baba bana kitap oku!

Transkript

baba bana kitap oku!
BABA BANA
KÝTAP OKU!
OKULDA BAÞARININ TEMELLERÝ BEBEKLÝKTEN
BAÞLAYARAK ATILIYOR. IGLU ve PISA
ARAÞTIRMALARINDAN HANGÝ SONUÇLAR
ÇIKARILABÝLÝR?
PAPA LIES MIR BÜCHER VOR!
Die Grundlagen des Schulerfolgs werden im Kleinkindalter gelegt.
Welche Folgerungen kann man aus IGLU- und PISA-Studien ziehen?
- Informationen für / Diskussion mit Eltern in türkischer Sprache -
AKA - Aktiv für interKulturellen Austausch e.V.
AEV - Ausländischer Elternverein München e.V.
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
BABA BANA KÝTAP OKU
1
Wir möchten hier folgenden FreundInnen
einen besonderen Dank aussprechen, die
uns mit Kritik, Vorschlägen und Denkanstössen unterstützt haben.
Unser besonderer Dank gilt auch den
StadträtInnen Frau Sedef Özakýn und Herrn
Yaþar Fincan, die sich freundlicher Weise für
eine Lektüre des Entwurfes Zeit genommen
haben.
Eleþtiri, öneri ve düþünceleriyle bizi
destekleyen aþaðýdaki dostlarýmýza özel
olarak teþekkür ederiz.
Belediye Meclisi üyesi Bayan Sedef Özakýn
ile Bay Yaþar Fincan’a da sýcak bir yaklaþým
içinde zaman ayýrýp taslaðý okuduklarý için
ayrýca teþekkür ederiz.
Dr. Ýlhami Atabay,
Dipl. Pädagoge, Psychologe
Dr. Lidwina Genovich-Unterberger,
Dipl. Psychologin, Psychotherapeutin
Dr. Ahmet Toprak,
Dipl. Pädagoge, Anti-Aggressivitäts-Trainer
Tamer Miser,
Jugendgerichtshelfer
Mehmet Savaþçý,
Dipl. Sozialpädagoge
Hüseyin Özer,
Dipl. Sozialpädagoge
Sühran Aliþan und Yýldýz Yapýcý,
Ausländischer Elternverein
Mustafa Savaþ,
Leiter des Kinderthetaers des AEV
Text / Metin:
Ali Poyraz, Sozialpädagoge
Herausgeber / Yayýnlayan:
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
AEV - Ausländischer Elternverein München e.V.
AKA - Aktiv für interKulturellen Austausch e.V.
Bezug / Daðýtým:
AÇILIM: kostenlos / ücretsiz
Gestaltung / Mizanpaj:
Ali Poyraz
Auflage / Tiraj:
5000, September / Eylül 2003
© AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Ausländischer
Elternverein
München e.V.
Yabancý Veliler Derneði
Goethestr. 28/II Rgb., 80336 München
Tel: 089 – 538 91 64, Fax: 089 – 538 91 36
@: [email protected] - Internet: aev-muenchen.de
Zuschussgeber: Landeshauptstadt München Stadtjugendamt
Aktiv für
interKulturellen
Austausch e.V.
Rosenheimer Str. 123, 81667 München
Tel: 089 – 48 45 42, Fax: 089 – 448 30 45
@: [email protected]
Internet: www.aka-muenchen.de
2Zuschussgeber: StJA, LH München, Reg. v. Oberbayern
Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Rosenheimer Str. 135, 81667 München
Tel: 089 – 44 11 97 80, Fax: 089 – 44 11 97 81
@: [email protected]
Internet: www.acilim.de
Träger: AKA - Aktiv für interKulturellen Austausch e.V
Zuschussgeber: Landeshauptstadt München Stadtjugendamt
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Ýçindekiler
Bölüm I
Okulda baþarý, okuyup-anlama yeteneðinin geliþimine baðlý ...................... 5
Anne-baba çok þey yapabilir ....................................................................... 5
Esas görev babalarda! ................................................................................ 8
Yazý diliyle yakýn iliþki okuldan çok daha önce kurulmalýdýr ....................... 9
Çocuðun yazý diline doðru geliþimi............................................................ 14
Sonuç: Sorunun boyutlarý „bilmiyorum“ diyemiyecek düzeyde. ................ 15
Kaynaklar .................................................................................................. 17
Bölüm II
Aynanýn karþýsýna geçelim ....................................................................... 19
Gerçeðin yüzüne bakalým ......................................................................... 21
Anahtar Yetenek: Okuyup Anlama ............................................................ 23
Okulda baþarýsýzlýk çocuklarýmýzýn yazgýsý olamaz ................................... 24
Sistemde reform gerekli ............................................................................ 24
IGLU ve PISA’ya Kýsa Bakýþ ..................................................................... 25
Bavyera Eðitim Bakanlýðý - BEB „Yabancý“ Öðrencilerin Okuldaki
Baþarýsýzlýklarýný Nasýl Ýzah Ediyor? .......................................................... 27
Alt sosyal katmanlarýn etnik rengi ............................................................. 43
Evlerde reform gerekli ............................................................................... 46
Bitirirken Baþa dönelim: El yordamýyla ...................................................... 50
Azýnlýk örgütleri ne yapabilirler? ................................................................ 52
Kaynaklar .................................................................................................. 55
Ek I: „Eti Senin“ ......................................................................................... 56
Ek II :Çocuðunuz çokdilli mi yetiþiyor? ...................................................... 61
BABA BANA KÝTAP OKU
3
Broþür iki bölüm. Birinci bölüm PISA ve IGLU araþtýrma sonuçlarýndan
hareketle okuyup anlama yeteneðini ön plana getiriyor, yazý dilinin
geliþim ve önemini kýsaca toparlamaya çalýþýyor.
Ýkinci bölüm ise araþtýrma sonuçlarýný biraz daha yakýndan ele alýyor ve
Almanya’daki sivil kuruluþlarýmýzýn diðer uðraþý alanlarýnýn yaný sýra bu
konuya da - bizlerin düzeltmesi gereken boyutlarýný unutmadan sarýlmalarý gereðini iþliyor.
Taslaðý görüþ ve eleþtirilerini iletmeleri ricasý ile bazý dostlarýmýza
sunduk. Sað olsunlar, üþenmediler. Görüþlerini de bildirdiler. Eleþtirilerini
de. Eleþtirilerin neredeyse tümü broþürün çapý ile dilinin hedef kitlesi
ile uyumlu olup olmadýðýna yönelikti. Ayrý ayrý broþür yapýlmasý önerileri
geldi. Bu konuda özünde haklýydýlar. Ancak AÇILIM’ýn olanaklarý çok
çok kýsýtlý. Bu hem mali açýdan ve hem de tek kiþilik personel ve buna
baðýmlý olarak daðýtým kapasitesi açýsýndan geçerli. Yani atacak fazla
kurþunu yok! Ayrýca sorunun broþürler, konferanslar yoluyla
çözülemeyeceði inancýndayýz.
Bunlar olsa olsa bir tartýþma baþlangýcý, sorunu gündemin üst sýralarýna
getirme denemesi olabilir. Çok daha fazla kiþi ve kurum tarafýndan çok
daha somut çalýþmalar yapýlmasý gerekiyor. Ve bunlar uzun erimli
çalýþmalar; meyvalarýný hemen vermiyorlar, uzun soluk istiyorlar, sabýr
ve sebat istiyorlar. Bir de insanlarýn konuþmak, düþünmek istemedikleri
yaþam alanlarýný ilgilendiriyorlar. Yani þan, ün getirmiyorlar! Ancak broþür
aktif gönüllü kesime itkiler verebilirse, kendimizi hep kurban gören,
enerjilerimizi atýl býrakan anlayýþtan çýkmamýza yönelik çalýþmalarýnda
onlara sýrt çýkabilirse amacýna ulaþmýþ olacaktýr.
Her yaný ve ifadesiyle yüzde yüz katýlmamalarýna raðmen, dar
olanaklarýna raðmen broþürün baský masraflarýna katýlarak
yayýnlanmasýný olanaklý kýlan kurumlara teþekkür ediyorum, bu maddi
bir desteði aþýyor, tüm azýnlýðýmýzý ilgilendiren önemli söylemleri birlikte
yaparak duyulma þansýný arttýrýyor.
Tekrarlar oldu, kaçýnýlabilirdi. Ama biz göze batsýn istedik. Hatalar oldu,
yapýlmayabilirdi. IGLU tazeliðini yitirmeden broþürü yeni okul yýlýnýn
baþýna yetiþtirmek amacýyla gerekli zaman ayrýlamadý denebilir, ancak
özür olarak bahane edilemez. Buna raðmen azýnlýðýmýza ve dolayýsýyla
tüm topluma yarar getireceðini umuyorum. Sevabýna tüm katkýsý olanlar
ortaktýr. Günahlarýnýn tüm sorumluluðunun ise bana düþtüðünü
vurgulamak istiyorum.
Ali Poyraz
4
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Bölüm I
Okulda baþarý,
okuyup-anlama yeteneðinin
geliþimine baðlý
- Okuyup anlama yeteneði anahtar yetenek, diðer kapýlarý açan yetenek
- Okuyup anlama yeteneði geliþmiþ çocuklar, matematikte de iyi, doða
bilimlerinde de
- Okuyup anlama yeteneðinin düzeyi düþünme süreçlerini, olay ve olgular
arasýndaki karmaþýk iliþkileri anlama düzeyini belirliyor, geleceðimizi
belirliyor
- Okuyup anlama yeteneðinin temeli ilk okuldan çok önce atýlýyor.
- Okuma-yazma genel olarak ilk okulda öðreniliyor,
ama Almanya’da
- evinde 100’den fazla kitap bulunan aileden, yani kitap okunan evden
gelen ilk okul 4. sýnýf çocuðu ile 100’ün altýnda kitabý olan aileden gelen
çocuk arasýndaki okuyup anlama yetenek geliþim farký yaklaþýk bir yýl.
15 yaþ grubu çocuklarýnda bu fark 2 yýla çýkýyor. Makas açýlýyor. (1)
- anne-babasý tarafýndan kendisine sýk sýk kitap okunmuþ ve büyütülmüþ
ilk okul 4. sýnýf çocuðu ile kendisine hemen hemen hiç kitap okumadan
büyütülmüþ çocuk arasýndaki okuyup anlama yetenek geliþimi farký 1
yýldan bayaðý fazla. (2)
- kendine ait 100’den fazla kitabý olan, yani okuma isteði uyarýlmýþ ve
desteklenmiþ ilk okul 4. sýnýf çocuðu ile 11’den az kitabý olan çocuk
arasýndaki okuyup anlama yetenek geliþim farký yaklaþýk 2,5 yýl. (2)
- okumaya yaklaþýmý sýcak ve yoðun olan anne-baba evinden gelen ilk
okul 4. sýnýf çocuðu ile okuma ile iliþkisi düþük aile evinden gelen çocuk
arasýndaki okuyup anlama yetenek geliþim farký neredeyse 1 yýl. (2)
Anne-baba çok þey yapabilir
Ýlk okula baþlayan çocuklar arasýnda daha baþlangýçta 3-4 yýla kadar
varabilecek geliþim farklarý olabiliyor. Ancak okulda her çocuk sanki
„0“ noktasýndan baþlýyormuþ gibi ders yapýlýyor. Maalesef ayný sýnýf
çerçevesinde güçlü ve zayýf öðrenciler farklý farklý teþvik görmüyorlar.
Okumada ilerlemiþler, yeteneklerinin altýnda, ön koþullarý zayýf olanlar
ise yeteneklerinin üstünde görevlerle karþýlaþabiliyorlar.
BABA BANA KÝTAP OKU
5
Eðer bu farklýlýklar bedensel, ruhsal ve zihinsel rahatsýzlýklardan
kaynaklanmýyorlarsa, nedenlerini uygun olmayan çocuk eðitimi ve
ortamýnda aramak gerekir. Çünkü bu farklar bazen hiç kapatýlamadýðý
gibi, fark makasýnýn aðzý gittikçe açýlýyor. Bu nedenle iþi baþýndan çok
ciddiye almak gerekiyor.
- Çocuk öðütlerle öðrenmiyor, karþýlýklý sosyal etkileþim ve eylemler içinde
öðreniyor. En baþta da anne-babasýný ve giderek kardeþ ve diðer yakýn
büyüklerini örnek alýyor.
- Okuyup anlama yeteðinin, dolayýsýyla düþünme süreç ve mekanizmasýnýn
temeli, sosyal etkileþimle, sözlü iletiþimle, yani çocukla konuþmakla
atýlmaya baþlýyor.
- Çocuðun doðuþundan itibaren, hatta ana karnýndayken kendisiyle sürekli
konuþmak gerekiyor. Dilsel geliþim düþünsel, biliþsel, zihinsel faaliyetleri,
bunlar da dilsel geliþimi etkiliyorlar.
- Konuþurken en iyi bilinen dil hangisiyse onu, yani sevgi, öfke, kýzgýnlýk ve
diðer duygularýmýzý ve karmaþýk iliþkileri en güçlü ve isabetli ifade
edebildiðimiz dili, tutarlý olarak kullanmak gerekiyor. O dili de mümkün
olduðunca en zengin biçimiyle, her yönüyle, ayrýntýlý ve çeþitli ifadelerle
kullanmak gerekiyor.
- Ýletiþim sadece konuþmakla deðil, iyi bir dinleyici olmakla saðlýklý ve
geliþtirici olabiliyor. Çocuðu sorular yönelterek konuþmaya, yaþadýklarýný,
hissettiklerini hayal ve fantazilerini anlatmaya teþvik etmek þart. „Büyüklerin
sözüne karýþmasýna“ fýrsat verip düþüncelerini söylemeye yönlendirmek
þart.
- Daha bebekliðinde eline tahtadan, kartondan kitapçýklar vererek kitaba
ýsýnmasýna, heyecanla resimlerine bakmasýna olanak saðlamak, ona her
nesnenin ismini tam, doðru-düzgün, anlaþýlýr biçimde ve çeþitli
seçenekleriyle söyleyip yinelemek þart, ama bilmediklerimizi de kabul edip
öðrenmek þart.
- Bir yandan aralarda soru sorarak veya onun sorularýnýn üstünde durarak
gerçek öyküler, duyduðumuz okuduðumuz veya fantazimizden
kaynaklanan masallar anlatmak, günlük iþlerimizde hem onu yaþýna göre
durmadan iþe katarak ve en önemlisi yaptýðýmýz iþleri ona sürekli anlatmak,
onun da duygu, düþünce, coþku ve fantazilerine samimiyetle kulak vermek
þart. Ama günlük konuþma dilinin çapý, çerçevesi, konularý, sözcük haznesi
vs., bilgi düzeyi yüksek insanlarda dahi çabucak sýnýrlarýna varýyor.
Konuþma dilinde yazý dilinin zenginlik, enginlik ve derinliðine ulaþmak,
çok ama çok az insana nasip oluyor, belki de hiç olamýyor.
6
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
- Çaðýmýzda kitap okuma, dinleme, duyduklarýný deðerlendirip herhangi bir
biçimde aktarma sürecinin geliþimsel getirilerini baþka bir yolla elde etmek
hemen hemen olanaksýzdýr.
- Bu nedenle küçük çocuklu aileler, çocuk kitabýný, küçük çocuklara konularý
iyi seçilmiþ kitaplarý okumayý günlük yaþamýn olmazsa olmaz parçasý haline
getirmekle kendilerini yükümlü hissetmelidirler, yoksa eðitim görevlerini
hakkýyla yerine getirmemiþ olurlar. Nasýl ki, yemek, içmek, giyinmek,
barýnmak, spor yapmak bedenin temel ihtiyacý, nasýl ki „müzik ruhun gýdasý“
ise, kitap da her insanýn ama geliþim çaðýndaki çocuk beyninin ise en
temel gereksinimidir. Hýzlý ve yoðun öðrenme çaðýnda bu gýdadan mahrum
kalan beyinlerin bunu ilerde gidermeleri çok çok zordur, çoðu kez ise
mümkün deðildir, „tren kaçmýþ“ olabilir.
Anne-babadan biri okur-yazar olmayabilir, ya da okumasý zayýf olabilir.
Okuma-yazma bilmeyenler dahi bu süreçte çocuðuna karþý taþýdýðý
sorumluluktan dolayý bunu öðrenebilir. (Ayrýca çok sayýda kurum bedava
veya bedavaya yakýn kurslar vermektedirler.) Ancak genellikle her hanede
en az bir þahsýn, çoðunlukla babalarýn okur-yazar olduðundan hareket
etmek mümkündür, bu görev çözülmesi mümkün olmayan bir sorun
deðildir. Tabi ki, en baþta da bunun düzenli yerine getirilmesi gerekli bir
görev olduðunu kabullenmek ve uygulamak gerekir.
Münih Belediye Kütüphanesi’nden Türkçe ve hatta Türkçe-Almanca iki
dilde hazýrlanmýþ çok çok güzel ve faydalý çocuk kitaplarýný, ayrýca geliþtirici
harika oyunlarý - hem de oldukça uzun süreler için ve çocuk üye yapýlýrsa
bedava olarak - ödünç almak mümkündür. Kaldý ki, belli semt ve belirli
günlerde Türkçe danýþabileceðiniz, sizi içtenlikle desteklemeye hazýr
memurlarý dahi var. Ayrýca bedava olmasa dahi çocuklarýmýz ve gelecekleri
için masraf da yapmak zaten gereklidir ve „ne masraflar“ da yapýlmaktadýr.
Ýlerde özel hocalara, kurslara yapýlacak masraflarý, aile içinde doðacak
huzursuzluk ve üzüntüleri ve çocuðumuzun iyi bir okul/meslek eðitimi
görememe olasýlýðýný göz önüne alýrsak bu yatýrýmýn ne kadar ucuz ve
yerinde olduðu ortaya çýkar.
Kökenimiz, kitabýn zor bir konumda olduðu, iyi bir okul eðitiminden geçmiþlerin
dahi kitap okumaya pek itibar etmediði bir ülkeden kaynaklanýyor. Bazý
alýþkanlýklar, azýnlýðýmýz üzerindeki etkilerini güçlerini yitirmeden halâ
sürdürüyor. Ancak iþlevini yitirmiþ bu alýþkanlýk bir yazgý deðildir. En azýndan
çocuklarýmýza karþý vicdani bir görev olarak deðiþtirebilir, kendimiz için
okumasak dahi küçük çocuklarýmýza okuyarak onun zihin gýdasýný verebiliriz.
BABA BANA KÝTAP OKU
7
Esas görev babalarda!
Neden? Genellikle
- çocuklarýyla az ilgilendikleri için,
- onlara az veya doðru-dürüst hiç zaman ayýrmadýklarý için,
- çocuk eðitimini, tüm ev iþlerini eþlerinin üstüne yýkma eðiliminde
olduklarý için,
- kendilerini sadece hesap sorma konusunda yetkili ve görevli gördükleri
için
- ama belirli kesimlerde okur-yazar olma konusunda - nedeni ne
olursa olsun - çoðu annelerden daha avantajlý bir konumda
olduklarý için.
- .....
Bir kere çocuk dünyaya geldi mi, onun tüm yönleriyle geliþimini mümkün
olan en iyi bir þekilde desteklemek, artýk anne-babanýn - bizlerin deyimi ile „boyun borcudur“. Türk annesinin nefes alacak durumu kalmamýþtýr, geliþimini
köstekleyen sayýsýz engellerle cebelleþmek durumundadýr, kaldý ki, çoðu
kez aileleri de ayakta tutan onlardýr. Çocuðun her þeyi ile sadece ve sadece
annenin ilgilenmesi, artýk doðal bir durum deðildir.
Babalar, özellikle küçük çocuklarý olan babalar,
- pek ala her akþam en az bir, hafta sonunda ise
bir kaç saat çocuklarýyla ilgilenerek,
- yani onlarla oynayarak ve
- bunun da en az yarým saatini, örneðin uygun zaman olarak çocuðu
yatýrýrken,
- çocuklarýnýn hoþuna gidecek,
- yaþlarýna ve geliþim düzeylerine uygun kitaplar okuyarak
annelere yardýmcý olabilirler. Bu iþleri hakkýyla yerine getirebilmek için diðer
ailelerin deneyimlerinden yararlanabilirler, danýþma kurumlarýndan bilgi alabilirler,
bilgilendirme toplantý ve etkinliklerine katýlabilirler. Çocuklarýný bu yönde
desteklemeleri, hem onlarýn gelecekleri için en büyük katký olacak, ayrýca
azýnlýðýmýz içinde bir kangrene dönüþmüþ okul/meslek eðitimi sorununun çözüm
yolunu gösterip uzun vadede tümümüze yarar getirecektir. Ýlerde meyvalarýný
topladýkça bunun getireceði vicdan rahatlýðýnýn, görevini yapmýþ olmanýn vereceði
iç huzurunun da, keyifini de yine onlar çýkaracaklardýr.
8
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Yazý diliyle yakýn iliþki
okuldan çok daha
önce kurulmalýdýr
„Konuþma dili doðal yollarla öðreniliyor: gözlem, taklit, karþýlýklý sosyal
etkileþim, varsayýmlar oluþturmak ve bunlarý sýnamak. Peki yazý dili nasýl
öðreniliyor? Yazý dilinin sadece ve sadece okulda baþlayan ilk dersle alfabeler,
çalýþma materyalleri, yazý alýþtýrmalarý ile .... biçimsel olarak mý öðretilmesi
gerekir? Son yýllarda yazý dilini öðrenmeye iliþkin araþtýrmalarda, yeni bilgiler
henüz kalýcý deðiþikliklere yol açmamýþ olsalar dahi, bir çok düþünce deðiþikliði
gerçekleþti. ... Sonuçlar, yazý dilini öðrenmek ile konuþma dilini öðrenmek
arasýnda önceden tahmin edilenden çok daha fazla ortak yanlar olduðunu
ortaya çýkardý. Çocuklar çok küçük yaþlarda yazý deneyimleri yapmaktadýrlar.
Öðrenme sürecini ilerleten mekanizmalar konuþmayý öðrenme sürecindekinin
aynýsýdýr: Çocuklar gözlem yapmakta ve baþkalarýyla karþýlýklý sosyal etkileþim
sürecinde taklit etmekte, kendi varsayýmlarýný geliþtirmekte, bunlarý gözden
geçirip geliþtirmektedirler. Ýnsanlýðýn binlerce yýl içinde gerçekleþtirdiði, resim
dilinden baþlayarak stilize edilmiþ kavram yazýsý üzerinden sese dayalý yazýya
kadar uzanan yazýyý keþfetme ve geliþtirme sürecini kýsa bir zaman içinde
aynen yeniden yaþayan küçük bir çocuðu, yetiþkinler ve deneyim sahibi diðer
çocuklar destekleyebilirler.“ (3a)
Okuma ve yazmayý öðrenme süreci okula gidilen ilk günde baþlamaz, aksine
çok daha önceleri baþlar. Erken edinilimiþ yazý deneyimlerinin ölçü ve
yoðunluðu gelecekteki okul geliþimini olumlu etkiler. Anne-baba, yazmayý
bilen kardeþ ve diðer yakýn yetiþkinler tarafýndan verilen teþvik ve tartýþmalar
bu süreçte büyük bir rol oynar. Dilsel teþvik, biliþsel yeteneklerin teþviði ile
özgüven ve öðrenme isteðinin, konsantrasyon ve belleme yeteneklerinin,
merak ve geliþtirici güdülerin teþviði bu süreçte önemlidir. (3b)
„- Evde çocuða düzenli kitap okumak, yazý dilinin geliþimini (özellikle okuma
istek ve güdüsünü) ve hatta okuldaki okuma randýmanýný geliþtirici yönde
çok etkiler. Okuma ortamýna dikkat etmek gerekir (örneðin metin seçimi,
anne-babanýn dili, okuma sýrasýndaki ve sonrasýnda yapýlan konuþmalar)
- Gerçi çocuða yoðun olarak kitap okumak ve erken yaþlarda kitaplarla iliþki
çocuðu okula iyi hazýrlar, ama yazýya yaklaþým için daha bir dizi olanak
vardýr. ... (Alýþ-veriþ, yemek hazýrlama, sohbet, bilgi edinme, not alma,
....) gibi günlük yaþam uðraþýlarý teþvik önlemlerine gerekçe olabilirler.
