬ ‫ﻭ‬
And ask (imp) them
Ve onlara sor
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺳﹶﺌ ﹾﻠ‬ ‫ﻭ‬
And ask (imp, pl)
Ve sorun
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺳﹶﺌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﻭ‬
Middle
Orta
‫ﻭﺳﻂ‬
‫ﺳﻄﹰﺎ‬ ‫ﻭ‬
Penetrated into middle
Ortasına girdiler
‫ﻭﺳﻂ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹾﻄ‬ ‫ﻭ‬
Middle
Orta
‫ﻭﺳﻂ‬
‫ﺳﻄﹶﻰ‬ ‫ﻭ‬
Capacity
Takat, imkan
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
To encompass, understand
Kuşattı, içine aldı, anladı
1
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
It encompassed
Kuşattı, içine aldı
1
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
Its capacity
Onun takatı, imkanı
‫ﻭﺳﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
It enveloped
Topladı, bir araya getirdi
‫ﻭﺳﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
And they were made to drink
Ve içirildiler
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺳﻘﹸﻮﺍ‬ ‫ﻭ‬
That which whispers
Vesvese veren, fısıldayan
‫ﻭﺳﻮﺱ‬
‫ﺱ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺳﻮ‬ ‫ﻭ‬
To whisper
Vesvese verdi, fısıldadı
1
‫ﻭﺳﻮﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺳ ﹺﻮ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
And they were driven
Ve sevk edildi
1
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻭﺳ‬
Means of access
Vesile, yaklaşma yolları
‫ﻭﺳﻞ‬
‫ﻴﹶﻠ ﹶﺔ‬‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
He enjoined
Tavsiye etti
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﺻ‬
1
1
1
2
492
He enjoined you (pl)
Size tavsiye etti
2
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻭﺻ‬
To describe, make attributes
Vasfetti, tarif etti, atfetti
1
‫ﻭﺻﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
Their attributes
Vasıfları
‫ﻭﺻﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺻ ﹶﻔ‬
 ‫ﻭ‬
To arrive, join
Ulaştı, birleşti, bileştirdi
1
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻ ﹶﻞ‬
 ‫ﻭ‬
We joined
Ekledik, uladık
2
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺻ ﹾﻠﻨ‬
 ‫ﻭ‬
He enjoined
Tavsiye etti
2
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻭﺻ‬
Instruction, will
Vasiyet, tavsiye
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
Entrance
Giriş
‫ﻭﺻﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
Camel dedicated to false
deities
Putlara adanmış deve
We enjoined
Tavsiye ettik
Placed, put
Konuldu, yerleştirildi
To put, place
Koydu, yerleştirdi
She gave birth
‫ﻴﹶﻠ ﹲﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
Doğurdu
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
I placed, gave birth
Koydum, doğurdum
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
She gave birth to him
Onu koydu, doğurdu
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
She gave birth to her
Onu (dş) doğurdu
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
I gave birth to her
Onu (dş) doğurdum
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
We removed from you
Senden kaldırdık
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
He placed it
Onu koydu
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
Rising
Kalkma
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﻭ ﹾﻃﺌﹰﺎ‬
Necessary
Gerekli iş
‫ﻭﻃﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻭ ﹶﻃﺮ‬
Bag
Yük, torba
‫ﻭﻋﻲ‬
‫ﺎ ِﺀ‬‫ﹺﻭﻋ‬
It was promised
Vaad edildi
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
Promise, word, covenant
Vaad, söz
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
To promise, covenant
Vaat etti, tesbit etti
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
You promised
Vaat ettin
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻭﻋ‬
2
1
493
I promised
Vaat ettim
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻭﻋ‬
I promised to you (pl)
Size vaat ettim
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺪ‬‫ﻭﻋ‬
You promised to us
Bize vaat ettin
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬‫ﺪ‬‫ﻭﻋ‬
You promised to them
Onlara vaat ettin
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
Your promise
Senin vaadin
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
He promised to you (pl)
Size vaad etti
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
Our promise
Bizim vaadimiz
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
We were promised
Vaad olunduk
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
We promised to him
Ona vaad ettik
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
We promised to them
Onlara vaad ettik
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
His promise
Onun vaadi
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
He promised to her
Ona (dş) vaad etti
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
And he counted them
Ve onları saydı
1
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
And promise (imp) them
Ve onlara vaad et
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
They promised him
Ona vaad ettiler
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻭ‬
To advise, instruct
Öğüt verdi
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﻋ ﹶ‬ ‫ﻭ‬
You advised
Öğüt verdin
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻋ ﹾﻈ‬ ‫ﻭ‬
And advise (imp) them
Ve onlara vaaz et, öğüt ver
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ ﹾﻈ‬ ‫ﻭ‬
My promise, threat
Tehdit, vaid, tehdidim
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻭﻋ‬
Appropriate
Uygun
‫ﻭﻓﻖ‬
‫ﹺﻭﻓﹶﺎﻗﹰﺎ‬
He paid him in full
Ona hesabını tamamen ödedi
‫ﻭﰲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭﻓﱠﺎ‬
Guest, delegation
Misafir, heyet
‫ﻭﻓﺪ‬
‫ﻭﻓﹾﺪﹰﺍ‬
He fulfilled
Vefa gösterdi
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻭﻓﱠﻰ‬
It was paid in full
Tamamen ödendi
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﱢﻓ‬
Respect, grandeur
Vakar, saygı
‫ﻭﻗﺮ‬
‫ﻭﻗﹶﺎﺭﹰﺍ‬
He protected us
Bizi korudu
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻗﹶﺎﻧ‬
1
2
1
494
He protected him
Onu korudu
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭﻗﹶﺎ‬
He protected them
Onları korudu
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭﻗﹶﺎ‬
It spread
Kapladı
1
‫ﻭﻗﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻭﹶﻗ‬
Time
Vakit, zaman
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻭ ﹾﻗ‬
Its time
Onun vakti
‫ﻭﻗﺖ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻭ ﹾﻗ‬
Weight, deafness
Ağırlık, sağırlık
‫ﻭﻗﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﻭ ﹾﻗﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻭ ﹾﻗ‬
Weight
Ağırlık
‫ﻭﻗﺮ‬
‫ﹺﻭﻗﹾﺮﹰﺍ‬
To fall, occur
Düştü, vaki oldu
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬
Its occurrence
Vaki olması
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻭ ﹾﻗ‬
It fell, happened
Düştü, vaki oldu, vazife oldu
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬
Its occurrence
Onun vaki olması
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﻭ ﹾﻗ‬
To stop, stand
Durdu, dikildi
1
‫ﻭﻗﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻭﹶﻗ‬
It was made to stand
Durduruldu, dikiltildi
1
‫ﻭﻗﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻗ‬‫ﻭ‬
And stop (imp, pl)
Ve durdurun
1
‫ﻭﻗﻒ‬
‫ﻗﻔﹸﻮ‬‫ﻭ‬
They were made to stand
Durduruldular
1
‫ﻭﻗﻒ‬
‫ﻗﻔﹸﻮﹾﺍ‬‫ﻭ‬
And stop (imp, pl) them
Onları durdurun
1
‫ﻭﻗﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻗﻔﹸﻮ‬‫ﻭ‬
And protect (imp) us
Ve bizi koru
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻗﻨ‬‫ﻭ‬
And protect (imp) them
Ve onları koru
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻗ ﹺﻬ‬‫ﻭ‬
Fuel
Yakıt
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻭﹸﻗ‬
Its fuel
Onun yakıtı
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﻭﻗﹸﻮ‬
To protect, defend
Korudu, kolladı
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳﻘ‬ - ‫ﻭﻗﹶﻲ‬
He striked with his fist
Yumruk attı
1
‫ﻭﻛﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻭ ﹶﻛ‬
He striked him with his fist
Ona yumruk attı
1
‫ﻭﻛﺰ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻭ ﹶﻛ‬
He was entrusted
Vekil edildi
2
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻭ ﱢﻛ ﹶﻞ‬
And eat (imp, dual)
Ve yiyin (ikil)
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻼ‬
‫ﻭ ﹸﻛ ﹶ‬
We have entrusted
Vekil kıldık
2
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻭ ﱠﻛ ﹾﻠﻨ‬
1
495
1
And eat (imp)
Ve yiyin
Proxy, guardian
Vekil, koruyucu
Turn (imp)
Dön
And really if
Ve eğer gerçekten
And not
Ve değil
It turned them
Onları çevirdi
Protection
1
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻭ ﹸﻛﻠﹸﻮﺍ‬
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﻭﻛ‬
‫ﻭﱄ‬
‫ﻭ ﱢﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻭﹶﻟ‬
‫ﻭ ﹶﻻ‬
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ ﱠﻻ‬
Velayet, koruyuculuk
‫ﻭﱄ‬
‫ﻳ ﹸﺔ‬‫ﻭ ﹶﻻ‬
Their protection
Onların velayeti
‫ﻭﱄ‬
‫ﺘﻬﹺﻢ‬‫ﻴ‬ٰ‫ﻭﻟ‬
And let it come (imp)
Ve gelsin
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let there be (imp)
Olsun
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let him look (imp)
Baksın
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﺘ‬‫ﻭﹾﻟ‬
She gave birth
Doğurdu
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
He was born
Doğuruldu
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﻭ‬
Child
Çocuk
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺍ‬‫ﻭﹶﻟﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
Young boys, children
Gençler
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﹺﻭﹾﻟﺪ‬
I was born
Doğdum
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻭﻟ‬
They (fm) gave birth
Doğurdular (dş)
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ ﹶﻥ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
They (fm) gave birth to them
Onları doğurdular
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
His child
Onun çocuğu
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
Her child
Onun (dş) çocuğu
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
And but
Ve lakin, fakat
But we
Fakat biz
‫ﺎ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
But you (pl)
Fakat siz
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻜ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
But he
Fakat o
But they
Fakat onlar
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻜ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
But I
Fakat ben
‫ﻲ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
1
‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻟ‬‫ﻭ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻜ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
496
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let us bear (imp)
Yüklenelim
If, even if
Şayet, eğer, olsa bile
Turn (imp, pl)
Dönün
1
‫ﻭﱄ‬
‫ﻭﻟﱡﻮﹾﺍ‬
They turned
Döndüler
1
‫ﻭﱄ‬
‫ﺍ‬‫ﻭﱠﻟﻮ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻭﱠﻟﻮ‬
If not, even if not
Değilse, olmasaydı
Protector
Dost, koruyucu
To turn
Döndü
And let them believe (imp)
1
‫ﻮ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
‫ﻮ ﹶﻻ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
‫ﻭﱄ‬
‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻟ‬‫ﻭ‬
1
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱢﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻭﻟﱠﻰ‬
Đman etsinler
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let them hold (imp)
Tutsunlar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧﺬﹸﻭﺍ‬ ‫ﻴ ﹾﺄ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let them cry, weep (imp, pl)
Ağlasınlar
1
‫ﺑﻜﻲ‬
‫ﺒﻜﹸﻮﺍ‬‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
You turned
Döndün
1
‫ﻭﱄ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﱠﻟ‬
And let him fear (imp)
Sakınsın
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘ ﹺﻖ‬‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let them fear (imp)
Sakınsınlar
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘ ﹺﻖ‬‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let him be cautious (imp)
Dikkatli olsun, inceliklere
baksın
5
‫ﻟﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺘﹶﻠ ﱠﻄ‬‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
You (pl) turned
Döndünüz
1
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻭﱠﻟ‬
Intimates
Sırdaş
‫ﻭﰿ‬
‫ﺠ ﹰﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﻟ‬
Let them find (imp)
Bulsunlar
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﻴ ﹺ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let him decree (imp)
Hüküm versin
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let him fear (imp)
Korksun
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
As a child
Çocukken
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﻭﻟ‬
Let him call, pray (imp)
Dua etsin, çağırsın
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let them ask (imp)
Sorsunlar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺄﻟﹸﻮﺍ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let them be chaste (imp)
Đffetli olsunlar
10
‫ﻋﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let them bear witness
(imp)
Şahit olsunlar
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let them overlook (imp)
Hoş görsünler
1
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺼ ﹶﻔﺤ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let them draw (imp, fm)
Vursunlar (dş)
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺑ‬‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
497
And let them circumambulate
(imp)
Tavaf etsinler
5
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻮﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﻴ ﱠﻄ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let them forgive (imp)
Affetsinler
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻌﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
That he knows
Bilmesi için
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
And let them say (imp)
Desinler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻴﻘﹸﻮﻟﹸﻮﺍ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Let him write (imp)
Yazsın
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ ﹾﻜ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Your (pl) protector
Dostunuz, veliniz
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻟ‬‫ﻭ‬
And let him dictate (imp)
Yazdırsın
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻠ ﹺﻞ‬‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻭﹾﻟ‬
Our protector
Dostumuz, velimiz
‫ﻭﱄ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻟ‬‫ﻭ‬
His protector
Onun dostu, velisi
‫ﻭﱄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﻭ‬
Their protector
Onların dostu, velisi
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﻭ‬
Their (dual) protector
O ikisinin dostu, velisi
‫ﻭﱄ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﻭ‬
And let them fulfill (imp)
Ve yerine getirsinler
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﹸﻮﺍ‬‫ﻭﹾﻟﻴ‬
My protector
Benim velim, dostum
‫ﻭﱄ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﻭ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬
And he distanced himself
Ve yan çizdi
‫ﻧﺄﻱ‬
‫ﻧﺌﹶﺎ‬‫ﻭ‬ -‫ﻧﺄﹶﻯ‬‫ﻭ‬
Bestower
Karşılıksız veren
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬
Shining
Parlayan
‫ﻭﻫﺞ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺟ‬‫ﻭﻫ‬
To bestow, grant
Karşılıksız verdi
1
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬
She granted
Verdi (dş)
1
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬
We granted
Verdik
1
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬
Weakened
Zayıfladı
1
‫ﻭﻫﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬
Weakness
Zayıflık
‫ﻭﻫﻦ‬
‫ﻫﻨﹰﺎ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻫ ﹴﻦ‬ ‫ﻭ‬
They weakened
Gevşediler
1
‫ﻭﻫﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻫﻨ‬ ‫ﻭ‬
It was hidden
Gizlendi
1
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﻭ ﹺﺭ‬‫ﻭ‬
Ah, that
Vay
‫ﻳ ﹶﻜﹶﺎ ﱠﻥ‬‫ﻭ‬
Ah, that
Vay ona
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻳ ﹶﻜﹶﺄ‬‫ﻭ‬
Woe
Vay haline, yazıklar olsun
4
2
1
498
‫ﻳ ﹲﻞ‬‫ﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﹶﻠﻨ‬‫ﻭ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳﹶﻠ‬‫ﻭ‬
Woe to us
Yazıklar olsun bize
Woe to me
Yazıklar olsun bana
‫ﻰ‬‫ﻳﹶﻠﺘ‬‫ﻭ‬
Woe to you
Yazıklar olsun sana
‫ﻚ‬
 ‫ﻳﹶﻠ‬‫ﻭ‬
Woe to you (pl)
Yazıklar olsun size
‫ﻢ‬ ‫ﻳﹶﻠ ﹸﻜ‬‫ﻭ‬
499
‫ي‬
He calls to account
Sorumlu tutar, muaheze eder
3
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺆ‬
He calls you (pl) to account
Sizi sorumlu tutar
3
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹸﺬ ﹸﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺆ‬
He calls them to account
Onları sorumlu tutar
3
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬‫ﺧ ﹸﺬﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺆ‬
That it is given
Verilmesi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That he gives you (pl)
Size vermesi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That they give
Vermeleri
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻳ‬
They are given
Verilirler
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
It is given
Verilir
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻰ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻳ‬
He gives
Verir
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻳ‬
He gives me
Bana verir
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That he gives him
Ona vermesi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He gives him
Ona verir
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻳ‬
That he gives them
Onlara vermesi
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He gives them
Onlara verir
4
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻳ‬
It is transferred
Nakledilir
1
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺆﹶﺛ‬ ‫ﻳ‬
They prefer
Tercih ederler
4
‫ﺃﺛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺛﺮ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He is taken, seized
Alınır, yakalanır
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That he is taken
Alınması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹾﺬ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
It is delayed
Tehir edilir, ertelenir
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That he delays
Tehir etmesi
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He delays
Tehir eder, erteler
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That he delays you (pl)
Sizi tehir etmesi
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He delays them
Onları erteler
2
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He returns
Geri verir
2
‫ﺃﺩﻱ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He returns it
Onu geri verir
2
‫ﺃﺩﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
500
That it is permitted
Đzin verilmesi
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺆ ﹶﺫ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
It is permitted
Đzin verilir
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺆ ﹶﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﻳ‬
They harm, hurt
Eziyet ederler
1
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﺆﺫﹸﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
He harms, hurts
Zarar verir, rahatsız eder
1
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺆﺫ‬ ‫ﻳ‬
That they (fm) get harmed
Eziyet edilmeleri (dş)
1
‫ﺃﺫﻱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺆ ﹶﺫ‬ ‫ﻳ‬
Despaired
Yeise, ümitsizliğe düştü
1
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻳ‬
They (fm) despaired
Ümitsizliğe düştüler (dş)
1
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻳ‬
They despaired
Ümitsizliğe düştüler
1
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺌﺴ‬‫ﻳ‬
He is turned away
Çevrilir
1
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺆﹶﻓ‬ ‫ﻳ‬
They are turned away
Çevrilirler
1
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﺆﹶﻓﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
He joins, reconciles
Birleştirir, yakınlaştırır
2
‫ﺃﻟﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺆﱢﻟ‬ ‫ﻳ‬
They swear off
Karısına yaklaşmama yemini
eder
4
‫ﺃﻟﻮ‬
‫ﺆﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
They are ordered
Emrolunurlar
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
He believes, gives safety
Đman eder, inanır, emin kılar
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
They believe
Đman ederler (dş)
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That he believes
Đman etmesi
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
Indeed he believes
Elbette iman eder
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
Indeed they believe
Elbette iman ederler
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
That they believe
Đman etmeleri
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
They believe
Đman ederler
4
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
Tires, makes tired
Yorar, yorgunluk verir
1
‫ﺃﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺆ‬
It tires him
Onu yorar
1
‫ﺃﻭﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺆ‬
Despairing
Mey’us, ümitsiz
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﺌﹸﻮﺳ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﻭ‬‫ﻳﺆ‬
He supports
Destekler
‫ﺃﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬
O!
Ey!
O my Lord
Ey Rabbim
1
‫ﺎ‬‫ﻳ‬
‫ﺭﺑﺐ‬
501
‫ﺏ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳ‬
O my people
Ey kavmim
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﺎ ﹶﻗ‬‫ﻳ‬
O our people
Ey kavmimiz
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺎ ﹶﻗ‬‫ﻳ‬
I wish it had
Keşke
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺎ ﹶﻟ‬‫ﻳ‬
I wish we had
Keşke biz
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺎ ﹶﻟ‬‫ﻳ‬
I wish I had
Keşke ben
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﻴ‬‫ﺎ ﹶﻟ‬‫ﻳ‬
I wish he had
Keşke o
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺎ ﹶﻟ‬‫ﻳ‬
Woe to us
Yazık bize
‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳﹶﻠ‬‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳ‬
Woe to me
Yazık bana
‫ﻰ‬‫ﻳﹶﻠﺘ‬‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳ‬
Woe to us
Yazık bize
‫ﺎ‬‫ﻳﹶﻠﻨ‬‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳ‬
O John (pbuh)
Ey Yahya (AS)
O!
Ey
‫ﺎ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻳ‬‫ﺎﹶﺃ‬‫ﻳ‬
O!
