Tam Metin - Tasavvuf Akademi

Transkript

Tam Metin - Tasavvuf Akademi
tasavvuf
İlrrli ve Akademik Araştırma Dergisi
Ankara, 1999
Tarikat-Devlet ilişkisi, Kadızadeli ve Meşayıh
Tartışmaları Açısından Niyazi-i Mısri
ve Döneme Etkileri
Mustafa AŞKAR
Dr. , A.Ü. İlahiyar Fakültesi
Giriş
Bir milletin geleceğinden emin olabilmesi, ilmi ve fikri yonden gelişmesi,
geçmişteki kültür mirasını çok iyi bilmesine ve değerlendirebilmeslne bağlıdır.
Bir hilrür mirasının temel taşları da yetiştirdiği büyük şahsiyederdir. Biz tarihe
malolmuş bu büyük insanlan takdir etmeyip, yeni kuşaklara aktaramadığımız
takdirde, onlar kendilerine başka kültürlerin üıi.inü olan şahsiyetleri örnek alacak, dolayısıyla bir tür kültürel yozlaşma (aculturation) ortaya çıkacaktır.
Onlar, geçmişle bugünü birbirine bağlamakta, geleceğin daha iyi olmasına
yardım etmektedirler. Bazan bir mutasawıfın veya ilim adamının bir tek fikri bile, insanlığın hafızasında yüzyıllarca kalır ve sonunda da o milletin günlük hayatına yapıcı biçimde girebilir. Çağlar boyu yaşayacak olan bu şahsiyetler ve fikirler, batifren gelen bir ses gibi yüzyılla rca devam ederler.
İşte zaman üstü seslerden biri de, yüzyıllarca Türk insanının İslam'a açılan
penceresi, tasaVV1.ıf alanının nadide şahsiyetlerinden, Niyazi-i Mısrl'dir. Türk insanının yüzyılla rca divanını okuyarak ilham aldığı bu büyük şahsiyeuen, Osmanlı Devleti'nin Duraklama Dönemi diyebileceğimiz XVII. yüzyılda yaşamış,
dönemindeki siyası olaylara katılması ve etkilerinin ortaya konması açısından
ünü daha kendi döneminde iken Anadolu sınırlarını aşmış, mutasawıf, şair ve
alim bir kişiliğe sahip Mısri'ni n hayatından detayh şekilde bahsetmenin fayda
sağlayacağını düşünüyoruz . Mısıi'.nin ve dönemindeki olayların iyi anlaşılması
amacıyla Osmanlının başından itibaren meselenin siyası, iktisadi ve dini arka
planının daha iyi değertendirilebilmesi için, önce onun hayatını gözden geçirelim.
msawıif
50
ı-
Tarikat-Devlet
İlişkisi Açısından
Dön eme Kısa Bir Bakış
A- Siyası ve Ekonomik Durum
Mutasavvıfımız Niyazi-i Mısr1' nin yaşadığı dönem -O'nun 1027/ 1618-
.1105/ 1694 yılları arasında yaşadığı göz önüne alınırsa- Osmanlı Devleti'nin siyası: yönden gerilerneye başladığı devreye rastlar. Niyazi-i Mısfı, yedi Osmanlı hükümdanrun hüküm sürdüğü bir dönemde yaşamışur. Bu Osmanlı padişahlarırun
saltanat süreleri sırasıyle şöyledir: Sultan Osman ll.0618-1622), Sultan Mustafa
I.(ikinci defa olarak, 1622-1623), Sultan Murad IV.(1623-1640), Sultan İbrahim
(1640-1648), Sultan Mehmed IV.(i648-1687), Sultan Süleyman II.(l687-1691),
Sultan Ahmed II.(1691-1695).'
O sırada Osmanlıların ekonomisi, siyasi durumdan pek de iyi değildir Zaten,
sosyo-politik olarak da bir ülkenin yükselişi veya düşüşü, genellikle bütün alanlarda paralellik arzeder. Osmanlı Devleti için de bu asırlarda aynı kural geçerlidir. XVII. yüzyılda, Osmanlı maliyesi ve ekonomisi gerilerneye başlamış, devlet,
maddi açıdan ciddi sıkıntılara düşmüştür. Bu ekonomik kriz, tabii olarak devletin siyasi ve ictima1 yapısına da yansınuştır.
Diğer taraftan bu asırda, padişahların sık sıl< değişmesi ve her yeni padişahın
cülfısunda balışiş ve atıyye dağıtması· geleneğinin, Osmanlı maliyesini sarstığını
görüyoruz! Hatta bu arada padişaWar arasında dağıracak para bulamayanlar bile oluyordu . IV. Murad tahta çıktığı zaman (1032/1623), para sıkıntısı o derecedeydi ki, diı·hem ve dinar kelimeleri ortadan kalkmış sadece zihinlerde hatırası
kalmışrı. ~ Yine aynı padişah döneminde Osmanlı Maliyesinin gideri gelirinden
fazladır.• 1101/ 1689 yılına gelindiğinde sactarete geçen Köprülüzade Mustafa Paşa döneminde devamlı para basılıyor, vergiler artırılıyor, devletin içine düştüğü
mail krizin önünü almak mümkün olmuyordu. Orduda, idarede hemen her yerde kanşıklıl< hüküm sürüyordu.;
B- İ1.m1 ve Edebi Durum
Osmanlı
Devletinde eo yüksek ilm1 ınüessese,
bilindiği
üzere mcdreselerdir.
1 Kaıib Çelebi, Taktıfmü 't-Tın•i.i.rfh, BEEK. no. 121. vv 47-48; Hüseyin Ayvansara yi. Ve.feyat-ı Selattn ue Meşahir-i Rt.caJ, haz. Fahri Ç. Derin, İstanbul 1978, ss. 4-6
2 Ziya Karamursel, Osmanlı Devleti'nin Malt Tarihine Eir Bakış, (TTK Basunevi) Ankara 1989,
s 26.
3 Karanıürsel, a.g.e, s. 29.
4 Katib Çelebi, Bozukluk/ann Düzeltilmesinde Tııtulacak Yollar(Düsturu'l -Aınel li lslahi'l-Halel), haz. Ali Can, (Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları)Ankara 1982. s 30.
5 Ahmed Refık, Felaket Sene/en'(l094-1110), i.stanbul 1332, s. 115.
tankal devlet
ılışimı, kadızade/ı ıte ıneş!ivıh
Sı
Kuruluş
donemmde, bu eğıtım muesseselerı , Molla FenarlCo 834/1431) gıbı gayortaya çıkmıştır Ancak bu donemde medreselerın
kelam ve felsefi esaslara dayalı Fahrettın Razı ekolu ,6 zamanla sılınıneye başla­
mış, yerını skolastık ve tepkıcı bır zıhnıyete sahıp, karşı bır anlay ışa terketmeye
başlamıştır Ve bu dunım , bızce medrese sıstemının genleme sebeblerınden bı­
n ve belkı de en onemlısıdır
XVI yuzyılm ıkmcı yarısına gelındığınde Osmanh medrese sıstemınde Razı
ekolunden farklı bır mektep daha ortaya çıktı kı, btı Osmanlı ılım ve fıkır tarıhı
boyunca sanıldığından çok fazla etkılı ve onemlı olmuştur Tesırlerı gunumuze
kadar surmuş olan bu akınım kurucusu , Bırgıvl Mehmed Efendı
(o 981/ 1573)'dır · Işte bu zıhruyet bundan boyle tanhte hıç gon.ılrnedık bır boyutta, Osmanlı dın ve ılım hayatını asırlar boyu meşgul edecek, Kadızadelı-Sıva­
retlı ınudernslenn sayesınde
sı çekışmelennın tohumlaımı atacaktır
Dığer
taraftan medresenın gerılemesıyle bırlıkte ılrnıye smıfı da bozulmaya
başlamıştır XVII asra gelındığı zaman IV Murad'a bır layıha sunan Koçı Bey bu
durumu padışaha açıkça anlatır ve şoyle der "Eskıden bır muderns daılerı voldan geçse, balk-ı cllem ıkbal-ı tam ıle kul/i ta'zım ve ıhtıram ıder-lerdı Arz ve
vakarlan kenıalınde ıdı Bu asırda dahı alım ve cahıl bıı· gorıılmeyıp, ashab-ı
ılını ve ma'nfete ımtıyt{Z venlse zaman-ı kalilde yırıe evuelkı mertebeye vcmrdı
Menasıb-ı ılnııyye şefaatla vırılmek reva deyuldur A 'lem kangısı ıse ana vırnıek
gerektır Taıf.l<-ı kazada nıedar ılı mdur, sın u sal, haseb u neseb deyuldur Seecade-ı şerzat a!mı ve adı/ olanlara gerektır" "
C- Dini ve F.ikri Durum
Osmanlı Devletının kuruluşundan ıtıbaren dervışlerın
dışahlarla bıılıkte savaşlara katıldıldan bılınmektedır
Devlerı'nın Kuruluş Doneını'nde devler
9
orduya katkıları ve pa-
Bılındığı gı bı, Osmanlı
ve sutller arasında bır yakınlıktan bahse-
6 I Hakkı Uzunçaışılı, 05tnanlı Deuletı mn 1/nı-ı')''e Teşkı!atı, (TTK Basıınevı) Ankara 1988, s 75
M Saıt Yaz.ıcıoglu XV ve XVI Yuzvıllarda O'itnanlı Medre~e!en.nde Kelam , UD, Ankara 1980, S
IV s 281
7 Ahnıeı Turan AJslan, İ mam Bıı-gwf Hayatı, Eçeı-len L'e At·a pça Tedrıçarındakı Yen., Istanbul
1992 ss 69 76 A Yaşar Ocak, Jim ı Kemal m Yaşadığı XV ııa XV7 Asırlar Turkıycsınde !lım ve Fı­
kır Hayarı (Şeyhulıslaın Jbn-ı Kemal Seınpozyunıu ıeblıglerı ıçerıSınde) (TDV Yayınları) Ankara
1986 ss 33-35
8 Koçı Bey, Rısale, (Mosyo Vaıs Mat ) Isıanbu l 1 277, s 11
9 O Luı:fı Barkan Osmanlı Jmpcımtorluğu nda Bır· Mm n ııe Koloıııza~yon Metodu Olartık VaInf/at· ı,oe Temlık/er, 1 Isııla Deı.m1ennm Kolorıızator Ttu-k Den•ışlen. ve Za.ıJıyeler , Vakıflar Dergısı
c ll 0942), ss 282 283, M Fuad Koprulu , Osmarı!ı Deuletı nın Kıırutıış11 (TIK Basımevı) Anl<ara
1988,s 84
52
tasavvuf
dilir."' Osman Gazi'nin Şeyh Edebali'nin kızıyla evlenmesinden başlayıp, Yıldı­
nın Bayezici'in kızını yine bir mULasavvıf olan Emir Sultan'la evlendirmesine kadar geçen ilk dönemde padişahlarla mutasavvıflar arasında yakın bir ilişkinin
mevcUL ol duğunu gbrüyonız .
Osmanlı tarihinin ilk d evirlerinde, bu şekilde hükümdarlann umumiyetle tasavvtıfa karşı bir meyil duydukları görülür. Dönemin ilm1 yapısıru anlamken
bahsettiğimiz gibi, XV. yüzyıl başlanndan itibaren ilmlyye sırufmdaki rasavvuf
ce reyanları , kuvvetli bir biçimde yayılmaya başlamış, bunlar, Osmanlı Devleti 'nin muhtelif bölgelerinde kendi tarikatlarının inanç ve merasimlerini yaymak
fırsatı bulmuşlardır. Kadirl, Halveti, Bayramı ve diğer tarikatlar, XV. yüzyılın ikinci yarısından, XVI. yüzyılın ortalanna kadar olan zaman zarfında , menılekerte
mevcut fikri müsarnaha sonucu , yayılmak fırsauru bulmuşlardır. ız Buna benzer
şekilde, Nakşibendi yye Tarikatı da, XV yüzyılda ginniş ve Türk insanırundini ve
manev1 hayatında ö nemli bir rol oynamıştır. '3
İlk dönemdeki ulema-meşayih ilişkilerine bir göz atılırsa, o ldukça yüksek seviyede bir uyum görülür. Çünkü ilk Osmanlı muderrisi Davud-ı Kaysert
(ö.75 1/ 1350), İbn Arabl'nin Fususu'l-Hikem'ine bir şerh yazmıştır. ı~ Aynı şekilde,
ilk Osmanlı Şeyhülislamı Molla Fenari (ö.834/ 1431), Sadreddin-i Konevi
(ö.674/ 1274>'nin Miftahu'l-Gayb adlı tasavvtıfi eserini okumuş ve okurmuş olmakla beraber, 1' o dönemdeki Halvetiye ve Zeyniye Tarikatlan'ndan bızzat islifade etmiş, ayrıca Osmanlı fikir tarihinde önemli bir yeri olan vahdet-i vucud anlayışını benimsemiştir. '
6
Bu örneklerden anlıyoruz ki Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde, ulemameşayıh ayırımı gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak gerek devlet-mutasavvıflar gerekse uleına-mcşayih arasındaki ilişkiler böyle devam etmemiştir.
Geçen zaman ve asırlar boyunca, dengenin mutasavvıflar aleyhine bozulmaya
başlad1ğıru görüyonız.
Özellikle I. Mehmed Çelebi döneminde ortaya çıka n Şeyh Bedreddin Olayı
l O Irfan Gunduz, Osmanlılarda Deı•leı-Tekke Mıinaseberlen; Istanbul, 1989, ss. 18-19
ll Z Vetidi Togan. Umumi Tıirk Tarihine Giriş, ( i UEF Yayınları) Istanbul 1970, s 370
12 Huseyin Gazi Yurda ydın, "Ttlrkiye'nin Dirıf Tarihine Um u mf Bir Bakış•; AiJİF Dergisi, Ankara 1962. c IX, s 114
13 Haıııid Algar, "The Naqshbarıdi Ordet; A Prelirninaty Sım;ey of /ts History and Sign!ficarı­
ce", Stvd ıca Islaınıca , Paris 1976, c XUV, s 140, Kasım Kufralı, ·'M olla Ilahi ue Kendisinden ')onrakı Nal:!şıhcmdf Muhıtı ", EFTD ve Ed Dergısı, c lll. S l-ll, Istanbu l 1948. s 133
14 Mustafa Talıralı, Pıtsusıı '1-Hfkem, Şer/n ııe Vahdet-i Vııdid ıle Alal:!alı Bazı Meseleler", Fusus
s 32
15 Mecdi Efendi, Terceme-i Şakayık, c ı, (Matbaa-ı Amire) Ista nbul 1269, s 49
16 Ethenı Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velf ı:e TasawıifAnlayışı, Ankara 1994, ss. 68-70; Mustafa Aşkar, Molla Fenôn'ı!C Vabdet-i Vıicı1d Anlayışı, Ankara 1993, s 86 ve ss 153-182.
Şeıhı ve Tercumesi ıçinde makale), istanbul 1987.
ıarikat-deulet ilişkilli, kadıztideli
ue meşayıh. . .
53
(823/ 1420) ile birlikte, '7 devlet adamlannın tasavvutı çevrelere duyd~·klan güven
azalmaya yüz tutmuş, onlar hakkında mütereddit davranmaya başlamışlard!r
848/ 1444 yılında. Sultan II. Murad döneminde Molla Falu·eddin-i Acemi, bir Hunıfi' şeyhini dinsizlikle itharn etmiştir. Şeybin idaını istenmiş, neticede şeyh idam
edilip, taraftarları dağıtılruıştır. 'g Yine Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin fervasıy­
Ja, Bosnah Şeyh Hamza Bal1969/ 1561 yılında idama mahkum edilmiştir. ' Aynı
şekilde, Oğlan Şeyh denilen İsmail Ma'şuk1, zamanın Şeyhülisla.rnı Kemalpaşaza­
de'nin fetvasıyla 935/1529 yılında on iki müridi ile birlikte idam edilınişti."
Bu idamların sebebi, kendilerinden kaynaklanan aşırı sözlerinin cahil halk
tarafından yanlış anlaşıhp, halkı dalalete sevkedebileceği düşüncesi şeklinde
2
açıklanabilir. ' Bu asırlarda ulema-meşayıh ilişkileri çerçevesinde cereyan eden
bu idam fetvaları, ferdi olaylar olup, kitlelere yansırnış değildir. Mutasavvıf-ule­
ma ilişkileri bir gerilim dönemine girmekle birlikte, yine de kısmibir müsamal1adan bahsedilebilir.
XVli. yüzyıla geündiği zaman, izah etmeğe çalıştığımız bu müsaınahanın ço.k
daha azalmış olduğunu ve tasavvuf ehline lüzumundan fazla düşmanlık gösteren bir vaizler sını.tinın onaya çıktığmı görüyonız. Bir önceki yüzyılda, risale ve
kitaplarla yapılan mücadale, xvn. asra gelinince fıiliyata dönüşmüştür ve bu
mücadele, bundan böyle Osmanlı fikir tarihinde asırlar boyu sürecek olan, vaiz
sınıfının başını çektiği ve yüzlerce belki binlerce insanı meşgul edecek Kadıza­
dehler Hareketl1 veya Kaclızadeli-Sivasi çekişınesi olarak ortaya çıkacalwr.
Kad ızadeli-Sivasl mücadelesinde hemen her dönemde her iki taraftan da
kendi taraflarını savunan bir isim tarih sahnesine çıkmıştır. Kadızadeli Mehmed
Efendi'nin karşısında Sivas! Abdülmecid Efendi varken, bunlardan sonra, aynı
9
0
17 Uzwıçar~ılı, Osmanlı Tarih~ c . I, (TIK Basırnevi) Ankara 1947, s . 190; Şerafetlin Yaltkaya, Sim.avnakadısıoğlu Şeyh Bedrettin, İstanbu l l966, ss. 51-60; Ha lil İnakık, 71ıe Otıoman Emplre ('The
Classical Age), London 1973, s. 188.
18 Mecdi: Efendi, a g.e, c. I, ss. 82-83.
19 Atayi, Hadaikıı '1-Hadaik ft Tekmi!eli'ş-Şekaik, (Matbaa-i Amire) İstanbul, ss. 70-71; Mtistaklnıziide
Süleyman Sadeddin, Menakıb-ı Alıval-i Melamiyye-i Şutıartyye, Millet Kütüphanesi (Ali
Emir!, Şer'iyye .Böl) ııo: 1051, v. 32b; La'lizıide, Sergüzeşl-i Melamf:yye-i
hanesi (Ali Em iri, Şer'iyye Böl.), no: 1053, ss. 39-40.
