„Uzun dalgalar“ teorisi kapitalizmin

Transkript

„Uzun dalgalar“ teorisi kapitalizmin
12.08.2009
“UZUN DALGALAR TEORİSİ” İLE İŞÇİ SINIFINA SURFING YAPTIRILIYOR
„Uzun dalgalar“ teorisi kapitalizmin kendiliğinden çökeceği hesabı üzerine kurulmamıştır.
Ama aynı zamanda devrim hesabı üzerine de kurulmamıştır. „Dalga“nın iniş ve yükselişine
göre işçi sınıfına surfing yaptırır, ama devrim yaptırmaz.
I. Dünya Savaşının hemen sonrasında Sovyetler Birliği’nde uzun dalgalar teorisi üzerine tartışma
yapılır. Kondratieff, bu teoriyi savunanların öncüsüdür. Tartışmalar sonucunda Kontratieff-Çevrimi
veya “uzun dalga” anlayışının antimarksist bir teori olduğu sonucuna varılır; nesnelliği olmadığı
için reddedilir. Burjuva politik ekonomi öğretisinin iflas ettiğini yaşanan krizin gösterdiği
günümüzde; hiçbir burjuva teorinin kapitalizmin kaçınılmaz sonunu gizleyemediği bu süreçte
burjuvazi Kondratieff’i bir daha keşfetti: Nihayetinde bu teori, kapitalizmin sürekli yükseliş ve
alçalış aşamalarından geçerek ebediyen var olacağını vaaz ediyor. Bu nedenle bu teori emperyalist
burjuvazinin fikir üretme fabrikalarında, üniversitelerinde gündemleştirildi ve bilim ve
teknolojideki yeni olgularla güncelleştirildi. Buna “Marksist” küçük burjuvazinin de önemli bir
katkısı oldu. Bu yazıda bu teorinin ne olup olmadığını en genel hatlarıyla göstermeye çalışacağız.
Biraz “eğlenceli” bir konu olduğunu belirteyim.
İlk bakışta her ne kadar oldukça karmaşık, anlaşılmaz gözükse de uzun dalgalar teorisi aslında
oldukça sadedir. Her ne kadar farklı çevrelerden oluşan savunucuları, teoriyi anlaşılmayacak
derecede karmaşıklaştırmış olsalar da teori yine de sadeliğinden bir şey kaybetmemiştir ve
savunucularına ve geliştiricilerine karşı sade kalmak için adeta direnmiştir.
Kapitalizmin kendiliğinden çökeceği teorisi gibi uzun dalgalar teorisi de mevsimlik bir teoridir. Bir
ucu ekonomik krize dayandığı için genellikle kriz dönemlerinde gündeme getirilir ve kriz
sonlandığında bu teori de, aynen kapitalizmin kendiliğinden çökeceği teorisi gibi rafa kaldırılır.
Ama her iki teori arasından çok önemli bir farkın olduğunu da burada belirtmeden geçmeyelim. Her
iki teorinin de bir biçimde kadercilikle ilişkisi vardır; yok diyorsanız, bu ilişkinin çok rahatlıkla,
kolaylıkla kurulabileceğini söyleyelim: Kapitalizmin kendiliğinden çökeceği teorisi, sınıf
mücadelesini gereksiz kılan bir teoridir; adı üzerinde kapitalizm kendi çelişkilerinden dolayı
kendiliğinden çökeceği için onu yıkmak için mücadeleye de gerek yoktur. Bu teorinin nasıl
savunulduğuna bakın; sınıfın rolünden ya hiç bahsedilmez ya da Marksist görünmek için
mecburiyetten dolayı laf olsun diye Marks’tan, Lenin’den bir iki alıntı yapılır. Bu konuda N.
Nelte’nin ne kadar usta olduğunu önceki yazıların birisinde ele almıştık. Bu teori umudu,
kapitalizmin kendiliğinden çökeceğine bağladığı için kadercilik yapar.
Uzun dalgalar teorisi ise kapitalizmin yıkılmayacağını, ebediyen var olacağını savunur. Onun
kaderciliği de bu açıdandır. İşçi sınıfına en fazlasıyla dalgaların iniş ve yükselişine göre surfing
yaptırır; herhalde işçi sınıfının adrenalin değerini ölçmeye yarayan bir tedavi olsa gerek!
Birbirine zıt bu her iki teoriyi aynı anda savunma yeteneğini gösterenlerin olduğunu söylersem,
önemli bir iş yapmış olmam. Bunu yapmakla, en fazlasıyla teori dünyasının ne denli renkli
olduğunu, basitliğin, seviyesizliğin ne denli çukurlaştığını söylemiş olurum.
Şimdi bu teorinin ne olup olmadığına bakalım:
Bu teoriye göre kapitalizmde kısa konjonktür çevrimlerinin yanı sıra uzun dönemi kapsayan
konjonktür çevrimleri de vardır. Yani bildiğimiz 8-10 senelik çevrimlerin yanı sıra 40-60 senelik
1
çevrimler de vardır. Marks, analiziyle kapitalizmde 8-10 senelik çevrimlerin varlığını kanıtlamıştı
ve 1825 ekonomik krizinden bu yana kapitalizmin bu çevrimleri yaşanmaktadır. Ama uzun dönemli
çevrimlerin varlığı hiçbir zaman kanıtlanmamıştır. Sermaye hareketinde 8-10 senelik çevrimler
belirleyicidir; bunun böyle olduğunu burjuvazi dahi gizleyemez. Ama uzun vadeli çevrimlerin
sermaye hareketinin seyrinde belirleyici olduğu hiç kanıtlanamamıştır.
Belirttiğimiz gibi bu teorinin savunucuları arasında görüş birliği yoktur. Kondratieff, Troçki,
Schumpeter, Rostow, Gunder Frank, Mandel vs. kendilerine göre bir uzun dalga geliştirmeye
çalışmışlardır. Bazı troçkist çevrelere göre Troçki, uzun dalgacı değildir, bu teoriyi reddeder,
bazılarına göre uzun dalga teorisini geliştirendir. Bazı Troçkist çevrelere göre Mandel, Troçkist
değildir ve uzun dalga teorisi yorumu da burjuvaziye yarayacak biçimdedir. Ama hepsinin en genel
anlamda ortaklaştıkları bir anlayış vardır. Ve uzun dalga teorisi üzerine sürdürdükleri oldukça
şiddetli teori mücadelesi belli bir ortak noktanın olduğunu gizlemeye yetmiyor. Ortak nokta şu:
Kapitalizm, kendine, sisteme özgü yenilenme ve kendini yeniden oluşturma yeteneğine sahip
olduğundan dolayı ebediyen var olacaktır; ekonomik, siyasi krizler yaşanabilir, şurada burada
devrimler olabilir, işsizlik, açlık, sefalet olabilir; bunların hepsi geçicidir. Dalganın yükselmesi
bütün bu „badireler“in atlatılması anlamına gelir. Yani ebedi yükseliş, krizleri, işsizliği vb. de içerir.
Uzun dalga teorisi nelere merhem olmadı ki?! İsterseniz bir dünya gücünün çöküşünü ve diğer
birinin yükselişini bu teoriye göre açıklayabilirsiniz. Örneğin Büyük Britanya’nın çöküşünü,
ABD’nin yükselişini ve şimdi de ABD’nin çöküşünü ve Çin’in yükselişini bu teoriye göre
açıklayabilirsiniz.
Uzatmayalım, isterseniz Alman eski Cumhurbaşkanı Herzog gibi „uzun dalgacı“ olabilirsiniz. Uzun
dalga ile küreselleşme arasında bağ kurup, tekelci sermayenin en gerici kesimleriyle ortak
yanlarınızın olduğunu keşfedebilirsiniz.
Dalgalara gelince.