Ey
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﹶﺃ‬‫ﻳ‬
That he refuses
Kaçınması, reddetmesi
Dry
‫ﻰ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳ‬
‫ﺃﰊ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻳ ﹾﺎ‬
Kuru
‫ﻳﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
‫ﺎﹺﺑ ﹴ‬‫ﻳ‬
Dry ones
Kurular
‫ﻳﺒﺲ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﺴ‬‫ﻳ‬
He refuses
Kaçınır, reddeder
1
‫ﺃﰊ‬
‫ﻰ‬‫ﻳ ﹾﺄﺑ‬
That he comes
Gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻳ ﹾﺎ‬
That he brings
Getirmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺕ ﺑﹺـ‬
 ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he comes to you
Sana gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
That he comes to you (pl)
Size gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹸﻜ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he swears
Yemin etmesi
8
‫ﺃﻟﻮ‬
‫ﺗ ﹺﻞ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
They order each other,
consult
Birbirine emrederler,
danışırlar
8
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he comes to him
Ona gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
That he comes to them
Onlara gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
That they come
Gelmeleri
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
That they come to you
Sana gelmeleri
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
502
1
That they come to you (pl)
Size gelmeleri
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﺄﺗ‬‫ﻳ‬
They come
Gelirler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
They come to you
Sana gelirler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
They come to us
Bize gelirler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻮ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
They come to me
Bana gelirler
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
He/it comes
Gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﺎﺗ‬
That he/it comes
Gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
He/it brings
Getirir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ ﺑﹺـ‬‫ﻳ ﹾﺎﺗ‬
They (dual) come
Gelirler (ikil)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻴ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
They (dual) come to her
Ona gelirler (ikil)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﹺﻧﻬ‬‫ﺗﻴ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
That it comes to you
Sana gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
That it comes to you (pl)
Size gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
It comes to you (dual)
Size (ikil) gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴ ﹸﻜﻤ‬‫ﻳ ﹾﺎﺗ‬
They (fm) come
Gelirler (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
He/it comes to us
Bize gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
They (fm) come to you
Sana gelirler (dş)
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
Indeed it comes to you (pl)
Size mutlaka gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he/it comes to me
Bana gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴﻨﹺﻰ‬‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
Indeed it comes to me
Bana mutlaka gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻲ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬
It comes to me
Bana gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴﻨﹺﻰ‬‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
He/it comes to me
Bana gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴﻨﹺﻲ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
He/it comes to him
Ona gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
He/it comes to her
Ona (dş) gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻳ ﹾﺎﺗ‬
He/it comes to them
Onlara gelir
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻴﻬﹺﻢ‬‫ﻳ ﹾﺄﺗ‬
That he/it comes to them
Onlara gelmesi
1
‫ﺃﰐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
Gog
Yecüc
‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳ ﹾﺎﺟ‬
503
He takes, seizes
Tutar, yakalar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he seizes you (pl)
Sizi tutması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺧ ﹶﺬ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he seizes him
Onu tutması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧ ﹾﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he seizes them
Onları tutması
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That they take
Tutmaları
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧﺬﹸﻭﹾﺍ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
They take
Tutarlar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺧﺬﹸﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
They take it/them
Onu/onları tutarlar
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺧﺬﹸﻭ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That they take it/him
Onu tutmaları
1
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺧﺬﹸﻭ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he permits
Đzin vermesi
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹶﺫ ﹶﻥ‬
That he permits
Đzin vermesi
1
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹶﺫ ﹾﻥ‬
They falsify
Uydururlar
1
‫ﺃﻓﻚ‬
‫ﻓﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﺄ‬
Ruby
Yakut
That he eats
Yemesi
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹶﻞ‬
He eats
Yer
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹸﻞ‬
They (dual) eat
O ikisi yerler
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻼ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹶ‬
They (fm) eat
Onlar yerler (dş)
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛ ﹾﻠ‬
That he eats it
Onu yemesi
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛﹶﻠ‬
He eats it
Onu yer
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛﹸﻠ‬
He eats them
Onları (dş) yer
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛﹸﻠ‬
That they eat
Onları n yemeleri
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮﹾﺍ‬
They eat
Onlar yerler
1
‫ﺃﻛﻞ‬
‫ﻳ ﹾﺄ ﹸﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
He suffers
Acı duyar, elem duyar
1
‫ﺃﱂ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﺎﹶﻟ‬
They suffer
Elem duyarlar
1
‫ﺃﱂ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﺄﹶﻟﻤ‬
They spare you (pl)
Sizi uzak tutarlar
1
‫ﺃﻟﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻳ ﹾﺄﻟﹸﻮ‬
He orders
Emreder
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That he orders you (pl)
Size emretmesi
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﺎﻗﹸﻮ‬‫ﻳ‬
504
He orders you (pl)
Size emreder
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
He orders them
Onlara emreder
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻢ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
They order
Emrederler
1
‫ﺃﻣﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
He becomes secure
Emin olur, emniyette olur,
güvenir
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
That they become secure
Emin olmaları
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
they become secure of you
Sizden emin olurlar
1
‫ﺃﻣﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
Its time comes
Vakti gelir
1
‫ﺃﱐ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﺄ‬
They (fm) pledge allegiance
to you
Sana bağlılık yemini ederler
(dş)
1
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﻳ‬‫ﻳﺒ‬
They pledge allegiance
Bağlılık yemini ederler
1
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﻳﻌ‬‫ﻳﺒ‬
They pledge allegiance to
you
Sana bağlılık yemini ederler
1
‫ﺑﻴﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺎﹺﻳﻌ‬‫ﻳﺒ‬
That he seeks
Araması, istemesi
8
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺘ ﹺﻎ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They seek
Ararlar, isterler
8
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He seeks
Arar, ister
8
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
Surely they will slit
Mutlaka yaracaklar
1
‫ﺑﺘﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he tests, tries
Đmtihan etmesi
8
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he tests you (pl)
Sizi imtihan etmesi
8
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He disperses
Yayar
1
‫ﺑﺜﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺒ ﱡ‬‫ﻳ‬
It scratches
Eşeler
1
‫ﲝﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﺤ ﹸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He diminishes
Eksiltir
1
‫ﲞﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he diminishes
Eksiltmesi
1
‫ﲞﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They are diminished
Eksiltilirler
1
‫ﲞﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺨﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He becomes stingy
Cimrilik eder
1
‫ﲞﻞ‬
‫ﺨ ﹸﻞ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he becomes stingy
Cimrilik etmesi
1
‫ﲞﻞ‬
‫ﺨ ﹾﻞ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They become stingy
Cimrilik ederler
1
‫ﲞﻞ‬
‫ﺨﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he discloses
Açığa vurması
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He begins
Başlatır
4
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
505
He begins
Başlatır
1
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﺪﹸﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
It is exchanged
Değiştirilir
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He exchanges
Değiştirir
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he changes
Değiştirmesi
1
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he changes us
Bizi değiştirmesi
1
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﹶﻟﻨ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he changes him
Onu değiştirmesi
1
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺪﹶﻟ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he changes them (dual)
O ikisini değiştirmesi
1
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﺪﹶﻟ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That they exchange
Değiştirmeleri
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪﹸﻟﻮﹾﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They exchange it
Onu değiştirirler
2
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺪﻟﹸﻮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he discloses it
Onu açığa vurması
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They disclose
Açığa vururlar
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻳ‬
That he discloses
Açığa vurması
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They (fm) disclose
Açığa vururlar (dş)
4
‫ﺑﺪﻭ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻳ‬
They begin
Başlarlar
‫ﺑﺪﺃ‬
‫ﺪٶُﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
Dry
Kuru
‫ﻳﺒﺲ‬
‫ﺴﹰﺎ‬‫ﻳﺒ‬
He extends, spreads
Yayar, genişletir, uzatır
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He extends it
Onu genişletir
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ ﹸﻄ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That they extend
Genişletmeleri, açmaları
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﺴﻄﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He gives good news
Müjdeler
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He gives you good news
Seni müjdeler
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He gives you (fm) good news
Seni (dş) müjdeler
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He gives them good news
Onları müjdeler
2
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He sees
Görür, gözetir
4
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That they see, perceive
Görmeleri, anlamaları
1
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They see
Görürler
4
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They are made to see
Birbirlerine gösterilirler
2
‫ﺑﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
4
506
He extends
Genişletir
1
‫ﺑﺴﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺼﹸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
Indeed he lags behind
Yavaş davranır, ağırdan alır
1
‫ﺑﻄﺄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﱢﻄﹶﺌ‬‫ﻳ‬
That he seizes
Yakalaması
1
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He seizes
Yakalar
1
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They seize
Yakalarlar
1
‫ﺑﻄﺶ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻄﺸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he nullifies
Đptal etmesi
1
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻄ ﹶﻞ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He nullifies
Đptal eder, boşa çıkarır
1
‫ﺑﻄﻞ‬
‫ﻄ ﹸﻞ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he sends, resurrects
Diriltmesi, göndermesi
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He sends, resurrects
Diriltir, gönderir
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He is sent, resurrected
Diriltilir, gönderilir
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he raises you
Seni yükseltmesi
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌﹶﺜ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He resurrects you (pl)
Sizi diriltir
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹸﺜ ﹸﻜ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
Indeed he raises
Mutlaka diriltir
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌﹶﺜ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He resurrects them
Onları diriltir
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌﹸﺜ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That they are resurrected
Diriltilmeleri
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻌﺜﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They are resurrected
Diriltilirler
1
‫ﺑﻌﺚ‬
‫ﻌﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They seek
Ararlar, isterler
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻳ‬
They seek for you (pl)
Sizin için isterler
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻳ‬
They seek it
Onu isterler
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻳ‬
He seeks, oppresses
Arar, haddi aşar
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻳ‬
They transgress
Aşarlar, karışırlar (ikil)
1
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬
It remains
Baki kalır
1
‫ﺑﻘﻲ‬
‫ﺒﻘﹶﻰ‬‫ﻳ‬
They weep, cry
Ağlarlar
1
‫ﺑﻜﻲ‬
‫ﺒﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ‬
He despairs
Ümit keser
1
‫ﺑﻠﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he/it reaches
Ulaşması
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﹸﻠ ﹶﻎ‬‫ﻳ‬
He/it reaches
Ulaşır
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﹸﻠ ﹸﻎ‬‫ﻳ‬
507
He notifies, conveys
Ulaştırır, tebliğ eder
2
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺒﱢﻠ ﹸﻎ‬‫ﻳ‬
That they (dual) reach
Ulaşması (ikil)
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﹸﻠﻐ‬‫ﻳ‬
Surely he/it reaches
Mutlaka ulaşır
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻳ‬
That they reach
Ulaşmaları
1
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺒﹸﻠﻐ‬‫ﻳ‬
That they convey
Ulaştırırlar, tebliğ ederler
2
‫ﺑﻠﻎ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﱢﻠﻐ‬‫ﻳ‬
He tests, tries
Đmtihan eder
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺒﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬
That he tests you (pl)
Sizi imtihan etmesi
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻳ‬
He tests you (pl)
Sizi imtihan eder
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒﻠﹸﻮ ﹸﻛ‬‫ﻳ‬
Indeed he tests you (pl)
Sizi mutlaka imtihan eder
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻳ‬
That he tests me
Beni imtihan etmesi
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻮﻧﹺﻲ‬ ‫ﺒﹸﻠ‬‫ﻳ‬
It decays
Yok olur
1
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﺒﻠﹶﻰ‬‫ﻳ‬
That he tests
Đmtihan etmesi
4
‫ﺑﻠﻮ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
O, son of my mother
Ey anamın oğlu
It perishes
Yok olur
1
‫ﺑﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺒ‬
They spend the night
Gecelerler
1
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﺒﹺﻴﺘ‬
They plan by night
Geceleyin kurarlar
2
‫ﺑﻴﺖ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
They become white
Ağarır
9
‫ﺑﻴﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he makes clear
Açıklaması
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He makes clear
Açıklar
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
That he makes clear
Açıklaması
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He clarifies
Açıklar
4
‫ﺑﲔ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻳﹺﺒ‬
He makes it clear
Onu açıklar
2
‫ﺑﲔ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
He stays behind
Geri kalır
5
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺘﹶﺄ‬‫ﻳ‬
Orphans
Yetimler
‫ﻳﺘﻢ‬
‫ﻰ‬‫ﺎﻣ‬‫ﻳﺘ‬
That he repents, turns
Tevbe etmesi
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That he exchanges
Değiştirmesi
5
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹺﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻦ ﹸﺍ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﻡ = ﻳ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻨ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬
508
He destroys
Mahveder
2
‫ﺗﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He follows
Takip eder, arkasından gelir
2
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He follows
Takip eder
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬
That he follows
Takip etmesi
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬
He is followed
Takip eder
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬
He is followed
Takip edilir
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He follows it
Onu takip eder
1
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He follows them
Onları takip eder
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬
They follow you (pl)
Sizi takip ederler
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﻳ‬
They follow
Takip ederler
8
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﻳ‬
They follow
Takip ederler
4
‫ﺗﺒﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﹺﺒﻌ‬‫ﻳ‬
They settle
Konaklar, yerleşir
5
‫ﺑﻮﺃ‬
‫ﻮﹸﺃ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That it becomes clear
Açığa çıkması
5
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
It becomes clear
Açığa çıkar
5
‫ﺑﲔ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He sips
Yudumlar
5
‫ﺟﺮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He sips it
Onu yudumlar
5
‫ﺟﺮﻉ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He avoids
Kaçınır
1
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He avoids it
Ondan kaçınır
1
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They dispute
Tartışırlar
6
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺘﺤ‬‫ﻳ‬
He goes for judgment
Muhakeme olur
6
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹶﻛ‬‫ﺘﺤ‬‫ﻳ‬
That they go for judgment
Muhakeme olmaları
6
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺎ ﹶﻛﻤ‬‫ﺘﺤ‬‫ﻳ‬
They whisper to each other
Fısıldarlar
6
‫ﺧﻔﺖ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﹶﻓﺘ‬‫ﺘﺨ‬‫ﻳ‬
It confounds him
Onu çarpar
1
‫ﺧﺒﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ ﹸﻄ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That he takes
Edinmesi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He takes
Edinir, benimser
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹸﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That he takes
Edinmesi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨ ﹾﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
509
That he takes it/her
Onu edinmesi
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺎ‬‫ﺨ ﹶﺬﻫ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That they take
Edinmeleri
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨﺬﹸﻭﹾﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They take
Edinirler
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﺨﺬﹸﻭ ﹶﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They take you
Seni edinirler
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That they take it/him
Onu edinmeleri
8
‫ﺃﺧﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺨﺬﹸﻭ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He snatches away
Kapıp götürür
5
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱠﻄ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He is snatched away
Kapılıp götürülür
5
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱠﻄ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He snatches you (pl) away
Sizi kapıp götürür
5
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺨ ﱠﻄ ﹶﻔ ﹸﻜ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That they remain behind
Geri kalmaları
5
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺨﱠﻠﻔﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They choose
Seçerler
5
‫ﺧﲑ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They ponder
Gereği gibi düşünürler
5
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He receives admonition
Öğüt alır, hatırlar
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﺬ ﱠﻛ‬‫ﻳ‬
They receive admonition
Öğüt alırlar, hatırlarlar
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹶﺬ ﱠﻛﺮ‬‫ﻳ‬
They (dual) return to each
other
Geri döner (ikil)
6
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﺟﻌ‬ ‫ﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ‬
He waits
Bekler, fırsat bekler
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They (fm) wait
Beklerler (dş)
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They wait
Beklerler
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﺼ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They hesitate
Bocalarlar, tereddüt ederler
5
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺩﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He watches
Kontrol eder, gözetler
5
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺮﱠﻗ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He leaves
Terk eder
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That he is left
Terk edilmesi
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He is left
Terk edilir
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That he deprives you (pl)
Sizi mahrum etmesi
1
‫ﻭﺗﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That they are left
Terk edilmeleri
1
‫ﺗﺮﻙ‬
‫ﺮﻛﹸﻮﺍ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He purifies himself
Arınır, temizlenir
5
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That they ask each other
Soruşmaları
6
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎ َﺀﻟﹸﻮﺍ‬‫ﺘﺴ‬‫ﻳ‬
510
They ask each other
Soruşurlar
6
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎﺀﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺴ‬‫ﻳ‬
They slip away
Sıvışıp giderler
5
‫ﺳﻠﻞ‬
‫ﺴﱠﻠﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That it rots
Bozulması
5
‫ﺳﻨﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They supplicate humbly
Yalvarırlar
5
‫ﺿﺮﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He clean himself
Temizlenir
5
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬
That they clean themselves
Temizlenmeleri
5
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬
They clean themselves
Temizlenirler
5
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬
They recognize each other
Birbirini bilirler, tanışırlar
6
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺭﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻳ‬
That he transgresses
Aşması, geçmesi
5
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They learn
Öğrenirler
5
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﱠﻠﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They wink at each other
Kaş-göz işareti yaparlar
6
‫ﻏﻤﺰ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺰ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻐ‬‫ﻳ‬
That it changes
Bozulması, değişmesi
5
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
It gushed forth
Fışkırır
6
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
Ayrılırlar (ikil)
8
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹶﺎ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
Ayrılırlar
8
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
That he asserts superiority
Üstünlük taslaması
5
‫ﻓﻀﻞ‬
‫ﻀ ﹶﻞ‬
 ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
They (fm) break up, split
Çatlarlar (dş)
5
‫ﻓﻄﺮ‬
‫ﺮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻄ‬‫ﻳ‬
That they understand well
Đyice anlamaları
5
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻘﻬ‬‫ﻳ‬
He ponders, thinks well
Düşünür, tefekkür eder
5
‫ﻓﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻜ‬‫ﻳ‬
That they ponder
Düşünmeleri
5
‫ﻓﻜﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻜﺮ‬‫ﻳ‬
They ponder, think well
Düşünürler
5
‫ﻓﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻜﺮ‬‫ﻳ‬
That they incline
Eğilmeleri
5
‫ﻓﻴﺄ‬
‫ﻴﹸﺄ‬‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻴﺆ‬‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
That he becomes cautious
Sakınması
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘ ﹺﻖ‬‫ﻳ‬
He accepts
Kabul eder
5
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
That it is accepted
Kabul edilmesi
5
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
That he precedes
Öne geçmesi
5
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
They (dual) separate,
become divided
They separate, become
divided
511
He precedes
Đleri gider, öne geçer
5
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
That he becomes cautious of
him
Ondan sakınması
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﻳ‬
They become cautious
Korunurlar, sakınırlar
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﺘﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ‬
He becomes cautious
Korunur, sakınır
8
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺘﻘ‬‫ﻳ‬
They recline
Yaslanırlar
8
‫ﻭﻛﺄ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻜﺆ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He becomes arrogant
Büyüklenir
5
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻳ‬
They become arrogant
Büyüklenirler
5
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻳ‬
He speaks
Konuşur
5
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻜﱠﻠ‬‫ﻳ‬
They speak
Konuşurlar
5
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹶﻜﱠﻠﻤ‬‫ﻳ‬
They blame each other
Birbirlerini kınarlar
6
‫ﻟﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻭﻣ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺘ ﹶ‬‫ﻳ‬
He receives
Alır
5
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺘﹶﻠﻘﱠﻰ‬‫ﻳ‬
He recites
Okur
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﹾﺍ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬
They recite
Okurlar
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ‬
They recite it
Onu okurlar
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬
He recites it
Onu okur
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬
It is read
Okunur
1
‫ﺗﻠﻮ‬
‫ﺘﻠﹶﻰ‬‫ﻳ‬
That he completes
Tamamlaması
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He completes
Tamamlar
4
‫ﲤﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They touch each other
Birbirine dokunurlar
6
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻳ‬
He profits, enjoys
Yararlanır, faydalanır
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That they profit, enjoy
Faydalanmaları
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They profit, enjoy
Faydalanırlar
5
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He swaggers
Böbürlenir
5
‫ﻣﻄﻲ‬
‫ﻤﻄﱠﺎ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻤﻄﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That they wish
Đstemeleri
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They wish
Đsterler
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They wish it
Onu isterler
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
512
That they wish it
Onu istemeleri
5
‫ﻣﲏ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They hold secret counsel
Gizlice danışırlar
6
‫ﳒﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬
They dispute
Çekişirler, tartışırlar
6
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺯﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬
They forbid each other
Birbirini vazgeçirirler,
yasaklarlar
6
‫ﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬
It descends
Đner, devamlı iner
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He hides himself
Gizlenir, saklanır
6
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺍﺭ‬‫ﺘﻮ‬‫ﻳ‬
That he repents, turns
Tevbe etmesi
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬
He repents, turns
Tevbe eder
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬
He repents, turns
Tevbe eder
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﺍﻟﹶﻰ‬ ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬
He accepts repentance
Tevbeyi kabul eder
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬
That they repent, turn
Tevbe etmeleri
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻮﺑ‬‫ﻳﺘ‬
They repent, turn
Tevbe ederler
1
‫ﺗﻮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺑ‬‫ﻳﺘ‬
He makes die
Öldürür, vefat ettirir
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﺎ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He makes you (pl) die
Sizi öldürür
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﺎﻛﹸﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He makes them (fm) die
Onları (dş) öldürür
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮﻓﱠﺎ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They make die
Öldürürler
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They are made to die
Öldürülürler, ölürler
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They make them die
Onları öldürürler
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﻮﱠﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He makes die
Öldürür
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He is made to die
Öldürülür
5
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He puts his trust
