PDF SAYI 67 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 67 - Hayat Online
27
Ludwigshafen’de IGMG ve DİTİB’in Ortaklaşa Düzenledikleri
16
18
“Alemlere Rahmet Hz.
Muhammed” Programı
HASENE Yardımlarıyla Vanlı
Depremzedelerin Gönlünü Isıttı
Sachsenheim DİTİB Mimar Sinan
Camiinden Protestan Kilisesine Ziyaret
HAYAT
Avrupa’daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06142-793 0770-71
Fax: 06142-793 0772
Mobil: 0157-83555560
[email protected]
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 67 • Yıl/Jahre: 9 • Nisan / April 2012 / Cemaziye`l Evvel 1433
?
www.okusan.eu
Gençliğimize Sahip Çıkıyor muyuz
Hırdavat Ürünleri Fuarına Temiz Bir Hemshof İçin
(Saubere Hemshof) Elele
Çıkartma Yaptık
Ah Gençlik...
Vah Gençlik
Hani Nerede
O Gençlik
Dr. Yusuf IŞIK
İnsanlığa
Yön
Veren
Nesiller
05 Mahmut AŞKAR
Ergenlik
ve
Gençlik
11 A.Faruk ÇAĞLAR
Avrupa
Gençlik
Çalıştayı ve
İntibalarım
19 Selma ÖZTÜRK
27
06
24
04
25
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.
Görmez, Düsseldorf ve Köln Bölgesi Din Mainz'da Suyla Boyanın Dansı-Der Tanz
Görevlileri ile Buluştu
der Farben auf dem Wasser-5 Ebru Sergisi
Tesettür
ve
Moda
Zeynep T. GENCER
20
Doğru
Ajans
İle
Başarıya...
Nagihan ÖZTÜRK
Türkiye`den
Emekli
Olacaklar
Dikkat!
14 Erhan NACAR
21 İlhan BİLGÜ
Olgunlaşamayan
Gençlik
Hacarabın
Serüvenleri
54
13 M. Salih AYDIN
29
Islamische
Gemeinschaft Millî Görüş
Hadsch-Umra Reisen GmbH
Boschstr. 61-65 . D-50171 Kerpen
Tel: 02237-9746-0
Fax: 02237-656-319
/IgmgHacUmre
www.igmghacumre.com
[email protected]
HAYAT
Sevgili dostlar!
Her toplumun geleceğinin teminatı olan gençler o toplum için oldukça büyük değere sahiptir.
İçerisinde yaşadığımız dünyada
kendi gençlerine gereken önemi veren toplumlar dünyada her daim
söz sahibi olmaya devam etmektedirler.
20. Yüzyılda devletler gençlerine
verilmesi gereken önemi sadece
eğitim alanında yeterli şekilde verilince yeterli olacağını sandıkları ve
gençlerin bir diğer ihtiyacı olan
manevi eğitimi eksik bıraktıkları
için bunun bedelini oldukça ağır
ödediler.
Özellikle Batı ülkelerinde eğitimli tabiri caiz ise tam donanımlı
gençlerin belli bir zaman sonra doruğa ulaşan duygularının artık kendilerini tatmin etmemesi sonucu
intihara sürüklenmelerinin nedenleri araştırıldığında manevi açıdan
büyük boşluklar yaşadıkları ortaya
çıkmıştır.
İnsanoğlunun maddi ihtiyaçlarının yanında manevi ihtiyaçlarının fizyolojik bir gerçek olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Maddi açıdan her türlü ihtiyacı
karşılanan ama manevi açıdan ise
bir boşluğa sürüklenen gençlerin
günümüzde neler yapabileceğini
maalesef yaşanan esef verici olaylarla çok net bir şekilde görebilmekteyiz.
Amerika`da ve son dönemde
Almanya ve Avrupa`da yaşanan
okul baskını ve cinayetlerinde bunu görebilmek mümkündür.
Bunun tam tersi maddi açıdan
her türlü imkandan yoksun ama
sözde manevi açıdan bir boşlukta
olmayan gençlerin de neler yapabileceklerini hep beraber görmekteyiz.
İnsanların manevi açıdan herhangi bir eksiklik içerisinde olmamaları için Allah tarafından gönderilen ilahi dinler her türlü bilgi ve
donanımı sunmuşlardır.
Yine bu gönderilen ilahi dinlerin kaynakları maalesef günümüzde de yaşanan bazı gelişmelerde olduğu gibi tarih sürecinde de tahrif
edilmiş ve edilmeye de devam etmektedir.
Kendi inanç sistemimiz İslam
açısından bazı örneklemelerle bunu açmak istiyoruz.
Tüm insanlığa bir rahmet kaynağı olarak gönderilen ve Kur`an-ı
Kerim`de pek çok yerde bizlere ör-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 03 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
[email protected]
Gençliğimize Sahip
Çıkıyor muyuz?
nek gösterilen ve yine bir hadisi serifinde buyurduğu gibi: “Ben üstün
ahlaki tamamlamak için gönderildim.” diyen Peygamberin ümmeti
olan bizler kendimize Efendimizi
örnek almaz isek ne büyük yanlışlar içerisine düşebilmekteyiz.
“Masum bir insanın öldürülmesi tüm insanlığın öldürülmesi gibidir” diyen bir Peygamberin ümmeti olan bizlerin, değil bir insanı öldürmek herhangi bir canlıya zarar
vermemiz mümkün değildir. İnanç
sistemimiz bizim böyle davranmamızı bizlere söylemektedir.
Bunu böyle yaşamamız gerekirken maalesef son 20-30 yıl içerisinde dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan müslümanların birbirlerine zarar verdikleri gibi kendilerinden olmayanlara da verdikleri
zarar maalesef dünyada müslümanlar ve İslam hakkında haksız
bir yargıya sahip olunması sonucunu çıkarmaktadır.
Bu işin görünen boyutu.
Bir de görünmeyen son dönemdeki meşhur tabiriyle derin boyutunu da dikkate almamız gerekir
diye düşünüyoruz.
Özellikle üçüncü dünya ülkesi
durumunda olan bazı müslüman
devletlerin halkları maalesef hem
cahil bırakılmışlar ve hem de başlarındaki idarecilerin kendi halklarına ihanet etmeleri neticesinde derin güçler tarafından istedikleri
olaylarda istedikleri gibi kullanılabilir hale gelmişlerdir.
Bu halkların gençleri sözde İslam adına ve sözde İslam`ın en gü-
zel ibadet biçimlerinden biri olan
Cihad adına kendilerine verdikleri
zararın yanında belki de ortaya
koydukları eylemlerle hiç bir alakaları olmayan masum insanlara da
zarar vermelerinin insanlıkla ve İslamla ne alakası olabilir.
Bakıyorsunuz bazı derin yapılanmalar bunları sözde İslami değerler ile yetiştiriyormuş gibi yapıp
sonra kendi hain emelleri için kullanabilmektedirler.
Bu örneğin Batı dünyasındaki
benzerini son dönemde Almanya`da ortaya çıkan neo-nazi cinayetlerinde bir kere daha görmüş
bulunmaktayız.
Yani sözün hasılı İslam dünyasında da Batı dünyasında da birileri kendi çıkarlarını gerçekleştirebilmek için masum gençleri maşa olarak kullanmakta ve toplum huzuruna zarar vermektedirler.
Bu ve buna benzer zararlardan
gençlerimizi korumak için aileler
ve toplum olarak yapmamız gereken pek çok şeyler mevcuttur.
Bizler müslümanlar olarak
gençlerimizin okul eğitimlerinin
yanında dini eğitimlerini de kamil
manada yapmalarını sağlamalıyız.
Bunu yaparken işin ehli ve her
daim İslam`ın kaynaklarından beslenen ve İslam`ı kendi istediği gibi
değil Efendimiz ve ashabının yaşadığı şekilde yaşayan ve öğreten kişilerden faydalanmalıyız.
Bunu ilk olarak aile ortamımızda yapabilmenin gayreti içerisinde
olmalıyız. Aile ortamında Efendimizin yaşadığı İslam`ı gören genç-
editörden
ler dış etkenlerden kolay kolay etkilenmezler. Ve yukarıda anlatmaya
çalıştığımız zararlı yapılanmaların
tuzaklarına kolay kolay düşmezler.
Anne babalar olarak evlatlarımızın bulundukları toplumda en
güzel yerlere gelmeleri ve insanlığa
faydalı olmaları için gerekli tüm
eğitimlerini yapmalarını sağlamalı
ve bunun yanında da inanç değerlerimizin gerektirdiği şekilde eğitim ve ibadertlerini gerçekleştirmeleri için her türlü ortamı hazırlamalıyız.
Biraz daha açık tabirle daha iyi
bir ev, daha iyi bir araba, daha iyi
mali imkanlara kavuşmak isterken
ihmal ettiğimiz gençlerimizi kaybetmektense, elimizden gelen imkanları onlara harcayarak ve vererek hem dünyamızı ve hem de ahiretimizi mamur etmeliyiz.
Son söz olarak Efendimiz
(s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre
yetiştirin”
Her halde maramımız anlaşılmıştır.
Cenab-ı Allah çalışmalarımızı
bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
HAYAT
Aylık Ücretsiz Gazete
Nisan - April 2012
Cemaziye`l Evvel 1433
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayın Kurulu
Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş,
Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aşkar,
Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın,
Ayşe Akgün, Sinan Aktürk,
İskender Güngör, Aydın Ersoy
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve
Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 04 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Araştırma: Genç Müslümanların
Dünyası - Federal İçişleri Bakanlığı’nın Endişesi Anlaşılır Değil
slam Toplumu Milli Görüş (IGMG)
Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Federal İçişleri Bakanlığı’nın
yayınladığı “Almanya’daki Genç Müslümanların Dünyası” başlıklı araştırma ile
ilgili olarak, “Siyasilerin hazırlattıkları
araştırmaları okumaları kendi faydalarına
olacaktır. Yoksa üst düzey politikacıların,
araştırmanın temel sonuçlarını es geçen
niteliksiz değerlendirmelerine anlam verilemeyecektir” değerlendirmesinde bulundu. Yeneroğlu ayrıca şunları söyledi:
“Bilim adamları, herkesin mutabık kaldığı bir entegrasyon tanımının olmadığını
araştırmanın hemen başında, belirtirlerken, aynı zamanda medyada Müslümanların dörtte birinin entegrasyona karşı olduklarını okuyorsunuz. İçi boş ve genelleyici bu yargılar maalesef Hristiyan
birlik partilerinin üst düzey politikacıları tarafından yaygın hale getirilmekte,
daha da kötüsü terör ile ilişkilendirilmektedir. Oysa araştırmayı yapan bilim
adamları açıkça, katılımcıların ‘terörün suçsuz insanları vurması nedeniyle terör ve teröristleri akılsız ve aptal bulduklarını’ ifade ettiklerini vurguluyorlar.
Bu çerçevede Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in (CSU) endişesi anlaşılır değildir. Sayın Bakan daha iyi bilgilendirilseydi, tehdit senaryosu
kurgulamaya çalışmazdı. Çünkü araştırmanın en temel sonucu (6. Bölüm) ‘Ne
ekersen, onu biçersin’ şeklinde özetlenebilir. Bu açıdan artık Sayın Bakan, ‘İslamcılık’, ‘İslamist’ ya da ‘İslamcı terör’ gibi kavramlar üzerinden Müslümanların daima potansiyel tehdit olarak algılanmasının önüne geçmeye çalışmalıdır.
Zira bu sadece Müslümanları değil, toplumun tümünü olumsuz yönde etkilemektedir. Böyle olduğu sürece ayrımcılık ve dışlamalara destek verilmiş
olmakta, dayanışmanın ise önüne geçilmektedir.
IGMG yıllardır, bahsedilen araştırmada dile getirilen soruna dikkat çekmekte, fakat hükümet çevrelerine sesini duyuramamaktadır. Her şeye rağmen
federal hükümetin, tartışmalı olmayan bilimsel verileri benimsemesini ve söylemini değiştirmesini ümit ediyoruz. Şimdiye kadar benimsenen üslup ile, özgürlükçü demokratik düzenin zemininde hareket etmeyenler güçlendirilmektedir. Bunların neler yapabileceğini de Zwickauer terör örgütü gayet açık ispatlamış oldu. Bu tür cinayetlerin bir daha yaşanmamasını samimiyetle isteyenler, tedbirlerini almalıdırlar. Bunun yolu da üslubun ve söylemin değişmesinden geçmektedir.”
İ
haber
Dünya Kadınlar Günü: Potansiyelleri
Değerlendirmenin Zamanı Artık Geldi!
slam Toplumu Milli Görüş Kadınlar
Teşkilatı Başkanı Hatice Şahin, Dünya
Kadınlar Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “En iyi eğitimi almış, üst düzey motivasyona sahip çok sayıda Müslüman bayan,
iş hayatında fırsat eşitliği bekliyor. Fırsat
eşitliğinde yaşanan sorunlar sadece üzüntü
verici değil, aynı zamanda birer sorumsuzluk örneğidir” ifadelerinde bulundu. Şahin
ayrıca şunları söyledi:
“1921 yılından beri 8 Mart, ‘Birleşmiş
Milletler Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü’ kısaca; Uluslararası Kadınlar Günü ya da
Dünya Kadınlar Günü olarak dünya genelinde kutlanıyor. Dünya Kadınlar Günü, Birinci Dünya Savaşı döneminde kadınların
eşitlik ve seçme/seçilme hakkı mücadelesi ve ayrıca Şubat Devrimi’nde kadınların üstlendiği rol sonrasında özel bir gün olarak kutlanmaya başlandı.
Şu anda, 2012 yılında olmamıza ve pek çok alanda önemli büyük ilerlemeler kaydedilmesine; siyasetin, toplumun ve ekonominin önemli noktalarında
son derece başarılı kadınların varlığına rağmen, genel manzara yine de ürkütücü. Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) verilerine
göre Avrupa ülkelerinin tümünde kadınların gelirleri erkeklere oranla çok daha düşük. Yönetim kademelerinde bulunan kadınların sayısı konusunda da hala katedilecek çok mesafe var.
Müslüman bayanlar ise kadın ve göçmen olarakveüstelik başörtüsü de takıyorlarsa çok daha fazla haksızlığa maruz kalmaktalar. Yasalarda yer alan başörtüsü yasakları nedeniyle esasen yetkin oldukları birçok mesleği icra edememekte veya iş başvurusu sürecinde, kalıplaşmış bazı düşünceler ve önyargılar
nedeniyle pek çok sorunla karşılaşmaktalar. Sadece görüşmeye çağırılabilmek
için bile diğer başvuru sahiplerine kıyasla çok daha iyi niteliklere sahip olmaları gerekiyor. Ve birçok durumda bu dahi yeterli olmuyor.
Böylelikle büyük potansiyellere sahip kadınların enerjileri kendilerinden istifade edilmeden heba oluyor. Müslüman bayanların çoğunun motivasyonu,
topluma katkı sağlama imkânına kavuşmadan, yok edilmiş oluyor. İçinde yaşadığımız toplumun da bu durumda olduğunu yakın zamanda yapılan vasıflı işçi tartışmalarında açıkça gördük. Aslında tüm girişimcilikleri ve canlılıkları ile
potansiyel sahibi bu bireyler gözümüzün önünde bulunuyorlar. Bu potansiyellerin harekete geçirilmesi için, anlamsız önyargılarla onların başörtüsüne takılmak yerine, bu insanların ve taşıdıkları potansiyellerin bütün toplum için değerinin görülmesi yeterli olacaktır.”
İ
Temiz Bir Hemshof İçin (Saubere Hemshof) Elele
emiz bir şehir için yürütülen kampanyaya yoğun bir katılım oldu.
Çoğunlukla Yabancı Kökenlilerin
oturduğu Ludwigshafenen Hemshof
semt sakinleri, Sivil Toplum Kuruluşu
olan IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi ve
Şehir Yönetimine bağlı LUKOM Kuluşunun ortaklaşa düzenledikleri “Temiz
Hemshof ’’ Projesine Semt sakinleri okul
öğrencileri ile Milli Görüşe Bağlı Alem-i
İslam ve Mehmet Akif Camii İmam ve
Hatipleri ile üyelerinin de katılımı ile
mahalle mahalle ve sokak sokak dolaşarak kilolarca çöp ve atık malzemeleri
topladılar.
Projeyi Belediye adına Meclis Başkan
yardımcısı ve LUKOM sorumlusu Friedrich Bauer, IGMG RNS e.V. Bölge Başkanı Yaşar Cimşit İslamrat Rheinland-Pfalz
Başkanı İhsan Altundaşoğlu, Proje sorumlusu Christa Schilling, Semt Belediye
T
Başkanı Antonio Priolo ile proje dernekler sorumlusu Ahmet Işık ve bir çok mahalle sakinleri büyük, küçük, genç, yaşlı
herkesin topluca başlatılan “Temiz Çevre
Temiz Semt’’ sloganı ile yapılan kampanya herkes tarafından takdirle karşılandı.
Kampanya ile ilgili LUKOM sorumlusu Frau Friedrich ve IGMG RNS Bölge
Başkanı Yaşar Cimşit ve Proje sorumlusu
bayan Christa Schillingin katılanları ve
duyarlılık gösteren semt sakinlerini Okul
ve Çocuk Kreşi sorumlularına teşekkür
ettiler.
IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar
Cimşit konu ile ilgili yapmış olduğu
açıklamada; “bu projeye Teşkilat ve Cemiyetler olarak destek verdik ve başta
Camii İmam ve Hatiplerimiz olsun tüm
idarecilerimizi ve üyelerimizin katılımı
ile yaşamış olduğumuz şehire ve çevremize daha duyarlı daha katılımcı ve hem sorumluluk almak hem de sorumluluklarımızı yerine getirmek için bu türlü projelere ilgisiz kalmamız mümkün değildir.
Bundan dolayı ben de tüm katılımcıları
ve “TEMİZ HEMSHOF’’ projesini başından bu zamana kadar bizim adımıza yürüten Ahmet Işık beye teşekkür ederim.
Çevre temiziği bilincinin daha iyi gelişmesi için okul öğrecileri ile kreş çocuklarının da katılmaları önemli ve geleceğimize yönelik “Temiz Çevre’’ bilinçli ve
duyarlı bir toplum oluşmasında büyük
bir katkısı olacaktır. Yaşanabilir bir Dünya ve TEMİZ bir dünya oluşması için
herkese görevler düşmektedir” dedi.
HAYAT
zellikle son yıllarda pozitivist anlayış, insanı inançlardan ve ahiret bilincinden uzaklaştırmıştır.
Günümüzde bir çok değer yargısı değişmiş ve ahlakî bir erozyon hızla devam etmektedir. Her türlü kötülüğün temelinde
inançsızlık vardır. Özellikle de ahiret bilincinden uzaklaşan insanlar, daha kolay
kötülük yapabilmekte ve günah işlemektedirler. Dünyevîleşme gün geçtikçe artmakta, insan zevk peşinde koşmaya devam etmekte ve sadece tatmin arayışına
girmektedir.
Bugünün gençliğine baktığımızda azgın bir hırs ve büyük bir tutku içerisinde
dünyaya yönelmektedir. Özellikle maddi
problemi olmayan aile çocukları satanizm ve ateizm gibi sapık yollarla tatmin
arayışına girmektedirler. Bu günün genç
nesillerinde ideal yoktur. Çünki popüler
kültür gençlerin idealsiz yetişmelerine
neden olmaktadır.
İslâm Dîni gençliğe ve gençlerin yetişmesine çok büyük önem vermiştir.
Çünki gençler, bir milletin geleceğinin
teminatıdır. Bugünün gençleri yarının
büyükleri demektir. Gençlerini iyi yetiştiren milletlerin geleceği daima aydınlık
olmuştur.
Gençlerin imanlı yetiştirilmesi İslâm’ın geleceği açısından da çok önemlidir. Günümüz gençliği büyük bir inanç
boşluğu içindedir. Bilindiği gibi insan,
beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenin nasıl hayatiyyetini devam
ettirebilmesi için yemeye, içmeye ve dinlenmeye ihtiyacı varsa, insan ruhunun
da bir gıdaya ihtiyacı vardır. İşte o gıda
da dindir. İman ve ibadetle insan ruhu
tatmin edilmezse, o zaman bir boşluk
oluşur ve insan o boşluğu daha farklı
yönlerden doldurmaya çalışır.
Gençlik dönemi, insanın kanının
kaynadığı hareketli bir dönemdir. Bu dönemde kişiye, hisleri/duyguları hakim
olduğu için pek sağlıklı düşünmeden çabucak karar verir. Bu nedenle gençlerin
kolaylıkla yanlış yapma ve hataya düşme
ihtimali vardır. Gençler yaş ağaç dalı gibidirler ve her türlü telkine açıktırlar. Bu
dönemde onlara istenilen şekil verilebilir. Gençlerin ihmal edilmesi, telafisi zor
yaralar açar. O halde gençlerimizi îman
ve ibadet neşvesiyle yetiştirmeliyiz. Çünki îman ve ibadet neşvesiyle yetişen
gençler, gençlik dönemlerini sıkıntısız ve
problemsiz geçirirler.
Peygamberimiz, kıyamet gününde
hiç bir gölgenin bulunmadığı, sadece Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenebilecek olan yedi sınıf insanı sayarken, âdil
yöneticilerden sonra ikinci sırada Allah’a
ibadet ederek yetişen gençleri zikretmiştir.
Üzülerek belirtelim ki, günümüzde
gençler; bir kısım film, gazete, dergi, internet, televizyon ve benzeri iletişim vasıtalarıyla ahlakî ve manevî değerleri zedeleyici bir şekilde yönlendirilmektedirler. Mesela; Medyada sıkça gündeme getirilen ve adeta özendirilen meşru evlilik
yerine, birlikte yaşama, birden fazla kişiyle birlikte olma, gece kulüpleri, aileden kopan gençlerin serüvenleri, giyim
tarzları, çıplak pozlar, erotik ve müstehcen içerikli filmler ve teşhircilik gençlerin ahlakî ve manevî değerleri üzerinde
Ö
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 05 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Dr. Yusuf IŞIK
[email protected]
Ah Gençlik... Vah Gençlik
Hani Nerede O Gençlik
olumsuz etki yapmakta ve gençler bu
alanlara yönlendirilmektedir.
Bu etki ve yönlendirmeler ile ailelerinden kaçan, eşinden ayrılan, çocuklarını terkeden, fuhuş ve uyuşturucu bataklığına düşen genç kızların varlığı bilinen
ve görülen sıradan bir vakıa haline gelmiştir. Medyanın bu telkin ve yönlendirmeleriyle ahlakî değerler aşınmakta ve
haramlar helâl gibi telakki edilmektedir.
O halde yetkililerin ve etkililerin, gençlerimizi bu tür yalan yanlış yönlendirmelerden kurtarmak için zaman kaybetmeden bir an önce gereken tedbirleri almaları ve çalışmalar yapmaları kaçınılmaz
bir zorunluluktur.
Özet olarak diyebiliriz ki, insan hayatında gençlik çok önemli bir dönemdir.
Çünki insan, yaşantısını çoğunlukla bu
dönemde öğrendiği bilgiler vasıtasıyla
şekillendirir. İşte bu yüzden gençlik devresi, çok kritik ve önemli bir dönemdir.
Bu dönemin ihmal edilmesi ve iyi değerlendirilememesi daha sonraki dönemlerin sıkıntılı geçmesine sebep olabilir.
Gençler bir milletin geleceğini şekillendirmektedirler. Geleceğin aydınlık olmasını isteyen milletler, gençlerini iyi yetiştirmek zorundadırlar. Dolayısıyla bizlere her konuda en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed
(s.a.v)’in tavsiyelerine kulak vererek
gençlerimizi iyi bir dînî ve millî terbiyeden geçirmeliyiz. Bu da ancak, önce sıkı
bir öğretim ve daha sonra disiplinli bir
eğitimle mümkün olabilir.
Bu konu; bu konularda büyük iddia
sahibi kişi, kurum, kuruluş, örgüt, teşekkül ve teşebbüs mensuplarına îlânen
duyrulur.
Gereği yapılır inşallah...
Cennet mekân, Merhum Prof. Dr.
Necmettin ERBAKAN Hocamızın gençlere yaptığı sayısız konuşmalarından bir
lü’le ve mercan demeti:
GENÇLİĞE...
Kıymetli Gençler!
Hayat; doğru ile yanlışın, güzel ile
çirkinin, faydalı ile zararlının ve adalet
ile zulmün mücadelesinden ibarettir. İslâm sadece Müslümanlara değil, bütün
dünyaya huzur ve barış getirecek değerleri bünyesinde taşımaktadır. Gençler de
bu barışın teminatıdır. Barış, kardeşlik,
sevgi, adalet ve huzur tüm insanlığın ortak talebidir. Müslüman gençlerin de bu
değerleri taşımaları bir zorunluluktur.
Taşıdığımız bu sorumlulukların aksine bu gün bütün insanlık bir buhranın
içindedir. İslâm coğrafyası ırkçı emperyalistlerin elinde kan gölü haline çevrilmiştir. Ayrıca işsizlik, açlık ve insan hakları ihlâlleriyle dünya gençliği bunalıma
sürüklenmektedir. Bunalımdan çıkmanın yolu ancak ve ancak Millî Görüş ile
mümkündür.
Bizim davamızın esası şefkattir. Gayemiz, tüm insanlığın saadeti için bütün
gücümüzle çalışmaktır. İnsanlığın saadeti için çalışmak inancımız gereğidir.
Dünyaya yön veren ve tarihe şan veren
hareketlerin itici gücü tarih boyunca
gençler olmuştur. Çelebi Mehmetler’i ve
Fatihler’i yetiştiren bu coğrafya bağrından sayısız kahraman çıkartmıştır ve yine çıkartacaktır. Bizim hareketimizin
motoru gençliktir. Genç, davasının sancağını en yükseğe diken Ulubatlı Hasan’ların yolunda yürüyen insandır.