Kondratieff ilk uzun dalgalarını şu tarihlere göre tespit etmişti:
Birinci uzun dalga çevrimi:
1)İlk uzun dalga çevriminin yükseliş aşaması 1789-1814 döneminde başlar. Bu, ilk çevrimin
yükseliş aşamasıdır. İlk çevrimin alçalış aşaması da 1814’te başlar ve 1849’da sonlanır. İlk çevrimin
yükseliş aşaması 25, alçalış aşaması da 25 sene, ilk dalda toplamı da 60 sene sürür. Her iki aşama da
25’er sene sürer. Çevrimin süresini o dönemdeki fiyat hareketi belirler.
İkinci uzun dalga çevrimi:
2)İkinci dalganın/çevrimin yükseliş aşaması 1849’da başlar ve 1873’te sonlanır, yani toplam olarak
24 sene sürer. Bu çevrimin alçalma aşaması 1873’te başlar ve 1896’da sonlanır, yani 23 sene sürer.
İkinci dalganın/çevrimin toplam süresi 47 senedir. Bu çevrim süresini belirleyen de fiyat
hareketidir.
Üçüncü uzun dalga çevrimi:
3)Üçüncü dalganın/çevrimin yükseliş aşaması 1896’da başlar ve 1920’de de sonlanır. Yani 24 sene
sürer. 1920’de de bu çevrimin alçalış aşaması başlar.
Bu durumda hareketin veya surfing’in seyri şöyledir: 1790’dan 1810-1817’ye yükselmiş oluyoruz;
1810-1817’den 1844-1851’e alçalmış oluyoruz; 1844-1851’den 1870-1875’e yeniden yükselmiş
oluyoruz; 1870-1875’den 1890-1896’ya yeniden alçalmış oluyoruz; 1890-1896’dan 1914-1920’ye
yeniden yükselmiş oluyoruz ve 1920’den itibaren de yeniden alçalmış oluyoruz. Yani bir yukarı, bir
aşağı veya bir o yana bir bu yana gidip-geliyoruz. Sanki circulus vitiosus (fasit bir daire) içindeyiz
ve kurtulma imkânımız yok. Uzun dalga işçi sınıfını böyle bir durumda kalmaya, en fazlasıyla fiyat
hareketlerine göre surfing yapmaya mahkûm etmektedir.
Prof. Kondratieff "uzun dalga“larını fiyatlardaki dalgalanmalara; iniş ve artışlara göre tespit eder
2
(Bkz. A. Herzenstein; "Gibt es grosse Konjukturwellen" -"Büyük Konjonktür Dalgaları Var mıdır?"Unter dem Banner des Merxismus-Leninismus, Sayı 1, s. 92-127; Sayı 2, s. 298-315, 1929.)
İsterseniz örnekleyelim:
Dalga ile fiyat hareketi arasındaki ilişkiyi veya Kondratieff’in uzun dalgalarını fiyat hareketine gör
oluşturduğunu yukarıdaki grafikte de görüyoruz: Grafik, Amerikan toptancı fiyatları yükseldikçe
yükselen dalganın söz konusu olduğunu, toptancı fiyatları düştükçe alçalan dalganın söz konusu
olduğunu gösteriyor. (Yukarıdaki grafik için bkz.:
“The Kondratieff Wave”, www.kondratieffwinter.com/kw_wave.html).
Başka bir uzun dalga tespiti:
1. dalga:1790-1840 arası; buhar gücü, tekstil sanayi, demir sanayi.
2. dalga:1840-1890; demir yolu, buharlı gemi, demir ve çelik sanayi.
3. dalga:1890-1940; elektro teknik, ağır makine, kimya sanayi.
4. dalga: 1940-1990; otomasyon, çekirdek enerji, transistör, otomobil, bilgisayar vs.
5. dalga: 1990 ve sonrası; enformasyon, komünikasyon teknolojisi, ekonomik küreselleşme.
Son dalga oldukça tartışmalıdır; henüz genel anlamda ortaklaşılan bir noktaya varılmamıştır.
Kondratieff-Çevrimlerini diyagramlaştıralım: (Bu diyagramı her tarafta bulabilirsiniz)
3
Kaynak: http://www.zw-jena.de/arbeit/globalisierung.html
Zaman ekseni, ekonomik faaliyetin devamlı arttığını/yükseldiğini göstermektedir. Ama bu, inişliçıkışlı bir devamlı yükselmedir. Yükselme eğrisinin altında kalan dönemler (alçalan dalgalar),
işlerin kesat gittiği dönemlerdir, üstünde kalan dönem ise yenilenmenin gerçekleştirildiği (yükselen
dalgalar) dönemdir.
Uzun dalgalar teorisi kronolojisi:
Hyde Clark: Rivayete göre uzun dalgaların varlığından ilk bahseden H. Clark’tır. 1874’te
yayımlanan (Railway Register 1874) makalesinde, „Physical Economy“, konuya değinir, ama
herhangi bir tepki alamaz
A. L. Helphand (namı diğer Parvus): Bu “devrim tüccarı”, F. Engels tarafından analiz edilen
1873’ten sonraki “uzun durgunluk” döneminin yeni ve uzun süren bir yükseliş dönemi tarafından
sonlandırıldığı tezini ortaya atar. Tezinin açıklanmasında genişleyen dünya pazarı (teknik, para
piyasası, ticaret vs.) verilerini kullanır.
J. van Gelderen (1913): Uzun dalgaları, üretim genişlemesinin bir sonucu olarak görür. Van
Gelderen’e göre yükselen her uzun dalga, altın üretiminin güçlü bir artışından sonra gelir.
Uzun dalga teorisinin esas oluşturucusu Nikolai Dmitrijewitsch Kondratieff‘dir (1892-1938).
Kerenski hükümetinde gıda bakanı yardımcısı olan Kondratif, Moskova Konjonktür Araştırması
Enstitüsünün (1920) kurucusudur. Bu kurum, uzun dalgalar teorisinin oluşturulmasında kullanılan
ampirik materyallerin toplandığı yer olmuştur.
Komünist Enternasyonal’in III. Kongresi sürecinde Troçki, Kondratieff’in teorisiyle ilgilenir;
Times’de yayımlanan bir makaleye dayanarak ve Kondratieff’in teorisini eleştirerek Troçki, 17811921 arasında, yani Amerikan bağımsızlık savaşından 1921’e kadar, 138 yıl içinde 16 çevrim tespiti
yapar; yani 16 kriz ve 16 konjonktür yükselişi dönemi. Bu durumda her bir çevrim ortalama olarak
8,5 veya 9 sene devam ediyor demektir.
1) 1781-1851 dönemi: Hemen hemen hiçbir gelişme olmuyor; yaklaşık 70 yıl boyunca dış ticarette
de bir gelişme olmuyor.
2) 1851-1873 dönemi: 1848 devrimi, Avrupa pazarının genişlemesi; genişleme eğrisinde oldukça
dik bir yükseliş; yani bir dönüm noktası.
4
3) 1873-1894 dönemi: Durgunluk, İngiliz ticaretinde gerileme.
4)1894-1913 dönemi: Yükseliş aşaması.
5)1914-1921 dönemi: Dünya savaşı, kapitalist ekonominin tahribat dönemi.
Uzun dalga sorununu kapitalizmin gelişmesini inceleyen Troçki, bu anlayışını "eski arkadaşı
Parvus"a dayandırdığını da gizlemez (Bkz.: E. Mandel; “Spaetkapitalismus”, s. 115-122). Demek
oluyor ki, Troçkiye göre uzun dalgalar vardır. Troçki’ye göre sermayenin/kapitalizmin iki hareketi
vardır: Birincil hareket ve ikincil hareket. Birincil hareketi, üretici güçlerin gelişmesi içinde var
olan hareketidir. Bu durumda eğrinin yönü yukarıya doğrudur; eğrinin yukarıya doğru gitmesi
dalgalanmalar; inişler-çıkışlar içinde gerçekleşir; yani bunlar krizlerden ve konjonktür
yükselişlerinden kaynaklanan dalgalanmalardır. Yükselen kapitalizmde bu dalgalanmalar vardır;
eğrinin yönü yukarıya doğrudur. Ama çöken, çürüyen kapitalizmde de aynı dalgalanmalar vardır; ne
var ki bu sefer eğrinin yönü aşağıya doğrudur.