Vekil eder, tevekkül eder
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That he puts his trust
Tevekkül etmesi
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛ ﹾﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They put their trust
Tevekkül ederler
5
‫ﻭﻛﻞ‬
‫ﻮ ﱠﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
That he turns away
Yüz çevirmesi
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮ ﱠﻝ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He befriends them
Onları dost edinir
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻮﱠﻟ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They turn away, befriend
Dönerler, dönüp giderler, yüz
çevirirler
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﺍ‬‫ﻮﱠﻟﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮﻟﱠﻮﺍ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
513
They befriend
Dost edinirler
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻮﱠﻟ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They befriend him
Onu dost edinirler
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﻮﱠﻟ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
He turns away, befriends
Yüz çevirir, dost edinir
5
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
Orphan
Yetim
‫ﻳﺘﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻳﺘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﺘ‬
Two orphans
Đki yetim
‫ﻳﺘﻢ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﺘ‬
He wanders
Gezinir
1
‫ﺗﻴﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬
They wander
Gezinirler
1
‫ﺗﻴﻪ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻳﺘ‬
That he makes firm
Sabit kılması
2
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳﹶﺜ‬
He makes firm
Sabit kılar, sağlamlaştırır
2
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳﹶﺜ‬
That he makes firm
Sabit kılması
2
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳﹶﺜ‬
He makes firm, ties
Sabit kılar, tutar, bağlar
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻳﹾﺜﹺﺒ‬
That they tie you
Seni bağlamaları
1
‫ﺛﺒﺖ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﹾﺜﹺﺒﺘ‬
That he subdues
Hakim olması
4
‫ﺛﺨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳﹾﺜ‬
Madinah
Medine şehri
He gains dominance
Yener, ele geçirir
1
‫ﺛﻘﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻳﹾﺜ ﹶﻘ‬
That they defeat you (pl)
Sizi yenmeleri
1
‫ﺛﻘﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳﹾﺜ ﹶﻘﻔﹸﻮ ﹸﻛ‬
They hide
Gizlerler
1
‫ﺛﲏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﹾﺜﻨ‬
He cries for help
Bağırır, yardım ister
1
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠﹶﺌ‬
 ‫ﻳ‬
They cry for help
Bağırırlar, yardım isterler
1
‫ﺟﺄﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﹶﺄﺭ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﹶﺌﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He disputes, argues
Mücadele eder
1
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩ ﹸﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
He disputes with us
Bizimle mücadele eder
1
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﺩﹸﻟﻨ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
That they dispute with you
(pl)
Sizinle mücadele etmeleri
1
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺩﻟﹸﻮ ﹸﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
They dispute
Mücadele ederler
1
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﺩﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
They dispute with you
Seninle mücadele ederler
1
‫ﺟﺪﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺩﻟﹸﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
He is protected
Korunur
4
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
He strives, struggles
Cihad eder, mücahede eder
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻳﹾﺜ ﹺﺮ‬
514
That they strive, struggle
Cihad etmeleri
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
They strive, struggle
Cihad ederler
3
‫ﺟﻬﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬
He becomes neighbor
Komşu kalır
3
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺠ‬
He becomes neighbor to you
Seninle komşu olurlar
3
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺎ ﹺﻭﺭ‬‫ﻳﺠ‬
That he responds
Cevap vermesi, icabet etmesi
4
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
It is brought
Toplanır, getirilir
1
‫ﺟﱯ‬
‫ﻰ‬‫ﺠﺒ‬
 ‫ﻳ‬
He chooses
Seçer
8
‫ﺟﱯ‬
‫ﺘﺒﹺﻲ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He chooses you
Seni seçer
8
‫ﺟﱯ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺘﺒﹺﻴ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
They avoid
Uzak dururlar, kaçınırlar
8
‫ﺟﻨﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﹺﻨﺒ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He rejects, denies
Đnkâr eder
1
‫ﺟﺤﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
They rejects, deny
Đnkâr ederler
1
‫ﺟﺤﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺤﺪ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He finds
Bulur
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
That he finds
Bulması
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
That he finds you
Seni bulması
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
That he finds him
Onu bulması
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
That they find
Bulmaları
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﻳ ﹺ‬
They find
Bulurlar
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﻳ ﹺ‬
They find him
Onu bulurlar
1
‫ﻭﺟﺪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﻳ ﹺ‬
He pulls
Çeker
1
‫ﺟﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
That he protects you (pl)
Sizi kurtarması
4
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
He commits crime
Suç işler
1
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He incites you to crime
Sizi adaletsizliğe sevk eder
1
‫ﺟﺮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻣ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He pulls him
Onu çeker
1
‫ﺟﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
It flows, runs
Akar, gider
1
‫ﺟﺮﻱ‬
‫ﺠﺮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬
That he is recompensed
Karşılığı verilmesi
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He is recompensed for it
Ona onun karşılığı verilir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺠﺰ‬
 ‫ﻳ‬
515
They are recompensed
Onlara karşılığı verilir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He is recompensed
Karşılığı verilir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺠﺰ‬
 ‫ﻳ‬
He recompenses
Karşılığını verir
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬
That he recompenses you
Sana karşılığını vermesi
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻳ‬
That he recompenses them
Onlara karşılığını vermesi
1
‫ﺟﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬‫ﺠ ﹺﺰ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes, does
Yapması, kılması
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He makes, does, places
Yapar, yerleştirir, kurar, kılar
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes, does
Yapması, kılması
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He makes you
Sizi kılar
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹸﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes me
Beni kılması
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻠﻨﹺﻲ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes him
Onu kılması
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He makes him
Onu kılar
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌﹸﻠ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes him
Onu kılması
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
They make, do, place
Yaparlar, kılarlar
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
That they make, do, place
Onu yapmaları
1
‫ﺟﻌﻞ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He sits
Oturur
1
‫ﺟﻠﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He reveals
Ortaya çıkarır
2
‫ﺟﻠﻲ‬
‫ﺠﻠﱢﻲ‬
 ‫ﻳ‬
He reveals it
Onu ortaya çıkarır
2
‫ﺟﻠﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺠﻠﱢﻴﻬ‬
 ‫ﻳ‬
He runs
Koşar
1
‫ﲨﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
They run
Koşarlar
1
‫ﲨﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﺤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He gathers
Toplar, bir araya getirir
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He gathers you (pl)
Sizi toplar
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed he gathers you (pl)
Mutlaka sizi toplar
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
They gather, collect
Toplarlar
1
‫ﲨﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
He becomes ignorant
Cahillik eder
1
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﻬ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
They become ignorant
Cahillik ederler
1
‫ﺟﻬﻞ‬
‫ﻬﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬
516
He/it comes
Gelir
1
‫ﺟﻴﺄ‬
‫ﻳﺠﹺﻲ ُﺀ‬
He responds
Cevap verir, icabet eder
4
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
He protects
Kurtarır
4
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
He protects me
Beni kurtarır
4
‫ﺟﻮﺭ‬
‫ﲑﻧﹺﻰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬
He disputes
Tartışır, delil getirir
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
They dispute with you (pl)
Sizinle tartışmaları
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻮﻛﹸﻢ‬‫ﺎﺟ‬‫ﻳﺤ‬
They dispute
Tartışırlar, delil getirirler
3
‫ﺣﺠﺞ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﺟ‬‫ﻳﺤ‬
He opposes
Karşı gelir
1
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
That he opposes
Karşı gelmesi
3
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
They oppose
Karşı gelirler
1
‫ﺣﺪﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻳﺤ‬
They wage war
Harbederler, savaşırlar
3
‫ﺣﺮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ ﹺﺭﺑ‬‫ﻳﺤ‬
He is called to account
Hesaba çekilir
2
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
He calls to account
Hesaba çeker
2
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
That he calls you (pl) to
account
Sizi hesaba çekmesi
2
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
That it is encompassed
Kuşatılması
4
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻁ‬
‫ﺎ ﹶ‬‫ﻳﺤ‬
It is encompassed
Kuşatılır
4
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻁ‬
‫ﺎ ﹸ‬‫ﻳﺤ‬
He protects
Muhafaza eder
3
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻓ ﹸ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
They protect
Muhafaza ederler
3
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻓﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬
He talks
Konuşur
3
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺤ‬
They talk
Onunla konuşur
3
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺤ‬
He loves, likes
Sever
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That he likes you (pl)
Sizi sevsin
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺤﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
They are made happy
Neşelendirilirler
1
‫ﺣﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺮ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He keeps, imprisons
Tutar, hapseder
1
‫ﺣﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺤﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
He imprisons him
Onu hapseder
1
‫ﺣﺒﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺤﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
Surely it becomes worthless
Muhakkak değersiz olur
1
‫ﺣﺒﻂ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﹶﻄ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
517
He loves them
Onları sever
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They love, like
Severler
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﻳ‬
They like you (pl)
Sizi severler
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﻳ‬
They love him
Onu severler
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﻳ‬
They like them
Onları severler
4
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﻳ‬
He expects
Hesap eder, bekler, umar
8
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That they expect
Hesap etmeleri
8
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﺒ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They expect
Hesap ederler
8
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﺒ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He reports, narrates
Bahseder, icat eder
2
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He brings about, causes
Ortaya çıkarır, ihdas eder
4
‫ﺣﺪﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He fears
Korkar, çekinir
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺤ ﹶﺬ‬
 ‫ﻳ‬
He warns
Sakındırır
2
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺤ ﱢﺬ‬
 ‫ﻳ‬
He warns you (pl)
Sizi sakındırır
2
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺤ ﱢﺬ‬
 ‫ﻳ‬
They fear
Korkarlar, çekinirler
1
‫ﺣﺬﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺤ ﹶﺬﺭ‬
 ‫ﻳ‬
They distort, falsify
Tahrif ederler, bozarlar
2
‫ﺣﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They distort it, falsify it
Onu tahrif ederler, bozarlar
2
‫ﺣﺮﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He makes move
Hareket ettirir
2
‫ﺣﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He makes unlawful, forbid
Haram kılar, haram sayar
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They make unlawful, forbid
Haram kılarlar, haram
sayarlar
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They make it unlawful
Onu haram sayarlar
2
‫ﺣﺮﻡ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He grieves
Hüzünlenir
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰ ﹸﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He makes grieve
Üzer, incitir
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰ ﹸﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) grieve
Üzülürler (dş)
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﺰ ﱠﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That it grieves you
Seni üzmesi
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺰ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
It grieves me
Beni üzer
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﺰ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
It grieves them
Onları üzer
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﺰ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
518
They grieve
Üzülürler
1
‫ﺣﺰﻥ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺰﻧ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He thinks
Düşünür, hesabeder
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed he thinks
Zannetmesi
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He thinks it
Onu zanneder
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He thinks them
Onları zanneder
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They think
Zannederler
1
‫ﺣﺴﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﺒ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They become jealous
Haset ederler, kıskanırlar
1
‫ﺣﺴﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺪ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He does good
Đyilik eder, iyilik yapar
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They do good
Đyilik ederler
4
‫ﺣﺴﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He gathers
Haşreder, bir araya toplar
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That he is gathered
Bir araya toplanması
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He is gathered
Bir araya toplanır
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He gathers them
Onları bir araya toplar
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That they are gathered
Toplanmaları
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺸﺮ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They are gathered
Toplanırlar
1
‫ﺣﺸﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He urges
Teşvik eder
1
‫ﺣﻀﻲ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He becomes present
Huzura gelir
1
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They become present with
me
Benim huzuruma gelirler
1
‫ﺣﻀﺮ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻀﺮ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) menstruate
Adet görürler
1
‫ﺣﻴﺾ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He crushes
Ezer
1
‫ﺣﻄﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed he crushes
Mutlaka sizi ezer
1
‫ﺣﻄﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻤ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He protects
Korur
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﺤ ﹶﻔ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) protect
Korurlar (dş)
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ ﹶﻔ ﹾﻈ‬
 ‫ﻳ‬
That they protect
Korumaları
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﺤ ﹶﻔﻈﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﻳ‬
They protect it
Onu korurlar
1
‫ﺣﻔﻆ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺤ ﹶﻔﻈﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬
That it presses you (pl)
Sizi sıkıştırması
1
‫ﺣﻔﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻔ ﹸﻜ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
519
That it proves true
Hak olması
1
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
It proves true
Hak olur
1
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That he establishes truth
Hakkı ortaya çıkarması
4
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He establishes truth
Hakkı ortaya çıkarır
4
‫ﺣﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That he decrees
Hükmetmesi
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
He decrees
Hükmeder, hüküm verir
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
That he decrees
Hükmetmesi
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
He makes judge
Hakem yapar
2
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﱢﻜ‬
 ‫ﻳ‬
He establishes
Sağlamlaştırır
4
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They (dual) decree
Hüküm verirler (ikil)
2
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺤ ﹸﻜﻤ‬
 ‫ﻳ‬
That they make you judge
Seni hakem yapmaları
2
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺤ ﱢﻜﻤ‬
 ‫ﻳ‬
They decree
Hüküm verirler
1
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤ ﹸﻜﻤ‬
 ‫ﻳ‬
They make you judge
Seni hakem yaparlar
2
‫ﺣﻜﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺤ ﱢﻜﻤ‬
 ‫ﻳ‬
That it becomes lawful
Helal olması
1
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤ ﱠﻞ‬
 ‫ﻳ‬
It becomes lawful, descends
Helal olur, iner
1
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬
He makes lawful, settles
Helal kılar, yerleştirir
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬
He swears
Yemin eder
1
‫ﺣﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed they swear
Mutlaka yemin ederler
1
‫ﺣﻠﻒ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ ﹸﻔ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They swear
Yemin ederler
1
‫ﺣﻠﻒ‬
‫ﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He shaves, gets haircut
Tıraş olur
1
‫ﺣﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That it becomes lawful
Helal olması
1
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﻠ ﹾﻞ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That they make lawful
Helal kılmaları
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤﻠﱡﻮﹾﺍ‬
 ‫ﻳ‬
They become lawful
Helal olurlar
1
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﺤﻠﱡﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They are adorned
Takınırlar
1
‫ﺣﻠﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺤﱠﻠ‬
 ‫ﻳ‬
They make it lawful
Onu helal kılarlar
4
‫ﺣﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺤﻠﱡﻮ‬
 ‫ﻳ‬
It is heated
Kızdırılır
1
‫ﲪﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻳ‬
520
He is praised
Medholunur, övülür
1
‫ﲪﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That they are praised
Övülmeleri
1
‫ﲪﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That he/it is made to bear
Yükletilmesi
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻞ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻳ‬
He bears, carries
Taşır, yüklenir
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
He/it is made to bear
Yükletilir
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) bear
Yüklenirler (dş)
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ ﹾﻠ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) bear it
Onu yüklenirler (dş)
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻤ ﹾﻠ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That they bear
Yüklenmeleri
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
They bear
Yüklenirler
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That they bear it
Onu yüklenmeleri
1
‫ﲪﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻠﹸﻮﻫ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
Black smoke
Kara duman
‫ﲪﻢ‬
‫ﻮ ﹴﻡ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻳ‬
That he returns
Dönmesi
1
‫ﺣﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺤ‬
He comes
Girer, perde olur
1
‫ﺣﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹸﻝ‬‫ﻳﺤ‬
That he gives life
Yaşatması, diriltmesi
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤ ﹺﻲ‬
 ‫ﻳ‬
He lives
Yaşar
1
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻳ‬
Kuşatır, anlar
4
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﻳﺤ‬
Kuşatmaları, anlamaları
4
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻴﻄﹸﻮﺍ‬‫ﻳﺤ‬
Kuşatırlar
4
‫ﺣﻮﻁ‬
‫ﻴﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﺤ‬
He becomes unjust
Haksızlık eder
1
‫ﺣﻴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
That he becomes unjust
Haksızlık etmesi
1
‫ﺣﻴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺤ‬
It surrounds
Kuşatır
1
‫ﺣﻴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﺤ‬
He greets you
Seni selamlar
2
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
John (pbuh)
Yahya (AS)
He lives
Yaşar, hayat bulur
1
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻳ‬
He gives life
Yaşatır, diriltir
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﻳ‬
That he gives life
Yaşatması, diriltmesi
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺤﹺﻴ‬
 ‫ﻳ‬
He encompasses,
understands
That they encompass,
understand
They encompass,
understand
‫ﻰ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻳ‬
521
He gives you (pl) life
Sizi diriltir
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺤﻴﹺﻴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
He gives me life
Beni diriltir
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﲔ‬
‫ﺤﹺﻴ ﹺ‬
 ‫ﻳ‬
He gives him life
Onu diriltir
4
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻴﹺﻴﻬ‬
 ‫ﻳ‬
That they try to deceive
Aldatmaya çalışır
3
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬
They try to deceive
Aldatmaya çalışırlar
3
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬
He fears
Korkar
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬
They (dual) fear
Korkarlar (ikil)
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺎﻓﹶﺎ‬‫ﻳﺨ‬
He fears him
Ondan korkar
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹸﻓ‬‫ﻳﺨ‬
That they fear
Korkmaları
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺎﻓﹸﻮﺍ‬‫ﻳﺨ‬
They fear
Korkarlar
1
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﺎﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﺨ‬
He opposes
Muhalefet ederler
3
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻟﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬
He chooses
Seçer
8
‫ﺧﲑ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻳ‬
He betrays
Hainlik eder
1
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻳ‬
They betray
Hainlik ederler
1
‫ﺧﻮﻥ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻳ‬
He chooses
Seçer
8
‫ﺧﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They dispute
Çekişirler
8
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
It differs
Đhtilaf eder, farklı olur
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They differ, oppose
Đhtilaf ederler, anlaşamazlar
8
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He seals
Mühürler
1
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That he seals
Mühürlemesi
1
‫ﺧﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He deceives
Hile yapar, aldatır
1
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That they try to deceive you
Seni aldatmaya çalışmaları
3
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They deceive
Hile yaparlar, aldatırlar
1
‫ﺧﺪﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He forsakes
Bırakır, terk eder
1
‫ﺧﺬﻝ‬
‫ﺨ ﹸﺬ ﹸﻝ‬
 ‫ﻳ‬
That he forsakes
Seni terk etmeleri
1
‫ﺧﺬﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺨ ﹸﺬﹾﻟ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
He falls down
Düşer, kapanır
1
‫ﺧﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
522
He destroys
Harap eder
4
‫ﺧﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They destroy
Harap ederler
4
‫ﺧﺮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺨ ﹺﺮﺑ‬
 ‫ﻳ‬
He/it comes out
Çıkar
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That he/it comes out
Çıkması
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
Çıkarılır
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
Çıkarması
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Çıkarır
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Çıkarması
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
O ikisinin sizi çıkarması
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎﻛﹸﻢ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﻳ‬
Sizi çıkarması
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺟ ﹸﻜ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Sizi çıkarır
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺟ ﹸﻜ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) come out, go out
Çıkarlar (dş)
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
Surely they come out, go out
Muhakkak çıkarlar
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
Muhakkak çıkarır
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Muhakkak ikinizi çıkarır
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﻨ ﹸﻜﻤ‬‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Onları çıkarır
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Çıkmaları
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
Seni çıkarmaları
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﻳ‬
Sizi çıkarmaları
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﻳ‬
They come out, go out
Çıkarlar
1
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They are brought out, driven
out
Çıkarılırlar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They bring out, drive out
Çıkarırlar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﻳ‬
They bring them out, drive
them out
Onları çıkarırlar
4
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﻳ‬
They guess, lie
Tahmin ederler, yalan
uydururlar
1
‫ﺧﺮﺹ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺻ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That they fall down
Yere kapanmaları
1
‫ﺧﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺨﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They fall down
Yere kapanırlar
1
‫ﺧﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He/it is brought out, driven
out
That he/it brings out, drives
out
He/it brings out, drives out
That he/it brings out, drives
out
That they (dual) drives you
(pl) out
That he/it brings you (pl) out,
drives you (pl) out
He/it brings you (pl) out,
drives you (pl) out
Surely He/it brings you (pl)
out, drives you (pl) out
Surely He/it brings you (dual)
out, drives you (dual) out
He/it brings them out, drives
you them out
That they come out, go out
That they bring you out, drive
you out
That they bring you (pl) out,
drive you (pl) out
523
That he humiliates them
Onları rezil etmesi
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺨ ﹺﺰ‬
 ‫ﻳ‬
He humiliates
Rezil eder, utandırır
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﺨﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬
He humiliates him
Onu rezil eder
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺨﺰﹺﻳ‬
 ‫ﻳ‬
He humiliates them
Onları rezil eder
4
‫ﺧﺰﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺨﺰﹺﻳ ﹺﻬ‬
 ‫ﻳ‬
He loses
Kaybeder
1
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He decreases, gives less
Azaltır, eksiltir
4
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They decrease, give less
Eksiltirler
4
‫ﺧﺴﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺮ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That he causes to swallow
Batırması, yere geçirmesi
1
‫ﺧﺴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He causes to swallow
Batırır, yere geçirir
1
‫ﺧﺴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That he fears
Korkması
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He fears it
Ondan korkar
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﻳ‬
They fear
Korkarlar, saygı duyarlar
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They fear him
Ondan korkarlar
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He fears
Korkar, saygı duyar
1
‫ﺧﺸﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﻳ‬
They (dual) cover
Örterler (ikil)
1
‫ﺧﺼﻒ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺼﻔﹶﺎ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They dispute
Çekişirler
8
‫ﺧﺼﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼﻤ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He treats softly
Yumuşak davranır
1
‫ﺧﻀﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He writes
Yazar, hat çeker
1
‫ﺧﻄﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺨﱡ‬
 ‫ﻳ‬
He snatches away
Kapar
1
‫ﺧﻄﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﹶﻄ‬
 ‫ﻳ‬
It is lightened
Hafifletilir
2
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱠﻔ‬
 ‫ﻳ‬
That he lightens
Hafifletmesi
2
