KÖLN DEMOKRATiK HAKLAR DERNEGI

Transkript

KÖLN DEMOKRATiK HAKLAR DERNEGI
01.01.2011
Sayi 2
KÖLN DEMOKRATiK HAKLAR DERNEGI BİRLEŞİK MÜCADELEYİ YÜKSELTELİM
Yaşadığımız Dünya gerçekliginde Özelde ise Avrupada
Egemen sömürücü sınıfların işci sınıfı başta olmak
üzere
geniş
kitleler
üzerindeki
her
türlü
Sosyal,Siyasal,Kültürel ve Ekonomik saldırı politikaları
katmerleşerek devam etmektedir.Geçmişte işci sınıfı ve
emekçilerin kan ve can pahasına mücadele ederek
kazandıkları Sosyal ve Demokratik haklar çıkarılan
Sosyal ve Terör yasalarıyla bir bir budanmaktadır.Bu
kapsamlı saldırılar karşısında kendiliginden cılız tepkiler
ortaya çıkmakla birlikte bütünlüklü ve örgütlü bir karşı
koyuş
gerçekliginden
oldukça
uzak
bir
durumdayız.Özelikle Avrupada Devrimci Dinamiklerin
yok
denecek
kadar
zayıf
olması
bu
olumsuz süreci
belirleyen temel
etmenlerden
birisidir.Bu süreci
işçi ve emekçiler
lehine
tersine
çevirmek
için
uzun
yıllardır
Avrupada önemli
kazanımlar elde
ederek mücadele
eden ve Devrimci bir odak oluşturan Türkiye-Kuzey
Kürdistanlı Devrimci Demokratik güçlere önemli görev
ve sorumluluklar düşmektedir.
Bu noktada Türkiye Kuzey Kürdistanlı Devrimci
dinamiklerde önemli noktada İdeolojik ve Politik kafa
karışıklıkları,ve yetmezlikler bulunmaktadır.Özellikle
Sınıf Mücadelesini Proleter Dünya Devrimi perspektifiyie
ele alma ve Enternasyonalizm noktalarındaki Çizgi
problemleri
bizleri
buranın
sınıf
mücadelesini
önemsemede
ve
bir
parçası
olmada
zayıf
bırakmıştır.Bütün bu etmenlerden kaynakli bizler
buranın yerli devrimci ve demokratik dinamiklerini
önemseme ve ilişkilenmede oldukça geri bir pozisyonda
durmaktayız.Bu mevcut anlayış ve pratigi olumlu
anlamda tersine çevirmek için ideolojik mücadele başta
olmak üzere kendimizi her anlamda sorulayıp
yenileyerek burdaki sınıf mücadelesinin önemine ve
görevlerimize sahip çıkmanın bilinciyle kendimizi
donatmalıyız.
ICINDEKILER
BİRLEŞİK MÜCADELEYİ
YÜKSELTELİM
Anasayfa
10. YILINDA 19 ARALIK
KATLİAMINI LANETLİYORUZ
Sayfa 2
GÖÇMEN İŞÇİLERİN SORUNLARI
Sayfa 3
Eğitim
DEVRİMCİ KÜLTÜR, DEVRİMCİ
AHLAK
Sayfa 4
Devrimin Yigit Kartalı ROSA
LUXEMBURG
Sayfa 5
Gençlik: Broschüre zu Krieg,Krise
& Kapitalismus
Sayfa 6
Gençlik: Wir diskutieren das Kulturund Kunstverständnis von Yılmaz
Güney“
Sayfa 7
DERNEK ETKİNLİKLERİ
Sayfa 8
1
Sayi 2
01.01.2011
10. YILINDA 19 ARALIK KATLİAMINI LANETLİYORUZ
Bilindiği
gibi F tipleri ‘SIKI GÜVENLİK’tecrit
izalasyonun tutuklu ve hükümlülere has
düzeyde uygulandığı hapishanelerdir.Hali
hazırdaki durumu özetlersek, tutuklular, tek
tek yada üç kişilik hücrelerde yalıtılmış
olarak tutulmaktadır. Birbirleri ile ilişki
kurmaları yasak ve engellenmektedir.