- Çocuklar aile içinde erken çaðlarda yazý deneyimleri kazanýrlar. Bu biçimsel
olmayan bir þekilde, günlük yaþamla baðlantý içinde, çoðu kez farkýna
BABA BANA KÝTAP OKU
9
varmadan ve sistematik olmadan gerçekleþir. Okuma ve yazmanýn az
önem taþýdýðý aileler de yazýnýn güçlü etkisi altýndadýrlar (mutfakta, ilaç
dolabýnda, televizyonda, reklam kaðýtlarý vasýtasýyla, süpermarkette, ...).
- Okuldan önce okumayý öðrenen çocuklar çoðu kez (anne-babadan veya
daha yaþlý kardeþlerinden (ders deðil) destek almaktadýrlar. (Sadece kitap
deðil) bir çok yazýlý materyal bu çocuklarýn kullanýmýna sunulmaktadýr.
Birlikte okuma buna katýlan herkes tarafýndan neþe dolu bir süreç olarak
yaþanmaktadýr. Ama okumaya erken baþlamýþ çocuklarýn hepsi de zeka
testlerinde yüksek sonuçlar almamaktadýr.
- Yazý dili öðrenimi oyunlarla da teþvik edilebilir. Okul çaðý öncesi çocuklarý
özellikle rollü oyunlarda okuyor, yazýyor gibi yaparlar (oyuncak bebeðe
okumak, anne-baba-çocuk-oyunlarýnda, oyun arkadaþýna not yazmak,
satýþ tezgahýna tabela, etiket hazýrlamak, ....). Sýk sýk rollü oyunlara katýlan
ve özellikle de yaþý biraz daha ileri çocuklar bu yollar üzerinden daha
çabuk yazmayý öðrenirler.
Bu baðlamda özellikle iki kýstas yazýdili geliþimini ilerletir gibi görünmektedir:
yetiþkinlerin ve yazý deneyimli çocuklarýn örnek olmasý ve yazýya yönelik
uðraþýlarda yaþýtlarla yaþanan çatýþmalar (örneðin bir çocuðun kargacýk
burgacýk þekilde yazdýðý alýþ-veriþ listesi diðer çocuklar tarafýndan okunmaz
olarak görülüyorsa, bu durumda o çocuk belki de geçerli yazý biçimlerini
araþtýracaktýr).
- Çocuk yuvalarýnda somut konular da yazýyla uðraþmak için bahane
yaratabilirler: Örneðin bir gezi veya bir proje gibi birlikte yapýlan somut
deneyimlerden sonra çocuklar geliþim düzeyleri ve önceliklerine göre
konuya iliþkin görüþlerini sözlü olarak, boyama ve resim yoluyla, yazarak
veya oynayarak ifade edebilirler. Tabelalar, listeler, diyagramlar, resimler
ve yetiþkinlere yazdýrýlan tartýþma konularý gibi þeyler yazýya uygun ve
yöneliktir.
Araþtýrmalarýn sonuçlarýna ve yazý dili öðrenimine iliþkin diðer bilgilere ...
bakýldýðýnda þu saptama yapýlabilir:
Okuma ve yazma
-
çok farklý þekilllerde
biçimsel dersle veya biçimsel ders olmaksýzýn
okul öncesinde ve okulda
az veya çok büyük destekle
ama daima baþkalarýyla karþýlýklý etkileþim içinde
öðrenilebilir. Çocuklar alma yoluyla deðil, daha çok aktif bir þekilde ve kendi
10
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
güdüleri yönelimiyle çevrelerinde bir anlam arayarak öðrenirler. Yazý
kültürümüzün bir parçasýdýr ve ilerleyen yaþla birlikte çocuklar için önemi
gittikçe artar. Yazýya iliþkin erken deneyimler okuldaki geliþim sürecini olumlu
yönde etkilerken, bu tür deneyimlerin yapýlmamýþ olmasý veya baþka
deneyimlerin yapýlmýþ olmasý okuma ve yazmayý öðrenmeyi çok büyük çapta
zorlaþtýrabilirler.“ (3c)
Burada baþa dönelim: okuyup anlama yeteneðinin düzeyi,
matematik dersini de doða bilimleri derslerini de büyük oranda
etkiliyor!
„Okul baþlangýcýnda çocuklar okuma ve yazmada baþarýsýz olurlarsa bunun
gelecek okul kariyerinde tüm dersler, özdeðer duygusu ve öðrenme isteði
üzerinde ve bir çok baþka konuda büyük çaplý olumsuz etkileri olur. Külfetli teþvik
önlemleri ve pahalý terapiler çoðu kez sýnýrlý baþarý saðlamaktadýr.“ (3d)
Okulda baþarýsýzlýk kalýcýlaþtýðý zaman, ders ve okul iyice çekilmez
oluyor, aileiçi çeliþkiler artýyor ve özellikle ergenlik çaðýnda okuldan
kaçmalar da artmaya baþlýyor. Okuldan kaçmayla suç iþleme eðiliminin
arttýðýný araþýrmalar durmadan ispatlayýp duruyor. Bu konuda
araþtýrmalarý bir yana býrakalým, günlük deneyim ve gözlemlerimiz zaten
yetiyor.
Kýsaca toparlarsak:
Okuma-yazma öðrenme süreci okuldan çok önce baþlar:
- Çocuklar yazý dilini þahsi deneyimleriyle öðrenirler, bu nedenle her çocuðun
geliþim yolu farklýdýr.
- Okuma-yazma düzenli bir ilerleme þeklinde deðil, çoðu kez nitel
sýçramalarla ilerleyen bir düþünme geliþimidir. Bu süreçte çocuklar
varsayýmlar geliþtirir, pratikte dener ve düzeltirler.
- Hatalar doðaldýr, çocuklar bunlardan öðrenip bir üst düzeye çýkarlar.
Yetiþkinler de bu hatalardan çocuðun geliþim düzeyini izleyebilirler.
- Yazý dilini öðrenmek, okul öncesi ve sýrasýnda yazý ile yapýlan deneyimlere
baðlýdýr. Temel deneyimler eksikse, tamamlanmasý gerekir.
BABA BANA KÝTAP OKU
11
12
(3e)
Okuma-Yazma Öðrenme Geliþim Modeli
Çocuðun yetenekleri
Basamak ve gözlem yoluyla
kavradýklarý
Okuma
Örnekler
Yazma
Örnekler
0 Yazý öncesi deneyimler Resimleri tanýmak,
resimleri okumak,
taklit, dinleme
Kitaplara bakmak, Boyamak, resim çizmek, Çocuk resimleri,
okunan kitaplarý yapýcý inþaa uðraþýlarý,
Lego/yapý taþlarý,
dinlemek
grafik düzenleme, oyun rollü oyunlar
1 Yazý bilenlerin
davranýþlarýný taklit
Resimli öykü
kitaplarýnýn
içeriklerini
anlatma
Okur gibi yapma
Karalamalar
Karalama mektuplar,
uyduruk harfler
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Yetiþkin ve geliþkin çocuklarý taklit: karalama, yazdýðýný okuma, sanki okuyor-yazýyormuþ gibi davranma.
Yazýnýn çevrenin önemli bir parçasý olduðunu kavrama, yazýyý resimlerden ayýrdetme, konuþulan dilin yazýya
dönüþtürüldüðünü ve yine okunup konuþma diline dönüþtürüldüðünü kavramaya baþlama
2 Tek tek harfleri /
kelimeleri tanýmaya
baþlama
safça-tümcül
okuma (okuyup
sökme deðil)
Kendi ismini ve
Harf dizileri ve kýsmen
amblemleri (Lego, (uyduruk) ilk sözcükleri
Aldi, Coca Cola,...)resim gibi çizme
yeniden tanýma,
Kendi çizdiði
resimlere harf ekleme,
harf ve rakamlarla
mektup yazma"
Gözlem, soru ve taklit yoluyla ilk harf ve kelimeler öðrenilir. Harflerin özel bir resim olduðu, her resmin yazý
olmadýðý kavranýlýr. Baþlangýçta isimleri bilinmez. Yazýlmalarý zevk verir, harfe benzer çizgiler yapýlýr.
Çocuklar bu konuda büyük bir sabýr gösterirler. Resimlere (matbaa) harflerinden oluþan listeler eklenir.
Ýlk kez çoðunlukla kendi isimlerini yeniden tanýrlar. Firma isimlerini ve amblemleri de renk ve biçimden
dolayý bütünselliði içinde tanýnýrlar.
BABA BANA KÝTAP OKU
3 Harf ve ses iliþkisini
kavramaya baþlama
Ses unsurlarýný
çoðunlukla ilk
harflere yönelik
olarak isimlendirme
Bazý harflerin ses- iskelet yazý
lerini tanýma ve
uygun kelimeleri
çizgi ve resimler
yoluyla tahmin
denemeleri
BM" (Baum),
SLT" (Salat) gibi
Çocuklarýn sayýca az bir bölümü daha okul öncesinde harfleri bilinçsizce sýralamayý býrakýr. Konuþma ve yazý
dilinin iliþki içinde olduðunu kavrar. Tek tek harfler (genellikle baþ harfler) tamamlanýp kelime haline getirilir
veya anlamla baðlantý beklentisi vardýr. Tek harfli sözcük: "B" harfi = baba. Ýskelet sözcük: "ARB" = araba vs.
Sayýca az da olsalar bazý çocuklar alfabeye doðru yolculukta epey mesafe almýþlardýr.
4 Harf-ses iliþkisini
kavrama
harf harf okumaya
çalýþma (kýsmen
anlamýný bilmeden)
(M - A - S - A)
Konuþtuðu gibi yazma
Rola" (Roller) gibi
(Almancada bazý sesli/
sessiz harfler birkaç tane
harften oluþabilir: ch=h,
sondaki "er" nin "a" gibi
okunmasý vs. ...)
Bu ve sonraki basamaklara çocuklar okul çaðýnda ulaþýrlar.
13
5 Okumada ilerleme,
ilk yazým kurallarýna
uyma
okuduðu anlamaya, Birkaç harften olu- Ýlk yazým kurallarý
daha büyük birimler þan birimleri, hece þablonlarýný kullanmaya
kullanmaya baþlama ve takýlarý dikkate baþlama
alma
Yayan-"h"m sessiz
harf çiftleri (mm, ll),
aþýrý genellemeler
6 Kýsmi süreçleri
otomatik hale getirme
Akýcý ve anlam
çýkaran okuma
kendine özgü yapýlar
azalmakta, gittikçe
öðrenilmiþ kelimeler
kullanýlmakta
Tanýmadýðý
(Alman) Duden-Yazým
metinleri okurken Kurallarýný benimseme
doðrudan anlama
Okuma-yazmayý baþarýyla öðrenmek için gerekli temel ön koþullar:
-
Görme, iþitme yeteneði
Denge ve motorik/hareket koordinasyonu
Sað veya sol el kullanýmýnýn homojen/tektürden geliþimi
Duyum organlarýyla elde edilen bilgilerin bütünü içinde deðerlendirilmesi
Duyumlar ile hareketlerin koordinasyonu/eþgüdümü
Dil (konuþma), dilin deðerlendirilmesi ve biliþsel dil analizi
Ancak bu organik ve biliþsel temel ön koþullarýn ötesinde önemli bazý
yeteneklerin geliþim düzeyi de belirleyicidir:
-
Özgüven
Öðrenme zevki
Konsantrasyon ve belleme yeteneði
Merak ve istek
Tek tek ön koþul bozukluðu veya eksikliði söz konusu olduðu zaman
okuma-yazma öðrenme geliþimi
- yavaþ ve/veya çok zor olabilir,
- yoðun ek teþvik gerektirebilir ve hatta
- daima düþük düzeyde kalabilir.
Okuma ve yazým konusunda zayýf çocuklara iliþkin tesbitler þöylece
özetlenebilir:
- Dilin en küçük ses birimine iliþkin yapýsýný anlayýp yansýtma yeteneði çoðu
kez kýsýtlýdýr.
- Kalýtým konusu daha kesin bir þekilde açýklýða kavuþturulmamýþtýr.
- Hatalarý diðer çocuklar gibidir, ama çok daha fazladýr ve okuma-yazma
öðrenme geliþimi gecikmelidir.
- Erkek çocuklar kýzlardan 2,5 misli daha çok maðdurdurlar. (3f)
Çocuðun yazý diline doðru geliþimi
Bir þeyi önceden vurgulamakta yarar var: Erken okuma alýþtýrmalarý
hem çocuklara zevk vermemekte ve hem de zeka geliþtirici
olmamaktadýrlar. Fakat okuldan önce doðru yönlendirim ve oyun
yoluyla okumayý öðrenmiþ çocuklar ilerde bu konuda baþarýsýz
olmamakta, erken bir dönemde yazý dilinin avantajlarýný kullanabilmektedirler.
„- 4 yaþýndaki bir çok çocuk yazýnýn dil olduðu bilincinde olmadan resim ile
resim olmayan çizgileri birbirinden ayýrdedebilmektedir.
14
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
- Bu aþamada asgari miktar varsayýmý geliþtirmektedirler: bir metni
okuyabilmek için en az 3 iþaret gerekir düþüncesi, yani yeterince iþaret
olursa okunabilir. Bunlarýn hangi iþaret olduðu bu aþamada önemsizdir.
- Metnin okunabilmesi için yazý iþaretlerinin farklý olmasý gerekir varsayýmý:
Ya harf sayýsý deðiþtirilir ya da ayný sayýda harflerin þekli.
- Çocuklar dikkatlerini kelimelerin sessel özelliklerine yöneltmeðe
baþladýklarý zaman kelimelerin birbirinden farklý parçalarý olduðunu
keþfederler. Her harfin bir hece olduðu düþüncesiyle çoðu kez bir hecevarsayýmý oluþtururlar: Gerçi böylece harf miktarýný deðiþtirmek mümkün
olur, ama örneðin tek heceli bir sözcüðün tek bir harften oluþtuðunu
düþünür, fakat bu asgari miktar ilkesi ile çeliþir, çünkü bir yazýnýn okunabilir
olmasý için asgari bir yazý iþareti sayýsýna gerek görülür.
- Yazý öðrenme yolundaki bir çocuk bu ve baþka çeliþkilerle karþýlaþýr. Bu
çeliþkiler ve ayrýca çoðu kez de yetiþkinlerle, okuma bilen çocuklarla yapýlan
konuþmalar hece-varsayýmýný terk etmeye götürür ve konuþma dilinin
hecelerden daha küçük birimlerden, yani seslerden oluþtuðu keþfedilir.
- Eðitmen ve öðretmenler iki yanýlgýya düþebilirler:
- Okula yeni baþlayan çocuðun yazý hakkýnda bilgisi yoktur düþüncesiyle,
onun bilgi düzeyini küçümsemek,
- Yazý, dili açýk ve doðal bir þekilde yansýtýr düþüncesiyle onun
yeteneklerinin abartýlmasý. Ancak bu iki faktör arasýndaki iliþki
kendiliðinden oluþmaz.“ (3g)
Sonuç: Sorunun boyutlarý „bilmiyorum“ diyemiyecek
düzeyde. „Bilmiyorum, ama öðrenmeye çalýþýyorum“
deyip davranma zamaný geldi.
Ýçinde yaþadýðýmýz zaman ve mekânda düþünsel ve biliþsel faaliyetlerin
geliþimi için gerekli uyarýmlar salt konuþma diliyle verilemiyor. Bizler sýradan
vatandaþ olarak bile düþünüp taþýnýp kaleme aldýðýmýz zaman bildiðimiz
konularý sözlü anlatýmdan çok daha güçlü ve çeki-düzen içinde ifade
edebiliyoruz. Bir de uzmanlarý tarafýndan hazýrlanan kitaplarý göz önüne alýrsak
o zaman yazý dilinin güç ve boyutlarýný kavrayabiliriz. Bilgi çaðýnda yazý dilinin
nimetlerinden yararlanamamak, gri beyin hücrelerimizin yeteneklerini
geliþtirememek, zihinsel açýdan yoksullaþmak anlamýna geliyor.
Dünyanýn en zengin, ileri ve modern ülkelerinden biri olan Almanya’da
toplumsal geliþim ve deðiþimin hýzý ve yoðunluðu baþ döndürücü bir ivme ile
BABA BANA KÝTAP OKU
15
artýyor. Ýyi bir meslek eðitimi görmemiþ olanlar vasýfsýz iþçiliðe mahkum ve giderek
de sosyal yardýma muhtaç kalýyor. Artýk bir meslek öðrenmiþ olmak da yetmiyor,
hayat boyu çalýþýlan meslekler gittikçe kayboluyor, meslekler bazen bir kaç yýlda
yýpranýyor, adýný aklýmýzda tutamayacaðýmýz yeni yeni meslekler doðuyor.
Belirleyici olan öðrenmeyi öðrenmek, geliþim ve deðiþimlere ayak
uydurmak için gerekli yetenek ve becerileri sebatla geliþtirmek.
Liseye giden öðrenci sayýmýzýn ne kadar az, buna karþýn Förderschule’lere
ayrýlanlarýn da ne kadar yüksek olduðunu biliyoruz. Çocuklarýmýzýn ezici
çoðunluðu ise Hauptschule’lere yýðýlýyor, önemli bir bölümü Hauptschule’yi
dahi bitiremiyor. (Ýkinci bölüme bkz.)
Bu, yalnýz sistemin bizi, özellikle etnik rengi bayaðý göze batan alt sosyal
katmanlarý elediði, çocuklarýn Almancalarýnýn yetersiz olduðu gibi gerekçelerle
izah edilemez. Bu gerekçeler gerçek, ama sorunun sadece bir boyutunu
açýklýyabiliyor. Kaldý ki,
- Biz sorunun bu yanýný çözmek için ne yapýyoruz?
- Sistemde bize yararlý deðiþiklikler ve düzeltmeler talep eden
kuruluþlarýmýzý ne kadar destekliyoruz?
- Sistemin bize sunduðu karara katýlým mekanizmalarýnýn
kapýsýna uðruyor muyuz?
- Yoksa bizim için birilerinin iyi bir çözüm bulmasýný mý bekliyoruz?
Bunu bekliyorsak daha çok beklemeyi göze alýyoruz demektir!
Sorunun diðer boyutu ise okul öncesi çaðda çocuðumuzu, önündeki zorlu
hayata nasýl hazýrladýðýmýza baðlý. Çocuk eðitim ve teþvik yöntemlerimizi
gözden geçirmemiz gerekiyor, hatalarý düzeltmek, eksikleri gidermek
gerekiyor. En hýzlý, en çok ve en yoðun öðrenilen çaðda kaybedilen zamaný,
en iyi, en donanýmlý, olanaklarý en geniþ okul ve kurumlar en büyük özveriyle
dahi tamamen kapatamaz. Bunca büyük çaba ve fedakârlýklarla sürdürülen
ev ödevlerine yardým kurslarý, özel ders sunumlarý ve benzeri önlemlerle bile
varýlan nokta ortada. Malzemeden çalýnarak yapýlan binalar yýkýlýrken, temeli
saðlam atýlan binalar depreme dayanýyor.
Sistemin eleþtirisi bu bölümde yapýlmadý. (Ancak unutulmadý, ikinci bölüme
bakýnýz.) Çünkü hem bunu söyleyen çok ve hem de bizim birbirimize
söylememiz pek bir þey deðiþtirmiyor. Sadece „sistem adil deðil!“ diyerek
pratikte „hareketsizliðe devam“ söylemini verenlere sýrt çýkýlmamaya çalýþýldý.
Sorunun bu yanýnýn çözümü sadece baský gruplarý oluþturarak, var olanlara
aktif katýlýp destekleyerek mümkün.
16
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Kaynaklar
„Karþ.“ =
1. bilgilerin bulunacaðý yer;
2. metin italik/yatýk yazýlmýþsa = derleme/özet yapýlan yer,
„Bkz.“ = olduðu gibi alýntý yapýlan yer.
1 Karþ. sayfa 36 „Erste Ergebnisse aus IGLU, Schülerleistungen am Ende der vierten Jahrgangsstufe
im internationalen Vergleich - Zusammenfassung ausgewählter Ergebnisse“, Hamburg April 2003,
www.erzwiss.uni-hamburg.de/IGLU/home.htm’den bulabilirsiniz.
2 Karþ. „Hans Brügelmann, Die Konzept- und Kontextabhängigkeit von Maßnahmen der Leseförderung,
Zu zentralen Förderpraktiken bzw. –bedingungen in Elternhaus und Schule, extrahiert und aufbereitet
, aus: Mullis, I. V.. S., et al. (2003): PIRLS 2001 International Report: IEA’s Study of Reading Literacy
Achievement in Primary Schools. Boston College: Chestnut Hill, MA/USA. è www.timss.bc.edu/pirls
2001.html „ www.grundschulverband.de’den bulabilirsiniz.
3 „Thomas Franzkowiak, Lesen und Schreiben vor der Schule“, www.uni-siegen.de’den bulabilirsiniz.
a Bkz., sayfa 5
b Karþ. 9 - 13
c Bkz., sayfa 15 - 16
d Bkz., sayfa 1
e Karþ., sayfa 6 - 9 (tabelanýn aslý Alman dili özelliklerine göre hazýrlanmýþtýr)
f Karþ., sayfa 9 - 12
g Bkz., sayfa 14
Kind, 3 1/2 Jahre
BABA BANA KÝTAP OKU
17
18
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Bölüm II
Aynanýn karþýsýna geçelim
„Bize haksýzlýk yapýyorlar“ demek kolay. Diyenleri de çok severiz. Haksýzlýðý
önlemek için biz ne yapýyoruz? Sorun burada! Yabancýlar politikasýna - az ya
da çok soyunmuþ - insanlarýn çoðu talep üretme konusunda çalýþkandýrlar.
Bunda hem haklýlar ve hem de doðru yoldalar. Çünkü sorunlarýn büyük bir
kýsmý bizim tek baþýmýza deðiþtiremiyeceðimiz boyut ve nitelikte, müttefik
kazanmak zorundayýz.
Ancak sorunlarýmýzýn bir kýsmýný ancak biz çözebiliriz, çünkü kaynaklarý bizim
kafamýzda. Belirli anlayýþ ve yaklaþýmlarýmýzý düzeltmek durumundayýz. Yoksa
o sorunlar uzun vadede bizi „düzeltecekler“, çünkü çýð gibi büyümeye devam
edegelmekteler. Devlet kurumlarýnýn belirli sorunlarýmýza yönelik önlem ve
sunumlarý, onlarýn çözümü için yeterli olamaz. Ayrýca bu önlem ve desteklerin
sosyal devletin çatýrdamaya yüz tutuðu, köklü deðiþikliklere ve büyük çapta
kýsýtlamalara yöneldiði bu ve ileriki dönemlerde gittikçe azalacaðýný da
varsaymak gerçekçi olacaktýr.
Kaldý ki sadece bize sunulacak önlem ve destekleri beklemek pasif bir tüketici
tavrý olarak kalacaktýr. Bu durumda haklý talepleri doðru formule edip yaygýn
ve etkin duyurma görevi devam ederken, bizim üstesinden gelmemiz gereken
görevlere de sarýlmak gerekiyor. Bir talep öne sürerken, „peki bunda bize
düþen görev ne?“ sorusunu da muhakkak sormak gerekiyor. Ve bu görevi
sadece çýrpýnýp duran taban örgütlerimizin üstüne yýkmak insafsýzlýk olur.
Daha okul çaðýna girmemiþ çocuklarýn günümüz gençliðinden daha iyi bir
perspektif sahibi olmasýný istiyorsak, anne-babalarýn hem talepleri ifade
etmeleri, kabul ettirmek için taban örgütlerinin içinde ve yanýnda yer almalarý
ve hem de çocuk eðitimi yöntemlerini gözden geçirmeleri kaçýnýlmazdýr.
Aynanýn önüne geçip kendimize bakma zamaný çoktan geldi. Çünkü canügönülden bizleri destekleyenler dahi bazý sorunlarý açýkça söyleyemiyorlar,
söylemiyorlar. Hem yabancý düþmaný kesimlerin eline koz vermekten
çekiniyorlar ve hem de bizler tarafýndan yanlýþ anlaþýlacaklarýndan korkuyorlar.
Ancak „korkunun ecele faydasý yoktur!“. Biz yetersizliklerimizi kendimiz
söylersek, onlarý aþmak için gerekli ilk ve belki de en zor adýmý atmýþ oluruz.