20 Atayi, a g.e . s 89; Müstakiınzade, a.g.e, v. lOa;
La'lizıide,
Bayram~yye,
Miller Kü rtip-
age, s. 39; Yurdaydın,a g .n1, s 116
Bu dönemde idam edile n muı.asavvıflara atfedilen suçlaınaların tahlili için bkz. Reşat Ongören,
riatı,n Kestiği Parmak- Kanımf Sıılıan Süleyman Devrinde
Araşıırnıa
21
Idam Edilen Tarikat
Şeyh/eri';
"Se-
lLAM
Dergisi, c I. S. 1, (Ocak-Haziran 1996), ss. 123-140
Yurdaydın , ;ı
g.m, s 116.
22 A Yaşar Ocak, "XVII Yüzyılda Osmanlı imparatorlıtğımda Dinde TasfiJ!e (Pı'iritmıizm) Teşebbı'islerine Bir Bakış; Kadıztldeliler Haı-eketi'; TLirk Kültürü Araşurnıaları , Yıl )(VJJ-XXI,l-2
1983). Ankara 1983, s 208
( 1979-
1
şıddette Kadızadelılerı temsılen Ustuvani Mehmed Efendı (o 1072/1661)'yı: sutilerı remsılen de karşısında Halveti Şeyhı Abdulehad Nun (o 1061/165l)'yı gonıyonız Padışah yanında
elde
ınadı
etuğı
nuftlzu
hunkar
şeyhlığıne
murasavvıflar aleyhınde
kadar yukselen Ustuvani, sarayda
kullanmaya çalıştıysa da başarılı ola-
-·
Zamaıun başkemı
Istanbul'da bu olaylar olurken murasavvıfımız Nıyazi-ı
Mısrl 34-35 yaşlannda olup, Elmalı'da şeyhı Umml Sınan'ın tekkesınde manevi
eğıtımden geçmektedır Nıyazı-ı Mısrl'nın gençlık doneınınde Ustuvani ı le Şeyh
Abdulehacl Nun lıderlığınde devam eden, Kadızadelı-Sıvas! çatışmaları uçuncu
kuşakta NıyaZı-ı Mısti ıle yıne vaız olan Mehmed Varu Efendı arasında surup gı ­
decektır
ve ulema ılışkılerı Nıya ­
XVII yuzyıla gelındığınde ıyıce kutuplaşmış duıuındadu·
Doneının sıy.ısi yapısını ele alırken de değındığunız bazı mutasavvıtlara yonelık
sıyaseten kati oHıylanyla bırlıkte, ozellıkle şeyhlerın bol bol surgun eelıldığını goXV
yuzyılda gergınleşmeye başlayan devlet-meşayıh
zi-ı Mısri'nın yaşadığı
n..ıyoruz
Bu clonem Nı yazi-ıMısri de dahıl pek çok ımıtasavvıfın devlet tarafından surgune gondenldığı, şeyhler açısından oldukça şanss.ız bır cloneındır Aynı asırda
Karabaş Şeyh Alı Efendı1090/1679 yılında lıınru adasına, ıs yıne Osman Fazlı Atpazar! 1101/1690 tarıhınde Kıbrıs'taki Magosa kalesıne,' ısmaıl-ı Ankaravi
(o ı 041/ 1631) de kaynaklarda yerı belırtılmeyen bır yere surgun gonderılmıştır""
Bu noktada hemen şunu da hatıriatmakta yarar var Ozellıkle Osmanlı Devletmde XVII yuzyılda ortaya çıkan bu Kadızadelı-Sufi çatışması, genellıkle alın1ler ve mutasavvıt1ar arasında cereyan etmekte ve devlet, genellıkle Kadızadelı
zıhnıyetır:ıe sahıp vaızlerın tesmyle ınutasavvıfların aleyhıne kararlar alınak zo6
23 Asıl adı Mehnıed bın Ahmed bın Mehıned el Şami olan Usruvanl, 1017/1608 yılında Şam'da
ve Istanbul a gelıp va ız olmuştur Kendısıne Ayasofya Canıu'nın dıreklerıne yaslanarak ders
verdıgı ıçın Usıuvant la kabı verılınıştır Kadızadelı sufı çatışmaları na aktıf olarak kaulınış ve Kopnılu
Me h med Paşa tarafından Kıbrıs'a surgun gonderılmışur Daha sonra surgunde oldugu Kıbrıs tan do
gu nı yerı ola n Şam a gıınuş, orada 1072/1661 yılında vefat etmıştır (Bkz Mehıned Sureyya, Sıcı/1-ı
()~man!, (Matbaa ı Anııre) Istanbul 1313, c IV, s 173, Uzunçarşılı, Omıanlı Tanhı c Ill t Kısmı, s
368 vd)
24 Mehmed Murad, Tanh-ı Ebu 1 Famk, c VI, Istanbul 1329, ss 2-44-245
25 Abdurrahman Abd ı Paşa, Vekilyfname-ı Abdı Paşa, TIK Kuruphanesı, Yazma Eserler, no 44,
v 218.ı Mehmet Raşıd, Taı1h-ı Raşıd, c 1, (Maıbaa-ı Aınıre) Istanbul 1282, s 357 Hasan Efendızade
Senai, Meniikıhnrlme-ı Şeyh Muhammed Na~{ihf el U~kudarf, Mıllet Kutu phanesı (Alı Emici Şer'ıy
ye Bol ), no 1104/ 1 v llb, Alı Uğm ıMehmed Şeyhi: Efendı nın VeMyıu Fııdalli sına (,ore XVII
Yuzvıl O'i"manh Meşayıhı s 143, Mehıned Alı Ayni. Tıırk AZı.z/i:m-1 lsnıaıl Hakkı, (Marıfeı Yayınla
rı) Istanbul 1944 ss 7 8
26 Ayni, a ge , ss 48-51
27 Erhan Yeuk, lsmaı/-ı. Ankararif Hayali, Emrlen 11e Tasawu!f Gomşleıı, (Doktora Tezı) Istan·
bul 1985,s 33
doğmuş
tarıqat deJI!etılışkm kadızilde!J
tl(!
meşilvilı
55
ıunda kalmakt.'ldll Sultan I Ahmed (o 1012/ 1603)'ın, Aziz Mahmüd Hudayi
(o 1038/ 1628)'ye sarayda abctest alırken, abdesr suyunu dakecek kadar hurrnet
gosterdığı anlatılmaktadır"" Ama ne var kı, yaptığımız tespıtiere gore- bu çekış­
ınede vaı zleı sınıfının saraya ve padışaha hıyerarşık açıdan çok yakın olma ve bu
yakınl ıktan dolayı kolay tesır edebılınc gıbı avamaılannı mutasavvıOann aleyhı­
ne kuilanmı\>la rdu
Işte rmnasavvıfımız Nıyazi-ı Mısıl, Osmanlı Devlerı 'nde gerek sıyasl, gerek ık­
tısadl yoğun bır çokunnımın ve genlemenın yaşandığı , sadece bununla da kalmayıp dın'i ve fıkri yonden de oldukça fazla çatışma ve kavgaların yapıldığı boyle bır atmasierde yaşamıştır Bız şımdı Mısrl'nın doneınındekı sıyasl olaylara katılmadan oneekı yerışme donemını elımızden geldığı kadar ozetle vermeye çalı­
şıp, konumuzun esaS1nı reşkıl edecek olan mucadele donemını detaylı olarak ele
almayı duşunuyoruz
2- Niyazi-i
Mısri'nin Hayatı
NıyaZı-ı Mısrl,
her ne kadar adındakı nısbet, oğrencıhk yıllarında kaldığı Mı­
sı r'dan dolayı Mısr1ıse de, o Anadolunun doğusundaki onemlı yerleşım merkezlerınden Malatya'da doğmuştur /.')
Nıyaıi-ı Mısrl'nın doğum tarıhıne gelınce, Nıyazi-ı Mısri, kendı mecmuasında
'Fakır bın yınnı yedı senesınde
lırtır
<n
Dığer
dunyaya gelmışım" dıyerek
doğum tarıh mı
be-
taraftan, hakkında yazılan ılk menakıbıümede şu şekılde belırtılır
'Doğum yerı
olan Malatya'da
şehıt
II Osmanın tahta
çıkmasının
hemen aka-
bınde, hıcretın 1027 yılı.nın Rebfu 'l-f'vvet ayırım 12 Cuma gunu dunyaya gelnııştu·"3 '
Bu kayıt esas alınınca, Nıyazi-ı
Cuma gunu dunyaya gelmış oluyor ıı
M ısri mıladl takvıme
gore 9 Mart 1618
28 H Kanııl Yılmaz, Azfz Mahmud Hu.dayı~ Hayatı, Eser/en, Tarfka11, Isı.:ı.nbul1990 s 83
29 Ibmlıım Rakını, Vakıiit-t M mf, SuleymanJye Ktb , Ozımr Bl ) v 1, Mustafa Luıfı, Tubjimıl-As­
rf fi Menakıbıl-Mısn~ (Eınıri Matbaası) Bursa 1309, s 3, Mehmed Şemseddın, Gulziir-ı Mmi, (Ozel
Ku ttıphanenuzdekı Foıokopı Nushası), s 408, Ten:eme-ı Hal-ıŞeyh Muhammed Mısrfcrı-Nıyazf, Isı
UnJ\ Ktb, TY no 6374, v 118a, ısmaıl Belıg, Gııldeste-ı Rıyi/.z-ı. bfan t-"e Vefevat ı Danışı.l(fran-ı Nadıredan, (Vılayet Mat) Istanbul 1302, s 189, Şeyhi Mehmed, Vakiivı ı Fu.dala, baz A 07can Çagrı
Yay) Isıanbu i198S, s 92, Huseyın Ayvansarayi, Vefeyat-ı Hadıkatt 'I-Cevami, ısı Unıv Ktb, TY no
2464 s 46, Mehmed Sureyya, age, c IV s 193, B Mehmed Tahır, Kıbar-ı Meşiiyıhı Ulemada n On
I kı Zatııı Teracım-ı Ahoalı, Istanbul 1318, s 28 K Kepecıoğlu, Bursa Ktttuğn, c 11, BFEK, Gen Kıt,
no 4519·4522, s 451 Golpınarlı. Nıyazf-ı Mısrf IA, c IX, Istanbul 1966, s 183 Ayrıca kendı ağ­
zından yazdırdıgı bır esennde hayatıyla ılgılı anlatımları ıçın bkz NıyaZı ı Mısrl ı\-feuiiıdıı /Jrfan ııe
At,rlıdıJ!-Jhçan Selunaga Kıb (Hudayl Bl ) no 587, v 22b
'$0 Nıyazi ıMısri Mecmıta, BEEK O rhan Bol no 690, v 9a
31 lbr::ı hıııı Rakını Vakıiit v 2
32 M Sadeddın Aygen Nıyazi-ı M ısri nın plrdaşı Guh1boglu Mu hammed Askeri nın bıyoğrafısı
nı anialırken Nıyazi ı Mısri nın 1621 tarıhuıde dogdugunu soyler kı, bu bılgı ra mamen yanlıştır (Bkz
M Sadeddın Aygen, ~aır ue Mutasavuıf Gıılaboğht Muhammed Açkerf:, Afyon 1979, s 10)
56
tasauvı~l
Diğer
taraftan Niyazi-i Mısrl'nin künyesi genellikle eş-Şeyh Muhammed Niyazi-i Mısrl el-Halvet! bin Ali Çe lebiı' şeklinde bilinir. Müstakunzade, künyeler ve
lakablar üzerine telif ettiği eserinde Niyazi-i .Mısrl'nin künyesini Şeyh Muhammed bin Ali el-Malatl (ei-Malatyavl) ei-Mısrl el-Bursevl şeklinde verir. 31 Yine NiyaZı-i Mısrl gerek eserlerinde gerekse yazdığı mektuplannda kendisinden "elFakir eş-Şeyh Muhammed Mısrf'' şeklinde bahseder. ~;
Niyazi-i Mısri'nin babası, Malatya eşrafından Sağancızade ŞeyhAli Çelebi enNakşibendl'dir. ;)(· Künyesinden de anlaşılacağı üzere Şeyh Ali Çelebi, Nakşiben­
dl tarikatına müntesip tasavvuf ehli bir kimsedir." Bu durum, tabii olarak Niyaz'i-i Mısri'nin ilerdeki hayatına yansıyacaktır. Yani, Niyazi-i Mısrl aile olarak tam
bir tasavvuf ortamında yetişmiştir.
Niyazi-i Mısrl, aile yapısından da anlaşılacağı üzere, dindar bir ailede yetiş­
miş, ilk eğitimini bu çerçevede almış ve daha sonra kardeşi AlunedEfendi ile birlikte dönemin ilk öğretim müessesesi olan sıbyan ınektebine gitmiş, burada yazı ile birlikte, Kur'an ve ilmihal bilgileri öğrenmiştir; 3s
O dönemde, yani XVU.yi.izyı l Osmanlı dönemi Anadolusunda, tarikatlar oldukça yaygındı, hemen herkesin bir tarikata girmesi adetti. Ayrıca, ailesi tasavvuf çevrelerine çok yakın olduğu için, Niyazi-i Mısrl'nin daha gençliğinin ilk yıl­
larında tarikata intisap ettiğini görüyoruz.~9
Bilindiği gibi, gerek Osmanlı ve gerekse ondan önceki Anadolu Selçuklu
alimleri yi.iksek tahsillerini yapmak için Suriye, Mıstr ve iran'a giderlerdi."0 Niyazi-i Mısri de bu geleneğe uyarak yola çıkar. Onun ilim yolculuğunda ilk durağı
Diya rbakır olur. "
33 İbrahim Rakun, Vakıat, v 1; Mehmed Naznıi, Hediyyetli 'I -İhvdn, Suleynıaniye Kıb (Raş id Ef
Bl.), no 495. v l43a·, Haririzade, Tıbyanıı Vesaifi Hakilikfi Beyani Setastli't-Tartiik, c ıu, Suleymaniye Ktb (lbrahim Ef Bl), no ·i3o-432, v 129b, Mustafa Luıfı, Tubfe s 2; Bağda tl ı İsınail Paşa, Hediyyetü'I-Arifin ve Asan.ı 'I-Mttsannifin, isı 1955, c. ll, s 305; Ayvansarayi', age, s 46
34 Müstakunzade, M.ecelleııt'n-Nistlb fi'n -Niseb ve'l-Küna ve'l-Elklib, Süleymaniye Ktb (Halet
Ef. Bl), no 628, v.431a; Babinger, Niyazi-i Mısr'1'nin künyesini Şemseddin Mehıned Mısrl Efendi şek­
linde verirse de, biz bundan hemen hiç bir kaynakta Şemseddin isııliyle birlikte kaydedildiğille rası­
lamadık (Bkz Babinger, ''Niyazi", EI, c Vlll, s 65)
35 Niyazi-i Mısri, MeFaidıt'l-hjan, w 48b-49a.
36 Terceme-i H/1.1-i Şeyh Mıthammed Mısrf en-Niyazf, v 118/b; İbrahin1 Rakını, V:i.lwiı, s ı,
Mustafa Luıfi, Tıdıje, s. 4; Hariri'zade, Tıbycm, c. lll, v. 129a; Sadık Vicdani, Tomar-ı Tumk-·ı Ali.Y.)-'eden Halı,.etiyye Silsileııiimesi, Istanbul 1338-1341 ,s. 112; Doğramacı, N~yazf-i Mısrf Hayatı oe &erfe?'i, Ankara 1988, s ı, Golpmarlı, "N~razf-i Mısrf'; s 183
37 Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, c. ın , s 451; Franz Babinger, ·• Niyazi", EI, c VIII, s 65
38 Mustafa Lütfi, Tıthfe, s 4; Doğraıııacı, Niyazi-i Mısri, s 1
39 İ brahim Rakını, Vakıat, v 2, Mustafa Lt.iıtl , Tuhfe, s 4 Mehıned Şenıseddın, Gulzar, s 488, Haririzade, Tıbyan. vv 129a-129b, Vicdani, Tomar, s 112
40 Uzunçarşılı, Osmanlı Deoleti 'nin 1/nııye Teşkılatı, s 227
41 Niyazi-i Mısri, .Mec•iiid, v 23a; Babinger, N~vazf", El, c VIII, s 65
taıikat-detllet tlişkisf,
kadtzadeli ve ıneşayıb. .
57
42
ilim tahsiliiçin Diyarbakır'a gelen Niyazi-i Mısıi, burada bir yıl kalır. Oradan,
Diyarbakır vilayetinin sancağı olan Mardin'e geçer. Bu iki şehirde de oranın
alimlerinden Mantık ve KeHim okur. ·~ Böylece iki yılını daha geçu·en Ni yaz!-i
Mısıi 1050/ 1640 yılında, yaklaşık yirmi üç yaşındayken Mısır'a gelir. Niyazi-i Mıs­
ri kendisinin de belirttiği gibi, Mısır'da üç yıl ŞeyhOniyye külliyesindeki Kadir1
te kkesinde kalır ve oradaki şeyhe intisab eder.1 ' Ancak burada tasavvufl eğitim
alınakla kalmaz, bunun yanında Camiu'l-Ezher'de ilim tahsil eder, diğer taraftan
da vaazlar verir.'s
Bu şekilde , Mısır'da maddi ve manevi eğitimini sürdürürken, şeyhi , Niyazi-i
Mısrl'ye zahir ilim talebinden vazgeçmedikçe, tarikat ilmi sana açılmaz, diyerek
onun Camiu'l-Ezher'den ayrılmasını ister.''6 Bu sırada Niyazi-i Mısrl yaklaşı.k 27
y:aşlarındadır. Niyazi-i Mısrl bu teklif karşısında bir türlü karar veremeyip, tereddüt içinde kalır. Bu şekilde ilin1den ayrılması teklifi kendisine çok ağır gelir ve
Allah'tan kendine yardırncı olmasını niyaz eder. Niyazi-i Mısri, 1053/ 1643 yılın­
da gördüğü bir ıiiya üzerine Mısır'dan aynlır ve kendisine rüyasında işaret edilen yeni şeyhini aramaya başlar. Niyazi-i Mısri görüldüğü gibi Mısır'da üç sene
47
kalır
18
Niyazi-i Mısrl Mısır'daki şeyilinden izin alıp, ayrıldıktan sonra. üç yıl kadar
Arabistan ve Anadolu 'da dolaşıp, aralardaki bir çok şeyh ve tasavvuf erbabıyla
9
tanışır. ' Ancak anlaşıldığına göre rüyasında kendisine işaret edilen zara kavuş­
muş değildir. Nihayet, Niyaz1-i Mısrl 1056/ 1646 yılında İstanbul'a gelir. Burada
Su ltan Ahmed Camii civarında, Sokollu Mehmed Paşa Camii bitişiğindeki tekkenin hücresinde erbaln çıkarmıştır. so
42 Niyazi-i Mısrl, a.g. e, v 23a; ibrahiın Ra kım, a.g.e, v. 3; Mustafa Lü tfi, a.g.e, s. 6.
. . . ,'
43 Niyazi- i Mısri, ayn ı yer.
44 Babinger, "N{11azf'; El, c. VJU, s. 65; Abdi.ılbaki Golpınarh, '· . adını bilmediğimiz bir Kadiri
şeyhine dört yıl hizmetten sonra ... " diyere k Niyazi-i Mısrl'nin Mısır'da dôrt yıl kaldığını soyler ki, doğ­
nısu üç yıl olacaktır. (Bkz. Göl pınarlı, a.g.m , s. 183).
