Belge No 3

Transkript

Belge No 3
LİPİDLER
Dr. Serkan SAYINER
[email protected]
Lipidler
 Karbonhidratlar ve proteinlerle birlikte doğada ve organizmada bulunan ve nicel
yolla en büyük önemi taşıyan organik maddelerin bir grubudur.
 Genel olarak suda erimeyen, eter ve kloroform gibi çözücülerde çözülen organik
molekülleridir.
 Canlı organizma tarafından kullanılabilirler.
 İyi bir enerji deposu olan yağ molekülleri, aynı ağırlıktaki karbonhidratlardan daha
fazla enerji verirler.
 En önemli özellikleri enerji kaynağı olmaları ve membranların yapılarında
bulunmalıdır.
 Yağ asitlerinin esteridirler yada esterleşebilirler.
Lipidlerin Genel Görevleri
 Membranların komponentidirler.
 Enerji deposudurlar.
 Organizmada bazı önemli maddelerin kaynağıdırlar.
 Enfeksiyonlardan korunmada, suyun fazla miktarda kaybı ya da kazanılmasında
etkilidirler.
 Bazı vitamin ya da hormonların yapısında görev alırlar.
Lipidlerin Sınıflandırılması
1. Yağ Asitleri
2. Gliserin Taşıyan Lipidler
3. Gliserin Taşımayan Lipidler
A. Sfingolipidler
i.
ii.
iii.
A. Nötral Yağlar
i.
ii.
iii.
Mono-, di- ve trigliseritler
Gliserin eterler
Glikozilgliserinler
B. Fosfogliseridler
i. Fosfotidler
ii. Difosfatidilgliserinler ve
fosfoinozitidler
Seramidler
Sfingomiyelinler
Glikosfingolipidler
B. Alifatik alkoller ve mumlar
C. Terpenler
D. Steroidler
4. Diğer sınıf bileşiklere bağlı Lipidler
A.
B.
C.
D.
Lipoproteinler
Proteolipidler
Lipo-aminoasitler
Lipopolisakkaritler
Yağ Asitleri
 Lipidlerin en önemli sınıfını teşkil ederler ve 4-28 karbon atomuna sahip uzun
zincirli organik asitlerdir.
 Yapısında bir hidrokarbon kuyruğu ve karboksil grubu bulundurur. Diğer bir ifade
ile «Yağ asitleri hidrokarbon zincirli monokarboksilik organik asitlerdir.»
 Suda çözünmezler ve yağlılık karakter gösterirler. Yağ asitleri hücre ve dokularda
serbest olarak bulunmaz, ancak diğer lipidlere kovalent olarak bağlı halde
bulunurlar.
 Yağ asitleri yapısındaki karbon sayıları veya ihtiva ettikleri çift bağ yapısına ve
zincir uzunluklarına göre birbirlerinden ayrılırlar. Tabiatta bulunan yağ
asitlerinin hemen hemen hepsi çift karbon atomuna sahiptir. 16 ve 18 C atomlu
olanları çoğunluktadır.
Yağ Asitleri
 Doymuş Yağ Asitleri: Uzun hidrokarbon kuyruğuna sahip olan ve tek bağ ihtiva
eden yağ asitleridir.
 Doymamış Yağ Asitleri: Yapılarında bir yada birden fazla çift bağ bulunur.
Yapılarında bir tane çift bağ varsa monoansature yağ asidi adı verilir. Birden fazla
çift bağ varsa poliansature yağ asidi adı verilir.
 Memelilerde en çok bulunan yağ asitleri oleat (18:1), palmitat (16:0) ve stereat
(18:0)tır.
 Memeliler doymuş ve tek doymamış yağ asitlerini sentez edebilmektedirler.
 Memelilerin sentez edemediği özellikle linoleat (18:2) bitkisel yağlarda, linolenat
(18:3) balık yağında bol miktarda bulunan esansiyel yağ asitleridir.
Yağ Asitleri
 Doymamış yağ asitlerinin çoğunda 9 ve 10. karbon atomları arasında bir çift bağ
vardır. Doymamış bağın bulunduğu karbon atomu Δ’n diye belirtilir (Δ9 gibi).
Ör.Linoleat 18:3(Δ9,12,15).
 Yağ asitlerinin isimlendirilmesinde Yunan alfabetik sırası takip edilir. İsimlendirme
karboksil grubundan sonraki karbon atomuna α daha sonra gelenlere β, γ ve δ
gibi isimler verilir. Karboksil grubundan en uzaktaki C atomu ise ω ile isimlendirilir.
 Yağ asitlerinin karbon zinciri fazlalaştıkça yağ asidi sertleşmeye ve erime noktası
yükselmeye başlar.