Evet, dostlarýmýzýn bize söylemekten çekindikleri bazý eleþtirel noktalarý
bizlerin kendi aramýzda söylemesi gerekir. Bir takým kötü birilerinin çýkýp tatsýz
konularý yineleyerek gündeme getirmeye çalýþmasý þarttýr. Bu broþürde ele
alýnan konular ve kullanýlan ifadeler sohbet ve toplantýlarda hemen hemen
tüm katýlýmcýlar tarafýndan farklý ve bazen daha da sert biçimlerde dile
getirilmektedir. Yani bu broþürde yeni bir þey yoktur.
BABA BANA KÝTAP OKU
19
Bizimkine benzer her göçün bir kaç kuþaðý kapsayan büyük boyutlu toplumsal
sonuçlarý vardýr. Yani bu sorunlar ne bizimle baþladý ne de bizimle bitecek.
Ama biz kendimizi daha iyi bir konuma getirmek için ne yapabiliriz? Mesele
budur. Bu broþürü kaleme alma dürtüsünün kaynaðý budur, sadece budur.
Ýnsan/insan gruplarý kendini iyi görmek ve iyi göstermek eðiliminin
cazibesindedir. Bu nedenle zaaflarý açýða çýkýnca keyfi kaçar, suçlu arar vs.
-
-
„Kafayý kuma gömmekle“ „mek parmak yol alýnamayacaðý“ düþüncesiyle,
yakamý býrakmayan bir yýðýn tereddüte raðmen,
soyutlanma rizikosunu da unutmadan,
ama bir yandan da içimi rahat býrakmayan „istediðim daha fazlaydý“
duygusuna karþý mücadele ederek ve
özel anlamda da baðrýndan çýktýðým ve kendilerine derin duygusal baðlarla
baðlý olduðum Türkiye insanlarýna karþý ve 35 yýldýr da yaþam perspektifi
ve de sürekli mücadele edecek noktalarý bulduðum Alman çoðunluk
toplumuna karþý da bir görevi yerine getirme iç rahatlýðý ile
geniþ anlamda insan haklarý için bunca yýlki gönüllü toplumsal uðraþýlarýn
þemsiyesi altýna sýðýnarak,
„çorbadan dönenin kaþýðý kýrýlsýn“ diyerek ve
yazýya dökülen düþüncenin daha çok eleþtiriye de açýk olduðunu bilerek
bu broþürü oluþturmaya çalýþtým. „Sorumluluðu þahsen bana aittir“ diyerek
de yaklaþýk 2 yýllýk bir çalýþma ile ulaþabildiðimiz vatandaþlarýn neredeyse
hepsinden etkinlikleri hakkýnda olumlu duyumlar aldýðýmýz AÇILIM’ýn ve
yüklenicisi AKA’nýn çalýþmalarýna halel getirmemeyi umuyorum.
Azýnlýðýmýzýn pek ala vizyonlarý olacaðýna inanýyorum. Vizyonumuz „15-20
sene içinde dinamik, giriþken, kendi ve toplumla barýþýk, üretken, kendini
yetenek ve becerileriyle kabul ettirmiþ, kilit mevkilerde söz sahibi, önü açýk
kuþaklar yetiþtirmek olsun“ önerisinde bulunuyorum. Bunun ön koþullarýný
içimizde taþýyoruz, gerekli iç dinamizmi de! Düþe-kalka da olsa, birbirimizi
yiye-yiye de olsa içimizdeki potansiyeli harekete geçirmek bizim elimizde!
Dünyayý yeniden keþfetmeyeceðiz, baþkalarýndan da öðreneceðiz.
Öðrendiklerimizi, gerçekleþtirmesi mümkün yöntemlerle abartýsýz, patýrtýsýzgürültüsüz küçük adýmlarla uygulamaya koyulacaðýz. Böyle bir süreç baþladýðý
zaman onun özgür kýlacaðý içdevinim, bizleri biteviye yakýnmaya deðil, daha
üst düzeylere varmaya yönlendirecektir.
20
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Gerçeðin yüzüne bakalým
3 Haziran’ý 4 Haziran’a baðlayan gece TRT INT’te bir sohbeti izlerken Avrupa
Birliði’nden gelen bayan delegelerin Diyarbakýr’da kadýnlarýn % 55’inin okumayazma bilmediðini öðrenince hem þaþýrdýklarýný ve hem de bunun AB’ne girme
konusunda önemli bir handikap olduðunu söylediklerini duydum. Tabi buna
karþýn „bula bula Diyarbakýr’ý mý buldular, Balýkesir’e gitselerdi durum baþka
olurdu“ demek ve arkasýnda bir ardniyet yattýðýný söylemek mümkün. Ancak
bu tür bir yaklaþýmýn Diyarbakýr’daki ve daha bir dizi yerdeki gerçeði
deðiþtirmeyeceðini düþünebiliriz.
Bu delegelerin „müslüman Türkiye’yi aralarýna almak istemeyen hristiyan AB
temsilcileri“ olduðu itirazý olasýlýðýndan dolayý dini konumundan kuþku
duyulamayacak AKP’li Milli Eðitim Bakaný Hüseyin Çelik’in 5 Mayýs 2003
Haberanaliz Sitesin’de Ýstanbul (AA) kaynaklý þu sözlerine kulak verelim:
“... Hüseyin Çelik .... Türkiye’de okuma-yazma bilmeyen 7,5 milyon insanýn 6
milyona yakýný kadýnlar ... dedi. ....Okuma-yazma bilmekle sorunun
halledilmediðini, Türkiye’de entelektüel derinliði olan bir okuma-yazma sorunu
bulunduðunu söyledi. ...”
Biz bunun 6-7 yaþ üzeri kadýn nüfusunun % 20’si anlamýna geldiðini, aktif
annelik yapan kesimde daha da yüksek olabileceðini düþünebiliriz. Burada
amaç, Türkiye’yi kötülemek deðil, gerçeðimizin arkaplanýný görmek. Kaldý ki
Türkiye insaný gözünü Avrupa’ya çevirmiþ, AB’ye girmek için istemediði,
gönülden „he“ demediði þeyleri bile yapmaya hazýr. Peki bizim gözümüz
nerede, kýsmen hala arkada. Fakat Türkiye gerçeðimizin sadece bir yaný.
Kaldý ki, Türkiye bizden destek bekliyor. Bu desteði sadece Türkiye’de yapýlan
yatýrýmlar olarak görmek, meselenin boyutlarýný bütünlüðü içinde görmemek
olur. Unutmamak gerekir ki, yapýlan yatýrýmlar esas olarak þahsi refahý ve
seçimi gösterir, bunlarý sadece Türkiye’nin kaþý gözü için yapmýyoruz. Örneðin
Patagonya’da yapýlacak yatýrýmýn garantili ve çok getirili bir iþ olduðu gibi bir
gerçek olsaydý ve bu iþi becerecek durumda olsaydýk, doðal olarak oraya da
yönelenlerimiz az olmazdý. Ayrýca içinde bulunduklarý toplumda kendilerini
saðlama almamýþ insanlar, baþkalarýna nasýl destek olurlar? Hepimiz Alman
vatandaþlýðýný alsak ve ayný siyasi tavrý koysak bile bunun Türkiye’nin lobi
gereksinimine yeterli cevap veremeyeceðini bilmemiz þart. Halbuki kilit
mevkilerinde yeterli temsil olanaðý bulmak için gerekli koþullarýný yaratmýþ
sayýca küçük azýnlýklar bile etkin lobi yapabiliyorlar. Anlaþýlan sadece nicelikler,
sayýlar yetmiyor, nitelik özellikler de önemli.
BABA BANA KÝTAP OKU
21
Konuya dönelim: Kökenimizin uzandýðý yerdeki durum malum. Ancak
Almanya’ya iþçi getirme dönemi 1973’de resmen sona ermiþ olsa da, göçümüz
doðal yollarla devam edegeliyor. Dolayýsýyla zaten boyumuzu aþan
sorunlarýmýz bu göç yoluyla da sürekli beslenmekte. Bu satýrlardan „Yahu
evlenmeyecek miyiz?“ gibi bir mesaj çýkarmaya lütfen çalýþmayalým. Tabi
evleneceðiz, hem de istediðimiz kiþiyle. Ancak buraya getirdiðimiz insanlara
bu toplumun koþullarýný öðrenip baðýmsýz davranacak kadar dil öðrenme
þansýný vererek, ona bu zamaný tanýyarak, onu bu yönde destekleyip teþvik
ederek. Hatta bunun pazarlýðýný evlenmeden önce yaparak.
Bu bölümden okur-yazar olmayan insanlarý Türkiye’den ithal ettiðimiz gibi bir
sonuç çýkarmaya da çalýþmayalým, çünkü herkes beþ aþaðý beþ yukarý kendine
göre bir eþ seçiyor. Gerçi bu seçimlerde Almanya’ya açýlan kapýnýn anahtarýný
elinde tutanlar daha güçlü bir konumda, ama bunun toplumsal ortalamada
önemli bir etkisi olduðu kuþku götürür. Söylemek istediðimiz, burada da
yeterince okur-yazar olmayan veya çok yüzeysel derecede yazý diline hakim
olan bir çok insanýmýzýn olduðunu kabul etmek gerekir. Suçlu aramak, „o
suçlu, bu suçlu“ diye birilerini göstermek üretken bir yaklaþým deðil. Gerçeðin
bu olduðunu görmek yeter. Ama bu gerçeði deðiþtirmek bizim elimizde, en
azýndan buradaki bölümünü. Azýnlýðýmýz niye Türkiye’ye örnek olmasýn?
Neden „biz daha geliþmiþ bir ülkedeyiz, eðitim düzeyimizin daha iyi olmasý
gerekir“ demesin? Buna bir noktayý da eklemekte yarar var: okur-yazar
olmayan velilerin çocuklarý okulda harikalar yaratabilirler ve bunun için de
onlarýn harika çocuk olmalarýna gerek yok. Ama okur-yazar da olmasalar
velilerinin sevecen, doðru ve okumaya-yazmaya sýcak yaklaþan teþviklerine
gereksinimleri var. Ve bu öðütle olmuyor. Bunun için birikimlerden vaz
geçmeye bile gerek yok.
Milli Eðitim Bakaný yukarda aktarýlan sözlerini Türkiye’de ders kitabýndan
baþka kitaba elleri uzanmayanlara deðinerek bitiriyor. Entelektüel derinliði
olan bir sorundan bahsediyor. Bakanýn entelektüel sýðlýk terimini kullanmaktan
çekindiðini de düþünmek mümkün. Bu konu sadece Türkiye’ye mi özgü?
Tabi ki deðil. Kitaba ve yazý diline sýcak yaklaþým malesef azýnlýðýmýz içinde
de çok çok yetersiz düzeyde. Kitap okumamaya deðil, okumaya azmetmiþ
bir topluluk olmak zorundayýz. Çocuklarýmýzýn geleceði önemli oranda buna
da baðlý. Arkasýna sýðýnacak hiç bir bahane bulmadan yazý dili ile iliþkilerimizi
dürüstçe gözden geçirip tavrýmýzý deðiþtirmemiz mümkün. 40'ýndan 50’sinden
sonra okuma-yazma kurslarýna giden kiþileri, özellikle anneleri örnek almak
gerekiyor.
Türkiye de bu konuda çabalar içinde. Cumhurbaþkaný öncülüðünde okumayazma ve benzeri baþka kurslarla eðitim düzeyini yükseltme uðraþýlarý var.
22
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Bunun 80’li yýllarda okur yazar istatistiklerini güzelleþtirmek için yapýlan kurslar
düzeyinde kalmamasýný, Avrupa Birliði’ne girme koþullarýný yerine getirmek
deðil, Türkiye halkýnýn temel gereksinimini giderme amacýný taþýmasýný ve
toplumumuzu tümüyle saran bir iddia, bir hýrs haline dönüþmesini gönülden
dileriz.
Almanya’da 4 milyon civarýnda iþlevsel okuma-yazma bilmeyen olduðu tahmin
edilmektedir. Yani bu sorun burada da var. Hem de bunlarýn çoðu neredeyse
9 yýllýk bir okul sürecinden geçmiþ insanlardan oluþuyor. Okuma-yazmayý
bilmek yetmiyor, yaþamýn olmazsa olmaz bir parçasý haline getirmek gerekiyor.
Zaten öyle deðil mi?
Anahtar Yetenek: Okuyup Anlama
Yaþamýn hemen hemen her alaný okuma-yazma yeteneðimizden etkilenir.
Bazý mesleklerde okuma-yazma bilmeden çalýþmak mümkün deðildir. Ýyi bir
okul eðitimi görmeden iþ ve meslek yaþamýnda baþarýlý olmak, saðlam bir
sosyal statüye kavuþmak çok çok güç, büyük çoðunluk için ise mümkün
deðil.
Araþtýrmalar okuma-yazma ve okuduðunu anlama yeteneðinin tüm diðer
derslerdeki baþarýyý da etkilediðini göstermektedir. Okul eðitimi de geriye
kalan yaþamýmýzý önemli oranda belirliyor.
Nisan 2003’de açýklanan IGLU adlý uluslararasý ilk okul (Grundschule) okuma
testi sonuçlarýna göre okul baþarýsý ile okul sisteminin, ancak bunun yaný
sýra da
- velinin sosyal statüsü,
- velinin eðitim düzeyi,
- velinin birinin veya ikisinin Almanya veya Almanya dýþýnda doðup doðmama
durumunun
iliþki içinde olduklarý bir daha onaylanmýþtýr.
Bunun yaný sýra önemli bir bulgu da aile evinde 100’den fazla kitap bulunan
çocuklarýn 100'ün altýnda kitap bulunanlardan okuyup anlama konusunda
çok daha baþarýlý olduklarýdýr.
Yukarda sayýlan sonuçlar bir süre önce Almanya’da büyük tartýþmalara yol
açan PISA araþtýrmasý (Hauptschule, Realschule, Gymnasium’daki 15 yaþ
grubu öðrencileri) sonuçlarýný onaylamaktadýr.
Bu faktörler açýsýndan bakýldýðýnda Türk azýnlýðý þanssýz bir konumda. Ve bu
faktörler genel olarak çocuklarýmýzýn okul baþarýsýný olumsuz yönde
etkilemektedir. Okuma-yazma ve okuduðunu anlama yeteneðinin ise tüm
diðer dersleri etkilediðini burada vurgulayarak tekrar etmek gerekmektedir.
BABA BANA KÝTAP OKU
23
Okulda baþarýsýzlýk
çocuklarýmýzýn yazgýsý olamaz
Peki çocuklarýmýzýn önemli bir bölümünün okulda yeterli baþarýyý gösterememesi, bu nedenle de iyi bir meslek eðitimi almamasý, çok az bir bölümünün
lise ve yüksek okullara gidebilmesi bir yazgý mýdýr?
Bunun kesinlikle yazgý olmadýðý açýk! Peki nedenleri nelerdir?
Nedenler bir deðil, çok çeþitlidir. En önemlilerinden bir kaç tanesini kabaca
adlandýralým.
Sistemde reform gerekli
- Alman, özellikle Bavyera okul sistemi yabancý kökenli (çoðunluk Türkler)
öðrencilerin özel önkoþullarýný yeterince dikkate almamaktadýr.
Daðarcýklarýnda birlikte getirdikleri güçlü yanlarýnýn, örneðin yazý dili olarak
anadilin geliþimini özellikle ilk okul düzeyinde yeterince teþvik etmemekte,
aksine kösteklemektedir. Ancak bu yönde ek önlemler alýnacaðýný yetkili
merciler açýklamaktadýr. „Her þeyin Almanca ile baþladýðýný ve Almanca
ile bittiðini“ telkin eden bir görüþe takýlýp kalmak yetmez, diðer boyutlarý
dikkate almak gerek.
- Bu toplumda olmazsa olmaz türünden gerekli, fakat göçmen konumlarýndan dolayý ailelerde yeterince geliþtirilemeyen beceri ve yeteneklerin
özel teþviki çok yetersiz düzeyde kalmaktadýr.
- Sosyal köken dolayýsýyla etnik aidiyete göre eleme yapan sistem, en çok
bizleri vuruyor. Tektür yani ayný seviyede randýman gruplarýna ulaþmak
için daha ilk okul 4’ten sonra yollar ayrýldýðý için, zayýf kalan çocuklar elene
elene aralarýnda kalýyor, geliþim þanslarý azalýyor.
Bu ve buna benzer sistemden kaynaklanan bir çok sorunun çözümü politik.
Politika da aktif katýlým gerektiriyor. Çayýrýn kenarýnda oturarak güreþ
kazanýlmýyor. Okul aile birliklerinden partilere kadar her tür toplumsal kurumda
oranlarý ölçüsünde yer almayan azýnlýklar altta kalmaya mahkum. Seyirci
deðil aktör olmak zorunlu. “Almanca bilmiyorum, vaktim yok, kredi borcunu
ödemem için ikinci iþe gitmem gerek” dedikçe, baþkalarýnýn adýmýza bulduklarý
“çözümlere” razý olmaktan baþka çare kalmýyor. Yakýnma hakkýmýzý yitiriyoruz.
Çocuklarýmýza olan sevgimizi, bu tür uðraþýlara da zaman ayýrarak göstermek
zorundayýz. Bu sorumluluk herkese düþüyor, en baþta velilere.
24
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
IGLU ve PISA’ya Kýsa Bakýþ
Ýlk okuldan sonraki okul sisteminin büyük hata ve eksikliklerini ortaya çýkaran
PISA araþtýrmasýnda Almanya uluslararasý karþýlaþtýrmada 5 gibi kötü bir
not almýþken, IGLU’da Alman ilk okullarý (-) 2 gibi iyi bir not aldý.
IGLU sonuçlarý, toplumun eðitim konusuna yaklaþýmýný da ortaya koydu.
Zengin Almanya IGLU’da 11. sýrada yer alýrken Bulgaristan ise Ýsveç, Hollanda
ve Ýngiltere’den sonra 4. sýra ile çok yüksek bir randýman düzeyine ulaþtý.
Sadece eðitim harcamalarý belirleyici olmamakta, iyi ve fýrsat eþitliðini teþvik
eden bir okul sistemi ile toplumun/ebeveynin eðitim ve okumaya yaklaþýmý
büyük önem taþýmaktadýr. Ayrýca Bulgaristan alt yetenek düzeyindeki öðrenci
oranýný oldukça düþük tutabilirken, üst yetenek düzeyindeki oraný da çok
yüksek tutarak (2. sýrada) baþarýlý oldu. Türkiye katýlan 35 ülke içinde 27.
sýrada. Türkiye ayrýca alt yetenek düzeyinde kalan öðrenci oranýnýn çok
yüksek, üst yetenek düzeyine ulaþan öðrenci oranýn ise çok düþük olmasý
nedeniyle malesef baþarýsýz ülkeler içinde.
Yabancý ve özellikle Türk öðrencileri açýsýndan bakýldýðýnda iki araþtýrma da
zaten bilinen gerçekleri ortaya koyuyor:
- Sosyal kökenin okul baþarýsý ile derin bir iliþkisi var: Alt katmanlarýn
çocuklarý Hauptschule’lerde yýðýlýrken, üst katmanlarýn çocuklarý liselerde
yüksek oranda temsil ediliyorlar. 4üncü sýnýf gibi çok erken bir dönemden
sonra çocuklarý ayýran sistem sosyal ayrýþýmý pekiþtiriyor, fýrsat eþitliði
saðlamýyor. Almanya’ya benzer bir yapýsý olan Ýsveç, çocuklarý ilk 8 yýl
hem de not vermeden bir arada okutarak fýrsat eþitliði ve randýman
açýsýndan daha iyi sonuçlar alýyor. Almanya’da ilk okul döneminin en az 6
yýl sürmesi gerekli.
- Sosyal köken, ebeveynin eðitim düzeyi ve kitap, okuma gibi konulara
yaklaþýmý ile çocuðun okuyup anlama yeteneðinin geliþimi arasýnda büyük
bir iliþki var. Çocuðun aldýðý uyarýmlar yetenek geliþimini belirliyor.
- Okuyup anlama anahtar yetenek: Bu yeteneði iyi geliþmiþ öðrenciler genel
olarak matematik ve fen derslerinde de baþarýlý oluyorlar. Alt katmanlarýn,
eðitime uzak katmanlarýn çocuklarýnýn - okul öncesi dönemde ve özellikle
evlerinde yeterli teþvik görmedikleri için - okul baþlangýcýnda bir kaç yýla
varabilen dezavantajlarý oluyor. Almanya’da ilk okullarda sosyal fark makasý
çok açýk deðilse de okul sistemi bunu kapatamýyor, ileriki yýllarda makas
açýldýkça açýlýyor. Ýlk okul sonunda rizk grubuna dahil olanlarýn durumu
ilerde gittikçe kötüleþiyor.
BABA BANA KÝTAP OKU
25
- Okumaya ve yazý diline sýcak ve yoðun yaklaþan ailelerin, çocuðunu
küçüklükten beri kitap ile haþýr neþir eden, onlara sýk sýk kitap okuyan, bu
konuda yönlendirici örnek olan ailelerin çocuklarý, bu konuda ilgisiz kalan
ailelerin çocuklarýyla karþýlaþtýrýldýðýnda Almanya’da aralarýnda okuyup
anlama anahtar yeteneðinin geliþiminde 2 yýlý aþkýn bir fark ortaya
çýkabiliyor.
Burada kastedilen çocuða okul öncesinde ders verip okumayý yazmayý
öðretmek deðil, eðer çocuk kendi isteði ve meraðý ile bu yönelim içindeyse
bu ayrý bir konu. Kastedilen yazý dilinin çocuðun zihinsel ve biliþsel geliþimi
açýsýndan oynadýðý rol. Hem alt katmanlara dahil olmalarý ve özellikle de
okuma ve yazý diline yönelik uyarýmlardan yoksun olmalarý yönünden Türk
öðrencileri þanssýz konumdalar.
- Anasý ve babasýnýn ikisi de Almanya’da doðmamýþ göçmen aile çocuklarý
okuyup anlama konusunda diðer yaþdaþlarýndan bir yýldan daha fazla
gerideler. Anasý veya babasýndan biri burada doðmuþ olanlarýn durumu
biraz daha iyi.
Her karþýlaþtýrmada hemen hemen en son sýralarý iþgal eden Kuveyt bu
konuda iyi, çünkü oraya gelen göçmenler yüksek eðitimli uzman kiþiler,
çocuklarý da yerli halkýnkinden daha randýmanlý.
Kanýmýzca sadece Almancayý bilmek yetmiyor, ilk veya anadiline çapraþýk
iliþkiler yumaðýný çözüp kavrayacak kadar iyi hakim olmak, düþünme
yeteneðini geliþtirmiþ olmak gerekiyor, bu aþamaya varmýþ çocuklar diðer
bir dili zaten okulun gereklerini yerine getirecek düzeyde iyi öðreniyorlar.
Yani çocukluk çaðýnda kazanýlan zihinsel ve biliþsel donaným belirleyici
oluyor. Yoksa günlük Almancayý çatýr-çatýr konuþmasýna raðmen
Hauptschule’yi bile bitiremeyen sayýsýz çocuðumuzun ezici çoðunluðunun
tamamen ve sadece Alman okul sisteminin, yabancý düþmaný
öðretmenlerin kurbaný olduðu gibi mantýk dýþý bir iddiada bulunmak gerekir.
Liseyi bitirdikten sonra yurtdýþýna gidip, yabancý dil öðrenip üniversiteyi
bitirmenin de mümkün olduðunu unutmamak gerekir.
- Ýlk okuldan sonra gidilecek okullar konusunda öðretmenlerin yaptýklarý
tavsiyeler küçümsenmeyecek bir oranda isabetsiz olabiliyor. Ayný yetenekte
çocuklarýn bir kýsmý Gymnasium veya Realschule’ye giderken bir kýsmý
Hauptschule’ye gidiyor. Öðretmenlerin teþhis bilgilerinin arttýrýlmasý, teþhis
standartlarýnýn iyileþtirilmesi gerekli.
Ancak kýsmen doðru da olsa „Ya zaten bize haksýzlýk ediyorlar“
düþüncesine kapýlýp kendi katkýmýzý gözden geçirmekten kaçýnmamak
gerekir.