Kapitalizmde gelişme hep bu dalgalanmalar içinde; kapitalizme, sermayeye özgü iki hareketin seyri
içinde gerçekleşir. Öyleyse kapitalizm, birincil hareketle ve birincil hareket temelinde gelişen
ikincil hareketlerle karakterize olmaktadır. Yükseliş, çöküş, durgunluk; yani sermaye hareketinin
yükseliş, durgunluk, kriz ve canlanma aşamaları kapitalizmin gelişiyor mu yoksa çöküyor mu
olduğu konusunda bize bilgi vermez. Yani bu ikincil hareketler bilgi vermediğine göre birincil
hareket bilgi veriyor demektir. Bunun tartışılacak bir yanı yok: Troçki istediği kadar radikal
devrimci olabilir; dünya çapında doğrudan sosyalist devrimi ve sürekli devrimi savunabilir. Ama o
yukarıdaki anlayışıyla devrime, işçi sınıfına inanmanın hikâye olduğunu anlatıyor; dalga yükselirse
her türlü sınıf mücadelesi çabası boşunadır; dalga düşerse; eğrinin yönü aşağıya doğruysa bu çöken
kapitalizme işarettir. Bu sefer de sınıf mücadelesine gerek kalmaz. Burada tabii sistem krizinden
bahsedenlerin neden kapitalizmin kendiliğinden çökeceğini savundukları da açığa çıkıyor. Bu
unsurlar bu Troçkist teori besliyorlar. Nelte’nin ne dediğini hatırlayalım: Kapitalizmi çökerten
Nelte, çökertmeden önce, sistemin artık belini doğrultamayacağını; artı değer elde etme imkânının
kalmadığını; yani artık yükseliş dalgasının söz konusu olamayacağını savunmuyor muydu?
Hakkını yemeyelim, Troçki üçüncü bir olasılıktan da bahseder: Durgunluk; yükselişin ve krizin
birbirini dengelediği, gelişme eğrisinin aşağıya (kriz) ve yukarıya (yükseliş) doğru hareketinin, kriz
ve yükseliş faktörlerindeki yenişememeden dolayı durma noktasında kalması (durgunluk).
Troçki, Kondratieff’i eleştiri de: Troçki’ye göre Kondratieff’in teorisi veya uzun dalgalar teorisi,
kapitalizmin iç yasallıkları tarafından belirlenmemektedir; aksine dış koşullar, örneğin yeni
ülkelerin, bölgelerin, hatta kıtaların kapitalist ilişkilere tabi kılınmaları, yeni hammadde yataklarının
keşfedilmesi; işgal ve talan savaşları ve aynı zamanda devrimler uzun dalgaların seyrini belirler.
Yani Troçki, kapitalizmin gelişme seyrini iradi olarak, kapitalist ekonominin nesnel yasalarının
dışındaki faktörlerle belirleme yeteneğine sahip birisidir. Kendiliğinden çöküş teoricilerinin neden
bu denli iradeci oldukları anlaşılıyor değil mi? Örneğin Nelte neden bu denli iradeci? Bunu Nelte’ye
sormak lazım.
Bu kadar yeter. Troçki’yi geçelim.
Burjuva politik ekonominin temsilcileri Schumpeter ve Rostov da uzun dalgalar teorisinin yaman
savunucularındandır. Onları da geçelim.
Son dönemlerin en tanınmış uzun dalgacısı E. Madel’dir (Bkz.: „Kapitalizmde Uzun Dalgalar“ ve
„Geç Kapitalizm“). E. Mandel, uzun dalgalar teorisinden ne anlıyordu?
Mandel, Kondratieff’in yöntemlerini uygular ve hızlandırılmış büyüme ve yavaşlatılmış büyüme
sonucuna varır:
-1823'e kadar; hızlanmış büyüme.
- 1824-1847 arası; yavaşlamış büyüme.
5
- 1848-1873 arası; hızlanmış büyüme.
- 1874-1893 arası; yavaşlamış büyüme.
- 1894-1913 arası; hızlanmış büyüme.
- 1914-1938 arası; yavaşlamış büyüme.
- 1940 (1945 veya 1948)- 1966 arası; hızlanmış büyüme.
- 1966 sonrası; yavaşlamış büyüme.
"Şimdi yeniden (1966'dan sonrası, çn.) ikinci, yavaşlamış sermaye birikimiyle karakterize olan II.
Dünya Savaşıyla başlamış 'uzun dalga' dönemindeyiz". 'Önemli emperyalist ülkelerdeki
durgunluklar (Fransa, 1962; İtalya 1963; Japonya 1964; Almanya 1966-1967; ABD 1969-1971; B.
Britanya 1970-1971; İtalya 1971; Almanya 1971-1972) bu hipotezi doğrular gibi'.
Mandel’a göre uluslararası alanda kapitalizmin tarihi, sadece 7 ve 10 senelik çevrimler ile değil,
birbirini takip eden uzun, yaklaşık 50 sene süren dönemle karakterize oluyormuş ve şimdiye kadar
da dört "uzun dalga" biliniyormuş!:
–18. yy'ın sonundan 1847 krizine kadar süren uzun dalga.
–1847 krizinden başlayarak 1890'lı yılların başına kadar süren uzun dönem.
–1890'lı yıllardan II. Dünya Savaşına kadar devam eden uzun dönem.
–Bu uzun dönem Kuzey Amerika'da 1940 yıllarında, diğer emperyalist ülkelerde ise 1945-1948
yıllarında başlar (Bkz. E. Mandel, "Der Spaetkapitalismus", Frankfurt, 1973, 2. baskı, s. 101-115).
Mandel, sanayi kapitalizminde uzun dalgaları ilk defa teşhis edenin Parvus olduğunu söyler.
Troçkist Mandel anlatıyor;
"Genişleyen zeminli uzun dalgadan durgun zeminli uzun dalgaya (1966-'67) geçiş, artı değer oranı
için mücadele ile sıkı bağ içindedir. Geç kapitalizm için ekonomik genişlemenin göreceli yavaşlamış
bir periyodu, şayet bu kapitalizm, ücrete bağımlı olanların direncini kırmayı ve artı değer oranının
yeniden göreceli yükselişini elde etmeyi başaramazsa, kaçınılmazdır. Bu ise, durgunluk olmaksızın,
hatta reel ücretin geçici bir düşmesi olmaksızın düşünülemez. Bunun içindir ki, '60'lı yılların
ortasında bütün emperyalist ülkelerde sınıf mücadelesinin bir yoğunlaşma aşaması başlamıştır"(E.
Mandel; Agk, s. 168).
Mandel’a göre sermaye birikimi, sanayi çevrimi sürecinde inişler ve çıkışlar gösterir. Yükseliş
döneminde kar kütlesi ve kar oranı artar. Böylece sermaye birikiminin kapsamı ve ritmi de artar.
Kriz ve durgunluk dönemlerinde ise tersi bir gelişme söz konusu olur. Yani kar ve kar oranı düşer,
sermaye birikimin kapsamı daralır ve ritmi de düşer. Demek oluyor ki sanayi çevrimi, hızlandırılmış
ve yavaşlatılmış sermaye birikiminin bir sonucudur.
Burada sorun, Marksist teoriye göre ekonomi/kriz çevriminin yanı sıra başka bir çevrimin varlığının
kabul edilmesidir. Varılan sonuç şu: Marksist ekonomi çevrimi "uzun dalgalar" içinde gerçekleşir!
