OKU

Transkript

OKU
AL
RAY
Zahir GLVE:WLİ
Yiğit
OKUR
Muvaffak GEND'EitLİ
Rene l..J\RROV!VIETS
Asaf
,'İYİLTEPE
A;\'lrnt GÖRKEY
Yıldırım KESKİN
Attila TOKATLI
Orhan Şaik GÖKYA. Y
Zeki Ömer DEFNE
Tahsin 'YÜCEL
Mukbil ZIRTILOGLU
Erdal
~RKUT
.\Iümtaz ZEYT.İNOGLU
Pierre DUBOIS
Özcan ATTİLA
Özdemir C. KALPAKÇIOGLU
'ı
1
~
Sayı:
18
OCAK. 1952
·I
8 -
.,.)
l
~ an tar ·v e
GALATASARAY
DEDEKTiF"
Biz
HARRİS
C'EST TOUT
'•
l\l. Lelıl e icleı; birg ün derse ..kalclırclı ğı lal eye bir geometri pı;ob- - '.
lemi veri r , cev ap alamaz . ..Biraz :
'•
J:iekl ed ikten sonra :
,
.,
~· C'es t t out'? dl)·e s~ra~· ., B011:,.·
ı
;'
asseyez- - vous !
Bi r ba şka t al ebe kalçlıı:ı r. Ona
da ay'~ı problemi verir. . Gep.e
\
cevap al amaz :
.
- .C'est tout? d er. Ban, a-sseyez _ v0u ş !
Garip t es::ıd üf , hangi t alebey i
J~a lc\ır sa o ay m problemin k ;;ırşı ­
sın da s ükCıt e tti ğini h ayretle gö·
rür.
Nihayet k endi si lahl<} Jı'a~rn<l
gelir. Tclı cş iri chııe al ır , a ·ııl a l .
ınağa b aş l ar. Problemin bir · ye
rind e talulıverir, s u s;ır.
Arka sırala rd an lı cnıcn bi r ses
yiikselir :
C'est Lout, ıı ıoıısieur'I .. .
18
SAYI; :
l
Sahibi:
Ercüment
Ekrem
1
Tali'ı
~Yazı ' İşlerini fiilen idare ede n:
Muuaf f ak
Be1~1ıi'erli
Sekreter:
GÖRI<EY
A ykııt
, ..\HKADAŞL:A..Hli\1JZA
h az ırl amak
De rgi mizi
için sa.
t·
m e raklı yaz ı ­
bah gaze teler ind e n
l ar, pn i za lı rnecmu:ılanndaıı es.
pril i)r , ıııağaı.inl ercle ıı . fotoğraflar
:iktibas etm ek h akkımız yoktu .
aras ın a
Hem buna
Bilaki s,
s·aza ıı ,
l oplıyaıııazd ık.
a r al arın d a
çe ke n hind e n fazla
foto ğra f
arkadaşımı ­
cağ ııııızı
çırpıda
bir
ç· ık anı .
bu'.ıu
çizerek,
st\~s ı
...,. .,. ~
13u
iJ c
.,
ilgisizlfği
6
yaşına
basa n
a rk ada~] ar ı ıııı z ı n
1
karş sı.ııda
hundan
dalıa nJ.ük.emınel o.İ1ı:n~azd ı ...
-
.
Neşriy.a t K~lıı
Basıldı ğı
yer:
lslaııbul
ıh . G
- , - -S 1:__!
, aI'flf- muatbaası ,=-..r.
";' -., <'C •
~ .. ,ı.~ ı ~ • ı ~
ı/
;J r ..
'·
~
.
i' .
d oğ ru
~·a,pnr.
le ııdi.
ay.
· .. d ergi mi zi ş öyl ece yapacak tık d e.m e~_ fay dası yok art ık.
« Gala t asa ra)~--
arasına
Cii mk
~ u .~.e kli
a lı r:
Çoc u l; lard a ıı
-
biri:
Mo n sieur, eledi , vou lez - vo-
s ııı e ıııoııtrer comınent
fai sicz vos cop ie s 'I ..
ıı
kulu s uııa ii ~·
yazarak,
sı r al arı n
ko ş tu.
- ;\'oub li cz pas que " tre Jıo .
ca aussi <i!t:ı it tal ebe, diye sö~· ­
SAAT_ C1 Ç
yazı a tıldı!
Ş unu
,-ap tı ,
Silgiy i el.in o- alıp bu c iimleni ıı
ii ze rind e ufa c ık bir d eğ i ş iklik
umuyorduk.
«Ga la tasa r ay»
da üç·
J'st .J.a nohl esse ek
«L a pare sse esl "ılı.ı• ..pobl esSe
el e l'il n e! »
z ın sayesi nd e biı: d eğ il be5 l<.ı ıı l'
Gala t asaray ı
(i e ıı e :\L Ch~'ı:ezie u x; i nıtilıaıı
yapıyord u . Bir ~ır a penceren in
i~·inc fırl ad ı , sol aYc; ılnu gözlerine si p e r ed ip sını fa , kuş bakı .
şı göz gezdirdi. Sonra
kapıy a
r lo ğnı yü!·ü y üp ani bir dönü · ·•
l'i\nı e »
yazı
güze l
Mektebimizden ay rıl a n se Yİ ın .
Ji •kimya ·öihetmeni ~L -StRı·11 öğ.
r ctmenliği e:ııasında, ders ver.
d iği bir :rnıı.f o girer. Bir r.le bakar ki tahta da şöyle bir e limle :
~ La JJ .a ~ cs.se
ihtiyacımı z mı \·ard ı '?
karikatür ç· izen,
VOTRE r(!OC A A SSl..
1-
:.\ieııılek eti ıı e ı; tanın nı ış imza
farmi da bu amatör
d er g in in
sayfaları
DOGRL'S'
~ö ı«ı ly e fil ın l er i ndcıı Jıatır l a.
~-ani k s[iı.ı z-_ Eski Fransacla so .
kak i'l'n erciler i Ya rd ı. Puslu , kanııı lı k soka k larda fene rl eri saL
l aıı~ı, sallana d o l a~ ıı-, anıda bir
el e lıer ~e~'i ıı yo l uııcla g i ltiği n i h a.
((ırıı ı ~ rclı. Halit' lı e ~r in bir cebir
d crs iı~d e hu fen e r ciler a klıma ge.
· ıiverdl. Vakit öğl~clen sonraydı,
m evsirr{ bahar sonu, hava s•caktı. Ve Halit hey ders an l a tıyor­
du. K ul a ğ ım a cleriııd e n derine
lıiı ' ses geldi:
Saat üüii ~· ! Bütün raci n e'Jer reel , bü tün radicaux'la:· ima ..
. •. _ ui,nairc. Herkes uyktıda ~a,t ....
:• " \ .
vo ıı s
i\'EREDEDlt) '!
Hani m eş h ur 9/ D'lilcr le n Jıir
Be kir ağalıey Yanl ı. S e l fıh a lliıı
Bey d e n coğrafya o kudu ğ u sen e .
Jcr biraz daha küçüklü! Biı•g üıı
derse .kalktı. S elalıalt i n Be y :
Siz söyleyin, eled i, Ordu ,
Gires un , Trabzon n erededü·?
ön sıradan muzip bir çocuk
hirşeyl er
fısılcladı.
SeUÜıattin
Bey :
- M ırıl clnıını a çoc uk! diye h ağ ır dt.
Ama J3ekir fı s ılt ıyı du~·muş lıı
bil e. Derhal atı l dı:
- H av u zda ,efen dim!..
SA Yl: 18
YIL
6
ala,"'4
Galatasaray Lisesi Talebe Kurulu
o c
9
A K
5
2
ta rafın dan çı ka rılı r.
Paristen Gelen Ses
lf> aris'in
bulvar tiyatrola- ·b iraz uzaklaşmış bir mazide,
harblerin türlü felaketlerine
rından toplanan bir trup, bir
kaç haftadır komediler tem- en fedakar bir tevekküHle gösil ediyordu. Şimdiki Fran- , - - - - - - - - - - - - - - Yazan :
sız komedilerinin çoğu gibi, ı
Zahir
GÜVEMLİ
kuvvetli bir esasa, karışık bir
mevzua istinad etmeyen hafif,
zarif eserler. Anlaşılıyor ki, güs germiş bir milletin evlat·
gaye, seyircilere hoşça vakit ları olduğumuz için, yaralı ve
geçirtmek. . . Sanatkarların m uztarip Fr ansız sanatkarının koştuğu bu çılgın. neşe
bellibaşlı meziyeti ise, günlük hayatlarını yaşarcasına tufanını hangi acı hatıraların
tabiilik ve serbestlik içinde beslediğini çok yakından his•bulunmaları.. .
Yalnız
içle- sediyoruz.
rinde bir ikisi diksiyon itibaPaıris'ten gelen bu ses o
riyle, birkaçı da şahsiyet de- eski ccfrivoleıı Parislinin sesi
ğiştirebilmekteki kabiliyetle- olmaktan ne kadar Ezak! An .
riyle güzel örnekler veriyor- cak bir sanat kar gayretiyle
lar.
seyircisine, dinleyicisine eski
Meselenin teknik tarafın ­ havayı, o tamamen mahalli
dan ziyade bu sanat elçileri- o1duğu kadar beşeri Paris h a
nin temsil ettikleri ruh hali, vasını teneffüs ettirebildikleİstanbullular için elbette darini görmemek kabil mi ? Bl}.
ha mühimdir. Kusursuz bir
sesin her titreyişinde geniş
Parisli şivesine ilave edilen o
bir sanat geleneğinin üstüste
mahrem, cana yakın , uysal
yığdığı olgunluk ve pişkinlik,
tavır ve hareketler, küçük iheski Yunan tiyatrosunun ko maller, bazan hisli görünen,
daima samimi hava, bize, gel- caman, ağır maskeleri gibi,
dikleri memleketin hasretle- henüz buhranları ve serpintiler i olanca acılığiyle kendini
rini ifşa ediyor.
Paris'ten gelen bu ses, ne- hissettiren harp sonrası Franşeye
susamışlığın,
felaket sasının felaketlerini belki gizleyebilir. Ama hakikatte biz.
görmüş olmanın buğulandı­
sanat
gıdamızın büyük kısrruğı, ürperdiği bir ses. Şimdi
nı aldığımı~ memleketin en
gizli çarpıntılarını dahi ken dimizde hissediyoruz.
Fransız
sanatkarları, şüp­
hesiz iki milleti yaklaştıran ,
hakikaten yaklaştıran en esaslı amilin
sahneden, şiir­
den, müzikten geldiğini bildikler i için bulvarda israf ett ikleri neşe demetlerini biz
den de esirgemiyorlar. Şakır .
casına konuşmalarını ·b ir musiki dinler gibi dinliyoruz.
Hareketlerinde çizgi ve renk
zarafetine hazla bakıyoruz .
Böylece, onlar istediklerine
ulaşıyorlar. Bizi kazanıyor lar. Biz de, Farisi burada kederleri, hassaslığı , neşesiyle
oradaki gibi bulmaktan memnun oiuyoruz. Elçilikleri, bu
suretle, sadece Fransı~ tiyatr osunun muayyen bir sahada
ulaştığı dereceyi veya seviyesinin bir cephesini göstermeğe inhisar etmekle kalmıyor .
Lakin, kendi yurıtlarını dost
memleketlerde temsil eden:
dost memleketlerde kendi
ana dillerini duyuran o elçilerin daha bahtiyar şartlar
altında , sade sanat değil; refah, huzur ve saadet temsilcisi olmalarını ne kadar isterdik!
Çalaf.aı1acal,f J)"'<Jİ-ıfi büi,fük, küçük bütün ÇaLataı1a ~al,flt.Lacı,n
l,feni ',fılı,nt tebl'ik edec, meı1ut ve ba<facdı, ';fd La e d ilec .
.!
