GELECEĞİN LİDERLERİNE
Transkript
GELECEĞİN LİDERLERİNE
GELECEĞİN LİDERLERİNE SÜRDÜRÜLEBİLİR BAŞARI İÇİN İPUÇLARI Garanti Bankası Eski CEO’su Y. Akın Öngör’ün 25.10.2010 tarihinde konuşmacı olarak katıldığı konferans metnidir. Y. Akın Öngör: Ben Doğan Cüceloğlu‟ndan eğitimler almış bir kişiyim iletişim konusunda, anlatacağım. Bir gün dedim ki ya Doğan Hocam yaşam konusunda ne diyeceksin. Dedi ki yaşam anlamlı olmalı, coşkulu olmalı, güçlü olmalı ve ben bir tane daha ekledim kaliteli olun. Kalite derken pahalı kastetmiyorum. Bizim öğrenciliğimizde biz memur çocuğu olarak büyüdük Hasan da çok iyi bilir bir tane ayakkabımız vardı. Ama bir tane ayakkabıyı kabına koyarsın her gün boyarsın tertemiz bakarsın yatağının yanına koyarsın, yirmi yılda kullanırsın. Hızlı büyüyorduk o zaman ayağımız büyüdüğü için giderdi ayakkabı. Ama ben şuanda hala yirmi yıl yirmi beş yıl kullanıyorum. Yani bir tane olur ama kaliteli olur onu kastediyorum. Yani çok zenginlik kastetmedim kalite derken. Buradaki en önemli şey anlamlı olması lazım, beni bankanın Genel Müdürü yaptılar. Boyu posu var bu adamın, eli ayağı düzgün, birde İngilizce konuşuyor, prezantabl deyip de şezlonga şöyle uzansanız vaziyeti idare etseniz çaktırmadan şöyle bir iki üç sene götürürsünüz. Herkesin sizin şezlonga uzandığınızı fark etmesi iki üç yıl sürer ki iki üç yıl sizde orada kendinizi üzmeden gidersiniz. Hiçbir anlamı olmayan bir şey olur halbuki yaşam anlamlı olmalı yani sizin bizim yaşamımız anlamlı olmalı coşkulu olmalı, yaşamda bir kere geldiğimizi düşünüyorum coşkulu olmalı, güçlü olmalı bir birey olarak güçlüyüz. Her bir birey tektir yeganedir ve muhteşem bir yaratıktır, tanrının bir lütuftur. O bireyin mutlaka coşkusu ve gücü olmalı yaşamı anlamlı olmalı, bir çizgi bırakmalı, gelip öyle gitmemeli yorulmadan kaliteli bir yaşam olarak yapmalı bana Doğan Cüceloğlu böyle söyledi diye bu konudan başlamak istiyorum. Önce birkaç genel kavramı sizinle konuşmak istiyorum ondan sonra liderlik konularına gireceğim. ÖZGÜVEN İkinci konuşmak istediğim şey özgüven „Jack Welch‟. İzleyen veya öğretim üyelerinin bir kısmı bilir. GE‟nin muhteşem başkanı Jack Welch‟in bir lafı var en korktuğum adam en tehlikeli adam özgüveni olmayan adamdır. Adam derken erkeği kastetmiyorum kadın, erkek insan anlamında kullanıyorum özgüveni olmayan insan evet çok büyük bir anahtar çünkü özgüveni olmayan insanın yanında iyi kaliteli insanlar istemiyor kendi yerlerinden korkuyor. O zaman birinci sınıf bir ekip kuramıyorsun. Özgüveni olmayan insan her şeye şüpheyle bakıyor dehşet içerisinde ve hiçbir zaman açılıp yürümüyor. Yetki vermiyor yetki delege etmiyor yanında güven yetkisi gelişsin istemiyor, özgüven çok önemli. Doğan Hocaya sordum hocam özgüven nasıl oluşur? Dahası İşletme okudum ben Psikoloji okumadım, Psikiyatri okumadım bilmiyorum özgüven nasıl oluşur? Bana şöyle dedi: Özgüvenin oluşması için bir kere küçüklüğünüzden itibaren başarabildiğiniz şeyler için artı, hedefine varamadığınız şeylerde bazen eksi bazen de sıfır yazar bunların sonucunda özgüven olur. Yani küçük bir çocuksun mesela buradan oraya kadar daha yeni yürümeye başlıyorsunuz yürüyeceksiniz; bir kere niyetiniz olması lazım yürümek için oraya hedef alıp oraya yürüyeceğim niyeti olmalı. Bunu yapabilmek için yürümeyi bilmen lazım, bilgi lazım, bir de niyet olması lazım, oraya yürüyeceğim. Yürüdüm şurada düştüm artı yazmadım. Başka zaman gene yürümek istiyorum ama ben kalktım oraya yürüdüm artı özgüven hanesine bir. Bunun gibi binlerce, on binlerce, milyonlarca birikimin sonucunda özgüven oluşur. Dedim ki o zaman biz özgüveni olmayan bir adamı nasıl özgüvenli yapacağız geçmişinde tarihindeki bütün tarihi değiştirecek halimiz yok onun başarabileceği küçük hedefler vereceksiniz onları yaptığını kendisi gördükçe bir büyüğünü vereceksiniz, bir büyüğünü vereceksiniz bir büyüğünü. Tepeden en baba en yüksek hedefi verirsen yapamadı; adamın morali bozularaktan aşağı gitti mi kendisini toparlayamaz. Özgüven çok önemli özgüven biraz sonra anlatacağım liderlik konusunda gelecek bir konudur. Ben de Jack Welch‟in dediği gibi kendisine güveni olmayan kişiden korkarım. Çünkü o ne yetkilendirme, ne paylaşım, ne ekip 1 çalışması, ne içindeki motivasyonu bir yere götürmez. Farkındalık kelimesi biliyoruz fakat öz farkındalık konusunda bir iki laf etmek istiyorum. Öz farkındalık aslında din kitaplarında bile var bildiğim kadarıyla İncil‟de varmış ben okumadım da. Yani kendini tanı bil kendimizi bilelim. Öz farkındalıktan şunu kastediyorum. Ben neyim, ben ne istiyorum ben nerelerde ben neden mutluyum, ne yapmaktan mutluyum, neleri iyi yapıyorum; objektif olmaya çalışarak kendi kendime nerelerim çok kuvvetli, nerelerim zayıf bu zayıfların neyi geliştirir, bazıları ne kadar umutsuz o kulvarda ne yapabilirim ve ben nasıl bir yaşam istiyorum, ben nasıl uygulama istiyorum ben kimim bu çok da basit değil, bunun cevabını bulmaya çalışın. Çünkü 6 ay sonra belki de başka bir insan olarak istekleriniz değişiyor, dolayısıyla biz farkında ol dediğim zaman kendinizi devamlı tartarak isteyerek sürekli bir süreçten bahsediyor. Öz farkındalığa geleceğim çünkü duygusal zekanın birinci maddesi yani siz birilerine liderlik yapıp da yönlendirecekseniz önce öz farkındalığınız olacak. ÖZELEŞTİRİ Öz farkındalıktan sonra öz denetim, öz eleştiri bizim Türkiye‟de sevmediğimiz bir iş bu. Bir hatam mı oldu hemen parmakla ötekini gösteriyoruz o öyle yaptı da bu şöyle yaptı. Biliyor musunuz ki ben buraya gelirken nasıl hata yaptım. Bu sabah erkenden uçağa bineceğim. Dün akşam bir televizyon programında bulundum geç vakit eve gittim. Açım eşim zeytinyağlı bir şeyler hazırlamış yedim gayet güzel hoş, Fenerbahçe maçını seyredemedim biraz onu seyredeyim derken 1:30–2 oldu. Çanta hazırladım kendime işte bugün giyeceğim gömleğim kravatım tıraş çantam falan her bir şeyi koydum gayet güzel onu kapattım. İki tane çanta çıkardım acaba bir gece kalacağım şunlar şunlar oldu küçük çanta tamam falan dedim oraya da iki pantolon koymuşum onu yaparım bunu yaparım bir taraftan çıkarım. Hazırladım gece yattım sabah kalktım erkenden havaalanına döndüm çantayı aldım gittim uçakla geliyorum. Uçakta bluejean var üstümde ve düşünüyorum işte sunumda sizlerle ne konuşacağım. Pantolon koymayı unuttum, pantolon koymayı unuttum. Pantolon yok sizin karşınıza bugün jeanle ve kravatımla çıkacak halim de yok uçaktayım sabah saatin 8:30‟u. Ankara‟ya geliyorum, Ankara‟da nerede pantolon bulurum? İstanbul‟daki pantolonu nasıl göndertebilirim. İki tane pantolonun ütüsü bozulmasın diye gece koymadım ertesi sabah katlamayım ütüsü bozulmasın bıçak gibi çıkayım diye. Şimdi burada benim suçlu olarak evde çalışan Şehnaz‟ımız var bir tane Şehnaz veya Gül birini parmağımla gösterecek halim yok, halis muhlis benim hatam kuş gibi ben bunu unuttum. Ne yapabilirim beni çok beyefendi bir şoför karşıladı Serdar Bey. Serdar Bey‟e