Demek oluyor ki, “dalga“cılara göre kapitalist gelişmede; sermaye birikiminde, yatırımların
gelişmesinde belirleyici olan, Marksist ekonomik devrevilik değil, Parvus'un keşfettiği ve
Troçki'nin de benimsediği "uzun dalga"cılıktır veya da “uzun dalga”lardır!
Mandel, sınıf mücadelesinin gelişmesini "uzun dalgalar"ın hangi aşamasında olunduğuna bağlar;
uzun dalga yükselirse sınıf mücadelesi geriler, uzun dalga alçalırsa sınıf mücadelesi yükselir.
Öyle partiye, bilinçli eyleme falan gerek yok; İşçi sınıfı, kendini “uzun dalga”nın seyrine göre
ayarlar! Surfing yapar!
Bu anlayışa göre marksizmin ekonomik kriz teorisi bir hikâyedir! "Uzun dalga"cılar, Marksist
ekonomik çevrimi reddetmezler, ama ona önem de vermezler.
Ama her Troçkist, Mandel’ı Troçkist ve Marksist olarak görmez. Örneğin Alan Woods’a göre
Mandel, Troçkist değildir, Troçkist olmadığına göre Marksist de olamaz. Bu, onların bir iç sorunu.
Eminin, bir kış mevsiminde Troçkizm dünyaya hâkim olursa, yıkılması için bu iç sorun en önemli
6
bir neden olacaktır!
Mandel, uzun dalgaların nedenini kar oranı hareketinde arar. Rekabetten dolayı kapitalistler sürekli
ekstra kar peşinde koşarlar; bunu da tekniğin modernleştirilmesiyle; yani değişmeyen sermayenin
sabit kısmının (makinelerin vs.) yenilenmesiyle elde etmeye çalışırlar. Mandel’ı ilgilendiren, ekstra
kar elde etmek için bu teknik yenilenmenin ne zaman ve hangi koşullarda gerçekleştiğidir; yani
tekniği yenilenme dönemleri ne zaman ve hangi koşullarda başlar? Sorusunun cevabını da verir:
Kar oranının aniden yükseldiği, kullanılmayan sermayenin yatırıma dönüştürüldüğü dönemlerde.
Yani şu koşullarda:
1)Sermayenin ortalama organik bileşiminin aniden düşmesi durumunda; bu durum, organik bileşimi
düşük sermayenin olduğu sektörlere ve ülkelere sermayenin yoğun girişi ile mümkündür.
2)İşin verimliliğinin artmasından ve hangi nedenden dolayı olursa olsun işçi sınıfının ağır bir
yenilgisinden dolayı (uygun koşullarda dahi iş gücü fiyatını arttıramaması, ekonominin yükseliş
aşamasında dahi iş gücünü değerinin altında satmak zorunda kalması) artı değer oranının aniden
yükselmesi.
3)Değişmeyen sermayenin, özellikle hammaddelerin ani bir ucuzlaması (Hammadde ucuzlaması,
aynen sermayenin organik bileşiminin aniden düşmesi veya iş verimliliğinin devasa artışından
dolayı üretim araçlarında ani bir ucuzlama durumundaki etkide bulunur).
4) Dolaşan sermayenin çevrim süresinin aniden kısalması. Bu durum nakliyat ve komünikasyon
sisteminin mükemmelleştirilmesi, dağıtım tekniğinin iyileştirilmesi durumunda söz konusu olur.
Bu gelişmelerin uzun dalga ile ne ilişkisi var, bunu bilmiyorum. Mandel’dan da bu kadar yeter.
Uzun dalgalar teorisi, iradecilik ve kapitalist ekonominin nesnel yasaları:
-Kapitalist ekonomide konjonktürel gelişme; 8-10 senelik çevrimlerin periyodik olarak sürekli
yinelenmesi kapitalist ekonominin yasal bir yansımasıdır. Bunun böyle olduğu ve başka türlü
olmadığı Marks tarafından kanıtlanmıştır. Ama uzun dalgalarda; 40-60 yıl süren gelişme eğrilerinde
böyle bir yasallık yoktur ve bu teorinin savunucuları da bunu kanıtlayamamışlardır. Kondratieff’in
konjonktür hareketinde çevrim olarak kabul edilmesini istediği bu uzun dalgalar, kapitalist
ekonominin nesnel yasaları tarafından belirlenmemektedir; ne bu dalgaların uzunluğunda ve ne de
içsel yapısında kapitalist ekonominin nesnel yasaları bir rol oynamaktadır. Örneğin yeni ülkelerin,
evet kıtaların işgal edilmesi, yeni hammadde kaynaklarının bulunması, savaşlar, devrimler uzun
dalgalara göre gerçekleşmedi, gerçekleşmiyor. Ama uzun dalgalar teorisine göre gerçekleşiyor
deniyor; yani kapitalizmin gelişme sürecinde gündeme gelen dış faktörler, uzun dalgaların
karakterini belirleyen faktörler olarak görülmektedir.
-İnsanlık tarihinde bilimsel buluşların, dünyanın bilinmeyen yerlerinin keşfi, yeni hammaddelerin
bulunması, devrimler ve karşı devrimler önceden belirlenmiş bir plana göre gerçekleşmiyor; böyle
bir gelişmenin olabileceğine inanmak başlı başına bir saçmalıktır. Ama uzun dalgacılar bu
saçmalığa inanıyorlar. Onlar tam da bu nedenden dolayı; kapitalizmin önceden saptanan bir plana
göre geliştiğine inandıklarından dolayı kadercidirler. Dalga diye ayrımını yaptıkları dönemler
arasında, ayrım yapmayı beraberinde getiren ne gibi temel özellikler var diye sorsanız, bir dalga
döneminde olmayan, ama başka bir dalga döneminde olan bazı dış faktörlere işaret etmenin
ötesinde söyleyecekleri bir şey yoktur. (Önemli tarihsel gelişmelerin, örneğin devrimlerin, karşı
devrimlerin, paylaşım savaşlarının vb. kapitalist ekonominin seyrinde hiçbir rol oynamadıklarını
söyleyemeyiz, ama bu dış faktörlerin sermayenin çevrim hareketinde belirleyici olduğunu da
savunamayız). Ama küçümsememek lazım; uzun dalgalar teorisi, her şeyin; en azından konumuzla
ilgili olarak cevabını önceden biliyor olmak teorisidir. Geçmişin hesaplamasını bir kenara bırakalım
ve yaşanan döneme bakalım: Bir dalgacı çevreye göre, savaş sonrası yükseliş yaklaşık 25 sene
sürmüştür. 1970’li, 1980’li yıllar yaklaşık 25 sene süren bir gerileme dönemidir. Revizyonist
Bloğun çökmesi, kapitalizme yeni uzun bir itilim vermiştir. Ama şimdi, 2015 yılında sonlanacak bir
gerileme dalgası yaşıyoruz. Yaşanan kriz bir istisnadır. Tersin bir krizle karşı karşıya olunduğu
7
yönündeki söylentiler abartılmamalıdır. 2015’ten itibaren yükselen dalgaya geçeceğiz. Alçalan ve
yükselen dalgalar üzerinde surfing yaparak yaşamı sürdüreceğiz denmek isteniyor herhalde!