45 İbrahim Rakım, a.g.e, v. 3; Mustafa Lütfi, a.g.e, s. 7; Mehmed Şemseddin. a.g.e . ss. 408-409;
fs mail Beliğ. Güldeste, s. 189; Hüseyin Vassaf, Sefine, c. V, v. 74; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e, s. 29;
Gölpınarlı, a.g.m, s. 183; Doğranıacı, a.g.e, ss. 1-2.
46 Niyazi-i Mısri, a.g.e, v. 23a; tbrahim Rakım, a.g.e , v. 3.
47 Hüseyin Vassaf, a.g.e, c. V, v. 75; .Mustafa Lütfi, Tubfe, s. 9.
48 Diğer birçok kayna kıa Niyazi-i Mısri'nin IVI.ısır'da k:ıJış süresi farklı verildiği halde İbrahim Rak!ıll, Vakıt1t-ı Mt.Sdde , "elhasıl şeyh- ikadiri-i sabıku 'z-zikrin z:ıviyesinde üç sene mıkdarı istikaıııeı­
le hıdrııet ve ikaınet edip .. " diyere k, doğru bir tesbine bulunur. (Bkz. İbrahim Rakım, Vakıaı, v. 5)
49 İbrahim Rakım, Vakıat, v. 6; Mustafa Lütfi, Tııhfe, s. 10; Gölpınarh, a.g.m, s 183; Doğramacı,
age, s 2.
50 Mustafa Lütfi, Tııhfetü'l-Asn'sinde, "halen ziyareıgah-ı enam olan hücrede" diyerek, Niyazi-i
Mısrl'yi sevenler tarafından ziyaret edildiğiı1i bildirirse de (Bkz. Mustafa Lütfi, a.g.e, s. 10) bugün içiı1
bu ıekkeden ve h üc(eden eser kalmamıştır. (Bkz Gol pınarlı, ''Niy az f-t Mısrf'', İA, !sta nbul 1971 , c.
IX, s. 305) Tabibzade Zakir Şükru Efendi, Meluııet Paşa Tekyesiı1de şeyhlik yapan :ıatJarı sayarak bil
tekkeden bahseder (Bkz Tabibzade, Die /stanbıiler Derwisçh -Komxmte Und İlı re Sch eiçhe (Mecmia-ı Te kaya), haz M. Serhan Tay~i, Berlin 1980, s. 9)
58
tcısaırvıtj
Bu şekilde , kısa bir müddet İstanbul'da kalan Niyazi-i Mısri, aynı yıl içerisinde bundan böyle hayatının büyük bir bölümünü geçireceği Bursa'ya gelir. Niyazi-i Mısô Bursa'ya ilk geldiği sıralarda bazan Ulu Camii'nin yanındaki medresede bazan da Yeled-i Enbiya Camii kayyımı Sabbağ Ali Dede'nin evinde kalır.s ı
Niyazi-i Mısri Bursa'da boş durmaz, orada bulunan Allah dostlarım ve zamanın
ileri gelen alimlerini ziyaret eder, onlarla ranışır.sı
Niyaz:i-i Mısr'i, AnadoJu'yu dolaşmağa başlar ve Uşak şehrine doğru yola koyulur. U şak 'ta Halvecl Şeyhi Ümmi Sinan 'ın halifelerinden Şeyh Mehmed Halvetl'nin zaviyesine gelir ve burada kalrrıağa başlar. "' Burada biJ müddet şeyhe hizmet ettikten sonra, birgün Şeyh Mehmed Efendi, Niyazi-i Mısrl'ye Elma lı' da b.ulunan şeylıi Ümıni Sinan'ın Uşak'a geldiğinde kendisini ona teslim edeceğini
söyler.'\4
· · •..• "·
Bir müddet sorıra Şeyh Ümın1 Sinan'ın Elmalı'dan Uşak'a hareket ettiği habe-ri geJiJ· ve Mısrl karşılamaya gider. Niyazi-i Mısô daha önce rüyasında gördüğü,
ınanen işaret edilen şeyhin bu zat olduğunu hemen anlar ve elini öperek, şeyhe
inabet eder.';
Böylece Niyazi-i Mısr11057/1647 yılında ,"" yaklaşık yirmi dokuz-otuz yaşla­
nnda şeyhine kavuşup, ona incisap ile, tasavvufi: deyişle tecdld-i libas etmiş .olur.
Mısır'dan 1053/ 1644 yıhnda ayrıldığı hatırianacak olursa, onun şeyhini arama
macerasının yaklaşık döıt yıl sürdüğü anlaşılır. s· Uşak'ta bir müddet şey hi ile birlikte kalan Niyazi-i Mısri. birlikte, Elmah'ya gitmek üzere yola çıkar. "" Şeyl1Je birlikte Elmalı'ya gelen Mısri, hankahta kalmaya başlar ve bir taraftan şeyhinin denetiminde ınanevi eğitimini alırken , diğer taraftan da talebe okutur, dergabta
imamlık yapar.'~ Niyazi-i Mısri şeyhinin istediği hemen her şeyi yerine getinr,
hatta şeyilin isteği üzerine, dervi~lerin kışlık buğday ve ununu hazırlar, tekkeye
sırtında odun taşır. " Bütün bunların yaıunda, Niyazi-i Mısrl manevi terbiyesi için,
şeyhinin zaviyesinde halvete girer, çile çıkarır." ' Onun Elınalı'da iken halvete gi1
51 Mustafa Lutfi , Ttth.fe, s 10, Hüseyin Vassaf. Sefuıe, c V, v 76.
52 Mustafa Lutfı, aynı yer
53 İbrahim Rakını , a g.e, v 8; Mustafa Lı.itfı, age, s. 11; Golpınarlı, "Niyazf-i Mısrf", lA, c IX, s
305, Dograınacı, Niyazi-i Mım~ s. 3
54 Mustafa Luıfi, a.g.e, ss 11·12, Huseyin Vassaf. age, c V, v. 77
55 Hüseyin Vassaf, Sejine, c. V, v 78
56 lbrahiın Rakını, Vakıat, v. 9, Mustafa Lu ıfi, a ge, s 13; Huseyiıı Vassaf, a ge, c v, v 78
57 Mehme t Şeyhi VakiWı/'1-Fıtdalti'sında. Niyazi-i Mısrl'nın şeyhin i bulmak için yedı sene miktan dol~tığını kaydedersedebu yukarıda da açıkladığımız gibi yedi sene değil dort senedir (Bkz
Mehıned Şeyh!, Vakai'u'l-Fudala, s 92). Babinger'de bu surenin aynı şekilde yedi sene olduğunu
soyler ki, o da aynı harayı ıekrarlaıııış goninrııektedir (Bkz Babinger, "Niyazi'; EI, c VIH, s 65)
58 Mustafa Lutfi, Tııbje, s 13
59 Mustafa Luıfi, Tul~fe, ss 14-15
60 ıbrahim Rakıın, Vakıat, v 9. Huseyin Vassaf, Sefıne. c V, v 78
6l lbrahıın Rakıın, aynı yer
tarıkat-deo/et ılışkm, kadv:lldelı
ve meşayzh
59
np, çı le çıkarmasııçın tahsıs edılen yerın, yakın zamanlara kadar Nıyazi Makamı
veya Nıyazi Hucresı şeklınde aıuldığıru bılıyonız 6 ' Daha sonrakı olayın gelışı­
mınden .ın!aşıldığına go re, Nıyazı-ı Mısrl tasavvut! deyışle sulCikunu tamamlayın­
ca şeyhı onu oğluyla bırlıkte memleketine gondenr ve onlar da gıdıp, donerler
Nıyazi-ı Mısrl'nın sulCıku, 1060/1650 yıllarında halen devam etmektedır ve bu
durum kendısıne hılafet ve ıcazetın verıldığı 1066/ 1656 yılına kadar surecek'-tır "
1057/ 1647 yılında, aradığı şeyhı Elmalılı Umml Sınan'ı bulan Nıyazi- ı Mısr1
1066/ 1656 yılına kadar aralıksız dokuz sene şevhıne hızmet edeı c' Nıyazi-ı Mı~­
ıi şeylunden ızın ve Kazetı aldıktan sonra Uşak'a doğnı gıtıneye karar venr Rı­
vayete gore bunu duyan dığer dervışler, .şeyhlerınden, Nıyazı-ı Mısô'run kendı­
lerıne son bır kez va 'zetınesını ıstırham ederler h Nıyazi-ı Mısrl de, onların ıstek­
lerını yerıne getırır ve yaptığı guzel vaazdan soma şeyhının elını oper, dervışler­
le helalleşır ve Elmah'dan ayrılır (N
Aynı şekılele Uşak'ta hayarını devam ettırırken, Afyonkarahısar sancağına
bağlı Çal kazası halkının ılen gelentennden bır kaç kışı Uşak'a gelıp, Şeyh Mehmed Efendı'den kendılerıne dıni konulan oğretecek, halka va'z u nasıhat edecek, dındar, guvenılır bır kışı taym etmelerını ısterler O da Nıyazi-ı Mısriyı gonderır ~, Çal kazasında kendıne tevdi edılen gorevlen yerıne getırmeye çalışan Nı­
yazi-ı Mısri, burada bır muddet kaldıktan sonra halkın çoğunun dı.ınya peşınde
koşan ve ıbadetlennı terkeden ınsanlar olduklannı gonır Dığer taraftan bır kı­
sım ın~anlaıın, bızım memleketımızde kendımıze yetecek daha bılgılı şeyhımız,
hocamız vardır, gıbı dedıkodularından rahatsız olunca, burada fazla duramaz ve
tekrar Uşak'a doner '" Anlaşılelığına gore, Nıyazi-ı Mısri, Çal halkından pek ıne­
ınnun olmamıştır
Nıyazi-ı Mısr'i aynı şekılde, Uşak'ta Şeyh
l\llehmed Etendı'nm yanında kalır­
gelentennden bır gnıp geltr Şeyh Mehmed
Efendı'den postnışınlık yapatılecek bır şeyh talebınde bulunurlar Şeyh Mehmed Efendı de, ''Bızım Mısrf Efendı, bu şehre fazlasıyla revadır" dıyereli.., onu
şeyh olarak gondeımek ıstedığını kendısıne bıldım Nıyazi-ı Mısrl de, emre ıtaat
ıle, Allah'a tevek:kul edıp, gelenlerle bırlıkte Kurahya'ya doğru yola koyulurM
Buradan anlaşılacağı u zere o donerode Uşak, bolgenın dın1 ve tasavvutl faalıyetken, bu defa da
Kmahya'ıun ılerı
62 Abdullah Ekız, '>ınaıı Um mf lle Ahfadz, s 31
63 Mustafa Luıfı. Tııhfe, s 18
64 lbralııın Rakun, Vakıiit, v ll
65 Musıafa Lutfı Tıthje, ss 20 21
661bralıını .Rakuıı, Vakuit, v 12
67 Ibrahım Rakını, Vakıiit, v 13, Mustafa lutfı, Tıth/e, s 23, Dogranıa.cı, age ss 6 7
68 Ibralıuıı Rakım , hikufit, s 13
69 Ibra hını Rakı m, Vak-zat, v 13 14. Mustafa Lutfı, Tuhfe, s 24, Dogramacı, Nıyazf ı Mmi s 7
Gol pınarlı Nıyazı IA, c Vlfl s 305
!erin oldukça canlı olduğu bir merkezidir.
Niyazi-i Mısrl ve beraberindekiler, Kütahya'da kendilerine tekke edindikleri
yere gelirler. Niyazi-i Mısrl orada yerleşip hemen tasavvufi faaliyetlere başlar. O
zamanlar Kütahya 'daki bu yerleştikleri Halverı rekkesiyle, Balışizade Ahmed
Efendi (ö.llSl/ 1738-9) adında bir zat ilgilenmektedir.70 Zaten Kütahya'dan
Uşak'a gidip, Şeyh Mehmed Efendi'den kendilerine şeyh talebinde bulundukların.a göre, gelenlerin Şeyh Ümm1 Sinan ve tarikatını önceden tanıdıklan kanaati
hasıl olmaktadır.' '
Anlaşıldığına
göre, o bölgede Halvetiye Tarikatı oldukça yaygın ve etkin görünmektedir. Mısrl'nin Kütahya'ya geliş tarihi de, bu bilgiler ışığı alrında ortaya
çıkmaktadır. Ayrıca Mısıi'nin, 1066/ 1057 ytlında şeybinden icazet al ıp ayrıldığı­
na ve Kütahya'da bu görevi sürdürürken şeyili Ümm! Sinan 'ın (ö.1067/ 1658)
ölümünü haber aiJp tekrar döndüğüne bakılırsa, Kütahya'da bir yıldan fazla kalmadığını söyleyebiliriz.
Bu şekilde halka tarikat adabını telkin ve irşatla uğraşırken, ehl-i sünnet geçinenlerden bir kısım halk, bundan önce slıfilerin deveranı Osmanlı memleketlerinden emr-i hürnayunla yasaklanrnışken, MısriEfendi dedikleri bu adam niçin
ulu'l-emre itaat etmez, ehl-i sünnete uymaz, şeklinde dedikodular çıkarırlar. Bu
dedikodular öyle ayyuka çıkar ki; Niyazi-i Mısrl'nin kulağına kendisini şehit edecekleri şeklinde söylemiler bile gelir. 72 İşte bu olaydan sonra Mısrl, kendiılİ döneminin siyasi olaylan içinde bulur.
Bu olaydan anlaşılacağı üzere, Kadızadelilerin etkisiyle OsmanWarda padişah fermanıyla zikir ve deveran yasaklanmış, bu durum cehr1 zikir ve deveran gibi esasları olan Halvetiye tarikatına ınensub Niyazi-i Mısrl'yi üzmüş ve etkilemiş­
tir. Niyazl:-i Mısd Kütahya'da iken şeyilinin vefat haberini alır ve yerine Bahşlza­
de Ahmed Efendi'yi halife tayin ederek Kütahya'dan ayrılır.;ı
Aynı günlerde Kadızadeli zihniyetinin etkisiyle zikir ve deveranın yasaklanması, tekkelerin kapatılıp yerine ınektep açı lması gibi düşünceler ve arkasından
70 Mustafa Lutfi, Tuhfe, ss. 24-25. Bu tekkenin yaklaşık XV. yüzyılın b~uı da yapı lmış, asıl ad ı·
Tekkes i olduğunu ve zamanla Balıklı Tekkesi dendiğini öğreniyonız. Bu tekke Ki.ı·
ıahya'da Balıklı MalıallesiJıde, Rüsıenı Paşa Hamamının hemen güneyinde yer alır. (Bkz. Uzunçarşı·
lı, Kütahya. Şehri, (Devlet Matbaası) İstanbul 1932 ss 123·124; Ara Alnın, ''Kı'itabya'nm Ttirk Devri
Miınatisi", Atatürkü n Doğnıunun 100. Yılına Arnıağan KÜTAHYA içinde, İstanbul 1981/ 82, s. 341 )
nın Muslilıüddin
71 İ Hakkı Uzunçarşıl ı, Ki.ıtahya Şehri adlı eserinde tekke ile ilgili verdiği bilgilerle bu kanaati·
nıizi
te'yid eıınektedir Şöyle ki, adıgeçen bu tekkeye ilk önce Mısrl'nin şeyhi Elınalılı Ümıui Sinan'ın
halifelerinden Şeyh Muslilıiiddin Efendi'nin (ö 1661/ 1072) şeyh olduğunu, arkasından onun yerine
oğlu İsınail Efendi, onunda yerine de oğlu Bahş1 Efendi'nin yerine geçtiğini öğreııiyonız. (Bkz.