26
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
- Yetenek ve dil bakýmýndan diðer yaþdaþlarý ile ayný konumda olan
çocuklarýmýz liseye girebiliyorlarsa sistem onlarý orada artýk yabancý
olmalarýndan dolayý dýþlamýyor.
Kýsaca:
Almanya’da ilk okullarda da düzeltmesi gereken yanlar az deðil. En baþta
birlikte okuma süresi ikiye katlanýp fýrsat eþitliði yönünde büyük bir katký
saðlanabilir. Sekundarstufe I’e iliþkin olarak (yani Hauptschule, Realschule,
Gymnasium) sisteminin köklü reforma ihtiyacý var. Genel olarak tüm okul
sisteminin göçmen aile çocuklarýna, onlarýn güçlü yanlarýnýn da teþvik edileceði
önlemler sunmasý ve bunlarý yoðunlaþtýrmasý gerekir.
Türkler açýsýndan bakýldýðýnda ise tüm eðitim görevinin anaokulu ve okuldan
beklenilmesinden vaz geçmek gerekiyor. Ebeveynlerin doðumdan itibaren
çocuklarýnýn yeteneklerini, içinde bulunduðumuz ve kalmaya devam etmek
istediðimiz bu toplumun gereklerinin üstesinden gelebilecekleri þekilde
geliþtirmeye, teþvik edip yönlendirmeye çalýþmalarý ve bunu birincil görev
olarak görmeleri gerekiyor. Sonuç ortada!
Bavyera Eðitim Bakanlýðý - BEB „Yabancý“ Öðrencilerin
Okuldaki Baþarýsýzlýklarýný Nasýl Ýzah Ediyor?
Bavyera’nýn 15 yaþ grubuna iliþkin olarak Almanya eyaletlerarasý
karþýlaþtýrmada iyi bir konumda olduðu açýk. Ama uluslararasý
karþýlaþtýrmada benzeri ülkelerin bayaðý gerisinde.
BEB, „PISA-E - Ergebnisse und Folgerungen“ sayfa 8’de þu saptamalarla ile
övünüyor:
1. „Göçmen ailelerden gelen kýz ve erkek öðrenciler, en iyi
Bavyera’da teþvik görmektedirler”.
“Lehrerinfo 11, 02/03“ sayfa 11’de de þu saptama yapýlýyor: „(Eski
eyaletlere iliþkin) sonuçlar, ebeveyninden en az biri Türkiye’de
doðmuþ gençlerin teþvikinin en iyi Bavyera (1. sýra) ve BadenWürttemberg’de (2. sýra) baþarýldýðýný göstermektedir.“
Bu ve takibeden tesbitlere dürüstçe yaklaþmakta yarar var. Önce öðrencilerin
eyalet ve göç durumuna göre daðýlýmýna bakalým:
BABA BANA KÝTAP OKU
27
2000 yýlýnda
15 yaþ grubu
sayý olarak
Baden-Württemberg
Bayern
Hessen
Niedersachsen
Nordrhein-Westfalen
Rheinland-Pfalz
Saarland
Schleswig-Holstein
Brandenburg
Mecklenburg-Vorpommern
Sachsen
Sachsen-Anhalt
Thüringen
Berlin
Bremen
Hamburg
113.048
127.401
59.907
84.138
188.531
43.342
10.953
27.370
38.744
27.689
58.432
35.843
33.789
35.303
5.946
14.578
geçmiþinde
göç olanlarýn
oraný (%)
28,8
22,4
32,7
20,1
32,2
25,3
19,6
14,3
5,0
3,8
5,5
3,6
2,9
25,2
40,7
38,5
anne ve babasý
(ikisi de)
Almanya dýþýnda doðmuþ
olanlarýn oraný (%)
20,3
14,8
24,5
14,8
24,0
16,6
13,2
8,4
2,0
2,0
2,7
2,3
1,5
15,9
30,6
28,7
(„PISA 2000 - Die Länder der Bundesrepublik Deutschland im Vergleich - Zusammenfassung zentraler
Befunde“ s. 10’dan)
Küçük kent eyaleti Bremen’de göçmen kökenli 15 yaþ öðrencilerinin oraný,
büyük ve zengin Bavyera’nýn iki misli. Ayný þekilde topluma uyumda daha
zor engeller aþmasý gereken (yani ebeveynin ikisi de Almanya dýþýnda
doðmuþ) Almancasý daha zayýf öðrenci oraný da iki misli. Eyaletler arasýnda
koþullar çok farklý, zorluklar da, maddi kaynaklar da.
Orta randýman basamaðýnda bulunan 15 yaþ öðrencilerine iliþkin
eyaletlerarasý fark büyük deðil. Ancak alt randýman basamaklarýnda
bulunanlar arasýnda eyaletlerarasýnda büyük farklar var. Ayný kaynak sayfa
21’deki tabelaya göre en alt randýman basamaðýnda hatta onun altýnda
bulunan dolayýsýyla risk grubuna dahil olan ve anne-babasýndan biri veya
ikisi de Almanya dýþýnda doðmuþ öðrencilerin oraný en düþük Bavyera’da,
en yüksek Bremen’de. Yani Bavyera, alt grubu görece olarak küçük tutabilme
baþarýsý göstermiþ. Ama bu sadece görece.
Bunda Bavyera okul sisteminin daha sert olmasýnýn bir rol oynadýðý
söylenebilir. Fakat ayný yer sayfa 65’deki tabelanýn okula 1 yýl geç baþlatýlma
ve sýnýf tekrarlama konusunda verdiði bilgiler Bremen ile Bavyera arasýndaki
bu uygulamalarýn benzer olduðunu gösteriyor:
1 yýl geç baþlayanlar (%)
Anadili
Anadili
Almanca
Almanca deðil
Bayern
5,4
20,8
Bremen
6,5
23,2
Batý Almanya
6,6
22,0
28
Sýnýf tekrarlayanlar (%)
Anadili
Anadili
Almanca
Almanca deðil
23,5
44,4
27,9
42,4
21,3
40,8
Anadili Almanca
olmayanlarýn
tüm içindeki oraný
11,5
28,5
16,5
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Ancak bu gerçeðin bir yaný. Göçmen
aile çocuklarýna en iyi teþviði verdiðini
iddia eden Bavyera’ya iliþkin olarak
ayrý ayrý „Alman“, “Türk Hariç Yabancý”
ve „Türk“ gruplarý oluþturup kendi
içlerinde ilkokuldan sonraki(**)
daðýlýmýný hesaplarsak yaklaþýk
durumun Türk öðrencileri açýsýndan ne
kadar acý bir görünüm aldýðýný anlarýz.
YOL AYRIMI: OKULLARA DAÐILIM
ALMAN
TR'siz YABANCI
TÜRK
60,00%
50,00%
40,00%
Bu karþýlaþtýrmada küçük bir hata var
Förderschule’lerin içindeki Grundschule payý çýkarýlamadý, sonucu pek
etkileyeceðini sanmýyoruz.
30,00%
20,00%
10,00%
.
ul
Sc
hl
en
l.
fl.
be
ru
fss
ru
tig
e
Be
g.
ns
so
ns
t.
all
ch
.S
bi
ld
na
so
Hauptschule’ye
Förderschule’ye
Realschule’ye
Gymnasium’a
Sonst. berufl. Sch.
ch
m
e
siu
ul
ch
ym
G
er
hi
als
nd
hu
sc
Be
pt
f.
au
VS
H
Re
le
te
0,00%
Alman Grubu
% 22,93 = 1
% 04,45 = 1
% 14,22 » 2,5
% 25,70 » 4
% 08,59 » 1,5
En düþük oraný „1“ alýp diðer gruplarýn
yol ayrýmýnda bazý okul türlerine
görece kaç kat fazla öðrenci gönderdiðini yaklaþýk olarak hesaplarsak
gruplararasý eðitime katýlým durumu
kabaca ortaya çýkar. Durum zaten
biliniyor, bilinç altýna itiliyor.
Diðer Yabancýlar Grubu
% 35,20 » 1,5
% 08,02 » 2
% 07,66 » 1,5
% 15,27 » 2,5
% 09,78 » 2
Türk Grubu
% 49,02 » 2
% 09,52 » 2
% 06,10 = 1
% 06,33 = 1
% 05,63 = 1
Alman Grubu Förderschule’ye görece 1 öðrenci gönderdiði zaman Türk Grubu
2 gönderiyor. Alman Grubu liseye 4 öðrenci gönderdiði zaman Türk Grubu
ancak 1 öðrenci gönderebiliyor. Realschule’de de durum iyi deðil, 2,5 Alman
öðrenciye 1 Türk öðrenci düþüyor. Hem Realschule ve hem lise açýsýndan
diðer yabancýlarýn durumu Almanlar’dan kötü ama Türkler’den iyi. Ayrýca bu
karþýlaþtýrma okulu baþarýyla bitirme oranýný yansýtmýyor. Ama Türk
öðrencilerin baþarýsýzlýk oranýnýn yüksek olduðunu BEB açýklýyor (aþaðýya
bkz.). Býrakýnýz liseyi, Hauptschule’den bile diploma almadan ayrýlanlarýn
sayýsý az olmasa gerek.
BABA BANA KÝTAP OKU
29
Bu bölümde bizim açýmýzdan çýkarýlabilecek sonuç:
1. „Yine bizi dýþlýyorlar!“, yani hareketsizliðe devam olabilir
veya
2. - Bavyera okul sistemi adil deðil, BEB’nin bu oranlarý adilleþtirecek
önlemler almasý þart ve
- Biz,
a) çocuklarýmýza hem okul öncesi çaðda yeterli donanýmý vermiyoruz
b) ve hem de siyasi çözümleri kabul ettirecek etkinlikte
baský gruplarý oluþturmak için çalýþmaya yanaþmýyoruz olabilir.
2. BEB: „Eðitime uzak katmanlarýn çocuklarý en iyi Bavyera’da teþvik
görüyor. Ancak liseye gitme ile sosyal katmana aidiyet arasýndaki
iliþki güçlü bir þekilde belirginleþiyor. Liseye giden 15 yaþ grubu kýz
ve erkek öðrencilerinin oraný % 25 (Niedersachsen!) ile % 31 (Hessen) arasýnda hareket ediyor, bu oran Bavyera’da % 26,6.”
Her ülkede alt sosyal katmanlarýn çocuklarý ile üst sosyal katmanlarýn
çocuklarýnýn arasýnda hem yetenek teþvik geliþimi ve hem de okul randýmaný
açýsýndan büyük farklar var. Üst sosyal katmanlarýn çocuklarý ilkokula
baþlarken anne-babalarýn eðitim düzeyi ile çað ve de toplumun gereklerine
daha uygun çocuk eðitim yöntemleri sonucu alt katmanlarýn çocuklarýna
kýyasla büyük avantajlarla geliyorlar (birincil sosyal eþþitsizlik). Okul sisteminin
fýrsat eþitliðine yönelik olup olmamasý çocuklarýn bundan sonraki geliþimini
derinden etkiliyor, ayný yetenek geliþim düzeyindeki çocuklar sosyal katman
aidiyetine göre ayrýþýyorlar (ikincil sosyal eþþitsizlik).
BEB’nin yukardaki söylemi gerçekten þaþýrtýcý. „PISA E(rweiterung)-Zusammenfassung“ sayfa 51’den aktaralým:
“Birincil ve ikincil sosyal eþitsizliðe birlikte bakýldýðýnda ..... Eðitime katýlým
açýsýndan sosyal farklýlýðýn en belirgin olduðu eyaletler Bavyera, RheinlandPfalz ve Schleswig-Holstein. Buralarda uzman iþçi hanelerinden gelen
çocuklara kýyasla üst tabakalarýn gençlerinin görece avantajý, sekiz - on misli
fazla [eðitime] katýlým þansýyla ilginç boyutlara ulaþmýþtýr. ....
Sadece ikincil sosyal eþitsizliðe bakýldýðýnda ... eyaletlerarasý farklar azalýyor.
Ancak bazý eyaletlerde, sadece ayný biliþsel temel yeteneklere ve okuma
yeteneðine sahip fakat farklý sosyal kökenden gelen öðrenciler
karþýlaþtýrýldýðýnda da eðitime katýlým açýsýndan sosyal farklýlýk öze iliþkin
anlamda devam ediyor. ... Üst katman çocuklarýnýn daha iyi eðitim þansýna
sahip olmasý eski eyaletlerden Bavyera, Rheinland-Pfalz, Schleswig-Holstein
ve Niedersachsen’de özellikle belirgindir.”
30
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Kýsaca BEB’nin fýrsat eþitliði ve sosyal köken iliþkisine yönelik uygulamalarý
konusunda henüz öðünecek gerçekten hiçbirþeyi yok. Sosyal kökenden
kaynaklanan okuma yeteneðine iliþkin eþitsizlik Bavyera’da Finlandiya’daki
eþitsizlikten iki mislinden daha fazla ve Almanya’ya benzer koþullarý olan
Ýsveç’tekinden ise iki misline yakýn derecede fazla. Alýnacak önlemler ve
sonuçlarýný zaman gösterecek. Türk velilerinin bu önlemlerin belirlenmesine
ne denli katýlacaklarýný da. ...
PISA, Almanya’da Grundschule’den sonraki Sekundarstufe I (Hauptschule Realschule vb. - Gymnasium ilk dönem) kapsamýndaki okul sisteminin ne
denli hatalarla dolu ve adil olmadýðýný ortaya koydu. Sekundarstufe I
kapsamýndaki kurum ve kiþiler suçu Grundschule ve Kindergarten’lerin üstüne
attýlar, onlarýn kendilerine iyi yetiþtirilmemiþ, yetersiz öðrenci gönderdiklerini,
bu kurumlarýn düzeltilmesi gereðini iddia ettiler. Ancak gerçeðin böyle
olmadýðýný, sosyal köken ve fýrsat eþitliði açýsýndan ilkokullarýn daha iyi bir
konumda ve iþlerlikte olduðunu ilkokul okuma araþtýrmasý IGLU ortaya çýkardý.
Buna göre sosyal ayrýþým ilkokullarda da mevcut, ancak sonraki okul sistemi
kadar acýmasýz deðil. Ancak yollar 4üncü sýnýftan sonra çoðu kez bir daha
buluþmamak üzere ayrýlýyor.
Hem PISA hem IGLU sosyal elemenin aþýlamayacak katýlýkta olmadýðýna
dair güçlü ipuçlarý veriyor. “Ben zaten alt tabakadaným. Benim eðitimim ne ki
çocuðumu destekleyebileyim. Bize öðretmediler, ki biz öðretelim. Benim
Almancam yetersiz” gibi düþünce, daha doðrusu bahanelerin arkasýna mý
sýðýnacaðýz, yoksa okuma-yazma bilmesek dahi çocuðumuza yaþamda
gereksinim duyacaðý bedensel, sosyal, zihinsel, biliþsel donanýmý vermeye
mi çalýþacaðýz? Ýþte bu çabanýn içine girenler, doðumundan itibaren
çocuðunun yetenek ve becerilerinin geliþimi için çaba gösterirken, toplumsal
reform ve deðiþimler için siyasal ve sosyal etkinliklere katýlýmdan
erinmeyecekler, çayýrýn kenarýnda durup “kader”lerinin belirlenmesine seyirci
kalmayacaklardýr. Yoksa ödenecek fiyat ortadadýr.
3. BEB Internet Sitesinde “yabancý öðrencilerin dilsel ve kültürel
kimliklerini korumak” açýsýndan anadil teþvikinin önemli bir rol
oynadýðýný söylüyor. Ancak birkaç paragraf sonra okulda
baþarýsýzlýðýn kaynaðý özetle þöyle tesbit ediliyor: (Förderung ausländischer Schülerinnen und Schüler an den Grund- und Hauptschulen im Freistaat Bayern)
Çok çeþitli teþvik önlemlerine raðmen yabancý öðrencilerde istenilen
okul baþarýsýna ulaþýlamýyor. Çok sayýda yabancý aile günlük
yaþamda esas olarak anadillerini kullanýyor, kendi kültürel ve dinsel
BABA BANA KÝTAP OKU
31
kabuklarýna çekiliyor, bundan dolayý yabancý öðrencilerin Almanca
diline iliþkin teþvikleri yeterince kalýcý biçimde desteklenmiyor.
“Ausländerintegration in Bayern, Folgebericht,“ April 2003, sayfa
29’dan özet:
PISA Araþtýrmasý sonuçlarý ve gözlemler, anadili Almanca olmayan
öðrencilerin okul baþarýsýzlýklarýnýn (bitirmede yüksek baþarýsýzlýk
oraný, pratik sýnýflarýndaki yüksek yabancý öðrenci sayýlarý) bu
öðrencilerin Almanca dilini çok az bilmelerinden ve hemen hemen
bu dile hiç hakim olmadýklarýndan ve de (genel dil ve düþünme eðitimi
kitaplar, kaðýt, boya, kalem, makas vs. ile iliþki gibi konularda aile
içinde) Alman çocuklarýndan daha az teþvik gördüklerinden dolayý
daha okula baþlarken dezavantalara sahip olduklarýný
göstermektedir. Bu tesbit ikinci hatta üçüncü kuþakta Almanya’da
yaþýyor olsalar dahi Türk kökenli öðrenciler için daha çok geçerlidir.
“Bu ne perhiz bu ne lahana turþusu” dense herhalde abes kaçmaz. Hem
anadili teþvik etmeyi hedef olarak koyacaksýn ve hem de günlük aile
yaþamýnda kullanýlmasýný kýnayacaksýn.
Madem anadil teþviki önemli, günlük yaþamda neden kullanýlmayacak? En
güzel teþvik bu: anadilin kullanýlmasý. Kültürel ve dinsel kabuðuna çekilmekle
çoðunluk toplumu tarafýndan yeterince kabul görmemek, hatta dýþlanmak
arasýnda bir iliþki olduðunu görmek ise þart. Ýnsanlar hem din ve kültürlerini
istedikleri gibi yaþayýp hem de çoðunluk toplumuyla çýkar tartýþma ve
çekiþmelerine raðmen barýþ içinde hatta dostça birlikte yaþayabilirler. Burada
atýlacak adým esas olarak çoðunluk toplumu ve kurumlarýna düþüyor.
Ancak azýnlýðýn da çoðunluða açýlma isteði somut olarak ortaya koyulmalýdýr.
Çoðunluk içinde eriyip gitme, kendi deðerlerini yitirme korkularý boþ.
Çoðunluða açýlmayan azýnlýklar itilip kakýlmaya mahkum. Bunu sadece genel
anlamda düþünmemek, örgütsel bir açýlým anlamýnda dar alanda
tanýmlamamak, aksine bireysel çabalar gösterip yaþama geçirmeyi en azýndan
denemek, denediðini göstermek gerekir.
Sorumlusu kim olursa olsun genel toplumsal ortam ve atmosferin de bir
anlamda çocuklarýmýzýn okul baþarýsýyla iliþkisi var. Ancak bu iliþkilerin düzey
ve niteliðini hareketsiz kalmak için bahane edemeyiz.
Okul durumunun arkasýnda yatan temel gerçek ise, azýnlýðýmýzýn
çoðunluðunun Türkiye’nin alt katmanlarýndan gelmiþ olmasý, bu göçün benzeri
koþullarý yeniden üretir biçimde sürüp gidiyor olmasý ve Almanya’da da alt
katmanlarda takýlýp kalmýþ olmasýdýr. Bir de sosyal köken ile eðitim düzeyinin
32
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
iliþkisi göz önüne alýnýrsa gerçeðin bir diðer boyutu da belirginleþir. Buna
þunu da eklemek gerekir: Okul sistemi bu güne kadar bu sosyal farklarý
kapatmaya yönelik deðil, aksine bunlarý pekiþtirici ve sosyal ayýklayýcý yönde
iþledi.
Ama suçu sadece okul sistemine yýkmak çözüm deðil. Gerçeðin baþka
boyutlarý da var. Alt sosyal katmanlarýn sosyal statü basamaklarýnda
yükselmek istemesi en doðal dürtüsüdür. Bir yandan da süregelen toplumsal
dýþlanma dönüþ planýmýzý hep sýcak tutarken, öte yandan - gerçeði söylemek
gerekirse zaten kalbimizin derinliklerinde yatan - geriye dönüþ hayali kuþaklar
boyunca yaþam tarzýmýzý belirledi, maddi güçlenme yoluyla sosyal yükselme
amacýný öncelikler sýramýzýn hep baþýnda tuttu. Yaþam amacý, doðal olarak
mümkün olduðunca tasarruflu yaþamak, birikim yapmak ve herhangi bir
biçimde Türkiye’de yatýrým yapmaktý. Bunun için de az kazanan bir kesim
olarak normal iþten sonraki zamaný ikinci, üçüncü ... iþlere, hafta sonu iþlerine
ayýrmaya yönelindi. Hem bu nedenle hem de alýþkanlýklar sonucu çocuklarla
“kaybedecek” zaman yoktu. Evet, çocuklar için zaman kaybedilmedi, ama
kýsmen çocuklar “kaybedildi”. Yýðýnsal olarak Türkiye’ye geri dönüþ hayali
bir köpük gibi söndü. Çoðu gencimiz, ana-babalarýnýn gece-gündüz çalýþýp
krediler çekip ödeyerek yaptýklarý evlere dönüp bakmak bile istemiyorlar,
çünkü yaþam gerçekleri baþka.
Dönüþ hayali bir köpük gibi söndü, ama yaþam önceliðini neredeyse sadece
maddi birikime ipoteklemiþ anlayýþýn faturasý büyük bir kesim açýsýndan ortada:
Geriye dönmüyoruz, kalacaðýz, ama bunun gereklerini yerine getirmekte
tereddütlü olanlarýmýz hala az deðil.
Ailelerin hepsi çocuklarýnýn iyi Almanca öðrenmelerini istiyor. Bazýlarý teþvik
etmek için gerekli ön koþullara sahip deðil. Bazýlarý da üretkenliðini yitirmiþ
yöntemlere takýlýp kalmýþ durumda. Ancak bu yöntem ve anlayýþlarla yetiþen
çocuklarýmýz modern toplumun gereklerinin üstesinden gelecek donanýmdan
yoksun kalýyorlar. Çocuklarýna Türkçe konuþma yasaðý koyarak sorunu
çözeceklerini zannedenler, Almancalarý yetersiz olmasýna raðmen günlük
yaþamda aileiçi iletiþimde Almanca’yý zorunlu dil yapanlar bile var.
Zihnsel ve biliþsel geliþimde iyi ve derinlemesine konuþulan (ana veya esas)
dilin önemi, saymakla bitirilemez. Günlük yaþamda kullanýlan dil birkaç yüz,
belki de daha az kelimeyle ve sadece konuþmayla sýnýrlý kalýrsa, bilgi çaðýnýn
karmaþýk iliþkiler yumaðýný çözmek doðal olarak mümkün olmaz. Derslerde
öðretilmek istenen ve de gittikçe artan bir þekilde karmaþýklaþan olaylar ve
olgular arasýndaki iliþkileri kavramak, geliþimini anlamak, yaþama aktarmak
ve okul yaþamýnda uygulamak, sýnýr ve içeriði zaman ve mekân deðiþkeni
BABA BANA KÝTAP OKU
33
tarafýndan tanýmlanan entelektüel bir düzeyi gerekli kýlýyor. Ýnsan en iyi
konuþtuðu/anladýðý/bildiði dilde bu düzeye ulaþamýyorsa, öðrenmek için
cebelleþtiði baþka bir dilde nasýl ulaþacaktýr? En iyi bildiði dilde karmaþýk
iliþkileri çözümleyemeyen insandan bunu baþka bir dilde yapmasýný beklemek
boþtur.
O zaman canla baþla çocuklarýmýza çok küçük yaþtan itibaren bu
yeteneklerinin geliþimi için gerekli koþullarý sunmanýn yollarýný aramak, bulmak
ve uygulamak gerekir. Bunlara sahip olmamak ne suç ve ne de hatadýr, ancak
bu yolda çaba göstermemek çocuklarýmýza karþý iþlenen affedilmez bir suç
olarak görülebilir. Bu nedenle öncelikleri ve tercihleri deðiþtirmek gerekir.
Tercih, sosyal statümüzü yalnýz maddi birikimle deðiþtirmek olmamalý, manevi
ve maddi gücümüzü ve en önemlisi zaman potansiyelimizi çocuklarýmýzý teþvik
yönünde olmalýdýr.
