Asılsız Ermeni Soykırımı iddiaları
Transkript
Asılsız Ermeni Soykırımı iddiaları
ASILSIZ ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARI Konu:Asılsız Ermeni Soykırım İddiaları Konuşmacı: Reşat Öztürk Yer: Atılım Üniversitesi Seyhan Cengiz Turhan Konferans Salonu Tarih:05.01.2009 Reşat Öztürk: Sevgili Öğrenciler, Atılım Üniversitesinin Sayın Çalışanları, Sayın Davetliler. Ermeniler ve Ermeni Soykırımı konusunda size bazı bilgiler aktarmayı düşünüyorum. Sıcak bir gündem, bilerek söylüyorum kendini aydın olarak hisseden ya da aydın olduğunu savunan bir takım çevreler Ermenilerden özür dilediler. Ermeni soykırım sözü orada geçmiyor ama baskı altında tarihte acılar yaşamış olan Ermenilerden söz ediyorlar. Bu kavramın İngilizce başlıklarını ele aldığımızda yine soykırım anlamına geliyor. Aydınlarımız özür dilerken benim dedelerimin katil olduğunu iddia ediyorlar. Diyorlar ki senin deden katil, soykırımcı. 1948 yılında Milletler Cemiyeti’nin kabul ettiği soykırım yasasında “Bir milleti dinsel, etnik, kültürel nedenlerle hiçbir sorgulamaya tabi tutulmadan ortadan kaldırma eylemine soykırım denir” diye bir tanım getirmişler. Bizim Ermenilerle tarihte olan ilişkilerimizde acaba böyle bir durum var mı? Ermeni olduğu için biz bu insanlara gerçekten soykırım uygulamış mıyız? Ermeni tarihinden de söz edeceğim. Biz Ermenileri Osmanlı döneminde “Millet-i Sadıka” olarak kabul etmişiz. 13 bakanlık vermişiz. 1 Maliye Bakanlığı, 3 Posta Telgraf Bakanlığı, 5 Bayındırlık Bakanlığı, 1 Dış İlişkiler Bakanlığı, 3 Hazine Hassa Bakanlığı vermişiz toplam 15 Ermeni’yi bakanlık mevkiine getirmişiz. 29 Ermeni’yi paşa yapmışız. 33 Ermeni’yi milletvekili yapmışız 7 Ermeni’yi büyükelçi 11 Başkonsolos veya Konsolos yapmışız 11 Ermeni öğretim üyesi var Osmanlı tarihinde 41 yüksek rütbeli memur yapmışız. Soykırım uyguladığımız insanlara acaba bu mevkilere getirir miydik? Önce bunu bir düşünelim. Kimdir bu Ermeniler? Ermeniler kendilerini Nuh Peygamber’in oğlu Yasef’ten geldiğini yayıyorlar. Urartuların torunları. Ermeni dili ile Urartu dili ile ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. Yani Urartulardan kaynaklanan bir toplumsal yapıları var. Balkanlardan M.Ö. 6. y.y’ da Anadolu’ya gelen Trak-Frig kökenli bir kavim aynı zamanda. Kafkas kökenli Ermenicenin, Kafkasya toplumlarının dilleriyle herhangi bir bağı yok. 39 harfli alfabeleri Hint-Avrupa dil ailesine aittir. Ermeniler M.Ö. 521-344 yılları arasında Pers’lerin bir ili olarak yaşıyorlar. M.Ö. 344-215 Makedon devletinin bir parçası olarak yaşamlarını sürdürüyorlar, M.Ö. 215-190 döneminde Selefkit’lere bağlı bir il olarak yaşıyorlar. M.Ö. 190- M.S. 224 yılları arasında Roma İmparatorluğu ve Partlar arasında el değiştiren bir toplumsal yapıları var. M.S. 224-5. y.y.’da Roma ve Sasani İmparatorluğu’na bağlı olarak yaşıyorlar. 5-7. y.y. arasında Doğu Roma İmparatorluğu, 7. Yüzyıl 10. Yüzyıllar arasında Arap egemenliğinde, 10.–11. Yüzyıl arasında Bizans egemenliğinde, 11. Yüzyıldan sonrasında Ermeniler Türklerin egemenliğinde yaşıyorlar. 1 Yani Ermeniler tarih sahnesinde hep başka güçlü devletlerin himayesi altında yaşayan bir toplumsal yapıya sahip. Ermeniler genelde derebeylikler kurmuşlar. Derebeylik nedir? Belirli bölgelerde belirli ailelerin nüfus sahip oluğunu üst düzey yöneticilerin kabul etmesi sonucunda onların yaşamalarına olanak veren bir yönetim olgusudur. Egemen devletler kendilerine yakın buldukları Ermeni aileleri prensliğe getirerek böylece daha derli toplu bir bağlılık ilkesini gerçekleştirebilmek için organize ediyorlar. Ermenilerin M.Ö. 95 ile M.Ö. 66 arasında sadece 30 yıllık zaman dilimi içerisinde bugünkü Adana’nın kuzeyinde olan Toroslar’da 30 yıllık bir egemenlikleri var. Derslerimde de zaman zaman söylüyorum, tarihin var olduğu günden bugüne kadar yeryüzünde egemenliği olan, sürekli egemen devlet olarak yaşamını sürdüren milletlerin sayılarının iki elin parmaklarını geçmediğini belirtiyorum. Evet, bunların içerisinde Yüce Türk milletinin tarihin her döneminde devletleri vardır. Toplumları idare etmişlerdir bu bile bizim yeryüzünde övünmemiz için yeterli olabilecek bir sebeptir. Etrafımızda devlet olduklarını iddia eden devletlere baktığımızda devletlerin tarihin yer döneminde bu toplumların devleri olmadığını görüyoruz. Gürcülerin yok, Ermenilerin yok, Irak’ın yok, Suriye’nin yok, Yunanistan’ın yok, Bulgaristan’ın yok. Avrupa’dan sayayım Arnavutların yok, Sırpların yok, Makedonların yok, Romenlerin yok, Almanların, İtalyanların bile yok. Tarihin her döneminde bizim sadece doğumuzda olan İranlıların devleti var. Bir de Yüce Türk milletinin var. Ermeniler sadece tarihte 30 yıl süre ile devlet olabilme başarısını elde etmişler. İ.