Gençliğini insanlığın kurtuluş davasına
adayan Millî Görüş Gençliği, dün olduğu
gibi, yeni dönemde de büyük şahlanışıyla destanlar yazacak potansiyele sahiptir.
Bu bağlamda Millî Görüş genci sağlam
bir itikat ve inanca sahip olmalı, iç ve dış
temizliğine de dikkat etmelidir. İbadetlerini ihmal etmemeli, ahlâk sahibi bir insan olarak kendi nefsini de terbiye ederek bütün insanlığın saadeti için çalışmalıdır.
Şunu unutmayalım ki, gerek Selçuklular ve gerekse Osmanlılar bin yıldan
beri yeryüzünde hakkı ve adaleti tesis ettiler. Sadece çok büyük devlet adamları
dosya
ve bilim adamları olduğu için değil, aynı
zamanda bütün yönleriyle güçlü oldukları için yeryüzündeki bu büyük hizmeti
Cenab-ı Allah onlara nasip etmiştir.
Çünki Anadolumuzun her yerinde alimler insanları irşad ediyor ve gençlerimize
örnek oluyorlardı. Bu güzel örnekleri
gören gençlerimiz aynı inanç ve îmanla
yetişiyor ve bir Seyit Çavuş böyle meydana geliyordu. Tarihimizdeki bütün zaferler silahla ve maddi üstünlükle değil
sadece îman, aşk ve azimle kazanılmıştır.
Bir ülkenin gücü; tankı, topu ve parası değil, îmanlı evlâtlarıdır. Bunun da temelinin; inançlı, millî ve manevî değerlerine bağlı aileler olduğu unutulmamalıdır. İnanç, her şeyin temelini teşkil eder
ve gençler olarak sağlam bir îmana sahip
olunmalıdır.
Kıymetli Gençler!
İnsanların hayrı ve saadeti için, tüm
gücünüzle çalışın. Her nefesin hesabının
verileceğini bilerek, hayır yolunda çalışın. Ömrünüzün sonuna kadar insanlığa
hizmete devam edin.
Ayrıca asıl marifet, yük altında ve
hizmet esnasında sadık ve sağlam kalabilmektir. Yoksa çay sohbetlerinde ve
edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak kolaydır. Bu bağlamda, fert fert şu
söyleyeceğim sözlere kulak veriniz; Millî
Görüşü bilmek için ve bu günkü olayları
anlayabilmek için mutlaka tarihimizi yakînen tanımak mecburiyetindeyiz. İşte
bu sebepten ve Millî Görüş’ün temsil ettiği büyük manadan dolayıdır ki, söyleyeceklerime dikkat ediniz.
Kıymetli Gençler!
Herhangi bir kimse Malazgirt’de
îmanın şahlanışını yaşamadan, Kosova’da, Niğbolu’da bir kılıç olup parlamadan, Ulubatlı Hasan olup İstanbulu fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize
sürmeden, Kanûnî olup şanlı ordularıyla
Avrupa’nın içlerine yürümeden, Seyyit
Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi “Ya Allah” deyip namluya sürmeden, bir insan
Sakarya’nın siperlerine girmeden ve
Kıbrıs’ta düşman tahkimatının arasından geçmeden Millî Görüş’ün ne olduğunu anlayamaz.
Sizler bu şuura ermiş gençler olarak,
insanlığın saadeti için çalışıyorsunuz.
Bütün dünyanın sizin bu çalışmalarınıza
ne kadar ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Bu dünyayı inşallah sizler kurtaracaksınız. Çünkü yaşadığımız olayların ve problemlerin birtek ilacı var, yıllardan beri tecrübelerimizle belirttiğimiz
gibi bu ilâç da ancak Millî Görüştür. Bu
davanın motoru olarak gayretli çalışmalarınız inşallah dünyadaki insanları kurtaracaktır. Hepimiz sevabı da, vebali de
olan büyük bir sorumluluğun altındayız.
Yıllardır tüm insanlara duyurmaya
çalıştığımız evrensel hakikatları, gönülden gönüle nesiller boyunca taşıyacak
olan gençlerimizin, insanlığın beklediği
büyük hamleyi en kısa zamanda gerçekleştireceklerine olan inancımız tamdır.
Bu münasebetle ülkemizin her köşesinde canla başla çalışan bütün gençlerimizi alınlarından öpüyor ve muvaffakiyetler diliyorum.
Allah (c.c) hepimizi cennetinde buluştursun.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 06 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
IGMG Hessen Bölgesi KGT’nin Düzenlediği Konferansın Konusu
IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birimi’nin
Erkek ve Kadının Psikolojik
Farklılıkları ve İletişim
Düzenlediği Konferansın Konusu
GMG Hessen Bölgesi Kadınlar
Gençlik Güney Teşkilatı’nın düzenlediği “Erkek ve Kadının Psikolojik
Farklılıkları ve İletişim” konulu konferans Kelsterbach’ta yapıldı.
Bayanların daha çok ilgi gösterdiği
program açılış Kur’an-ı Kerimi ile başladı.
Daha sonra konferansçı ibrahim
Zeyd Gerçik hakkında bilgilendirme
yapıldı.
I
Bilgilendirmeden sonra “Erkek ve
Kadının Psikolojik Farklılıkları ve İletişim” konulu sunumunu yapmak üzere
İbrahim Zeyd Gerçik mikrofona davet
edildi.
Yaklaşık 2 saatlik sunumunu zaman
zaman sinevizyon ile destekleyen Gerçik’in konuşmasını salonda bulunan izleyiciler pür dikkat takip ettiler.
İbrahim Zeyd Gerçik sunumdan
sonra izleyicilerin sorularına da cevaplar verdi.
Program hediye takdimi ve kapanış
Kur’an-ı Kerimi ile sona erdi.
Bir Yönetim Modeli-Mimar Sinan
GMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birimi’nın düzenlediği “Bir Yönetim Modeli Mimar
Sinan” konulu konferans Rodgau’da yapıldı.
Üniversite öğrencilerinin yanısıra
konuya ilgi duyan vatandaşların da katıldığı program açılış Kur’an-ı Kerimi ile
başladı.
IGMG Hessen Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birim Başkanı İsmail Köse bir
açılış ve selamlama konuşması yaptı.
Daha sonra konferansçı İbrahim
Zeyd Gerçik hakkında bilgilendirme ya-
I
pıldı.
Bilgilendirmeden sonra “Bir Yönetim
Modeli Mimar Sinan” konulu sunumunu
yapmak üzere İbrahim Zeyd Gerçik mikrofona davet edildi.
Mimaride büyük bir çığır açan Süleymaniye Camii ve Mimarı Sinan hakkında fotoğraflar ve videolar eşliğinde yaklaşık 2 saatlik sunumu destekleyen Gerçik’in konuşmasını salonda bulunan izleyiciler pür dikkat takip ettiler.
İbrahim Zeyd Gerçik sunumdan sonra izleyicilerin sorularına da cevaplar
verdi.
Program hediye takdimi ve kapanış
Kur’an-ı Kerimi ile sona erdi.
Program sonunda İbrahim Zeyd
Gerçik kitaplarını da imzaladı.
Mainz’da Suyla Boyanın Dansı-Der Tanz der Farben auf dem Wasser-5 Ebru Sergisi
uyla Boyanın dansı-Der Tanzder
Farben auf dem Wasser-5 Ebru
sergisi açılışını T.C. Mainz Muavin Konsolosu Sevil Özgür Bedir ve
Mainz Kültür Sorumlusu Maianne
Grosse yaptı.
Açılış konuşmasını yapan Muhtar
Kehrein, güzel ve anlamlı bir sergiye ev
sahipliği yapmaktan mutluluk duyduğunu belirtti ve ebru resimlerini çok
anlamlı bulduğunu, çalışmalarından
dolayı Orhan Erdoğana çok teşekkür
etti.
Ardından söz alan Mainz Kültür
Sorumlusu Maianne Grosse: Böyle güzel ve birlik içinde yaşamamıza renk
katan bir araya gelmemizi sağlayan,
S
kültür değerlerimizi korumamız ve yaşatmamız gerekir.
Sayın Orhan Erdoğan özenle çalışarak bu güzellikleri bize sunduğu için
Kültür sorumlusu olarak gurur duydum, orhan Erdogana çok teşekkür
ediyorum” dedi.
T.C. Mainz Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Sevil Özgür Bedir de konuşmasında; “tarihi 16. YY. kadar uzanan bu zarif ve estetik sanatımızı yani
ebru sanatına gönül vererek bulunduğumuz ülkede tanıtımını yapan bunu
farklı toplum ve kültürlerin kaynaşmasına güzel bir örnek olarak sunan sayın
Orhan Erdoğan`a teşekkür ederim” dedi.
Ebru Sanatçısı Orhan Erdoğan da
misafirleri selamladıktan sonra ebru
sanatının uyuma güzel bir örnek olduğunu şu misalle anlattı. Teknenin içine
onlarca boya attığımızda hiç biri diğerini rahatsız etmeden içindeki ÖD
miktarına göre açılıp, bunları karıştırsak dahi her boya kendi renk tonunu
koruyarak güzel bir resim oluşturmaktadır. Bizler de bu memlekette değişik
millet, renk ve değişik dinlerden insanlar, bir birimizi üzmeden rahatsız etmeden karşılıklı sevgi ve hoşgörülü
olarak, anlaşıp kaynaşabiliyoruz. İşte
Ebru sanatının bir özelliği de uyum,
entegrasyon, birlikte yaşamaya güzel
bir örnektir” dedi.
Konuşmaların ardından canlı NEY
dinledikten sonra uygulamalı ebru gösterisi yapılarak çoğunluğu Alman olan
ziyaretcilere hoş bir sergi açılışı yapılmış oldu.
Ardından Türk misafir perverliğine
yaraşır bir şekilde katılımcılara ikramda bulunuldu ve Türk çayı ikramı yaptık.
Sergi 26 nisan 2012 tarihine kadar
açık olacaktır.
Ziyaret saatleri: Hafta İçi: Pazartesi
08.00 ila 12,00 arası Perşembe saat
14,30 ila 18,00 arası
Ortsverwaltung Mainz-weisenau
Tanzplatz 3 55130 Mainz,
adresinde ziyaret edilebilinir.
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
Auf der Bleiche 29 . 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 . Fax.: 0202 747 659 71
www.casado.eu . [email protected]
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 08 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
ATiB Kassel’de Anaokulu Öğrencileriyle Kutlu Doğum Programı
TİB Kassel Kültür Merkezinde, hizmetleriyle
takdir toplayan ‘Cennet Kuşları Anaokulu’ muhteşem bir proğram ile anneleri duygulandırdı.
Mattenberg ‘Kulturhaus’daki salonda gerçekleştirilen
‘Kutlu Doğum’ proğramına katılan, miniklerin anneleri
ve diğer hanım misafirler programda duygulu anlar yaşadılar. Proğram, hanımlara özel olmasına rağmen salonu dolduran misafirler çocukları doyasıya izlediler.
Kassel Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi Kübra
A
Çiftçi’nin sunumu ile gerçekleştirilen proğram, Kur`anı Kerim okunarak başladı. Görüntülü anaokulu tanıtım
klibinin ardından, bu projeyi ilk kez Kassel`e getiren
eğitimci Zeynep Patan hanım sahneye gelerek proje
hakkında şu bilgileri paylaştı: “Kassel’de bu projeyi ilk
olarak Muhammed`in Gülleri isimli anasınıfı ile başlattık. Cennet Kuşları Anaokulu Haziran 2010`da hizmete
girdi. Halen Cumartesi ve Pazar günleri iki grup halinde devam etmektedir. 3-7 yaş arası çocuklara özel ders
sloganıyla, katılan çocuklara milli ve manevi değerler
ışığında, sosyal, kültürel, zihinsel ve gelişim konularında eğitim verilmektedir.” Bu tür projelerin geliştirilmesi
gerektiğine de değinen Zeynep hanım; atalarımızın da
“7`sinde ne isen, 70`inde osun” ve “Ağaç yaş iken eğilir”
dediği gibi, çocukları küçük yaşta iken eğitilebileceğini
belirtti. Emeği geçen tüm yetkililere, egitimcilere ve velilere teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
Ardından Cennet Kuşları Anaokulu`nun tüm öğrencileri Mehter Marşı eşliğinde salona giriş yaparak
sahneye çıktılar. Kız ve erkek öğrencilere özel hazırlanmış kıyafetleriyle gözleri kamaştıran minikleri gören
anneler ve diğer misafirler, tüm minikleri ayakta alkışlayarak duygularını paylaştılar. Minikler, İstiklal Marşıyla sahne programına başladılar. Yaklaşık bir saat kadar sahnede kalan minikler, hem toplu halde hem de
ferdi olarak değişik türküler, ilahiler, şiirler okudular ve
gösteriler yaptılar. Minikler Folklor ekibi de çok beğeniyle izlendi.
Miniklerin sahne proğramı, Elif Aşçı’nın hocasına
yazdığı sürpriz şiiri okumasıyla sona erdi.
Proğramda ayrıca bilgi yarışması gibi değişik etkinlikler de yer aldı.
Veliler tarafından hazırlanarak, anaokulu yararına
satışa sunulan çeşitli hamur işleri, salatalar ve tatlı türü
ikramlar, lezzet damağının yanında gözlere de hitap etti.
Kutlu Doğum proğramı; veliler adına eğitimciler
Zeynep Patan, Ayşe Aşçı ve Zeynep Nas hanımlara sunulan teşekkür plakatları ve hediyelerin akabinde sona
erdi.
IGMG Felsberg Eyüp Sultan’da
“İslam Bahçesi Muhammed’in
Gülleri” Sınıfı
GMG Felsberg Eyüp Sultan Camiin de yaklaşık on
talebe ile başlayan Ana Sınıfı çalışması ilerleyen
zamanlarda 26 talebeye ulaştı.
Muhammed`in Gülleri Sınıfının faaliyetlerini
IGMG Felsberg Eyüp Sultan Camii İmami İhsan Çetinkaya yerinde ziyaret etti ve bilgi aldı.
Kısaca İslam`ın ve milli değerlerimizin önemini
anlatan IGMG Felsberg Eyüp Sultan Camii İmam Hatibi İhsan Çetinkaya çocuklara çikolata dağıtarak sınıftan ayrıldı.
Sınıfın Eğitmenleri Melek Yılmaz, Meryem Yılmaz
ve Medine Çetinkaya. Yardımcıları; Esma-Nur Çetinkaya, Ümmü-Gülsüm Kılıç ve Raziye-Nur Kılıç ile birlikte Cumartesi günleri saat 11.00`dan 14.00`e kadar
çocuklara Kur`an, Ahlak, Siyer, İslam Tarihi v.b. dersler vermekteler.
I
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 09 ➤Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü
Güvenlik Zemininde Yapılan Ortaklıklar
Yükselişte Olan Irkçılığı Teşvik Ediyor
slam Toplumu Milli Görüş (IGMG)
Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “İslam düşmanı yaklaşımları barındırdığı ve güçlendirdiği için güvenlik zemininde yapılan
işbirlikleri zaten yükselişte olan ırkçılığı
teşvik ediyor,” ifadelerinde bulundu.
Üçüncü devamla şunları ekledi:
“Dönemin İçişleri Bakanı Wolfgang
Schäuble, 2009 yılı Haziran ayında Al-
İ
manya’da yaşayan Müslümanların sayısının dört milyon olduğunu ve burada kalıcı olduklarını açıkladığında büyük bir
şaşkınlık yaşanmıştı. Bu rakam toplum
nüfusunun yüzde 5’ine tekabül ediyordu
ve o zamana kadar yaklaşık üç milyon
Müslümanın yaşadığı tahmin ediliyordu.
Uzun yıllardan beri hâkim olan algı,
Müslümanların bir gün geri dönecekleri
yönündeydi.
Altmışlı yıllardan beri baskın olan bu
düşüncenin yanlışlığı bugün görülmesine
rağmen, tamamen değiştiği de söylenemez. Bu yaklaşım doğrultusunda güvenlik birimlerinin, eyalet ve federal içişleri
bakanlarının edimlerinde de, aynı düşüncenin, yani meselenin Almanya’ya ait
olmayan insanlarla ilgili olduğu yaklaşımı baskın görülüyor. Söz konusu insanlar
11 Eylül tarihinden beri bir tehdit olarak
algılanıyor.
Federal ve eyaletler düzeyinde Müslümanlarla yürütülen sözde ‘işbirliği’, muhatabı zan altında bırakan ve böylece toplumda Müslüman karşıtı ırkçılığı körük-
leyen bir durum ortaya çıkarıyor. Müslümanların dindarlığının genel olarak sorun haline getirilmesi, ‘İslamcılık’ ve ‘İslamcı’ gibi kavramların kullanılması
Müslümanları zan altında bırakmaktadır,
çünkü farklılıkları görünmez kılmakta ve
tehdidin İslam’dan, yani Müslümanların
dininden kaynaklandığını ima etmektedir. Söz konusu kavramları tanımlamaya
yönelik hukukçuları ve uzmanları zorlayan nafile çabalar, kameralar karşısında
bu konularda konuşabilmek için bile yeterli değildir.
Meseleyi ayrıntıları ile irdelememek,
düşmanlıklara, önyargılara ve nihayetinde ırkçılığa sebebiyet vermektedir. Medya
alanında yapılan analizler ve araştırmalar
bu tür kavramların farklarının medya tüketicilerince algılanamadığını ortaya
koymaktadır. Sonuçta ‘tehdit’, ‘İslam’ ve
‘Müslüman’ gibi kavramlar doğrudan olmasa da, dolaylı olarak insanların bilinçaltına yerleşmektedir. Netice ise araştırmaların açıkça ortaya koyduğu gibi endişe vericidir. Müslüman düşmanı ırkçılık
artmakta, kitlelere tesir etmekte ve toplumun merkezinde giderek yaygınlaşmaktadır. Bu durum sadece ırkçı Neonazi
tehdidine yol açmamakta, konut bulma,
okullardaki kademe geçişlerinde ya da iş
başvurusu aşamalarında da kendini göstermektedir.
Bu nedenle özellikle güncel duruma
olumlu yönde etki edebilmeleri ve realitenin uzağına düşmemeleri için güvenlik
birimleri ve siyasilerin toplumun yapısına uygun olarak hassasiyet sahibi kılınmalarının ve eğitilmelerinin zamanı gelmiştir. Uluslararası Irkçılıkla Mücadele
Günü bunun için uygun bir vesiledir. Bunun dışında alınacak bir tavır sorumsuzluk olarak algılanacaktır.
IGMG, ırkçılıkla mücadele girişim ve
faaliyetlerini tüm imkânlarıyla desteklemekte; üyelerine bu tür girişimlere katılım çağrısı yapmakta ve üyelerini, birliği
ve beraberliği güçlendirici anlayışa katkı
sağlayan kişi ve kurumlarla dayanışma
içerisinde olmaları hususunda teşvik etmektedir.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 10 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
T.C. Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıç DİTİB’i Ziyaret Etti
ürkiye Cumhuriyeti Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç Köln DİTİB Camii ve Kültür Merkezi inşaatı hakkında bilgi aldı.
Almanya'nın Köln şehrinde düzenlenen Avrupa Gençlik Çalıştayı'na katılan
T.C. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç,
Almanya’da yürüttüğü temaslar kapsamında, yapımı hızla tamamlanmakta
olan Köln Camii ve Kültür Merkezi inşaatını yerinde inceleyerek bilgi aldı.
Bakan Kılıç’a gerek DİTİB çatı kuruluşu gerekse DİTİB derneklerinde yürütülen sportif faaliyetler, futbol takımları,
yapılan müsabakalar, turnuvalar ve gençlik çalışmaları hakkında bilgi verildi.
Modern ve özgün mimariye işaret
eden Bakan Kılıç, Cami ve Kültür Merke-
T
zinin bir külliye niteliğinde farklı birim
ve bölümleri içerir olmasının da buraya
ayrı bir değer kattığını ifade etti ve bundan sonraki çalışmalarda başarılar diledi.
BAKAN KILIÇ`IN GENÇLİK
ÇALIŞTAYINDA KİMLİĞE
HASSASİYET GÖSTERDİ
Başbakan Tayyip Erdoğan`ın Almanya gezisini iptal etmesiyle Köln Gençlik
Çalıştayına T.C. Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıç katıldı. Bakan Kılıç Avrupalı
Göçmen Türk gençlerine; ‘‘Kendi Kültür
ve tarihinizi unutmadan yaşadığınız ülkenin dilini, kültürünü öğrenin” dedi.
Köln Maritim Hotel'de düzenlenen
Çalıştayda Başbakan Erdoğan'ın gençlere
hitaben gönderdiği mesaj okundu. Törende T.C. Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni
Karslıoğlu, T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, T.C. Düsseldorf Başkonsolosu Fırat Sunel, T.C. Münster Başkonsolosu Nafi Cemal Tosyalı'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi hazır bulundu.
Bakan Suat Kılıç, kendi ailesinin de
zamanında Almanya'da bulunduğunu
akrabalarının halen üçte birinin yurt dışında olduğunu belirterek; „Türkiye'nin
birçok yerinde ve KKTC'de yaptığımız
gençlik çalıştaylarının ardından, şimdi de
Avrupa'da gençlerimizle bir aradayız. Bütün bu çalışmalar, sağlıklı bir gençlik politikası oluşturmak amacını taşımaktadır.
Avrupa'da yaşayan siz Türk gençlerinden
beklentimiz, kendi dil, kültür ve tarihinizi unutmadan yaşadığınız ülkenin dilini,
kültürünü ve tarihini de öğrenmenizdir.
Eğer bir dili birkaç yüz kelimeyle konuşuyorsunuz bırakın rüştünüzü ispat etmeyi
meramınızı bile anlatamazsınız. Onun
için dil konusuna özellikle dikkatinizi çekiyorum” dedi.
İNANÇLARA SAYGI DUYUN
Bakan Kılıç gençlere yönelik verdiği
mesajlara şöyle devam etti: “Türkçe olan
bazı kelimeleri bugün anlayamıyorsak,
hızlı iletişim kuramıyorsak kendimize bir
soru sormalıyız ve bugünü kendinize yeni bir milat edinmelisiniz. Entegrasyon
dediğiniz şey yaşadığınız ülkedeki sivil
toplum kuruluşları içinde yer almak, ait
olduğumuz ülkenin sorunlarıyla dertlenmek, ait olduğunuz ülkenin insanları ile
kaynaşmak ve inançlarına saygı duymaktır” diyerek sözlerini sürdürdü.
HAYAT
dları; Mücahit, Bilal, Rabia,
Devrim, Deniz, Mahir, Alparslan, Oğuzhan, Ülkühan
olan bugünün gençleri!... Sadece
sizin adlarınız bile babalarınızın ve
kısmen annelerinizin, dünkü dünya görüşlerini ele vermeğe yetiyor.
Bazen birlikte yaşadıkları toplum
hayatında, bazen de yerküre üzerindeki insanlığı alakadar eden konularda eksik ve yetersiz gördükleri taraflara kayıtsız kalmayan; mücadeleci ve müdaheleci insanlardan da bugünlere “şanlı geçmişlerinden” başka fazlaca birşey kalmadı... Dün, “hadiselere at gözlüğüyle bakılıyordu” eleştirisi bütün
ideolojik taraflar için geçerlilik kazanmış olsa bile, en azından her
kesimin kendine göre durduğu bir
yeri ve (darından ve genişinden bağımsız olarak) baktığı açısı vardı.
Şimdi dünün son derece politize
olmuş, kavgacı ve ideolojik kuşağın
toplum hayatındaki yerini almaya
başlayan nesillerinin, siyasî ve sosyal gelişmelere bigane kalmalarıyla
karşı karşıyayız.
İdeolojik sermayenin tükenişi
Babaları gibi ideolojik saplantıları, siyasî bağnazlıkları, fikrî dargörüşlülükleri olmasını arzu etmediğimiz yeni nesil gençliğimizin,
kendilerine özgü bir duruşları, bakışları ve siyasî gelişmelere olan
alakaları olsun isteriz. Fakat gidişat
bu türden beklentilerimizi boşa çıkarmaya devam ediyor. Dün mevcut gidişata kafa tutarak, yeni bir
sistem sloganıyla kendilerini ifade
edenlerin yerini, bugün bizatihi
sistemin bir parçası hâline gelen
nesiller aldı. Dünya geneline bakıldığında, mesela Almanya’daki gençliğin ülke ve dünya düzeyindeki
gelişmelere olan ilgi veya ilgisizlik
derecesiyle Türkiye’deki gençliğin
arasında bir paralellik görülür. Anlaşılan odur ki, ideolojik sermayesini tüketen Batı, hâlâ Türkiye gibi
farklı kültürel değerlerin hâkim olduğu ülkelerin gençliği için referans olmaya devam ediyor. Bir taraftan, eski canlılığında olmasa da,
ABD ve AB’nin finans merkezi konumunda olan birçok şehrinde
gençlik, global kapitalizmi protesto
eylemeleri yapıyor, fakat Slavoj Zizek’in de dediği gibi, Wall Street’de
protestocu gençlere; kapitalizmin
yıkalım yerine ne gelsin, diye sorduğunuzda cevap alamıyorsunuz(1). Komünizm kendi kendini
bitirmeseydi veya onun yerine Batı
yeni bir ideoloji icat etmiş olsaydı,
hem Batı’da hem de müslüman ül-
A
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 11 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Mahmut AŞKAR
[email protected]
İnsanlığa Yön Veren
Nesiller
İmal edilen arzulara, dikte ettirilen ihtiyaçlara, dayatılan bir hayat tarzına boyun eğmeyen, gerekirse doğrularının bedelini ödemeye
hazır, büyük düşünen, mefkûre sahibi, kâinatı bilmeğe kendinden başlayan nesiller, bizim
ve bütün insanlığın yüz akı nesillerdir.
kelerde gençlik hareketleri şimdikinden çok daha dinamik ve iddialı olabilirdi.