 Doymamış yağ asitleri ise yapısında bulundurduğu çift bağdan dolayı sıvı
haldedirler. Ör. Oleik asit, araşidonik asit, linoleik asit
Yağ Asitleri
Yağ Asitlerinin Sınıflanırılması
Doymuş Yağ Asitleri
Doymamış Yağ Asitleri
Asetik Asit (2C)
Palmitik Asit (16C)
Palmitoleik Asit (16C)
Propiyonik Asit (3C)
Stearik Asit (18C)
Oleik Asit (18C)
Bütirik Asit (4C)
Araşidik Asit (20C)
Vaksenik Asit (18C)
Kaproik Asit (6C)
Behenik Asit (22C)
Linoleik Asit (18C )
Kaprilik Asit (8C)
Lignoserik Asit (24C)
Linolenik Asit (18C)
Kaprik Asit (10C)
Serotik Asit (26C)
Araşidonik Asit (20C)
Laurik Asit (12C)
Montanik Asit (28C)
Miristik Asit (14C)
Yağ Asitleri
 Yağ asitleri amfipatik olup hem hidrofobik hem de hidofilik bölgeye sahiptirler. Bu
ikili yapı genelde suya karşı biyolojik lipidlerin foksiyonuna anahtar rol oynar.
 Yağ asitleri suda çözünmezler,fakat bunların Na+ ve K+ tuzları (sabunlar) suda
çözünürler.
 Yağ asitlerinin Na+ ve K+ tuzları, yağları ve suda erimeyen yağlı maddeleri
emülsifiye ederler.
 Sabunda bulunan polar baş yağlı olan kısmın etrafını çevreleyerek hidrofilik bir
örtü oluşturur ve böylece yağ damlacıkları daha küçük parçalar haline geçerek
yağlı tabakanın ortadan kalkması sağlanır.
Esansiyel Yağ Asitleri
 Organizma tarafından sentez edilemedikleri için besinlerle dışarıdan alınmaları
şart olan yağ asitleridir.
 Doymamış yağ asitlerinden olan linoleik, linolenik ve araşidonik asit esansiyel
yağ asitlerindendir.
 Besinlerle beraber yetersiz alınması ya da hiç alınmaması sonucunda bazı
bozukluklar ortaya çıkar. Bunlar, deride görülen bozukluklar, lezyonlar, ciltte
kuruma ve büyümede görülen gerileme ile karakterizedir.
 Esansiyel yağ asitlerinden araşidonik asit prostaglandinlerin ön maddesi olması
dolayısı ile önemi daha fazladır.
Yağ Asitlerinin Kimyasal Özellikleri
 Çift bağlı yağ asitleri, .OH, O2. gibi süper oksit anyon radikalleri ile hidrojen
peroksit (H2O2) benzeri güçlü okside edici ajanlarla oksitlenirler. Bu maddeler
hücre için toksiktir. Buna bağlı olarak hücre membranında bulunan lipidlerin
peroksidasyonu membran proteinlerinin yapısının bozulmasına sebep olur.
 Tuz Teşkili: Karbon sayısı 6 dan yukarı olan yağ asitlerinin metallerle yaptığı
tuzlara sabun denir. Sabunların iyonize olan baş kısımları polar bir grup
oluşturarak su ile hidrojen bağları yapar. Polar olmayan kuyruk kısımları ise bir
araya gelerek toplanırlar. Böylece suda yayılan (disperse olan) sabun molekülleri
miseller oluştururlar.
 Ester teşkili: Yağ asitlerinin karboksil grupları alkollerle reverzibl olarak birleşirler.
Ortamda ısı ve hidrojen iyonunun varlığı reaksiyonu hızlandırır.
Yağ Asitlerinin Kimyasal Özellikleri
 Çift Bağa ait özellikler
 Hidrojenlenme: Doymamış yağ asitlerinin yapısında yer alan etilen bağının hidrojen
ile doyurulması olayıdır. Ör. Oleik asit hidrojenlenirse stearik asit oluşur.
 Çift bağa halojen ilavesi: Doymamış yağ asitlerinin çift bağlarına halojen eklenerek
doyurulurlar. Bu işlem yüksek basınçta Br, Pt, Ni, F, Cl, I ve Cu gibi katalizörler
varlığında gerçekleşir.
 Oksidasyon: Etilen bağın oksitlenmesidir.
 Yağ asitlerinin oksitlenmesinde oksitleyici olarak KMNO4 kullanılır. Oksidasyon işlemi çok
kompleks olduğundan oksitlenme esnasında birçok ara metabolitler de meydana gelebilir.
 Oksidasyon etkeni ozon (O3) ise çift bağlara ilave edilmesi ile ozonoid teşekkül eder.
 Bu reaksiyonlar yağ asitlerindeki doymamışbağların hangi karbonlar arasında
olduğunu saptamaya yarar.