dedim ki bir dakika hemen telefonu açtım İstanbul‟da benim devamlı alışveriş yaptığım bir dükkan var ölçümü bilir adamı yatağından kaldırdım dedim ki pantolon. Ne pantolonu Akın Bey? Kardeşim Ankara‟dan pantolon isterim. Gidip alacağım hemen hemen sen söyle bir saat vaktim var havaalanından oraya gideceğim sonra otele gideceğim sonra buraya geleceğim boyumu ölçümü sen biliyorsun. Peki, dur bir bakayım Akın Bey öğlen başlayacakmış adamcağız o sabah geç kalkıyor falan neyse organize ettik. Telefon ettim biraz sonra orada dedi ki Sinan Bey var dedi pantolonu hazır ediyor, tabii tarif ettik bir blazer var, füme rengi olsun. Hakikaten Serdar Bey getirdi Beymen‟de durduk pantolon hazır bir giydim ki pantolon böyle bu nasıl hesap uykulu bizimki bilmem kaç cm demiş pantolon boyuna verdik içeriye. Bana bir kahve ikram ettiler Serdar Bey dışarıda bekliyor. Pantolonu uzattılar ütülediler verdiler işte bu pantolonu giydim geldim. Şimdi belki biz hemen başkasını şikayet edebiliriz. Benim orada çalışan bana yardımcı olan bir sürü insan var onları gösterebilirim. Niye kardeşim pantolonumu koymuyorsun ya çantamı aldım ben mi yapacağım bu kadar adamsınız işte ücretinizi veriyorum diyebilirim o değil, bu halis muhlis benim hatamdır unutmuşum. Hiç olmazsa düzelttim karşınıza düzgün ütülü bir pantolonla geldiğim için burada rahat rahat anlatıyorum. Ama öz denetim ve öz eleştiriyi mutlaka geliştirmek gerekiyor onun için benim yazdığım kitabın bir bölümü on beşinci bölümü hatalarım diye başlıyorum. Ben bir yönetici olarak binlerce karar aldım. Arkadaşlarım da aldı. Yüzlerce hata yapmışımdır onlarca önemli hata yapmışımdır ölümcül yapmadım. Birbirini tekrarlayan yapmadığımı düşünüyorum ama yüzlerce binlerce hata. Kendi hatalarımıza bakarak kendimizi geliştirerek yönleniyoruz. Öz yetki öz denetim ve öz eleştiriyi çok önemli görüyorum. Gene konuşurken 2 Doğan Cüceloğlu‟nun ismi çok geçiyor psikoloji konuları olunca. Telaş endişenin insan psikolojisine ve insan yönetimi ve yönetim anlayışı tarzına nasıl etki yaptığını soruyorum. Dedi ki Akıncığım insan hafızası büyük bir hafıza yani hard disk diye şuraya yazdım büyük bir hafıza olmadık şeyleri bile hatırlıyor. 95 yaşındaydı babam konuşuyorduk ortaokulda ava gittiği zaman tren rayını nasıl ilk defa gördü bir köy çocuğu olarak günbegün anlatıyordu. 85 yıl önceki hadiseyi anlatıyor hafıza böyle bir şey muazzam bir şey. Fakat Akıncığım dedi Doğan Bey, bir de küçük hafıza var. Küçük hafıza günlük 7 bit bilmem kaç küçük ve çabuk bir hafıza. Eğer endişelenirsen telaş olursa birileri baskı yaparsa eyvah o ne der acaba ben hata yaparsam yanlış yaparsam ne olur acaba endişesi oldu mu dedi bu küçük hafıza var ya dedi bu küçük hafıza büyük hafızayı bloke eder. Bloke ettiği zaman verimli çalışamaz. Dolayısıyla işin anahtarı küçük hafızayı rahat bırakacaksın bunun için kriz yönetimi, gerilim yönetimi buna benzer konular sakin olmaktan geçer. Bizim basketbol antrenörümüz Ankara Koleji takımında oynuyorum 1965–66 senesi olmalı Türkiye şampiyonasına gidiyoruz. Bizim koçumuz Armağan Asena‟ydı, Armağan Ağabeyi Polonya‟ya ticaret ataşesi tayin ediverdiler koçsuz kaldık. Ankara Koleji Takımı başımızda Baba Rüştü var rahmetli, koç bulacağız dedi. Peki, bulacağız ama nasıl bulacağız 20 gün sonra Galatasaray Fenerbahçe Üniversite maçlarımız var. Burada koç kurusu denen Amerikalı antrenör var 1960‟da Amerika milli takımının asistan koçu geldi. Adam geldi rica ettik lütfen bize koçluk yapar mısınız? Peki, yaparım dedi hadi siz bir oynayın. Biz Amerikalı koça bütün numaralarımızı göstereceğiz hani kendimizi göstereceğiz böyle bir sürü numaralar yapıyoruz. Adam bunu bırakın doğru dürüst oynayın da ben sizi göreyim dedi. Anladık ki biz bunu yutturamayacağız doğru dürüst oynadık. 10 dakika sonra koç yanımıza geldi göbekli kocaman haşmetli duruyor. Ben size bir şey öğretebilirsem bu yıl bugün içinde bu sizin basketbol hayatınızda, maçınızda iş hayatınızda aşk hayatınızda siyasete girerseniz o hayatta girmezseniz bu hayatta her yerde geçer. Tam basketbol koçu bekliyoruz adam bize rahip gibi konuşuyor. Ben size dedi bir şey öğreteceğim öğrenebilirseniz. Nedir koç? „Relax pressure‟ basınç altında baskı altında gerilim altında sakin kalabilmeyi. Seneler sonra Doğan Cüceloğlu‟yla konuştuğum zaman bu küçük hafıza konusunda hatırlayın ki birbirine bağladım. Hakikaten bize koç 20 antrenman yaptırdı 20‟sinde de bize hep sakin olmayı ama sakin deyince yavaşı kastetmiyor hızlı ama telaşsız etrafı paniğe vermeden. Türkiye‟de çok kriz yönetmiş krizlerde banka ve diğer kuruluşlarda yöneticilik yapmış bir kişiyim. Bütün krizleri aşmanın bir numaralı tekniği ve biz bütün bu krizlerde iki misli büyüyerek çıktık bankalar alarak çıktık banka ekspressinin aldık şunu yaptık bunu yaptık uzun hikaye anlatmayacağım. Basınç altında sakin baskı altında sakin kalarak yaptık bundan size bir bahsetmek istedim. İletişim İLETİŞİM İletişimden bahsetmek istiyorum. Bugün rahmetli Ufuk Güldemir biliyor musunuz bilmiyorum Habertürk‟ü kuran arkadaşımdı. Ufuk evine davet etti yazın. Televizyoncular falan girmiş internet üzerinden bir şey yapıyor. Kendim yaz bekarı, eşim yok İstanbul‟da ben de çalışıyorum. Evde gel bir barbekü yapıyoruz arkadaşlar geliyor sen de gel dedi. Peki gideyim dedim. Ufuk‟un evine gittik. Televizyon dünyası bizim dünyamızdan çok farklı, bütün hanımlar güzel bütün beyler yakışıklı, böyle bir şey olamaz seçme yani herkes bıçak gibi herkes güzel, yakışıklı. Bizim bankacılık öyle değildir yani bizde hepimiz vatandaş usulü olarak karışığız. Gittim ki kalabalık onun dünyasından insanlar elime yemeğimi aldım şöyle bir baktım odada üç beş genç, politika ve Türkiye nasıl kurtulur bunu konuşuyorlar onlarla ilgilenmeyeceğim belli oldu. Şöyle kafamı çevirdim birkaç güzel kadın aralarında konuşuyor onların arasına girecek halim yok derken şöyle bir baktım, ilerde genç bir hanım blue jean üstünde bluzuyla çok güzel bir hanım orada tek başına oturmuş. Güzel yani gecemi geçireceksem güzel bir yemek güzel bir hanımın yanında sohbet ederek geçiririm dedim akıllı bir adam olarak ve konuşmada da sıkıntım yok gördüğünüz gibi anlatabiliyorum. Yanına gittim, yanınıza oturabilir miyim dedim tabii buyurun dedi. Konuyu açtım konuşuyoruz. Güzel hanım ikinci üçüncü dakikada anladım ki Amerika‟da doktorasını iletişim üzerine yapmış zehir bir kadın çıktı. Dedim ki bir dakika 3 ben bu dünyaya bilmiyorum bana Türkiye‟de iletişim konusunda eğitim alabileceğimiz bir yer söyleyebilirsiniz siz ne iş yapıyorsunuz dedi. Ben banka genel müdürüyüm. Böyle biz iletişim öğrenmemiz lazım. Tamam dedi Türkiye‟de bunu Doğan Cüceloğlu bilir ilk ismini oradan duydum. Hemen aradık Doğan Bey‟i ertesi günü. Beni nereden duydun dedi? Vallahi güzel bir hanımdan aldım isminizi yani ama yanlış anlamayın dedim sizin meslektaşınız olarak verdi. Davet ettik ve eğitim aldık. Bütün bankaların