Olmak yerine sahip olmak’ı, özne yerine nesneyi önplana çıkaran;
mülkiyetin fertlerde mi, yoksa devlette mi olmasının ötesinde bir iddiası olmayan sistemlerden birinin
tarih sahnesinden çekilmesi, diğerinin ise cazibesini kaybetmesi,
dünyanın bir kesimi için bitiş olsa
da, diğer bir kesimi için yeni bir
başlangıç olabilir. Başkalarını bilmem ama henüz daha görecek rüyaları, kuracak hayâlleri, ‘Kaf Dağı’nın ardında olsa bile, belirledikleri hedefleri olmalı benim nesillerimin! Her nesil, kendinden sonrakiler için daha iyi bir gelecek, daha
güzel bir dünya bırakabilmek için
gayret gösterir. Benim nesillerimin
farkı; ben, sahip olduğum ve tükettiğim kadarım(2), şeklindeki tanımlamanın aksine; insan olan
kendisini bir vasıta olarak değil,
bizzat gaye olarak, bir maksatın
aleti değil bizzat maksat olarak(3)
ifade eder. Geliştirdiği ideolojiye,
kurduğu düzene insanı alet eden
zihniyete karşı, Yaradan’ın kendisine yüklediği insanlık vasıflarının
savunucusu nesillere bizim kadar
dünya insanlığının da ihtiyacı var.
İmal edilmiş arzular
Tarihin her döneminde yığınlara yön veren, onlar adına mücadele edenler hep sayı olarak ve zihniyet olarak azınlıktırlar. İmal edil-
dosya
miş arzu(4) ve ihtiyaçlara hizmet
ederek bir ömrü tüketen yığınları,
insanî bir hayata yönlendirmeği
kendine gaye edinmiş nesiller çıksın nesillerimizin içinden... Zamanla dirençler mukavemetini
kaybeder, acılar azalır, ilk başlardaki aşklar heyecanını kaybeder. Bugün hayatî önem arz eden, ‘olmazsa olmazlardan’ olan talepler yarınlarda ‘olmazsa da olur’lar kategorisinde muamele görmeğe başlar ve
buna itiraz edeceklerin sesi duyulmaz olur artık.
Bugün itibariyle Avrupa Türklerinin olmazsa olmazlarının başında gelen anadilin yaşatılması projesi, yarınlarda öksüz kalabilir. Camilerde Almanca vaazlere yaygın
olarak ve resmen başlandıktan
sonra, Türkçe’nin bu coğrafyada
zaten kısılmış sesinin bu vesileyle
kesilmesi demek olur. Otoriter zihniyet, bazen bir kesimin geleceğini
yine geleceğe sarkıtarak ya hedefinden saptırır ya da yok eder. Dikkat edilirse, kültüründen arındırılmış yalın bir din anlayışına doğru
hergün biraz daha yaklaşılmaktadır. Bu gelişmeyi körükleyen taraf
kadar, umursamayan veya sezinlemekten yoksun (müslüman) taraf
da, görünür bir zaman içinde “21.
Yüzyıl Haricileri”yle karşı karşıya
geldiğini hayretle anlamış olacak.
Geleceğin nesilleri
Geleceğin umut vaad eden ve
kendinden söz ettiren nesilleri,
anadilinde ürettiği düşünce ürünlerine hem millî hem milletlerarası
düzeyde alıcı bulabilenler olacak.
Kültür yozlaşması dil ile ve dilde
başlar ve zamanla baskın (dominant) kültürün birçok elementiyle
birlikte dilini de tercih etmeniz neticesinde akültürasyon bir hâl
alır(5) ki, bunun son durağı asimilasyondur.
Ağrılar ve acılar karşısında tepki göstermeyen bünyenin sinir sistemlerinde arıza olduğu gibi, belli
hadiseler karşısında tavrını, tepkisini ortaya koymayan toplum bünyesinde de sosyo-psikolojik arızalar var demektir. Yanıbaşımızdaki
ülkelerde yıllardan beri her Allah’ın günü onlarca insan öldürülmesine Türkiye’deki insanlar pek
aldırış etmediğine üzülenler, 20-25
kişilik bir gençlik derneği üyelerinin, 6. Filo’nun Bodrum’a gelişini
telin ettiklerine sevinebilirler. Kendisini ve geleceğini, yani nesillerini
birebir ilgilendiren meselelere du-
HAYAT
yarsız ve ilgisiz kalan Avrupa Türklerinin hâlinden üzüntü duyanlar,
takımlarının tur atlamasıyla Avrupa metropollerinde büyük gürültüler koparan bayraklı araba turlarından gurur duyabilirler. Daha
dün sabahlara kadar memleket ve
dünya meselelerini hareretle tartışanlar, aynı mekânlarda bugün sadece taraftarı oldukları futbol ta-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 12 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
kımlarını tartışıyorlarsa, onların
çocuklarından da ancak bu kadarı
beklenir. “İmal edilen arzuların”
içinde takım tutmanın da bir “ihtiyaç” hâline getirildiğini baba anlayamadı ki, çocuğuna da anlatabilsin...
Bir daha söylüyorum: Sizi farklı
kılan söyledikleriniz değil, eylediklerinizdir. Eylemleriniz, yani hadi-
seler karşısında davranış biçimleriniz, duruşunuz, tavrınız, velhasılı
hayatın her safhasındaki icraatınızdır sizi ele veren, size kimlik ve
kişilik kazandıran, sizi ifade eden
ve sizi değerli veya değersiz kılan.
İmal edilen arzulara, dikte ettirilen ihtiyaçlara, dayatılan bir hayat tarzına boyun eğmeyen, gerekirse doğrularının bedelini ödeme-
dosya
ye hazır, büyük düşünen, mefkûre
sahibi, kâinatı bilmeğe kendinden
başlayan nesiller, bizim ve bütün
insanlığın yüz akı nesillerdir.
(1): CNN Türk, 5N1K, 28.1.12
(2): Erich Fromm, Haben oder Sein
(3): Prof. Hayrettin Karaman
(4): Charles Allen Scarbora, Tüketim
Uzmanları-1 (Müleyke Barutçu”nun Today`s Zaman`dan çevirisi)
(5): Oliver Roy, Heilige Einfalt
Ali Kızılkaya T.C. Köln Başkonsolosluğunda Üniversite Öğrencileri İle Buluştu
C. Köln Başkonsolosluğu Din
Ateşesi Zekeriya Bülbül ’ün üniversite öğrencilerine yönelik
eğitim seminerlerinin bu ayki konuğu
Almanya İslam Konseyi Başkanı Ali
kızılkaya oldu.
Başkonsolosluk konferans salonunda yapılan eğitim çalışmasının akademisyen öğrenciler Waldbrol Camii din
görevlisi Ahmet Duman`dan “Kerbela
ve Alevilik”, DİTİB Bonn Camii İmamı
İbrahim Şentürk`ten “Kuran`da Kadın” ve Eschweiler Bayan Din Görevlisi Ayşe Bayraktar`dan “İslam`da Kader Anlayışı” üzerine dört ayrı sunum
aldılar.
Yapılan çalışmada gayenin burada
eğitilen gençlerin camilerde dışa dönük birer temsilci, İslam`ı kendi sahib
ve ana mecrasından öğrenilmesinde
gençlerin birer fahri görevli olması
murad edilmekte olduğu aktarıldı.
Zekeriya Bülbül’ün açılş konuşmasının ardından, seminerin ilk bölümünde söz alan Ahmet Duman hoca
kısaca şunları aktardı. “Hz. Osmanı
Hz. Ali’yi şehid edenler bu fiili yaparken adeta bir küffarı öldürmenin huzuru içinde öldürüyorlardı. Allah`ın
rızasını kazanmak için yaptıklarını
söylüyorlardı. Hz Ali’ye dönüp sen zahiri manada bakıyorsun, Allah`ın hükmünün dışındakiler kafirdir sen kafir
oldun diyorlardı’’ dedi. Kerbela`yı dinleyen genç öğrenciler tarihin her zamanında olduğu gibi bu olayı algılamakta güçlük çektikleri görüldü.
İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya bir saatlik sunumunda Müslümanların Avrupadaki konumlarını konseyin çalışmalarını özetleyerek kısaca
şunları aktardı.
‘’Bizim en büyük şansımız azınlık
olduğumuz bu toplumda birlik ve beraberliğimizdir. En büyük tehlikemizde fitne ve tefrikalardır. Bizler Almanya`da azınlığız, bu da Allah`ın bir lütfu. Çoğunlukta olduğumuz bir toplumdan azınlıkta olduğumuz bir toplu-
T
ma geldik. Sizler burada doğduğunuz
için fazla tatmadınız. Her zaman azınlık atmosferini yaşadınız. Ben 38 sene
oldu Almanya`ya geleli burada büyüdüm. Dolayısıyla ben Almanya`nın tabiri caizse dört mevsimini yaşadım. Bir
Alman politikacı sormuştu ‘’Şu an
hangi mevsimdeyiz diye, ben de demiştim dördünü yaşadıysak şimdi buz
devrindeyiz dedim. Şunu bilmemiz lazım Almanya`da yaşayan Türkler olarak Almanya vatandaşı olmanın yanında bir de müslüman kimliğimiz
var. Türk kimliğimiz var. Bunu bu üç
dört kimliği bir arada götürmek durumundayız. Bunu yapabilmemiz için,
içinde yaşadığımız toplumu iyi algılamamız lazım. Mesela ben Almanya İslam Konseyi Başkanı olarak baktığımda din devlet ilkişkisi, din toplum ilşkisini iyi anlamam lazım. Bizler de müslümanlar olarak bu toplumda bu toplumun hak vehukukunu bilmemiz açısından bu düzeni iyi bilmemiz lazım.
Neden zaten azınlık olarak bir çok
hakkkımızı kullanamadığımız için bu
haklarımızı en kısa zamanda eşitlik
adına hukuk adına nasıl elde edebiliz.
Bunun sıhhatli algılayabilmemiz için
tarihten başlamalıyız. Kerbela`ya kadar gitmeyeceğim ama Almanya`ya
geliş tarihimizden başlarsak geçen yıl
50. Yılı idrak ettik. Şunu bilmemiz lazım İslam Almanya`ya geleli 50 yıl olmadı. 1700`lü yıllarda Alman sarayında bir müslüman kıta Tatar askerlerden getirilmiş hatta mescitte inşa edilmiş. Zannedersem 2. Friedrich onun
sözü vardır derki “Fransızlara kilise yaparken benim memleketime Müslümanlarda gelseydi onlara da cami yapardım herkes kendi inancında yaşamasını isterdim” Toleranslı bir yaklaşım da vardı. Almanya her zaman bu
kadar soğuk deyildi.
O günden bu güne tabi çok şeyler
deyişti. Bir Alman Cumhurbaşkanın
söylediği Müslümanlarda artık Almanya`nın bir parçası deyince Almanya`da
fırtınalar koptu. Focus dergisi kapak
konusu yaptı. Bild gazetesi ne kadar
müslüman kaldırır Almanya diye manşet attı. Yani bunlar Almanya`nın özgür demokrasisine bu liberal anayasasına hiç yakışmayan bir davranış, toplumdaki barış ortamını zedeleyen fikir
özgürlüğünün ötesine giden hatta tahrik unsurları taşıyan yaklaşım oldu. Biz
Möln`de insanlar yakıldığı zaman, Solingen`de insanlarımız yandığı zaman
nasıl olgunluğumuzu koruduysak
Neonazilerin on tane cana kıydıkları
zaman da hukuk devletine güvenerek
soğuk kanlılığımızı koruduk. Tabi
bunları yapabilmek için sivil demokrasilerde sivil kuruluşlarımız olmalı.
Bunlardan biri Almanya İslam Konseyi, İslam Rad Bundes Republick Deutschland. Diğer kıymetli kuruluşlarımızın yanında bizim kuruluşumuzda
Almanyadaki Müslümanların menfaatlerini dini yaşantılarını teminat altına almak için, zorlukları aşıp kolaylaştırmak için, resmi makamlarla muhatap olabilmek için gayretler sarf ediyoruz. Teşkilatımız 1985 yılında kuruldu.
Almanya`da kurulan ilk çatı kuruluşu.
60`lı yıllarda bodrum katlarda garajlarda ibadet etme amaçlı bir yığın cemiyetlerin zaman içinde bir araya gelerek içinde bulunduğumuz toplumda
ortak menfaatlerimizi koruyabilmek
için oluşturduğumuz kuruluş olarak
meydana gelmiştir ve o zamandan bu
güne bu gün 30`a yakın üye kuruluş
var. Bunların en büyüğü İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları, Bosnalı
Müslümanlar üyedir, Nur cematı Alman müslümanları da bizlere üyedir.
Yani ogünden bu güne hizmetlerimizi
devam ettiriyoruz. Bizim haricimizde
de başka kuruluşlar kuruldu. 2007 yılında da Allah nasib etti lütfetti Almanya Müslümanlar Koordinasyon
Kurulunu teşekkül ettirdik. Burada İslamrat`ın yanında DİTİP Centralrat ve
İslam Kültür Merkezleri olmak üzere
Almanya`da en büyük kuruluşlar bir
araya gelmiş oldu. Bir kutlu doğum
haftasında Köln Arena`da Peygambe-
rimizin doğum gününü Müslümanların birlik ve beraberlik günü olarak
ilan ettik. Nekadar sağlam birliğiniz
olursa okadar güçlü olursunuz. Çünkü
bu Romalılardan kalmış bir söz vardır
parçala ve hükmet sizi size karşı kullanmalarına fırsat verirsiniz. Demokratik bir Almanya`da sivil kuruluşların çok büyük bir rolü vardır. Biz de bu
topluma bir şeyler kazandırmak zorundayız.’’ diyerek konuşmasını sürdürdü.
Köln Başkonsolosluğundaki seminer sonunda Türk üniversiteli gençlere
yönelttiğimiz soruları şöyle cevapladılar.
ŞERİFE OKTAR ACHEN
Ben Aachen`de yaşıyorum. Bochum`da ekonomi bilimleri son sınıf
öğrencisiyim. Achen Ditib cemiyetinde gençlikte görev alıyordum. Hocamızın telkiniyle buradaki çalışmaya katıldım. Ali beyin anlattığı şeyler gerçekten bizim reel olarak gördüğümüz şeyler. Açık bir perspektifle anlattı. Biz
bunları hakikaten yaşıyoruz. Bu projeden bizler çok umutluyuz. Halka inşaallah doğruları anlatacağız.
HALİT PELİKAN
Aachen`da yüksek lisans mimarlık
ve ekonomi okuyorum. Bu proje büyük
bir eksikliği doldurdu. İki üç ay önce
bir arkadaş bu çalışmaya beni davet etti. Ali beyi tanısaydım önceden televizyonlarda takip ederdim. Çok verimli
bir seminer oldu bizim için.
ARİFE ALTINAY
Tıp okuyorum. Çok iyi bir çalışma
dinimizi doğru yerden öğreniyoruz.
Bize camimiz üzerinden imamımız
bizlere ulaştı. Ali beyi daha önce dinlememiştim önceleri gazetelerden takip ediyordum. Çok iyi bir seminer
verdi. Bundan sonra daha iyi şeyler
olacak.
BÜŞRA TÜRK
Statd Köln`de meslek yapıyorum.
Bu çalışmayı çok olumlu buluyorum.
Seminer çok verimli geçti.
HAYAT
ugünün anne babaları olarak,
çocuklarımızın, gençlerimizin
olgunlaşamadığından yakınmayanımız var mıdır? Fiziksel olarak ne
kadar erken ve hızlı olgunlaştıklarından/ büyüdüklerinden dem vurup, psikolojik (ve toplumsal) olarak, ve özellikle kendi gençliğimizle kıyasladığımızda, çok uzun süre “çocuk” kalan çocuklarımızdan hemen hepimiz biraz da
üzüntüyle bahsederiz. Fakat, bu “çocukların olgunlaş(a)maması” meselesi
nedir ki, zihnimizi bu kadar önemli bir
şekilde meşgul ediyor, bizleri endişeye
sevkediyor? Veya çocuklarımızın olgunlaşıp, olgunlaşmadığını neye göre
değerlendirip, nasıl takdir ediyoruz?
Terazimiz, takdir ölçeğimiz nedir? Bu
sorulara zihnimizde doğru ya da makul
bir cevap vermedikçe bu “olgunlaşma”
meselesinin zihnimizi uzun süre meşgul edeceği ortadadır.
Yeni nesillerde biyolojik/fiziksel olgunluğun daha erken yaşlarda başlamasına rağmen, bizim de burada üzerinde durmaya çalıştığımız gibi, psikolojik ve davranış şekli itibariyle olgunluğun ise modern yaşama biçimlerinin
de etkisiyle geciktiği sıkça tekrar edilen
olgulardandır. Bunda, yine modernizmin şekillendirdiği eğitim sisteminin
önemli bir rol oynadığı kabul edilir.
Okul eğitiminin olgunlaşmayı geciktirici etkisi ve büyük şehirlerle daha küçük yerleşim birimlerindeki yaşam şekli ve beklentiler arasındaki farklılığı zikretmek mevcut durumu izahta önemlidir: Örneğin Türkiye’de, bir köy ergeninin erişkin olarak kabul edilme yaşı
kendisinden oldukça uzun süreli bir
öğrenim hayatını geride bırakması
beklenen bir kent ergenine göre çok daha erken olacaktır. (Askere gidip gelen)
21-22 yaşlarındaki bir köy ergeni artık
erişkin olarak kabul edilirken, aynı yaşlardaki bir kent ergeni yüksek öğreniminin henüz başındadır. Nitekim modern yaşam biçimi insanların geçimlerini sağlayacakları bir meslek edinmeleri için onlardan ortalama 18-20 yıl
boyunca eğitim/öğrenim görmelerini
talep etmektedir ve hatta bunu şart koşmaktadır. Bu durumun olgunlaşmayı,
“hayatın gerçekleri” ile yüzleşmeyi geciktirici etkisinin yanı sıra, eğitim ve
kültür seviyesinin yükselmesini sağladığının da kabul edilmesi gerekir kuşkusuz.
Çocukların olgunlaşması ya da olgunlaşmaması, (biraz da) ebeveynlerin
veya toplumun, çocuklara/gençlere
yaklaşımı ve yeterli olgunluğu göstermelerini beklediği dönemle yakından
ilgilidir. Daha küçük yaşlardan itibaren, bir olgun olarak büyüklerin yapması gerekenleri yapmakla sorumlu tutulan veya buna mahkum olan çocukların yüklendikleri toplumsal ve aile içi
sorumluluk, ilk etapta bizleri onların
olgunlaştığı kanaatine götürebilir. Ama
burada yanıltıcı olan konu, hangi anlamda veya alanda beklenen olgunlaşmanın gerçekleştiğinin kolayca tesbit
edilememesidir. Olgunlaşma toptan bir
B
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 13 ➤
Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
İlhan BİLGÜ
[email protected]
Olgunlaşamayan Gençlik
süreci ifade ederken, böylesi bir olgunlaşmanın ancak kısmî bir olgunlaşma
anlamına geleceği ortadadır (sözgelimi
bir gelir sahibi olma, ailenin ekonomik
durumuna katkıda bulunma vs. gibi).
Kısaca, kişilik gelişimde etkili olan, çocuğa karşı takınılan tutum ve beklentiler, olgunluğun daha erken ya da daha
geç edinilmesine de direk olarak etki
edecektir. Buna paralel olarak, Prof. Dr.
Adnan Kulaksızoğlu, anne-babaların
çocuklarından beklentilerinin çocukların kişiliklerini ve olgunlaşmasını şekillendirdiğini söyler.
Çocukların olgunlaşamama problemini modernizme, modern hayat şekillerine ve modern eğitime dayandırmak
meseleyi bütünüyle açıklayan bir faktör
olmasa bile, sorunun, buna mukabil
olarak da çözümün ayrılmaz parçalarıdır. Modern psikologlar ve eğitimciler,
çocukların olgunlaşma probleminden,
hususiyetle muhakeme kabiliyetlerinin
gelişmesinin, önceki nesillere göre daha geç dönemde başlamasından şikayetçiler. Fiziksel olgunlaşmanın göreceli olarak erken dönemlerde başlamasına rağmen, yeni nesillerin muhakeme
yeteneklerinin, daha geç gelişmeye başladığı son dönem araştırmalarında saptanan bir olgudur. Muhakeme yeteneği,
öğrenilen ve öğretilen bir şeyden hareketle, gelecek ile ilgili olarak çocuğun
kendine hâs bir değerlendirme yapabilme kabiliyetidir. Yani, çocuğun muhakeme yeteneği geliştikçe, olayları, gelişmeleri kendine göre yorumlaması, şekillendirmesi ve gelecek ile ilgili kendi
perspektiflerini edinmeleri söz konusu
olacaktır. Burada, çocuğun vardığı sonuçların başlangıçta genel kabul görmüş yargı veya değerlerle bağdaşıp
bağdaşması ilk adımda önemli değildir.
Çünkü, çocuğun muhakeme yeteneğinin gelişmesi, yeni hükümlere varabilmesi anlamına gelmektedir ki, bu aynı
zamanda, çocuğun hayâl dünyasının da
geliştiğinin işaretidir. Hayâl dünyasının
gelişmesi ise onun hayâlî bir dünya tasavvurunu değil, gerçekten de yaşadığı
ve yaşacağı dünya ile ilgili tefekkürünü
yansıtır. Elbette ki, burada felsefî bir tasavvurdan bahsedilmiyor. Aksine, günlük hayatta karşımıza çıkan, meselâ
meslek seçimi gibi alanlarda kendisini
gösteren bir tasavvurdan bahsediliyor.
Geçen yüzyılın önde gelen gelişim
psikolojisi uzmanlarından Prof. Dr. Jean Piaget çocukların zihinsel gelişimi
ile olgunlaşmaları arasında doğrudan
bir bağ görür ve bu ikisi arasındaki karşılıklı gelişme sonucunda da çocuğun
bir hayat tarzı kazandığına işaret eder.
Piaget, “Çocukluktan Erginliğe Mantıkî
Düşünmenin Gelişimi” (The Growth of
Logical Thinking from Childhood to
Adolescence) isimli kitabında çocukların gelişimi için, nesneler ve olaylarla
doğrudan ilişki kurmadaki yoğunluğun, zenginliğin önemine dikkat çeker
ve ilişki kurma ameliyesinin, zihinsel
gelişimi ve olgunlaşmayı geliştirdiğini
söyler. Piaget’e göre, sosyal etkileşim de
bu anlamda önemli bir rol oynar ki, çocuğun anne-babadan, öğretmenden ya
da diğer bireylerden öğrendiği bilgiler,
kurallar ya da davranış örnekleri (modellemeleri) gelişiminde (olgunlaşmasında) birinci dereceden etkili olur. Daha sonra çocuk elde ettiği bilgi ve hayat
tecrübesini zihninde dengelemekle
meşgul olur. Eğer zihnî bir dengeleme
ve hattâ değerlendirme, yani, zihnî işlem olmazsa bunalım başlar. Çocuk öğ-
dosya
rendiği bilgileri, tecrübe ettiği hayat ile
birleştirir. Kendine göre yeni hükümler
ortaya koyar. Öğretilen hiçbir bilgi,
onun için zihnindeki diğerlerinden kopuk ya da ilgisiz değildir.
Çocuk ya da genç, hayat ile, hayatın
gerçekleri ile adım adım temas kurarak
olgunlaşmaya başlayacaktır. Bunun
için yaşına uygun sorumluluk yükümlenmesini öğrenmek durumundadır. O
halde, çocukların, gençlerin olgunlaşmasında, ebeveynlerin çocukluklarına
ve onların yaşına/seviyesine uygun sorumluluk yüklemesi onların olgunlaşmasına yardımcı olacaktır. Bilginin, iletişimin ve her şeyden önce toplumsal
bir davranış olarak görgünün de geliştiği günümüzde, ana-babaların en önde
gelen hatalarından başında, çocukluğu
ve olgunlaşmayı doğru anlayamaması
gelmektedir. Bu durumda ebeveynin
yaptığı iki hata vardır. Birincisi, ebeveynin, yaşı ne olursa olsun çocuğunu
hep çocuk olarak görmesi ve onları —
çoğu zaman kendilerinin yaşadığı zorluklar ve sıkıntıları çekmemeleri için—
sürekli bir biçimde, sorumluluk yüklenmeye karşı adeta “koruma” altına almasıdır. Bu durumda çocuk/genç sorumluluk yüklenmekten (olgunlaşmaktan) ister istemez uzaklaşmaktadır.
İkincisi ise, çocuktan ya da gençten, yaşının gerektirdiği olgunluktan fazla olgunluk beklemektir. Her iki durumda
da çocuk, zihnî bir çatışma ile karşıya
kalır ki, böylece çocukta psikolojik bozukluklar baş gösterdiği kadar tepkisel
davranış bozuklukları da ortaya çıkar.
Demek ki, çocuklarımızın/gençlerimizin olgunlaşamamasında ebeveynler
olarak, iyi niyetle de olsa bizlerin payı
büyüktür.
Nesil çatışmasını, nesil farklılaşması
diye algılamak ve yeni nesilleri bazı konularda bağışlamak için, Hz. Ali’ye
(r.a.) atfen söylenen şu söz, çocuklarımıza ve gençlerimize yaklaşımımızda,
onlardan beklediğimiz olgunluğu onlarda görebilmek üzere bize rehber olmalıdır: “Çocuklarınızı onların kendi
dönemlerine göre yetiştirin, sizin kendi
döneminize göre değil.”
