22 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

Transkript

22 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
TMSF
yýl:4 sayý:22 Temmuz-Aðustos-Eylül 2009
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
O R G A N I
RÝSK KAVRAMI VE BANKACILIKTA RÝSK
Ferhat SAYIM - Dr. Selami ER, Sayfa 7’de
GLOBAL KRÝZ
ve ÜLKEMÝZE
YANSIMALARI
ÝFLAS
HUKUKUNDA
VERGÝ SORUNU ve
ÇÖZÜM ÖNERÝSÝ
Sayfa 22’de
Sayfa 25’te
Sýnýr Ötesi Bankacýlýk Uygulamalarý:
MEVDUAT SÝGORTASI VE
FÝNANSAL ÝSTÝKRAR ÜZERÝNDEKÝ
ETKÝLERÝ, AB ÖRNEÐÝ
Sayfa 41’de
TÜRKÝYE’DEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN
TEMEL PARAMETRELER
SORULAR ve CEVAPLAR
SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI
FAÝZ ORANLARI (%)
31.05.2009
31.12.2008 31.05.2008
Gecelik
9,25
15
15,75
Mevduat Faizleri* **11,78
16,86
16,68
TRLIBOR (O/N)
9,21
15
15,79
Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **31.03.2009
BORSA ENDEKSÝ
Mayýs 2009
ÝMKB
35.002
Sýnai
25.714
Mali
52.360
Kaynak: ÝMKB
Nisan 2009
31.651
22.879
46.802
YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ
Son Deðer
1 ay öncesine
(31.05.2009)
göre (%)
ÝMKB
Dolar
Altýn (TL/gr)
Altýn (Usd/Ons)
DÝBS Endeksi
(3 aylýk)*
35.002
1,539
46,65
929,61
Aralýk 2008
26.864
19.781
38.054
1 yýl öncesine
göre (%)
10,58
-3,57
2,03
3,08
-12,42
26,66
30,85
4,71
0,75
5,88
1108,97
DÝBS Endeksi
1171,63
Kaynak: ÝMKB,Reuters
(12 aylýk)*
0,68
9,46
*ÝMKB DIBS performans endeksi
GSYÝH
2008 (4.çeyrek)
232.149
-%6,2
2007 (4.çeyrek) 2007 (yýllýk)
219.691
843.178
%4,2
4,7
GSYÝH (milyar TL)
GSYIH (Büyüme)*
Kaynak: TÜÝK
*Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir.
Avrupa Hesaplamalar Sistemi’ne (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri
ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%)
Mart 2009
Aralýk 2008
Mart 2008
Ýstihdam Oraný*
39,2
41,2
40,3
Ýþsizlik Oraný
15,8
13,6
11
Kaynak: TÜÝK
*Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus
Ýmalat Sanayi Kapasite
Kullaným Oraný
Mayýs 2009
%70,4
Aralýk 2008
%64,7
ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyon USD)
Nisan 2009
Aralýk 2008
Cari Ýþlemler Hesabý
-2.659
-41.525
Dýþ Ticaret Dengesi
-2.662
-53.067
Toplam Ýhracat
34.281
137.087
Toplam Ýthalat
-36.943
-187.780
Ýhracat/Ýthalat
%92,79
%73,53
Kaynak: TCMB,TÜÝK
(Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.)
Mayýs 2008
82,4
Nisan 2008
-17.473
-17.182
47.198
-64.380
%73,31
KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyar TL)
Gelirler
Harcamalar
Bütçe Dengesi
Faiz Dýþý Denge
Mayýs 2009
86.215
106.898
-20.683
5.436
Mayýs 2008
83.962
86.023
-2.060
17.538
Aralýk 2008
208.89
225.96
-17.06
33.59
Kaynak: Maliye Bakanlýðý
Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve
katýlým fonu sigorta sistemine dahildir?
BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ
ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Nisan 2009)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Banka sayýsý
32
4
13
Yurtiçi Þube
8.707
540
48
Yurtdýþý Þube
51
1
1
Yurtiçi Personel 165.405
11.068
5.284
Yurtdýþý Personel
572
5
2
BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (NÝsan 2009)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
milyon TL
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Toplam Aktifler
Toplam Krediler
Konut Kredileri
Kredi Kartlarý
Takipteki Alacaklar
Menkul Kýymet
Mevduat/Kat.Fon.
Özkaynak
Toplam Bilanço
Dýþý Ýþlemler
-Gayrinakdi Kredi
ve Yükümlülükler
-Taahhütler
YPNGP*
Toplam
49
9.295
53
180.757
579
Toplam
683.024
328.842
37.570
33.476
16.381
209.232
434.940
78.808
28.420
18.841
1.703
808
1.152
1.032
21.813
3.917
24.390
13.003
111
216
2.493
11.269
735.833
360.885
39.384
34.284
17.749
212.257
456.753
93.994
459.485
29.840
12.327
501.652
102.342
357.143
533
19.368
10.472
50
6.054
6.273
19
127.763
373.888
601
MEVDUAT VE KATILIM FONU
milyar TL
Nisan 2009
MEVDUAT HESABI
434.940
Dth oraný
%35,8
KATILIM FONU
21.813
Dth oraný
%40
TOPLAM
456.752
Dth oraný
%36
milyar TL
Mart 2009 Hesap Adedi (milyon)
445.334
93,7
%36,1
21.795
1,8
%40,1
467.130
95,5
%36,3
Aralýk
2008
Aralýk Mudi Adedi*
2007
(milyon)
Sigorta kapsamýndaki mevduat
124.362 111.234
Dth oraný
%24,56 %28,8
Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu 8.200
6.506
Dth oraný
%31,4
%23
TOPLAM
132.562 117.740
Dth oraný
%24,50 %28,9
*Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr.
63
1,3
64,3
BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%)
%
Nisan 2009
Mart 2009
Aralýk 2008
Mevduat Bankalarý
17,59
17,08
16,55
Katýlým Bankalarý
15,03
15,16
15,31
Kalk. ve Yat.Ban.
58,26
57,47
59,38
Bankacýlýk Sektörü
19,00
18,50
18,00
SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI
Milyon
TL
Mart 2009
Mevduat Bankalarý
180.162
Katýlým Bankalarý
10.547
TOPLAM
190.709
2008
667.313
41.128
708.441
Aralýk 2008
182.458
10.972
193.430
TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr
Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57
Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur.
NOTLAR
Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Nisan 2009 tarihi itibariyle 735,8 milyar TL seviyesindedir.
Toplam aktiflerin %49’unu krediler, %29’unu menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr.
Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 456,8 milyar TL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %36’sý YP, %64’ü TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr.
Mayýs 2008
1,215
1,886
2,38
*Serbest Piyasa
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat
ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým
bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme
ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin
kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak
sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu
amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya
da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir.
Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn
sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir.
Kaynak: BDDK
Aralýk 2008
1,534
2,143
2,186
Nisan 2008
210.4
67.3
277.7
*Yabancý Para Net Genel Pozisyonu-
DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ*
Mayýs 2009
USD
1,539
EURO
2,172
GBP
2,487
Kaynak: REUTERS
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?
Kaynak: BDDK
milyon USD
FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Mayýs)
Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre
ÜFE
-0,05
8,96
-2,46
TÜFE
0,64
9,49
5,24
Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.)
(*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný)
MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ
(milyar USD)
Nisan 2009
Aralýk 2008
Ýç Borç Stoku
186.5
181.7
Dýþ Borç Stoku
69.9
69.8
Toplam
256.4
251.3
Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý
Kaynak: BDDK
GENEL EKONOMÝK VERÝLER
Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý
ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn
Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým
fonlarý sigorta sistemine dahildir.
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin
sigorta primleri kim tarafýndan ödenir?
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta
primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir.
Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý
sigorta kapsamýnda mýdýr?
Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt
içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve
münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere
konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden
cinsinden;
a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu
hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn,
b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari
hesaplarýn,
50 bin TL'ye (ellibin TL) kadar olan kýsmý sigorta
kapsamýndadýr.
Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý
veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr?
Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere
ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý
hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz
reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap
deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr.
Türkiye'de faaliyet gösteren kredi
kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan
mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý
sigorta kapsamýna dahil midir?
Türkiye’de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý
þubelerinde açýlan mevduat, katýlým ya da özel cari
hesaplarý sigorta kapsamýnda deðildir.
Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr?
Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere
konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi
hariç) sigorta kapsamýnda deðildir.
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde
bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar
sigortaya tabi midir?
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi
kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda
deðildir.
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve
katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi
kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý,
baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna
Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat
veya katýlým fonu kabul edebilirler mi?
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda
kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar
adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya
katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan
bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu
kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini
anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri
yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar
adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr..
Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi
olmayan diðer hesaplar hangileridir?
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin
üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339
sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan “Sigortaya Tabi
Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý
Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair
Yönetmeliðin” 5 inci maddesi uyarýnca;
a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana,
baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat
ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu
baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile
bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna
ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza
Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan
malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve
katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir.
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk
edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým
fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta
kapsamýnda mýdýr?
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen
devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým
araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir.
Serbest bölgelerde kurulu kredi
kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým
ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda
mýdýr?
Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411
sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan
hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki
þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr.
TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine
devam etmekte olan bir kredi
kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile
ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme
yapýlýr mý?
TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin
altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan
kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu
hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan
mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki
kýsmýný öder.
ÝÇÝNDEKÝLER
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl:4 sayý:22 Temmuz-Aðustos-Eylül 2009
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
RÝSK KAVRAMI VE BANKACILIKTA RÝSK
Ferhat SAYIM - Dr. Selami ER, Sayfa 7’de
EDÝTÖR’DEN
Dr. Yusuf Adýgüzel
2
TMSF ve HUKUK
Ahmet ERTÜRK
3
FONUN HAZÝNE MÜSTEÞARLIÐINA OLAN BORÇLARININ TERKÝNÝ
Serkan ERTÜRK
4
RÝSK KAVRAMI VE BANKACILIKTA RÝSK
Ferhat SAYIM - Dr. Selami ER
7
YENÝ PRÝM TARÝFESÝ
MART 2009 PRÝM DÖNEMÝNDEN ÝTÝBAREN UYGULANMAYA BAÞLANMIÞTIR
Oya MUNGAN
18
GLOBAL KRÝZ
ve ÜLKEMÝZE
YANSIMALARI
ÝFLAS
HUKUKUNDA
VERGÝ SORUNU ve
ÇÖZÜM ÖNERÝSÝ
Sayfa 22’de
Sayfa 25’de
Sýnýr Ötesi Bankacýlýk Uygulamalarý:
MEVDUAT SÝGORTASI VE
FÝNANSAL ÝSTÝKRAR ÜZERÝNDEKÝ
ETKÝLERÝ, AB ÖRNEÐÝ
Sayfa 41’de
FAÝZSÝZ BANKACILIK
Resul TÜRK
20
GLOBAL KRÝZ ve ÜLKEMÝZE YANSIMALARI1
Rýdvan ÇABUKEL
22
ÝFLAS HUKUKUNDA VERGÝ SORUNU ve ÇÖZÜM ÖNERÝSÝ
Av.Deniz ABAY
25
TAZMÝN TALEBÝ YÖNETÝMÝ
Ertuðrul SALICI
31
ULUSLARARASI PARA SÝSTEMLERÝ ve AVRUPA PARA BÝRLÝÐÝ
Cemal KARAMUSTAFA - Muhammed METÝN
34
Sýnýr Ötesi Bankacýlýk Uygulamalarý:
MEVDUAT SÝGORTASI VE FÝNANSAL ÝSTÝKRAR ÜZERÝNDEKÝ ETKÝLERÝ, AB ÖRNEÐÝ
Yasemin ÞENOL
41
DÜNYADAN HABERLER
Fatih DENÝZ
47
: H. Bayram Babacan
Yayýn Yönetmeni
: Dr. Yusuf Adýgüzel
Sorumlu Yazýiþleri Müdürü
: Kamil Oðuz
Danýþma Kurulu
: Doç. Dr. Cüneyt KOYUNCU - Dumlupýnar Üniversitesi, Doç. Dr. Fuat ERDAL - Adnan Menderes Üniversitesi,
Y A Y I N
TMSF Adýna Sahibi
Prof. Dr. Halil Seyidoðlu - Doðuþ Üniversitesi, Doç.Dr. Muhsin Kar - Kahramanmaraþ Sütçü Ýmam Üniversitesi, Doç. Dr. Rahmi
B Ý L Ý M S E L
O R G A N I
GEZÝ
Ahmet YILMAZ
48
Üniversitesi, Doç. Dr. Yusuf Bayraktutan - Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Zekai Özdemir - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. A. Kadir Tuna -
Deniz Özbay - Marmara Üniversitesi, Doç. Dr. Rasim Yýlmaz - Dumlupýnar Üniversitesi, Prof. Dr. Recep Tarý - Kocaeli Üniversitesi,
Dr. Ýlyas KARABIYIK - Selçuk Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ - Muðla
Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE – Süleyman Demirel Üniversitesi
Yayýn Kurulu
: Dr. Rýdvan Çabukel, Fethi Çalýk, H. Bayram Babacan, Haluk Ersoy, Ahmet Yýlmaz, Ali Göçer, Ýsmail Güler, Nizamülmülk Güneþ
Yayýn Türü
: Yerel Süreli
Yayýn Periodu
: 3 Aylýk - Temmuz - Aðustos - Eylül 2009
Görsel Tasarým
: 1111 Adam Yapým &Tanýtým
Adres
: Büyükdere C. No:143 34394 Esentepe/ istanbul
E-posta
: [email protected]
Tel
: 0 212 340 16 11
Faks
: 0 212 288 53 35
Baský
: FSF Printing House
Baský Tel
: 0 212 690 89 89
TMSF Çatý Basýn ve Halkla iliþkiler Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanmaktadýr. Telif haklarý TMSF'ye aittir. Yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir.
TMSF
22
EDÝTÖR’DEN
Merhaba
Finansal krizin etkilerini dünya ile birlikte
yavaþ yavaþ üzerimizden atmaya
baþlamýþken, yaz günlerinin mevsim
normallerinin üzerinde seyretmeye
baþlamasýyla çok farklý bir sýkýntý ile
karþýlaþmaya baþladýk. Bunaltýcý sýcaklardan
sonra gelen yaz yaðmurlarý ile serinlemeyi
ve geçtiðimiz iki yýlda yaþadýðýmýz
susuzluðun yeniden yaþamamayý ümit
ediyoruz.
Son finansal kriz ile dünyada sayýsýz þirket
sýkýntýya girerek battý veya kamulaþtýrýldý.
Bütün geliþmiþ ülkelerde ekonomiler
daraldý ve ‘batamayacak kadar büyük’
denen bankalar ve finans kuruluþlarý battý.
Ama Türk bankalarý 2009 yýlýnýn ilk
çeyreðinde geçen yýlýn ayný dönemine göre
yüzde 32 kar artýþý saðladý.
Bankacýlýk sektörünün son krizden az
etkilenmesi, daha önceki krizlerimizin
bedelinin artýk ödenmemesi gibi rahatlýða
meydan vermemeli. Bankasýný batýrarak
kamuya milyarlarca dolar zarar vermiþ eski
banka patronlarýnýn TMSF’nin elindeki
yetkileri kullanarak kendilerine baský
yaptýðýný iddia ediyorlar.
TMSF kendisine kanunlarla verilen yetkileri
kamu lehine sonuna kadar kullanmak için
var. Ancak kurumdan mal kaçýrmak veya
üzerlerindeki kamu tahsilatý baskýsýný
ortadan kaldýrmak için Fon’a iftira atmayý,
yýldýrmayý ve sindirmeyi deniyorlar. 5 yýldan
aþkýn süredir kurumun tutumunu hala
anlamamýþ gibi davranan bu batýk banka
patronlarýna karþý TMSF, kararlý bir tutum
sergilemeye devam edecektir.
Dergimizin bu sayýsýnýn kapak konusu
“Risk Kavramý ve Bankacýlýkta Risk”.
Makale, Dr. Selami Er ve Yard. Doç. Dr.
Ferhat Sayým tarafýndan kaleme alýndý.
Oya Mungan “Yeni Prim Tarifesi”ni, Resul
Türk ise “Faizsiz Bankacýlýk”ý, Serkan Ertürk
ise “Fonun Hazine Müsteþarlýðý’na Olan
Borçlarýnýn Terkini” konularýný ele aldýlar.
Dr. Yusuf Adýgüzel
Yayýn Yönetmeni
TMSF Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü
2
Baþkan Yardýmcýmýz Dr. Rýdvan Çabukel’in
daha önce TUMSIAD’ta yapmýþ olduðu
“Global Kriz ve Ülkemize Yansýmalarý”
konuþmasýna özetlenerek yer verildi.
“Ýflas Hukukunda Vergi Sorunu ve Çözüm
Önerileri” konusunu Deniz Abay,
“Sigortaya Tabi Mudilerin Tazmin Talebi
Yönetimi” makalesini Ertuðrul Salýcý yazdý.
Cemal Karamustafa ve Muhammed
Metin’in kaleme aldýðý “Uluslararasý Para
Sistemleri ve Avrupa Para Birliði”, Yasemin
Þenol’un “Sýnýrötesi Bankacýlýk
Uygulamalarý” dergimizin bu sayýmýzda
bulabileceðiniz diðer yazý ve makaleler.
Gelecek sayýmýzda buluþmak üzere...
TMSF
TMSF ve HUKUK
Son dönemlerde bazý batýk banka sahiplerinin TMSF’nin adalet anlayýþýný, hukuki durumunu,
kanunlarý uygulama biçimlerini yüksek sesle eleþtirdiklerine þahit oluyoruz. Hatta öyle ki bazýlarý
“TMSF’nin dava açma haklarýný ellerinden aldýðýný” iddia edecek kadar ileri gidebiliyorlar. Bunun
ne kadar mesnetsiz ve geçersiz bir iddia olduðunu anlamak için avukatlarýmýzýn 20 bine yakýn
dava ile ilgilendiklerini söylememiz yeterli olacaktýr.
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu (TMSF) olarak
banka çözümleme iþlemlerinde iki farklý yöntem
izlenmektedir. Bu yöntemler de genellikle TMSF
deðil, borçlu kiþinin tutumuna göre göre
þekillenmektedir.
Bunlardan birincisi borçlu kiþinin, kurumumuz ile
masaya oturup uzlaþarak ödemeyi tercih etmesi,
ikincisi ise, cebri takip yöntemi ile tahsilat
süreçlerinin sürdürülmesi.
Bu tahsilat süreçlerinin her ikisinde de kanunlarýn
kuruma vermiþ olduðu yasal sýnýrlar dahilinde
hareket edilmektedir. Eðer batýk banka patronu
bütün iyi niyetiyle elindeki þirketlerini çalýþtýrarak
borcunu ödemek istiyorsa, TMSF önce bu teklifin
gerçekleþebilme olasýlýðýný deðerlendirmektedir.
Bu teklifin kabulü halinde, borçlularýn bütün
varlýklarý kamu alacaklarý tahsil edilene kadar ipotek
veya rehin altýnda tutulmaktadýr.
Buradaki temel anlayýþýmýz, borcunu ödemek
isteyen ve bu imkana sahip olan eski banka sahipleri
ile geri ödeme protokolleri imzalayarak ayný
zamanda sanayiye, istihdama, üretime yapacaðý
genel katkýlara imkan verilmektedir.
Ancak, uzlaþarak borcunu ödemek yerine Fon’dan
mal kaçýrmaya çalýþan, borcunu ödememek için
muvazaalý iþlemler ihdas eden, borçlarýný inkar
eden, hatta kurumu borçlu göstermeye çalýþan
kiþilere karþý da kamu alacaðýný tahsil için yasal
yetkilerin kullanýlmasý þart olmaktadýr.
Eski banka hakim ortaklarýndan kimisi her iki
yöntemi birlikte kullanmak istemektedir ki bunun
imkaný yoktur. Yani bir taraftan Fon’un yasal
yetkilerini kullanarak gerçekleþtirdiði iþlemleri
mahkemeye taþýyacak, diðer taraftan da Fon ile
masaya oturup borç yapýlandýracak. Bu mümkün
deðildir.
Veya TMSF’ye “biz olayý mahkemeye taþýdýk. Ýþlem
ihdas etmek için mahkeme sonucu bekleyin” gibi
kabul edilemez tekliflerde bulunacak. Bunun anlamý
ringe çýkan iki boksörün birinin ellerini ve gözlerini
baðlayýp diðerinin dövmesine izin vermektir. Eðer
bu alacak takibi yasal süreçler sonuna kadar
tüketilerek yapýlacak ise masada uzlaþý aramanýn
bir mantýðý yoktur. Bu yaklaþýmýn ne hukuk, ne
adalet, ne kamu vicdanýnda yeri vardýr.
Burada bizim kabul edemeyeceðimiz, bir diðer
nokta da kamuoyunu yanlýþ yönlendirmeye yönelik
olarak TMSF’nin kullandýðý yasal yetkileri bir tehdit
olarak lanse edilmesidir. Oysa bizim tavrýmýz çok
nettir. Ortada bir kamu alacaðý var. Bu alacak, ya
müzakere edilerek sonuçlandýrýlacak ya da hukuk
süreçleri ile takip edilecek. Müzakereye
baþlanmasýnýn da ön þartý doðal olarak davalarýn
geri çekilmesidir.
Bazý borçlular kamuoyunun gözü önünde kurumu
karalama, yýldýrma, yýpratma, iftira atma gibi
yöntemlere baþvuruyor. “TMSF bize baský ile, zorla
imza attýrýyor”, “TMSF yargýya gitmemizi engelliyor”
tarzý ifadeler de bu tutumun açýk birer örneðidir.
Bugüne kadar kurumumuzun muhatap olduðu
16 binden fazlasý aleyhimize açýlmýþ 20 bine yakýn
dava bulunmaktadýr. Bu davalardan bin 383 tanesi
banka hakim ortaklarý ile ilgili davalardýr.
Kurumumuz bünyesindeki 120’den fazla avukat
hergün onlarca davaya girerken, “TMSF’nin yargý
yolunu týkamasý” inandýrýcýlýktan uzak bir iddiadýr.
Öte yandan TMSF yargý denetimi yanýnda, Sayýþtay,
Baþbakanlýk Teftiþ Kurulu, baðýmsýz dýþ denetim
ve iç denetim olmak üzere beþ farklý denetime
tabiidir. Bu kadar fazla denetimden geçen bir
kurumun “yetkilerini kötüye kullandýðý” iddialarý
haksýzlýktýr.
Hiçbir hukuk sistemi bankalarýn soyulmasýný meþru
gösteremez. Kanunlarýn içerikleri, aksaklýklarý,
yeterli olup olmamasý elbette tartýþýlabilir. Ancak
bizim gibi kurumlarýn görevi, Yüce Meclis’in
çýkardýðý kanunlarýn verdiði yetkileri kamu lehine
kullanmaktan ibarettir. Hukukun hoþgörmediði
ve izin vermediði “toplumun soyulmasý” suçunu
bizim hoþgörmemiz ve müsamaha göstermemiz
beklenemez.
Bankacýlýk yasalarýný tartýþýrken, geçmiþteki
suistimalleri gözardý edemeyiz. Geçmiþte yaþanan
hatalarýn bedelini çok aðýr ödedik ve ödemeye
devam ediyoruz. Toplum olarak bir daha böyle bir
faturanýn altýndan kalkamayýz.
Normal hukuk ve bankacýlýk sýnýrlarý içinde çalýþan
kiþi ve kurumlar için TMSF’nin yetkilerinin az veya
çok olmasýnýn bir önemi yoktur. Sert bulunarak
eleþtirilen bu uygulamalar ancak kural dýþý
oynayanlar için bir tehlike arzedebilir. Ancak
unutulmamalýdýr ki, kötü niyetli kiþiler için tehlike
olarak görülenler, kamu menfaatleri için bir
güvencedir.
Ahmet ERTÜRK
TMSF Baþkaný
3
22
22
ÝNCELEME
FONUN HAZÝNE MÜSTEÞARLIÐINA OLAN
BORÇLARININ TERKÝNÝ
Hazine ile TMSF arasýndaki borç-alacak iliþkisi 2008 yýlýnýn ortalarýna kadar devam etmiþ,
ancak bu durum TMSF’nin borç yükünün artmasýný engelleyememiþtir. TMSF’nin Hazineye olan
borçlarýnýn terkin edilmesine iliþkin çalýþmalara baþlanmýþtýr.23.07.2008 terkin tarihinden bugüne
kadar yaklaþýk 124 milyon USD tutarýnda serbest rezerv ve faiz geliri aktarýmý yapýlmýþtýr.
Ülkemiz bankacýlýk sisteminde 1994 yýlýnda
yaþanan sorunlarýn Tasarruf Mevduatý Sigorta
Fonu (TMSF,Fon) üzerinde yarattýðý baský tam
anlamýyla giderilmeden, 1998 ve müteakip
yýllarda yaþanan ekonomik krizler sonucunda
TMSF’ye devredilen bankalarýn rehabilite
edilmesi, satýlmasý ve tasfiyesi için kendi
kaynaklarýnýn yanýsýra ihtiyaç duyulan kaynaklar
T.C. Baþbakanlýk Hazine Müsteþarlýðýndan
(Hazine) ikrazen Devlet Ýç Borçlanma Senedi
(DÝBS) temini yoluyla karþýlanmýþtýr. TMSF
tarafýndan bu süreçte devralýnan bankalarýn
devralýndýklarý tarihler itibarýyla toplam
aktiflerinin bankacýlýk sektörünün toplam
aktiflerinin yaklaþýk yüzde yirmibeþini
oluþturduðu dikkate alýndýðýnda, sistemik bir
sektör sorununun TMSF’nin mevcut rezervi ve
olaðan mevduat sigortacýlýðý gelirleri ile
k a r þ ý l a n m a s ý m ü m k ü n o l m a m ý þ t ý r.
Diðer yandan bankacýlýk sektörünün yeniden
yapýlandýrýlmasý çerçevesinde T. Vakýflar Bankasý
T.A.O.’ya 2002 yýlýnda kullandýrýlan sermaye
benzeri kredi nedeniyle Hazine ile 131 milyon
USD tutarýnda ayrý bir ikraz sözleþmesi
imzalanmýþ, bu kredi Banka tarafýndan
vadesinden önce geri ödenmiþtir.
Ýmzalanan ikraz sözleþmeleri çerçevesinde,
para cinsine baðlý olarak söz konusu borcun
faiz oranlarý deðiþkenlik arz ederken, temerrüt
halinde 6183 sayýlý Amme Alacaklarýnýn Tahsili
Usulü Hakkýnda Kanun hükümleri uyarýnca
gecikme zammý uygulanacaðý hükme
baðlanmýþ, vadesi geçen borçlar sebebiyle
2005 yýlýndan itibaren gecikme zammý 1
uygulanmýþtýr. Geçmiþ yýllarda döviz kurlarýnda
yaþanan artýþlar yaklaþýk % 22’lik kýsmý döviz
66.137 68.639
79.136
93.292
87.026
50.705
38.498
26.061
8
20
0
07
.
20
0
6
20
0
5
7
23
.
Yýllar
20
0
4
20
0
3
20
0
2
20
0
20
1
4.404
20
0
100.000
90.000
80.000
70.000
60.000
50.000
40.000
30.000
20.000
10.000
0
00
milyon TL
Bu kapsamda TMSF, 2000 - 2005 yýllarý arasýnda
imzalanan 5 adet ikraz sözleþmesi ile Hazineden
vadeleri 10 ve 20 yýl olarak belirlenen toplam
25.746 milyon USD borçlanma
gerçekleþtirmiþtir. Borçlanmanýn 4.890 milyon
USD’lik kýsmý yapýlan yasal düzenleme ile T.
Ýmar Bankasý T.A.Þ. nezdindeki tasarruf
mevduatýnýn tamamýnýn ödenebilmesi amacýyla
temin edilmiþ, bu durum ise TMSF’nin borç
yükünü önemli miktarda artýrmýþtýr.
TABLO-1:Fonun Hazineye Olan Borçlarýnýn Yýllar Ýtibarýyla Toplamý
Serkan ERTÜRK
1 Gecikme zammý oraný 6183 sayýlý A.A.T.U.H.K.’nun 51’inci maddesinde düzenlenmiþ olup, 12.11.2003-01.03.2005 tarihleri arasýnda aylýk
% 4, yýllýk % 48; 02.03.2005-20.04.2006 tarihleri ararsýnda aylýk % 3, yýllýk % 36; 21.04.2006 tarihinden itibaren aylýk %2,5, yýllýk %30 olarak
belirlenmiþtir.
Fon Uzmaný
Finansman Dairesi
4
ÝNCELEME
Bu süreç dahilinde, TMSF bilançosu bir sigorta
kuruluþunun bilançosuna göre önemli
deðiþikliklere uðramýþ ve varlýklarý ile
yükümlülüklerini teknik olarak karþýlayamaz
duruma gelmiþ, söz konusu borç yükü
nedeniyle yönetilebilir olmaktan çýkan bilanço
yapýsý TMSF performansýný ölçmekten ve ilgili
kiþi ve kurumlara güven vermekten uzaklaþmýþ,
mevduat sigortacýlýðý fonksiyonunun gerektiði
gibi ifa edilmesine engel teþkil etmiþtir. TMSF
tarafýndan yapýlan ödemeler, borcun artýþ
hýzýna ulaþamamýþ ve borcun ödeme yöntemi
ile tasfiyesini imkansýz hale getirmiþ, bu
çerçevede Hazine alacaklarýnýn zora düþmesi
T.C. Sayýþtay Baþkanlýðý (Sayýþtay) tarafýndan
da eleþtiri konusu yapýlmýþtýr. Gerek konu ile
ilgili söz konusu eleþtirilerin giderilmesi, gerekse
TMSF tarafýndan Hazineye yapýlacak
ödemelerin takip ve kontrolünün yapýlarak
standardizasyonunun saðlanmasýný teminen
Fon ve Hazine yetkililerinin oluþturduðu ortak
bir çalýþma grubu kurulmuþtur. Bu çalýþma
grubu ilk toplantýsýný Ekim 2007’de Ankara’da
yapmýþ, çalýþmalarýnda öncelikli olarak
TMSF’nin mali yapýsýný detaylý bir biçimde
sýnýflandýrmýþ ve TMSF’nin çözümleme
faaliyetlerinden elde edeceði kullanýlabilir nakit
fazlasýnýn belirlenen tutarý aþmasý durumunda,
yine belirlenen kýsmýný ihtiyaten muhafaza
etmek koþulu ile düzenli olarak Hazineye
aktarmasýnda mutabakata varmýþtýr. Varýlan
mutabakat çerçevesinde her ay düzenli olarak
TMSF’nin çözümleme faaliyetlerine iliþkin mali
durum tablolarý Hazineye gönderilmiþ, çalýþma
grubu tarafýndan kabul edilen hususlar
çerçevesinde ödemeler yapýlmýþtýr. Bu durum,
Sayýþtay tarafýndan da olumlu bir adým olarak
deðerlendirilmiþtir.2
cinsinden olan borç tutarýnýn TL karþýlýk olarak
artmasýna sebep olmuþ, 6183 sayýlý Kanun
hükümleri gereðince uygulanan gecikme
zamlarý kamu görevini yerine getiren Fonun
Hazineye olan borçlarýný katlayarak artýrmýþ ve
ödenebilir olmaktan çýkarmýþ, 2006 yýlý sonunda
79,14 milyar TL olan borç tutarý 2007 yýlý
sonunda 87 milyar TL’ye ulaþmýþtýr (Tablo-1).
Bunun yanýnda mevduat sigortacýlýðý
faaliyetlerinin yaný sýra bankalara aktarmýþ
olduðu kaynaklarýn geri kazanýmýný saðlamak
amacýyla çözümleme faaliyetlerini de yoðun
bir þekilde yürüten TMSF, bu kapsamda
31.03.2009 itibarýyla 18.139 milyon USD
tahsilat yapmýþ, 5472 sayýlý Kanun ile 5411
sayýlý Bankacýlýk Kanununda yapýlan deðiþiklik
gereðince, söz konusu tahsilatlardan
31.03.2009 itibarýyla 6.801 milyon USD diðer
kurumlara aktarýlmýþtýr. Ayrýca, T.Ýmar Bankasý
A.Þ. nezdinde 03.06.2003-03.07.2003 tarihleri
arasýnda off-shore havalesi karþýlýðýnda açýlan
hesaplara iliþkin olarak mudilere yapýlan yaklaþýk
437 milyon USD tutarýndaki ödeme de bu
tahsilatlardan karþýlanmýþtýr.
Ekonominin tüm kesimlerini etkileyen böylesine
büyük bir krizin ortaya çýkardýðý bankacýlýk
sektörünü yeniden yapýlandýrma maliyeti,
Hazine ile bankalar arasýnda kamu görevi
görmek adýna aracýlýk rolünü üstlenen TMSF’ye
ikrazen ihraç edilen DÝBS’lerden doðan borç
ile ilgili olarak ise Hazineye 30.06.2008 tarihine
kadar gerek ayni gerekse nakdi olarak toplam
9,2 milyar USD tutarýnda borç geri ödemesi
yapýlmýþ (Tablo-2) olmakla birlikte, söz konusu
ödemelerin büyük bir kýsmý faiz borçlarýna
mahsup edilmiþ ve yapýlan ödemeler toplam
borç tutarýndaki artýþ hýzýný önleyememiþtir.
TMSF tarafýndan Hazineye
yapýlacak ödemelerin takip ve
kontrolünün yapýlarak
standardizasyonunun
saðlanmasýný teminen Fon ve
Hazine yetkililerinin oluþturduðu
ortak bir çalýþma grubu
kurulmuþtur.
3.505
4.000
3.500
milyon USD
3.000
2.500
1.395
1.350
2.000
1.500
750
733
735
1.000
600
132
500
08
20
6.
.0
20
06
07
30
Yýllar
20
05
20
04
20
03
20
02
20
20
01
0
TABLO-2: Fon Tarafýndan Hazineye Yapýlan Borç Geri Ödemeleri
2
T.C. Sayýþtay Baþkanlýðý, “2007 Yýlý Hazine Ýþlemleri Raporu”, Sayfa 66.
5
22
22
ÝNCELEME
TMSF’nin Hazineye olan
toplam 93,3 milyar TL tutarýndaki
borcu bütçe hesaplarý ile
iliþkilendirilmeksizin 23.07.2008
tarihi itibarýyla terkin edilmiþ,
çözümleme faaliyetleri sonucunda
oluþacak nakit fazlasýnýn Hazineye
aktarýlmasýna dair usul ve esaslar
TMSF’ye teblið edilmiþtir.
Hazine ile TMSF arasýndaki borç-alacak iliþkisi
2008 yýlýnýn ortalarýna kadar bu þekilde devam
etmiþ, ancak bu durum TMSF’nin borç yükünün
artmasýný engelleyememiþtir. TMSF mali
tablolarýnýn hem ülke içinde hem de ülke
dýþýnda mali sisteme güven telkin etmesini
saðlayacak görüntüye kavuþturulmasý, gerekse
Hazine alacaklarýna ait verilerin daha gerçekçi
olarak takip edilmesini teminen TMSF’nin
Hazineye olan borçlarýnýn terkin edilmesine
iliþkin çalýþmalara baþlanmýþtýr.
Bu kapsamda yapýlan çalýþmalar neticesinde,
23/07/2008 tarih ve 26945 sayýlý Resmi
Gazetede yayýmlanarak yürürlüðe giren
16/07/2008 tarih ve 5787 sayýlý Kamu
Finansmaný ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkýnda Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair
Kanunun çerçeve 18’inci maddesi ile 4749
sayýlý Kamu Finansmaný ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkýnda Kanuna geçici 17’nci
madde eklenmiþ, Hazine tarafýndan
31/12/2007 tarihine kadar TMSF’ye verilen
özel tertip DÝBS’lerden doðmuþ ve/veya
doðacak anapara, faiz, masraf ve gecikme
zammýndan oluþan Hazine alacaklarýnýn
bütçenin gelir ve gider hesaplarý ile
iliþkilendirmeksizin terkininin Bakanýn teklifi
üzerine Maliye Bakaný tarafýndan yerine
getirileceði hükmedilmiþtir. Söz konusu
maddenin ikinci fýkrasýnda ise TMSF’nin, faaliyet
izni kaldýrýlan veya yönetimi ve denetimi
kendisine devredilen bankalarýn her türlü mal,
hak ve alacaklarýndan elde ettiði veya edeceði
6
nakdi gelirlerinden, mevcut ve muhtemel
çözümleme giderleri ve bu kapsamda diðer
kurumlara yapýlmasý zorunlu ödemeler
düþüldükten sonra kalan tutarý Hazinenin ilgili
hesaplarýna Hazine tarafýndan belirlenen usul
ve esaslar çerçevesinde aktaracaðý hükme
baðlanmýþtýr.
Bahsi geçen Kanun maddesi çerçevesinde
gerekli iþlemler Hazine tarafýndan
gerçekleþtirilmiþ, TMSF’nin Hazineye olan
toplam 93,3 milyar TL tutarýndaki borcu bütçe
hesaplarý ile iliþkilendirilmeksizin 23.07.2008
tarihi itibarýyla terkin edilmiþ, çözümleme
faaliyetleri sonucunda oluþacak nakit fazlasýnýn
Hazineye aktarýlmasýna dair usul ve esaslar
TMSF’ye teblið edilmiþtir.
Söz konusu usul ve esaslarda, TMSF tarafýndan
üç ayda bir cari yýl için aylýk, cari yýldan sonraki
dönemler için yýllýk olmak üzere gelir ve gider
projeksiyonlarýnýn hazýrlanacaðý, aylýk
gerçekleþen çözümleme faaliyetleri
çerçevesinde oluþan rezervden ihtiyaten elinde
tuttuðu rezerv ve blokede tutmak zorunda
olduðu tutarlarýn mahsup edilmesi sonucu
oluþan serbest rezerv ile bu faaliyetlerden elde
ettiði nemalarý Hazineye aktaracaðýna dair
hususlar belirlenmiþtir.
Bu çerçevede, TMSF tarafýndan usul ve esaslar
gereðince gerekli projeksiyonlar hazýrlanmýþ,
23.07.2008 terkin tarihinden bugüne kadar
yaklaþýk 124 milyon USD tutarýnda serbest
rezerv ve faiz geliri aktarýmý yapýlmýþtýr.
MAKALE
RÝSK KAVRAMI VE BANKACILIKTA RÝSK
Alýnýp satýlan þeyin para olmasý ve bilgi asimetrisi nedeni ile güven
esasýna göre çalýþan bankacýlýk sektöründe risk çok önemli bir kavramdýr.