GALATASAHAY
SAYI: 18
Ölümünün _bir-inci ,ylldQnümünde
ORHAN VE L i
geçtiğini, onu anlamamış olanlar bilmezler taOii. Bilmezler çünkü sanırlar ki
böyle uğraşmalar şiiri bü}anların, emınım ki, hiç biyük
keliİnelerle, büyük sözri, şiirlerini bir defa olsun
lerle
bezemek için yapılır.
okumuş de ğildirler . Şurada
burada tesadüf en rastladık­ Halbuki Orhan Veli bütün
bunları, şiiri sun'Hikten kurl arı şiirleri karşısında da a- VAZGEÇEMEDtGIM deta şaşırıp «Aman yarabbi; tarmak için yapıyor, basit
Deli eder insanı bu dünya,
bu da şiir mi? Ben bir otu- kelimeler, kısa söyleyişlerle
Bu gece, bu yıldızlar, bıı koku ruşta on tane yazarım bunun büyük şeyler anlatmaya çal:Ju tepeden tırnağa çiçek
gibi,» dediler. Bakmayın de- lışıyordu. Şu şiirine bakın
açmış ağaç.
diler, ama bir tanecik yaza- mesela:
Bütün bunları bırakıp, bir- madılar. Eğer içlerinde böy- Baka kalırım giden geminin
ardından;
den gidivermesi garip değil le bir tecrübeye kalkanlar
Atamam
k
endimi
denize,
da olduysa, onlar da yazdıkmi? O,dünyayı, yaşamayı dünya güzel,
çok ıstırap çekmiş bir insan
Serde
erkeklik
var
olmasına rağmen - seviyorağlayamam
du. Hem de şiirindeki gibi;
Bunlar her gün kullandı­
delicesine seviyordu; çiçek
ğımız
kelimeler. Kendisinin
açmış bir ağacın bütün sede
dediği
gibi «Günlük söyvinci içinde, .. Kendisine kalleyiş» Fakat bu bizi, M. Jour
daydı bu sevgiden Vazgeçdin'in hayretine sürüklememezdi elbet, lakin, kader,
sin.
Şiir, hergün söyleyip, komani oldu diyelim.
nuştuğumuz gibi bir şeydir,
Onun ölümüyle edebiyatı­
aynısıdır, ama yukarıdaki
mız muhakkak çok şey kaygibi; en güzel, en basit ve en
betti. Şiirimizde ilk defa o,
kısa yoldan söylenmiş olureskiyi, alışılmışı yıkmış, yesa.
rine, taptaze bir anlayış geOrhan Veli böyle yapıyor,
tirmişti. Orhan Veli getirmiş
böyle yapmaya çalışıyor, oolduğu bu yeniliğin esasını
nun için çok uğraşıyordu.
çizmiş böylece bir yapılıcık,
Bakın, arkasından Nurullah
bir kuruculuk safhasına girAtac'ın söylediğine:
«Gülemiş ti. Ömrü yetmedi arzurim onun şiirinden mana çı­
ladığını kurmağa, yetmedi
karamıyanlara ! Mananın ne
ama, bıraktığı şiirler onun !a rının Orhan Veli'ninkileriolduğunu
anlayamamışlar,
ue kadar hassas, ne kadar ne hiç b enzemediğini görbilmiyorlar demektir. Ancak
gerçek şair olduğunu isbata müşler, şiir yazmak için, şao, manayı, kendine yabancı
kafi geldiler,
ir doğmanın icab etttiğini
unsurlardan temizl~r~ Şize "
_ ""'- :;..::..- __,_ _ _ANLA -· a nlamışlardır - ..
·
-- '-" - -·. -mananın özünü verir. Bunu
Onu uırnıeyen1er,
MAYANLAR, sevmediler, seOrhan Veli'nin, şöyle bir başka türlü söyliyeyim: Ormediler. Üstelik kötü bir şa - çırpıd a yazıvermiş hissini u- han Veli şiirlerinin hemen
ir olduğunu, hatta şair olma- ya ndıran şiirlerinin ne ka- hepsinde bir hikaye ::ı.nlatır;
' <lığını iddiaya kalkışanlar dar uzun bir düşünme, ele- hemde uzun bir hikaye, a--- oldiı. Ona -duoak bükmüş o- me, duzeltme ameliyesinden deta bir hayat; ancak bu hi-
Şiirlerini, kitaplarını,
sevdiklerini, URUl\IELtHtSARI'
nda tutturulmuş türküleri,
türküler gibi bırakıp göçeli
·bir yıl oluyor. Ölümünü, her
hatırlayışımda aklıma
hep
şu şiiri gelir:
ı
GAhA'l'ASAHA Y
SAYl : 18
'"
... · --· ·-"
,
kayeleri bütün fazlalıkların­
dan temizler, bize özünü söyliyiverir, o koca hikayeyi şi­
ir üslfıbuna koyuverir.
Şiirde şairaneliği, musikiyi inkar etmişti ama, yazdık­
ları da şiirden gayri şeyler
değildi. Musikisiz, kafiyesiz
yazabilmişti,. hem de musikilisinden, ölçülüsünden daha güzelini, daha gerçeğini.
Kelimelerle senfoni yaratılamıyacağına göre
şiirde
musiki kadar manasız bir
şey olamazdı! Şiirin ahenksizlikten kaçınması, en büyük ahengi temin etmiş olmak değil miydi?
Türk şiiri ancak Orhan
Veli ile, öztürkçeye, en münakaşa götürmez
türkçeye
kavuştu. Gene Nurullah Atac'ın dediği gibi: «Bütün şa­
irlerimiz arasında türkçeyi,
halk dilinin, halk türkülenin
türkçesini onun kadar iyi
kullanmış bir kişi daha gösterilemez.» Ve Fransız şiirin­
de ilk defa Apollinair'in yaptığı gibi biz de de, ilk defa
O, şiirlerine, halk türkülerinden ve ata sözlerinden
parçalar koymuştur.
«Yol Türküleri» isimli çok
uzun bir şiirinden alınmış
parça, bu tarz şiirlerine iyi
bir misaldir.
«Düzce yolu düz gider,
Aman bir edalı yar gider.»
Düzcedeyim Yeşil Yurt
otelinde
Otelin önü çar§ı,
Şalepçiler salep satar otele
karşı
mm ıstıraplarını, iç alemlerini, düşüncelerini, küçük.
basit sevinçlerini aksettirmek... Dünya yalnız, büyük
ruhi endişelerle kıvranan uğ­
raşan in3anlarla dolu değil
ya! Bakın bu husus için Su ut
Kemal ne diyor: «Tramvay
biletçisi Rıza, ,İşkembeci
Rüstem usta, bekçi Tahir ağa, Mamaklı Şasan, Kumkapılı Melahat, Topkauılı Harcer de var. Onlar da yaşıyor,
onların da kendilerine göre
meseleleri, dertleri var.»
Zaten işkembeci falan olmaya ne lüzum var; sevinçlerimiz mesela çok zaman
hep küçük, basit şeylerden
doğmaz mı? Bizi hayatımız
boyunca daima büyi.lk mefhumlar değil, daha çok küçük mefhumlar sarıp sarmalamıştır. Saadete de
bizi
ARADA
:••x
ı
!
i
ı
kurtulmuşum ;
Artık
bütün kadınlar güzel:
Gömleğim yeni
Yıkanmışım,
Tıraş olmuşum;
Güneş açmış.
Sokağa çıkmışım,
:
!ı
ı
*
S
ı
:
ı
:
ı
ı
1
ı
1
*
1
:!
Daha fazla, halkın olmak, ;
halkın zevkini kavramak, o-
1
irysanlm
rahat:
Ben de rahatım.
Sonra ıstıraplarımız hep
büyük meselelerden mi doğar sanki?
Hiç bir .şeyden çekmedi
dünyada,
Nasırmdan çekıtiği kadar.
Mümkün değil mi?
Bu nasır ne büyük mesele.
olmuştu bir zamanlar. Onu
hala, okuyup tanımadan inkar edenler için gene de bir
tutunak ( !) noktasıdır. «A(Devamı 17. sayfada)
**•***********•••••••••••••••••••••ı
Hep Ol..
ı
İ
Gine dertli geçirdim geceyi
ı
Şarkılar türkülerle.
«Evlerinin yüzü a§ı boyası ı
Duyduğumdan beterini
İ
duyası»
BİR
. bunlar götürür.
Eski bir sevdadan
Yazan: Muvaffak
Yılların arkasındaı;,
BENDERLİ
ı
i:
•
i1
ı
h adiselerin arasından, fikirlerin köşe. •
sinden nereden bakaı sanız bakınız .. Hep o, daima o ... Atatürk'
ten söz açmak istiyorum. Gün geçmiyor ki yeni bir olay bize
onun büyüklüğünü bir kere daha öğretmesin ..
10 Kasım'da, onu düşünmekle kalmadım ... Açıp okudum.
Satır satır, bölüm bölüm, nutuk nutuk okudum. Ve bir kere daha
inandım ki Atatürk ileri ve inkilapçı bir cemiyetin mutlak ifa.
desidir. Şuuı lu bir milletin sembolü, imanı, varlığıdır . On..ı
he y kel dikmek, onu abideleştirmek niye? .. İçimizde hal.a bir ı
kasırga, bir tayfun gibi esmiyor mu?. .
f
Heykeline uzanan aptal, gülünç saldırış; salyeli ve le~ kokulu itap, ona hafazan inananlara sadece omuz silktirir .. İşte o
kadar ... Çünkü o kendine iğrenç ellerini, yılan dillerini uzatan- ı
lar gibi iki yüzlü değildi, ne Allah!, ne de kulu aldatıyordu .. On.
lar gibi huri ve kevser hasretiyle ağzı köpüklenmiyordu. Tek •
yüzlü, ~ek iradeli, tek çehreli idi. Y a n~ olduğu gibi..
1
1
j
1
I
1
i
Dünyada en büyük fazilet de olduğu gibi gözükmektir.
Ona kırılmaz maldan heykeller yapmayınız dostlarım .. Suu.i
r~~n'.. m.~f~fırenin he~keli dt en ~mlmaz ... Bize aşıladığı şuurun
koku gonullerde govdesi geııçlı kte ve dalları ve . meyvası (gele. •
cek)ı, tedir.
l
..................................................,
...._.
___...__ .. -
SAYI: 1-8
GALATASARAY
.
-
--
L' E 1eve lnquiet
vivre sans elles; rnais elles
nous
dorninent. Nous les irni'eleve inquiet est venu
1 tons, a force de les utiliser;
1
rne trouver pour rne confier
son rnalaise. Il ne rnanque po- se paralyse: il ne sait que di- rnais elles ne peuvent nous
fournir que des prôduits iint de bonne voloınte, il veut re ni ecrire.
travailler et apprendre; il le
Rassurez-vous, lui dis-je: dentiques ou similaires, c'estfait. rrıais les resultats sont vous n'etes point seul. Ce a-dire cornmuns et banals.
mediocres. Qu'on lui dernan- n'est pas la premiere fois qu' !Les filrns copient les films,
de de repeter la rnatiere d'un on m'avoue cette gene, et je les couturiers copient les coucours, de reproduire textuel- crois bien qu'elle est d'epo- turiers, et pour un vrai Pilernent la pensee d'un auteur, que. La pensee individuelle casso ily en a dix mille faux.
il y parvient avec fidelite. Ri- se meurt. N'avez vous point On voit ou ceı.a. mene. Ori_gien ne lui a ec'happe, tant sa remarque combien les jour- nal, en notre siecle, signifie
rnernoire est rnerveilleuse. naux, par exemple, se res- presque fou. Et, en effet, poMais s'il faut tirer quelque semblem.t , et comme l'on co- ur se distinguer, on est oblijugernent de son propre fonds, pie, aujourd'hui, d'une revue ge rrıaintenant de .se singulariser. C'est-a-dire d'aller a
s'il faut resoudre un proble- a l'autre, d'un discours a l'.autl'oppose des foul~s. Les deux
me no.u veau ou deci.der de la re, les memes formules usees
extremes sont dangereux.
valeur d'uın e doctrine, sa. pen- par l'usage? Telle est sans
Mais que faire? demansee s'ernbrouille dans ses so- doute la faute de nos meca- de- l'eleve
rr.quiet.
uvertirs et son entendernent niqueş. N ous ne pouvons plus
- Croyez d'abord, lui ai-je
repondu. Sans acte de foi, il
est impossible de comprendArmut Ağacına Yolculuk
re, c'est-a-dire de prendre aYeni ümitler gibidir, yeni ufuklar.
vec soi. Suivez docilement
Tren pencereleri, karşı dağlar
l'enseignement de vos malt1.
Unutulanlan lıatırlatır,
1
res, et surtout celui de ces
Uzad ık ı;a yolların gecesi.