Ziyaretlerde birinci derecede yakınları, görüş
süresinin kısaltılması,içeri alınan dergi
yayınlar
sınırlıdır.Mektup
ve
yayınlar
kontrole tabidir.
1- Çalışmaya zorlanmaktadır.
2- Aramalarda her şey kırılıp
dökülmektedir.
3- Her hak istemindeki talep, disiplin
soruşturmasına tabidir.
4- Sosyal etkinlikler yasaklanmıştır.
5- Haberleşme araçlarından
yoksunluk.
6- Ziyaretçilere eziyet hat safhada.
7- Hücre içinde hücre cezaları.
8- Disiplin soruşturması sonucunda
hak engelleri.
9- Nakiller işkence
haline
dönüştürülmüştür.
10- Hükümlü, tutuklu
hakkı güvenliği
ortadan
kaldırılmıştır.
11- Avukat görüşü
işkenceye
dönüştürülmüştür.
12- Mahkum savunmalarındaki
durum zorlaştırılmış yada yok
sayılmaktadır.
13- Mahkemeye gidiş gelişlerde, sevk
zinciri ve aramalardaki işkence
had sınırda bulunmaktadır.
14- Hasta tutsaklar ölüme terk
edilmiştir. Hastanelerde bulunan
devrimci tutsaklar ranzalara
zincirlenmektedir.
15- İnsan kimliğine ve kişiliğine
yönelik uygulamadaki baskılar
artırılarak devam etmektedir.
Hali hazırda uygulamaların düzeyi kısa
başlıklarla bir kısmını vermişken ,yıkıcı
sonuçları halen ortadayken, hergün yeni,
İNFAZ ve CEZA tetbirleri altında yığınla
ilişkilerinden kopartılıp üst düzeyde tecrite ve
ayrışmaya tabi tutulmuşken, nu koşulların
içerisinde daha fazla tecrit nasıl uygulanır hale
gelmiştir.
Siyasi tutuklu ve hükümlüler hastalıklı
kişiler olarak görülüp, siyasal görüş ve
düşüncelerinden
vaz geçmeyi dayatan bir
‘iyilrştirme’ programıyla 12 Eylül faşizminin
cezaevi
politikasıyla,
kaba
zora
dayalı
yöntemleriyle
kıyaslandındığında,
yöntem
çeşitliliğiyle ve her iki yöntemi birlikte
içermesiyiyle onu aşmaktadır. Kitap, dergi,
gazete, Tv,Radyo,şarkı, türkü, marş söylemenin,
şiir okumanın hatta sessiz kalmanın suç ve ceza
kapsamı içerisinde görülmesi, bir yasa hükmü
haline getirilmesi eşi benzeri görülmeyen bir
durumdur. Kısacası bu gün cezaevlerinin
durumu budur.Bu duruma gelmeden önce , bu
saldırılar devrimci tutsaklarca görülmüş, buna
karşı direnişler örgütlenip bu teslim alama
politikasını ortadan kaldırmaya yönelik AG.leyle
başlayan ÖO la son sınırına çıkarılan elindeki
son eylemi hayata
geçirmişlerdi.
Ama,
faşist
diktatörlükçe
sokağı
şiddetle
kuşatıp,
uyguladığı
sansürle susturduktan
sonra
19
Aralık
2000’de sabahın ilk
ışıklarıyla
katliam
programını uyguladığı,
teslim alma saldırısının
startını verdi.Ama
devrimcilerin iradesi karşısında acze uğradı.