üst yönetimini orta yönetimini gelişim eğitimden geçirdik. Biz Türkiye‟de konuşmayı seviyoruz hatta yüksek sesle konuşmayı seviyoruz. Kontrolde edemiyoruz ses tonumuzu ve çok konuşmayı seviyoruz. Bazen üç kelimeyle söyleyeceğimiz şeyi yirmi beş kelimeyle söylemeyi de seviyoruz. Aslında Akdeniz ülkelerinin çoğunda da böyle, yani ben yani sadece bizim ülkeyi kastetmiyorum. dinlemeyi bilmiyoruz bilenimiz çok az ama aktif dinlemeyi yani gerçekten öğrenmek üzere gerçekten gözünü bükerek kendisini vererek anlamaya çalışarak o anladığını kendi yaşadığını uygulamayı düşünerek dinlemeyi çok azımız biliyor. Fakat daha da bilmediğimiz bir şey var empati iletişimin bir diğer maddesi de empati yani kendini karşıdakinin yerine koyarak karşıdakinin hallerini anlayarak konuşabilmek dinleyebilmek, pek çok yerde iletişim dolayısıyla empati tarafında büyük bir eksiğimiz var. İletişim ne için bu kadar önemli benim şimdi anlatacağım liderlik konusunda neden önemli sizler için neden önemli biraz evvel izlediğiniz videoda „promise based management‟ devamlı değişen ortamda devamlı gelişen ortamda kendisini geliştirmeye değişmeye yönelik bir organizasyonun dinç ve etkin kalabilmesi için sürekli kendisini yenilemesi lazım. Peki, o nasıl olacak? İnsanlar birbirleriyle iletişim kuracak, yetkililer yazdığınız kağıtlar üzerindeki notlar geride kalıyor. Bunu yapabilmeniz için devamlı o ekipler insanlar birbirleriyle değişen koşulları tekrar konuşup birbirini anlayacak, söylediğini öteki dinleyecek, aktif dinleyecek zaman kaybetmeden değişen ortama en iyi şekilde önderlik edecek şekilde de yönetecek. İletişim o bakımdan çok önemli ve biz bütün bankanın üst ve orta yönetimini iletişim eğitiminden geçirdik ve bunun da çok büyük yararını gördük. Size bir parça liderlik ve değişim yönetiminden bahsedeceğim, çünkü bu ana kavramları oturtmadan böyle hiçbir anlamı yok anlatacağım şeyin. Liderlik deyince Türkiye‟de anlaşılan konu en tepedeki kişidir. Sizin organizasyonunuzdaki lider beyefendidir, başkandır Rektördür Türkiye‟de öyle anlaşılır veya bir bankadaki lider genel müdürdür taş çatlasa genel müdür yardımcısıdır diye anlaşılıyor. Bir partide lider dedin mi bir kişiye bakıyorlar. Bak böyle lider deyince benim kastettiğim liderlik bu değil lider diye tepedeki insanı kastetmiyorum. Herkesin her kademede her seviyede her birinizin her birimizin liderliğini kastediyorum önderliğini kastediyorum. Kendi işini daha ileriye götürecek liderliği kastediyorum benim anlattığım budur, tepedeki bir kişiyi konuşmuyorum. Onun için lider sözcüğünü dinlerken „lead‟ etmekten önderlik etmekten geçiriyorum. Liderlik şu şekilde anlatılıyor vizyon oluşturmak, ekip oluşturmak yaratıcılık inovasyon yönetmek, değişim yönetmek sonuca ve başarıya ulaşmak şimdi bunları böyle alt alta dizdiğiniz zaman çok güzel ama biraz içeriye doğru girelim. Peki diyeceksiniz ki ya ben kendi bölümümde kendi işimde nasıl vizyon kurarım? Kurarsınız. Onu sadece en tepedeki kişinin görevi değildir. Siz kendi görevinizi, kendi alanınızı, kendi yapmak istediklerinizin vizyonunu koyabilirsiniz. Bir kere bunun birinci maddesi geleceğe yönelerek geleceği yakalamak bu benim çok beğendim laf ayağı yerde gerçekçi analizini doğru yapmış fakat hayalleri büyük, başı bulutlarda olmak geniş bakabilmek ama gerçekçilik üzerine. Peki, iddialı hedefler koyan birisi hayal gücünün birde pozitif olması lazım yapabiliriz. Türkiye‟de sor birine nasıl yapamayacağını anlatıyor işi? Ya kardeşim ben nasıl yapacağını soruyorum herkes bana nasıl yapılamayacağını anlatıyor. Ben işte orası zor gibi lafları istemiyorum ben yapacak adam istiyorum. Nasıl yapamayacağını anlatan hiçbir adamı yanımda çalıştırmadım iki saniyede gider. Bazen „soft power‟ bazen de „hard power‟ bazen de gücünüz var yani yapacağına kavuşacak böylece pozitif olacak. Bir kere güven ve öz güveni olan kişiler ortama güven duyan kişiler vizyon koyabilir ve bu vizyonu paylaşımcı yapabilir. Bir örnek vereyim 1989‟da Almanya‟da duvar yıkıldı Berlin Duvarı. Berlin Duvarı yıkıldığında herkes güldü, oynadı, davul çaldı, herkese değişik bir şeyi ifade etti Berlin Duvarı. Berlin Duvarı yıkılması pek çok şeye işaret etti. Biz o 4 zaman önümüze baktığımız zaman şunu gördük ki Berlin Duvarı bir simge olarak gittiğinde ondan sonra hatırlayacaksınız ki dünyanın değişeceğini işaretleriydi bu. Bu taşları yan yana koyduğunuz zaman şunu görüyorduk ki Doğu Bloğu göçüyor. O zaman iki süper güç arasındaki soğuk savaş gidecek tek süper güç olacak ama bunun ötesinde ticaret iş akışı yatırımlar insanların dolaşımı hizmetlerin ve ürünlerin dolaşımı daha küreselleşecek çok daha büyüyen ekonomi Doğu Bloğundaki bütün ülkeler gidecek ve dünya çok daha küreselleşecek bunu görüyorum. 1991‟de genel müdür olduğum zaman ortaya koyduğunuz vizyon bunun üzerine bina inşa ettik dünya böyle küreselleşecek. O zaman Türkiye‟de ne var bankacılıkta enflasyon %74, kredi faizleri %84, mevduat faizi %70 küsur herkes mevduat alıp da bankasını büyütmeye çalışıyor. Aktif büyüttürebilmek o zaman daha o 22 banka batmamış ufak tefek bankalar en yüksek faizi veriyor halkın hiçbir şeyden haberi yok, onlar daha yüksek faizi var diye para yatırıyor. Bizde banka olarak düşünün ve bir vizyon kuracağız bankayı geliştireceğiz nasıl olacak? Dünyaya baktık dünya küreselleşecek Türkiye‟ye baktık Türkiye bu küreselleşmenin dışında kalamaz. Türk Ekonomisi mutlaka Dünya Ekonomisine entegre olacak bütünleşecek. O ne demek? Daha çok ithalat daha çok ihracat daha çok yatırım dışarıdan içeriye içerden dışarıya daha çok turist bu tarz iş hayatı böyle gelişecek dedik. Aynı duvar yıkıldığı zaman diğer bankalar bunu demedi. Biz kendi vizyonumuzu burada büyüyeceğiz dedik. Biz en büyük değil en iyi banka olacağız dedik; hatta Avrupa‟da en iyi banka olacağız dedik ve kendimizi ister ticaret binası olarak, ister dış yatırım finansmanı, ister turizm finansmanı deyin dış dünyayla iş yapmaya doğru yönlendirdik. Fakat onu yapabilecek insan gücümüz ve teknolojimiz yoktu. Bunu yapabilecek Türkiye‟nin kredi değerliliği müsait değildi. Türkiye daha reyting kuruluşlarının merceğine girmemişti. Türk bankaları yurtdışına gidip kendisinin aktiflerini büyütmek için kredi finansman sağlayamıyordu. Biz zor olanı bu vizyonda yapacağız dedik. Onun nasıl yapılamayacağını bana bin kişi anlatabilirdi böyle bir şeyin manası yok. Ama onun nasıl yapılacağını hep beraber oturduk aldık çantaları elimize Almanya‟da Avrupa‟da bütün bankalara gittik. Hatta öyle ki küçük bankalara kadar bile gittik ki banka dediğiniz bir binadan anlaşılır. Banka binalarını bulamazdık iki katlı böyle bir bina filan gidersin böyle kulübe gibi yerler hepsine gittik. Bize kredi verin biz ihracatçıyı finanse edelim ithalatçıyı finanse edelim iş yapalım dedik. Türkiye dediler batak Türkiye‟de 1991‟den bahsediyorum enflasyonunuz %80–70 siz gitmişsiniz mahvolmuşsunuz haberiniz yok diyenler