ÖZET
Günümüzde her alanda sýkça kullanýlan risk
kavramý, mali piyasalar ve özellikle bankacýlýk
sektörü için ayrý bir önem taþýmaktadýr. Zira
bankacýlýk sektörü eksik bilgi-yüksek mali
kaldýraç oraný ile çalýþmakta ve deðiþime konu
olan þey ise paranýn kendisi olmaktadýr. Tarih
boyunca çeþitli þekillerde kullanýlan risk kavramý
günümüzde doðal risk ve imal edilmiþ risk
þeklinde ayrýþtýrýlmakta ve imal edilmiþ risklerin
tahmini daha güç olmaktadýr. Genel olarak
mali risk, teknoloji riski, Pazar riski ve insan
faktörüne baðlý riskler olarak bir ayrýþtýrma
yapýlabilir. Bankacýlýk sektöründe ise faiz oraný
riski, kur riski, menkul kýymet fiyat riski, kredi
riski, likidite riski ve operasyonel risk þeklinde
bir ayrým yapýlabilir. Bu makalede risk
kavramýnýn geliþimi ve genel mali risklerden
sonra bankacýlýk sektöründeki riskler anlatýlarak
günümüzde bankacýlýk sektöründe yaþanan
geliþmeler risk kavramý çerçevesinde
deðerlendirilmiþtir.
ABSTRACT
Nowadays the risk concept is used in services
and especially in financial sector. Because
banking sector works in condition with
imperfect information and high financial
leverage and because exchange matter is
money itself. Was used in several ways in
history risk concept, is now separated as natural
and produced risk today. Produced risk is
harder to predict. In general financial risk can
be defined as a composition of technological
risk, market risk and personal risk. In banking
sector it can be defined as a composition of
interest rate risk, exchange rate risk, stock
quotation risk, credit risk, liquidity risk and
operational risk. The purpose of this article is
to define the development of risk concept and
general financial risk. After those, the risks in
the banking sector and developments in the
today’s banking sector is evaluated as a part
of risk concept.
1.GÝRÝÞ
Günümüzde hemen her sektör ve alanda sýkça
kullanýlan risk kavramý, mali piyasalar için ayrý
bir önem taþýmaktadýr. Zira, eksik bilgi ya da
bilgi asimetrisi ile çalýþan mali piyasalarda,
iþleme konu olan þeyin (mal yada hizmet)
kendisi deðiþim para, bono, hisse senedi gibi
enstrümanlardýr. Özellikle alýnýp satýlan þeyin
para olmasý ve bilgi asimetrisi nedeni ile güven
esasýna göre çalýþan bankacýlýk sektöründe risk
çok önemli bir kavramdýr.
Bazen olumlu anlamda cesaret gerektirir bir
giriþim olarak adlandýrýlan risk alan tabiri günlük
hayatta genellikle olumsuz anlamda
kullanýlmaktadýr. Toplumun ve/veya bireyin
duyduðu her yeni olumsuzluðu kendi baþlarýna
gelme korkusuyla risk kavramý ile özdeþleþtirdiði
gözlenebilmektedir. Bu durumun daha çok
gözlemlendiði çevrelerde poliçesi hazýrlatýlan
sigorta türleri daha çok olmaktadýr.
Risk; Portekizce "cesaret" anlamýna gelmektedir.
'Kader, tehlike, tehdit' kavramlarý ise riskten
önce var olan ve geleneksel toplumlara özgü
olan kavramlardýr. Risk sonradan ortaya çýkan,
modern toplumun ürünü bir kavramýdýr. Bir
baþka görüþe göre ise; 'Risk' sözcüðünün
Ýngilizce'ye on yedinci yüzyýl içinde girdiði
sanýlmaktadýr ve bir olasýlýða göre, kayalýklara
doðru gitmek veya tehlikeye girmek
anlamýndaki bir denizcilik teriminden
gelmektedir. Geçmiþ deneyimlerden
yararlanarak sürekli önünü daha fazla görme
ve toplumsal paradigmalarla geleceði kurma
ile ilgilidir. Geleneksel kültürler risk kavramýna
ihtiyaç duyacak hayat ortamýna sahip deðillerdi.
1 [email protected], Ýstanbul Aydýn Ün. ÝÝBF, Beþyol Mahallesi Ýnönü Caddesi No:40
Sefaköy-Küçükçekmece / ÝSTANBUL
2 [email protected], T.C. Sayýþtay Baþkanlýðý, Balgat/ANKARA
Ferhat SAYIM
Yrd. Doç. Dr.
Ýstanbul Aydýn Üniversitesi
ÝÝBF Öðretim Üyesi
Dr. Selami ER
Sayýþtay Baþdenetçisi
7
22
22
MAKALE
Risk analizi ve yönetiminin
amacý:kurum içinde olabilecek
tehlikelere uygun cevap
verebilecek kasýtlý ya da kasýtsýz
tehditlerin etkisini ve olma
ihtimalini azaltýcak hazýrlýklarý,
prosedürleri ve kontrolleri teþhis
etmektir.
Risk, gelecekteki olasýlýklar etkin bir biçimde
deðerlendirilerek tehlike ihtimallerini anlatýr.
Dolayýsýyla, ancak gelecek için planlarý olan,
geleceðe yönelmiþ (geleceði kesinlikle
fethedilebilecek ya da sömürgeleþtirilecek bir
bölge olarak gören) bir toplumda geniþ bir
kabul görecektir. Risk, modern sanayi
uygarlýðýnýn geçmiþten kopmak ve yeni bir
gelecek planlamak için fiili uðraþ vermesinin
karakteristik özelliði olarak varsayýlýr.
Günümüzde 21. yüzyýl toplumu tanýmlamalarý
arasýnda "risk toplumu" kavramlaþtýrmasý da
yer almýþtýr. (Karakurt, 2003)
Bilgi toplumunda risk olgusu çeþitli iþ imkanlarý
ve büyük sektörlerin varlýðýna neden olmaktadýr.
Þirket yönetim danýþmanlarý, sigortacýlar, siyasî
danýþmanlar, sosyologlar, psikologlar ve
benzerleri, “risk analizi”, “risk yönetimi” ve
“risk iletiþimi” gibi pek çok baþlýk altýnda öneri
ve strateji kurgularý geliþtirmektedirler.
Medyanýn da konuya ilgisi giderek artmakta,
içinde “risk”, “kaos” gibi kelimeler geçen
manþetler, haberler, makaleler, programlar
daha dikkat çekici olduklarýndan sýkça
yayýnlanmaktadýr. (Yalçýnkaya ve Özsoy, 2003)
Risk ve tehlike kavramlarý genellikle
karýþtýrýlabilmektedir. Risk, belirli bir tehlikeyle
ilgili olarak oluþabilecek hasar, zarar etme, ve
baþka olumsuzluklarýn meydana gelme
ihtimalini ifade ederken tehlike ise genelde
insanlara ve onlarýn deðer verdikleri varlýklara
yönelik bir tehdit olarak tanýmlanmaktadýr.
(Karakurt, 2003)
“Risk” terimi günlük kullanýmýmýzda daha çok
tehlike olasýlýðý þeklinde kullanýlmaktadýr. Ancak
bu olumsuz çaðrýþýmýna karþýn, “istenilen bir
neticeye ya da kazanca ulaþýlmasý için risk
almanýn gerektiði” ni ifade eden toplumsal ve
akademik öðreti düþünüldüðünde “risk”
kavramý içinde “istenilen durum” ve
“hedeflenen kazanç”ýn da, olumlu netice
olasýlýðý olarak yer aldýðýný kabul edebiliriz.
Özellikle riskli ekonomik faaliyetlerde çoðu
zaman bir kiþinin kazancý bir diðerinin kaybý
anlamýna gelmektedir. Dolayýsýyla biri için
olumlu beklenti olasýlýðý gerçekleþmiþken diðeri
için olumsuz beklenti ihtimali gerçekleþmiþtir.
1.1.RÝSK TANIMLAMALARI: DOÐAL RÝSK,
ÝMAL EDÝLMÝÞ RÝSK
Risk analizi ve yönetiminin amacý:kurum içinde
olabilecek tehlikelere uygun cevap verebilecek
kasýtlý ya da kasýtsýz tehditlerin etkisini ve olma
ihtimalini azaltýcak hazýrlýklarý, prosedürleri ve
kontrolleri teþhis etmektir.(Durmuþ: 3)
Risk tanýmlamasýnda riski "doðal olan risk" ve
"imal edilmiþ risk" olarak ikiye ayýrmak
mümkündür. Doðal olan yani doðal güçlerin
etkisiyle meydana gelebilecek bazý riskleri
hesaplamak belli koþullarda mümkün iken,
ikinci kategoride yer alan imal edilmiþ riskleri
risk imalatýnda yer alanlar dýþýnda hesaplamak
mümkün deðildir. Yaþadýðýmýz modern toplum,
doða ve gelenek kaynaklý dýþsal tehlikeleri belli
ölçülerde kontrol altýna almýþtýr ama çevresel
sorunlar, silahlanma, nükleer tehlike ve oynak
finans piyasalar gibi kendi imal ettiðimiz riskler,
bir anda büyük felaketlere yol açma olasýlýðýný
taþýmaktadýr. Ýþte risk toplumu olarak
adlandýran toplumsal yapýyý geçmiþ
dönemlerden ayýran en önemli özellik burada
yatar. Ýnsanoðlu tarih boyunca doðadan gelen
tehditlerle mücadele etmiþ ve çözüm bulmaya
çalýþmýþtýr. Doðadan gelecek tehlikelerin neler
olduðu genel anlamda bilindiði için ne gibi
önlemler alýnmasý gerektiði de tahmin
edilmektedir. Oysa insanlýðýn teknolojik
geliþmelere baðlý olarak kendi ürettiði
tehlikelerin neler olduðu henüz tam olarak
bilinememekte ve bilinenlerin hepsine de önlem
a l ý n a m a m a k t a d ý r. ( K a r a k u r t , 2 0 0 3 )
Toplumun riskli olarak öngördüðü haller
genelde yaþantý ve tarih kaynaklý olarak
öðrenilen durumlarla ilgili olmaktadýr. Kendine,
yeni risk alanlarýný bulma ya da tahmin etmeyi
Doðal risk olarak tanýmlanan durumlarýn
tahmin edilebilirliði; toplum fertlerinin
çoðunluðunun bu olaylarýn yaþandýðý süreçte
benzer tepkiler verebilmesinden ve benzer
Muhtemel tehlike noktalarýnýn tespiti edilmesi
ile gerek hizmet üretimi gerekse de mal üretimi
alanýnda gerçekleþmesinden korkulan bu
tehlikelerin önlenmesi için çeþitli kontrol
sistemleri ve protokoller oluþturulmaktadýr.
Dolayýsýyla tehlike kavramýnýn içeriði üzerinde
analiz yapýlan alanýn özelliklerine göre
deðiþmektedir. Örneðin “Kritik Kontrol
Noktalarýnda Tehlike Analiz Sistemi” adý verilen
sistemde bahsedilen tehlike kavramý, insan
tüketimi için güvenli olmayan bir gýdanýn neden
olabildiði, biyolojik, kimyasal ve fiziksel özellikler
anlamýndadýr. (Tayar, 2009)
8
görev ya da iþ alaný edinen bazý kurum, þirket
ve akademisyenler ise topluma henüz
yaþamadýklarý tehlikeli durumlarý da risk kavramý
ile önemsetmeye çalýþmaktadýrlar. Bu yönüyle
ince düþünüldüðünde, riskli alan
tanýmlamalarýnýn yeni bir þey keþfetmekten
ziyade var olan bir durumun toplum tarafýndan
ortak bir anlayýþ þekliyle ve kaygýyla izlenmesini
saðlamaya yönelik çabalar olduðu da
söylenebilecektir.
MAKALE
deðerlendirmeler yapabilmesinden
kaynaklanmaktadýr. Örneðin bir deprem
olasýlýðýna karþý toplumun büyük çoðunluðu
ayný çerçeveden bakabilmekte ve ona göre
önlemler peþinde koþabilmektedirler. Tabi
tarihçiler baþta olmak üzere bir kýsmýmýzýn
olaylara farklý bakýp farklý deðerlendirmeleri
de mümkündür. Ýmal edilmiþ denilen risk
türünde ise toplumun genelinde farklý duruma
maruz kalmak veya farklý bilgiye sahip olmak
sebebi ile ayný bakýþ açýsýna sahip
olunmamaktadýr. Örneðin, bazý fertlerin
“kaybettik” psikolojisine mukabil, bazý kiþilerde
“kazandým” psikolojisi içine girmekte, bir kýsmý
ise bu iki psikolojinin arasýnda çeþitli hisleri
yaþayabilmektedir. Bu durumda toplumun
genelinde ayný bakýþ açýsý olmamakta ve benzer
tepkilerle, benzer önlemler alýnamamaktadýr.
Bu tür imal edilmiþ risk tanýmlarý ne zaman ki
toplumun hakim çoðunluðu için ayný sonuçlarý
vermeye baþlarsa o zaman, bir tür bilinçlenme
açýklamasýyla, benzer tepkiler verilmeye
baþlanmaktadýr.
1.2.GÜNÜMÜZDE RÝSK VE TÜRLERÝ
Günümüzde þirket yönetimlerinde risk
deðerlendirmesi kaçýnýlmaz bir olgu ve
zorunluluk haline gelmiþtir. Küreselleþen
dünyamýzda her an siyasal, ekonomik,
toplumsal bir olay olmakta ve tüm ülkeleri bir
anda etkisi altýna alabilmektedir. Uluslararasý
arenada oynayan bir þirket yöneticisinin bütün
bu süprizlerin dýþýnda kalmasý mümkün deðildir.
Önemli olan bu süprizleri ve riskleri fýrsata
dönüþtürebilmek veya önceden öngörüp gerekli
tedbirleri almaktýr. Gözü kapalý risk alarak
baþarýlý olmak, sadece kumarbazýn aldýðý riske
eþdeðerdir. Sonunda kayýp kaçýnýlmazdýr.
Bireyler kendilerini sorumlu hissettikleri
varlýklarýný geliþtirmek için çabalarken bazen
kazanma dürtüsüyle bazen de iþin akýþýyla ilgili
olarak riskli gördükleri alanlarda faaliyet
yürütmektedirler. Bir baþka deyiþle risk
almaktadýrlar. Tabi insan topluluklarýnýn
oluþturmuþ olduðu devlet, þirket, kurum ve
kuruluþlar da kendi faaliyet alanlarýnda risk
almaktadýrlar. Küreselleþen dünyamýzda artýk
sürprizler arasýnda geçen süre oldukça kýsa
olmakta ve dünyanýn her yerinde her an siyasal,
ekonomik, toplumsal bir olay tüm ülkeleri bir
anda etkisi altýna alarak krizler
oluþturabilmektedir.
Günümüzde þirket
yönetimlerinde risk
deðerlendirmesi kaçýnýlmaz bir
olgu ve zorunluluk haline gelmiþtir.
Küreselleþen dünyamýzda her an
siyasal, ekonomik, toplumsal bir
olay olmakta ve tüm ülkeleri bir
anda etkisi altýna alabilmektedir.
Günümüzde riski, istenmeyen durumu ifade
eden ve tehlike olarak tanýmlanan olayýn
gerçekleþme ihtimali olarak tanýmlayabiliriz.
Daha çok ekonomik anlamada bir baþka
tanýmla; gerçekleþen gelirler ile beklenen gelirler
arasýndaki fark sonucu zararýn doðma olasýlýðý
(Babuþçu, 1997: 60) þeklinde yapýlmaktadýr.
Þirket yönetimleri yukarýda bahsettiðimiz hýzlý
deðiþikliklerden zarar görmemek, üstüne
kazanç saðlamak için mevcut risklerin
tanýmlanýp yönetilmesine büyük önem
vermektedir. Çünkü hiçbir riski almam diyen
yönetimler için bile bazý risklerin var olduðu
muhakkaktýr. Ne kadar yeni risk almanýn
optimum getiri (veya kar) düzeyi oluþturacaðý
iþin püf noktasýdýr.
Yönetimde karþýlaþtýðýmýz risk alanlarýný þu
þekilde sýnýflandýrabiliriz; (Argun, 1999)
Þekil 1: Risk Türleri
Hiç risk almamanýn en iyi seçenek olduðunu
iddia edenler de vardýr. Ancak bu günün
dünyasýnda hiç risk almayan tutucu yönetimler
küçülür veya en azýndan yerinde sayarlar.
Büyümek için hesaplanmýþ risk almak
gerekliliktir. (Argun, 1999) Bugün matematik
bilimi, kaos teorileri, oyun teorileri gibi karmaþýk
teorileri yönetim biliminin hizmetine sunmuþtur.
Stokastik ve ihtimal hesaplarý, pareto analizleri,
swot analizleri risk yönetiminin ayrýlmaz birer
parçasý olmuþtur. Bilimi, içgüdü ve deneyimleri
ile birleþtirebilen yöneticiler baþarýlý olmaktadýr.
2.MALÝ RÝSKLER
Risk almak, çoðumuzun zaman zaman
çevremizde ve belki de kendi içimizde
hissettiðimiz bir yaþantý ve yönetim þeklini
alabilmektedir. Herkesin az veya çok, büyük
bir þirket, banka, küçük iþletme, aile yaþantýsý,
kendi hayatý v.b. kendisini sorumlu hissettiði
bir yaþam alaný olmaktadýr.
Mali (finansal) piyasalar güven esasýna
dayanarak çalýþmaktadýrlar. Ýþleme konu olan
þey para veya türevleri olduðundan güvenin
zedelenmesi ile riskler hýzla realize
olabilmektedirler. Örneðin ekonomisi bozulan
bir ülkenin para birimi hýzla deðer
kaybedebilmekte, mali bünyesi bozulan bir
9
22
22
MAKALE
1970’li yýllarýn ikinci yarýsýnda
ekonomik büyüme ve ticaret
hacminde geniþleme neticesinde,
artan uluslararasý þirketlerin de
etkisiyle farklý para birimlerinin
dolaþýmýnýn artmasýndan, özellikle
geliþmekte olan ülkelerin ödemeler
dengesi finansmanýna yönelik fon
talebinin arttýðýndan, getirilen
serbestilerin de etkisiyle yeni iþ
olanaklarý ve risk alanlarýnýn
doðduðundan bahsedilebilir.
bankanýn müþterileri paralarýný geri
istediklerinde banka batabilmektedir.
Finansal riskler; döviz kurlarýnýn deðiþiminden
dolayý ortaya çýkabilecek kar veya zarar, kur
riski; faizlerin deðiþimi, faiz riski; ödemeler için
gerekli nakitin zamanýnda bulunamamasý,
likidite riski; fiyatlarýn deðiþiminden kaynaklanan
kar ve zarar, fiyat riski; karþý tarafýn taahhüdünü
yerine getirmemesi, kredi riski olarak
tanýmlanmaktadýr. Para piyasalarýnda uzun
vadeli borç verip bunlarý kýsa vadede fonlamak
ve döviz piyasalarýnda bir para cinsinden çok
büyük pozisyon taþýmak, borsalara yapýlan
yatýrýmlarýmýz, hesaplamamýz gereken finansal
risklerdendir. (Argun, 1999) Risk çeþitlerini
arttýrmak veya tanýmlarýný deðiþtirerek
kapsamýný geliþtirmemiz de mümkündür.
Yukarýda saydýðýmýz mali riskler konusunda
doðru tahminler ve zamanýnda önlemler almak
konusunda sergilenen baþarýyý riski kavramak
veya yönetmek olarak tanýmlýyoruz.
Ayrýca bu noktada 1970’li yýllarýn ikinci yarýsýnda
ekonomik büyüme ve ticaret hacminde
geniþleme neticesinde, artan uluslararasý
þirketlerin de etkisiyle farklý para birimlerinin
dolaþýmýnýn artmasýndan, özellikle geliþmekte
olan ülkelerin ödemeler dengesi finansmanýna
yönelik fon talebinin arttýðýndan, getirilen
serbestilerin de etkisiyle yeni iþ olanaklarý ve
risk alanlarýnýn doðduðundan bahsedilebilir.
(Babuþçu, 1997: 59) Yine, Bretton Woods
sabit kur sisteminin bozulmasý ile birlikte döviz
kurlarý ile oynayan spekülatörlerin yeni arayýþlar
içine girmesi ve bu çerçevede bu tür risklere
karþý forward, future, swap, option, gibi
finansal türevleri ortaya çýkarak birer risk
yönetim ürünü haline getirdiklerinde de
bahsedilebilir. (Argun, 1999)
2.1.PAZAR RÝSKÝ
Ortaçaða kadar Pazar anlayýþý genellikle kiþilerin
yaþadýðý þehir ile sýnýrlý olmaktaydý. Þehir dýþýnda
pazarlara ulaþmak hem zaman aldýðýndan ve
hem de maliyetli olduðundan az baþvurulan
bir yöntemdi. Ulaþým araçlarýnýn geliþtirilmesi
ile yapýlan keþifler beraberinde yeni pazarlar
da getirmiþtir. Küreselleþen dünyada ise artýk
þehirler deðil kýtalar ötesi pazarlar da þirketlerin
ilgi alanýna girmektedir.
Özellikle de uluslararasý þirketler, hitap ettikleri
pazarlarýn ürettikleri mal ve hizmetlere
doymasýyla, elde ettikleri üretim teknolojisi ve
gücünü düþürmemek ve daha da büyümek
için yeni pazar arayýþlarýna girmektedirler.
Özellikle üretim teknolojileri açýsýndan yeterli
güce sahip olmayan ancak yaptýklarý yatýrýmýn
10
karþýlýðý olarak elde edebilecekleri çeþitli
potansiyelleri olan ülkeler için, çeþitli
yatýrýmlarda bulunmakta, fabrikalar kurmakta,
pazarlama faaliyetlerine giriþmekte, daðýtým
kanallarý oluþturmaktadýrlar. Bütün bu
yatýrýmlarýn büyüklüðü yatýrým sonucunda elde
edilecek ticari karýn yatýrýmý karþýlayýp kara
geçirme süresine de doðrudan etki etmektedir.
Ancak büyüklüðüne ve baþarýsýna göre geri
dönüþ süreci deðiþecek olan bu yatýrýmýn
sekteye uðramasý, pazarýn yeterince
tanýnmamasý, yatýrým yapýlan yerde ani siyasal,
ekonomik ve toplumsal deðiþikliklerin olmasý
olasýlýðý da her zaman mevcuttur. Ýþte bu
noktada hedef pazarda olabilecek ani
deðiþikliklerle yapýlan yatýrýmlarýn boþa çýkmasýný
ya da pazarýn kaybedilmesini pazar riski olarak
tanýmlayabiliriz.
Sovyetler Birliði’nin daðýlmasý ve rejimin
çökmesi ile ortaya çýkan baðýmsýz devletler bir
çok iþ adamý için birer fýrsat oluþturmuþtur.
Gerek Rusya dahil bu ülkelerde, gerekse de
büyük bir pazar olarak ortaya çýkan Çin’de
yeni yatýrýmlar bir yönüyle bu tür riskler
taþýdýklarýndan zaman zaman bu yeni
pazarlarýn deðiþen þartlarý arasýnda etkilenen
büyük ölçekli firma ve sektörler görülmektedir.
Bu noktada daha belirgin bir örnek olmasý için
Türkiye’de Laleli piyasasý olarak adlandýrýlan
bölge esnafýnýn ve bu esnafa mal satan
üreticilerin 1997 yýlýndan itibaren Pasifik ülkeleri
ve Rusya’da oluþan krizden çok kýsa bir süre
de etkilenmelerini hatýrlatabiliriz.
Yine günümüzde geliþmiþ piyasalarda baþ
gösteren finansal krizlerin bu ülkelerin
ekonomilerinde yol açtýðý duraksama ya da
küçülme sonrasýnda bu ülkelere mal satan
ülekleri de derinden etkilemesini pazar riskine
örnek olarak gösterebiliriz.
2.2.TEKNOLOJÝ RÝSKÝ
Schumpeter’in büyüme teorisi, büyümeyi
yapýlan yeniliðe, yeni geliþtirilen ürüne
baðlamaktadýr. Yani yeni bir teknoloji ile
geliþtirilen ya da daha kolay, daha az maliyetle
üretilebilen bir ürün, öncelikle onu ilk
bulan/üretenin karýný arttýrtacak, sonrasýnda
bu yeni teknik/ürün hýzla yayýlarak baþka
üreticilerin de onu üretmesi (arz) ile talep
doyuncaya ya da kar oranlarý düþünceye kadar
üretimin hýzla artmasýna neden olacak ve
e k o n o m i k b ü y ü m e g e r ç e k l e þ c e k t i r.
Teknolojik yenilikleri herkesten önce pazara
sokup piyasaya yeni ürünlerle çýkmak, piyasa
doyana kadar, tabir uygunsa bunun kaymaðýný
yemek birçok kiþi ve kurumun hatta ülkenin
MAKALE
isteðidir. Nitekim bu tür yeniliklerle ortaya çýkýp
hem insanlýða büyük atýlýmlar kazandýran hem
de büyük ticari kazanýmlar elde eden kiþi ve
kurumlar vardýr. Dolayýsýyla yeni teknoloji ve
ürünler için müthiþ bir rekabetin yaþandýðý ve
bu iþ için devasa boyutlarda para, emek ve
zamanýn harcandýðý da bir gerçektir. Ancak bu
yatýrým türündeki riskleri de görmemiz
gerekmektedir.
Ar-Ge faaliyetleri için ekip kurmak, altyapýyý
saðlamak ve yatýrým yapmak; bütün bu
harcamalarýn sonunda harcamalarýn geri
dönüþünü saðlayacak bir ürün garantisi
vermemektedir. Ya da üretilen yeni ürünün
önemini yitirmesine sebep olacak yeni bir
teknolojinin çok kýsa zamanda
keþfedilmesi/üretilmesi yapýlan yatýrýmlarý boþa
çýkarabilir, zarar ettirebilir veya beklenen karýn
elde edilmesini engelleyebilir.
tanýmlayabiliriz. Ýnsan faktörüne baðlý risklerde
çalýþana verilen sorumluluk ve hareket
kabiliyetinin büyüklüðü ile kontrol
mekanizmalarýnýn esnekliði riskin sýnýrlarýný
belirlemede etken olacaktýr.
3.BANKACILIK SÝSTEMÝ ÝÇÝN TANIMLANAN
RÝSKLER
Þirket olarak bir bankanýn teorik bir yaklaþýmla
risk teriminin kullaným þartlarýna baktýðýmýzda
aþaðýdaki grafikteki sýralamayý görmekteyiz;
Þekil 2: Bir Þirket Olarak Bankacýlýkta Risk
Yapýlan bütün planlamalar ve
organizasyonlar iþletmede çalýþan
insanlarla deðer bulacaktýr veya
bir baþka deyiþle
gerçekleþtirilebilecektir. Tabi bu
önerme tersi içinde geçerlidir. Yani
hazýrlanan bütün planlamalar ve
organizasyonlar çalýþan insanlarla
deðer kaybedebilecek veya
gerçekleþemeyecektir.
Tersinden düþünürsek; Ar-Ge faaliyetlerine
girmeksizin mevcut teknolojileri kullanarak bir
fabrika, bir þirket bir yatýrým kurmak, ya da
süregelen bir iþletmeyi devralarak yatýrým
yapmak da geliþen teknoloji ile birlikte üretilen
yeni ürün ve hizmetler sebebi ile ürün ve
hizmetlerinize olan talebi azaltabilir ya da
tamamen durdurabilir. Dolayýsýyla geliþen ve
deðiþen teknolojinin süregelen talepleri
deðiþtirmesi ya da beklenen talebin önünü
kesmesini mal ve hizmet üreten kurumlar için
Teknoloji Riski olarak tanýmlayabiliriz.
2.3.ÝNSAN FAKTÖRÜNE BAÐLI RÝSK
Üretimi ya da hizmeti gerçekleþtiren insan
olduðundan ve üretimin ya da hizmetin amacý
da insana ürün ya da hizmeti sunmak
olduðundan insana ait riskler ihmal edilemez.
Ýnsanýn içinde olduðu her faaliyetin insana
baðlý riskleri de vardýr.
Yapýlan bütün planlamalar ve organizasyonlar
iþletmede çalýþan insanlarla deðer bulacaktýr
veya bir baþka deyiþle gerçekleþtirilebilecektir.
Tabi bu önerme tersi içinde geçerlidir. Yani
hazýrlanan bütün planlamalar ve
organizasyonlar çalýþan insanlarla deðer
kaybedebilecek veya gerçekleþemeyecektir.
Ýnsana güvenerek, bir riske girer ve çalýþanlarýn
sorumluluðunu arttýrýr, terfi ettirerek çok önemli
bir görev verilebilir. Bu noktada risk baþlamýþtýr.
Kiþi vereceði kararlarla ve yapacaðý eylemlerle
beklentileri karþýlayýp baþarý olarak tanýmlanan
pozisyona da gelebilir, tam tersi de olabilir.
Ýnsan faktörüne baðlý riski, çalýþan, karar veren,
planlayan olarak insan faktörünün mal ve
hizmet üreten kurumlarda, þirketlerde beklenen
sonucu olumsuz yönde etkileme tehlikesi olarak
bir olay yada iþlemde (kredi yada mevduat
sözleþmesi)
Umulan faydanýn en fazla olup
olmayacaðýnýn belirsizliði (tercih edilmeyen
diðer kaynak yada yatýrým seçeneklerinin
getiriþinin daha fazla olmasý) ya da;
Olay yada iþlemin neticelenmesi durumunda
umulan faydanýn dýþýnda, olmasý ihtimal
dahilinde, ölçülebilir yada ölçülemez
zararlardýr, diyebiliriz. (Sözleþme þartlarýna
uyulmamasý neticesinde zarar edilmesi)
11
22
22
MAKALE
Bir ekonomide finansal riskler
gerçekleþmeye baþladýðýnda bütün
ekonomiyi etkileyerek kriz
ortamýna sürükleyecek güçte
olabilmektedir. Ayrýca finansal
þoklarýn tetikleyici etkisi ile
derinleþen ekonomik krizlerin ilk
olumsuz etkileri de finansal
sistemde faaliyet gösteren
kurumlarda özellikle bankalarda
ortaya çýkmaktadýr.
Esasen risk alýp sattýðý söylenebilen bankalar
için risk; bir iþlemin önceden görülüp
düþünülmesi mümkün olmayan sebeplerle belli
bir süre sonunda beklendiði þekilde
sonuçlanmamýþ olmasý, (Erez, 1975: 198) ya
da planlanan ve arzu edilen baþarýnýn
gerçekleþmemesi (Demirtaþ, 2000: 46) þeklinde
ifade edilebilir.
Bankalarýn diðer mal ve hizmet üretim
þirketlerinden ayrýldýðý yönler vardýr. Bununla
beraber, bankalar kendilerine has çalýþma
alanlarý ve kanunlarý olsa da birer þirket olarak
kurulur, Ticaret ve Vergi Kanunlarýna tabi olur,
büyüme stratejileri güder, diðer þirketlerde
olduðu idari organizasyonlar içinde bulunur,
sermaye artýrýmýnda bulunur, temettü daðýtýr,
belli düzenlemelere tabi olarak hisse devirlerine
konu olur. birleþip bölünebilirler. Bankalar
hukuki yönden kendi kanunlarýndaki bazý
sektörel düzenlemeler dýþýnda, kanunlar
önünde diðer Anonim Þirketlerle birlikte eþit
haklara ve ödevlere sahiptirler. Sektörel bazda
has düzenlemeleri olan, Bankacýlýk Düzenleme
ve Denetleme Kurulu benzeri ayrý ve baðýmsýz
bir düzenleyici kurum tarafýndan düzenlenen
ve denetlenen birçok sektöre ait üst kurul ayný
dönemlerde kurulmuþ ve kanunlarýnýn ayný
dönemlerde çýkarýlmýþtýr.
Bu çerçevede Bankacýlýk Sektörü için
tanýmlayacaðýmýz riskler, diðer anonim þirketler
için tanýmlanan risklerden çok ta farklý
olmayacaðýný söyleyebiliriz. Ancak isimleri ayný
olsa da önem dereceleri farklý olacaktýr.
Bankacýlýk sektöründe iþleme konu olan, alýnýp
satýlan þey paranýn kendisi olduðundan ve fon
arz ve talebi arasýnda aracýlýk görevi sonucu
yüksek kaldýraç oraný ile çalýþýldýðýndan diðer
sektörlere göre daha kýrýlgan bir yapý arzederler
ve belli riskler daha fazla hissedilir.
Finansal Riskler, Pazar riski, Teknolojik Riskler
ve Ýnsan Faktörüne Baðlý Riskler baþlýklarý altýnda
sýraladýðýmýz risklerin her biri bir anonim þirket
olarak bankalar için de geçerlidir. Bunlardan
bankacýlýk sektörü için çok daha önemli ve
daha hissedilir olan Finansal Risklerdir. Nitekim
Finansal Risk adý altýnda tanýmlanan riskler
literatürde de çoðu zaman banka kaynaklý
olarak gösterilmektedir.
Bir ekonomide finansal riskler gerçekleþmeye
baþladýðýnda bütün ekonomiyi etkileyerek kriz
ortamýna sürükleyecek güçte olabilmektedir.
Ayrýca finansal þoklarýn tetikleyici etkisi ile
derinleþen ekonomik krizlerin ilk olumsuz
etkileri de finansal sistemde faaliyet gösteren
kurumlarda özellikle bankalarda ortaya
çýkmaktadýr. (Ünal, 2004: 2). Bu durum bir
12
kýsýr döngüye sebep olmakta ve tüm ekonomi
çok kýsa bir sürede dengesini yitirmektedir.
Bankacýlýk sektöründe riskler için riskin tek bir
müþteride mi yoksa genel müþteri portföyü
içinde mi gerçekleþtiðine dair olarak risklerin
“özel risk” ve “genel risk” olarak sýnýflandýrýlmasý
(Erez, 1975: 198) da bulunmaktadýr.
Bankalarý öncelikli etkileyecek finansal riskleri
iki ana gruba ayýrmak mümkündür. Birinci
olarak sistematik diye de adlandýrýlan ve kurum
dýþýnda geliþen deðiþikliklerden kaynaklanan
riskler (Faiz, Kur, Menkul Kýymet Fiyatlarý Riski);
ikinci olarak ta piyasaya baðlý deðiþkenlerden
çok kurumun bilançosundan kaynaklanan ve
borç-alacak portföyünün yapýsýndan
kaynaklanan riskler (Kredi, Likidite, Operasyon
Riski) incelenecektir.
3.1.FAÝZ ORANI RÝSKÝ
Mevduat bankalarý genellikle yüksek kaldýraç
oraný ve uzun vadeli alacaklarý (kredi) yanýnda
uzun vadeli borçlar (mevduat) ile çalýþýrlar.
Örneðin ülkemizde mevduat genellikle bir ve
üç ay vadeli iken krediler genellikle bir yýl ve
üzerinde vadeye sahiptir. Bu durumda
baþlangýçta borç ve alacak faiz oraný bankanýn
kar edeceði þekilde planlanýp verilse de deðiþen
koþullara göre faiz oranlarý deðiþmektedir.
Kredilerin uzun vadeli verilip mevduatýn kýsa
vadeli olarak toplanmasý faiz riskinin temelini
oluþturur. Bu durumda banka uzun vadeli
olarak verdiði krediyi fonlamada kullandýðý
kýsa vadeli kaynaðý, kredinin vadesi bitip dönene
kadar ne maliyetle olursa olsun elinde tutmak
zorunda kalmaktadýr. Çünkü bankanýn vadesi
gelen borcunu (mevduatý) büyük oranda
ödemesi mümkün deðildir ve yeni borç (yeni
mevduat veya eski mevduatý tekrar
vadelendirmek suretiyle) ile borcu çevirmek
zorundadýr.
Bankanýn, herhangi bir kriz anýnda yükselen
faizler sebebiyle, mevduatýný çekip yüksek faiz
alacaðý bankaya götürmek isteyen mudilere,
uzun vadeli olarak daðýttýðý kredilerden dolayý
verecek yeterli parasý olmayacaktýr. Bu yüzden
mevduatýn istenmesini engellemek için faizlerini
yükselterek, krediden elde edeceði faizin
üstünde faiz vermek zorunda kalabilecektir.
Yakýn zamanlarda portföyünde bol miktarda
hazine bonosu bulunduran Demirbank’ýn
aniden yükselen mevduat maliyetleri sebebiyle
yükümlülüklerini karþýlayamaz duruma
gelmesini ve fonlama maliyetlerindeki artýþý
kredilerine yansýtamayarak (Zaten aktifinin
büyük kýsmý Hazine kaðýtlarýna baðlýdýr ve
bunlarýn faizlerini deðiþtiremez) zora giren
MAKALE
Bu açýklamalar çerçevesinde faiz riskini bir
banka için; verdiði kredi için bulduðu kaynaða,
zaman içinde krediden elde ettiði faiz gelirinden
daha fazla faiz gideri yapmak zorunda kalmasý
þeklinde tanýmlayabiliriz.
Katýlým bankacýlýðýnda ise toplanan kaynak için
vade baþlangýcýnda herhangi bir faiz taahhüt
edilmediði için katýlým bankalarý faiz riski
almamaktadýrlar. Bunlar çalýþma sistemleri
gereði elde ettikleri getiriden bir kýsmýný yönetim
payý olarak kestikten sonra kalanýný hesaplara
kar payý olarak daðýtmaktadýrlar. Bu sistemde
faiz riski elimine edilmiþ olmaktadýr. Ancak
üstlenilen faiz riski, kredi faiz oranlarý ile
mevduat faiz oranlarýnýn yüksek olduðu
dönemlerde mevduat bankalarýna yüksek kar
imkaný da saðlayacaktýr. Katýlým bankalarý ise
bu riski üstlenmedikleri için yüksek kar
dönemlerinde elde ettikleri bu karlarýn da
önemli bir kýsmýný daðýtmak zorundadýrlar.
3.2.KUR RÝSKÝ
Türkiye’nin 1990 ve 2000’li yýllarda yaþadýðý
kriz dönemlerinde birçok kiþi ve kurumun zarara
uðramasýna sebep olmuþ bu risk, bankalar için
daha fazla önem arzetmektedir. Kur riskini
bankalar için; bankanýn bir para cinsinden
varlýklarý ve yükümlülükleri arasýnda fark olmasý
durumunda kurdaki deðiþim yönünün,
bankanýn yükümlülüklerinde artýþ, varlýklarýnda
ise azalýþ meydana getirme tehlikesi olarak
tanýmlayabiliriz.
kaybetmesi durumunda alacaklarý deðer
yitirecek borçlarý ise büyüyecek ve zarara yol
açacaktýr. Tersi durumda ise alacaklarý deðer
kazanýp borçlarý deðer kaybedeceðinden kar
oluþacaktýr. Tabi her iki durumda bir kazananýn
yanýnda bir de kaybeden vardýr. (Teoride buna
sýfýr toplamlý oyun denmektedir) Bankalar kar
elde etmek için kurulmuþ kuruluþlar olduðu
ve halktan topladýklarý mevduatý
deðerlendirdikleri için bu riski fazlaca
üstlenmemelidirler. Zaten bu yüzden Merkez
Bankalarý ve Merkezi Yönetimler ile ekonomi
bilimi, bu konuda bankalarla birlikte tüm kiþi
ve kurumlarý uyarmaktadýr.