:
modeles eternels que propoDörtköş e dörtköşe yıldızlar,
se
la tradition. il y a peut-etSeninki şu karşıda duran,
re
des erreurs dans Platon,
Bulut kapmış benimkini.
et m~me ans Descartes, Kant
Öten yollaı-, acı duyan yollar,
ou Bergson. Mais il faut parDağıla dağıla nerelere giden
courir
le chemin avec eux et
yollar,
vivre
leur
experience avant
Kaybolan yollar.
de decider. Sinon, vous ne seEl ederlerken, balıkçılar
rez ni de le-ur siecle, ni du
Laz kayıklarından,
....
'·
nôtre. Vous ne retiendrez que
Geçip gitmelisin
Uzaklara
quelques phrases, quelques
"
!.:
Yollardan öte.
ombres de jugements, quel!.
!'
ques
vagues croyances. Mais
Düşüıım
ı:
lisin
başka
yerleri
'
'
Eski seneleri,
votre pensee n'aura point de
Kıyıdaki ev ini,
racines.
Vous ne saurez rien,
Armut ağacım bağdaki
"'"
. ' croyant tout savoir.
L
c.!J],ac &ene ~accoumet<f
ıı
1
1
..
Kirazlar
kızarmıştır şimdi.
Başka ô.lemle~ dir
Başka
yollar,
masallar rüzgarda
Ve
Yeni ümitler, yeni ufaklarda.
Asaf ÇIYILTEPE
~
-Cela, dit-il, est bien dif' ficile. Le temps me manque.
Ne pourriez-vous m'indiquer
quelque moyen rapide et facile? ...
(Devamı
19. sayfada)
· sAYI:18
7
GALATASARAY
ilk ..Hülya.ıar .
..
Aykut Uörkey
ir roman yazmayı ne zamandır düşünü­
U rüm. Hatta «ilk itiraflarımı böyle soğuk
bir akşamda, hele Cemmaya yapacağ ımı hiç düşü nmemi ş tim » diye başlayan bir deneme h ala yazılarımın
arasında durur.
Bu denemeye büyük bir roman olacak hülyası ile başlar­
ken, istemiştim ki genç bir erkeğin hayatını objektif bir görüşle, mümkün olduğu kadar de edebi
bir ifade ile an l a t ayım . Romanımı okuyanlar onda, bütün teknik unsurları bir araya toplanmış
bulsunl ar. Mesela şöyle bir tabiat tasviri yapayım:
«Batıda pembe çizgilerle bölünen uçuk bir mavilik kalmıştı . Gittikçe koyulaşan doğuda ilk yıL
dızlar beliriyordu.»
Bu tasvirin hemen peşinden başka birşeyler
gelsin. Mesela diyeyim ki: » Gökyüzünde karanlığın g ün eşi ba tı ya doğru kovalaması gibi içim de hatıralar birbirini kovalamaya başladı. »
Bazı yerlerde daha realist olayım. Hadiseler
basit cümlelerle, fakat madde halinde anlatılsın: »
«Tam önümden geçerken bileğinden tutup ağa_
c ın arkasına doğru çektim, hafif bir pınltı içinde kalan yüzünü öpmeğe başladım.
Yazabilirdim, nasıl olsa yazacaktım . Çünkü günler mütemadiyen birşeyler
getirip, bırakıyordu. Gündelik bir gazetede ça lı şı­
yo nım. Ufak tefek röportajlar, hazan küçük hikayelerden ibaret kendimce
bir meşguli yet. Ve bir eğ­
lence akşamı, iri yeşil gözleri çok garip işıldaya n o
•kadın (karşısında kendimi
Bal zac'ın kahramanı J erôme kadar heyecanlı hissetmiştim.) bana, gazeteyi yazılarım iç.in okuduğunu,
söyleyip onların güzelliğin­
den bahsettiği zaman kendimde kuvvetli bir iştiyak
duydum. Her zamankinden
fazla bir yazmak arzusu ...
il)
Sonra bir sabah, sıra
arkadaşım
t ahtada fizik
problemini hallederken ben
uzak hatıralarm peşini kovaladım . Pencere aralığın_
dan görünen manzara gözbebeklerimde gezind i. Sabah gün eşini orada, onun
penceresinde de var diye
. ~vçliğimi
düşünqüm,.
1
Bir yaz günü Çamlıcaya gitmiştik. O güzel gfu:rü
hatırlatmak için, kız arkadaşım:
«Sonra yağmur yağ dı, bir eve gittik. Çıplak ayakla d an s ettik, hatırlıyo r musun? dedi.
Ya o, bazı akşamlar, İstanbul r adyosunda memleket havaları çalarken Montercarlo'yu açıp caz
dinlemeye kadar vardırdığım düşüncesizliğim ?...
İşte bütün bunlar küçük bir hatıra defterine yı­
ğı lıyor, böylelikle romanım için lüzumlu malzeme
kendiliğinden hazırlanmış oluyordu ..
Bir roman yaz mağı düşünüyorum derken, bakın
nerelere gittim? Dağınık, istinat noktaları olmayan, kırık dökük cümleler sıraladım size. Bu cümlelere romanımdan parçalar mı desem acaba? Ha- ·
yı r, onlar romanımın ta kendisi. Kırık dökük, dağı ııık !..
Belki birçok şeyleri yapabildiğimi zannederek .yazıyordum. Fakat işte hepsi bu kadar. Muhayyileme, kafama itimadım çoktur. Ama şura­
da, kalemimin ucunda eksik olan bir unsur var
ki, yazd ıklarıma şöyle bir göz gezdirince kendini derhal belli ediyor. O zaman ·~ dL~ HÜLYALAR» bir roman olamaz, anlıyorum, aİrcak denemeden iba~et k!:l.lacak ...
Söylediklerim döne, dolaşa roman tekniğine çıki­
yor. Hepı;t aklıma gelme:t,
fakat şu günlerde okudtıJl,
larım arasında Emil ZbiıL
nın «Le reve» i Knut Hıim­
sun'un «Sous les etoUes
d' Automne » u Vfrglnfa
Woolf'un «The lighthouse:$
u, Halit Ziya'nın «Mai ve
Siyah» ı var.
M. GARTY
Bunlar başka başka milletlerin, değişik edebiyat
devirlerinden
örnekler.
Hepsi o benim kalemimin
ucunda olmayan unsura
sahip.
Ona roman tekniği diyoruz. Sihirli birşey!
Manzara tasviri, psikolojik tahlil, ifade kabiliyeti,
ve nihayet muhayyile ... 'Bütün bunlar ne zamandır
düşündüğüm, hatta artık
hakkım olan romanın olup,
bitmesi için kafi şeyler
değil. Edebiyat tari~inde
. isim_yapmış her edipte a-~ ­
nı şeyler var, Var .ama af.'"'
(Devamı
13. sOflfada) ·
8
Blkiyeı
GALATASARAY
YAŞA
SAYI: 18
AK
Etrafındakiler seni
sıkıyor­
zına atıyor, avurtlarını şişire
dostum. Bak, şişire çiğniyor ve karşısında­ du. Halbuki burada insanlar,
titriyorsun... Ziya hayat, bu, ki arkadaşına patronunu şika ­ kalblerinden geldiği· gibi konuşuyorlar, gülüyor, kızıyor­
henüz kapağı açılmamış ki- yet ediyor.
Sen, dinlemiyorsun bunla- lardı. Deniz, her zamankintap, dizlerinde duruyor... Elinle üzerine basıyorsun, da- rı. Ezeli dert işte, böyle gel- den durguh ve çekici idi. Baha fazla titriyorsun... Fakat, miş, böyle gider ... Solundaki tı rüzgarı hafif hafif esiyor,
ne mümkün, kitaba sonundan masanın üzerinde, başını kol- hayatı, yaşamayı iyiden iyiye
sevdiriyordu.
başlamak ne mümkün dos- 1arının arasına alarak, kahverengi bir bira §işesiyle, yertum?
Fakat, ne dedim sana; kali
malı
bir
bardağın
gölgesine
buğundan ilk defa sıyrılıyor ­
Mehtapsız, karanlık bir gecedesin. Bu sahil kahvesinin sığınmış olan adam, hala doğ- dun ... Gözlerinde on sekiz demahzun manzarası; gunun .,...------------..-, fa üçyüz atmış gecenin mahYazan :
murluğu vardı; ve, saı;.>sarı su
kimbilir hangi saatinde buratm eski bir teneke gibi kirraya çekti seni? Güneşin bu
Yıldırım Keskin
sonbahar akşamında kesik ve '------------------' li ve paslıydı... O adam, işte
kanlı bir esir ba§ı gibi sulara
rulmamış ... Onun neler dü- bu sırada içeriye gi!'di. Orta
boylu, esmer ve sağlam yapı­
düştüğünü gördün mü? Uzak- şündüğünü bilir misin, hayır
tan banliyö treninin, mavi, bilemezsin ... Bu yanındaki a- lıydı. Her hali insana, ufukla
beyaz ve kurşuni d'umanları­ damın , nasıl, nereden ve ni- nihayetlenen bir denizin, enginliğini, sükunetini ve iç hunı etrafına savura savura gec,:- çin geldiğini, kim olduğunu.
tiğini hatırlıyor musun? Neismini cismini bilmediğin gi- zurunu veriyordu ...
reye gider bunca trenler, ·b i, onu da bilemezsin! HerGeldi ve yanına oturdu.
bunça yıldır bilir misin? Her kesin bir dünyası vardır dosDurmadan anlatıyordu. Koistasyon yor.ucu bir yıl, her tum. Bin dünyası olsa idi, bi- nuşurken nasıl da alev alev
tren .bir kader katarıdır. Za- rine girebilir mi idin?
yanmaya başlamıştı gözleri?
. · manında inmediğimiz ne isEvet, yalnızdın. Her zaman . Onunla nasıl dost olmuştun?
·-ıasyonlar, vaktini kaçırdığı­
ki gibi yalnız ve dertli idin. Bunu soı:-muyorum. Dost olumız ne trenler vardır.
Böyle bir yere ilk defa geli- vermi~tin işte!. Rutubetli, saPeki ama, bu yanındaki a- yordun. İlk defa kabuğundan kin havaların insanları birbidam kim? Hangi trenden, sıyrılıyordun. Çekingendin. rine çekmesinden doğan ·b ir
dostluktu bu... Vakıa henüz
hangi istasyonda inmiş? Sen
bir kahve içimi kadar ömrü
her zamanki gibi yalnız değil mi idin? Buraya
yalnız
yoktu, ai-na çocukluktan yeni
gelmedin mi? Her zamanki
kurtulmuş bir genç kız kadar
gibi için sıkılmıyor mu idi?
saf ve temiz bir dostluktu. A L·ambaların soluk, sarı ışıkla­
leyhinde bulunamaz, ya'hut
rı yandığı ve kararmış suları
karşısında lüzumsuz bir hüraydınlattığı zaman, kimse var
mete kapılamazdın... ue de
mı idi yanında? Gerçi kahve
o, senin için kötü şeyler dü'
gene böyle kalabalık,
hava
şünebilirdi. Dedim ya, en hagene ~öyle durgun, cadde gekiki bir dostluktu... Ne ona
ne böyle ışıl ışıldı...
bir vereceğin, ne de ondan
Köşedeki iki adam, işte gebir alacağın vardı... Yeryüzünde menfaat temelleri üze .
ne aynı hararetle konuşuyor- ..
. lar, .. ·Yeşil, örme:... -kazaklısı,
-.~u \::~~ )
rine kurulmayan ender dost: -.=masanın üzerintleki.: ekmekluklardan biriydi .
.·: ::-t-eıı: iri bil' -ıok'ir.t~ kopanp a:ğ..!L~dc(t __A.RDf. __ o_:.---"-~'··· Bura.y>a fatyattaı:ı be:zıdiğin-,
H eyecanlısın
·2
.GALATASARAY .
SAYI : 18
·•
insanlardan kaçtığın için gel- ; •••••••••••••••••••••**"***~•ıU·1U·••,.....-.....ıt,..•ıt-•••.,..••~
diğini anl~mıştı. Halbuki, a . l
~ ıi ıl fil")
fi: ıl U ıl o
ru
sıl burası ınsan ve hayat do~ il il ~
il: 11 A il !} "1111
•
!uydu ... O «Yalnızlığı arama!
diyordu ... • Zira yalnızlık, anr-ç;.azan. : o'l-tti..La .._2,oka.tLı.