Yağ Asitlerinin Kimyasal Özellikleri
 Deterjan Oluşumu: Yağ asitlerinin, indirgenme ürünleri, yüksek alkollerinin
sülfürik asi esterlerinin metallerle (Na, K, Ca, Mg gibi) yaptıkları tuzlarıdır.
 Yağ asidi ilk önce alkole dönüşür, bu işlem yüksek basınç ve ısı ile gerçekleşir.
 Deterjanlar,Ca+2 ve Mg+2 tuzları teşkil ettiğinden sert sularda daha kolayca
kullanılabilirler. Temizleme yeteneği daha çoktur.
 Sülfürik asit esterleri oldukları için, bunların tuzlarının asit çözeltilerde
parçalanmamaları nedeni ile üstün temizleyici maddelerdir.
 Asitle dahi parçalanmadıkları nedeniyle doğada birikimlere ve dolayısı ile çevre
kirliliğine sebeb olurlar.
Gliserin Taşıyan Lipidler
 Gliserin/Gliserol: Tatlı, kıvamlı, sıvı karakterde üç değerli bir
alkoldür.
 Su ve etil alkolle her oranda karışabilir. Eter, kloroform ve
benzolde erimez. Hafif alkalik ortamda demir tuzlarının katalitik
etkisi altında hidrojen peroksit ile oksitlenirde gliseraldehit ve
dihidroksiaseton karışımı meydana gelir.
 Su çekici ve nemlendirici özelliği nedeniyle kozmotik ve ilaç
yapımında aranılan bir maddedir. Bazı patlayıcı maddelerin
(nitrogliserin) üretiminde kullanılır.
 Hayvanlar tarafından kolaylıkla kullanılır.
Nötral Yağlar
 Yağ asitlerinin gliserol ile yağtıkları esterlerdir. Lipidlerin en yaygın sınıfını
oluştururlar.
 Bitkisel yağlar arasında zeytin yağı, pamuk tohumu, keten tohumu yağı, hindistan
cevizi, yer fıstığı, soya fasülyes, ve haşhaş yağları en önemlileridir.
 Tüm hayvansal dokularda, az veya çok miktarda bulunur.
 Yağ depoları üç önemli fonksiyona sahiptirler.
1.
2.
3.
Yedek besin maddesidirler.
Vücuttan ısı kaybına karşı izolatör olarak görev alırlar.
İç organların dışarıya karşı korunmasında yastık görevi görür.
Nötral Yağlar
 Mono-, Di- ve Trigliseridler: Gliserinin bir alkol grubu bir molekül yağ asidi ile
esterleşirse monogliserid meydana gelir. İki alkol grubu iki yap asidi ile
esterleşirse digliserid, üç alkol grubu üç yağ asiti ile esterleşirse trigliseridler
meydana gelir. Genelde yağların yapısı trigliserid biçimindedir. Çoğu kez de yağlar
için trigliserit terimi kullanılır.
Nötral Yağlar
 Yağların Kimyasal Bileşimleri: Gerek hayvansal yağlar, gerekse bitkisel yağlar, yağ
asitlerinin gliserin ile oluşturdukları oldukça kompleks esterlerdir. Bu esterlere
gliserid adı verilir.
 Gliseridlerdeki yağ asitleri de birbirinin aynı veya farklı olabilirler. Esterleşen yağ
asitlerinin üçü de aynı ise basit gliseridler meydana gelir. Örneğin üç mol stearik
asit gliserole bağlanmışsa buna stearin denir. 3 mol oleik asit bağlanmış ise olein
denir.
 Gliserid oluşturmak üzere gliserol’e esterleşen yağ asitleri birbirinden farklı ise,
karışık gliseridler meydana gelir. Yağ asitlerinin sadece ikisinin farklı olması
yeterlidir.
Kaynak: Ası T. Tablolarla Biyokimya Cilt I
Nötral Yağlar
 Yağların Fiziksel Özellikleri;
 Erime noktaları taşıdıkları yağ asitinin erime noktasından daha yüksektir.
 Kısa zincirli yağ asitleri suda bariz olarak erimesine rağmen, uzun zincirliler
erimez,organik çözücülerde çözünürler.
 Hidroksilli yağ asitlerinin yağları hariç, diğer yağlar kaynar petrol eterde erirler.
 Yağların özgül ağırlıkları suyunkinden düşüktür.
 Saf gliseridler renksiz, kokusuz, tatsızdır. Bir gliseridde renk, koku ve tat varsa bunlar
gliseride karışmış yabancı maddelerden ileri gelir. Tereyağının sarı rengi karotin ve
ksantofil denen bitkisel pigmentlerin varlığından ileri gelir.
 Sıvı yağların doymamış yağ asitleri hidrojenle doyurularak katılaştırılabilir.
Hidrojenleştirilerek katılaştırılan yaplara margarin adı verilir.