2008 yýlý sonunda baþlayan
küresel krizin ülkemize
yansýmalarýndan birisi de artan
döviz fiyatlarý olmuþtur. Döviz cinsi
borcu ayný cinsten alacaðýndan
fazla olanlar ya da döviz cinsi
alacaðýný tahsil edemeyip ayný
cinsten borcunu ödemek
durumunda kalanlar bu risk ile
karþý karþýya gelmiþlerdir.
Döviz varlýklarý ile yükümlülüklerinin eþit olduðu
duruma “kare”(Square position) pozisyon
denmektedir. (Babuþçu, 1997: 74) Bir para
biriminden borçlarýn ayný para biriminden
alacaklara göre fazla olmasý o para birimi için
“açýk pozisyon” olarak adlandýrýlmaktadýr. Tersi
durum ise, “kapalý pozisyon olarak
tanýmlanmaktadýr. 1994, 2001 ve yaþamakta
olduðumuz küresel krizde ülkemizde, dövizde
açýk pozisyon taþýyan banka, kiþi ve kuruluþlar
bu zararý yüklenmek durumunda kalmýþlardýr.
Þekil 3: Kur (Pozisyon) Riski
2008 yýlý sonunda baþlayan küresel krizin
ülkemize yansýmalarýndan birisi de artan döviz
fiyatlarý olmuþtur. Döviz cinsi borcu ayný cinsten
alacaðýndan fazla olanlar ya da döviz cinsi
alacaðýný tahsil edemeyip ayný cinsten borcunu
ödemek durumunda kalanlar bu risk ile karþý
karþýya gelmiþlerdir. 2009’da da devam eden
küresel krizde döviz cinsinden borcu olanlar
kur riskine daha önceki kriz dönemlerine oranla
daha hazýrlýklý olmanýn yollarýný aramaktadýrlar.
Farklý para birimlerinin deðer kazanma ve
kaybetme oranlarýnýn zaman içinde farklýlýk
arzetmesi ve deðiþkenliðin artmasý bu risk
türünün önemli kaynaklarýndan birisi olarak
görülmektedir. (Babuþçu, 1997: 74) Bu risk,
türü itibariyle, dövizli alýþveriþler ve artan dýþ
ticaret hacminden dolayý banka dýþý kurum ve
kiþileri de sýkça etkilemektedir. Bir bankanýn
borçlarý ve alacaklarý farklý para cinsinden
olabilmektedir. Örneðin döviz tevdiat
hesaplarýyla Amerikan Dolarý cinsinden mevduat
toplayýp (borçlanýp), Türk Lirasý kredi daðýtabilir.
(alacaklanýr) Alacaklý olduðu para biriminin
borçlu olduðu para birimine göre deðer
13
22
22
MAKALE
Finansal pazarlarda
katýlýmcýlarýn bilgi düzeyinin farklý
olmasý ile sözleþmelerin kontrol
ve uygulama süreçlerinin maliyetli
olmasý, asimetrik bilgi sorununu
ortaya çýkarmakta ve finansal
pazar ve kurumlarýn iþlevlerini
yerine getirmelerini
zorlaþtýrmaktadýr.
2001 krizi sonrasýnda BDDK, açýk pozisyonlar
için sýký düzenlemeler getirdiðinden bankacýlýk
sektörü, 1994 ve 2001 krizlerine göre yaþanan
küresel krizden daha az etkilenmiþ, büyük zarar
doðuran bir durumla karþýlaþýlmamýþtýr.
Ancak devlet tarafýndan yada devlet garantisi
verilerek bir kamu kurumu tarafýndan çýkarýlan
menkul kýymete (borçlanma kaðýdý) baðlý
borcun ödenmeme riski oldukça düþük kabul
edilmektedir.
3.3.MENKUL KIYMET FÝYAT RÝSKÝ
Sistematik olmayan (kuruma özgü) riskler
“kredi riski, likidite riski ve operasyon riski”
olarak (Mandacý, 2003: 71) temel baþlýklar
halinde sýralanacaktýr.
Menkul kýymet riski artan menkul kýymet
çeþitliliði, halka arzlar ve diðer menkul kýymetleri
çýkaran özel þirket ve devlet kurumlarýnýn
artmasýyla giderek daha fazla gündeme
gelmektedir.
Bankalarýn yaný sýra borsa da iþlem yapan kiþi
ve kurumlar ile devlet ya da özel sektör tahvili
alanlarýn da maruz olduðu bu riskin Bankanýn
hisse senetlerine ve özel veya kamu kesimi
borçlanma senetlerine yatýrým yapmasýndan
kaynaklandýðý söylenebilir. Borsada hisse senedi
fiyatlarý büyük dalgalanmalar
gösterebileceðinden bankalarýn yatýrýmlarý da
büyük zarar görebilecektir. Yine faiz riskinin
bir uzantýsý olarak borçlanma araçlarýna yapýlan
yatýrýmdan bankalarýn zarar görmeleri söz
konusu olabilecektir. (Mandacý, 2003:71)
2000’li yýllarýn baþýnda Türkiye’de meydana
gelen krizde de bazý bankalar ellerinde
bulundurduklarý çok miktardaki borçlanma
senetleri sebebiyle zora girmiþti.
Hisse senedi yatýrýmlarýnda genellikle senedin
üzerinde yazýlý itibari deðerin üstünde bir bedel
ödenmektedir. Piyasadaki dalgalanmalar
aktifteki bu kalemin önemli ölçüde deðer
yitirmesine sebep olabilir. Þirket bu senetleri
elden çýkarmak istediðinde çok düþük fiyattan
satabilir veya satamayabilir.
Þekil 4: Menkul Kýymet Fiyat Riski
Hisse senetlerine yapýlan yatýrýmda banka kendi
yönetiminde olmayan bir þirkete finansman
saðlamýþ olduðundan bir nevi kredi vermiþ
olacaktýr. Banka Menkul Deðerler Cüzdanýnda
bulundurduðu tahvil ve bonolarla da bunlarý
çýkartan kurum ya da ülkenin bu borçlarýný
ödememe riskinin dýþýnda fonlama faizlerinin
artýþýna baðlý olarak faiz riskini taþýyacaktýr.
14
3.4.KREDÝ RÝSKÝ
Bankalara ihtiyaç duyulmasýnýn temel nedeni,
fon fazlasý olan þahýs veya kurumlarýn
karþýlarýnda yer alan fon talep eden þahýs ve
kurumlarýn mali yapýlarý, fonun geriye dönüþ
ihtimali vs. hakkýnda yeterli bilgiye sahip
olamamalarý sonucu arada bilgi sahibi ve bu
konuda uzman bir aracýya ihtiyaç duyulmasýdýr.
Bu nedenle, temel iþlevi bilgi elde etmek ve
bunlarý yorumlamak olan mali piyasalar, mal
ve hizmet piyasalarýndan ayrýlmaktadýr. (Aslan,
1996: 19) Finansal pazarlarda katýlýmcýlarýn
bilgi düzeyinin farklý olmasý ile sözleþmelerin
kontrol ve uygulama süreçlerinin maliyetli
olmasý, asimetrik bilgi sorununu ortaya
çýkarmakta ve finansal pazar ve kurumlarýn
iþlevlerini yerine getirmelerini zorlaþtýrmaktadýr.
(Aras ve Müslümov, 2004: 56) Bilgi elde etme
için gerekli harcamalar yüksek maliyetler
taþýdýðýndan bilgi yoðun piyasalardan eksik
rekabet piyasasý olarak bahsedilebilir.
Kredi piyasalarýnda genellikle ters seçim ve
ahlaki riziko olmak üzere iki çeþit asimetrik
enformasyon problemi vardýr. Bunlardan ters
seçim, taraflar arasýnda kredi sözleþmesi
yapýlmadan önce borç verenlerin borç alanlar
hakkýnda yeterince bilgi sahibi olmamasý nedeni
ile meydana gelir. Ahlaki riziko probleminde
ise kredi sözleþmesi yapýldýktan sonra borç
alanlarýn borçlarýný geri ödemeyi
istememelerinden ve bunu baþtan
planlamalarýndan kaynaklanmaktadýr. (Kutlar
ve Sarýkaya, 2003: 2)
Kredi riskini, verilen kredinin tahsil edilememesi,
MAKALE
eksik tahsil edilmesi ya da zamanýnda tahsil
edilememesi olarak tanýmlayabiliriz. Bu
durumda bankanýn karý ve öz kaynaklarý
azalacaðýndan mali bünyesi bozulacak ve
beklide geri dönmeyen kredilere baðlý olarak
iflas edebilecektir. Bir baþka þekilde tanýmlarsak
kredi riski, ödenmeme veya geç ödemeden
dolayý net kar ve öz varlýðýn piyasa deðerindeki
olasý deðiþimdir/düþüþtür (Mandacý, 2003: 71)
Özellikle geliþmiþ ülkelerde ticari bankalarýn
aldýklarý en önemli riskin kredi riski olmasýna
karþýn Türkiye’de, yakýn zamana kadar
bankalarýn kredi portföylerinin küçük olmasýnýn
ve az sayýda bilinen müþteriyle çalýþýlmasýndan
dolayý kredi riskinin en büyük risk olmadýðý
söylenebilmektedir. (Köylüoðlu, 2001: 17)
Ancak bunun doðruluðu kabul edilecek olsa
bile Türkiye örneðinde bankalarýn kredileri
çeþitli yollardan kendi grup þirketlerine veya
belli þirketlere/belli sektörlere kullandýrmalarý,
riskin daðýlmasýný engellediði için kredi riskinin
yine artmasýna sebep olmaktadýr.
Türkiye’de daha çok bankalarýn kendi gruplarýna
verdikleri limit üstü krediler ve devlet
kontrolündeki bankalardan verilen usulsüz
kredilerin yol açtýðý zararlar kredi riskine konu
olmaktaydý. Nitekim 2001 yýlýnda ortaya çýkan
krizlerde bunlar daha da su yüzüne çýkmýþ,
grup kredilerinin etkisiyle yükümlülüklerini
karþýlayamayan birçok bankaya Tasarruf
Mevduatý Sigorta Fonunca el konulmuþtur.
Kamu bankalarýnda ise yine siyasi nitelikli geri
dönme olasýlýðý düþük krediler ile ciddi zararlar
oluþmuþ, kamu bankalarý yeniden yapýlanmaya
gidilmiþtir.
1990’larýn ikinci yarýsýnda bankalarýn
bünyesinde oluþturulmaya çalýþýlan risk yönetim
departmanlarýnýn (departmanýn yöneticisi
doðrudan yönetim kuruluna bilgi verecek bir
konuma sahip) amacý, bir yandan bankacýlýk
risklerinin yönetiminde banka yönetiminin
saðladýðý baþarýyý ölçmek diðer yandan söz
konusu risklerin kamu otoritesi tarafýndan
saðlýklý bir þekilde izlenmesini saðlamaktýr. Bu
düzenleme, bir anlamda Basel kriterlerinin
uygulanmasýna zemin oluþturmak amacýyla
gerçekleþtirilmiþtir.
Ayrýca yapýlan mevzuat gereði bankalar 2001
yýlýnda itibaren risk izleme birimleri ve buna
baðlý olarak iç kontrol birimleri kurmuþlardýr.
Bu birimler 1990’larýn ikinci yarýsýnda bankalarýn
bünyesinde oluþturulmaya çalýþýlan ve amacý
bir yandan bankacýlýk risklerinin yönetiminde
banka yönetiminin saðladýðý baþarýyý ölçmek
diðer yandan söz konusu risklerin kamu
otoritesi tarafýndan saðlýklý bir þekilde
izlenmesini saðlamak olan risk yönetim
departmanlarýnýn (Ünal, 2003: 10) mevzuatla
þekillendirilmiþ son hali olarak da görülebilir.
Yine bu dönemde dikkati çeken bir baþka
geliþme ise özellikle kredi kartlarý olmak üzere
bireysel kredilerde oluþan büyümedir. Bankalar
bireysel kredilere ve de özellikle kredi kartý
yoluyla kullandýrýlan kredilere büyük önem
vermektedir. Buna sebep olarak da yukarýda
ifade etmeye çalýþtýðýmýz kredinin geri
dönmeme riskinin; bireysel kredilerde riskin
fazlaca müþteri üzerine yayýlmasýndan dolayý
az olmasýný gösterebiliriz. Tabi bu stratejinin
yeni riskleri doðurmayacaðý garanti
edilemeyecektir.
Likidite riski bankacýlýkta cam
topa benzetilmektedir. Karlýlýk ise
lastik topa benzetilir. Çünkü
býraktýðýnýzda zýplar, yani bir sene
zarar da edilse sonraki sene kara
dönüþebilir. Ancak likidite sýkýntýsý
yaþanýrsa geri dönüþü yüksek
olasýlýkla olmayacaktýr.
3.5.LÝKÝDÝTE RÝSKÝ
Likidite riski bankacýlýkta cam topa
benzetilmektedir. Karlýlýk ise lastik topa
benzetilir. Çünkü býraktýðýnýzda zýplar, yani bir
sene zarar da edilse sonraki sene kara
dönüþebilir. Ancak likidite sýkýntýsý yaþanýrsa
geri dönüþü yüksek olasýlýkla olmayacaktýr.
Yani cam top býrakýldýðýnda kýrýlacaktýr.
Bankacýlýk sistemi güven esaslý çalýþmaktadýr,
bankalar kendilerine duyulan güven sayesinde
fon toplamaktadýrlar. Bu güveni de
bilançolarýnýn, her zaman için vadesi gelen
yükümlülüklerini karþýlar vaziyette olmasý hatta
olaðanüstü durumlarda iþe yarayacak nakit
paranýn olmasý yada bu parayý kolayca temin
edebilecekleri kabulü ile saðlayabilirler.
Dolayýsýyla borç ve alacaklarýn vadelerinin
birbiriyle uyumlu olmasý ve nakit dengesinin
her zaman için saðlanmýþ olmasý, gerektiði
zaman para bulabilmesi bir banka ve mudileri
için hayati önem taþýmaktadýr.
Likidite riski bankanýn gerektiðinde
(yükümlülüklerini yerine getirmesi amacýyla)
menkul kýymet satýþý veya yeniden borçlanma
yoluyla uygun maliyetli nakit saðlama zorluðu
içerisine girmesi tehlikesidir. Bu risk tahmin
edilenin üstünde banka müþterilerinin
hesaplarýndaki paralarýný çekmesi ve bankanýn
nakit kaynaklarýnýn yer aldýðý interbank
piyasalarýna ve/veya uluslar arasý finans
piyasalarýnda kaynak saðlayamamasý
durumunda büyür. (Mandacý, 2003: 72)
Likidite sýkýntýsý yaþayan banka, bir anda tahmin
edilenin üstünde doðan kaynak ihtiyacýný
karþýlayamaz ise, hýzla yayýlan bu bilgi diðer
mudilerin de bankadan mevduatlarýný çekmek
istemelerine (bank run) neden olacak ve
bankanýn iflasý gerçekleþecektir. Likidite sýkýntýsý
bu þekilde bankanýn iflasýný getirmese de;
likidite sýkýntýsý içine giren bankanýn acilen
15
22
22
MAKALE
Bankalarýn müþterileri ya da
üçüncü þahýslar dýþýnda bizzat
çalýþanlarý tarafýndan da
dolandýrýlmalarý ya da hatalý
iþlemler yoluyla zarar ettirilmeleri
mümkündür. Bu yüzden
Bankadaki idari yapýlanmadan,
sistemin iþleyiþine kadar her türlü
organizasyon, operasyonel risklere
karþý sýkýca denetlemeli, gerekli
deðiþiklik ve önlemler zamanýnda
alýnabilmelidir.
kaynak bulma ihtiyacýnýn da etkisiyle kaynak
maliyeti büyüyecektir. Maliyetlerin artmasý
zararý getirecek; durumun belli noktada
düzeltilememesi ise bankanýn iflas etmesine
sebep olabilecektir.
3.6.OPERASYONEL RÝSK
Basel komitenin operasyonel riskle ilgili 2001
tarihli bir dokümanýnda Operasyonel risk legal
risklerin içerildiði bir tanýmlamada, “yetersiz
veya baþarýsýz içsel süreçlerden, personel ve
sistemlerden ya da dýþsal olaylardan
kaynaklanan, doðrudan veya dolaylý zarar riski”
olarak tanýmlanmaktadýr. (Basel Komite,
2001:2) BDDK’nýn çýkarmýþ olduðu 1 Kasým
2006 tarihli Resmi Gazetede yayýmlanan
Bankalarýn Sermaye Yeterliliðinin Ölçülmesine
ve Deðerlendirilmesine Ýliþkin Yönetmeliðin 3.
Maddesinde Operasyonel risk: “Banka içi
kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve
usulsüzlüklerin gözden kaçmasýndan, banka
yönetimi ve personeli tarafýndan zaman ve
koþullara uygun hareket edilememesinden,
banka yönetimindeki hatalardan, bilgi
teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar
ile deprem, yangýn ve sel gibi felaketlerden
veya terör saldýrýlarýndan kaynaklanabilecek
zarar olasýlýðýný” göstermektedir.
Banka dahil bütün kurumlar gerek kendi faaliyet
alanlarýyla ilgili olsun gerekse de ticari yaþamýn
ortak gerekleri olarak çeþitli faaliyetlerde
bulunmaktadýr. Bu faaliyetler kurumun içinde
bulunduðu sektörle ilgili olarak piyasada
yapacaðý iþlemler olabileceði gibi kurumun
insan kaynaklarý biriminden muhasebe birimine,
lojistik hizmetlerini saðlayan idari sosyal iþler
birimine kadar iç bünyede yapýlan iþlemler
olabilir. Ýþte kurumun bütün bu sistemiyle ve
iç bünyesi ile yaptýðý faaliyetler ayrý bir risk
oluþturmaktadýr. Bunu operasyonel risk olarak
tanýmlayabiliriz.
Bankacýlýk açýsýndan bir bankanýn maliyetlerinin
gelirlerini aþan bir biçimde faaliyette bulunmasý
ve bu nedenle öz kaynaklarýný yitirmesi
anlamýnda kullanýlmaktadýr. Bankalarýn ödeme
sisteminde yeterli kontrolün olmamasý ya da
bilgisayar teknolojisinin yarattýðý olanaklar
nedeniyle müþterileri tarafýndan dolandýrýlmasý
da bir tür operasyon riski olarak
tanýmlanabilmektedir. (Mandacý, 2003: 72)
Bankalarýn müþterileri ya da üçüncü þahýslar
dýþýnda bizzat çalýþanlarý tarafýndan da
dolandýrýlmalarý ya da hatalý iþlemler yoluyla
zarar ettirilmeleri mümkündür. Bu yüzden
Bankadaki idari yapýlanmadan, sistemin
iþleyiþine kadar her türlü organizasyon,
16
operasyonel risklere karþý sýkýca denetlemeli,
gerekli deðiþiklik ve önlemler zamanýnda
alýnabilmelidir. Bankalar sürekli yeni teknoloji
ve sistemler geliþtirmelerine karþýn banka teftiþ
kurullarýna, polis ve mahkemelere bu türden
suiistimaller intikal etmektedir. Nitekim dünyada
da özellikle Japonya da örnekleri görülen
olaylarda banka görevlilerinin yaptýðý hatalý ve
riskli iþlemler neticesinde oluþan zararlarýn bir
kýsmý uzun süre fark edilememiþ, ancak devasa
boyutlara ulaþtýktan sonra ortaya çýkarýlmýþtýr.
SONUÇ
Günümüzde sektör olarak ifade edilen iþ
kollarýnýn geneline baktýðýmýzda çoðu iþ
kolunun bir üretim konusu olduðu ve
insanoðlunun somut olarak bünyesel bir
ihtiyacýný karþýlamaya yönelik bir ürün ya da
hizmet ürettiði ve bunu pazarlamaya çalýþtýðý
bir gerçektir. Bankacýlýk sektörüne baktýðýmýzda
ise bu sektörün üretiminin insanoðlunun fiziki
ihtiyacýný karþýlamaya yönelik nihai bir ürün
deðil bu ürünlerin üretiminde deðiþ tokuþ ve
daðýtýmýnda aracýlýk faaliyeti gören para ve
benzerlerinin depolanmasý, deðiþ tokuþ ve
ticaretinin organizesi olduðunu görmekteyiz.
Yani bir banka insanoðluna nihai bir ürün deðil
nihai ürünün eline geçmesini kolaylaþtýran bir
araç olan ve bir devlet ya da benzer bir prestij
kurumunun kefaletini ifade eden üzeri imzalý
bir kefalet senedi (para) ya da benzerini
sunmaktadýr.
Bu durumda diðer bir çok iþkolu, aktifinde
bulunan fabrika, makine teçhizat, hammadde,
ürün stoklarý ile bireyler için somut ve her
zaman ölçülebilir bir deðer taþýrken bankalar
ise aktiflerinde tuttuklarý para ve benzeri
araçlarla kendileri dýþýnda bir kýsým devlet ya
da kurumlarýn söz ve imzalarýný aktiflerinde
bulundurmakta ve bireylerin fiziksel yada ruhsal
ihtiyaçlarý için bir çok yönüyle soyut bir
malvarlýðý taþýmaktadýrlar.
Birey olarak tek insanýn yada toplumun fiziki
ve ruhsal ihtiyaçlarýný karþýlayan mal ve
hizmetlerin miktarý çok hýzlý bir þekilde
deðiþmemektedir. Ýhtiyaç duyulan ürün ve
hizmetlerin miktarý ancak birey ya da
toplumlarýn beðeni ve beklentilerinin
deðiþmesiyle yada nüfusun artmasýyla zaman
içinde ve yavaþ yavaþ deðiþecektir. Dolayýsýyla
bu ürün ve hizmetler ne þekilde üretilmiþ yada
elde edilmiþ olursa olsun ihtiyaçlar kadarý
mutlaka insan için deðerli olacaktýr. Ürün ve
hizmetlerin üretimin artmasý yada azalmasý
bunlarý elde etmek için gösterilen çabanýn
artmasý yada azalmasý bir baþka ifade
fiyatlamanýn (insan emeðine dayalý bir
MAKALE
fiyatlamadan bahsetmekteyiz-birim çalýþma
süresi) deðiþmesi sonucunu ya da ikame etkisini
doðurabilecektir. Ancak bu deðiþimler mutlaka
belli üretim süreçleri ve yatýrýmlara baðlý
olacaðýndan hareketlenmeler çok ani
olmayacaktýr ve fiziki ya da ruhsal ihtiyaç
sürdüðü için deðer sýfýrlanmayacaktýr.
Finansal araçlara baktýðýmýzda ise bu araçlarýn
daha çok birey yada toplumlarýn inanç ve
güvenine baðlý olarak deðer kazandýðý
görülmektedir. Duyulan bu güven ve ortaya
çýkan toplumsal yönlendirmeler, bazý finansal
araçlara kayýtlý deðerinin ya da fiziki deðerinin
çok üstünde bir fiyatlama (birim çalýþma süresi)
getirebilmektedir. Ýþte bu noktada fiziki deðerin
üstünde olan fiyatlamanýn soyut bir nitelik
taþýdýðýný ifade edebiliriz. Ýnsanlar bir kurum
yada devlete olan inancýný bazen toplumun
yönlendirmesi ile çok çabuk arttýrabildikleri
gibi bu güveni çok çabuk yitirebilmektedirler
de. Dolayýsý ile çoðu finansal ürünün fiyatlamasý
(birim çalýþma süresi) soyut olan güven kavramý
ile olmaktadýr. Mali sektörde olan
dalgalanmalarý, ani iniþ ve yükseliþleri
düþündüðümüzde bu soyutluðun daha somut
anlaþýlacaðýný düþünüyoruz. Ayrýca üretime
dönük iþ alanlarý için kullandýðýmýz “Reel
Sektör” tanýmýnýn da Mali Sektörün soyutluðu
karþýsýnda somut ve gerçekliði ifade ile bu
betimlemeyi aldýðýndan bahsedebiliriz.
Risk çeþitleriyle ilgili bu ifadelerimizle özellikle
Bankalarýn, iþlemleri yönünden büyük ölçekli
finansal risklere maruz bulunduðunu ortaya
koymaya çalýþtýk. Bu kadar yüksek riskli faaliyet
alanlarý olan ve meydana gelebilecek bir
sorunun tüm ekonomiyi etkileyeceði
düþünüldüðünde; bankalarýn, riskli faaliyetleri
oranýnda fazlaca sermayeye sahip olmasý ve
düzenleyici ve denetleyici otoriteler tarafýndan
kamu adýna sýký bir þekilde denetlenmeleri
gerekmektedir.
Yüksek riskli faaliyet alanlarý
olan ve meydana gelebilecek bir
sorunun tüm ekonomiyi
etkileyeceði düþünüldüðünde;
bankalarýn, riskli faaliyetleri
oranýnda fazlaca sermayeye sahip
olmasý ve düzenleyici ve denetleyici
otoriteler tarafýndan kamu adýna
sýký bir þekilde denetlenmeleri
gerekmektedir
Kaynaklar
ARAS G. ve MÜSLÜMOV A, (2004) “Kredi Piyasalarýnda Asimetrik Bilgi ve Bankacýlýk Sistemi Üzerindeki Etkileri”,
Ýktisat, Ýþletme ve Finans Dergisi, Eylül 2004
ARGUN, T. “Risk Yönetimi”, (1999) http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/
mkl_gos.php?nt=13, (Eriþim: 03.04.2009)
ASLAN, N., (1996), “Finansal Piyasalarýn Serbestleþmesi”, Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Ocak 1996
BABUÞÇU, Þ. (1994), Bankacýlýkta Risk Derecelendirmesi (Rating) ve Türk Bankacýlýk Sektörüne Uygulanmasý, Ankara:
Sermaye Piyasasý Kurulu Yayýnlarý: Yayýn No: 94
BASEL COMMÝTTEE, (2001), “Operational Risk”, Consultative Document, s.10. http://www.bis.org/publ/bcbsca07.pdf,
(04.04.2009)
DURMUÞ, G. (2009) “Risk Analizi”, http://www.tkgm.gov.tr/turkce/dosyalar/diger%5Cicerikdetaydh275.pdf Eriþim:
04.04.2009
DEMÝRTAÞ, N. (2000), ‘Bankacýlýkta Kredi Deðerliliðnin Tespiti ve Kredi Riski Yönetimi’ BDDK Yetki Etüdü Raporu,
Ýstanbul: BDDK Bankalar Yeminli Murakýplarý Kurulu, Aralýk 2000
EREZ, M. (1975) Bankalar Sistemi ve Devlet Kontrolü, Ankara: Eskiþehir Bankasý Yayýný, 1975
KARAKURT, E. (2003) “Risk Toplumunda Birey” Ýþ, Güç Dergisi, C.5,
http://www.isgucdergi.org/?p=makale&id=154&cilt=5&sayi=2&yil=2003 (Eriþim: 04.04. 2009)
KÖYLÜOÐLU, H.U. (2001), “Risk Yönetimi! Zaman Geçirmeden Neden! Nasýl!” Active Finans, (Mart-Nisan 2001)
KUTLAR A. ve SARIKAYA M., (2003) “Asimetrik Enformasyon ve Marjinal Maliyet Fiyatlama Modeli Çerçevesinde
Türkiye’de Kredi Tayýnlamasý ve Faiz Oranlarýnýn Tahmini”, Cumhuriyet Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Dergisi,
Cilt 4, Sayý 1, 2003
MANDACI, P. E. (2003) “Türk Bankacýlýk Sektörünün Taþýdýðý Riskler ve Finansal Krizi Aþmada Kullanýlan Risk Ölçüm
Teknikleri”, Dokuz Eylül Ün. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.5;
http://www.sbe.deu.edu.tr/adergi/2003sayi1PDF/pmandaci.pdf , (Eriþim:04.04.2009)
TAYAR, M. “HACPP”, Ders Notu, 2005, http://homepage.uludag.edu.tr/~mtayar/haccp.htm (Eriþim: 04.04.2009)
ÜNAL, T., (2004),“Düzenleme ve Denetim Kalitesinin Finansal ve Ekonomik Sonuçlarý, Sürdürülebilirliðe Etkisi”,
Active Academy 2.Uluslararasý Finans Zirvesi- Ýstanbul: 3 Aralýk 2004, http://www.iubam.org/zirvemetin.doc
Eriþim:04.04.2009
ÜNAL, T. (2003) “Bankacýlýk Sisteminin Yapýsal Sorunlarý Henüz Çözümlenmiþ Deðil” , Röportaj - Active Finans
Interview, Ýstanbul, 17-18 Ekim 2003, http://www.iubam.org/F%C4%B0NANS%20R%C3%96PORTAJLARI.pdf
Eriþim:04.04.2009
YALÇINKAYA, T. ve ÖZSOY E. “Risk Toplumu: Bilgi Toplumunun Evriminde Yeni Boyut”, 2003,
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/
mkl_gos.php?nt=251 (Eriþim:04.04.2009)
17
22
22
ARAÞTIRMA
YENÝ PRÝM TARÝFESÝ
MART 2009 PRÝM DÖNEMÝNDEN ÝTÝBAREN UYGULANMAYA BAÞLANMIÞTIR
Bankalar; sermaye yeterliliði, aktif kalitesi, karlýlýk, likidite ve diðer risk alanlarý
olarak belirlenen beþ bölüm altýnda yer alan toplam 14 adet risk faktörü üzerinden
deðerlendirilmekte ve her bir bölüm için belirlenmiþ olan eþik deðerlere göre en
düþük “0” ve en yüksek “100” deðer aralýðýnda toplam puan almaktadýrlar.
“Sigortaya Tabi Mevduat ve Katýlým Fonlarý
ile Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunca Tahsil
Olunacak Primlere Dair Yönetmelik” (Prim
Yönetmeliði)’ te prim tarifesine iliþkin yapýlan
deðiþiklik 01/01/2009 tarihinde yürürlüðe
girmiþ ve yeni tarife ilk olarak Mart 2009 prim
döneminde uygulanmaya baþlanmýþtýr.
Mart 2003 döneminden itibaren uygulamada
olan mevcut sigorta prim tarifesi, ilk uygulandýðý
dönemlerde bankalarýn önemli bir kýsmýnýn
temel prim oranýndan farklý oranlarda prim
ödemelerini saðlamýþ, ancak zaman içinde
risklilik düzeylerine göre prim oranlarýný
farklýlaþtýrmadaki etkinliði azalmýþtýr. Bu nedenle
bankalarýn Bankacýlýk Sistemi içerisinde
yarattýklarý riske göre sigorta primi ödemelerini
saðlamak ve daha düþük seviyelerde risk
almalarý konusunda teþvik etmek amacýyla yeni
Risk Faktörleri
1.
bir prim tarifesi oluþturulmasýna ihtiyaç
duyulmuþ ve bu amaçla Türk bankacýlýk
sektörünün yapýsýna uygun bir tarife modeli
oluþturulmaya çalýþýlmýþtýr.
Yeni prim tarifesinde bankalar çeþitli risk
faktörleri bakýmýndan deðerlendirmeye tabi
tutulmaktadýr. Bu kapsamda, bankalara
uygulanacak sigorta prim oranlarýný risklilik
derecelerine göre farklýlaþtýrmak amacýyla,
öncelikle mevcut tarifede “5” olan risk
faktörlerinin sayýsý yeni tarife ile “14”e
çýkarýlmýþtýr. Bankalar; sermaye yeterliliði, aktif
kalitesi, karlýlýk, likidite ve diðer risk alanlarý
olarak belirlenen beþ bölüm altýnda yer alan
toplam 14 adet risk faktörü üzerinden
deðerlendirilmekte ve her bir bölüm için
belirlenmiþ olan eþik deðerlere göre en düþük
“0” ve en yüksek “100” deðer aralýðýnda
toplam puan almaktadýrlar. (Tablo. 1)
Eþik Deðerler
Sermaye Yeterliliði
25
1. Sermaye Yeterliliði
2.
3.
4.
5.
Oya MUNGAN
Fon Uzmaný
Sigorta ve Risk Ýzleme Daire Baþkanlýðý
18
0-13-20
1.1. Sermaye Yeterliliði Standart Oraný (Solo)
% 10 - 16
1.2. Sermaye Yeterliliði Std. Oraný (Konsolide)
% 10 - 16
1.3. Ana Sermaye Yeterlilik Oraný (Solo)
% 8 - 14
2. Varlýk Sermaye Çarpaný
Puan
10 - 15
Aktif Kalitesi
5-3-0
20
1. Grup Kredileri Oraný
% 8 - 15
5-3-0
2. Nakdi Kredi Yoðunlaþma Oraný
% 20 - 30
5-3-0
3. Takipteki Krediler Oraný
%1-3
5-3-0
4. Ortalama Büyüme Oraný
% 15 -25
5-3-0
Karlýlýk
10
1. Karlýlýk Oraný
%3-5
0-3-5
2. Etkinlik Oraný
% 50 - 75
5-3-0
Likidite
10
1. Serbest Sermaye Oraný
% 60 - 80
0-3-5
2. Sigortalý Mevduat Oraný
% 20 - 30
0-3-5
Diðer
35
1. BDDK Derecelendirme Notu
1-2-3-4-5
30 - 24 - 16 - 8 - 0
2. Halka Açýklýk Oraný
% 10 - 25
0-3-5
Toplam Puan
100
ARAÞTIRMA
Her bir risk faktöründen alýnan bu puanlar
toplanmak suretiyle hesaplanan toplam
puanlarýna göre bankalar “A”,”B”,”C”, ve “D”
þeklindeki dört prim kategorisinden birine dahil
olmakta ve dahil olunan bu kategorilere göre
onbinde 11 ile 19 arasýnda belirlenen prim
oranlarý üzerinden sigorta primlerini
ödemektedirler. (Tablo.2) Örneðin toplam puaný
“50”nin altýnda olan kredi kuruluþu “D” prim
kategorisine girerek onbinde 19 oranýndan
prim öderken, “85”in üzerinde toplam puaný
olan kredi kuruluþu “A” prim kategorisine
girerek onbinde 11 oranýndan prim
ödemektedir.
Toplam Puan
Prim
Kategorisi
Prim Oraný
(Onbinde)
< 85
A
11
< 70 ve < 85
B
13
< 50 ve < 70
C
15
< 50
D
19
Diðer taraftan, bankalar sigorta primi tahsilatýna
esas olmak üzere “sigorta prim cetvellerini”
içeriði ve biçimi Fon tarafýndan belirlenen
þekilde Fon’a beyan etmekte ve bu
beyanlarýndan hareketle primlerini
ödemektedirler. Prim Yönetmeliðinde yapýlan
deðiþiklik sonrasýnda bu tahsilat sürecine iliþkin
olarak da yeni düzenlemeler getirilmiþ
bulunmaktadýr.
Bankalarýn prime esas tablolarýnýn Fon’a
gönderilme süresi, konsolide mali tablo
hazýrlarken gerekli olan süreler göz önünde
bulundurularak, 30 günden 45 güne
çýkarýlmýþtýr. Ayný zamanda Fon’a beyan edilen
sigorta prim cetvellerinin içeriði ve biçiminde
yeni bir uygulamaya geçilmiþtir. Mevcut
sistemde bankalarýn beyanlarýnda sigortalý
mevduat/katýlým fonu tutarlarý, prime esas risk
faktörleri ve ödenecek prim tutarý yer almakta
iken yeni süreçte bankalar tarafýndan sigortalý
mevduat/katýlým fonu tutarlarý ile prime esas
risk faktörleri beyan edilmekte, BDDK
derecelendirme notu da dahil edilerek tüm
faktörlerden alýnan toplam puan ile ödenecek
prim tutarý hesaplanmaktadýr. Bankalar
hesaplanan sigorta prim tutarlarýný dönemi
izleyen ikinci ayýn son iþgününe kadar Fon’un
TCMB nezdindeki gelir hesaplarýna
ödemektedirler. Ayrýca yeni süreçte bankalarýn
beyan ettikleri risk faktörlerine iliþkin deðerlerin
doðruluðu da Fon tarafýndan teyit
edilmektedir.
Bankalarýn prime esas
tablolarýnýn Fon’a gönderilme
süresi, konsolide mali tablo
hazýrlarken gerekli olan süreler
göz önünde bulundurularak, 30
günden 45 güne çýkarýlmýþtýr.
19
22
22
ARAÞTIRMA
FAÝZSÝZ BANKACILIK
Faizsiz Bankacýlýk, literatürde Ýslami Bankacýlýk olarak adlandýrýlmakta olup
faize yer vermemesiyle klasik bankalardan ayrýþan bankacýlýk modelidir. Geliþmiþ
ülkelerde yaþanan finansal krizler faizsiz bankacýlýðýn geleneksen bankalar için
alternatif bir model oluþturabileceði tartýþmalarýný gündeme getirmektedir.
Faizsiz Bankalarýn Tarihçesi
Faizsiz Bankacýlýk, literatürde Ýslami Bankacýlýk
olarak adlandýrýlmakta olup faize yer
vermemesiyle klasik bankalardan ayrýþan
bankacýlýk modelidir. Ýslam tarihi boyunca
günümüz faizsiz bankacýlýk iþlemlerine benzer,
kar-zarar paylaþýmýný esas alan örnekler mevcut
olsa da modern anlamda faizsiz bankacýlýðýn
geliþimi 1970’li yýllarda baþlamýþtýr.
II. Dünya savaþý sonrasý dönemde birçok Ýslam
toplumunun siyasi özgürlüklerine kavuþmasý,
Ýslam ülkelerinde baþlayan sanayileþme
çalýþmalarý ve en önemlisi 70’li yýllarda petrol
gelirlerinin yükselmesi faizsiz bankacýlýðýn
geliþimini olumlu yönde etkilemiþtir. 19401960 yýllarý arasýnda ilk örnekleri Malezya ve
Pakistan’da görülen ve baþarýsýzlýkla sonuçlanan
faizsiz bankacýlýk giriþimlerinin ardýndan ilk
baþarýlý deneyim 1963 yýlýnda Mýsýr’ýn Mit
Gharm kasabasýnda yaþanmýþtýr. Mýsýr
köylüsünün tarýmsal ve ticari ihtiyaçlarýný
venture capital “risk sermayesi” ve para vakfý
karýþýmý bir modelle karþýlayan bu banka Alman
ekonomi tarihinde görülen Toplumsal Kalkýnma
Bankacýlýðý’ndan esinlenmiþtir.