Kondratieff ‘in Marksizm’e “katkısı”:
Marks, sermayenin konjonktür hareketini; daha doğrusu bütün yönleriyle sermaye hareketini
Kapital yapıtında ayrıntılı olarak analiz eder. Bu, burjuva iktisatçıların dahi kabul etmek zorunda
kaldıkları bir analizdir. Kondratieff, uzun dalga çevrimi teorisini Marks’ın analizine dayandırarak
açıklamaya çalışır. Ama ortada bir uyuşmazlığın olduğu açıktır. Marks, konjonktürün aşamalarını;
yükseliş, kriz, durgunluk, canlanma ayrıntılı olarak ve kanıtlayarak açıklar. Ama Kondratieff, bütün
çabasına rağmen, uzun dalgaların varlığını Marks’ın analizine göre açıklayamaz, bu dalgaların
varlığını kanıtlayamaz. Ve kanıtlamak içinde Marksizm’e “katkı” yolunu seçer: Marks’ın ortalama
8-10 yıllık çevrim anlayışını kabul eder, ama sorun uzun dalgaların varlığını kanıtlamak olduğu için
bu çevrim sürecini üretim sürecindeki yatırımların etkilediği görüşünü öne sürer. Yani temel üretim
araçlarının (büyük sanayi tesisleri, demiryolları, limanlar, kanallar vs.) yıpranması, bundan dolayı
yenilenmesi, giderek artmak zorunda olması, devasa yatırımların kaçınılmaz olması ve bu
yatırımların gerçekleştirilmesi için oldukça uzun bir zamana ihtiyaç olması uzun çevrimlerin
temelini oluşturur.
Böylece yenilenmesi uzun dönem alan yatırımlarla 8-10 yıllık dönemde gerçekleştirilen yatırımlar
arasında bir bağ kurar. Yenilenmesi uzun dönem alan yatırımların neden belli bir süreklilik içinde
değil de, dalga oluşturacak derecede sıçramalı geliştiğini kanıtlamak için de Tugan-Baronovski’nin
teorisinden yararlanır: Bu burjuva iktisatçısına göre devasa boyutlarda yatırımların
gerçekleştirilebilmesi için gerekli sermaye ancak belli koşullarda oluşturulabilir. Bu koşulların
oluşması, yeni bir uzun dalganın başlaması veya çıkış noktası demektir. Bu anlamda Kondratieff
dört koşuldan bahseder:
a)Tasarruf yoğunluğunda önemli bir yükseliş olmalıdır; yatırılmaya hazır sermaye bolluğu.
b)Faiz oranları düşük olmalıdır; böylece kredi üzerinde büyük miktarda sermaye elde
edilebilmelidir.
c)Bu sermaye büyük tekellerin; sermaye gruplarının elinde olmalıdır.
d)Tasarrufların ve uzun süreli sermaye yatırımlarının gerçekleştirilebilmesi; harekete geçirilebilmesi
için fiyatlar düşük olmalıdır.
Ne var ki, Kondratieff, sermayenin neden böyle hareket etmek zorunda olduğunu; bunun
yasallığını; yani uzun yükseliş dalgasının başlaması için bu koşulların neden oluşması gerektiğini
açıklayamaz. Biz de bunun açıklanmasını günümüzdeki uzun dalgacılara bırakalım!
Yeni buluşlar ve uzun dalgalar:
Kondratieff’e göre sermaye yetersizliğinden dolayı bazı buluşlar, teknik yenilenmeler hemen hayata
geçirilemezler ve gerekli sermayenin sağlanması için belli bir süre bekletilirler. Bundan dolayı,
gerekli sermayenin sağlanması için beklemek de uzun dalgaların; çevrimlerin temeline yatan bir
neden olur. Bu anlayışın sermaye hareketinin; konjonktürün seyriyle ne türden bir ilişkisi olabilir,
bunu bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da, sermaye yenilenmesi süreklidir; kapitalist azami
kar için, ekstra kar için sermayesini sürekli yenilemeye çalışır. Kapitalizmin pratiği budur.
Kapitalist, en fazlasıyla, mevcut teknolojiden yeteri kadar yararlanmak için yeni teknolojiyi
çekmecede bekletebilir. Ama bu bekletme hiçbir zaman yeni bir uzun dalganın çıkış noktasını
oluşturmaz. Tarihte bunun örneği görülmemiştir.
Sonra yeni teknoloji, yeni buluş demektir. Yukarıda bahsetmiştik. İnsanlı tarihinde yeni buluşlar,
keşifler vs. belli bir zaman planına göre olmuyor. Bilimsel buluşlar belli bir araştırmanın sonucudur
ve bu her dönem yapılmaktadır. Hele hele günümüzde yeni buluşlar veya üretimde teknoloji
yenilemesi eskiye göre daha sık aralıklarla gerçekleştirilmektedir. Otomobil sektöründe teknoloji
yenilemesi; sabit sermaye yenilemesi 4-6 yıllık bir zamana; elektroteknikte bir yıldan daha az bir
zamana inmiştir. Kapitalizmin bu gerçekliği karşısında Kondratieff bu anlayışıyla çok zavallı
durumuna düşüyor.
8
Uzun dalga ve savaş:
Kondratieff, savaş ve dalgalar arasında kurulmaması gereken bağı kurar: Ona göre devrimler ve
savaşlar, dalganın yükseliş aşamasında ortaya çıkarlarken, yeni buluşlar da dalganın alçalış
aşamasında ortaya çıkarlar. Kondratieff bu savı için herhangi bir kanıt gösteremez. Ama körü
körüne savunur. Çalışmasında Kondratieff, savaşları ve devrimleri dalganın yükseliş aşamasını
gösteren faktörler olarak sıralar. Keza yeni buluşları da dalganın alçalan aşamasının göstergeleri
olarak sıralar. Anlaşılan o ki yaşanan gerçekliğin hiç de öyle olmadığı Kondratieff’i ilgilendirmez.
Örneğin, 1914-1920 dönemi Kondratieff’e göre uzun dalganın alçalış döneminin başlangıcıdır.
Dolayısıyla, onun savına göre bu dönemde devrimlerin, savaşların olmaması gerekir. Ama tam da
bu dönemde I. Dünya Savaşı, Ekim Devrimi ve Avrupa’da başka devrimler ve ayaklanmalar
yaşandı.
Uzun dalgalar ve sürekli yükseliş:
Bu teorinin gerici ve kapitalist sistemi ebedileştirme içeriği, dalgaların gelişmesiyle sınıf
mücadelesi arasında bağ kurmasında ve yükselen ve alçalan dalgaları sürekli yükselen bir kapitalist
ekonomi eğrisindeki gelişme olarak göstermesindedir. Bu teoriye göre işçi sınıfının mücadelesi
dalganın seyrini belirlemez, tam tersine dalganın seyri işçi sınıfının o süreçte ne yapması ne
yapmaması gerektiğini belirler, yani böylece işçi sınıfı, dalganın hangi aşamasında ne yaparsa nasıl
sonuç alır gibisinden iradi tespitleri öne çıkartmaktadır.
Bu teoriyi savunanlar, açık ki her dalganın biraz daha ilerlemesini; her yükselmesini kapitalizmde
artan refahla eş anlamlı görmekteler. Bunun böyle olduğunu yazısını aşağıda ele alacağımız Dr.
Bahadır Kaleağası çok iyi dile getiriyor: “Her dalga, genel olarak kapitalizmi daha yüksek refah ve
gelişmişlik düzeyine taşımaktadır”.
Aşağıdaki resimde/grafikte uzun dalga ile sürekli yükselen kapitalist gelişme ve her bir yükselen
dalganın çıkış noktasını oluşturan bilimsel buluşları, teknolojik gelişmeyi görüyoruz. Alçalan dalga,
kapitalist gelişmenin sıçrama yapması için geriye atılmış bir adım oluyor. Yükselen dalga bir
sıçramadır ve sıçrama gerçekleştirildikten sonra gelen alçalan dalga, sıçramanın gerçekleştirildiği
düzeye kadar inmiyor ve böylece dönemsel alçalmayı da içeren sürekli bir yükseliş; dönemsel
yoksulluğu da içeren sürekli artan bir refah söz konusu oluyor.
Aslında bu uzun dalga teorisini savunanlar ile işçiler arasında bir toplantı düzenlemek ve işçilerin
önünde bu dalga teorisini savunmalarına fırsat vermek gerekir. İşçilerden gerekli cevabı
alacaklarından emin olabiliriz.