Nötral Yağlar
 Yağların Kimyasal Özellikleri;
 Hidroliz: Yağlar, yüksek basınç altında su ile normal basınçta asitlerle kaynatılarak
belirli enzimlerin (lipaz) katalitik etkisiyle hidrolize olurlar. Acılaşma olarak bilinen
yağlardaki hoş olmayan koku ve tat oluşumu, kısmen hidroliz sonucu yağ
asitlerinin serbest kalmasından kaynaklanır.
Kaynak: Ası T. Tablolarla Biyokimya Cilt I
Nötral Yağlar
 Yağların Kimyasal Özellikleri;
 Sabunlaşma: Yağlar kuvvetli bazlarla kaynatılırsa sabunlar ile gliserine parçalanır.
Bu olayı sabunlaşma denir.
 Sabunlaşma Sayısı: 1 gram yağın sabunlaşması için gerekli olan mg cinsinden KOH
miktarına denir.
 Sabunlaşma sayısı yağ asitlerinin molekül ağırlığını ortalama olarak gösteren bir
indeks olarak değerlendirilir.
Nötral Yağlar
 Yağların Kimyasal Özellikleri;
 Yağ asitlerinin ayrılması: Bir yağdaki yağ asitlerini tespit ederek ayırma olayıdır.
Bu reaksiyon ile bir yağdaki yağ asitleri serbest halde ayrılabilmesi mümkün olur.
 Hidrojenlenme: Yağlarda bulunan doymamış bağların, hidrojen ile doyurulması
olayıdır. Yağlardaki, yağ asitlerinin doymamış bağları hidrojen ile doyurularak
margarinler elde edilir.
 Halojenlenme: Yağlardaki, yağ asitlerinin doymamış bağlarının Cl, Br, I gibi
halojenlerle doyurulması olayıdır.
 İyot Sayısı: 100 g yağ tarafından absorbe edilen g cinsinden iyot miktarına denir.
 İyot sayısı yağların nisbi doymamışlıklarının göstergesidir.
Nötral Yağlar
 Yağların Kimyasal Özellikleri;
 Asetilleşme: Hidroksil gruplu yağ asidi taşıyan, yağların asetik anhidr ile
asetilleştirilmesi olayıdır.
 Asetil Sayısı: 1 g asetilleşmiş yağın sabunlaşmasından açığa çıkan asetik asiti
bağlamak için gerekli olan KOH’ın mg cinsiden miktarına asetil sayısı denir.
 Asetil sayısı yağdaki oksi asitlerin ortalama miktarını verir.
 Oksidasyon: Yağlardaki doymamış yağ asitlerinin çift asitlerinin çift bağlarına O3
ya da O2 eklenmesi ile olur. Yağların acılaşması kısmen hidroliz sonucu, kısmende
oksidasyon sonucu meydana gelir.
Nötral Yağlar
 Yağların Kimyasal Özellikleri;
 Yağların Acılaşması: Doğal yağlarda oluşan hoş olmayan koku ve lezzete verilen
addır.
 Asit Sayısı: 1 g yağda mevcut serbest yağ asitlerinin nötralize edilmesi için gereken
KOH’in mg cinsinden miktarına asit sayısı denir. Serbest yağ asitlerinden ileri gelen
acılaşmanın bir indeksi olarak kabul edilir.
 Uçucu Yağ Asiti Sayısı (Reichert-Meissl Sayısı): 5 g yağdan sabunlaştırma, asitlerme ve
bunlarla damıtma suretiyle elde edilen uçucu yağ asidinin nötralize edilmesi için
gerekli olan 0,1 N alkalinin ml cinsinden miktarına uçucu yağ asiti sayısı veya
Reichert Meissl Sayısı denir.
Nötral Yağlar
 Yağların Kimyasal Özellikleri;
 Acılaşmanın Nedenleri;
1. Bir yağdaki gliseridlerin serbest yağ asitleri ile gliserine ya da serbest yağ asitleri
ile mono ve digliseridlere hidrolize olmasından ileri gelebilir.
2. Çeşitli oksidasyon olaylarından ileri gelebilir.
3. Serbest doymuş yağ asitlerinin beta-oksidasyonundan ileri gelebilir.
Nötral Yağlar
 Gliserin Eterler: Gliserin’in α-OH grubunun alifatik yapıda doymuş veya
doymamış bir alkolle eter tipi bir bağ ile birleşmesiyle oluşmuş lipidlerdir. Bunlar
çimil alkol, batil alkol ve selaçil alkoldur. Hayvansal dokularda bulunur (Köpek
balığı ve balina yağı).
 Glikozilgliserinler: Bitkilerde kloroplast lipidleri içerisinde bulunan mono ve
diglikozildiasilgliserinlerdir. Bitkisel kaynaklıdır. Yüksek oranda linoleik asit ihtiva
ederler.