Bir üst sosyal statatüye varmak yalnýz varlýk biriktirimi ile olmuyor. 21 yýl
boyunca Berlin Senatosu Yabancýlar Görevlisi olan ve haklý olarak „Türk Dostu“
diye göklere çýkarýlan Sayýn Barbara John, „Türkler yatýrýmlarýný Türkiye’ye
deðil çocuklarýnýn eðitimine yapsýn“ dediði zaman, neredeyse “Türk Dostu”
sýfatýný yitiriyordu. Sayýn Bayan John bu ifadesinde haksýz mýydý? Bu yol
bizleri tek tek aile olarak ve uzun vadede de azýnlýk olarak saygýn ve saðlam
bir konuma götürecek yoldur. Batý dünyasýnda yaþayan Türklerin etkin lobi
çalýþmalarýna þiddetle gereksinim duyan Türkiye’nin uzun vadede esas çýkarý
da budur. Ayrýca yapýlan her türlü maddi yardým ve yatýrýma raðmen, (hedef
olmasa bile) evlenme yoluyla Türkiye’deki nüfus patlamasý, geçim ve iþsizlik
sorununa azýnlýðýmýzýn yaptýðý önemli katkýlara raðmen Türkiye’de sayýsý az
olmayan bir kesimin halâ býyýk altýndan bizlere gülmesine, bizleri küçük
görmesine verilecek en iyi yanýt da budur: Dünyanýn en zengin ve modern
ülkelerinde yaþama fýrsatýndan yararlanýp eðitim düzeyi toplumsal ortalamaya
yaklaþmýþ bir azýnlýk konumuna varmak. Ancak bu aþamaya vardýðýmýzda
hem bu toplumda ciddiye alýnýp saygýn bir azýnlýk statüsüne varabiliriz ve
hem de Türkiye’de hakkettiðimiz içten yaklaþýmý elde edebiliriz.
Eðitim sorunumuzun sadece Alman devleti tarafýndan, hatta yoksul ve bizden
destek uman Türkiye tarafýndan çözülmesini beklemek çözümsüzlük
beklemektir. Devletler okul sistemlerini iyileþtirebilirler, eðitime katýlým
daðýlýmýný daha adil bir duruma getirebilirler, ancak belirleyici niteliði olan
aileiçi yaþamý belirleyemezler, bu destekleri doðrudan veremezler. Bu konuda
sadece bilgilendirici, yönlendirici ve teþvik edici önlemler alabilirler. Doðrusu
da budur! Unutmayalým: Günlük yaþamda gerekli Almanca’yý bilmek, bu
anlamda bu dili çatýr-çatýr konuþmak yetmiyor, yetseydi Almanlarýn da hepsi
lise ve üniversite mezunu olurdu. Demek ki, çocuklarýmýzýn okul ve meslek
34
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
yaþamýnda gerekli yetenek ve becerilerini bebeklikten itibaren geliþtirmek,
doðru yönlendirip yararlý uyarýmlar vermek, olaðan koþullarda her çocuðun
sahip olduðu potansiyelin açýlýp yeþermesine çabalamak gerekiyor. Bu yönde
atýlacak ilk adým, öncelikler sýrasýný doðru tesbit etmek, yani çocuk ve geliþimini
ön plana almaktýr, buna da tutarlýca uymaktýr.
Kýsaca: Anadilimizden vaz geçmeye gerek yok, aksine anadilimizi günlük
yaþamýn bir kaç yüz sözcüðünün içine hapsetmeden, okuyarak, anlatarak,
yazarak derinliðine geliþtirmeye, yazý dili olarak çocuklarýmýza aktarmaya
gerek var. Bunda da sadece devlet kurumlarýndan talepte bulunmak yetmez.
Bu çok çok önemli! Ancak küçüklükte evde teþvik edilmeyen yeteneklerin
ilerde sadece okul çercevesinde geliþtirilmesini beklemek saflýktan öte vurdumduymazlýktan kaynaklanýyorsa - görev kaçaklýðý ve sorumsuzluk
anlamýna gelmez mi?
Aileiçi teþvik konusunda BEB’nin yaptýðý tesbitlerde haklýlýk payý az deðildir.
Bunu kabullenmek bize düþüyor. Kabullenip düzeltmek de! Anadilin ilkokuldan
itibaren yazý dili olarak öðretilmesini istemek de bize düþüyor.
Bavyera Eðitim Bakanlýðýnýn açýklamasýna karþý söylenecek þudur:
Baþarýsýzlýðýn bir nedeni anadilini konuþmak deðil, yetersiz konuþmaktýr. Sorun
alt sosyal basamaklarda ve dolayýsýyla düþük bir eðitim düzeyinde
bulunmaktan kaynaklanmaktadýr. Olanaklarýný bu yönde seferber etmek
devletin görevi, sunulan olanaklarý kullanma ise bizim görevimizdir. Ayrýca
özellikle genç ana-babalarýn, baþ edebilecekleri türden bir aile planlamasý ve
zamanlamasý yaparak, çocuklarýna ilerde iyi bir okul eðitimi alabilecekleri ön
koþullarý hazýrlamalarý da görevleridir.
“Bu iþler, okulun, anaokulunun görevidir” anlayýþýyla gelinen durum
bugün ortadadýr. Bu özünde „Eti senin, kemiði benim!“ anlayýþýnýn
devamýdýr. Bu anlayýþ yalnýz - dövme hakkýný da içeren - baba otoritesini
kýsmen öðretmene veya ustaya devretme iþlevi görmemekte, ebeveynin
eðitim sorumluluðunu da tamamen üçüncü þahýslara devretmesi
amacýný da gütmekteydi. Bu dönem Türkiye’de bile kapandý, ama artýk
„Eti de benim, kemiði de benim!“ diyen babalar bir yandan dayak atma
hakkýný saklý tutarak sorumluluklarýndan kaçýyorlar, öte yandan „Etim
de benim, kemiðim de“ diyen çocuklarýna ne göz açtýrýyorlar ne de
tutarlý ve mantýklý sýnýrlar koyup geliþtirici uðraþýlara zaman ayýrýyorlar:
Bu tür yöntemlerle büyüyen çocuklar eðer ilerde baðýmsýz, giriþimci
ruhlu, yaratýcý olabiliyorlarsa, bu onlarýn olaðanüstü çabalarýnýn
sonucudur.
Konuþulan dil ile o dilin konuþulduðu ortamýn iliþkisi inkâr edilemez. Kiþinin
kabul görmediði, eþit insan davranýþý bulmadýðý, fýrsat eþitliðinin yetersiz
BABA BANA KÝTAP OKU
35
kaldýðý bir ortamda o ortamýn dilini seve seve öðrenip konuþmak güçtür.
Burada çoðunluk esas sorumluluðu taþýsa da, azýnlýk da kendi giriþimiyle
çoðunluða açýlma görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Ayrýca geleceðimizi
burada kurmaya kararlý olduðumuza göre, baþka çaresi de yoktur. Bu temelde
iletiþim ortamlarý aramak, bulmak ve yaratmak ayný zamanda azýnlýðýn da
görevidir. Sadece örgütlerinin deðil, tek tek bireylerin, anne ve babalarýn da
görevidir.
Topluluklararasý iletiþimde baz, bir iletiþim aracýna sahip olmaktýr.
Almanya’da bu Almancadýr. Yasal geliþim, bugün olmasa dahi ilerde
evlenme yoluyla bile gelenlere oturma izni verirken yeterli Almanca
bilgisinin þart koþulacaðý ipuçlarýný içermektedir. Yani türü ve süresi
açýsýndan ikamet statüsünde böyle bir þartýn, uzak olmayan bir
gelecekte ön koþulacaðýnýn ayak sesleri duyulmaktadýr.
Dinsel ve kültürel yaþama gelince: Her bireyin - baþka bireylerin hak ve
sýnýrlarýný çiðnemeden - kendi din ve kültür anlayýþýna göre yaþamasý evrensel
ve anayasal hakkýdýr. Büyük bir olasýlýkla tek dinli, tek kültürlü toplum yoktur.
Çokdinli, çok kültürlü toplumlarda azýnlýklar içinde diðerlerine açýlmayý
engelleyen anlayýþlar hakim olursa, bu azýnlýklar en baþta kendilerine zarar
vermiþ ve soyutlanmýþ olurlar.
Toparlarsak sadece iþveren sayýmýzýn, sermaye yatýrýmýmýzýn Alman toplumu
açýsýndan önemli bir düzeye ulaþtýðýný, topluma bu yöndeki katkýmýzýn önemini
vurgulayýp durmak yetmiyor.
- Buradaki nüfusumuzun okur-yazar olmayanlarýnýn oranýný,
- okur-yazar olanlarýn buna ne derece vakýf olduðunu,
- küçük çocuklu ailelerimizin/özellikle babalarýn yüzde kaçýnýn çocuklarýyla
her gün ne kadar nasýl oynadýðýný, hergün yatmadan onlara ne kadar
kitap okuduðunu, çocuklarýnýn kitap ve yazý dilini sevmeleri için neler
yaptýklarýný
- kaç hanemizde þiddetin günlük yaþamýn parçasý ve geçerli eðitim yöntemi
olduðunu
- hiç bir diploma alamadan okullarý terk eden, meslek eðitimi yapmamýþ/
yapamamýþ genç nüfusumuzun oranýný,
- vasýfsýz iþçi ve iþsiz oranýmýzý,
- sosyal yardýma muhtaç kalan kesimimizin oranýnýn hangi düzeye vardýðýný
da düþünmek ve benzeri bir yýðýn kýstasý daha kullanarak durumumuzu
bütünlüðü içinde saptamak gerekiyor. Sistemden taleplerimizi buna uygun
olarak yaparken, üstümüze düþen ve bizden baþka kimsenin yapmayacaðý
ve yapamayacaðý bir yýðýn özgörevimizi de tanýmlayýp yerine getirmek
gerekiyor.
36
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Genelleme tehlikesine ve sadece gözlemlere dayanmasýna raðmen sorun
kaynaklarýmýzýn bir ikisinin ismini koymakta yarar var:
- Eðitim yöntemlerimiz, çocuklarýmýza kendilerini bekleyen görevlerin
üstesinden gelmeleri için gereksinim duyduklarý donanýmý vermekte
yetersiz kalýyor, kýsmen bundan uzak, hatta kýsmen karþý yönde iþliyor.
Ama özellikle okul ve benzeri kurumlarda yaptýðýmýz tüm toplantýlarda
özellikle annelerin bu konuya ne denli açýk olduklarýný gördükçe, „bunlarý
kocalarýmýza da anlatýn“ dediklerini duydukça toplumsal ilerleme ve
deðiþim isteðinin ne denli güçlü olduðunu görüyoruz. Ancak babalarýn
henüz çocuklarý için „kaybedecekleri“ zamanlarý pek yok. Ya
televizyonun baþýndalar, ya kahvedeler ya da „Galatasaray maçýný“
izlemekle“ meþguller.
Babalarý kazanmak gerekiyor.
- Çocuklarýmýzý kýsmen donanýmsýz býraktýðýmýz bir gerçek, buna bir de
uyguladýðýmýz sert eðitim yöntemlerini eklemek gerekir. Sert demek
sorunun boyutlarýný tam yansýtmýyor.
13.1.2003 tarihli Berlin’deki TAZ gazetesiyle söyleþi yapan psikolog
Hacý Halil Uslucan özetle þunlarý söylüyor (röportajýn tümü ektedir):
Araþtýrmalara göre tüm Türk hanelerinin nerdeyse yüzde yirmisinde
þiddet uygulanmaktadýr. Bu her beþ çocuktan birinin dövüldüðü
anlamýna gelmektedir. Eðitim stilleri açýsýndan geleneksel ve kollektivist
toplumlarda, bireyin deðil gruplarýn daha önemli olduðu toplumlarda
þiddet biçimi de alan itaat eðitiminin bir iþlevi olabilir. Ancak bu,
bireyselliðin güçlü olduðu ilerlemiþ toplumlarda sonuç vermemektedir.
Bu ayrýca Almanya’daki göçmenler içinde anne-babalarýn deðer
ölçülerini çocuklarýna Türkiye Türklerinden daha fazla oranda aktarmaya
çalýþtýklarýný da göstermektedir. Aileler gurbette saflarýný daha fazla
sýklaþtýrmaktadýrlar.
Otoritatif, yani çocuða hem duygusal sýcaklýðý veren ve hem de açýkseçik kurallar koyan eðitim stili ile yetiþen çocuklar okulda en iyi
randýman düzeyine ulaþmaktadýrlar. Otoriter, yani cezalandýrýcý eðitim
ise çocuðun özdeðerini köreltmekte ve otoriter tutumla ona „sen kendi
baþýna kurallar koyamazsýn“ mesajýný vermektedir. Sonuç yararsýz
olmaktadýr.
Bu konuda da babalarý kazanmak gerektiðini söylemeye gerek yok.
BABA BANA KÝTAP OKU
37
- Baðýmlýlýk ve itaat iliþkisi içinde tutmaya çalýþtýðýmýz çocuklarýmýzý „dýþ
dünyayý tanýma fýrsatlarý olmasýn, gözleri açýlmasýn“ diye evlilik ve çocuk
yetiþtirme olgunluðuna eriþmeden evlendiriyoruz, en azýndan buna
yönlendiriyor, bunu bekliyoruz.
Özellikle - neredeyse anne kucaðýndan ayrýlmamýþ - erkek çocuklarýmýzý
baþgöz edip sorumluluðunu genç bir kýza devrediyoruz. Arkadan da
buyurgan bir tavýrla kumanda etmeye devam ediyoruz. Kýsmen de
birbirlerine yeterince ýsýnmadan, birbirlerini sýnayýp denemeden çocuk
yapmalarý için açýk veya dolaylý baský yapýyoruz.
Anneler bu konuda babalarýn arkasýnda kalmýyorlar, birlikte ipin ayný
ucuna asýlýyorlar. Ama gençler hem anne-babalarýna sevgi ve saygýyý
devam ettirmek istiyorlar, hem de eþ seçimi ve zamaný, çocuk yapma
ve zamaný konusunda, yani kendi yaþamlarýnýn en önemli kararlarýný
gittikçe artan bir þekilde kendileri veriyorlar.
Bu alanda anne-babalarý çocuklarýna güven duymalarý için kazanmak
gerekiyor. Gençleri baðýmsýz davranýþa cesaretlendirmek gerekiyor,
çünkü yapacaklarý evlilikte mutluluk ve mutsuzluðun, çocuklarýnýn baþarý
veya baþarýsýzlýlýðýnýn ilk elden keyfini çýkaracak veya ýzdýrabýný çekecek
olanlar onlar. Atýlacak adýmýn sonuçlarý ve sorumluluðunu taþýyacak
olanlar da onlar.
- Bu iliþkiler içinde yoðrulmuþ genç babalarýn bir kýsmý Türkiye’den yeni
gelmiþ eþlerinin önce Almanca öðrenmeleri, bu toplumda baðýmsýz bir
kiþi olarak hareket etmeleri için gerekli zaman ve fýrsatý vermeye
yanaþmýyorlar.
„Dilsiz“ býrakýlmaktan dolayý bu annelerin toplumun geliþim ve gereklerini
izlemelerine olanak kalmýyor. Bazen neredeyse modern esaret
diyecebileceðiz koþullar altýnda yaþayan bu annelerden okulda baþarýlý
olacak çocuk eðitmelerini beklemek, - babalarýn da sorumluluk almaktan
kaçýndýklarý düþünülürse - onlara yapýlacak büyük bir haksýzlýktan baþka
bir þey deðil.
Yani aileiçi yaþamda yapýlacak düzeltmeler çok:
- kadýn ve erkeði eþit gören aile anlayýþý,
- adil bir görev bölümü,
- anne-baba ve çocuklarýn hepsine geçerli olan bir aileiçi demokrasi
- ....
Bunun için ne ahlak anlayýþýmýzý, kültürel deðerlerimizi deðiþtirmeye
ve ne de „baþkalarýnýn ne diyeceðine“ bakmaya gerek var.
Baþkalarýnýn ne diyeceði doðal olarak önemsiz deðil, ama faturayý
kimin ödeyeceði daha önemli!
38
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Burada da ilk elden babalarý kazanmak gerekiyor: Haklarý gibi gördükleri
bir takým þeylerin adil olmayan özlerini birlikte araþtýrýp görmeye, artýk
bizi geri býrakan iþlevini yitirmiþ zincirleri silkeleyip atmaya gerek var.
Kýsaca: BEB yaptýðý saptamalarýn hepsinde haksýz deðil. Her iki tarafýn somut
adýmlar atmasý gerekiyor. Tek taraflý çaba, istenilen sonucu kesinlikle veremez.
4. BEB, „Mecburi okul çaðýndaki çok sayýda yabancý genç ve çocuðun
Bavyera’ya gelip gitmeleri olumsuz sonuçlar vermektedir, okul
baþarýsý ise uzun vadede okula düzenli ve kalýcý devamla
mümkündür“ saptamasýný yapýyor
Mecburi okul çaðýndaki çocuklarýn ikamet ülkesini deðiþtirmelerinin okul
yaþamlarýný derinden etkileyeceði açýk ve gerçektir. Bunda ana-babanýn
bireysel yaþamlarýndaki - çoðu kez iradeleri dýþýndaki - olumsuz geliþimler
büyük rol oynamaktadýr. Fakat önemli sosyal iliþkiler aðý kaybedilince veya
yeniden kurulamayýnca kent, semt deðiþtirmek bile çocuklarda okulun
ötesinde ciddi olumsuz ruhsal geliþimlere neden olabilir.
Eskiden küçük ve ucuz konutta yaþayýp, çok çalýþýp kýsa zamanda çok para
biriktirmek için, bazen de metrekare koþulunun zorlamasýyla baþvurulan bu
yöntem, büyük anne ve baba gibi yakýnlarýn yanýna býrakýlan çocuklarýn baþýna
patlamýþtýr. Bunun faturasý sadece okul kariyeri ile sýnýrlý kalmamýþ, çoðu
kez maddi çýkarlar adýna ana-babadan ayrý býrakýlmanýn yarattýðý duygusal
sorunlar kontrolden çýkan boyutlara da varmýþtýr. Duygusal boyutun yaný sýra
çocuðun bütüncül geliþimi için almasý gereken uyarýmlarýn en iyi anne-baba
tarafýndan verileceðini de kesinlikle unutmamak gerekir. Bir deðil bir kaç kez
sýcak sudan soðuk suya girer gibi mekân deðiþtirmek zorunda kalanlarý
düþünmek gerekir. Bugün ana-baba olan kuþaðýn içinde bu tür bir çocukluk
geçirmiþ olanlarýn sayýsý az deðildir. Artýk yasal deðiþikliklerin bu tür hareketleri
kýsýtlamasýnýn ötesinde, insanlarýmýz ve bu deneyimi yaþamýþ anne-baba
kuþaðýmýz bu yöntemlerin zararýný kavramýþ durumdadýr.
Evlilik ile çocuk yapma planlama ve zamanlamasýný buna göre yapmak
durumundayýz. Bunlar tesadüflere býrakýlamayacak kadar önemli konular.
5. BEB’nin diðer bir saptamasý da þu: Okullarýn, çabalarý aileler
tarafýndan desteklenmediði ve hatta boykot edildiði sürece, yalnýz
baþlarýna yabancý çocuklarýn tam bir entegrasyonunu ve teþviðini
saðlamalarý mümkün deðildir.
“Yabancý” kelimesinin sorunlu meselerde genellikle Türklere verilen ad
olduðunu unutmadan bu önemli konuya yaklaþmak zorundayýz.
BABA BANA KÝTAP OKU
39
Okullarýn çabalarýnýn aileler tarafýndan desteklenmediði hatta bazen boykot
edildiði iddiasýna bizlerin bilimsel verilere dayanarak yaklaþma olanaðýmýz
yok. Böyle bir iddianýn da bilimsel dayanaðý olup olmadýðýný en azýndan biz
bilmiyoruz. Ancak toplantýlarda dinleyicilerden, özellikle annelerden bazý
babalarýn çocuklarýnýn hangi okula gittiðini, kaçýncý sýnýfa gittiðini bile
bilmediklerini duyuyoruz. Buna bir de çocuklar Hauptschule’lerde takýlýp
kaldýkça pekiþen düþ kýrýklýðýný ve bunla iliþkili olarak ebeveynin „nasýl olsa
bir sonuç çýkmayacak“ düþüncesiyle okula iyice uzak durmak için bulduðu
gerekçeyi eklemek yararlý olacaktýr.
Sosyal ve eðitimsel nedenler belli! Bavyera okul sisteminin bugüne kadar
fýrsat eþitsizliðini körüklediði de. PISA ve IGLU Araþtýrmalarý bunun açýk
belgeleridir.
15 yaþ grubunu inceleyen PISA araþtýrmasý þu gerçeði ortaya çýkarmaktadýr
(„Die PISA-Studie im Überblick“, 2002, Max-Planck-Institut für Bildungsforschung, Karþ. s. 13):
- Liselere en üst sosyal katmanlarýn çocuklarýnýn yaklaþýk % 50’si, iþçi
ailelerinin çocuklarýnýn ise ancak % 10’undan biraz fazlasý gitmektedir.
- Ayný biliþsel temel yetenekleri haiz çocuklar içinden en üst sosyal katman
kökenlilerin Realschule yerine Gymnasium’a gitme þanslarý iþçi
çocuklarýndan yaklaþýk 3 misli daha fazladýr.
- Okuma yeteneðine iliþkin olarak: en alt okuma yeteneði basamaðý ve bunun
altýnda bulunan çocuklarýn içinde en üst sosyal katman çocuklarýnýn sadece
% 10’u, diðer sosyal katmanlarýn çocuklarýnýn % 20 - % 30’u, kalifiye
olmayan iþçilerin çocuklarýnýn ise % 40'ý bulunmaktadýr.
- PISA Araþtýrmasýna katýlan her ülkede sosyal köken ile doðuþtan olmayan,
yani sonradan kazanýlan yetenekler arasýnda bir iliþki vardýr. Bu iliþki en
bariz þekilde Almanya’da ortaya çýkmaktadýr.
- Japonya, Kore, Finlandiya ve Kanada gibi Almanya’ya benzer konumdaki
ülkelerde sosyal kökenle randýman arasýndaki iliþki - hem de üst randýman
düzeyinde, yani seviye aþaðý çekilmeden - asgari düzeyde tutulabilmektedir.
Yanda „Pisa 2000 Zusammenfassung Zentraler Befunde“ s. 40’tan alýnan
diyagram her ülke içindeki en üst sosyal katman kökenli öðrencilerin % 25’inin
ortalama randýmanlarý ile en alt sosyal katman çocuklarýnýn % 25’inin ortalama
randýmanlarý arasýndaki farký gösteriyor. Þerit uzadýkça 1. Grup ile 2. Grup
arasýndaki fark artýyor. Maþallah Almanya baþý çekiyor.
40
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Görüldüðü üzere, Alman olsun olmasýn alt sosyal katmanlarýn çocuklarý fýrsat
eþitliðine sahip deðildir. Ancak Türk azýnlýðýnýn önemli bir bölümü alt sosyal
katmanlara dahildir. „PISA 2000 ...“ sayfa 34’ten aktaralým: „Uzun süre
Almanya’da kalmalarýna raðmen göçmen ailelerin sosyal yapýsý Alman
ailelerinden belirgin bir fark göstermektedir. Bu ailelerde çocuklarla ilgilenen
kiþilerin neredeyse 2/3'ü iþçi olarak ve bu 2/3'ün de yarýsý kalifiye olmayan
iþçi olarak çalýþmaktadýr.“
BABA BANA KÝTAP OKU
41
Bu yaþ grubu öðrencilerinin Almanya’da doðmamýþ anne-babalarýnýn daðýlýmý
ise þöyledir (agy)
Babasý Almanya’da doðmamýþ 15 yaþ çocuklarýnýn yarýsý Almanya’da
doðmuþtur. Bu yaþ grubundaki göçmen gençlerin % 70’i anaokulundan
mecburi okul çaðýnýn bitimine kadar Alman eðitim kurumlarýna gitmiþlerdir.
(Altýný çizmemizin nedeni, bu olmazsa olmaz koþullu yerine getirmek tek
baþýna yetersiz kalmaktadýr.)