var. Bunun içerisinde ikna ettik dedik ki bu vizyona doğru gidiyoruz. Dedik ki kardeşim sen kredi ver Türkiye‟ye ben onu ihracatçıya kullandırayım bak onların ismi Ahmet, Mehmet, Hasan, A, B, C, D şirketi bu şirketlerin yaptığı ihracatlar var senin şu müşterilerin alıyor oraya gidecek. O ihracattan gelen paralarla senin kredini geri ödeyeceğim hatta istiyorsan bunu izle diye diye kapıları açtık ve birden bire bankanın bilançosunu böyle büyüttük. Bizim kredi değerliliğimiz C idi bir felakettir bir banka için A yaptık. Türkiye‟de ilk A kredi notu olan banka olduk fakat bu vizyon doğrultusunda oldu. Peki, o vizyonu nasıl yaptık? O vizyonu yaparken önümüzdeki döneme yöneldik. Pozitif baktık dedik ki biz bu işi böyle yapabiliriz yaparsak diğerlerine fark atarız, ayrışırız farklılaşırız. Yoksa ben de gidip en yüksek mevduat faizini vereyim ben de biraz daha bilanço alayım. Her aldığınız mevduat sizi içeri atıyor çünkü kredi faizi yetmiyordu karşılamaya biz bunu da büyüttük ve bunun sorumluluğunu gerçekleştirdik. Sonra Avrupa‟nın hatta dünyanın en iyi bankası seçildik. Ama bu vizyon koymayı tek başıma ben yapmadım. Pozitif bir yaklaşım ve gerçeklere ayağını basan bir kere liderlik vizyon koymaktır. Şimdi diyeceksiniz ki ya Akın devam et alt kademede nasıl olur liderlik? Ben size anlatayım. Bir şube müdürü gelir bize benim yerim dar efendim bana şu kadar m2 yer lazım. Evet. İşte buna ben 1000 Dolar atıyorum kira ödüyorum buna 2500 Dolar ödeyeceğim bana lütfen müsaade edin. Öyle bir şey olamaz bu cümle felaket liderlik yapan şube müdürü şöyle gelir. Ben buna 1000 lira ödüyorum. Benim şu şu şu müşterilerime burada hizmet veriyorum ama pek çok müşteriye şu şu şu müşterilere hizmet veremiyorum. Şuraya geçersem 2500 hatta 5000 Dolar var ama buraya geldiğim zaman bu alanı şu şu müşterileri de kazanarak bakın onların şu ciroları var bunu yapacağım bunu da yaparsam bankaya getireceğim iş hacmi bu karı bu ve ben çok daha başarılı noktaya geleceğim. Ben buraya geçmek istiyorum ve bana taahhüt ediyorum. Bunu yapacak ekibimi de hazırladım. Biz bu teknolojiyle bu insanlarla bunu yapabiliriz şurası bana dar geliyor bana 5 müsaade eder misiniz ben burayı tutayım dediği an zaten normalse hayır diyeceksiniz ki bu adam işte liderlik yapıyor bunu kastediyorum. İlla en tepede oturması şart değil kendi işinin lideri. Tabii kardeşim tut orayı al müşterileri ben de izleyeceğim bakıyorum alıyor musun, almıyor musun alıyorsa da aferin. 2- Ekip oluşturmak. Türkiye‟de genel kültür bireyseldir. Herkes kendi bireysel başarısına bakar hatta bireysel başarısını da hafif ötekilerini dirsekleyerek üstüne basarak çıkarak hatta başkalarına da hiç fırsat vermeyerek yanındaki veya öteki ne kadar başarısız olursa kıs kıs kıs gülerek, Türkiye‟deki baskın kültür budur İş Kültürü bunun tam aksini savunuyor. Ekip oluşturabilmeniz böyle olmaz bir kere özgüvenle olacak. Özgüvenle adam yanına en iyileri alır korkmaz en iyileri alırsın. Ben de en iyiyim ben de kendimi geliştiriyorum. En iyiler gelsin dünyalar yaratalım hep beraber yukarı çıkalım onun için öz güven gerekli. Bir de ekibi yaratabilmeniz için içinizden bir kez kendi motivasyonunuz olmazı lazım kendiniz bir kere niyetli ve motive olmanız lazım. Ben dünyalarda göreceğim muazzam izler bırakacağım anlamlı bir yaşam yaşayacağım sıradan öyle geçip götürmeyeceğim. Çok iyi ekipler kuracağım muazzam dağlar devireceğim. O zaman o ekibe de en iyi adamları koyacağım. Onları da motive edeceğim yüreklendireceğim onları da yönlendireceğim hep beraber dünyalar devireceğiz. Bunu yapabilmek için tabii ekip çalışmasının da kuralları var burada tek tek okumayacağım ama yetki delege etmek onlara şans vermek, onları ödüllendirmek, onların yüklerini paylaştırmak şöhretleri ve ünde de paylaştırmak. Tabii ekip oluşturma deyince herkes bizim baskın kültürümüzde teyzesinin oğlu, akrabası tanıdığı, sınıf arkadaşı... çünkü burası ilişki kültürüdür. Sen kimlerdensin, sen kimin oğlusun, sen kimin kızısın, sen kimin nesisin evladım oradan başlar iş; sen bizlerden misin, onlardan mısın, yanında mısın değil misin? Ekip kurmada onu kastetmiyorum. İlke kültüründen bahsediyorum belirli bağımsız kriterleri ortaya konmuş biz şu şu nitelikteki insanlardan oluşacağız. Kimseye bir ayrım yapmadan, ilişki kültürünü kullanmadan, o zaman en iyileri alabilirsiniz çünkü teyzenizin oğlu en iyi olmak mecburiyetinde değil. En iyi ekibi oluşturan liderler dağları devirip sonrada sürdürülebilir başarı kurabiliyor. Ekip çalışması Türk kültürünün çalışma kültürüne ters olması bir bakıma da avantaj. Nasıl avantaj? Çünkü siz aradan sıyrılıp çıkıyorsunuz. 14.-15. banka Garanti Bankası, şimdi 1.-2. banka. Nasıl aradan sıyrılıp çıkıyorsunuz. Piyasa değeri 25 milyar Dolar 27 milyar Dolar kah Akbank önde kah Garanti Bankası önde 15 yıl önce bunu hayal edemezdiniz. 20 yıl önce 15. bankaydı. Piyasa değeri 150 milyon dolardı, Garanti Bankasının toplam değeri. Ben Genel Müdür olarak teslim ettiğimde 5 milyar dolara gelmişti banka, içeriye hiç taze sermaye gelmeden. Şimdi bankanın piyasa değeri 25 milyar dolar. Nasıl oluyor? Çünkü başkalarının arasından sıyrılıyorsunuz etkiler yapamıyor. Bana dedi ki bir gün Amerika‟da sunum yapıyorum ben yüzlerce binlerce sunum yaptım finansman yatırımcılara para almak için şu için bu için. Biri elini kaldır yatırım bankacılığının da öyle 25‟le 35 yaş arasında fişek gibi en zeki, en müthiş gençleri alırlar oraya koyarlar onlarda olmadık soruları sorarlar, kızarsınız da yani çocuğunuz yaşınızda biri kalkar biri bir şey söyler falan kızmayacaksınız sakin olacaksınız dürtülerinizi duygularınızı kontrol edeceksiniz cevap vereceksiniz. Bir tanesi dedi ki, bu sizin yaptıklarınız gayet basit anlattıklarınız yani siz yapıyorsunuz da başkaları niye yapamasın dedi. Yani niye farklısınız siz? Amerika‟daydı bu sunum. Ben dedim ki bakın siz basketbol maçlarını izliyor musunuz? İzliyorum. Ben dedim eski bir basketbolcuyum oradan anlatayım. Sizin Michael Jordan diye bir tane basketbolcunuz var biliyor musunuz bütün dünya biliyor. Güzel. Michael Jordan‟ın ne yaptığını bütün dünya izliyor. Kaç kişi yapabiliyor kardeşim? İzlemek bilmek yetmez ki onu yapabilme gücünü kendinde bulmak lazım. Organizasyon olarak biz öyle bir kültür yerleştirdik ki biz bunu yapabiliriz. Tabii orada söylemediğim şimdi size bir bilim yuvasında olduğu için söyleyeceğim başkaları da o kültür değişimini yapabilirse aslında yapabilirler onu o kadar açık etmedik. Çünkü o kültür çalışma kültürünün değişikliğiyle alakalı o zaman genç fişek müthiş adamları cezp edebiliyorsunuz onlar da dünya yaratıyor. İki tanesini hiç unutmuyorum şimdi konuyla alakalı değil ama bir yatırım bankacısı gene elini kaldırdı gayette böyle küstah olurlar. Siz dedi kadın yöneticilerinize yüzde kaç daha az ücret veriyorsunuz. Anlamadım bir daha soruyu sorar mısınız dedim acaba İngilizcem mi yetmiyor bunu anlamaya