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱢﻔ‬
 ‫ﻳ‬
That he lightens
Hafifletmesi
2
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱢﻔ‬
 ‫ﻳ‬
That they hide, conceal
Saklamaları
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬
They hide themselves
Saklanırlar, gizli kalırlar
1
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺨ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬
They hide, conceal
Gizlerler, saklarlar
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
He hides himself
Gizlenir, saklanır
1
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹶﻰ‬
 ‫ﻳ‬
524
He hides, conceals
Gizler, saklar
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) hide, conceal
Gizlerler (dş)
4
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That it becomes free
Serbest kalması
1
‫ﺧﻠﻮ‬
‫ﺨ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ‬
He becomes immortal
Ebedi olur
1
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
That he becomes immortal
Ebedi olması
1
‫ﺧﻠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He comes after
Halef olur, yerine geçer
1
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That he breaks his word
Sözünden dönmesi
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He breaks his word
Sözünden döner
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He gives a successor
Ona halef verir
4
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ ﹸﻔ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They come after
Halef olurlar, yerine geçerler
1
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﺨﹸﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
That he creates
Yaratması
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He creates
Yaratır
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He/it is created
Yaratılır
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬
That it is created
Yaratılması
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He creates you (pl)
Sizi yaratır
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺨﹸﻠ ﹸﻘ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
That they create
Yaratmaları
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺨﹸﻠﻘﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﻳ‬
They create
Yaratırlar
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺨﹸﻠﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They are created
Yaratılırlar
1
‫ﺧﻠﻖ‬
‫ﺨﹶﻠﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
He engages in idle talk
Boş konuşur, konuşmaya
geçer
1
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
That they engage in idle talk
Boş konuşmaları
1
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻮﺿ‬‫ﻳﺨ‬
They engage in idle talk
Boş konuşurlar
1
‫ﺧﻮﺽ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺿ‬‫ﻳﺨ‬
He frightens
Korkutur
2
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
They frighten you
Seni korkuturlar
2
‫ﺧﻮﻑ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮﻓﹸﻮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
It is imagined
Tahayyül edilir
2
‫ﺧﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹸﻞ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬
Hand
El
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Two hands
Đki el
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬
525
‫ﺩﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬
Senin iki elin
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬
His two hands
Onun iki eli
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬
He arranges, disposes
Tedbir alır, düzenler
2
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That they ponder
Đyice düşünmeleri
5
‫ﺩﺑﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He refutes
Reddeder
4
‫ﺩﺣﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That they refute
Reddetmeleri
4
‫ﺩﺣﺾ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺣﻀ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he enters
Girmesi
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He enters
Girer
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he enters
Girmesi
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹺﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he is made to enter
Sokulması
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He is made to enter
Sokulur
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He makes enter, inserts
Girdirir, sokar
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he makes you (pl) enter
Sizi sokması
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﹶﻠﻜﹸﻢ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he makes you (pl) enter
Sizi sokması
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧ ﹾﻠﻜﹸﻢ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Indeed he enters
Mutlaka girer
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he makes us enter
Bizi sokması
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﹶﻠﻨ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Indeed they enter it
Ona mutlaka girer
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Indeed he makes them enter
Onları mutlaka sokar
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he makes him enter
Onu sokması
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He makes them enter
Onları sokar
4
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﻢ‬‫ﺧﹸﻠﻬ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
They enter
Girerler
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺧﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
They enter it
Ona girerler
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺧﻠﹸﻮ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That they enter it
Ona girmeleri
1
‫ﺩﺧﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﺧﻠﹸﻮﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That they avert, repel
Savmaları
1
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﺍ‬‫ﺭﺅ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
They avert, repel
Savarlar, def ederler
1
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺭﺅ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He defends
Korur, savunur
Your two hands
3
526
He averts, repels
Savar, def eder
1
‫ﺩﺭﺃ‬
‫ﺭﹸﺃ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
They study, learn
Ders alırlar, öğrenirler
1
‫ﺩﺭﺱ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺭﺳ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
They study it, learn it
Onu çalışırlar, öğrenirler
1
‫ﺩﺭﺱ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬‫ﺭﺳ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He overtakes, grasps
Đdrak eder, yetişir
4
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﻳ‬
That he/it overtakes you (pl)
Size yetişmesi
4
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪﺭﹺﻛ ﱡﻜ‬ ‫ﻳ‬
That he/it overtakes him,
comprehends him
Ona yetişmesi, kavraması
4
‫ﺩﺭﻙ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ ﹾﻛ‬ ‫ﻳ‬
It makes you know
Sana bildirir
4
‫ﺩﺭﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺪﺭﹺﻳ‬ ‫ﻳ‬
He/it buries
Gömer
1
‫ﺩﺳﺲ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He/it buries it
Onu gömer
1
‫ﺩﺳﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he calls, prays
Çağırması, davet etmesi, dua
etmesi
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He repulses, pushes around
Đtip kakar
1
‫ﺩﻋﻊ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he calls us, prays to us
Bize yalvarması, dua etmesi
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He calls, prays
Dua eder, davet eder, çağırır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
That they call, pray
Dua etmeleri, çağırmaları
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
He calls you
Seni çağırır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
He calls you (pl)
Sizi çağırır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
They call, pray
Dua ederler, çağırırlar
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
They ask, claim
Đddia ederler, talep ederler
8
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
They are repulsed, pushed
around
Kakılırlar, sürüklenirler
1
‫ﺩﻋﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
They are called
Çağırılırlar, davet edilirler
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
They pray to us
Bize dua ederler
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
They call me
Beni çağırırlar
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
They pray to him, call him
Ona dua ederler, çağırırlar
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
He calls him, prays to him
Ona dua eder, çağırır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
He calls them, prays to them
Onlara dua eder, çağırır
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
He is called
Çağırılır, davet edilir
1
‫ﺩﻋﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬
527
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
1
‫ﺩﻣﻎ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
4
‫ﺩﻧﻮ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺪﹺﻧ‬ ‫ﻳ‬
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
‫ﺩﻫﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻫﻨ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Benim elim
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻳﺪ‬
My two hands
Đki elim
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻯ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Two hands
Đki el
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬
‫ﺪ ﹺ‬ ‫ﻳ‬
They take as religion
Din edinirler
‫ﺩﻳﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻳﺪ‬
His two hands
Đki eli
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Her two hands
Đki eli (dş)
‫ﻳﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻬ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
He slaughters
Boğazlar
2
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﻳ ﹶﺬ‬
They slaughter
Boğazlarlar
2
‫ﺫﺑﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﺤ‬‫ﻳ ﹶﺬ‬
He leaves, forsakes
Geride bırakır
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ‬
He multiplies
Üretir, çoğaltır
1
‫ﺫﺭﺃ‬
‫ﺅ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
He multiplies you (pl)
Sizi çoğaltır
1
‫ﺫﺭﺃ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺅ ﹸﻛ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
That he forsakes you
Seni bırakması
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ‬
He leaves it
Onu bırakır
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺭﻫ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ‬
He leaves them
Onları bırakır
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ‬
They leave, forsake
Bırakırlar
1
‫ﻭﺫﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹶﺬﺭ‬
He remembers, mentions
Hatırlar, anar, zikreder
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ ﹸﻛ‬
That he receives admonition
Öğüt alması
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﱠﺬ ﱠﻛ‬
He receives admonition
Öğüt alır
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﱠﺬ ﱠﻛ‬
Hatırlanması, anılması
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ ﹶﻛ‬
Hatırlanır, anılır
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ ﹶﻛ‬
Hatırlanması, anılması
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻳ ﹾﺬ ﹶﻛ ﹺﺮ‬
Your hand
Senin elin
It breaks the brain
Beynini parçalar
Let them (fm) draw (imp)
Salsınlar, indirsinler (dş)
His hand
Onun eli
They compromise
Taviz verirler
My hand
That he is mentioned,
remembered
He is mentioned,
remembered
That he is mentioned,
remembered
1
1
528
He remembers them
Onları anar
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ ﹸﻛ‬
That they remember
Anmaları
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻳ ﹾﺬ ﹸﻛﺮ‬
They remember
Anarlar
1
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﺬ ﹸﻛﺮ‬
They receive admonition
Öğüt alırlar
5
‫ﺫﻛﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﱠﺬ ﱠﻛﺮ‬
He/it goes
Gider
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
That he removes
Gidermesi
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
He removes
Giderir
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
That he removes
Gidermesi
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
They (dual) go
Giderler (ikil)
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
That he removes you (pl)
Sizi gidermesi
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
They (fm) remove
Giderirler, ortadan kaldırırlar
(dş)
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
Indeed he/it removes
Mutlaka giderir
4
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺒ‬‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
That they go
Gitmeleri
1
‫ﺫﻫﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
He forgets
Unutur
1
‫ﺫﻫﻞ‬
‫ﻫ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬
He tastes
Tadar
1
‫ﺯﻭﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻳﺬﹸﻭ‬
That they taste
Tatmaları
1
‫ﺯﻭﻕ‬
‫ﻳﺬﹸﻭﻗﹸﻮﹾﺍ‬
They taste
Tadarlar
1
‫ﺯﻭﻕ‬
‫ﻳﺬﹸﻭﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬
That he makes taste
Tattırması
4
‫ﺯﻭﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺬ‬
He makes taste
Tattırır
4
‫ﺯﻭﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺬ‬
That he makes them taste
Onlara tattırması
4
‫ﺯﻭﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﻳﺬ‬
That he sees
Görmesi
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He shows off
Riya eder
3
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺮﺍ ُﺀ‬ ‫ﻳ‬
They show off
Riya ederler
3
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺍﺅ‬‫ﻳﺮ‬
It is desired
Đstenir, murad edilir
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺮ‬
He sees you
Seni görür
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮﺍ‬ ‫ﻳ‬
He sees you (pl)
Sizi görür
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺍ ﹸﻛ‬‫ﻳﺮ‬
529
He sees him
Onu görür
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﺍﻫ‬‫ﻳﺮ‬
He waits
Bekler
5
‫ﺭﺑﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he ties, strengthens
Bağlaması, sağlamlaştırması
1
‫ﺭﺑﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺮﹺﺑ ﹶ‬ ‫ﻳ‬
It increases, swells
Artar
1
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻳ‬
He increases
Arttırır
4
‫ﺭﺑﻮ‬
‫ﺮﺑﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬
That he doubts
Şüpheye düşmesi
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻳ‬
He doubts
Şüpheye düşer
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻳ‬
That they doubt
Şüpheye düşmeleri
8
‫ﺭﻳﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺎﺑ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻳ‬
That he/it returns
Geri dönmesi
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He/it returns
Geri döner
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he/it returns
Geri dönmesi
8
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He enjoys
Eğlenir
1
‫ﺭﺗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he enjoys
Eğlenmesi
1
‫ﺭﺗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He inherits
Miras alır
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﻳ ﹺﺮ ﹸ‬
He inherits from me
Bana varis olur
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﻳ ﹺﺮﹸﺛﻨﹺﻰ‬
He inherits it
Ona varis olur
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺎ‬‫ﻳ ﹺﺮﹸﺛﻬ‬
They inherit
Miras alırlar, varis olurlar
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﻳ ﹺﺮﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬
That he returns
Geri dönmesi
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻳ‬
He returns
Geri döner
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻳ‬
He is returned
Geri gönderilir, geri alınır
4
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He makes it return
Geri gönderir, geri alır
4
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻳ‬
They return
Geri dönerler
1
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮ ﹺﺟﻌ‬ ‫ﻳ‬
They are returned
Geri gönderilirler
4
‫ﺭﺟﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺟﻌ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He stones
Recmeder, taşlar
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That they stone you (pl)
Sizi taşlamaları
1
‫ﺭﺟﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﺟﻤ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He hopes
Ümit eder
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﺟﻮ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
530
That they hope
Ümit etmeleri
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻳ‬
They hope
Ümit ederler
1
‫ﺭﺟﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻳ‬
He has mercy
Merhamet eder
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he has mercy on you
(pl)
Size merhamet etmesi
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ ﹸﻜ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻤ ﹸﻜ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he has mercy on us
Bize merhamet etmesi
1
‫ﺭﺣﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he wishes
Đrade etmesi, istemesi
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺮ‬
That he wills, wishes
Đrade etmesi
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺮ‬
He returns
Đade eder, geri verir
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That it is returned
Đade edilir, geri gönderilir
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he wishes for you
Sana dilerse
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺮ‬
That he wishes for me
Bana dilerse
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺮ‬
That they return you (pl)
Sizi döndürmeleri
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭﻛﹸﻢ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻳ‬
They are returned
Đade edilirler, kakılırlar
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻳ‬
They return you
Sizi döndürürler
1
‫ﺭﺩﺩ‬
‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﻭ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻳ‬
That they ruin them
Onları mahvetmeleri
4
‫ﺭﺩﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻳ‬
He provides sustenance
Rızık verir
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
Rızıklanır
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
Size rızık verir
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺯﹸﻗﻜﹸﻢ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
Mutlaka onlara rızık verir
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺯﹶﻗ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
Ona rızık vermesi
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺯ ﹾﻗ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
Ona (dş) rızık verir
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺎ‬‫ﺯﹸﻗﻬ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
Rızıklanırlar
1
‫ﺭﺯﻕ‬
‫ﺯﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He is sent
Gönderilir
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹸﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he sends
Göndermesi
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He sends
Gönderir
4
‫ﺭﺳﻞ‬
‫ﺳ ﹸﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
They become righteous
Doğru olurlar
1
‫ﺭﺷﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺷﺪ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He is provided with
sustenance
He provides sustenance to
you (pl)
Surely he provides
sustenance to them
That he provides sustenance
to him
He provides sustenance to
her
They are provided with
sustenance
531
They (fm) suckle children
Emzirirler (dş)
4
‫ﺭﺿﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he becomes pleased
with him
Ondan razı olması
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That they make you pleased
Sizi razı etmeleri
4
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬
They make you pleased
Sizi razı ederler
4
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻧﻜﹸﻢ‬‫ﻮ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬
They become pleased with
him
Ondan razı olurlar
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That they make him pleased
Onu razı etmeleri
4
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬
He becomes pleased
Razı olur
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻰ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬
They (fm) become pleased
Razı olurlar (dş)
1
‫ﺭﺿﻮ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He prefers, likes
Đster, beğenir
1
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺮ ﹶﻏ‬ ‫ﻳ‬
He prefers, likes
Rağbet eder
1
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﺐ ﺑﹺـ‬
 ‫ﺮ ﹶﻏ‬ ‫ﻳ‬
He turns away from
Yüz çevirir
1
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺐ‬
 ‫ﺮ ﹶﻏ‬ ‫ﻳ‬
That they prefer, like
Rağbet etmeleri
1
‫ﺭﻏﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮ ﹶﻏﺒ‬ ‫ﻳ‬
He raises
Yükseltir
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﻳ‬
That he raises
Yükseltmesi
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﺮﹶﻓ ﹺﻊ‬ ‫ﻳ‬
He raises him/it
Onu yükseltir
1
‫ﺭﻓﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﻳ‬
He respects
Gözetir
1
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺮﹸﻗ‬ ‫ﻳ‬
That they respect, regard
Gözetmeleri
1
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺮﹸﻗﺒ‬ ‫ﻳ‬
They watch
Gözetirler
1
‫ﺭﻗﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﹸﻗﺒ‬ ‫ﻳ‬
They mount, ride
Binerler
1
‫ﺭﻛﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮ ﹶﻛﺒ‬ ‫ﻳ‬
He flees
Kaçar
1
‫ﺭﻛﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ‬
They flee
Kaçarlar
1
‫ﺭﻛﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮ ﹸﻛﻀ‬ ‫ﻳ‬
He bows down
Rükû eder
1
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﻳ‬
They bow down
Rüku ederler
1
‫ﺭﻛﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮ ﹶﻛﻌ‬ ‫ﻳ‬
He heaps
Yığar
1
‫ﺭﻛﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ‬
That he heaps it
Onu yığması
1
‫ﺭﻛﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ‬
That he throws
Atması
1
‫ﺭﻣﻲ‬
‫ﺮ ﹺﻡ‬ ‫ﻳ‬
532
They throw
Atarlar
1
‫ﺭﻣﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻳ‬
He throws
Atar
1
‫ﺭﻣﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻳ‬
That he sees him
Onu görmesi
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
They fear
Korkarlar
1
‫ﺭﻫﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
It covers
Sürülür, bulaşır
1
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he/it covers
Örter
4
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he/it covers them (dual)
O ikisini örter
4
‫ﺭﻫﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻫ ﹶﻘ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
That they see
Görmeleri
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﻳ‬
They see
Görürler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
They see it/him
Onu görürler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
They see it/her
Onu (dş) görürler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
They see them
Onları görürler
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬
He sees
Görür
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻳﺮ‬
It is seen
Görülür
1
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻳﺮ‬
He wishes, wills
Đrade eder, niyet eder, ister
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳﺮﹺﻳ‬
That they (dual) wish
O ikisinin istemesi
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﺍ‬‫ﻳﺮﹺﻳﺪ‬
They (dual) wish
Đsterler (ikil)
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺮﹺﻳﺪ‬
That they wish
Đstemeleri
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻳﺮﹺﻳﺪ‬
They wish
Đsterler
4
‫ﺭﻭﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳﺮﹺﻳﺪ‬
He makes you (pl) see
Size gösterir
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳﺮﹺﻳ ﹸﻜ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﻳ ﹺﺮ‬
He makes you (pl) see them
Onları size gösterir
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺮﹺﻳ ﹸﻜﻤ‬
He makes you see them
Onları sana gösterir
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬‫ﻳﺮﹺﻳ ﹶﻜﻬ‬
That he makes it seen
Onu göstermesi
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳ ﹺﺮ‬
He makes them see
Onlara gösterir
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳﺮﹺﻳ ﹺﻬ‬
He makes them (dual) see
O ikisine gösterir
4
‫ﺭﺃﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻬﻤ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳ ﹺﺮ‬
It ceases
Son bulur
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﺍ ﹸﻝ‬‫ﻳﺰ‬
533
They cease
Son bulurlar
1
‫ﺯﻭﻝ‬
‫ﺍﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﺰ‬
He drives
Yürütür
4
‫ﺯﺟﻮ‬
‫ﺰﺟﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬
That he increases
Arttırması
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺰ‬
That he increases
Arttırması
8
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﻳ‬
He increases
Arttırır
8
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﻳ‬
That they increase
Arttırmaları
8
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺍﺩ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﻳ‬
That he increases you (pl)
Sizi arttırması
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺩ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ ﹺﺰ‬
That he increases him
Onu arttırması
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺰ‬
That he increases them
Onları arttırması
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺰ‬
He bears the burden
Yükünü taşır, yüklenir
1
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹺﺰ‬
They bear the burden
Yüklenirler
1
‫ﻭﺯﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹺﺰﺭ‬
He claims
Đddia eder, zanneder
1
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬
They claim
Zannederler
1
‫ﺯﻋﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬
That he /it slips, deviates
Kayması
1
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﻍ‬
‫ﻳ ﹺﺰ ﹾ‬
They hasten
Koşarlar
1
‫ﺯﻓﻒ‬
‫ﻳ ﹺﺰﻓﱡﻮ ﹶﻥ‬
They claim purity
Temize çıkarırlar
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱡﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
He purifies himself
Temizlenir
5
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱠﻰ‬ ‫ﻳ‬
He purifies
Temize çıkarır
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﺰﻛﱢﻲ‬ ‫ﻳ‬
He purifies you (pl)
Sizi temize çıkarır
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺰﻛﱢﻴ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬
He purifies them
Onları temize çıkarır
2
‫ﺯﻛﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺰﻛﱢﻴ ﹺﻬ‬ ‫ﻳ‬
They make you slip
Seni kaydırırlar
4
‫ﺯﻟﻖ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻟﻘﹸﻮ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬
They commit adultery
Zina ederler
1
‫ﺯﱐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺰﻧ‬ ‫ﻳ‬
They (fm) commit adultery
Zina ederler (dş)
1
‫ﺯﱐ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺰﹺﻧ‬ ‫ﻳ‬
He pairs them, marries them
Onları eşleştirir, evlendirir
2
‫ﺯﻭﺝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬
He increases
Artar, arttırır
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳﺰﹺﻳ‬
Surely he increases
Mutlaka arttırır
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﺪ ﱠﻥ‬ ‫ﻳﺰﹺﻳ‬
534
That he increases them
Onları arttırması
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻳﺰﹺﻳ‬
He increases them
Onları arttırır
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻢ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻳﺰﹺﻳ‬
They increase
Artarlar
1
‫ﺯﻳﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳﺰﹺﻳﺪ‬
He /it slips, deviates
Kayar
1
‫ﺯﻳﻎ‬
‫ﻳﺰﹺﻳ ﹸﻎ‬
It is beautified
Süslenir
2
‫ﺯﻳﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬
He is asked
Sorulur
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ‬
He asks you
Sana sorar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴﹶﺌﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He asks you (pl)
Size sorar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌﹸﻠﻜﹸﻢ‬
 ‫ﻳ‬
That he asks you (pl)
Size sorması
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌ ﹾﻠﻜﹸﻢ‬
 ‫ﻳ‬
That they asks it from you
(pl)
Onu size sormaları
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺴﹶﺌ ﹾﻠ ﹸﻜﻤ‬
 ‫ﻳ‬
That he asks him
Ona sorması
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴﹶﺌﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
They ask
Sorarlar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They are asked
Sorulurlar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They ask you
Sana sorarlar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺴﹶﺌﻠﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬
He gets weary
Usanır
1
‫ﺳﺄﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺴﹶﺄ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺴﹶﺌ‬
 ‫ﻳ‬
They get weary
Usanırlar
1
‫ﺳﺄﻡ‬
‫ﻣﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺴﹶﺄ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﹶﺌﻤ‬
 ‫ﻳ‬
They hasten
Yarışırlar, koşarlar
3
‫ﺳﺮﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ ﹺﺭﻋ‬‫ﻳﺴ‬
They are driven
Sevk olunurlar
1
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﺎﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﺴ‬
He asks
Sorar, ister
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺎ ﹸﻝ‬
 ‫ﻳ‬
He is asked
Sorulur
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺎ ﹸﻝ‬
 ‫ﻳ‬
He asks you
Sana sorar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴﹶﺎﹸﻟ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴﹶﺄﹸﻟ‬
 ‫ﻳ‬
That he asks you (pl)
Size sorması, sizden
istemesi
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴﹶﺄﹾﻟ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
That he asks it from you (pl)
Sizden onu istemesi
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺎ‬‫ﻮﻫ‬‫ﺴﹶﺄﹾﻟ ﹸﻜﻤ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed it is asked
Mutlaka sorulur
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴﹶﺄﹸﻟ‬
 ‫ﻳ‬
He asks him
Ona sorar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴﹶﺄﹸﻟ‬
 ‫ﻳ‬
They ask
Sorarlar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺄﹸﻟﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
535
They are asked
Sorulurlar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﺴﹶﺄﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They ask you