Anne ve babasýnýn veya en azýndan birisinin Almanya’da doðmuþ olmasýnýn
çocuðun okul kariyerine olumlu etkide bulunduðu, aþaðýdaki diyagramda
görülmektedir (agy, s. 38):
42
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Diyagramda Sonderschule’ye ayrýlmýþ öðrenciler dikkate alýnmamýþtýr. Anne
ve babasýnýndan her ikisi veya biri burada doðmuþ olanlarýn okul kariyerleri
benzemekte, hemen hemen ayný oranda liseye gitmektedirler. Farklar Hauptschule ve Realschule’ye iliþkindir.
Ancak þunu da eklemek gerekmektedir: Eyalet Milli Eðitim Bakanlýklarý bu
sorunlarý çözmek için somut adýmlar kararlaþtýrmýþlardýr. Tüm günlük okullar
gündeme girmiþtir. Ýçinde bulunduðumuz ekonomik darboðazda bu isteklerin
ne zaman ve ne denli gerçekleþtirileceði daha belirsizdir. Üç bölümlü okul
sisteminde köklü deðiþiklikler yapmadan, çocuklarý tam gün okulda tutmak
sadece kýsmi çözümler getirebilecek, kadýnlarýn iþ yaþamýna katýlabilmesine
katkýda bulunacaktýr. Bunun çok yönlü faydalarý muhakkak olacaktýr. Ama
gerçek ortadadýr her sosyal katmandan çocuðu uzun süre birlikte okutmak
sosyal makasýn daha yavaþ açýlmasýna karþý en etkin önlemdir.
Baþka ülkelerden de görüldüðü gibi bu bir yazgý sorunu deðil, önemli politik
bir sorundur. Kaynaklarýn hangi amaçla, hangi sosyal katmanlara ayrýlacaðý
sorunu. Politikanýn esas uðraþý alaný kimden ne kadar alýp, kime ne kadar
verileceði deðil midir? Ama bunun da ötesinde her anne-babanýn çocuðu
için yapacaðý çok þey var.
Alt sosyal katmanlarýn etnik rengi
Þimdi de arka planlarýnda göçmenlik olan aile çocuklarýna yönelik saptamalara
bakalým (agy):
- Annesi veya babasýndan biri Almanya’da doðmuþ olanlarla her ikisi de
Almanya’da doðmuþ olan göçmen çocuklar arasýnda liseye gitme açýsýndan
hemen hemen fark yok. Velilerinden biri veya ikisi Almanya’da doðmuþ
olanlarýn % 30’undan fazlasý, velilerinin ikisi de yurtdýþýnda doðmuþ
olanlarýn ise ancak % 15 kadarý liseye gidiyor. Birinci grup’un % 25 kadarý
ikinci grubun ise hemen hemen % 50’si Hauptschule’ye gidiyor.
- „Derinleþtirilmiþ analizler, ailelerin sosyal katmanlarý kontrol edildiði zaman
eðitime katýlým þanslarý arasýndaki farklarýn azaldýðýný göstermektedir. Ayný
okuma yeteneðindeki gençler karþýlaþtýrýldýðýnda göçmen ailelerden gelen
gençlerin aleyhine bir durum gösterilememektedir.“
„PISA E - Zusammenfassung“ sayfa 52’de þu tesbit yapýlýyor:
- “Sosyal daðýlým adaleti sorunlarýnýn dar anlamda sosyal zayýf halk kesiminin
göçle gelmesinin bir yan ürünü olduðu söz konusu olamaz. Ýletiþim diline
BABA BANA KÝTAP OKU
43
eþdeðer düzeyde hakimse, göçmen aileden gelen bir gencin liseye gitme
þansýnýn sosyal katmana daha az baðýmlý olduðu belirginleþmeye
baþlamaktadýr.” Ýlginç ve bir anlamda da yüreklendirici sonuç. Gerçi yukarda
Bavyera’da okul türlerine daðýlým tabelasýnda Türk gençlerinin ne kadar
düþük oranda bu aþamaya vardýklarý görülüyordu. Ancak varma þansý
var, bunun ön koþullarýnýn yaratýlmasý gerekiyor.
Kasti, sistematik bir eleme olmadýðý tesbitine raðmen, bu alýntý liseye kadar
çýkabilenleri kapsamýna alýyor. Bu kesimin etnik ve sosyal aidiyetini (her
yabancý vasýfsýz iþçi olmadýðýna göre), ebeveynin eðitim düzeyini, teþvik
yöntemlerini ayrýca tam bilemiyoruz, gerekli de deðil. Bizi ilgilendirenler en
baþta, Hauptschule’lere yýðýlanlar, Hauptschule’yi dahi bitiremiyenler,
geçerli bir meslek eðitimi göremeyenler. Amaç, çocuklarýmýzýn hepsinin
liseye gitmesi deðil, iyi bir meslek sahibi olmalarý: Ýster inþaat ustasý olsunlar,
ister büroda memur, isterse mühendis, doktor. Yeteneklerine, becerilerine
uygun, baþarýyla bitirebilecekleri bir meslek öðrenmeleri ve de öðrenmeyi,
kendilerini geliþtirmeyi öðrenmeleri.
Almanya’da sokaklarda daha ayakkabý boyacýsý yok, sosyal yardým
düzeyindeki ücretlere razý olan yok, ama bunu kabul ettirmek
isteyenlerin cephesi sürekli güçlenmekte. Ýþsizliðin büyük bir bölümü
yapýsal, vasýfsýz iþçiye gereksinim yok! Bunlarýn iþ bulma þansý yok!
Ýlerde, pek yakýnda olacak, ama ayakkabý boyacýsý, bulaþýkçý olarak,
orta hallilerin ucuz ev iþçisi olarak, ..., sýnýrsýz olanaklar ülkesi, rüyalar
ülkesi Amerika’da olduðu gibi, ve hayat boyu bir deðil iki, üç iþe koþturarak
ve buna raðmen en geç de emekliliðinde sosyal yardýma muhtaç kalarak.
Yanda „Erste Ergebnisse aus IGLU“ s. 34’ten alýnmýþ iki diyagram ailesel
teþvik ve anne-babanýn eðitim durumuna dayalý olarak 4üncü sýnýf çocuklarýnýn
yetenek daðýlýmýný gösteriyor. Ýlki sosyal statü baðlamýnda, ikincisi ise göçmen
konumuna / ebeveynin doðum yerine göre. Birincide sosyal statüyle birlikte
görülen düþüþ ikincide arkaplanýnda göç olmayanlardan olanlara doðru hemen
hemen aynen görülüyor, iyi bakýlýrsa neredeyse çakýþýyor. Bu çakýþmayý daha
iyi görebilmek için ilk tabeldaki ilk 5 sosyal statü grubunun okumaya iliþkin
ortalamasýný çýkarýp ikinci tabeladaki göçmen olmayan grupla yani birinci
sütunla karþýlaþtýrdýk. Ýkinci tabeladaki ikinci ve üçüncü sütün olan göç
arkaplanlýlarýn ortalamasýný da birinci tabeladaki en alt sosyal katman ile
karþýlaþtýrdýk. Bu bilimsel bir izah deðildir, ancak alt katmanlarýn etnik rengini
beþ aþaðý beþ yukarý gösterme konusunda yararlý olabilir.
Arkaplanýnda göç olanlarýn çoðunluðunun kim olduðunu ve bunlarýn da
hangilerinin en çok alt katmanlarda bulunduðunu söylemeye gerek yok.
44
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
A1 A2 A3 A4 A5 A6
B1
B2
B3
Okuma yeteneði karþýlaþtýrmasý
Kompetenzvergleich:
Schicht - Migration
104
103
102,1
-
Ýlk diyagramdaki ilk 5 sosyal katmanýn (A1 - A5)
toplamýnýn ortalamasý ikinci diyagramdaki 1.
sütun (B1: arkaplanýnda göç olmayanlar) ile
nerdeyse denk düþüyor. Ýkisi de100’ün üstünde.
-
Birinci diyagramdaki son sütun (A6: en alt
katman) ikinci diyagramdaki 2.+3. sütunun
(B2 + B3: arka planýnda göç olanlarýn) ortalamasý
ile neredeyse denk düþüyor. Ýkisi de 95’in altýnda.
-
Matematik ve doða bilimlerinde de durum hemen
hemen ayný.
94
92
90
94,25
93,5
D. B2+B3
96
A6
98
B1
Lesekompetenz
100
Durchschnitt A1-A5
102
BABA BANA KÝTAP OKU
Durchschnitt Schüler
( mind. 1 Eltern Teil
im Ausland geboren
unterste Schicht
Schüler ohne
Migrationsgeschichte
Durchschnitt der
ersten 5 Schichten
88
45
Evlerde reform gerekli
AKA bülteni Team Sayý 14 September 2002’de kýsa bir haberi özetle
verelim: Yaprak 1,5 yýldýr, Nesrin 1 yýldýr Almanya’da yaþýyorlar ve
düzenli olarak Türk Genç Kýz Grubuna geliyorlar. Ýkisi de kýsa sürede
Almanca öðrendiler, Übergangsklasse’ye gidiyorlar. Ayrýca grupta ev
ödevlerine, Almanca ve Matematik derslerine destek veriliyor. Yaprað’ýn
bir yýl sonra U7’den sonra, Nesrin’in ise gelecek yýl Realschule’ye
geçecekleri kesinleþti.
Bu kýsa haber neyi gösteriyor? Çocuklarýn Almancalarý önemli, ama her þeyi
belirlemiyor, çünkü ortam müsaitse kýsa zamanda öðrenebilirler. Okul baþarýsý
için günlük Almancayý su gibi konuþmak da yetmiyor. Okul kariyerinin baþarýlý
geçebilmesi için önemli olan, çocuðun öðrenme, kavrama, olay ve olgular
arasýndaki iliþkileri kurabilme yeteneði, kýsaca biliþsel yeteneklerinin geliþim
düzeyidir. Bu baðlamda okuyup anlama yeteneði anahtar yetenek, diðer
alanlarý da etkiliyor. Okuyup anlama yeteneðinin geliþim temelleri küçük
çocuklukta atýlýp sürekli geliþiyor. Huzurlu bir aile ortamý içinde, okumaya,
kitaba pratikte soðuk yaklaþmayan, çocuðun öðrenme isteðini sürekli teþvik
edip ona örnek olan ailelerde diðer yan faktörler de olumlu yönde geliþirse
(Bkz. Çocuk Eðitimi Üzerine, AÇILIM) çocuðun okulda baþarýlý olmamasý
için, yeterli Almancayý öðrenmemesi için bir engel yok demektir.
Doðal olarak anne-babanýn iyi Almanca bilmesi kolaylaþtýrýcý çok büyük bir
avantaj. Ama her þey bununla bitmiyor. Ayrýca - Alman toplumunun bize,
bizim Alman toplumuna yaklaþýmýmýzý, velilerin eðitim düzeyini vs. hesaba
katarsak - bugünden yarýna herkesin çok iyi Almanca öðrenmesini
bekleyemeyiz. Bu hedef önemli! Yaþ ve diðer faktörlerden baðýmsýz olarak
buna yaklaþmaya çaba göstermek þart! Çoðunlukla düþük ücretlerle yapýlan
sunumlardan yararlanmak þart! Bunun için de bilgimiz ve yeteneklerimizin
geliþip artmasýný deðerli bulmamýz gerekiyor. Çoðumuz Almanca öðrense,
hatta iyi bilse dahi çocuðunun derslerine yardýmda ne çabuk sýnýrlarýna
vardýðýný görecektir. Belki çocuklarýmýzýn derslerine doðrudan doðruya yardým
mümkün olmayacaktýr, ama çocuðun yaþam, ders çalýþma ortam ve
çerçevesini olumlu kýlmak, tutarlý kurallarla yan destekler vermek olanaklý.
Ancak bugünden yarýna çocuk eðitimine yaklaþýmýmýzý deðiþtirme çabasý
içine girmek zor. Fakat - alýþkanlýklarýn zorlu direniþine raðmen - mümkün!
Yaþam öncelikleri sýrasýný buradaki koþullarý hesaba katarak gözden
geçirmekte yarar var.
Türkiye’de - gördüðümüz ve iþittiðimiz kadarýyla - özellikle büyük kentlerdeki
velilerin küçümsenemeyecek bir bölümü çocuklarýnýn okul geliþimiyle oldukça
46
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
sýký bir iliþki içinde. Devlet okul sisteminin doðru dürüst yürümemesi, ona
koþut ikinci bir özel okul sistemini yaratmýþ. Bir üst okula girebilmek için
öðrenciler kurslardan kurslara koþturuyor, hafta sonlarý da dahil ikinci bir
okula gidiyor denebilir. Gerçi bütün sistem bir sonraki iyi bir okula/dala
girebilme yarýþý üzerine kurulu. Çocuðun okul eðitim masraflarý aile bütçesinin
çok önemli bir bölümünü oluþturuyor, bu iþlere ayrýlan zaman da gerçekten
çok. Burada Türk okul sisteminin eleþtirisini yapmýyoruz. Ancak kabul etmemiz
gereken bir þey, bizlerin burada neredeyse sýfýra yakýn masrafla bir çok
olanaða sahip olmamýz. Bu olanaklara raðmen geldiðimiz nokta açýk.
Okulda geri kalma baþlayýnca kurslar vs. yoluyla sorunu çözmeye çalýþýyoruz.
Bu doðal, ancak bunca kurslara, bir yýðýn kurumun özverili destek çabalarýna
raðmen varýlan düzey de ortada. (Ýnsanýn bunlar olmasaydý acaba hangi
noktaya gelinirdi diye kendi kendine sorasý geliyor.) Kurs ve benzeri destek
önlemleri aslýnda olaðandýþý durumlar için söz konusu olmalý. Tabî „bizim
durumumuz zaten olaðandýþý“ denebilir. Ancak böyle mi kalmak istiyoruz?
Tabi ki hayýr! Olaðan olan ve hedef olmasý gereken çocuklarýmýzý küçüklükten
öðrenmeyi öðrenmelerini saðlayacak konuma getirmek. Ve gerektiðinde
kurslara da göndermek.
Bu nedenle genç anne-babalarýn veya adaylarýnýn düþünmeleri gereken,
büyüklerinin de - diþ gýcýrdatarak deðil - uymalarýnda yarar bulunan noktalarý
bir daha toparlayalým:
- Ne zaman evlilik?
Meslek eðitimini bitirmeden ve iþ hayatýnda en az 4-5 yýl geçirmeden
evlenmek, içinde bulunduðumuz koþullarda sýk sýk olumsuz sonuçlara yol
açmaktadýr. Hiç olmazsa en az 25 yaþýna kadar eþ ve çocuk sorumluluðu
taþýmadan gençlik çaðýný doya doya yaþamak her gencin hakký olmalýdýr.
25 yaþ bile esasýnda evlilik sorumluluðunu taþýmak için gerekli olgunluk
açýsýndan oldukça erkendir. Ayrýca evliliðin gerektirdiði ve süreklilik
içerebilecek maddi koþullarýn yaratýlmasý da önem taþýmaktadýr. Evlilik
kararý anne-babadan alýnacak maddi yardým ve destekler hesaba
katýlmadan verilmelidir! Yani yeni bir hane, tüm sorumluluk çiftte, ama
kararlar da!
- Kiminle evlilik?
Bu soruyu sormak abes kaçýyor gibi gelse de, deðildir. Tabî ki, herkes
istediði ile evlenecektir. Bunun tartýþmasý bile olamaz. Masraflarýný bir yana
býrakýrsak, evlilik ve eþ seçimi kolay bir iþ deðil. Neredeyse herkesin
gönlünde yatan, hayat boyu „koklayabileceði“ bir hayat arkadaþý bulmak
BABA BANA KÝTAP OKU
47
ve mutlu bir birliktelik kurmak. Koklamak deyip geçmemek gerekir, bu
sözü tam anlamýyla almakta yarar var. Çünkü iyi gün var, kötü gün var,
saðlýk var, hastalýk var. Neþe, üzüntü, tasa ve sevinç var, var da var. Ve
tüm bunlarý paylaþabilmek var. „Gülü seven dikenine katlanýr.“ Ama „o
gül“ onun için gül deðilse veya istediði gül deðilse, dikenine neden
katlansýn? Bu nedenle kimin eþ olarak seçileceði son kertede sadece
evlenecek kiþilerin özgür kararý olmak zorundadýr. Çocuklarýmýzýn
evlenecek olgunluða eriþtiklerini varsayýyorsak, doðru eþ seçecek
olgunluða vardýklarýný da varsaymak zorundayýz. Eþ seçimini biz
belirliyorsak, çocuðumuza güvenimiz olmadýðýný, onu baðýmsýz kararlar
verecek düzeye gelecek yönde eðitemediðimizi alenen kabul etmiþ oluruz.
Çünkü onun „yanlýþ karar vereceði, yanlýþ seçim yapacaðý“ düþüncesi
yakamýzý býrakmaz. Anne babasý tarafýndan eþi seçilmiþ kýz-erkek genç
veya onlarý kýrmamak için razý olmuþ genç de nihayet baðýmlý bir kiþiliðe
sahip olduðunu içersemiþ, özümsemiþtir, boynuna takýlý itaat zinciri ile
kendi yaþadýklarýný neredeyse aynen gelecek kuþaklara aktarmaya namzet
bir kiþiliðe sahiptir.
Bundan bu tür evliliklerin mutsuzlukla son bulduðu anlamýný çýkarmamak
gerekir. Ýnsanlar bu ortamlarda da medenice bir birlikteliðin koþullarýný
yaratma becerisi gösterebiliyorlar, ama sonu hüsranla biten örneklerin
sayýsý da çok. Bu tür hüsranlarýn nedenini „bizde töre böyledir,
geleneklerimiz böyle“ diye açýklayýp teselli bulmaya çalýþmak yetmez. Ne
tür duygular yaþadýklarýný hüsrana uðrayanlara sormak gerekir.
Evliliðe aracýlýk yapmak, eþ bulmakta güçlük çekenlere destek olup
önerilerde bulunmak aslýnda „hayýrlý“ bir iþtir. Zorlamak ise „hayýrsýz“.
- Ne zaman çocuk?
Önceden tanýþýyor olsalar, hatta önceden arkadaþlýklarý olmuþ olsa dahi
sürekli bir çatý altýnda yaþamak en olumlu karakter özelliklerine sahip iki
insan için de kolay bir þey deðildir. Birisi „kabak dolmasý“ sever diðeri
„karnýyarýk“. Ýlk heyecanlar durulmaya baþladýðý zaman hoþa gitmeyen
yanlar yavaþ yavaþ batmaya baþlar. Çiftlerin birbirlerini anlayýp yaklaþmalarý
bir yýðýn itiþip kakýþmayý gerektirir, ancak bunlar sonunda iki tarafýn da
kazançlý çýkacaðý bir uzlaþmaya varmak mümkündür. Bu da zaman
gerektirir. Ýçinde kaybetmiþ olma hissiyle evliliðini sürdürmek durumunda
kalanlar mutlu olamazlar, mutlu da edemezler. Bu çocuk eðitimine güçlü
bir þekilde yansýr. Bu nedenle insanlarýn „Biz birbirimize uygun deðiliz,
anlaþamýyoruz, iki medeni insan gibi ayrýlalým, herkes kendi yoluna gitsin!“
diyebilme þansýna sahip olmalarý gerekir. Ancak çocuk olduðu zaman bu
çok çok güçleþir. Çocuk yapmadan geçirilecek bir kaç yýl, birlikteliði
48
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
sýnamak için önemlidir. „Yüzlerini dahi görmeden birbirleriyle evlendirilen
bir yýðýn çift, gül gibi geçinip yaþýyordu!“ diyenler muhakkak çýkacaktýr.
Buna verilecek yanýt ancak „Eski çamlar bardak oldu!“ olabilir. Zaman ve
mekân deðiþti, insanlar da, beklentileri de.
Mutlu bir ortam içinde yetiþen çocuklarýn mutlu olma ve iyi teþvik görme
þanslarý çok daha yüksektir. Kendisiyle ve eþiyle barýþýk insanlar hiç bir
baský olmaksýzýn evlerine baðlý olurlar, huzurlarý yerindedir, durmadan
„gözleri dýþarda“ olmaz, dýþ sosyal yaþamlarýný ev yaþamlarýný sarsmayacak
þekilde dengeli tutarlar. Kendileri keyf alýrlar, bunu eve de yansýtýrlar.
Çocuklarýna ayýracaklarý zamanlar kendilerine „kayýp“ gibi gelmez, bunu
kendilerinin de bir þey kazandýklarý keyfli bir uðraþý olarak algýlarlar.
Bu nedenle „çocuklarýnýn mürüvvetini görmek“ isteyen büyükler
„torunlarýnýn mürüvvetini hemen görmek“, bir an önce bu sevinci yaþamak
için genç çiftlere baský yapmamalý, aksine „aceleniz yok, önce birbirinizi
sýnayýn“ diyecek olgunluðu göstermelidirler.
Buraya bir þey de eklemekte yarar var: Almanya’da çocuk sayýsý ile aile
refahýnýn iliþkisi bariz. Fazla çocuklu ailelerin - kadýnýn da çalýþma þansý
neredeyse tamamen ortadan kalktýðý, masraflar arttýðý, devlet yardýmlarý
belirli bir aþamadan sonra yetersiz kaldýðý vs. vs. için - yoksulluða düþme
tehlikesi çok daha fazladýr. Yoksulluk ortamý sevgi ortamýný da yok etmekte
þiddet ortamýný körüklemektedir. Aile planlamasýnda çocuk sayýsýný onlara
ayýrabileceðimiz/ayýrmaða razý olduðumuz zaman kapasitesini de hesaba
katarak yapmakta yarar var.
- Nasýl çocuk eðitimi?
Çocuk eðitimi baþlý baþýna bir konu. ÇOCUK EÐÝTÝMÝ ÜZERÝNE adlý küçük
broþürümüzde önemli bazý alanlarýna iliþkin kýsa bilgiler var. Burada sadece
BEB’nin „genel dil ve düþünme eðitimi kitaplar, kaðýt, boya, kalem, makas“
gibi þeylere iliþkin eleþtirisini anýmsayalým:
Bunun Türkçeye aktarýmý þöyle de olabilirdi: Türk ebeveyn okul öncesi
çaðda çocuklarýyla az oynuyor, onlara kitap okumuyor dolayýsýyla düþünme
geliþimini desteklemiyor, kaðýt-kalem, boya, makas gibi araçlarla
çocuklarýnýn beceri ve yetilerinin geliþimi için çaba sarfetmiyor, bu nedenle
de çocuklarý okulda baþarýsýz oluyor.
Bu sözlerle ifade belki haksýz; adil olmayan ve acýmasýz bir genelleme.
Bu azýnlýðýmýzýn ezici çoðunluðu için bu boyutlarýyla kesinlikle geçerli deðil.
Ama azýnlýðýmýzýn azýmsanmayacak bir azýnlýðý için geçerli olabilir. „Bana
ne onlardan!“ demek mümkün, diyenler de muhakkak var. Paçayý
kurtarmak için, etnik kökenini bile gizlemeye çalýþmak mümkün. Bunda
BABA BANA KÝTAP OKU
49
ayýplanacak bir þey yok. Herkes nihai aþamada kendinden sorumlu. Ama
bazý yaþam alanlarýnda bireysel çözümler yetmiyor, gerçek bazen insan
istemese de gelip yakasýna yapýþýyor.
Devletin bu alanda yönlendirici destek ve teþvik vermesi gerekir, ama bunun
hem sorunun boyutlarý açýsýndan yetersiz kalacaðýný ve hem de toplumsal
kasalarýn „tam takýr kuru bakýr“ olduðu bu dönemde gerçekçi olamayacaðýný
düþünmek gerekir. Bu alanda azýnlýk örgütlerinin yapabileceði þeyler ise çok:
„Çocuk lobisi“ anlayýþýný toplumsal bir kavram ve hareket haline getirmek, somut
çözüm sunumlarý yapmak. Bunun aciliyetini ve gereðini kavramýþ insanýmýz ve
kuruluþumuz gerçekten pek çok, somut giriþimleri olanlar da var. Ancak bu
giriþimleri toplumsallaþtýrmak, temenni deðil uzun vadeli ve kalýcý sunumlarla,
projelerle zenginleþtirip hedeflerini aileler içine taþýmak gerekiyor.
