1 BÖLÜM 1 GİRİŞ İnsanoğlunun yaşamında tarihin ilk çağlarından

Transkript

1 BÖLÜM 1 GİRİŞ İnsanoğlunun yaşamında tarihin ilk çağlarından
1
BÖLÜM 1
GR
nsanolunun yaamında tarihin ilk çalarından itibaren yerini almı olan at,
tarihi serüveni içinde birçok deiik maksatlara hizmet etmitir. Balangıçta bir av
hayvanı olarak beslenmek amacıyla kullanılan at, insanların onun dier özelliklerini
fark etmeye balamaları ve bunlardan faydalanmak üzere evcilletirmeleri ile tarih
boyunca birey ve toplum hayatında vazgeçilmez bir unsur olarak görev almıtır. Atın
sahip olduu imkân ve kabiliyetleri birer birer kefeden insanolu, en hızlı ulaım
vasıtası olarak hep onu kullanmı, müteakip dönemlerde tarımda, taımacılıkta ve
posta hizmetlerinde onun gücünden ve süratinden istifade etmitir. Binlerce yıl
boyunca savalarda bir harp vasıtası olarak insanlık tarihinin dönüm noktalarını
belirleyen muharebelerde hep son sözü atlar ve atlı birlikler söylemitir.
Bu saygın birliktelik içerisinde her ne kadar atın ilevsellii ön planda ise de
aslında atın, insan ve toplum maneviyatı üzerinde pek çok youn etkileri olduu
antropologlar ve sosyologlar tarafından dile getirilmitir. At, insan için her zaman
sadakat ve güvenin sembolü olmakla kalmamı aynı zamanda yaradılıındaki
ihtiamdan dolayı, zenginlik ve asaleti de temsil etmitir. Sükûnetli yapısı ve
çevresiyle olan uyumundan dolayı insan üzerinde her zaman güven oluturan ve
sakinletiren bir etkiye sahip olmutur.
Birçok farklı dil ve kültürlerde atın kaba ve genel tanımlamaları birbirlerine
çok benzerlik gösterirken Necip Fazıl’ın “At, ebediyet fatihi insanın göz ve estetik
planında bütün çizgileri, hareketleri ve kabiliyetleri ile en ihtiamlı kahramanlık
sembolüdür” (Kısakürek, 2000, s.10) ifadesi atın, en seçkin biçimde tasvir edilmi
edebi bir tanımlaması olarak kabul edilebilir.
2
Tarih boyunca tüm medeniyetlerin, yeryüzünün en soylu varlıklarından biri
olan at ile binicisinin, aralarındaki uyum ve estetii, çeitli yarımalar aracılıı ile
seçkin bir zafer cokusu ile sonuçlandırdıkları sportif uygulamalara, oldukça geni
bir biçimde yer verdiklerini görüyoruz. Atın sahip olduu hünerler aratırıldıkça bir
bir ortaya çıkmakta ve günümüzde binicilik sporu adı altında, birçok farklı branta
binicisi ile birlikte hünerlerini sergileyen yaantısı, insanlar ve toplumlar tarafından
büyük bir keyifle takip edilmektedir.
Olimpizm, beden gücü ve becerisi ile birlikte insan aklının gelimesini
amaçlayarak, insanın tüm niteliklerinin bir uyum içinde geliimini hedef alan
felsefedir. Çaımızın en önde gelen sosyal vakalarından olan olimpizm, ayırt
etmeden tüm dünyayı kucaklar, karılıklı saygıyı, ibirliini ve tüm insanlar arasında
arkadalıı, karılıklı anlayıı amaçlar. Eit koullar altında dürüst ve eit rekabeti
hedefleyen olimpizm, uluslar, ırklar, renkler, politik sistem ve sınıflar arasında hiçbir
ayırım kabul etmeyerek insan gayretine en yüce deeri verir (TMOK, 1985, s.9-10).
Modern olimpiyatların oluumuna bir bakıma esas tekil etmi olan antik
olimpiyatlar, Yunanistan’ın Pellopones yarımadasının güneybatısındaki eski
Olimpia’da yaklaık olarak 1200 yıldan fazla devam etmitir. M.Ö. 776 yılında
balayarak her dört yılda bir yapılan oyunların devam ettii bir ay süresince Yunan
kavimleri arasında her türlü kavga ve dümanlıın yasak edildii antik
olimpiyatlardaki spor dallarından birisi de hipodromlarda binlerce seyirci tarafından
büyük bir coku ile izlenen at ve atlı araba yarımaları olmutur.
Yunanistan’ın Romalılar tarafından fethedilmesi ve özellikle Hıristiyan
dininin yayılmasına paralel olarak kilisenin spor üzerindeki baskıcı tutumu,
olimpiyat oyunlarının gerçek anlam ve önemini yitirmesine sebep olmutur. M.S.
393 yılında Roma imparatoru I. Theodosius’un, oyunlar ve bu oyunların beraberinde
temsil ettii deerleri din dıı yaklaımlar olarak deerlendirerek yasak etmesiyle
nihayet bulan antik olimpiyatlar, 1896 yılında yeni bir yapılanma ile “Modern
Olimpiyat Oyunları” adı altında tekrar balayana kadar bir daha yapılmamıtır.
3
1912 Stockholm Olimpiyat Oyunlarından itibaren modern olimpiyatlar ile
yeniden bütünleen binicilik sporu, yeryüzünde yöresel olarak geçmiten bugüne
devam etmekte olan onlarca bran içerisinden, Uluslararası Binicilik Federasyonu
(FEI) tarafından resmi olarak kabul edilmi 7 farklı bran ile geliimini sürdürürken,
bunlardan sadece 3 bran olimpik olarak kabul edilmitir.