Ö 301 de Roma İmparatorluğuna bağlı bir devlet olarak kuruluyorlar ve bu devlet resmi olarak Hristiyanlığı kabul eden ilk devlet olduğu için Hristiyan dünyası Ermenilere bu kadar yakınlık gösteriyor. Yani, Ermenilere olan sempatilerinin temelinde dinsel bir bağnazlık var. Büyük Ermenistan’dan uzaklaştırılan Ermeniler 1098’de Çukurova’da 1371 yılına değin 277 yıl süre ile Ermeni Prensliği olarak yaşamına devam ediyor. Ondan sonra bu devletin varlığına Romalılar son veriyorlar. Osmanlı devleti kurulduğunda Ermeniler dağınık halde Kafkasya’da, Doğu Anadolu’da, Çukurova’da yaşıyorlar. Orhan Bey Ermenilerin Kütahya’daki dini merkezlerini oluşturmasına izin veriyor. Bursa Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olunca Ermeniler dini merkezlerini Bursa’ya taşıyorlar 1461. Bursa Metropoliti daha sonra Fatih’in izni ile dini merkezlerini İstanbul’a taşıyor. Fatih’in fermanı ile Ermeni Patriği Hovakim’e Ermeni Patrikhanesi kurduruluyor. Bu tarihten sonra Ermeniler için Osmanlı Devleti bir çekim merkezi oluyor. Tarihte Ermenilerin dinsel olarak bir araya gelmelerini milletime borçlu olduklarını ne yazık ki unutuyorlar. Eğer Türk milleti olmamış olsaydı Ermeniler belki yeryüzünde asimile olacaktı. Bugün Asurlardan, Friglerden, Hititlerden, Sümerlerden nasıl söz ediyorsak Ermenilerden de aynı şekilde tarih sahnesinden silinmiş bir millet olarak söz etmek zorunda kalacaktık. Yani, Ermeniler varlıklarını bize borçlular. Ermenilere, Osmanlı “Millet-i Sadıka” demiş. Yani, Sadık millet, bize bağlı millet onun için demin söylediğim makamları Ermenilere biz bahşetmişiz. Ermeniler Osmanlı’ya yılda 45 cizye ödeyerek askerlikten muaf tutulmuşlardır. Böylece Ermeniler Osmanlı toplumu içerisinde el zanaatlarında başarılı oldukları için kısa sürede zenginleşmişler ve Osmanlı yönetiminde zengin bir müreffeh hayat yaşama payesini elde etmişlerdir. 2 Petro, biz Deli Petro diyoruz, Ruslar Büyük Petro diyorlar. Rusya için büyük adamdır. Bir devlet adamıdır, liderdir. Yiğidi yenip hakkını inkâr etmemek lazımdır. 1716’da İranlılarla savaşırken Ermenilerin Rusları desteklediklerini görüyoruz. Yani Ermenilerin varlığını ve Ermenilerin piyon olarak kullanabileceğini ilk defa keşfeden Deli Petro olmuştur. 1828-1829’da Osmanlı-Rus savaşında bu “Millet-i Sadıka” olarak kabul ettiğimiz Ermeniler Rusları destekliyorlar. 1838 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı ile Ermenilere Rusların sahip olma konusunda imtiyazlar verdiğini biliyoruz. 1830’da İstanbul’da Ermenilerin Katolik mezhebinden Protestan mezhebine doğru inançlarında değişikliğe kaydıkları ve 1847 yılında Protestan kilisesini kurmak için çaba içerisinde olduklarını görüyoruz. 1877-78 Osmanlı Rus savaşından sonra Ayastafanos anlaşmasıyla Osmanlı, Ermenilere Avrupa’nın güçlü devletlerinin himaye sağlayabilmesi konusunda onlara bir takım imtiyazlar veriyor niye? Osmanlı artık zayıflamış. Osmanlı, Ermenilerin güvenliklerini diğer unsurlarla birlikte garanti altına alabilme konusunda yabancılara imtiyazlar veriliyor ama asıl Ermeni sorunu Berlin Anlaşmasından sonra ortaya çıkıyor. TürkErmeni ilişkilerine yabancıların doğrudan doğruya müdahale etme hakkını Berlin Antlaşmasıyla elde ediyorlar. Ayastafanos antlaşmasıyla Doğu Anadolu’da Kars, Ardahan, Batum, Doğu Beyazıt Rusların eline geçiyor bu durum İskenderun körfezi ile Basra’ya ulaşmasını olanaklı kılacağı için Ruslar Ermenileri güdüleyerek bize karşı kullanma konusunda yeni bir politika izliyorlar. Bu halde Hindistan yolu kimindi? İngilizlerindi. Bu yol Hindistan yolu Rusya’nın tehdidi altına girmeye başlıyordu. Böylece Avrupalılar Osmanlı ülkesinde yaşayan Ermenilerin varlığını daha ciddi bir şekilde algılamak zorunda kalıyorlar ve Avrupalılar Osmanlılara bu tarihten sonra 400 adet Protestan okulu açtırıyorlar. Okullar ne işe yarar? İstendik davranışları sergileyecek insan yetiştirmeye yarar. Bu 400 Protestan okulu ne yapacak? Avrupalıların istediği nitelikte insan tipini yetiştirecekler. Avrupalıların istediği neydi? Kendi emperyalist düşüncelerini uyarlayabilecek nitelikte militan yetiştirmek. Dikkat edin bu 400 Ermeni okuluna Türk öğrencilerin gitmesi adeta yasaklanmıştır. Burada militan kadrolar yetiştiriliyor. Eğer bir devleti adam gibi idare etmezseniz o devletin eğitim sistemi size terörist yetiştirir. İşte, Avrupalıların kurdurmuş olduğu bu 400 okul ile Osmanlı kendi geleceğini tehlikeye koyabilecek eğitim sistemine onay veriyor. 