bana aynı şekilde söyledi. Biz ekip halindeyiz bu ne diyor dedim, bana dediler ki açıklama olarak Amerika‟da bankalarda aynı görevi yapan yönetici ve yetkili kadınlar erkeklerden %30 daha 6 düşük ücret alır. Niye dedik biz işte bizde onu soruyoruz sizde var mı dediler. Bizim aklımızın ucundan bile geçmedi böyle bir şey bizim çalışma kültürümüzde bu yoktur asla ben sizin bu organizasyonunuzda da olmadığına eminim. Bizde dedim böyle bir şey yoktur ama adamlar zınk sorarlar yüzde kaç daha az ödüyorsun kadınlara? Niye daha az ödeyeyim kadınlara? Ben şarap yapıyorum bağda üzüm topluyoruz bu üzümleri de Beyoba diye Akhisar‟da yapıyoruz. Beyoba Kasaba var baktım o kasabadan bir aile geliyor çok şeker bir aile. Halim Ağa ve onun karısı, teyzesi, çoluğu çocukları bunlar hep beraber bağı topluyoruz üzümleri kesiyoruz ondan sonra şaraphaneye hemen getiriyoruz bunları tek tek ayıklıyoruz sapları yıkıyoruz saplar taneden ayrılıyor ondan sonra sap hala kalıyor onun üstünde konveyör giderken o tek tek yüzlerce, binlerce, on binlerce üzüm tanesi üstündeki saplar ayıklanıyor, fermantasyon tankına atılıyor. Bizim o işin başında Sabahattin var anneleri buraya koyuyoruz teyzeler babalar ilk baştaki salkımları ayırıyor o daha ağır çalışıyor. Fakat sap ayrıldıktan sonraki kısım hızlı ve çok zor çok çabuk olmak lazım oraya kızlarını koyuyoruz. Kızlar çünkü fişek gibi zık zık zık zık onları ayıklıyor. Bir gün aklıma geldi Sabahattin dedim ne kadar yevmiye veriyoruz şu kadar. Herkese eşit veriyoruz değil mi? Hayır efendim dedi. Peki, nasıl veriyoruz? Erkeklere bilmem ne kadar hanımlara şu kadar. Bu ne hesap? Onlar dedi eskiden beri Manisa Ovasında Akhisar yolunun devamında üzümü kesmek ve üzümü alma böyle hesaplanır. Sabahattin iki dakikada kovarım seni dedim bütün kızların yanında bunun kızını anasını ayırmayacaksın herkes çalışıyor burada katkı yapıyor, herkesin yevmiyesini eşit yapacaksın. Kızlar da yaşa bağrış çağırış yani bunu söylüyoruz ki bizde de aslında tarımdaki uygulamada böyle bir uygulama var tarım daha geride tabii. YARATICILIK VE İNOVASYON Vizyon dedik ekip oluşturma ve ekip yönetebilme dedik ekip çalışması dedik liderlerin ekip oluşturması dedik üçüncüsü daha zoru yaratıcılık ve inovasyon yönetimi. Ben müdür olsam sizler de çalışanlar olsanız ve ben size desem ki beyefendi yaratın desem yada bir inovasyon yap yarat desem öyle olmaz bu iş böyle olmaz. Yukarıdan aşağıya talimat ve yaratıcılıkla yönetilmez. İstanbul‟da Davranış Bilimleri Enstitüsü var çok ilginç bir enstitüdür Davranış Bilimleri Enstitüsünün kurslarına katılmıştım daha doğrusu izlemiştim ve ondan sonra bizim o yönetim bilimi konusunda biraz bazı şeyler okuyup kendimi geliştirmeye çalıştım çünkü yöneticilikte eğer bunları bilmiyorsanız bir sürü eksiklikler çıkıyor. Anlatıyorlar orada diyor ki ta mağara adamı zamanından itibaren birtakım temel davranışlar var. Antik çağda mağaraya giren bir vahşi hayvana karşı kendisini koruma durumunda olan mağara adamının biranda bütün kan adalelerine gidiyor elinde mızrağı kendini korumaya çalışıyor gücüyle. Beyinden kan çekiliyor adalelere gidiyor. Tüm adalelerde toplanıyor çünkü ona ihtiyaç var. Aynı davranış kavga etmekte olan insanlarda var mesela futbol maçında kavga eden iki kişiyi düşünün sapsarı suratlar çünkü beyninden kan çekilmiş. Adalelerle birbirlerini öldürmeye çalışıyorlar. Böyle bir ortamda yaratıcılık olamaz yaratıcılık adalelerden gelmez. Yaratıcılık beyinden çıkar. Peki davranış bilimlerinden sorduk peki kardeşim adaleleri kan oradan oraya gideceğini anladık da nasıl gidiyor beyne nasıl gidiyor buraya nasıl gidiyor da insanlar daha yaratıcı veya hatta dedim ki bir tek çözümü var motivasyon teşvik yüreklendirme motivasyon. Peki, ben hadi motive olun beyefendi desem motive olmak öyle olmuyor. Motivasyon yönetimi başlı başına bir olay motive etmek için bütün fırsat bütün teker teker faktörleri kullanarak onları motive edeceksiniz yoksa talimatla siz motive olun siz motive olun diye motive olunmuyor. Bir örnek anlatayım bizim bankanın kredi notu C C felaket bir not kitapta da yazdım. O zaman şimdi rahmetli Ayhan Bey işin sahibi banka iş adamlarını banka almasının sebebi kendi finansman ihtiyacını köprülemek için daha çok da müteahhitler oluyor, çünkü müteahhitler devlete iş yapıyor. Doğuşta o zaman otoyol yapıyor yüz milyonlarca dolarlık iş. Yaptığı işi belirli sürede yapıyor fakat devletten bir türlü parayı alamıyor onu köprülemesi lazım finansman ihtiyacı var. Peki, ama bu finansmanı en ucuzlar kullanılıyor. Hatta piyasada %75‟se 80‟se kredi faizi %30–40 vermek istiyor çünkü o bankanın yönetim kurulunda inşaat şirketi mali işlerden sorumlu adam orada oturuyor herkeste oturuyor onlar tepeden bastırıyor. Ben de gittim Ayhan Bey‟e dedim ki beyefendi siz şimdi amiral geminizi müteahhit firması zannediyorsunuz, zannediyorsunuz demiyorsunuz tabii „diyorsunuz‟. Zannetmek sözcüğü iki 7 saatte sizi kapı dışarı eder biliyorsunuz. Ama biliniz ki biz bu bankayı öyle yaparız ki yüzlerce müteahhitlik firmasını çıkartırız buradan. Siz devlete bir iş yapıyorsunuz döviz cinsinden otoyol yapıyorsunuz. Bu yaptığınız otoyolun parasını dolar olarak alıyorsunuz. Dönüyorsunuz sizin mali işler bizden Türk Lirası kredi alıyor, ucuza alıyor yani açık pozisyon dediğimiz şeyi yapıyor. Bu aldığı bir düşük faizle aldığı için banka içeri giriyor fakat daha da ötesi siz Türk Lirası borçları yazıyorsunuz halbuki döviz geliriniz var. Yani paralar arasında uyumsuzluk var siz aslında bir mismatch bir uyumsuzluk yönetiyorsunuz. Yönetmiyorsunuz size yönettiriyorlar bu yanlış bu iş bankacılığın işidir müteahhit firmanın işi değildir finans da bir pozisyon alıp almamak o da yönetim kurulunun işte denetim sistemlerinin altında geçer. Siz gelin bunu dolar cinsinden krediyi verelim. Onu kullanıp yol işinizin de zaten dolar olarak gelecek ki birbirine uyumlu olsun buradaki niyetimde hem o, hem de biz yarı yarıya indirdiğimiz faiz %80‟den %40 indirim yapacağımıza döviz kredisine %12 bizim faizimiz bir puan indireceksiniz 11, bankaların birden bire bilançosu değişecek. 6 ay 8 ay konuştuktan sonra ikna ettim. İkna ettikten sonra bunu yaptık bankanın bilançosu değişti derken biz biraz evvel anlattığım uzun uzun anlattığım yurtdışından finansmanlar sağladık yurtdışından ihracatı finanse ettikçe şunu yaptıkça bizim kredi notumuz A oldu. A olunca Türkiye‟de ilk defa bir kredi notu A iki şey yapılabiliyor. 