Sana sorarlar
1
‫ﺳﺄﻝ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺴﹶﺎﻟﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬
He insults, swears
Söver
1
‫ﺳﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They rest for Saturday
Cumartesi (tatil) yaparlar
1
‫ﺳﺒﺖ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﹺﺒﺘ‬
 ‫ﻳ‬
He glorifies
Tesbih eder, över
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) glorify
Tesbih ederler (dş)
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They float, swim
Yüzerler
1
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They glorify
Tesbih ederler
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They glorify him
Onu tesbih ederler
2
‫ﺳﺒﺢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He precedes
Geçer
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
That they precede us
Bizi geçmeleri
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﹺﺒﻘﹸﻮﻧ‬
 ‫ﻳ‬
They precede him
Onu geçerler
1
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺴﹺﺒﻘﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬
That they insult, swear
Onların sövmesi
1
‫ﺳﺒﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﻳ‬
They remain behind
Geri kalırlar
10
‫ﺃﺧﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﺮ‬
 ‫ﺘﹾﺌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
To ask permission
Đzin ister
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﺬ ﹸﻥ‬ ‫ﺘﹾﺌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He asks you for permission
Senden izin ister
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺬ‬ ‫ﺘﹾﺌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺫ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He asks you (pl) for
permission
Sizden izin ister
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺘ ﹾﺄﺫ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They ask you for permission
Senden izin isterler
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺬﻧ‬ ‫ﺘﹾﺌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺫﻧ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they ask him for
permission
Ondan izin istemeleri
10
‫ﺃﺫﻥ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺬﻧ‬ ‫ﺘﹾﺌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺫﻧ‬ ‫ﺘ ﹾﺄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he replaces
Değiştirmesi
10
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﻝ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He replaces
Değiştirir, yerine başkasını
getirir
10
‫ﺑﺪﻝ‬
‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They rejoice
Sevinirler
10
‫ﺑﺸﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He races
Yarışır
8
‫ﺳﺒﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They make exception
Đstisna yaparlar
10
‫ﺛﲏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﹾﺜﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He responds
Kabul eder, cevap verir
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘﺠﹺﻴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they respond
Cevap vermeleri
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﺠﹺﻴﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
536
They respond
Kabul ederler, cevap verirler
10
‫ﺟﻮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺠﹺﻴﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They love, like
Severler
10
‫ﺣﺒﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They tire
Yorulurlar
10
‫ﺣﺴﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺮ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He becomes shy
Çekinir, utanır
10
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﺤﻴﹺﻰ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺤ ﹺﻰ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They let live
Sağ bırakırlar
10
‫ﺣﻴﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He seeks to bring out
Çıkarır, çıkarmak ister
10
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They (dual) seek to bring out
Çıkarmak ister (ikil)
10
‫ﺧﺮﺝ‬
‫ﺎ‬‫ﺨ ﹺﺮﺟ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He tries to hide himself
Saklanmaya çalışır
10
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he takes you lightly
Seni hafife alması
10
‫ﺧﻔﻒ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺨ ﱠﻔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he tries to hide himself
Saklanmaya çalışması
10
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They try to hide themselves
Saklanmaya çalışırlar
10
‫ﺧﻔﻲ‬
‫ﺨﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes successor
Halife kılması, arkasından
getirmesi
10
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
Sizi halife kılması
10
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ ﹶﻔ ﹸﻜ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
Mutlaka onları halife kılar
10
‫ﺧﻠﻒ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻠ ﹶﻔ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They mock, ridicule
Alay ederler
10
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He asks for water
Su ister
10
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺴﻘﹶﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They cry to him for help
Ona feryat eder
10
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He makes weak, weakens
Zayıflatır, ezer
10
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He is weakened
Zayıflatılır, ezilir
10
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They are weakened
Zayıflatılırlar, ezilirler
10
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻌﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he is able
Yapabilmesi
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He is able
Yapabilir
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They are able
Yapabilirler
10
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﻌ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He seeks to do good deeds
Đyi amel yapar ister
10
‫ﻋﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they seek to do good
deeds
Đyi amel yapar istemeleri
10
‫ﻋﺘﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They seek to do good deeds
Đyi amel yaptırılırlar
10
‫ﻋﺘﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes you (pl)
successors
Indeed he makes him
successor
537
He hastens
Acele ister
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹸﻞ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They hasten
Acele isterler
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They hasten you
Senden acele isterler
10
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺠﻠﹸﻮ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He seeks refuge
Sığınır
10
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻌ ﹸﺬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) be chaste
Đffetle sakınırlar (dş)
10
‫ﻋﻔﻒ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻔ ﹾﻔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They cover themselves
Bürünürler
10
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He asks forgiveness
Bağışlanma diler
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he asks forgiveness
Bağışlanma dilemesi
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they ask forgiveness
Bağışlanma dilemeleri
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They ask forgiveness
Bağışlanma dilerler
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They ask forgiveness from
him
Ondan bağışlanma dilerler
10
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They (dual) seek help
Yardım isterler (ikil)
10
‫ﻏﻮﺙ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻴﺜﹶﺎ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they seek help
Yardım istemeleri
10
‫ﻏﻮﺙ‬
‫ﻴﺜﹸﻮﺍ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They seek help
Yardım isterler
10
‫ﻏﻮﺙ‬
‫ﻴﺜﹸﻮﺍ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They seek victory
Fetih isterler
10
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺤ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They seek ruling
Fetva isterler
10
‫ﻓﱵ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﻔﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They seek ruling from you
Senden fetva isterler
10
‫ﻓﱵ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺘ ﹾﻔﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He tries to drive out
Çıkarmak ister
10
‫ﻓﺰﺯ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He tries to drive them out
Onları çıkarmak ister
10
‫ﻓﺰﺯ‬
‫ﻢ‬‫ﺰﻫ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They try to drive you out
Seni çıkarmak isterler
10
‫ﻓﺰﺯ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﻔﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They seek to advance
Öne geçerler
10
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He stands upright, be straight Doğru olur, doğru gider
10
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He becomes arrogant
Tekebbür eder, büyüklenir
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he becomes arrogant
Büyüklenmesi
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They become arrogant
Büyüklenirler
10
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He listens
Dinler
8
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
538
That he listens
Dinlemesi
8
‫ﲰﻊ‬
‫ﻤ ﹺﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They listen
Dinlerler
8
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They ask you to inform
Senden haber sorarlar
10
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻨﹺﺒﺌﹸﻮ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻳ‬
They draw conclusion
Hüküm çıkarırlar
10
‫ﻧﺒﻂ‬
‫ﻨﹺﺒﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻳ‬
They draw conclusion from it
Ondan hüküm çıkarırlar
10
‫ﻧﺒﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻨﹺﺒﻄﹸﻮ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He recovers, takes back
Geri alır, kurtarır
10
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻘ ﹸﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻳ‬
That they take it back
Geri almaları, kurtarmaları
10
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻘﺬﹸﻭ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻳ‬
That he wants to marry
Nikahlamak istemesi
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬‫ﻨﻜ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻳ‬
That he wants to marry her
Onu nikahlamak istemesi
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻬ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﺘﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He disdains
Çekinir
1
‫ﻧﻜﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he disdains
Çekinmesi
1
‫ﻧﻜﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻳ‬
That he disdains
Çekinmesi
1
‫ﻧﻜﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻳ‬
He mocks, ridicules
Alay eder
10
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﺉ‬
 ‫ﻬ ﹺﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They mock, ridicule
Alay ederler
10
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﻬ ﹺﺰﺀُﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He is mocked, ridiculed
Alay edilir
10
‫ﻫﺰﺃ‬
‫ﺰﹸﺃ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They take in full
Tam alırlar
10
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They become equal
Eşit olurlar
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﻮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
It becomes equal
Eşit olur
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﺘﻮﹺﻱ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They (dual) become equal
Eşit olurlar (ikil)
8
‫ﺳﻮﻱ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘ ﹺﻮﻳ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They firmly believe
Kesin olarak inanırlar
10
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He prostrates
Secde eder
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They (dual) prostrate
Secde ederler (ikil)
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they prostrate
Secde etmeleri
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They prostrate
Secde ederler
1
‫ﺳﺠﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﺪ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
It is burned
Yakılır
1
‫ﺳﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They are burned
Yakılırlar
1
‫ﺳﺠﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
539
That he is imprisoned
Hapse atılması
1
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed he is imprisoned
Mutlaka hapse atılır
1
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed they imprison him
Mutlaka onu hapse atarlar
1
‫ﺳﺠﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻨ‬‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They are dragged
Sürüklenirler
1
‫ﺳﺤﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺒ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he destroys you (pl)
Sizi yok etmesi
1
‫ﺳﺤﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He bewitches
Sihirler
1
‫ﺳﺤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he mocks
Alay etmesi
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺮ‬‫ﺴﺨ‬
 ‫ﻳ‬
He mocks
Alay eder
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He subdues
Kontrol altına alır
2
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They mocks
Alay ederler
1
‫ﺳﺨﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He gets angry
Kızar, hoşlanmaz
1
‫ﺳﺨﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺨﹸ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They get angry
Kızarlar
1
‫ﺳﺨﻂ‬
‫ﺨﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
Easy
Kolay
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Make easy (imp)
Kolaylaştır
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He pleases
Hoşlandırır
1
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He conceals, hides
Saklar
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ‬
Easy
Kolay
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
To facilitate, make easy
Kolaylaştırdı
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he wastes, transgresses Đsraf etmesi
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﺴﺮﹺﻑ‬
 ‫ﻳ‬
He wastes, transgresses
Aşırılık yapar, israf eder
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
That they waste, transgress
Đsraf etmeleri
4
‫ﺳﺮﻑ‬
‫ﺴ ﹺﺮﻓﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﻳ‬
That he steals
Çalması
1
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﺴﺮﹺﻕ‬
 ‫ﻳ‬
He steals
Çalar
1
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) steal
Çalarlar (dş)
1
‫ﺳﺮﻕ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹺﺮ ﹾﻗ‬
 ‫ﻳ‬
We made easy
Kolaylaştırdık
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
We made it easy
Onu kolaylaştırdık
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
540
He made it easy
Onu kolaylaştırdı
2
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They conceal, hide
Saklarlar
4
‫ﺳﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺮ‬
ِ ‫ﻳ‬
Ease
Kolaylık
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﻯ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They write in lines
Satır satır yazarlar
1
‫ﺳﻄﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴ ﹸﻄﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They attack
Saldırırlar
1
‫ﺳﻄﻮ‬
‫ﺴﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They run, strive, work
Koşarlar, çalışırlar
1
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He runs, strives, works
Koşar, çalışır
1
‫ﺳﻌﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﺴﻌ‬
 ‫ﻳ‬
He grabs, drags
Yakalar, sürükler
1
‫ﺳﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺴ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬
He sheds
Kan döker, saçar
1
‫ﺳﻔﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He/it falls
Düşer
1
‫ﺳﻘﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴ ﹸﻘ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬
They give water
Sularlar
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺴﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They are given water
Sulanırlar
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺴ ﹶﻘ‬
 ‫ﻳ‬
It is watered
Sulanır
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﺴﻘﹶﻰ‬
 ‫ﻳ‬
He gives water
Sular
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﻳ‬
He gives me water
Bana su içirir
1
‫ﺳﻘﻲ‬
‫ﲔ‬
‫ﻘ ﹺ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He settles, calms
Yerleşir, yaşar, istirahat eder
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
He makes calm
Sakinleştirir
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he settles, makes calm
Sakinleştirmesi
4
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻜ ﹺﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they settle, calm
Yerleşmeleri, sakinleşmeleri
1
‫ﺳﻜﻦ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴ ﹸﻜﻨ‬
 ‫ﻳ‬
That it snatches away from
them
Onlardan kapması
1
‫ﺳﻠﺐ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He gives power
Üstün getirir
2
‫ﺳﻠﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﺴﱢﻠ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬
He makes enter
Sokar
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes march
Onu yürütmesi
1
‫ﺳﻠﻚ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴﹸﻠ ﹾﻜ‬
 ‫ﻳ‬
He submits, greets
Teslim olur, selam verir
2
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴﱢﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He submits
Teslim olur
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he submits
Teslim olması
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
541
That they submit, greet
Teslim olmaları, selam
vermeleri
2
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﱢﻠﻤ‬
 ‫ﻳ‬
They submit
Teslim olurlar
4
‫ﺳﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he hears
Đşitmesi
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He hears
Đşitir
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He makes hear
Đşittirir
4
‫ﲰﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That he hears it
Onu işitmesi
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they hear
Đşitmeleri
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They hear
Đşitirler
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They listen
Kulak verirler, dinlerler
5
‫ﲰﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They hear you (pl)
Sizi dinlerler
1
‫ﲰﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
It nourishes
Besler
4
‫ﲰﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
They name, give names
Đsim verirler
2
‫ﲰﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻳ‬
It becomes evil
Kötü olur
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻮ ُﺀ‬‫ﻳﺴ‬
That they become evil
Kötü olmaları
1
‫ﺳﻮﺃ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻮﺅ‬‫ﻳﺴ‬
It becomes black
Kararır
9
‫ﺳﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
He subjects
Maruz bırakır
1
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺴ‬
He subjects them
Onları maruz bırakır
1
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺴ‬
They subject you (pl)
Sizi maruz bırakırlar
1
‫ﺳﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬‫ﻮﻣ‬‫ﻳﺴ‬
He travels
Seyahat eder
1
‫ﺳﻴﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
ِ‫ﻳ‬
He travels
Seyahat eder, dolaşır
1
‫ﺳﲑ‬
‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ‬
He makes travel
Dolaştırır, gezdirir
2
‫ﺳﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
Easy
Kolay
‫ﻳﺴﺮ‬
‫ﺍ‬‫ﺴﲑ‬
ِ ‫ﻳ‬ - ‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ‬
He makes you (pl) travel
Sizi dolaştırır, gezdirir
2
‫ﺳﲑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
That they travel
Dolaşmaları, gezmeleri
1
‫ﺳﲑ‬
‫ﻭﹾﺍ‬ ‫ﻳﺴِﲑ‬
He swallows it
Onu boğazından geçirir
1
‫ﺳﻮﻍ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳﺴِﻴ‬
He drives
Sevk eder
1
‫ﺳﻮﻕ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳﺴِﻴ‬
542
That he wishes
Đstemesi, dilemesi
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎ َﺀ‬‫ﻳﺸ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺸ ﹾﺄ‬
 ‫ﻳ‬
He wishes
Đster, diler
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎ ُﺀ‬‫ﻳﺸ‬
They wish
Đsterler
1
‫ﺷﻴﺄ‬
‫ﺎﺀُﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳﺸ‬
That he opposes
Karşı gelir
3
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺸ‬
That he opposes
Karşı gelmesi
3
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻗ ﹺﻖ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺸ‬
That he exchanges
Değiştirmesi
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
That they exchange
Değiştirmeleri
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
They exchange
Değiştirirler
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
He exchanges
Değiştirir
8
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
They desire
Canları çeker
8
‫ﺷﻬﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻬ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
He stares
Bakakalır
1
‫ﺷﺨﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺨ‬
‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
He drinks
Đçer
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
They drink
Đçerler
1
‫ﺷﺮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
That he expands, opens
Açması, genişletmesi
1
‫ﺷﺮﺡ‬
‫ﺡ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He expands, opens
Açar, genişletir
1
‫ﺷﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
That he is associated
partners
Ortak koşulması
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻳ‬
That he associates partners
Ortak koşması
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸﺮﹺﻙ‬
 ‫ﻳ‬
He associates partners
Ortak koşar
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) associate partners
Şirk koşarlar (dş)
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ ﹾﻛ‬
 ‫ﻳ‬
They associate partners
Şirk koşarlar
4
‫ﺷﺮﻙ‬
‫ﺸ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They sell
Satarlar
1
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He sells
Satar
1
‫ﺷﺮﻱ‬
‫ﺸﺮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬
He perceives
Anlar, şuur eder
1
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
He makes perceive
Bildirir, farkına vardırır
4
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
He makes you (pl) perceive
Size bildirir
4
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
That he makes perceive
Bildirmesi, sezdirmesi
4
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
543
They perceive
Anlarlar ederler, şuur ederler
1
‫ﺷﻌﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
That he heals
Đyileştirmesi, şifa vermesi
1
‫ﺷﻔﻲ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
That he
Şefaat etmesi
1
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﺸﻔﹶﻊ‬
 ‫ﻳ‬
That he intercedes
Şefaat eder, aracılık yapar
1
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺸ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬
1
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺸ ﹶﻔﻌ‬
 ‫ﻳ‬
1
‫ﺷﻔﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺸ ﹶﻔﻌ‬
 ‫ﻳ‬
That they intercede
they intercede
Şefaat etmeleri, aracılık
yapmaları
Şefaat ederler, aracılık
yaparlar
He heals me
Bana şifa verir
1
‫ﺷﻔﻲ‬
‫ﲔ‬
‫ﻔ ﹺ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
It splits
Yarılır, ayrılır
5
‫ﺷﻘﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺸ ﱠﻘ‬
 ‫ﻳ‬
He suffers, becomes
unhappy
Bedbaht olur, şaki olur
1
‫ﺷﻘﻮ‬
‫ﺸﻘﹶﻰ‬
 ‫ﻳ‬
That he gives thanks
Şükretmesi
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺸﻜﹸﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He gives thanks
Şükreder
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬
They give thanks
Şükrederler
1
‫ﺷﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸ ﹸﻜﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He complains
Şikâyet eder
1
‫ﺷﻜﻮ‬
‫ﺸﻜﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬
He rejoices
Sevindirir
4
‫ﴰﺖ‬
‫ﺖ‬‫ﺸﻤ‬
 ‫ﻳ‬
That he witnesses, sees
Şahit olması, görmesi
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
He witnesses, sees, bears
witness
Şahit olur, görür, şahitlik eder
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
He calls to witness
Şahit tutar
4
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺸ ﹺﻬ‬
 ‫ﻳ‬
He witnesses it, sees it
Ona şahit olur
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
That they witness, see
Şahit olmaları, görmeleri
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
They witness, see
Şahit olurlar, görürler
1
‫ﺷﻬﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬
It scalds
Yakar
1
‫ﺷﻮﻱ‬
‫ﺸﻮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬
That it strikes, occurs
Đsabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
It is poured
Dökülür
1
‫ﺻﺒﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That it becomes
Olması
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
It becomes
Olur
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed it becomes
Mutlaka olur
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
544
4
‫ﺻﺒﺢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺼﹺﺒﺤ‬
 ‫ﻳ‬
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
Sabretmesi
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬
Sabretmeleri
1
‫ﺻﱪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺼﹺﺒﺮ‬
 ‫ﻳ‬
That it strikes you (pl)
Size isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That it strikes him
Ona isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻬ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They are supported
Desteklenirler, sahip çıkılırlar
1
‫ﺻﺤﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺒ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That he hinders, averts
Alıkoyması
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He hinders, averts
Alıkoyar, engeller
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He/it comes out
Çıkar
1
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He takes away
Alıp götürür
4
‫ﺻﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They will be divided
Bölük bölük ayrılırlar
5
‫ﺻﺪﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They are given headache
Başları ağrıtılır
2
‫ﺻﺪﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He turns away
Döner, yüz çevirir
1
‫ﺻﺪﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They turn away
Yüz çevirirler
1
‫ﺻﺪﻑ‬
‫ﺪﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He becomes truthful
Doğru olur, doğru söyler
1
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He gives charity
Tasadduk eder, sadaka verir
5
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He confirms
Doğrular, tasdik eder
2
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He confirms me
Beni tasdik eder
2
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﹸﻗﻨﹺﻲ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That they give charity
Sadaka vermeleri
5
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹸﻮﺍ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They confirm
Tasdik ederler
2
‫ﺻﺪﻕ‬
‫ﺪﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That they hinder you (pl)
Sizi çevirmeleri
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed that they avert you
Mutlaka seni çevirmeleri
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
Indeed that they avert you
(pl)
Mutlaka sizi çevirmeleri
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That they hinder, avert
Çevirmeleri
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﻳ‬
They hinder, avert
Alıkoyarlar, çevirirler,
engellerler
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﻳ‬
That they become
Olmaları
He endures, becomes patient Sabreder
That he endures, becomes
patient
That they endure, become
patient
545
They make noise
Yaygara yaparlar
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﻳ‬
They hinder them
Onları çeviriler, döndürürler
1
‫ﺻﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﻳ‬
He persists
Israr eder, direnir
1
‫ﺻﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He diverts
Çevirir, döndürür
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He is diverted
Çevrilir, saptırılır
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That he is diverted
Çevrilmesi
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He diverts him
Onu çevirir, döndürür
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺼ ﹺﺮﹸﻓ‬
 ‫ﻳ‬
They are diverted
Çevrilirler, saptırılırlar
1
‫ﺻﺮﻑ‬
‫ﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
Surely they harvest
Mutlaka devşirirler
1
‫ﺻﺮﻡ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Surely they harvest it
Mutlaka onu devşirirler
1
‫ﺻﺮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻣ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
That they persist
Israr etmeleri
1
‫ﺻﺮﺭ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They persist
Israr ederler
1
‫ﺻﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They cry for help
Feryat ederler
8
‫ﺻﺮﺥ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼ ﹶﻄ ﹺﺮﺧ‬
 ‫ﻳ‬
He chooses
Seçer
8
‫ﺻﻔﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﺼ ﹶﻄﻔ‬
 ‫ﻳ‬
He/it ascends
Yükselir
1
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He/it climbs, ascends
Tırmanır, çıkar, yükselir
5
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He raises
Yükseltir
4
‫ﺻﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They are made to faint
Bayılırlar, çarpılırlar
4
‫ﺻﻌﻖ‬
‫ﻌﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He ascribes, attributes
Vasfeder, tarif eder, atfeder
1
‫ﻭﺻﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He overlooks, forgives
Bağışlar, hoş görür
1
‫ﺻﻔﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺼ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬
They ascribe, attribute
Vasfederler, nitelerler
1
‫ﻭﺻﻒ‬
‫ﺼﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
He joins, reaches
Ulaşır
1
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ‬
He enters it (fire)
Ona (ateşe) girer
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻼﻫ‬
‫ﺼﹶ‬
 ‫ﻳ‬
He is hanged
Asılır
2