Uzunçarşılı. aynı yer; Ara Altun, aynı yer)
72 Aynı yer
73 Mustafa Lutfı, Tttl?fe, s 25.
tarıkat-devlet ılrşkı<>ı kadızade/ı ve nıeşavrh
61
şeylunın vefatı Nıyazi-ı Mısrl'yı
dennden uzmuştur "' Şeyhının vefauna duyduğu
onu, Uşak'ta yaşamağa adeta mecbur etmıştır
Bır su re p1rdaşı Şeyh Mehmed Uşşakl'nın yanında kalan Nıyazi-ı Mısrl 1071/ 1661
yılı sonidrmda Şeyh Mehmed Efendı'den ızın alarak, Bursa'ya gıtınek uzere yola
çıkar '' Nıyaii-ı Mısrl 1072/ 1661-62 yılının başında , kendısını sevenlerden bır ıkı
kışıyle bırlıkte Bu ı sa 'ya gelır '(
Nıyazi-ı Mısrl, daha once gelıp, bır muddet kaldığı ıçın Bursa'nın yabancısı
bu
uzunttı
ve
donemın olayları,
değıldır Oneekı gelışınde evınde mısafır kaldığı Veted-ı Enbıya Mahallesı'nde
Sabbağ Alı Dede'nın hanesme gelır " Burada kendısıne bır oda venJır ve bu odada bır muddec kalır -$ Ibrahım Rakım, kendı doğum yerı olan bu mahallede Sabbağ Alı Dede' nın otı.ırduğu evın avlusunun sokak kapısına yakın bır yerıne dert
dm· aı çevırıp , Nıyazi- ı Mısr'l'ye halvethane olarak verdığıru ozellıkle belırtır '9
Daha sonra Ulu Camıı yakınındakı medreseele ve Şehrekustı.ı Carnıı 'nde bır hucrede, kendısme ınahsusen yaptınlan dergahın ııışasının tamamlanmasına kadar,
çeşıtlı yerlerde kalır Nıyazi-ı Mısd Bursa'da kaldığı sure ıçınde, Ulu Carnıı'nde
halka va'z vem1ış ve camıye sureklı devam etmıştır 00
Nıyazi-ı Mısrl Bursa'ya bu gelışıyle bırlıkte tanınmaya ve çevresınciekı devam
edegelmekte olan dınl, sıyasi olaylara aktıf olarak katılınaya başlamıştır O donernde Padışah ve etrafındakıler, eskıden ben suregelen Kadızadelı-Sıvası mucadelesı komısunda sert tavırla r takınmaya başlamışlardı Ozellıkle, vaızler sıru­
tından padışaha oldukça yakın Van! Mehmed Efendı'nın (o 1096/ 1685) tahnklerıyle halvetilere karşı aldıklan kararlar, hıssedılır olçude sertleşrneye başlamıştı
Işte Nıyazi-ı Mısri, kendııfadesıne go re, Kadızade lı zıhnıyetınden ılk uyarıyı Bursa'da alıruştı NıyaZı-ı Mısıl:, hatıratında Bursa'ya ılk geldığınde bır grup vaızden,
Bursa 'da sureklı kalınasının Halveuye Tarıkatını terk etınesıne , bununla da kalmayıp, kursuele Halvetıye Tankatı aleyhıne konuşmalar yapmasına bağlı olduğu
şeklınde ıfadeler bulunan bır ınelmıp aldığuu anlatır
Ayrıca bu mektı.ıpta Padışahın, Şeyhuhslamın , Vezırın , ozellıkle de Van! Meh74
Jbrahım Rakım, Vakıilt v
75
Jbrahım Rakım,
15
age, v 15
76 fbrahıın Ralum aynı yer Terceme-ı. Hal-ı Şeyh Muhammed Mı m' en.-Nıyazf, v 1 lSa Belıg,
Gııldesıe s 189, Mehmed Şeyh!. age, s 93, Ayvansarayı age s 46, Hanrizade, age, c lll v 131a,
B M Tahır, a 8 e , s 29 Kepecıoğlu , Bur>a Kıuuğu, c m, s 451, Doğrarnacı, a 8 e, s 7, Babın8er
a gm, s 65. Golpınarlı, Nıyazi . lA s 305
77 Mehıned Şenıseddın, Gulzar, s 414
78 Musta fa Lutfı. age s 26
79 lbrahım Rakım, age, v 16
80 Mustafa Lutfı a g e s 26 H useyın Vassaf, Nıyazi-ı Mısri nın Bursa ya ılk geldığı zamanlarda
vaat ettıgı yerı daha sonra ·dervışlerın ve a.şıkiann zıyareı edegeldıklerını ve kend ısının de her gını­
ğınde o mekanda Allah ıçın ıkı rekat namaz kılıp, ı neıhuına dua euıgını soyler (Bkz Huseyın Vas
saf, Sefıne c v, v 82)
tasawıif
62
med Efendi'nin mutasavvıfların aleyhinde olduklarını ve böyle düşündüklerini
söylerler. Ancak Niyazi-i Mısr1, "bildiğinden kalmasınlar " diyerek cevap verir ve
kendisi için tarikarını terketmesi gibi bir durumun söz konusu olarnıyacağını bildirir."'
3- .Mücadel e Dönemi ve Olaylara
Girişi
Bilindiği
gibi, öteden beri tckke mensuplanyla, medrese mensupları arasın­
konularda tartışmalar süregelınekredir. Osmanlı ' nın kuruluş döneminde
padişa hlann ve devlet erkanının mutasavvıflara karşı duyduklan saygı , Anadolu'da tarikatla rın kısa sürede yayıimalarına sebeh olm uş ve bu revaçla birlikte
u lema ve şeyhle r arasında bazı ko nularda tartışmalar ortaya çıkmaya başlamıştı.
Özellikle Niyazi-i Mısrl' nin yaşadığı XVII. yüzyı la gelindiğinde Kadızade li-Sivasi
tanışmaları şeklinde kutuplaşan bu mücadele iyice kızışnuştı.sz 1061/ 1651 yılın­
da, sufiler aleyhine Kadıza.deliler bir kıyaın başlatmışlar, dönemin veziri Köprütü Meluned Paşa da durumu haber alıp Kadızadeli vaizleri sürdürmek suretiyle
bu meseleyi geçici olarak kapatmıştı .
Diğer taraftan 1665 yılında İstanbul'a gelen Fransız )ean Thevenot İstan­
bul'da biJ· Mevlevl sema ayinine katıldığı ve bunu genişce anlattığına bakılırsatı.
bu tarihe kadar zikir ve devcranın serbest olduğunu a nlıyoıuz. İşte, geçici olarak
kapa nmış görünen bu mücadele, saray hocası ve dönemin vaizlerinden Varu
Mehmed Efe ndi (ö. 1096/ 1685)'nin padişahı ve devler erkanını etkilernesiyle yeniden ortaya çıkınış ve 1077/ 1665 yılında deveran ve zikir, devler tarafından bir
ferman çıkartı la rak tekrar yasaklanmıştı. Diğer bir ifadeyle, Van! Efendi IV.
Mehıned'in gözdeleri arasında yer almış ve sağlam ış oldu ğu nüfGzu kendi istek
ve doğrultu sunda kullanarak, zamanındaki bir çok olayda ağırlığını hissettirmiş­
tir.tl(' Hatta bu olay üzerine Yasağ-ı Bed (Kötü Yasak) kelimesiyle tarilı düş üJ müş­
da
bazı
81
85
tür.6..
81 Niyazi-i Mısri, Mecmiia, BEEK, v. 6b;
82 Yurdaydın, isitim Tmihi Dersleri, s. 125.
83 Abdi Paşa, Vekayfııdme, v. Sla; Naima, a.g.e, c. V, ss 56-59; Mehıııed Nazmi, J-lediyyetıi '1-İh viin, vv. 161a-161b.
84 Jean Thevenoı. 1655-J656'da Tı'lrkiye 'de, İstaııbul 1978, ss. 133·135
85 Mustafa LOtfi, T11hje, s. 35-35.
86 Erdoğan Pazarb:ışı , -van f Mehmed Efendi'nirı Hayarı ve Eserle ri'; E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. IV, s 361.
87 Sakıb Dcdc. Sejlne-i Nefıse-i Mevlev~viin, Mısır 1283, s. 179-180; Gö lpınarlı, Mevliinadan Sonra Meıl/evflik, İst anbul 1953, ss. 167-168; Mustafa Kara, Bursa'da Tarikatlar ve Tekke/er, Bursa 1990,
s. 119; Mustafa Lütfi, deveranın ve zikrin bu def.ıki yasaklanış tarihini 1076 verirse de, Yasağ- ı Bed
kelimesiyle ta rih dllşi.ıldi.iğü ve bunun sayısal değerinin 1077 olduğu için biz ikinci ıarihi esas aldık.
Ayrıca. Selçu k Eraydın da bizimle aynı kanaaııedir. (Bkı;. Selçuk Eraydın, Tasawı.ifı!(? Taı'ikarlaı·. istanbul 1990, s 427)
tankaı-devlet ılışkm, kadızade/ı ıl(! ıneşayıh
63
Bu yasaklamadan sonra, Edırne'de bır Kadırl Tekkesı, Bursa'da Eşrefzade
ve Halveri şeyhı Şeyh Muhyıddm ıle Nıyazı-ı Mısrl'nın tekkelen
zıkır ve deverana devam ederler Dığer btıtLU1 tekkeler kapatılır 88 Nıyazı-ı Mısrl
deveran yasağına rağmen zıkır ve deverana devam edıyor, bu sebeble de Kadı­
zadelılerden ara ara tenkıt gelıyordu Nıyazi-ı Mısrl, onların bu sataşmalarına
yazdığı eserleıle cevap verıyordu R) Nıyazi-ı Mısô zıkır ve deveran yasağından
dolayı çektığı sıkumları kendısı .şoyle anlaur "Bın yetmış bır _yı.tı (1661) sonlarına doğru Uşşak'tan Bursa'ya z orunlu olara/:.~ bıcı-et ıttık Ve munkırlerın
amacı, tekkele;-ı yıkmak ve yerıne rnedt·ese bına etmektı Bm seksen beş senesmde ( 1674) onlarla aramızda suthunıuz va kı oldu Bın yetmış uç yılında (1663)
Şeybulıslam Mmkanzade 'den deueranm yasaklanmasına daır fetva aldılar
Bın yeımış dokuzda (1668) buyuk jitnelere duştum Bın seksen yılında (1669)
tekkeyı ınşa ettık Bın )'etmış dokuz yılıneta (1668) oyle bır fıtne çıktı kı, oturduğum mahatden başka bır mahalle gıtmeye mecbur oldum Bın seksen uç yı ­
lında (1672)bu fıtneJer oy/e at1tı kı, devlet erkanına durumu bıldırnıek ıçın
Edırn<ve gıttım Bın seksen dort senesı (1673) sonunda kendımızı nobetle dervışana beklettık Bır kaç ay nasıbata çıkmadık Bın seksen dort serıesı (1673)
recep ayı başına kadar hovlece surdıt gııtı ,Do
Buradan anlaş ılacağı u zere tasavvuf erbabı bu donemde Kadızadelılenn etkı­
sıyle devletın ve vaızlenn cıddı saldırılarına maruz kalmaktadırlar Dığer taraftan
bır grup ınsanın kendı ınancı ve anlayışına gore ıbadet ve tarikat ayını yaptıkla­
n mekanların yıkılınası veya buna teşebbus edılınesı tabıi olarak ka rşı tarafın kız­
gınlığını artırmaktan ba.ıka bır şeye yaramayacaktır Osmanlı Devletı, o donemde gorulduğu gıbı surgunler!e bu kavga ve mu cadelelerı bırırıneye çalışmışsa da,
kanaatımızce ızlenılen polıtıkanın yanlışlığın sebebıyle, bu kavga ve gunılnıler
devam edıp gıdecektır
Yıne daha once Kuçukkadıziide Meluned Efendı (o 1045/ 1635-36) ve Sıvas!
Abdulmecıd Etendı (o 1049/1639), Vaız Usnıvanl Mehmed Efendı (o 1072/1661)
ıle Halvetl şeyhı Abdulehad en-Nuri (o 1061/1651) mucadelesıyle suregelen bu
munakaşa, daha da artarak Vaız Van! Mehmed Efendı)' ve Nıyazı-ıMısri arasın­
da devam edecektır
Padışah IV Mehmed'ın hocalığına kadar yukselen92 ve vaızler sınıfından olan
Şeyh Şerafemn
88 Mustafa Lu dı Ttth(e s 34 Doğraınacı, a g e, s 9
89 Jbrahını Rakım, Vaku'it, v 23
90 Ibrahuıı Rakıııı, ;ı g e, v 24
91 Bkz Belığ, Gıılde~te-ı Rıyaz-ı bfanss 209-211. Defterdar Sarı Mehıned Paşa, Zttbde-ı Vekayıaı, ss 31 32. Raşıd Efendı, Raşı.d Tanhı, ss 134 135, Musıakmızade, Mec:el!eıu n-Nı~ab fı n -Nı~eb
ve 1-Kıma ve 1-Eif;:ab, v 433b, B Mehnıed Tahır, O>manltMıte!lıjlen, c ll s 50, Şemseııın Sami, Ka
mıkı A lam, c VI, s 4679, Kepecıoglu, Bııı;a Kutuğıı, c IV s 325, ErdoganPazarbaşı VaniMehmed E(cındı nm Havarı, ııe Eserten S IV, ss 362 367
92
Uzunçar~alı Qçmanlı Deuletı nın Jlmıw Teşkılatı
s 148
64
ıasavvuf
bu zatın padişaha etkisiyle, zikir ve deveranın yasaklanması sonucu, dönemin
Halvetl şeyhi Niyazi-i Mısd'yi karşısına almış oluyordu. Niyaz1-i JVlısfi, onun yaptıidarını şöyle anlatır: "Vanf, Sullan Mehmed'e yaktaşma imkfını bulunca Sultan Mebmed ccınıide, mescitte ve tekkelerde bulunan bütün zikir ebiini cehrf
zikirden kesti, zikir ebiini darmadağın etti: Zikir yerlerini boşalttı. O kadar ilen: gitti ki, zikir mıru insanlarm kalbinden tamamen sönmeye yü.z tuttu. 'v3 NiyaZı-i Mısri'nin, Van! Mehmed Efendi'nin padişaha olan yakınlığı konusundaki
bu ifadelerini tarilli kaynaklar da doğnılamaktadır. Tarihçi Abdurrahırtan Abdi
9
Paşa, padişahın Van! Mehmed Efendi 'yi davet edip, hediyeler sunduğumı ; hat96
ta bizzat Varu'nin evine giderek ona ilrifatta bulunduğunu kaydeder.
Burada, NiyaZI-i Mısrl'nin ifade ettiği gibi, Van! Mehmed Efendi, Sultan Mehmed'in padişah hocası olması, saraya yakınlık gibi bir avantajı dönemin mutasavvıt1arının aleyhine kullanmasını iyi bilen b irisidir. Bir ara Van! Meluned Efendi, Padi.şah IV. Mehmed'i etkileyerek, 1078/1667 yılında Kanber Baba Tekkesini
yıktınnıştır. - Ancak bu dönemde, alabildiğine yoğunlaşan bu Kaddldeli-Sufi
mücadelesi, her ne kadar bu şekilde bazı ileri gelen kişilerin şahsında ortaya çı­
kıyor gözükse de, gerçek nedeni sadece bu kişilerin kişisel güç ve otoritelerine
bağlamak doğıu değildir. Acaba, Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde ve ondan sonraki dönemlerde, bu çeşit mücadeleler neden ortaya çıkmamıştır? Bize
göre bu tür olayları tek sebebte toplamak mümkün görünmemektedir. Çünkü
Osmanlı Devleti, bu olayların arttığı o dönemlerde siyası, iktisadi alanlar başta
olmak üzere, pek çok alanda hızlı bir gerileme dönemi yaşamaktadır. Hemen
hemen her alanda göıi.ilen bu gerilemenin, l<işilerin ve toplulukların zihniyetinde de ortaya çıkması pek tabii bir duıumdur.
Burada. Niyazi-i Mısd'n.in mutasavvıf olduğu için taraf olmaktan kendisini
k.<.ııtaramadığı ve kendisini hissiyata boğduğu, karşı taraf hakkında söylediği
sözlerden ilk bakışta anlaşılmaktadır. Niyazi-i Mısrl'nin bt.ı tavrına, kendi yazdığı
mecmuada sık sık rastlarız . Mesela bir yerde şunları söyler: "Bire echel-i ha/kıl­
Iab, bire Hanızaviyye şeyhi, Mehdi'nin zuhu.run.a sebeb sensin. Al-i Osman'ın
tahtını berbat iden sensin. Vefa teniyafi'zikrf denilen zalim Vanf, sen değil mi94
9
93 Niyazi-i Mısri. Meviiidz/'1-/rfan, w . 106b-107a.
94 Abdi Paşa , llekiiyfniime, v. 100a-100b: Raşid, Tarib-i Raşid, c. I, ss. 134-135; Hanınıer, Osmanlı Tarihi, c. XI, ss. 155-159.
95 Abdi Paşa, Vekiiyi'niime, v. lOOb; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zı'ibde-1 Vekayıat, ss 45-46.
96 Abdi Paşa, a.g.e, v. 127a. Ayrıca bkz. Raşid , a.g.e, c. l, ss. 134-135.
97 Abdu rrahman Abdi Paşa Vaiz Vani Efendi 1078/1667 yılında, vaaı esnasında, halkın Kanber
Baba Türbesine giderek, şirke düştüklerini anlaıtıgı için Padişah'ın Kaymakam'a ferman gönderip
turbenin yıktınlmasını söylediğini belirtir. Abdurrahman Abdi Paşa . btı olayı eserinde, "Tahrib-i Tekye-i Kanber Baba" başlığında verdiğine bakılırsa tekke yıkılmı.ştır. (Bkz. Abd i Paşa, Vekayfntime, v.
133a; Raşid, a.g.e, c. 1, ss. 139-140; Hammer, Osmanlı Tarihi, c. XI, ss. 155-168)
tankat-devlet ılışkıSı, kadızade/ı ve meşa.Jnh
sın? Değme bır zalımın adı zıkredılmemıştır
Kur'an'da Bu
65
senın zıyade
delalet ıder Vefa tenıya ıle anladığın şırkten sakınınm Ol
cabılsın, echelsın, ol jasıksın, nıulhıdundansın '98
Gorulduğu gıbı Nıyazı-ı Mısıi, Yani Mehmed Efendı hakkında ağzına gelenı
soylemış, onu en sert kelımelerle eleştırmıştır Ancak burada tek taraflı duşun­
rnek ve karşı tarafın bu duruma etkısı ve katkısını gormemezlıkten gelınek de,
haksızlık etmek olur kanaatındeyız Gerçekten yukanda belırtıldığı gıbı, Van!
Mehmed Efendı, tum mutasavvı flaı a, ozellıkle de, halvetilere cephe almış, padı­
şahı da, arkasına alarak şeylılere hacldınden fazla ezıyet ettırrnıştır Bır ara Istanbul'da veba hastalığı çıkmış , bır çok ınsan bu hastalıktan olmeye başlamıştı Bu
durum, Van! Mehmed Efendııçın kaçınılmaz bır fırsat ıdı Vaazlarında bu hastalığın sebebı olarak halkın bazı turbelere olan aşırı saygısını gostenyor, tarikat er99
babına ateş pusku.ruyordu
Deveran ve zıkrın yasaklandığı bu donemde, N1yaz'l-ı l\lhsıi'nın bu yasağa uymadığını anlıyoruz Hatta bazı kıınseler, devlet emrı ıle yasak edıldığı halde Nı­
100
yazı-ı Mısr1 neden bu yasağa uymaz dıye dedıkodu ederlermış
Nıyazı-ı Mıs­
rl'nın, bu tavrından onun yasak emnne uyup uymaması bır tarafa, halkın ve kendını sevenJen n desteğını almış, daha ılk yıllarında bellı bıı- nufflz elde etmış olme/'un
olduğuna
duğunu anlıyonız
Deveran ve zıkrın yasaklanmasıyla ılgılı bu tartışmalar su.rup gıderken , doneAluned Paşa şohretını duyduğu NıyaZı-ıMısri'yı
102
Edune'ye davet eder Nıyazi-ı Mısr1 bu davete ıcabeten yaklaşık kırk gun kadar
Edırne'de FazılAhmed Paşa'nın rrıısafırı olarak kalmış ve sonra oradan Istanbul'a
10
gelınıştır
Bu karşılaşma, Nıyazi-ı Mısıi'run, hayatında ılk defa donemın devlet
adamlanndan ust sevıyede bınyle kurduğu bır dıyaloğ olınası yonuyle, onerolı­
rnın sadıazamı Kopnılu Fazı!