ı
cak Tanrıya mahsustur. Bü- ı
yüklüğü de za:en !a~ızlığınŞiirin ruhunu hazırlayan, hadisedir. Fakat bu, demek ı
dan gelmez mı? Bız ınsanlar ,
değildir ki şair, şiir yazmak için kendi dışında vuku bulan-..
yalnız kalırs~k. m~hvoluruz.
herhangibir .h~disenin kendi içinde aksini bekler. Hayır! Şiir $
~al.nızlık zehırlı bır h:ıst.~l~~ t zaten onun ıçınde mevcuttur. Yalnız ne var ki, bu dile gel- ;
gıbı ruhu yavaş yavaş çuru- i mez lisan lôgatların kalıbına girebilmek fırsatını bulacağı ı
tür. Ruhun, yalnızlığa hiç ta- f anı bekler; hadiseyi bekler açıkçası. Bir adama niçin malı- ı
hammülü yoktur delikanlım.· l zun mahzun ağladığın•ı sorarsanız size kendisini üzen vaka- ;
Yalnız ruhlar, ölü ruhlardır .. dan ·bahseder. Tıpkı ·h unun gibi şiir de, kendisin·i eydana
Tagore'un ruh yoldaşı mı de- • getiren hadiseyi anlatır. İçli bir göz yaşı nasıl başlıbaşına bir :
.
.
b" h •
dm? Inanmam ... Boş ır a~ : ıstırapsa, hakiki şiir de ıbaşlıbaş'ına bir hadisedir. Hatta Jean :
yaldır o! Cemiyete ve toplu- l Cocteau'nun dediği gibi nbir ihtilaldir.»
ı
luğa
karışmak
ve
Allahı
kend
d
.
ı.·
·
h
ş
·
·
b
""
tü"
t
:
0 n a aıma ıuır ısyan avası eser. aırın u n sana ı lf ·
.
.
k •
dı. haline bırakmak gere - lf
.
k a bAll
· .J_ b e l"ırır.
· ş u h a lde h ak"kA
·· b"_ır •"
• b u ısyan:ı.
u enmesınu.e
ı ı şıır
tır ... >>
·
· ı
evhamın eseridir. Bu korkunç tereddüt şuur altından keli- J
Kimdi bu adam? r-f eler sö~-. melere indiği zaman mücadele başlar. Şiirdeki ikinci nıhu l
lüyordu? Yanına çektiği ·b~ l işte bu mücadelenin neticesi teşkil eder:
l ·:
iskemlenin üzerine ayakları- ı
~
nı uzatmış, gömleğinin yaka- l
f e veux qu'un voir chagrin a pas lents me oonsume, ~
!arını açmış ve bir eliyle de :
Qu'il me fasse a lonrJıS traits gouter mon am~rt·ume;
masa üzerindeki bira şişesini!
f e veux, saıns que 1<1 mort ose me secourir,
I
tutmuştu . Gözleri kara~nlık- :
Tou_jours aimer, f:!oııjours souffrir, fuujours mourir. J
D
IJ
fJ
J
i
i
i
U
f
l
!
J
l
lara çevrilmişti ve adeta de- ~
nize hitap ediyor gibiydi.
:
«Biliyorum, hayat acı, ha-!
yat iç sıkıcı ... Yaşamak, haya -~
tın pislikleri içinde kendimi-;
zi avutmaktan başka nedir? f
Ama hayatı sevmeli delikan- Z
lım. s.~vmeli.... Fazla değil ...
Az... Olçüsüz aşJdar insanı ı
yüksetmez,
.
· alçaltır... Hayatı ı
•
yeterı kada.r sevmelı .. Ona e- •
· 1.,.
sir olmayacak kadar. Ama o"Jf
· et mege d e h"ıç gelmez .. :f
~
nu esır
Hayatı, ya§amalı ... Avundu-•
ğumuzu bile bile yaşamalı. !
İyi yahut kötü ... Yaşamak, en ~
büyük saadettir. Hayatı, bir f
tiyatro sahnesine benzetirler.
Bunu söyleyenler kimlerdir :
bilir misin? Kendilerine gü- ~
veni olmayanlar ... Evet, belkiı
hayat bir sahne ve· insanlarl
aktördür ... Ama sen bunu ha-!
tırl~!arak ~aşamay~.c~sm ... ;
i
v
i
:
İşte bir mücadele ki, şairi kederlendirdiği kadar bizi ~
memnun eder. Netice son mısraın kafiyesinde adeta keşfe- 1
dilmesini. be~l:~ektedir. Şah- za~eri kaz~~~ı~.tır; f~at bu ı
muzafferı~retı ılan edecek cesaretı ancak olumun telaffuzunda bulmuştuı·. Buna karşı iç aleminde mücadelelerin biribirini takibettiği şair mağlubiyete razı olmuş görünür ve bir iç
huzur ülkesinin eıişilmesi güç esrarını terennüm eder:
La, tout n' erıf qu' ordre et beaute,
Luxe, calme et volupte.
Ne kadar gariptir ki, buna karşılık mağlup şair hayatın
zevklerinden bahseder ve rüyanın akıntıst içinde harab olur:
Mon front es!: rougc cncor du baiser de la reine:
J' ai re ve dans la grotte ou nage la sirene.
ıbir
başlayan
,..
1
·· d e1enın
·
·
· · ·ı ..
sa th ına erışen
şaır o ume 4
0-·te yan d aysa muca
k
h
ttA
b"
f
t
•
ço tan razı o1muş; a a onu ır şere saymış ır:
Puis, apres, comme m-oi, souffre et meurs sans parter.
·
ı
·••'
'
f \
f :.
a~zu J~·
Görülüyor ki
muamma halinde
bu
gittikçe berrakla~'lr ve ·n ihayet bir özleyişin ifadeyi olur. işte 1
bir misali daha:
1
Sen bir ahu gibi dağ. dan dağa kaçsan da yine
Seni aşkım canavarlar gibi takib edecek.
Şairin
hadiselere
mağlub olduğU
f
l
mücadelenin safhala-1
rıyla doğrud.an doğruya epiküryen şiirin vasıflarını teşkil eder: ·
·
·
(Deııamı 19. sa:gfadaJf
!
-~·-";·-~~tör o~du~~1:1. ~=~~~ -~nsan!
: ~: . : :: :: : : : :: : :; : : :: cµf!~.l . µ ._.~q:gfa4,q.) ~ r-tr-tri!_t:~~'.fe.iÇ.ft.~iCi'i'i!i'~~-i!-H.~i!ff~~iı~~~~~~~~~~ ••!:~ ·'
r-
:=:::=::
=:= .. :::::-=:=:= :
=:= =::: : :=:=: :=:= ::=:= =:=:
•= :=:=:-=:= ===:=:==ı:=: :=........ ~
Fot
iKi-MEKTUP
.Kıymetli
edebiyat öğretmenleri­
mizden Orhan Saik Gökyay talebe
müfettişliği öde-=vi ile Lo:ııdra'ya, Ze
ki Öm~i' Defne teknik bilg isini artırm~k üzere bir sen elik mezuni
yetle Paris'e gitmişlerdir. Aşağıda
Hocamız
Muvaffak Benderli'ye
·yazdıkları \-:ı.ektuplardan r.>azı par
çalar bulacaksınız .
Orhan
Şaik
•••
Gökyay'dan
«..... Şimdi otelin
salonunda
sana bu kı rık dökük şeyleri yazı_
_yorum, muhabbetin hunların
'rnpsine ayrı bir hüsnü kabul
gösterecektir, bilirim. Fakat bir
tanesi var ki onu sana tam ifade edebilece~imi sanmıyorum;
:.amma sadece zikretmek senin
.y üreğini dalgalandırmaya ka.fi
}Şid dette bir rüzgar
olacaktır.
·«Bir talebenin bir oğul olduğu _
::nıı gö:·düm ben »
/
Zeki Ömer Defne'den
« ... Evet burada herşe:r
kardeşim .
ğım,
Fakat benim aradı ­
be nim kaybettiğim huzur:
llay ır !
İçimizde
Şaik
Gökyay
ğılmış
yitirdiğimiz
huzuru bize neresi verebilir?»
Esasen büyük şehir,
benim
anlad ığıma göre huzursuzluğun
ta kendisi. Şu cehennemi gürültü, şu Pa:·is'i altından üstünden,
içinden dışından. küçüklü bü yüklü hizarlar gibi durmadan yiyen şey nedir? Şu muazzam u
:: Londra'ya gece yarısı indim telleri şu Luxembomg bahçesini
.. ·e otelde asıl senin taleben olan dolduran nedir? Şu kahvehaneUJ ·-Salahaddin Bayazit'i buldum. lerin, maroken peykeleri üzerin
~~ :Daha ev,ıel haber almış; fakat deki fikir sanat, hürriyet mü
~çağın varış saatini yanlış SÖY- cadeleler inin yamndaki diz dize
. iemişler. Meydana gitmiş, sonra hüsran nedir? Şu heybetli kilise:'hulunduğum oteli öğrenmiş. Gel- lerin cephelerinde, köşe bucak~:di, buldu. Bugün gene beraber- larında, şu yollarda bahçelerde
·'dik. Mektepten, senden, bütün ho - kıyamete namzet gibi zaman:ı
karşı duran heykeller, büstler .
ca la rından \'e
arkadaşlarından
bunları yaratan devir, hayal, el,
nasıl bir has r etle bahsetti bile
mezsin. Burada kendisini büyük çekiç, kale m darbeleri nd eki sır
. istikballer bekliyor. Fakat yal- ıı~di:? Ş u yollara, şu ta ayaklar
nızlık onu durgun
ve mahzun altına dökülen tablolar! a kitaplardaki bu perişan mahviyet neyapmış. Hani İstanbul'a dönmek
için bir işaret kafi. Konuşmala . reden geliyor böyle? Bu yaz ey .
lı11unde, bir gün müthiş bir sağ­
rımızdan büyük kuvvet buldu ve
nakla beraber İstanbul'u bird~n
.ayrılırken «bu kuvveti bana vebire bastıran korkunç bir fırtı
·~eceğinizi biliyordum ~ dedi.
na, sığındığım Beyazıt Camii av
Bizim bu çocuklara sevgimizi !usunda saafların kitaplarını yer
ve sadakatimizi ibgal ederken, <ien yere vurmuştu . Acaba b1
boş kapıla·r, çalmadığım ızı bile- fırtına hangi fırtmadır? ....
lim. Bunlar, bize açılmava cesa.
Paris'te dünya sulh ve sukun
ret bulmıyan dolu, dopdolu his içinde gırtlaklaşvor gibi geliyo
ve sevgi hazineleridir. Sarfetti- bana. Sen mesela, şu sokaklard
. ğimiz emekleri, çektiğimiz ezi- öpüşenle·-in, bir elleri sevgilile
. yelleri b'irer vefalı evlat gibi Ö· rinin belinde öpüşenlerin bi" el
!eri ile de babalarını , dedelerini
·~ demesini bilen insanlardır bun ktaplarını, dinleri .. ahi.akları, ka
.:.ıar.... Hoca olduğum için AJJa_
nunları boğazlayıp boğdukların ı
_::ha hin şükür!.
P,Örür gibi olmuvor musun?
Orhan
.r,ra,,11d ·cour sô.1Ji11leri! Güneşli bir
öğle vakti hepsi
bir kenara da .
Ya .-
Zeki Öme.r 'Defne
: " : : : : : yo1?t!~ ğ· 'X"z)9;'>{. ===== =====-&ıc~Jth:&ü !~~ ::-
l
t
güneşleniyorlardı.
«.Ge~in
de mecmua için fotoğ - af çekelim»
eledik. Dedik ama, etrafta dört
beş kişi vardı.
Bir anda kırkbeş
kişi oldular.
Biz de resmi kuşa
döndürmeye mecbur olduk!.. De-
1;amıı11 ı;au
dec eğiz! ..
sayımızda
neşre-
'-'
izcilerimiz «Ankara> ya gitmek j
üzere Hayda~paşa garından hare- t
ket edecekleri bir sırada ...
oğrafla
GALA .T ASARA,Y
...