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼﱠﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He is hanged
Asılır
1
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺼﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬
That they are hanged
Asılmaları
2
‫ﺻﻠﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺼﱠﻠﺒ‬
 ‫ﻳ‬
546
He corrects, improves
Islah eder
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That he corrects, improves
Islah etmesi
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They (dual) correct, improve
Islah ederler (ikil)
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They correct, improve
Islah ederler
4
‫ﺻﻠﺢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
That they enter fire
Ateşe girmeleri
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺼﻠﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬
That they reach
Ulaşmaları
1
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺼﻠﹸﻮﺍ‬
 ‫ﻳ‬
That they pray
Namaz kılmaları
2
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﻳ‬
They reach
Ulaşırlar
1
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺼﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They pray, support
Salat ederler, destekler,
namaz kılarlar
2
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼﻠﱡﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They enter it (fire)
Ona (ateşe) girerler
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻮ‬ ‫ﺼﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He enters fire
Ateşe girer
1
‫ﺻﻠﻲ‬
‫ﺼﻠﹶﻰ‬
 ‫ﻳ‬
He prays, supports
Salat eder, destekler, namaz
kılar
2
‫ﺻﻠﻮ‬
‫ﺼﻠﱢﻲ‬
 ‫ﻳ‬
He makes, does
Yapar, imal eder
1
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
They make, do
Yaparlar
1
‫ﺻﻨﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻨﻌ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
It is melted
Eritilir
1
‫ﺻﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He gives shape, form
Şekil verir
2
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
He gives you (pl) shape, form Sizi şekillendirir
2
‫ﺻﻮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
It strikes
Đsabet eder, başına gelir
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬
It strikes you (pl)
Size isabet eder
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺒﻜﹸﻢ‬‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬
It strikes you us
Bize isabet eder
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺒﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬
That it strikes them
Onlara isabet etmesi
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬
It strikes them
Onlara isabet eder
4
‫ﺻﻮﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺒﻬ‬‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬
They are harmed
Zarara uğratılması
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
It is multiplied
Katlanır, iki kat arttırılır
3
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
That it is multiplied
Katlanması, iki kat arttırılması
3
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
He multiplies
Katlar, kat kat öder
3
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
547
He multiplies it
Onu katlar
3
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻋ ﹶﻔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
That he multiplies it
Onu katlaması
3
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻋ ﹾﻔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
He multiplies it
Onu katlar
3
‫ﺿﻌﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﻋ ﹾﻔﻬ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
They imitate
Taklit ederler
3
‫ﺿﻬﺄ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺆ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬
He laughs
Güler
1
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
They laugh
Gülerler
1
‫ﺿﺤﻚ‬
‫ﺤﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
That he/it harms
Zarar vermesi
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
He/it harms
Zarar verir
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
That he/it strikes, gives
example, travels
He/it strikes, gives example,
travels
Vurması, gezmesi, misal
vermesi
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Vurur, gezer, misal verir
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) draw
Vururlar (dş), vursunlar
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺑ‬‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They strike, give example,
travel
Vururlar
1
‫ﺿﺮﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻀ ﹺﺮﺑ‬
 ‫ﻳ‬
They supplicate humbly
Yalvarırlar
5
‫ﺿﺮﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
He/it harms you
Sana zarar verir
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
He/it harms you (pl)
Size zarar verir
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
He/it harms us
Bize zarar verir
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
He/it harms him
Ona zarar verir
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
He/it harms them
Onlara zarar verir
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
That they harm
Zarar vermeleri
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﻳ‬
That they harm you
Sana zarar vermeleri
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻭ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﻳ‬
That they harm you (pl)
Size zarar vermeleri
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹸﻛ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They harm
Zarar verirler
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﻳ‬
They harm you
Sana zarar verirler
1
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﻳ‬
He compels
Mecbur eder
8
‫ﺿﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻀ ﹶﻄ‬
 ‫ﻳ‬
He takes, places
Koyar, yerleştirir
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
They (fm) place, give birth
Koyarlar, doğururlar (dş)
1
‫ﻭﺿﻊ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
548
He errs, goes astray
Hata eder, yanılır, sapar,
şaşar
1
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬
That he errs, goes astray
Saptırması, şaşırtması
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱠﻞ‬
 ‫ﻳ‬
He lets go astray, misleads
Hatada bırakır, saptırır,
şaşırtır
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬
That he misleads you
Seni saptırması, şaşırtması
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻀﱠﻠ‬
 ‫ﻳ‬
That he misleads
Saptırması
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻠ ﹺﻞ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻠ ﹾﻞ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
That he misleads him
Onu saptırması
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻠ ﹾﻠ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
He misleads us
Bizi saptırır
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻀﱡﻠﻨ‬
 ‫ﻳ‬
That he misleads him
Onu saptırması
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻀﱠﻠ‬
 ‫ﻳ‬
He misleads him
Onu saptırır
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻀﱡﻠ‬
 ‫ﻳ‬
That he misleads them
Onları saptırması
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻀﱠﻠ‬
 ‫ﻳ‬
That they mislead
Saptırmaları
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀﻠﱡﻮﺍ‬
 ‫ﻳ‬
That they mislead you
Seni saptırmaları
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻀﻠﱡﻮ‬
 ‫ﻳ‬
They mislead
Saptırırlar, şaşırtırlar
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻀﻠﱡﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬
They mislead you (pl)
Sizi saptırırlar
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻀﻠﱡﻮ‬
 ‫ﻳ‬
They mislead them
Onları saptırırlar
4
‫ﺿﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻀﻠﱡﻮ‬
 ‫ﻳ‬
It glows, gives light
Işık verir
4
‫ﺿﻴﺄ‬
‫ﻲ ُﺀ‬‫ﻳﻀ‬
He loses, lets go to waste
Zayi eder, kaybeder
4
‫ﺿﻴﺄ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
Zayi etmesi, kaybetmesi
4
‫ﺿﻴﺄ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
O ikisini misafir etmeleri
2
‫ﺿﻴﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﻴﻔﹸﻮ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬
It straitens
Daralır
1
‫ﺿﻴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻀ‬
They trample, step
Çiğnerler
3
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﻳ ﹶﻄﹸﺌﻮ ﹶﻥ‬
They step, conquer
Çiğnerler, zapt ederler
1
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﻳ ﹶﻄﺄﹸﻭ ﹶﻥ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹶﻄﺆ‬
That he is obeyed
Đtaat edilmesi
1
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻳﻄﹶﺎ‬
He is obeyed
Đtaat edilir, sözü dinlenir
1
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻳﻄﹶﺎ‬
It is circulated
Dolaşılır, dolaştırılır
1
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻳﻄﹶﺎ‬
He seals
Mühürler
1
‫ﻃﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻄ‬
That he loses, lets go to
waste
That they offer hospitality to
them (dual)
549
He drives away
Uzaklaştırır
1
‫ﻃﺮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
That he obeys
Đtaat etmesi
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻄ ﹺﻊ‬ ‫ﻳ‬
He eats, feeds
Yer, beslenir
1
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He is fed
Yedirilir, beslenilir
1
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He gives food
Yedirir, besler
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He gives me food
Beni besler
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻤﻨﹺﻰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He eats it
Onu yer
1
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
That he eats it
Onu yemesi
1
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He eats it
Onu yer
1
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
That he eats it
Onu yemesi
1
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
That they give me food
Beni beslemeleri
4
‫ﻃﻌﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He transgresses
Azar, azgınlık yapar
1
‫ﻃﻐﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻳ ﹾﻄﻐ‬
That they extinguish
Söndürmeleri
4
‫ﻃﻔﺄ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻔﺆ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He seeks, wants
Đster, arar
1
‫ﻃﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳ ﹾﻄﹸﻠ‬
He seeks it, wants it
Onu ister, talep eder
1
‫ﻃﻠﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻄﹸﻠ‬
It mounts, rises
Çıkar, yükselir
8
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﱠﻄ‬
That he informs
Açıklar, bildirir
4
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻄ‬
That he informs you (pl)
Size açıklar
4
‫ﻃﻠﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻄ‬
That it becomes satisfied
Tatmin olması
12
‫ﻃﻤﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
That it touches them (fm)
Onlara dokunması
1
‫ﻃﻤﺚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤﹾﺜ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
That he hopes
Ümit etmesi
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
He hopes
Ümit eder
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
They hope
Ümit ederler
1
‫ﻃﻤﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
That he cleans
Temizlemesi
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹶﻄ‬
He cleans
Temizler
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹶﻄ‬
That he cleans you (pl)
Siz temizlemesi
2
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹶﻄ‬
550
They (fm) clean themselves
Temizlenirler (dş)
1
‫ﻃﻬﺮ‬
‫ﺮ ﹶﻥ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬
They circulate
Dolanır, tavaf eder
1
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻳﻄﹸﻮ‬
That he circumambulates
Tavaf etmesi
5
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻳ ﱠﻄ‬
He circumambulates
Tavaf eder
5
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻳ ﱠﻄ‬
They circulate
Dolanırlar, tavaf ederler
1
‫ﻃﻮﻑ‬
‫ﻳﻄﹸﻮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬
He folds, rolls
Katlar, yuvarlar
1
‫ﻃﻮﻱ‬
‫ﻳ ﹾﻄﻮﹺﻯ‬
He flies
Uçar
1
‫ﻃﲑ‬
‫ﲑ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻳ‬
That they consider evil omen
Uğursuz saymaları
5
‫ﻃﲑ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﻳ ﱠﻄ‬
He obeys
Đtaat eder
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻄ‬
He obeys you (pl)
Size itaat eder
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻄ‬
They obey
Đtaat ederler
4
‫ﻃﻮﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﻌ‬‫ﻳﻄ‬
They bear it with difficulty
Ona zorlanırlar
1
‫ﻃﻮﻕ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻴﻘﹸﻮ‬‫ﻳﻄ‬
That they support
Desteklemeleri
3
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﻳﻈﹶﺎ‬
They pronounce zihar
Zihar yaparlar
3
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﻳﻈﹶﺎ‬
They (fm) remain
Durakalırlar (dş)
1
‫ﻇﻠﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹾﻈﹶﻠ ﹾﻠ‬
He does wrong, oppresses
Zulmeder
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻈ‬
That he does wrong,
oppresses
Zulmetmesi
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻈ‬
He is oppressed
Zulmedilir
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﻈﹶﻠ‬
They do wrong, oppress
Zulmederler
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﻳ ﹾﻈ‬
They are oppressed
Zulmedilirler
1
‫ﻇﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻈﹶﻠﻤ‬
He thinks, guesses
Düşünür, zanneder, inanır
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹸﻈ‬
They think, guess
Zannederler, inanırlar
1
‫ﻇﻨﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹸﻈﻨ‬
It appears
Görünür
1
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬
That he reveals
Açığa çıkarması
4
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ ﹺﻬ‬
He reveals, makes prevail
Üstünlük sağlar, açığa çıkarır
4
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ ﹺﻬ‬
4
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ ﹺﻬ‬
He reveals it, makes it prevail Onu üstün kılması
551
That they gain dominance
Üstün gelmeleri
1
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬
They gain dominance
Üstün gelirler
1
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬
That they gain dominance
over it
Ona üstün gelmeleri
1
‫ﻇﻬﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬
He cares
Kıymet verir, ilgilenir
1
‫ﻋﺒﺄ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﺆ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹸﺄ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He worships
Tapar, ibadet eder
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He is worshipped
Tapılır, ibadet edilir
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That they worship
Tapmaları
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They worship
Taparlar
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They are worshipped
Tapılırlar
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They worship me
Bana taparlar
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﻧﻨﹺﻰ‬‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That they worship it/them
Ona tapmaları, onlara
tapmaları
1
‫ﻋﺒﺪ‬
‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He transgresses
Haddi aşar
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They transgress
Aşırı giderler, haddi aşarlar
8
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They make excuses
Özür dilerler
8
‫ﻋﺬﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He withdraws
Ellerini çeker
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﺘ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That they withdraw from you
(pl)
Sizden ellerini çekmeleri
8
‫ﻋﺰﻝ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﺰﻟﹸﻮ ﹸﻛ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He holds fast, firmly
Yapışır, kuvvetle tutar
8
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬‫ﺘﺼ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That he holds fast, firmly
Yapışması, kuvvetle tutması
8
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He/it pleases
Hoşlandırır
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬
He/it pleases you
Seni hoşlandırır
1
‫ﻋﺠﺐ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬
He makes fail
Aciz bırakır
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬
That he makes him fail
Onu aciz bırakması
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬
They make fail
Aciz bırakırlar
4
‫ﻋﺠﺰ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﺰ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬
He hastens
Acele verir
2
‫ﻋﺠﻞ‬
‫ﺠ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He promises
Vaad eder
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He counts
Sayar
1
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
552
He prepares
Hazırlar
4
‫ﻋﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That he promises you (pl)
Size vaad etmesi
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They do justice, consider
equal
Adalet yaparlar, eşit tutarlar
1
‫ﻋﺪﻝ‬
‫ﺪﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He promises them
Onlara vaad eder
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They transgress
Haddi aşarlar, aşırı giderler
1
‫ﻋﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻳ‬
That he punishes
Azap etmesi
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
He punishes
Azap eder
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
He punishes you (pl)
Size azap eder
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺑﻜﹸﻢ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
That he punishes you (pl)
Size azap etmesi
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺑﻜﹸﻢ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
He punishes us
Bize azap eder
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
He punishes him
Ona azap eder
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
That he punishes him
Ona azap etmesi
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
That he punishes them
Onlara azap etmesi
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
He punishes them
Onlara azap eder
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬‫ﺑﻬ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
That he punishes them
Onlara azap etmesi
2
‫ﻋﺬﺏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬
He/it ascends, rises
Yukarıya çıkar, yükselir
1
‫ﻋﺮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They ascend, rise
Yukarıya çıkarlar, yükselirler
1
‫ﻋﺮﺝ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They erect, build
Yükseltirler, dikerler
1
‫ﻋﺮﺵ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌ ﹺﺮﺷ‬ ‫ﻳ‬
He/it is presented
Sunulur, arz edilir
1
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He turns away
Yüz çevirir
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he turns away
Yüz çevirmesi
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬
That they turn away
Yüz çevirmeleri
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻌ ﹺﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬
They are presented
Sunulurlar, arz edilirler
4
‫ﻋﺮﺽ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He knows
Bilir, tanır
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬
He is known
Bilinir, tanınır
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They (fm) are recognized
Tanınırlar (dş)
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺮ ﹾﻓ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
553
That they know, recognize
Tanımaları
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻌ ﹺﺮﻓﹸﻮﺍ‬ ‫ﻳ‬
They know, recognize
Tanırlar
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻌ ﹺﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
They know him
Onu tanırlar
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻌ ﹺﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬
They know it, recognize it
Onu (dş) tanırlar
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻌ ﹺﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬
They know them
Onları tanırlar
1
‫ﻋﺮﻑ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻌ ﹺﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬
He/it escapes
Kaçar
1
‫ﻋﺰﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That he turns away
Çekinmesi, kaçınması
1
‫ﻋﺸﻲ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That he disobeys
Đsyan etmesi
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﺺ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬
They press for juice
Suyunu sıkarlar
1
‫ﻋﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He protects
Korur
1
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He protects you
Seni korur
1
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He protects you (pl)
Sizi korur
1
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻤ ﹸﻜ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He protects me
Beni korur
1
‫ﻋﺼﻢ‬
‫ﻤﻨﹺﻲ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They disobey
Đsyan ederler, karşı gelirler
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﺼ‬ ‫ﻳ‬
They (fm) disobey
Đsyan ederler (dş)
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They (fm) disobey you
Sana isyan ederler (dş)
1
‫ﻋﺼﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻌﺼ‬ ‫ﻳ‬
He bites
Isırır
1
‫ﻋﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He hinders
Engel olur
1
‫ﻋﻀﻞ‬
‫ﻀ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That they are given
Verilmeleri
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﺍ‬‫ﻌ ﹶﻄﻮ‬ ‫ﻳ‬
They give
Verirler
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﻌﻄﹸﻮﺍ‬ ‫ﻳ‬
He gives
Verir
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻌﻄ‬ ‫ﻳ‬
He gives you
Sana verir
4
‫ﻋﻄﻮ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻌﻄ‬ ‫ﻳ‬
He advises
Öğüt verir
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﻳ‬
He advises you (pl)
Size öğüt verir
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻈ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬
That he honors
Saygı göstermesi, yüceltmesi
2
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﱢﻈ‬ ‫ﻳ‬
That he makes great
Büyütmesi, yüceltmesi
4
‫ﻋﻈﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
554
He advises him
Ona öğüt verir
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ ﹸﻈ‬ ‫ﻳ‬
That he forgives
Affetmesi
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻮ‬ ‫ﻌ ﹸﻔ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He forgives
Affeder
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻌﻔﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬
That they forgive
Affetmeleri
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻌﻔﹸﻮﺍ‬ ‫ﻳ‬
They forgive
Affederler, vazgeçerler
1
‫ﻋﻔﻮ‬
‫ﻌﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
That he looks back, returns
Geri dönmesi, arkasına
bakması
2
‫ﻋﻘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌ ﱢﻘ‬ ‫ﻳ‬
He understands, reasons
Akleder, anlar
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﻘ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He understands it
Onu akleder
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﺎ‬‫ﻘﹸﻠﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They understand, reason
Aklederler
1
‫ﻋﻘﻞ‬
‫ﻘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
Jacob (pbuh)
Yakup (AS)
They devote
Saygı gösterirler
1
‫ﻋﻜﻒ‬
‫ﻌ ﹸﻜﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
That he knows
Bilmesi
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
He knows
Bilir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
That he knows
Bilmesi
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
He teaches
Öğretir
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻳ‬
It is known
Bilinir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
They (dual) teach
Öğretirler (ikil)
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﱢﻠﻤ‬ ‫ﻳ‬
He teaches you
Sana öğretir
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻳ‬
He teaches you (pl)
Size öğretir
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻤﻜﹸﻢ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻳ‬
That he knows it
Onu bilmesi
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
He knows it
Onu bilir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
That he knows it
Onu bilmesi
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
He teaches him
Ona öğretir
2
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻳ‬
He knows it
Onu (dş) bilir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
He knows them
Onları bilir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
He teaches them
Onlara öğretir
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻳ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻌﻘﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬
555
That they know
Bilmeleri
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﻳ‬
They know
Bilirler
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﹶﻠﻤ‬ ‫ﻳ‬
They teach
Öğretirler
1
‫ﻋﻠﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﱢﻠﻤ‬ ‫ﻳ‬
He declares
Đlan eder
4
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻠ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They declare
Đlan ederler
4
‫ﻋﻠﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He builds up, maintains
Đmar eder
1
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That he is given life
Ömür verilmesi
2
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He is given life
Ömür verilir
2
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That they build up, maintain
Đmar etmeleri
1
‫ﻋﻤﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He does, works
Çalışır, yapar
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That he does, works
Çalışması, yapması
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤ ﹾﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They do, work
Çalışırlar, yaparlar
1
‫ﻋﻤﻞ‬
‫ﻤﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
They wander blindly
Şaşkınlık içinde gezinirler
1
‫ﻋﻤﻪ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
That they turn
Dönmeleri
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻮﺩ‬‫ﻳﻌ‬
They turn
Dönerler
1
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺩ‬‫ﻳﻌ‬
He takes refuge
Sığınır
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻮ ﹸﺫ‬‫ﻳﻌ‬
They take refuge
Sığınırlar
1
‫ﻋﻮﺫ‬
‫ﻮﺫﹸﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳﻌ‬
Name of false deity
Put adı
He oppresses
Adaletsizlik yapar
1
‫ﻋﻮﻝ‬
‫ﻮ ﹸﻝ‬‫ﻳﻌ‬
That he gets tired
Yorulur
1
‫ﻋﻴﻲ‬
‫ﻰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬
He returns, repeats
Geri getirir, geri gönderir
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻌ‬
He returns you (pl)
Sizi döndürür
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺪﻛﹸﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻌ‬
That he returns you (pl)
Sizi döndürmesi
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻌ‬
He returns us
Bizi döndürür
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﺎ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻌ‬
He returns him
Onu döndürür
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻌ‬
That they return you (pl)
Sizi döndürmeleri
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻭ ﹸﻛ‬‫ﻴﺪ‬‫ﻳﻌ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﻌ‬
556
They return
Geri döndürürler
4
‫ﻋﻮﺩ‬
‫ﻭﻥ‬‫ﻴﺪ‬‫ﻳﻌ‬
They are given rain
Sulanır
4
‫ﻏﻴﺚ‬
‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹸ‬‫ﻳﻐ‬
He leaves
Bırakıp gider
3
‫ﻏﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻐ‬
That hen backbites
Gıybet etmesi
8
‫ﻏﻴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
He deceives
Aldatır, saptırır
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That he deceives
Aldatması
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That he deceives you
Seni aldatması
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
He drowns
Boğar
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬
That he drowns you (pl)
Sizi boğması
4
‫ﻏﺮﻕ‬
‫ﻐ ﹺﺮﹶﻗﻜﹸﻢ‬ ‫ﻳ‬
Indeed that he deceives you
Mutlaka seni aldatması
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
Indeed that he deceives you
(pl)
Mutlaka sizi aldatması
1
‫ﻏﺮﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
It covers
Sarar, örter, bürür
1
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
It covers it
Onu sarar
1
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
It covers it
Onu (dş) sarar
1
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
It covers them
Onları sarar
1
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
It covers
Kaplar, sarar, örter, bürür
1
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
It is covered
Kaplanır, sarılır, örtülür
1
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
It covers
Örter, bürür
4
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
It covers you (pl)
Sizi örter, bürür
2
‫ﻏﺸﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬
He lowers
Đndirir
1
‫ﻏﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
They (fm) lower, should
lower
Đndirirler (dş), indirsinler
1
‫ﻏﻀﺾ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That they lower
Đndirmeleri
1
‫ﻏﻀﺾ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﻳ‬
They lower
Đndirirler
1
‫ﻏﻀﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﻳ‬
That he forgives
Bağışlaması
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
He forgives
Bağışlar
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
He/it is forgiven
Bağışlanır
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﻳ‬
557
That he/it is forgiven
Bağışlanması
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﻳ‬
That they forgive
Bağışlamaları
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
They forgive
Bağışlarlar
1
‫ﻏﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
He commits excess
Aşırı gider
1
‫ﻏﻠﻮ‬
‫ﻐ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬
That he defrauds
Emanete hıyanet etmesi
1
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻐ ﱠﻞ‬ ‫ﻳ‬
He defrauds
Emanete hıyanet eder
1
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻐ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬
He defeats
Galip gelir
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﺐ‬‫ﻐﻠ‬ ‫ﻳ‬
That he defeats
Galip gelmesi
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That they defeat
Galip gelmeleri