Bu tarihten sonra yine Mýsýr’da kurulan Nasýr
Sosyal Bankasý Ýslami yatýrým bankacýlýðýnýn
ilk örneklerindendir. Kamusal projelere önemli
katkýlar saðlayan Ýslam Kalkýnma Bankasý1 ile
Dubai Ýslam Bankasý 1975 ve Kuveyt Finans
Kurumu 1977 yýlýnda kurulmuþtur. Günümüzde
Ýslami Bankacýlýðýn uygulandýðý en önemli
ülkelerden Malezya ise sürece 1983 yýlýnda
Bank Ýslam Malaysia Berhad’ýn kuruluþu ile
dahil olmuþtur. Diðer Ýslam ülkelerinde ise
faizsiz bankacýlýðýn baþlangýç tarihi 1978-1983
yýllarý arasýna tekabül etmektedir.
Ýslam ülkelerinin yanýnda faiz esaslý çalýþan
batýlý bankalarýn faizsiz bankacýlýk sektörüne
ilgi duymalarý 80’li yýllarda baþlamýþtýr.
Günümüzde Citibank, HSBC, Standart Charted,
ABN Ambro, Bank of America, BNP Paribas
Resul TÜRK
Fon Uzman Yardýmcýsý
Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi
20
vb. birçok kuruluþ ürün yelpazelerini faizsiz
finansal araçlar ile geniþletmekte ve faizsiz
bankacýlýk birimleri kurmaktadýrlar. Bu
kuruluþlarýn müþterileri ilk zamanlarda Arap
dünyasýnýn kurumlarý ve petrol milyonerleri
iken günümüzde orta gelirli Müslümanlardan
da talep gelmektedir.
Kriz ve Faizsiz Bankacýlýk
Dünya genelinde 75 ülkede faaliyet gösteren
ve 500 milyar dolar aktif büyüklüðe sahip
300’den fazla Ýslami prensiplerle çalýþan
banka’nýn yýllýk büyüme hacmi %10-15
düzeyindedir. Bankacýlýðýn önde gelen
isimlerinin sektörü güvenli bir liman olarak
tanýmlamasýný mevcut büyüme oranlarýnýn
devam edeceðini gösteren faktörlerden
sayabiliriz. Özellikle yaþanmakta olan küresel
kriz sonrasý geliþmiþ ülkelerin de faizsiz
bankacýlýkla ilgilenmesi, faizsiz bankacýlýðýn
alternatif bir model olarak tartýþýlmasýný
saðlamaktadýr.
Ýslami Bankacýlýk Aktif Büyüklüðü (milyar USD)
500
413
350
295
260
2004
2005
2006
2007
2008
Kaynak:Booz &Company Analysis
Faizsiz bankacýlýk sisteminin, gelir seviyesi
yükselen Müslüman toplumlar dikkate
alýndýðýnda büyüme potansiyeline sahip olduðu
yadsýnamaz bir gerçek olsa da geliþmiþ
ülkelerdeki bankacýlýk sisteminin finansal kriz
dolayýsýyla faizsiz bankacýlýða yöneleceði
yönündeki tezlerin abartýlý olduðu düþünülebilir.
Öncelikle geliþmiþ ülkelerde kar paylaþýmý
esasýna dayalý bir sistem olan risk sermayesi
(venture capital) sistemi 1950 yýlýndan bu yana
baþta ABD olmak üzere uygulanmaktadýr. Bu
ARAÞTIRMA
sistem faizsiz bankacýlýk gibi belirli bir kar
garanti etmemektedir. Kýsacasý faizsiz sistem
geliþmiþ ülkelerin bilmediði ya da uygulamadýðý
bir yöntem deðildir. Buna raðmen risk sermayesi
sisteminin geliþmiþ ülkelerde klasik bankalar
kadar büyümediði dikkate alýnmalýdýr.
Kriz sonrasý geliþmiþ ülkelerde faizsiz bankacýlýða
olan ilgi alternatif bir sistem arayýþýndan ziyade
Ortadoðu kaynaklý fonlarýn ve Batý’da yaþayan
Müslümanlarýn tasarruflarý sayesinde devam
edecektir. Bu baðlamda geliþmiþ ülkeleri ise
tek bir kategoride deðerlendirmemek gerekir.
Daha esnek düzenlemelere sahip, faizsiz
bankacýlýk ve risk sermayesi alanlarýnda deneyim
sahibi Ýngiltere ve ABD gibi ülkelerin Kýta
Avrupa’sýna göre daha avantajlý olduðu
söylenebilir.
Bunun yanýnda faizsiz bankacýlýðý tamamen
risk unsuru barýndýrmayan bir model olarak
görmek yanýltýcý olacaktýr. 1990’lý yýllarda
Mýsýr’da Ýslami bankalarýn spekülatif çöküþünün
Ýslam ülkelerinde sektörün büyümesini
yavaþlattýðý bilinen bir gerçektir.
Kriz sýrasýnda Bahreyn Merkez Bankasý’nýn
“Bölge bankalarýnýn subprime krizden
kaçabilmelerinin sebebi bu çeþit ürünlere yatýrým
yapacak teknik kaynaklara ve insan kaynaðýna
sahip olmamalarýdýr” yönündeki açýklamasý
sektörün gerçek bir sýnavdan geçmediðini
göstermektedir. Bu tür kaynaklara sahip
olduðunda sektörün nasýl hareket edeceði ve
Ýslami bankalar tarafýndan sunulan yatýrým
ürünlerinin genellikle emlak ve hammadde gibi
spekülasyona açýk volatil sektörlere baðlý olmasý
gibi problemler karþýsýnda saðlamlýðýnýn test
edilmesi sektörün büyüme hýzýnda belirleyici
olacaktýr.
Yapýsal Sorunlar
Gelinen nokta sistemi öðrenme isteðini
artýrmakla birlikte, sistemdeki yapýsal sorunlarýn
tartýþýlmasý ve çözülmesi için fýrsat olmalýdýr.
Yapýsal sorunlarýn baþýnda yasal düzenlemeler
gelmektedir. Örnek olarak özellikle dual
bankacýlýk sistemine sahip ülkelerde (Malezya,
Kuveyt, Mýsýr, Bahreyn, Türkiye vb.) bankacýlýk
ve finans düzenlemelerin faiz temelli olmasý
ya da faizsiz bankacýlýk ürünleri için ilave
düzenlemelerin gerekli olmasý ve faizsiz
ürünlerin uymasý gereken Ýslami kurallar ile
yerel hukuk kurallarýnýn uyuþmamasý
gösterilebilir. Bu durum en iyi ihtimalle yeni
finansal ürünlerin oluþturulmasýný
geciktirmektedir. Örneðin Ülkemizde 1983’den
beri gündemde olan faiz içermeyen menkul
kýymetler Hazine Müsteþarlýðý tarafýndan ancak
2009 yýlýnda Gelire Endeksli Senet (GES) adýyla
ihraç edilmeye baþlanmýþtýr.
Gelire endeksli senetler özellikle likidite yönetimi
açýsýndan oldukça faydalý olmuþtur. Yapýlan
iki ihale sonrasýnda katýlým bankalarý aktiflerinin
%3’ü menkul kýymete dönüþmüþtür. GES’e
olan talebin beklentilerin altýnda olmasýnda
ikincil piyasanýn oluþmamasý etkilidir. Yabancý
yatýrýmcýlarýn ise sukuk tahvilleri ile ilgilenmesi
nedeniyle Hazine’nin daha rahat
borçlanabilmesi için ürün çeþitliliðini saðlamasý
gerekmektedir.
Düzenleyici kuruluþlarýn mevzuatlarý Basel II
ve IAS gibi uluslararasý standartlarla
uyumludur. Faizsiz çalýþan bankalarýn da uymak
zorunda olduðu bu düzenlemelere ilaveten
faizsiz bankalar için muhasebe ve denetim
standartarý oluþturan Ýslami Finans Kurumlarý
Muhasebe ve Denetim Organizasyonu
(AAOIFI), þirketlerin risk profillerini
deðerlendiren Uluslararasý Ýslami
Derecelendirme Kurumu ve bankacýlýk, sermaye
piyasasý ve sigortacýlýk alanlarýnda faizsiz
finansal hizmetlerin standartlaþmasýna yönelik
çalýþmalar yapan Ýslami Finansal Hizmetler
Kurulu gibi oluþumlar da mevcuttur. Mevcut
ürünlerin çoðalmasý, faizsiz bankacýlýðýn
yayýlmasý ve uluslararasý entegrasyonun artmasý
durumunda bu düzenlemeler arasýndaki
uyumsuzluklar faizsiz bankalar için sorun teþkil
edecektir. Bu soruna örnek olarak geçmiþ
dönemlerde Uluslararasý Para Fonu’nun Ýslami
bankalarý daha þeffaf olmaya ve uluslararasý
muhasebe standartlarýný ve teamüllerini
gözlemlemeye çaðýrdýðýný gösterebiliriz.
Bu problemlerin yanýnda faizsiz bankacýlýk
ürünlerinin Ýslami kurallara uygun olup
olmadýðý, bu ürünleri onaylayan kurullarýn
yapýsý ve kendine özgü ürünlerin yanýnda
geleneksel bankacýlýk ürünlerinin benzeri olan
taþýt kredilerini, kredi kartlarýný, mortgagelarý
birçok kiþinin geleneksel finans ürünlerine
benzetmesi küresel düzeyde tartýþýlmaktadýr.
Bu tartýþmalarýn temel dayanaðý ise ürünlere
onay veren kurullarda sektöre hakim belirli
kiþilerin olmasý ve bu kiþilerin oldukça fazla
kurulda görev almasýdýr. Sektörde en iyi yasal
düzenlemelere sahip ülkelerden biri olan
Malezya’nýn 2005 yýlýnda bir kiþinin birden
fazla yerde görev almasýný yasaklamasý ve bu
konuda uzman sayýsýný artýrmak için yüksek
miktarda kaynak ayrýlmaya baþlanmasý
problemin oldukça ciddi olduðunu
göstermektedir.
Bunlarýn yanýnda 40 yýl gibi kýsa bir geçmiþe
olan faizsiz bankalara bazý yatýrýmcýlarýn
þüpheyle yaklaþmasýnýn bankalarý yüksek likidite
bulundurmaya zorlamasý ve bu bankalarda
çalýþanlarýn klasik bankalarda çalýþanlardan
farklý bilgi, yetenek ve uzmanlýða sahip olmasý
gerekliliðinin yetiþmiþ iþgücü sorununu ortaya
çýkarmasý gibi sorunlar da mevcuttur.
Faizsiz bankacýlýðý tamamen
risk unsuru bulundurmayan bir
modeli olarak görmek yanýltýcý
olacaktýr. 1990’li yýllarda Mýsýr’da
islami bankalarýn spekülatif
çöküþünün islam ülkelerinde
sektörün büyümesini yavaþlattýðý
bilinen bir gerçektir.
Kaynakça
1. Agence Global, 6 Kasým 2008,
Islamic Finance on the Rise
2.http://www.hazine.gov.tr/irj/porta
l/anonymous/BasinDuy
3. Cox Stella, Faizsiz Bankalarda
Likidite Yönetimi, Türkiye’de Özel
Finans Kurumlarý,
Albaraka Türk Yay. , 2000
4. Darçýn, Ahmet Cüneyt, Özel Finans
Kurumlarýnýn Katýlým Bankalarýna
Dönüþümünün Sebepleri ve Sonuçlarý,
Yüksek Lisans Tezi, Atýlým Üniversitesi,
2007
5. EKEN, Mehmet Fehmi, Faizsiz
Bankacýlýk Modelleri ve Türkiye
Uygulamalarý, Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi, 2005
6. KUMAÞ, Mehmet Salih, Faizsiz Bir
Finans Yöntemi Olarak Venture
Capital Sistemi ve Ýslam Bankacýlýðý
ile Mukayesesi, Uludað Üniversitesi
Ýlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:16,
Sayý:1, 2007
7. ERSAN, Özgür, Katýlým Bankalarýnýn
Finansal Etkinliði ve Mevduat Bankalarý
ile Rekabet Edebilirliði, Doktora Tezi,
Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2007
8. Power, Carla, Faith in the Market,
Foreign Policy, Þubat 2009
9. Standart & Poor, Islamic Finance
Outlook 2008
10. PETER, Vayanos, Islamic Banking:
How do Islamic banks compete in an
increasingly competitive environment,
Booz & Company Analysis
21
22
22
SUNUM
GLOBAL KRÝZ
ve ÜLKEMÝZE YANSIMALARI
1
Bankacýlýk ve finansýn neden olduðu sorunun ülkemize ve bizlere
yansýmalarýyla ilgili, Uluslararasý alanda kabul gören görüþ, global krizin
temelinde yatan unsurun açgözlülük ve denetimsizlik olduðudur.
Giriþ
Bugün sizlere yapacaðým “Global kriz ve
ülkemize yansýmalarý” baþlýklý konuþmamda
bankacýlýk ve finansýn neden olduðu sorunun
ülkemize ve bizlere yansýmalarýndan
bahsedeceðim. Uluslararasý alanda kabul gören
görüþ, global krizin temelinde yatan unsurun
açgözlülük ve denetimsizlik olduðudur.
Açgözlülüðün boyutunun görülmesi için
vereceðim örnek uluslararasý alanda çok büyük
bir bankanýn genel müdürünün davranýþýdýr.
Banka genel müdürü 2007 yýlýnda kendisine
maaþýndan hariç olarak verilen 350 milyon
USD’ý beðenmediði için istifa etmiþtir. Çünkü
kendisinin bankaya çok daha fazla kar ettirdiðini
düþünmektedir. Ayný banka þu anda Amerikan
hükümetinden destekle ayakta durmaktadýr
ve bu krizin maliyeti vergiler ile karþýlanacaktýr.
Bu bankalarýn zararlarýnýn toplamý þu ana kadar
3 trilyon USD’ý aþmýþtýr2. (Türkiye’de 2001
krizinin maliyeti 28 milyar USD olmuþtur.)
Baþka bir açgözlülük örneði, dünyada
oluþturduðu zararlar nedeniyle tarihin en fazla
devlet yardýmýný alan bir sigorta þirketinin
yöneticilerinde görülmüþtür. Sigorta þirketi
zarar nedeniyle 150 milyar USD yardýmý
devletten alýrken 200 milyon USD civarýndaki
parayý ikramiye olarak kendilerine daðýtmýþtýr.
Bu sigorta þirketi, “Batýrýlamayacak kadar
büyüktür.” Çünkü bu sigorta þirketinin batmasý,
satýlan sigorta poliçeleri nedeniyle 170 milyon
Amerikalýyý ve satýlan CDS olarak adlandýrýlan
türevler nedeniyle baþka finansal kuruluþlarý
etkileyecektir.
Finansal piyasalarda açgözlülük
Yöneticiler yeterli kontrolün olmadýðý ve iþin
özünün kaybolduðu zamanlarda daha rahat
hareket edebilmektedir. Yöneticiler hissedarlar
adýna hareket etmekte ve onlarla kardan pay
Rýdvan ÇABUKEL
alma üzerine bir anlaþma yapmaktadýrlar.
Amerikan sisteminde bu kar teþvik mekanizmasý
olarak adlandýrýlmaktadýr. Bu noktada, þirket
karýnýn nasýl oluþtuðuna bakmak gerekir.
Yöneticiler, 1990’lý yýllarda moda olan finansal
mühendislik ve risk yönetimi kavramý ile
muhasebe kurallarýný kullanarak kar
yaratmýþlardýr. Size basit bir örnekle yaratýlan
karýn tekniðini anlatacaðým.
Güney Kaliforniya’da çiftlikte çalýþan bir
Meksikalý senede 20.000 USD kazanmaktadýr.
Amerika’da asgari ücrete yakýn olan ve sadece
oda kirasý ve günlük ihtiyacýna yetecek bu para
ile bu iþçiye çok lüks bir ev satýlmýþtýr. Bu olayýn
sosyal boyutu çok güzel olmakla birlikte
sonuçlarý bugün global krizin temelini
oluþturmaktadýr. Çünkü, Mortgage broker’ý
iþçiye hiç peþinatsýz 700.000 USD’lýk evi satmýþ
ve sadece aylýk kirasýndan daha az ev taksiti
ödeyeceðini ve sonunda ev sahibi olacaðýný
söylemiþtir. Gerçekten de ilk iki yýl çok düþük
taksit ödemektedir. Kalan 28 yýl hangi tutarý
ödeyeceðini ise iþçi bilmemekte veya evi daha
yüksek fiyata satarak kar edeceðine
inandýrýlmaktadýr. Mortgage Broker’ý ise evi
sattýðý için bu iþlemden komisyonunu
almaktadýr.
Banka yöneticileri bu durumu bilmelerine
raðmen bu kredileri mortgage kredisi olarak
kabul etmektedir. Benzer kredileri bir araya
getirerek paketleyip (menkul kýymetleþtirme)
satmaktadýrlar. Satýþý kolaylaþtýrmak için ise,
bu paketleri kredi derecelendirme kuruluþlarýnýn
denetiminden geçirip iyi bir derece notu
almaktadýrlar. Bu paketler, þirketlere, emeklilik
fonlarýna veya yurtdýþýndaki bilinçsiz
yatýrýmcýlara satýlmýþtýr. Bu kaðýtlarýn kendisi
veya türevleri bazý bankalarýn portföylerinde
bulunmaktadýr.
1 Bu yazý TÜMSÝAD Kahramanmaraþ Þubesi tarafýndan 29.05.2009 tarihinde düzenlenen konferansta Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan ÇABUKEL
Fon Baþkan Yardýmcýsý
FRM
tarafýndan yapýlan konuþma esas alýnarak hazýrlanmýþtýr.
2 he Economist, “Three trillion dolars later...” 16-22 May 2009.
22
SUNUM
Buna benzer krediler ve baþka krediler 20052007 yýllarýnda çok fazla miktarda yapýlmýþtýr.
Ýlk 2 yýlda taksit ödemelerinde aksama
olmadýðýndan sorun çýkmamaktaydý. Ýþçinin 2
yýl düþük ödemesinin bitmesinden sonra krediyi
alanlarýn ödeyememesi sorunlarý tetiklemeye
baþlamýþtýr. 2008 yýlý baþýndan beri bu krediler
ödenmemeye baþlamýþtýr. Meksikalý iþçi evi
bankaya iade etmiþtir ve bu ev nedeniyle
herhangi bir ilave sorumluluðu
bulunmamaktadýr. Bundan kaynaklý olarak
oluþan paketler (MBS) ve bunlar üzerine yazýlý
türev araçlar (CDOs, CDS) bugün zehirli varlýklar
olarak adlandýrýlmaktadýr. Bankalarýn ve finansal
kuruluþlarýn zararlarýna neden olan
enstrümanlar bunlardýr.
kýymetleþtirmeye ve kredi derecelendirmeye
iliþkin standartlarýn yeterli olmamasý ve sigorta
þirketlerinin denetim otoritesinin bulunmamasý
gri alanlardýr.
Tabii ki bu dönemde oluþan yüksek karlardan
yöneticiler maaþ yanýnda çok yüksek tutardaki
ikramiyelerini almýþlardýr. Bugün bu soruna
neden olan banka yöneticileri halen bu büyük
bankalarýn yönetimlerinde görevlerine devam
etmektedir. Buraya kadar sizlere bankacýlýk ve
finans sektöründeki açgözlülüðün nedenini ve
boyutunu anlatmaya çalýþtým. Aslýnda, vergi
ödeyenler tarafýndan katlanýlacak olan 3 trilyon
USD zarar oluþurken devlet adýna hareket eden
denetim otoriteleri neredeydi diye sorulabilir.
2000-2001 krizinde durum
Finansal piyasalarda denetim
Finansal piyasalar, bankacýlýk, sigortacýlýk ve
sermaye piyasalarýndan oluþmaktadýr. Bu üç
alanýn da, denetlenmesi ve kamu adýna
gözetlenmesi gerekir. Krizin merkezinde olan
ABD’de bankacýlýk denetimi çok güçlüdür ancak
sermaye piyasalarýna ve sigorta þirketlerine
iliþkin denetimlerde yetersizlikler bulunmaktadýr.
Aslýnda, bugün bu üç alan birbirine o kadar
girmiþtir ki, diðerlerindeki eksiklik bankacýlýðý
d a o l u m s u z y ö n d e e t k i l e m e k t e d i r.
Diðer taraftan, bankalar ve finansal kuruluþlar
global hale gelmiþ olmasý nedeniyle tek bir
ülkenin denetim otoritesinin bunu denetlemesi
mümkün görünmemektedir. Geliþmiþ ülkelerin
bankalarýnýn pek çok ülkede faaliyet göstermesi
ve bu alanda yeterli denetimin olmamasý bu
sorunu daha da artýrmaktadýr. Bu nedenle, kriz
dünyada daha hýzlý yayýlmaktadýr.
Aslýnda denetim otoritesinin yetkisini aþmasý
nedeniyle denetleyemediði bu alanlar için “gri
alanlar” (grey areas) ifadesi kullanýlýr. Bu alanlar
denetim açýsýndan en tehlikeli alanlardýr. Bu
alanlar, denetim otoritelerinin yetki ve
sorumluluklarýnýn açýkça tanýmlanmamýþ olmasý
veya koordinasyonda dikkat ve özeni yeterince
göstermemeleri nedeniyle oluþmaktadýrlar.
Örneðin, ABD’de sermaye piyasalarýnda menkul
Global krizin oluþmasýnda da, bankalarýn
sorunlarý gizlemek için sermaye piyasasý ve
sigorta þirketlerinin araçlarýný kullandýklarý
görülmektedir. Bu nedenle, açgözlü banka
yöneticileri yüksek kar göstermek ve muhtemel
zararlarý gizlemek için bankacýlýðýn denetimi
dýþýnda “gölge bankacýlýk” alaný oluþturmuþtur.
Bu yöneticiler denetimden uzak bir þekilde,
bankalarda yüksek karlar göstermiþ ve yüksek
maaþlarý yanýnda ikramiyelerini almýþtýr. Bunun
maliyetine ise, vergi ödeyenler yýllar boyunca
katlanacaktýr.
Finansal piyasalar, bankacýlýk,
sigortacýlýk ve sermaye
piyasalarýndan oluþmaktadýr. Bu
üç alanýn da, denetlenmesi ve
kamu adýna gözetlenmesi gerekir.
Krizin merkezinde olan ABD’de
bankacýlýk denetimi çok güçlüdür
ancak sermaye piyasalarýna ve
sigorta þirketlerine iliþkin
denetimlerde yetersizlikler
bulunmaktadýr.
Aslýnda, yaþanan kriz bizim açýmýzdan yeni bir
durum deðildir. Ülkemizde yaþanan 20002001 krizinin temelinde de açgözlülük ve
denetim eksikliði yatmaktadýr. Bizdeki
açgözlülük banka yöneticilerinden çok hakim
ortaklardadýr. Ancak, hiçbir hakim ortaðýn,
yöneticinin imzasý olmadan bankayý zarara
uðratmasý mümkün deðildir. Bu nedenle,
Bankacýlýk Kanununda banka istismarýna iliþkin
hükümler yer almakta ve yönetici ve hakim
ortaklar birlikte ele alýnmaktadýr.
Bugün geldiðimiz noktada, 2000-2001
krizinden sonra ülkemizde uygulanan
düzenleme ve denetim anlayýþý ile bankacýlýkta
sorun bulunmamaktadýr. Bütün bankalara
müþterilerin güveni tamdýr ve denetim
otoriteleri gerekli kontrolü yapmaktadýr.
Krizin büyüklüðünün görülmesi için ülkelerin
açýkladýklarý kriz paketlerinin büyüklüðü
önemlidir. 2000-2001 yýllarýnda 21 bankaya
el konulmasý sonucunda bankalarýn devlete
28 milyar USD maliyeti olmuþtur. Þimdi,
dünyada 3 trilyon USD’den daha fazla bir tutar
banka zararý olarak ortaya çýkmýþtýr. Avrupa’da
ise maliyet henüz netleþmemiþtir.
Finansal piyasalarýn reel sektöre etkisi
Finans sektöründe baþlayan kriz reel sektörü
neden bu kadar etkilemektedir?
1- Dünya’da üretimin geliþmekte olan ülkeler
tarafýndan yapýlmasý ve geliþmiþ ülkeler
tarafýndan tüketilmesi yabancý paralarýn
deðerinde belirsizliðe neden olmaktadýr. Bu
dengelerin ve beklentilerin tekrar yerine gelmesi
gerekmektedir.
2- Tüketiciler finans piyasalarýnýn teþvikiyle
borçla tüketime yönelmiþlerdir. Bu
borçlanmanýn sürdürülmesi için tüketicilerin
23
22
22
SUNUM
Dünya’da genel bir daralma
olmakla birlikte üretim
kapasitelerinin korunmasý
gerekmektedir. Kurulan
kapasitelerin yok olmamasý için
üretim yöntemlerinde verimliliði
artýrýcý çalýþmalar yapýlmalýdýr.
sürekli bir gelire ihtiyaçlarý vardýr.
3- Reel sektör finansal piyasalarýn kredi
saðlamasýyla ve ödeme sistemlerinin
geliþmiþliðiyle üretim kapasitelerini ve ticaret
hacmini artýrmýþtýr. Bunun devamý kaliteli ve
verimli bir þekilde üretime ve uluslararasý
ticaretin sürdürülmesine baðlýdýr.
4- Reel sektörün üretim maddeleri arasýnda
olan petrol, bakýr ve demir gibi hammaddeler
üzerine serbest yatýrým fonlarý (hedge fund)
tarafýndan spekülatif iþlemler yapýlmaktadýr.
Bu fonlarýn denetim ve kontrol altýna alýnmasý
gerekmektedir.
Öncelikle, üretim yapan ülkeler ve insanlar
uzun vadede kazanmaktadýr. Çin, Hindistan
gibi geliþmekte olan ülkeler dünya ekonomisinin
yönünü deðiþtirmektedir. ABD ve Avrupa’daki
pek çok mal ve hizmet bu ülkelerde daha az
maliyet ve yüksek kaliteyle üretilmektedir.
Lojistik, haberleþme ve ödeme sistemlerinin
geliþmiþliði, sýnýr ötesi iþlem maliyetlerini
düþürmektedir. Örneðin, ABD’deki firmalarýn
çaðrý merkezleri Hindistan’a taþýnmaktadýr ve
muhasebe iþlemleri Hindistan’da tutulmaktadýr.
Bu nedenle, iþ gücünün niteliðinin korunmasý,
düþük kar marjý ve ücretlerle verimliliðin
artýrýlmasý gerekmektedir.
Üretim yapan geliþmekte olan ülkeler dýþ ticaret
fazlasý ile merkez bankalarýnda önemli USD ve
EUR rezervine ulaþmýþlardýr. Diðer bir ifadeyle,
geliþmiþ ülkeler dýþ ticaret açýðý vererek
ithalatlarýný finanse etmektedirler. Örneðin,
Çin Merkez Bankasýnda, 2 trilyon USD rezerv
bulunmaktadýr. Benzer bir þekilde, petrol
üretimi yapan ülkelerin de rezervleri vardýr.
Dünyadaki rezerv paraya iliþkin beklentilerin
yeniden dengeye gelmesi gerekmektedir.
Tüketiciler, geçen yýllarda ciddi miktarda
borçlanmýþlardýr. Örneðin, ABD’de tüketici
kredileri 1990’da 800 milyon USD, 2000’de
1,6 trilyon USD ve 2009’da 2,5 trilyon USD
olmuþtur. Benzer þekilde tüketici kredileri
Ýngiltere gibi ülkelerde de artmaktadýr.
Türkiye’de bireysel krediler 2002’de 3,4 Milyar
YTL iken bugün 100 Milyar YTL’ye ulaþmýþtýr.
Bankalarýn bu kredileri vermeye devam
edebilmesi için tüketicilerin kredilerini ödemeye
devam etmesi ve sürdürebilir bir gelire ihtiyaç
vardýr. Ancak, ülkemizde borçlanma oraný diðer
ülkelere nazaran oldukça düþüktür ve bu alanda
bir daralma yaþanmasý beklenmektedir.
24
Dünyada ekonomiler daralmaktadýr ve iþsizlik
oranlarý geçen bir yýl içinde yükselmiþtir. Þu
anda analizlerde genellikle ülkemiz Doðu
Avrupa ülkeleriyle karþýlaþtýrýlmaktadýr. Geçen
bir yýlýn son çeyreðinde, ekonomi Rusya’da
%6, Estonya’da %10 ve Ukrayna’da %8
daralmýþtýr. Diðer ülkelerde ise, bu oran %34 civarýndadýr. IMF önümüzdeki dönemde
daralmanýn %4,9 olacaðýný tahmin etmektedir.
Ülkemizde ise ayný dönemde %6 daralma
yaþanmýþtýr. Ancak, ikinci çeyrekten sonra
iyileþme beklenmektedir. Yurt dýþý talepte
daralma bile olsa ülkemiz nüfus yapýsý itibarýyla
üretim ve tüketim için kendi kendine yeterlidir.
Dünya’da genel bir daralma olmakla birlikte
üretim kapasitelerinin korunmasý
gerekmektedir. Kurulan kapasitelerin yok
olmamasý için üretim yöntemlerinde verimliliði
artýrýcý çalýþmalar yapýlmalýdýr. Böylece,
geliþmekte olan ülkeler arasýndaki rekabetçi
gücü artýrmak için iþçilerin verimliliðinin
artýrýlmasý ve karlýlýðýn yerine iþin sürdürülmesi
esas alýnacaktýr. Kaliteli üretimin sürdürülmesi
suretiyle müþterilerin korunmasý gerekmektedir.
Hammadde fiyatlarý üzerindeki spekülatif
iþlemler nedeniyle, maliyet tespiti ve
fiyatlamanýn yapýlmasýnda güçlükler
yaþanmaktadýr. Bunun için, lojistik imkanlar
da kullanýlarak üretim süreçlerinin kýsaltýlmasý
ve türev araçlar kullanýlarak finansal korunma
saðlanmasý mümkündür.
Sonuç
Global kriz ülke olarak doðrudan bizim neden
olmadýðýmýz ancak sonuçlarýna katlanmak
zorunda olduðumuz bir olgudur. Bankacýlýk
ve finans yöneticilerinin açgözlülüðü ve
denetim otoritelerinin yetkilerinde ve
kapasitelerindeki yetersizlikler nedeniyle bu
noktaya gelinmiþtir.
Bütün dönemlerde olduðu gibi finansal kriz
dönemlerinde riski alan iþletme sahipleridir.
Ýþletme sahipleri, kar etmek için iþletmeleri
elinde bulundurmakla birlikte kriz
dönemlerinde kar etmek yerine ayakta kalmayý
esas almalýdýr.
Krizler güçlü olanýn ayakta kalmasýna,
güçsüzlerin ise yok olmasýna neden olur. Bu
krizi de iþletmelerimizi finansal ve üretim
süreçleri açýsýndan yeniden yapýlandýrmak için
bir fýrsat olarak düþünmeliyiz.
HUKUK
ÝFLAS HUKUKUNDA VERGÝ SORUNU
ve ÇÖZÜM ÖNERÝSÝ
Kamu gelirleri genel olarak devletin ve diðer kamu kuruluþlarýnýn giderlerini karþýlamak
üzere hükümranlýk gücüne dayanarak elde ettikleri bütün ekonomik deðerlerdir. Vergi
yükümlülerinin iflas etmesi halinde devlet, kamu finansmanýn en önemli aracý olan vergilerden
mahrum kaldýðý gibi müflisten alacaklý olan birçok gerçek ve tüzel kiþide ciddi ekonomik
sýkýntýlar içine girmektedir. Bu sebeple, iflasýn özel durumuna iliþkin özel düzenlemeler yapýlmalýdýr.
I.GÝRÝÞ
Bireylerin ortak ihtiyaçlarý olarak ifade edilen
toplumsal ihtiyaçlar için, devletin yaptýðý
kamusal hizmetlerin karþýlanmasý amacýyla
ortaya çýkan finansman ihtiyacý kamu gelirleri
ile karþýlanmaktadýr. Kamu finansman sistemi,
bir ülkenin çeþitli gelir kaynaklarýndan meydana
gelen bir bütünü ifade etmektedir. Kamu
finansman sistemi ülkelerin milli özelliklerine,
iktisadi ve sosyal yapýsýna uygun olarak doðar
ve geliþir. Kamu gelirleri genel olarak “devletin
ve diðer kamu kuruluþlarýnýn giderlerini
karþýlamak üzere hükümranlýk gücüne
dayanarak elde ettikleri bütün ekonomik
deðerler” olarak ifade edilmektedir.
Günümüzde kamu giderlerinin finansmanýnda
baþvurulan en önemli en saðlýklý kamu
finansman aracý ise kuþkusuz vergilerdir.
Ancak özellikle ekonomik dalgalanmalarýn
arttýðý dönemlerde vergi yükümlülerinin iflas
ettiði görülmektedir. Bu durumda kamu
otoritesi kamu finansmanýn en önemli aracý
olan vergilerden mahrum kalmaktadýr. Bununla
birlikte iflas halinde sadece devlet vergilerden
mahrum kalmamakta, ayrýca müflisten alacaklý
olan birçok gerçek ve tüzel kiþide ciddi
ekonomik sýkýntýlar içine giremektedir.
Bilindiði gibi, 213 sayýlý Vergi Usul Kanunu’nun
162. maddesi, tasfiye ve iflas hallerinde
mükellefiyetin vergi ile ilgili muamelelerin
tamamen sona ermesine kadar devam edeceði
hükmündedir. Bu durumda, makalede geniþçe
izah edileceði üzere, vergi dairesi iflastan
önceki alacaklarýný iflas masasýna imtiyazlý
alacak olarak kaydedecek, iflastan sonra doðan
vergi alacaklarýný ise normal vergi mükelefinden
hangi mevzuata göre tahsil ediyorsa ayný þekilde
tahsil edecektir. Ýflasýn özel bir tahsil prosedürü
olduðu, iflasýn neticelerinden vergi alacaðýndan
dolayý devlet dýþýnda çok sayýda alacaklýnýný
etkilendiðide nazara alýndýðýnda, bu özel ve
olaðan dýþý duruma özel bir vergi kurallarý
getirilmesi yerinde olacaktýr.
Bu makalede, öncelikle iflas prosedürü
hakkýnda bilgi verildikten sonra, müflisin vergi
yükümlülüðüne ve uygulamada karþýlaþýlan
sorunlara deðinilecek ve iflas halinde devlet
ve özellikle vergi alacaklarýmý öncelikli olacak
yoksa diðer vergi mükellefleri olan gerçek ve
tüzel kiþilere mi önecelik verileceði sorusuna
cevap aranacaktýr.
II. ÝFLAS YOLUYLA ALACAÐIN TAKÝBÝ
1- ÝCRA KAVRAMI
Borcunu rýzasý ile ödemeyen borçlu, alacaklýnýn
talebi üzerine, hukuki kurallar ile borcunu
yerine getirmeye zorlanýr. Böyle durumlarda,
alacaklýnýn alacaðýný tahsil edebilmesi için,
devletin cebri icra organlarý devreye girer. Cebri
icra yoluyla, borçlunun mallarýna el konulur,
bu mallar satýlýr ve elde edilen para ile
alacaklýnýn alacaðý ödenir. Ýcra takibinin esas
ve usulleri Ýcra ve Ýflas Kanunu (ÝÝK)'nda
düzenlenmiþtir.1
Ýcra Ýflas Kanunu'nda düzenlenen icra takip
çeþitleri Cüz'i Ýcra (Ýcra Takibi) ve Külli Ýcra (Ýflas
Takibi) olmak üzere ikiye ayrýlýr. Cüz'i icra Ýcra
Hukuku kapsamýnda, Külli icra ise Ýflas Hukuku
kapsamýnda incelenmektedir.2
Cüz'i Ýcra'da, borçlunun karþýsýnda bir veya
b i r k a ç a l a c a k l ý s ý v a r d ý r. B o r ç l u n u n
malvarlýðýndaki þeylerden bir veya birkaçý cebri
icranýn konusunu oluþturur. Bu þeyler (mallar)
alacaklýnýn alacaðýna kavuþmasý için cebri icra
organlarý tarafýndan (icra daireleri) haczedilir,
satýlýr ve elde edilen para ile alacaklýnýn alacaðý
ödenir. Bakiye para kalýrsa, bu para borçluya
karþý icra takibi yapmamýþ olan diðer alacaklýlara
1 Dr.Suphi Aslan oðlu, “Ýcra Ve Ýflas Karþýsýnda Ticari Alacaklar; Niteliði, Mevzuat Boyutu Ve Muhasebe Uygulamasý” Afyon Kocatepe Üniversitesi
Ý.Ý.B.F Dergisi (CX, S II 2008)
2 Dr.Suphi Aslan oðlu, “Ýcra Ve Ýflas Karþýsýnda Ticari Alacaklar; Niteliði, Mevzuat Boyutu Ve Muhasebe Uygulamasý” Afyon Kocatepe Üniversitesi
Ý.Ý.B.F Dergisi (CX, S II 2008)
Av.Deniz ABAY
Tasfiye Daire Baþkanlýðý
Grup Koordinatörü
25
22
22
HUKUK
Ýflasýn açýlmasý ile müflisin
haczedilebilen bütün mal, alacak
ve haklarý kendiliðinden iflas
masasýný teþkil eder (ÝÝK md.
184/I). Yani, burada borçlunun
haczedilebilen bütün mallarý, iflasýn
açýlmasý ile "Özel mamelek" haline
gelmektedir.
ödenmeyip borçluya verilmektedir. Külli Ýcrada
ise, ticaret mahkemesince iflasýna karar verilen
bir borçlunun, haczedilebilen bütün mal
varlýðýnýn cebri icra yoluyla paraya çevrilip,
bundan bütün alacaklýlarýn yararlanmasýný
saðlayan toplu bir cebri icra yoludur. Ýflasta,
borçlunun bütün alacaklýlarýnýn, borçlunun
haczedilebilen bütün malvarlýðýndan
karþýlanmasý söz konusudur. Külli Ýcra'da
borçlunun karþýsýnda bütün alacaklýlarý vardýr.
Borçlunun bütün malvarlýðý satýlýr ve saðlanan
parayla bilinen bütün alacaklýlarýn alacaklarý
ödenir. Ancak borçlunun bütün borçlarý
ödendikten sonra, bakiye para olursa kalan
para müflise geri verilmektedir.3
2- ÝFLAS KAVRAMI
Ýflasa tabi bir kimsenin(Tacir) iflas ettirilebilmesi
için, takip edilmesi gereken yola iflas yolu
denilmektedir.
2.1- Ýflas Tabi Kiþiler
Türk hukukundaki iflas yoluyla takip her borçlu
hakkýnda uygulanmaz. Kural olarak tacirler her
türlü borçlarýndan dolayý iflasa tabidirler (TTK
m.20). Ancak Ýcra ve Ýflas Kanunu'muzun 43.
maddesinde tacirler haricinde bazý kiþilerinde
iflasa tabi olduðu ifade edilmiþtir. Hükme göre,
iflas yolu ile takip ancak Ticaret Kanunu
gereðince tacir sayýlan veya tacirler hakkýndaki
hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlarýna
göre tacir olmadýklarý halde iflasa tabi
bulunduklarý belirtilen gerçek veya tüzel kiþiler
hakkýnda yapýlýr.