Fosfogliseridler
 Gliserinle esterleşmiş halde fosforik asit taşıyan gliseritlerdir.
 Tüm hayvan ve bitki hücrelerinde yaygın olarak bulunurlar. En çok yumurta,
beyin, karaciğer, böbrek, pankreas, akciğer ve kalp kasında yer alırlar.
 Asetonda çözünmemeleri ile diğer lipidlerden ayrılırlar.
 Fosfatidler: Doğada yaygın olara bulunun fosfogliseridlerdir. Gliserinfosfat türevi
olup çoğu kez azotlu bir baz taşırlar. Bu grupta lesitin, kefalin ve plazmalojenler
bulunur.
Fosfogliseridler
 Lesitinler (Fosfatidilkolinler): Gliserofosfat türevidirler. Azotlu bir bazdır.
 Lesitin = 1 mol Gliserin + 2 mol Yağ asidi + 1 mol H3PO4 + 1 mol Kolin
 Lesitinin yapısındaki kolin hariç geri kalan kısma fosfatidik asit adı verilir. Bundan
dolayı lesitine fosfatidil kolin de denir.
 Yapısındaki yağ asitleri doymuş veya doymamış olabilirler.
 Fosforilaz A enzimi Lesitini kısmi olarak hidrolize edebilirler. Bu enzim yılan
zehirinde, eşek arısı zehirinde ve bazı mikroorganizmalarda bulunabilir.
 Suda erimezler, fakat suya karşı büyük ilgileri vardır. Protoplazmanın en önemli
maddelerinden biri olması belki de bundan dolayıdır.
Fosfogliseridler
 Kefalinler (Fosfatidiletanolaminler): Yapıca lesitinlere benzerler. Aralarındaki tek
fark fosforik asitle esterleşmiş halde bulunan kolin’in yerine, Kefalin’lerde
kolamin bulunmasıdır.
 Kefalin = 1 mol Gliserin + 2 mol Yağ asidi + 1 mol H3PO4 + 1 mol Kolamin
 Yapısındaki yağ asitleri genellikle biri doymuş, diğeri doymamıştır. Lesitinlerde ise
iki yağ asitide doymuş veya doymamış olabilir. Buda ikisi arasındaki değişik bir
farklılıktır.
 Organizmada başta beyinde olmak üzere, tüm vücut dokularnda bulunur.
Özellikle hücresel zarların yapısındayer alırlar.
 Kefalinler lesitinlere göre alkolde daha az çözünürler.
Fosfogliseridler
 Plazmalojenler: Hidroliz olduklarında, yüksek moleküllü aldehitlerin bir karışımı ile birlikte
α- yada β- gliserofosforik asitin kolamin ile esterlerini verirler.
 Kefalinlere benzerler ancak gliserin’ in ilk iki karbonundaki 2 OH grubu, palmitik aldehit’ in
aldehit grubu ile 1 mol su çıkararak, asetil bağı oluşturarak birleşirler.
 Plazmologen = 1 mol Gliserin +Yüksek Yağ asidi aldehidi + 1 mol H3PO4 + 1 molKolamin
 En çok beyin, karaciğer, kalp ve yumurtada bulunur.
Fosfogliseridler
 Difosfatidilgliserinler ve Fosfoinozitidler: Gliserin fosfatın azotsuz türevleridirler.
Doğada yaygın olarak bulunurlar.
 Difosfatidilgliserinler: 2 molekül fosfatidik asidin bir gliserin vasıtasıyla birbirine
bağlanmasından oluşur. Tüm bitki ve hayvanlarda bulunur.
 Fosfoinozitidler: Bir molekül gliserin + bir molekül myoinozitol (hekza
hidroksialkol) + iki molekül yağ asidi + 1-3 arasında değişen fosforik asitten
kuruludur. Doğada yaygın olarak bulunurlar.
Gliserin Taşımayan Lipidler
A. Sfingolipidler
i. Seramidler
ii. Sfingomiyelinler
iii. Glikosfingolipidler
B. Alifatik alkoller ve mumlar
C. Terpenler
D. Steroidler
Sfingolipidler
 Gliserin taşımayan lipidlerin birinci grubunu sfingolipidler oluşturur. Bu grup
maddelerde gliserin taşıyan lipidlerdeki gliserinin yerini sfingozin alkoller alır.
 Sfingozin alkol 18 C, bir çift bağ ve bir amino grubu taşıyan alkoldür.
 Bu bileşikler, sfingozin bazının (4-sfingenin) veya dihidrosfingozin’ in (sfinganin)
türevleri olarak kabul edilirler.
 Yağ asitleri, sfingozin alkollerin amin grupları ile asit amid bağı oluşturmak
suretiyle bağlanırlar. Alkol grubunun OH grubuna ise farklı maddeler bağlanmak
suretiyle değişik sfingolipidler meydana gelir.