Ve nihayet yazımızı, Lübnanlı yazar
Halil Cibran’ın, Hak Erenler (Nebi)
isimli kitabında kucağındaki çocuğu ile
nasihat isteyen bir kadına söylenen nasihatiyle noktalayalım: “Çocuklarınız,
sizin çocuklarınız değildir. Bunlar kendini özleyen hayatın oğulları ve kızlarıdır. Siz bunların dünyaya gelmelerine
vasıta oldunuz, fakat bunlar sizin değildir. Gerçi onlar sizinle beraberdir, fakat
sizin malınız olamazlar. Onlara sevginizi verebilirsiniz, fakat düşüncelerinizi
asla. Çünkü onların kendilerine has düşünceleri vardır. Siz onların gövdelerini
barındırabilirsiniz, fakat ruhlarını barındıramazsınız. Çünkü ruhları yarının
sarayındadır. Sizse orasını rüyanızda
bile göremezsiniz. Siz onlara benzemek
için uğraşabilirsiniz, fakat onları kendinize benzetmek için uğraşmayınız. Çünkü hayat geriye adım atmaz ve dün ile
ilgilenmez.”
HAYAT
Union Media hakkında…
2006 yılında Almanya´da farklı
ulusları aynı çatı altında buluşturan,
kıtanın en büyük finans merkezi sıfatını taşıyan ve Goethe’nin şehri
olan dünyanın en küçük metropol
kenti Frankfurt’ta kurulan einsAmedia GmbH kısa sürede büyük işler başarmıştır. Bu başarının altında
yatan etkenlerin başında bilgi birikimi ve sektör hakimiyeti gelir. einsAmedia sektördeki bu güçlü yapısını ileri bir aşamaya getiremeyeceğini öngörerek müşterilerinin daha
verimli ve etkili bir hizmet almasını
sağlamak için müşteri portföyünü
pazarda daha etkili ve verimli bir
çalışma yapacağına inandığı bir yapıya devretme kararı almıştır.
Gelişen ve değişen teknoloji ile
birlikte geleneksel medyanın dışına
çıkarak gün geçtikce çeşitlenen diğer alanları da hizmet ağımıza dahil
etmek amacıyla 1 Mart 2012 itibariyle hayata geçirdiğimiz Union
Media, ürün ve hizmet üretimi gerçekleştiren onlarca marka ve şirkete
başarıyla hizmet eden einsAmedia
müşteri portföyünü satın alarak
sektöre güçlü bir giriş yapmıştır tek
çatı altında birleşik hizmet felsefesine dayalı, pazarlama sürecinde reklam verenlere gerekli tüm iletişim
araçlarını sunabilecek bir yapılanma oluşmuştur.
Kalıplaşmış reklamcılık anlayışını çok gerilerde bırakan „UNION
Media“; Ana felsefe olarak sorunlara bütünleşik yaklaşır ve her alanda
çözümler üretir. „UNION Media“
TV reklam filmlerinden kurumsal
tanıtım filmlerine, outdoordan her
tür basılı materyale, özel promosyon çalışmalarından satış noktası
pazarlamasına, prodüksiyondan
baskıya, interaktif uygulamalardan
medya planlamasına ve takibine kadar çok farklı uzmanlık dallarını
içinde barındıran bir „tam hizmet
ajansı“ görevini üstlenmiştir.
Reklamın önemi…
Hem işletmeler, hem de tüketiciler açısından vazgeçilmez bir unsur
olan reklam, değişen pazar koşulları ve rekabet karşısında rasyonel
olarak ele alınmak durumundadır.
İşletmeler açısından baktığımızda
reklam, mal veya hizmetin tüketiciye duyurulması; tüketicinin ikna
edilmesi; talebin canlı tutulması; elverişli pazarlarda bulunması; sermayenin verimli alanlara yatırılmaları konusunda teşvik edilmesi için
bir araçtır. Tüketici açısından baktığımızda reklam, binlerce ürün arasından kendi yararına en uygun ve
rasyonel bir seçim yapmasına yara-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 14 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Nagihan ÖZTÜRK
[email protected]
Doğru Ajans İle Başarıya...
yan bir araçtır ve nereden, nasıl, ne
fiyatla alınıp, ne şekilde kullanılacağını tanımlayan ve zaman kazandıran bir yapıdadır.
Pazarlama bir olay değil bir süreçtir... Bir başlangıcı ve ortası vardır ama asla sonu olmayan bir süreçtir. Onu geliştirir, mükemmelleştirir, değiştirir ve hatta beklemeye
alabilirsiniz ama asla tamamiyle
durdurmazsınız….
Ajanslar Evrim Geçiriyor…
Son yıllarda tüm medya ve iletişim ajansları yeniden yapılanma içine girmiştir. Bütün bu sürecin arkasında ise değişen ortama ayak uydurma telaşı var. Klasik medya reklamcılığının yerini çoklu ve farklı
iletişim platformlarına bırakması
kitlesel mecralardan daha odaklı
medya kullanımlarına geçiş, tüketicinin üreticiden daha güçlü olması,
genel odaklı pazarlamadan veritabanı bazlı pazarlamaya geçiş, ajansların rolünün öneminin artması ve
bu doğrultuda da performans bazlı
çalışma yöntemlerinin gündemde
olmasını gerektiriyor. En önemlisi
de teknolojinin getirdiği değişim ve
bunun sonucunda dijitalleşen dünya. Bu şekilde bakıldığında aslında
tek bir noktadan çıkacak olan “ortak
pazarlama stratejisinin” özellikle
reklamverenler için hem zamanlama hem tutarlılık açısından verimli
sonuçlar doğuracağını söylemek
mümkün.
Ajansların Büyüklük
Göstergeleri…
Bütün dünyada ajans büyüklüklerini ortaya koyan iki önemli gösterge vardır; Ciro ve müşteri sayıları. “Bizim için müşteri sayısı önemli. Ancak, bir müşteriye kaç yıldır
hizmet verdiğimiz de en az o kadar
önemli. Çünkü, bir ajansın büyüklüğünü müşterisine ne kadar uzun
süreli hizmet verdiği ve ne kadar
güvenilir olduğu ortaya koyar”.
Ayrıca ajanslarının müşteri sayısı büyüklüğü ile her zaman doğru
orantılı olmayabiliyor. Örneğin bir
ajansın birkaç büyük müşterisi onu
ciro sıralamasında yukarılarda gösterebilir, fakat öte yandan başka bir
ajans daha küçük bütçeli 15 - 20
müşteriyle de ciro sıralamasında üst
sıralarda yer alabilir.
Uzman Ajanslar ile çalışmak…
Günümüzde küçük ya da büyük
reklam ve tanıtım çalışması yapmayı planlayan bütün işletmelerin bir
reklam ajansıyla çalışmaları neredeyse zorunlu hale geldi. Hemen
her işletme kendi bünyesinde reklam ve pazarlamadan sorumlu bir
birim bulundursa da, giderek çeşitlenen mecralar, dijital medyanın artan etkinliği ve çeşitliliği, hedef kitlelere ulaşmanın giderek zorlaşması
gibi nedenlerle firmalar reklam
ajanslarının profesyonel hizmetlerinden faydalanma yoluna gidiyorlar. Bir reklam ajansı yaratıcı süreçler başta olmak üzere, reklam ve tanıtım faaliyetlerinin bütün süreçlerine hakim olan uzmanları bünyesinde barındırır.
Ajans Seçimindeki Önemli
Unsurlar Nelerdir?
Medya ajansları sadece sağladıkları fiyat avantajı ile değil, verdikleri
hizmetlerin çeşitliliği ve üstünlüğü
ile rakiplerinin bir adım önünde olmalıdırlar.
İşletmelerin reklam ajanslarıyla
çalışmaya karar vermeleri durumunda, öncelikle
birlikte çalışacakları ortaklarına
özel köşe
güven duymak isterler. Ayrıca, yeni
bir reklamın hazırlanması çok maliyetli olduğundan hata payını en aza
indirebilmek için, reklam verenler
birlikte çalışacakları reklam ajanslarını seçerken bazı kriterler kullanırlar. Sözkonusu kriterler işletmelere
göre değişebilir fakat bazı kriterlerin tüm işletmeler için ortak olduğu
bir gerçektir. Reklam ajansı seçiminde en yaygın kullanılan kriterler,
Ajansın yaratıcılık ve satınalma
becerisi,
Ajansın pazarlama yeteneği, sunum başarısı
Ajansın geçmiş deneyimleri ve iş
etiği,
Ajansın büyüklüğü ve coğrafik
konumu,
İşletme ile ajans çalışanlarının
kimyalarının uyuşması ve
Ajansta işletme ile ilgilenecek takımın kimlerden oluştuğudur.
Sonuçta belki de yıllarca sürecek
bir ilişkinin temelleri atıldığından,
çalışanların takım olarak çalışabilmesi gerekir ve bunun için çalışanların uyumu şarttır.
Sonuç
İletişim günümüzün vazgeçilmez unsurudur. İşletmelerin de çetin rekabet ortamında başarıya ulaşabilmeleri için tüketicilerle sadece
iletim değil iletişim kurmaları şarttır. Uzmanlık isteyen bu konuda
birçok işletme, kendi bünyesinde bu
faaliyetleri yürütmek yerine reklam
ajansları ile çalışmayı tercih eder.
Uzun yıllar sürecek bu birlikteliğin
etkili olabilmesi için reklam ajansı
seçiminin dikkatli ve sistemli bir şekilde yapılması gerekir. Reklam
ajansı seçiminde belirli bir sürecin
izlenmesi durumunda hatalar en
aza indirgenir ve zaman, para ve çaba israfı önlenebilir.
BİZ BİR TAKIMIZ!
Reklam verenler, medya ajansları
ve mecralar hepimiz aynı takımın
oyuncularıyız. Bayrağı elden ele en
ileri noktalara taşımak hepimizin
en önemli görevidir.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 15 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
Irkçılardan 8 Sahifelik Tehdit Mektubu
IGMG Ingolstadt
Üyelerinden Tam
Not Aldı
slam Toplumu Milli Görüş, Güney Bavyera Bölgesi, Ingolstadt Şubesi, Üyeler Toplantısı düzenledi.
70 üyenin katıldığı toplantı, Şube İmam
Hatibi Ali Rıza Koç hocaefendi’nin okuduğu
açılış Kur’an-ı Kerim’i ile başladı. Akabinde
Şube Sekreteri Ahmet Akçay, üyelerin ve
Gençlik Teşkilatı üyelerinin yoklamasını yaptı.
Rahatsızlığı nedeniyle toplantıya katılamayan Şube Başkanı Emsal Altıntaç`a vekaleten açılış konuşmasını Şube Başkan Yardımcısı ve Sosyal Hizmetler Başkanı Sabit
Özdemir yaptı.
Açılış konuşmasının ardından Şube Teşkilatlanma Başkanı Yasin Altıntaç kısaca envanter bilgilerini sundu. “Üye sayısındaki %
14,75 oranındaki artış ve son Kurban Kampanyasında toplanan 315 adet Kurban bunlardan sadece bazılarıydı” dedi.
Sonrasında, Tanıtma Başkanlığı tarafından hazırlanan, 03/2011 – 02/2012 tarihleri
arasında düzenlenen, 1. Ingolstadt Balık Festivali, Yöresel Hamur İşleri Festivali, Aileler
Günü, Bosna Gezisi, Mangal Sefası ve Vapur
Gezisi, Geiselwind Çocuk Parkı Gezisi, Somali yararına Kermes, Maide-i Kur’an ve
Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu ve Ahde Vefa programlarının görüntülerinden oluşan “Faaliyetler Klibi” sunuldu. Özellikle özel gün ve gecelerde yapılan Tebrik Kartı çalışması üyelerden tam not aldı.
Eğitim Başkanı İbrahim Çelik, haftasonu
sürekli eğitim çercevesinde 40 erkek, 55 kız
ve 20 Ana Sınıfı talebelerinin eğitildiğini ve
bunun yanısıra okul tatillerinde yatılı kurslar
düzenlendiğini, Eğitim Başkanlığının çalışmaları sırasında duyurdu.
Akabinde Şube Muhasibi Gürsel Sucuoğlu, Gelir-Gider ile ilgili bilgilendirmesini yaptı.
Dilek ve temenniler sırasında üyeler çalışmalardan memnun olduklarını ifade ettiler
ve başarıların devamını dilediler.
Bölge adına Selamlama Konuşmasını
bizzat IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı
M. Tayyip Sayan yaptı: „Güzel çalışmalarınızı
zaten duyuyorduk. Üyeler toplantınıza katılarak görme fırsatınıda bulduk“ ifadelerini kullandı. IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanlığı’na yeni atanan Tayyip Sayan, üyelere kendisini tanıtarak hedeflerini de anlattı.
Değerlendirme ve kapanış konuşması
için tekrar Başkanvekili Sabit Özdemir söz
İ
şırı sağcılar Neonaziler su günlerde Rems- Murr Kreiss`da boy
göstermeye başladılar.
Geçtiğimiz aylarda schorndorf yakınlarındaki Winterbach kasabasında
bir bahçe evinde 5 Türk gencini diri diri yakmak istemişler ancak Türk gençleri kendi imkânları ile bu ırkçıların elinden kurtulmayı başarmışdı.
İlk etabda yerel Alman gazeteleri
olayı sıradan bir olay gibi göstermek istemişse de Stuttgart Başkonsolosluğu ve
Türk basının kararlılıkla kolayın üstüne
gitmesi ile gerek emniyet gerekse basın
işin ciddiyetini anlamış ve gerekli önlemler alınmıştı.
Bazı münferit küçük çaplı olayların
dışında bir kaç ay sakin geçen ortamdan sonra Schorndorf merkez cami yö-
A
Müsiad Federasyon
ve Bölge Başkanları
Stuttgart'taydı
tuttgart - “Müsiad Federasyon Başkanı,
Federasyon yöneticileri ve çok sayıda
Müsiad Bölge Başkanları Müsiad Stuttgart'ın bürosunda aylık olağan toplantılarını
gerçekleştirmek üzere bir araya geldiler.”
Her ay farklı bir bölgede yapılan toplantılar, bu ay da Stuttgart 'ta gerçekleştirildi. Müsiad Federasyon Başkanı Ali Uzun'un başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, Federasyon
Başkan Yardımcısı Hasan Özdemir, Müsiad
Almanya Sorumlusu Şevki Karasu ve diğer
yöneticilerle birlikte çok sayıda Müsiad Bölge
Başkanları katıldı.
Müsiad Stuttgart Başkanı Mehmet Ali Bulut, ev sahibi olarak toplantıya katılan misafirlere hoşgeldiniz diyerek bu toplantının Stuttgart`ta yapılmasından duyduğu memnuniyeti
dile getirdi.
Müsiad Federasyon Başkanı Ali Uzun başkanlığında ve Müsiad Almanya Sorumlusu
Şevki Karasu`nun yönetiminde devam eden
toplantı yaklaşık üç saat sürdü. Yedi gündem
maddesinden olusan toplantıda Müsiad'in yapacağı çalışmalar ve yeni kurulması gereken
bölgeler hakkında kararlar alındı.
S
netimine gönderilen 8 sahifelik tehdit
mektubun gerek yönetimi gerekse bu
bölgelerde yaşayan Türkleri endişelendirmiştir. Bu tehdit mektubunu alan cami derneği başkanı Ragıp Özbek olayı
şöyle anlattı; “büyük bir zarf içinde
gönderilen mektub bana geldi ve açtım.
İlk etabda çok önemsememiştim ancak
devamında aşağılayıcı ve tehdit edici
kelimeler tam 8 sahifeden ibaretti. Önce çok endişelendim ve dikkatlice iki
defa okudum. Gerçekten de kabul edilir
değildi ve ertesi günü gerek emniyet
güçlerine gerekse Stuttgart Başkonsolosumuza bildirdim ve Başkonsolosumuz
M. Türker Arı hemen harekete geçip gerekli mercilerde temas sağladı ve burada yaşan vatandaşların can güvenliğinin sağlanmasını istedi, ve olaydan iki
gün sonra emniyet, belediye, başkonsolosluk ve dernek başkanları geniş kapsamlı bir toplantı yaptık. Orada endişelerimizi dile getirdik. Yaşamımızın tehlikede olduğunu can güvenliğimizin
tehdit edildiğini yetkililere anlatık ve
gerekli her türlü önlemin alınmasını istedik.
Gerçekten de bizler burada Türkler
olarak huzurlu değiliz, çocuklarımızdan korkuyoruz, çünki bu insanların
nerede ne yapacağı belli olmuyor. Avrupanın tam ortasında böyle ırkçı yaklaşımlar ve tehditler hiç yakışmıyor onun
için önlemler alınarak bu olayların bir
daha tekrarlanmaması gerekmektedir.
Bizler de diğer insanlar gibi huzur ve
güven içinde yaşamak istiyoruz” dedi.
aldı ve kısaca toplantının genel bir değerlendirmesini yaptı.
Üyeler toplantısı, Yasin Altıntaç’ın
okuduğu kapanış Kur’an-ı Kerim’i ve sunulan ikram ile son buldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 16 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
Ludwigshafen’de IGMG ve DİTİB’in Ortaklaşa Düzenledikleri
“Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Rhein-Neckar-Saar
Bölgesi ile DİTİB RheinlandPfalz Eyalet Birliği`nin ortaklaşa
düzenledikleri “Alemlere Rahmet
Hz. Muhammed”programı yaklaşık
3500 kişilik bir izleyici topluluğunun katılımı ile Ludwigshafen`de
bulunan Friedrich-Ebert-Halle`de
yapıldı.
Programa IGMG`den Ahmet
Özden, DİTİB`den Bekir Alboğa,
İslamrat`tan Ali Kızılkaya TGRLP
Türk Toplumu Başkanı Bayram
Türkoğlu, AGARP Başkan Yardımcısı Mustafa Cimşit, T.C. Mainz Din
Hizmetleri Ataşesi Ahat Taşçı, DİTİB RHLP Eyalet Başkanı Yılmaz
Yıldız, IGMG Rhein Neckar Saar
Bölge Başkanı Yaşar Cimşit, T.C.
Frankfurt ve Karlsruhe Başkonsoloslukları Din Hizmetleri Ataşeleri,
IGMG Hessen Bölgesinden Cengiz
Şahbaz ve Habib Yazıcı, Hayat Gazetesi Editörü Sinan Aktürk katılanlar arasında idiler.
Programın açılış Kur`an-ı Kerimini Avrupa Kur`an Okuma ikincisi İsmail Melih Tuzlacı yaptı.
Program sunucuları Erkan Ergün ve Ramazan Ertuğrul program
içeriği hakkında katılımcılara bilgiler verdiler.
Programın açılış konuşmasını
Ludwigshafen Büyükşehir Belediye
Başkanı Dr. Eva Lohse yaptı. Eva
Lohse konuşmasında kısaca şunları
söyledi: “İslam Peygamberi Hz.
Muhammed`in doğum günü için
yapılan bu programa katılmaktan
dolayı memnun olduğumu belirtmek isterim. Sizler bizim bir parça-
İ
mızsınız. Sizlere hizmet etmekten
memnun olduğumuzu belirtmek
isterim. Çocuklarınızın eğitimine
daha da önem vermenizi ve toplumumuza daha fazla katkı sağlamanızı diliyorum” dedi.
Daha sonra mikrofona DİTİB
Rheinland-Pfalz Eyalet Birliği Başkanı Yılmaz Yıldız geldi. Yıldız konuşmasında ortaklaşa yapılan bu
programın yeni ve güzel başlangıçlara vesile olmasını diledi. “Efendimiz (s.a.v)in doğum günü münase-
betiyle yapılan bu programımıza
katılım sağlayan herkese teşekkür
etmek istiyorum” dedi. Değişik ayet
ve hadislerden örneklerle konuşmasını süsleyerek konuşmasını tamamladı.
Daha sonra mikrofona IGMG
Rhein-Neckar-Saar Bölge Başkanı
Yaşar Cimşit geldi. Cimşit günün
önemine uygun güzel içerikli bir
konuşma yaptı.
DİTİB Ludwigshafen Mevlana
camii öğrencilerinin oluşturduğu
bir grup hadis okumaları yaparak
programa ayrı bir renk kattılar.
Yine mikrofona DİTİB Sözcüsü
Bekir Alboğa gelerek kısa bir selamlama konuşması yaptı.
IGMG Genel Merkez Hatibi Ahmet Özden de günün önemine uygun nefis içerikli bir konuşma yaptı.
T.C. Mainz Başkonsolosluğu
Din Hizmetleri Ataşesi Ahat Taşçı
da mikrofona gelerek bir konuşma
yaptı.
Daha sonra sahneye Belçika
İbn-i Sina Kız Koleji öğrencilerinden iki genç kız gelerek arapça ve
türkçe olarak Peygamber Efendimiz (s.a.)in Veda hutbesini okudular.
Okunan ezan ile akşam namazı
için verilen moladan sonra Türkiyeden sanatçı Sedat Uçan sahnede
yerini aldı. Eserlerini çoğunlukla
canlı seslendiren Uçan tüm salona
ayrı bir hava kattı.
Yine Türkiye`den Sanatçı Dursun Ali Erzincanlı sahneye geldi.
Kendine has uslubu ile Efendimizi
anlatan şiirlerini okuyan Erzincanlı
salonda duygusal anlar yaşanmasına vesile oldu.
Türkiyeden Hafız İshak Danış
sahneye gelerek nefis bir Maide-i
Kur`an ziyafeti verdi.
Programın son misafiri yine
Türkiyeden Yrd. Doç. Dr. Mustafa
Karataş Hocaefendi idi. Karataş hoca kendine has üslubu ile salonda
bulunanları Asr-ı Saadete götürdü.
Efendimizle hemhal olmalarını
sağladı. Zaman zaman da duygusal
anlar yaşattı.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 17 ➤
haber
Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
IGMG KÖLN BÖLGESİNİN DÜZENLEDİĞİ “BİZ SENİ GÖRMEDEN SEVDİK” PROĞRAMINDA
LEVERKUSEN ARENA TIKLIM TIKLIM
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Köln Bölgesinin hazırladığı kutlu
doğum proğramında yaklaşık 3000
kişi Köln Leverkusen`de bir araya geldi.
IGMG Köln Bölgesinin hazırladığı
proğrama IGMG Genel Başkanı Kemal
Ergün, TC. Köln Başkonsolosu Mustafa
Kemal Basa, Yeşiller Partisinden KRW
Eyalet Milletvekili Arif Ünal, Köln Belediye Encümeni (SPD) Malik Karaman,
DiTiB adına dinlerarası dialog sorumlusu Bekir Albağa, TC. Köln Din Ateşesi
Zekeriya Bülbül, THY Kölnden Eyüp
Atay ve ayrıca ATiB, UETD gibi geniş bir
katılım tabanıyla proğrama iştirak olundu.
IGMG Köln Bölgesi Hac ve Umre Kafile Başkanı Selahattin Demirci`nin açılıştaki Kur`an-ı Kerimi ve Bölge Tanıtma
Başkanı Fatih Koyuncu’nun kısa bir selamlama konuşmasıyla proğram start aldı.
IGMG Köln Bölge Teşkilatının faaliyetlerinden oluşan bölge tanıtım klibi
gösterime sunuldu. Misafirler 10 dakikalık klibi üç kez alkışlayarak başta eski
bölge başkanına ve Köln bölgesinin faaliyetlerine teşekkür ettiler.
Ev sahibi Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal katılımcı misafirlere hoş geldiniz diyerek katılımlarından dolayı hepsine ayrı ayrı teşekkür etti. Mehmet Dal
konuşmasının içeriğinde günün konusuyla alakalı Efendimiz Asrı cehaleti Asrı Saadete dönüştürdüğünü örneklerle
zikretti.
İslam Toplumu Milli Görüş Köln
Bölge Başkanı Mehmet Dal’ın ardından
IGMG Genel Başkanı kürsüye davet edildi. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün
burada yaptığı konuşmada kısaca şunları
aktardı. ‘‘İslam Toplumu Milli Görüş
Teşkilatları olarak Şubat ayında önden
gidenler proğramları yaptık. Aylarımızın
tamamını haftalarımızın tamamını günlerimizin tamamını proğramlamak zorundayız. Zira biz Allah`a ve Hz. Muhammed`e inanan bir toplumuz. Zira biz
zamanın ve vaktin hayat olduğuna inanan bir topluluğuz. Zamanı ve vakti asla
israf edemeyiz. Kur`an-ı Kerimde Rabbimiz asra yemin olsun ki diyerek yemin
etmektedir. Ona inananlar olarak zamanımızı hoyratca harcayamayız. Biz insanları kazanmak, Allah`a insanları sevdirmek, yeniden bu alemin içinde insanca yaşamak için, bu toplumları bir araya
getirmek ölümden sonraki hayat için, insanları biliçlendirmek için, zamanımızı
I
kullanmak zorundayız. Değerli kardeşlerim, kardeşlerimiz onu anlamak için çok
güzel bir slogan bulmuşlar. Dedilerki;
“biz onu görmeden sevdik” ya O bizi
gördü de mi? sevdi dersiniz. Efendiler
efendisi bizi görerek mi sevdi kardeşlerim? O ne tatlı bir insan o ne güzel bir insan Allah şefaatından ayırmasın. Bir gün
arkadaşlarıyla oturuyordu dediki‚ ‘‘Kardeşlerimi ne kadar özledim”. Dedilerki;
“ey Allah`in Resulü biz değil miyiz senin
kardeşlerin” “Hayır dedi siz benim arkadaşlarımsınız” ‘‘Dedilerki; ‘‘Ademler Hz.