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
They are defeated
Yenilirler
1
‫ﻏﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﹶﻠﺒ‬ ‫ﻳ‬
That he defrauds
Emanete hıyanet etmesi
1
‫ﻏﻠﻞ‬
‫ﻐﹸﻠ ﹾﻞ‬ ‫ﻳ‬
It boils
Kaynar
1
‫ﻏﻠﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻐﻠ‬ ‫ﻳ‬
He closes his eyes
Gözünü kapar
4
‫ﻏﻤﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That he makes rich
Zenginleştirmesi
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻐ ﹺﻦ‬ ‫ﻳ‬
He makes them rich
Onları zenginleştirir
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻐﹺﻨ ﹺﻬ‬ ‫ﻳ‬
That they live, prosper
Yaşamaları, zenginleşmeleri
1
‫ﻏﲏ‬
‫ﺍ‬‫ﻨﻮ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That they avail
Fayda vermeleri
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻐﻨ‬ ‫ﻳ‬
He avails, enriches, saves
Zenginleştirir, kurtarır, fayda
verir
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻐﻨﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬
That they (dual) avails
Fayda vermeleri (ikil)
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﺎ‬‫ﻐﹺﻨﻴ‬ ‫ﻳ‬
He enriches you (pl)
Sizi zengin kılar
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻐﻨﹺﻴ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬
It occupies him
Ona fayda verir
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻐﻨﹺﻴ‬ ‫ﻳ‬
That he enriches them
Onları zenginleştirmesi
4
‫ﻏﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐﹺﻨ‬ ‫ﻳ‬
Name of false deity
Put adı
They dive
Dalgıçlık yaparlar
1
‫ﻏﻮﺹ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺻ‬‫ﻳﻐ‬
That he misleads you (pl)
Sizi azdırması
4
‫ﻏﻮﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﻐ ﹺﻮ‬ ‫ﻳ‬
He changes
Değiştirir
2
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
‫ﺙ‬
‫ﻮ ﹶ‬‫ﻳﻐ‬
558
Indeed they change
Mutlaka değiştirirler
2
‫ﻏﲑ‬
‫ﺮ ﱠﻥ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That they change
Değiştirmeleri
2
‫ﻏﲑ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬
That it enrages
Öfkelendirmesi
1
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹶ‬‫ﻳﻐ‬
It enrages
Öfkelendirir
1
‫ﻏﻴﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﻳﻐ‬
He opens, gives victory
Açar, zafer verir
1
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
That he opens, gives victory
Açması
1
‫ﻓﺘﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
They ransom themselves
Fidye vermeleri
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
He ransoms
Fidye verir
8
‫ﻓﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
It is slackened
Azaltılır
8
‫ﻓﺘﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹶﻔ‬
They invent
Đftira ederler, uydururlar
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
They slacken
Gevşerler
1
‫ﻓﺘﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
It is invented
Uydurulur
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
He invents
Đftira eder, uydurur
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
They invent it
Onu uydururlar
8
‫ﻓﺮﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘﺮﹺﻳ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
He persecutes, tries
Kötülük yapar, dener
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
That he persecutes you (pl),
tries you (pl)
That he deceives you (pl),
tries you (pl)
That he persecutes them,
tries them
That they persecute you, try
you
Size kötülük yapması,
denemesi
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
Sizi aldatması, denemesi
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻨ ﹸﻜ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
1
‫ﻓﱳ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
They were persecuted, tried
They persecute you, try you
Onlara kötülük yapması,
denemesi
Sana kötülük yapmaları,
denemeleri
Đmtihan edilirler, fitneye tabi
tutulurlar
Sana kötülük yaparlar, fitne
yaparlar
He gives ruling
Fetva verir
4
‫ﻓﱵ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻔﺘ‬
He gives you (pl) ruling
Size fetva verir
4
‫ﻓﱵ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻳ ﹾﻔﺘ‬
That he gives lie
Yalanlaması
1
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬
They make gush forth
Fışkırtıp akıtırlar
2
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻳ ﹶﻔ‬
They make it gush forth
Onu fışkırtıp akıtırlar
2
‫ﻓﺠﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻳ ﹶﻔ‬
559
He flees
Kaçar, firar eder
1
‫ﻓﺮﺭ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻳ‬
He rejoices
Sevinir
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That they rejoice
Sevinmeleri
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
They rejoice
Sevinirler
1
‫ﻓﺮﺡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That he exceeds
Aşırı davranması
1
‫ﻓﺮﻁ‬
‫ﻁ‬
‫ﺮ ﹶ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
They neglect
Đhmal ederler
2
‫ﻓﺮﻁ‬
‫ﺮﻃﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ‬
He separates, differentiates
Ayırır
2
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ‬
He/it is separated
Ayırt edilir
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That they separate
Ayırmaları
2
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮﺍ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ‬
They fear
Korkarlar
1
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
They separate, differentiate
Ayırırlar
2
‫ﻓﺮﻕ‬
‫ﺮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ‬
That he makes room
Genişlik verir
1
‫ﻓﺴﺢ‬
‫ﺴ ﹺﺢ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬
He causes corruption
Fesat çıkarır, bozgunculuk
yapar
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That they cause corruption
Bozgunculuk yapmaları
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
They cause corruption
Bozgunculuk yaparlar
4
‫ﻓﺴﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
He disobeys, sins
Günah işler, fasıklık eder
1
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬
They disobey, sin
Günah işlerler, fasıklık
ederler
1
‫ﻓﺴﻖ‬
‫ﺴﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬
He separates, judges
Ayırır, hüküm verir
1
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬
He explains in detail
Açıklar
2
‫ﻓﺼﻞ‬
‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ ﹶﻔ‬
He puts shame
Utandırır
1
‫ﻓﻀﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬
He does
Yapar
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That he does
Yapması
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That it is done
Yapılması
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
It is done
Yapılır
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That he does it
Onu yapması
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ ﹾﻠ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
That they do
Yapmaları
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
560
They do
Yaparlar
1
‫ﻓﻌﻞ‬
‫ﻌﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬
He understands
Anlar
1
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ ﹶﻘ‬
That they understand
Anlamaları
1
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻳ ﹾﻔ ﹶﻘﻬ‬
They understand
Anlarlar
1
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻔ ﹶﻘﻬ‬
That they understand it
Onu anlamaları
1
‫ﻓﻘﻪ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ ﹾﻔ ﹶﻘﻬ‬
He succeeds
Kurtuluşa erer, başarır
4
‫ﻓﻠﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬
He succeeds
Başarır
1
‫ﻓﻮﺯ‬
‫ﺯ‬ ‫ﻳﻔﹸﻮ‬
He fights
Savaşır
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬
That he fights
Savaşması
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗ ﹾﻞ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬
That they fight
Savaşmaları
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮﹾﺍ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬
That they fight you (pl)
Sizinle savaşmaları
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺗﻠﹸﻮ ﹸﻛ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬
They are fought against
Savaşılırlar
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬
They fight
Savaşırlar
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺗﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬
They fight with you (pl)
Sizinle savaşırlar
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﺗﻠﹸﻮ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬
It is said
Denir, söylenir
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳﻘﹶﺎ ﹸﻝ‬
He withholds, decreases
Kısar, tutar
1
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒ‬
They (fm) close
Kapatırlar (dş)
1
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒ‬
They close
Kapatırlar, sıkı tutarlar
1
‫ﻗﺒﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒﻀ‬
He accepts
Kabul eder
1
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That it is accepted
Kabul edilmesi
1
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
It is accepted
Kabul edilir
1
‫ﻗﺒﻞ‬
‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
They (dual) fight
Savaşırlar, dövüşürler (ikil)
3
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺘ ﹶ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That he earns, commits
Elde etmesi, kazanması
8
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That they earn, commit
Elde etmeleri, kazanmaları
8
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﺘ ﹺﺮﹸﻓﻮﺍ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
They earn, commit
Elde ederler, kazanırlar
8
‫ﻗﺮﻑ‬
‫ﺘ ﹺﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That they become stingy
Cimrilik etmeleri
1
‫ﻗﺘﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
561
That he kills
Öldürmesi
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
He kills
Öldürür
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That he kills
Öldürmesi
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹾﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
He is killed
Katledilir
2
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹶﻘ‬
He kills
Öldürür, katleder
2
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹶﻘ‬
He is killed
Öldürülür
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That he is killed
Öldürülmesi
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘ ﹾﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
They (fm) kill
Öldürürler (dş)
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹾﻠ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That they are killed
Katledilmeleri
2
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮﺍ‬‫ﻳ ﹶﻘ‬
That they kill you
Seni öldürmeleri
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
They kill
Öldürürler
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
They are killed
Öldürülürler
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﺘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
They kill me
Beni öldürürler
1
‫ﻗﺘﻞ‬
‫ﻧﻨﹺﻲ‬‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That he determines, has
power
Güç yetirmesi
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He determines, has power
Karar verir, kadir olur, kısar
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He determines, measures
Takdir eder, ölçer
2
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬
They have power
Kadir olurlar
1
‫ﻗﺪﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He proceeds
Önde gider
1
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He sends forth
Đleri gönderir
2
‫ﻗﺪﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬
He casts, throws
Koyar, atar
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
They cast, throw
Koyarlar, atarlar
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﺬﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
They are thrown
Atılırlar
1
‫ﻗﺬﻑ‬
‫ﻳ ﹾﻘ ﹶﺬﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬
They read
Okurlar
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﺀُﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He reads
Okur
1
‫ﻗﺮﺃ‬
‫ﺮﹸﺃ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He approaches
Yaklaşır
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He brings close
Yaklaştırır
2
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬
562
That they approach
Yaklaşmaları
1
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
That they bring us close
Bizi yaklaştırmaları
2
‫ﻗﺮﺏ‬
‫ﻧﺎ‬‫ﻮ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬
He lends, loans
Borç verir
4
‫ﻗﺮﺽ‬
‫ﺽ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ ﹺﺮ‬
He swears
Yemin eder
1
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
They (dual) swear
Yemin eder (ikil)
1
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺴﻤ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
They divide, distribute
Bölüştürürler, taksim ederler
1
‫ﻗﺴﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻤ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
He narrates, tells
Anlatır
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻳ ﹸﻘ‬
He shortens
Kısaltır
1
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ‬
They cease
Bırakırlar
1
‫ﻗﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ‬
They narrate, tell
Anlatırlar
1
‫ﻗﺼﺺ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹸﻘﺼ‬
Hüküm vermesi, yapması
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﺾ‬
‫ﻳ ﹾﻘ ﹺ‬
Hüküm vermeleri, yapmaları
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻳ ﹾﻘﻀ‬
They decree, decide, execute Hüküm verirler, icra ederler
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻘﻀ‬
It is executed, done
Yerine getirilir
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻳ ﹾﻘﻀ‬
He decrees, decides,
executes
Karar verir, icra eder, hüküm
verir
1
‫ﻗﻀﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻘﻀ‬
That he cuts
Kesmesi
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ ﹶﻄ‬
He cuts
Keser
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ ﹶﻄ‬
They cut
Keserler
1
‫ﻗﻄﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻘ ﹶﻄﻌ‬
Gourd
Asma kabağı
It falls, occurs
Vaki olur, olur, düşer
1
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬
He sits, remains behind
Oturur, geride kalır
1
‫ﻗﻌﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
That he says
Demesi
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳ ﹸﻘ ﹾﻞ‬
He turns, twists
Döndürür, dolaştırır
2
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳ ﹶﻘﱢﻠ‬
He makes you (pl) seem few
Sizi azaltır, az gösterir
2
‫ﻗﻠﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹶﻘﱢﻠﹸﻠ ﹸﻜ‬
That he obeys
Đtaat etmesi
1
‫ﻗﻨﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
He despairs
Ümit keser
1
‫ﻗﻨﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻨ ﹸ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That he decrees, decides,
executes
That they decree, decide,
execute
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻄ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬
563
They despair
Ümit keserler
1
‫ﻗﻨﻂ‬
‫ﻨﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬
That he says
Demesi
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳﻘﹸﻮ ﹶﻝ‬
He says
Der, söyler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳﻘﹸﻮ ﹸﻝ‬
That they (dual) say
Demeleri (ikil)
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳﻘﹸﻮ ﹶﻻ‬
Indeed they say
Mutlaka derler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳﻘﹸﻮﹸﻟ‬
That they say
Demeleri
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳﻘﹸﻮﻟﹸﻮﺍ‬
They say
Derler
1
‫ﻗﻮﻝ‬
‫ﻳﻘﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
He stands, rises, occurs
Ayağa kalkar
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻳﻘﹸﻮ‬
They (dual) stand
Dururlar, dikilirler (ikil)
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻘﹸﻮﻣ‬
They stand
Kalkarlar
1
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻘﹸﻮﻣ‬
He protects, saves
Korur, kurtarır
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳﻘ‬
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻘ‬
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻳﻘ‬
That they (dual) establish,
keep
Kaldırır, dosdoğru kılar,
yapar, düzeltir
Kaldırmaları, dosdoğru
kılmaları, yapmaları (ikil)
That they establish, keep
Kaldırmaları, kılmaları
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻳﻘ‬
They establish, keep
Dosdoğru kılarlar, ayağa
kaldırırlar
4
‫ﻗﻮﻡ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻳﻘ‬
Certainty
Kesin, kesinlik
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﻳﻘ‬ - ‫ﲔ‬
‫ﻘ ﹴ‬ ‫ﻳ‬
That it becomes
Olur, olması
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬
It almost happens
Yakın olur, olayazar
1
‫ﻛﻮﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻳﻜﹶﺎ‬
They almost do
Neredeyse yaparlar
1
‫ﻛﻮﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳﻜﹶﺎﺩ‬
That he suppresses them
Onları perişan etmesi
1
‫ﻛﺒﺖ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜﹺﺒ‬
It grows
Büyür
1
‫ﻛﱪ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
That they grow up
Büyümeleri
1
‫ﻛﱪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
That he writes
Yazması
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
He writes
Yazar
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
They write
Yazarlar
1
‫ﻛﺘﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺒ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
He/it conceals, hides
Saklar, gizler
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
He establishes, keeps
564
They (fm) hide
Saklarlar (dş)
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
That he hides it
Onu saklaması
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
They hide
Saklarlar
1
‫ﻛﺘﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬
That it almost happens
Neredeyse olması
1
‫ﻛﻮﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ‬
He lies
Yalan söyler
1
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
He denies, belies
Yalanlar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﺏ‬
 ‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬ‬
He belies you
Seni yalanlar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺑ‬‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬ‬
That they belie you
Seni yalanlamaları
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
They lie
Yalan söylerler
1
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺬﺑ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
They belie
Yalanlarlar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
That they belie me
Beni yalanlamaları
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
They belie you
Seni yalanlarlar
2
‫ﻛﺬﺏ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
He dislikes
Hoşlanmaz
1
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
He forces
Zorlar
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹺﺮ‬
That he forces them (fm)
Onları (dş) zorlaması
4
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻜﺮﹺﻫ‬
They dislike
Hoşlanmazlar
1
‫ﻛﺮﻩ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
He earns
Kazanır
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
That he earns
Kazanması
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
He earns it
Onu kazanır
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
They earn
Kazanırlar
1
‫ﻛﺴﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﺒ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
It is uncovered, removed
Açılır, giderilir
1
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ ﹾﻜ‬
He uncovers, removes
Açar, giderir, kaldırır
1
‫ﻛﺸﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ ﹾﻜ‬
That it suffices
Yetmesi, kafi gelmesi
1
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻳ ﹾﻜ‬
That he restrains
Çekmesi, def etmesi
1
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻳ ﹸﻜ‬
He disbelieves, denies
Đnanmaz, nankörlük eder
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔ‬
That he disbelieves
Nankörlük etmesi, kafir
olması
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔ‬
565
That he covers, removes
Örtmesi
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﻔ‬
He covers, removes
Örter
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﻔ‬
That he covers, removes
Örtmesi
2
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﻔ‬
It is denied
Đnkar edilir
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹶﻔ‬
That they deny, disbelieve
Đnkar etmeleri
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬
They deny, disbelieve
Đnkar ederler, kafir olurlar
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔﺮ‬
That they are denied it
Onlardan onun inkar edilmesi
1
‫ﻛﻔﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳ ﹾﻜ ﹶﻔﺮ‬
He takes charge
Kefil olur
1
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔ ﹸﻞ‬
He takes charge of him
Ona kefil olur
1
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔﹸﻠ‬
They take charge of him
Ona kefil olurlar
1
‫ﻛﻔﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔﻠﹸﻮ‬
That it suffices them
Onlara yetmesi
1
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻔ ﹺﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
That they restrain
Çekmeleri
1
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﻳ ﹸﻜﻔﱡﻮﺍ‬
They restrain, withhold
Çekerler, atarlar, def ederler
1
‫ﻛﻔﻒ‬
‫ﻳ ﹸﻜﻔﱡﻮ ﹶﻥ‬
It suffices
Yeter
1
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻜﻔ‬
That it suffices you (pl)
Size yetmesi
1
‫ﻛﻔﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻔ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬
That he protects you (pl)
Sizi koruması
1
‫ﻛﻸ‬
‫ﺆﻛﹸﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﻜﹶﻠ‬
He burdens
Teklif eder, yükler
2
‫ﻛﻠﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﻳ ﹶﻜﱢﻠ‬
He speaks
Konuşur
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹶﻜﱢﻠ‬
He speaks to us
Bizimle konuşur
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻳ ﹶﻜﱢﻠ‬
He speaks to him
Onunla konuşur
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹶﻜﱢﻠ‬
He speaks to them
Onlarla konuşur
2
‫ﻛﻠﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹶﻜﱢﻠ‬
That it becomes
Olması
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻳ ﹸﻜ ﹺﻦ‬
That it becomes
Olması
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬
That they become
Olmaları (dş)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬
They hoard
Hazine biriktirirler
1
‫ﻛﱰ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻜﹺﻨﺰ‬
He wraps, rolls
Dürer
1
‫ﻛﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ‬
566
That it becomes
Olması
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻳﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬
It becomes
Olur
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻳﻜﹸﻮ ﹸﻥ‬
That they (dual) become
Olmaları (ikil)
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﻜﹸﻮﻧ‬
Indeed they become
Mutlaka olurlar
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻧ‬‫ﻳﻜﹸﻮ‬
That they become
Olmaları
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻳﻜﹸﻮﻧ‬
They become
Olurlar
1
‫ﻛﻮﻥ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻜﹸﻮﻧ‬
He plans, plots
Tuzak kurar
1
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻜ‬
That they plan, plot
Tuzak kurmaları
1
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻴﺪ‬‫ﻳﻜ‬
They plan, plot
Tuzak kurarlar
1
‫ﻛﻴﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻴﺪ‬‫ﻳﻜ‬
That they meet
Kavuşmaları
3
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻼﻗﹸﻮﹾﺍ‬
‫ﻳ ﹶ‬
That they stay, remain
Kalmaları, durmaları
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺒﹸﺜﻮﺍ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬
They stay, remain
Kalırlar, dururlar
1
‫ﻟﺒﺚ‬
‫ﺒﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬
He mixes
Katar, karıştırır
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠﹺﺒ‬
That he confuses you (pl)
Sizi şaşırtması
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠﹺﺒ‬
That they confuse
Şaşırtmaları
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻮﺍ‬‫ﻳ ﹾﻠﹺﺒﺴ‬
They wear
Giyerler
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﺴ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬
They confuse, mix
Karıştırırlar
1
‫ﻟﺒﺲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻠﹺﺒﺴ‬
That the deprives
Mahrum etmesi
1
‫ﻟ ﻴﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻳ‬
That he looks back
Arkasına bakması
8
‫ﻟﻔﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬
That it picks him up
Onu alması, çıkarması
8
‫ﻟﻘﻂ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻘ ﹾﻄ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬
They (dual) meet
Birbirine kavuşur (ikil)
8
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻘﻴ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬
That the deprives you (pl)
Sizi mahrum etmesi
1
‫ﻭﻟﺖ‬
‫ﺘﻜﹸﻢ‬‫ﻠ‬‫ﻳ‬
That it enters
Girmesi
1
‫ﻭﰿ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬
It enters
Girer
1
‫ﻭﰿ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬
They deviate, refer
Eğriliğe sapar, atıf yaparlar
4
‫ﳊﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺤﺪ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬
He joins
Kavuşur, ulaşır
1
‫ﳊﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬
567
That they join
Kavuşmaları
1
‫ﳊﻖ‬
‫ﺤﻘﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬
She gives birth
Doğurur
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬
That to give birth
Doğurması
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬
That they give birth
Doğurmaları
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻠﺪ‬‫ﻳ‬
He compels, adheres
Zorlar, yapışır
1
‫ﻟﺰﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹺﺰ‬
He plays
Oynar
1
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
That he plays
Oynaması
1
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
That they play
Oynamaları
1
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
They play
Oynarlar
1
‫ﻟﻌﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
He curses
Lanet eder
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
That he curses
Lanet etmesi
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻌ ﹺﻦ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
He curses them
Onlara lanet eder
1
‫ﻟﻌﻦ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬
He makes turn
Döndürür
1
‫ﻟﻔﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
It burns
Yakar
1
‫ﻟﻔﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹶﻔ‬
He utters
Söyler
1
‫ﻟﻔﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻔ ﹸ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
That he meets
Karşılaşması
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
He meets him
Onunla karşılaşır
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻩ‬ ‫ﻳ ﹾﻠﻘﹶﺎ‬
They are made to meet
Ona kavuşturulur
2
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻳﹶﻠﻘﱠﺎﻫ‬
That they cast, throw
Atmaları
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻳ ﹾﻠﻘﹸﻮﹾﺍ‬
They meet
Kavuşurlar
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
They are met
Karşılanırlar
2
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳﹶﻠ ﱠﻘ‬
They cast, throw
Atarlar
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻳ ﹾﻠﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬
They meet him
Ona kavuşurlar
1
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹶﻘ‬
He/it is cast, thrown
Atılır
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻳ ﹾﻠﻘﹶﻰ‬
He casts, throws
Atar, yerleştirir
4
‫ﻟﻘﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻠﻘ‬‫ﻳ‬
He criticizes, insults
Alay eder, çekiştirir
1
‫ﳌﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
568
He criticizes you
Senine alay eder
1
‫ﳌﺰ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
They criticize
Alay ederler
1
‫ﳌﺰ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻤﺰ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
That it distracts
Oyalaması
4
‫ﳍﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
He lolls, pants
Dili dışarıda soluması
1
‫ﳍﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻬ ﹾ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
That it distracts them
Onları oyalaması
4
‫ﳍﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹺﻬ ﹺﻬ‬
They distort
Eğip bükerler
1
‫ﻟﻮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ ﹾﻠﻮ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬
They become close to you
(pl)
Size yakın olurlar
1
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻳﻠﹸﻮ‬
Sea, river
Nehir, deniz
‫ﳝﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻳ‬
They dispute
Tartışırlar
3
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻳﻤ‬
That he dies
Ölmesi
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They doubt, dispute
Şüphe ederler, tartışırlar
8
‫ﻣﺮﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he provides
Faydalandırması
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he provides you (pl)
Sizi faydalandırması
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They are provided
Faydalandırılırlar
2
‫ﻣﺘﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he eliminates, erases
Silmesi, mahvetmesi
1
‫ﳏﻮ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he purifies
Arındırması
2
‫ﳏﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he destroys
Mahvetmesi
1
‫ﳏﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He destroys
Mahveder
1
‫ﳏﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He eliminates, erases
Mahveder, siler
1
‫ﳏﻮ‬
‫ﻮ‬‫ﻤﺤ‬ ‫ﻳ‬
He spreads, helps
Yayar, müddet verir, yardım
eder
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He spreads, helps
Yayması, yardım etmesi
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He spreads, helps
Yayması, yardım etmesi
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he helps you (pl)
Size yardım etmesi
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺩ ﹸﻛ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he helps you (pl)
Size yardım etmesi
4
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
It adds to it
Ona eklenir
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He prolongs them
Onlara mühlet verir
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
569
They plunge them
Onları çekerler
1
‫ﻣﺪﺩ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﻳ‬
They pass
Geçerler
1