Taban örgütlerimizin, kýsaca senin, benim, bizlerin devlet kurumlarý karþýsýnda
parayla telafi edilemeyecek bir avantajý var: „Kol kýrýlýr yen içinde kalýr“ anlayýþýný
aþmýþ kuruluþlarýmýzýn söylemlerinin kabul edilebilme ve samimiyetle özümsenme
þansý - gerekçesi ne olursa olsun - çok kez kuþkuyla karþýlanan devlet
sunumlarýnýn þansýndan kýyaslanamayacak kadar yüksektir. Bu bir. Buna ek
olarak, bu düzeye ulaþmýþ hareketlerin devlet katýnda duyulma þansý ve yaptýrým
gücü de çok yüksektir. Bu da iki.
Bitirirken Baþa dönelim: El yordamýyla
Yaklaþýk iki yýl önce bu iþe baþlamadan kuþkularým yoktu dersem doðru olmaz.
Projenin esas amacý azýnlýðýmýz içinde yadsýnamayacak bir gerçek olan aileiçi
þiddeti azaltmaya yönelikti ve hala da öyle. Bu zaten baþlý baþýna bir sorun.
Ezici çoðunluðumuz þiddeti iyi bulmama ve kýnama eðilimindedir. Ancak
elastikiyete izin vermeyen bir anlayýþa da takýlý olanýmýz az deðil: ailenin
eleþtirilemez kutsallýðý. Bu konuda akan sular duruyor. Ýsteyenler dahi
sonuçlarýndan çekinip tartýþmaya sunmaktan kaçýnýyorlar.
Bunun karþýsýnda bir de neredeyse dövüþen her çocuðun hesabýný
kamuoyunda vermek gibi bir halet-i ruhiye söz konusu. Tabi ki, Türkiye’nin
uluslararasý konumu ve durumu da bizim yaþamýmýzý ister istemez olumlu/
olumsuz etkiliyor. Bir yandan kamusal baský azýnlýðýmýz üstünde damoklesin
kýlýcý gibi sallanýp duruyor, bir de buna tepki olarak kendine bakmayý yadsýyan
ve sonucunda da kendinde hiç bir deðiþiklik yapmadan bir takým kamu
düzenlemeleriyle sorunlarýmýzýn çözülebileceðini telkin eden yaygýn anlayýþ.
Öte yandan „þu durumda þunu, bu durumda da bunu yapacaksýn!“ anlamýnda
üç satýrlýk reçeteler bekleyen özverili bir sosyal yardýmcýlar ordusu. Görevini
bihakkýn yapmak isteyenler için pek iç açýcý ön koþullar deðil bunlar.
50
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Gerçekten çok kýsýtlý maddi ve personel olanaðýyla yürüyen proje
çalýþmalarýnda bu kuþkularý daðýtacak geliþimler oldu:
- Siyasi yelpazenin içinde þu veya bu þekilde daðýlmýþ gurup ve
kuruluþlarýmýz esas çalýþma amaç ve alanlarý ne olursa olsun - kuþkularý
dahi olsa, derece derece de olsa - konuya açýklar, saðlýklý bir yaklaþým
söz konusu. (Profesyonel sosyal kurumlarý ve çalýþanlarýný bahsetmiyorum,
onlar meslek icabý yapýyor denebilir, ama bu çoðu için geçerli deðil!
Yaklaþým içten!)
- Bu kuruluþlarýmýzýn gönüllü personel ve maddi potansiyelleri
küçümsenemez, doðal olarak bu olanaklarýný esas amaçlarý yönünde
kullanacaklar. Ama - suni farklýlaþtýrmalarý kaale almazsak - çocuklarýmýzýn
perspektifini deðerlendirmeleri, hemen hemen ayný: Saðýnda da ayný
solunda da, orta yolcusunda da. Bazý kadýn gruplarý ise kendilerini gönüllü
yardým çalýþmalarýna adamýþlar. Bunlar da önemli kaynaklarý bir araya
getirebiliyorlar: Konunun insani boyutlarýna inanmalarý gerekiyor.
- Basýnýmýzýn ilgisi sansasyonelliði aþan boyutlarda. Candan destek
veriyorlar. Büyük bir günlük gazetemizin iki kez yaptýðý broþür tanýtýmýndan
sonra sadece Münih dýþýndan mektupla, faksla, telefonla, e-maille talepte
bulunan anne-baba, öðretmen ve bazý sosyal çalýþmanlarýn sayýsý 100'ü
aþýyor. Büyük bir rakam deðil, ama az da deðil! 100 ile 250 arasýnda broþür
isteyenlerin sayýsý az deðil. Destek vermek istiyorlar.
- Özellikle ilkokullarda yaptýðýmýz toplantýlarda ve de özellikle anneler kulaða kýrýcý gibi gelse de - açýklýkla dile getirilen konularýn bilincindeler,
zaten çözüm arayýþý içindeler, çeliþki içindeler. (Babalar okullara pek
uðramýyorlar! „Zaten sorun bu“ demek yetmiyor, çalýþmalarý bu alana
yoðunlaþtýrmak gerekiyor.)
- Yakýn iliþkiler içinde bulunduðum uzman arkadaþlarýn meseleye ilgi ve
angajmaný maddi beklentilerini kat kat aþan bir düzeyde, yüreklerindeki
„sýzýyý“ görüyorsunuz, yaþýyorsunuz.
- .......
Tabî ki her þey güllük gülistanlýk deðil! Olumluluklar sürtünme kaybýný kat kat
aþýyor.
Amaç insanlarý deðiþtirmek olamaz, amaç çocuklarýmýzý güçlü kýlmak. Bunun
için üretken yöntemleri tanýtmak gerek. „Ama bu yöntemlerin uygulanmasý
deðiþimlere yol açar“ kuþkusu olabilir. Deðiþim biz istesek de oluyor, istemesek
de! Gençler yollarýný arayýp buluyorlar. Bunlar sadece ne bize ne de Türkiye’ye
özgü geliþimler.
Zamanýn akýþýna karþý yürüyenler ise bulunduklarý basamakta dahi kalamýyorlar.
BABA BANA KÝTAP OKU
51
Amaç, aileler içinde çeliþki yaratmak olamaz, çeliþkili geliþimlerin aile içinde
en az hasar yaratmasýna, aile bütünlüðünün saðlýklý temeller üzerine
oturtulmasýna çalýþmak olabilir! Amaç, saðlýksýz deðer yargýlarý tartýþmalarýna
giriþmek olamaz! Amaç, bu zaman ve mekânda baþarýnýn yollarýný birlikte
arayýp bulmak, bu yönde itkiler vermek olabilir! Bu yolda hatalar da olacaktýr,
gerilemeler de.
Yalnýz sosyal ordu reçete beklemiyor, herkes bekliyor. Ýþin kötü yaný: bu iþin
reçetesi yok! Herkes kendi reçetesini yazmak zorunda. Yapýlabilecek en iyi
þey, bilebildiðimiz kadarýyla sebep-sonuç iliþkilerini açýklamak, çýkmaz gibi
görünen sokaðýn çýkýþlarýna iþaret etmek. Bu sürece girenler çýkýþ kapýsýndan
nasýl gireceðini, oradan yola nasýl devam edeceðini kendisi bulmak
durumunda.
Azýnlýk örgütleri ne yapabilirler?
Onlarýn yapacaðý ilk þey, düþünen, aktif, gönüllü, özverili ve örgütlü kesim
olarak, profesyonel sosyal kurumlardan farkla maddi olanaklarýný saðlama
yaratýcýlýðýna sahip kesim olarak cesaret vermek, korkularý aþmaya yardýmcý
olmak, model etkinliklerle yönlendirmek, ..... vs. olabilir. Bunun için esas
hedeflerinden vazgeçmelerine gerek yok, çocuklar için biraz daha yer
açmalarýna gerek var. O kadar!
Bir baþlangýç olarak Münih’te akla gelen sýrasýyla ne tür etkinlik ve önlemler
düþünebilir?
- Babalarý sorumluluklarý için kazanmak amacýyla Baba bana kitap oku
gibi yinelenen bir plakat kampanyasý.
En azýndan birbiriyle anlaþma þansý yüksek gruplar tarafýndan birlikte
yapýlmasý en yol gösterici ve ucuz bir yöntem.
- Belediye Kütüphanesi ile irtibat kurmak, Türkçe çocuk kitap listesini
edinmek ve daðýtmak, ödünç verilen oyunlarýn hiç olmazsa en önemlilerini
iþlevleriyle öneri listesi halinde tanýtmak, oyun kurallarýný Almancasý yetersiz
anne-babalarýn da öðrenebilmeleri için - yoksa - Türkçeleþtirip
kütüphanenin kullanýmýna sunmak. (* Bkz. Kaynaklar)
Tek tek birey ve gruplar da yapabilir, bedavaya yakýn yöntem.
Genç anne gruplarýna ulaþabilen kurumlar/kiþiler bunlarý uygun bir
zamanda - belki de Türkçe konuþan kütüphane memuru ile randevu alarak
götürebilirler - üyelik koþullarý ve nasýl üye olacaklarý, nasýl ve hangi kitabý/
52
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
oyunu ödünç alýp geri verecekleri gösterilebilir. Bir defa kendisi yapan
kolay kolay unutmaz, çoðaltman da olur, baþkalarýný da yönlendirir.
Çok etkin ve bedava bir yöntem.
- Büyük oyuncak firmalarýna eðer yoksa (Türkiye’de satýlanlarda var) oyun
kurallarýný Türkçe olarak da eklemelerini önermek, gerektiðinde bazýlarýný
ücretsiz hazýrlayýp sunmak.
Denemeye deðer yöntem, satýþ þansý belirleyici olduðu için bilinemez.
- Çocuk kitaplarý yarýþmasý: Bu toplumun gereklerine yönelik modeller
oluþturmak, okumayý ve yazý diliyle uðraþmayý teþviðe yönelik (örneðin
Türkçe bitkileri, hayvanlarý, iþ hayatýný ve ekonomik yaþantýyý, alet ve
aygýtlarý, para ve alýþ-veriþi, rakamlar dünyasýný ... vs. vs. tanýtacak, kitap
seçimini yönlendirme iþlevi taþýyan, biliþsel yetenek teþvikine iliþkin, ama
belki de ek sayfalarý ile çocukla iletiþimimizde biz anne-babalarýn da bilgisini
dolaylý yoldan artýracak, ufkunu geniþletecek çocuk kitap örnekleri),
kazananlara küçük ödüller vermek, çocuk kitabýný kamuoyumuzda konu
etmek, kitabý basýp ücretsiz daðýtmak ...
Topluca yapýlmasý en yol gösterici, etkin söylem ve anlamlý ve de daha
ucuz yöntem.
- Federal, bölgesel ve yerel düzeydeki dergi ve gazetelerden düzenli çocuk
kitaplarý ekleri hazýrlayýp sunmalarýný, çocuk kitaplarý yarýþmasý
düzenleyip ödüllendirmelerini rica etmek, gerektiðinde somut önerilerle
özellikle içerik ve iþlev konusunda destek olmak.
Tek tek denenebilir, topluca bir istek geldiðinde zaten konuya duyarlý olan
basýnýmýz kuþkusuz büyük katkýda bulunabilir, hatta bir gelenek yaratabilir.
- Torunuma kitap okuyorum: Büyük anne ve baba kuþaðýný, bu büyük
potansiyeli, torunlarýyla, komþu dost çocuklarýyla vakit geçirirken kitap
okumalarý için kazanmak, bu konuda duyarlý kýlmak .
- En güzel hediye, çocuk kitabý: Çocuklara yaþýna uygun kitaplarý hediye
etmek, bu konularda önerilerde bulunmak
- Oyun deyip de geçme þeklinde oyunun belirleyici geliþimsel iþlev ve
önemini ön plana çýkarmak: Yayýn, kurs ve toplantý türü etkinlikler: Hangi
oyun, hangi el iþleri, nasýl, ne zaman ...? Hangi oyuncaklar? Nasýl? ....
Anne-babalarla somut alýþtýrmalar: Kendi yaptýðýný unutmama eðiliminden
yararlanmak.
Bu, ucuz hatta bazen sadece materyal parasýna çýkarýlabilecek sunumlarý
tek tek kuruluþlar küçük çapta yapabilirler, dýþardan uzman destek arayýp
BABA BANA KÝTAP OKU
53
bulabilirler. Türk eðiticilerin sayýsý artýyor, zaten bu iþ için Türkçe bilmeye
bile gerek yok.
Oyun ve oyuncaklarý kolay ve ucuz edinme olanaklarý, bu konuda aileler
arasý dayanýþma, mümkünse merkezi etkinlikler ...
- Baþlangýç rehberi paketi: Her yeni doðan çocuðun anne babasýna
ulaþabilen kurumlarla iþbirliði içinde (örneðin Nüfus Memurluðu, Gençlik
Dairesi, örneðin Münih Baþkonsolosluðu ...) ve bu ailelerle destek ve
danýþma iliþkilerini sürdürebilecek bir çerçevede bir iyi ki doðdun paketi
vermek. Bunun içinde neler olabilir?:
Saðlýk, geliþim, kazadan korunma, oyunlar, el iþleri ve materyalleri, kitaplar
(hangileri, nasýl okunur, soru ve konuþma örnekleri) ... vs. konusunda
bilgi donanýmý veren, „Nereden, nasýl bilgi ve destek alýrým, önemli
sorularýmý gerektiðinde Almanca nasýl söylerim?“ sorularýna yanýt veren
mevcut materyaller ve yeni hazýrlanabilecek sürekli geliþtirilen küçük
materyaller, ailenin yapacaðý harcamalarý yönlendirmek amacýyla en az
ilk üç yaþa iliþkin bir kaç örnek oyuncak, bir kaç çocuk kitabý ...
Topluca davranýldýðýnda iþ adamlarýný maddi ve materyal destek için
kazanmak - biraz reklam olanaðý da - tanýyarak mümkün olabilir.
- Önerileriniz?:
- ..................
Bu çalýþmalarda büyük iddialarla ortaya çýkmak, tüm iyi niyetlere raðmen
yapýlamama tehlikesini, dolayýsýyla hüsrana uðrama rizkini içerir. Adý küçük,
etkisi adýndan büyük, fakat yapýlmasý mümkün, süreklilik içeren ve bu
nedenden de güven verip destek kazanacak etkinlikler tercih edilmelidir. Küçük
iþleri baþaranlar, büyükleri de baþarýrlar. Uzun soluklu gürültüsüz-patýrtýsýz
küçük iþler kalýcý meyva verirler. Yapanlarýn saygýnlýðý da kalýcý olur, kuruluþlarý
da güçlenir.
Bu kuruluþlar sadece azýnlýk açýsýndan güçlenmezler, saydam sunumlar
sonucu yetkili kurumlar nezdinde kredi ve güvenilirlikleri artar, yavaþ-yavaþ
kaynaklarýn aðzý da açýlýr. „Biz bu kadar yaptýk ve yapmaya da devam
edeceðiz. Hani kendi kendine yardýma yardým ilkesi, iþte ben görevimi yaptým
ve yapýyorum. Muhattabýn benim ve yeterliyim. Gönüllü katkýlar önemli, ama
sýnýrlý! Aç kesenin aðzýný!“ denebilir, bastýrýlabilir.
Ýnsanlarý „ben sana demedim mi?“ öðütleri, verilen akýllar deðiþtirmiyor! Ama
gerçeðin yüzüne bakmadan da harekete geçmek zor, bu arada verilen kayýplar
da çok. Doðal olarak gerçekleri düþünmek bile istemeyenler olacak, gözünün
önünden kovup rahatlamaya çalýþanlar olacak. Bundan çekinecek, yýlacak
54
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
bir þey yok. Sabýrsýzlýkla taban örgütlerinden gelecek dürtüleri bekleyenler
ise pek pek çok.
Sadece teselli, temenni ve talep düzeyinde kalmadan „ben bu iþte varým“
diyenlerin önünü kimse kapatamaz! Topluluðumuzun iç devinim ve dinamizmi
bizlere „hadi baþla“ davetini yapýyor.
Kaynaklar
1 „Erste Ergebnisse aus IGLU, Schülerleistungen am Ende der vierten Jahrgangsstufe im internationalen Vergleich - Zusammenfassung ausgewählter Ergebnisse“, Hamburg April 2003, www.erzwiss.unihamburg.de/IGLU/home.htm
2 „ PISA-E - Ergebnisse und Folgerungen“
„Schule und Bildung in Bayern 2002“,
„Statistik 2000/2001 zum Unterricht für Kinder aus den Entsendestaaten, für Aussiedler-, Asylanten- und Flüchtlingskinder in Bayern an Grund- und Hauptschulen“
„Lehrerinfo 11, 02/03“
„Förderung ausländischer Schülerinnen und Schüler an den Grund- und Hauptschulen im Freistaat
Bayern“, Türkçe de var: „Temel Okullarda Anadil Tamamlama Dersi“
Bayerisches Staatsministerium für Unterricht und Kultus, www.km-bayern.de
Burada okullarla ilgili çok detaylý bilgi var.
3 „Ausländerintegration in Bayern - Folgebericht“ , April 2003
Bayerisches Staatsministerium für Arbeit und Sozialordnung ..., www.stmas.bayern.de
4 „PISA 2000 - Die Länder der Bundesrepublik Deutschland im Vergleich - Zusammenfassung
zentraler Befunde“, Max-Planck-Institut für Bildungsforschung, 2002
„PISA 2000 - Zusammenfassung zentraler Befunde“,
Max-Planck-Institut für Bildungsforschung, 2001
„PISA 2000 - Die Studie im Überblick“,
Max-Planck-Institut für Bildungsforschung, 2002
www.mpib-berlin.mpg.de/pisa/
* Münih Blediye Kütüphanesi’ne oyunlarýn Türkçe kurallarý olup olmadýðýný sorduk. 80’li yýllarda 16 oyun
için kurallarý çevirdiklerini, aradan geçen zamanda Türkçe kurallara olan talebin neredeyse sýfýr
olmasýndan dolayý artýk çevirmediklerini bildirdiler. Kütüphaneleri desteklemeyi, olanaklarýný tanýtmayý
- iyi oyunlarýn ne denli pahalý olduðu da düþünülürse - bizlerin de görevi. Olanaklar kullanýldýklarý
sürece sunuluyor, kullaným arttýkça sunum da artýyor. Kullanýlmayan olanaklar ise yitiriliyor.
** Diyagram ve tabela yukarda 2 numaradaki ikinci ve üçüncü kaynak ile „Die allgemeinbildenden
Schulen in Bayern Schuljahr 2001/02, Volksschulen“ sayfa 29’dan yararlanýlarak hazýrlandý.
Ayrýca yararlý iki adres:
- „Lernen für das Leben - Erste Ergebnisse der internationalen Schulleistungsstudie PISA 2000“,
OECD, 2001, www.pisa.oecd.org
- www.grundschulverband.de
BABA BANA KÝTAP OKU
55
Ek I:
Günlük gazete, taz Nr. 6952, 13.1.2003, sayfa 14’ten
„Eti Senin“
Araþtýrmalar þunu göstermektedir: Almanya’daki tüm Türk hanelerinin
yüzde 20’sinde çocuklar þiddet kullanarak eðitilmektedir. Bu otoriter
eðitim stili bireyselleþmiþ bir toplumda iþlevsel deðildir ve sadece
okulda sorunlara yol açmamaktadýr.
Röportaj: Edith Kresta ve Alke Wierth
taz: Siz Federal Eðitim Bakanlýðý adýna Türk ailelerinin eðitim yöntemleri
hakkýndaki bir araþtýrma üzerinde çalýþýyorsunuz. Çalýþmanýzdan ne
sonuç bekliyorsunuz?
Hacý Halil Uslucan: Arkasýnda yatan neden, federal hükümetin þiddet
içermeyen eðitimin göçmenler tarafýndan da kabul edilmesini saðlama
çabalarý. Bugüne kadarki bulgular Türk kökenli ailelerde eðitimde þiddete
Alman ailelerden daha sýk baþvurulduðunu göstermektedir. Araþtýrmalara
göre tüm Türk hanelerinin neredeyse yüzde 20’sinde þiddet mevcuttur. Bu
her beþ çocuktan birinin dövüldüðü anlamýna gelmektedir.
Bu Türk eðitim stilinin bir parçasý mýdýr, yoksa þiddet göçün yarattýðý
baský altýnda mý ortaya çýkmaktadýr?
Ýki faktür birleþmektedir. Eðitim stilleri baðlamýnda bakýldýðýnda kollektivist
tarým toplumlarýnda, yani grubun bireyden daha önemli olduðu toplumlarda
itaat eðitiminin ve de þiddet biçimini alan eðitimin iþlev görebildiði
görünmektedir. Ancak bu, bireyselliðin çok daha güçlü bir özellik olduðu,
baðýmsýzlýðýn ve kendine özgü yaþam planlamasýnýn daha önemli olduðu
ileri toplumlarda anlamýný yitirmektedir. Ayný zamanda Almanya’daki
göçmenlerde deðerlerin ebeveyn tarafýndan çocuklara aktarýmýnýn Türkiye
Türklerinden daha güçlü olduðu görünmektedir. Bunun da bir anlamý vardýr:
aileler gurbette saflarýný sýklaþtýrmaktadýrlar.
Peki bu toplumda iþlevsel olabilecek eðitim stili ne olabilir?
Eðitim stilleri araþtýrmalarý otoritativ eðitimin çocuk ve gençler için en iyi geliþim
olanaklarýný sunduðunu göstermektedir. Otoritatif eðitim bir yandan çocuða
karþý sýcak duygusal iliþkiler sürdürmekte, onu desteklemekte, öte yandan
ise açýk-seçik kural ve ölçüler koymaktadýr. Bu þekilde yetiþtirilen çocuklarýn
en iyi geliþim ön koþullarýna sahip olduklarýný okul randýman testleri de
göstermiþtir. Otoriter, yani cezalandýrýcý ve otoriter tutumla „Sen kendi kendine
kurallar koyamazsýn“ mesajýný vererek çocuðun özdeðer duygusunu köreltici
eðitim olumsuz sonuçlar vermektedir.
56
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Ýþlevsel olmayan bu eðitim sistemi neden hala sürmektedir?
Anne-babanýn Türk veya Türk olmamasýndan baðýmsýz olarak, geliþim
psikolojisi araþtýrmalarýna göre iþlevsel olmayan eðitime götüren faktörler,
örneðin ebeveynin düþük eðitim düzeyi, genç yaþta olmasý, yoksulluk ve de
kendi yaþadýðý þiddettir. Bunlar da Türk annelerinde sýk sýk rastlanan birleþmiþ
rizk durumlarýdýr. Çoðunun kendisi daha çocuk denecek yaþtadýr, kendilerinin
duygusal desteðe gereksinimi vardýr, ama o durumda iki hatta üç çocuða
bakmak zorundadýrlar. Eðitim düzeyine gelince: Türkiye’den buraya gelen
bir çok annenin sadece ilk okul eðitimi vardýr. Bunlar, duygusal anlamda iyi
anne olsalar dahi, eðitim düzeylerinden dolayý burada çocuklarýný okul
konusunda destekleyecek durumda deðildirler.
Sosyal durum ne gibi bir rol oynamaktadýr?
Yabancýlar arasýnda iþsizlik yüzde 20 ile Almanlarýnkinin iki katýdýr. Yani bunlar
yoksulluktan daha çok maðdurdurlar. Kendi aldýklarý eðitime gelince: Eðitimde
þiddet Türkiye’de hala burada olduðundan çok daha fazla kullanýlmaktadýr.
Ve anne-babalar bilinçli eðitim araçlarýna sahip olmadýklarý zaman daima
kendilerine uygulanmýþ eðitim stillerine baþ vurmaktadýrlar.
Okula gelindiði zaman eðitim stilleri birbiriyle çatýþmalý olarak
karþýlaþmaktadýrlar
Türkiye’de babalar çocuklarýný öðretmene teslim ettikleri zaman söylenen bir
deyim var: „Eti senin, kemiði benim“. Babanýn yetkileri böylece öðretmene
emanet edilmektedir. Türk babalarýndan okulun burada çok baþý boþ
býrakýldýðý, öðretmenlerin kendilerini kabul ettiremediði sýk sýk duyulmaktadýr.