Bütün savaş aygıtlarıyla 28 devrimciyi katledip,
insanlığın tarihinede faşizmin ibretlik davranışını
kaydetti. Onbinlere varan asker 20 bine yakın
güvenlik gücüyle geriye bıraktığı belleklerdeki iz
sınıf mücadelesinin keskin direnişlerinden biri
olan , cezaevleri çatışmalarında güç dengesi eşit
olmasada irade, kararlılık, davaya bağlılık
yaşamın her ortamını özgürleştiren Devrimci
ideolojinin
kararlı
duruşu
aşılamayacaktı.Katliamlar
yaşansada,
devrimciler bir kez daha yenmişti, 1982
Diyarbakır,1984 Sağmacılar, 1996 ülke geneli ve
2000 ‘de olduğu gibi. Bu gün görevimiz,
tecrübelerimizden öğrenip F tiplerinde yeniden
direnişi
örgütleyebilmedeki
kararlı
duruş,
tutsaklarla bütün Dünyada dayanışma, F tiplerini
ortadan kaldırmak için devrimci sorumluluk
alalım.
19 ARALIK ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR.
2
01.01.2011
Sayi 2
GÖÇMEN İŞÇİLERİN SORUNLARI
Avrupa da’ki Türkiye Kuzey Kürdistanlı
göçmenler 1960’lardan itibaren ekonomik
nedenlerden, 1980’lerden sonra ise politik
nedenlerden dolayı Almanya başta olmak
üzere Avrupa’ın çeşitli ülkelerine göç
etmişlerdir. Devam eden bu göç 1990
yıllarından itibaren de Kürdüstan’lı işçi ve
emekçiler arasından daha da artarak devam
etmiştir. Avrupa’da sadece Türkiye Kuzey
Kürdistanlı işçi ve emekçiler değil, Dünyanın
çeşitli ülkelerinden işçi ve emekçiler değişik
tarihlerde göç ederek Avrupa’ın çeşitli
ülkelerine yerleşmişlerdir. Avrupa ülkelerinde
toplam 22 milyonun üzerinde göçmen
yaşamaktadır. Bunların yaklaşık üç milyonunu
kaçak işçi ve emekçiler oluşturmaktadır. Bu
kadar yüksek sayıdaki göçmen nüfusun
sorunları akılcı bir şekilde ele almak yerine,
bunları nasıl bıktırsak da geri dönerler
hesapları yapılmaktadır. İşsizlik ve İslami terör
gibi şeyler bahane edilerek yaşamları çekilmez
hale getirilmektedir. İşsizliğin ve ‘terörün’
faturası göçmen işçi ve emekçilere kesilerek
potansiyel suçlu gözüyle bakılmaktadır.
İşsizliğin sebebi emperyalist sistemin
kendisidir. Kriz gibi, terör gibi şeyleri kapitalist
emperyalist sistemlerin kendileri üretmektedir.
Avrupa büyük sermayesi ucuz iş gücünden
dolayı fabrikalarını hammadde ve ucuz iş gücü
olan geri kalmış ülkelere taşımıştır. Sanayide
otomasyonun gelişmesi, üç boyutlu programlı
tam otomatik tezgahların sanayide çoğalması
ve robotların fabrikalarda artması fabrika
taşımayla birleşince işsizlik ortaya çıkmıştır.
Ama suç getirilip göçmen işçi ve emekçiler
üzerine yıkılmaktadır. Irkçı faşist
örgütlenmelere göçmen işçi ve emekçiler
hedef olarak gösterilmektedir.
Göç eden işçi ve emekçiler ilk geldikleri dönemde
kendilerine Avrupa ülkelerinde kalıcı gözüyle
bakmıyorlardı. Bir gün geri döneceklerine
inanıyorlardı. Avrupa’da yetişen göçmen
çocukları olan yeni kuşaklar bu bakış açısını
tersine çevirince yeni sorunlarda gündeme
gelmeye başladı.
Yabancılar yasası , yabancıların sorunlarına
çözüm bulması için çaba sarf etmesi
gerekirken, göçü engelleme yasasına
dönüştürülmüştür. Sorunlarda çözüm gücü
olması gerekirken sorun üreten yasa haline
gelmiştir.