Kapitalizmi kendiliğinden çökertenlerin bir parça da olsa demagoji yapma şansları var; MarksistLeninist politik ekonominin şu veya bu anlayışını ustaca, bilinçli olarak yanlış yorumlayarak
inandırıcı olduklarını sanabilirler. Ama uzun dalgacıların bu şansı da yok: Onlar Marksist-Leninist
politik ekonomiyi doğrudan reddediyorlar.
9
Dalga hatası ve gerçekler:
Kondratieff, 1815-1840 dönemini uzun dalgaların alçalış dönemi olarak tanımlar. Oysa bu dönem
sanayi devrimlerinin doludizgin geliştiği; gelişmesinin son aşamasına geldiği; olgunlaştığı
dönemdir. Bu dönem dünya pazarının, dünya ticareti temelinde oluştuğu dönemdir.
Kondratieff’in ikinci uzun dalga çevrimi (düşüş evresi) diye tanımladığı dönem de maddi hatalarla
doludur: Bu dönem aslında Almanya ve ABD gibi ülkelerin dünya gücü olarak yükseldikleri
dönemdir. Doğru, İngiltere bu dönemde gerilemeye başlamıştır. Ama onun gerilemesi, ABD ve
Almanya’nın yükselmesi karşısında görece bir gerilemedir. Ama İngiltere geriliyor diye bu dönemi
genel bir düşüş dönemi olarak tanımlamanın hiçbir maddi nedeni yoktur.
Uzun dalgalar teorisinin önemi nedir?
Kapitalist ekonominin sorunlarına çare bulmakta zorlanan ve iflas etmiş olan burjuva politik
ekonomi krizdedir, çaresizdir. Bu nedenle kapitalizme ömür biçmeyen her teoriye sarılmaktadır. Bu
nedenle “uzun dalgalar teorisi”ni güncelleştirmiştir. Bu çabasında burjuva politik ekonomi en büyük
desteği bir kısım troçkist çevreden ve küçük burjuva akımlardan almaktadır.
Özellikle Keynesçi uygulamaların sona erdiği 1970’li yıllardan bu yana üretilen veya yeniden
canlandırılan hiçbir teori, kapitalizmin krizine çare olamamıştır. Neoliberal tezler, Sovyet
revizyonizminin çöküşüne eşlik eden yoğunlaştırılmış küreselleşme propagandası ve bu merkezde
oluşturulan sayısız küreselleşme teorisi ne kapitalizmin ebediliğini ve ne de Marksizm’in öldüğünü
kanıtlayabilmiştir. Ekonomik kriz ortamı, teori arayışını daha da yoğunlaştırmıştır. Her zaman
olduğu gibi bu kriz döneminde de malum teori; kapitalizmin kendiliğinden çökeceği teorisi umutsuz
“radikal sol” tarafından; yani şu oldukça keskin “Marksist” küçük burjuva tarafından bir daha teori
piyasasına sürülmüştür; bunların bir kısmı kapitalizmi çökertirken, bir kısmı 20-30 senelik bir ömür
biçmiş, Nelte gibi perişanlar da bir taraftan kapitalizmin kendiliğinden çöktüğünü açıklarken, diğer
taraftan da –ne olur ne olmaz diye düşünmüş olabilirler- bu iş “daha ne kadar sürer” diye sormak
zorunda kalmışlardır. Ama günün en akıllıları ise uzun dalgalar teorisinin savunucuları olmuştur.
Bunlar emperyalist burjuvazinin takdirini kazanmış saygın unsurlar olmuşlardır. Emperyalist
merkezlerde; düşünce üretme fabrikalarında, üniversitelerde hiç kimsenin anlamayacağı birtakım
10
formüllerin, ipe sapa gelmez kanıtların eşliğinde uzun dalgalar teorisi uzun uzun anlatılmaya
başlanmıştır. Çünkü bu teori nihayetinde kapitalizme ebedilik vermektedir. Şimdiye kadar hiçbir
burjuva teori bunu başaramadı, ama uzun dalgalar teorisi, en azından lafta da olsa başardı.
Emperyalist burjuvazinin oluk oluk para akıtarak ayakta tuttuğu hiçbir iktisat kurumu, hiçbir
ekonomisti doğru analiz yapamadı; tahminlerini kısa bir zaman sonra düzeltmek ve düzeltilmişi
yeniden düzeltmek zorunda kaldı. İnanırlıkları kalmadı. Tam da böyle bir zamanda uzun dalgalar
teorisi, kapitalizmin imdadına yetişti: Alçalan dalgayı yükselen dalga takip eder; yükselen dalgayı
alçalan dalga takip eder, alçalan dalgayı yeniden yükselen dalga takip eder ve bu ebediyen böyle
gider. Uzun dalgalar teorisi nihayetinde bunu söylüyor. Yani her çıkışın bir inişi veya her inişin bir
çıkışı vardır esprisi, uzun dalgalar teorisidir.
Uzun dalgalar teorisi, öyle sınıf mücadelesiyle falan ilgili değildir; kapitalizm bir çevriminden
diğerine geçer; alçalan dalga aşamasındaysa yükselen dalga aşamasına geçer veya tersi, ama her
halükarda bu böyle devam eder gider; sürekli gelişim, yükselme içindedir; bazen bir adım geri atar
(alçalan dalga), sonra bir adım ileri atar (yükselen dalga); bu arada işçi sınıf da devrim yapacağı
yerde dalganın iniş ve çıkışına göre “bir o yana bir bu yana” surfing yapar. Bütün toplum, kötü
günleri (alçalan dalga) iyi günlerin (yükselen dalga) takip edeceğini bildiği için sabırla bekler!
Dalgaların başlangıç ve bitiş tarihlerinin Kotradieff’in tespit ettiği tarihlerle mutlaka çakışması
gerekir diye bir sorun yoktur. Uygun bulduğunuz tarihlere göre uzun dalgalar oluşturabilirsiniz.
Uzun dalgalar teorisi bu konuda oldukça demokratik ve liberaldir! 1848-1879, 1880-1893, 18941914, 1915-1939, 1940-1974 tarihlerine göre uzun dalgalar teorisin oluşturabileceğiniz gibi, 18201870, 1870-1913, 1913-1950, 1950-1973 ve 1973-1994 tarihine göre de uzun dalgalar teorisi
oluşturabilirsiniz. İsterseniz Kondratieff’in bizzat düzelttiği yeni versiyonunu esas alarak uzun
dalga teorinizi 1790-1810/1817; 1810/1817-1844/1851;1844/1851-1870/1875; 1870/18751890/1896-1890-/186-1914/1920 tarihlerine göre de oluşturabilirsiniz. Şayet bu da sizi kesmiyorsa
1790-1840; 1840-1890; 1890-1940; 1940-1990; 1990 ve sonrası diyerek bir uzun dalga teorisi
sahibi olabilirsiniz. Şayet bunu da beğenmezseniz E. Mandel’ın uzun dalgasına göre hareket
edebilirsiniz: 18. yüzyıl sonundan 1823;1824’ten 1847; 1848’den 1873;1874’ten 1893;1894’ten
1913;1914’ten 1939;1940-45 ya da 1940-1948’den (ülkelere bağlı olarak) 1966.
Buna da razı değilseniz, soruna daha uzun vadeli bakıp, 100, 200, 300 yılık süreçler bazında çözüm
getirmeye çalışabilirsiniz. Bu konuda size, Örneğin, AB'nin veya genel anlamda emperyalist
burjuvazinin akıl hocalığına soyunmuş olan „çiçeği burnunda“ „Think-tanks LEAP / Europe 2020“
yardımcı olabilir:
„Her iki yüz veya üç yüz yılda bir gerçekleşen bir altüst oluş döneminden geçtiğimizi göstermek
için üç örnek vermek istiyoruz“ (Bkz.: GEAB'ın 18 Mayıs 2009 tarihli basın açıklaması). Bu da
olmaz diyorsanız Paul Drucker yardımcı olabilir: Bu bay “Post- Kapitalist Toplum” adlı kitabında
aslında büyük dönüşümlerin, altüst oluşların Kondratieff ve başkaca uzun dalgacıların savunduğu
gibi her 50 senede bir değil 13. yüzyıldan itibaren her 200-300 yılda bir gerçekleştiğini ve yaşanan
süreç itibariyle Batı ekonomilerinin böyle büyük bir dönüşüm/altüst oluş döneminden geçtiğini
kanıtlamaya çalışıyor. Olmaz diyorsanız, geriye başvurulabilecek tek adres kalıyor: Nostradamus!