1830’da ABD ile Osmanlılar arasında dış ticaret antlaşması yapılıyor. Bu antlaşma ile Osmanlı Protestanlarının koruyuculuğunu ABD üstleniyor. Protestanlar suç işlerse Osmanlı makamları bunları yargılayabilme gücünü kaybediyor. Düşüne biliyor musunuz? Bir ülkede insanlar adi suç işleyecekler, devlete karşı suç işleyecekler, bunlar sizin vatandaşınız ama siz bu insanları yargılayamayacaksınız. Niye? Çünkü kapitülasyonlarla bu insanları yargılama haklarını dünyanın güçlü devletlerine devretmek zorunda kalıyorsunuz. 3 Tarih insanları akıllandırır. Tarih, hikâye anlatma işi değildir. Tarih, insanların geleceklerini görebilmeleri için onlara bir takım kestirimlerde bulunabilme yetisini veriyor. Eğer son zamanlarda AB’nin bize neler yaptırmak istediklerini anlamak için çaba gösteriyorsanız, Osmanlı’nın kapitülasyonlar ile yabancılara vermiş olduğu imtiyazlarla nasıl kendi kendini idare edemeyecek konuma geldiğini görmek için Osmanlı tarihinin son dönemini çok iyi anlamanız çok iyi araştırmanız lazım. Evet, tarih insanlara geleceğe daha iyi bakmayı öğretir. İşte, bu okullarla, bu imtiyazlarla Avrupalıların bizi sömürmelerine üzerimizde tahakküm kurmalarını biz olanak tanımışız. Ermeni terör örgütleri 1890-1895 yılları arasında kuruluyor. Niye? Abdülhamit döneminde Erzurum-Kars arasında karayolu yapılacak. İhaleye çıkarmışız hemen Erzurum’daki Rus konsolos Erzurum Valisine bir protesto gönderir. “Bu bölgenin bayındırlık hareketinden birinci derecede Rusya sorumludur siz bu bölgede karayolu yapamazsınız” der. Düşünebiliyor musunuz? Bir ülkede karayolu yapacaksınız, bayındırlık hareketlerinde bulunacaksınız. İnsanlara insan gibi yaşayabilme konusunda bir takım yenileştirme hareketleri gerçekleştireceksiniz ama verdiğiniz imtiyazlarla Ruslar buna engel olacaklar. Büyük Hakan diye ifade edilen, bir takım çevrelerin Ulu Hakan diye ifade ettikleri Abdülhamit döneminde bu bölgede karayolu yapma becerisini sergileyemeyiz. Bu dönemde Ermeni terör örgütleri kurulur. 1891’de ABD Ermenilerin nasıl terör yapabileceklerini belirtebilmek için ülkede bir takım eğitim faaliyetlerinde bulunuyorlar. 1892’de Münih’te Ermeni Kongresi toplanıyor bundan sonra Ermeni isyanları başlıyor. 1890’da Erzurum isyanı çıkıyor, 1892-1893’te Kayseri, Yozgat, Çorum’da Ermeni isyanları çıkıyor. 1894 yılında Sason’da Ermeniler ayaklanıyorlar. 30 Ekim 1895’te Babıâli’de “Erzurum Ermeni Dağlarında bir ses çınladı” adlı bir marş besteliyorlar bu adeta Ermenilerin ulusal marşı olarak ifade ediliyor. Daha 1915’e gelmemişiz. Tehciri 1915’te yapacağız. Bizim hümanist olduğunu iddia eden Ermenilerden özür dileyenler Televizyon ekranlarına çıkıp diyorlar ki “Ermeni tehcir kararı alınıncaya kadar Ermenilerin herhangi bir ayaklanma hareketi yok”. Yani, bir insanın gözün kör olması bir eksiklik değildir, beyninin çalışmaması da bir eksiklik değildir, fakat dışarıya bağımlı olması ciddi bir eksikliktir. Demek ki bunu da bilmiyorlar. Evet, bakın 1815 yılına kadar Ermeniler ciddi bir şekilde ülkede isyan çıkartıyorlar. Bu isyanları bu insanlar bilmek istemiyor. Adlarının önünde bir takım unvanlar var. Söz gelimi Pazar günü bir televizyon ekranında İstanbul Barosu’na bağlı olan bir avukat ve İstanbul Üniversitesinde bir akademisyenin hanımı olan bir kişi bangır bangır bağırıyordu. Evet, diyor ki “ Ermeniler o zamana kadar ayaklanmamış ki kardeşim. Siz bunlara niye tehcir uyguladınız?”. Peki bunlar nedir? Bu ayaklanmaları kim yaptı? Biz mi yaptık? Uğur Mumcu’nun bir sözü var diyor ki “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olamazsınız, önce bilgi sahibi olacaksınız ki sonra o konuda bir fikir sahibi olasınız”. Özür dileme hakkının olup olmadığını ondan sonra kararlaştırabilesiniz. 4 1895 yılında Zeytun isyanı çıkıyor. Zeytun diye bir yerleşim yerimiz bugün yok. Nerede? Toroslarda. Biz oranın adını değiştirmişiz. Adanalı, Maraşlı olan arkadaşlarımız bilirler Toroslarda bir ara Zeytun, Kars, Haçin, Feke diye yerleşim yerleri var. Ermenilerin zulmünde buraları kurtaran yüce komutanların –Tanrı onlara rahmet versin, Tanrı onların mezarlarını ışıkla doldursun- Süleyman Bey, Şahin Bey, Doğan Bey gibi insanların adını vermişiz. Bugün oraya Saimbeyli, Doğanbeyli isimlerini vermemizin bir tarihsel anlamı vardır. Adanalı olan kardeşlerimiz varsa Zebercet Coşkun’un Haçin adlı bir romanı var. O romanı bir okusun da Haçin’de (yani Saimbeyli) bugün orada kapı komşumuz olan Ermenilerle neler yaşamışız onu arkadaşlarımız o tarihsel romanda bir kez daha görme fırsatını yakalasınlar lütfen. Zeytun isyanında 50 subay 600 erimizi Ermeniler esir alıyorlar. Bu kadar güçlenmişler kaymakamı esir alıyorlar aynı zamanda, Zeytun kaymakamını. Hınçak lideri bu Zeytun ayaklanması sonucunda yakalanıyor İstanbul’a getiriliyor. Masrafları devlet tarafından karşılanmak üzere –Padişah kim? Ulu Hakan Abdülhamit– ve Avrupalı devletlerin araya girmesiyle