Avrupa ülkelerinde sosyal yardım konusu
belirli kurumlara ihale edilmiş durumdadır. Bu
kurumlar sosyal yardım yaparken öncelikle kendi
bütçesini ve sermayesini esas almaktadır.
Onların ne kadar sosyal yardım yapacağı ve bu
yardımları nasıl vereceği ve kimlere vereceği
tamamıyla bu kurumların inisiyatifine bırakılmıştır.
Avrupa’da çalışmakta olan işçi ve
emekçiler sosyal hak gaspları, mezarda emeklilik
vb. bir çok sorunu göçmen ve yerli işçiler olarak,
ortak sorunları olarak yaşamaktadırlar. Göçmen
işçi ve emekçilerin bunların dışında
göçmenliklerinden dolayı yaşamış oldukları bir
çok sorunları mevcuttur. Bunlardan bazılarını
şöyle sıralayabiliriz. Bu gün çifte vatandaşlık
sorunu Yaşanmaktadır. Türkiye devleti çifte
vatandaşlığı kabul ederken, Avrupa ülkeleri kabul
etmemektedir. Avrupa ülkesi vatandaşlığına
geçenlerin Türkiye’den verilen emeklilik aylıkları
Türkiye makamları tarafından kesilmektedir.
Daha önceleri Alman vatandaşlığına geçenler
ayrıca Türk pasaportu alabiliyordu. Bu uygulama
da daha sonraları ortadan kaldırıldı.
Serbest dolaşım hakkı bazı ekonomistlere
ve akademik kariyeri olanların dışındaki büyük
çoğunluğa Avrupa ülkeleri tarafından kaldırıldı.
Türk devleti Avrupa Birliğinin bu kararını kabul
ettiğini açıklayınca serbest dolaşım hakkı ortadan
kalkmış oldu.
Göçmen yasasında ilk zamanlarında,
göçmenlerin gelmiş olduğu ülke insanları
arasındaki farkı ortadan kaldırmak için bir takım
çalışmalar yapılıyordu. Gelinen noktada ise eşit
haklar temelinde çalışmalar yapılmadığı gibi
ayrılıkçı uygulamalar daha da fazlalaştırılarak
ayrılıkçı uygulamalara doğru gitmektedir.
3
01.01.2011
Sayi 2
Eğitim
DEVRİMCİ KÜLTÜR, DEVRİMCİ AHLAK
İnsanlık, göçebe yaşam biçiminden yerleşik yaşma geçmeye başladıktan bu tarafa kültürel
faaliyetini de başlatmış bulunmaktadır. Göçebe yaşamı döneminde doğada ne varsa onunla
yetiniyordu. Doğada hazır bulunanlar insanın ihtiyacını karşılamaya yetersiz kalınca , insan,
yavaş, yavaş doğaya karşı yabancılaşarak ihtiyacı olan şeyleri de üretmeye başladı. Her hangi bir
şeyin üretilmesi aşamasında başka araç ve gereçlere de ihtiyaç duyulduğunu gördü ve onları da
üretmeye başladı. Böylece kültür dediğimiz şeyler doğmaya başladı. İnsanın giyinmesinden,
barınmasından, korunmasından, yemesinden içmesinden, düşünme ihtiyacına kadar, insanın
ihtiyacı olan kültürleri yaratmaya başladı. Yaşam koşullarının değişmesi ihtiyaçlarında
değişmesine yol açtı. Süreç içinde yeni koşulara göre kültürlerde değiştirilmek zorunda kaldı. O
zaman kültür nedir diye sorulduğunda şöyle bir cevap verebiliriz. İnsanın doğaya rağmen,
doğanın sunduklarının dışında, doğayı değiştirerek üretmiş olduğu her şeydir.