Türkiye bakımından uzun dalgalar teorisi:
25.04.2009 tarihli Radikal gazetesinde Dr. Bahadır Kaleağası’nın „Kondratieff dalgaları:
Kapitalizmde yeni başlangıç mı?” başlıklı bir makalesi yayımlanır. Yazıda oldukça ayrıntılı bir
dalga takvimine de yer verilir. Tamamen biçimsel bir takvim. Yazar, Kondratieff’in dalgalarını
başlattığı tarihi Osmanlı tarihine yapıştırır.
11
Yazara göre:
„1. İlkbahar/Enflasyonlu Yavaş Büyüme (Ortalama 14 yıl): Bir evvelki kriz dönemi sonrasında
sağlıklı mali yapılara kavuşmuş olan hanehalkı ve şirket gelirlerinin büyüdüğü, tasarruf ve
yatırımların arttığı bir dönem ortaya çıkmaktadır. Hızlı toplumsal bir değişime tanık olunur.
2. Yaz/Enflasyonlu Hızlı Büyüme (Ortalama 12 yıl): Bu dönemde potansiyel büyümenin sınırlarına
ulaşılır, kaynak kıtlıkları kendini gösterir ve rekabet ortamı sertleşir. Borçlanma hızlanır. Enflasyon
ve gelir dağılımdaki bozulma toplumsal uzlaşmayı zorlar. Uluslararası gerginlikler artar.3.
Sonbahar/Deflasyonlu Yavaş Küçülme (Ortalama 12 yıl): Hanehalkının tüketim kalıpları oturur ve
pazarlarda daralma başlar. Borçlanma hızlanır. Yatırım ve tasarruflar geriler. Küçülme işaretleri
bir dizi sektörde ortaya çıkmaya başlar. Şirketler, yeni pazar, yeni ürün ve inovasyon arayışlarına
girerler. Toplumsal uzlaşma bozulmaya başlar. Devrimler ve rejim değişiklikleri gündeme gelir.4.
Kış/Deflasyonlu Hızlı Küçülme (Depresyon) (Ortalama 16 yıl): Küçülme şiddetli krizlerle kendini
gösterir. İlkbahar-yaz dönemindeki büyümenin yarattığı kurulu yatırımlar değer yitirirler. Servet
çözülmeleri başlar, tasarruflar artar ve borçlanma oranları geriler. Toplumda, kriz ortamına soyut
(dinsel, milliyetçi) açıklamalar artar, toplumsal çelişkiler keskinleşir“.
Bu arada Kondratieff dalgalarını eleştirenlere atıfta bulunmayı da unutmaz:
„Devresel teoriyi önemsemeyen, piyasa ekonomisinin sadece fiyat mekanizması ile dengelendiğini
savunan, krizlerin dış müdahaleler nedeniyle oluştuğunu düşünen iktisatçılar için, iç dinamik
kaynaklı olduğu düşünülen her devresel hareket gibi ‘Kondratieff Dalgaları’da ‘deli saçması’dır.
Şüphesiz, küresel devrelerin gelişimine, her ülke için, erken-geç uyum nedeniyle, doyurucu
açıklamalar getirilemez, ama anahatları itibarıyla açıklayıcı gücü kuvvetlidir“.
12
Bundan dolayı olsa gerek; yani Kondratieff dalgaları „ana hatları itibarıyla açıklayıcı gücü kuvvetli“
olduğu için yazar bu dalgaları Osmanlı-Türkiye tarihine uygulayarak geleceğimizi şimdiden
söylemeye çalışır:
„Türkiye’de iktisat ve siyaset
Kondratieff dalgalarının küresel olduğu tezinden hareketle, artık dört adedi yaşanmış
farzedebileceğimiz bu döngülerin Türkiye için ayrıntılı istatistiksel araştırması özgün bir bilimsel
araştırmaya konu oluşturabilir… Kabaca 2011-2065 dönemini kapsayacak 5. Kondratieff Dalgası
(K5) için bazı yorumlarda da bulunabiliriz. İlk 4 dalganın (K1, K2, K3, K4) küresel üretim
dalgalanmalarını veri alarak, çok kısa başlıklar itibariyle dönemlerine damgasını vuran ülke
yöneticilerimizi ve hamiliğini yaptıkları reformları ve(ya) rejimlerin niteliğini hatırlayalım:
K1: (1784-1844): Birinci devre, Osmanlı İmparatorluğu sırasında III. Selim (Nizam-ı Cedit) ve II
Mahmut (Kamu Yönetim Reformu) ile geçiliyor. K2: (1845-1896): İkinci devreye damgasını vuran
Osmanlı yöneticileri, I. Abdülmecit (1839 Tanzimat Fermanı), I. Abdülaziz (Mısır ve Avrupa
gezileriyle dışpolitika açılımları), II. Abdülhamit (ordu reformu, eğitim reformu, demiryolları,
karayolları, telgraf) olmaktadır. K3: (1897-1949): Üçüncü devrede, İttihat Terakki Cemiyeti (ITC)
İktidarı (1908, II. Meşrutiyet), Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimi, 1929 kriziyle mücadele
açısından İnönü’nün devletçilik uygulamaları tarihimize yön vermiştir. K4: (1950-2011): Dördüncü
devre, Menderes-Demirel-Özal-Erdoğan grubu siyasetçilerle tek parti veya koalisyon iktidarlarıyla
geçilmiştir. Tarihsel olarak bize yakın olan bu dönemin özellikleri herkesçe malumdur.
1784-2011 döneminde 230 yıl sürecek olan dört Kondratieff dalgasının iç dinamiğinin damgasını
vurduğu belirli siyasetçi tanımlarını da ortaya çıkarmaktadır. Siyasi rejimin ‘mutlakiyet’ olduğu
dönemde bazı Osmanlı yöneticileri birden fazla mevsim sırasında iktidarlarını sürdürmüşlerdir.
Mevsimler değiştikçe sadrazamlar da değişmiştir. Ayrıca ‘demokratik’ rejim altında, siyasetçinin
iktidar süresi, dalganın bölümlenme tarihlerine denk gelmese bile mevsime hakim politikaların
çeşitli koalisyon hükümet yöneticileri tarafından da benimsendiğini varsaymak ve bu mantıkla
aşağıdaki gruplamaları yapmak mümkündür:
*Büyüme sürecinin hızına kendisini kaptıran ve toplumsal dinamikleri zorlayan ilkbahar dönemi
siyasetçileri (III. Selim, I. Abdülmecit, İttihat Terakki, Menderes)
*Büyüme sürecini kontrol altında tutmaya çalışan ve toplumsal uzlaşma arayışı içinde olan yaz
dönemi siyasetçileri (III. Selim, I. Abdülmecit, İttihat Terakki, Demirel),
* Dinamiği kaybolan büyüme sürecini tekrar başlatmak için devrim veya devrimci reformlar yapan
ve topluma çağ atlatmaya çalışan sonbahar dönemi siyasetçileri (II. Mahmut, I. Abdülaziz, Atatürk,
Özal)
* Büyümeyi kriz ortamında sürdürmeye çalışan ve toplumsal çelişkileri bastırmaya çalışan kış
dönemi siyasetçileri (II. Mahmut, II. Abdülhamit, İnönü, Erdoğan)“.