Sfingolipidler
 Seramidler: Sfingozin’ in N-asil türevidirler. Hidrolize edildiklerine 1 mol sfingozin,
1 mol yağ asidi verirler. Hayvansal ve bitkisel dokularda bol miktarda bulunurlar.
 Sfingomyelinler: Seramid’ lerin fosfokolin türevidir. Hidrolize edildiklerinde 1 mol
sfingozin alkol, 1 mol yağ asidi, 1 mol kolin ve 1 mol fosforik asit verirler. Beyin ve
sinir dokusunda çok miktarda, kan lipidlerinde az oranda bulunur. Hücrelerin
çoğunun zarında bulunur.
 Glikosfingolipidler: Seramid’ lerin, karbonhidratlı türevleridir. Yapılarında fosforik
asit ve kolin taşımazlar. Bunların yerine galaktoz, klikoz gibi heksozlarla, onların Nasetil türevlerini taşırlar. Gliko ismi burdan gelir. Karbonhidratların değişmesiyle 3
sınıfa ayrılırlar. Serebrositler, ganglositler ve seramid oligosakkaritler.
Sfingolipidler
 Glikosfingolipidler;
 Serebrositler: Hidrolize edildiklerinde 1 mol sfingozin, 1 mol yağ asidi, 1 mol galaktoz
veya glikoz verirler. Beyinde ve sinirlerin myelin kılıflarında bol miktarda bulunurlar.
 Yavrularda sinir sisteminin gelişmesi için serebrosit sentezi, karbonhidratların
bilhassa galaktozun bulunması ile mümkündür. Bunun için, süt emen yavrularda süt
şekeri olan laktozun alınmasının ne kadar önemli olduğu ortadadır.
 Ganglositler: Hidrolize edildiklerinde 1mol sfingozin, 1 mol yağ asidi, 1 mol heksoz, 1
mol N-asetil galaktozamin/glikozamin, 1 mol N-asetil nöyraminik asit (sialik asit)
verirler. Sinirlerde ve dalak dokusunda bol miktarda bulunurlar. Hücre zarlarında
reseptörlerin yapısında görev alarak uyarıların iletilmesinde etkilidirler. Hücrelerin
ayrılığını ve birbirleri ile olan ilişkilerini yani haberleşmenin oluşmasını sağlayan
maddelerdir.
Sfingolipidler
 Glikosfingolipidler;
 Seramid Oligosakkaritler: Yapısında bulunan karbonhidrat sayısında göre
isimlendirilir.
 Sitolipin H= Sfingozin alkol + Yağ Asidi + Laktoz
 Sitolipin K = Sfingozin alkol + Yağ Asidi + Laktoz + N-asetil galaktozamin
 Böbreklerde, eritrositlerde bulunur.
Alifatik Alkoller ve Mumlar
 Bir çok lipid kaynaklarından önemli miktarlarda alifatik alkoller elde edilebilir.
Bunun nedeni de yağ asitleriyle esterleşmiş şekilde bulunmalarıdır.
 Mumlar, genellikle uzun zincirli yağ asitlerinin, yine uzun zincirli, bir hidroksilli
yani bir değerli alkollerle meydana getirdikleri esterlerdir.
 Mumlar doğada yaygın olarak bulunurlar.
 Böceklerin salgılarında,
 Hayvanların deri, kıl ve tüylerinde koruyucu tabaka halinde,
 Bitkilerin yapraklarında, meyva ve kabuklarda bulunur.
Alifatik Alkoller ve Mumlar
 Önemli Mumlar;




Arı Mumu  Arının salgısında
Lanolin  Yünde
Spermeçet Mumu  Balinada
Karnauba Muma  Bitkilerde
 Mumların yararlanıldığı yerler;
 Arı mumu, petek yapımında kullanılır.
 Lanolin, çeşitli merhem ve kremlerin yapımında, kozmetiklerin hazırlanmasında
kullanılır.
 Spermeçet mumu, mum yapımında kullanılmıştır.
 Karnauba mumu, ayakkabı cilası, yer cilası, vernik ve mum yapımında kullanılır.
Terpenler
 5 C’ lu izopren moleküllerinin birbirine bağlanmasıyla kurulan bileşiklere
Terpenler denir.
 Molekülde çift bağ vardır ve bu bağlar konjugedir. Yani iki çift bağ arasında tek
bağ bulunur. Böylece yüksek reaksiyon yeteneğine sahiptirler.
 Aynı maddenin moleküllerinin birbirileriyle birleşmesi olayına polimerizasyon adı
verilir. İzopren moleküleri polimerize olmadan önce dehidre olmalıdır. Dehidre
olmuş 5 C’lu izopren molekülleri polimerize olduklarında terpenler adı verilen
bileşikler meydana gelir.