Kültürlü olmak sadece üretilmiş olanı öğrenmek ve aynısını yapmak değildir. Esas olarak
yeni ihtiyaçlara cevap olmak için üretmektir. Eğer insanın ihtiyacı olan her şeyde, var olanı
tüketmekten başka bir şey yapmıyorsak orada kültürden, kültürlülükten bahsedemeyiz. Onun için
öncelikle yaratıcı olmak gerekiyor. İnsanlığın ihtiyacına cevap olmak, düşün mekanizmasını
çalıştırarak, kafa sinirlerini, kol kaslarını harcayarak ihtiyaçlar için üretmek kültürlü yaşamının
kendisidir. Bu giyim kuşam için üretmek, düşün için üretmek, müzik ihtiyacı için üretmek, barınmak
ve korunmak gibi vb. şeyleri içerisine almaktadır.
Ahlak, bireyle toplum arasındaki ilişkileri, bireylerin birbiri arasındaki ilişkileri
düzenleyen kurallar bütünüdür. İnsan ilişkilerinde ortaya konan toplumsal normlardır. Bu da
ülkeden ülkeye değişirken, toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. Gelmiş olduğu toplum
yapısından dolayı bir Türkiyeliyle, bir Avrupa’lı arasında ahlaki bütünsellik sağlanamaz. Farklı,
farklı ahlaki kurallara sahiptirler. Hatta aynı ülkedeki farklı toplumsal yapılar arasında da farklılıklar
vardır. Örneğin Türkiyeli topluluklar arasında da bu kendisini göstermektedir. Bir şeriatçı
topluluğun kültür ve ahlak anlayışı farklıdır, bir devrimci ve ilerici topluluğun kültür ve ahlak
anlayışı farklıdır. Bu durum toplulukların düşünsel yapılarına göre farklılıklar taşımaktadır. Birincisi
yüz yıllar öncesinin gerici kültür ve ahlak anlayışlarını esas alırken, ikincisi eski ve geri kültür ve
ahlak anlayışlarını atarak ileri bilimsel kültür ve ahlak anlayışını esas almaktadır. Birincisi geri
kültür ve ahlak anlayışına tutunurken, ikincisi bu geri ve bilimsel olmayan anlayışla çatışma
içerisine girerek, onu değiştirmek için çaba harcamaktadır. Devrimci kültür devrimci ahlak,
bulunmuş olduğu çağın toplumsal yapısına uygun olan ahlak ve kültür yapısını esas alır.
Kültürde ve ahlak anlayışında devrimcileşmek ise kültür ve ahlak anlayışın hangi sınıfın ve
neyin hizmetinde olduğuna bağlıdır. Kültürü üretirken ve yaşama geçirirken toplumsallığın,
bilimsel değerlerin ve toplumun kurtuluş davasının gelişmesine tabi kılıyorsan, onu geliştirmeye
katkı sunuyorsan devrimci kültür ve devrimci ahlaka sahipsin demektir. Kültürel yetkinliğini belirli
bir insanın yada belirli bir gurubun bireysel ihtiyaçları için yapıyorsan bu kültür devrimci kültür
değildir. Çok iyi müzik yapan ve müzik de çok yetenekli birisi bu yeteneğini barlarda küçük mutlu
azınlığın ihtiyacı için sunuyorsa bu kültür anlayışı devrimci kültür anlayışı değildir. Kültürü
devrimcileştirmek neyin hizmetine sunulduğu noktasında düğümlenmektedir. Üretmiş olduğun
kültürel değerlerin değeri de bu bağlamda artmaktadır.
4
01.01.2011
Sayi 2
Devrimin Yigit Kartalı ROSA LUXEMBURG
Özelde Alman İsci Sınıfının,genelde ise Dünya
proletaryasının yigıt Devrimci Önderi Rosa
Lüxsemburgun Alman Burjuvazisi tarafından
katledilmesinin
92,yıldönümündeyiz.Onun
Ölümsüzlügünün yıldönümü vesilesi ile hem
devrimci anısına saygı hemde onun Devrimci
fikirlerinı
bügünlere
yeniden
taşımak
anlayışıyla Devrimci yaşamlarını yeniden
sizlerle paylaşmayı kendimize görev olarak
saymaktayız.