Temelinde barındırdıı doa ve hayvan sevgisi sayesinde bir yaam biçimi
olan binicilik, bireyin yeryüzünün en soylu varlıklarından biri olan at ile birbirlerini
tanıyarak, etkileyerek ve nihayette tamamlayarak oluturdukları uyumu, kendilerini
izleyenlere en estetik biçimde sundukları bir sanat olarak tarif edilebilir. Binicilii
aynı zamanda, at ve binicinin sahip oldukları kudret ve maharetleri sanatsal bir
gösteriye dönütürme süreci içerisinde, evrensel dorulardan azami suretle istifade
eden ve sürekli kendini gelitirme gayreti içerisinde olan bir bilim olarak da
tanımlamak mümkündür (Ünver, 2003, s.1).
Tüm dünyada olduu gibi ülkemizde de binicilik sporu farklı branlarda
uygulanmakta olup, tarihte bazı dönemlerde bu sporda söz sahibi ülkeler ile rekabet
edebilmi Türk binicilii, bu alanda uluslararası düzeyde hak ettii yeri alabilmek
için gayretlerine devam etmektedir. Ülkemizde daha geni kitleler tarafından
yapılmakta olan bazı spor dalları ile kıyaslandıında binicilik sporu, tarihin birçok
dönemlerinde ve özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında at ve atlı tekilatların
yaygınlıından ötürü ülkemizde bir halk sporu olarak tanımlanabilmekteydi. Zaman
içerisinde çada ve milli sportif politikaların üretilememesi ve uygulanamaması, at
ve atlı sporların tarihi süreç içerisindeki sosyal ve kültürel deerlerinin nerede ise
tamamen yitirilmesine neden olmu, günümüzde binicilik, gerek Türk biniciliinin
olimpik geliiminin gerekse olimpik binicilik branları ve uygulama esaslarının neler
olduu konusunun, Türk halkının büyük bir çounluu tarafından bilinmedii bir
spor dalı haline gelmitir. Literatürde birçok olimpik spor dalına ait bilgilere
ulaılabilirken, binicilik sporunun olimpik geliimine yönelik yeterli oranda kaynak
mevcut deildir.
4
Ülkemizde binicilik sporunun tarihsel ve olimpik geliimi hakkında,
yayınlanmamı iki kitap çalıması olan, Alb.Özkan TEMURLENK’in “Türk
Biniciliinin Dünü ve Bugünü” ve
Cem ATABEYOLU’nun “Türk Binicilik
Tarihi-Altın Nal zleri” dıında yayının bulunmaması, çalımayı kaynak açısından
sınırlamıtır. Çalımada yöntem olarak tarama modeli uygulanmı olup bata Milli
Kütüphane olmak üzere, Babakanlık, Gn.Kur.ATASE Bakanlıı, K.K.K.lıı ve
Harp Akademileri arivleri, Milli Olimpiyat Komitesi ve Uluslararası Olimpiyat
Komitesi arivleri, Gazi Üniversitesi, ODTÜ, Bilkent ve Ankara Üniversitesi
kütüphaneleri taranmı, konu ile ilgili ile bir çok yerli ve yabancı kaynaa
ulaılmıtır. Ayrıca 1956 Stockholm Olimpiyatlarına katılan ve hayatta olan Kemal
ÖZÇELK ile döneme ait mülakatlar yapılmıtır.
Bu çalımanın amacı, antik çadan günümüze kadar olan süre içerisinde atın
sportif amaçlı kullanıldıı dönemlere younlaarak, modern olimpiyat oyunlarının
balangıcı ile birlikte binicilik sporunun olimpik branlarını açıklamak ve aynı
dönemde Türk biniciliinin olimpik geliimini incelemektir.
Bu çalıma, Atatürk’ün gösterdii hedef dorultusunda tarihini bilen, koruyan
ve ondan aldıı güçle yalnızca evrensel dorulardan hareket ederek, aklın ve pozitif
bilimlerin aır bastıı çada bir spor eitim ve öretim anlayıını benimsemi,
disiplinli ve istikrarlı bir çalıma ile uygarlık düzeyinde hak ettii yeri alma idealine
yönelik bir milli binicilik vizyonunun oluturulabilmesi için, binicilik sporunun
ulusal ve evrensel geliiminin doru olarak kavranabilmesi açısından önem
taımaktadır.
5
BÖLÜM 2
ANTK OLMPYATLARDA BNCLK VE
BNCLN MODERN OLMPYATLARA GEÇ SÜREC
2.1. Antik Olimpiyatlarda Binicilik
2.1.1. Antik Olimpiyatlar Öncesi Dönem:
Atın evcilletirilmesi, insanlıın uygarlık alanında attıı en ileri adımlardan
biri olmutur. Bu aama Fransız bilgin Buffen tarafından “insanlıın en soylu fethi”
(Türkmen, 1983, s.60) olarak adlandırılmı ve bu en soylu fethin çeitli belge ve
bulgulara dayanarak yaklaık M.Ö. 4000 yıllarında Türklerin ataları tarafından
yapıldıını ifade edilmitir (Eberhard,1947, s.17). Atın evcilletirilmesiyle ilgili W.
Koppers’in iddiası ise “Atın evcilletirilmesi ve atlı çoban kültürünün ortaya
konması ilk Türklere balanabilir. nsanlık tarihinde ulaılan bu baarı, kavimlerin ve
dier kültürlerin gelimesinde fevkalade gelimeler dourmutur. Atı ve umumi
olarak çoban kültürünün esas unsurlarını ilk ndo–Germenler, eski Türklere
borçludurlar” (Koppers, 1983, s.471) eklindedir.