E---
'Junlar, son sınıf Fen bölün ünün ve dolayısiyle' biitüıı
n ekteb in çalışkan iiç talebe:idiı'.
Çok m eşgul görünü ı orlrı r . Fakat !-u f olo ğraf için
?ilhassa poz aldılar ve Öne. in de cebir kitabi mı var
1ersiniz ? Hayır, 1001 Roman
ı kuyoi'lardı ! ..
Güiatasaray izcileri gittikleri her uerd e biiyük bir sevgi
tezahürü ile karşıfondılar. Hepsi de temiz kıyafetler( v e
ciddi halleriyle ıhakikf birer Gdlatasaraylz oldu'klarını ispat ed erler. Bu resimde izcilerimizi Ankara caddelerinde
görüyorsunuz ...
i
*
*
cM. ()lıar.ez i e ux's ü z gap11bflir
miyiz hiçi Bizim tau amatör
bir fotoğrafç ı arkadaşımı z
var. Biz M. Charezieux'u e sıı _aller sorduk, o a," kadaş mak~­
nesiy~e hocamı z ın cevaplaırı ­
« Ya :: ısı n mı
diy elim dersini z ? Şu hal hepimizin malıi ­
herhalde aklını zdan aynı şeyler geçiyor ... Hafif
tertip bi·r «nostalgie» nin resmidir.
·'nı
nıudur,
'<. fotoğraf ,röportajı »
*
--~
Sevimli Tarih öğretm e ni Bayan Serv er Bürge, çok sev.
diği Fenli çocuklarım tarihi bir gez m eğe götürmüştü ..
Ôğ re tm e-n de, talebeler de o gün
öyle eğl enmiş , öyle
eğlen miş ler k i çoc uklar ş imdi «H akikaten tarihi bir g,ün
oldu» diyorlar ..
tesbit etti. Bôylelikle bir
.yac.aldık ..
haz ıırlı ­
Amatör arkadaş rıe­
simleri ya deve yaptı, yahut
"hiç y,apmadı!. İliz 'de -M. Ch<Lrezieux'nün bir karikatürünü
olsun koyduk ...
~
12
GALATASARAY
•
SAYI: 18
•
•
iÇiMDEKi
I
I
Böyledir bu akşam üstleri,
uçsuz bucaksız bir huzursuzluktur getirirler sana, altındarı kalkamazsın. Bak yine:
ccNe duruyorsun be, diyor içindeki ses, al kalemi eline,
birşeyler yaz!»
Ama ne yazacak, neyi an!atacaksın ki? İnsanlardan SO ·
ğumuşun, insanları sevmezsin, sevemezsin şu akşam
vakti. Onlar senden uzak,
senden habersizdirler, içlerinde seni seven bir kişi bile
yoktur, sen, sen zavallı, kimin umurundasın , kim okur ·
yazdıklarını? .. Hem · sen
ne
yazarsın .ki be, ne yazmak ge ·
lir senin elinden? Sen samimiyetten, insanları sevmekten, duyguları diri diri yakalamaktan, arzuları vıcık vıcık
ezmekten bahsedersin. Hiç
te istediklerin olmaz. Samimi olamazsın . çoğu zaman,
insanları seveyim dersin, olmadık şeyler yaparlar, sevemezsin, kirli arzuları ezemezsin bir türlü. Ne yapacağını,
neye iqanacağını bilmezsin;
bu asrın adamı değilsin sen,
bu asırda yaşıyamıyacak katlar aptalsın.
Yazan :
sun, yaz
Tahsin Yücel
varsın
okuyan, alsen yaz yine.
Varsın senden uzak ve habersiz olsunlar, seni seVJ!l~Sinler,
aldırma,
yine insanlardan
bahset, insanları sevmeğe,
sevdirmeğe, çalış!.. Tanrı ne
diye vermiş bu yüreği sana?
Bu devirde herkes midesini
kullanıyor, beş duygunun u cu midede. Onun kazıntısını
giderenlere yaklaşıyorlar, gerisi ·bulantı veriyor. Benzeme onlara, sen yüreğini kullan ölçü olarak, unut mideni
bir köşede , yüreğinin peşin :
den git. Çamurdan kabuk
bağlamış yürekleri
sevmek
güÇtür ama olsun, yine de
yürektir. Hem kabahat sadece onlarda mı ki? Asıl kabahat şu ışık ve çamur içinde
bunalan caddede, şu kirli, şu
toplum adlı çamurda. Çık
şimdi o ışıklı caddeye, hızlı
hızlı yürü! Sırtı kürklü, suratı boyalı kadının, kocaman
bir balon tutarak giden çocuğunu uzun tırnaklı ellerin·
den al, sar paltonun arasına ,
kaç kaçabildiğin kadar! Varsın kadın tlöğünsün, yumurcak ciyak ciyak bağırsın, durdıran olmasın,
Ama rahatlamak istiyorsan
yine .<le birşeyler karalamalısın şu anda. Kötümser olma
bu kadar! Dünyada hiç mi
insan yok, bir kişicik .b ile mi
yok? Bu kadar kirli, bu kadar kötü mü dünyamız? Hiç
olmazsa çocuklar var be! Onlar için masal yaz. Al kalemi
eline, cc Bir varmış, bir yokmuş ... » diye başla, sonra getir arkasını... Keloğlan'dan,
Yeşil taydan, Sabırtaşı'ndan
daha sabırlı insanlardan, vefalı sevgililerden, iyi yürekli
şehzadelerden bahset. Fakat
gözlerin kör olsun, sen samimiyeti seversin, çocukları aldatmak hoşuna gitmez belki.
İnsanoğlunun sabırlısı , tahta
oturanın iyisi, sevgilinin vefalısı mı olur? Sonra çocukl ar! Onlar için bu kadar zahmete girer misin? Zamanla
onlar da birer mikrop kesileceklerdir, onların da yürekleri çamurdan kabuk bağlıya caktır.
Ama kırılası elin şu anda
boş durmamalı!.. Ne duruyor-
l
f
i•
J
!
i
i
t•*•***•*•*•••••***••••***************•**""**•*****~ ma sen! Çık bu şehirden,
HAYALİN
kimsenin gelemiyeceği bir
yere git, çocuğu bir güzel yıt
Bahçem de hayalin gibi solmuş.;
~ ka herşeyden önce. Ne içinde,
A'l}u sesi, vahşi sesi dolmuş.
ne de dışında şehrin pisliği
ı
Mor laleye, ebru meye kandım.
f kalsın. Sonra ona sevmeyi,
İ
• acımayı, ama yapmacığını deŞevksiz, neşesiz içtim o meyden;
ğil, gerçeğini, gerçek sevgiyi,
İ
Koştum o geyiklerle beraber.
: gerçek merhameti, gerçek saYadımda hayalin, suda gölgen
ı adeti, gerçek neşeyi, gerçek
·•
Mor laleli hülyama uzandım.
?lf. samimiyeti öğret. Alla'h'ı dip*
T
•
ı diri, taptaze doldur içine! Isİ
Bahçemdeki sevdalı geyikler
: tediğin gibi büyüt. ·Bir daha
BiAr ei:g~nu_n ahe_:ıgin~ dinler.
: da bu şehire getirme ...
İ
.- _ Ruyamdakı . şeh?iadeyı andım. · .
v
;
Peki yazmıyacak mısın, i··*- -·-~~ ~c·,:-.. .. -"-- · .. . - - · .. . ~, __ ._. ~ ··-- __ __MukbıL.~)loglu
~
(O
, l5
"'YJ. d )
t
*
t
t
*
>Y.•~-tri'-triıt•••••iı'•Uiıt-tc~ill•~iı-«!'!f._,...,...._._.__....,,...._..l!._-tr••••ititifiriırir:k
, . . :. . .
ev~~l
.. · .~~ .
-~ . ~- :-:_=. : . . . : __.:
SAYI: 18
GALATASARAY
13
rUn
u sabah havada hiç bir
caya çatmadı, hoca ona çattı redeğişiklik yok, rüzgar gene deli
riz, hoca çok sıkı deriz, bize hiç
deli esiyor hava bulutlanıyor, iyi numara vermiyor deriz. lş­
bulutlanıy'or ve sonunda yağmur
te kalkacak galiba, benim giyağıyor. Sınıf bu sabah ta soğuk bi düşünse kalkar muhakkak,
yerimde titriyorum: 4x + gy =
hemde her istediğini yapar..•
... Bunda beni alakadar eden bir Fakat kalkmıyor, hatta gözlerinşey yok, kapıyorum... Karşımda deki, o herşeyi yapabileceğini
yanmayan bir kalorifer, siyah anlatan ifade de söndü, başı öbir tahta ve yarınki dersler. Bu nüne düştü kitabını karıştırıyor,
yarınki dersler olmasa mektep İşte insan herşeye tevekkülle baş
hayatı iyi olacak ... Tahtada bir eğiyor. Halbuki. onun yerinde
hoca bir talebe ve 4x+9y = ··· ~-b_e_n_o_
ls_a_y_d_ı_
m_.._. _ _ _ _ _ __
<X» le <Y» ler var. Ve o da muhakkak ki enaz ötekiler kadar
zor!.. Biraz düşünüyor, biraz hocanın suratına bakıyorum; sonra yazmağa başlıyorum. Yazıyo­
rum, yazıyorum; tahtanın bir
tarafı doluyor, öbür tarafa ge.
çiyorum.
Oradaki yazıları ve
bilhasa yarınki dersler cümlesini büyük bir zevkle siliyorum
Sonra gene uzun uzun ~azıyo­
rum, amma kimbilir neler?! ...
nihayet hocada dayanamıyor ve
beni durduruyor. Kafamın içinZavallı çocuk işin içinden na- ı
d.e «X> ler <Y> ler ve gözlerimYazan:
sıl çıkacak acaba? .. Başımı pende
«0» lar dolaşıyor. Bunlardan
l!rdal Erkut
cereye ceviriyorum. Dışarısı her
birini alıp pturuyorum yerime.
halde daha soğuk. Pencerelerde . .---.,,;ı--------,;,...-o..!
Benimde gözlerimde bir parıl­
kimseler yok, sadece bir evin taraçasında bir adam, kucağında Gözlerim etrefta dolaşıyor, kalo- tı var, bende şu anda imparator.
da bir çocuk, dolaŞ!Y.Or. Bu so- rifer artık yanmış herhalde; luklar devirebilir, insanlar ölğukta dolaşılır mı hiç? :Kenara ·- - çiinlü sınıf hakikaten sıcak ... dürebilirim. Sanki şu anda düyaklaşıyor ve elinde -'·çocuk, Haya şaı:tlanyle beraber düşün­ ş ündüklerimi yapsam ne çıkar?
atar mı acaba aşağıya? Alarmı celerim de değişiyor. Dışarıda Defterini elinden alıp o «0» ı
hiç, neden atsın? Fakat bu so- güneş doğmuş, pencereler açıl­ dO» yap a rım. Yok «10»yaparğukta ne arıyor taraçada bu a.
mış... Pencere önünde oturmak sam anlaşılır belki «6» yaparım
dam? Atmak ıçın çıkmıştır ne iyi, bütün etrafı seyredi yor «6» da bize y etişir zaten. Hay.
muhakkak... Bir atsa nasıl ba - insan ... Ta karşıki evde bir kız di kalk a yım şu öğretmene içimi
ğırır acaba çocuk? Ne hisseder cam siliyor. Yüzünün hatlarını boşaltıncaya kadar söyleneyim,
acaba? Ya adam, ya adam ne his- seçmeğe çalışıyorum, ama kaL kitabı alıp yere fırlatayım mı?
Gazeteler büyük puntolarla
setler? Ben olsam neşelenirdim biınde «ayaklar altında ezilecek>
onun yerinde .. Acaba, acabıı ya. kirli duygular yok!.. Sadece o. yazarlar: Matematik dersinde
pabilirmiydim?
Gülemezdim
nu güzel buluyorum ve onun gü - bir matematik kitabiyle matemaınuhakkak ama hiç olmazsa ka. . zel olması bana bir nevi sevinç: tik hocasının üstüne yuruy en,
çardıriı !'? O diı. ·atınca kaçmaya. · veriyor ,__:l:{akh4eğilmiyim? Dün- canavar çocuk!. .. Matematik macak mı? Amma- belki de atmaz. yada bir-insanıngüzel olması ka- tematik matematik ' ve kitap.