1871 yılının 5 Martında Yahudi bir ailenin
cocugu olarak dünyaya gelen rosa,daha genc
yaşlarda sosyalizm düşünceleriyie tanışarak
dönemin sol genclik gruplarında calıştı.Rosa
bu dönem Devrimci falşyetlerinden dolayı
isvıçreye kaçmak zorunda kaldı.1889 yılında
zürih
ünüversitesini
kazanarak
Felsefe,Tarih,Ekonomi
ve
Matematik
bölümlerini okudu. O dönem özellikle icinde
mücadele ettigi Sosyal Demokratların giderek
Devrimci çizgiden uzaklaşmalarına karşı
amansız ideolojik mücadele yürüterek Devrimci
çizgiyi savundu.
1919 de hapisten çıktıktan sonra faliyetlerine
devam eden Rosa,Liebcnecht ile Alman
Komünist Partisini kurdu.15 Ocak 1919 da
Rosa
ve
Liebknecht
tutuklanarak
alıkoyuldular.Sonrasında ise bu yigit iki
Devrimci
Alman
Burjuvazisi
tarafından
hunharca
katledilerek
bir
kanala
atıldılar.Onların
Devrimci
Fikirleri
ve
Mücadeleleri yolumuzu aydınlatmaya devam
ediyor.Ve onların Devrimci anılarını her daim
yaşatacagımıza söz veriyoruz.
NOT:
LLL-Yürüyüşü
Pazar | 9. Ocak2011 | LLL-Demo
10:00 | Frankfurter Tor | Berlin Friedrichshain
1898 yılında Doktorasını tamamlayan Rosa,
Özgür bir polonya için çalışmalarına devam
etsede onun kafasında daima Almanya,
Avusturya ve Rusyada Devrimler gerçekleştigi
taktirde Polonyanın özgür olabilecegi fikri
vardı.1898 de Lübeck ile evlenerek Berline
taşınan Rosa Alman vatandaşı olarak SPD nin
aktif üyesi olarak mücadeleye devam etti.1900
lere gelindiginde ise Rosanın Devrimci fikirleri
Avrupadaki tüm Sosyalist çevrelerde büyük
etkiler yarattı.
1.Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte esen
Milliyetci rüzgar SPD yide etkileyerek milliyetci
bir yönelime soktu.Bundan dolayı SPD ile tüm
ilişkilerini keserek 5 Agustost 1914 de Karl
Liebknecht ilr beraber Enternasyonal grubunu
kurdu.1 Ocak 1916 da grubun adını
Spartaküsler
olarak
degiştirdi.Bulundugu
grubun Devrimci Politika ve tavırlarından
kaynaklı 28 Haziran 1916 da rosa hapis
cezasına çarptırıldı. Rosa özellikle Rus Devrimi
üzerine yazdıkları ve eleştirilerıi çarpıcıdır.
5
Sayi 2
01. Aralik 2010
Gençlik
Broschüre zu Krieg, Krise
& Kapitalismus
Anlässlich der Mobilisierung gegen die Siko und die
Mandatsverlängerung hat das Antifaschistische /
Antimilitaristische
Aktionsbündnis
eine
Broschüre herausgegeben. In drei Beiträgen wird
ausführlich auf die kapitalistischen
Krise, den imperialistischen Krieg und
staatliche Repression eingegangen. In
einem Selbstverständnis am Ende des
Heftes wird dargelegt warum eine
revolutionäre
Organisierung
zur
Überwindung des Kapitalismus von
Nöten ist.