Atın Türkler tarafından ehliletirildii, aynı dönem kültürüne ait alp
mezarlarından çıkan at kemiklerinden de anlaılmaktadır (Ögel, 1984, s.17). Çok
eski çalara ait insan iskeletleri arasında rastlanan at iskeletleri, at ile insan
arasındaki tanııklıın insanlık tarihi kadar önceye dayandıını ortaya koymaktadır.
Balangıçta atların sadece bir besin kaynaı olarak kullanılmasına karın,
aralarındaki iletiimin gelimesi sonucu onun dier özelliklerini fark eden insanolu,
çok ilkel de olsa gelitirdii bazı araç ve yöntemlerle onu evcilletirmeye balamıtır.
6
Kuzey Avrasya’nın geni bozkırlarında doarak atlı göçebe kültürü veya
bozkır kültürü olarak adlandırılan Türk kültürü, Ural ve Altay daları arasında
uzanan step bölgesini merkez edinmi ve buradan çevreye yayılmıtır. Atı çekme ve
taıma aracı durumundan kurtararak binek hayvanı haline dönütüren bu kültür, ok
ve mızrak taıyan atlı savaçılarıyla M.Ö. 800’lerde çevre kültürlerin atlı araba
savaçılıı hâkimiyetine tamamen son vermitir (Yıldıran, 1996, s.49).
Atın bir harp aracı olarak kullanılmasının yanında, ondan sportif amaçlı
yararlanma gayretlerine de, bu kültüre dier toplum ve kavimlerden çok daha önce
erimi olan Türklerde rastlamaktayız. Tibet’te bulunan ve M.Ö.1000 yılına ait
olduu bilinen, kayalara ilenmi bir fresk üzerinde, ellier metre aralıklarla dizilmi
olan hedef levhalarına dörtnala koan atlarının üzerinde cepheden, yandan ve geriye
dönerek ok atmak suretiyle isabet ettirmeye çalıan Türkler resmedilmilerdir.
Binicilik sporunun ilk izlerine, tarihte ilk Türk devleti olarak bilinen ve
Çin’de yaamı olan Chou “Çu”sülalesinin hâkimiyeti döneminde rastlanmaktadır.
Türk asıllı imparator Hiao’dan (M.Ö. 900) söz eden kronikler, kendisinin mükemmel
bir at ustası (binici) olduunu yazmaktadırlar (Alpman, 2001, s.97).
lk olimpiyatların organize edildii M.Ö.776 yılından daha eski bir tarihi
geçmie sahip olan bu sportif faaliyetler, Orta Asya Türk kültürü içinde vücut
kültürünün önemini göstermektedir. Türklerin, eski Yunanlıların tarih sahnesine
çıkmalarından çok önce spor faaliyetlerinde bulunmaları, hangi gayeye yönelik
olursa olsun yarımalar düzenlemeleri ve bunların eski maddi kültür kalıntılarında
açıklıkla tezahürü, Yunan spor mucizesi olarak adlandırılan olgunun temelinde, Türk
kültür ve medeniyetinin bulunduu tezini kuvvetlendirmektedir (Yıldıran, 1986,
s.15).
Milattan önce bin yıllarında yapılan milletlerarası yarımalardan sonra,
M.Ö.776 yılında antik olimpiyat oyunlarını düzenleyen Yunanlıların, bu konuda Orta
Asya Türklerinden esinlendikleri söylenmektedir (Karaküçük, 1986, s.6).
7
Antik olimpiyat oyunlarının M.Ö.776 yılında baladıı düünülürse,
Türklerin M.Ö. 1000 yıllarında Çinlilerle okçuluk ve binicilik yarımaları yapmaları
ilk milletlerarası ikili yarımalar olarak ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki antik
olimpiyatlar M.Ö. 776 dan M.Ö.146 yılına kadar 630 yıl boyunca sadece
Yunanlıların katıldıı yarımalar olarak devam etmi, Romalıların Yunanistan’ı ele
geçirmesiyle barbar atletler olarak adlandırılan Giritli ve Sicilyalı yabancılar da
yarımaya zorla katılmaya balamılardır (Fiek, 1985, s.13). Antik olimpiyat
oyunlarında, sadece Yunanlı sporcuların yarıtıı, köle, esir ve Yunanlı olmayan nice
sporcuların yarıma dıı bırakıldıı bilinmektedir (Koryürek, 1976, s.4).
2.1.2. Antik Olimpiyatlar:
Olimpiyat Oyunlarının, Eski Yunan’da, Olimpia olarak bilinen yerde, Zeus
adına ina edilmi ve kutsal duvarlarla çevrilmi tapınaın hâkim olduu bir düzlükte
yapıldıı bilinmektedir. Oyunların balamasından önce birçok dinsel törenlerin
düzenlenmesi ve tanrılara kurbanların adanmasından sonra spor karılamalarına
balanırdı. Halkın çok büyük bir ilgisini çeken bu müsabakaların baında da at
yarıları geliyordu.
M.Ö.700’lere doru at arabası savataki önemini tamamıyla yitirmi ve araba
yarıları Eski Yunanlıların ata yer verdikleri tek alan olarak kalmıtır, fakat araba
yarıları birçokları için hayatın çevresinde döndüü bir tutkudur. Yerel festivalleri
saymazsak yarıçıların buluma yeri olimpiyatlardır (Emirolu, 2002, s.72).
Balangıçta, ilk 13 olimpiyat boyunca, oyunlar yalnızca koudan oluuyordu.