10 1
j
dır
Nıyazi-ı Mısri'nın
Istanbul'a bu
98 N ıyazi-ı M ısrl Mecmfia, BEEK,
99 Mehmed
Raşıd, Tarıh-·ı Raştd,
155 156, Ahmed Refık, Kopntluler,
Orhaıı
c
ı,
gelışınde, Şeyhtılıslam Mınkarlzade
Bol, no 690, v 52b
ss 139-140, Hammer,
(Matbaa-ı Hayrıyye)
O>mcınlı Dev/eıı Ta11hı,
Istanbul 1331, s 73
Yıne ayn ı
Vani Mehmeı Efendı nın veba hastalığının tek sebebının Babaeskı'de halk tarafından
taşı toprağı opulen,
bu
adaklar adanan Kanber Baba turbesıne bağlıyordu
ıahrıkçı, konuşmaları sonucu yıktırılmıştır
100 Mustafa
101 Koprulu
Lutfı,
Fazı!
Yahya
(Bkz
Aynı
Netıcede
c XI ss
l<aynaklarda,
zıyaret edılen,
bu turbe, Yani'nın
yerler)
age, s 35
Ahmed
Paşa,
sadarete 1072/1661 de
gelrruş
ve 1087/ 1676
tarıh ınekadar
bu
gorevde kalınıştır Bkz Mehmed Şenı'i, Estnaru 't-Tevtlrfh, s 98, Ahmed Refık, Kopntluier, s 3, Omer
Kopnılu, Osmanlı Devleıınde Koprnluler,
102 Mustafa Lutfi, Tubje, s
ss 32-42
36, Babınger,
103 Mustafa Lutfı, age, ss 36
"Nıyazi; EI, s 65, Doğraınacı, Nıwızf-ı Misri, s 9
66
ıasauımf
Efendi 104 (ö.l088/1677) dualarını almak için şey hi davet eder. Bunun üzerine Niyazi-i Mısrl: "Şeyhü.lislam hazretleri tmikat-ı aliyye ayinindenmahzuzdur. Ancak zikir ve deveranın yasaklanmasına sebeb oldu. Bu ziyaretten memnun değilim." gibi sözler söylemesine rağmen, davete icabet etmiş ve görüşmüşlerdir.
Şeyhülisliim kendilerine ve tarikat ehline karşı iyi niyet taşıdıklarını ifade etmiş­
ler ve yanlışlıkla alınan bu karardan dolayı Niyazi-i Mısrl'den özür dileınişler­
dir.'"s Burada dikkat çekici bir durum ortaya çıkıyor ki; ilmiye sınıfından olup da,
Kadızadeli vaizleri desteklemeyen onlardan farklı düşünen bir sınıfın olduğunu
anlıyoruz. Yukarıdaki ifadelerden Şeyhülislam'ın aslında zikir yasağına fetvayı
zorakj verdiğini anladığımız gibi, bu sımftan olan alimierin zaman zaman biraraya gelip, Kadızadeli vaizlerin durumunu konuştuklarını göıi'ıyonız. Hx·
Bu şekilde zikir ve deveran yasağı uzun yıllar devam edegelmiştir. Niyazi-i
Mısri yukanda belirttiğimiz gibi, dönemin sadrazaını Köprülü Fazı! Ahmed Paşa'nın Edirne'deki davetine icabet etmiş. Bursa'ya dönüşte İstanbul'a uğrarrıışn .
Bu gelişinde, Niyazi-i Mısri'nin Ayasofya Camii'nde bir cuma günü vaaz edeceği
duyulmuş, dönernin alimleri, devlet adamlan ve Sultan IV. Mehmed
(ö, 1098/ 1687)'in de huzurunda zikü ve deveran hakkında çok tesirli bir konuş­
ma yapmıştır. Bu vaazında NiyaZI-i Mısri, zikrin faziletlerinden, tarikat mensuplarııun din ve millete yaptığı hizmetlerden, tekkelerin birer ilim ve irfan merkezi
olduğundan ve yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden bahsederek, zildr ve deveranın
yasak olmasının mahzurlarından bahseder. urı
Bunun üzerine vaazı dinlemekte olan Padişah ikna olur ve NiyaZI-i Mısrl daha kürsüden inmeden, zikir ve deveramn serbet edildiği ne dair emir hemen ora104 Şeyhtilislam Minkarizade Yahya Efendi 1072/1661'de Şeyhtilislam Sun'lıade yerine Şeyhu­
1084/1673 tarihinde azledi.ldi. Yaklaşık on iki y~ Şeyhülislaınlık yaptı. 1088/1677 tarihinde vefat elıııiş ve i.Jsküdar'da adına yaptudığı medresenin avlusuna defnedihnişlir. (Bkz Abdi Paşa,
liekaylname, v. 81b; Mtisıakıınzade, Det,hatil'/.,fofeşayfh, (Çağrı Yayınları) İstanbul 1989, ss 70-71;
Meh nıed Şem'i, Esmarıı't-Teuiin7J, s 117; Melınıed Süreyya, Sicill-i Osman~ c IV, s 632)
105 Mustafa Lü tfi, Tul~fe, ss. 36-37, Iiüseyin Vassaf. Se.ffne, c V, v 83 Burada da anlaşılacağı uze·
re Niyazi-i Mısri'nin Mirıkarizade ile ilişkileri gayet iyidir. Ayrıca Niyazi-i Mısri ona gönderdiği mektubunda, " Allahın rahmeli ve rızas ı; nimetlerimiLin vel is i, h iınnıetleri yüksek, ahlakı olgun, kerenıi
yı.ice olan şeyhimiz, İslam ve Müslümanların şeyhi" diyerek siıayişle bahseder. (Bkz Niyazi-i Mısri,
Mevaidü.'l-ltfan, vv.49b-50a)
l islanı oldu.
106 Bkz. Naima, Ravzatü'I-Hüseyıı Hı.l.lasatji Ahbtiri'l-Hajikayn, c. VI, (Matba-i Amire) İstanbul
1282, s. 330.
107 Kalib Çelebi'nin bu dönemde telif ettiği tarih kroniği Takufmii't-Teviirfb adlı eserine gore,
Sultan IV. Mehıned, 1058/1648'den 1098/ 1687 tarihine kadar kırk sene saltanana kaldığını bildirir.
(Bkz. Katib Çelebi, Takı•lınii't-Teviirfh, v. 47) Ayrıca Hüseyin Vassaf, Sejme-i Evliya'sında Niyazi-i
Mısri'nin İstanbul'daki bu vaazından dolayı zikir ve deveranın serbest kılınması olayının 1086/1675
tarihini verir ki, (Bkz. Hüseyin Vassaf, Sefine-i Er;/i:ya, c.V, v 83) Sultan IV. Mehmed'in salıanal yılla­
rına tekabul eunesi ve bu olayın doğruluk derecesini artırması yönünden önem arzeıınekledir.
tarıkelf deıı/er ıhşkm kadıziitfe/ı ue meşilyıh
da kendısıne ıletılır
Nıyaz1-ı Mısri,
dışaha dualaı edılır
Cuma
67
derhal kursuden cemaata muıdeyı verır ve paorada bulunan şeyhler ve dervış­
ler, aıt olduklan tankatların ayınlerını ıcra ederler Boylece Osmanlı toprakların
da zıkır ve deveran serbest bırakılmış ve tarıkat erkanına uygulanmakta olan
baskılar kalkmış olur ''"" Ancak bu her zaman boyle surup gıdecek anlamına da
namazından sonıa
gelmeyecektır
O donemde onaya çıkan butun blı hadıseler ve Nıyazı-ı Mısri'nın bu olaylarrol, onun doneınınde ne kadar erkılı bır şahsıyet olduğunu
gostermesı açısından bır hay lı onerolıdır Gerek halk arasında, gerekse devler erkanı tarafından ıyıce tanınıp meşhur olmaya başlayınca , Bursa'da ılk zamanlar
Nıyaz'i-ı Mısri'ye ınşa edılen hucre ve çoğunlukla tarikat ayını yaptıkları Şeker
Hoca Calllli kuçuk gelmeye başlamış, yenı bır dergah ıhuyacı başgostermıştı
Şehnn kenarmda akmal{ta olan Nılufer çayına bır kopru yaptıran Abdal Çelebı
adlı hayırsever bır zat, Nıyazi-ı Mısrl'den, kendısıne bır dergah ınşa etmek uzere
ızın talebınde bulunur
Bunun uzerıne NıyaZı-ı Mısri, ona ızın verır, Abdal Çelebı de, daha once halvethane olarak yapılan yerın bıtışığmdekı arsayı satın alarak uzerıne clergah ınşa ettınr "0 Bundan boyle Mısr! Dergahı olarak anılacak bu
bına bıtınlır ve 1080/1770 tarıhınde " bır cuma gunu açılır
Burada dı.kkaumızı çeken hususlardan bm de şudur Dergah ınşaatıyla beraber, kaynaklar bır de medrese ınşaatından bahsetmektedır Daha once beluttığı­
ınız gıbı, Kadızadelı zıhnıyetın tekkelerı yıkalım, ya da medreseye çevırelım gıbı
aşırı tuturulanna karşı, Nıyazı-ı Mısrl'nın tekkesının hemen bıtışığıne bır medrese yaptınması, onun hoşgon.ı ve ı.lıne verdığı değerı belırtmesı açısından onemlı gon.ı nmekted11
Nıyazi-ı Mısri'nın bır dergah yaptırdığını duyan devlet adamları, ona nakden
yardım etmek ıstederse de, o, bu yardımları ya başka yerlere kullanır veya reddeeler Dergab'a uç bın dınar kadar yardım gonderen donemın sadrazaını Kopruluzacle Ahmed Paşa'nın kardeşı Huseyın Çelebı' ıı ~nın yardımını dergiih yapıdakı oynadığı akııf
" )9
1
108 Mustafa Lurfı age, s 37 Huseyın Vassaf. age. v 83, Doğranıacı, Nı yazi-ı Mmi, s 9
109 Mehıned Şeınseddın, (,ufziir, s 421, Mehıned Sureyya, Sıcıll-ı Oçmani, c IV s 193
110 !brahıın Raku11, Valm:iı, vv 19-20, ısmaıl Belıg Gııldeçte, s 189, Mehmed Fahreddın Gulzdr-1 bftin j'i: Ztıbderı. / Hakayık ı ı•e 1-Beviin, TTK Kıb (Yazma Eserler) no 679 v 137a, Mustafa
Luıfı, Tubfe, s 40. Mehıned Şeınseddın, Gulztir, v 543, Mehıned Şeyh!, Vekayf, s 93, Mehmed Su
reyya, a g y, Ayvansara yi, age, s 46, Kepecıoğlu, age, c ID, s 451, Doğramacı, age, s 10, Kara,
Nıyazf-ı Mısn~ s 63, Babınger, a g nı, s 65
111 Ibrahım Rakıın, Vakıllt, v 20, Mustafa Lutfı, Tu hfe, s 40, Mehmed Şemseddın, GuJ:dir, s
421
112 Ibrahını Rakını age, v 20, Mustafa Lutfı. age, s 41
113 Kaynaklarda fazı! Ahmed Paşa'nın karde~ı olarak geçen bu zaı, Koprulu Mehmed Paşa nın
bıraden Hasan Aga nın oglu ve daha sonra bır muddet vezırlık yapan Amcaı.ade Huseyın Paşa olabılır (Bkz Oıner Kopnılu, Qçmanlı Delilerınde KopnJ/ııler, (Aydınlık Basımevı) Istanbul 1943, s 50)
68
ıasawı~f
ınında kulla.nmamış, yine de reddetmeyip o yardımla bir medrese yaptırmıştır.
Ancak burada Niyazi-i
Mısr1'nin yardım geldiğinde,
114
"Onlar biz i bunlarla satın
alamazlar. ' şeklindeki tepkilerinin, onun Köprülü Ahmed Paşa'nın Van! Mehmed Efendi'yi Osmanlı sarayına getirip, '' 6 onun mutasavvıflar aleyhinde yaptığı
faaliyetlerde bulunmasına imkan sağlamasından duyduğu kırgınlık sebebiyle Qlduğunu söyleyebiliriz.
Benzeri şekilde, Osmanlı Devleti'nin ona yardım etmek istediği ve onun da
yardımları kabul etmediğine dair olaylar anlatılmaktadır. Dipnotta vereceğimiz
11 7
bu olayın, sıhhati ne olursa olsun, Niyazi-i Mısrl'nin, Osmanlı Devleti yöneticileriyle ilişkilerinin gerginleşrneğe başlamasını göstermesi bakımından kanaatimize göre önemi vardır.
Niyazi-i Mısrl, Bursa'da tarikauyla ilgili faaliyetlerini sürdürürken, daha önce
ke11disini davet eden Köprülü Fazı! Ahmed Paşa,' onu bu defa padişah adına
Edirne'ye davet eder."? Bu davetten , Niyazi-i .tvlısrl'nin dar çevreden çıkıp, tanın­
ınağa ve devlet adamlan tarafından itibar görıneğe başladığını anlıyoruz. Bu
ikinci gidişin tarihi konusunda, kaynaklardan bir kısmı 1083/ 1672' yi verirken,••<•
bir kısmı da 1085/1674 tarihini verirler. ıiı Bı..ınlardan 1083/1672 tarihini verenle115
18
114 İbrahim Rakım, aynı yer; Mustafa Lütfi, aynı yer; Mehıned Şemseddi.n, a.g.e, s. 423.
115 İbrahim Rakım, aynı yer; Mehmed Şemseddin, aynı yer.
116 Mehıııed Raşid, Tarih-i Raş-id, c. 1, s 161; Beliğ, Güldeste, s. 210.
117 Rivayet ed ildiğine göre Niyazi-i Mısri'ye derg:U1ının yapın1ında kullanılmak üze re çokça altm ve ınal gönderilmiş, ancak, o bunu reddetmiştir. Bunun i.! zerine Niyazi~ i .Mısri'ye bu yardınu ufak
bir oyunla e ttirmek içi.n o dönemde kullanılan şerbet sür.ıhilerinin altına bolca altın yerleştirirler.
Devlet tarafından şeker şerbeti hediyesi gönderildiği şeklinde kendisine takdim ed ilir edilmez, "Bunlar dışarıdan şeker görünür ama içi zehirdir" diyerek, kabul etmez. (Bkz. Mustafa Li.ıtfi, 1\ıhfe, ss. 4243) Yukanda bel irttiğimiz gibi anlatılan bu olayın , meııkabe olmaktan başka bir değeri yokmr. Ancak bu olayın gelen yardımları kabul etmeyerek, devletin ınutasavvıflara karşı nı rumlarını beğenme­
digini gosternıesi açısından ö nemlid ir.
118 Kopruli.ı Fazı! Ahmed Paşa sactarete 1072/ 1661 de gelmiş ve 1087/1676 t<lfihine kadar bu görevde kalm ıştır. (Bkz Mehıned Şe m 'i, Esrn.anı ·ı-Tevarfh, İst. Üniv. Ktb., no. 2045, s. 98; Ayvansara yi,
veje;at-ı setaıin, ss. 12-13)
119 Şeyh!, Vek.ayf, s 93.
120 Abdi Paşa, ırekayfname, vv. 178b-179a; Şeylıı, Vekayf, s. 93; Beliğ, Güldeste, s. 190; Hüseyin
Vassaf, Sefine, c. V, v. 84 Vassaf'a göre; Niya..:i-i Mısri, ordu 1083/1672 yılında Kamaniçe seferinde
iken, ikinci defa Edirne'ye gelir. Cami-i A:Jk'de vaaz ederken, bazı garip sözler soyler. Devkıteki yolsuzluklar ve bunun asker ve millet iJzerindeki olumsuz tesirlerinden balısed.ince, bu donını yöneticileri sıkıntıya düştireceği için, lıt:ın1en Rodos Adasma si.lrgüne gönderilir. (Bkz.Hüseyin Vassaf, ayıu
yer)
121 İbrahim Rakıın, a.g.e, vv. 27-28. ibrahinı Rakun gerek sürgü n sebebi, gerekse olayın ortaya
çık~ tari hi o larak farklı bilgiler verir. Ona göre, Niyazi-i Mısri, 1085/ 1674 yılında Edirne'ye kendiliğinden gelmiş ve devlet aleyhinde, "Sultan Mehmed gitti, fila n şehzadeyi tez getirin gibi" sözler söylediğini ve Köprülü Fazı! Al1nıed Paşa tarafından bu olay üzerine Rodos'a sürgün edildiğini anlaıır.
(Bkz. Aynı yer).
tatikar-deı•ler ilişkisi, kadızôdeli
ve meşiiyıh.
69
rin, Niyazi-i Mısrl'nin Osmanlı ordusu Kamaniçe seferinde iken geldiğini söyleme1eri121 ve bu seferin zikredilen tarihte gerçekleşmiş olması, ' 2·\ kanaatimizce verilen bu tarihin, doğruluğunu isbat eder mahiyettedir. Diğer taraftan, günümüzde yapılan çalışmalann hemen heps.i, aynı tarihi vermektedirler.' 2~
Niyazi-i Mısrl, bu gelişinde, daha önceki gelişinden farklı olarak, dönerilin
içinde bulunduğu rahatsızlıklan konuşmalannda dile getirrneğe başlar. Bu defa,
Cami-i Atik elenilen Edirne Ulu Camii'nde bir vaaz verir.'t5 Kaynaklann bazısı bu
konuşmasında cifre dayalı, gizemli şeyler söylediğini ve bu sebeble sürgün edildiğini söylerlerse' 26 de, kanatimizce, Hüseyin Vassaf'ın belirttiği gibi, •ı' sürgün
edilmesinin esas sebebi, devlet adamlan ve dönemin yolsuzluklarını ki.irsüden
halka anlatmasıclır. Çünkü devlet adaınlanrun, Niyazi-i MısrJ:'nin kürsüde cifre
dayalı anlattığı konular değil, onun balkı ümitsizliği düşürecek, siyasi konulara
'
girmesi rahatsız etmiş olması daha ınakuldur.