yurtdışına gönderiliyor. Ceza verilmiyor 600 erimizi yakalamış, 50 subayı esir etmişler, kaymakamı esir etmişler ve siz bu insanı ödüllendiriyorsunuz. Anadolu insanının bir sözü var “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” Eğer devlet başa geçmezse devlet devliğini bilmezse teröristini böyle ödüllendirirsin. Bugünde öyle ödüllendiriyoruz. Teröristlerini yurtdışına göndermekle yetinmiyorlar 5 yıl süreyle de siz ayaklandınız diye bunlara vergi muafiyet uyguluyoruz. Daha iyi zenginleşin ki daha iyi terörist eylemlerde bulunabilesiniz diye ve görevlilerin bu bölgeden olması koşuluyla yani kim orada kamu verecek? Zeytunlular kamu hizmeti verecek. Ermenileri orada devlet memuru yapıyoruz. Niye? Ayaklandınız diye. Evet, böylece barış sağlanıyor. Devlete bakın. Haziran 1896 Van’da ayaklanıyorlar. 26 Ağustos’ta 1896’da Osmanlı Bankası’nı basıyorlar. İstanbul’daki Osmanlı Bankasını. Osmanlı Bankası ne işe yarıyor? Osmanlıya kredi veriyor. Yani şu andaki IMF gibi IFS gibi bir finans kuruluşu Osmanlı ile Osmanlı Bankasının hiçbir ilgisi yok sadece adı Osmanlı. İngiliz Fransız sermayesi ile kurulmuş bir banka. Osmanlının Merkez Bankası görevini de bu Osmanlı Bankası yapıyor. Nedir? Parasını orası basıyor. Başka? Emisyon hacmini o belirliyor. Devlete bakın devlete. Yani bugün Osmanlı’yı çok övüyorlar. Kendi parasının basamayan bir devlet, imparatorluk. Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin büyüklüğünü bununla anlayın gençler. Benim Merkez Bankam olacak benim paramı basacak diyor. Paramın hacmini, dolaşma hızını, dolaşma miktarını ben belirleyeceğim diyor. Devlet böyle olur. Üniter devletin kerameti burada. Evet, Mustafa Kemal Paşa’nın dehası burada. Ben yabancıların gözetiminde ülkemdeki ekonomik işleri idare etmeyeceğim diyerek bir zekâ pırıltısı ortaya çıkartıyor. Mustafa Kemal’e insanlar niye karşı? Neden üniter devlet kurdu? Sebep Nedir? Ne kadar güzel İngiltere’nin, Fransa’nın, Amerika’nın sömürgesi olacaktık. Onun için karşı çıkıyorlar evet, onun için özür diliyorlar. Keşke bu Ermeniler olsaydı Zeytun’daki, Haçın’daki, Sason’daki ayaklanmalar tekrar olsaydı biz Ermenilere bağlı olsaydık. Onun acısını adamlar çekiyorlar. 21 Temmuz 1905’te bu toleransları tanıyan Abdülhamit’e Ermeniler bomba atıyorlar. 26 Osmanlı ölüyor. 5 Osmanlı Hakanına Ermeniler bomba atıyor. Avrupalı büyük devletler kim? Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa doğuda ıslahatların yapılmasını denetleyebilmek için iki tane Hristiyan müfettiş atıyorlar. Bunlar hem adli hem idari hem de kolluk kuvvetlerini yani jandarma ve polisi denetleyebilme hak ve yetkisine sahip olacaklar. Yani bu sömürge olmanın bir belirtisidir. İngiliz genel valisi nasıl Hindistan’da nasıl Hintlileri denetliyorsa bu iki tane Hristiyan Vali de Doğu Anadolu’yu bu şekilde denetleyecek. Padişah kim? Abdülhamit. Askeri kuvvetlere emir verebilecekler. Egemenlik haklarınız ortadan kalktı siz hükümdar değilsiniz. Başkalarına beni idare et diyorsunuz. Birinci Dünya Savaşı, Ermenistan’ın kurulması için bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Kimler tarafından? Ermeniler tarafından. Ermeniler silahlanırlar ihtilaf devletleri Ermenilere destek verirler. Rus ordusu Osmanlı sınırını geçer geçmez Ermeniler Rus ordusuna katılırlar, cephe gerisinde Osmanlı ordusunun ikmal yollarını içerden keserler, telgraf keserler, Müslüman halkı öldürerek, resmi daireler kundaklanarak, ayaklanmalar çıkartılarak, Osmanlı ordusu iki ateş arasında bırakılır. Osmanlı milletvekili Karakin Pastırmacıyan Efendi, Osmanlı milletvekili, –biz bunu milletvekili yapmışız–, öncülüğünde Ermeniler harekete geçer 30 bin Ermeni Rus ordusuna katılır. Duydunuz mu? Benim milletvekilim doğudaki Ermenileri alıyor 30 bin Ermeni ile birlikte gidip Rus ordusuna katılıyorlar. Daha tehcir kararı falan yok. Nisan 1915’te Van İsyanı çıkar. Aranızda Konyalı, Ispartalı, Burdurlu, Aydınlı varsa onlar kapı komşularından duymuşlardır “Biz aslında Vanlıyız ama Ermeni ayaklanması üzerine atalarım kaçarak buraya gelmişlerdir”. Kaçıran kim? Van Valisi Cevat Paşa. Cevat Paşa diyor ki, Müslüman Türk halka, Vanlılara “Ben sizin canınızı, malınızı, ırzsınızı, namusunuzu güvence altına alamam kaçın”. Vali kaçırıyor halkı. Böyle ciddi bir Ermeni baskısı var. Bu Ermeniler Batı Anadolu’ya göç ediyorlar. Boş kalan Türk evlerini Ermeniler yağmalıyorlar. Zavo’ya sığınan 2 bin Ermeni’yi Ermeniler katlediyorlar. Duydunuz mu? İki bin Ermeni’yi katlediyorlar ve bunlar Türklerin çocuklarını tandıra atıyorlar dedelerden torunlarının etlerini yemeleri için baskı yapıyorlar. Bunlardan özür diliyoruz. Hani Shakespeare’in bir sözü var “Ey izan nerdesin?”