İbrahim‘ler İsalar‘mı? senin özlediğin
kardeşlerim dediğin dediler”. Çünkü onlar Efendimizi paylaşmak istemiyorlardı.
Efendimizi sadece kendilerine mal etmek istiyorlardı. Efendimiz dediki; “Hayır onlar da benim kardeşlerim. Ancak
asıl benim kardeşlerim kimler biliyor
musunuz” deyince, ashab şaşırdı kimler
ya Resulallah? Dediki; “benim arkadaşlarım kardeşlerim kimlerdir biliyor musunuz. Onlar beni görmediler, güzelliğimi görmedi, benim hayatımın safhalarına şahid olmadı, sadece beni duydu ve
iman ettiler. Beni görmeden sevdiler işte
onlar benim kardeşlerim. Ergün konuşmasının sonunda proğramı katılan Yeşiller Partisi milletvekili Arif Ünal beye ve
özellikle 24 saat adeta her türlü ihtiyaçlarımızda bizlere yardımcı sıkıntılarımızda
yanıbaşımızda olan T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa`ya teşekkür etti.
IGMG Genel Başkanı Ergün`ün ardından proğram sunucusu Serdar Tuncer “Milletin yüreğinin attığı yerde devletinin varlığını hissetmesi muhteşem bir
şey” diyerek T.C. Köln Baskonsolosunu
sahneye anons etti. T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa Leverkusen
Smıed Arena`da yaklaşık 3000 kişiye
yaptığı selamlama konuşmasında kısaca
şunları söyledi.
‘‘Ben de bu gün aranızda olmaktan
bu güzel manzarayı görmekten gerçekten
onur duyuyorum. Bizi Millet yapan değerlerden birisi bu büyük sevgidir. Tarihe baktığımız zaman biz bu tembihi yerine getirmek için çok çaba sarf ettik. Peygamberimizin hadisini bir tür vasiyyet
sayıp İstanbulu feth ettik. İslam dünyasını müslümanları ortadan kaldırmak isteyenler olduğu zaman Varna ovasında
karşısına çıkan bizdik. Filistinde karşılarına çıkan bizdik. Medine Müdafasında
koca bir orduyu oraya gönderen bizdik.
Ben bu düşünceyle Milli Görüş Teşkilatları Köln Bölgesinin davetine içtenlikle
teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra kürsüye gelen Yeşiller
Partisi Milletvekili Dr. Arif Ünal siyasetten gelen bir isim olduğundan daha çok
birimi ile ilgili bilgileri katılımcılarla
paylaştı. Arif Ünal kısaca şunları söyledi;
‘‘Mayıs 2010`da burada bulunan bazı vatandaşlarımız bilirler, eğer seçildiğimiz
takdirde bizim vatandaşlarımız için göçmen kökenli vatandaşlarımız için neler
yapmak istediğimi hatırlarsınız sizlere
anlatmıştım. Bugün bu davetiniz benim
için aşağı yukarı iki yıllık azınlık hükümetinden sonra bu verdiğimiz sözlerin
hangisini yerine getirebildik hangisini de
getiremediğimizin bilançosunu çıkartmak için bir fırsat oldu. Ama insanların
bir biriyle iletişimi açısından çok muazzam bir kazanımı da var. Herkesle konuşmak zorundasınız herkesin önerisini
düşüncesini almak en güzelini ortaya
koymak zorundasınız. Eyalet meclisindeki yaptığı çalışmalar hakkında bazı
bilgileri katılımcılarla paylaştı.
Proğramın açılışındaki selamlamaların ardından misafir sanatçılar arka arkaya sahnedeki yerlerini aldılar. Ömer
Karaoğlu’nun eski ve yeni reperatuarından sunduğu ziyafet ilgiyle takip edildi.
Proğramın ikinci bölümünde Dr. Senai Demirci günün hatibi olarak Yusuf
(as) kıssasını nazif üslubu etkileyici sunumuyla dikkatle takip edildi. Demirci
kısaca şunları aktardı; “Biz sizi dünyaya
gönderirken geri çağırmak için gönderdik. Sizi saraya çağıran bir kap bulacaksınız. Saraylı bir kap olduğunu fark edeceksiniz siz benim Bünyaminlerimsiniz.
Siz saraya layıksınız. Bakın efendiler saraydan gönderilmiş bir kap var elimizde
diyen Demirci Kur`an-ı Kerimi gösterdi.
Devamında da; “Bu kitap saraydan geldi.
Neden bu kadar kalın bu kitap bu sayfaların kalınlığına bakıp da deyinki benim
Rabbım beni saraya çekmek için saraya
dönmemiz için ne kadar dil dökmüş deyin. Hesab günü çuval boşalınca kap çıkıyor, çuval boş! inşallah bizim çuvallarımız boş çıkmaz. Yusuf`a hainlik yapan
kardeşler bu kez Bünyamin için geldiler.
Doğrularla beraber olunuz. Kur`andaki
kıssadan alıntılar yaparak konuşmasını
tamamladı.
Proğramın son bölümünde kariler
önce Bünyamin Yılmaz ardından Hasan
Sadıki`nin okuduğu Kur`an tilavetleri
gecenin en unutulmazı belki de en anlamlısı oldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 18 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
HASENE Yardımlarıyla Vanlı Depremzedelerin Gönlünü Isıttı
an Gölü Hastanesi çaprazı, ipek
yolu üzerinde bulunan Faki Teyran Konteynerkenti Van il merkezinde kurulmuş 25 konteynerkentten
biri. Hasene IGMG Sosyal Yardım Derneği olarak Van’da 10 bin aileye toplam
200 tondan oluşan 10 bin gıda paketinin
ve yanında vakumlanmış şekilde sunduğumuz adak kurbanı etinin dağıtımını
ilk olarak Faki Teyran konteynerkentte
başlattık. Çalışmalarımızı Van Valiliği’nin destekleriyle yürüttük. Yoğun
programı dolayısıyla Van Valisi Münir
Karaloğlu dağıtımlarımıza katılamadı;
Van Vali Vekili Murat Uzunparmak, Vali Yardımcıları Mehmet Yüzey ve Mehmet Özel dağıtımlarda bizlere eşlik ettiler.
“Konteynerkentlerde
55 bin insan yaşıyor”
Konteynerkentler hakkında kendisinden bilgi aldığımız Geçici Van Vali
Yardımcısı Mehmet Özel bizlere şu bilgileri verdi:
“İl merkezinde 25 konteynerkentimizde yaklaşık 55 bin nüfus barınıyor.
Faki Teyran konteynerkentte de 196 konteyner var ve yaklaşık olarak bin nüfus
barınıyor. Vatandaşlarımıza konteynerler aracılığı ile barınmanın ötesinde sosyal faaliyetler de gerçekleştiriyoruz. Her
konteynerkentimizde Mescit, Kur’an
Kursu, Anasınıfı, Kreş, Gençlik Merkezi,
Kadın Kültür Evi gibi sosyal faaliyetlerimiz devam ediyor. Sosyal hayatın devamı
ve tekrar rehabilite olma süreci açısından
sosyal aktiviteleri önemsiyoruz.
Çadırkentler ilk aşamada önemli bir
fonksiyon üstlendiler. Şimdi çadırkentlerimiz tamamen kaldırıldı ve konteynerkentlere insanlarımızı yerleştirdik. Bu
işlemleri belli öncelik sıralamasına göre
yapıyoruz. İhtiyaç fazla olduğundan eldeki imkanlar aşamalı olarak devreye giriyor. Öncelikle evi yıkılmış olanlar ve
ağır hasarlı binalardaki insanlar konteynerlere yerleştirilmiş. Daha sonra sakat
olup, orta hasarlı olanları aldık. Şimdi
açılacak 5 yeni konteynerkentle de orta
hasarlı binalardaki kardeşlerimizi kon-
V
teynerlere alıyoruz.
Yıkımın En Fazla
Yaşandığı Erciş‘teyiz
Van il merkezindeki konteynerkentlerdeki dağıtımlarımızın ardından Erciş’e
geçiyoruz.
Erciş Kaymakamlığı’nda ilçe Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Harun Işık ve Aile Sosyal Politikaları
Müdürü Şafak Aydın bey karşılıyor bizi.
Depremin izlerini kaymakamlık binasında görmek mümkün. Ama kaymakamlık
binasının Erciş’te deprem sonrası koordinasyonda büyük bir işlev yürüttüğü
bilgisini alıyoruz. Sayın Işık ve sayın Aydın bizlere şu bilgileri veriyor:
“Erciş’te 1 ay öncesine kadar tüm çadırlardaki depremzedeler konteynerlere
yerleştirildiler. Kalıcı konutların yapımı
ise tüm hızıyla gidiyor ve bu senenin
Ağustos ayına yetiştirilmeye çalışılacak.
Devlet tüm imkanları ile seferber olmuş
bir durumda.
Erciş’te Kaymakamlığı kısa bir ziyaret
ettikten sonra yaptırmış olduğumuz 49
ev ve bir mescitten oluşan Hasane Mahallesi’ne geçiyoruz.
Erciş’te Hasene Mahallesi’ni
Ziyaret Ediyoruz
Bünyamin Bilici. Erciş’te Hasene Mahallesi sakinlerinden. İçinde bulunduğumuz Hasene prefabrik evleri emsallerine
oranla çok çok iyi bir imkan sundu bizlere diyor. 12 ve 9 yaşlarında İbrahim ve İsmail isminde iki başarılı çocuğu var; İbrahim’in notlarının hepsi 5 ve almış olduğu Takdir Belgesi‘ni bize gösteriyor.
Çocukların tavırlarından depremden etkilendiklerini hemen anlıyoruz. İki çocuk da depremden yıkılan evlerini aradıklarını söylüyor. Böyle başarılı çocuklara depremden sonra imkân sağlamış
olmanın sevinci kaplıyor içimizi.
Hasane Mahallesi’nde kalan depremzedelerimizi ziyaret edip, gıda ve et paketlerini dağıttıktan sonra Haydarbey ve
Alkanat Konteynerkenti‘nde dağıtımlarımıza devam ettik.
Mustafa Uyanık Hasene prefabrik evleri için şunları söyledi: „Yaptırdığımız
deprem evlerinin her biri 40 m² liktir.
Diğer konteyner evler 21 m²lik. Evlerin
soğuya karşı yalıtımı sağlanmış ve zemini betonlarla ve üzerine halıfleksle döşeme yapılmıştır. Evlerin arasını mesafeli
yaptırdık, rahat hareket edilmesi için.
Evlerin arkalarına pencere koydurmadık
ki arkadaki evlerde kalanlar rahatsız olmasınlar.“
1.000 ÇOCUĞA
1.000 HEDİYE PAKETİ
10 bin aileye 10 bin gıda ve et paketi
dağıtımı kampanyamıza ek olarak 1.000
çocuğa 1.000 eğitim amaçlı oyuncaklardan oluşan hediye paketi dağıtmak gayesi ile bir başka konteynerkentte uğruyoruz. Dağıtımımızı Vali Yardımcısı Mehmet Özel ile birlikte Van İl Afet Müdürlüğü karşısındaki Tahir Paşa Konteynerkenti’ndeki Sosyal Faaliyetler alanında
yapıyoruz.
Anaokulundan Kur’an kursuna, kütüphaneden etütlere kadar her şey düşünülmüş. Konteynerkentlerdeki konteynerlerin kullanım alanı çok dar olduğu
için buralarda çocuklara oyun oynayabilecekleri alanları sunabilmek zor. Devlet
sosyal bir bölüm oluşturarak depremzedelere bunları sunuyor. Şu an tam kapasite ile çalışıyor.
Van’da 10 bin aileye gıda ve et dağıtımı kapsamında buradayız. Projeyi Valilikle birlikte gerçekleştiriyoruz. Tabi ihtiyaçlar sadece barınma ve yeme içmeden
ibaret değildir. Sosyal ihtiyaçlar da
önemsenmesi gereken bir husustur. Bu
minvalde projemize bin çocuğumuza hediye paketleri getirdik.
Bu gelişimiz Van’a dördüncü gelişimiz. Her gelişimizde Van’daki gelişimi
görüyoruz. Çadırkent olayının komple
bitmiş olması sevindirici bir durum.
Hatta her konteynerkentte böyle sosyal
tesisler kurulmuş. Bu bizleri ziyadesiyle
memnun etti. Basın mensuplarına bu güzelliği geniş kitlelere ulaştırdığından ötürü ve Van Valiliği’nin desteklerinden dolayı tekrar teşekkür ediyorum. Burada
görev yapan kardeşlerime de kolaylıklar
diliyorum.” Van’daki hayır ve hasene ça-
lışmalarımızı tamamlayıp dönmek için
yola çıkmadan önce Van Vali Vekili Murat Uzunparmak makamında bizleri
ağırlıyor.
“Sizler Avrupa’dan
bu sese kulak verdiniz”
Avrupa’dan yardım getiren Hasene
ekibine teşekkür eden Uzunparmak şunları kaydetti:
“Daha önceden Erciş’te prefabrik
yaptınız. Şimdi de 1,5 milyon TL civarında bir katkınız oldu. Avrupa’daki duyarlı
insanların sıcak yardımlarını bizlere
ulaştırdınız. Tabi zor bir süreç geçirdik.
Depremin getirdiği sıkıntıların yanında
depremin kış aylarının başlangıcına
denk gelmesi işimizi zorlaştıran unsurlardandı. Devlet olarak, hükümet olarak
bu zor süreci iyi idare ettiğimizi düşünüyoruz. 1999 Kocaeli depremi ile kıyaslarsak ciddi manada bir hızlanma süreci
var. Bir buçuk ay gibi kısa bir sürede konteynerleri teslim ettik. Erciş’le birlikte
toplam 28.500 civarında bir konteyner
alt yapısı hazırlandı ve insanlarımız yerleştirildi. Böyle zor bir süreçte sivil toplum kuruluşlarını yanımızda hissetmek
bizlere güç kattı. Sizler de Avrupa’dan bu
sese kulak verdiniz; bizimle berabersiniz.
Sizler aracılığı ile yardımlarını bizlere
ulaştıran kardeşlerime teşekkür ediyorum” dedi.
Deprem sıkıntısının birkaç aylık süreç sonunda atlatılabilecek bir şey olmadığını söyleyen Uzunparmak, “Halen daha sarsıntılar oluyor. Halen daha insanların psikolojisi normalleşmedi ve halen
daha birçok insan evi sağlam olmasına
rağmen evine girmekten çekiniyor. Sizlere Vali bey adına yapmış olduğunuz desteklerden dolayı hassaten teşekkür ediyorum” dedi.
Vali Vekili Uzunparmak konuşmasının ardından Hasene Başkan Yardımcısı
Mustafa Uyanık’a yapılan yardımlar adına teşekkür belgesi takdim etti.
Van’da gerçekleştirilen güzel bir çalışmanın ardından tekrar dönüş yolculuğu
başlıyor.
Murat Kubat – www.hasene.de
HAYAT
rgen sözcüğü ermek kökünden gelir ve “döl bakımından verimli,
üretici döneme giren, çocukluk
çağından çıkan” anlamında kullanılır.
Batı dillerindeki karşılığı adelosan, Latince büyümek anlamına gelen adolescere’den türemiştir. Bu dönemle ilgili olarak kullanılan terimlerden biri de genç
sözcüğüdür ki, yavru, insanın küçüğü
anlamında kullanılır. Gündelik dilde, ergenlik ve gençlik kelimeleri sıklıkla birbirlerinin yerine geçer. UNESCO’nun
tanımlamasında ergenlik/gençlik çağı
15-25 yaşları arasında gösterilmektedir.
Birleşmiş Milletler örgütüne göre ise
gençlik çağı, 12-25 yaşları arasındadır.
Ancak, buluğ ile başlayan ergenliğin ne
zaman sonlanıp, kişinin ergen/genç olmaktan çıkıp yetişkin sayılması gerektiğini belirlemek, bu tanımlardaki kadar
kolay değildir, zira biyolojik, toplumsal
ve hukuki birçok sınır ve tanım vardır.
İnsanın gelişiminde bazı safhalar
özel önem taşır. Psikolojide bu safhalara
“hassas (kritik) dönem” denir. Bu dönemlerde karşılaşılan/maruz kalınan
yoksunluklar telafi edilemeyen, kalıcı
sorunlara yol açar. Bebeklik ve ilk çocukluk yılları (gelişim psikolojisi ile ilgilenen birçok uzmana göre ilk beş yıl), bu
hassas dönemlerin başlıcası kabul edilir.
Söz gelimi, konuşması gereken çağda
konuşmayan ya da onunla konuşulmayan bebek, muhtemelen bu yetisini ömrü boyunca gerektiği gibi kullanamayacak ya da çok hasarlı ve normalin çok altında bir düzeyde kullanabilecektir. Benzer şekilde görme yetisini kullanmayan/kullanamayan, bu kuvvenin fiile dönüşmesi gereken çağda herhangi bir engel dolayısıyla (retinaya yeterince ışık
düşmemesi ve bu bölgenin “aktive” edilememesi durumunda vs.) görme duyusunu kemale erdiremeyen bir insan (ya
da bir hayvan) yavrusu hayatının geri
kalanında görme ile ilgili telafi edilemez
sorunlar yaşayacaktır. Aynı şeyi psikolojik ihtiyaçlar için de söyleyebiliriz kuşkusuz; sevgi ve şefkate en muhtaç olduğu “kritik dönem”lerde yeterince sevgi
göremeyen bebek, bu sevgisizliğin sıkıntısını ömrü boyunca yaşayacak, hatta kimi durumlarda bu sevgi yoksunluğu
benlik inşasına müsaade etmeyecektir...
Bebeklik gibi, buluğ ile başlayan ergenlik yılları da bu hassas dönemlerden
biridir. Bu yıllardaki, söz gelimi sevgi,
özgüveni oluşturucu/arttıcı destek yoksunluğu ya da beslenme bozukluğu vs.
ergende hayatı boyunca yanında taşıyacağı olumsuz etkiler bırakır. Nitekim,
Fransız Psikanalisti Françoise Dolto da
ergenlikte oluşan dönüşümü yaşamın ilk
günlerindeki dönüşümle karşılaştırır.
Doğum fötüs halinden yeni doğan haline geçişin olduğu bir dönüşümdür. Ergenlik de aynı şekilde çocukluktan erişkinliğe geçilen bir dönüşüm dönemidir.
Dolto, ergenlerin de tıpkı yaşamın ilk
döneminde yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirtir ve onları kabuk değiştiren yengeçlere benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde
zayıf ve savunmasızdırlar. Eğer bu dönemde yaralanırlarsa, bu yaranın izini
E
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 19 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Ahmet Faruk ÇAĞLAR
[email protected]
Ergenlik ve Gençlik
tüm yaşamları boyunca taşırlar, tıpkı ergenlikteki zayıflık ve duyarlılık gibi... G.
Stanley Hall’a göre de, ergenlik bireysellik duygusunun geliştiği bir yeniden doğuş dönemi olarak algılanabilir.
Dolto’nun da vurguladığı gibi, insan
yaşamının ilk dönüşümü fötüsten bebekliğe geçiş olan doğumdur, ikinci dönüşüm çocukluktan erişkinliğe geçiş
olan ergenliktir (o yüzden ergenlik, Talat
Parman’ın ifadesiyle biraz da hüzün demektir, giden ve bir daha gelmeyecek
olanın, çocukluğun hüznü). Son dönüşüm ise canlı olma halinden cansızlığa
geçiş olan ölümdür. Sonun başlangıcı
doğumdur yani, ancak sonun başlangıcının farkına varılması ergenlikte olur.
Dolayısıyla ergenlik farkındalık sahibi
olmaktır.
Peter Blos, ergenliği ikinci bireyselleşme süreci olarak tanımlar ve ergenin
yeni nesne ilişkileri kurabilmesi için içselleştirdiği birincil nesne(ler)den kendini uzaklaştırması gerektiğinin altını
çizer. Ergen artık bağımsızlaşmak ve bireyselleşmek savaşını vermek, anne/babasından bağımsız yeni bir kendilik imgesi seçmek zorundadır, yani artık çocuksu nesnelerden vazgeçmek (ve dış
dünyadan kendine yeni nesneler seçmek) ve sadece kendine ait olacak düşünceler üretmek zorundadır. Kendine
ve yalnız kendine ait düşünceler üretmek benliğin özne olabilmesinin vazgeçilmez koşullarından biridir. Bu açıdan
yaklaşıldığında, özne olmanın koşulu
kendine özgü/ait bir düşünceye (/sırra)
sahip olmaktır ve ergenlikte bunun karşılığı özerkleşmedir.
McCandless’e göre, onlara o zamana
kadar bağımlılık duygusunu öğreten
kültür şimdi onlardan bağımsız bir şe-
kilde hareket etmelerini istemektedir ve
ergenin daha önce öğrendikleri ile toplumun kendisinden yeni beklentileri çeliştiğinde ortaya çıkan durum karşısında
gencin yaşadığı çelişki, yaman bir çelişkidir. Özetle, genç, yetişkinlikteki hedeflerine doğru yol almadan önce, çocukluğundakileri bırakmak zorunda kalmakta
ve doğacak olan boşluktan dolayı da
kendisini yoğun bir çelişki (ve stres)
içinde bulmaktadır.
Takdir edileceği üzere, bu vazgeçiş ve
seçim zorunluluğu insan hayatının bu
dönemindeki kadar yoğun hiçbir dönemde yaşanmaz, yaşanmayacaktır. Ve
bu vazgeçiş beraberinde “ben kimim?”
sorusunu getirecektir. Bu sorunun yanıtı (artık bir çocuk değil) yetişkin bir birey olmanın tarifidir. Ve bu tarif ancak
kendine bir geçmiş oluşturmakla verilebilir. Braudel, kimlik sorununu geçmiş
ile bugün arasında bir uyum sağlama sorunu olarak ele alır. (Geçmiş ile bugün
arasında uyumun nasıl sağlanacağı ise
geçmişin iyi bilinmesinden geçmektedir.
Bu toplumsal tarih açısından da, bireysel
tarih açısından da böyledir. Her iki durumda da bugünü anlamak için geçmişe/çocukluğa bakmak gerekir.) Öyleyse,
erişkin yaşam sürecinin ergenlikte/gençlikte yazılmaya başlanan ve her an değişikliklere uğrayan bir kendini tarihlendirme çabası olduğunu da söyleyebiliriz.
Velhasıl, artık çocuğun bağımlı olduğu insanlara benzemek istemesi, onlarla
özdeşlik kurarak kendini tanımlama çabası yeterli olmayacaktır. Ben’inin, bedeninin bağımsızlığının farkına varan genç
-ki beni/bedeni bu farkedişin kimi zaman Anoreksiya ve Bulimiya gibi sorunlara yol açmasının daha çok gençlik çağında görüldüğü ve dahi Şizofreni gibi
dosya
psikozların en sık ergenlik veya genç
erişkinlik (18-25 yaş arası) döneminde
ortaya çıktığı hatırlanmalıdır-, artık
onunla ne yapması gerektiğini, yani kaderini kendi elleriyle(?) belirlemek zorundadır. Örnek alınacak yeni otoriteler
(ki genç insanın iletişimde bulunduğu
diğer (ve yeni) insanlar onun kim olduğu ya da olması gerektiğine ilişkin bilgiyi ergene yansıtan bir ayna olarak hizmet etmektedir), özdeşlik kurulacak yeni modeller bulunmak ya da bu yeni
modeller arasında seçim yapılmak zorundadır. Bu örneklerin seçiminde ilk
örnek ve özdeşleşmelerin, kişisel tarihin
önemi büyüktür kuşkusuz.
Kanaatimizce Avrupa özelinde yaşanan sorunların düğüm noktası da burasıdır. Ergenin kimliği ergenle toplum
arasındaki karşılıklı kabulün bir sonucudur. Ve “normal” bir toplum içinde,
gencin çocukluğundan getirdiği özdeşleşmelerle/ modellerle, bu yeni dönemde
edineceği modeller arasında “önemli/
aşılmaz” farklılıklar olmayacaktır ve çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe geçiş nispeten fırtınasız geçecektir.
Göçmen bir “azınlığa” mensup olup, bu
azınlığın değer yargıları ile büyüyen çocuk için ise, erken çocukluk özdeşleşmelerinden, daha geç toplumsal özdeşleşmelere geçiş ciddi çelişkileri beraberinde
getirecektir. Kısaca, “normal” bir toplumda, ebeveynin idealleri/beklentileri
ile içinde yaşanılan toplumun idealleri/
beklentileri belirli bir paralellik gösterecektir. Azınlık olunan bir toplumda ise,
azınlığın idealleri, geleceğe dair tasavvur
ve beklentileri, toplumun çoğunluğunun, gencin akranları olan diğer gençlerin hedef ve beklentileri ile her zaman
paralellik arzetmeyecektir ya da arzetmeyebilir. Ve bu durum genci sağlıklı bir
yetişkinlik için aşması gereken esaslı sorunlarla/çelişkilerle yüz yüze getirir. Zira ergenler, çevrelerindeki insanların
benzer görüşlerinin bir bileşimini yapmaya çalışırlar. Peki ya görüşler benzer
olmaz ya da aralarında çok ciddi farklılıklar olursa? Eğer ergenin o zamana kadar çevresinden devşirdiği dünya görüşü
ve değerleri, akranlarının ve etrafındaki
diğer önemli, örnek/model olmaya aday
kişilerin görüş ve değerlerinden bariz biçimde farklılaşıyorsa o zaman ergen,
“normal” bir gencin aşması gereken
(Erik Erikson’un deyimiyle) kimlik bunalımının çok ötesinde bir rol ve kimlik
bunalımı/karşılıklığı ile karşı karşıya kalacaktır, kalmaktadır.