Limni'ye giderek Niyazi-i Mısri'nin türbesini ziyaret eden çağdaş oryantalist
Louis Massignon'un tesbiti de bizim görüşümüzü destekler ınahiyettedir. Massignon'a göre, Niyazi-i Mısrl bu tür tepkilerini, sarayda gördüğü ahlaki sukütu reforme etmek düşüncesiyle yapınıştır. ' .ııı Aynca o dönemde Padişah olan IV. Mehmed, siyasi meşgalelerden azadeve müreffeh bir hayat geçirmekte ve İstanbul'u
unutmuşcasına Edirne'de yaşamaktadır.'.!') Özetle ifade etmek gerekirse, riyazl-i
Mısrl'run sürgün edilmesine gerçek sebeb, onun yap tığı açık eleştiriler ve devlet
aleyhine yaptığı konuşmalard.ır.
Sadrazam tarafından hakkında sürgün emri çıkanlan Niyazi-i Mısrl, sadr-ı all
çavuşlarından Azbl Çavuş' 30 nezaretinde Rodos'a gönderilir. u• Azbl Çavuş, Niyazi-i Mısrl ile birlikte Rodos'a gelir, görevi bittiği halde istifa edip yanında kalır ve
122 Terceme-i Hal-i Şeyh Muhammed Mısıf en-Niyazı~ v. ı lSa; Şeyhi, Vekayı; s. 93; Beliğ, Güldeste, s. 190; Haririziide, Tıbyaıı, c. nı, v 131a; Hllseyin Vass:ıf, Soj1ne, c. V, s. 84
123 Defterdar Sarı Meh.med Paşa, Zübde-1 Vekayıat-1, sad. A. Özcan, lsıanbtıl1977, ss 53-56;
Haınrner, Osmanlı Devleti Tarihi, c. XI, s. 260-261.
124 Gölpınarlı, "Niyazi ", İA, c IX, s. 305; Babingcr, ·'N~yazf", El, c . VIIJ , s 65: Kara, N~yazf-i M~ç­
rf, s 13; Bilginer, Mısıf Ni:y-azi Dfvanı Şeı·bi, s. 9
ı 25 İbrahim Rakım, Vakıar, vv. 27-28; Mustafa Lütfi, Tubfe, s. 49; Şeyh!, aynı yer; Beliğ, a g.e, s .
190, H llseyin Vassaf, aynı yer; Terceme-i Hal-i Şeyh Muhammed Mısrf en -Niyazf, v. 1 18/ a; Göl pınar·
lı , :ı g.y, Babinger, a .g .m, c. VIII, s. 65; Kara, a.g.e, s. 13.
126 Şeyhi, a .g y; Isınail Beliğ, a .g .e , s. 190.
127 Hüseyin Vassaf, a.g.e, c. V, v. 84.
128 Louis Massignon, le Legende de Hallnce Mansur en Pays Tu res, Paris 1947, s . 105.
129 Osman Rıfat Tosyavıziide, Edirne Taribf, c. 1 (Defter Il), TTK Kütüphanesi, Yaıma Eserler,
no· 731 , s. 7.
130 Bkz. Mustafa Lütfi, Tuhfe, s . 54: Hüseyin Vassaf, Sefine, c. V, vv. 84-85; Doğranıacı, a.g.e , s.
12; Mustafa Taıçı, ~Deroiş Mustafa A.zbf'nin iki Seldm-NamesfH, Milli FoUdor, Haziran(6), Ankara
1990. s . 44). Ayrıca Azbi Efendi, Niyazi- i Mısr'i'nin Divanını tahmis etm iştir. (Bkz. Azbi Efendi, Dimnı Hazret-i Mısrf Talımis-i Derviş Azbf, (Rıza Efendi Matbaası) lsıaobull284)
131 Mustafa Lut.fi, Tıthfe, s. 50; Mehmed Şemseddin, Gı11zllr, s . 426.
rasawuf
70
hizmet eder. Yol esnasında ve birlikte olduğu süre içinde, kendisinden çok etkilenir ve intisab eder.';' Niyazi-i Mısri, Rodos'a gitmeden önce, halifelerinden Şe­
nikzade Mehıned Efendi'yi Bursa'da yeni yapılan tekkesine vekil olarak bıra­
kır'3'
Niyazi-i Mısrl, sürgün olarak geldiği adanın kalesinde bulunan kapalı bir hücreye, ayakları zincirli olarak konulur. Ancak bir müddet sonra, zincirlerden serbest bualcırlar. Niyazi-i Mısrl, bu hapsi esnasında gece gündüz tesbih ve zikir çekerek, ibadet ederek vaktini geçirir. ' ~" Bu esnada Rodos adasında, hanedaıu tarafından ikamete mecbur edilen, Kırım Hanı Selim Giray Han, Niyaz!-i Mısri ile
ilgilenir.'35 Burada Ni yazY-i Mısrl ve Kuıın Ha nı arasında kunılan dostluk, onu zamanla Kırım Hanlannı, Osmanlı Sultaniarına tercih ettirecek dunıma getirecektir. Nitekim Niyazi-i Mısrl, Mecmua'sında, ara ara Tatar uynıklu olan Kırım Hanlanndan övgüyle bahseder ve onlara dua eder. ı -16 Kanaacimizce, Rodos'ta iken
kunılan bu dostluğun, Niyazi-i Mısr1'nin Osmanlı tahtırun Kınm Hanlarının eline
geçmesi isteğinde etkisi olmuştur.
Bu şekilde, yaptığı konuşınaların cezası olan sürgünü dokuz ay kadar sürmüş
ve tekrar Bursa'ya dönmüştür. n'
Niyaz:H Mısri, Bursa'ya döndükten sonralekrar tasavvufi faaliyetlerine başla­
mışt.ır. Ancak, Niyazi-i Mısrl'nin, cifre dayalı sözler söylemesi, Hz. Hasan ve Hz.
Hüseyin'in nübüvvetlerini ileri süm1esi gibi kavramlması güç ve halkın tamamen
yanlış anlayabileceği konuları ileri sürmesi, onun devlete şikayet edilmesin e sebeb olur. Dönemin tarihçisi Abdurrahman Abdi Paşa, bu durumu eserinde şöy­
le anlatır : "Şeyh Muhammed Mıstf'nin Bursa'da cezbesi hareket idüp, bilaf-ı
zahir ba'zı ketarn sadır olmağın Lirnnf Adasına nf![Y olundu. 'J 3~ Abdi Paşa 'nın
ifadesine göre, Niyazi-i Mısrl'nin ilk Limni sürgününün temel sebebi, söylediği
bazı aşırı sözlerdir. O sırada Bursa Kadısı olan Ak Mahnıud Efendi durumu , dev132 Mustafa Lütfl, a.g.e, ss 51-54
133 Mustafa Lutfi, a.g.e, s 50; Doğranıacı, Nivazi-i Mısn~ s. 11.
134 İbrahim Rakım. Fakıiit, V 28; Mustafa lütfi, a.g e, s. sı .
135 İbrahim H;ı kııı ı ·' g , .. ss 28-29; Mustafa Li.llfi, a.g.e, ss. 51-52; Mehmet Şemseddin , Gı'ilziir,
s 426
136 Niyazi-i Mısri, Limni Adasında surgundeyken yazdığı Mecmuasının bir yerinde şunları soy·
ler: "Benden selam eylen Tatara Allalı onların imanından ve İsliimmdan hoşnumır. Amellerini de Allah ıslah eyleye. Zira din çüriık olmayınca islam padişahına duacı çoktur. Din ve adalet, aıneli d e ıs­
lah etıneye sebeb olur. Padişahiara asıllazım olan din ve adalenir. Bu ikisiyle ıne'ınuldur. Ben şeha­
deı ederim ki; dinleri mezhebieri sahihdir. Ben eğer ki ölürsem, vetakin nefsinı ha yy'dir. Bu nefis Tatara hayat verir. Mülk onların olur". (Bkz. Niyazi-i Mısrl, Mecmfia, BEEK, no: 690, v. 2b)
137 İbrahim Rakıın, Vakıiit, v. 30; Mustafa Lütfi, Tııbfe, s. 54; Şeyhi, l!e.k4y~ s. 93; Terceme-i Hal-i
Şeyh.Mııhamıned Mısıf en-Niyazf, v. 118a; Mehıned Şemseddin, Gülzôr, s. 426; Beliğ, Gt'llzar, s. 190;
Hüseyin Vassaf, Sefine, c.V, s. 84; Kepecioğlu, Bursa Kütı'iğı'i, c. III, s. 451; Gölpınarh, Niyazi-i Mısri,
s. 305.
138 Abdi
Paşa , Vekayfname,
v. 210b.
tarıkm de;/eı ıhş!nsı kadızade/ı ı:e ıneşaınh
71
letın merkezıne bıldınr "' Boylece, 1088/ 1677 yılı' '" 9 Safer Pazartest (13 NısanY''
Lunnı Adasına
surgun'e genderılır
Nıyaz1-ı Mısri'nın
kaynaklarında açıkça zıkredılmekte
tında,
bu surgunu, donemın rarıh
ve "Bın seksen sekız yı./ı olayları" başlığı al-
onun surgununden babsedılmektedır
Donemın ranhçılennden Raşıd, Nı­
yazi-ı Mısri'den "Kıbar-ı Meşayıh-ı Halvetıyeden Mısrf 4fendının soyledığı bazı
sozler zabır ukması tarafından yanlt.ş anlaşılmış olup'1 ol dıyerek bahsederken,
yın e donemın ranhçılerınden Defterdar San Mehmed Paşa, "Cezbe halınde kendısmden çıkan bazı dı n dışı sozler'J·~ sebebıyi e Lunnı'ye sunılduğunu anlatır
Anlaşıldığına goıe Nıyazi-ı Mısri, bu esnada tum Osmanlı devlet erkanı ve zam<ı ­
nın tarıhçılerının dıkkatlerını uzenne çekmekteydı
Aynı donemde, Nıyazı-ı Mısr!'den ıkıyıl sonra, Uskudar'da oturan, Halvetıye
Tarıkatı şeyb leımden Karabaş Alı Efendı'nın, bır vaaz esnasında tasavvufi' konularda soyledığı bazı sozler, donemın al un lerı arasmda dedıkodulara sebeb ol muş
ve onu da Lımıu Adasına surmuşlerdı ı " Butun bunlar, o donemde devlel taratın­
dan ınutasavvıflara karşı genel bır sındırrne polıukası ızlendığını gostermesı açı­
sından , muhımdır
NıyaZı-ı Mısrl, surgı..ın edıldığı
bu adada da boş durmaz ve tasavvufi faalıyet­
toplanan ınsanlara tarıkatını yayar, daha oneekı gıbı, zı­
kır ve deverana devam eder Bursa'da, yerıne bıraktığı halıfelen, tekkesınde faalıyetlere devanı etmışlerdır ı o5 Lırnıll 'de ıkı yıl kaldıktan sonra, devlet tarafından
serbest bırakılır Ancak, Nıyazi-ı Mısri, 1089/ 1679 yılının, Zılkade (Aralık) ayında
serbest bırakıldığı halde, adadan ayrılmaz ve kaleden, Iskele Camıı'ne taşınır '•<•
Nıyaıi-ı Mısd'nm serbest bırakıldığı halde, Bursa'ya hemen doıuneyışı dıkkat
lerını SLlrdunır Etrafına
çekıcıdır Btı bılgılerı kendısınden naklettığırnız Memlkıbname'nın ınuellıfıne
Nıyaz-ı Mısrl'nın,
gore,
hemen doruneyerek
kalınasının sebebı, murıdlennın
kendısını zıyaret edıp etınıyeceklennı denemektır
dervışane
yonundan başka sebebler aramak daha
139 Jbrahını
Rakıın
1
"'
Kanaatırnızce , bu şekılde
rnaktıl gorunmektedır Şu
an-
a g e v 30
140 Abd ı Paşa , age v 210b Ibrahını Rak ını, Vakuit, s 30, Şeyh!, Vekayf, s 93 Belıg, c,ı~/de~te
ş 190 Ayva nsarayi Hadfka s 46, Huseyın Vassa f Sef'lııe, c V v 84 M ehnıed Sureyya, S:cı./1 ı Qçmarıf
s 193.
Kepecıoglu, age, c lll,
Mer4eınlık Istanbu l 1953
s 451, Babınger, a g
nı,
s 65, Gol pınarlı, Mevlanadan Sonra
s 167 141 Abdı Paşa ag e . v 210b
l42 Mehmed Raşıd , age, c 1, s 339
143 Defterdar San Mehnıed Paşa, age, s 126
144 Mehıned Raşıd, age, c 1, s 357, Alı Uğur, Mehmeı Şeyhf Efendı rıın Vekaıu 1-Fude/tlsıruı
C<n-e 17 Hızyıl Qçınanlı Meşayıhı Erzurum 1989, s 143, M Ah Ayni, Turk Azızlerı I, ss 7-8
145
Jbrahını Rakını, Vcıkuit,
146 Aynı yeı
147 Ay~ı
yeı'
s 30-31, Mustafa
Lutfı, Tuh(e,
s 61
da yıkılrruş olabileceğini tahmin ettiğimiz bir tekkesinin bulunması, wı onun adada geniş bir çevre edinip, Anadolu'daki kavga ve gürültülerden uzak, tasavvufi
faaliyetlerini daha sakin bir bölgede yiirütmesi isteğinden kaynaklanabileceğini
aklımıza getirmektedir. Diğer taraftan, Niyazi-i Mısrl'nin Limni adasında serbest
bırakıldıktan sonra, on beş yıl kadar kalmasıı 49 bizim bu görüşümüzü destekler
mabiyettedir.
Niyazi-i Mısri'nin Limni'de iken tuttuğu günlük malıiyerindeki mecmuada,
oradaki hayatıyla ilgili geniş bilgiler vardır. Ancak karışık bir tarzda yazıldığı için,
bilgi edinme açısından hayli sıkıntılı bir eser olarak görünüyor. Hemen her sayfada karışık , çözümlenmesi güç cifir hesapları, şifre halinde rakamlar görmek
mümkündür. lJzun yıllar üst üste çektiği sürgün cezasının ruhunda bıraktığı derin yaralan, bu eserin sayfalarında görmek mümkündür. Mecmuada devamlı olarak, sabahlan uyandığında yüzünün, dudaklanmo şiş olduğunu ve bedenende
150
yıprandığın ı ifade eden sözler söyler. Bazı günler, içine yılan akıttıklan gibi anlaşılması güç ifadeler, ısı kaydeder. Osmanlı Sultaniarına sitemlerde bulunur, hatta ara ara yerer. Kırım hanlarını övücü ifadeler kullanır. ıs'
1088/ 1677 yılında söylediği aşırı sözlerden ve devlet adamlarını açıkca tenkit
etmekten dolayı, Liınni;ye sürgün edilen Niyazi-i Mısr1, yaklaşık on beş sene kadar orada kalır. Aifedilmiş olduğu halde bu adada kalmaya devam eden Mıs­
rl'den, Osmanlı Devleti tarafından yeniden bir emirle Anadolu'ya dönmesi istenir. Bu defa onun gelmesini, Köprülüzade Mustafa Paşa ister.1; 3
Bu emir ve istek üzerine, Limni'den ayrılan Niyazi-i Mısri 1103/ 1692 yılında
Bursa'ya gelir.154 Mehmed Fahreddin Efendi Gülzar'ında , "Piran-ı alişan-ı tarikat-ı
Halvetiyye'den kutbu'l-afak gavsu 'l-Uşşak hazreti şeyh Muhammed Mısrl en-Niyazi kuddise sirnıhu bin yüz ta ıihinde Medine-i Burusa'ya kademzen-i bürüz ve
zevaya-yt SÜI\}k-U Salikan tah-ı hudaya ziya efz(iz OiduJ<larında " diyerek, Mıs155
148 Huseyiıı Vassaf, Sefine. c. V, v. 96 Hiıseyin Vassaf bu tekkenin fotoğrafını ve krokisini ese·
rinde aynı yerde kaydetmektedir. Liınni Adasında bulunan tekke ve ınescidin son durumu hakkında
bilgi edinme çabalarımız Yu nanistan'ın Türkiye'ye karşı izlediği sert politikalar sebebiyle sonuçsuz
kalmıştır. Edindiğimiz bilgilere göre şu anda Lin10i Adası Türkiye'ye karşı silahianına politikası çerçevesinde tamamen bir askeri üs haline getirilmiştir
149 ibrahinı R:ıkım, Vakıaı, v. 30; Mustafa Lütfi, Tııl~(e, s. 72; Hüseyin Vassaf, Sefine, c. V, v. 83;
Gölpmarlı, a.g.m, s. 185. İbrahim Rakun,"Ba'del vusul onda dalıi on beş seııeyi ımi tecaviz" ikamet
ettiğini belirtir (Bkz. Ibeahim Rakın1, aynı yer)
150 Niyazi-i Mısrl, Mecmım, BEEK , v. 61a.
ısı Aynı yer.
152 Aynı yer.
153 ibeahim Rakım, a.g.e, v. .31. Mustafa Lütfi, Tıthjetü 'I-Asri'de bu fermanın Vezir-i Azam Süleyman P~a tarafından gönderildiğini zikreder. (Bkz. A.g.e, s. 72)
154 İbrahim Rakıın, Vakıiiı, v. .31; Mustafa Lütfi, T11hj'e, s. 72; Kepedoğlu, a.g.e, c. III, s. 451; Doğ­
ranıacı, a.g.e, s. 12. Babinger on yıl kaldıktan sonra llOl/ 1689 tarihinde Liınni'den döndüğünü söyler. (Bkz. Babinger, a.g.m, s. 65).