1- Bankanın genel büroları apoletleri takıp televizyon ve basına çıkar şan şöhret benim A aldık der fotoğraflar şak şak şak çekilir, çok da güzel bir reklam yaparsınız. Bu motivasyona hiçbir şey yapmaz. Biz ne yaptık? Reklam ajansına hemen talimat verdik. Küçük bir notlar hazırladık masa üstünde duran şöyle dört sayfa bunun büyüğünü düşünün. Buraya kocaman bir ağ bunun içinde de bir not diyor ki Değerli çalışma arkadaşım biz şunları şunları şunları gerçekleştirdik, bunları doğru yaptık onun için kredi notunu A aldık bu büyük başarıdır bu bize verilen nottur. Bunu hep birlikte aldık. Şimdi siz bunu alın bu karneyi evinize sevdiklerinize götürün. Kocanıza karınıza eşinize çocuğunuza akrabalarınıza gösterin sizinle gurur duysunlar çünkü siz A aldınız. Arkasına da tabii bundan sonra daha iyi nasıl olabiliriz onu yazdık. Fakat şanı şöhreti paylaştık bunda parasal bir şey yok. Bir günde 5000 tanesini bastık ve masalarına ikinci gün koyduk. Herkes bunu aldı evine götürdü. Ağlayarak gelenler oldu bana yani biz hayatımızda böyle bir şey görmedik şöyle oldu böyle oldu falan motive etmek için işte artı bir puan yazdı. Bunun gibi yüzlerce binlerce şey biriktiriyorsun bazılarına para, Ayhan Bey‟e gittik dedik ki efendim bankamız hiç hesap kitapta yokken sizin hedefinizde yokken 500 milyon dolar kar güzel. Ben sizi ikna edeceğim ki buradan yaptığımız kazancı temettü olarak çekmeyin buraya tekrar yatırın çünkü dünyadaki en iyi yatırım Garanti Bankasına yatırmaktır. Çünkü öz kaynak getirisi budur aktif getirisi şudur rekabete göre budur ikna ettik artık bu kadar değil şu kadarlık kısmını da pastanın çalışanlara dağıtacaksın. İşte motivasyonda bu gibi maddelerle var bunun dışında başka maddeler çalışma ortamı yetki delegasyonu yetki alabilmek hata yapıldığı zaman hoşgörüyle bakabilmek, hata tekrar etmeyecek aynı hata ölümcül olmayacak. Ama bütün bunların sonunda motivasyon geliyor. Motivasyon gelince ne oluyor şurada kilit sözcük istek enerjisi başlıyor. İnsanlar yaratmak ve daha ileriye gitmek istiyor daha büyük işler yapmak istiyor işte o zaman yaratıcılık ve inovasyon devreye giriyor. Bunun bir sonraki maddesi liderlikte değişim yönetmek hadi siz ilk başta devraldığınız gibi götürüyorsanız her şeyi şezlongda uyuyorsunuz veya şezlongda vaziyeti idare ediyorsunuz karşıdan baktığım gibi. Aldığınız görevi daha ileriye daha önemli yerlere değişimle götürmüyorsanız iyi bir liderlik yapmıyorsunuz anlamına gelir çünkü ortam devamlı değişiyor haftada da değişiyor, ayda da değişiyor, yılda da değişiyor, günde ve saatte de devamlı gelişiyor değişiyor dolayısıyla bir değişimi yönetmek gerekiyor. Değişimin projelerinin %85 başarısız olduğu %15, %20 başarı istekli olduğu Harvard tarafından yapılan araştırmalarda çıktı. Bunun için başarılı değişim ve dönüşüm hikayelerini çok önemsiyorlar. Garanti Bankasını bir case yapıp incelemelerinin sebebi bu oldu. Çünkü bu %20‟nin içerisinde tabii değişim ve dönüşüm derken burada kilit sözcükler bir kere böyle bir değişmenin acil olduğunu önemli olduğunu izah edip anlatmaya ikna etmeniz lazım ondan sonra çok çarpıcı birtakım fikirlerle ve inovasyona dayalı hareket etmemiz lazım işin zor tarafı ve ekip çalışmasına dayalı bir vizyonun mutlaka iletişimini yaygın yapmamız lazım. Şimdi iletişimle vizyon nasıl yaygın yapılır? Bankada iyi bir banka olacağız dünya ekonomisiyle 8 entegre olacağız deyip yazıp kağıda dağıtsak herkesle paylaşsak hayır bunu kastetmiyorum o paylaşmak değil onu yazıp göndermek yani koydum isteyen okusun kardeşim benim görevim bitti; hayır. Bütün banka çalışanları için vizyon toplantıları diye bir şey başlattık. Bütün banka çalışanlarını oraya davet ettik ve onlara dedik ki sizinle paylaşacağız. İlk üç saatlik toplantı bir buçuk saati büyük ekranda perdede, biz önümüzdeki dönem dünya nereye gidiyor Türkiye nereye gidiyor bankacılık nereye gidiyor onu anlattık. Ondan sonra dedik ki bu bankacılığın içinde biz Garanti Bankası olarak vizyonumuz nedir bunu paylaştık. Bir buçuk saat sunum yaptım. Şimdiki genel müdür yapıyor veya genel müdür yardımcıları yapıyor hala devam ediyor. Devamlı paylaşıyoruz vizyonu. İkinci bir buçuk saatte de dedik ki isyan elini kaldırın daha iyi banka olmamız için ne gerekiyorsa görüşünü söyler not alırız ve yazarız inceleriz. Tabii böyle deyince Türk Milleti elini kaldırır mı kaldırmadı. Peki, toplantıya çağırdık adam niye kaldırmıyor Ayhan Şahin Spor Salonunda yaptık İstanbul şimdi Darüşşafaka‟da şunu düşünüyor içinden diyor ki; onları tribüne oturttuk. Ben sahada birinci toplantıda müdürüm oturuyorum veya birisi oturuyor sen yarın yoksun ama ben onunla beraber aynı yerdeyim veya bir eleştiri, bir söz söylersem benim canıma ot tıkarsın sen ama beni kurtaramazsın demek istiyor. Ben de onlara dedim ki serbestçe görüştüğünüzü söyleyin. Bir tane yasak var özlük haklarımız kişisel özlük haklarımızı getiremezsiniz bunun yeri bu değil. Daha iyi nasıl banka oluruz veya eleştiriniz varsa bunları not alacağız. Ama bilin ki hani o sizin susup da çekindiğiniz müdürünüz veya amirleriniz var ya ben onların da müdürüyüm. Siz beni küçümsemeyin size hiçbir olumsuz bir şey gelmeyeceğine söz veriyorum dedim gene kimse konuşmadı. İkinci toplantıda gene kimse konuşmadı. Üç ayda bir dört ayda bir ikinci sene yırtmaya başladık üçüncü sene konuşan susmamaya başladı. Notlar alındı o notlar incelendi gerçekten uygulanabilenler uygulandı uygulandığı zaman bu paylaşıldı teşekkür ettik önerileriyle uygulandık onları ödüllendirdik yerli katılım sağladık. Ama bu vizyonu paylaşmasını yapmak kolay bir şey değil. Bunu yapabilmek için birtakım ekipler oluşturmanız gerekiyor değişim yönetebilmek için biz buna koalisyonlar diyoruz. Ben bunun üstünde çok durmayacağım ama ben üst ve orta yönetimden etkin değişik önderlerini gönderme bunlara „change agent‟ deniliyor. Ekibi devamlı geliştirip yüreklendirmek gerekiyor yetkilendirip bir açık iletişimle katılınıyor. Yani herkesin herkesle iletişim içinde olduğu bir videoda var diye anlatmıyorum bir ortam. Sadece astlar üstlere üstler altlara iletişim değil herkesin „cross‟ iletişimi bütün değişik birim, değişik fonksiyonların yeter ki bankamız nasıl daha iyi bir banka olur; üniversitemiz daha iyi nasıl bir üniversite olur çabası, bu iletişimi açmak. Bunu açmadığınız zaman bir yere varamıyor çünkü herkes kendisinin kutusu içinde hareket ediyor. Değişime en çok direnen orta yönetim oluyor. Çünkü gücünü kaybetmek istemiyor, pozisyonunu kaybetmek istemiyor. İkna ediyorsunuz yeni değişimde sana da böyle fonksiyon bunlara da böyle bir fonksiyon en son ikna edemiyorsunuz adam direniyorsa kapıya gönderiyorsunuz çareniz yok. Başarıları paylaşıp ondan sonra herkesin kahraman olduğu maddi manevi gerekli katkının yapıldığı bir ortam yaratırsanız bu değişim büyüyor. Fakat değişimi bir sefer yapmak da yetmiyor. Ben Garanti Bankasından 2000‟de ayrıldım genel müdürlüğümden. Garanti Bankası devamlı değişiyor gelişiyor. Nasıl oluyor? Garanti Bankasının içinde devamlı bütün süreçleri yeniden gözden geçiren bu değişimi sürekli yapan bölümler var. Yani banka kendi içinde bunu sindirdi sadece bir bölüm değil banka kendisini devamlı geliştirip yönetmeye dönük kendi kültürünün içine yerleştirdi. O zaman fark yaratıyorsunuz o zaman süreklilik kazanıyor. O zaman bir kişinin iki kişinin üç beş kişinin yaptığı bir iş olup da kısır