Terpenler
 Biyolojik yönden önemli bazı terpenler; Likopin, Karotin, Vitamin A, Squalen
 Terpenlerin en önemli grubu karotinoidlerdir. Açık sarıdan kırmızı menekşeye
kadar değişen renktedirler. Bazıları asiklik yani halkasız, zincir yapısında, bazıları
ise zincirin iki ucunda hidroaromatik halkalar taşır yapıdadır.
 Hidroaromatik halka taşıyan karotinoidlere karotinler denir.
 Bir çok doğal yağa sarı rengini veren maddeler karotinoidlerdir.
 Çift bağ taşıdıklarından, havanın oksijeni ve ultraviyole ışınlarla kolaylıkla ve hızla
oksitlenirler.
Terpenler
 Alifatik yapıda olan karotinoidler;
 Likopin: 6 izopren molekülünün zincir şeklinde birleşmesiyle oluşmuştur. Domatese
kırmızı rengini veren maddedir.
 Squalen: 4 izopren molekülün polimerize olmasıyla oluşur. Hayvan ve insanlarda
kolesterol sentezinde bir ara madde olarak meydana gelir. Kolesterolün ön
maddesidir.
 Alkol Gruplu alifatik yapıda olan karotinoidler;
 Fitol: Dört izopren molekülün polimerizasyonu ile meydana gelmiş 20 C’ lu bir yapıya
sahiptir. Zincirin sonunda bir alkol grubu taşır. Klorofile bağlı olarak yeşil bitkilerde
bulunur.
Terpenler
 Karboksil gruplu alifatik yapıda olan karotinoidler;
 α-krosetin: 4 izopren molekülünden oluşur. Zincirin her iki ucunda birer karboksil
grubu yer alır. Safraya sarı rengini veren maddedir.
 Hidroaromatik halkaya sahip karotinoidler: Yapıda olan maddelere karotinler
adı verilir. Hidroaromatik halkalar dört izopren molekülün iki ucunda yer alır.
Hidroaromatik halkalara iyonon halkaları denir ve 3 adet vardır. α-iyonon, βiyonon ve pseudoiyonon halkalarıdır.
 α- ve β-iyonon halkaları, kapalı halkalar olup bir çift bağ taşırlar. Halkaların yeri
farklıdır.
 Pseudoiyonon halkası ise açıktır ve 2 çift bağ taşır.
 Doğada 3 çeşit karotin vardır. α-, β- ve γ-karotin.
Terpenler
Terpenler
 Hidroaromatik halkaya sahip karotinoidler, Karotinler;
 α-Karotin: α-iyonon + 4 izopren molekülü + β-iyonon halkasından oluşur. Yarıya
bölünmesi ile 1 molekül Vitamin A oluşur.
 β-Karotin: β-iyonon + 4 izopren molekülü + β-iyonon halkasından oluşur. Yarıya
bölünmesi ile 2 molekül Vitamin A sentezlenebilir.
 γ-karotin: β-iyonon + 4 izopren molekülü + pseudoiyonon halkasından oluşur. Yarıya
bölünmesi ile 1 molekül Vitamin A sentezlenebilir.
 Karotinler özellikle yeşil bitkilerde bulunur. Havuç β-Karotin yönünden
zengindir.
Terpenler
 Alkol gruplu hidroaromatik yapıya sahip karotinoidler
 Ksantofil (Lutein): Dihidroksi α-karotindir. Her iki iyonon halkası da hidroksil
grubu taşır. Tavuk yağına, yumurta sarısına ve civcivlerin tüylerine renk veren
maddelerdir.
 Kriptoksantin: İyonon halkalarının birinde OH grubu bulunur. Monohidroksi βkarotindir. Mısır tanelerinde ve kırmızı biberde bulunur. β-iyonon halkasına sahip
olduğu için 1 molekül Vitamin A sentezlenebilir.
Steroidler
 Hayvansal ve bitsikel dokularda çok yaygın olarak bulunan maddelerdir.
 Tüm steroidler her zaman steran halkası (siklopentanoperhidrofenantren halkası)
taşırlar.
C
A
B
D
Steroidler
 Steroidlerin oluşmasında en çok değişen 17 nolu C atomuna bağlanan yağ
zincirdir. Yan zincirin değişmesiyle yeni steroidler şekillenir.
 Steran halkası taşıyan, biyolojik yönden önemi olan maddeler;





Sterinler/Steroller
Safra asitleri
Cinsiyet hormonları
Adrenal korteks hormonlar
Vitamin D grubu maddeler
Steroidler
 Sterinler/Steroller: Bir steran halkası ile bir yan zincir taşırlar. Tamamında 3
numaralı karbonda alkolik bir hidroksil grubu bulunur. Kendi aralarında 3 grup
oluşturular.
1.