Daha sonra, uzun mesafe kousu, pankration, boks, atlı arabayla yarı, güre ve zırhlı
yürüyü yarımalara dâhil edildi. 25. Olimpiyat Oyunlarından balayarak önce dört
daha sonra iki atlı araba yarıları, 33. Olimpiyat Oyunlarından itibaren de at
yarımaları düzenlenmeye balanmıtır. Araba yarııyla ilgili ilk kayıtlara ise
Homeros'un lyada’sındaki cenaze oyunlarında rastlanır. Sava ya da av için araba
donanımı ve bakımına gücü yeten tek kesim aristokratlardı. Bu soylu uraı ahrette
8
sürdürebilmeleri için, araba ve atları da genellikle sahipleriyle birlikte gömülüyor ya da
yakılıyordu.
Kazılar,
bu
uygulamanın
Miken
döneminden
beri
yapıldıını
göstermektedir.
Bu arabaların hem iki atın koulu olduu küçük olanları hem de dört atlı
büyük olanları mevcuttu. Sürücüler arabanın içinde ayakta dururlar, ellerinde
dizginler, rakiplerine meydan okuyarak, nal sesleri, kinemeler, koum takımlarının
göz alan parıltıları ve rengârenk süsler arasında tozu dumana katarlardı. Yarı
boyunca birbirine giren atların yerlere yuvarlandıı, arabaların devrildii, sürücülerin
altında kaldıı çok olurdu. zlemeye gelenler de bu kıyasıya görüntüler karısında,
sonsuz bir heyecanla kendilerinden geçerlerdi (Tutel, 1998, s.10).
At ve atlı araba yarımaları Olimpiyat Oyunlarında u kronolojik sıralamayla
yapılmaya balanmıtır: Dört atın çektii “Tethrippon” yarıları M.Ö.680 (25nci
Olimpiyatlar), yetikin at yarıları “Keles” M.Ö.648 (33ncü Olimpiyatlar), iki katır
tarafından çekilen “Apene” M.Ö.500 (70nci Olimpiyatlar), iki atın çektii “Synoris”
M.Ö.408 (93ncü Olimpiyatlar), dört tayın çektii “Tethrippon” M.Ö.384 (99ncu
Olimpiyatlar), iki tayın çektii “Synoris” M.Ö.268 (128nci Olimpiyatlar), tay ve
kısraklar için düzenlenen “Kalpe” ise M.Ö.384 (99ncu Olimpiyatlar) yıllarında
yapılmıtır (Yalouris, 1979, s.84).
Antik olimpiyatlar boyunca Eski Yunanda atlı araba yarımalarının dıında
atın üzerine binilerek yapılan genel olarak üç çeit at yarıı daha vardı. Bunlar
sırasıyla 33ncü olimpiyatlardan itibaren balayan binek atlar yarıı, 131nci
oyunlardan itibaren uygulanan tay yarıları ve iki at ile (biri yedekte) yapılan çifte
yarılardır. At yarıları, bir binici ve yetikin atlarla yapılan “Keles” ile tay ve
kısraklar için düzenlenen “Kalpe”den olumaktaydı. Atlı araba yarımaları ise dört
atın çektii “Tethrippon”, iki atın çektii “Synoris”, iki katır tarafından çekilen
“Apene” ve yine taylar tarafından çekilen “Tethrippon ve “Synoris” yarımaları
olarak düzenlenmekteydi. Yarıların türüne göre mesafeler ve atılan tur sayısı
deimekte, Tethrippon 12, Synoris 8, taylardan oluan Tethrippon 8 ve Synoris 3
turdan olumaktaydı (Yalouris, 1979, s.239).
9
Hipodromlarda alanın iki ucunda, biri balangıç ve biti, dieri de dönü
noktası olan iki sütun bulunuyordu. Arabalar tahtadan, küçük ancak iki kiinin ayakta
durabilecei büyüklükte yapılıyor, fakat hem dört atlı hem de iki atlı araba
yarılarında arabayı sadece bir kii kullanıyordu. En hızlı ve güçlü at, arabayı dönü
noktalarında daha rahat çevirmek için sa baa yerletiriliyordu. Yarımacılar yarı
boyunca arabayı, daha az mesafe kat edip zaman kazanmak için, hipodromun iç
tarafında tutmaya çalııyorlar, bu yüzden de sürekli kazalar meydana geliyordu.
Olimpia’daki yarı yerleri, günümüzdekiler gibi ovaldi. Arabalar, yarıına
göre, pistte birkaç tur yaparlardı. Viraj hayli keskin olup bir iaret taıyla
belirlenmiti, ancak çok gözü kara sürücüler, hem mesafeden hem de zamandan
kazanmak için bu taın elden geldiince yakınından dönmeye çalıırlardı. Ama bu,
baarılması gerçekten çok zor bir iti. En gözü pek olanlarının gösterdikleri cesurca
bir dalı, çou zaman tehlikeli, hata sonu ölümle biten müthi düülere yol açardı
(Tutel, 1998, s.10).
Antik çalarda at yarıları, en az bugünkü kadar heyecanlı ve çok daha
tehlikeliydi. Olimpik festivallerde at yarıları araba yarılarından sonra yapılıyor,
böylece zemin zaten fazlasıyla bozulmu ve oyuklarla dolmu oluyordu. Bu bozuk
zemin üzerinde atların tökezlenmesi sonucu binicilerin yerlerinden fırlayıp anında
ölüme burun buruna kalması veya çok ciddi sakatlıklar yaaması, yarımalar boyunca
sık karılaılan bir durumdu.