. İzan bir ayağa kalksa, soykırım yapımcılardan özür dileyenlerin ne olduğu çok iyi anlayacağız ama izan yok. Zeytun, Haçin, Muş, Bitlis, Kayseri, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Sivas, Trabzon, Ankara, Adana, Urfa, İzmit, Bursa, Antakya, İzmir, Maraş, Antep, Halep’te Ermeniler isyan çıkartıyorlar. Ne zaman? 1915’te. O hanımefendi diyordu ki “Bir şey olmamış ki. Niye bu adamlar Ermeni oldukları için sürgüne gönderiliyor, işte onun için ben özür diledim. ”Burada isyan çıkartıyorlar bunu da bilmiyor. Osmanlı yönetimi Nisan 1915’te Ermeni ileri gelenlerini topluyor ve diyor ki “Ermenilere söyleyin isyanlara son versinler, ayaklanma hareketlerini durdursunlar, adam gibi yaşasınlar.” Devlete bakın devlet aciz. 6 Ermeniler neden 24 Nisan’ı soykırım günü olarak kabul ediyorlar? Ermeniler, Ermeni ileri gelenlerinden rica üzerine Ermeni olayları durmayınca 24 Nisan 1915’te Ermeni komitaları devlet tarafından kapatılıyor. 235 kişiyi devlet aleyhinde faaliyete bulunmak, kamu düzenini bozmak ve isyan çıkarmak suçlarıyla Osmanlı Devleti tutuklar. 24 Nisan 1915’te Sevk ve İskân Kanunu çıkartılıyor. Kanunda hüküm şöyle “Askerlik gereği veya casusluk veya ihanet hisleri ile kasaba ahalisini tek tek veya toplu olarak diğer mahallelere sevk ve iskan etme hakkına Osmanlı yöneticileri sahiptir.” Bakın burada Ermeni, Kürt, Yahudi, Rum gibi etnik bir kavram geçmez. Bugün 1,5 milyon Ermeni’yi katlettiler diyorlar. Osmanlı arşiv belgeleri ve dünyadaki bir takım arşiv belgelerine baktığınızda bu dönemde Osmanlı’da 1,5 milyon Ermeni yaşamıyor ki biz onları katletmiş olalım ama bir takım insanlar 1,5 milyon Ermeni’nin katledildiğini iddia ediyorlar. Eğer, bu hadise doğru olmuş olsaydı Avrupalılar bizim yeryüzünde nefes almamıza bile izin vermezdi. Peki, gerçekte biz 1,5 milyon Ermeni’yi katletmiş miyiz? Böyle bir şey söz konusu değil. Zaten o dönemde Anadolu’da yaşayan Ermenilerin nüfusunun bir milyon iki yüz bin ile bir milyon arasında olduğu çeşitli araştırmacılar tarafından ifade edilmekte. Şimdi, Ermeni Bogos Numar Paşa 1918 yılında Fransız Komisere verdiği raporda 250 bin Ermeni’nin Kafkasya’ya, 40 bin Ermeni’nin İran’a, 80 bin Ermeni’nin Suriye’ye, 20 bin Ermeni’nin de Musul’a gittiğini iddia ediyor, Bogos Numar Paşa toplam 390 bin kişi. Bakın Kafkasya’ya gidenlerin büyük bir kısmı Rus ordusuna katılmışlar, İran’a gidenlerin büyük bir kısmı buradan dönmemiş bunu bir Ermeni Paşa söylüyor ve onu paşalığa biz getirmişiz. 30 Ekim 1918 tarihinde “Times” gazetesinde bir makale yayımlıyor ve makalesinde Bogos Numar Paşa şunları demiş. (Paşa’nın amacı ne?, Ermeni devletini Avrupalılara kurdurmak.) Mektubunda şunları söylüyor “Ermeni ulusunun müttefiklere olan sadakati yüzünden başına gelen dile getirilmemiş acılar korkunç kayıplara ulaşmaktadır. Yalnızca bir azınlığın çok iyi bildiği bir gerçek, savaşın başından beri Ermenilerin tüm hatlarda müttefiklerin yanında savaşmalarıdır. Ermeniler Türkler tarafında olmayı hiddetle reddederek bir fiil muharip olmuşlardır. General Alem Beyin kesin zaferinde gönüllülerimiz Suriye ve Filistin’de savaşmışlardır. Rusya’nın çöküşünden sonra Ermeni lejyonları ateşkes imzalana kadar Türkleri kontrol altında tutan ve ilerlemesine karşı direnen tek güçtü. Bundan dolayı Alman-Türk kuvvetlerin başka yerlere birlik göndermesini engelleyerek İngiliz kuvvetlerine Mezopotamya’da yardımcı olma konusunda gayret göstermişlerdir. Niye tehcir ediyoruz? İşte bunları yaptıkları için. Benim milletime bağlı yaşayan insanlar, bakın bunu bir Ermeni söylüyor Bogos Numar Paşa bunu söylüyor açıkça diyor ki “Biz Birinci Dünya Savaşında İngilizlerle, Ruslarla işbirliği yaptık, onların yanında savaştık” yani muharip güçtürler. Bunlar ifade edildiği gibi böyle sütten çıkmış ak kaşık değiller. Bize karşı savaşmışlar ikmal yollarımızı kesmişler, geride kalan insanlarımızı öldürmüşler. Onun için biz Ermenilere zorunlu olarak tehcir uygulamak zorunda kalmışız. Peki biz Ermenileri nereye göndermişiz? Ermenileri, Osmanlı toprağı olan Suriye’ye göndermişiz. O zaman Suriye bizim elimizde. 7 Ermenilere tehcir sırasında Osmanlı devleti, Nemrut Mustafa başkanlığında bir divan kuruyor. Bu divanda 1397 Osmanlı Göç ve İskan yasasında ihmalleri görüldüğü için yani Ermenilerin isyan çıkan bölgelerden Suriye’ye gönderilmesi sırasında ihmalleri bulunan 1397 kişi Nemrut Divanı tarafından yargılanıyor ve bunlara ceza veriliyor. Yani, Ermeni’ye göç sırasında, sen kurallara aykırı hareket ettin diye hakkında soruşturma açıyoruz ve 1915-1916 yıllarında bu insanları yargılıyoruz. 