Her halde içinde yazıyordur- be«Yalçın »
diye
sesleniyorum dar fevkalade şey var mı? ...
Birden bir sesle kendime gelL nim yapamadığım problemlerin
«Bak, şu adam çocuğu aşağıya
atacak» O, benim böyle sözleri- yorum «Vous» diyor «Vous Je . _doğrusu. Açıyorum ve arıyorum.
me alışmış, ilgilenmiyor bile, sa. une homme venez au lableu !. .. » Benimde gözlerimdeki o parıltı
dece bana boş gözlerle bakıyor, Belki zil çalar ümidiyle yerim. sönüyor . Ben de şimdi hiç bir
dişlerinin arasından bir şeyler den, yavaş yavaş kalkıyorum. şe y yapamıyacağıIDJ hissediyor um. Bu sırada hoca «Oui Jemırıldanıyor, sonra başını gene Fakat nerde !. ..
tahtaya çeviriyor.
bana verilen sual de bir evvel- unes homınes » diyor «revenons
kine benziyor. Onun da içinde a nos moutons !. ..
Kara tahta yarınki dersler ve
(7. Sayfadan devam) kere (sadece bir kere) sevdiğimi
4x+9y = ...
nı şeylerin arasındaki birbirine
anlatmak, böyle kuru bir cümleTahtadaki çocuk işin içinden
kaynaşmış binlerce şeffaf ipliğin
den ibaret kaldıkça ne kıymet
çıkamamaış, boynu bükük, kademeydana
getirdiği o sağlam örifade eder?
rine razı yerine oturuyor. Acaba
Hem bakın, bu kadar satır
güyü
de
hesaba
katmam
lazım
hakikaten razı mı? Bilirim ben
tutan şu desteksiz, plansız yazı
değil mi?.
razı değildir muhakkak. İçinden
Yoksa dağ yolunda çiçek top. da, küçük bir hikaye bile olmakbirşey kopmuş gibidir... Neden,
lamaktan dönerken gördüğüm tan uzak kaldı. Tıpkı Gecekon.
ne hakla sıfır veriyor hoca,
kızın saçlarını rüzgarın dağıttı­
dulara benziyor.
birşeyler söyledi işte, bildi işte.
Ama ben Gecekonduya razı­
ğını, gözlerinin bal rengi olduGözleri tuhaflaşıyor. Herşeyi yağunu söylemişim ne çı~ar?
yım.
Şimdilik bir kaç daireli,
pabilir mi şimdi bu çocuk. Bu
beş katlı Kervansaray :Qir kenartık karşılaşmamızda pek cazip
çocuğa şimdi herşey yaptırılabulmadığım
halde, sonra bol da dursun.
bilinir mi, acaba hocaya birşey güneşli Jı1r sonbahar sabahında
Küçük kardeşim ilk mektebe
söyliyeoek mi? Söz · açac~~ mı?
(bisikleUi çocuklar, ağaçlar; gök- bu yıl başladı. O bile benim y.a:t.
Ne olur sanki? Vallahi bÜtüti sı- yüzü, elbiselerim, herşey güzel dığım Şek.ilde ·ya:ı;mağa he'9'eslen111f lehinde ~ahade't .ederfa-!-0 ho.
m'i:v:o:r tla alfabesi -Ue .yathxiyor..• - . ~olduğu için)
Cemmayı de bi'r
ı:
'
)
GALAT AS~RA Y
14
·-~·
-..:.z
SAYI : 18
J
. --7 ·,
.. - .
*t*************************~ . ~,
'treni.. '#'etl.~enLecim.iz:
*t Arka Sırada :f
'f-
İ
t
İ
Yaıan: Mümtaz Zeytinoğlu
llMIR
:
[M ayıs ayının bu güzel gü- t
+
İ nünde, masmavi, lekesiz se- Z:
: mayı, sıcak parlak güneşi u- ~
* nutup «plusıı ler 1e ıımoınsıı
.
..
.._
larla «Delta» larla uğraşmak -..
; ne de güç yarabbim.
İ
Seni istediğin yere bırak- ı
İ mıyan şu duvarlar, parmak- !
lıklar; vaktini keyfinin iste- :
İ diği gibi kullanmana engel :
İ şu dersler; sana istediğini din-:
İ letmeyen,
konuşturmayan, ~
İ hatta düşündürmiyen şu ço - !
cuklar nasıl da çekilmez bir :
t yük oluveriyor böyle bir günt de.
~
İ Halbuki bunların hiçbiri ~
olmamalı ve ben, hür, kalbim :
t sıkıntıdan, beynim tasadan a- !
zade, dudağımda ıslık, gözlerimde neş'e yürüyüp gitmeli- ._
İ yim, aklımın estiği, ayakları- ~
~ mm ,götürdüğü yana.
Canımın çektiği bir yere; :
bir dere kenarına bir ağaç di- :
İ. bine çöküvermeli, uzanıver- ~
meliyim. Eğer keyfim dilerse :
İ sevdiğim şarkıyı söylemeli, ~
*
*t
İzmirimin Her yanı bir cennet,
Mavi
birer nimet,
İnciri, üzümü toplanır sepet sepet,
Karşıma çıksa binıbir
İzmirim
set.
*
*
seni,
1Maniler aşar·aık hep ilerlersin ,
Kahramanlıkların şaşırtır beni,
Dört ır; ala yabancı diyarlarına.
Gözlerin görmemiş yenilgi nedir
Aklıma hayalin şöylece gelir :
Düşmanlar gizley ip korkularını.
Tarihte okudum,
i
t
Ytş. Sınıfındaırı
Erim Aynigözen
f
!
*
Cihanlara ün salını~ ,
İzmirimsin sen benim,
Bin.bir destan yaratmJş,
Memleketimsin benim,
Çok yaşa sen İZMİR'im.
güzellikler diyarı ,
Şen geçer, yazı, kışı, baharı.
Kıyısını süsler beyaz y•s•lılar .
Gögünde uçuşur beyaz martılar ,
GüzelliklE;r!ne güzellik katar.
t
t
Güzellikler diyarı mı?
Yoksa şen insanların
Binbir renkli ya rı m ı ?
Ayrılamam benı İzmirden
..
E
!
İzmir nedir bilmem.
suları , yeşil kırları
!
tanırım
*
*
Adına Allahın kamçısı denmiş,
Boyun biraz kısa, bakışın keskin Gök bayrak açmışsın hep semal:::ra .
Alevli gözlerin bakar yarına.
Ordu.ların ·b ütün cihanı yenmiş.
·Ytş. Sınıfından
f.
!
İ beğendiğim şiiri okumalıyım)
!
t ama, kimse bana sesimin- çir- *
t
kinliğini
hatırlatmamalı ...
**
İ Sonra, öten bir kuşun, çağlaf yan bir derenin nağmelerine :
İ tutulup, bin bir hayale kendimi kaptırıp bırakıvertneli- ~
: yim; erişemediğim herşeye
İ eriştiğim, yapamadığım her~ şeyi yaptığım bu mesut saatİ lerimden beni ne bir zilin cırt- ~
İ lak feryadı, ne bir hocanın
tehtitkar sesi koparıp ayırt mamalı.
:
f Nihayet bulunduğum yer · ~
İ de olmak beni sıkmaya baş- :
İ !ayınca, doğrulup, bu başıboş , ~
t a~açsız gezıme devam e~me- ~~
j liyjm .. ;_ Ve .§?yet · canım: Q _ge-_ ~
!
t
***
!
*
t
*
I
.
.. · -.
·(Devamı
.11. :sayfada) ~
~···~~~·····~~·~~·~····~~
Ş~nasi Önengüt
00&!\Z VI OKUlUM :
Bü tün güzellikleriyle, Boğaz, İtalya ve Fransa'nın o güzel manzar~lı gölleriır. e ve bütün kıyılarına bedeldir: Sabahleyin h s.va rüzgarlı ise dalgaların köpüldü ağzı ~ıyıları döver, rüzgarlı değilse ütülenmiş gföi düz yüzü ile ayrı ve çekici bir güzelliği vardır.
Boğaz'ın en büyük dostu martılardır. Beyaz kanatlariyle
süzülerek ona b aşka bir güzellik verirler. Akşam üstü cami
kubbelerinin arkasından bir kızıllık bırakarak ha.tan güneşi /
ve batarken suya akseden renklerin seyrine doyum olmaz.
Mehtaplı geceleri hangi ressamın fırçasımı, hangi şairin kale
mini coşturmağa yetmez ... Kıadıköy,den başlıyan ışık demeti
Anadolu Kavağına kadar sürer gider. Sabah, deniz havasını
t eneffüs etmek ciğerlerin gıdasıdır. Boğaza bakan hisarlar,
yalıh: güzellikleri yanında bir de tarihi kıymet taşı:lar ...
Cennet vatanın bir parçası olan Boğaz, asla yabancıların
eli~e geçmiyece:ktir. Ne mutlu bize ki Boğaz'ın sahibiyiz. Ne
m ut1u biz Galatasaraylılara ki okulumuz bu güzel Boğ.aıZ'ın
kıy isınd~ ._ · ·_
-Ytş :' Sınıfın:dp.n ·.-..... · ,...
- .
-· · · -E rtan Jjlkü. -~: : : .... ·.: .~ ·
-~
•
•
I • ,
~
• •
~ •
J
: •.
SA Yl
15
GALA1' ASARA Y
18.
içimdeki
.•
(Baştarafı 12 inci sayfada)
çin bir türlü rahat etmiyecek
mi? Zaten ne zaman rahat et•
ti ki, desene! Hangi gece derin· derin uyudun şöyle? Sen
düşünmeden yapamazsın, dü-
* Ahmet a le teint frais,
que d'avoir des examens de
le visage rose et deja un do - repa~ation. Ahmet est paresuhle menton , l'oeil distrait et seux mais son pere est riche.
Mehmet a quelques hovague quand il est en classe;
şünceler yakanı hıraıkmazlar,
utons
d'acne sur le visage; p
au tahleau il rougit et s'emherşeyi düşünürsün, tahamharrasse, il haille pendant est maigre. İl a l'oeil vif et
mül edemezsin insanoğlunun
~e_s leçons. İl havarde volon- hrillant quand parle le proitliğine!. Sonra uzak bir ülketiers,_se r~tourne · fılcilemeiıt fesseur, il desire etre interrode', dünyanın ta öbür ucunda
en ne goute que mediorcre- ge souvent. En classe il prend
ölen insanlar gözlerinin önüİnent tout ce que dit le pro - sans cesse des notes et s'enerne gelir. Mehmed'i düşünür­
fesseur: il rit avec ıgrand hru- ve si quelqu'un havarde. İl
sün, gözlerinin önünde yüreit, plus tard et plus longtemps est poli, il aime l'ordre et la
ciğinden vuruluverir; kendi
que tous ses camarades. İl se propretF· Ses cheveux sont
yüreğini yoklarsın, vuruyorregarde a la deroıhee dans un courts et il n'a pas de cravadur, durduramazsın! Bir acapetit miroir, se couche sur son te. İl se rase le dimanche.
yip haldir vesselam... Tuhaf
pupitre et s'etale sur son . Quand il ouvre son casier un
tuhaf duygular belirir içinde,
hane. İl mange avec hruit et bel emploi du temps lui rapi~sanoğlunun, hiç olmazsa çooccupe au ref.estoire plus de .:pelle ce qu'il doit preparer.
cukların, hiç olmazsa erkekplace qu'un autre. İl mange ~: Ses cahiers sont soigneuselerin sevilmeğe layık olduğu
aussi a l'etude et il mange en ~ ment recouverts et hien rannu iliklerine kadar hissederrecreation. Dans son pupitre : ıges. İl n'e·s t jamais a-bsent et
sin. Fakat şansın yokmuş ,
un grand pot de miel voisine . travaille meme le dimanche.
yirminci asırda gelmişin dünavec un petit pot de colle et İl va rarement au cinema, quyaya ...
de nomhreuses poınınes avec elquefois au match, souvent
Böyle bir akşam vakti,
quelques cahiers dechires et a la hihliotheque. İl achete
birdenbire 'herşeyi unutarak
cornes. Quand il ouvre son des livres. En classe il se plabir vapur iskelesine gidip,
. casier le sourire sophistique - ce volontiers au centre et en
gelmiyecek bir dostu saatler: :
d'unt;; jolie girl le fait haver : avant les douhleurs sont conce beklediğin gelir · aklına> ·
un peu. On ne le voit guere en
Sen hala bu asırda dostluk
tents quand il peuvent se
classe de gynınastique: il a
bulunabileceğini umar, dost,
trouver a ses côtes ou derriepeur de l'eau froide. Ses oredost, dersin, seversin; etinde
re lui. İl est souriant quand
kemiğinde, kanında, rüyalailles sont sales, se·s ongles noirs et ses cheveux ondule's to- il n'est pas trop ahsorhe. On
nn d a d ost sandığın kimseler
UJ. ours gomenoles. Sa chemı· _ a confiance en lui: il est franc
var d ır , onların içinde bulunt
et ouvert. İl pense souveut a'
' li
se accus e 1a n eg
madığı bir rüya görmez, ongence e sa
!arın içinde bulunmadığı bir
_cravate le hesoin d'evasion. İl l'avenir et est presse de reushayal kurmazsın. Fakat emin
recherche les places au fond- sir. İl est hoursier et voudrait
ol, onlar bir dakika bile düde la classe et est souvent ah- . pouvoir dire a sa mere qu'il
şünmezler seni, akıllarına bisent, meme de corps. İl pre- : a ete inscrit, cette annee enle getirmezler, rüyalarında
fere douhler une classe plutôt core au tahleau d'honneur
*
~:::::::::::::oef::::''''''''''''''''''''''''iıısı:ııcıırcsıırııtıııııııriıııı11
yerin yoktur.