Atlı dallar en gösterili ve muhteem karılamalardı ve propaganda için bol
fırsat çıkıyordu. Kimi zaman arabalar, bireyler deil devletler tarafından finanse
ediliyordu. Örnein M.Ö. 472'de Argives’ın “kamu arabası” Olimpiyat ampiyonu
olmutu. Yatırım, at yetitirmekle ünlü bir devlet için iyi bir tanıtım fırsatıydı. Argos,
Euboea ve Thessaly’deki geni ovalar ve Atina civarındaki bölge, yetitirdikleri atlarla
ünlüyse de, en ünlüleri Sicilya ve güney talya'dakilerdi. O bölgelerde, atlı sporlar yerel
prenslerin tutkusuydu. Oyunlara atlı ekipler gönderip, çeitli adaklar adayarak, balıca
festivallerdeki kalabalıkları etkilemeye çalııyorlardı. Galibiyeti garantilemek için bir
kiinin, aynı yarıa birden fazla araba sokması olaandı. M.Ö. 416 yılında, Atinalı
10
politikacı Alkibiades, Olimpiyat Oyunları'na yedi arabayla katıldı. Hem birinci ve
ikinci, hem de üçüncü ya da dördüncü oldu, Aristophanes atlara bir servet harcayan,
atcıl isimlerden holanan (her biri “Hipp” ile balayan) ve bütün gün atlardan baka bir
eyden bahsetmeyen genç ve ık Atinalıları alaya alırken, aklından onu geçirmi
olabilir. Alkibiades'in dümanları onu, aralarında baka bir yarımacının atlarını
almanın da bulunduu birçok eyle itham etmilerdi. Sicilya'nın fethinde general
olmayı ümit eden Alkibiades ise Yunanlılar, Atina’nın Pellopones Savaıyla
zayıfladıını düünürken, imdi de kendisinin Olimpiyat Oyunları’ndaki olaanüstü
performansı yüzünden ehrin gücünü abarttıklarını iddia ederek misilleme yaptı.
Siyasi propaganda Modern Olimpiyatlara hiç de yabancı deildir (Swaddling, 1999,
s.91).
Hem çok tehlikeli hem de en çok heyecanla izlenen dier bir yarıma ise,
gençlerin taylara binerek yaptıkları yarıtı. Gençlerin baarılı olabilmesi için oldukça
çevik ve atletik olması gerekmekteydi. Yarımaya katılan her genç iki atı
kontrolünde bulunduruyor, birisine binerken dierini yedeinde koturuyordu. Yarı
boyunca gerektiinde sıçrayarak bir taydan dierine geçiyor, sonra bunu tekrar
ederek yine ilkine geçiyordu ki, bu at deitirmeler kou boyunca devam edip
gidiyordu.
Ama en büyük ilgiyi, her zaman olduu gibi kıyasıya at sürülen araba
yarıları çekiyordu. Ünlü filozof Sophokles’in “......Ve, bronz boru çalındıında, hepsi
fırladı, hepsi atlarına baırıyor, kamçılayıp dürtüyorlardı. Takırdayan arabaların
patırtısı bütün arenayı doldurdu ve youn bir kütle halinde hızlanan arabaların
ardındaki toz bulutu arasında, her arabada, buharlaan nefesi ve teri, her eik sırıı ve
uçan tekeri birbirine sırılsıklam yapıtıran rakip aks ve nefes nefese küheylanlardan
sıyrılmak için ekibini acımasızca dürtüyordu......” (Sophokles, M.Ö. V. yüzyıl, Elektra
698-760) eklindeki tasviri, araba yarımalarının izleyiciler üzerinde nasıl bir etki
bıraktıının örneini sergilemektedir.
Olimpia'daki hipodromun gerçek görünüüyle ilgili baka kanıt olmadıından,
günümüze ulaan yazılı kayıtlara güvenmek zorundayız; bu da Pausanias' ın pek de
11
tatminkâr olmayan tanımlarına ve stanbul'daki eski Saray'da bulunan XI. yüzyıldan
kalma el yazmasındaki ölçüler gibi daınık referansları bir araya toplamayı
gerektiriyor. Hipodromun, alıılandan daha büyük ve karmaık bir ölçekçe olduu
ortadadır. Pistin toplam uzunluunun 600metre (bir milin üçte birinden uzun), eninin
ise, standart yarı balama çizgisinde yer alan kırk arabanın sıabilecei kadar, yani
200 metre civarında olduunu tahmin ediyoruz. Bu bizim ölçülerimize göre bu dev bir
alandır. Bu durumda ortalama bir tur 1200 metre (neredeyse 3/4 mil) tutuyordu
(Swaddling, 1999, s.91).
Jokeylerin eyer ve üzengi kullanmaksızın bindikleri yarımalar ile çeitli
kategorilerde yapılan atlı araba yarımalarının düzenlendii hipodromlar, aynı
zamanda at ve atlı araba sahiplerinin ödüllerini aldıı (ödüller binici veya sürücülere
verilmezdi) tören alanlarıydı. Tüm binicilik yarımaları özellikle dört atlı araba
yarıları (tethrippon), sahipleri için oldukça masraflı bir tutkuydu. Bu yüzden
oldukça varlıklı kimseler binicilik yarımaları ile ilgilenebiliyorlardı (Milns, 2000,
s.5).
25nci Olimpiyat Oyunları ile balayan atlı araba yarımaları, seyircilerin ilgisi
göz önüne alındıında ve oyunların giderek artan önemi içerisinde, en saygın ve en
soylu yarımalar olarak kabul edilirdi. Araba yarıını kazanan veya at yarıında
birinci gelen atı yetitiren ailelere büyük bir saygı duyulurdu. Xenophon’a göre atlı
araba için at yetitirenler dünyanın en saygın ve en önemli iini yapmaktaydılar
(Jensen, 1948, s.14).