1918 yılında Geri Dönüş Yasası çıkartıyoruz. Suriye’ye giden insanlara diyoruz ki geri dön. Peki, ne yapıyoruz, nasıl bir yasa çıkartıyoruz? Soykırım uygulayacağınız insanın güzergâhta jandarma gözetiminde gitmesini sağlar mısınız? Herhalde sağlamazsınız. Bebekleri neler yiyip içecek? Nerede konaklayacaklar? Nerede yatacaklar? Bunun için para ayırır mısınız? Yani tahsisat gönderir misiniz? Herhalde göndermezsiniz. Osmanlı bunu da yapmış. Hastalanırsa hangi doktor bunları tedavi edecek bunu kararlaştırmış. İlaç parası göndermiş. Geçici ikamet için bu insanlara konut yaptırmış. Göç ettirmişiz ama göç ettirdiğimiz insanlara biz bunları sağlamak zorunda kalmışız ve gençler, bu insanlar 1918 yılında ayrıldıkları yere dönmek durumunda kalıyorlar. Salih Paşa, yani benim tarih derslerinden hatırlayacak olursanız Amasya Mülakatı’na katılan, Mustafa Kemal’le görüşen Salih Kezrek Paşa 1921 yılında yani mütareke İstanbul’unda Avrupalı bağımsız devletlere, bunu çok iyi dinleyin. Kim bunlar? Birinci Dünya Savaşı’na katılamamış devletlere müracaata bulunur. Bu Avrupalılar Ermenilere soykırım yaptınız diyorlar işte şu kadar adamı öldürdünüz diye iftira ediyorlar. İspanya, Belçika, İsveç’e başvurarak diyor ki “Ermeni soykırım iddialarını araştırmak üzere ikişer adet bağımsız müfettiş gönderin. Bu insanlar Ermeni iddialarını gelsin incelesinler ve eğer suçlu isek bunu ortaya çıkarsınlar.”1921 yılında Salih Paşa bunu yapıyor. İtilaf Devletleri, bu üç devletin bağımsız müfettiş göndermesini engelliyorlar. Hani biz Ermenilere soykırım uygulamıştık. Araştırın ortaya çıkartın diyoruz. 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul resmen işgal edildiğinde Hürriyet İhtilaf Fırkası iktidarda. Hürriyet İhtilaf Fırkası bizi Birinci Dünya Savaşı’na sokan, Osmanlı Devletinin dağılmasına sebep olan ve de kendilerine siyasi olarak karşı gördükleri İttihat ve Terakki Partisini suçlu durumuna düşürmek için işgal İstanbul’unda İhtilaf Devletleriyle ortak çalışıyorlar. Bütün devlet arşivleri ellerinde, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Başkanlık arşivleri ellerinde Hürriyet İhtilafçılarla işgal kuvvetleri bu belgeleri ortak karıştırıyorlar ve bu belgelere göre sözünü ettiğim Nemrut Mustafa yargılama yapıyor. 1397 kişiyi o belgelere göre cezalandırıyorlar ve belgelerde de doğru düzgün bir şey yok. Osmanlı Devleti ve Türk milleti Ermeni soykırım iddialarından beraat etmiştir nerede? Malta sürgününde. 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul resmen işgal edilince Osmanlı aydınları, Misak-ı Milliye el kaldıran milletvekillerinde 154 kişi toplanıp Malta adasına sürgüne gönderiliyor. Suçları ne bunların? Siz tarihte Ermenilere soykırım yaptınız diye. Bu insanları İngiliz hâkim yargılayacak belge bulamıyor. ABD’ye resmen başvuruyor, Washington’a. Bunları cezalandıracağım ama somut delil bulamıyorum, varsa elinizde belge gönderin ki ben ona göre bunları cezalandırayım. 8 ABD İngiliz hâkime cevap veriyor. Türklerin Ermenilere soykırım yaptıklarıyla ilgili bizim elimizde de somut belge yok. Onun için Ermeni soykırım iddialarında herhangi bir ceza verilmiyor ve bu insanlar beraat ediyor. Yani biz tarihte 1921 yılında Ermeni soykırım iddialarında İngiliz hâkim tarafından aklanmış bir milletiz ama bizim özürcüler bunu da bilmiyorlar. Anadolu’da Ermenilerin Türklere karşı giriştiği soykırım sonucu 200 adet toplu mezar bulunmuştur. Dünyanın medya kuruluşlarını biz bu toplu mezarların açılışında çağırdık ve onlara da gösterdik. Fakat medeni olduklarını iddia eden, medeniyetle hiçbir ilişkisi olmayan bu insanların gözleri kör, kulakları sağır oldukları için bu 200 mezardan çıkan Türk insanların varlıklarını bile görmemezlikten geliyorlar. Peki, diyeceksiniz ki hocam mezardan çıkan insanın Türk olduğunu, Müslüman olduğunu nereden biliyorsunuz, yani kemiklerden bunu nasıl anlıyorsunuz? Soykırım yapılırken insanlar dini gereklere göre defnedilmez. Biz bunu soyalım, ılık suyla yıkayalım, sabunlayım, kefenleyelim ondan sonra da başı batıya ayakları doğuya gelecek şekilde defnedelim, altına da biraz toprak koyalım önü de kıbleye doğru dönsün yani, biz insanlarımızı bu şekilde defnederiz. Böyle biz insanımızı bu şekilde defnederiz. Böyle bir defin hadisesi olmaz. Soykırım yapıyorsunuz. İnsan üzerinde ne varsa o haliyle bir çukur açılır ve o çukurun içine atılır. Bu insanların üzerine de şimdi olduğu gibi lahit kapakları çekilmez, tahtalara bırakılmaz plastik ya da hasır serilmez doğrudan doğruya toprak atılır ve bu insanların ceplerinde ne varsa onlarla birlikte mezara gömülmüş olur. Bir Müslüman’ın üzerinde, 1915’ten söz ediyoruz gençler, o zamanki hayat anlayışı olarak genelde erkeklerin cebinde tespih olur. Tespih bugün bir takım insanlar tarafından ellerinde sallanan bir nesne. O zaman o amaçla kullanılmıyordu dinsel bir ibadet gereği namazdan sonra tanrının sıfatlarını anmak üzere çekilen bir gereçtir. 