Kimlerin tacir olduðu Ticaret Kanunda açýkça
gösterilmiþtir (m. 14-19). Bu hükümlere göre,
bir ticari iþletmeyi kýsmen dahi olsa kendi
hesabýna iþleten ve ticari iþletme açmýþ gibi
davranan gerçek kiþiler, ticaret þirketleri;
(kollektif, adi veya sermayesi paylara bölünmüþ
komandit, anonim, limited þirketler ile
kooperatifler) ile gayesine ulaþmak için bir
ticari iþletmeyi iþleten dernekler ve donatma
iþtiraki kural olarak tacir sayýlýrlar ve iflas yoluyla
takip edilebilirler.Tacir olmadýklarý veya öyle
sayýlmadýklan halde iflasa tabi olanlar ise ticareti
terk edenler, kollektif þirket ortaklarý, komandit
þirket ortaklarý, banka yöneticileri ve terekedir.4
2.2- Ýflas Yollarý
Bütün iflas yollarý, ticaret mahkemelerinden
geçer. Diðer bir ifadeyle, iflasa mutlaka ticaret
mahkemeleri tarafýndan karar verilir. Üç çeþit
iflas yolu vardýr5;
- Genel (adi) Ýflas Yolu
(ÝÝK md. 155-166),
- Kambiyo Senedine Mahsus Ýflas Yolu
(ÝÝK md.167, 171-176),
- Doðrudan Doðruya Ýflas Yolu
(ÝÝK md. 177-181).
Genel (adi) iflas yolu ile kambiyo senetlerine
mahsus iflas yolu birbirine çok benzer. Her iki
iflas yolunda da, alacaklý ilk önce iflas dairesine
baþvurarak borçlusuna karþý bir iflas takibi
yapar, borçlu (beþ veya yedi) günlük süre içinde
borcunu ödemezse, alacaklý ticaret
mahkemesine baþvurarak borçlunun iflasýný
ister, diðer bir ifadeyle iflas davasýný açar. Bu
iki yolda, alacaklý, ilk önce icra dairesinde iflas
takibi yaptýktan sonra, ticaret mahkemesinde
iflas davasý açabildiðinden, bu iki iflas yoluna
takipli iflas yollarý da denilmektedir.
Doðrudan doðruya iflas yolunda, alacaklýnýn
borçluya karþý iflas davasý açabilmesi için, ilk
önce icra dairesinde bir iflas takibi yapmýþ ve
borçlusuna bir ödeme emri göndermiþ
olmasýna gerek yoktur. Kanunda tahdidi olarak
sayýlmýþ sebeplerden birinin varlýðý halinde
alacaklý, doðruca ticaret mahkemesine
baþvurarak borçlunun iflasýný isteyebilir. Burada,
alacaklý icra dairesine baþvurmadan doðrudan
ticaret mahkemesinde iflas davasý açabildiði
için, bu iflas yoluna doðrudan iflas yolu
denilmiþtir.
3.ÝFLASIN
HUKUKÝ
SONUÇLARI
Bir borçlu hakkýnda iflasýn açýlmasý ile, borçlu
(müflis) ve ondan alacaklý olan alacaklýlarýn
hukuki durumlarýnda bazý deðiþiklikler
olmaktadýr. Diðer bir ifadeyle, hukukun bazý
hükümleri, iflas ile adeta deðiþikliðe
uðramaktadýr. Bu duruma, iflasýn hukuki
sonuçlarý denilmektedir 6.
Ýflasýn açýlmasý ile müflisin haczedilebilen bütün
mal, alacak ve haklarý kendiliðinden iflas
masasýný teþkil eder (ÝÝK md. 184/I). Yani,
burada borçlunun haczedilebilen bütün mallarý,
iflasýn açýlmasý ile "Özel mamelek" haline
gelmektedir. Borçlu artýk bu özel mamelek
üzerinde tasarrufta bulunamaz; masanýn idaresi
iflas organlarýna aittir.
3 Dr.Suphi Aslan oðlu, “Ýcra Ve Ýflas Karþýsýnda Ticari Alacaklar; Niteliði, Mevzuat Boyutu Ve Muhasebe Uygulamasý” Afyon Kocatepe Üniversitesi
Ý.Ý.B.F Dergisi (CX, S II 2008)
4 Dr.Adnan Deynekli”Ýflasýn Vergi Alacaðýnýn Tahsiline Etkisi s.57,58
5 ÖCAL, M. Sait ve EMEKSÝZ, Turan, "Ýcra Ýflas Hukuku'nun VUK'taki Þüpheli Alacak ve Deðersiz Alacak Müesseseleri Ýle Ýliþkisi", Vergi Dünyasý, Sayý:180,
Aðustos 1996, s.35-36
6 ÖCAL, M. Sait ve EMEKSÝZ, Turan, a.g.m., s.37
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Ý.Ý.B.F. Dergisi (C.X ,S II, 2008)
26
HUKUK
4.ÝFLASIN MÜFLÝSÝN TASARRUF YETKÝSÝNE
ETKÝSÝ
Müflis, iflas etmekle medeni haklardan istifade
ve kullanma ehliyetini kaybetmiþ olmaz. Ýflas
masasýna girmeyen haczedilmeyen mallarý ile
ve kiþisel çalýþmasý bakýmýndan, müflisin medeni
haklarý kullanma ehliyeti hiçbir zaman kýsýntýya
uðramaz.
Ancak iflasýn amacý, müflisin masaya giren mal
ve haklarýnýn tasfiye edilmesi ve tasfiye
sonucunda elde edilecek para ile alacaklýlarýn
tatmin edilmesi olduðundan, iflasýn açýlmasý
ile müflisin masaya giren mal ve haklar
üzerindeki tasarruf yetkisi kýsýntýya uðrar. Bu
hususu, müflisin masa mevcudunu azaltýcý
nitelikte tasarrufta bulunamayacaðý þeklinde
özetlemek mümkündür.Müflis, masa mallarý
satýlýncaya kadar, onlarýn maliki olarak kalmaya
devam ettiði halde, bu mallar üzerinde tasarruf
etmek yetkisi, artýk müflise deðil iflas masasýna
aittir. Bu tasarruf yetkisini kanuni mümessil
sýfatýyla iflas dairesi kullanmaktadýr. 7
5.TAKÝPLERÝN DURMASI VE DÜÞMESÝ
Ýflas külli bir icra yolu olduðundan ve iflas
tasfiyesinde alacaklýlar eþit bir þekilde iþlem
gördüklerinden, tasfiye sýrasýnda kural olarak,
ferdi icra takibine devam edilmesine ve müflise
karþý yeni icra takibi yapýlmasýna imkan ve
lüzum yoktur. Bundan böyle, müflisin bütün
alacaklýlarý, alacaklarýný iflas masasýna
yazdýracaklar ve iflas masasýnýn tasfiyesi
sonucunda elde edilecek para ile alacaklarýný
tahsil edeceklerdir.
Bu nedenle iflasýn açýlmasýndan önce, müflise
karþý baþlamýþ olan takipler kural olarak iflasýn
açýlmasý ile durur ve iflas kararýnýn kesinleþmesi
ile de düþer. Ayrýca, tasfiye süresince müflise
karþý yeni takip yapýlamaz.
Takiplerin duracaðý ve düþeceðine iliþkin ÝÝK'nýn
193. maddesi, sadece müflise karþý yapýlan
takipleri kapsamaktadýr. Bu nedenle müflisin
daha önce baþlattýðý takiplerin durmasý veya
düþmesi söz konusu deðildir. Bunlara kural
olarak, iflas masasý tarafýndan devam olunur.
6. MÜFLÝSÝN BORÇLARININ
HALE GELMESÝ
MUACCEL
Ýflasýn açýlmasý ile müflisin vadesiz (BK md. 74)
ve vadeli (BK md. 75) borçlarý muaccel hale
gelir. Bu husus, ÝÝK'nýn 195. maddesinde
düzenlenmiþtir. Buna göre; borçlunun
gayrimenkul mallarýnýn rehni (ÝÝK md. 23)
suretiyle temin edilmiþ olan alacaklar müstesna
olmak üzere, iflasýn açýlmasý (ÝÝK md. 165)
müflisin borçlarýný muaccel (BK md. 74) kýlar.
Ýflasýn açýldýðý güne kadar iþlemiþ olan faiz ile
takip masraflarý ana tutara eklenir. Müflisin
vadesi gelmemiþ faizsiz borçlarýndan da yýllýk
kanuni faiz hesabýyla iskonto yapýlýr. 8
Ýflasýn açýlmasý ile tarh ve tahsil
kabiliyetine sahip vergi alacaðý
iflas hukuku bakýmýndan iflas
alacaðý olarak nitelendirilir. Vergi
idaresinin bu baðlamda diðer
alacaklýlardan farký yoktur. Diðer
bir deðiþle vergi idaresi, iflasýn
açýlmasýyla iflas alacaklýsý olmuþtur.
III. ÝFLAS VE VERGÝ ÝLÝÞKÝSÝ
1-VERGÝ
Toplum halinde yaþayan insanlarýn kamusal
gereksinimlerini karþýlamak için kurulmuþ bir
kamu müessesesi olan devletin üstlenmiþ
olduðu kamusal mal ve hizmetlerinin
üretilmesi, çeþitli anayasal görevlerinin yerine
getirilmesi hatta demokrasinin iþleyiþinin
saðlamasý yeteri derecede kamu geliri elde
edilmesiyle mümkündür. Kamu finansman
sistemi, bir ülkenin çeþitli gelir kaynaklarýndan
meydana gelen bir bütünü ifade etmektedir.
Uygulamada buna gelir sistemi de
denilmektedir. Kamu finansman sistemi
ülkelerin milli özelliklerine, iktisadi ve sosyal
yapýsýna uygun olarak doðar ve geliþir. Kamu
gelirleri genel olarak “devletin ve diðer kamu
kuruluþlarýnýn giderlerini karþýlamak üzere
hükümranlýk gücüne dayanarak elde ettikleri
bütün ekonomik deðerler” olarak ifade
edilmektedir.9 Kamu giderlerinin finansmanýnda
baþvurulan en önemli kaynak þüphesiz
vergilerdir. Verginin mali amacý; kamu
harcamalarýný karþýlamak üzere herkesten mali
gücüne göre, piyasa mekanizmasýna zarar
vermeden, rekabet eþitsizliði yaratmayacak
þekilde, vergi tarh ve tahsilinin ucuza mal
edilmesi ilkesine uyularak, makroekonomik
kavramlarla uyumlu ve milli gelirdeki deðiþimle
paralellik arz edecek þekilde vergi geliri
saðlamaktýr.10
2- ÝFLAS HALÝNDE VERGÝ ALACAÐININ
NÝTELÝÐÝ
Ýflasýn açýlmasý ile tarh ve tahsil kabiliyetine
sahip vergi alacaðý iflas hukuku bakýmýndan
iflas alacaðý olarak nitelendirilir. Vergi idaresinin
bu baðlamda diðer alacaklýlardan farký yoktur.
Diðer bir deðiþle vergi idaresi, iflasýn açýlmasýyla
iflas alacaklýsý olmuþtur. Bu durumda vergi
idaresi alacaðýný iflas masasýna bildirmelidir
(ÝÝK m.219). Ayrýca vergi alacaðýnýn bulunduðu
7 Dr.Suphi Aslan oðlu, “Ýcra Ve Ýflas Karþýsýnda Ticari Alacaklar; Niteliði, Mevzuat Boyutu Ve Muhasebe Uygulamasý” Afyon Kocatepe Üniversitesi
Ý.Ý.B.F Dergisi (CX, S II 2008)
8 Dr.Suphi Aslan oðlu, “Ýcra Ve Ýflas Karþýsýnda Ticari Alacaklar; Niteliði, Mevzuat Boyutu Ve Muhasebe Uygulamasý” Afyon Kocatepe Üniversitesi
Ý.Ý.B.F Dergisi (CX, S II 2008)
9 EKER, Aytaç-Metin Meriç (2000), Devlet Borçlarý (Kamu Kredisi), Ýzmir: Anadolu Matbaasý. (Eker, 2000: 114).
10 Yrd.Doç.Dr Mehmet Yüce Verginin Mali Amacý Mevzuat Dergisi Haziran 2004 Sayý 78)
27
22
22
HUKUK
Ýflasta tasfiyeye katýlan bir
alacaðýn alacaklý tarafýndan
münferiden cebri icra yoluyla takip
edilmesi mümkün deðildir.
konuma yine örneðin tarh aþamasýnda ise
yapýlacak tarhiyatýn, tahsil aþamasýnda ise
ödeme emrinin iflas masasýný temsile yetkili
olanlara teblið edilmesi gerekir.Vergi idaresi
iflas masasýndan olan taleplerini bildirirken
alacaðýnýn dayandýðý belgelen de göstermelidir.
Bu þekilde Ýflas masasýna bildirilen ve kesinleþen
vergi alacaklarý paylaþtýrmada dikkate
alýnacaktýr.11
Ýflas masasýnýn iflasýn açýlmasýndan sonra yaptýðý
iþlemlerden doðan vergi alacaklarý yönünden
ise vergi idaresi masa alacaklýsý konumundadýr.
Ýflas tasfiyesinden ayrý olarak bu tür alacaðýn
tahsili amacýyla vergi idaresi kanunun kendisine
tanýdýðý haklarý kullanabilir.
2.1- Müflisin Vergi Borcunun Muaccel
Hale Gelmesi
Vergi borcu, özel kanunlarýnda öngörülen
süreler içinde ödenir (VUK m. 11.1/1; AATUHK
m. 37/1). Özel kanunlarýnda ödeme için bir
süre öngörülmeiþse ya da ödeme zamaný
saptanamýyorsa, bu durumda vergi alacaðý
Maliye Bakanlýðý'nca yapýlacak tebliðden itibaren
bir ay içinde ödenmelidir. 6183 sayýlý Amme
Alacaklarýnýn Tahsil Usulü Hakkýnda Kanun'da,
kamu idaresinin borçlunun iflasýný isteyebileceði
hükme baðlanmýþ, iflasýn hukuki sonuçlarý ve
tasfiyesi konusunda (m. 21/son haricinde) bir
düzenleme yapýlmamýþtýr. Bu nedenle iflasýn
hukuki sonuçlarý ve tasfiyesi hakkýnda Ýcra ve
Ýflas Kanunu hükümleri uyarýnca Ýþlem
yapýlacaktýr. Diðer bir anlatýmla, Ýflas tasfiyesinde
bir alacaðýn muaccel hale gelip gelmediði
sadece iflas hukukuna iliþkin kurallara göre
tayin edilir. ÝÝK'nun 195, maddesi uyarýnca
iflasýn açýlmasý ile vadesi gelmemiþ vergi borçlarý
da muaccel hale gelecektir.12
2.2-Vergi Alacaðýnýn Sýra Cetvelinde Tabi
Olduðu Ýþlem
Vergi idaresi, vergi alacaklarýný icra ve iflas
dairelerinin yardýmýna gerek duymaksýzýn, kendi
teþkilatý ile ve haciz ve satýþ gibi cebri yollara
baþvurmak suretiyle tahsil eder. Ýflasta ise
tasfiyeye katýlan bir alacaðýn alacaklý tarafýndan
münferiden cebri icra yoluyla takip edilmesi
mümkün deðildir. Ýflas alacaklýlarý ve bu arada
vergi idaresi vergi alacaðýný sadece sýra cetveline
kaydettirmek suretiyle takip edebilir. 13
Vergi alacaðý ve buna baðlý vergi cezasýnýn sýra
cetveline yazýlabilmesi için verginin tahakkuk
etmiþ olmasý ve kesinleþmesi gerekir. Ýflasýn
açýlmasýndan önceki dönemle ilgili olmakla
birlikte iflasýn açýldýðý tarihte tahakkuk etmemiþ
ve kesinleþmemiþ vergi alacaðý vergi idaresi
tarafýndan iþlem yapýlarak tahakkuk ve
kesinleþme saðlanmalý ve bundan sonra masaya
kaydedilmelidir. Ýflasýn açýlmasýndan önce
tahakkuk etmiþ ve kesinleþmiþ bir vergi
alacaðýnýn cebren tahsili amacýyla yapýlan takip
ÝÝK'nýn 193. maddesi gereði iflasýn açýlmasýyla
düþer. Bu durumda takip konusu alacak iflasýn
açýlmasýndan önce kesinleþtiðinden sýra
cetveline kaydettirilebilir. Ancak borçlu ödeme
emri gönderilmesinden sonra yedi gün içinde
böyle bir borcu bulunmadýðýný, kýsmen
ödediðini veya zamanaþýmýna uðradýðýný ileri
sürerek vergi mahkemesinde dava açabilir
(AATUHK m. 58). Böyle bir dava açýlmýþsa,
vergi kesinleþmiþ olsa bile artýk ortada nizalý
bir alacak bulunduðundan sýra cetvelinede bu
alacaða iliþkin geçici kayýt düþülür. Açýlan
davanýn sonucuna göre geçici kayýt düzeltilir.14
Gerek iflasýn açýlmasýndan önce müflis
tarafýndan açýlmýþ vergi davalarýna, gerekse
iflasýn açýlmasýndan önceki dönemle ilgili
vergilere karþý iflas idaresi tarafýndan açýlmýþ
vergi davalarýna konu alacaklar sýra cetveline
geçici olarak þerhedilir. Açýlan davanýn
sonucuna göre geçici þerh kaldýrýlýrak dava
konusu alacak ya kesin olarak kabul edilir veya
reddedilir.
2.3-Vergi Alacaðýnýn Diðer Alacaklar
Karþýsýnda Durumu ve Sýrasý
Bir kýsým vergi alacaklarýnýn adi ve rehinli
alacaklardan önce ödenmesi gerekir. Örneðin
emlak vergisi,gümrük vergisi,ve intikal
vergisi(ÝÝK.m.206/1;AATUHK m.21/2) Bir kýsmý
ise rehinli alacaklar gibi sýraya tabi tutulur.
Bunlar haricindeki vergi alacaklarý ise ÝÝK.206.
maddesinin 4. Sýrasýnda sýra cetveline alýnýr.15
2.4- Masa Borcu Olarak Vergi Alacaðýnýn
Tabi Olduðu Ýþlem
Masa borçlarý kavramýndan maksat, iflasýn
açýlmasýndan sonra ve devamý sýrasýnda masa
namýna tekeffül edilen ve onun tarafýndan
ödenmesi gereken borçlardýr.Masa borçlarýna
sýra cetvelinde yer verilmez ise de, bunlar pay
cetvelinde ve son hesapta gösterilmelidir.
Burada inceleme konusu yapacaðýmýz vergi
alacaklarý, iflas idaresinin iþlemlerinden
doðmaktadýr. Bu nedenle, müflisin masaya
giren mallarýna iliþkin vergiler masa borcu
11 Dr.Adnan Deynekli “Ýflasýn Vergi Alacaðýnýn Tahsiline Etkisi” s.63,64
12Kuru,Baki: Ýflas ve Konkordato Hukuku Ankara 1971, s.200 dn2; Kuru c.3 s.2923 dn 2.
13Dr.Adnan Deynekli “Ýflasýn Vergi Alacaðýnýn Tahsiline Etkisi” s.84
14Dr.Adnan Deynekli “Ýflasýn Vergi Alacaðýnýn Tahsiline Etkisi” s.88,89.
15Dr.Adnan Deynekli “Ýflasýn Vergi Alacaðýnýn Tahsiline Etkisi” Ankara 1998 s.112,113
28
HUKUK
deðildir. Zira bu tür vergiler iflas idaresinin
iþlemlerinden tümüyle baðýmsýz olarak, iflas
tasfiyesi sýrasýnda kanun icabý doðduðundan
ve sorumlusu da iflas Ýdaresi olduðundan:
(örneðin Emlak Vergisi Kanunu 3/1 maddesi)
masa borcu olarak kabul edilemez. Ýflasýn
açýlmasýndan önce doðan vergi borçlarý gibi
kesinleþmiþse sýra cetveline alýnýr ve tasfiye
sonucunda ödeme yapýlýr. Buna karþýlýk masa
borcu olan vergiler; iflas idaresinin iþlemlerinden
doðmaktadýr. Bu tür vergilerde; verginin
mükellefi iflas masasýdýr. Ancak Ýflas masasý
iflâs idaresi aracýlýðý ile tasarrufta
bulunabileceðinden vergi ile ilgili iþlemler iflas
idaresi tarafýndan yerine getirilmelidir. Ýflas
idaresinin vergi alacaklarý yönünden konumu
ise vergi sorumlusudur. Zira 6183 sayýlý
Kanun'un 33. maddesi ve Kurumlar Vergisi
Kanunu'nun 34. maddesi, uyarýnca tasfiyeyi
yürütenler, vergi alacaðýnýn ödenmesinden
þahsen ye müteselsilen sorumlu tutulmuþtur.
Masa borcu olarak doðan vergiler, sýra cetveline
alýnmamalý ve iflas alacaklarýndan önce
ödenmelidir. (ÝÝK m. 248). Masa borçlarýndan
dolayý iflas idaresine karþý dava açýlmasýna ve
hakkýnda takip yapýlmasýna yasal bir engel
bulunmamaktadýr.16
IV-ÝFLAS ÝÞLEMLERÝNDE KARÞILAÞILAN
VERGÝ SORUNLARI
Bilindiði gibi, 213 sayýlý Vergi Usul Kanunu’nun
161. maddesinde iþi býrakmanýn tarifi
yapýlmýþtýr. Bu madde hükmüne göre vergiye
tabi olmayý gerektiren muamelelerin tamamen
durdurulmasý ve sona ermesi iþi býrakmayý ifade
etmektedir. Ayný Kanun’un 162. maddesinde
ise, tasfiye ve iflas hallerinde mükellefiyetin
vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona
ermesine kadar devam edeceði belirtilmiþtir.
Diðer taraftan iflas özel bir durum teþkil
etmektedir.Ýflasýn açýlmasý ile müflisin vadesiz
ve vadeli borçlarý muaccel hale gelir(ÝÝK'nýn
195). Ýflasýn açýldýðý güne kadar iþlemiþ olan
faiz ile takip masraflarý ana tutara eklenir ve
alacak kayýt edilir. Döviz alacaklarýda, iflas
tarihindeki kurdan Türk Lirasýna çevrilmek
suretiyle sýra cetveline kayýt edilir. Bu alacaklara
faiz iþlemeye devam eder. Fakat iþleyecek faiz
müflis ile alacaklýsý arasýndaki sözleþmeden
veya iliþkiden kaynaklanan fazi oranlarý deðildir.
Eðer alacak rehinle temin edilmemiþ ise iflasýn
açýlmasýndan sonraki dönemde ticari olmayan
iþlerdeki faiz oraný uygulanýr. Ayrýca alacaklýlara
iflasýn açýlmasýndan sonraki dönem için tahakuk
edecek faiz ödemeleri, ÝÝK’un 195 nci
maddesine geöre hesaplanan ana paralar
ödendikten sonra yapýlýr.
Buna mukabil müflis hak ve alacaklarýný iflastan
önceki dönemdeki sözleþme hükümlerine göre
takip edecektir. Bu durum müflisten alacaklý
olanlarýn aleyhine bir durum olduðu gibi, vergi
sorunlarýna sebep olmaktadýr. Þöyle ki, müflisin
borçlarý iflas tarihine kadar iþleyen faizle ana
para halini almak suretiyle adeta donmakta.
Buna mukabil alacaklarýný iflas döneminden
önceki faiz oraný ile takip etmek suretiyle gelir
elde etmektedir.Bu ise iflas halinde yani borca
batýk olmasýna raðmen karda göstermektedir.
Dolayýsýyla bu kar üzerinden vergi dairesi
tarafýnda vergi çýkarýlmaktadýr. Bu iþlemin hatalý
olduðuna iliþkin itiraz ve gerekirse dava süreci
hem masraflý hem de uzun zaman almakta
olup, bu sürecin sonuna kadar iflas idaresi
tarafýndan para daðýtýlamamaktadýr.
iflas kapanýncaya kadar
masaya iflas alacaðý yazdýrýlmasý
mümkündür. Bu durum ise
müflisin bilanço ve kayýtlarýndaki
alacaklý sayýsý ve alacak miktarý
ile alacak kayýt eden alacaklýlar
ve alacak miktarý arasýnda
farklýlýklar ortaya çýkarmaktadýr
Ayrýca müflisin bilançosunda gözükmekle
birlikte kayýt edilmeyen alacaklarda vardýr. Ýflas
halinde alacaðý baþka bir yolla izlemek mümkün
olmadýðýndan, kural olarak alacaklarýn iflas
masasýna yazdýrýlmasý gerekir. Ýflas alacaklarýnýn,
adi tasfiye ilanýndan itibaren bir ay içinde
masaya yazdýrýlmasý gerekir (ÝÝK md. 219).
Fakat, bu bir aylýk süreden sonra bildirilen
alacaklar da masaya yazdýrýlabilir. Ýflas idaresi,
sýra cetvelini düzenlerken, o ana kadar masaya
yazdýrýlmýþ olan alacaklar hakkýnda karar verir.
Bu þekilde düzenlenen ve iflas dairesine verilen
sýra cetvelinden sonra da, iflas kapanýncaya
kadar masaya iflas alacaðý yazdýrýlmasý
mümkündür (ÝÝK md. 236). Ýflas idaresi geç
kalan alacaklýnýn alacaðýný kabul ederse, sýra
cetvelini ona göre deðiþtirir.
Görüldüðü üzere iflas kapanýncaya kadar
masaya iflas alacaðý yazdýrýlmasý mümkündür.
Bu durum ise müflisin bilanço ve kayýtlarýndaki
alacaklý sayýsý ve alacak miktarý ile alacak kayýt
eden alacaklýlar ve alacak miktarý arasýnda
farklýlýklar ortaya çýkarmaktadýr. Bu özel durumu
kapsayan ve çeliþkiyi ortadan kaldýrýp gerçek
verileri ortaya çýkmasýný saðlayacak açýk bir
düzenleme yoktur. Çünkü, iflastan önceki
bilançoda alacaklý gözükmesine raðmen alacak
kayýt talebinde bulunmadýðý için sýra cetveline
giremeyen alacaklýlar bulunmaktadýr. Dolayýsyla
iflastan önceki dönemdeki bilanço ile alacak
kayýt talebinden sonra oluþacak bilanço saðlýklý
olmaktan uzaktýr. Bu durumda vergi
hususundaki iþlemlerde, doðruyu yansýtmaktan
uzak, taraflarý nizalý duruma düþmesine sebep
olacak niteliktedir.
16 Dr.Adnan Deynekli “Ýflasýn Vergi Alacaðýnýn Tahsiline Etkisi” Ankara 1998 s.108,109
29
22
22
HUKUK
iflasýn özel durumuna iliþkin
özel düzenlemeler mevcut
deðildir.Ýflasýn özel durumuna
iliþkin özel düzenlemeler olmadýðý
için, müflis açýsýndan adil bir vergi
düzenlemesinden söz etmek
mümkün deðildir.
Kaynakça
EKER, Aytaç-Metin Meriç (2000),
Devlet Borçlarý (Kamu Kredisi), Ýzmir:
Anadolu Matbaasý.
Yrd.Doç.Dr Mehmet Yüce Verginin
Mali Amacý Mevzuat Dergisi Haziran
2004 Sayý 78)
Dr.Adnan Deynekli “Ýflasýn Vergi
Alacaðýnýn Tahsiline Etkisi” s.63,64
Kuru,Baki: Ýflas ve Konkordato
Hukuku Ankara 1971, s.200 dn2;
Kuru c.3 s.2923 dn 2.
ATAY, Tezcan, "Þüpheli Alacaklar ve
Karþýlýk Ayýrma", Mükellefin Dergisi,
Sayý: 120, Aralýk 2002, s.107-108
ATEÞLÝ, Erkan, "Ýflas Yolu Ýle
Tasfiye Edilen Anonim/Limited
Þirketlere Ýliþkin Vergi Ýncelemelerinde
Kanuni Temsilcinin Ödev ve
Sorumluluklarý", Vergi Sorunlarý
Dergisi, Sayý:118.
ÖCAL, M. Sait ve EMEKSÝZ, Turan,
"Ýcra Ýflas Hukuku'nun VUK'taki Þüpheli
Alacak ve Deðersiz Alacak
Müesseseleri Ýle Ýliþkisi", Vergi Dünyasý,
Sayý:180, Aðustos 1996, s.35-36
30
Klasik maliyeler dahil olmak üzere maliye bilimi
ile uðraþanlarýn öteden beri üzerinde durduklarý
en önemli konulardan biri de, adil bir vergi
sisteminin kurulup, vergi yükünü adil bir þekilde
topluma daðýtýlmasý sorunudur. Vergilemede
adalet; vergi yükünün, kiþilerin ekonomik ve
mali durumlarý dikkate alýnarak daðýtýlmasýný
ifade etmektedir. Benzer durumda bulunan
kiþilerin eþit iþleme tabi tutulmasý,farklý
ekonomik ve mali duruma sahip olan kiþilere,
farklýlýklarý ölçüsünde deðiþik iþlem yapýlmasýný
gerektirir.
Görüldüðü üzere tacirlerin ana amacý vergi
vermek deðildir. Amaçlarý kâr elde etmek,
sürekli büyümek ve geliþmek, topluma hizmet
etmek, istihdam oluþturmak, çalýþanlara en
üst düzeyde sosyal ve ekonomik faydalar
saðlamaktýr. Bu sebeple, devlet tarafýndan
sürekli teþvik edilmektedirler. Ýflas halinde tacir
yukarýda belirtilen amaçlarýndan uzaklaþýrlar.
Bununla birlikte, kendisinden alacaklý olan
iþletmelere de borcunu ödeyemeyeceðinden
veya geç ödeyeceðinden, bu tacirleride gerçek
amaçlarýndan uzaklaþmasýna sebep olurlar.
Yukarýda da belirtiðimiz üzere müflis, tasfiye
iþlemleri bitinceye kadar vergi ile ilgili tüm
mükellefiyetler devam etmektedir. Devlet
iflastan önceki vergi alacaklarýný imtiyazlý olarak
sýra cetveline kayýt etmekte ve iflastan sonra
doðan vergi alacaklarýný masa borcu olarak
öncelikli olarak tahsil etmektedir. Yani devlet
geçmiþ dönem vergisini alamazken, ayný
mükelleften iflastan sonraki vergisini alabilmesi
bir çeliþkidir. Bu iþlemler için müflis tarafýndan
muhasebe birimleri oluþturulmasý ve ciddi
masraflarýn yapýlmasý gerekir. Bu durumda
müflis alacaklýlarýna para ödemekten çok
vergiye iliþkin usuli iþlemler ve vergi borçlarý
için ödemeler yapacaktýr.Yukarýda belirtilen
iflasýn özel durumuna iliþkin özel düzenlemeler
mevcut deðildir.Ýflasýn özel durumuna iliþkin
özel düzenlemeler olmadýðý için, müflis
açýsýndan adil bir vergi düzenlemesinden söz
etmek mümkün deðildir.
Bu sebeple, iflas halinde alacaðýn kayýt
prosedürü, alacaklýlarýn iflas sonuna kadar
alacak kayýt edebilecekleri veya kayýt
yapmayacaklarý gibi iflas prosedürünün özellik
arz eden iþlemlerini dikkate alan düzenlemeler
yapýlmalý, iflastan önceki bilanço ile iflastan
sonrasý için ayrý ayrý bilançolar hazýrlanmak
suretiyle müflisin gerçek aktif ve pasifi ortaya
konulmalýdýr. Yine iflastan itibaren, iflas
kapanýncaya kadar ki dönemi tasfiye dönemi
kabul edilerek, sadece tasfiye bakiyesi üzerinden
vergi alýnmalýdýr. Aksi halde yukarda arz
ettiðimiz alacak kayýt prosedürü ile müflisin
alcaklarýný tahsili usülü arasýndaki eþitsiz durum
sebebiyle müflis kârda görünecek ve gerçekte
borca batýk olmasýna raðmen, kâr etmiþ gibi
vergi ödemek zorunda kalacaktýr.
V- SONUÇ VE ÖNERÝLER
Tacir denilen kiþilerin devamlý gelir saðlamak
amacýna yönelik olarak oluþturduklarý ve amacýn
gerçekleþmesi için de, ortak ya da yöneticilerin
gerekli "ikdam” ve “ihtimam" göstermeleri
zorunlu olan ekonomik birimler olarak
tanýmlanan iþletmeler, iktisadi kalkýnmanýn
gerçekleþmesinde itici güç rolünü
üstlenmiþlerdir. Teknik, ekonomik ve hukuksal
boyutu olan ticari iþletmeler, kaliteli mal ve
hizmet üretmek, kâr elde etmek, sürekli
büyümek ve geliþmek, topluma hizmet etmek,
çalýþanlara en üst düzeyde sosyal ve ekonomik
faydalar saðlamak gibi bir takým iþlevleri
gerçekleþtirmek amacý gütmektedirler.
Ýflasta vergi alacaðýndan dolayý sadece devlet
deðil, devletten daha çok diðer borçlular
maðdur olmaktadýrlar. Dolayýsýyla özellikle
iflastan sonraki vergi prosedürü mümkün
olduðunca azaltýlmalýdýr.Ýflasýn aðýr hukuki
neticesi gözönüne alýndýðýnda iflas haline
girmenin vergi mükellefleri tarafýndan suistimal
edilebileceði unutulmamalýdýr. Ayrýca iflastan
sonraki vergi borçlarý masa borcu olarak deðil,
diðer alacaklýlardan sonra veya en azýndan
imtiyaz tanýnmaksýzýn diðer alacaklýlarla birlikte
ö d e n m e l i d i r. Ç ü n k ü d e v l e t i n i f l a s
prosedüründen elde edeceði vergi alacaðý ve
menfaatinden daha çok, diðer alacaklýlarýn
maðduriyetinin giderilmesi ve ticari hayata
kazandýrýlmasý, bunlarýn istihdam yaratmasý,
diðer alacaklýlarýn yani tacir ve küçük
yatýrýmcýnýn devletine güven duymasý daha
önemlidir.
DEÐERLENDÝRME
SÝGORTAYA TABÝ MUDÝLERÝN
TAZMÝN TALEBÝ YÖNETÝMÝ
International Association of Deposit Insurers (Uluslararasý Mevduat Sigortacýlarý Birliði
- IADI) tarafýndan 21 - 23 Nisan 2009 tarihleri arasýnda, Washington D.C. – ABD’de
“Claims Management: Reimbursement to Insured Depositors – Tazmin Talebi Yönetimi:
Sigortalý Mudilere Geri Ödeme Yapýlmasý” konulu bir eðitim semineri düzenlenmiþtir.
International Association of Deposit Insurers
(Uluslararasý Mevduat Sigortacýlarý Birliði - IADI)
tarafýndan 21 - 23 Nisan 2009 tarihleri
arasýnda, Washington D.C. – ABD’de “Claims
Management: Reimbursement to Insured
Depositors – Tazmin Talebi Yönetimi: Sigortalý
Mudilere Geri Ödeme Yapýlmasý” konulu bir
eðitim semineri düzenlenmiþtir. ABD Federal
Mevduat Sigortasý Kurumu (Federal Deposit
Insurance Corporation - FDIC)’nun Seidman
Center eðitim merkezinde yapýlan seminere,
IADI üyesi 21 ülkeden toplam 34 kiþi katýlmýþtýr.
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu (TMSF) adýna
katýldýðým bu seminerde, bankalarda bulunan
sigortalý mevduatýn, bankanýn ödeme
güçlüðüne düþmesi/iflasý sonrasý, mudilere
ödenmesi baþta olmak üzere, sigortalý
mevduata iliþkin verilerin bankalardan alýnmasý
konusunda kullanýlan bilgi teknolojileri ile
otomasyon uygulamalarý konularýna
deðinilmiþtir. Yazýnýn amacý söz konusu
seminerde edinilen bilgilerin paylaþýlmasýdýr.
Bu kapsamda, sigortalý mudilere ödeme
yapýlmasý konusundaki sunumlardan seçilmiþ
olan üçü aþaðýda özetlenmiþtir:
Sigortalý Mudilere Ödeme Yapýlmasý
Enrique Estefan (Instituto para la Proteccion
al Ahorra Bancario - IPAB)1, Meksika : Mudiler
bizim müþterimiz ayný zamanda da varlýk
nedenimizdir. Birincil görevimiz bir bankanýn
ödeme güçlüðüne düþmesi halinde mudilerin
tasarruflarýný korumaktýr. Geri ödeme sürecinde
amacýmýz, mudilere yapýlacak geri ödemenin
yasalara uygun olarak, zamanýnda, þeffaf,
mudilere risk oluþturmayacak þekilde ve vergi
verenlere en az maliyetle çözümlenmesi için
gerekli sistem ve prosedürleri, mudilerin
menfaatini koruyarak, uygulamaktýr. Ödeme
yönetimi açýsýndan görevimiz, gereklilikleri
yerine getiren mudilere, ödeme planýnýn resmi
1 Enrique Estefan’ýn,”Reimbursing Depositors” baþlýklý sunumu
gazetede yayýnlanmasýndan sonraki 90 gün
içinde ödeme yapýlmasýdýr. Mudilerin, mevduat
sigortasý kapsamýnda yapýlacak ödemeden
yararlanabilmeleri için, öncelikle hesaplarýnýn
sigorta kapsamýnda bulunmasý, baþvuru
formlarýný doldurmalarý, mevduat hesabýnýn
kendilerine ait olduðunu kanýtlamalarý ve
geçerli bir kimlik belgesine sahip olmalarý
gerekmektedir. Ödeme yönetimi sürecimiz,
Financial Stability Forum – FSF tarafýndan
geliþtirilen kurallar dikkate alýnarak
oluþturulmuþ olup, ISO 9000:2001
standartlarýnda sertifikasý bulunmaktadýr.
Ödeme yönetiminde kullanýlan elektronik
sistemler web tabanlýdýr (intranet/internet) ve
tamamen otomatize edilmiþtir. Sistem,
müþterinin sahip olduðu tüm hesaplarý
konsolide etmekte, ortak hesaplarý oransal
olarak ayýrmakta ve hesaplarý enflasyon
endekslemesine uygun hale getirmektedir.