Ne oralı, ne de buralı olmak, ne ailesinden devraldığı mirası bütünüyle kullanabilmek, ne de bu “yeni/yabancı”
toplumun ona sunduklarını bütünüyle
içselleştiremiyor olmak ciddi arada kalmışlıklara yol açacaktır ve bu durum zaten zor olan (çocukluktan yetişkinliğe)
geçişi daha da zorlaştıracaktır.
Kaynaklar:
• Talat Parman, Ergenliğin Yüzleri, Bağlam Yayıncılık, 2010
• Talat Parman, Ergenlik ya da Merhaba Hüzün,
Bağlam Yayıncılık, 2000
• Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Ergenlik Psikolojisi, Remzi Kitabevi, 2011
• Laurence Steinberg, Ergenlik, İmge Kitabevi,
2007
HAYAT
eçmiş yılın Kasım ayında,
Alman televizyon kanalı
ARD’de “Weltspiegel” adlı
programda birçoğumuzun hayretle
izlediği bir haber ile karşılaşmıştık.
Sunucu Malezya’da gerçekleşen bir
şovdan bahsediyordu ve “Malezya
Super Muslima’sını arıyor!”du. 11
genç kız, tek tip koyu renkli kıyafetleriyle, herbiri hemen hemen aynı
görüntüde, bir yarışmada olduklarını hissettirecek şekilde birbirlerinin
karşısında durarak, dünyanın en ilginç “casting” şovunda yer alıyorlardı!
Bu şovda katılımcılardan beklenen ve değerlendirme için kriter olacak unsurlar, biz Avrupalı (ve Türkiyeli) Müslüman bayanların uzunca
bir süredir maruz kaldığı ve alışkın
olduğu, inançlarımızdan taviz vermek suretiyle, ne kadar “özgürleştiğimiz” değil, aksine ön planda tutulan ve değerlendirmeye alınacak olan
katılımcıların “takvaları” idi. Ve bu
bağlamda, Müslüman bir kadının
kimliğini entellektüel bir hamaratlıkla nasıl yoğurması gerektiği ve özellikle uyuşturucu, boşanma ve homoseksuellik gibi konularla, yani postmodern çağın sorunlarına karşı
müslümanca bir bakışla nasıl karşı
durulabileceği, ne tür çözümler üretebileceği vs. yarışmanın birincisini
belirleyecek en önemli unsurdu. Bu
kriterler altında, birinci olacak olan
genç kız, “Süper Müslüman Yarışmasının İlk Hatibesi” olarak tarihe geçecek ve uhrevi atmosferi tadacak bir
hac ile, ayrıca bir de ultra dünyevi bir
macbook ile ödüllendirilecekti.
Yüzeysel bir bakışla olumlu karşılanabilecek, genç Müslümanları motive edici, görsel medyanın da desteğiyle “takvalarını” arttırıcı görünümünde olan bu program, biraz durup düşünüldüğünde, bütün bu
“şov’un altında gizli bir marazı haber
veriyor sanki.
Müslüman bilince Süper ve Müslüman kelimelerinin biraraya gelmesiyle bir sıkıntı telkin eden bu zihni
maraz, tıpkı moda ve tesettür kelimelerinin bir araya getirilmesinde
olduğu gibi bizi rahatsız ediyor.
Malum olduğu üzere, günümüzde
dünyadaki tüm kadınlar gibi, tesettürlü kadınlar da tarih boyunca hiç
olmadığı kadar kamusal alanda yer
almakta ve öne çıkarılmaktadır.
Bununla beraber ve bunun bir sonucu olarak başörtüsü ve kendine
has “modasıyla” Müslüman kadının
tesettürü, İslam’ı belli bir doğrultuda
araçsallaştırmaya çalışan tebaya karşı radikal ve ters yönde bir karşıtlık
sergileyerek (ya da sergilediğini sanarak) kendini modaya kaptırıyor ve
bu doğrultuda hiç bitmeyen kimlik
G
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 20 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
dosya
me şekline başka bir gözle bakmamıza yol açıyor. “Farkedilmemek” için
bürünülen elbisenin büründürüldüğü yeni şekiller daha çok farkedilmek
ve beğenilmek için eylenir oluyor. Ve
son yıllarda moda sektöründe bu farkediliş merakını ve “açığı” sezen modacılar ve tasarımcılar, temsil ettiklerini düşündükleri kesimi “İslamca”
bir estetik obje haline getirerek pek
çok anlamda “tavan” yapmaktalar.
Modern tesettür kavramı günümüzde hem modern, hem Müslüman
olunduğunu sadece fikri bazda değil,
daha somut ve elle tutulur bir hale
[email protected]
getirip gözler önüne sererek, beden
ve bakışa dair yasakların bir şekilde
kamusal alanda teşhir edilmesine yol
açmış bulunuyor. Ayrıca, giyim sektörünün ardından medyada da İslamî
yaşam biçiminin görünürlülüğünün
arttığı bugünlerde bir değişim gerçekleşiyor: Tesettürlü kadınların kamusal alanda daha çok yer almalarıyla birlikte maruz kaldıkları gözler
önünde olup, takip ediliyor olma olgusu gitgide artıyor. Ve söz konusu
olan tesettürlü kadınlar olduğunda,
bu kişiler zihni ya da mesleki becerileri ile değil, moda ve tesettür söylemleri üzerinden değerlendirilen kişiler olmaktan kurtulamıyorlar.
arayışlarıyla sürekli gündeme getiri- sabitelerden soyutlanmış bir süper fiİhsan Fazlıoğlu’ndan sıkça ifade
gür (Super Muslima) düşüncesi insan
liyor.
ettiği, “ancak yaşanılarak Müslüman
Biz genç Müslüman bayanlar için olmayı aşarak neye/nereye doğru
olunur” ibaresini tatbike geçirmeye
yıllardan beri çözülememiş bir prob- seyr ediyor? Bu durum sabitesini kulyönelik teşebbüsümüzün henüz ilk
lem olarak güncelliğini koruyan te- luk olarak nitelemeyen (kapitalist ya
adımında İslami yaşamaya yönelik
settür ve modern çağda müslümanca da modern) bir düşünce kaynağı için
temel bir çıkmazla karşı karşıya kalıyaşam meselesinin çözümüne, Süper bir getiri olabilir belki, fakat Müslüyor Müslüman bayan. Günümüzdeki
Star, Süper Yetenek gibi “moda” şov- man bir bayan için bu türden düşünlara alternatif olduğu iddiasındaki cesizce devşirilmiş tanımlamalar Müslümanın bu çıkmazı en temelde,
Malezya örneği ile acaba ne derece yanlış bir kalkış noktası olmayacak ontolojik düzlemde vuku bulan bir
katkı sağlanmış ve modern hayatın mıdır? Ve olunmak istenen süper eksen kaymasından kaynaklanmakta
sadmelerinden, benzer tarzda bir müslümanlık, bir aşama sonra kendi- hiç şüphesiz. Bu temel kayış genel tesettür anlayışının muhasebesiz ve tekarşı atak ile (Super Star yerine Super ni nerede bulacaktır?
İnsan nesne değil, özne değil, sa- fekkürsüz bir şekilde modayla iç içe
Muslima yarışması düzenleyerek)
bizleri ne kadar korumuş olunuyor? dece kuldur diyen İsmet Özel, bu ta- geçerek modern çağda Müslümanın
Ve Super Muslima şovunda tesettürlü nımlamasıyla esasen insanın temel var oluş sebebinin kul olmak amacınkadınlara sunulan bu “süper hayat” sabitesini ve sınırlarını belirleyerek dan giderek uzaklaşıp, kapitalist araç
sorunun ve çözümün çok farklı bir ve amaçlara doğru seyrettiğini çarpıhangi düsturlara dayanıyor?
Üstün veya aşkın anlamlarına ge- yerde aranması gerektiğine işaret edi- cı şekilde gözler önüne sermekte. Telen ve kökenini Latince’den alan sü- yor. Bizler ise, Yaratıcı karşısında dik settürün bu denli modernite ile iç içe
per kelimesi ıstılahen Batı dillerinde durmayı unuttuğumuz gibi kul olma- geçmesi, hatta moda kavramının bir
olduğu gibi Türkçemizde de, ve ma- nın da bazı sorumlulukları berabe- Müslüman için giderek daha çok telum olduğu üzere fevkalade, mükem- rinde getirdiğini her geçen gün biraz settürün şeklini çağrıştırması, değermel ve kusursuz anlamlarına geliyor daha unutuyoruz. Modern toplum lerin içinin boşaltıldığı ve madde’den
ya da o anlamda kullanılıyor. Bu bağ- tarafından sürüklenen, onların belir- çok, form’a önem verilen ve amacın
lamda Müslüman bir (genç) kadın lediği kurallara göre hayat tarzlarını, her geçen gün daha çok unutulduğu
olarak, süper/aşkın bir hale gelerek amaçlarını belirleyen Müslümanlar bir bakışı beraberinde getiriyor.
Velhasıl, tesettür bir amaç olmakneyin aşıldığı ya da aşılmak istendiği bu çarka ayak uydurarak doğruları ve
sorumlulukları
pahasına
hayatlarını
tan çıktığı vakit, anlam kayması gersorusunu kendimize yönelttiğimizde,
pek de cüz’i olmayan bir şeyin elden çok farklı parametreler üzerine inşa çekleşmiş oluyor. Kanaatimizce, bu
noktada tesettürü bir üst doğruya, bir
çıktığını daha yakinen hissetmeye etmekteler.
Artık genç bayanlar arasında te- hakikate rabt etmek ve Müslüman olbaşlıyoruz?!
settüre
girmiş veya girmemiş olmak manın samimi gerekliliğinden moEvet, burada aşılan, aşılmak istenen tam olarak nedir? İnsan ya da bu değil de, tesettüre girmiş, ama nasıl daya sapan tesettür algısını dizginleyarışmadaki tamlamayla ima edildiği girmiş arasındaki farkları ve kesişim- mek, alınması gereken en acil önlemgibi “kul” olmanın, ontolojik sabite- leri gözlüyoruz, ya da birileri tarafın- dir. Belki de bu vesileyle yeni sınırlar
leri mi? Yoksa “süper” olunarak kur- dan gözlenen bu farklar/farklılıklar çizilecek ve aşındırılmaması gereken
tulmaya çalışılan başka engeller/zin- bizim de amacı “göze batmamak, sınırlar yine ve yeniden çekilebilecirler mi söz konusu? Bu tür fiziksel gözlerden sakınmak” olan bu giyin- cektir.
Zeynep T. GENCER
Tesettür ve Moda
HAYAT
ORU 1: Merhaba Erhan Bey;
Ben Selçuk Ç. 48 yaşındayım,
25 yıldır Almanya’dayım.
1989 yılından beri burada çalışmaktayım. Türkiye’de İstanbul’da
ikamet etmekteyim. İleride Türkiye’ye kesin dönüş yapmak istiyorum. Ve Türkiye’den emeklilik işlemlerimi tamamlamak istiyorum.
Araştırmalarıma göre Türkiye’de
hiç sigortam bulunmadığından
emekliliğimin Bağ-Kur’a sayılacağı
bilgisini aldım. Ben hangi kurumdan hangi şartlarda ve nasıl emekli
olurum? Şimdiden çok teşekkür
ederim. Hayırlı günler.
CEVAP 1: Değerli okurum;
Türkiye’de hiç çalışması bulunmayanların borçlanması ve emekliliği
Bağ-Kur’a sayılmaktadır. Fakat
Yargı yolu ile Yurtdışında çalışması
bulunanların, işe giriş tarihleri
Türkiye’den sigorta başlangıcı olarak sayılmaktadır. Bu sebeple
SSK`dan emekli olarak, daha az
gün borçlanarak daha erken emekli olabilir ve daha yüksek maaş almaya hak kazanabiliyorsunuz. Konu ile ilgili yapmanız gereken işlemlerin detaylarını www.ilkedanismanlik.com web sitemizden ve
0151-47025407 nolu telefondan
öğrenebilirsiniz. İyi Günler.
MAVİ KART
SAHİPLERİ MÜJDE!
SORU 2: Hayırlı Günler Erhan
Bey; Ben Ramazan Ş. Eşim ve ben
mavi kart sahibiyiz. Sosyal haklarımızın saklı olduğunun bilincindeyiz, fakat borçlanma yapamamaktayız. Eşim ve ben Türkiye’den
emekli olmak istiyoruz. Sizin yazı-
S
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 21 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Erhan NACAR
www.ilkedanismanlik.com
TÜRKİYE’DEN EMEKLİ OLACAKLAR DİKKAT!
YURTDIŞI İŞE GİRİŞ TARİHİNİZ TÜRKİYE’DEN
BAŞLANGIÇ SAYILIYOR!
larınızı ve televizyon programlarınızı takip ediyoruz. Türk vatandaşlığına geçmemiz mi gerekiyor yoksa bu şekilde nasıl emekli olabiliriz? Bilgilendirirseniz sevinirim.
Başarılarınızın devamını diliyoruz,
hayırlı günler.
CEVAP 2: Sevgili okurum; Mavi kart sahipleri artık Türkiye’den
borçlanma yapabilmekte, fakat
sosyal güvenlik kurumunun sıkıntı
çıkardığı bu durum Yargıtay yolu
ile açılmıştır. Binlerce mavi kart sahipleri yargı yolu ile emekli olmuş
bulunmaktadır. Emsal kararlar ve
detaylı bilgi için www.ilkedanismanlik.com sitesini ziyaret edebilirsiniz ve 0151-47025407 ve 071150461068 nolu telefonlardan öğrenebilirsiniz. İyi günler.
TÜRKİYE’DEN BİR AN
ÖNCE DOSYA AÇIN!
SORU 3: İyi Günler Erhan Bey;
Ben Selma İ. 34 yaşındayım. Annemin Türkiye’de emeklilik işlemleri
için 8. ayda İzmit’e gittim. Ev hanımı sürelerini borçlanma müracatında bulundum. Ve geçen ay 65bin
tl sosyal güvenlik kurumunun hesabına yatırdık. Fakat sizi takip etmeye başladığımızdan beri yanlış
yaptığımızın farkına vardık, BağKur`dan değil SSKdan emekli olma imkanı olduğunu ve 65bin tl
yerine 38bin tl ödeyerek daha fazla
emekli aylığı almaya hak kazandığımızı öğrendik. Benim sorum
Bağ-Kur`a ödediğimiz parayı geri
çekebilirmiyiz ve işlemlerimizin
geri kalanını SSKdan devam ettire-
dosya
bilir miyiz? Ayrıca benim yaşım
emeklilik için erken fakat ileride
yararıma olabilecek bir şey varsa
gerekli müracaatlarda bulunmak
isterim. Teşekkür ederim başarılarınız daim olsun.
CEVAP 3: Sevgili okurum; Anneniz için Bağ-Kur`a ödemiş olduğunuz borçlanma tutarını geri iade
alabilir. Ve işlemlerinizi SSKdan tamamlayabilirsiniz. Müracatlarınız
için gerekli dilekçe örnekleri ve izlemeniz gereken yol haritasını mail adresinize gönderiyorum.
Sizin için de ileride emekliliğiniz için şu an dosya açmanız şart
oldu diyebiliriz. Çünkü sadece
Türkiye’de bulunan borçlanma yolu ile emeklilik yasası ileriki yıllarda kalkabilir. Ve emeklilik sizin
için bir hayal olabilir. Bu yüzden 18
yaşını doldurmuş herkes Türkiye’den dosya açsın, hiçbir ücret
ödemenize gerek yok, bu işlem sadece ileride yasa değişikliğinde
hakkınızın kaybolmaması için yapılacak bir işlemdir. Detaylı bilgi
için bize ulaşabilir ve sosyal güvenlik uzmanlarımızdan destek alabilirsiniz. İyi günler.
DUYURU
**** SOSYAL GÜVENLİK UZMANI ERHAN NACAR , YOĞUN
İSTEK ÜZERİNE, SİZLERE DAHA İYİ HİZMET VEREBİLMEK
İÇİN STUTTGART
BAD
CANNSTADTT’A ŞUBESİNİ AÇMIŞTIR.
STUTTGART ŞUBE
ŞUBE TEL: 0711-50461068
FAX: 0711-50461070
Köln Belediye Başkanı Roters’ten Turkcell Europe’ya Övgü
urkcell Europe’un Köln’deki genel
merkezini ziyaret eden Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Jürgen Roters
ve Köln Belediyesi Ekonomi Ercümeni Ute
Berg, Turkcell Europe ekibini kısa zamanda elde ettikleri başarıdan dolayı tebrik etti.
Turkcell Europe’un Köln Mediapark’taki Avrupa Genel Merkezi’nde Genel Müdür
Ekrem Özorbeyi tarafından ağırlanan Roters ile beraberindeki heyet, şirket ve sunulan hizmetler hakkında bilgi aldı, çalışanlarla sohbet etti.
Özorbeyi: “Türkiye ve Almanya’yı birleştiriyoruz”
Turkcell’in 9 ülkede 64,8 milyon aboneye hizmet verdiğini ve bölgesinde lider teknoloji ve iletişim şirketi olduğunu aktaran
Turkcell Europe Genel Müdürü Ekrem
Özorbeyi , kendileri için Almanya’ya yaptıkları yatırımın ayrı bir önemi olduğunu,
Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerinin
bir başka benzeri olmadığını vurguladı.
Özorbeyi, “Almanya ve Türkiye arasın-
T
da iletişim alanındaki sınırları kaldırdık,
yeni bir iletişim köprüsü kurduk. Toplamda
150 milyonluk bir nüfusu, tek bir ülkedeymiş gibi konuşturan mobil iletişim hizmeti
sunuyoruz. İletişimin daha kaliteli ve cazip
hale gelmesiyle; ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin daha da gelişiyor olmasından
büyük memnuniyet duyuyoruz” dedi.
“Hoşgörünün gelişimine katkı sağlamayı arzu ediyoruz”
Turkcell’in sosyal sorumluluk bilinciyle
hareket ederek toplumsal sorunların aşılmasına da katkılar sağladığını anlatan
Özorbeyi, Turkcell Europe kültür, eğitim ve
spor alanlarında birçok projeye destek sağladıklarını aktardı. Özorbeyi, “Örnek vermek gerekirse, okullarımızda başarılı gençleri ödüllendiriyoruz, eğitimlerini teşvik
ediyoruz. Köln’deki Weidengasse caddesinin Noel ışıklandırması için verdiğimiz
destek ya da Nürnberg Film Festivali’nin
ana sponsorluğu, Almanya’da karşılıklı farkındalığın ve hoşgörününün gelişimine
katkı sağlamak için yapıldı. Biz Turkcell
olarak farklılıklarımızın toplumsal hayatı
zenginleştirdiğine inanıyoruz.”
Roters: “Kadın yöneticilerinizle bizler
için örneksiniz”
Turkcell’in inovatif bir telekomünikasyon şirketi olduğunu vurgulayan Köln Belediye Başkanı Jürgen Roters, genel merkez
olarak Köln kentinin seçilmesinden dolayı
duyduğu memnuniyeti ifade etti, Turkcell
Europe’un sağladığı iletişim hizmetlerini
övdü ve şirketin yönetim kademesinin yarısının kadın olmasından çok etkilendiğini
kaydetti. Roters, çok az sayıda kadının yönetim kademelerinde yer bulabildiği Almanya için Turkcell Europe’un çok güzel
bir örnek oluşturduğunu da sözlerine ekledi.
Berg hızlı büyümeyi övdü
Köln Belediyesi Ekonomi Encümeni
Ute Berg ise “Turkcell Europe’un bu kadar
kısa bir zamanda Almanya’da 200 bini aşkın
abone kazanmasından çok etkilendim. Bu
genel merkezin Köln olarak tercih edilmesinin doğru bir karar olduğunu gözler önüne seriyor. Burası IT sektörü için çok büyük
bir potansiyel sağlıyor“ dedi.
HAYAT
· Vergi karnesi “Lohnsteuerbescheinigung” (varsa eşinizin de vergi
karnesi)
· Banka hesap numaranız
· Evlenme/boşanma/ayrılma tarihi
· Eşinizin ve çocuklarınızın
doĝum tarihi
· Alınan hastalık/işsizlik/annelik
parasının alınan kurum tarafından
belgesi
· Eşlerden biri emeklilik parası
alıyor ise gelen emeklilik parasının
bildirisi
· 18 yaşından büyük çocuklar için
okul/meslek eĝitimi belgesi ve çocukların gelirleri
· İşlem yapılan yıl içerisinde dünyaya gelen çocuklar için doğum belgesi
· Türkiye`de veya dış ülkelerde
olan bütün çocuklar için okul belgesi gereklidir.
· Faiz / Kar payı gibi gelirlerin
belgeleri (Örneğin Merkez bankası)
· Derneklere yapılan bağışlar için
bağış belgesi
· Hastalık/Araba/Hayat/Kaza/ Sigortaları için belgeler (Bu sigortalar
yıllık bürüte orantılı olarak belirlendiği için brütün yüksek olduğu durumlarda geçersizdir.)
· Hastane/gözlük/diş/ilaç masrafları cenaze-defin masrafları, boşanma masrafları (bu masraflar da brüte ve çocuk sayısına orantılı olarak
kabul edildiği için, az miktarlar vergi iadesinde etkili olmamaktadır)
· Sizde veya aile fertlerinin birisinde bedensel veya zihinsel özür var
ise, bunun için özürlülük kimliği veya belgesi
· İş yolu uzaklığı (tek yön)
- İş icabı değişik yerlere gitmek
zorunda kalıyorsanız (montaj veya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 22 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Asım TOZOĞLU
Diplom-Volkswirt
Vergi Denkleştirme Derneği Başkanı
[email protected]
Vergi İşlemlerinizde
Gerekli Bilgi ve Belgeler
inşaat işçiliği gibi) veya şöför olarak
çalışıyorsanız iş yerinizden yılda kaç
gün ve günde kaç saat çalıştığınıza
dair bir belge (Bescheinigung über
die Einsatzwechseltätigkeit/Fahrtätigkeit)
- İş icabı evinizde bilgisayar kullanmanız gerekiyorsa veya bir çalışma odanız var ise bunların gerekliliği için iş yerinizden bir belge ve bunların masrafları.
- İş yerinizin size ulaşması gerektiği durumlarda telefon masrafları
- Mesleğinizde ilerlemek için eğitim alıyorsanız
Kurs ücreti, yol masrafı, kitap ve
gerekli malzemelerin faturaları
- Çalışma odasının masrafları
Oturduğunuz evle ilgili tamiratların işçilik masrafları (bacacı, asan-
sör bakımı, vs. evin yanmasrafları
hesabında bakabilirsiniz)
Çocukların anaokul ve kreş masrafları
Birinci dereceden akrabalara
(Anne/ Baba/ Büyükanne/ Büyükbaba/ Kayınvalide/ Kayınpeder) yapılan bakım:
Bakım yapılan kişiler 65 yaşından
genç iseler
sadece -emekli iseler- çalışamayacak kadar hasta iseler – 6 yaşından
küçük çocuklara bakıyorlarsa– kabul olmaktadır. Aksi halde iş ve işçi
bulma kurumundan iş aradıklarına
dair belge
Bakıma
muhtaç
kişiler
Türkiye`de yaşıyor iseler:
- Türkiye`den her şahıs için ayrı
ayrı vali veya kaymakamlıktan ba-
dosya
kım belgesi
- Havale makbuzları ve bunların
bakım yapılan kişiler tarafından
alındığına dair Türkiye`den gelen
ödendi bildirileri
- (Bu belgelerin eksikliğinde bakımların vergi dairesi tarafından kabul edilemeyeceğine dikkat ediniz!)
· Dikkat! Bakım miktarı 2011 yılı için azami 4.002.- EUR`dur. Fakat
bunda havalelerin yılın içerisinde ilk
defa yapıldığı ay gözönünde bulundurulduğu için, havalelerin Ocak
ayından itibaren ve en fazla 3 ay aralıklarla yapılmış olması gerekmektedir. Örneğin ilk havale Haziran ayında yapılmışsa kişi başına sadece
2001.- EUR kabul edilmektedir.
· Bakıma muhtaç kişiler Almanya`da yaşıyor iseler:
- Kendilerinin yardım aldıklarına
dair bir beyan (Bu formu bizden temin edebilirsiniz.)
- Varsa buradaki gelirlerinin belgeleri (Hastalık-İşsizlik-Emeklilik
parası belgesi vs.)
- Havaleler (Aynı evde yaşıyor
iseniz havale gereksizdir.)
- Gelirler göz önünde bulundurularak bu kişilere yıllık 8.004.EUR`ya kadar bakım yapmak mümkündür.
- Almanya`da yaşayan ve 21 yaşını doldurmuş olan çocuklarınız varsa, bu çocuklara çocuk parası alınmamışsa ve bu çocukların gelirleri
yoksa veya çok düşükse bu zaman
içerisinde de geçimini siz temin etmişseniz, bakım gösterebilirsiniz.
· Türkiye`de SGK`ya ödenen sigorta pirimleri
· Yurtdışından alınan emekli gelirleri
Diğer sorularınızda size her zaman yardımcı olmaya hazırız.
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Kur’an-ı Kerim Yarışması
GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Kadınlar
Teşkilatı Şubelerarası Kur`an-ı güzel okuma yarışmasını gerçekleştir-
I
di.
Programın açılış Kur`anını H. Altınel hocahanım okudu.
Selamlama konuşmasını yapmak
üzere mikrofona davet edilen IGMG
Kuzey Ruhr Bölgesi Kadınlar Teşkilatı
Başkanı Yeter Çiğbasmaz, bütün katılımcılara, cemaata hoşgeldiniz derken
özellikle öğrencileri yetiştiren hocahanımlara ve velilere teşekkür etti. Bu tür
yarışmaların mutlaka devam etmesi gerektiğine vurgu yapan Çiğbasmaz, bölge olarak maddi ve manevi destek ola-
caklarını ifade etti.