Broşür: Savas, Kriz &
Kapitalizm
SIKO
(Güvenlik
Konferansını)
ve
Mandatsverländerung (Almanyanın Afganistanda
savas katılımı sürecinin uzatılması) nedeniyle
ADGH’nın da içinde bulundugu, Antifaschistische
/
Antimilitaristische
Aktionsbündnis
(Antifasist / Antimilitarist Birlesim) için bir
Brosür çıkartılmıstır. Üç bölümde genis
çapta Kapitalist Kriz , Emperyalist savaslar
ve Hükümet baskilarini analiz edilip ve
sonuç olarak sermayeyi yenmek için
Devrimci bir Örgütlenme / mücadele
gerektiginin tezini ortaya koyuyor.
Broschüre / Broşür DOWNLOAD: www.adghyouth.wordpress.com
DATUM / TARIH
05. 02.2011
UHRZEIT
12:00
ORT / YER
Espace Dollfus Et Noack
20a rue Jean de La Fontaine
Sausheim, France
Es werden Busse zur Verfügung gestellt die
nach Frankreich fahren werden.
Festivale ulasmak icin otobüsler
kaldirilicaktir.
Köln, Wien, Frankfurt!
Hamm ve Zürich (steht noch nicht fest /
kesinlestmedi)
Aus dem Süden: steht nicht fest
Kuzeyden: Kesinlesmedi
Mitfhargelegenheiten mit dem Auto:
Hannover, Hamburg, Stuttgart, Ulm, Frankfurt, Duisburg, Köln, Hamm, Wuppertal, Berlin Festival Info: www.adghyouth.wordpress.com [email protected] 6
Sayi 2
01.01.2011
„Wir diskutieren das Kultur- und Kunstverständnis von Yılmaz Güney“
Während der imperialistisch-kapitalistische
Fundamentalismus alle Lebensbereiche
angreift, müssen die unterdrückten Millionen
wieder
unter
Kriegen,
Massakern,
Ausbeutungen und der gleichen leiden.
Doch die Bourgeoisie begrenzt ihre Angriffe
nicht nur darauf.
Um ihr Dasein und ihre Hegemonie
aufrechtzuerhalten,
will
sie
die
Unterdrückten ihrer eigenen Werte und
Kultur entfremden; dabei greift sie auf Mittel
zurück, wie z.B. Medien, Fernsehen, Internet
etc., deren Anzahl und Quantität sich täglich
steigert. Somit möchte sie eine Gesellschaft
erschaffen, in der die Menschen ihre
Kritikfähigkeit verloren haben, alles fraglos
hinnehmen und sich ihrer Herrschaft
untergeben. Unter den Mottos wie z.B.
„Kunst um der Kunst willen“ oder „Kunst um
Unterhaltungswillen“ will sie die Kunst, die
eine kollektive Praxis ist und uns dabei hilft
die gesellschaftliche Realität zu begreifen,
entleeren, sie auf ein einfaches Konsumund Vergnügungsgut zu reduzieren sie somit
für
ihre
eigene
Zwecke
zu
instrumentalisieren,
damit
sie
die
Gesellschaft in ihrem Interesse manipulieren
kann. Eben deshalb besteht unserer Ansicht
nach ein großes Bedürfnis in unserem „13.
Internationalen Yılmaz Güney Kultur- und
Kunstfestival“
an
das
Kulturund
Kunstverständnis von dem aus der Türkei
und Nordkurdistan stammenden und als
revolutionärer Künstler bekannten Yilmaz
Güney zu erinnern und zu diskutieren , der
einst sagte: „Die revolutionäre Kunst ist eine
wirksame Waffe im Kampf gegen die
Meinungsströmungen die dem Volk und vor
allem der Jugend schaden und deren
Bewusstsein beschädigen.“
„Das revolutionäre Kunst- und Kulturverständnis
für das Volk“ im Namen von Y.G. zu diskutieren
bedeutet, gegen das bourgeois Kunstverständnis
zu sein, dass versucht, Y.G. sowie andere
revolutionäre Künstler, in seinem eigenen
Interesse zu präsentieren, Einhalt zu gebieten und
somit die Fahne der revolutionären Kunst zu
schwenken.