Kabul edilmeyen tazmin talepleri hakkýndaki
açýklamalarýn raporlanmasý, otomatik çek
yazýmý ve elektronik fon transferi, süreç
içerisinde deðerlendirmeye tabi tutulan
dosyalarýn ve deðerlendirme sürecinin
kaydedilmesi, süreç içinde alýnan ve gönderilen
dosyalarýn kontrolü, sapma raporlarýnýn
hazýrlanmasý, talep durumunun internet
üzerinden yayýnlanmasý sistemin diðer dikkate
deðer özellikleridir. 2006 yýlýnda yapýlan yasal
deðiþiklikle, bankalara, mevduat sigortasý
kapsamýndaki mudileri otomatik olarak
sýnýflandýrmalarý ve ayrýca kayýt altýna alýnmalarý
konusunda ek yükümlülük getirilmiþtir. Bu
kapsamda IPAB da söz konusu kayýtlarýn
denetimi konusunda yetkili kýlýnmýþtýr. IPAB
2007 yýlýnda bankalara kýlavuzluk etmek
amacýyla mevduat sigortasý kapsamýndaki
mudilerin sýnýflandýrýlmasý konusunda yeni bir
düzenleme yapmýþtýr. Bu çerçevede, 2009 yýlý
için, toplam 41 bankanýn 27’sinde yeni
Ertuðrul SALICI
Fon Uzmaný
Strateji Geliþtirme Daire Baþkanlýðý
31
22
22
DEÐERLENDÝRME
Amacýmýz, mudilere yapýlacak
geri ödemenin yasalara uygun
olarak, zamanýnda, þeffaf,
mudilere risk oluþturmayacak
þekilde ve vergi verenlere en az
maliyetle çözümlenmesi için
gerekli sistem ve prosedürleri,
mudilerin menfaatini koruyarak,
uygulamaktýr.
düzenlemenin denetiminin yapýlmasý
planlanmaktadýr. Ödeme sürecine iliþkin bu
bilgiler sonrasýnda, sürece iliþkin tespit edilen
ana sorunlar ve geliþtirilmesi gereken alanlar
þöyle belirtilebilir: Ana sorun noktalarý olarak;
hesaplarýn müþteri bazýnda konsolide edilmesi,
ortak hesaplarýn ayrýlmasý, hesap bilgilerinin
eksik olmasý, mudilerin yeterince
bilgilendirilmemesi kaynaklý sorunlar, küçük
montanlý hesap bakiyelerinin tasfiyesi,
t a m a m l a n m a m ý þ i þ l e m l e r, m u d i l e r e
ulaþýlamamasý, geliþtirilmesi gereken alanlar
olarak; yasal çerçevenin yeniden tanýmlanmasý,
tazmin talep formlarýnýn kaldýrýlmasý veya
internet aracýlýðýyla doldurulmasý, sigortalý
mevduatýn izlenmesi konusunda yöntemler
geliþtirilmesi, ödeme güçlüðüne düþen
bankalarýn operasyonel sistemlerinin izlenmesi
ve hýzla devir alýnmasý, mevduatýn transferi
konusunda yöntemler geliþtirilmesi, ödeme ve
süreçlerinin sürekli denetimi ve geliþtirilmesi
belirtilebilir.
Scott Hayes (Canada Deposit Insurance
Corporation – CDIC) 2 , Kanada : Sigortalý
mudilere ödeme yapýlmasý konusunda CDIC’nin
temel amaçlarý, mevduat sigortasý
yükümlülüðünün hýzlý ve doðru biçimde
hesaplanmasý ve sigortalý mudilerle hýzlý ve
etkili biçimde iletiþim kurulmasýdýr. Geri ödeme
sürecinde geri ödemenin tüm süreçlerini içeren
ve ROADMAP (Reports, Operator response,
Adjustments, Data load, Maintenance,
Aggregation, Payment – Raporlar, Çaðrý
merkezi Operatörlerinden alýnan geri bildirimler,
Düzenlemeler, Bilgilerin yüklenmesi,
Muhafazasý, Toplam tutarlarýn tespiti, Ödeme)
adý verilen sistem kullanýlmaktadýr. Web tabanlý
bir sistem olan ROADMAP, geri ödeme
yönetiminin önemli bölümlerinden birini
oluþturan iletiþim faaliyetleri ile uyumlu
çalýþmakta ve bunlarý desteklemektedir. Geri
ödeme sürecinde iletiþimin ana amacý, üye
kuruluþ ödeme güçlüðüne düþtüðünde
CDIC’nin temel bilgi kaynaðý olmasýnýn
saðlanmasý ve mudilere mevduat sigortasý
kapsamý ile Kanada’nýn finansal sistemi
hakkýnda bilgi ve güvence verilmesidir. Bu
konuda yapýlan belli baþlý faaliyetler: müdahale
edilen banka ile ilgili bir web sitesi
oluþturulmasý, basýn açýklamalarý ve reklamlar,
mudilere mektup gönderilmesi, 15/7 çalýþan
bir çaðrý merkezi kurulmasý, çalýþanlar,
milletvekilleri vb. ilgili taraflarýn bilgilendirilmesi,
gelen bilgi taleplerinin sürekli incelenmesi ve
faaliyetlerin sektördeki diðer kurumlarla
2 Scott Hayes’in “Paying Insured Depositors” baþlýklý sunumu
32
koordinasyonun saðlanmasýdýr. Bankanýn
ödeme güçlüðüne düþmesi sonrasý yapýlan ilk
iþlerden biri mevduat ve mudilere iliþkin
bilgilerin ilgili banka siseminden alýnarak
ROADMAP’e aktarýlmasýdýr. Bu aþamada, banka
sisteminden alýnan bilgiler kontrol edilerek
ROADMAP ile banka sisteminin mutabakatý
yapýlmaktadýr. Bu noktada karþýlaþýlan en büyük
sorunlar, ödeme güçlüðüne düþen bankanýn
sistemlerinin ve bilgilerinin kullanýlmasý, sýnýrlý
kaynaklar ve bankacýlýk sistem ve ürünlerinin
büyüklük ve karmaþýklýðýdýr. Söz konusu
sorunlar nedeniyle ve temel amaçlarýmýzdan
biri CDIC’nin ödeme yükümlülüðünün net
olarak ortaya çýkarýlmasý olduðundan, ödeme
güçlüðüne düþen bankadan alýnan bilgilerin
mutabakatý oldukça önemlidir. Bu çerçevede,
ödeme güçlüðüne düþen bankanýn muhasebe
kayýt ve mutabakat süreçleri incelenerek,
toplam mevduat tutarýnýn bankanýn mali
tablolarý, elektronik sistemleri ve yasal
defterlerinde ayný olup olmadýðýnýn kontrolü
yapýlmaktadýr. Sigortaya tabi mevduatýn tespiti
aþamasýnda, mudilerin maðdur olmamalarý ve
kýsa dönemli nakit ihtiyaçlarýnýn karþýlanabilmesi
için avans ödeme de yapýlabilmektedir. Benzer
þekilde, mudilere kademeli olarak ödeme
yapýlmasý da mümkündür. Kademeli ödeme,
mudilerin ihtiyaçlarýný gözeten, proaktif bir
yöntemdir. Ancak bu durumda, henüz gerekli
düzenleme ve mutabakat iþlemleri
yapýlmadýðýndan, yanlýþ ödeme yapma riski
ortaya çýkmaktadýr. Ödemeye hazýrlýk
aþamasýnda önemli adýmlardan biri de toplam
mevduatýn “kiþi bazýnda” tespit edilmesidir.
Bunun için ayný kiþiye ait tüm hesaplarýn
araþtýrýlarak, toplam mevduat tutarýna
ulaþýlmasý ve bu iþlem sonrasýnda, mevduat
sigortasý kapsamýnda mudiye ödenecek tutarýn
tespit edilmesi gerekmektedir. Ödeme tutarýnýn
tespiti ile birlikte önemli bir husus da faiz
hesaplamasýdýr. Mudiye ödenecek tutar
belirlenirken, mevduat tutarý üzerinden
hesaplanacak faiz tutarýnýn da tespit edilmesi
gerekmektedir. Bu noktada, mudiye yapýlan
son faiz ödemesi ile bankanýn ödeme
güçlüðüne düþtüðü tarih arasýndaki süre için
faiz hesaplanmasý ihtiyacý doðmaktadýr. Faiz
hesaplama sürecinde, banka faiz hesaplama
süreçlerinin incelenmesi, hesaplama
yöntemlerinin sýnýflandýrýlmasý, gereksinim
duyulmasý halinde yeni algoritmalar yaratýlmasý,
son yapýlan faiz hesabýnýn, banka faiz hesap
sistemiyle karþýlaþtýrýlarak kontrol edilmesi ve
sistemin testi ile gerekli düzenlemelerin
DEÐERLENDÝRME
yapýlmasý gibi aþamalardan geçilmektedir. Nihai
ödemeler, mudilere, tespit edilen tutarlarda
çek yazýlmasý veya ödeme iþleminin baþka bir
bankaya aktarýlmasý yoluyla yapýlmaktadýr.
Jonathan Clark (Financial Services
Compensation Scheme – FSCS)3, Ýngiltere :
Ýngiltere’de ödeme yönetimi sürecini kýsaca
özetlemek gerekirse; öncelikle, ödeme
konusunu gündeme getiren ilk iþlem Finansal
Hizmetler Kurumu (Financial Services Authority
– FSA)’nun bankanýn ödeme güçlüðüne
düþtüðüne iliþkin kararýdýr. Karar sonrasý, basýn
duyurusu
yapýlarak
kamuoyu
bilgilendirilmektedir. Bundan sonra FSCS,
ödeme için gerekli baþvuru formlarýný
hazýrlamakta, diðer yandan da banka
hesaplarýný inceleyerek, çalýþanlar ve ortaklarla
ilgili hesaplar ile ticari hesaplarý tespit
etmektedir. Hesap ve mudi bazýnda tespit
edilen tutarlar, faiz hesabý yapýldýktan sonra,
mudinin olasý kredi hesaplarý ile karþýlaþtýrýlýr
ve mahsuplaþtýrýlýr. Ödemeye iliþkin takvim
kesinleþtirildikten sonra ödeme konusunda
bordrolar hazýrlanarak, ödeme biçimine göre
gerekli talimatlar verilmektedir. Ýngiltere’de
yakýn zamanda, pek çok banka ödeme güçlüðü
içine düþmüþ olup, bunlardan Icesave bir
internet bankasý olarak farklý özellikler
gösterdiðinden örnek olay olarak incelenecektir:
Icesave aslýnda bir Ýzlanda bankasý olan
Landsbanki’nin Ýngiltere’deki þubesidir. FSA
08.10.2008 tarihinde bankanýn ödeme güçlüðü
içine düþtüðü duyurusunu yaparak iþlemlerini
durdurmuþtur. Ýngitere kökenli olmayan bu
banka için, bankacýlýk yasasýndan kaynaklanan
özel yetkilerin kullanýlmasý imkaný kalmamýþtýr.
Bu nedenle, ödeme yapýlmasý dýþýnda baþka
bir çözüm yolu bulunmadýðý deðerlendirmesi
yapýlmýþtýr. Sonuç olarak, toplam 300.000’den
fazla hesabýn bulunduðu Icesave’de, geçerli
tazmin taleplerinden 20.887 Euro’ya kadar
olan tutar Ýzlanda tarafýndan, 50.000 pound’a
kadar olan kýsým FSCS tarafýndan, 50.000
pound üzeri, geçerli ticari mevduatýn kalan
kýsmý da Hazine tarafýndan karþýlanmýþtýr. FSCS
ödeme sürecinde öncelikle tüm hesap
sahiplerine bir e-posta göndererek süreç
hakkýnda bilgilendirmiþtir. Daha sonra ikinci e-
postalar bölümler halinde gönderilerek hesap
sahipleri iþlemlerini elektronik ortamda yapmak
için davet edilmiþlerdir. Elektronik olarak
baþvuramayacak durumda olan müþteriler için
özel giriþ ekranlarý
düzenlenmiþtir. Web temelli tasarlanan
elektronik ödeme sürecinin dokuz adýmda
tamamlanmasý planlanmýþtýr: Ýlk adýmda,
bölümler halinde e-postalar gönderilerek hesap
sahipleri davet edilmiþtir. Ýkinci adýmda, hesap
sahiplerinin Icasave’den devir alýnan sistem
üzerinden hesaplarýna eriþmeleri saðlanmýþtýr.
Üçüncü adýmda, mudilerin elektronik uygulama
sürecini onaylayan ekranlardan geçmesi
saðlanarak, iþlemler kesinleþtirilmiþtir. Dördüncü
adýmda mudinin tüm hesaplarýný gösteren bir
ekraný inceleyerek gerekli mutabakatý yapmasý
saðlanmýþtýr. Beþinci adýmda, her hesap için
ayrý ayrý detay bilgiler mudinin incelemesine
sunulmuþtur. Altýncý adýmda, hesap tutarýnýn
talep edilen bankaya aktarýlmasý konusunda
mudiden onay alýnmýþtýr. Yedinci adýmda, bir
önceki adýmda yapýlan iþlem tekrar onaylatýlmýþ
ve iþleme iliþkin hak ve yükümlülükler
konusunda mudiye detaylý bilgi sunulmuþtur.
Sekizinci adýmda, iþlemin gerçekleþtirilmesi
konusunda mudiden nihai onay alýnmýþtýr.
Dokuzunca adýmda da mudiye ödemenin talep
edilen banka hesabýna yatýrýldýðýna dair
otomatik e-posta gönderilmesi saðlanmýþtýr.
Ödeme sürecinde muhtelif sorunlarla
karþýlaþýlmýþtýr: Ýlk etapta, hesaba ulaþan kiþinin
gerçekten bu hesabýn sahibi olduðunun tespiti
önemli bir sorun olarak görülmektedir. Bu
konuda, hesaplara ulaþým için kullanýcý kimliði
ve þifresi ile açýlan ilk menü ve ardýndan kullanýcý
tarafýndan belirlenen özel sözcük içinden harf
seçimi ile geçilen ikinci bir menü tasarlanmýþtýr.
Ýkinci etapta yapýlan tazmin talebinin geçerli
olup olmadýðýnýn tespiti bir sorun olarak
karþýmýza çýkmaktadýr. Bu noktada, Icesave
veri tabaný ile eþleþme saðlanmaya çalýþýlmýþ,
eþleþme saðlanamayan durumlar ise hesap
bazýnda çözülerek aþýlmaya çalýþýlmýþtýr. Üçüncü
etapta da ödeme tutarýnýn hesaplanmasýna
iliþkin sorunlar bulunmaktadýr. Bu sorun da
Icesave’de kullanýlan altyapý, sistem ve
hesaplama biçimlerinin aynen uygulanmasý
yoluyla aþýlmýþtýr.
Sigortalý mudilere ödeme
yapýlmasý konusunda CDIC’nin
temel amaçlarý, mevduat sigortasý
yükümlülüðünün hýzlý ve doðru
biçimde hesaplanmasý ve sigortalý
mudilerle hýzlý ve etkili biçimde
iletiþim kurulmasýdýr.
3 Jonathan Clark’ýn “Reimbursing Insured Depositors” baþlýklý sunumu
33
22
22
ARAÞTIRMA
ULUSLARARASI PARA SÝSTEMLERÝ
ve AVRUPA PARA BÝRLÝÐÝ
Tarih bugüne kadar bizlere, kurulmuþ tüm parasal birikimlerin, ait olduklarý
konjonkture ve üye ülkelerin yapýsal sorunlarýna son derece duyarlý olduklarýný
öðretti. Dolayýsýyla, bugün çok güçlü görünen parasal birlikler bile herhangi bir kriz
nedeniyle daðýlýp yerlereni yeni yapýlara býrakabilirler.
1.GÝRÝÞ
Paranýn keþfedilmesi ve ticarette meta yerine
kullanýlmasý ilk olarak Lidya’lýlar tarafýndan
gerçekleþtirilmiþtir. Mal ve hizmet deðiþiminde,
deðiþimin taraflarýnca genel olarak kabul edilen
mübadele aracý olarak tanýmlanan para,
genellikle altýn ve gümüþ gibi deðerli
madenlerden yapýlmýþ ancak belirli standartlar
çerçevesinde deðil bölgesel deðerler
çerçevesinde basýlmýþ ve kullanýlmýþtýr. Para
sistemi ise, bir ülkede parayla yapýlan iþlemleri
düzenlemek amacýyla alýnan bütün önlemleri,
yasal yükümlülükleri ve uygulama þekillerini
kapsamaktadýr. Ülkede para biriminin seçimi
ve tanýmlanmasý, para çeþitlerinin ve para
yaratacak kurumlarýn belirlenmesi, ancak para
sistemi içinde gerçekleþir.1 Günümüze kadar
geçen süreçte ise para sistemi pek çok deðiþik
uygulama içerisinde bulunmuþtur. Para sistemi
için deðiþik uygulamalarýn varoluþu ve bu
uygulamalarýn ülkeler arasýnda yapýlan ticarette
kýsýtlayýcý bir etkisinin bulunmasý, ticaretin
önünde bir engel oluþturmuþtur.
Paranýn standardizasyonuna yönelik ilk
uygulamalar gümüþ para sisteminin
uygulanmasýyla baþlamýþtýr. Daha sonraki
süreçte (Amerika’nýn keþfi sonrasýnda)
Avrupa’da altýn miktarýnýn artmasý nedeniyle
altýn standardýna geçiþ baþlamýþtýr. Artan ticaret
hacmine baðlý olarak, altýnýn gümüþe göre
ödemelerde daha fazla kolaylýk saðlamasý ve
Amerika’dan Kýta Avrupasý’na gelen altýn
miktarýnýn artmasý bu noktada önemli bir etken
olmuþtur.
Dünya savaþý sonrasýnda yaþanan krizler,
ekonomik sistemlerin tamamen çökmesi ve
ticaretin giderek artan boyutu altýn para
sisteminin yetersizliklerini ortaya çýkarmýþ ve
ülkeleri yeni bir sistem arayýþýna itmiþtir. Bu
Cemal KARAMUSTAFA
Fon Denetçi Yardýmcýsý
süreç sonrasýnda ABD’nin New Hampshire
eyaletinin Bretton Woods kentinde uluslararasý
para sistemine yeni bir düzen getirmek için
bir konferans düzenlenmiþ ve bu konferans
sonrasýnda konferansýn yapýldýðý þehrin adý ile
anýlan “Bretton Woods Sistemi” uygulanmaya
konulmuþtur.
Bretton Woods Sistemi de daha öncekiler gibi
dünya çapýnda yaþanan ekonomik kriz
sonrasýnda uygulamadan kaldýrýlmak zorunda
kalmýþtýr. Günümüzde ise, uluslararasý kurallara
baðlý bir sistem kurulamamýþtýr. Her ülke kendi
para sistemini uygulamaktadýr. Fakat bunun
yanýnda çeþitli ülkeler paralarýný tek bir ülkenin
paralarýna baðlarken bir kýsmý da Euro gibi
parasal birlikler oluþturmuþlardýr. Bu süreçte
küreselleþme olgusu ülkelerin para sistemlerinin
etkileþimini saðlayarak bu ülkelerin sýnýrlarý
içerisinde kalmasýný güçleþtirmektedir. 2
Hazýrlanan bu çalýþmada, uluslararasý para
sisteminin tarihçesinden ve geliþim
süreçlerinden bahsedilecek, sistemin iþleyiþine
iliþkin tahlillerde bulunulacak ve son olarak
Avrupa Para Sistemine deðinilecektir.
2. ULUSLARARASI PARA SÝSTEMLERÝ
Uluslararasý para sistemi; dünya üzerinde
mevcut olan baðýmsýz ülkeler ile ekonomik
birimlerin kendi aralarýndaki her türlü ödemenin
yapýlabilmesine imkan tanýyan uluslararasý bir
kurumsal yapý, mekanizma ve uygulamalar
bütünüdür. Uluslararasý para sistemine
“uluslararasý para düzeni” de denir. Uluslararasý
para sistemi, ulusal para sistemlerini de kapsar
ve onlara sýký sýkýya baðlýdýr. Ulusal para
sistemlerinden farklý olarak, birbirinden ayrý
ve baðýmsýz parçalarý birleþtirdiði için oldukça
gevþek iliþkilerden oluþur.3
Uluslararasý ödeme sistemleri bakýmýndan,
1 Rýdvan Karluk, Uluslararasý Ekonomi, Kýrklareli, Beta Basým AÞ, 2003, s. 509
2 http://iktisatokulu.blogspot.com/2005/12/uluslararasi-para-sistemi.html/05.01.2009
3 Karluk, a.g.e., s. 510
Muhammed METÝN
Fon Denetçi Yardýmcýsý
34
ARAÞTIRMA
dünya ekonomi tarihi belirli dönemlere
ayrýlabilir. Bunlardan birincisi, 1870’lerden
1930’lara kadar süren “Altýn Para Çaðý”, ikincisi,
1930 ile 1944 arasýný kapsayan “Buhran
Dönemi”, üçüncüsü 1944 ve 1973 yýllarý
arasýnda uygulanan “Bretton Woods Sistemi”
dir. Dördüncüsü ise “Karma Uygulamalar”
olarak da nitelendirebileceðimiz, halen içinde
bulunduðumuz dönemi kapsamaktadýr. 4
Burada öncelikle 1944 yýlýnda kurulan Bretton
Woods Sistemi’ne kadar olan süreçte kullanýlan
uluslararasý para sistemleri hakkýnda kýsa bilgiler
verilecek, ardýndan sistemin günümüze kadar
olan geliþim seyri tarihsel bir perspektifle analiz
edilecektir.
3. BRETTON WOODS’TAN ÖNCEKÝ
DÖNEMLER
1944 yýlýnda kurulan Bretton Woods
Sistemi’nden (IMF Sistemi) önceki uluslararasý
ödeme sistemi, altýn standardýdýr. 1870’ li
yýllardan 1929 Dünya Ekonomik Krizine kadar
Altýn Standardý, uluslararasý para sisteminin
esasýný oluþturmuþtur. 1930’lardan Bretton
Woods Sistemi’nin kurulduðu 1944 yýlýna kadar
geçen süre ise, buhran dönemidir.
I) Altýn Standardý: 1870-1914
Dünya ekonomisinde 1870’lerden Birinci Dünya
Savaþý’na kadar geçen sürede “Altýn Standardý”
(sabit döviz kuru sistemi), uluslararasý para
sisteminin esasýný oluþturmuþtur. Altýn Standardý
savaþ sýrasýnda uygulamadan kalkmýþ, savaþtan
sonra ise 1929 dünya ekonomik krizine kadar
kýsmen yürürlükte kalabilmiþtir. Altýn Standardý,
sabit döviz kuru sistemine dayanmýþtýr. 5
Altýn para sistemi denildiðinde belli bir aðýrlýkta
ve ayarda altýn sikkelerin iç ve dýþ ödemelerde
kullanýlmasý ve paranýn bütün fonksiyonlarýnýn
yerine getirilmesi anlaþýlmaktadýr. Altýn
sisteminde dýþ ticaret serbest ise, ödemeler
dengesinde belirecek açýk ve fazlalýklarýn
kendiliðinden ortadan kalkacaðýný savunan bir
görüþ ileri sürülmüþtür. 1870-1914 döneminde
altýn çaðýný yaþayan Altýn Standardý, açýkça
akdedilmemiþ ama sýký sýkýya uyulan
anlaþmalarýn geçerli olduðu bir sistemdir. Bir
ülkenin o sisteme katýldýðýný belirtmesi için,
parasýnýn deðerini parasal altýn cinsinden
saptadýðýný, altýnýn yurda giriþi ve çýkýþý
hususunda hiçbir engel koymadýðýný, altýn ile
kendi parasý arasýndaki deðiþ tokuþa sabit fiyat
üzerinden þarta tabi kýlmadan izin verdiðini
açýklamasý yeterlidir. Böylece ulusal paralar
arasýndaki pariteler de belirlenmiþ olmaktadýr.
Ulusal paralar arasýndaki piyasa kuru resmi
pariteden saparsa, altýn o iki ülke arasýnda
tedavül ederek ülkelerin para arzlarýný, bundan
dolayý, fiyat seviyelerini ve nominal piyasa
kurunu deðiþtirir; böylece piyasa kuru-resmi
kur tekrar birbirine eþitlenir.
Altýn para sistemi denildiðinde
belli bir aðýrlýkta ve ayarda altýn
sikkelerin iç ve dýþ ödemelerde
kullanýlmasý ve paranýn bütün
fonksiyonlarýnýn yerine getirilmesi
anlaþýlmaktadýr.
Altýn ithal ve ihraç noktalarý hesaplanýrken 1
kg. altýnýn bir ülkeden diðerine taþýnmasý için
gerekli ulaþým maliyeti dikkate alýnýr. Bu maliyeti
resmi pariteden çýkarýldýðýnda ihraç noktasý,
resmi pariteye eklenildiðinde ithal noktasý
bulunur. Altýn Standardý sisteminin can alýcý
noktasý, kesinlikle sabit kalacak parite üzerinden
þarta baðlý kýlýnmayan konvertibilitedir. Büyük
ve kalýcý bir dýþ açýk, sistemin baþ düþmanýdýr.
Dünya ekonomisinde, I. Dünya Savaþýna kadar
olan yýllar liberal ekonomi uygulamasýnýn
doruða ulaþtýðý dönemdir. Dýþ ticaret, bu
yýllarda tamamen serbest bir þekilde yapýlmýþtýr.
Buna raðmen, zaman zaman koruyucu
gümrüklere de baþvurulmuþ ve milli paralarýn
dýþ deðerlerine müdahalede bulunulmuþtur.6
Birinci Dünya Savaþý’nýn patlak vermesiyle altýn
standardý uygulamasýna ara verilmiþtir. Savaþ
ekonomisinin getirdiði zorluklar nedeniyle,
belli baþlý paralarýn altýna baðlýlýðý kaldýrýlarak
serbest dalgalanmalarý saðlanmýþtýr. Fakat bu
sürekli bir çözüm olamazdý. Nitekim savaþ
sona erer ermez birbiri ardýna altýna dönüþ
baþladý. Ancak bu ikinci altýn standardý
denemesi de baþarýlý olamamýþtýr. Çünkü
herþeyden önce, böyle bir sistemin
yaþayabilmesi için gereken temel koþullar
ortada yoktu. Devlet müdahaleciliðinin giderek
arttýðý XX. Asrýn ekonomik ve sosyal dünyasý,
XIX. Asrýn liberal ekonomisinden çok farklý idi.
Artýk uluslararasý ticaret ve ödemelerde sýnýrsýz
bir serbesti söz konusu deðildi.
Devlet, ekonomik ve sosyal alanda yeni görevler
yüklenmiþti. Ýþsizlikle mücadele, sosyal güvenlik,
dengeli gelir daðýlýmý, fiyat istikrarý ve iktisadi
kalkýnma bunlarýn baþýnda geliyordu.
Hükümetler, bu amaçlarý gerçekleþtirebilmek
için serbest ticarete giderek artan kýsýtlamalar
koyuyorlardý. Dýþ açýk veya fazlalarýn ulusal
para arzýný etkilemesi de otomatik olmaktan
çýkmýþtý. Merkez Bankalarý dýþ dengesizliklerin
para arzý üzerinde istenmeyen etkilerini derhal
kýsýrlaþtýrýyordu. Dýþ dengenin saðlanmasý birinci
amaç olmaktan çýkmýþ, onun yerine iç denge
geçmiþti. Ayrýca savaþ, baþta Almanya olmak
üzere birçok ülke için bir dýþ borç ve tazminat
4 Halil Seyidoðlu, Uluslararasý Ýktisat, Ýstanbul, Güzem Can Yayýnlarý, 2003, s. 525
5 Karluk, a.g.e., s. 510-511
6 http://iktisatokulu.blogspot.com/2005/12/uluslararasi-para-sistemi.html/05.01.2009
35
22
22
ARAÞTIRMA
Altýn standardýnýn çökmesinde,
izlenen enflasyonist politikalar ile
döviz kurlarýnýn I nci Dünya Savaþý
öncesindeki seviyelerinin
korunmaya çalýþýlmasýnýn önemli
rolü olmuþtur. 1929 Dünya
Ekonomik Krizi de, altýn
standardýnýn yýkýlýþýný
hýzlandýrmýþtýr.
sorunu doðurmuþ, bu da uluslararasý sermaye
akýmlarýnýn hýzýný yavaþlatmýþtýr. Bu gibi
nedenlerle 1920’lerdeki altýn standardý
uygulamasý uzun ömürlü olamadý. 7
II) Buhran Dönemi: 1930-1943
Birinci Dünya Savaþý’ndan önceki 50 yýl, altýn
standardýnýn en iyi iþlediði dönemdir. Altýn
standardýnýn çökmesinde, izlenen enflasyonist
politikalar ile döviz kurlarýnýn I nci Dünya Savaþý
öncesindeki seviyelerinin korunmaya
çalýþýlmasýnýn önemli rolü olmuþtur. 1929
Dünya Ekonomik Krizi de, altýn standardýnýn
yýkýlýþýný hýzlandýrmýþtýr.
Altýn standardýnýn yýkýlmasý, ulusal paralarýn
birbirine dönüþtürülme imkanýný ortadan
kaldýrmýþ, bu durum uluslararasý ödemelerdeki
çok taraflý denkleþtirmelerde büyük sorunlar
yaratmýþtýr. Bu sorunlara bir ölçüde engel olmak
amacýyla dünya para sahalarý ilk defa bu yýllarda
oluþturulmuþtur.8
Altýn standardýnýn yýkýlmasýndan sonra
çoðunluðu eski Ýngiliz sömürgelerinden oluþan
bir grup ülke, ulusal paralarýný sterline
baðladýlar. Böylece Ýngiltere’nin önderliðinde
ve onun sömürgelerinden oluþan bir “sterlin
sahasý” ortaya çýktý. Bu gruba baðlý ülkeler dýþ
rezervlerini çoðunlukla sterlin olarak Londra’da
tutuyorlardý. Bölge içi ticarette ödemeler,
Londra’daki bu rezervlerin kullanýlmasý ile
göreceli biçimde serbestçe yapýlabiliyordu.
Fakat sterlin alanýnýn dýþýndaki ülkelerle ticaret,
sýký kambiyo denetimi ve yoðun ithal
kýsýtlamalarýna tabi tutuluyordu.
Fransa’nýn önderliðinde ufak bir grup ülke ise
(Ýsviçre, Belçika ve Hollanda) ulusal paralarýnýn
altýna baðlýlýðýný sürdürdüler. Bunlar da Altýn
Bloku’nu oluþturdular. Fakat ödemeler bir çok
kýsýtlamaya tabi tutuluyordu. Nitekim, büyük
dýþ ödeme açýklarýný önleyebilmek için Fransa,
ithalatta kota sistemini uygulamaya koymuþtu.
Almanya’nýn önderliðinde ve çoðunluðu az
geliþmiþ ülkelerden oluþan geniþ bir grup ise,
kambiyo denetimi uygulamasýna
giriþmiþti.(Türkiye dahil)
36
altýn standardý yýkýlmýþ, onun yerine birbiriyle
ilgisiz baþlýca üç para bloku oluþmuþtu.
Kambiyo kontrolü uygulayan geniþ bir grup
ülkenin ulusal paralarý konvetibilitesini yitirmiþ,
bu ülkelerde ticaret iki yanlý kanallara
saptýrýlmýþ, yüksek gümrük tarifeleri ve sýký
miktar kýsýtlamalarý yaygýn uygulamalar
durumuna gelmiþti. Sabit kurdan parasý aþýrý
deðerlenen ülke devalüasyon yapýyor, ancak
ticaret ortaklarýda bundan zarar görmemek
için karþý devalüasyonlara baþvuruyorlardý.
Altýn Bloku’na baðlý ülkeler de sabit kurlardan
doðan dýþ açýklarýný önlemek için gümrük
tarifelerini yükseltmekte ve yoðun miktar
kýsýtlamalarý uygulamaktaydýlar. Yanlýz sterlin
bölgesi içinde ticaret bir ölçüde serbestçe
yürütülüyor ve paralar oldukça sýnýrlý bir
konvertibiliteye sahip bulunuyordu.
4. BRETTON WOODS SÝSTEMÝ (1944-1973)
Ýkinci Dünya Savaþý’ndan önceki dönemlerde
uluslararasý mali konularda dayanýþma
örneklerine çok az rastlanmýþtýr. Oysa savaþ
sonrasý dönemde, oldukça sýký bir uluslararasý
iþbirliði görülür.
Önceki dönemde yaþanan geliþmelerin
sonucunda dünya ticaretini serbestleþtirecek,
çok yanlý denkleþmeye olanak verecek ve
savaþta yýkýlan ekonomilerin onarýmýný
kolaylaþtýracak bir uluslararasý ticari ve mali
sistemin kurulmasýna þiddetle gerek
duyuluyordu.9 1942 yýlýndan itibaren AngloSakson para otoriteleri uluslararasý para
sistemini yeniden kurma planlarý yapmaya
baþladýlar. Otoritelerden birisi J.M.Keynes,
diðeri H.B.White’dý. Ýkisinin de amacý,
uluslararasý ekonomik iliþkilerin geliþtirilmesi
sayesinde tam istihdamýn saðlanmasýna katký
yapmaktý.
1944-1973 yýllarý arasýnda geçerli olacak
uluslararasý para sistemi 1944 yýlýnýn Haziran
ayýnda ABD’nin Bretton Woods adlý küçük bir
kasabasýnda 44 ülkenin imzaladýðý bir anlaþma
ile yürürlüðe girmiþti.10
ABD’ye gelince, bu ülke serbest dalgalanmaya
býraktýðý dolarýn bir miktar deðer yitirmesine
izin verdikten sonra, 31 Ocak 1934’te 1 ons
altýn: 35$ olarak dolarýn deðerini yeniden
belirledi. Ýlginçtir ki, bu tarihte saptanan resmi
dolar fiyatýnda 1971 yýlý Aralýk ayýnda dolarýn
devalüasyonuna kadar bir deðiþme
yapýlmamýþtýr.
Bretton Woods (IMF sistemi) analitik olarak
“ayarlanabilir sabit kur” modeline dayanýr.
Bretton Woods Sistemi’ne göre ABD dýþýndaki
tüm IMF ülkeleri, resmi kurdan paralarýnýn
deðerini dolar cinsinden tanýmlamýþlardý. Bir
paranýn resmi dolar karþýlýðýna onun “dolar
paritesi” adý veriliyordu. ABD’nin ise ayrýcalýklý
bir durumu vardý. Bu ülke dolarý, baþka bir
ülkenin parasýna deðil, 1ons: 35$ fiyatýndan
altýna baðlanmýþtý.
Özet olarak denebilir ki, Ýkinci Dünya Savaþý’nýn
arifesine gelindiðinde, uluslararasý mali alan
tam bir karýþýklýk içinde bulunuyordu. Evrensel
7 K Seyidoðlu, a.g.e., s. 526
8 Karluk, a.g.e., s. 511-512
9 Seyidoðlu, a.g.e., s. 527-528
10 Parasýz, a.g.e., s. 81
ARAÞTIRMA
Her ulusal paranýn bir dolar paritesi bulunduðu
ve dolarda bu sabit fiyattan altýna baðlandýðý
için, tüm ulusal paralar dolaylý olarak altýna
baðlanmýþ oluyor, yani her ulusal paranýn bir
de “altýn paritesi” bulunuyordu. Sistem
dolaylýda olsa altýna dayandýðý için, buna “altýn
kambiyo sistemi” de denmiþtir.
Bretton Woods Sistemi’nde, ulusal paralarýn
dolar paritesi etrafýnda dalgalanma marjý, alt
ve üst yönde %1 olarak sýnýrlandýrýlmýþtý. Üye
ülkelerin merkez bankalarý, döviz piyasasýna
müdahale ederek ulusal paralarýnýn deðerinin
bu alt ve üst sýnýrýn dýþýna çýkmasýna engel
olacaklardý. Müdahale amacýyla kullanýlacak
para da sistemin niteliði gereði, yine Amerikan
dolarý idi.
Sistemde, dýþ ödeme dengesizliklerini gidermek
için üye ülkelere paritelerde deðiþiklik yapma
yetkisi tanýnýyordu. Ancak, temelde bir sabit
kur sistemi söz konusu olduðu için devalüasyon
ve revalüasyon gibi kur deðiþiklikleri en son
baþvurulacak çarelerdi. Dýþ açýkla karþýlaþýlan
ülkeler, önce döviz rezervlerini kullanacaklar
ve para-maliye politikasý gibi yurtiçi önlemlerle
toplam harcamalarýný kýsmaya çalýþacaklardý.
IMF’nin baþlýca görevi, dýþ açýk veren üye
ülkelere kýsa vadeli kredi saðlamaktý. Kullanýlan
finansman kaynaklarýna ve alýnan iç önlemlere
karþýn, açýklar giderilmemiþse, ancak o takdirde
devalüasyona baþvurulabilecekti. Fon yasalarýna
göre, %10’dan daha yüksek oranda yapýlacak
bir devalüasyon için IMF’nin iznini almak
gerekiyordu. Fon’un izin vermesi ise ödemeler
bilançosunda “köklü bir dengesizlik” bulunmasý
kaydýna baðlanmýþtý. Ancak IMF’nin bu katý
tutumu zamanla deðiþmiþ ve kredi kullanmak
isteyen her ülkeye devalüasyon koþulunu öne
sürmeye baþlamýþtýr.
Bretton Woods Sistemi ile dolar altýna baðlý,
deðeri sabit bir para idi. Diðer yandan bütün
ulusal paralarýn baðlandýðý ortak paydayý
oluþturuyordu. Bu özelliklerin sonucunda dolar
uluslararasý ekonomik ve mali alanda þu gibi
fonksiyonlarý üstlenmiþ oluyordu;
* Uluslararasý ödeme aracý olma,
*Uluslararasý deðer standardý olma,
* Rezerv aracý olma,
* Müdahale aracý olma.
Bütün bu özellikler Amerikan dolarýna
uluslararasý ekonomide bir tür “anahtar para”
statüsü kazandýrmýþtý.11
Bretton Woods’ta 1944’te kurulan bu para
sistemi, yirmibeþ yýla yakýn bir süre herhangi
bir aksama olmadan iþlemiþ, 1968 yýlýndan
itibaren sistem büyük ölçüde sarsýntý geçirmeye
baþlamýþtýr. Bretton Woods Sistemi, ABD’nin
elinde yeterli ölçüde altýn stoðu bulunduðu
ve ödemeler bilançosu açýklarýnýn uluslararasý
likidite ihtiyacýný karþýladýðý sürece aksamadan
iþlemiþtir. 1965’lerden sonra bu ülkenin bilanço
açýklarýnýn süratle artmasý dolara güven
sorununu yaratmýþ, 1971-1973 dolar
devalüasyonlarý sonucunda Bretton Woods’ta
kabul edilen sabit fakat ayarlanabilir kur sistemi
tamamen yýkýlmýþ, dolar altýn baðlantýsý kopmuþ
ve sistem çökmüþtür.12
Avrupa’da bir “parasal birlik”
oluþturma isteði ilk kez 1969
yýlýnda Hague Zirvesi’nde Schiller
Planý ile dile getirilmiþtir.