33, 66 99 tane oluyor ve bunlar kıymetli taşlardan yapılıyor, nemden topraktan çürümüyor. Şimdi bir Hristiyan’ın cebinde tespih olmaz, Hristiyan’ın cebinde ay yıldızlı tabaka olmaz. Tabaka nedir? İnsanlar içerisine tütün bırakıyor. Müslüman’ın cebindeki tabaka ay ve yıldızlı. Bu arada Maşallah’lar oluyor çocuklarının omuzunda. Bir yeğenimiz olduğunda bir Maşallah alıp götürüp omzuna takıyoruz. Hameyliler oluyor. Nedir Hameyli? Küçültülmüş Kuran-ı Kerim. Muskalar oluyor. Muska nedir? Duadır. Tanrının sıfatları yazar. Ben bazen hanım kızlarımızda boyunlarında görüyorum cevşenler oluyor. Yivli setli içerisinde bir takım duaların olduğu muskalardır onlar. Pazulbentler olur. Anadolu’da hala vardır. İnsanların sağ pazularının üzerinde boncuk işlemelidir üzerinde Allah, Ali yazar bunlar da nemden, sudan ve topraktan kolay kolay çürümez. Bu toplu mezarlar açıldığında bu mezarlarda yatan insanların ceplerinden bu tür objeler çıkıyor. Bir Hristiyan’ın boynunda haç olur ama bir Hıristiyan’ın boynunda Maşallah olmaz. Bir Hıristiyan’ın boynunda muska olmaz. Muska neden çömülmez? Balmumu yedirmiş Amerikan bezine sarılıyor bunlar yani, nemden sudan etkilenmiyor. Bu 200 mezarın Türklere ait olduğunu biliyoruz. Geçen yıl İsviçre’de Ermeni Araştırma Komitesi bir açıklama yaptı. Benim memleketim Harput’ta toplu bir mezar bulunmuştu. Hemen yaygarayı bastılar. Ermenilere soykırım yapılmıştır onun kanıtı budur. 9 Eğer bugün buraya gelmiş olsaydı Yusuf Hallaçoğlu Hoca Türk Tarih Kurumu Başkanı olarak hemen açıklama yaptı. Gelin beraber mezarı açalım. Eğer Ermenilere ait çıkarsa bu mezar özür dileriz ama bu mezar Türk ve Müslümanlara ait ise o zaman özür bekleriz. Ermeni Araştırma Komitesi buna cevap bile vermedi, çünkü o mezar benim atalarımın mezarıydı. Diaspora 30 bin yayın yapmış. 30 bin yayın ile bize karşı propaganda sürdürüyor. 1965 yılı Ermeni soykırım iddialarının 50. yıldönümünden sonra yani 71-84 arasında 34 Türk diplomatı olmak üzere 60 Türk öldürülüyor. Bu bir propaganda terörizmiydi ama biz bunlara da doğru düzgün cevap veremiyoruz. Ermenilerle bizim tarihte ciddi anlamda düşmanlığımız olmamış Bu emperyalizmin bize dayattığı bir sonuç. Ermenilere soykırım yapmadığımızı Birinci Dünya savaşında Amerikalı General Harword’da ifade ediyor. Sevr anlaşmasına göre doğuda kurulacak Ermeni devletinin sınırlarını ABD başkanı Wilson belirleyecekti. Wilson bu devletin sınırlarını belirlemek üzere tarihte Ermenilere soykırım yapıldı iddialarını da gün ışığına çıkartabilmek amacıyla General Harword’ı James Harword Anadolu’yu gezdikten sonra ABD başkanına rapor veriyor “Tarihte böyle bir şey olmamıştır” diye. İstanbul Üniversitesi Klasik Doğu Dilleri öğretim üyelerinden Avram Galanti 1934’te Bodrumlu soyadını alıyor. Avram Galanti de General Harword ile görüştüğünde böyle bir soykırımın yaşanmadığını ifade ediyor. Özetle yeryüzünde Türk milleti olmamış olsaydı, benim milletim dahi, -bu Avram Galanti Yahudi’dir ama dürüst bir bilim adamı-, yani Yahudiler dahi Rumlar ve Ermenilerden yeryüzünden söz edilemezdi. Biz varlığımızı bu millete borçluyuz” diye ifade ediyor. Bundan James Harword anılarında bahsediyor. Sakarya Meydan Muharebesini kazanabilmek için bizim paraya ihtiyacımız var. Silah alacağız, bir Fransız çavuşa rüşvet vereceğiz ama paramız yok. İstanbul’daki Osmanlı Bankası’nın Merkez Müdürü Berç Keresteciyan adlı bir Ermeni -biz bu Ermeni’den borç para isteriz senet veremeyiz, kefil gösteremeyiz- Ankara’nın istemiş olduğu bu parayı çuvallara doldurur ve Mim Mim Grubundan insanlara verir. Bizim özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı kazanmamızda bu Berç Keresticiyan’ın çok büyük rolü vardır. 1934 yılında Berç Keresteciyan Efendiyi Mustafa Kemal, soyadı alıp almadığı konusunda yanına çağırdığında. Berç Keresteciyan Efendinin soyadı almadığını öğrenince Mustafa Kemal, soyadını ben sana vereceğim der. Sen tarihte bize ciddi anlamda destek vermiştin onun için ben sana Türker soyadını veriyorum. Berç Keresteciyan Türker oluyor ve bu kişiyi de milletvekili yapar parlamentoya taşır. Ben Ermenilerle kapı komşuluk yaptım. Lisede benim sınıf arkadaşım, sıra arkadaşım Ermeniydi. Ben Ermeni fırınında pişirilen ekmekleri yiyerek büyüdüm. Ermeni tuhafiye mağazasında satılan elbiseleri giyerek büyüdüm. Hala kullandığım ağzımdaki dişleri Ermeni dişçi yapmıştı. Yani, bizim Ermenilerle tarihte herhangi bir düşmanlığımız olmamıştır. Biz ilginç bir milletiz. Tarihte olan şeyleri biz tarihin tozlu sayfalarına gömmeyi bilen bir erdeme sahibiz. Biz tarihte ihtilaflara düşmüşüz ama bunu da unutmuşuz. Ne var ki son yıllarda emperyalist güçler Ermeni hadisesini kaşıyorlar. 