Çok heyecanlı geçen yarışmada 1.
sırada Bielefeld Şubesinden Selma Kuşçu, 2. sırada Rheda Şubesinden Elif-nur
Çataklı 3. sırada ise Osnabrück teşkilatından Tuba Akçöltekin yerini aldı.
Günün konuşmacısı olarak kürsüye
davet edilen Gülseren Gümüş hanım-
efendi çok duygulu anların yaşandığı
veciz bir konuşma yaptı.
Hicret Camii Şube Başkanı Dilek
Yılmaz hanımın okuduğu kapanış
Kur`an-ı Keriminin ardından ev sahibi
Bielefeld Cemiyeti tarafından verilen
ikramın ardından yapılan dua ile program sona erdi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 23 ➤
haber
Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Adenya Hotel Yeni Sezona Hazır
atil sezonu yaklaşmaya başladıkça oteller misafirlerine en
güzel hizmeti verebilmek için
hazırlıklarını tamamlıyor. İşte Alanya
Türkler beldesinde hizmet veren
Adenya Hotel bu hazırlıklarını tamamlayan otellerden biri. 21 Mart`ta
kapılarını açacak olan Adenya Hotel, 1
yılın yorgunluğunu atmak için gelecek
olan konuklarını bekliyor.
Satış ve Pazarlama Müdürü Canan
Akdemir son hazırlıklar ve otelin hizmetleri hakkında gazetemize bilgi verdi.
Akdemir: “Alkollü içecek servisi ve
satışı olmayan otelimizde, tüm et
ürünleri İslami Kesim Şartlarına uygun olan Markalı ve Sertifikalı firmalara aittir. Yiyecek konseptimiz 07:00 –
01:00 arası, içecek konseptimiz ise 24
saat devam etmektedir.”
“Havuzlarımız ve plajlarımız bay
ve bayanlar için ayrı ayrı hazırlanmıştır. Bayan Kompleksinde Yiyecek-içecek hizmeti veren fast-food snack restoranlar bayanlar için ayrı hizmet vermektedir.
Bayanlar için 1 adet ısıtmalı ve jakuzili kapalı yüzme havuzu, 1 adet jakuzili ve kaydıraklı tatlı su havuzu ve 3
adette deniz kenarında deniz suyu havuzlarımız bulunmaktadır. Bayan
Kompleksinde 2 adet çocuk havuzu ve
deniz suyu havuzlarında da anne – çocuk havuzu bulunmaktadır.
Baylar için de 1 adet ısıtmalı ve jakuzili kapalı yüzme havuzu, 1 adet jakuzili ve kaydıraklı tatlı su havuzu ve 1
adette deniz suyu havuzumuz bulunmaktadır. Aynı şekilde Bay Komplek-
T
sinde de 2 adet çocuk havuzu ve deniz
suyu havuzu da baba – çocuk havuzu
olarak kullanılmaktadır.
Bay ve bayanlar için ayrı ayrı plaj
imkanımız da mevcuttur. Plajlarda da
hem baylar hem de bayanlar için ayrı
ayrı iskeleler bulunmaktadır.
Standart Odaların yanı sıra, çocuklu aileler için iki odadan oluşan Aile
Odaları, Jakuzili-Saunalı Suitler, yatak
odasında “Selçuklu Küveti” bulunan
Suitler, yastığınızdan eşsiz “Akdeniz
Manzarası” izleyebileceğiniz Suitler,
ve Balayı Çiftleri için Jakuzili Odalar
ve Balayı Odalarında balayı çiftlerine
özel, Promosyonlarımız bulunmaktadır. Tatilde sınırsız eğlence imkanlarımız Siz Değerli Misafirlerimizin hizmetinde… Profesyonel animasyon
ekibimiz akşam şovları ve canlı müzik
dinletileri ile tatilinize renk katacak.
Genel mekânlarda ve odalarda wireless, Wi-Fi, Minibar, A’la Carte Restoranlar, Türk Hamamı, Sauna, Fitness
Center, Buhar Odası, Aile Hamamları,
Macera Duş odası, Güzellik Merkezi,
Profesyonel Masaj Salonu ve Ekibi,
Plaj Havlusu (kartlı depozitolu), Şezlong ve Şemsiyeler, Şadırvan, Kaydıraklar, Çocuk Oyun Parkı, Dart, Mini
Kulüp (09:00 – 17:00) Masa tenisi,
okey, satranç, tavla, scrabble, vs.
oyunlar otelimizin hizmetleridir.
Mini bir cami görünümünde 600
kişilik Mescidimiz bulunmaktadır.
Tesisimiz Alanya’nın Türkler Beldesine bağlı olup Alanya merkeze 22
km, Antalya merkeze ise 115 km, Antalya Havalimanına 105 km, Gazipaşa
Havalimanına 60 km. uzaklıktadır.
31 Mart 2012 tarihine kadar yaptırdığınız rezervasyonlarınız için peşin fiyatına 12 ay taksit imkanımız
mevcuttur. Fırsatları kaçırmayın. Daha geniş bilgi için sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
MİSYONUMUZ
ADENYA HOTEL olarak kaliteli
hizmet anlayışını ilke edinerek, misafirlerimizin gelenek ve göreneklerine
saygı çerçevesinde, tatilden beklediklerinin daha fazlasını sunabilmek.
VİZYONUMUZ
Misafirlerimizin koşulsuz memnuniyetini sağlayarak, alternatif turizmde lider olmak, dürüst ve ilkeli çalışma
prensipleriyle Türkiye turizminde güveni ve misafir sürekliliğini sağlayarak
tanınan bir marka olmaktır.
DEĞERLERİMİZ
HİZMETTE KALİTE
VE SÜREKLİLİK
Bilgimiz, tecrübemiz, yönetim şeklimiz, kurumsal değerlere ve ilkelere
bağlılığımız doğrultusunda verilen kaliteli hizmetin ADENYA HOTEL farkını ortaya çıkaracağına inanarak; sezonluk kalite değil, sürekliliğin sağlanmasına itina göstermekteyiz.
GÜVENİLİRLİK
ADENYA HOTEL olarak verdiğimiz tüm taahhütleri zamanında yerine
getirmeye özen gösteririz. Rezervasyondan konaklama bitimine kadar,
verdiğimiz tüm sözlerin arkasında durarak, istenmeden yaşanabilecek
problemlere pratik çözümler üretir,
haklarınıza saygıdan asla taviz vermeyiz.
DÜRÜST – ŞEFFAF
İLKELİ YÖNETİM
ADENYA HOTEL işletmesinde
dürüstlük ve kurallara bağlılık vazgeçilmezimizdir. İlkeli ve dürüst yönetimin sürekliliğimizde ve tercih unsuru
olmamızda en büyük sebep olduğuna
inanmaktayız.
%100 MİSAFİR MEMNUNİYETİ
ADENYA HOTEL olarak misafirlerimizin beklentilerine ve ihtiyaçlarına önem vermekteyiz. “KOŞULSUZ
MİSAFİR MEMNUNİYETİ”ni ilke
edinerek, taahhütlerimizi son derece
hızlı ve beklentilerin üzerinde yerine
getirmeye özen göstermekteyiz. Rezervasyonda konaklama esnasında ve
sonrasında misafirlerimizin gülen yüzünü sağlamak ADENYA HOTEL olarak görevimizdir.
YENİLİKÇİLİK
ADENYA HOTEL işletmesi olarak, Alternatif Turizm’deki eksiklikleri
belirleyerek yola çıktık. Geçmişten gelen tecrübelerimiz ile çağımızın bize
sunduğu tüm imkanları bütünleştirerek her türlü yeni fikir ve teknolojinin
bize sağladığı imkanları sizlere sunmaktayız.
SEKTÖRDE LİDERLİK
Turizmdeki tecrübelerimizin ışığında, misafirlerimizin ihtiyaçlarını
ve bir tatilden beklentilerini belirleyerek yola çıktık. ADENYA HOTEL işletmesinde dinamik, esnek ve proaktif
stratejilere dayanan bir yönetim şekli
ile kaliteli hizmet vererek sizlerin vazgeçilmeziniz olmak ilk hedefimizdir.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 24 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
Diyanet İşleri Başkanı
Prof. Dr. Görmez,
Düsseldorf ve Köln
Bölgesi Din Görevlileri
ile Buluştu
iyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.
Mehmet Görmez, Almanya temaslarının ikinci gününde Düsseldorf ve Köln bölgesinde görev yapan
din görevlileri ile buluştu.
Köln DİTİB Merkez Camii'nde din
görevlilerine hitap eden Diyanet İşleri
Başkanı Prof. Dr. Görmez, Avrupa'daki
İslamofobia hastalığına değinerek; "İslam'ın kitlelerin kalbinde bir korku olarak tanımlanmasını önlemede sizlere
büyük görevler düşüyor" dedi. "Mihrabın ruhunu evlere, minberin nurunu
akıllara, kalplere ve gönüllere taşımalıyız" diyen Diyanet İşleri Başkanı Prof.
Dr. Mehmet Görmez'in konuşmasında
öne çıkan başlıklar şöyle; "Camia olarak
yaptığımız işe olan aşkımızı, şevkimizi,
bilgimizi, birikimimizi, ilmimizi ve irfanımızı gözden geçirmemiz gerekiyor.
Dil ve üslubumuzu, kendi aramızdaki,
cami cemaati ve diğer din mensupları ile
olan ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz.
İhlas ve samimiyetimizi, örnekliğimizi,
insanlara ne kadar örnek olabildiğimizi
de gözden geçirmemiz gerekiyor" dedi.
D
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 25 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
TÜRK SANAYİCİLERİ KÖLN ULUSLARARASI FUARINDA
HIRDAVAT ÜRÜNLERİ FUARINA ÇIKARTMA YAPTIK
stanbul Maden ve Metaller İhracatçılar
Birliği bünyesinde 30 sanayici firmamız
Köln fuarına katıldı. Ayrıca bireysel katılım sağlayan pek çok Türk firması Avrupa
pazarında müşteri kapma yarışına girdi. 7
Mart 2012 günü sona eren Köln Hırdavatcılar Fuarında KANCA markasıyla katılan Şenol Göktürk: “bu yılki fuar standımıza doğru müşteriler geldi” dedi.
Bu doğrunun ne olduğunu sorduğumuzda “genelde bizler bunun ne anlama
geldiğini fuarlara az çok katılan tüm sanayiciler anlar” dedi.
Göktürk burası (Köln) biraz zayıflamış
ama bizim açımızdan iyi bir katılım oldu
dedi.
Yaklaşık 1980 yılından beri Köln fuarına
katılım sağladıklarının altını çizen Şenol
bey, “özellikle mengene üretiminde yakaladığımız Avrupa standardıyla Almanlar bize
rakip olmaktan çıktı” dedi.
Ürünlerinin sadece sıradan bir kalıp döküm olmadığını dövme ve sertleştirme tekniğiyle üretim yaptıklarının altını çizen
Göktürk, Auto sektöründe’de üretim yapmamız mengenede bize avantaj sağladı dedi.
Oto donanımları parçalarıyla Wolksvagen, Ford, BMW, Toyoto, Porsche gibi auto
sektörüne ürün verdiklerini, Bruschwegde
İ
Diyanet İşleri
Türk İslam Birliği
(DİTİB) 13. Olağan
Genel Kurulu
Yapıldı
iyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin 13. Olağan Genel Kurulu
26.02.2012 tarihinde genel kurul
üyelerinin çoğunluğunun katılımı ile yapılmıştır.
Yapılan Genel Kurul’da yönetim kurulunun faaliyetlerine dair bilgi verilmiş,
bu konularda değerlendirme yapılmıştır.
Genel Kurul 12. Dönem DİTİB Yönetim Kurulu’nun yaptığı çalışmalardan
dolayı teşekkür edilmiş ve aşağıdaki
isimler yönetim kuruluna seçilmiştir.
Yönetim Kurulu kendi arasında henüz görev taksimi yapmamıştır.
Yönetim Kurulu Üyeleri:
1. Prof. Dr. Ali Dere
2. Erdinç Altuntaş
3. Kazım Türkmen
4. Dr. Emine Seçmez
5. Suat Okuyan
6. Dr. Zekeriya Altuğ
7. Selim Mercan
D
de depoları olan Kanca sanayi ürünlerinin
%70 ihraç %30`nu da iç piyasaya verdiklerini aktardı.
İki yılda bir yapılan Köln Hırdavat fuarında Köln Konsolosu Mustafa Kemal Basa
ve Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir Türk
müteşebbüslerini standlarında ziyaret etti.
KISACA KANCA
Kanca 1966`dan beri El Aletleri üreten
ve 1995 den bu yana ise mengene üretimin-
de Avrupa`da çok güçlü bir marka haline
gelmiştir. Avrupa`da satılan her 3 mengeneden 1 adedi KANCA tesislerinde üretilmektedir.
El Aletleri üretiminde Türkiye`de ilk
AR-GE merkezini kurarak, sürekli gelişme
konusunda önemli bir misyon üstlenmiştir.
Kanca aynı zamanda, gerek Türkiye piyasası, gerekse Avrupalı Otomotiv sanayi
devlerininin en önemli tedarikçilerinden-
dir. AUDI, VW, BMV, TOYOTA, FIAT, RENAULT, BENTLEY, PORSCHE, BOSCH,
FORD gibi firmaların emniyet ve önemli
dövme parçalarını üretmektedir.
Kanca A.Ş, Almanya Braunschweig`de
sahip olduğu 325 metrekare deposu ve şubesi ile müşterilerine çok kısa sürede servis
ve perakende satış hizmeti vermektedir.
600 çalışanı ile Şekerpınardaki modern
tesislerinde üretim yapan KANCA A.Ş üretiminin %70`ini ihraç etmektedir. Yeni yatırımlarla Türk Ekonomisine yaptığı katkıların yanında, Eğitime de önemli katkılar sağlamıştır. KTÜ Sürmene Abdullah Kanca
Meslek Yüksek okulu inşa edip tüm donanım ve ekipmanları ile birlikte devletimize
ve gençliğimize hediye edilmiştir. Her yıl
800 öğrenci modern dersliklerde okuyarak
Türk sanayisi ile buluşuyor.
www.kanca.com.tr adresinden Kanca
A.Ş hakkında tüm bilgileri görebilirsiniz
Müstakil Sanayici ve
İşadamları Derneği
(MÜSİAD) Nürnberg
Genel Sekreterliği Görevine
Yaşar Erçoğul Atandı
ylül 2010’da kurulan ve faaliyetlerini
sürdüren Müsiad Nürnberg/Nordbayern Genel Sekreterliği görevine Yaşar
Erçoğul’u atadı. Kendisi Şubat 2012’de resmiyete kavuşan görevi ile MÜSİAD Nürnberg/Nordbayern’da göreve başladı. 1989
doğumlu Erçoğul aynı zamanda DİTİB
Nürnberg 2010/2011 yıllarında Gençlik Kolları Başkanlığı görevini tamamladı.
MÜSİAD'ta Yönetim kurulunca verilen
selahiyetler çerçevesinde derneği temsil ve
alınan kararları icra edecek olan Erçoğul, aynı şekilde Genel Sekreterliğe bağlı bölümler
arasında planlama, gözetim, denetim ve koordinasyonu sağlamak üzere, kurum kültür
ve kimliğinin gelişmesini ve yaygınlaşmasını
sağlayacaktır. Derneğin işlerine ilişkin periyodik programlar hazırlayacak olan Erçoğul,
kendisi 2012 için:
-MÜSİAD Genel merkez, şubeler, Basın
ve yönetim kurulu komisyonları ile meslek
komiteleri arasındaki koordinasyonu sağlayacağına
-MÜSİAD Nürnberg üyelerine geniş
kapsamda "çalışma konsepti" örneğin, Ticari-İşbirliği-Platformu (TİP), Sosyal ve İdari
Faaliyetler (SİF) sunacağına
-Young Müsiad Nürnberg (Genç Müsiad)'ın kurulacağına,
hedef aldığı bu noktalara ağırlık vereceğini belirtti.
E
ALLAHI NİÇİN GÖREMEYİZ?
İNSAN her şeyi göremez. Çünkü görme duyusu sınırlıdır. Mesela ruhumuz, aklımızı, vicdanımızı, duygularımızı
göremeyiz. Ama göremiyoruz diye de hiçbir zaman inkara
kalkamayız. Peki göremediğimiz halde bu duygularımızın
varlığına nasıl inanıyoruz?
Eserlerinden… Hareket ruhumuzun, düşünce aklımızın
eseridir. İşitilen, tadılan, görülen, hissedilen şeyler beş duyunun varlığını gösteriyor.
NASRETTİN HOCA’NIN BİRİ BİR GÜN
Allah’ı da göremeyiz. Ama varlığını yarattığı sayısız
eserlerden, yarattıklarından anlarız.
Allah’ı göremeyiz. Çünkü O’nu görmeye gücümüz yetmez.
Sınırlı görme gücümüzle sınırsız bir varlığı göremeyiz.
Gözümüz daha çok maddi varlıkları görür. Allah ise
maddeden uzaktır, tamamen Nur’dur. Onun yarattığı yarısı
nur, yarısı madde olan güneşe dahi bakamıyoruz. Gözümüzün kamaştırıyor. Nerede kaldı ki, Nur olan Allah’ı görebilelim.
Hz. Musa gibi büyük bir peygamber bile O’nu görmeye
tahammül edemeyip düşüp bayılmıştır. Kısacası Allah’ı görebilecek yaratılışta değiliz. Ama herşey O‘nun varlığının
delilleridir.
Peki, Allah’ı hiç göremeyecek miyiz?
Mesela Cennette?
Cennette Allah’ı göreceğiz. Orada ise Allah daha mükemmel ve gelişmiş bir yapı kazandıracak bize ve kendini
gösterecek. Öylece göreceğiz.
ÇANAKKALE ZAFERİ VE ŞEHİTLER GÜNÜNÜ DUALARLA ANIYORUZ
ÇANAKKALE’DE
ODENEN HESAP
Meraklının biri Nasreddin Hoca’ya bir gün şöyle bir
soru sorar:
“Şu dünya ne kadar tuhaf… Sabah oldu mu insanların
her biri bir yana gidiyor. Kimi şu yana, kimi bu yana!
Neden ola?”
Hoca düşünür, düşünür ve şu cevabı verir:
“Neden olacak? Hepsi bir yana gitse dünyanın
dengesi bozulur da ondan.”
TARİH DEDE YAZIYOR
ÇANAKKALE SAVAŞI
Çanakkale Savaşı dünya tarihinin en kanlı ve Türkiye tarihinin en büyük zaferlerinden biridir sevgili
çocuklar.
İngiltere ve Fransa’nın
Akdeniz donanmaları, 18
Mart 1915 günü sabah
08.30’da Çanakkale
Boğazı’nı zorla geçerek
İstanbul’a varmak için deniz harekatına başladı.
Düşünün çocuklar, düşman askerleri tam 107 parça
savaş gemisi ile Müttefik donanması o
zamana kadar dünya tarihinin gördüğü en yoğun denizden bombardıman açarak, Boğaz’da ilerlemeye
başladı.
Çanakkale kumandanı Cevad Paşa, 150 topla karşılık verdi. Bu suretle düşman gemilerinin üçte biri tahrip edildi.
6.5 saat düşman bombardımanı ve bizim toplarımız bir an
bile susmadı.
Denizden geçemeyen düşman kuvvetleri, 25 Nisan günü
Gelibolu yarımadasına asker çıkartarak ünlü Çanakkale
Savaşı başladı. Düşman kuvvetleri 1916 kışında bozguna
uğrayarak çekilip gitti.
Birinci Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştiren Çanakkale
Savaşında, İngilizler 205 bin, Fransızlar 47 bin kayıp verdi.
Bize de 250 bin şehide mal olmuştur.
Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy, “Çanakkale Şehitleri
Destanı”nda hala içimizi ürpertir:
“Bomba şimşekleri beyninde inip her siperin,
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
…..
“Ölüm indirmede gökler, ölüm indirmede yer,
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer…”
…..
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!”
…
“Ey şehit oğlu şehid isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.”
…
Çanakkale Savaşlarını yalnız 18 Mart günleri değil, sık sık
hatırlamalı, dinimiz, namusumuz, vatanımız, bayrağımız
için ölenleri her fırsatta rahmetle anmalıyız.
BUGÜN NE DUA EDELİM
DÜŞÜNCE DÜNYASI
YERÇEKİMİ MUCİZESİ
HER sabah güneş yeniden doğar. Her akşam
yeniden batar. Ay çıkar, yıldızlar göz kırpar.
Fakat bunlar hiç dikkatimizi çekmez. Çünkü göre
göre alışmışız. Ancak bir sabah güneş doğmasa,
veya doğup batmasaydı çok dikkatimizi çekerdi.
Hayretler içinde kalıp korkardık. Bugün dünya üzerinde
durabilmemizi yer çekimine borçlu olduğumuzu
biliyoruz. Bu kuvvet cisimlerin büyüklüğüne ve yerin
çekim kuvvetine göre değişir. Dünyamızda 72 kg. gelen
bir insan, ayda 12 kg. çekimi daha fazla olan bir başka
gezegende ise 150 kg. gelir. Uzayın bazı noktalarında ağırlık
sıfır olur. Ağırlığın sıfır olduğu nokta dünya ile ay çekiminin
birbirini dengelediği noktadır. İşte bu noktada, insan,
boşlukta yürüyebilir. Bazı astronotlar bu uzay yürüyüşünü
MİNİ TEST-
ÇABUK ARKADAŞLIK
KURABİLİYOR MUSUNUZ?
Aşağıdaki sorulara doğru cevap verip işaretlerseniz, ne kadar arkadaş canlısı olduğunu
anlayabilirsiniz. Başlayalım mı?
1-AMCANIZ size bir kutu şeker alsa, onu ne
yaparsınız?
a)Birazını arkadaşlarıma dağıtırım.
b)Kimsenin görmemesi ve istememesi
için saklarım.
c)Hepsini arkadaşlarıma dağıtırım,
kendime hiç ayırmam.
EY ALLAH’IM!
Senin katında Peygamberlerden sonra
gelen en güzel makam olan Şehitlik
mertebesine de bizleri ulaştır!
Şehitlerimizden ve geride kalan
gazilerimizden razı ol Allah’ım!
Bizim için bu topraklarda Çanakkale’de
kanını akıtan, canını veren şehitlerimizden
ebeden razı ol ya Rab!
kızı Gülşah’la birlikte dükkana gider.. Selahattin
Adil Efendi, “Ahmet Rıfkı” bölümünü açarak
veresiye defterini Gülşah’ın önüne koyar.
Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı harflerle yazılmış
satırları gösterir… Şöyle
yazıyordur defterde:
“Bu hesap, Ahmet
Rıfkı’nın kanıyla
ödenmiştir, vesselam!”
2-ARKADAŞINIZLA oynadığınız oyunu
kaybederseniz….
a) Kızar, arkadaşlarımın beni aldattığını
söylerim.
b) Kendimi beceriksiz bulur, utanırım.
c) Bir dahaki sefere, benim de onları yeneceğimi düşünürüm.
3-BİR derste arkadaşlarınızın bilemediğini bir
tek siz bilirseniz…
a) Derste arkadaşlarıma kopya vermeye
çalışırım.
b) Yalnızca sonucu söylemekle yetinirim.
c) Öğretmenime bunun çok zor olduğunu,
ancak kendisinin bilebileceğini söyler,
gözüne girmeye çalışırım.
4-BİR arkadaşınızla kavga ederseniz…
a) Suçlu olmadığımı bile bile ‘Suç bende’
der, özür dilerim.
b) Senin gibi arkadaş olmaz olsun der,
arkadaşlığı bozarım.
c) Hakkımdaki düşüncesi değiştiğinde kendisini tekrar arayacağımı söylerim.
5-SEVDİĞİNİZ en iyi arkadaşlarınızdan biri
hastalanırsa…
a) Nasılsa bir gün iyileşeceğini düşünür,
aramam…
b) Bütün günümü başucunda geçiririm.
c)Ziyaret eder, derste işlediğimiz konuları
anlatır, dergi ve kitap götürürüm.
Değerlendirme: Toplam puanınız 16/21 arası
ise kolay arkadaş olabiliyorsunuz. Ancak
dostluklarınız sıka sürüyor. Puanınız, 10/15
arası ise en ideal arkadaşsınız. Zekisiniz.
Yalnız derslerinizi ihmal etmeyin. Puanınız
biraz düşükse çekingensiniz galiba. İçinize
kapanıklığı aşmalısınız.
BOYAMA
DÜNYANIN
DENGESİ
YIL 1915… Çanakkale’de kızılca kıymetin
koptuğu günler… Aylardan Mayıs… Vefa Lisesi
Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı her günkü gibi
okuldan içeri girer.
Ahmet Rıfkı sınıfa selam verir… Ama çocuklar selama karşılık vermez... Ahmet Rıfkı şaşırır.
Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa
kalkarak, “Hocam, mahallemizde eli ayağı tutan
ağabeylerimiz Çanakkale’ye gönüllü gitti, ama
siz hala buradasınız! Biz de gitmek istiyoruz,
fakat yaşımız tutmuyor, söyler misiniz bize,
vatanımız elden giderse sizin verdiğiniz eğitim
ne işe yarar?”
Yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve okul idaresine
dilekçesini verir… Arkadaşlarıyla, talebeleriyle
vedalaşır, evine gelir… Ahmet Rıfkı’nın hayattaki
tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar. Durumu annesine anlatır, ondan hakkını
helal etmesini ister.. Ardından mahallenin
bakkalı, gün görmüş bir zat olan Selahattin Adil
Efendiye uğrar ve şöyle der:
“Selahaddin Amca, Allah’ın izniyle vatanın
bağrına saplanmış olan düşman hançerini
çıkartmaya gidiyorum.. Senden isteğim, anamı
iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu
öderim.”