Antik
Olimpiyat
Oyunlarında
binicilerin
ata
binerken
üzengi
kullanmamalarının sebebi ise henüz o dönemde ne Yunanlıların ne sonraki dönemde
Romalıların üzengiyi bilmediklerindendi. Üzengi de daha birçok ey gibi yine
Türkler tarafından yaratılmı bir atçılık kültürünün ürünü olarak ortaya çıkmıtır.
Üzengi de M.Ö. III. yüzyılda Türkler tarafından icat edilmitir. Avrupa’da VI.
yüzyılda Avarlar tarafından yaygınlatırıldıı, Çin’e M.S. 200-400 yılları arasında ç
Asya’dan getirildii, binicilikte uzun bir tecrübeye sahip ranlıların dahi
12
slamiyet’ten
önce
üzengiyi
kullanmadıkları
anlaılmaktadır.
Son
Sasani
hükümdarları ile ilgili kabartmalarda üzengi görülmedii gibi ranlıların kendi öz
dillerinde de üzengiyi ifade eden bir kelime yoktur. Cahiliye devri Araplarının
üzengiyi kullanmadıkları, Müslüman Arapların ise VIII. yüzyılda Türklerden
aldıkları bilinmektedir (Sümer, 1983, s.90).
Arabaların kendileri o kadar narindi ki yaylanma olmadan delik deik zeminde
devamlı zıplamalar, sürücünün bedenindeki her kemii yerinden oynatıyordu. Dört atlı
yarı arabası, Homeros'un iki atlı sava arabasının bir uygulamasıydı, ama hızı
arttırmak için hafifletilip, sadece bir kii taıdıından daha küçültülmütü. Orta sıradaki
bir çift at (zygi-oi) koumlanmı, bir diree sonra da arabanın kenarına balanmıtı.
Dıtaki bir çift at (seiraphoroi) ise takipçi arlardı. Arabacı kırbaç taıyor, kimi zaman
ellerinde ufak metaller ıngırdayan uzun sopalar bulunuyordu. Atlar dizgin ve gemlerle
ya da kimi zaman burun bantlarıyla denetleniyordu. Atinalılar, sürücünün oturabildii,
arkası ve yanları açık çerçeveli, ayak koyma yeri olan bir cinsini de kullansalar, iki atlı
arabalar genellikle dört atlılara benziyordu. Bu, katır arabası yarıında kullanılan
arabalara da benziyordu. Arabalar genellikle ahaptan ya da parlak renklere boyanmı
hasırdan yapılıyor, deri sırımlı ve kimi zaman gümü kakmalı bronz kaplama ve dier
süslerle bezeniyordu (Swaddling, 1999, s.79).
Sportif festivallerde, arabacılar nadiren araba ve atların sahibi oluyordu. Genellikle günümüzde yarı atı sahiplerinin jokeylerle olan ilikisi gibi bir ilikileri vardı.
Araba sürücülüü son derece tehlikeli bir iti, bu spora tutkuyla balı olmayanların
hayatlarını tehlikeye atmasına demezdi. Zafer kazanıldıında, bütün an ve erefi at
sahibi kazanıyor, tacın ve habercinin azından zafer kazandıı dört bir yana
duyurulurken, adı ampiyonlar listesine giriyordu; arabacı ise zafer kurdelesiyle
yetiniyordu. stisnai durumlarda arabacı, at sahibiyle beraber özel olarak bu olay için
ısmarlanmı bir kasideyle kutlanıyor ya da kimi zaman zafer anıtında yer alıyordu. Kendi
arabalarını sürmek çok erefli bir durumdur. Pindar'ın Kasidelerinden birinde Thebesli
Herodoros'u bunu yaptıı için kutladıı görülür. .Ö. V. yüzyılda Spartalı Damonon bir
yazıtta, olu Enymakraridas'la beraber, sekiz farklı festivaldeki at ve araba yarılarında
toplam altmı sekiz zafer kazanmıtı (Swaddling, 1999, s.81).
Yarıma sona erip oluan toz bulutunun daılmasından sonra hakemler
kararlarını verirler ve yarımayı kazanan atlı arabanın ismini anons ederlerdi.
Seyircilerin arasında oturan atlı arabanın sahibi büyük bir gururla yerinden kalkar,
ileriye doru yürür ve arabayı çeken atlardan öndekini tutarak hakem heyetinin
önüne gelirdi. Baına zeytin dalından yapılmı tacı takılan atlı araba sahibi, sanki
arabanın sürücüsüymüçesine tebrik ve kutlamaları kabul ederdi (Poole, 1963, s.89).
Hakemlere hellanodices derlerdi, bunlar lal renginde giyinirler, sonuçları ilan
eder, ödülleri daıtırlardı. Aslında, verilen ödüller zeytin ve palmiye dallarından
örülmü basit taçlardı, ama bunların kazanılan zaferin en somut simgesi olması
13
bakımından büyük manevi deeri vardı. Biniciler kendilerini para kazanma hırsına
kaptırmazlar, zafer elde etmek amacıyla girerlerdi. Bu nedenle, Eski Yunanistan’da
ünlü kiiler Olimpiyat Oyunları’na hiç kukusuz yalnızca atlı sporlardaki hünerlerini
göstermek için katılmaktaydılar. Zafer kazananlar, ehirlerine an ve eref kazanmı
olarak dönerlerdi ki, onlar için asıl önemli olanı da buydu. Pindaros gibi airler
onların zaferlerini terennüm eder, adlarına zafer taçları kurulur, kalabalık alanlara
gerçek boylarından daha büyük boyutlarda heykelleri dikilirdi. En büyük mükâfat
para ve menfaat deil an ve öhreti simgeleyen zeytin dalından bir taç olup, galipler
omuzlara alınarak taınır ve zafer alayları ile memleketlerine dönerlerdi. Onlar da
kendilerine böylesine eref kazandıran atlarına gözleri gibi bakarlardı (Tutel, 1998,
s.11).