‫ﻣﺮﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﻳ‬
He/it touches
Dokunur
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he/it touches
Dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺲ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he/it touches you
Sana dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he/it touches you (pl)
Size dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he/it touches me
Bana dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺴﻨﹺﻲ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he/it touches them
Onlara dokunması
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
It touches you
Sana dokunur
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He holds, retains
Tutar
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he holds, retains
Tutması
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He holds them (fm)
Onları (dş) tutar
4
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They hold fast
Sımsıkı sarılırlar
2
‫ﻣﺴﻚ‬
‫ﺴﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
Surely he/it touches
Mutlaka dokunur
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He/it touches us
Bize dokunur
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He/it touches him
Ona dokunur
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He/it touches them
Onlara dokunur
1
‫ﻣﺴﺲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They walk
Yürürler
1
‫ﻣﺸﻮ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﺸ‬ ‫ﻳ‬
He walks
Yürür
1
‫ﻣﺸﻮ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﺸ‬ ‫ﻳ‬
He stays, stops
Kalır, durur
1
‫ﻣﻜﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻤ ﹸﻜ ﹸ‬ ‫ﻳ‬
He plots, plans
Tuzak kurar, plan yapar
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻤ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬
That they plot, plan
Tuzak kurmaları
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻤ ﹸﻜﺮ‬ ‫ﻳ‬
They plot, plan
Tuzak kurarlar, plan yaparlar
1
‫ﻣﻜﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻤ ﹸﻜﺮ‬ ‫ﻳ‬
Indeed he establishes
Muhakkak kuracak,
sağlamlaştıracak
2
‫ﻣﻜﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ ﱢﻜ‬ ‫ﻳ‬
That he dictates
Yazdırması
4
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻤ ﱠﻞ‬ ‫ﻳ‬
He dictates
Yazdırır
4
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻤ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬
570
He possesses, has power
Malik olur, gücü yeter
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They possess, have power
Malik olurlar
1
‫ﻣﻠﻚ‬
‫ﻠﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
That he dictates
Yazdırması
4
‫ﻣﻠﻞ‬
‫ﻠ ﹾﻞ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He bestows favor
Đhsan eder, lütfeder
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He prevents
Mani olur
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They prevent
Mani olurlar
1
‫ﻣﻨﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻨﻌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They twit
Başa kakarlar
1
‫ﻣﻨﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻳ‬
It is emitted
Atılır, dökülür
1
‫ﻣﲏ‬
‫ﻰ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻳ‬
He arouses desires
Kuruntu verir
2
‫ﻣﲏ‬
‫ﻲ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻳ‬
He arouses desires in them
Onlara kuruntu verir
2
‫ﻣﲏ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻳ‬
They prepare
Hazırlık yapar
1
‫ﻣﻬﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He dies
Ölür
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﻤ‬
That they die
Ölmeleri
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻮﺗ‬‫ﻳﻤ‬
They die
Ölürler
1
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺗ‬‫ﻳﻤ‬
It surges
Dalgalanır
1
‫ﻣﻮﺝ‬
‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﻤ‬
It shakes
Çalkalanır, sallanır
1
‫ﻣﻮﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
He makes die
Öldürür
4
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬
He makes you (pl) die
Sizi öldürür
4
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹸﻜ‬‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬
He makes me die
Beni öldürür
4
‫ﻣﻮﺕ‬
‫ﺘﻨﹺﻲ‬‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬
He separates, distinguishes
Ayırt eder, seçer
1
‫ﻣﻴﺰ‬
‫ﻴﺰ‬‫ﻳﻤ‬
That he separates,
distinguishes
Ayırt etmesi, seçmesi
1
‫ﻣﻴﺰ‬
‫ﺰ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬
He/it inclines
Meyleder
1
‫ﻣﻴﻞ‬
‫ﻴ ﹸﻞ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
They incline, assault
Meylederler, hücum ederler
1
‫ﻣﻴﻞ‬
‫ﻴﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻤ‬
Right hand side, oath
Sağ, yemin
‫ﳝﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
Your right hand side, your
oath
Sağ elin, sağ tarafın
‫ﳝﻦ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻴﹺﻨ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬
His right hand, right side
Sağ eli, sağ tarafı
‫ﳝﻦ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻴﹺﻨ‬‫ﻳﻤ‬
571
‫ﻧﺄﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﻨﹶﺎ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨﹶﺌ‬‫ﻳ‬
‫ﻧﺒﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺎﺑﹺﻴ‬‫ﻳﻨ‬
3
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬
Seslenilirler
3
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬
They call
Seslenirler
3
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻳﻨ‬
They call you
Sana seslenirler
3
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻳﻨ‬
They call him
Onlara seslenirler
3
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻳﻨ‬
He calls, cries
Çağırır, nida eder
3
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻱ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻳﻨ‬
He calls them
Onlara seslenir
3
‫ﻧﺪﻭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻳﻨ‬
They dispute
Çekişirler
3
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ ﹺﺯ‬‫ﻳﻨ‬
They dispute with you
Seninle çekişirler
3
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﺎ ﹺﺯ‬‫ﻳﻨ‬
He becomes hypocrite
Đkiyüzlü olur
3
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬
That it reaches
Ulaşması, erişmesi
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻳﻨ‬
It reaches
Ulaşır, erişir
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﻳﻨ‬
It reaches him
Ona erişir
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺎﹸﻟ‬‫ﻳﻨ‬
It reaches them
Onlara erişir
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺎﹸﻟ‬‫ﻳﻨ‬
That they reach
Erişmeleri
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﺎﻟﹸﻮﺍ‬‫ﻳﻨ‬
They reach
Ulaşırlar
1
‫ﻧﻴﻞ‬
‫ﺎﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻨ‬
He informs
Haber verir
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒ ﹸﺊ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They are informed
Haber verilir
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺍ‬‫ﺒﺆ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He informs you
Sana haber verir
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﺒﹸﺌ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He informs you (pl)
Size haber verir
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒﹸﺌﻜﹸﻢ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He informs them
Onlara haber verir
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺒﹸﺌ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He is informed
Haber verilir
2
‫ﻧﺒﺄ‬
‫ﺒﹸﺄ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He causes to grow
Büyütür
4
‫ﻧﺒﺖ‬
‫ﺖ‬
 ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﻳ‬
Surely he is thrown
Mutlaka atılır
1
‫ﻧﺒﺬ‬
‫ﺒ ﹶﺬ ﱠﻥ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They keep away
Uzak kalırlar
Springs
Pınarlar
That he calls, cries
Nida etmesi, bağırması
They are called
1
572
‫ﺑﻐﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
‫ﻧﺒﻊ‬
‫ﻮﻋﹰﺎ‬‫ﻨﺒ‬‫ﻳ‬
8
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
Bekler, bakar
8
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They wait, expect
Beklerler, bakarlar
8
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻈﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He takes revenge
Đntikam alır
8
‫ﻧﻘﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he ceases
Vazgeçmesi
8
‫ﻲ‬
‫ﻪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That they cease
Vazgeçmeleri
8
‫ﻲ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They cease
Vazgeçerler
8
‫ﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He ceases
Kaçınır, son verir
8
‫ﻲ‬
‫ﺘﻬﹺﻲ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He saves
Kurtarır
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﺠﻲ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He saves
Kurtarır
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻨﺠﹺﻲ‬‫ﻳ‬
He saves you (pl)
Sizi kurtarır
2
‫ﳒﻮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻳ‬
He saves him
Onu kurtarır
4
‫ﳒﻮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻨﺠﹺﻴ‬‫ﻳ‬
They carve
Yontarlar
1
‫ﳓﺖ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺘ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he warns
Đkaz etmesi, uyarması
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He warns
Đkaz eder, uyarır
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he warns you (pl)
Sizi uyarması
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺭ ﹸﻛ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They are warned
Uyarılırlar
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹶﺬﺭ‬‫ﻳ‬
They warn you
Sizi uyarırlar
1
‫ﻧﺬﺭ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻭ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He takes away
Elinden alır, giderir
1
‫ﻧﺰﻉ‬
‫ﻉ‬
 ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻳ‬
He urges for evil
Kışkırtır
1
‫ﻧﺰﻍ‬
‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹸ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
Indeed he urges for evil
Mutlaka dürter
1
‫ﻧﺰﻍ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺰ ﹶﻏ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
Indeed he urges you for evil
Mutlaka seni dürter
1
‫ﻧﺰﻍ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺰ ﹶﻏ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He is made intoxicated
Sarhoş edilir
4
‫ﻧﺰﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He gets intoxicated
Sarhoş olur
4
‫ﻧﺰﻑ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻳ‬
It becomes appropriate
Yakışır, yaraşır
Spring
Pınar
They help themselves
Kendilerine yardım ederler
He waits, expects
7
573
They are made intoxicated
Sarhoş edilirler
4
‫ﻧﺰﻑ‬
‫ﺰﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They get intoxicated
Sarhoş olurlar
4
‫ﻧﺰﻑ‬
‫ﻳ ﹺﱰﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬
It descends
Đner
1
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻳ‬
That it is sent down
Devamlı indirilmesi
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
It is sent down
Devamlı indirilir
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He sends down
Devamlı indirir
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That it is sent down
Devamlı indirilmesi
5
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﺰ ﹾﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
It is sent down
Đndirilir, açıklanır
4
‫ﻧﺰﻝ‬
‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻳ‬
He abolishes
Siler, giderir
1
‫ﻧﺴﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He blasts, blows
Toz eder, savurur
1
‫ﻧﺴﻒ‬
‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He blasts it
Onu savurur
1
‫ﻧﺴﻒ‬
‫ﺎ‬‫ﺴ ﹸﻔﻬ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They hasted
Akın ederler
1
‫ﻧﺴﻞ‬
‫ﺴﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He forgets
Unutur
1
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻳ‬
Indeed he makes forget
Mutlaka unutturur
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
Indeed he makes you forget
Mutlaka sana unutturur
4
‫ﻧﺴﻲ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He produces, raises
Đnşa eder, yaratır, büyütür
4
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺸ ﹸﺊ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He/it is brought up
Yetiştirilir
2
‫ﻧﺸﺄ‬
‫ﺍ‬‫ﺸﺆ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺸﹸﺄ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he spreads
Açması, yayması
1
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He spreads
Açar, yayar
1
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They are raised, revived
Kaldırırlar, diriltirler
4
‫ﻧﺸﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He helps, saves
Yardım eder, kurtarır
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He is helped
Yardım edilir
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he helps you
Sana yardım etmesi
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he helps you (pl)
Size yardım etmesi
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮﻛﹸﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He helps you (pl)
Size yardım eder
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He helps us
Bize yardım eder
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
574
Indeed he helps him
Mutlaka ona yardım eder
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He helps me
Bana yardım eder
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﺮﻧﹺﻰ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He helps him
Ona yardım eder
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he helps him
Ona yardım etmesi
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They help
Yardım ederler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They are helped
Yardım edilirler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They help you (pl)
Size yardım ederler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They help him
Ona yardım ederler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They help them
Onlara yardım ederler
1
‫ﻧﺼﺮ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬‫ﻭ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He speaks
Konuşur
1
‫ﻧﻄﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They speak
Konuşurlar
1
‫ﻧﻄﻖ‬
‫ﻄﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He sets out
Gider, açılır
8
‫ﻃﻠﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬
That he looks
Bakması
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﻳ‬
He looks
Bakar, bekler
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﻳ‬
He is watched
Bakılır, fırsat verilir
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹶﻈ‬‫ﻳ‬
That they look
Bakmaları
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻨ ﹸﻈﺮ‬‫ﻳ‬
They look
Bakarlar
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹸﻈﺮ‬‫ﻳ‬
They are looked, given
respite
Bakılırlar, fırsat verilirler
1
‫ﻧﻈﺮ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹶﻈﺮ‬‫ﻳ‬
He shouts
Bağırır
1
‫ﻧﻌﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He bestows favor
Nimet verir
4
‫ﻧﻌﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
Its ripening
Olgunlaşması
‫ﻳﻨﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He shakes
Sallar
4
‫ﻧﻐﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They shake
Sallarlar
4
‫ﻧﻐﺾ‬
‫ﻀﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He breathes, blows
Üfler
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It is blown, breathed
Üflenir
1
‫ﻧﻔﺦ‬
‫ﺦ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It gets exhausted, finishes
Biter, tükenir
1
‫ﻧﻔﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
575
It goes beyond
Ötesine geçer
1
‫ﻧﻔﺬ‬
‫ﻨ ﹸﻔ ﹸﺬ‬‫ﻳ‬
He goes forth to fight
Savaşa gider
1
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That they go forth to fight
Savaşa gitmeleri
1
‫ﻧﻔﺮ‬
‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻔﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That they disperse
Dağılmaları
7
‫ﻓﻀﺾ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻨ ﹶﻔﻀ‬‫ﻳ‬
It benefits
Fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It benefits you
Sana fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It benefits you (pl)
Size fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻌﻜﹸﻢ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
That it benefits you (pl)
Size fayda vermesi
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
That it benefits us
Bize fayda vermesi
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It benefits us
Bize fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It benefits him
Ona fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It benefits them
Onlara fayda verir
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
They benefit you (pl)
Size fayda verirler
1
‫ﻧﻔﻊ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻮ‬‫ﻨ ﹶﻔﻌ‬‫ﻳ‬
He spends
Harcar, infak eder
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he spends
Harcaması, infak etmesi
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That they spend
Harcamaları, infak etmeleri
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮﹾﺍ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They spend
Harcarlar, infak ederler
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﻔﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They spend it
Onu infak ederler, harcarlar
4
‫ﻧﻔﻖ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻔﻘﹸﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That they are exiled
Sürgüne gönderilmeleri
1
‫ﻧﻔﻲ‬
‫ﺍ‬‫ﻨ ﹶﻔﻮ‬‫ﻳ‬
He saves
Kurtarır
4
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻘ ﹸﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He is saved
Kurtarılır
4
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻨ ﹶﻘ ﹸﺬ‬‫ﻳ‬
They are saved
Kurtarılırlar
4
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻨ ﹶﻘﺬﹸﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳ‬
They save
Kurtarırlar
4
‫ﻧﻘﺬ‬
‫ﻘﺬﹸﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He decreases
Eksiklik yapar
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﻳ‬
It is decreased
Eksiltilir
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﺺ‬
 ‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
That they decrease for you
(pl)
Size eksiklik yapmaları
1
‫ﻧﻘﺺ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮ ﹸﻛ‬‫ﻨ ﹸﻘﺼ‬‫ﻳ‬
576
It collapses
Yıkılır
7
‫ﻗﻀﺾ‬
‫ﺾ‬
 ‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
They break
Bozarlar
1
‫ﻧﻘﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹸﻘﻀ‬‫ﻳ‬
He turns back
Döner, geri döner
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
That he turns back
Geri dönmesi
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
That they turn back
Dönmeleri
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮﹾﺍ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
They turn back
Dönerler, geri dönerler
7
‫ﻗﻠﺐ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬
He breaks his oath
Bozar, sözünden döner
1
‫ﻧﻜﺚ‬
‫ﺚ‬
‫ﻨ ﹸﻜ ﹸ‬‫ﻳ‬
They break their oaths
Bozarlar, sözünden dönerler
1
‫ﻧﻜﺚ‬
‫ﻨ ﹸﻜﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ‬
He marries
Nikahlar
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
That he marries
Nikahlaması
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They (fm) marry
Nikahlanırlar (dş)
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He marries her
Onu nikahlar
1
‫ﻧﻜﺢ‬
‫ﺎ‬‫ﺤﻬ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He denies
Đnkâr eder
4
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
They deny it
Onu inkar ederler
4
‫ﻧﻜﺮ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﻭ‬‫ﻜﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He forbids
Yasaklar
1
‫ﻲ‬
‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻳ‬
He forbids you (pl)
Sizi yasaklar
1
‫ﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﺎ ﹸﻛ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻳ‬
He forbids them
Onları yasaklar
1
‫ﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻳ‬
They forbid
Yasaklarlar
1
‫ﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬
He forbids
Yasaklar
1
‫ﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻳ‬
It burdens
Ağır gelir
1
‫ﻧﻮﺃ‬
‫ﻮ ُﺀ‬‫ﻳﻨ‬
He turns
Yönelir, döner
4
‫ﻧﻮﺏ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻳﻨﹺﻴ‬
He emigrates
Göç eder
3
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻳﻬ‬
That he emigrates
Göç etmesi
3
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻳﻬ‬
That they emigrate
Göç etmeleri
3
‫ﻫﺠﺮ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺎ ﹺﺟﺮ‬‫ﻳﻬ‬
He bestows, grants
Karşılıksız verir
1
‫ﻭﻫﺐ‬
‫ﺐ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
It falls down
Aşağı düşer
1
‫ﻫﺒﻂ‬
‫ﻂ‬
‫ﻬﹺﺒ ﹸ‬ ‫ﻳ‬
577
That they become guided
Hidayete ermeleri
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
They become guided
Hidayete ererler
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He becomes guided
Doğru yolu bulur
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He sleeps
Uyur
1
‫ﻫﺠﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
They sleep
Uyurlar
1
‫ﻫﺠﻊ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺠﻌ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
That he guides
Yol göstermesi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
That he guides me
Bana yol göstermesi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺪﻧﹺﻰ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
They guide
Doğru yolu gösterirler
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬
They guide us
Bizi doğru yola götürürler
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﺎ‬‫ﻧﻨ‬‫ﻭ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬
He is guided
Yol gösterilir, hidayet edilir
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻯ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬
He guides
Yol gösterir
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬
He guides
Yol gösterir
8
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬ - ‫ﻱ‬‫ﻳ ﹺﻬﺪ‬
That he guides you
Seni doğru yola iletmesi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
That he guides you (pl)
Sizi doğru yola iletmesi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹸﻜ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻳﻜﹸﻢ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He guides me
Beni doğru yola iletir
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻳﻨﹺﻲ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
That he guides him
Onu doğru yola iletmesi
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He guides them
Onları doğru yola iletir
1
‫ﻫﺪﻱ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬
They are made to hurry, rush
Acele ettirilirler, koşturulurlar
1
‫ﻫﺮﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He beats down leaves
Yaprak silker
1
‫ﻫﺸﺶ‬
‫ﺶ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He/it perishes
Helak olur
1
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He/it is destroyed
Helak edilir
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻬﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬
That he destroys
Helak etmesi
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He destroys
Helak eder
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He destroys us
Bizi helak eder
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﺎ‬‫ﻠ ﹸﻜﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
They destroy
Helak ederler
4
‫ﻫﻠﻚ‬
‫ﻠﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
He humiliates
Aşağılatır, zelil kılar
‫ﻫﻮﻥ‬
‫ﻳ ﹺﻬ ﹺﻦ‬
578
‫ﻫﻮﺩ‬
‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﻬ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﻬ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﻬ‬
1
‫ﻫﻮﻱ‬
‫ﻱ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﻳ‬
Hazırlar
2
‫ﻫﻴﺄ‬
‫ﻴ ﹾﺊ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
It dries, withers
Kurur
1
‫ﻫﻴﺞ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻳﻬﹺﻴ‬
He roams
Şaşkınlık içinde dolaşır
1
‫ﻫﻴﻢ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳ ﹺﻬ‬
They roam
Şaşkınlık içinde dolaşırlar
1
‫ﻫﻴﻢ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻬﹺﻴﻤ‬
They like, love
Severler
3
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺍﺩ‬‫ﻳﻮ‬
He hides, buries
Örter, gömer
3
‫ﻭﺭﻱ‬
‫ﺍﺭﹺﻱ‬‫ﻳﻮ‬
That they trample, corrupt
Çiğnemesi, bozması
3
‫ﻭﻃﺄ‬
‫ﺆ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﻮ‬
That he destroys them
Onları helak etmesi
1
‫ﻭﺑﻖ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻮﹺﺑ ﹾﻘ‬‫ﻳ‬
He binds, ties
Bağlar, bağ vurur
4
‫ﻭﺛﻖ‬
‫ﻖ‬ ‫ﺛ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
He directs him
Onu yöneltir
2
‫ﻭﺟﻪ‬
‫ﻪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
That it is revealed
Vahyolunması
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﺡ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
They inspire
Đlham verirler, fısıldarlar
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺣ‬‫ﻳ‬
It is revealed
Vahyolunur
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻮﺣ‬‫ﻳ‬
He reveals
Vahyeder, ilham eder
4
‫ﻭﺣﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﺣ‬‫ﻳ‬
He likes, loves
Sever, ister
1
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
That they like, love
Đstemeleri
1
‫ﻭﺩﺩ‬
‫ﻭﺍ‬‫ﻮﺩ‬ ‫ﻳ‬
He is inherited from
Mirasına konulur
1
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﺭ ﹸ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
He causes to inherit
Mirasçı kılar
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺙ‬
‫ﻮ ﹺﺭ ﹸ‬‫ﻳ‬
He causes to inherit it
Ona mirasçı kılar
4
‫ﻭﺭﺙ‬
‫ﺎ‬‫ﻮ ﹺﺭﹸﺛﻬ‬‫ﻳ‬
They are set in rows
Sıralanırlar
1
‫ﻭﺯﻉ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺯﻋ‬ ‫ﻳﻮ‬
Joseph (pbuh)
Yusuf
He whispers
Vesvese verir, fısıldar
1
‫ﻭﺳﻮﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﺳ ﹺﻮ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
They are joined
Birleştirilir
1
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺻ ﹸﻞ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
That it is joined
Birleştirilmesi
1
‫ﻭﺻﻞ‬
‫ﺻ ﹶﻞ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
Jew, jewish
Yahudi
He desires, perishes
Arzu eder, yok olur
He prepares
‫ﻒ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
579
It is instructed, willed
Vasiyet edilir
1
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻰ‬‫ﻮﺻ‬‫ﻳ‬
He wills, instructs
Vasiyet eder
1
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﺻ‬‫ﻳ‬
He instructs you (pl)
Size vasiyet eder
1
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹸﻜ‬‫ﻮﺻ‬‫ﻳ‬
They (fm) make will
Vasiyet ederler (dş)
1
‫ﻭﺻﻲ‬
‫ﲔ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
They are promised
Vaad olunurlar
1
‫ﻭﻋﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
He/it is advised
Öğüt verilir
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻆ‬
‫ﻋ ﹸ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
They are advised
Öğüt verilirler
1
‫ﻭﻋﻆ‬
‫ﻋﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
They keep
Saklarlar
4
‫ﻭﻋﻲ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﻋ‬‫ﻳ‬
That it is paid in full
Tamamen ödenmesi
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
They hasten
Akın akın giderler
‫ﻭﻓﺾ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻓﻀ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
That he reconciles
Birleştirmesi, uyumlaştırması
2
‫ﻭﻓﻖ‬
‫ﻮﱢﻓ ﹺﻖ‬ ‫ﻳ‬
They fulfill
Vefa ederler, yerine getirirler
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳ‬
It is paid in full
Tamamen ödenir
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﻳ‬
He fulfills
Đcra eder
4
‫ﻭﰲ‬
‫ﻲ‬‫ﻮﻓ‬‫ﻳ‬
Indeed he pays in full
Mutlaka tamamen öder
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻓ‬ ‫ﻳ‬
Indeed he pays them in full
Mutlaka onlara tamamen
öder
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻓ‬ ‫ﻳ‬
Indeed he pays them in full
Onlara tamamen öder
2
‫ﻭﰲ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻴ‬‫ﻮﱢﻓ‬ ‫ﻳ‬
He is protected
Korunur
1
‫ﻭﻗﻲ‬
‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
It is kindled
Tutuşturulur
1
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻮﹶﻗ‬‫ﻳ‬
They kindle
Tutuştururlar
1
‫ﻭﻗﺪ‬
‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻗﺪ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
That he makes fall
Düşürmesi
4
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
He makes fall
Düşürür
4
‫ﻭﻗﻊ‬
‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
He firmly believes
Kesin inanır
4
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
They firmly believe
Kesin inanırlar
4
‫ﻳﻘﻦ‬
‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﻨ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
He inserts
Sokar
4
‫ﻭﰿ‬
‫ﺞ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
He is born
Doğurulur
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻮﹶﻟ‬ ‫ﻳ‬
580
That he is born
Doğurulması
1
‫ﻭﻟﺪ‬
‫ﺪ‬ ‫ﻮﹶﻟ‬‫ﻳ‬
Indeed they turn
Mutlaka dönerler
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻦ‬ ‫ﻮﱡﻟ‬ ‫ﻳ‬
Indeed he turns them
Onları döndürür
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮﱢﻟ ﹺﻬ‬ ‫ﻳ‬
They turn to you (pl)
Size döndürürler
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻮﻟﱡﻮ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ‬
They turn
Dönerler
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱡﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻳ‬
He turns
Döner
2
‫ﻭﱄ‬
‫ﻮﻟﱢﻲ‬ ‫ﻳ‬
Today
Bugün
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍﹾﻟ‬
Day
Gün
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
That day
O gün
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﺬ‬ ‫ﺌ‬‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
Day, one day
Gün, bir gün
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻣﹰﺎ‬‫ﻳﻮ‬
Your (pl) day
Gününüz
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻣﻜﹸﻢ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹸﻜ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
Their day
Onların günü
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻢ‬ ‫ﻣ ﹺﻬ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
Two days
Đki gün
‫ﻳﻮﻡ‬
‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
Jonah (pbuh)
Yunus (AS)
He despairs
Ümitsizliğe düşer, yeise
düşer
‫ﺲ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻳ‬
581
1
‫ﻳﺄﺱ‬
‫ﺱ‬
 ‫ﻴﹶﺄ‬‫ﻳ‬

Benzer belgeler