Bretton Woods Sistemi’nin yýkýlýþ nedenlerini
bu çerçevede özetlersek;
- Dýþ denkleþme sorunu,
- Likidite sorunu,
- Güvensizlik sorunu,
- Emisyon kazançlarý sorunu,
- Az geliþmiþ ülkelerin kalkýnma sorunu
olmuþtur.13
5. AVRUPA PARA SÝSTEMÝ VE PARASAL
BÝRLÝK
1960’larýn sonlarýna doðru Bretton Woods
Siteminin etkisiyle ABD dýþ ticaret açýðý hýzla
artmaya baþlamýþ ve ABD altýn rezervleri ile
tedavülde bulunan dolar miktarý arasýndaki
açýk giderek büyüme göstermiþtir. Bununla
birlikte bazý ülke paralarý dalgalanmaya
býrakýlmýþtýr. Tüm bu geliþmeler dolarýn
deðerinde bir düzeltme ihtiyacýný gündeme
getirmiþtir. Dünya para piyasalarýndaki bu
geliþmelere karþý bir nevi önlem anlamýnda,
Avrupa’da bir “parasal birlik” oluþturma isteði
ilk kez 1969 yýlýnda Hague Zirvesi’nde Schiller
Planý ile dile getirilmiþtir.14 Bu planda ulusal
para ve maliye politikalarý arasýnda bir eþ
güdüm ve Avrupa Merkez Bankalarý Konseyi
kurulmasý amaçlanmýþ fakat bu plan
uygulamaya konulamamýþtýr.
Schiller Planý’ndan sonra yine ayný yýlda Avrupa
Topluluðu ülkeleri arasýnda kýsa ve orta vadeli
finansal planlarda uyum öneren, dönemin
Fransa baþbakaný Raymond Barre tarafýndan,
iki rapor hazýrlanmýþtýr. Bu raporlar literatüre
Barre Raporlarý olarak geçmiþtir. Raporlardaki
en çarpýcý nokta olarak dolarýn uluslararasý
para sistemindeki rolünü azaltmak amacýyla
resmi pariteler etrafýndaki dalgalanma marjýnýn
11 Seyidoðlu, a.g.e., s. 529-530
12 Karluk, a.g.e., s. 516
13 Seyidoðlu, a.g.e., s. 536
14 Yusuf Bayraktutan – Yüksel Bayraktar, Avrupa Bütünleþmesinde
Parasal Birlik ve Türkiye, Ýstanbul, Roma Yayýnlarý, 2004, s. 52
37
22
22
ARAÞTIRMA
Parasal birleþme yolundaki
önemli adýmlardan biri olan bu
uygulamaya “Avrupa Para Yýlaný”
veya “Tüneldeki Yýlan” adý
verilmiþtir. Topluluk üyesi ülkelerin
kendi ulusal paralarý arasýndaki
% +/- 2.25’lik marja “yýlan”, dolar
etrafýndaki %+/-4.5’lik marja ise
“tünel” denmiþtir.
kaldýrýlarak, tek bir para sistemine geçiþ
öngörülmesi gösterilebilir.15 Barre, Avrupa
ülkeleri arasýnda ekonomi politikalarýnda
koordinasyon saðlanmasý gerektiðini ve bu
sayede parasal birliðe daha hýzlý ulaþýlacaðýný
savunmuþtur.
60’lý yýllarýn sonlarýnda Avrupa’da þiddetlenen
parasal birlik oluþturma çaðrýlarýnýn ve olumlu
karþýlanan Barre Raporlarý’nýn etkisiyle 1970
de Pierre Werner’in baþkanlýðýnda bir komisyon
kurulmuþtur ve bu komisyonun hazýrladýðý
plana da Werner Planý adý verilmiþtir. Barre
Raporlarý’ný esas alan Werner Raporu’nda;
Avrupa Topluluðu’nda 1980’e kadar ekonomik
ve parasal birliðin saðlanmasý ve topluluk içinde
tek bir para biriminin kullanýlmasý önerilmiþtir.
Ayrýca raporda mal ve hizmetlerin, kiþilerin ve
sermayenin serbest dolaþýmý öngörülmüþtür.
Ancak, 1970’lerde yaþanan petrol krizleri,
ekonomik politikalar arasýndaki farklýlýklar,
Amerikan Dolarý’nýn zayýflýðý ve uzun süren
ekonomik durgunluk sonucunda, hareket
sadece belli Avrupa ülkeleri arasýnda sýnýrlý
kalmýþtýr ve baþarýya ulaþamamýþtýr. 1 6
Werner Planý’nýn kabul edildiði günlerde dünya
para sistemi büyük bir buhranla karþý karþýyaydý.
Artan Amerikan dýþ ticaret açýðý dolarýn Amerika
dýþýndaki ülkelerde birikmesine ve bu ülkelerinde
Amerika’dan dolar karþýlýðýnda altýn almasýna
yol açmýþtýr. Bu geliþmeler Amerikan altýn
rezervlerinin erimesine ve uluslararasý
piyasalarda dolarýn deðer kaybetmesine neden
olmuþtur. Tüm bu yaþananlar sonucunda ABD
1971 de dolar-altýn iliþkisini bitirmiþ ve hemen
ardýndan da dolarý devalüe etmiþtir. Bu
çerçevede Washington’da yapýlan Smithsonian
Anlaþmasý ile Bretton Woods’ta belirlenen %
+/- 1 olan diðer ulusal paralarýn dolar paritesi
etrafýndaki dalgalanma marjlarý % +/- 2.25’e
ve dolayýsýyla toplam dalgalanma marjý da %
4.5’e yükseltilmiþtir. Bu ise dolar dýþýndaki iki
ulusal para arasýndaki dalgalanma marjlarý
toplamýnýn % 9’a yükselmesi anlamýna
gelmekteydi.17 Döviz kurlarýnda meydana gelen
bu hareketlilik Avrupa Ekonomik Topluluðu’nun
bütçesinin önemli bir bölümünü oluþturan
tarýmsal fiyat desteklerinin maliyetlerini
arttýrmaktaydý. Dolayýsýyla topluluk ülkeleri için
bu derece yüksek bir dalgalanma miktarýnýn
sorunlara yol açma ihtimali ortaya çýkmýþtýr.
Bu nedenle AET ülkeleri, Nisan 1972 tarihinde
imzaladýklarý anlaþmayla ulusal paralarý
arasýndaki % +/- 4.5’lik dalgalanma marjlarýný
azaltarak, toplam % +/- 2.25’lik bir sýnýr
belirlemiþlerdir. Ayrýca marjlarý aþacak herhangi
bir dalgalanma olduðunda topluluk merkez
bankalarý tarafýndan ve topluluk para birimleri
ile müþterek müdaheleler yapýlmasý da ayný
anlaþma ile kararlaþtýrýlmýþtýr. Sonuç olarak,
topluluk üyesi ülke paralarýnýn, kendi aralarýnda
% +/- 2.25’lik bir bantta hareket ederken,
dolar karþýsýnda ise % +/- 4.5’lik bir bantta
hareket etmesi kararlaþtýrýlmýþtýr.18 Parasal
birleþme yolundaki önemli adýmlardan biri
olan bu uygulamaya “Avrupa Para Yýlaný” veya
“Tüneldeki Yýlan” adý verilmiþtir. Topluluk üyesi
ülkelerin kendi ulusal paralarý arasýndaki %
+/- 2.25’lik marja “yýlan”, dolar etrafýndaki
%+/-4.5’lik marja ise “tünel” denmiþtir.
Kýsacasý, “Tüneldeki Yýlan” topluluk üyesi
ülkelerin birbirlerine göre dar sýnýrlarla
dalgalanan ulusal paralarýnýn, Amerikan dolarý
karþýsýnda daha geniþ aralýklar içinde
dalgalanmasýndan oluþmaktaydý. Ne yazýk ki
Tüneldeki Yýlan uygulamasý, Amerikan dolarýnýn
tekrar devalüe edilmesi, 70’li yýllara damgasýný
vuran petrol krizi ve üye devletlerin farklý
ekonomik politikalar uygulamasýna engel
olacak bir yaptýrým mekanizmasýnýn olmamasý
nedenleriyle kýsa bir süre uygulama alaný
bulmuþ ve 1973’te baþlanmak üzere topluluk
üyesi ülkeler tarafýndan kademeli olarak terk
edilmiþtir.
Mart 1979’da Avrupa Topluluðu üyesi 8 ülke
(Almanya, Belçika, Hollanda, Danimarka,
Fransa, Lüksemburg, Ýtalya ve Ýrlanda)
tarafýndan Avrupa Para Sistemi kurulmuþtur.
Temel olarak sistemin kurulma amacý, sisteme
dahil olan ülke paralarýnýn kendi aralarýnda
dalgalanmasýný önlemek ve dolara karþý da
birlikte dalgalanmalarýný saðlamaktý.19 Bu temel
amacýn yaný sýra, Avrupa Topluluðu’nu iþbirliði
yoluyla parasal birliðe hazýrlamak, üye ülkeler
arasýnda ekonomik polikalarýn uyumunu
saðlamak, Avrupa ülkeleri arasýnda daha güçlü
bir entegrasyon temin etmek ve üye ülkelerde
döviz kuru ve fiyat istikrarý saðlamak sistemin
diðer hedefleri olarak sayýlabilirdi. Bu hedeflere
ulaþmak için “Avrupa Para Birimi” (ECU)
sistemin en önemli aracý olmuþtur. ECU, deðeri
sabit bir para olarak Avrupa Topluluðu’nun
hesap birimi idi. Topluluk içinde farklý ulusal
paralarla ilgili mali iþlemler, örneðin ülkeler
arasý kredi ve faiz iþlemleri, üyelik aidatlarý
15 Parasýz, a.g.e., s. 266
16 http://iktisatokulu.blogspot.com/2005/12/uluslararasi-para-sistemi.html/05.01.2009
17Seyidoðlu, a.g.e., s. 539
18 Bayaraktutan – Bayraktar, a.g.e., s. 60
19Frederic S. Mishkin, The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Seventh Eddition, Addison Wesley, USA, 2003, s. 474
38
ARAÞTIRMA
tarýmsal sübvansyonlar ve topluluk bütçesi gibi
önemli mali iþlemler ECU ile yapýlýyordu. ECU
topluluk üyesi ülkelerin paralarýnýn belirli
aðýrlýklarla katýldýklarý bir sepet olarak
hesaplanýyordu. ECU sepetindeki paralarýn
aðýrlýklarý ülkelerin milli gelirlerine ve topluluk
ticareti içindeki paylarýna göre belirleniyordu.
Örneðin ilk oluþturulan ECU sepeti Alman
Marký % 32.6, Fransýz Frangý % 20.7, Hollanda
Florini % 10.2, Ýtalyan Lireti %7.2, Ýrlanda
Poundu %1.08 gibi oranlardan oluþmaktaydý.
Ayrýca para sistemine dahil olan ülkelerdeki
kurlarda aþýrý dalgalanma meydana gelirse
müdahale etmek için Avrupa Parasal Ýþbirþiði
Fonu kurulmuþtur. Bu sayede ECU sepetinde
de istikrar saðlanmasý hedeflenmiþtir. Avrupa
Para Sistemi’nin istikrar saðlayýcý diðer bir aracý
da Döviz Kuru Mekanizmasý (ERM) idi. ERM
ile üye ülke paralarýnýn ECU etrafýnda belirli
bir marjda dalgalanmasýný saðlamak ve böylece
de istikrarlý bir döviz kuru amaçlanmýþtý.
Avrupa’da parasal birliðe giden yolda önemli
adýmlardan biri olan “Avrupa Para Sistemi”
1980-1990 arasýnda baþarýlý olmuþtur. Üye
ülkelerin para politikalarýnda ve döviz kurlarýnda
büyük ölçüde istikrar saðlamýþtýr. Fakat, Eylül
1992’de Avrupa para piyasalarýnda önemli bir
kriz ortaya çýkmýþtýr. Bu krizin etkisiyle daha
önce % +/- 2.25 olarak belirlenen Döviz Kuru
Mekanizmasý’nýn marjý, Aðustos 1993’te %
+/- 15’e yükseltilmiþ ve Avrupa Para
Sistemin’nin somut baþarýlarýndan biri olan
ERM bir anlamda çökmüþtür. Avrupa Para
Sistemine dahil olan ülkelerin bir kýsmý, kriz
döneminde meydana gelen geliþmeler
neticesinde ERM’yi terk etmiþlerdir. Sonuç
olarak para birliðini oluþturmaya yönelik çabalar
tamamen sona ermese de bir sekteye
uðramýþtýr.
Bu baðlamda parasal birlik hedeflerinin
devamýný saðlamak adýna dönemin Avrupa
Topluluðu Komisyon Baþkaný Delors
baþkanlýðýnda oluþturulan bir komite tarafýndan
hazýrlanan bir rapor 1989 Madrid Zirvesi’nde
kabul edildi ve bu rapor Delors Raporu adýný
aldý. Raporda ekonomik ve parasal birlik nihai
hedef olarak belirlenmiþtir ve bunun için 3
aþama öngörülmüþtür. Daha sonra Delors
Raporu’nda belirlenen hedefler ve uygulamalar
daha somut bir biçimde 1991 yýlýnda imzalanan
Maastricht Anlaþmasý ile ortaya konmuþtur.
Avrupa Birliði’ne giden yolun en kapsamlý ve
tarihi anlaþmalarýndan biri olan Maastricht
Anlaþmasý’ nýn en önemli hükümleri parasal
birlik ile ilgili olanlarýydý. Bu anlaþmayla Delors
Raporu’nda belirlenen aþamalar yasal
hükümlere baðlanmýþ ve yine parasal birliðe
3 aþamada ulaþýlmasý planlanmýþtýr. Fakat
anlaþma ile bu kez parasal birlik hedeflerine
ulaþýlýrken uyulmasý gereken ilkeler
belirlenmiþtir. Bir baþka deðiþle bu ilkeler ortak
para birimine geçiþin þartlarý olarak
nitelendirilmiþtir. Bu þartlar; fiyat istikrarý,
saðlam bir kamu maliyesi, dýþa açýk serbest
piyasa ekonomisi ve istikrarlý döviz kurlarý
olarak belirlenmiþtir.
Parasal birlik hedeflerinin
devamýný saðlamak adýna
dönemin Avrupa Topluluðu
Komisyon Baþkaný Delors
baþkanlýðýnda oluþturulan bir
komite tarafýndan hazýrlanan bir
rapor 1989 Madrid Zirvesi’nde
kabul edildi ve bu rapor Delors
Raporu adýný aldý.
Parasal birliði saðlamak için öngörülen 3
aþamadan ilki, Delors Raporu’nun kabulünden
sonra 1 Temmuz 1990’da baþlamýþ ve 31
Aralýk 1993’te son bulmuþtur. Birinci aþamada,
birlik içinde sermayenin serbest dolaþýmý tesis
edilmeye ve üye ülkelerin ekonomik
performanslarýnýn birbirlerine yakýnlaþtýrýlmasýna
çalýþýlmýþtýr. 1 Ocak 1994’te baþlayan ekonomik
ve parasal birliðin ikinci aþamasýnda Maastricht
Anlaþmasý’na açýkca atýfta bulunulmuþtur. Bu
aþamada, 1 Ocak 1999’da baþlayacak parasal
birliðin üçüncü aþamasýna yani Euro’nun tek
para olarak kullanýlmasý sürecine uyum
saðlanmasý hedeflenmiþtir. Bu aþamanýn en
önemli kurumsal düzenlemesi Avrupa Para
Enstitüsü’nün kurulmasý ve parasal birliðin
tamamlanmasý için bu kuruluþun Avrupa
Merkez Bankasýna dönüþtürülmesi kararý
olmuþtur. Ýkinci aþamanýn baþlamasý ile birlikte
üye ülkelerdeki kamu açýklarýnýn merkez
bankalarýnca finanse edilmesinin de önüne
geçilmiþtir. Nihayet, Aralýk 1995’te yapýlan
Madrid Zirvesi’nde Maastricht kriterlerine uyum
saðladýðýna karar verilen 11 ülkenin katýlýmý
ile 1 Ocak 1999’da parasal birliðin üçüncü ve
son aþamasýna geçilmiþtir.20 Bu son aþamanýn
daha saðlýklý yürümesi adýna Temmuz 1998’de
Avrupa Para Enstitüsü, yerini Avrupa Merkez
Bankasý’na býrakmýþtýr. Bu noktada
belirtilmelidir ki; son aþamanýn en önemli adýmý
hiç þüphesiz 1 Ocak 1999 tarihinde Avrupa
Konseyi üyesi ülkelerin tek para birimi olarak
Euro kullanmaya baþlamasý olmuþtur. Euro’nun
uygulamaya konmasý ile birlik üyesi ülkelerin
para birimleri geri dönülmez bir biçimde
Euro’ya dönüþtürülmüþtür. Bu yapýlýrken,
31.12.1998 tarihli kurlar esas alýnmýþ ve 1
ECU=1Euro olarak deðiþtirilmiþtir. Ýlk yapýlan
düzenlemelerde yani 1 Ocak 1999 tarihi
itibarýyla Avusturya, Belçika, Hollanda,
Finlandiya, Fransa, Almanya, Ýrlanda, Ýtalya,
Lüksemburg, Portekiz ve Ýspanya ulusal
paralarýný Euro’ya dönüþtürmüþlerdir. Daha
sonra bu ülkelere Malta, Slovakya, Slovenya,
Güney Kýbrýs ve Yunanistan da dahil
20 Seyidoðlu, a.g.e., s. 542
39
22
22
ARAÞTIRMA
Tedavüldeki Euro miktarýný ve
birliðin para politikalarýný, “uluslar
üstü” bir kurum olan Avrupa
Merkez Bankasý belirlemektedir.
olmuþlardýr. Ayrýca, günümüzde Ýsveç, Ýngiltere
ve Danimarka gibi Avrupa Birliði üyesi olup da
Euro’ya geçmeyen ülkeler de mevcuttur.
Euro yürülüðe girdiðe 1 Ocak 1999’dan 1
Ocak 2002’ye kadar sadece bir kaydi para
olarak bankacýlýk ve finans iþlemlerinde
kullanýlmýþtýr. Fiziki olarak kullanýmý ise 2002
yýlýnýn Ocak ayýnda baþlamýþtýr. Temmuz
2002’ye kadar üye ülke ulusal paralarý Euro ile
birlikte dolaþýmda kalmýþ ve daha sonra
kaldýrýlmýþlardýr. Böylece, Avrupa ülkelerinin
uzun zamandýr saðlamaya çalýþtýklarý “parasal
birlik” baþarýlý bir þekilde kurulmuþtur. Halen,
tedavüldeki Euro miktarýný ve birliðin para
politikalarýný, “uluslar üstü” bir kurum olan
Avrupa Merkez Bankasý belirlemektedir.
6. SONUÇ
Yukarýda özet bilgilerle, uluslararasý para
sistemlerinin tarihsel açýdan izlemiþ olduklarý
geliþim süreci ve uygulanan uluslararasý para
sistemlerinin karakteristik özellikleri aktarýlmaya
çalýþýlmýþtýr. Açýklamalardan da anlaþýlacaðý
üzere, uluslararasý para sistemleri konusunda
evrensel kabul görmüþ bir uygulama yoktur.
Uluslararasý para sistemleri uygulamaya
konulmak istendikleri dönemlerin ve sisteme
dahil olan ülkelerin ekonomik, yapýsal ve
konjonktürel özelliklerine baðlý olarak deðiþiklik
göstermiþ, süreç içerisinde yaþanan deðiþimler
nedeniyle kýsa veya uzun süre uygulamada
kalmýþtýr. Günümüzde ise Euro Bölgesini
oluþturan Avrupa ülkeleri arasýnda 1 Ocak
1999 tarihinden itibaren sürdürülmekte olan
bir Avrupa Para Sistemi mevcuttur. Bu para
sistemi ise her ülkeyi farklý etkilemiþtir. Birtakým
ülkelerde baþarýlý sonuçlar verirken, bazý
ülkelerde ise beklentileri karþýlayamamýþtýr.
Ancak para birliði sisteminin gerektirtiði üzere,
Euro Bölgesine dahil olan ülkeler her zaman
uyguladýklarý ekonomik politikalarýn olumlu
etkilerini en üst düzeye çýkarmak için aralarýnda
koordinasyon saðlamalýdýrlar.21 Son olarak,
uluslararasý para sistemleri tarihinin de ýþýk
tuttuðu gibi, bu tarz parasal birlikler
konjonktürel dalgalanmalara, üye ülkelerin
ekonomik ve yapýsal özelliklerine aþýrý derecede
duyarlý olduklarýndan, herhangi bir kriz
nedeniyle son bulup, yerini yeni sistemlere
býrakabilirler.
21 European Comission, Qarterly Report On The Euro Area, Volume 7, Brussels, December, 2008
Kaynaklar
BAYRAKTUTAN, Yusuf - BAYRAKTAR, Yüksel, 2004, Avrupa Bütünleþmesinde Parasal Birlik ve Türkiye, Ýstanbul,
Roma Yayýnlarý
European Comission, 2008, Quarterly Report On The Euro Area, Volume 7, Brussels
KARLUK, Rýdvan, 2003, Uluslararasý Ekonomi, Kýrklareli, Beta Basým A.Þ.
MISHKIN, Frederic, S., 2003, The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Seventh Eddition, USA,
Addison Wesley
ORHAN, Osman, Z., - ERDOÐAN, Seyfettin, 2006, Ýktisada Giriþ, Ýstanbul, Avcý Ofset
PARASIZ, Ýlker, 1991, Uluslararasý Para Sistemi, Bursa, Ezgi Yayýnevi
SEYÝDOÐLU, Halil, 2003, Uluslararasý Ýktisat, Ýstanbul, Güzem Can Yayýnlarý
http://iktisatokulu.blogspot.com/2005/12/uluslararasi-para-sistemi.html/ (05.01.2009)
40
ARAÞTIRMA
SINIR ÖTESÝ BANKACILIK UYGULAMALARI:
Mevduat Sigortasý ve Finansal Ýstikrar Üzerindeki etkileri, AB Örneði
Ülkeler arasýndaki farklý bankacýlýk düzenlemeleri, birden fazla düzenleme ve denetleme
otoritesi bulunmasý, mevduat sigorta sisteminin ve iflas çözümleme prosedürlerinin finansal
istikrar açýsýndan taþýdýðý riskler etkin bir þekilde yönetilmezse finansal krize müdahale
ve ahlaki tehlike açýsýndan önemli maliyetlere neden olabilecektir.
1-Giriþ
Dünya ekonomisinin son dönemlerdeki temel
belirleyicisi küreselleþme sürecidir. Bu sürece
baðlý olarak ulusal ekonomilerin ve sýnýrlarýn
ortadan kalktýðý teknolojinin hýzla deðiþtiði ve
toplumsal hayatýn büyük bir kýsmýnýn küresel
süreçler tarafýndan belirlendiði bir çaðda
yaþýyoruz. Böyle bir ortamda bir ülkede ortaya
çýkan geliþmeler diðer ülkeleri de önemli ölçüde
etkilemektedir.
Bankalarýn birçoðunun faaliyetlerinin
bulunduðu ülke ile sýnýrlý olduðu yakýn zamana
kadar ulusal nitelikteki düzenleyici çerçeve
yeterliydi. Ancak günümüzde bu durum Avrupa
Birliði baþta olmak üzere tüm ülkelerde hýzla
deðiþmektedir. Bankalarýn tamamen ulusal
düzeyde kalmýþ olanlar da dahil uluslar arasý
finansal piyasalara baðýmlýlýðý artmaktayken
denetim sistemleri ve güvenlik aðý henüz ulusal
düzeydedir. Etkin koordinasyon ve iþbirliði
mekanizmasý halen geliþtirilmektedir.
Yaþadýðýmýz küresel kriz, finansal piyasalarýn
baðýmlýlýðýný ve sýnýr ötesi faaliyetlerde ihtiyatlý
denetimin zorluklarýný ve bu alandaki
yetersizliðin olumsuz etkilerini güçlü bir þekilde
göstermiþtir. Etkin mevduat sigorta sistemlerinin
özellikleri, sistemik krize tepki verebilme tarzlarý
ve diðer sýnýr ötesi mevduat sigortasý
konularýnda bilinci önemli ölçüde arttýrmýþtýr.
Yabancý bankalar þubeler veya baðlý ortaklýklar
þeklinde girdikleri evsahibi ülkeye avantajlar
saðlamaktadýr. Bu avantajlar rekabeti ve etkinliði
artýrmalarý, faaliyetlerin coðrafi ve endüstriyel
çeþitlendirmesi yolu ile maruz kalýnabilecek
riskleri azaltmasý, özel sektöre açýlabilecek
kredilerin artmasýný saðlayarak ülke
ekonomisinin büyümesine katkýda bulunmalarý,
teknoloji, profesyonel yönetim, risk yönetimi,
iç denetim gibi konularda bilgi ve deneyimlerini
yerel bankalara aktarmalarý vb.olarak
sýralanabilir.Bu avantajlar yoðun bir þekilde
analiz edilmesine raðmen sýnýr ötesi bankacýlýk
faaliyetlerinin taþýdýðý riskler üzerinde pek
durulmamýþtýr.
Ülkeler arasýndaki farklý bankacýlýk
düzenlemeleri, birden fazla düzenleme ve
denetleme otoritesi bulunmasý, mevduat
sigorta sisteminin ve iflas çözümleme
prosedürlerinin finansal istikrar açýsýndan
taþýdýðý riskler etkin bir þekilde yönetilmezse
finansal krize müdahale ve ahlaki tehlike
açýsýndan önemli maliyetlere neden
olabilecektir. Bu çalýþmada Avrupa Birliði esas
alýnarak sýnýr ötesi bankalarýn finansal istikrar
ve mevduat sigortacýlýðý açýsýndan taþýdýðý
riskler ve olasý çözümler incelenmiþtir.
2- Avrupa Birliði’nde Mevduat Garanti
Sistemi ve Finansal Düzenlemelerin Temel
Özellikleri
Avrupa Birliði(AB) finansal hizmetler ve
ekonomi için tek piyasa oluþturma hedefinin
bir parçasý olarak 1988’deki 2.Banka direktifi
üzerinde 1995’te yaptýðý deðiþiklikle
uyumlaþtýrma, karþýlýklý tanýma ve merkez ülke
kontrolünden oluþan üç prensip oluþturmuþtur.
Uyumlaþtýrma prensibi, bütün AB’de yeknesak
uygulanacak standartlarý ( örneðin sermaye
yeterliliði ve mevduat sigortasý gibi) ve finansal
sýkýntýya düþmüþ bir bankaya uygulanacak
koordine yaklaþýmlarý belirlemiþtir. Karþýlýklý
tanýma prensibi, tek piyasaya dönüþüm
sürecinde, bir ülkenin diðer ülkenin düzenleme
otoritelerini ve politikalarýný kabul etmesine
dayanýr. Tek lisans kavramý ile bu üç prensip
birlikte uygulandýðýnda; bir banka herhangi
bir AB ülkesinden ruhsat aldýðýnda diðer
herhangi bir ülkede tekrar izin almadan þube
açmaya yetkili olacak, merkez ülke gözetim
ve denetimi altýnda faaliyette bulunacaktýr.
Yabancý þubelerde mevduatý merkez ülke
sigortalayacaktýr. Ev sahibi ülkede korunan
mevduat tutarý merkez ülkedeki tutardan
fazlaysa yabancý þube evsahibi ülkede rekabet
edebilmek için yerel sigorta sistemine dahil
Yasemin ÞENOL
Fon Uzman Yardýmcýsý
Varlýk Yönetimi Dairesi
41
22
22
ARAÞTIRMA
AB’deki düzenlemelerle
amaçlanan, düzenleme arbitrajýný
ve düzenleyiciler arasýndaki
rekabeti önleyen fakat bankalar
arasýndaki rekabeti olumsuz
etkilemeyen ve birimlere belli bir
düzeyde farklý ülkelerde faaliyet
gösterebilecekleri genel bir çerçeve
oluþturmaktýr.
olabilecektir. Ýþtirakler açýsýndan ise düzenleme
ve denetimden evsahibi ülke sorumlu olacaktýr.
AB’de sistem minimum 50.000 Euro tutarýndaki
mevduatý sigortalamaktadýr. Bankalararasý
mevduat tüm ülkelerde mevduat sigorta
kapsamýnýn dýþýndadýr.
AB piyasalarý direktifler düzenlendiðinde
günümüzdeki kadar entegre olmadýðýndan
çözümlemeye ve mudilerin korunmasýna iliþkin
direktifler sistemik finansal istikrarý korumayý
hedeflememiþtir.
AB’deki düzenlemelerle amaçlanan, düzenleme
arbitrajýný ve düzenleyiciler arasýndaki rekabeti
önleyen fakat bankalar arasýndaki rekabeti
olumsuz etkilemeyen ve birimlere belli bir
düzeyde farklý ülkelerde faaliyet
gösterebilecekleri genel bir çerçeve
oluþturmaktýr.
Ýhtiyatlý denetim, banka iflaslarýný özellikle
sistemik risk taþýyanlarýn iflasýný önlemek
anlamýna gelmektedir. Son baþvuru merci
görevini yapmasý gereken merkez ülke merkez
bankasýdýr. Fakat problem Avrupa düzeyinde
olduðundan sorumluluðun da Avrupa merkez
b a n k a s ý n d a o l m a s ý g e r e k m e k t e d i r.
AB’de düzenleme süreci uzun ve yavaþ
olmuþtur. Mevcut durumda AB genel çerçeveyi
çizmiþtir. Üyelere kendilerinin düzenleyebileceði
bir yetki alaný býrakmýþtýr. Mevduat garantisini
düzenleyen direktif üyelere ex ante veya ex
post fonlama, koruma düzeyini asgari 50.000
Euro üzerinde belirleyebilme , sigorta
programýný kamusal veya özel olarak yönetme
gibi esneklikler saðlamýþtýr. Bu farklýlýklar
düzenleme arbitrajýna ve düzenleme rekabetine
neden olabilir ve ülkelerin büyük kuruluþlarý
finansal sýkýntýya düþtüðünde nasýl uygulama
yapacaðý konusunda önemli farklýlýklar
oluþturur.
3-Merkez Ülke - Ev Sahibi Ülke Kontrolü
ve Çýkar Çatýþmalarý
Yabancý banka þubeleri veya baðlý ortaklýk
vasýtasýyla sýnýr ötesi faaliyetler, bankayý
çatýþmasý olasý birden fazla bankacýlýk kanunu
ve düzenleyici ile karþý karþýya býrakýr. Dahasý
merkez ülke ve evsahibi ülke gözetim otoriteleri
bütün piyasa veya birliðin çýkarlarý yerine kendi
ülkelerinin çýkarlarýna öncelik verirler. Denetim
otoriteleri kendi ülkesindeki istihdamý korumak
için daha yumuþak düzenlemeler, daha düþük
sermaye yeterliliði, daha hafif cezalar
uygulayabilirler. Bazý ülkeler ise yabancýlarýn
yerel bankalarý iktisabýný tamamen önleyecek
ulusal modeller oluþturmak isteyebilir.
Bankacýlýk problemleri yüksek maliyetli
42
olabilmektedir. Mevduat sigorta sistemleri
sistemik risk taþýyan büyük bankalar söz konusu
olduðunda yetersiz kalacaðýndan finansal
istikrar ancak devlet tarafýndan saðlanabilir.
Sýnýr ötesi bankalarla birlikte bu maliyetin nasýl
paylaþýlacaðý gündeme gelmiþtir. Bir ülkedeki
vergi mükellefleri diðer ülkedeki mevduat
sahiplerini desteklemeye veya ikinci ülkedeki
mevduat sahipleri ilk ülkedeki vergi
mükelleflerinin gelecekteki potansiyel desteðine
baðlý olmayý ne kadar isteyeceklerdir?
Diðer bir zorluk evsahibi ülkede yabancý
bankalarýn gözetim ve denetiminin etkinliði
yerel bankalara göre daha az olacaktýr. Ev
sahibi ülkeler genellikle gerekli ve güncel
finansal bilgilere ulaþmada zorluk çekeceklerdir.
Bunun nedeni sýnýr ötesi bankacýlýk grubunun
ulusal bankalara kýyasla daha karmaþýk bir
yapýya sahip olmasýdýr. Bu durum, analizi ve
bilgi toplamayý zorlaþtýrýr. Ayrýca sýnýr ötesi
bankalarýn çalýþma kollarýnda uzmanlaþmalarý
da denetim ve bilgi toplamayý zorlaþtýrýr.
Örneðin grup, kredi deðerlemelerini tek ülkede
yoðunlaþtýrýrken, likidite yönetimini diðer bir
ülkede yapýyor ise etkin bir bilgi paylaþýmý
olmadan grubun toplam riskine iliþkin
durumun deðerlendirilmesi ve genel duruma
iliþkin tam bilgiye sahip olunmasý zor olacaktýr.
Banka denetimi yetersiz olduðunda merkez
ülke denetim otoritelerinin bankanýn zayýf
performansýný saklamalarýna ve ev sahibi
ülkeye periyodik bilgileri saðlamada daha
isteksiz davranmalarýna neden olabilecektir.
Yeterli ve periyodik bilgi olmadan evsahibi
ülke, yabancý þubeler ve diðer olasý riskler
aracýlýðýyla ulusal ekonominin ve vatandaþlarýn
maruz kalabileceði dýþsal riskleri doðru bir
þekilde deðerlendirmede kendisini yetersiz
bulabilir. Bu tür çýkar çatýþmalarý özellikle
yabancý banka þubelerinin geniþ yer tuttuðu
ev sahibi ülkelerde daha etkilidir. Bilgi paylaþýmý
problemi, bankalarýn uluslararasý faaliyetleri
arttýkça daha kritik bir hal almaktadýr.
Ve son olarak sýnýr ötesi faaliyet gösteren bir
bankanýn sýkýntýya düþmesi durumunda ilgili
otoritelerin ortak deðerlendirmeyi ve koordine
yaklaþýmý nasýl baþaracaðý sorunu vardýr. Merkez
bankasý acil likidite desteðinde bulunup
bulunmayacaðýna karar vermelidir ve bazen
bankanýn kamu yönetimine alýnmasý gerekebilir.
Bu kararlar genelde sýnýrlý bilgi ve kýsa zaman
içerisinde verilmelidir. Etkin olabilmesi için açýk
bir komuta zincirini gerektirir. Sýnýr ötesi
bankalarda çok sayýda denetçi, merkez bankasý,
maliye bakanlýðý iþin içine girdiði için bunu
baþarmak çok zordur.
ARAÞTIRMA
4-Mevduat sigortasý
AB’de mevduat sigorta sisteminin genel
çerçevesi çizilip ayrýntýlar üye ülkelere
býrakýldýðýndan, mevcut farklýlýklar, ev sahibi
ülke açýsýndan minimum maliyetli ve etkin kriz
çözümlemesi açýsýndan güçlükler çýkarmaktadýr.
Mevduat sigortasýnýn fonlanmasý konusunda
belirsizlik, sigorta kapsamý ve tutarýndaki
farklýlýklar, bankalar zorluða düþtüðünde
merkez ülkeye güvenilmesi, acil likidite desteði
fonksiyonuna iliþkin farklýlýklar, iflasa farklý
yaklaþýmlar, Avrupa para sistemine dahil veya
dahil olmayan üyelerin durumu bu güçlükler
arasýndadýr.
AB ülkeleri, yabancý þubelere yaklaþým
konusunda farklýlaþmaktadýr. Her ülke kendi
ülkesinde faaliyet gösteren yabancý banka
þubelerine nasýl davranacaðýna kendi karar
vermektedir. Þubelerin aksine, baðlý ortaklýklar
ulusal bankalarla ayný þekilde muamele
görmektedir. Bununla birlikte, uluslararasý
bankalarýn yerel ortaklýklarý konusunda yeterli
bilgi ve finansal rapor edinemeyen evsahibi
ülke merkez ülke kadar etkin denetim yapamaz.
Katýlým sistemindeki farklýlýklar nedeniyle bir
bankanýn baðlý ortaklýk þeklindeki sýnýr ötesi
faaliyetlerini þubeye dönüþtürerek merkez ülke
katýlým sistemine geçmesi böylece ev sahibi
ülke denetiminden kurtularak merkez ülke
sistemine dahil olmasý önemli miktarda
mevduat transferine neden olabilecektir.
Bir ülkede çeþitli ülkelerden pekçok þube
mevcutsa bu ülkedeki müþteriler birçok sigorta
programý ile karþý karþýya kalacaklardýr. Bu da
hem mevduat sahipleri hem denetleyiciler
açýsýndan karýþýklýk yaratacaktýr.
Ayrýca acil likidite desteði merkez ülke merkez
bankasýnýn sorumluluðundadýr. Yetkililerin
problemin mikro ölçekli olduðu veya sistemik
risk taþýdýðý konusunda nasýl karar vereceði de
pek üzerinde durulmayan bir problemdir.
5-Banka Çözümlemeleri
Ödeme gücünden acze düþen yabancý
bankalarýn çözümlenmesindeki zorluklar, temel
olarak kapanýþ kurallarýnýn ve mevduat sigorta
yapýlarýnýn heterojen olmasýndan kaynaklanýr.
Bankanýn yasal olarak kapatýlmasý veya likidite
desteði verilmesi kararý, tasfiyede ülkeler
arasýndaki muhasebe kurallarýnýn farklý olmasý,
her ülkenin doðal olarak kendi ülkelerinin
refahýný düþünmesinden dolayý iþbirliði, bilgi
paylaþýmý ve iletiþimin zorluklarý baþlýca
problemleri oluþturur.
Banka çözümlemesinde genelde mevduat
sigortasý ve banka denetçilerinin oynadýðý özel
role ve banka iflasýndan önce müdahale
edebilmesine baðlý olarak deðiþen iki farklý
yaklaþým mevcuttur. Amerika’da FDIC
tarafýndan yönetilen ayrý bir tasfiye süreci
vardýr. FDIC bankaya iflastan önce müdahale
etmekte ve böylece hem kredi hem de likidite
kayýplarýný minimize etmektedir. Avrupa
Birliðinde ise genel iflas hükümleri uygulanýr.
Kapatma kararýný ve tasfiye sürecini belirlemeye
her bir merkez ülke yetkilidir. Þubelerden
merkez ülke, baðlý ortaklýklardan ise ev sahibi
ülke sorumludur. Yasal kapatma kararýnýn
zamanlamasý ve tasfiye süreci evsahibi ülke
üzerinde önemli etkiler yaratýr.Merkez ülke ve
ev sahibi ülke arasýnda koordinasyon ve bilgi
paylaþýmý gerekli fakat yeterli deðildir. Ýþler iyi
giderken ülkeler arasý iþbirliði kolaydýr ancak
koþullar kötüleþmeye baþladýðýnda her ülke
kendi çýkarlarýna öncelik vereceðinden hýzla
bozulur.