kalmıyor. İşte o zaman sürdürülebilir başarı konuşmaya başlıyoruz o zaman başlıyoruz. Liderlik deyince son madde başarıya odaklanmaktır kararlılıktır dibine kadar kararlılıktır vazgeçememecesine kararlılıktır. Ben bunu kırarım elimle istersem kırarım. Yüz defa bin defa beş bin defa elli bin defa beş yüz bin defa vururum kırarım elimi parçalarım ama kırarım. Elimi parçalamadan kırmanın yolları var ama kararlılığı anlatmak için söylüyorum. Bir genç erkek aklına koyduğu bir genç hanımın kalbini kazanmak istiyorsa kararlılıkla kazanır ama tabii akıllıca. Akıllıca manevralar yaparak doğru yerde yaparak. Ben çok güzel bir genç kızı beğendim küçüktü o zamanlar tamam büyümesini bekleyeceğiz o zaman genciz. Bir yandan bir şeyler yapıyoruz ama bir yandan da gözüm onda büyüdü büyüyor. Ama daha büyümesi lazım ama rekabet var üç dört kişi peşinde ortalıkta. Dört kişiydik. Ben de hemen dedim ki gidiyor ben de giriyorum dedim. Bir 9 tanesi varlıklı, at biniyor o zaman Türkiye‟de yok Lancia arabası var. Biz çulsuzuz Lancia falan yok. İyi düzgün varlıklı bir adam. İkincisi bir deniz zabiti eski tabiriyle yani denizci bir üniforma giyiyor, açık mavi gözlü adam üniformayı giydi mi yürüdüğü zaman birkaç kişi yere düşüyor, böyle yakışıklı çocuk bıçak gibi yani rakipler güçlü. Üçüncüsü Hz. İsa‟nın fotoğrafları resimleri var ya onu biraz daha inceltin uzun saçlı böyle biri parmakları ince uzun fakat yaratıcı en tehlikelisi o çirkin mirkin bir adam ama kalbini kazanabilir. Bir de bendeniz. Mücadeleler devam ediyor derken bir gün apandisit ameliyatı oldu güzel kız. Bana sorarsanız test etmek için yalancıktan oldu hala öyle değil diyor ama. Bizim atçı kocaman bir çiçek gönderdi gayet güzel bir çiçek. Bizim zabit gayet güzel bir çiçek gönderdi. Bizim yaratıcı o da bir çiçek gönderdi. Ben taksime gittim çingenenin önüne oturdum oradaki bir koca sepet menekşeyi güzel bir beyaz kağıda sardım koltuğumun altına aldım hastaneye gittim 1–0 herkes çiçek gönderiyor ben şahsen gittim. O arayı hiç kapatmadım ve bu güzel kızla evlendim 36 yıldır da evliyim. Ama bir dakika, kararlı olacaksınız öyle bırakmayacaksınız. Kararlılık sonuca varmak için sadece sevdiğiniz birine ulaşmak değil ama iş hayatında da çok önemli çünkü odaklanmak gerekiyor odaklanmadığınız takdirde sizi caydıracak bin tane sebep ne için o sonuca varılamayacağını anlatan bin tane adam çıkacak. Ne için yapılamaz bu iş kardeşim mümkün değil ben eminim bu üniversitenin hikayesini ilk baştan dinleseydik ben böyle bir üniversite kuracağım deseydi kurucu ve birileri de bu atıyor ya bu rüya bu nasıl olacak ya yol yok bilmem ne yok diye düşünür. Yapmaya odaklanmak ve kararlılıkla oraya yürümek bambaşka yere götürüyor işi. Bunun çok önemli maddeleri sonuca ve başarıya ulaşmak, yaratıcı fikirleri seçmek, bunları uygulamak, bütün baskılara göğüs germek, iyi müzakereler yapmak: Amerikalıların çok güzel bir lafı var “you don‟t get what you deserve you get what you negotiate” yani hakkettiğini değil, müzakere ettiğini alırsın diyor özet. Üsttü yönetir ama en alttakini önemsiyorum adaletli ve ahlaklı adaletli olmalı. Peki, nasıl lider oluyor? Yapılan incelemeler şunu gösteriyor gene liderler %20 analitik zekanın, %80 duygusal zekanın ağırlıklı olduğu söyleniyor. Tabii ki analitik zekanızı iyi olacak tabii ki fişek gibi analitik değerlendirmeler yapacaksınız. Fakat duygusal zekayı biraz anlatmak istiyorum çünkü duygusal zekası gelişmiş insanlar veya geliştiren insanlar liderlik yapabiliyorlar ve daha başarılı liderler oluyorlar. İlk başta anlattım uzun durmayacağım öz bilinç öz farkındalık. Kendini yönetebilmek ha bunun üstünde duracağım. Ama önce öz farkındalık, iç hallerini tercihlerini kaynaklarını sezgilerini yeteneklerini ve sınırlarını bilmek. Benden iyi müzisyen olmaz. Dedim bırakırsanız çok güzel şarkılar söylüyorum ama felaket. Ama olamayacağımı biliyorum. Çünkü müzikte ne var ben müzik yapamam icra edemem uygulayamam bunu biliyorum. Başka yapamadığım şeyler var ama size söylemeyeceğim onları onun sınırları ben biliyorum. Doğru ve öz değerlendirme çok önemli bunu uzun konuşmayacağız. Bunu yönetebilmek iç hallerini dürtülerini kaynaklarını yürütebilmek, duygularını yönetebilmek zor kıskançlığınızı yönetebileceksiniz hiddetinizi yönetebileceksiniz, aşkınızı sevincinizi yönetebileceksiniz. Sizin hayatınızı bilmiyorum ben banka genel müdürü olarak çok önemli kararları çok kısa aralıklarla verme durumunda kaldığım ortamlarda bulundum. Bir odaya girersiniz bir adam gelir aynen bu oldu mafya babası gibi adam almış krediyi vermiyorum diyor. Geri ödemiyorum seni de tehdit ediyorum geri ödemeyeceğim canın da cehenneme buradan da çıkıp gidiyorum. Sizde diyorsunuz ki beyefendi bu öyle olmaz bankacılık şudur budur. Gidiyorum lanet olsun ne yapacaksanız yapın önce şunu vururum sonra bunu vururum gidiyor. Tepeniz atıyor yani iki dakikada adamın boynunu kır oradan çık. Yapmıyorsunuz. Tehditler kimyanızı bozabilir. Bozdurmuyorsunuz. Duygularımızı yönetmeye çalışıyorsunuz. Diğer oda da evvelden beri peşinde olduğunuz kurumsal müşteriye kurumsal bankacılıktan sorumlu genel müdür yardımcısı bir yemek organize etmiş. Uzun bir aradan sonra iş yapacaksınız orada iş sonuçlandıracaksınız ve bu kızgınlık bu hiddetle buradan çıkıp oraya girdiniz mi ortalığı param parça edersiniz. Buradan buraya gitmek için 15 saniye ara var beş saat yok duygunuzu yönetebileceksiniz. O orada otorite olacak onu ayrıca yönetmek üzere çıkıp buraya o hoş geldiniz beyefendi hanımefendi diye konuşarak oradaki işleri yürüteceksiniz bunu yaptık. Bir keresinde çok hiddetlendiğimi başımın tepemden sıçradığını böyle hiddetimi anlatamayacağım bir büyük olayla karşılaştım ve bunu bana aktaran çok çok 10 çok kıymetli birisiydi. Fakat bunu yönettim ben kendimi anlatmak için söylemiyorum hiddeti yönetebilmek çok önemli. Sevinç çok sevinçli olup bir yan oda da sevincinizi yanlış kararlayabilirsiniz bunu da yönetmek gerekiyor. Yani dürtüler isteyebilirsiniz içinizde vardır isteklisiniz yapmayacaksınız. Ben karıma dedim ki bizim ailemize tehdit bir yerden gelir. Nereden dedi? Bir kişi bizim ailemizi bozabilir bak açık seçik söylüyorum. Kimdir dedi? Monica Belluci dedim. Peki, seni karşılaştırmayacaktık. Tamam, Monica Belluci bozabilir. Şimdi ben bunları anlatırken sizlerle konuşurken şuradan kapı açılsa çıtır çıtır çıtır Monica Belluci buraya yürüyerek girse hani benim 35–36 yıllık ailemi bozabilecek güçteki Monica Belluci girse tabii ki gözlem kabiliyeti yüksek bir insan olarak anında zınk yakalar fotoğrafını çekerim ama o kadar, dürtü ve duygularımı yönetirim. Ha sonra ne olur bilmiyorum toplantıdan sonra. Ama en azından bunu bozmam onu biliyorum. Bunu kastediyorum yani karikatürize ediyorum daha başka şeylere girmek istemiyorum. Bizim Bahçekapı Şube Müdürlüğümüz vardı Bahçekapı İstanbul‟da çok büyük bir şube. Çok da başarılı bir müdürümüz var Çağlayandan