Gegen
den
imperialistisch-kapitalistischen
Fundamentalismus, der das Volk auf jegliche Art
und Weise unterdrückt, ausbeutet und es von
seinen eigenen Werten der Kultur und Kunst
entfremden will, treten wir auch an der Front der
Kultur und Kunst mit unserem Aufruf auf: „Eine
andere Welt ist möglich!“. Die im Namen von
Yilmaz Güney thematisierte „revolutionäre Kunst“
ist keine Nostalgie sondern eine Realität, die
bestehen wird solange es Unterdrücker und
Unterdrückte, Ausbeuter und Ausgebeutete,
kurzum solange es die Bourgeoisie und das
Proletariat gibt. Sowie in jeder Klassengesellschaft
alle Elemente einer Klasse angehören, tragen
auch die Kultur und die Kunst in einer
Klassengesellschaft die Farbe einer Klasse. Unser
Kampf richtet sich gegen die blutrünstigen
Herrscher der Welt, die die Menschheit
unterdrücken und
ausbeuten, um sich zu
bereichern. Unser Ziel ist die Schaffung und die
Verteidigung der Werte der Kultur und der Kunst
der Weltvölker. Der Kampf um den Sozialismus
und Kommunismus wird auch an der Front der
Kultur und Kunst weitergehen. Mit dem Aufruf
„Revolutionäre Kunst für das Volk“ möchten wir
beim 13. Internationalen Yilmaz Güney Kultur- und
Kunstfestival mit euch zusammenkommen.
Auf dem sozialistischen Pfad der Jugend, eine
andere Welt ist möglich!
Infos Unter: [email protected]
7
01.01.2011
Sayi 2
DERNEK ETKİNLİKLERİ
AÇIK ÜYE TOPLANTISI
Köln Demokratik Haklar Dernegi olarak planladıgımız program çerçevesinde yaptıklarımız ve
yapacaklarımız falıyetleri birlikte degerlendirme ve Kurumumuzun son durumunu siz sevgili
üyelerimiz ve dostlarımızla paylaşmak ve birlikte çözümler üretmek perspektifi ile yapacagımız
açık üye toplantısına tüm üyelerimizi ve dostlarımızı bekliyoruz.
Tarih: 16.01.2011(Pazar) SAAT:15:00
Yer : Dernek Lokali
............................................................................................................................................................................
LLL – Yürüşü (Berlin) / Rosa-Luxemburg Konferansı
Sonntag | 9. Januar 2011 | LLL-Demo
10:00 | Frankfurter Tor | Berlin Friedrichshain
Yürüyüse Köln Derneginden 08.01.2011 Tarihinde Otobüs Kaldirilicakdir
Samstag, 8. Januar 2011 | Rosa-Luxemburg-Konferenz
10 Uhr | Urania | U-BHF Wittenbergplatz
...........................................................................................................................................................................
EĞİTİM ÇALIŞMASI
Eğitim çalışması derneğimizde haftanın her Perşembe günü saat 18.00’de devam
etmektedir. Konu: Anadolu uygarlıkları, ilk çağdan günümüze Anadolu’da yaşamış olan
uygarlıklar.
...........................................................................................................................................................................
PANEL
Mustafa Suphi ve Yoldaslarını, katledilişlerinin 90. yıldönümlerinde anıyoruz!
Güncel Siyasal gelişmeler ışığında
’TKP´nin DÜNÜ ve BUGÜNÜ’
Türkiye Kuzey Kürdistan Coğrafyasının ilk komünist Örgütlenmelerinden olan tarihi TKP nin
Kemalizm ve Ulusal sorun başta olmak üzere bütünlüklü İdeolojik hattını güncel ve siyasal
gelişmeler ışığında ele alacağımız Panelimize tüm dostlarımızı katılmaya çağırıyoruz.
Panelist: Emrah Cilasun
Tarih 30.01.2011(Pazar)
Saat 15:00
Yer Multikultur e.V (Hansaring 82 KÖLN)
Düzenleyen : Köln Demokratik Haklar Derneği
8

Benzer belgeler