Bu, özellikle daha yaþlý olan ve kendileri öðretmeni bir otorite rolüyle içersemiþ
olan, öðrenci-öðretmen iþbirliði içinde, diyalog içinde öðrenilebileceðini
tahayyül edemeyenlerin izlenimidir.
Bu farklý eðitim anlayýþlarý çocuklara da sorun yaratmakta mýdýr?
Bunlarýn birbiriyle uyuþumsuzluðunu, anne-babalarýnýn görmüþ olduklarý ve
çocuklarýna vermeye devam ettikleri eðitimin kendileri için artýk yaþanýp
anlaþýlamayacaðýný hissetmektedirler. Bu durum, otoriteyi yýkan, söz konusu
çocuk ve gençleri, kontrol bilincinin geliþmesini engelleyecek ve ne
yapacaklarýný bilmeyecek hale getirecek kadar tereddütte býrakan çeliþik bir
durumdur. Bu tutumu þu takip eder, bu eyleme þu tepki gelir.
Bu da bazý okullarda öðretmenlerin mücadele etmek zorunda kaldýklarý
sýnýrlarý yitirme durumuna mý yol açýyor, en baþta da görünürde hiç bir
sýnýrý algýlamayan Türk gençlerinde mi söz konusu?
Bunun arkasýnda son yýllarda pek deðiþime uðramamýþ olan belirli bir erkeklik
BABA BANA KÝTAP OKU
57
anlayýþýnýn yattýðýný zannediyorum. Bu sarsýlmasý en zor bir kale gibi.
Erkeklerin duygularýný göstermemesi, kendilerini sadece sertlik ve saldýrganlýk
yoluyla kabul ettirebilecekleri, bu maço anlayýþý hala sürmektedir. Gençlerin
bakýþ açýsýndan durum þu: yüksek bir gerilim içindeler ve de çoðu kez kendileri
hakkýndaki görüþleri çabuk bozulup yýkýlma eðilimi gösteriyor. Çok çabuk
þiddete eðilim gösteriyorlar, çünkü yoksa „Sana pazarlýk yapmayý teklif
ediyorum. Gel konuyu görüþelim“ dedikleri takdirde veya amaca yönelik
akýlcýlýkla davranýp „Bu bana sopa atar, en iyisi aðzýmý çok açmayayým“
durumunu kavradýklarý takdirde biliþsel açýdan yumuþamýþ olacaklarýný
düþünüyorlar. Türk ve bir çok Arap genci bu geri çekilmeyi, bu amaca yönelik
akýlcý hesabý erkeklere yakýþmaz buluyorlar.
Kendilerine meydan okunduðu zaman bunu kabul etmeyi, bir güç göstergesi,
erkeklik göstergesi olarak görüyorlar. Bu eðilimin ayrýca babalar tarafýndan
da pekiþtirildiði düþünülebilir. Anne-babalarýn kendileri, geldikleri kültürlerden
bilip tanýdýklarý cinsler arasýndaki ayrýmýn yumuþayýp azalmasý karþýsýnda
terdeddüte düþmektedirler. Bu anlayýþýn sarsýntýya uðradýðý durumlarda,
dünyaya çeki-düzen vermek, dünyanýn karmaþýklýðýný sadeleþtirmek amacýyla
suni ayýrým sýnýrlarý çekmektedirler.
Yani bu da bir kuþaklararasý çatýþma mý?
Bu hem bir kuþak ve hem de kültür çatýþmasý. Alman gençleri de geliþim
döneminde zorluklarla karþýlaþmaktadýrlar - bireyselleþme süreci hepsini
ilgilendirmektedir. Bunun bir taraftan yaþamýn saydamlýðýný yitirmesi açýsýndan
olumsuz yanlarý, ama diðer taraftan bir dizi seçeneklerimizin olmasý,
öncüllerimizden daha özgür olmamýz açýsýndan da olumlu yanlarý da var.
Türk gençleri bireyselleþme sürecinin olumsuz sonuçlarýný kendileri taþýmak,
ama olumlu sonuçlarýný da anne-babalarýna kabul ettirmek zorundadýrlar.
Burada herkesi ilgilendiren bir kuþak çatýþmasý bir kültür çatýþmasý ile
örtüþmektedir. Entegrasyonun arzu edilen hýz ile geliþmemesinin bir nedeni
de budur. Türk gençleri çok hýzlý entegre olduklarý zaman bu anne-babalara
kendi kültürlerine yabancýlaþmak anlamýna gelmektedir. Bu sürecin
sürtünmeler olmaksýzýn yürümesi mümkün deðildir, daima kaybetme
deneyimleriyle baðlantý içindedir.
Öðretmenler nasýl tepki göstersinler? Otoriter mi olmalarý gerekiyor?
Tut kulaðýný çek demek bir gerileme olur. Öte yandan istedikleri gibi
davranmalarýna göz yumup sadece diyaloða girmek denenirse karþý tarafýn
gözünde zaaf göstermiþ olursun. Somut konuya iliþkin bir otorite, yani
öðretmenlerin daha bilgi ve deneyimli olduðu anlamýnda bir otorite daha uygun
olur. Türk kültüründe öðretmenin sadece kuvvetli bir el, baba simgesinin bir
uzantýsý olmayý aþan bir rolü vardýr. Öðretmen þahsiyeti aþýrý olumlu bir
58
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
çaðrýþým yapar; öðretmen [sadece ders vermez kiþilik - AP] eðitimi verir, o
neredeyse bilgedir. Alman öðretmenlerin kiþilik eðitimi vermemeleri, aksine
sadece bilgi aktarýmýnda bulunmalarý bir çok Türk ebeveyni tereddüte
düþürmektedir.
Alman toplumunun bu durum karþýsýnda nasýl davranmasý gerekir?
Türk anne-babalarýný eðitime ve de modern eðitime iliþkin bilgiler konusunda
- tabî iþaret parmaðý ile deðil - güçlendirmek, olanaklardan biridir. Eðitim
stilleri „bunu, þunu uygulayacaðýz denen belirgin kurallar deðildirler, aksine
alýþkanlýklar sonucu uygulanan bir þeydir, daimi bir durumdur. Bu, „Peki, artýk
çocuðumu býrakayým koþsun“ þeklindeki bir karar verme süreci üzerinden
çözülemez. Ben bir eðitim stilinin içinde bulunduðu baðlamdan söz ettim.
Bu, gelinen kültür için bir anlam taþýmaktaydý. Burada bir anlamý olmadýðýný,
burada çocuklarý itaate yönelik, kuru deðerleri takibe yönelik eðitmenin iyi
olmadýðiný, bunun da güven kaybý ve anne-babaya olan baðlarýn kesilmesi
ile bir ilgisi olmadýðýný onlara açýklamak gerekir.
Ancak evlenip buraya gelen ve daima burada iþlevsel olmayan eðitim stillerini
ithal eden anneler var. Ve iþin daha iyi bilincinde olmasý gereken babalar da
çocuk eðitimini onlara býrakýyorlar. Bu tür evlilikler deðiþime karþý bir direnme
deðil midir?
Tabî, burada çoðunluk kültürüne karþý mesafeler üretilmektedir. Burada bir
yandan cinsel namus, yani cinsel açýdan temiz olma, öte yandan da bir kadýnýn
birisine baðlý olmasý anlamýndan baðýmlýlýk bir rol oynamaktadýr. Genç erkekler
ve sadece onlar deðil, çoðu kez onlarýn anne ve babalarý da þu görüþtedirler:
Bu kadýn bize daha çok itaat eder, bir kaç yýl büyük aile çerçevesinde, ortak
hanede yaþamayý kabul eder. Onun bir yandan evin kýzý gibi ev iþlerini, öte
yandan oðullarýna eþlik yapmasý ve de annelik yapmasý beklenir. Bunlar,
baþka gerçekleri de tanýyan, durum sýkýþýk ve gergin olduðu zaman kendi
ana-babasýna sýðýnma olanaðý olan, ayný zamanda Alman kamuoyunu, Alman
kurumlarýný tanýyan buralý bir kýz karþýsýnda belki de kabul ettirilemeyecekleri
istemlerdir.
Bu tür bir kadýn getirmek, modernite karþýsýnda teslim olmak mýdýr?
Mümkündür, bu þekilde baþýmýz daha az aðrýr, daha az uzlaþma yapmak
zorunda kalýrýz diye düþünüyor olabilirler.
Eþit haklara sahip bir hayat arkadaþýna duyulan ihtiyaç demek ki büyük
deðil?
Bu tipik modern bir düþüncedir: Eþit haklara sahip olma düþüncesi ve de
hem dýþarýya ve hem de içeriye yönelik olarak saydam olduðumuza dair,
BABA BANA KÝTAP OKU
59
hem dýþ dünyaya yönelik kiþiliðimizle ve hem de özel yaþamýmýza yönelik
kiþiliðimizle bir bütünlük teþkil ettiðimize dair olduðumuz gibi olma/otantik
olma düþüncesidir. Bu anlayýþlarýn kollektivist kültürlerde kendilerini daha
kabul ettiremedikleri kanýsýndayým. Bunlarda dünya anlayýþý kamusal mekâna
yönelik ve özel mekâna yönelik olarak, kadýnlara iliþkin mekâna ve erkeklere
iliþkin mekâna yönelik olarak çok daha güçlü biçimde yapýlandýrýlmýþtýr. Bunlar
Türklerde etkinliði çok daha güçlü fakat büyük çapta da azalmýþ kýstaslardýr.
Burada modernitenin bir sorunu da rol oynamaktadýr: bireysel çatýþmalar,
tek tek bireyler bunun gerilimini yaþamak zorunda kalmaktadýr, ancak çoðu
kez kendileri ne tür çatýþmalar tarafýndan yönlendirildiklerinin farkýna
varmamaktadýrlar.
Özeleþtiriye, deðiþime açýklýk Türk topluluðunun büyük kesimlerinde
mevcut mudur?
Özeleþtiri konusuna gelince: Yüksek sesle dýþa vurulursa kendi hareket etme
yeteneðini yok etmiþ olursun, kendi kendini tereddüte düþürürsün. Kimliðinin
belirli bölümlerinden vazgeçmek, daima bugüne kadarki kimliðinin zayýflamasý
anlamýna gelir. Yeni kimlik genel olarak hiç bir zaman eski kimliði eskimiþ bir
deriyi üstünden sýyýrýr gibi kazanýlmaz. Bunlar daha çok göze batmadan
arkaplanda geliþen çakýþma süreçleridir, bunlar karar verme süreçleri deðildir.
Kaba bir þekilde, þimdi baþka bir hayat sürdürmeye karar verdim, kýzýmý,
oðlumu baþka türlü yetiþtireceðim denmez. Deðiþimlerin olmakta olduðu
belirgindir; bu deðiþimler konusunda anne-babalar gençlerden daha fazla
zorluk çekmektedirler. Bazýlarý var olana sýký sýkýya sarýlmakta ve deðiþimin
hýzýný yavaþlatmak istemektedirler. Belki de bu konuþmayý iki, üç kuþak sonra
bir daha yapmak zorunda kalacaðýz ve uzun kesite bakarak gerçekten neyin
deðiþtiðine bakacaðýz.
(Psikolog Hacý Halil Uslucan, Sachsen-Anhalt eyaleti tarafýndan finanse
edilen „Sosyal Çözülmelerin Sonucu Olarak Gençlik Þiddeti“ adlý
projenin yöneticisidir.)
60
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Ek II :
Çocuðunuz çokdilli mi yetiþiyor?
Anne-babalar için bilgiler
Wächst Ihr Kind mehrsprachig auf?
- Informationen für türkisch sprechende Eltern -
Die Originalfassung in deutscher Sprache wurde erstellt
vom Arbeitskreis Sprachentwicklungsstörungen Isserlin Akademie e.V.
Dünyadaki insanlarýn çoðu iki dilli veya çokdilli yetiþmektedir! Ýki dil öðrenmek çocuðunuz
için bir kazançtýr. Genellikle çocuklar büyük bir sorun yaþamadan bunu baþarmaktadýrlar.
Çokdillilik ne demektir?
Çokdilli yetiþmenin bir çok yolu vardýr. Örneðin:
- Çocuðun Polonyalý babasý çocuðuyla Polonyaca, Alman annesi de Almanca konuþur.
- Almanya’da yaþayan bir Ýspanyol ailesi evde Ýspanyolca konuþur.
- Çocuðun Ýsveçli babasý çocuðuyla Ýsveçce, Ýngiliz annesi de Ýngilizce konuþur, çocuk
anaokulunda Almanca öðrenir.
Çokdilli geliþimin kendine özgü özellikleri var mýdýr?
Çocuklar deðiþik dillerin telafuzunu, kelime haznesini ve dil bilgisini öðrenirler. Doðal
olarak her iki dili de ayný derecede iyi konuþamazlar. Örneðin:
- Bir Türk çocuðu anaokulu oyunlarýný Almanca olarak iyi bir þekilde açýklayabilir. Buna
karþýn aile içindeki bir kutlamayý da Türkçe olarak daha iyi anlatýr.
Çokdillilik her çocuk için zorlu bir görevdir. Ýki dil sistemi yavaþ yavaþ öðrenilmek
zorundadýr. Dili anlarken ve kullanýrken telafuzunu, kelime haznesini, dil bilgisi ve cümle
yapýsýný da öðrenmek gerekir. Ayrýca çocuk konuþurken günlük konuþma diline iliþkin
özellikler ve kültürel özelliklere de dikkat etmek zorundadýr.
Doðuþlarýndan itibaren iki dilli yetiþen çocuklarýn,
- daha geç konuþmaya baþlamalarý
- önce bir dili daha sonra da diðer dili kullanmalarý
- her iki dili de baþlangýçtan itibaren kullanmalarý
mümkündür.
Bazý çocuklar iki dili birbirine karýþtýrarak konuþurlar; yani bir dilde bilmedikleri sözcükler
yerine diðer dildeki karþýlýðýný kullanýrlar. Bu tür özel durumlarýn olmasý belirli bir süre
doðaldýr. Ancak bir dilde veya her iki dilde ortaya çýkan belirgin ve uzun süreli sorunlarýn
ciddiye alýnmasý ve nedeninin araþtýrýlmasý gerekir.
Çocuðunuzun konuþma geliþiminde neler olaðandýr,
hangi belirtiler olaðan deðildir?
Çokdilli çocuklarýn konuþma geliþimine iliþkin kýstaslar kabaca þunlardýr:
- Çocuk ikinci doðum günü civarýnda yaklaþýk 50 kelime kullanabilir.
Ýki dilli bir ortamda ise bu yaklaþýk yarým yýl gecikmeyle gerçekleþebilir.
- Üç yaþý civarýndaki çocuk en azýndan üç kelimelik cümlelerle bir dilde kendini ifade
eder.
- Dört yaþýndaki bir çocuk aile dýþýndaki kimselerle konuþup anlaþabilir.
- Çocuk düzenli olarak anaokulu, okul gibi kurumlarda Almanca duyuyor ve
konuþuyorsa, yaklaþýk bir yýl sonra kendini iyi bir þekilde Almanca ifade edebilir.
BABA BANA KÝTAP OKU
61
Çocukta konuþma geliþimine iliþkin olumsuz belirtiler:
- Çocuðun konuþmaya az ilgi göstermesi
- Uzun süre konuþmaktan kaçýnmasý
- Kendine (resimli) kitaplar okunmasýný istememesi
- Az veya hiç soru sormamasý
- Yanlýþ anlaþýlmalarý ender olarak veya hiç açýklýða kavuþturmamasý
- Dinleyen kiþinin hangi dili anladýðýný dikkate almadan dilleri birbirine karýþtýrmasý
- Konuþmayý çok geç öðrenmesi
Özet olarak:
Çocuðunuz belirgin biçimde farklý bir dil geliþimi gösteriyorsa veya dilsel geliþiminde
göze çarpan olumsuz belirtiler mevcutsa, çocuðunuzun konuþma yeteneðini etraflýca
kontrol ettirmeniz gerekir.
Olumsuz belirtilerin olasý nedenleri
Konuþma geliþimine iliþkin olumsuz belirtilerin her zaman açýkca anlaþýlan bir nedeni
yoktur. Çoðu kez bir çok neden birlikte etkide bulunurlar. En sýk rastlanan nedenler
þunlardýr:
- Ýþitme sorunlarý: Bazý çocuklarýn uzun süre iþitme sorunlarý vardýr veya duyduklarýný
yeterince deðerlendirip anlayamazlar. Buna iliþkin olasý belirtiler örneðin sýk sýk üþütme
veya orta kulak iltihaplanmasý olabilir.
- Dil geliþimi bozukluklarý: Özellikle konuþmayý öðrenirken diðer çocuklardan daha
büyük zorluklar çeken çocuklar vardýr. Bu sorunlar hem anadilin ve hem de ikinci dilin
öðrenilmesinde ortaya çýkarlar.
Çokdilli geliþime doðru yaklaþým
Çocuðunuz iki dilli yetiþiyor: Böylece çocuðunuza özel fýrsatlar sunumuþ oluyorsunuz!
- Çocuðunuzla anadilinizde konuþunuz.
- Çocuðunuzun konuþma sevincini destekleyiniz, anlatmaya teþvik ediniz.
- Anlattýklarýný dinleyiniz.
- Konuþmasý için cesaretlediriniz, anlattýklarýna yönelik sorular sorunuz.
- Çocuðunuz konuþurken bir „hata“ yaparsa düzeltmeyiniz, aksine cümleyi doðru olarak
tekrarlayýnýz, örneðin „Orada metro“ dediyse „Evet, metro oradan geliyor“ deyiniz.
- Sofrayý kurmak, giyinmek, alýþ-veriþ yapmak, oyun oynamak veya resimli kitaplara
bakmak gibi günlük uðraþýlarýnýzda çocuðunuzla konuþunuz.
- Unutmayýnýz: Televizyon seyretmek konuþma geliþimini teþvik etmez.
- Dilleri mümkün olduðunca birbirine karýþtýrmamaya, ayýrmaya çalýþýnýz: Örneðin, anne
veya baba çocukla her biri kendi anadilinde konuþur veya evinizde kendi dilinizde
konuþursunuz, çocuk da anaokulunda Almanca konuþur.
Sorularýnýz için aþaðýdaki yerlere baþvurabilirsiniz:
- Çocuk veya ev doktoru
- Kulak-Boðaz-Burun doktorlarý (HNO-Ärzte)
- Ýþitme Sorunlu Çocuklar Ýçin Danýþmanlýklar
(pädaudiologische Beratungsstellen)
- Erken Teþvik Merkezleri (Frühförderstellen)
- Eðitim Danýþmanlýklarý (Erziehungsberatungsstellen)
- Özel-Pedagojik Teþvik Merkezleri
(sonderpädagogische Förderzentren)
62
AÇILIM - Präventive Arbeit mit Migrantenfamilien
Herausgeber
AÇILIM - präventive Arbeit
mit Migrantenfamilien
Das Projekt hat schwerpunktmäßig das
Ziel,
- Migrantenfamilien für Fragen der
Erziehung und Gewaltprävention zu
sensibilisieren und sie für Angebote der
Jugendhilfe zu öffnen,
- Selbsthilfepotentiale und bürgerschaftliches Engagement der Betroffenen zu
stärken, und
- Einrichtungen der Jugendhilfe beim
Zugang zu Migrantenfamilien zu
unterstützen.
AKA - Aktiv für interKulturellen
Austausch e.V.
Ziele des Vereins sind,
- einen Beitrag zur Verbesserung der Lebensbedingungen der ausländischen
Mitbürger-Innen und zur Verständigung
zwischen Deutschen und AusländerInnen zu leisten.
- die gesellschaftliche Anerkennung der
in Deutschland tatsächlich existierenden multikulturellen Gesellschaft zu fördern,
- sich für rechtliche, politische und soziale
Gleichstellung und gesellschaftliche
Teilhabe der nichtdeutschen BürgerInnen mit demokratischen Mitteln einzusetzen,
- den Austausch und die Verständigung zwischen den einzelnen Kulturen zu fördern.
Ausländischer Elternverein
München e.V. (Yabancý Veliler Derneði)
Das Ziel des Vereins ist es,
- ausländische Eltern für Probleme und
Nöte von Kindern und Jugendlichen im
Prozess ihrer familiären und schulischen Sozialisation zu sensibilisieren
und sie bei der Lösung dieser Probleme zu unterstützen,
- um der Vertiefung der Integrationsprozesse zwischen deutschen und
nichtdeutschen Bevölkerungsgruppen
in München beizutragen, Risiken und
Chancen des Zusammenlebens in einer multikulturellen Gesellschaft
bewusst zu machen.
BABA BANA KÝTAP OKU
ÇOCUK HAKLARI
Çocuklarýn,
- þefkat, sevgi, saygý ve anlayýþ
görme,
- yeterli beslenme ve saðlýk bakýmý,
- bir ad sahibi ve bir ülkenin
vatandaþý olma,
- güvenli bir ortam içinde saðlýklý,
yoksulluk ve yoksunluktan uzak
yaþama,
- öðrenme, gereksinim ve
yeteneklerine uygun bir meslek
eðitimi yapma, parasýz eðitim görme,
- anne ve babanýn her ikisi tarafýndan
da sevgi, þefkat görme ve bakýlma,
güvenli bir ev ortamýna sahip olma,
- özel yaþamlarý ve onurlarý konusunda
saygý görme,
- kendilerini ilgilendiren her konuda
karara katýlma ve düþündüklerini
söyleme,
- gereksinim duyduklarý tüm bilgileri
edinme ve görüþlerini yayma,
- savaþ ve felaket zamanlarýnda
öncelikle korunma
- þiddet, istismar, ihmal ve
sömürüden korunma
- oynama, dinlenme ve sanatsal
eylemlerde bulunma, kiþisel
yeteneklerini geliþtirme
- bedensel ve zihinsel engelleri varsa
yaþama aktif olarak katýlabilmeleri
için özel bakým ve teþvik görme
- ulusararasý barýþ ve evrensel
kardeþlik bilinci içinde yetiþme,
- ýrk, renk, dil, din, cins ve
kökenlerinden baðýmsýz olarak tüm
çocuk haklarýndan eþitçe yararlanma
haklarý vardýr.
Schul- und Bildungsberatung
International
Goethestr. 53
80336 München
Tel.: 089-233 268 74
63
Okulda baþarý,
okuyup-anlama yeteneðinin
geliþimine baðlý
- Okuyup anlama yeteneði anahtar yetenek,
diðer kapýlarý açan yetenek
- Okuyup anlama yeteneði geliþmiþ çocuklar,
matematikte de iyi, doða bilimlerinde de
- Okuyup anlama yeteneðinin düzeyi düþünme süreçlerini,
olay ve olgular arasýndaki karmaþýk iliþkileri anlama düzeyini
belirliyor, geleceðimizi belirliyor
- Okuyup anlama yeteneðinin temeli
ilk okuldan çok önce atýlýyor.
- Okuma-yazma genel olarak ilk okulda öðreniliyor,
ama Almanya’da
- evinde 100’den fazla kitap bulunan aileden, yani kitap
okunan evden gelen ilk okul 4. sýnýf çocuðu ile 100’ün
altýnda kitabý olan aileden gelen çocuk arasýndaki okuyup
anlama yetenek geliþim farký yaklaþýk bir yýl. 15 yaþ grubu
çocuklarýnda bu fark 2 yýla çýkýyor. Makas açýlýyor.
- anne-babasý tarafýndan kendisine sýk sýk kitap okunmuþ
ve büyütülmüþ ilk okul 4. sýnýf çocuðu ile kendisine hemen
hemen hiç kitap okumadan büyütülmüþ çocuk arasýndaki
okuyup anlama yetenek geliþimi farký 1 yýldan bayaðý fazla.
- kendine ait 100’den fazla kitabý olan, yani okuma isteði
uyarýlmýþ ve desteklenmiþ ilk okul 4. sýnýf çocuðu ile
11’den az kitabý olan çocuk arasýndaki okuyup anlama
yetenek geliþim farký yaklaþýk 2,5 yýl.
- okumaya yaklaþýmý sýcak ve yoðun olan anne-baba
evinden gelen ilk okul 4. sýnýf çocuðu ile okuma ile iliþkisi
düþük aile evinden gelen çocuk arasýndaki okuyup anlama
64
AÇILIM1- Präventive
Arbeit mit Migrantenfamilien
yetenek geliþim farký neredeyse
yýl.

Benzer belgeler