155 Mehmed Fahreddin, GiUzr1r-ı İifiiıı, v. 95b.
tankat d.evlet
ılışkısı kadızadeh
ve
meşiiyılı
73
ri' nın Bursa'ya ı 100/ 1689 yılında geldığıru bıldırırse de, yukanda verdığımız gı­
bı bundan oneekı kaynakların 1103/ 1692 mrıhını esas aldık Nıyazi-ı Mısri, bu
donuşunde kendısınden sonra Mısnyye Tarıkatı'nın en onemlı temsılcısı olacak
Ahmed Gazzi: (o ı 150/ 1737Y"' ıle tanışır Gazzl yapı olarak mutaassıp bırısı olduğu ıçını 57 hakkında çok şey ışıttığı Nıyazi-ı Mısrl'ye gıyabında sıtem edıyordu
Hatta Mısri'nın Bursa'ya geleceğını duyunca talebderme .konuyla ılgılemneme­
lerını tenbıh etmıştı
Eıtesı gun, her zamanla gıbı Ulu Camıı'nde derse başladı Dersı tamamlamak
uzere ıken, Nıyazi-ı Mısıl'yı karşılamaya gıdenlerm tevhıd ve zıkır sadalarını ışı­
ttnce, carruden dışarı çıktı ve kalabalığm arasında, tahtırevana bımnış bır kışının
geldığını gordu Mısrl, Gazzl'run yakınına gelınce selam verdı ıS$ O da, Mısrl'nın
elını optu ve Mısri Dergahına kadar bırlıkte gıttıler Bu olayla ılgılı kaynaklarda
ıttıfakla belırtılen tanh, 1103/1692'dır ı ~ Bu olay, Nıyazi-ı Mısrl'nın Bursa'ya gelış
tarıhını netleştırmesı açısından onemlıdır
Nıyazi-ı Mısri nın bazı aşırı goruşlerınden dolayı,
bu
şekılde hayatı
surgunde
geçmesıne rağmen, zamarunın bır çok ılerı gelenlerı kendısıne buyuk saygı duyarlar, duasını alırla ıdı Donemın ılen gelenlerınden Kılıçoğlu !brahım Paşa da,
Nıyazi-ı Mısr!'ye çok hurmet gosteren zatlardan bırıydı '60 Dığer taraftan, Nıyazi­
ı Mısri hakkında menakıbnamelerde kaydedılen olaylardan pek çoğunun 1-..onusu, ona karşı saygısızlık gosterenlerın, mutlaka bır belaya duçar olduklan hakkındadır ı 6 ı
Nıyazi-ı Mısrl,
Bursa'da halkla olan dıyaloğunu surdururken, onu çekemıyen­
ler soyledığı bazı fıkırlen de bahane ederek, hakkında dedıkodu yapıyorlar, zaman zaman rahatsız edıyorlardı Ancak, Nıyazi-ı Mısri bunlara aldırmıyor, faalı156 Genış bılgı ıçın bkz Huseyın Vassaf Sefine c V v 122 Gaziiziide Abdullatıf, Hıtlaslltıtl­
Vefeyat BEEK, Genel Kıtap/ar v I9a l9b Hamdı fekelı Ahmed Gazzf.Hayatı ve Tasavvı.ifi Goruş
lerı,
Uludag Unıv Sos
Taııkatlarue
as ı)
Bıl
Ens
(basılmamış
yuksek lısans ıezı) Bursa 1991 Mustafa Kara Bur;a da
Tekkeler 2 (Uludag Yayınları) Bursa 1993, ss 231 254
157 Mehmed Falıreddın Ciulza.ı· v 104a Mehmed Şemseddın Yadıgtir ı Şemsi (Vılayet Maıba
Bursa 1332 s 150 Kara age s 233
158 Mehmed Fahreddın Gulzar v 104b Mehıned Şenıseddın Yadıglir s 151 Kara age s
234
159 lbrahun Rakını Vakıiit s 31 Mustafa Lutfı 'Tiihfe s 72 Huseyın Vassaf, <Jefine c V s 122
age, c III, s 451, Kara, age, s 234
160 Ayrıca NıyaZı ı Mısrl onun hakkında Bu adem gorunurde Bozacılar ashabındandır ancak
cıbıllıyetı temız olup şeyhlereve deıvışlere hurmetı vardır ı nşaalah Kılıçoglu gelecekte çok hayırlar
yapan bırı olu r dıye dua edernı ış Anlatıldıgına gore gerçekten bu zat Bursa da bır çok hayırlar yap
mı.ş ınsanlaıa hızınet etm ıştır (Bkz Mustafa Ltııfı, age, ss 75-76) Bu olayın ılm:i degerı bır tarafa
Nıyazi ı Mısri nın halkla ve zanıanırun ılerı gelenlerıyle dıyalog kurabılen ve sosyal yonu agır basan
bır şa hsıyet oldugunu gostermesı açısından onemlıdır
161 Mustafa Lutfı Tubje ss 76 n Mesela Nıyazi ı Mısri hakkındaılerı gerı konuşan bır unaının
dılı şışer (Bkz Aynı yer)
Kepecıoglu,
74
la'>CWIJtlj
yetleane devam edıyordu Nıyazı-ı Mısô, burada yaklaşık on altı ay kadar kalınıştır ,(,.
NıyaZı-ı Mısr1, II Aluned Doneınınde Turk ordusunun Avusnııya uzenne sefer ıçın hareket edeceğını duyunca, "Bu sene-ı mubarekede fi sehılıllah gaza vu
çıhada memur olımduk" dı yere k, savaşa katılınaya hazırlanır ır.~ Kaynaklann çoğunluğuna gore, Nıyazi-ı Mısr!, 1104/ 1693 yılı şevval (hazıran) ayında, devlet ta14
rafından çağrılması uzerıne bu sefere niyet etmıştır " Kaynaklarda bu sefere ka-
tılm;:ı sebebı nın farklı şekılterde anlatılınasına rağmen , kanaatımızce kendısını
uzun
yıllar
tLıtan Osmanlı ıdaresı,
surgunde
uzerıne maneVı desteğını
hem gelenek uzere Mısrl'nın ordu
çekmek, hem de onun gonlunu almak maksadıyla bu
sefere katılmasını ısteınış olmaları muhtemeldır
Nıyazi-ıMısri sefere gıtınek ıçın hazırlıklara başlar ve Bursa'mn dışında Yenı­
kaplıca cıvarında Bademlıbahçe denılen mahalde çadır kurarak, "Muharebe-ı
kujfar ·ıle rne'cur olmak ısteyen henını/e gelsın" dıye ılan edıp, etrafına ıkı yuz
kadar mund toplar ıijs
Nıyaz-ı Mıo;rl'nın etrafına murıdlerıru toplayıp , yola çıkmaya hazırlandığı duyı.ılunca, muııdlerı çoğalan şeyhlerm hurGc davasına kalkıştıkları ve bu yuzden
kan dokulduğu goz onunde tutularak, kendısıne Bursa'da hayır dua ıle meşgul
olması ıçın, hatt-ı htıınayun genderılır ıG<> Kanaatımizce, onun ferdi olarak sefere
katılması beklenırken, bu şekılde etrafına topladığı kalabalıkla devlete karşı
ayaklanma endışesınden dolayı engellenmış olması muhtemeldır Çuoku Osmanlı Devlerı bunu, daha onte Şeyh Bedreddın ıle yaşamıştır
Nıyazi-ı Mısri bu haberı alınca , cevap mahıyetınde padışahın bu ısteğını ka162 Ibrahuıı
Rakıın, llakıaf,
163 Kosıend ıllı . Bahru'f
(an
'iofrafarı,
çev S
Ateş,
164 Ibrahllll Rakını,
v 31,
Veftiy~.
Harırizade, Tıbyan,
v 180a,
c ID, s 131
lA, c TX, s 305,
Golpınarlı, Nıyazf",
N ıyazi ı Mısri',
Ir·
Ankara 1971, s 2
Vaku1ı,
v 31, Safayi,
Tezkıre-ı
Saj'ayf, v .410a, Mehmed Şemseddın,
(,ıtfzar
s 434, Huseyın Vassaf, Sejme, c V, v 86, Gıbb, age, c III, s 313, Babınger, a gm, s 65 Bazı kay
naklara gore de , Nıyazi·ı Mısri devlet tarafından değıl, Allah nzası ıçın se fere gıdelım dıyerek kend ı
kararıyla
bu sefeı e
katılmak ıstedığın ı belırıırler
Istanbul ı 928, s 704, Ateş, age s 2) Melı med
uslu bla,
Nıyazi-ı Mısr'l' nın, 'taraf-ı
(Bkz Fındıklılı Mehıııed Ağa , Sıfahdar Taııln, c II,
Raşıd,
Hak tan sefe re
ls ma ı l
Belığ
ve Huseyın Vassaf, d aha farldı
nıe'ınur olduk ' dıyerek
yola
çıktığını
bır
kaydederler
(Bkz Mehıned Raşıd . Tarıb -ı Raşıd, c 1, s 217, Belığ, age, s 190, H useyın Vassaf, age, c V v 86)
165 l brahmı Rakını , Vakıat, vv 31-32, Fındıklıl ı Melınıed Ağa, age , c V, s 704, Golpınarlı
a g nı s 305, Oral, age, s 20 Kaynaklarda
nu soyleyenler olduğu
gıbı
leyenler de vardır (Bkz
(Bkz Safayl,
etrafında
Tezkıre,
lbrahıııı Rakını, Vakıat,
toplanan
dervış sayısının yırıııı
v 410a), bunların
saymın
kabank olması
kadar olduğu·
ulaşuğını
soy
engellenmeye çalışıldığma
bakı­
ıhuına!ı doğru goruıımekledır
166Fındıklılı Mehıned Ağa, Sı!c1bdtiı· Tan hı, c
Golpınarlı, Nıyazf-ı Mısıı~
uç yuz'e
v 32) Kaııaatıınızce, Nıyazi ı Mısrl'nın bu sefere gıt
ıııesı, padışalı tarafından bır kıyaııı olabıleceğı eııdışesı sebebıyle,
l usa, b\ı
sayısının
s 305
V, s 740, Mehıned Raşıcl,
Raşıd
Tan hı, c 1, s 217,
rankat da!!le1
ılışl~ısı ka.dıziidelı ııe meştiyıh
75
bul edeınıyeceğını belırten bır mektub gonderır ı(- Nıyazi-ı Mısrl, bu emre kulak
asınayarak, murıdlenyle bırlıkte Tekf1.ırdağı (Tekırdağı)'na kadar gıder ıı$ Olayla-
n duyan Padışah, Sılahşor Beşır Ağa ıle bırlıkte bır araba ve dervışler ıçın para
gondenp, Nıyazi-ı Mısfı'yı Tekfurdağı'nda karşılamasını ıster '19 Padışahın Nıya­
zi-ı Mısr1'yı bu şekılde karşılamasına bakılırsa, Nıyazi-ı Mısrl'ye oldukça saygı
duyduğu anlaşılmaktadır Beşır Ağa, Nıyazl-.ı Mısrl ıle buluşunca halk arasında,
Mısrl'nın, padışaha ış başında bulunan tum haınlen haber vereceğı gı bı soylentıler yayılmaya başlar
Arkasından , padışaha
tekrar haber gonderılerek, Nıyazi-ı Mısrl'nın Edırne'ye
Bunun uzenne Mırahor Dılaver Ağa acele olarak genderılır O da Nıyazi-ı Mısıi'yı engelleyemez Bu arada padışah, hala Nıya­
zi-ı MısrJ: hakkında olumlu duşunmekte ve onun duasını alıp, setere çıkılınasını
uygun bulmaktadır Durumu oğrenen doneının sadrazamı Bozoldu Mustafa Paşa, Nıyazı-ı Mısri gelırse btryuk bır fıtne kapacağı şeklınde Padışaha telkınlerde
bulunarak, fıknnden vazgeçınr ı?o Nıhayet, Nıyazi-ı Mısrl ve beraberındekıler, 26
şevval 1104 Salı gunu (21 hazuan 1693),m oğle namazından once, Edırne Selımı­
ye Camıı'ne gelı rler Pl Nıyazi-ı Mısri, EdlJ"ne'ye bu gelışınden bır nsalesınde şey­
le bahsedeı ve yukarıda tespıt ettığuruz tanlu verır Bu Mısrf; bm yuz dort senesı şevvalının salı ıdı, Edırne ~ye dahtl oldukta, halkın kesretı ve Mısıf'ye ıkbal­
lennı gorduklennde, Yenıçen Ağası ve Kaım-ı Makam Paşa, halkı tejrfk ıçun
bızı kışkış ettıklerı vakıtte "dıyerek gelış tarıhını açıkça ıfade eder.,.,
Nıyazi-ı Mısr1'nın vaaz etmek ıçın Selırnıye Carn ıı'ne geldığını duyan halk,
toplaıur, caınıının ıçı dışı ıyıce dolar NıyaZı-ı Mısıi, camının ıçınde mıhrabın yanına otump, ''Oğleden sonm vaaz ederız. namazdan sonra da Padı$abla buluşur, sefere gıderız" dıyerek , namaz vaktını beklerneye başlar ı--ı Bu durum kargelmesının engellenmesı ıstenır
167 Aynı yerler
168 Fmdıklılı Mehıned Ağa a ge, c n s 704, Gol pınarlı, aynı yer
169 Mehıned Raşıd , age c ll, s 217, Golpınarlı, aynı yer
170 Fındıklılı Mehın<"d Aga, aynı yer
171 Mehnıed Raşıd, age c ll s 218, Golpmarlı, aynı yer
1721 brahıııı Rakıııı, Vakıar, v 32, Safayi, rezkıre. v 410a, Tercema-t Hat-ı .Şeyh Mıthammed Mıs­
ıf en Nıı:azf v ı ı sa, Meh ıned Raşıd, age, c U s 217, Şeyh!, a ge, s 93 Cantenıır 111e Hısmrv o(
The (,ıouırh and [)(}cay of The Onoman Emp11a, London 1734-1735, s 386 Mehıned Şemsedduı
age s 434 Hanııner Osmanlı Tanhı c XII, s 212 Kutukoğlu Bw>et Kutıığıı c III s 451 Golpı
narh ag y Oral age s 2l,Erdogan ag e,s 59
173 Nıyazi-ı Mısrl, Rısiile Suleymaruye Kunıphanesı (Hacı Ma hmud Efendı Bol) no 3346 v
61a
174 Fındıkl ılı Melımed Aga, aynı yer Doneının tanhçılerınden Kantenıır Demetrıus, bu olayı dı
ger tum tarıhı kaynaklardan farklı anlatır Kanteınır, N!yazi ı Mısri n m namazını eda eıtıl<ten sonra
halka vaaz etugını, bu vaazında Osmanh ordularmın son zamanlarda hep yenıldığını ve bunun sebebının devleun ılerı gelenlerının ve valılerınm kolll yonetımı olduğunu anlatır Bazı yoneııcılen kafırlıkle suçlar (Bkz Canıeııur, a g e, s 386) Kanıenıır ın yerlı kaynaklann h ıç bınnde olmayan verdı
gı bu bılgılerı kabul etmek nıuınkun gorunmemektedır Çunku, devlet erkan ı Nıyazi ı Mısrt nın Edır
ne ye geleceğını bılmekıe ve adım adılll takıb etmektedır Ozellıkle de, Nıyazi-ı Mısrl nın gelışıyle bu·
yuk bır fııne çıkacağı şeklınde padışaha telkınlerde bulunulduğuna bakıl ırsa onun kendı başına bı
rakıhp, ıstedıgını konuşmasına nıusade edılmış olması ıınkiin dışında gorunnıelnedır
rasaw1~(
76
şısında
Efendi eğer derhal sürgün edilmezse, büyük bir kanşık­
lık çıkacağını padişaha tekrar hatırlatır. Çıkanlan fem1an Kaymakam Osman Paşa ' "s ile Niyazi-i Mısrl'ye gönderilir. Osman Paşa, kalabalığı tahrik etmeden camiden içeri girer ve ''Buyurun, sizi sultanım ız isterler" diyerek dışarı çıkarmak ister. Bunun üzerine Mısri, '1nşaa/lah, namazdan sonra vanrız" diyerek, yerinden kımıldamaz. Arkasmdan bir bölük yeniçeriyle, bir yeniçeri ağası "Buyurun
sizı: padişah·ımız istiyor" diye kolttıklayıp, tahtırevana bindirirler. Mirahor DUaver Ağa'ya teslim edilir. Kıyı yoluyla şehirden çıkarılır ve Boğaz Hisar'ında Kaptan Paşa'ya teslim edilerek, tekrar eski yeri olan Limni Adası'na gönderilir.' 711
Bu arada, Bursa'da intisab edip Mısd ile Edirne yolculuğuna katıldığı anlaşı­
lan Ahmed Gazzi, Lirnni Adası'na, birlikte gitmek üzere, kendisir1den izin ister.
Niyazi-i Mısr1 ona izin vermez ve şunları söyler: "Var git Ahmed ~fendi. burdasadrazam,
Mısı1
ki dervişii.n ve fukarayı al ve Bursa'da o/c.m zaviyernde onların
gul ol.
lahtır.
Oğlum
Ah ve
diğerleri
sana tabi olsunlar.
terbiye~i
ile meş­
Dervişii.nım sant:ı errıii.netul­
Cümlesine benden selam söyle. " Bunun üzerine Ahmed
GazZı
Edirne'de
bulunan mürktleri toplayıp, tekrar Bursa'ya döner.'r
Limnl Adası'na daha önce de gelmiş olan Niyazi-i Mısrl'yi ada halkı çok iyi
karşılamış, memleketimize hayır ve bereket getirdi, diyerek ikram ve izzette bu178
lunmuşlardır. Şeyh adaya yerleşip, ibadet ve taatle meşgul olmağa başlamıştır.
Hatta, o zamanlar, Venediklilerin Akdeniz'de adalan istila etmekte olduğu, ancak Şeyh'in bereketinden Limni Adası'nı ele geçiremedikleri rivayetler arasında­
du.'""
Artık
bu esnada Niyazi-i Mısı1, oldukça ihtiyarlamış, yaklaşık 77 yaşına gelmişti. Hem daha önceki, hem de bu yeni sürgün cezasından iyice yıpranınış , bu
180
kızgıniılda dönemin padişahı Sultan IJ.Ahmed'e yazdığı mektuptan anlaşılaca­
ğı üzere Niyazi-i Mısrl, Sultan Il.Ahmed'in, kendisinin bazı görüşlerinden dolayı
sürgüne gönderdiğini söylerse de, kanaatiınizce asıl sebeb, Niyaii-i Mısrl'nin
davranışlannın devletin otoritesini sarsacak mahiyette göriilmesidir.
olup, Giritlidir. Köpruli.i Fazı! Ahmed P3şa'nın KandiBunun uzerine Müslüman olması telkin edilmiş ve Mı.islu­
ınan olmuştur Böylece devlet kademelerinde hızlıca yükselmiş ve Edirne Kaymakamlığına getirilmiştir. Omrunun sonunda ıni.ızmin bir hastalığa yakalanmış ve 1105/ 1694 ıarihinde Edirne'de vefaı
etmiştir. (Bkz. Ayvansarayi, Vefeyat-ı Selô.tfn, s. 130; l.~ntPmi r, ~ .g.<", s. 388, rlipn()r 17)
176 Fındıklılı, Silahdar Tarihi, c. Il, s. 704; Mehmed Raşld, Tm·ih-i Raşfd, c. II, s. 217; Canıemir,
a.g.e, s. 388; Hüseyin Vassaf, Seflne, c.V, v. 86; Ayvansarafı, Vejeyô.r, s. 46; Haınıner, Osmanlı Taribi, c. XII, s 212; Gölpınarlı, "Niyazf-i M~m··; s. 185; Oral, Niycızf~i Mısn~ s 21.