Atlar Kafkasya’dan, ran’dan, Mısır’dan ve Arap illerinden getirilmi ilk
numunelerin verdii karıık nesiller halinde Yunanistan’ın muhtelif bucaklarına ait
yerli tiplerdi ve herhangi bir kan ve soy tasnifi söz konusu deildi. Böylece Eski
Yunanda, Arap atının ilk pırıltıları çakmaya balamısa da atın yükselen manası
yanında tam bir soy yükseklii elde edilememiti (Kısakürek, 2000, s.53).
Olimpiyat Oyunları, yüzlerce yıl boyunca yalnız at yarılarının yapıldıı
gösteriler haline geldi. Ama sürekli yanlı giden bir eyler vardı ki tamamen barı,
dostluk ve coku üzerine kurulu Olimpiyat felsefesi, hızla eski deerlerinden
uzaklaıyor ve oyunlara rabet giderek azalıyordu.
2.1.3. Roma ve Bizans Dönemi:
Bütün bunlar olup biterken, antik uygarlıın merkezi giderek Batıya doru
kayıyordu; öyle ki, Truva’nın yerini Latium almı, at yarıları tutkusu denizleri
aarak Roma’ya yerlemiti. “Yalı” Traguinnius (M.Ö.615–578) ki aslen bir Yunan
göçmeninin oluydu, halkı elendirmek amacıyla balatacaı Roma Oyunları için
Palatium Tepesi ile Aventinus arasında kalan dar ve boyu eninden çok uzun küçük
vadide “Circus Maximus” yani “Büyük Sirk” adını verdii bir gösteri alanı ina
ettirdi. Bu sirk yüzyıllar sonra yeniden yaptırıldı. Neron ile Traianus döneminde de
hayli geniletildi. Bu iki imparator da halkı oyalamak ve kendine balamak için
burada günlerce süren görkemli gösteriler düzenlediler. Traianus zamanında bu
Büyük Sirk 670 metre uzunluunda, 170 metre geniliinde, üstü açık atafatlı bir
gösteri merkezi haline gelmiti; 385.000 izleyiciye seyir imkânı verebilecek kadar
büyüktü. Orada deiik gösterilerle birlikte certamina eguestria denen at yarıları da
yapılıyordu (Tutel, 1998, s.11).
14
Roma’da at arabası yarıı merakı Eski Yunalılara göre daha da
kuvvetlenmi, bugünün futbol fanatikleri gibi toplumsal kimlik ve siyasal
örgütlenmelere
yansımıtı.
Binicilik
örenme
merkezleri
olarak
balayan
hipodromlar kısa sürede yarı ve bahis alanları haline geldiler. Augustus zamanında
günde on iki yarı varken bu sayı zamanla otuz dörde çıkmı, Flavians zamanında
yüz araba yarıı yapılır olmutu (Emirolu, 2002, s.73).
Balangıçta, günde on iki adet yarı programlanırdı, fakat sonraları bu sayı iki
katına çıktı. Atlı arabaların yerlerini belirlemek üzere kura çekilir, atlar yerletikten
sonra mappa denen beyaz bayrak yarımayı düzenleyen tarafından indirilerek
yarıma balardı.Bu iaretle on iki takımın atları parkur izinde büyük bir gürültü ile
koarlardı. Genel prensip ilk yedi tur boyunca bariyere yakın bir pozisyon muhafaza
ederek çok hızlanmadan beklemek ve sonra ataa kalkmaktı (McManus, 2003, s.18).
Kırmızılar… Beyazlar… Yeiller… Maviler… Önceleri yalnız çift atlı araba
yarıları yapılmaktaydı. Bu yarılar russati denen kırmızı formalılar ile albati denen
beyaz formalı iki rakip takım arasında geçerdi. Ama yan yana dört atın birden
koulduu arabalarla birlikte prasini denen yeil ve de vaneti denen mavi formalı
takımlarda ortaya çıktı. Daha sonraları Domitianüs, aurati dedikleri altın sarısı ile
purpurati denen lal renkli takımları da bunlara kattı. Yarıları düzenlemekle görevli
kiiye editör spectaculorum, yarıı balatan görevliye designatör deniyordu. Atların
çalıtırılması, bu ilerden iyi anlayan agitatores denen kiilerin iiydi. Cursores
denen yarıçılar ise basit birer köleydiler, ama zaman zaman yerlerini amatör
binicilere bırakırlardı. Olimpiyat oyunlarındaki sıkı kuralların aksine, Roma’da
yapılan at yarılarında kazananlara büyük meblalar ödendii ya da çok deerli
eyalar verilirdi (Tutel, 1998, s.12).
Binicisiz at yarıları, Neron devrinde ve mparator tarafından icat edilmitir.
Atları tahrik etmek için yanlarına tahta toplar asılıyor ve üzerinde sivri demir
parçaları bulunan bu topların oynamasıyla atlar kudurmu gibi kouyordu. Fakat,
ancak üzerinde bir insan bulunmasıyla tamamiyetini elde eden at ve insan hesabına
güzel olmayan bu yarı türü, marazi ekilde zevkine dükün Romalının ne yaptıını
ve ne yapacaını bilmemesinden doan mahsuldür (Kısakürek, 2000, s.56-57).