Yapmacık
A ma sen işi gevşettin, bun- Çünkü sen de kızdıkların gisenin dostların! ı arı yatagın d a d üşün! Şimdi
bisin, bu çamur senin de ilikKıyafetin düzgün değilse, pa- durmadan yazmağa bak. in- , !erine işlemiş, sen de on para
r-_an da yoksa, sıkılırlar, kaçar- sanlard an b a h se t ' ınsan
·
ı ar- ·- etmezsı· ' a··
1
l~'r send
Ut
d
·'
n.
ogsunu parça a~
en.
anma an, yüz- dandan!.. Ne duruyorsun be, ~
.. v• •
l~.ri .kızarmadan, kıpkızıl, köz b oşalt sana şu d opd o1u yure..
· ,:· yıp yuregını
çıkarmalı, yar. .
~bi .yalan söylerler. Aksine ğini!.. Olmazsa kendinden : malı, kırli arzuları vıcık vı~~lar kaçmaz da gözünden; bahset, duyguların, düşünce- . : cık ezmelisin. Ama herşeyy~r~ği_n_i ___u~~t~"."~r-~ı:~~!- <- ~- _. l~r!n,_. _-~_app_ğ_~pµ. ..s8Y ,.;a.r~Jç.!.,.~.; den önce kalemi eline almalı,
den bulanır.
Kendini geçir yerin dibine!
yazmalısın!..
ı~_marlamadır
ve
v
v
••
••
SAYI : Us
GALATASARAY
i6
·okul Aile
Bu yıl okul Aile Birliği
Genel Kurulu 22/ 11/ 951
Cumartesi günü lisemiz konferans saJ.onunda toplanmış­
tır. 300 kadar veli'nin iştirak
ettiği ·b u toplantıda,
geçen
yıl faaliyet ve hesap raporları okunmuŞ ve karşılıklı fikir
::ı~~~~:~:en
sonra
tasdik
; Veli'lerin çeşitli dilekleri
dinlenmiş, kıymetli müdür
Bay İsfendiyaroğlu uzun, etraflı bir konuşma ile eğitim
ve öğretim meseleleri etra
. fında geniş izahlarda bulun:muştur. Bu arada veli'lerin
daha ciddi ve sıkı bir al.aka
göstermesi lüzumu bilhassa
belirtilmiştir.
Y en·i idare
seçime geçil-
*
t
İ
t*
*+
t
..
İ
*
J
1
!*
Seçim neticesinde teşekkül 1
eden 951 - 52 yılı Okul Aile İ
idare kurulu
mü-
teşekkildir:
şu zevıa.ttan
Bayan Füruzan Özpay
Bayan Mehpare Baltacı
\Bay Niyazi Müştak Berker
\Bay
Bay
Bay
Bay
Dr. Sezai Feray
Avukat Kani Yırcalı
Abdullah Uzlar
Muslih Peykoğlu
Bay Zeki Donay
:Bay Orhan Karaveli
Bay Ahmet Ezgü:
Bay Zeki Saracoğlu
Bay Fehmi Altan
Bay Nazmi Usun
·
idare
heyeti sık sık top1a:narak bu yıl · yapılacak çalış
maları düzenlemektedir.
heyetine okul
**************************************************~
i.
miş ve öğretmen üyelerin ha- ı
ricinde 12 üye gizli oyla se· çilmiştir.
öğrenciler
lışmal:aır
fından yapılmaktadır.
ı
Daha sonra
için hayırlı ça
dileriz.
Bilhassa mecmuamız, kendilerinden gördüğü maddi ve
manevi büyük yardıma müteşekkir ve minnettardır.
ve
Doktor Bay Sezai Feray getirilmiştir. Muhasiplik ve veznedarlık Bay Zeki Donay ve
Bay Muslih Peykoğlu tara-
p ARK' SAIAHlA RI
.
Hava öylesine güzel, sah~ öylesine saf ki,
Yüzüyor bir çımacının kolunda,
Tuz kokuları .arasında
Dövme yelkenli
Ok girmiş kalbe doğru....
Ne olur atmasa çocuk
Havuza çakılları.
Bozuyor bulutları,
Bozuyor ağaçtaki yuvasını
Güzel bir kuşun.
Hava öylesine güzel, sabah öylesine sa.f ki,
Yüzüyor havuzda,
Işıklar arasJJr.da
Oyuncak yelkenli
Doğan güneşe doğru.
İ
ı
ı
**
S
1
*•
*•*
1
*
ıı
i*
Özcan ATİLLA
YA&'.tJJUR
Yağmur...
Vakit gece yarısıdır.
~~~~~~
iı
t
;
•
;
i
T
•
•f
ı
·
•
ı
İ
!•
•
i
1
l
••
1
t
...
•
Sizin sokakta dolaşmaktayım.
Muhakkak ki seni düşünerek
Ta buralar gelmişim,
Ve sen ihtimal ki
Rüyanda beni görmektesin....
.•
············· .· .·· .·
ı.•
· · · · · · ·· · · ·· · · · · · · · ·
...... · .. · Yağmür :..
•ı
ı
•f.
:l
.. ....
1
Vakit gece yarısını çoktan geçmiştir_
1
;
..
Ruhuma kadar ıslak,
Bir vakitler seninle geçtiğimiz
lı
I*
*
Kaldırımlarda
ı
ı
t
l"""
•
Özdemir C. KALPAKÇIOGLU 1
Gökyüzünden daha çok ağlamaktayım.
ı
•
•
•
ı••••···············································
*
İdare heyeti .başkanlığına ı
I
i.iALA'l'.ASARA 'i'
SAYI : 18.
.
17
Orhan Veli
-
.Turhanın
arkasından
Allah rahmet eylesin.
Sırada
şiirin
her konusundan örnekler bırakmış ve buna
yep yeni şeyler ekleyerek,
şiirde konu diye bir şey olmadığını, şiirin her şeyden,
her mevzudan bahsedebileceğini isbat etmişti.
Onu ilk şiirleride; daha
çok ferd pisikolojisiyle alakadar görüyoruz;
1-·
Ağlasam
sesimi duyar
mısınız
Mısralarımda;
Dokunabilir mis'iniz
Göz yaşlarıma ellerinizle.
Bilmezdim şarkıların bu
kadar güzel
kelimelerinse kifayetsiz
Bu derde
düşmeden
önce.
(Baştarafı 14 üncü sayfada) Bir yer var biliyorum
ceyi, gök kubbenin, yıldızla­ Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım
r~ altında ı geçirmek isterse
hiç bir kuvvet beni yatakla
Duyuyorum;
yorganın arasına girmeye zor- Anlatamıyorum.
lamamalı.
ncı
sayfada --
man efendim şiirede artık
Burada onun eski şiirle­
girer mi?» Girer ya, rinden de bahsetmeden . geniye girmesin? Nasır hakiki çemiyeceğim. Orhan Veli'nin
değilmi, yer yüzünde mevyirmibeşi aşan, hece vezniycud değil mi böyle bir şey?
Sanat eserine her hakiki şey­ le yazılı şiiri; «0 Jı.eceyle yagirer, yeter ki onu, oraya yer- zamıyordu da, böyle bir şe­
leştirmesini ])ilmeli !
ye onun için teşebbüs etti.»
Orhan Veli aşağı yukarı diyenlere iyi bir cevaptır.
olduğunu
Arka
5
n~sır
Geçen ~ene bütün bir
yorucu ders yılından
sonra, birkaç aylık ta
tile neş'e içinde n1aşlı­
yan arkadaşımız Turhan
Karahasanoğlu, feci bir
deniz kazasına kur ban
giderek, .b ir daha mektebine, derslarine, arkadaşlar:ına ve ailesine kavuşamamak üzere rahmeti rahmana kavuştu.
Mevludunda bile bulunamiyan
arkadaşla rındanı en yakın birkaç
tanesinin , hiç olmazsa
kabrini ziyaret etmek
vazifesini biran önce
yerine
getirmelerini
bekliyoruz.
Baş tarafı
Ne
hoş,
ey güzel
Tanrım
ne
hoş!
Maviliklere sefer etmek
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler ·gibi başı boş .
Yahut: «Uzun bir ıstırabın
sonunda ve bir saadet anında gelecek ölümün türküsü»
adlı şiiri:
Bir sahile varacak
günlerimiz ... ·
Günler ki namütenahi ıstırap
Kalmıyacak bu günkü hasta
harap
Yüzlerde bahtın
karanlığından bir iz.
Gün vuracak baktığımız her
yüze
Ve kızlar, kucaklarında
çiçekler
Ebedi baharı getirecekler
Bu yeniden başlayan
ömrümüze .
Son kitabında ise sosyal
. meselelerle daha yakından
canlanmış
ılık, cazip
al~kadar oluyor. Adı «Suilahi güneş, nasıl da biraz
cunun Türküsü» olan şu
sonraki kimya yazısını, mateNetice itibariyle denebilir
şiirinden bir parça okuyamatik dersini, tahtadakj bir
ki
:
Orhan Veli iyi şairdi,
lım.
alay şekili, harfleri siliyor, ve
büyük şairdi. Edebiyat.ıİnıza
insanı ne uzak alemlere uçu. O su taşır, bana yağbal,
getirdiği yeni görüş, şiir gerup götürüyor.
Karıma şüt olur.
Geçtim... Şarkıdan, şiirden, Çamurlu su içene afiyet olur. leceği için önemlidir. Ona ve
hayalden, yıldızlardan vazgeç- Günde yüz hane bin nufus
getirdiğine,
zaman daha
tim.... Hiç olmazsa şu ders Hayat bulur
doğru bir kıymet biçecektir.
bitse artık .
Sıhhat bulur.
Mümtaz Zeytinoğlu
Bereket bulur.