10 Shakespeare diyor ki “Akıllı adam yaraya baktığında yaranın üzerindeki kabuğu görür, art niyetliği adam yaraya baktığında kabuğun altındaki kanı görür.” Şimdi biz millet olarak kabuğu görüyoruz o yaradan tiksinmiyoruz ama emperyalistler yaranın altındaki kanı görüyorlar onu kaşıyorlar. Biz tarihte hiçbir millete ne soykırım yapmışız ne de bu insanlarla böyle köklü bir düşmanlığımız var. Yüce Atatürk Batı Anadolu’yu yakıp yıkan Yunanlılarla dostluk kurmuş. Biz bu coğrafyada adam gibi yaşayabilmek için komşularımızla iyi geçinmek durumundayız yoksa hayatı kendimize zindan ederiz. Peki, nereden kaynaklanıyor bu son yıllardaki Ermeni iddiaları? Avrupa’nın gözünde bir İsrail projesi var bu İsrail projesinin 3 versiyonu var. İsrailler, Kudüs merkezli 50 eyaletli bir Orta Doğu düşünüyor. Bu eyaletlerinin birisi Ermenistan, bir diğerinin adı Kürdistan. Evet, Anadolu’da 7 tane eyalet kuracaklar onların adlarını size söyleyeyim. Kilikya, yani Çukurovalılar Kilikyalı olacaklar, İyonya Batı Anadolu İyonya olacak, Marmara İstanbul ve bölgesi Marmara olacak, Trakya olacak, Rum Pontus Devleti kala kala Ankara, Çankırı, Çorum, Yozgat, Konya’nın da bir kısmını içeren bir Anadolu devleti olacak. Yani, Kudüs merkezli Orta Doğu projesinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni 7 ayrı eyalete bölecekler. Sizinde Türkiye diye bir devletiniz olmayacak sadece Anadolu diye bir devletiniz olacak. Orta Doğuda 50 tane eyaletten oluşan bir devlet olacak. ABD İstanbul merkezli böyle ABD’ye benzeyen 50 tane yıldızı olan bir devlet düşünüyor. Almanya Berlin merkezli böyle bir 50 tane devlet düşünüyor. Şimdi bu ülkede Kürt-Türk çatışmasının, Alevi-Sünni çatışmasının, Ermeni-Türk çatışmasının sebebi bu gençler akıllı olun. Biz bu coğrafyada hiç kimseyle düşman değiliz. Hiç birimiz dinimizi, cinsiyetimizi, milliyetimizi belirleme lüksünüze sahip değiliz. Ben annem babam Müslüman olduğu için Müslümanım. Annem babam Hristiyan olsaydı ben Hıristiyan olacaktım. Annem babam Türk olduğu için ben Türküm, Annem babam yamyam olsaydı yamyam olacaktım. Hiç birimiz milliyetimizi belirleme lüksüne sahip değiliz, cinsiyetimizi belirleme lüksüne sahip değiliz, ten rengimizi belirleme lüksüne sahip değiliz, biz insanız. İnsanlığımızı öne çıkartmak zorundayız. Tarihte milletime, kültürel değerlerime ihanet eden insanlara özür dilemek benim kanıma dokunuyor. Zulme uğrayan benim, ben onlara düşman değilim düşmanda olmamalıyım ama tarihimi bilip ona uygun çağdaş adım atmakta benim görevim. Sevgili gençler, bunlar bir Türk akademisyenin söyledikleri. Bir de bakın burada Samuel A. Weems’in bir kitabı var. Bu İngilizce yayımlanmış bir kitap. Bilimin görevlerinden bir tanesi de insanları araştırmaya yönlendirmektir. Bu bir Amerikalıdır. Samuel A. Weems Arkansa Üniversitesinde Hukuk doktorası yapmış bir avukat, hâkim. Arkansa Şehir Merkezi Konseyi üyesi ve de hâkim. Hristiyan “Ermeni Devletinin Sırları” lütfen bu kitabı alın okuyun. Hristiyan Ermeni devletinin amaçları nelerdir? Ne yapmak istiyorlar? Birleşmiş Milletlere kayıtlı yanılmıyorsam 203 devlet var. 203 devletinin hiç birinin anayasasında emperyalist amaçlara yönelik olarak kendi sınırlarının dışındaki bir coğrafyadan söz edilmez. 11 Sadece Ermeni anayasasının giriş bölümünde bizim Doğu Anadolu’daki 6 ilimiz Batı Ermenistan olarak ifade ediliyor. Bu uluslararası devletler hukukuna aykırı bir kavramdır. Bunlar ilerde Ermeni devletinin sınırları içerisine girecektir. Ermeni devletinin uluslararası sembolü Ağrı Dağı’dır. Yani böyle bir emperyalist amaçları var. Tarihte Ermeni devletini emperyalistler kurdurmuş, İsrail devletini emperyalistler kurdurmuş. Emperyalizm Orta Doğu’dan nemalanmak için, Orta Doğunun yeraltı yerüstü zenginliklerini sömürebilmek için bunları bize karşı dayatıyorlar. Bize düşen asgari müştereklerde birleşerek Mustafa Kemal’in çizmiş olduğu çağdaş uygarlık yolunda yürümek olmalı arkadaş. Mustafa Kemal’in tanımına göre “Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Biz hepimiz Türküz. Ben tarihçiyim 5 göbek geriye gidiyorum. Tarihçi olduğum için gidebiliyorum 6. göbek kim belli değil. 6. göbekten dedelerim Rum muydu? Ermeni miydi? Yahudi miydi? Arap mıydı? Acem miydi? Belli değil. Türk müydü? Belli değil. Biz soyağacı tutan bir millet değiliz. Akıllı olun. Bu coğrafyada olan her türlü değere saygı duyan bir toplumuz. Bu çağdaş bir yaklaşımdır, insan olmanın gereğidir. Ben buradaki arkadaşıma adam olduğu için değer vereceğim. Mustafa Kemal’in tanımı da öyle “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran halka Türk denir.” 12