177 Eşrefzade Ahmed Ziyaeddin, Gülziir-ı Suleha ve 1/'efeydı-ı Urefd, BEEK (Orhan Bl.), v. 105a.
175 Kaymakam Osman
ye
Paşa,
Yunan
asıllı
ku~atınası.nda , Osınanlılara katılınışıır.
178 Safayl, Tezkire, v. 411.
179 Aynı yer.
180 Doğraınacı,
Nivcızf-t Mısn~
ss. 78-79.
tankat-devlet ılışkısı,
kadızade/ı
ve meşiivıh
77
butun bu olayların cereyan edış şeklıne baktığımız zaman,
gerek şeyhlenn gerekse tarıkatların halk uzenndekı nufGzunu hesabederek, Nıyazi-ı Mısri ıle olan ılışkılennde sertlıklerden kaçınma çabası
ıçınde olduğunu goruyoruz Turkolog Kısslıng XVII yuzyılda dervışlerın halk
uzenndekı nuhlzlarından dolayı devletın Nıyazi-ı Mısrl'ye karşı açıkça bır korkuyla karşı çıkıldığını ıtacle eder ısı
Dığer taraftan her ne kadar Osmanlı tanlunele fıku'lennclen dolayı ıdam edı­
lenler varsa da, Nıyazi- ı Mısri'ye donemın ıdaresının uyguladığı cezaların sebebı
olarak, onun aşırı tikırlerı kadar, Şeyh Bedreddın olayından sonra clevletın, bu
tur olaylarda hassas davranınasının da etkısı vardır dıye duşunuyonız Yanı
onun bu tur cezalara çarptınlmasının asıl sebebı bızce fıkıi olduğu kadar sıyas1
çıkışlarındandu· Nıyazı-ı Mısri hayranlanndan Huseyın Vassaf, Mısri'run Lımru
Adasına surgt.ın edılınesıyle ılgılı beş sebeb ılen surer ve onun ne padışah, ne de
devlet erkanından çekınmeden hak bıldığı sozlen soylemekten çek.ınmedığıru
ıfade eder ısı
Nıyazı-ı Mısri, gerek yaşının ılerlemış olmasından gerekse uzun yıllar çekuğı
çılelı hayattan dolayı olsun artık bundan boyle kendısını ıbadet ve z.ıkre vermış­
tı Dığer taraftan Mısri uzun yıllar kaldığı surgun bayatından yıprarunıştı Lı m~
nı'dekı Caınıı 'nın mıhrabında, yemeden ve ıçıneden kesılmış bır vazıyette, nyazene bulunuyor, kendısını ebedi yolculuğuna hazırlıyordu ıı.-ı
Nıhayec, bu çılelı ınsan , 78 yaşında ıken, 20 Receb 1105/ 16 Mart 1694 yılı Çarşamba gt.ınu kuşluk vaktı Lıınnı Adasında vefat eder ·~ Donemın eserlerınden
Tezkıre-ı Safay'i'de, Nıyazi-ı Mısrl'ıun adada kalmakta olduğu Camı'nın ınıluabın­
da , seccadesı uzerınde kıbleye yondık ıken vefat edıldığı kaydedılrnektedır ı s,
Bunun
yanında
Osmanl ı ıdaresının
' 1he Socıologıcal and Educatıonal Role of the Dervısh Oı·ders m the
Assn , no 76(1954), s 31
182 Huseyın Vassaf Se{fne, c V, v 87 Huseyın Vassaf, NıyaZı-ı Mısrl'mn Lmını'ye surgun edıl­
mesıııın sebeblerını şu beş madde ıle açıldar 1-Bursa'ya donuşunde Mısri'yı karşılamara gıtmeyen
kalmam~ tabi ve kudOnı çalınarak, evrad ve ezkar ıle karşılanmış, bu halı de hukumetın nazar-ı dık
katını çekm!litı 2 Hak bır sozu soylemek gerekırse onu soylemekten çekuunezdı Ne padışah ne de
devlet erkanından çekınınezdı 3-Vahdet-ı VucOd a ve bazı hakıkaı mertebelerıne daır soyledıgı soz
ler bazı ehl-ı zahırın lıavsalasıııa sığınıyordu Şenata aykırı davranınakla suçlanıyordu 4-0nun ke
mal ı şohrelını çekemıyenler oldukça fazla ıdı S Celalı, cemahne galıp ıdı (Bkı Age, c V, v 87)
183 lbrahıın Rakıın, Vakıat, v 35, Mustafa Luıfı, Tuhfe, ss 92-93
184 lbrahıın Rakını, age v 33, Mehmed Fahreddın , Gulzar ılr(an v 137a Musıaf'a Luıfı, age,
s 93 Me.hmed Şemsedd ın age, s 435, Harırizade, Tıbyan, c Il!, v 131b, Huseyın Vassaf, Sefine, c
V ,. 94 B Mehmed Tahır, KıMr-ı Meşiiyıh , s 30, Kehhale Mu. cemu 1-Mu.e//ı{fn. c XI ss 64 65,
Golpınarlı, a gm, c IX, s 306, Doğranıac.ı, age, s 14, Oral, Nıyazf-ı Mmi s 21, Erdogan, age s
61, Ateş, age, s 5, Brockelma n, <JAL, c ll, s 663, Kara, age, s 14, Donemın ınutasavvıflarından
Şeyh Mehın<"d Nazmi, Nıyazi-ı Mısrl nın kendısıne bır mektup yazarak, gelecek yıl Padışah tarafın­
dan tekrar davet edıleceğını bıldırdığmı, ancak bunun gerçekleşmeyıp, 1105 senesrnde vefat eıtıgını
bıldınr (Bkz Mehnıed Nazmi, Hedıyyetu. 1-Ihuan, v 144/a)
185 Safayl, Tezkıre, v 46, Huseyın Vassaf, Sejine, c V, v 94
181 H
Joaduın Kısslıng,
Otıoman Enıpmi , Memoırs of The Ameııcan AnthropolıgıC".ıl
1amıt11(
78
Yıne
vefat
ettığı
?aman ayağında bukağı
olduğu
ve
kendısını bukağı ıle bır
lıkte defneunelennı vasıyet ettığı btldırılır '86
Abdulbakl Gol pınarlı,
Nıyazi ı Mısrl'run
Hz Hasan ve H useyın ın peygamber-
bklerını ıddıa e ttığı ıçın ŞeyhulısHim Tııyakl Feyzullah Efendı'nın fetvasıyla zeh ı r­
lettlerek oldunılduğunu soylerse de '"
Nı yazı ı M ısrlıle ılgıh hıçbır
bılgıye r.ıstlanmadığ ı ıçın doğruluğunu
kabul etmek mumkun
kaynakta bu
gonuuneınekte­
dır
Vasıyetı
uzenne cenazesını Lımnı dekı clergalun şeyhı, Şeyh Mahmud Efendı
yıl<amış ' ve Baltacı Mchmed Paşa'nın mezarı yanına defnedı lmıştır ısı Kabır taşı
uzennde şu beyıtlerın yazılı olduğu bıldınlmektedır '"'
Mazhar-ı feyz-ı. tarikat kflşıf-ı. sırrıtl/ah
Murşıd-ı ehl-ı hakıkar iirıf-ı pur ın-tıbab
Daha sonra kabrı uzenne bır turbe yaptınlmışuı Bu turbe Sultan Abdulıne­
cıd tarafından yenıden tamır ve tefrış ettınlıruştır '" Yı ne turbe nın, Lımnı Adası
Yunanıstan'a geçtıkten sonra ne hale getınldığı bılınmemektedır Emeklı Albay
Hasan Rıza Bey, ada son olarak Osmanl ı ların elınde ıken, tızun yıllar bu adacia
kalmış ve Mısr! Dergahının tu rbesının resmını ve krokısını çı kartmıştır ıı
Daha sonra N ı ya71 ı Mısrl hayranlanndan Huseyın Vassaf ın aklına kemıkle
rının Lım nı den Bursa ya taşınması gıbı bır fıkıı- gelır ve bu durumu son Mısri Tankatı şeyhı Mehmed Şemşeddm Efendı ye yazar O da, uygun gonır ıı~ Bunun
uzerıne Huseyın Vassaf Bey donemın dışışlermelen bır devlet adamıyla konuyu
gonışur Ancak, o donemde boyle bır şeyın hem devletın sıyas! yapısından hem
de halkın bunun etrafında toplanıp, toren halıne donuştunıleceğı gı bı e ndışeler­
den mumkun olamıyaC'ağını soyledıkle rı ıçın boyle bır teşebbusten vazgeçtıkle­
rını bıldınr ı(M Massıgnon, 1916 yılında Nıyazi-ı Mısrl'nın mezarını zıyaret ettığını
88
186 Kosıendıll ı Bc1hml Valtiw v l 80b Yıne aynı eserde vefat ed ınce kendısını sevenlerden
onun ayagında bu kagı ı le defnedılıııesıne razı olmam ış ve deııı ırı çıkamıaga çalışırken yara
lanııuş ve çıkannıaJ..-ıan vazgeçınış oldugu şeklınde bır rıvayeı kaydcdıl ır (Bkz Şeyhı aynı yer)
187 Golpınarlı MaLianadan Soım:ı Meıleı itı/,• s 167 Dıpnot 199
188 Ibralunı Rakım Vakılit v 75
bırısı
189 Ibrahıın Rakun Vakılit v 33 Mustafa Lutfı Tuhfe s 93 Dogramacı age s 14
190 Mehmed Şeıııseddın Gıtlzar ss 461 462 H useyın Vassaf Sejfııe c V v 96 Kara age s
ıs
191 Muhammed Nunı 1 Arab ı Mı~rf Nıyazı Dııan1 Şerhı haz
s 100 Huseyuı Vassaf ~e(ı'ne c V v 97 Sıddık Nacı Eren Yuce
b le yayın ları) Istanbul 1990 ss 469 470
Sadedd ın Bılgıner
Jstanbul1982
Valılar 1 e Anadolu Fr tı.valcın (Şe
192 H useyın Vassaf Sejiııe c V v 96
193 Aynı eser s 116
194 Aynı yer dıpnoı 1 Bu olayın gerek Huseyın Vassaf'ın ıfadelennden gerekse olayın akışın
dan Cumhurıyet donenunele meydana geldıgı anlaşılmakıadu
tankm-de11!et ılışkı<:~, kadızade/ı ue mcşiiyıh
79
ve Mısıi'run oradakı vakfından Mareşal Fevzı Çakmak'ın sorumlu olduğunu kaydetmektedu· '""
Gonılduğu gıbı, Nıyaz1-t Mısrl sadece hayattayken değıl, vefatından sonra da
takdır edılımş, kendısıne verılen cezaların haksız olduğuna ıaııh karar vermışrıı
Sonuç
Nıyazi-ı Mısrl, Osmanlı Devletı'nın
"Duraklama Donemı" dıyebıleceğınuz
Turk mutasavvıfıdır Mısri'run yaşadığı bu
asırcia Osmanlı Devlerı ve toplumu, daha so.nrakı asırlarda onun çokuştımı hazıılayacak bıı duraklama hatra bır gerıleme doneını yaşıyordu Yınebu zaman
dılınunde devlet ve mıllet, sı yas!, ıktısadl, ıçtuna1 ve dın! o lmak uzere hemen butun alanlarda adeta bır karmaşa yaşamaktaydı Bunun netıcesı olarak Osmanlı
Devletı ıçte ve dışta her yonden kayıplar vermeye başlamıştı
Işte bu kaos ortamında dunyaya gelen Mısr!, gençlığını ılım ve ırfan oğren­
mekle geçırrtıış, hayatı boyunca ornek alacağı bır ruurşır arama macerasına koyulmuştur ı\llısıı'da bugunhı tabırle yuksek tahsılını tamamlayınca, Anadolu'ya
donmuş ve başta Istanbul olmak uzere, Bursa "e Uşak gıbı ıllerı dolaşmış ve ara-
x"VII
yı.ızyılda yaşamış, onemlı bır
dığı şeyhı Elınalı'da bulmuştu r Bır ımıdclet şeyhı Uınml Sman'ın ınanevi terbıye­
sı altın da ka ldıktan sonıa, ınsan yetıştırme faalıyelı
olan tasavvuf:i çalışmalanna
başlamıştır
Mısr1,
Afyon, Kutahya, Çal gıbı şehıılerde yaptığı kısa ırşat faalıyetlerının dkayen ve çocukluğunun geçtığı Malatya'dan sonra ıkıncı varan edı­
neceğı Bursa'ya yerleşmıştır Işte Mısrl, aktıf faalıyetlerıne burada ba;_,lanuş ve
topluma olgun ınsanlar yetıştırme k amacıyla dergatunı kurmuştur Mısrl'nın Bursa'dakı bu faalıyetlerı genellıkle rar:ikat bazında olmuştur Burada donemın burokrat ve ılıın adamla rının dıkkatını çekmış, doneınının en meşhuı ve etkılı mubıncle, doğum
tasavvıfları arasına gı rmıştır
kaynaklanan bir takım sebeblerle, gerekse
donemın sıyası şart.Janndan rahaLsız olarak sıyas:i anlamda bır takım faalıyetlere
gırışmıştır Bu arada, tasaV\ruf ve tartkatın amacı dışına çıkarak devletı duzeltme
taalıyetıne gııışınce, tabı! olarak devlet ıdarecılerı tarafından uzun yıllar surgun
edılmek suretıyle, tepkı toplamış ve cezalanclınlmıştıı
Ancak
Mısrl,
gerek
kışılığınden
195 Lou ıs Massıgnon La Legende De Hal!ace Manwınm Pay; T11n;~ Parıs 1947 s 105 Yaptıgı
her ne kadar şu ana kadar bu konuda resmi bır evraka rasdıyamışsak da Fevzı Çakmak ın ozel hayatında zalııdane bır yaşamı tercılı etıığını, bu karakterenın tur dınl faalıyetlere musa
ıı olduğunu anlıyoruz ~Bkz Su leyıııan Kulçe, Mareşa! FetlZı Çakmak A~kerf, Sıyast, Hımtsf Havall (Yenı Asır Matbaası) lznıır 1946, ss 256 258) Ayrıca Necıb Fazıl Kısakurek, Fevzı Çakmak'la ı:ınış
tığını ve tanıdıgı kadarıyla ıasavvufmeşreblı bır ınsan olduğunu kaydetmektedır (Bkz Necıb Fazı!
Kısak-urek, Batı Tefekkıırıı ııe Islam Tcımı~m{ıt, (Buyuk Doğu Yayınları) Istanbul 1991, s lll)
ın ız tetk ıke gore
80
ıasawuf
Tarih! kaynaklar, Mlsrl'nin bu cezayı almasına onun tasavvuf çizgisinde söylediği aşın sözleri ve cifir hesabına dayalı abaıtmalı yorumlarını gerekçe gbsterirlerse de, kanaatimizce asıl sebeb onun devletin siyası otoritesine karşı aldığı
menfi ravırlardır. Padişah tarafından, yerinde kalıp, devlete ve millete dua etmesi emredildiği halde, müriderini toplayarak devletin sıkıntılar yaşadığı bir dönemde askeri üs sayılabilecek Edirne'ye yürüyüp, merkez camiinde devler aleyhinde konuşmalar yapması veya taşkın sözler söylemiş olması, bir şeybin sürgün
edilmesi için her zaman yeterli sebebtir.
Her ne kadar Osmanlı tarihinde fikirlerinin aşırılığından dolayı cezaya çarptırtlanlar varsa da, biz Mısr!'nin ilk sebeb .olarak tasavvufi konularda söylediği
aşırı fikirlerinden dolayı bu cezaya uğratıldığı kanaatinde değiliz. Ancak onun
devlete karşı olan bu tavrı, ikinci sebeb olabilir düşüncesindeyiz. Burada bütün
bunlardan Osmanlı'nın fikirlerinden dolayı insanlan cezalandırdığı gibi bir sonuç çıkarmak da yanlış olur. Kaldı ki bu durumda o dönemde, yargılanmadan,
fikirleri ilim adamlan ve dönemin dini otoıiteleri tarafından muhakeme ve münakaşa edilmeden herhangi bir ınutasavvıfın cezalanduıldığını söylemenin son
derece gayr-i ciddi olacağı kanaatindeyiz. Çünkü o dönemle ilgili günümüzde
yapılan yeni akademik çalışınalar bu tür olaylarda, muhakeme tutanaklannın halen muhafaza edilmekte olduğunu ve bu tutanakların kayda geçtiğini , ispat eder
mahiyettedir.
Yine biz o dönemde devletin, mutasavvıfları, fikir ve düşünceletinden dolayı değil, belki bu fikir ve düşüncelerin son derece din! hassasiyeti olan Osmanlı
toplumunda meydana getirdiği infialler sebebiyle cezalandırdığıru düşünüyoruz.
Ancak bizim bu tür olaylarla ilgili olarak, mı.ıtasavvıflarm tamamen haksız olduğunu veya idarenin haklı olduğunu ispat etme gibi bir niyetimizin olamayacağı,
bilinmelidir. Aksi takdirde bilimsel düşüncenin hiç bir hükmü kalmaz. Amacımız
Mısri olayını genel tarih perspektifinden bakarak değerlendirmek ve anlaşılına­
sını sağlamaktır. Ayrıca, her olayın kendi içinde, kendi şartlarına göre değerlen­
dirileceği prensibi de unurulınamalıdır.
Biz bu çerçevede Mısri ile ilgili olarak onun, siyasi tavırlannda görevi olmayan bir işe soyunmasından dolayı bu cezaya ç:arptınlmasında haklı olamayacağı­
nı sbyleyebiliriz. Belki bir Osmanlı vatandaşı olarak tepkisini şu veya bu şekilde
gösterebilirdi. Bunurıla birlikte onun, hiyerarşik bir yapıya sahip tarikatı , asker!
bir güce dönüşti,lrerek, nizam-ı alemi düzeltmeye kalkışmasının sonucunu da
zaten tarih, bize gerek kalmadan anlatmaktadır. Ancak burada kritize edilen bu
tek olaya bakıp, Mısri budur demek de, son derece haksızlık olur kanaatindeyiz.

Benzer belgeler

Polonya Tatarlarında Kişi Adları

Polonya Tatarlarında Kişi Adları Ataları 14. yüzyılda Altın Orda ve Kırım'dan gelerek Büyük Litvanya Dükalığı topraklarına göç etmiş olan bugünün Polonya Tatarları dillerini tamamen kaybetmiş

Detaylı