Çeşitli cephelerde savaşa katılır. 19 Aralık
1915 günü şehit olur. Annesi haberi alır, çok
üzülmesine rağmen imanı bütün bir hanım
olduğundan olayı tevekkülle karşılar… Aklına
veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir… Selahaddin Amca’ya gider ve “Yedi aydır senden
veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum
borçlu yatmasın!” der.
Selahaddin Efendi şöyle cevap verir; “Ayşe
Hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma
bilen bir yakınını getir de hesabını o çıkarsın!”
Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun
gerçekleştirmişlerdir. Bir an için çekim kuvvetinin yok
olduğunu düşünelim. O zaman dünya üzerinde durmamız
mümkün olmayacaktı. Havaya bir taş fırlattığımızda yere
düşmeyecek sonsuza kadar yoluna devam edecektir.
Bulutlardan yağmur, kar ve dolu, yerçekimi etkisiyle
dünyaya gelir. Yoksa yağmur, kar ve dolu, uzay boyluğunda
dağılacaktı. Belki o zaman hayat duracaktı. Çünkü atmosferi
yerinde tutan kuvvet, Allah’ın kainattaki çekim kanunudur.
Her şeyi yaratan Allah, bir hadis-i kutside, “Ben gizli bir
hazine idim, bilinmek, tanınmak istedim, bu sebeple de
Beni tanımaları, gizli kemalat ve cemalimi bilmeleri için
mahlukatı yarattım” buyurmuştur.
Onu tanımamak, yerçekimini inkar etmek gibi bir
akılsızlık değil de nedir?
HAYAT
.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından düzenlenen
“Avrupa Gençlik Çalıştayı”
17-18 Mart tarihlerinde Almanya’nın Köln kentinde gerçekleşti.
“Güçlü yarınlar için...” ilkesiyle
Köln Maritim Hoteli’nde organize
edilen çalıştaya T.C. Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç teşrif etti.
Başbakan Erdoğan Afganistan’da
meydana gelen helikopter kazasında hayatını kaybeden 12 askerin
üzüntüsünden dolayı son anda katılımını iptal edip, çalıştaya iştirak
edemedi. İki gün süren Çalıştay’da
Avrupa’nın ve bilhassa Almanya’nın farklı kentlerinden gençler
bir araya geldiler. Bizler de bu Çalıştay’a davetli olarak katılma imkanını bulduk.
İstiklal Marşı okunup, şehidler
anıldıktan sonra kürsiye gelen genç
Bakan Suat Kılıç anlam dolu ve
mana yüklü bir konuşma yaptı.
Gençlere herşeyden önce kimliklerini ve unutmakta oldukları değerleri hatırlattı. Suat Kılıç konuşması
esnasında Mehmed Akif Ersoy’un
hayatından ve Milli Marşı’mız İstiklal Marşın’dan örnekler verdi.
Çanakkale Savaşları da Bakanın
konuşmasında yer aldı. Oldukça
kalabalık bir gençlik kitlesine hitap
eden Bakan gençlere sahip çıkıcı
sözlerle motive edip, teşvik etti.
Onlara bilginin ve ilimin ne kadar
önemli olduğu, okumanın ne kadar zaruri olduğunu vurguladı.
Konuşması boyunca müslüman
türk gençlere nasihatlarda bulundu. Ardından Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabesi’nden bir
kısım okudu. “Kim var? diye seslenince sağına ve soluna bakınmadan fert fert “ben varım” cevabını
verici... bir gençlik... kısmını okuyan Bakan bu gençliğin işte o salonda bulunan gençliğin olması gerektiği vurguyla dile getirdi. Çalıştay`ın resmi bölümü matrak göste-
T
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 27 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
Selma ÖZTÜRK
[email protected]
Avrupa Gençlik
Çalıştayı ve İntibalarım
risi ile sona erdi. Ardından gruplar
çalışmaları için salondan ayrıldılar.
Çalıştayın diğer teferruatlarına girmek istemiyorum kıymetli okuyucularım. Ben şimdi sizlerle sadece
Çalıştaydaki şahsi intibalarımı
paylaşmak istiyorum. Tanık olmak
çok ilginç bir şeydir efendim! Susup seyretmeyi ve izlemeyi tercih
etmek...
Herşeyden önce dikkatimi çeken gençlerimizin büyük bir kısmının sigara tüketimi oldu. Salondan
çıkar çıkmaz o kadar çok kişi sigaraya başvurup onu tüttürdü ki, bizleri de duman içinde boğdular ve
hakkımıza girdiler. Bundan ziyade
gözümden kaçmayan gençlerimizin kılık kıyafeti oldu. Bilhassa
genç kızlarımızın giyimleri o kadar
dikkat çekiciydi ki, dikkat çekmemesi mümkün değildi. Neyi kastetmek istediğimi soruyor iseniz eğer,
şunu kastediyorum: Gerçekten ufku geniş bir insanım, ama bazı şeylere tahammül etmekte zorluk çe-
kiyorum, efendim. Bunların biri de
türk kızlarımızın son yıllardaki giyim ve kuşam tarzlarıdır. Ben burada başörtülü veya örtüsüz diye
bir ayırım da yapmak istemiyorum, çünkü yeri değildir. Ve bu da
artık bir ölçü değildir maalesef. Benim burada kastettiğim gençlerin
artık kıyafetlerinde edeplerini,
utançlarını ve arlarını yansıtmamalarıdır. Yani giysilerindeki açıklıkta artık sınır tanımamalarıdır.
Ve bilhassa böyle bir ortamlarda
bu tür kıyafet seçimi daha da dikkat çekmektedir. Hatta yersiz olduğu için rahatsız etmektedir. Ben bir
bayan olarak rahatsız oldum.
Bundan ziyade kızlarımızın ve
delikanlılarımızın hal ve hareketleri de hoşuma gitmedi. Ne oturup
kalkmalarında, ne de konuşmalarında Adab-ı Muaşeret diye bir şey
göremedim. Argodan tutun ki,
edepsiz hareketler bile gözden ve
kulaktan kaçmadı. Küfür konusunda kızlarımız da az değil desem, ye-
özel köşe
ridir. Bazı gençlere kamera ekipleri
sorular sordu. Cevapları duyduğumda kulaklarıma inanamadım.
Gerçekten çok şaşırtıcı cevaplardı
bunlar. İnsanın bir yandan gülesi
geldiyse de, aslında ağlanması gereken tarafı vardı. Suat beyin
“Ümit kaynağımız” diye adlandırdığı gençlerin bu halini görünce
ben ümit kaynağımız gençlerden
pek ümidli olamadım. Ama ümidimi kesmiş değilim. Şu da bir gerçek
ki, gençlerin o anlamlı konuşmadan pek fazla birşey anlamadıklarından ve alamadıkların da eminim. İstiklal Marşı’nda geçen bazı
kelimelerden tutun ki, Bakan beyin
onlara vermiş olduğu yükü ve sorumluluğu idrak edemediler bile.
Sabah kahvaltıda Suat Kılıç beyefendiyle konuşup ona intibalarını
sorma fırsatı bulduk. Kendisi de dil
hususundaki eksikleri farkettiğini
söyledi. Diğer gözlemlerimi tabii ki
kendisi gözlemleyemezdi. İyiki de
öyle oldu!
Evet kıymetli okuyucularım.
Maalesef bugün Avrupa’da ve Almanya’da aslını ve neslini, dilini ve
dinini kaybetmekte olan bir nesil
yetişiyor. Utanma duygusuna sahip
olmayan, sınır tanımayan ve “çılgın” bir nesil yetişip sürmektedir.
Bunu düzeltip, engellemek için de
ayda yılda bir Bakan gelip de yarım
saatlik bir konuşma yapmakla elbette kafi gelmeyecektir. Bilakis!
Oldukça eksik kalacaktır. Başkalarının harekete geçmesini beklemeyelim. Biz harekete geçelim. Hem
de bir an evvel. Binaenaleyh gençlerin eğitimi, terbiyesi ve geleceği
önce Allah-u Teala’nın sonra bizlerin elindedir. Gençlere dillerini ve
dinlerini biz öğretmekle mükellefiz. Allah hepimizin yardımcısı olsun ve katedilmesi güç olan bu kutsal yolumuzda bizlere kolaylık ihsan etsin inşaallah!
Sachsenheim DİTİB Mimar Sinan Camiinden Protestan Kilisesine Ziyaret
achsenheim DİTİB Mimar Sinan
Camii, her yıl düzenlenen Protestan
Kilisesi ile karşılıklı ziyaret programlarına bir yenisini daha ekledi.
Paskalya Bayramı yaklaşırken kilisenin davetine icabet eden Camii Yönetim
Kurulu, Din Görevlisi ve Kadınlar Grubu
adına kalabalık bir grupla gerçekleştirilen ziyaretten memnuniyetlerini dile getirdiler.
Bayan Papazın selamlama konuşmasından sonra Sachsenheim DİTİB Mimar
Sinan Camii Din Görevlisi Sıtkı Yılmaz
da kendilerini Camiiye davet etti ve ken-
S
dilerini ağırlamaktan memnuniyet duyacaklarını dile getirdi.
Sachsenheim DİTİB Mimar Sinan
Cemiyet Başkanı İsmet Harbi ziyaretlerin
geçmişteki önemine vurgu yaparak aradaki iletişimin devam etmesini temenni
etti.
Ziyaret Kilisenin misafirlere has hazırlanmış ikramlarıyle son buldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 28 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
haber
IGMG Güney Bavyera Bölgesinin Düzenlediği
“Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı
ürstenfeldbruck şehrinin en büyük salonu olanVeranstaltungsforum Fürstenfeld’de, IGMG –Güney Bavyera Bölgesi’nin tertib ettiği
Alemlere Rahmet – Hazreti Muhammed (SAV) adlı, Peygamber Efendimizi
anma proğramı gerçekleştirildi.
Başlangıç sunumunu IGMG Güney
Bavyera Bölge İrşad Başkanı Nihat
ATALAR’ın yaptığı proğrama Salavatu
Şerifelerin toplu olarak getirilmesi ile
başlandı.
Daha sonra mikrofona açılış Kuranı
Kerimini okumak üzere IGMG Berlin
Bölgesi İrşad Başkanı Orhan SARI Hocaefendi davet edildi.
Orhan SARI Hocaefendinin güzel
tilavetinden sonra proğramın sunumu
kendilerine tevdi edildi.
Proğrama ilk konuşmacı olarak
IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı
M. Tayyip SAYAN Hocaefendi davet
edildi ve özetle şöyle konuştu: “Hepiniz
bugün burada gerçekleştirdiğimiz bu
güzide proğrama, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı anmaya hoş geldiniz. Peygamber Sevgisi,
Peygamber aşkı bir başkadır. Bakınız
Şair Yusuf Nabi ne demişti, Medine yakınlarında ayaklarını kıbleye karşı
uzatmış yatan gafil Paşaya:
Sakın terk-i edebden kuy-ı mahbubı Huda’dır bu, Nazargah-ı Ilahi’dir makam-ı Mustafa’dır bu.
Onun vefatından 1400 küsür sene
sonra buradayız ve o yüce Peygamberi
F
anlamak ve anmak için burada toplanmış bulunmaktayız.
-Toplumun sevgi ve saygıya mı ihtiyacı var – onu okusun O işe ilimle irfanla başladı,
-O ilmi kainata öğreten bir Peygamberdi.
- Kainata ahlakı getiren O`dur
- Adaleti öğreten O`dur
- İnsan haklarını öğreten O`dur
-Bir kediye yaptığı zulümden dolayı
bir kadının cehennemlik olduğunu bildiren bir Peygamberin mensubları, nasıl olurda insanlara karşı haksızlık ve
adaletsizlik yapabilirler?
Peygamber Efendimizin vasiyetinde
namaz ve kadınlar konusundaki hassasiyetinide aktaran SAYAN Hocaefendi,
dua ve temennilerle sözlerine son verdi.
Daha sonra güzel ilahi ve ezgileri ile
sahneye sanatcı İsmail TUZEN geldi.
Birbirinden güzel ezgileri ile dinleyenleri dinlendiren Tuzen bu bölümde 4
eserini seslendirdi.
Daha sonra ekrana Ashabı Kiram
adlı bir duygu yüklü bir sinevizyon
gösterimi yansıtıldı.
Sinevizyon gösteriminin ardından
mikrofona Avusturya Müftüsü Mustafa
MULLAOĞLU Hocaefendi davet edildi. MULLAOĞLU Hocaefendi özetle
şöyle konuştu: “Rabbimiz Nisa Suresinde‚ Allaha, Rasulune ve sizden olan
Ulu`l Emre itaat ediniz buyuruyor” Ne
güzel bir ailesiniz. Bölge Başkanınız
sizden, başkanlarınız sizden, ümmetim
diyen Peygamber aşkına birbirinizi seviniz.
Merhum Hocamız bizlere ne demişti: Nefesleriniz sayılıdır, öyleyse Allah
yolunda harcayın.
Kur`an-ı Kerimde Rabbimiz Peygamberinin dilini, göğsünü, kalbini,
gözlerini, Cebraili, Nizamını, Ashabını,
ümmetini, Onun örnek kişiliğini ve
yüksek ahlakını övüyor.
O; Ben Atam İbrahimin duasıyım,
İsa`nın müjdelediği Peygamberim, annemin rüyasıyım diyordu.
Said bin Hişam, Ayşe annemize
Peygamberimizin ahlakını sorunca,
Ayşe annemiz şöyle demişti:
“Sen Kur`an okumaz mısın, O`nun
ahlakı Kur`andı.
O çok cesur bir Peygamberdi, Uhud
Savaşının en şiddetli bir anında, ashabın en yiğitleri bile Peygamber Efendimizin arkasına sığınmışlardı. O bütün
dünyevi teklifleri davası uğruna reddetmişti. Şair Ne demişti onun hakkında: Senin vasfın anlatılmakla bitmez,
Seni tasvir etmeye lafız yetmez.
Vefatına yakın üzülen ashabının yanına çıkan Peygamber Efendimiz:
“Üzülmeyin, buluşma yerimiz Cennette Hamd Sancağının altındadır” diyerek Ashabını teselli etmeye çalışmıştı.
Mustafa MULLAOĞLU Hocaefendinin duygu dolu konuşmasından son-
ra proğrama ikindi namazı için mola
verildi.
Proğramın ikinci bölümünde yine
sahne alan sanatçı İsmail TUZEN, güzel eserleriyle dinleyenleri coşturdu.
Daha sonra mikrofona Hasene Derneği Bölge temsilcisi Adil ERGAN Beyefendi gelerek, Hasene Derneğinin faaliyetleri hakkında bilgi verdi ve Şubat
ayı içerisinde Afrikada gerçekleştirilen
Su Kuyusu ve Katarakt Ameliyatı çalışmalarının video sunumunu gösterdi.
Daha sonra mikrofona Kosovodan,
Dünya Kur`an-ı Kerim Güzel Okuma
Yarışması Birincisi Xhelal KALLOSHI
(Celal Kalloşi) gelerek, güzel bir
Kur`an-ı Kerim tilaveti sergiledi.
Ardından mikrofona yine Dünya
Kur`an-ı Kerim Güzel okuma Yarışması Birincisi olan ve Proğrama Mısırdan
katılan Muhammed BUHAYRİ gelerek,
tilavetiyle dinleyenleri mest eyledi.
Kur`an-ı Kerim tilavetlerinden sonra sıra Umre çekilişine geldi. Çekilişini
Mustafa MULLAOĞLU Hocaefendinin
yaptığı Umre çekilişinin talihlisi Mühldorf Şubesinden Özlem YALAV oldu.
Umre Çekilişinden sonra Orhan
SARI Hocaefendi bugün için Şubelerde
okunan, Salavatu Şerifelerin, Yasinlerin
ve Hatimlerin Duasını yaparak proğramı bitirdi.
Proğramın sonunda Dinleyenlere
Salavatu Şerifeler eşliğinde Sakal-ı Şerif
ziyareti imkanı sunuldu.
HAYAT
Yeni Bir Güne Başlarken!
Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu!
Kardeşlerim!
Düşünmek istiyorum ve....
Gözlerimi yumuyorum ve düşünüyorum. Gözlerimin önüne
kardeş kanıyla, haksızlıkla, yalanla,
dolanla kardeşlerine zulmediyor.
Ve bu insanlar kendini Müslüman
zanneden egoist, hasis, zalim, acımasız tipler. Ne yazıkki, bu tipler
biz haklıyız, havalarıyla ortalıkta
caka atarak geziyorlar. Müslümanlar olarak hala yanlış kulvarlarda
koşuyorlar. Her grub kendi tezlerini karşısındakine kabul ettirmeye
uğraşıyor. Genel olarak şunu görüyorum! Biz haklıyız, biz doğru yoldayız, fırka-i naciye biziz, şartıyla
şartlanmış bu gruplar. Bizim fırkaya, tarikata, mezhebe, partiye girmezseniz, haliniz perişan.
Yahu! Bu din ne şii’nin ne de
sünni’nin ne de vahhabi’nin ne de
herhangi birilerinin tekelinde. Karar verecek olan herşeyin yaratıcı
olan güç sahibi olan ALLAHU zül
Celaldir. Herkes cenneti sanki parsellemişler. Şunu dersen cennete
öbürü bunu dersen cennete. Bizim
bu durumda hıristiyanlıktan geriye
neyimiz kalıyor. ALLAH c.c. aşkına aklınızı başınıza alın. Size gerek
olmayanlarla uğraşmayın İslamı
öğrenin ve yaşayın. Lütfen samimi
bir şekilde İslami ilimleri okuyun,
İslami ilmi tahsil edin. Müslüman
kardeşlerinizi sevin sevmek zorundasınız, kin taşımayın içinizi karartmayın. Evinizde eşinize, çocuklarınıza, dışarıda kardeşlerinize
sevimli merhametli olun. ALLAH
c.c. merhametli olanı sever. Bu arkası gelmeyen tartışmalardan kardeş kinlerinden bıktım usandım.
Sahi biz ne zaman müslüman ola-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 29 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
M. Salih AYDIN
[email protected]
Hacarabın Serüvenleri 54
cağız? Ne zaman mümin olmaya
aday olacağız? Diyorlarki herşey
zamanla geçer.
Herşey zamanla geçiyor zannediyoruz ve zannediyordum. Ama
aslında hiçbir şey geçmiyor. Zamanla olaylar kabuk bağlasa da yüreğimdeki yara, biri dokunduğunda yine acıyor! Susturun içimdeki
susmayan bizi. Susturun dayanılmaz acılarımızı. Silin gözlerimdeki akan yaşları. Uzaklara bakıyorum nemli gözlerimle. Hatıralarıma vatanımın sokaklarında nasıl
oynadığım aklıma geliyor. Dalıp
gidiyorum. Zil sesine irkilerek hayallerimden ayrılıyorum. Daha
sonra yeniden dalıyorum ve dedemin dor atı aklıma geliyor.
Umudlarımı verdiğim o ıssız sokaklar geliyor, gözlerimin önüne.
Sonra aklıma! Her izine gittiğimde
herşeyin bozulduğunu görerek nasılda üzülüyorum. Sonra köylerdeki geçirdiğim o güzel günleri hatırlıyorum. Gözümün önünden bir
film şeridi gibi geçiyor. Ve düşünmeyi bırakarak kendi kendime mırıldanıyorum:
-Beynimizi bile işgal etmişler.
-Düşünemiyoruz yani düşünmeyi bile beceremiyoruz. Kimse
derdini bilmesin istiyorsunuz.
Ama velakin içinizdeki acılar, sizden zorla alınanlar sizi rahat bırakmıyor. Benim derdim, benim kardeşlerim, benim vatanım, benim
davam, benim düşüncem. Geriye
ne kaldı diye arkama bakıyorum ve
önüme bakıyorum. Adaplarımdan, sahip olduklarımdan gördüklerimden birşey kalmamış. Evet zamanla kabuk bağlasada yüreğimdeki yara, biri dokunduğunda yine
acıyor...
Hem de nasıl ağlatırcasına...
Hacarabın Başına Gelenler.
Hani derler ya pişmiş tavuğun
başına bile gelmeyenler benim başıma geldi. İşte Hacarabın başından geçenlerde öyle birşey.
Hacarap sıfır araba çeker oğlu
özel köşe
izine gider, araba Bulgaristan`da
bozulur. Hacarap yine sıfır araba
çeker, arabayla izine gider, motorun falına bakar. Neyseki garantisi
varmış işi kurtarır.
Hacarap yine başka bir tarihte
izine giderken yorulur bir park görür arabayı park eder, tabii arabada
çoluk çocuk ihtiyaç ve dinlenme
molası olduğu için herkes dağılır.
Eski Yugoslavya`nın herhangi bir
yerinde oğlu bakarki park halindeki arabaların hepsi gitmiş kalan sadece kendi arabaları.
Geriden birkaç adam hızla arabaya doğru gelmekte. Adamın biri
de elinde bir bilezik altın:
-Alır mısınız diye sormakta.
Hacarabın oğlu babasına:
-Hadi baba çabuk direksiyona
geç soyguncular geliyor, der. Kardeşlerini de arabaya toplayıp oradan hızla uzaklaşırlar. Bir tehlikede
böylece atlatılır.
Hayat acılarla, gülümsemelerle
dolu. Sana ayrılan zaman ise kısa
bir an bazen düşünmeye bile zamanın kalmaz seni alır götürür. Bakarsınki daha neler, neler yapacaktın, nasıl oldu da bu kısa an bitiverdi dersin. Gözlerinle ensevdiğin kişileri ararsın, uzakta ise bir anda
bütün gücünü toplayarak pencereye koşarsın. Acaba görebilir miyim
bir umud ama canın ayaklarından
kesilmeye başlar. Anlarsınki zaman bitmiş ömür denen dünya hayatı bitti bitecek. Malların, eşin, çocukların gözlerinin önünden şerit
gibi geçer. Anlarsınki ALLAH’tan
başka dost yok. Vaktin varsa şahadet getirirsin. Ve emaneti teslim
edersin. Öyleyse bu dünya önemsenmeyecek kadar değersiz.
ALLAH’a emanet olun dostlarım.
Selam ve dua ile.
IGMG Köln Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı’ndan “Tesettür Günü”
oderatörlüğünü Süheyla Yılmaz’ın
yaptığı “Tesettür Günü”, Kur’an-ı
Kerim kıraatinin ardından Kadınlar Teşkilatı Gençlik Sorumlusu Meryem
Saral’ın gerçekleştirdiği selamlama konuşması ile başladı.
Daha sonra günün üç konuşmasından
ilkini gerçekleştiren üniversite öğrencisi
Merve Şeker, tesettürün işlevini ve onun
Kur’anî bakış açısına göre zorunluluğunu
ayetler ve hadisler ışığında açıklamaya çalıştı.
Bu bilgilendirici nitelikteki konuşmanın
ardından tesettür ile ilgili sıkça yaşanan iç
çatışmayı yansıtan ve bu husustaki bazı yaklaşımları dile getiren ufak bir piyes sahnelendi.
Piyesin ardından diğer bir üniversite öğ-
M
rencisi Ebru Ekinci tarafından hayatta karşılaşılan dahili ve harici engellerle alakalı bir
konuşma gerçekleştirildi.
Verilen namaz arasından sonra IGMG
Kadınlar Teşkilatı (eski) Başkanı Zehra Dizman Tesettür Günü ile ilgili görüşlerini dile
getirdi. IGMG Köln Kadınlar Gençlik Teşkilatı'nı gerçekleştirdikleri çalışmadan dolayı tebrik eden Dizman, organizasyonun hususiyetine değindi ve konuşmaların ekseriya
olduğu gibi yaşlı hanım konuşmacılar tarafından değil de eğitimli genç hanımlar tara-
fından gerçekleştirildiğinin altını çizdi ve
onlara karşı duyduğu iftiharı dile getirdi.
Daha sonra Tesettür Günü’nün tertipleyicisi Sümeyye Kalem yazdığı bir şiiri okudu.
IGMG Kadınlar Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı Nursen Elemenler, gerçekleştirdiği programın son konuşmasında
kendi hayat sergüzeştini anlattı. Hayatının
değişik vechelerinden bahseden Elemenler,
dinleyicilere, karşılaşılan meşakkat ne kadar
büyük olursa olsun pes edilmemesi ve yaradana sığınılması tavsiyesinde bulundu.
Günün can alıcı noktası ise programın
nihayetinde gerçekleştirilen defile oldu. Alternatif ve İslam’a uygun kıyafetlerin takdim
edilmesinden sonra katılımcılara hediye
olarak küçük taçlar hediye edildi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 30 ➤ Nisan · April 2012 · Cemaziye`l Evvel 1433
bulmaca

Benzer belgeler

PDF SAYI 65 - Hayat Online

PDF SAYI 65 - Hayat Online (s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre yetiştirin” Her halde maramımız anlaşılmıştır. Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin...

Detaylı

PDF SAYI 93 - Hayat Online

PDF SAYI 93 - Hayat Online (s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre yetiştirin” Her halde maramımız anlaşılmıştır. Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin...

Detaylı

PDF SAYI 113 - Hayat Online

PDF SAYI 113 - Hayat Online (s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre yetiştirin” Her halde maramımız anlaşılmıştır. Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin...

Detaylı

54. sayi PDF sayfalar.qxd

54. sayi PDF sayfalar.qxd (s.a.v)in bir sözü ile noktayı koymak istiyoruz. “Evlatlarınızı bulundukları zamanın ihtiyaçlarına göre yetiştirin” Her halde maramımız anlaşılmıştır. Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin...

Detaylı