Bankanýn yasal olarak
kapatýlmasý veya likidite desteði
verilmesi kararý, tasfiyede ülkeler
arasýndaki muhasebe kurallarýnýn
farklý olmasý, her ülkenin doðal
olarak kendi ülkelerinin refahýný
düþünmesinden dolayý iþbirliði, bilgi
paylaþýmý ve iletiþimin zorluklarý
baþlýca problemleri oluþturur.
Finansal sýkýntý içindeki yabancý ortaklýklar
sözkonusu olduðunda evsahibi ülke grubun
bankayý kurtarýp kurtarmayacaðý veya varlýklarýný
ortaklýktan çekip sýkýntýyý artýrýp artýrmayacaðý
veya grubun iflasý durumunda bunun evsahibi
ülkedeki ortaklýða etkisinin ne olacaðý, önemli
hizmetlerine devam edip etmeyeceði konularý
evsahibi ülke açýsýndan önemli riskler oluþturur.
Bankanýn iflasý sonucu sigorta tazmin
taleplerinden kimin sorumlu olacaðý özellikle
de bu talepler yüksek korumalý yabancý
þubelerden geldiðinde önemli bir sorun yaratýr.
Tazminat taleplerinin þubeden veya baðlý
ortaklýktan gelmesine baðlý olarak farklý ülke
kanunlarý nedeniyle farklý davranýlmasý
durumunda çok daha büyük bir karmaþaya
yolaçabilir.
Mevduat sigortasý, çözümleme ve bankacýlýk
düzenlemelerindeki farklýlýklar bankalarý rekabet
avantajý saðlamak için düzenleme arbitrajý
yapmaya yöneltir. Düzenleme arbitrajý politika
yapýcýlarý daha gevþek bir denetim sistemine
yöneltebilir, böyle bir sistem bankalarý karlýlýðýný
artýrmak için daha çok risk almaya yöneltir ve
bu da sonuçta sistemik riski artýrýr.
AB geniþledikçe farklý ekonomik ve finansal
sisteme sahip, farklý geliþmiþlik düzeyindeki
ülkelerin katýlýmý ile mevduat sigorta sistemleri
ile banka çözümlemelerinden kaynaklanan bu
risklerin önemi giderek artmaktadýr.
6-Potansiyel Çözümler
Yukarýda bahsedilen riskler ve düzenleme
boþluklarý olasý bir kriz riskini ve onun maliyetini
artýrýr. Küreselleþmiþ bir bankacýlýk sisteminde
43
22
22
ARAÞTIRMA
Bir diðer yaklaþým olan,
Eisenbeis ve Kaufman’ýn
çözümlemede maliyetin nereden
kaynaklandýðýna iliþkin oluþturduðu
4 prensibe dayanan modeli “acil”
kelimesi üzerine odaklanmaktadýr.
finansal istikrarý saðlamak ve sürdürmek, olasý
bir krizi önlemek veya en az maliyetle
sonuçlandýrmak pek çok güçlük içermektedir.
Birinci en iyi çözüm ihtiyatlý denetimin eþ
zamanlý olarak güçlendirilmesi ve mudilerin
korunmasýna sýnýrlama getirilmesi olabilir. Güçlü
ve koordine ihtiyatlý düzenleme ve denetim,
mevduat sigorta programlarý farklý olsa bile
bankanýn iflas etmeden gerekli önlemleri
almasýný saðlayarak, kriz olasýlýðýný azaltarak
mevduat garantisi gereksinimini de azaltacaktýr.
Sýnýr ötesi bankalarýn taþýdýðý riskler, ahlaki
tehlikenin önlenmesi ve kriz çözümleme
problemlerine alternatif yaklaþýmlar mevcuttur.
Mevduat sigortasý, iflasýn ilaný ve çözümleme
konularýnda merkezileþtirilmiþ çokuluslu
rejimler, batýk bankalarý etkin bir þekilde
çözümlemeyi temin edecek ve gereksiz
belirsizlikler yaratmayacak en umut verici yol
gibi görünmektedir.Fakat böyle bir sistem bir
sürü soruyu da beraberinde getirir.
Düzenlemelere hangi ülkelerin dahil edileceði,
dahil olmayanlarla nasýl iþlem yapýlacaðý,
yönetim kurulunun nasýl organize edileceði ve
ülkelerin kurulda nasýl temsil edileceði, böyle
bir kurulun yetki ve uygulama gücünün ne
olacaðý hangi fonlarýn kullanýlabileceði bu
sorular arasýnda sayýlabilir. Yukarýda tartýþýlan
anlaþmazlýklar bir tek yapý tarafýndan bertaraf
edilebilecek midir? Ve ya bu sorunlar sadece
içselleþtirilip gizlenecek midir? Bu meseleler
yakýn bir gelecekte mevduat sigortasý ve batýk
çözümlemesinin çok uluslu tek merkezli bir
yapý tarafýndan yapýlmasýný imkansýz kýlacak
kadar önemlidir.
Bir diðer yaklaþým olan, Eisenbeis ve
Kaufman’ýn çözümlemede maliyetin nereden
kaynaklandýðýna iliþkin oluþturduðu 4 prensibe
dayanan modeli “acil” kelimesi üzerine
odaklanmaktadýr.
1-Acil Yasal Kapanýþ; Bir bankanýn sermayesi
daha önceden belirlenmiþ ve ilan edilmiþ
minimum ancak sýfýrdan büyük bir seviyeye
düþtüðünde acil yasal kapanýþ
2-Özkaynaklar fiilen negatif olduðunda geri
kazaným deðerlerinin acil olarak hesaplanmasý
ve kredi zararlarýnýn kanunen sigorta
kapsamýnda olmayan alacaklýlara devri
3- Özellikle büyük ölçekli bankalarda, mudilere
vadelerinde hesaplarýna sigortalý veya
hesaplanan geri kazaným deðerlerine geçiþ
hakký verilmesi ve kredi limitleri önceden
belirlenmiþ olanlarý kredi limitlerinin
kullandýrýlabilmesi için acil yeniden açýlýþ
(örneðin bir sonraki iþgünü)
44
4-Bankanýn yeterli sermayeyle bütünüyle veya
kýsmen acil yeniden özelleþtirilmesi
Bu prensipleri etkili kýlmak için gerekli altyapýnýn
geliþimi ile beraber bütün Avrupa ülkelerinde
bu dört prensibin bir örnek benimsenmesi ve
uygulamasý denetim otoritelerinin
problemlerinde önemli azalmaya yol açacaktýr.
Ýsveç Merkez Bankasý Baþkaný Stefan Ingves,
Avrupa Birliði için dört potansiyel çözümden
bahsederek alternatif bir yaklaþým ileri
sürmektedir. Ýlk potansiyel çözüm denetim
birliklerinin kurulmasýdýr. Her bir sýnýr ötesi
bankacýlýk için ilgili denetim otoritelerinin
temsilcilerinden oluþan özel amaçlý komitelerin
kurulmasý fikrine dayanýr.Böyle bir çözümde
denetim otoriteleri çok karýþýk ve daðýnýk bir
duruma gelecektir. Hangi denetçiler hangi
birliðin parçasý olacaktýr. Bu durum bankalara
eþit davranýlmamasý riskini ortaya çýkarýr.
Ýkinci önerisi merkez ülke sorumluluklarýnýn
yalnýzca grup için deðil tüm yabancý iþtirakleri
için de yetki verilmesine dayanýr. Bu yaklaþým
menfaat çatýþmalarý sorununa çözüm
getirmemektedir.
Üçüncü önerisi ikinci yaklaþýma ek olarak
merkez ülkenin açýk AB talimatýyla
deðerlendirme ve kararlarýnda diðer ilgili
ülkelerin menfaatlerini de hesaba katmasýdýr,
fakat bunun pratikte nasýl çalýþacaðý açýk
deðildir.
Dördüncü önerisi ise denetim görev ve
sorumluluklarýnýn ulusal seviyeden AB seviyesine
çýkarýlmasýdýr. Avrupa Finansal Denetim
Otoritesi oluþturmak ve Avrupa Merkez
Bankasý’na sýnýr ötesi bankalar için nihai borç
verme merci rolünü vermek anlamýna
gelmektedir. Bu çözüm bir takým politik
zorluklarý içermektedir. Egemenliðin Avrupa
Birliði’ne devredilmesi demek olan bu çözümde
uluslarüstü vergilendirme yetkisi olmayan
AB’nin yük paylaþýmý konusunu nasýl koordine
edeceði belirsizdir ve kýsa vadede gerçekçi
deðildir.
Alternatif yaklaþýmýnda ise bilgi ve
deðerlendirmelerin koordinasyonunda yaþanan
problemleri çözmek için Avrupa Finansal
Denetim Kurumu (EOFS) kurulmasý gerektiðini
savunur. EOFS sýnýr ötesi bankacýlýk gruplarýna
odaklanmalýdýr. EOFS bankacýlýk gruplarý ve
bu gruplarýn faaliyetleri hakkýnda bilgi
toplamalý, her bankacýlýk grubunun birleþtirilmiþ
risk deðerlemesini yapmalý, faaliyet ve risklerini
izlemelidir. Bu yaklaþýmýn eksikliði ise
düzenleyici yapýyý biraz daha karýþýk duruma
getirecek olmasý, raporlama yapýlacak yeni bir
ARAÞTIRMA
kurum daha ortaya çýktýðýndan sýnýr ötesi
bankalar üzerindeki yasal yükü artýracak
olmasýdýr.
Bu alternatif yaklaþýmlardan herbirinin kendi
içinde olumlu ve olumsuz yönleri vardýr. Ýdeal
etkili mevduat sigortasý amacýna ulaþmak ve
çözümleme stratejisini baþarýlý bir þekilde
uygulamak için bütün bu yaklaþýmlarýn ortak
olarak sahip olmasý gereken özellikler;
düzenleyicilerin bu konuda istekli ve kararlý
olmasý, denetim açýsýndan açýk yetki sýnýrlarýnýn
belirlenmesi, açýk muhasebe kurallarý ve
uluslararasý raporlama sisteminin oluþturulmasý
gereklidir.
7-SONUÇ
Küreselleþmeye baðlý olarak sýnýr ötesi bankacýlýk
faaliyetleri her geçen gün artmakta, finansal
piyasalar arasýndaki entagrasyonla birlikte
karþýlýklý baðýmlýlýk giderek artmaktadýr. Bir
ülkede yabancý þubeler ve iþtiraklerin önemi
arttýðýnda herhangi bir etkinsizlik veya yetersizlik
sadece o ülkeyi deðil tüm finansal sistemi
tehdit etmektedir. Yaþadýðýmýz küresel finansal
kriz, düzenleme ve denetimdeki eksiklik ve
yetersizlikleri gözler önüne sermiþtir.
Avrupa Birliði’nde yaþanan son krizle birlikte
mevduat garanti sisteminin geliþtirilmesi
gerekliliði, çok büyük finansal kuruluþlarýn
aniden riskli duruma gelerek likidite sýkýþýklýðýna
girmesi ve sonuçta çözümleme problemleri ile
karþýlaþýlmasýyla genel kabul görmüþtür.
Mevcut mevduat garantisi sistemleri ve iflas
çözümleme prosedürleri ile bankacýlýk
düzenlemeleri arasýndaki farklýlýklar finansal
istikrar açýsýndan önemli riskler oluþturmaktadýr.
Sistemik finansal istikrarýn saðlanmasý için ideal
sistemin nasýl olmasý gerektiði konusunda
fikirbirliði yoktur. Bir banka faaliyette
bulunduðu çeþitli ülkelerde farklý mevduat
garantisi ve çözümleme seçenekleri
sunduðunda bankalara arbitraj fýrsatý doðurur.
Bu finansal istikrar açýsýndan istenmeyen bir
durumdur.
Ýsveç Merkez Bankasý Baþkaný
Stefan Ingves, Avrupa Birliði için
dört potansiyel çözümden
bahsederek alternatif bir yaklaþým
ileri sürmektedir.
Komisyon þu anda minimum uyumlu hale
gelmiþ limit, mevduat tanýmý, katký sistemleri,
merkez ülke ve evsahibi ülke arasýnda
sorumluluk ve bilgi paylaþýmý, kriz yönetim
prosedürleri üzerine anlaþma, ulusal merkez
bankasý ve mevduat sigorta düzenlemeleri
arasýndaki iliþkiler, ülkeler arasýndaki
düzenlemelerin uyumlaþtýrmasý üzerine
çalýþmaktadýr. AB’nin bu çalýþmasýnýn mevduat
sigortasý ve çözümleme konularýna iliþkin üye
ülkeler arasýndaki mevcut bir çok problemi
çözmesi beklenmektedir.
Kaynakça
1- Eisenbeis,Robert A.,Kaufman, George G,Cross Border Banking : Challenges for Deposit Ýnsurance and
financial Stability in the European Union,Working Paper 2006-15,October, 2006
2- Pluchino, Francesca,Deposit Ýnsurance and financial Stability in Cross Border Operations
3- Hardy, Daniel C.,Nieto J.Maria,Cross-Border Coordination of Prudential Supervision and Deposit
Guarantees,IMF Working Paper,December, 2008
4- Krimminger,Michael H.,Deposit Ýncurance and Bank Ýnsolvency Ýn a Changing World Sinergies and
Challenges,IMF Conference,May 28,2004
5- Ýngves,Stefan,Sýnýr Ötesi Bankacýlýk Düzenlemeleri Bir Adým Ötesi:Avrupa Modeli,Chicago Merkez Bankasý,
‘Uluslararasý Finansal Ýstikrarsýzlýk: Sýnýr Ötesi Bankacýlýk ve Ulusal Düzenlemeler’konulu konferans.
6- Eisenbeis,Robert A.,Kaufman, George G,Bank Crisis Resolution and Foreign-Owned Banks Cross Border
Banking : Challenges for Deposit Ýnsurance and financial Stability in the European Unio,Economic Reviev
,Fourth Quarter
7- Kaufman, George G.,Bank Regulation and Foreigned Owned Banks,Worldbank,2001,
8- Çelebican,Gürgan,Avrupa Birliði’nde Kredi Kurumlarýnýn sýnýr Ötesi Þube Açmalarý ve Hizmet sunmalarý,
9- Erdönmez,Ataman,Pelin,Finansal Kriz sonrasý Geliþmekte Olan Ülkelerde Yabancý Bankalar,TBB,Bankacýlar
Dergis,Sayý 51,Aralýk,2004
10- TBB Araþtýrmacýlýk Grubu ,Türkiyede Yabancý Bankalar ,Bankacýlar Dergisi, Sayý 52,2005
11- Afþar,Muharrem,Doðrudan Yabancý Yatýrýmlar ve Bankacýlýk Sektörü
45
22
22
DÜNYADAN HABERLER
ARNAVUTLUK MERKEZ BANKASI’NDAN
3 KÝÞÝLÝK HEYET TMSF’YÝ ZÝYARET ETTÝ
23–24 Eylül 2009 tarihlerinde Ýsviçre’nin
Basel kentinde Basel Bankacýlýk Komitesi (BCBS)
ile Finansal Ýstikrar Enstitüsünün (FSI) ortak ev
sahipliðinde “Etkin Mevduat Sigorta Sistemleri
Ýçin Temel Prensipler” konulu IADI Yýllýk
Konferansý düzenlenecek.
Arnavutluk Merkez Bankasý’nda Lisanlama,
Düzenleme ve Denetim Dairesi’nde, Mali Ýstikrar
Dairesi’nde ve Yasal Ýþlemler Dairesi’nde
çalýþmakta olan 3 personel ülkemizin bankacýlýk
deneyimlerinden faydalanmak amacýyla
29.06.2009 tarihinde BDDK’yý, 30.06.2009
tarihinde TMSF’yi ziyaret etmiþtir.
Tam gün süren ziyaret süresinde ilk olarak
Sigorta ve Risk Ýzleme Daire Baþkanlýðý
tarafýndan “TMSF: Tanýtým” ve “Türkiye’de
Mevduat Sigortacýlýðý” sunumlarý
gerçekleþtirilmiþtir. Söz konusu sunumlarla
TMSF tanýtýlmýþ, TMSF’nin ülkemizin finansal
sistemi içerisindeki yeri, fonksiyonlarý ve yasal
çerçeve hakkýnda bilgi verilmiþ, mevduat
sigortacýlýðýna yönelik çalýþmalarýmýzýndan söz
edilmiþ, mevduat sigorta sistemimiz ve prim
tarifemiz tanýtýlmýþ, Avrupa Birliði
uygulamalarýna uyum saðlanmasýna yönelik
faaliyetlerimizden bahsedilmiþtir.
Daha sonra, Varlýk Yönetim Daire Baþkanlýðý
tarafýndan “TMSF Banka Çözümleme
Deneyimi” konulu sunum gerçekleþtirmiþtir.
Söz konusu sunumda bankalarýn
çözümlenmesinde TMSF’nin rolüne, banka
çözümleme faaliyetlerine ve çýkarýlan derslere,
yeni çözümleme süreçlerimize iliþkin bilgiler
verilmiþtir. Son olarak Finansman Daire
Baþkanlýðý tarafýndan yapýlan “TMSF’nin Mali
Kaynaklarý ve Yatýrým Politikalarý” konulu
sunumda TMSF’nin mali kaynaklarýna, yatýrým
politikalarýna ve fon rezervinin daðýlýmýna
deðinilmiþtir.
MALEZYA’DAKÝ SEMÝNERDE FÝNANSAL GÜVENLÝK AÐINDA
MEVDUAT SÝGORTACILIÐININ ROLÜ TARTIÞILDI
15-19 Haziran 2009 tarihleri arasýnda
Malezya’nýn baþkenti Kuala Lumpur’da,
Malezya Mevduat Sigorta Kurumu (MDIC) ile
Güney Doðu Asya Merkez Bankalarý Araþtýrma
ve Eðitim Merkezi (SEACEN) tarafýndan
düzenlenen “Güvenlik Aðýnýn Önemli Bir
Bileþeni Olarak Mevduat Sigortasýnýn Rolü”
konulu bir toplantý düzenlenmiþtir. Yirmi
ülkeden yaklaþýk 40 kiþinin katýldýðý seminerde,
Türkiye, Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan
ÇABUKEL tarafýndan temsil edilmiþtir.
Seminerin ilk gününde SEACEN tarafýndan
seminerin içeriði genel hatlarýyla tanýtýlmýþtýr.
Seminerin diðer günlerinde mevduat
sigortasýnýn rolü, mevduat sigortacýlýðýnýn
önemli tasarým özellikleri, etkin bir mevduat
sigorta sisteminin kurulmasý ve etkin bir
mevduat sigorta sistemi kurma metodolojisi
oturumlarý altýnda çeþitli sunumlar
gerçekleþtirilmiþtir.
Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan ÇABUKEL
seminerin ikinci gününde “Mevduat Sigortacýlýðý
Tasarýmýnýn Önemli Özellikleri” konulu
oturumda “Prim ve Fonlama” baþlýðý altýnda;
prim sistemlerinin genel prensipleri, Türkiye
ve diðer ülke uygulamalarý ve fonlamayý ele
alan bir sunum gerçekleþtirmiþtir. Seminerin
46
üçüncü gününde yapýlan “Etkin Bir Mevduat
Sigorta Sisteminin Kurulmasý” konulu
oturumda ise “Fona Devir ve Çözümleme –
Türkiye Deneyimi” baþlýðý altýnda; Fona devir
öncesi durum, fona devir ve çözümleme, geri
kazaným ve mevcut durumu ele alan bir sunum
gerçekleþtirmiþtir.
Seminer ile katýlýmcýlara etkin bir güvenlik aðý
çerçevesinde mevduat sigortasýnýn öneminin
ve mevduat sigortasýnýn finansal istikrarýn
saðlanmasýndaki katkýlarýnýn anlatýlmasý
hedeflenmiþ; katýlýmcýlara etkin bir mevduat
sigorta sistemi kurmaya yönelik yaklaþýmlar
konusunda bilgi verilmesi amaçlanmýþtýr.
Bu çerçevede, finansal istikrarý saðlamada
güvenlik aðý çerçevesinde mevduat sigortasýnýn
rölünün tanýmlanmasý, etkin bir mevduat
sigorta sisteminin temel bileþenlerinin
belirlenmesi, finansal istikrarýn saðlanmasýna
katkýda bulunmada mevduat sigorta sisteminin
kritik unsurlarýnýn açýklanmasý, etkin bir
mevduat sigorta sistemi oluþturmada
metodolojilerin tanýmlanmasý ve bazý seçilmiþ
ülke deneyimlerinden hareketle Fona devir ve
çözümlemeye iliþkin farklý uygulamalarýn analizi
hususlarýnda katýlýmcýlara bilgiler verilmiþtir.
DÜNYADAN HABERLER
6 Haziran 2009 tarihinde Kazakistan
Bankacýlýk Otoritesinden yaklaþýk 20 kiþilik
bir heyet ülkemize bir çalýþma ziyaretinde
bulundular. Düzenlenen toplantýlardan
birinde Kurumumuz temsilcileri tarafýndan
Kazak heyetine Türkiye’deki mevduat
sigortacýlýðýnýn tarihçesi ile Tasarruf Mevduatý
Sigorta Fonunun yapýsý ve yakýn geçmiþteki
deneyimleri anlatýldý.
14–19 Haziran 2009 tarihleri arasýnda
Malezya’nýn baþkenti Kuala Lumpur’da
Güneydoðu Asya Merkez Bankalarý Birliði
ile Malezya Mevduat Sigorta Kurumu (PIDM)
ev sahipliðinde “Güvenlik Aðýnýn Önemli bir
Bileþeni olarak Mevduat Sigortacýlýðýnýn Rolü”
konulu bir uluslararasý seminer düzenlendi.
Kurumumuz temsilcilerinin de sunumlarý ile
aktif katýlým saðladýklarý seminerde “Mevduat
Sigortacýlýðýnýn Önemli Niteliklerinin
Tasarlanmasý” ve “Güvenlik Aðýnýn Önemli
bir Bileþeni Olarak Mevduat Sigortasýnýn
Rolü” konulu panellerde TMSF Baþkan
Yardýmcýsý Sayýn Rýdvan Çabukel “Primler ve
Fonlama” ile “Fona Devir ve Çözümleme:
Türkiye Deneyimi” baþlýklarý altýnda iki ayrý
sunum gerçekleþtirdi.
29–30 Haziran 2009 tarihlerinde
Fransa’nýn baþkenti Paris’te üyesi olduðumuz
Avrupa Mevduat Sigortacýlarý Forumu
EFDI’nin Yýllýk Genel Kurul Toplantýsý ile
“Sistemik bir Kriz Sýrasýnda ve Sonrasýnda
Mevduat Sigorta Sistemleri” konulu
uluslararasý bir konferans düzenlendi.
Kurumumuz temsilcilerinin de katýlýmý ile
gerçekleþen konferansta “Küresel Sistemik
Krizde Deðiþik Aktörlerin Rolleri ve Görüþleri”,
“Mevduat Sigortasýnda Tam Garantiden
Sýnýrlý Garantiye Geçiþ” ve “Mevcut Krizin
Yönetiminde Mevduat Sigortacýsýnýn Rolü
– Gelecekteki Rolüne Bakýþ” konulu paneller
sýrasýnda çeþitli sunumlar yapýldý.
30 Haziran 2009 tarihinde Arnavutluk
Merkez Bankasýndan 3 kiþilik bir heyet
Kurumumuza bir çalýþma ziyaretinde
bulundular. Toplantýlar sýrasýnda Kurumumuz
temsilcileri tarafýndan Arnavutluk heyetine
Türkiye’de mevduat sigortacýlýðý, TMSF’nin
mevduat sigortacýlýðý ve çözümleme
tecrübeleri ile TMSF’nin finansal yapýsý gibi
konularda sunumlar yapýldý.
7–9 Temmuz 2009 tarihlerinde Kenya’nýn
Mombasa kentinde Uluslararasý Mevduat
Sigortacýlarý Birliði (IADI) Afrika Bölgesel
Komitesinin düzenlediði uluslararasý bir
konferans gerçekleþtirilecek. Konferansta
“Finansal Sistemin Ýstikrarýnda Mevduat
Sigortasýnýn Rolü”, “Etkin Mevduat Sigorta
Sisteminin Tasarlanmasý”, “IADI Temel
Prensiplerinin Analizi”, “Finansal Güvenlik
Aðý Aktörleri Arasýndaki Ýliþkiler”, “Batýk
Bankalarýn Etkin bir þekilde Çözümlenmesi”
ve “Son Finansal Krizin Etkileri ve Çýkarýlan
Dersler” gibi konular ele alýnacak.
21–23 Temmuz 2009 tarihlerinde
Ýsviçre’nin Basel kentinde Uluslararasý
Mevduat Sigortacýlarý Birliði (IADI) Ýcra Kurulu
Toplantýsý ile Daimi ve Bölgesel Komite
Toplantýlarý Kurumumuz temsilcilerinin de
katýlýmý ile gerçekleþtirilecek. Toplantýlarda
“Araþtýrma ve Rehberlik Komitesi” (RGC) ile
“Üyelik ve Ýletiþim Komitesi” (MCC) gibi
daimi komitelerin yaný sýra, üyesi
bulunduðumuz “Avrupa Bölgesel Komitesi”
(ERC) ile “Ortadoðu ve Kuzey Afrika Bölgesel
Komitesi” (MENA) gibi bölgesel komiteler
IADI Ýcra Kuruluna geçtiðimiz üç aylýk
dönemdeki faaliyetleri ile ilgili raporlarý ve
önümüzdeki dönemle ilgili iþ planlarýný
sunacaklar.
20–21 Aðustos 2009 tarihlerinde
Peru’nun baþkenti Lima’da IADI Latin
Amerika Bölgesel Komitesi tarafýndan
“Mevcut Krizde Mevduat Sigortasýnýn Rolü”
konulu bir uluslararasý konferans
düzenlenecek.
2009 yýlý içinde Uluslararasý Mevduat
Sigortacýlarý Birliði (IADI) tarafýndan deðiþik
ülkelerin mevduat sigorta kurumlarýnýn
yöneticilerine yönelik olarak düzenlenen
eðitimler serisi devam ediyor. Ýlki 21–23
Nisan 2009 tarihlerinde FDIC ev sahipliðinde
Washington’da yapýlan, ikincisi 25–27
Aðustos 2009 tarihlerinde TMSF ev
sahipliðinde Ýstanbul’da yapýlacak olan
eðitimlerin üçüncü ayaðý 2–4 Kasým 2009
tarihlerinde Malezya’da gerçekleþtirilecek.
Eðitimlerin temel konusunu tazmin talebi
yönetimi ve sigortalý mudilere yapýlacak olan
geri ödemeler oluþturuyor.
Fatih DENÝZ
Strateji Geliþtirme Dairesi
Fon Uzmaný
47
22
22
GEZÝ
TAÞKALE
Taþkale-Kýzýllar'ýn tarihi Ý.S. 2-3. yüzyýllara kadar inmektedir, Yörede bulunan
ve harebe halindeki Manazan, Zanzana ve Miske gibi yerleþim yerlerinde yapýlan
tesbitler ve ortaya çýkan buluntular Geç Roma, Erken Hristiyanlýk, Bizans, Selçuklu
ve Osmanlý dönemlerine ait izler taþýmaktadýr.
Taþkale beldesi Karaman iline baðlýdýr. Ýl
merkezine olan uzaklýðý 46 km olup Ereðli
devlet karayoluna ise 21 kilometre
uzaklýktadýr.Yeþildere suyunun geçtiði dar bir
vadinin üzerinde kurulan Taþkale, güneydoðusunda Ýçel iline sýnýr olup, kuzeydoðusunda Ereðli Bolkar daðlarý yer alýr.
yýllýk olduðu tahmin edilen genç kadýn cesedi
Karaman Müzesi'nde muhafaza edilmektedir.
Maðaranýn doðu cephesinde yer alan bir niþ
içerisinde sýva içerisine yazýlmýþ bir kitabe
mevcuttur. Kitabe maðaranýn Bizans dönemine
ait olduðunu belgelemektedir.
Taþ ambarlar, tüf kaya oluþumu yekpare kütle
halinde olup dik bir yüzeye sahiptir. Orijinalinde
Erken Hristiyanlýk döneminde bir þapel olan
Taþ bir Cami de bulunmaktadýr. Kayalara
oyulmuþ odacýklar bugün tahýl ambarý olarak
kullanýlmaktadýr.
Ýncesu maðarasý, Beldenin sýnýrlarý içerisinde
kent merkezinin 9 kilometre güneyinde Ýncesu
Deresi'nin doðu yamaçlarýnda yer alýr. Uzunluðu
l .356 metredir, içerisinde sarkýt-dikit ve
traverten havuzlarý bulunur. Bir doða harikasýdýr.
Taþkale'nin eski adý Kýzýllar'dýr. Yapýlan
araþtýrmalar ve tesbitlerle Taþkale-Kýzýllar'ýn
tarihi Ý.S. 2-3. yüzyýllara kadar inmektedir,
Yörede bulunan ve harebe halindeki Manazan,
Zanzana ve Miske gibi yerleþim yerlerinde
yapýlan tesbitler ve ortaya çýkan buluntular
Geç Roma, Erken Hristiyanlýk, Bizans, Selçuklu
ve Osmanlý dönemlerine ait izler taþýmaktadýr.
Yeryüzünde mevcut olan ilk manastýrlardan
birisi kabul edilen Manazan Maðarasý'nýn ölü
meydanýnda 1982'de vatandaþlarýn ihbarýyla
jandarma tarafýndan çýkarýlan ve yaklaþýk 1400
Yazý ve Fotograflar;
Ahmet YILMAZ
48
Çadýr turizmi ve kamping olarak Gürlük Pýnan
ve Gürlük Þelalesi hizmete açýlmýþ
bulunmaktadýr. http://www.taskale.bel.tr/
TÜRKÝYE’DEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN
TEMEL PARAMETRELER
SORULAR ve CEVAPLAR
SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI
FAÝZ ORANLARI (%)
31.05.2009
31.12.2008 31.05.2008
Gecelik
9,25
15
15,75
Mevduat Faizleri* **11,78
16,86
16,68
TRLIBOR (O/N)
9,21
15
15,79
Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **31.03.2009
BORSA ENDEKSÝ
Mayýs 2009
ÝMKB
35.002
Sýnai
25.714
Mali
52.360
Kaynak: ÝMKB
Nisan 2009
31.651
22.879
46.802
YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ
Son Deðer
1 ay öncesine
(31.05.2009)
göre (%)
ÝMKB
Dolar
Altýn (TL/gr)
Altýn (Usd/Ons)
DÝBS Endeksi
(3 aylýk)*
35.002
1,539
46,65
929,61
Aralýk 2008
26.864
19.781
38.054
1 yýl öncesine
göre (%)
10,58
-3,57
2,03
3,08
-12,42
26,66
30,85
4,71
0,75
5,88
1108,97
DÝBS Endeksi
1171,63
Kaynak: ÝMKB,Reuters
(12 aylýk)*
0,68
9,46
*ÝMKB DIBS performans endeksi
GSYÝH
2008 (4.çeyrek)
232.149
-%6,2
2007 (4.çeyrek) 2007 (yýllýk)
219.691
843.178
%4,2
4,7
GSYÝH (milyar TL)
GSYIH (Büyüme)*
Kaynak: TÜÝK
*Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir.
Avrupa Hesaplamalar Sistemi’ne (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri
ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%)
Mart 2009
Aralýk 2008
Mart 2008
Ýstihdam Oraný*
39,2
41,2
40,3
Ýþsizlik Oraný
15,8
13,6
11
Kaynak: TÜÝK
*Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus
Ýmalat Sanayi Kapasite
Kullaným Oraný
Mayýs 2009
%70,4
Aralýk 2008
%64,7
ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyon USD)
Nisan 2009
Aralýk 2008
Cari Ýþlemler Hesabý
-2.659
-41.525
Dýþ Ticaret Dengesi
-2.662
-53.067
Toplam Ýhracat
34.281
137.087
Toplam Ýthalat
-36.943
-187.780
Ýhracat/Ýthalat
%92,79
%73,53
Kaynak: TCMB,TÜÝK
(Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.)
Mayýs 2008
82,4
Nisan 2008
-17.473
-17.182
47.198
-64.380
%73,31
KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyar TL)
Gelirler
Harcamalar
Bütçe Dengesi
Faiz Dýþý Denge
Mayýs 2009
86.215
106.898
-20.683
5.436
Mayýs 2008
83.962
86.023
-2.060
17.538
Aralýk 2008
208.89
225.96
-17.06
33.59
Kaynak: Maliye Bakanlýðý
Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve
katýlým fonu sigorta sistemine dahildir?
BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ
ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Nisan 2009)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Banka sayýsý
32
4
13
Yurtiçi Þube
8.707
540
48
Yurtdýþý Þube
51
1
1
Yurtiçi Personel 165.405
11.068
5.284
Yurtdýþý Personel
572
5
2
BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (NÝsan 2009)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
milyon TL
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Toplam Aktifler
Toplam Krediler
Konut Kredileri
Kredi Kartlarý
Takipteki Alacaklar
Menkul Kýymet
Mevduat/Kat.Fon.
Özkaynak
Toplam Bilanço
Dýþý Ýþlemler
-Gayrinakdi Kredi
ve Yükümlülükler
-Taahhütler
YPNGP*
Toplam
49
9.295
53
180.757
579
Toplam
683.024
328.842
37.570
33.476
16.381
209.232
434.940
78.808
28.420
18.841
1.703
808
1.152
1.032
21.813
3.917
24.390
13.003
111
216
2.493
11.269
735.833
360.885
39.384
34.284
17.749
212.257
456.753
93.994
459.485
29.840
12.327
501.652
102.342
357.143
533
19.368
10.472
50
6.054
6.273
19
127.763
373.888
601
MEVDUAT VE KATILIM FONU
milyar TL
Nisan 2009
MEVDUAT HESABI
434.940
Dth oraný
%35,8
KATILIM FONU
21.813
Dth oraný
%40
TOPLAM
456.752
Dth oraný
%36
milyar TL
Mart 2009 Hesap Adedi (milyon)
445.334
93,7
%36,1
21.795
1,8
%40,1
467.130
95,5
%36,3
Aralýk
2008
Aralýk Mudi Adedi*
2007
(milyon)
Sigorta kapsamýndaki mevduat
124.362 111.234
Dth oraný
%24,56 %28,8
Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu 8.200
6.506
Dth oraný
%31,4
%23
TOPLAM
132.562 117.740
Dth oraný
%24,50 %28,9
*Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr.
63
1,3
64,3
BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%)
%
Nisan 2009
Mart 2009
Aralýk 2008
Mevduat Bankalarý
17,59
17,08
16,55
Katýlým Bankalarý
15,03
15,16
15,31
Kalk. ve Yat.Ban.
58,26
57,47
59,38
Bankacýlýk Sektörü
19,00
18,50
18,00
SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI
Milyon
TL
Mart 2009
Mevduat Bankalarý
180.162
Katýlým Bankalarý
10.547
TOPLAM
190.709
2008
667.313
41.128
708.441
Aralýk 2008
182.458
10.972
193.430
TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr
Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57
Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur.
NOTLAR
Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Nisan 2009 tarihi itibariyle 735,8 milyar TL seviyesindedir.
Toplam aktiflerin %49’unu krediler, %29’unu menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr.
Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 456,8 milyar TL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %36’sý YP, %64’ü TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr.
Mayýs 2008
1,215
1,886
2,38
*Serbest Piyasa
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat
ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým
bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme
ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin
kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak
sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu
amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya
da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir.
Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn
sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir.
Kaynak: BDDK
Aralýk 2008
1,534
2,143
2,186
Nisan 2008
210.4
67.3
277.7
*Yabancý Para Net Genel Pozisyonu-
DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ*
Mayýs 2009
USD
1,539
EURO
2,172
GBP
2,487
Kaynak: REUTERS
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?
Kaynak: BDDK
milyon USD
FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Mayýs)
Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre
ÜFE
-0,05
8,96
-2,46
TÜFE
0,64
9,49
5,24
Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.)
(*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný)
MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ
(milyar USD)
Nisan 2009
Aralýk 2008
Ýç Borç Stoku
186.5
181.7
Dýþ Borç Stoku
69.9
69.8
Toplam
256.4
251.3
Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý
Kaynak: BDDK
GENEL EKONOMÝK VERÝLER
Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý
ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn
Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým
fonlarý sigorta sistemine dahildir.
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin
sigorta primleri kim tarafýndan ödenir?
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta
primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir.
Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý
sigorta kapsamýnda mýdýr?
Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt
içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve
münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere
konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden
cinsinden;
a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu
hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn,
b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari
hesaplarýn,
50 bin TL'ye (ellibin TL) kadar olan kýsmý sigorta
kapsamýndadýr.
Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý
veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr?
Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere
ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý
hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz
reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap
deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr.
Türkiye'de faaliyet gösteren kredi
kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan
mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý
sigorta kapsamýna dahil midir?
Türkiye’de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý
þubelerinde açýlan mevduat, katýlým ya da özel cari
hesaplarý sigorta kapsamýnda deðildir.
Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr?
Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere
konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi
hariç) sigorta kapsamýnda deðildir.
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde
bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar
sigortaya tabi midir?
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi
kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda
deðildir.
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve
katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi
kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý,
baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna
Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat
veya katýlým fonu kabul edebilirler mi?
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda
kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar
adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya
katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan
bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu
kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini
anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri
yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar
adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr..
Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi
olmayan diðer hesaplar hangileridir?
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin
üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339
sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan “Sigortaya Tabi
Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý
Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair
Yönetmeliðin” 5 inci maddesi uyarýnca;
a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana,
baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat
ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu
baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile
bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna
ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza
Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan
malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve
katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir.
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk
edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým
fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta
kapsamýnda mýdýr?
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen
devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým
araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir.
Serbest bölgelerde kurulu kredi
kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým
ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda
mýdýr?
Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411
sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan
hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki
þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr.
TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine
devam etmekte olan bir kredi
kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile
ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme
yapýlýr mý?
TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin
altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan
kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu
hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan
mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki
kýsmýný öder.
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
TMSF
yýl:4 sayý:22 Temmuz-Aðustos-Eylül 2009
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
O R G A N I
RÝSK KAVRAMI VE BANKACILIKTA RÝSK
Ferhat SAYIM - Dr. Selami ER, Sayfa 7’de
GLOBAL KRÝZ
ve ÜLKEMÝZE
YANSIMALARI
ÝFLAS
HUKUKUNDA
VERGÝ SORUNU ve
ÇÖZÜM ÖNERÝSÝ
Sayfa 22’de
Sayfa 25’te
Sýnýr Ötesi Bankacýlýk Uygulamalarý:
MEVDUAT SÝGORTASI VE
FÝNANSAL ÝSTÝKRAR ÜZERÝNDEKÝ
ETKÝLERÝ, AB ÖRNEÐÝ
Sayfa 41’de

Benzer belgeler