Demek ki, padişahların, vezirlerin, Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların karakterini, „devrimci“,
karşıdevrimci, muhafazakâr, reformist olup olmadıklarını; örneğin reformcu olanların ne zaman
devletin başına geçeceklerini Kondratieff dalgaları belirliyor. Tabii 1858 Arazi Kanunnamesi’nin
neden o tarihli olduğunu ve başka tarihli olmadığını da Kondratieff dalgaları belirliyor.
İsterseniz Kondratieff dalgalarını inceleyerek şu veya bu padişah, vezir, Cumhurbaşkanı, Başbakan
hakkındaki eleştirilerin doğru olup olmadığını da tespit edebilirsiniz. Hangi mevsimde iktidar
olduğunu söyle, nasıl bir devlet adamı olduğunu söyleyeyim!
Aslında Türkiye’de darbe falan olmayacaktı, ama Kondratieff dalgaları darbeli düzenlerin gerekli
olduğuna işaret ettiği için darbeler olmuştur!
Dördüncü dalganın ilkbahar dönemi olmasaydı (Menderes), dördüncü dalganın yaz dönemi gelmez
ve Demirel de iktidar olamazdı. Dördüncü dalganın sonbaharında Özal iktidar olduğu için aynı
dalganın kış döneminde Erdoğan iktidara gelmiştir!
Aslında seçimlere de gerek yok. Nasıl olsa Kondratieff dalgaları kimin iktidara ne zaman geleceğini
belirliyor!
Demek ki, insanlık tarihi teoriye göre gelişiyor! En azından Osmanlı devleti ve Türkiye açısından
13
kimin hangi mevsimde padişah, vezir, Cumhurbaşkanı, Başbakan olacağı veya hangi mevsimde bu
görevlerden uzaklaştırılacakları Kondratieff dalgalarında yazılı. O zaman bir şey yapmaya gerek
yok. Bütün sorun Kondratieff dalgalarını iyi, ama çok iyi okumaktan ve yorumlamaktan ibarettir.
Bu dalgalara bakarak Türkiye’nin yazgısını, diyelim ki 2050 veya 2100’de nelerle karşı karşıya
kalacağını daha bugünden tespit edebiliriz.
Uzun dalgalar teorisinin kapitalizmin içsel yapısıyla, çelişkileriyle; yasalarıyla ilişkisinin
olmadığını, salt dış faktörlere göre belirlendiğini göstermesi bakımından yazar tamamen haklı.
Takvime bir daha bakalım: Kapitalist üretimle, sermaye hareketinin, konjonktürün seyri ve
çelişkileriyle hiç bir ilişkisi yok. Yazar „Her dalga, genel olarak kapitalizmi daha yüksek refah ve
gelişmişlik düzeyine taşımaktadır“ dediğine göre o dönemin Osmanlı toplumunu da kapitalist bir
toplum olarak kabul ediyordur. Herhalde!
Bunun ötesinde yazar bu teorinin bu gün neden güncel olduğu konusunda da doğru söylüyor: „Rus
iktisatçı Kondratieff’in bugünlerde yeniden gündeme gelmesindeki neden ise, içinde yaşadığımız
2008-2009 krizi ve sonuçlarının 2011’e kadar sürüp ‘Dördüncü Kondratieff Dalgası’nı nihayete
erdireceği konusundaki yaygın kanıdır“.
İşte kadercilik bu: Umudunu kapitalizmin kendiliğinden çökeceği teorisine bağlayanları
hatırlayalım. Sınıf mücadelesinde umudunu kesenler, en kısa yoldan kapitalizmi çökertmenin
yollarını aradılar. Bu unsurların bir kısmı kapitalizme 20-25 senelik bir ömür biçti, bir kısmı Mart
2009’da çökertti, bir kısmı daha ne kadar devam edebilir ki, sıkın dişinizi dedi. Umutsuzlar
dünyasının bu unsurları kaderciliğe bel bağlıyor; başka bir gücün bu işi yapacağına inanıyor.
Şüphesiz,
„uzun dalgalar“ teorisi kapitalizmin kendiliğinden çökeceği hesabı üzerine
kurulmamıştır, kapitalizmin ebediyen var olacağı üzerine kurulmuştur. Yukarıdaki sözleriyle Dr.
Bahadır Kaleağası bunu çok güzel anlatıyor. “İçinde yaşadığımız 2008-2009 krizi ve sonuçları
2011’e kadar sürüp ‘Dördüncü Kondratieff Dalgası’nı nihayete erdireceği konusunda kanı
yaygın”mış. Yani burjuvazi ekonomik krizle baş edemiyor ve umudunu teoriye bağlıyor.
Kondratieff dalgalarıyla geleceği okuyabilirsiniz:
Yukarıda demiştik, ama aslında Nostradamus’a da gerek yok. Uzun dalgalar üzerine tarihi
yapıştırıp, kimin ne olduğunu ve ileride ne ile karşı karşıya kalınacağını okuyabilirsiniz. Bize bunu
önderen yazar şöyle devam ediyor:
“Türkiye ve K5: 2011-2065
İlk 25 yıllık ilkbahar-yaz genişleme döneminde (2011-2036) yüksek oranlı büyümenin yakalanması
ve Türkiye’nin 5. Kondratieff Dalgası’na uyumu amacıyla küresel rekabet gücünü artırarak azami
refah payı elde etmesi açısından aşağıdaki hedeflere odaklanılması gerekir.
*Bireysel ve kollektif özgürlüklerin yasal güvencelerinin geliştirilerek demokratik siyasi alternatif
yoluyla iktidar değişiminin olağanlaşması,
* Yeni dalganın sektörlerine yatırım, (bilgisayar ve iletişim, nano-bio, nükleer, çevre, enerji, eğitim,
savunma, madde mühendisliği, robot, uzay ve havacılık)
*Dışa açıklık oranının yüzde 30’dan yüzde 40’a çıkması ve küresel pazarlarda ülke payının
artırılması,
*Yatırım ve tasarruf oranlarının yükselmesini sağlamak için mali sistemin derinleşmesi, (emeklilik
fonları, sigorta şirketleri gibi kurumsal yatırımcıları geliştirerek tasarruf artırıcı önlemler)
*Uluslararası rekabet gücünü artırmak açısından eğitim, girişimcilik ve inovasyonun teşviki,
*AB’ye tam üyelik sürecinin 1 Ocak 2014’de tamamlanması,
*AB Euro bölgesine 1 Ocak 2018’de girilmesi.
Türkiye’nin, demokrasi ve refah toplumunu bir adım ileriye taşıması açısından, uluslararası
entegrasyona devam ederek, özellikle AB ile müzakere konumuyla ulaştığı yeri koruması ve daha
ileri götürebilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda 2011-2065 döneminde 5. Kondratieff dalgasının dört
14
mevsiminin objektif şartlarını iyi değerlendirecek dört adet yaratıcı siyasetçiye ihtiyacımız olacak.
Ülkemizin bu siyasetleri ve siyasetçileri üretmesi şart“.
Kondratieff dalgaları böyle emrettiğine göre öyle hareket etmek gerekir!
Ne diyeyim, kılavuzu Kondratieff olanın burnu kadercilikten çıkmaz!
*
Başka bir dalgacı da Akayev'dir. Kırgızistan'ın eski Cumhurbaşkanı Askar Akayev, Türkiye-Avrasya
İş Konseyleri’nin 19 Haziran günü düzenlediği, “Dünyadaki Değişimler Işığı Altında Avrasya
Nereye Gidiyor?” panelinde yaptığı konuşmada kapitalist ekonomide her yüz yıllık dönemde
yaklaşık iki kez ortaya çıkan, uzun dönemli ekonomik gelişme döngülerininden; son iki asırlık
dönemde dünya ekonomisinde Kondratyev’in yaklaşımına uymayan hiçbir gelişme olmadığından
ve 2008 yılındaki gelişmelerin de bu çerçevenin dışına çıkmadığından bahsetti.
15

Benzer belgeler