Zoosterinler/Zoosteroller: Sadece hayvansal dokularda bulunur ve en önemli üyesi
kolesterol’dür. En çok beyin, sinir dokusu, adrenal bezler ve yumurta sarısında
bulunur.
Steran halkasının 3 nolu karbon atomunda 1 mol OH grubu, 5 ve 6. karbonlar arasında
bir çift bağ, 10 ve 13. karbonlarda birer metil grubu ve 17 nolu karbonda 8 karbonlu bir
yan zincir taşımasıdır.
Steroidler
Kolesterol (Kolesterin)
Steroidler
 Sterinler/Steroller: Zoosterinler/Zoosteroller:
 Kolesterolün özellikleri;
1.
2.
3.
4.
5.
Sadece hayvansal dokularda bulunur, bitkilerde bulunmaz.
Tatsız ve kokusuzdur.
Havanın ve ışığın etkisinde kalırsa oksitlenir.
Oksitlenirse 7-hidrokolesterol oluşur, buda Vitamin D3 ön maddesidir.
Adrenal korteks hormonlarının, cinsiyet hormonlarının ve safradaki kolik asidin ön
maddesidir.
 Zoosterollerin diğer bir molekülüde koyunların yapağısında bol miktarda bulunan
lanosteroldür.
Steroidler
 Sterinler/Steroller:
1.
2.
Mukosteroller: Maya ve mantarlarda bulunan sterollerdir. En önemli üyesi
ergosteroldür. UV ışığı altında ergokalsiferol’e dönüşür. Bu da Vitamin D2’ dir.
Fitosteroller: Bitkisel kaynaklı steroller olup iki öemli üyesi vardır. Stigmasterol ve
sitosterol. Stigmasterin progesteronun ön maddesidir. Sitosterol özellikle tahıl
tanelerinde bol miktarda bulunur.
 Safra Asitleri: Steran halkası taşıyan maddelerdir. Ön madde olarak kolesterolden
yararlanılarak insan ve hayvanlar tarafından sentez edilir. Kolesterolün yan
zincirindeki son üç karbon atomu oksidasyona uğrayarak parçalanır ve karboksil
grubu oluşarak safra asitleri meydana gelir.
 Safra asitleri başlıca karaciğer tarafından sentezlenirler.
Steroidler
 Safra Asitleri;
 Safra asitleri kolanik asitin oksi türevleridirler.





Kolik Asit----------------------- 3, 7, 12 - trihidroksikolanik asit
Dezoksikolik Asit------------- 3, 12 - dihidroksikolanik asit
Litokolik Asit------------------3 - hidroksikolanik asit
Hiyodezoksikolik Asit-------- 3, 6 - dihidroksikolanik asit
Kenodezoksikolik Asit-------- 3, 7 - dihidroksikolanik asit
 Safrada en çok bulunan safra asitleri, kolik asit ve kenodezoksikolik asittir. Safra
asitleri serbest halde bulunmaz. Hepsi birleşmiş haldedir. Buna birleşik safra
asitleri denir ve karboksil grupları aracılığı ile glisin ve taurin ile birleşirler.
Steroidler
 Safra Asitleri;
 Başlıca özellikler;
1.
2.
3.
Yüzey gerilimini azaltıcı, emülsiye yapıcı özelliğe sahiptirler.
Barsaklardan yağ asitlerinin rezorpsiyonunda önemli rol oynarlar.
Yağların yüzeylerini genişleterek lipaz gibi enzimlerin yağlara daha iyi etki
yapmalarını sağlarlar.
Diğer sınıf bileşiklere bağlı Lipidler

Lipoproteinler

Eikozonoidler

Lisofosfogliseridler

Lipopolisakkaritler
Görsel Kaynak: WikiMedia
Kaynaklar
 Ası. T. 1999. Tablolarla Biyokimya, Cilt 2
 Sözbilir Bayşu N, Bayşu N. 2008. Biyokimya. Güneş Tıp Kitapevleri, Ankara
Sorular
1. ................ hidrokarbon zincirli monokarboksilik organik asitlerdir.
a- Yağ asitleri
b- Terpenler
c- Safra Asitleri
d- Hidroklorik asit
e- Fosforik asit
2. Aşağıdakilerden hangisi esansiyel yağ asididir ?
a- Palmitik asit b- Stearik asit c- Araşidonik asit d- Lignoserik asit
e- Miristik asit
3. Aşağıdaki terpenlerden hangisi Vitamin A’ nın ön maddesidir ?
d- β-karotin
e- Likopin
Cevaplar: 1-a, 2-c, 3, d
b- Kriptoksantin c-α-krosetin
Cevaplar: Sırası ile; a, c, d
a- Ksantofil
Sorularınız ?
Bir sonraki konu;
PROTEİNLER

Benzer belgeler