Yiğit OKUR
Tertemiz
gök,
tabiat,
yeşermiş
18
GALATASARAY
SAYI : 18
MEKTIPTEN HABERLE
Lisemiz(n idareci ve öğrenci ­ hocamı z Kemal Zerenin yakın
leri arasında yapılan geniş öl- alakası altında resim çaltşmala­
·ÇÜdeki değişiklikler, talebe faanna devam etmektedir. Bu arada
liyetlerini de değiştirmiş, sene- Güzel Sanatlar Akademisini de
lerden beri gelenek haline gelen toplu halde ziyarete giden öğrenTalebe Kurulu bu yıldan itibaren ellerin, bu yıl sonunda gi,iiel' bir
yeni bir şe'kil almıştı r . _Sınıflar . resim sergisi açmaları beklendan seçilen ikişer delege arala- mektedir.
rından be'Ş kişilik bir komi~e
Bu ders yılı lisemizin bünye_
seçmişler, bu komite 11. C den
sinden başt a B. İzzet Hamit Üıı
356 Attila Tokatlının başkanlığı olduğu halde Muslih Peykoğlu,
altmda talebe faaliyetlerini ter- '.F erruhzat Turaç, Vahdi Yu.tner,
tip ve ko,ntrol etmek ödevini
Recai Cin, Sait Ozçelik gibi kıy­
üstüne almıştır. Bundan sonra metli idareciler, Bekir Bircan,
teşkil edilen çeşitli kolların fa_
:E. Mamboury, Massiet, J. Stern
aliyetleri aşağıdadır:
gibi değerli öğretmenler ayrıl ­
Neşriyat Kolu, arkadaşlarımı ­
mış yerlerine geçen yı l çıkar­
zın kafi derecede alaka ve yar'. dığımız sayılarda okulun 'idare.
dımlarını göremediği için olduksini üstüne aldığını bildirdiği­
".ç a geciker.ek, elinizde bulunan miz B. Fethi lsfendiyaroğlu ·gibi
dar çerçeveli, mütevazi dergiyi Galatasaraydan yetişmiş kıymet­
çıkarmıştır. Derginin 19. sayısı
.Ji bir müdür, Rıdvan Korur, YuGalatasaray çay günü çıkarmak :suf Adalı, Hulusi Kuzucu, Osman
üzere gerekli hazırlıklara başla­ Yücel gibi idareciler, Zahir Gümıştır.
vemli, Ahmet Kutsi Tecer, GünGeçen yıl en çok faaliyet gös- duzbey, Nurettin Ormancı, Rifat
teren bir _!col olarak temayüz Necdet Evrimer gibi değerli öğ­
eden Kültür Kolu bu yil müna- retmenler gelmiştir.
.Zara, konforans gibi kültür faa Hepsine saygı ile hoş geldiniz
liyetlerini 'tanzime hazırlanmak­ deriz.
tadır. İlk konferans çok değerli
müdürümüz B. İsfendiyaroğlu
Spor Olaylarına Gelince:
tarafından verilecektir.
Okul içi spor faaliyeti hızla deTemsil Kolu (Andaval P alas)
vam etmektedir. Futbol, voley.
isimli hafi( bir komedi üzerinde
bol, basketbol sınıflar arası ka-r '
çalışmalarına devam etmektedir.
şılaşmaları,
atletizm müsabakaAhmet Kutsi Tecerin (Köşebaşı)
ları, güreşler bu yılki spor· faaisimli eserini hazırlamak üzere
liyetlerine dahildir. Milli Eğifim
teşebbüse geçen bazı kol azaları,
Müdürlüğünün tertiplediği resmi
hocamızın temsil zorluğu ,yüzünlig karşılaşmalarında lisemiz
<len isteğe muvafakat etmeyişi
ekibi Yeni KoleH (15 - O), Basüzerine bu teşebbüsten vazgeçketbol ekibi ise gene Yeni Kolej
mişlerdir.
basketbol ekibini (134 - 9) yeMüzik Kolu, her sene olduğu . nerek güzel iki rekor elde et.
gibi bu yıl da sessiz sedasız miştir.
konser hazırlıkları yapmaktadır.
Hususi mahiyette tertiplenen
-
Ayrı
bir
lışan Res~m
teşekkül
olarak ça-
Atölyesi
öğrencileri
karşılaşmalarda
ise, Voleybo~ de
lisemiz İstanbul lisesini (15 - 5)
(15 - 5) Terzilik okulunu (15 3) (lf)- _ 0) Yeni Koleii (10 - 15)
(15 - 8) (15 - 0) Fener Rum
lisesini (15 - 12) (15 - 51 Bey.
oğlu lisesini (15 - 6) (15 - 11)
yenmiş, St. Benoit,
St. George
ekiplerine m~ğlı1p olmuştur.
"
Futbol takımımız Beyoğlu lisesini 11 - 1, İktisat Fakültesini
3 .. 2 mağlup etmiştir.
Basketbolda, bütün müsabaka .
ları galibiyetle
bitiren lisemiz
takımının Yeni Koleje karşı aldığı netice (134 - 9) okullar arası resmi sayı rekorudur.
Güreş müsabakalarında Kaba .
taş lisesine 4 - 1 mağlup olan gü.
reş takımı Yeni Koleji 6 - O mağ­
lup etmiştir. Sınıflar arası güreş
karşılaşmalarında Kurt, Hayrı,
Gündüz, Emin, Orhan, Güngör,
Seymenden (K.) müteşekkil Onuncu smıflar muhteliti, onbir •
oniki karma takımını 6 - 1 y en miştir.
Kabata ş lisesi
boksörleri ile
bir gösteri maçı yapan lisemiz
boksörlerinden bilhassa Turgut
ve Nihat temayüz etmektedirler..
Atletizm faaliyetlerine gelince, Ünal, Sabri Peközer (K.) Erdal, Mehmetten kurulu ekip liseler arasında Haydarpaşada yapı­
lan krosa iştirak etmiş, lisemiz
takım tasnifinde ikinci gelmiş­
tir.
1-~LATASARAY
<;AYI: 18
Şiirde İki Ruh
Yaşamak
9 inci sayfada)
olduğunu düşüneceksin ... Ve
şayet bir gün, bu sahnede, bir
mendil ve bir değnekle yalkalmak ' mecburiyetine düşersen, meddahlık etmeyeceksin!»
(Baştarafı
.
Adam eğiliyor, kadehini
dolduruyor ... İçiyor ... Bir daha dolduruyor, bir daha içiyor. Gözlerindeki o biraz
evvelki canlılık, hararet yok.
Bir sonbahar gecesi kadar sakin ve mütevekkil bu gözler.
«İnsanlar, en ziyade uyurken samimidiıler . Bütün ihtiraslar: kinler, arzular, ıstı ­
raplar, elemler, sevinçler, saadetler o anda teslim olurlar.
Suçlarını itiraf etmekten korkan canilerin başında nıçın
geceleri beklerler ve kedi niçin uyuyunca hırıldar bilir
misin? Çünkü insan ve hayvan en ziyade geceleri kendinin olur. Çünkü biz en ziyade geceleri kirlerimizden
temizleniriz... Sen, kendini
daima, uykudaki kadar samimi hissetmeğe çalışacaksın..
Zorla değil... İnsanlığını bilerek yaşarsan inan ki, hayatın , yıldızlı bir gecede, bir çınar altında uyuduğun zaman
ki kadar mes'ut ve asude geçer, .. Fakat bütün kazancı~ın, bir tatlı rüya olmasm·a
oyun eğeceksin ... ıı
Meçhul adam susuyor.. .
ardaktaki son yudumu da
ir hamlede içiyor, sonra sür atle yerinden kalkıyor, elini
zatıyor, kuvvetle sıkıyor.
Bil ki delikanlı, diyor, haat, düşünmeden yaşanılırsa
ı aha tatlıdır. Ama kedi gibi
~~dama~ _iste:I?iy_orsan, düşü-
t
f
19
(Baştarafı
9
ıincu
sayfada)
L' ô.ne pleine d' amour et d e m elancoli e,
Et couch e sur des f leurs et sour des orangers,
]'ai montre ma blessııre aııx m ers d'Itali e,
Et f ait dire ton nam aux etrangers.
Bu mısralardaki fedakarlık, ahenk unsurunun değil;
kaybedilen mücadeleye karşı şairin duyduğu teessüfün icabı
olabilir. Fakat içinde yükselen isyanın ona bahşettiği gurura
körükörüne kurban olan sair, bu esefi gizler. Hatta ruhunun
derinliklerinde uğradıgı
mağİubiyeti kendi kendine bile
itiraf etmekt~n çekindiği içindir ki, şiil' derhal kelimelere
teşmil edilir. Şiirin sahte manası işte böyle tecelli eder. O,
bir ruhu gizlemek hacaletine sahne olmaktansa, stoyik olma lıdır; zira o, bir ıstırabın ifad·e sidir.
bu
1
L'Eleve lnauiet
(Başlarnfı
6 ıncı sayfada)
Il n'y a pas de moyen, lui
dis-je, pas de methode uni-
verselle. S'il y en avait, on
les trouverait au marche, et
chacun apprendrait a penser
neceksin .. . İn s anlığını bilecekcomme on apprend a danser.
sin ... Ve hiç bir zaman Allahı
Mais reflechissez fa-dessus.
taklit etmeyeceks~n ... ıı Sür'atQui done saurait executer un
le dönüyor, gazinodan çıkıyor
chasse-croise pour l'avoir
ve caddenin karanlıkları a.raetudie dans un livre? Qui posında kayboluyor.
urrait conduire une auto apSen, vaktin geçtiğinin far res avoir seulement lu le makında bile değilsin. Yelkovan
nuel du parfait chauffeur?
kaç devir yapmış kim bilir?
Croyez-moi: pour na.ger, il
Kahvedekiler bir bir dağılı ­
faut se mettre a l'eau. Courez
yor... Dalgalar Wagnerden
a l'orı:de, jeune 'homme. Essaparçalw ça lıyor gibi... Rüzyez-vous a penser, comme on
gar uzak iklimlerin kokusunu
s'essaie a toute chose. Et ne
getiriyor ... Ve hayat, evet hatentez point d'y parvenir sans
yat, şehvetli bir kadııı gibi
plume, ni papier. Vos penseşimdi seni kucağına çağırıyor.
Fakat. yaşamak , hayatın pis- es dormiront si vous m.e les
likleri içinde kendimizi avut · maintenez par l'ecriture. C'est
mak değil mi? Buna rağmen la matiere rebelle, et s~ rehayat, yaşanmaya değer be sistance, et vos fautes, e~ vos
dostum ...
repentirs , qui vous app:r:endBu gece heyecanlısın ... Bak
ront, en pensant, comment il
titriyorsun. Zira hayat, bu,
fa.ut penser. Le peintre, comhenüz kapağı açılmamış kitap
dizlerinde duruyor ... Ama ar- me dit Balzac, ne doit mediter que les pinceaux a la matık onu açabilir, artık onu oin.
kuyabilirsin dostum ...
•~~~~~~~~~~~-:-~:--ı
Neşriyat Kolu:. ATTİLA Ozcan,
ÇİYİLTEPE
Asaf, ERKUT Erdal, GÖRKEY
Aykut, İPEKOGLU Ali, OKUR Yi~it, TOKATLI Atti!a, ÜSTÜN Galip, YÜCEL
Tahsin, ZEYTİNOGLU Mümtaz, ZIRTIL-OGLU Mukbil.
Sayın İ\\tanbul Halkına ;
Mevsim Yeniliklerini kolay ca takip edebilmeniz için
'' AS T AS ''
._'>
Beyoğlu Manifatura
mağazasına uğramaııız
kafidir.
Bay ve Bayanlar için yerli ve Avrupa her çeşit elbise, palto ve pardesülük
ler daima mağazamızda mevcut, aynı zamanda gayet ucuzdur .. .
Sayın bayanlarımız , kendileri için büyük fedakarlıklarla hazırlattığımız Avrupa Emprimelerini, zarif desenleriyle pek yakında yalnız mağazamızda bulacaıklardır ...
Adres: ASTAŞ , Alım Satım Türk Anonim Şirketi, Beyoğlu, İstiklal Cadde:;:i
No.: 320 : 324
Telefon No .: 44417
. GA·L A T A S A R·A Y·L· 1
Galatasaraylının müstahzaratını · kullanırsa,
o laboratuvar
ebediyete kadar
yaşar.
'
O zama•n _bu
halde:
yaşay.an
SARI - KIRMIZILI laboratuvar sizin eseriniz olur.
Böyİe kıymetli bir eseri zevkle her zaman seyir edebilmek için:
ÖksürüklerdeÇil ve sivilcelerde Yara ve berelerde Traştan sonra Yüzünüzün teravetini teminde Haşeratı imhada-
PÜLMOZİN
Pomad METAMORFOZ
Pomad Fİ!LOD~RMİN
.
.
Yağlı ve y.aığs~z ~rem ERGUN
COLD KREM ERGUN
DİDİT
.KULLANINIZ
.
FİYA!I'l-40- Kuruş
O
1
f
1
1

Benzer belgeler

OKU - Sultani

OKU - Sultani rnernoire est rnerveilleuse. naux, par exemple, se res- presque fou. Et, en effet, poMais s'il faut tirer quelque semblem.t , et comme l'on co- ur se distinguer, on est oblijugernent de son propre ...

Detaylı