oraya tayin ettik. Başarılı işler yapıyor böyle kara yağız aslan bir oğlan. Bir gün haber geldi ki Etik İlkeler Komitemiz var o zaman. Etik Değer Komitemiz bu etik olmayan bir davranışta bulunmuş. Ne yapmış? Çok güzel bir hanım çalışıyor şubede boynundan öpmüş. Çağırdım. Ne yaptın dedim ya böyle böyle bir şey efendim tebrik ettim dedi. Eşek adam oradan mı tebrik edilir ve kendisinden de çok emin çünkü Bahçekapı çok büyük bir bilanço çok büyük bir şube çok başarılı. Dedim ki seni bilhassa çağırdım. Herkese de ibret olsun diye çağırdım. İnsan Kaynakları seni bekliyor ilişkini kes tazminatını al yollarımız burada ayrılıyor. Sen hiç kimseyi burasından öpemezsin. Bunu sana kimse yaptırmaz, sen o dürtülerini duygularını yönetemiyorsan sen git kendini yetiştir. Attık iki saniyede gitti başka bir genci koyduk. Empati bunu uzun uzun anlattım duygusal zeka tekrar alamıyorum. Motivasyonu anlattım fakat buradaki motivasyondan ben başkalarını motive etmeyi anlattım. MOTİVASYON Size biraz diğer motivasyonu anlatacağım. İçinizde işi geliştirip daha iyi yapıp başkalarıyla işbirliği yaparak ekip çalışmasında daha iyi bir üniversite olmak gibi bir dürtünüz motivasyonunuz yoksa lider olamazsınız. O motivasyonu yaratmanız lazım. Diyeceksiniz ki benim bölümümde, benim fakültemde, benim işimde şurada bir iş yapıyorum bunu nasıl yapacağım? Bunun yollarını siz kendiniz geliştireceksiniz. Ama ben bankada böyle istiyorum. Herkes motive olacak, o işi alacak, götürecek değiştirecek geliştirecek. Değişim derken illaki iyiyi boz kötüyü götür onu kastetmiyorum değişim yaratacağım diye. İleriye doğru iyiye doğru içinizde motivasyon olacak bu dünyaya yaşamı anlamlı kılmak üzere geliyoruz. Anlamlı ol ilk baştaki kelimem yaşamdır ve son sosyal beceri tabii burada çok önemli konu ilişki yönetimi ve iletişimdir. Burada tabii çatışma yönetimi de çok önemli çatışma yönetiminden kasıt ne sürtüşmelerin olduğu ortamlarda bunu yönetebilecek beceriyi göstermek bunu yapan duygusal zeka bunlardan oluşuyor. Duygusal zekası gelişmiş insanlar lider olarak daha öne çıkıyor. Dolayısıyla benim size önerim, duygusal zekayı geliştirecek yönde hem gençler yetiştirin kendinizi geliştirmek istiyorsanız kendinizi geliştirin ama sizler yarına bir güne liderler hazırlayan ekipler olarak bunun üstünde durun duygusal zeka çok önemli kitleler büyük kitleleri etkiyle yönlendirebilen takım çalışması ekip yönetebilmek politik bilinç başkalarına istenen tepkiyi uyandırabilme yetenekleri duygusal zeka çok önemli. Efendim ben size çok genelden başladım ve çok şeye kadar geldim. Son bir şey söyleyeceğim onda da bir tane slayt göstermeye çalışacağım. Sürdürülebilir olabilmesi için bir başarının sürdürülebilirden kastım devamlı başarıyı kastetmiyorum. Sizden sonra devamlı başarıyı kastediyorum. Kişilere bağlı kalmaksızın başarının sürdürülebilmesini kastediyorum. Ben aynı dönem genel müdürlük yaptığım dönemde benim rakibim olan bizim rakibimiz olan bir bankanın genel müdürüyle başarılı addediliyordu. Ben emekli oldum o da kısa bir süre sonra ayrıldı. Büyük bir banka o bankayı yabancı banka satın aldı yarısını. Alırken bilançosunu inceledi. Biz biliyorduk ama biz bir şey söylememize gerek yoktu. Onu bilançosunu inceleyince net aktif değerinden 1 milyar dolar düşürdüler o bankanın abartılmış diye ve öyle satın alımı yapıldı ve o bankanın piyasada hisseleri var. Sermaye Piyasası Kurulu var denetliyor yani küçük hisseler perişan oldu ve o banka o şaşalı başarılı görüldüğü dönem 11 ondan sonra sürmedi. Bizde yabancı hissedar girdi Geo Elektrik aldı %50‟sini yani daha doğrusu %50‟sini değil de %26‟sını tabii %20‟ydi. Geo Elektrik yaptığı incelemenin sonucunda 1 dolar net aktif değerinde indirim yapmadı bankada çünkü doğru raporlanmıştı ve ben 2000‟de bıraktım genel müdürlüğü teslim ettim. Kendimden sonra gelecek genel müdür adaylarını yetiştirdim. Ayhan Bey‟i önerdim. Ayhan Bey başkalarına da bakarken çok akıllılık etti bence ve içlerinden en birinci sırada olan Tayfun Özer‟i genel müdür yaptı. Tayfun liderliğinde Garanti Bankası benden sonra muazzam bir başarı sergiledi. Gelişti aynı üst yönetim ekibi aynı anlayış ve daha da ileri giderek daha da büyük başarılarla başarıya başarı kattı. Başarı sürdürülebilir oldu çünkü kültürüne bu yerleşti çünkü bankayı bir kişi yönetmiyor. Bir yuvarlak masa sipariş ettim önce ben ilk başta. Bankanın genel müdürü oturur uzun bir masa genel müdür yardımcıları oturur. Banka genel müdürü şöyle yapsa herkes oraya gider. Yani genel müdür genelkurmaydan güçlüdür ben size söyleyeyim bankada çok hiyerarşik bir yapıydı. Bir yuvarlak masa sipariş ettim. Yuvarlak masanın ne başı var ne sonu var oraya herkes oturuyor eşit. Herkes biliyor benim genel müdür olduğumu tabii ama herkese dedim ki herkes büyük projelerini büyük konularını bu masaya getirecek bankayı hep beraber yöneteceğiz. Her pazartesi mecbursunuz kimseye randevu veremezsiniz geleceksiniz beraber burada konuşacağız ve biz karar alacağız. İtiraz ettiler birkaç kişi. Niye itiraz ediyor? Çünkü genel müdür yardımcısı olarak kredilerden sorumlu o zaman böyle bir şey vardı kredilerden sorumlu genel müdür yardımcısı. Onun krallığı, onu kimseyle paylaşmak istemiyor. Ben diyor yetkim dahilindeyse kullanırım, değilse size gelir onayınızı alırım devam ederim. Ben de diyorum ki senin konuştuğun kredi Atatürk Havalimanı‟nın proje finansmanı kredi bunun insan kaynakları tarafı var, bunun hazine tarafı var, bunun hukuk tarafı var, bunun döviz tarafı var, bin tane tarafı var, yalnız sen karar veremezsin yalnız ben de veremem. Aslında benim yetkim var mı fazla yetki getireceksin. Ben getirmem dedi. Getirmeyen gider, gitti de. Orada da hiç gözünün yaşına bakmam gider. Gitti onun yerine yenisi geldi bunu paylaşanı geldi. Banka öyle yönetilir ortak akılla yönetilir. O yuvarlak masanın etrafından genel müdür adayları çıktı. Çünkü bankanın genelinin bütün bilgilerini biliyor Ergün oradan çıktı. Ergün aynı şeyi uyguluyor pazartesi günleri yuvarlak masanın etrafında toplanıyorlar arkadaşlarıyla kararlar veriyorlar. Benim kitabımın önsözünde var; bir başarıyı sürdürülebilir kılan -Harvard profesörünün söylediği bir söz - diyor ki stratejiler iş fırsatları gelir gider para kazanılır kaybedilir. Ama sürdürülebilir başarının temeli değerlerdir. Yani çalışma kültürü iki insanlardır ve kültür dediğim zaman da size ne kastediyorum onu göstereceğim ben bu konuşmayı bırakacağım. Kültür bir sürü faktörün dokumasından çıkıyor komünikasyon, Compensation. HR Programs İnsan Kaynakları, Performance Evaluation Employment Relationship Endüstri İlişkileri veya Performans Analizi. Burada vizyon ve değişim için tolerans hoşgörü organizasyon yeteneği, Individual Competencies karar alabilme en önemlisi değerler kültür moral liderlik structure bütün bunların hepsi bu çalışma kültürünü oluşturuyor. İşte sürdürülebilir başarının temeli buralardan geçiyor. 12