Zamanla ve asırlar sonra cemiyetin geliimi; Kalos Kaghatos düüncesinde
meydana gelen deiiklikler; sanat, edebiyat ve felsefenin geliimi; Makedonyalıların
15
savaçı tutumları; dounun mistizmi; katılanlarda balayan menfaat salama arzuları;
Romalılar tarafından Yunanistan’ın fethi ve nihayet Hıristiyan dininin yayılması,
olimpiyat oyunlarını ve eski Olimpia’yı geriletti ve düüünü hazırladı. M.S. 394
yılında da Olimpiyat Oyunları Roma imparatoru I. Theodosius tarafından yasak
edildi ve 1896 yılında tekrar balayana kadar Olimpiyat Oyunları bir daha yapılmadı
(TMOK, 1985, s.9-10).
M.S. 395 yılında imparator Theodosius’un ölümüyle, at yarılarının da Roma
imparatorluu gibi sonu geldi. Ama yarılar bu seferde Bizans’ın bakentinde ortaya
çıktı; hem de Roma’dakinden daha büyük bir heyecan fırtınasının odaını
oluturarak. Ne var ki Roma’daki gibi düzenlenen at ve araba yarıları, Bizans
halkının üzerinde daha tehlikeli, daha kıkırtıcı atılımlara ortam hazırladı.
mparator
Constantinus,
M.S.
330
tarihinde
stanbul’u
Roma
mparatorluu’nun yeni bakenti olarak ilan ettiinde, Roma’ya özgü kurumların
yanı sıra geleneklerin bu kente taınmasını uygun görmütü. Bu sıralarda stanbul’da
Septim Severus’un (146-211) yapımına balattıı büyük bir Hipodrom bulunuyordu.
Romalıların Roma’da balattıkları, atlar tarafından çekilen iki tekerlekli araba
yarıları burada yapılmaktaydı. Eski Romalıların belli balı gelenekleri arasında
araba yarıları ve onların yapıldıı hipodromların da büyük önem ve deeri vardı.
Kısacası atlı araba yarılarıyla hipodromlar, Roma geleneklerinin vazgeçilmez bir
parçasıydı (Atabeyolu, 1998, s.26).
stanbul’daki hipodromun mparator Constantinus tarafından daha da
genilettirilmesiyle devam etmekte olan yarımalar, daha büyük önem ve deer
kazanıyordu. stanbul’un 1204 yılında Latin istilasına uradıı ana kadar Hipodrom,
kentin en önemli elence merkezi haline gelmi, bakentin bayram, yıldönümü, dini
ve milli günleri hep burada kutlanmı, bata atlı araba yarıları olmak üzere çeitli
gösterilere sahne olmutu.
Roma’daki “Circus Maximus’’ta olduu gibi stanbul Hipodromunda da dört
atın çektii ve “Quadriga” adıyla anılan iki tekerlekli arabalar arasındaki yarılarda,
16
araba sürücülerinin giydikleri kıyafetlere göre adlarla anıldıkları görülürdü. Beyazlar,
Yeiller, Maviler ve Kırmızılar olmak üzere bunlar dört takım tekil ederlerdi. Bu
takımların en az sürücüler kadar ateli olan taraftarları da hipodromun tribünlerinde
kendilerine ayrılan yerlerde otururlardı. Bu takımlar arasındaki rekabet büyük bir
hızla artmı ve dört takım arasında en güçlüleri olan Yeiller ile Maviler arasındaki
rekabet ise büyük boyutlara varmıtı. Bu rekabet sosyal, politik ve dinsel alanlara
kadar yayılmı ve adeta partizanlık ekline dönümütü. Ve ite stanbul Hipodromu
bu büyük rekabetin bir arenası haline gelmiti (Atabeyolu, 1998, s.26).
Bizans’ta at ve araba yarıları, bugünkü Sultan Ahmet Parkı’nda at meydanı
olarak bilinen alanında yapılıyordu. zleyenler tarafından büyük bir keyif alınan bu
yarılar, zamanla gelien fanatik duygular, maviler ile yeiller arasındaki büyük
kazanç beklentileriyle oluan öldüresiye rekabet, taraflar arasında çok büyük
kavgalara, kanlı çatımalara ve önemli sayıda can kayıplarına yol açtı.
Halkın özellikle büyük ilgi gösterdii at ve atlı araba yarılarında türlü renkte
giysili yarımacılar için bahis tutuuluyordu. Bu suretle birbirine rakip partiler
meydana gelmi, çou zaman bu tutkular grupların çatımalarına, hatta binici ve
sürücülerin öldürülmelerine sebep olmutur (Alpman, 2001, s.169).
“Maviler” ile “Yeiller” arasında ilk çatıma 493 yılında tiyatroda çıkmı,
bunu be yıl sonra hipodromda çok daha büyük boyutlara ulamı dier bir çatıma
izlemi, çatımalarda iki taraftan da çok kiiler öldüü gibi hipodromdaki
“Kathisma” adıyla anılan mparator Locası ta yamuruna tutulmu, pek çok kii
tevkif edilerek zindanlara atılmıtır. Kentin sokaklarında da süren kanlı kavgalar
ancak “Yeiller”in hamisi olan Plato’nun kentin valisi olarak atanmasıyla
durdurulabilmitir.
Bizans’ta ise yarı tekilatını tamamıyla sistemli ve kâıt üzerinde kayıtlı
buluyoruz. Programlar, listeler, atların isimleri, donları, sahipleri vs. bunlar yarı
günü görülmemi bir heyecanla bahse giren Bizanslılara daıtılırdı. “Yeil” ve
“Mavi” eklinde giriilen bahisler çok defa iki tarafı birbirine düürür, adeta harp
17
veya isyan sahneleri doururdu. Altıncı asırda Bizans’ta her ey gibi yarılarda
çıırından çıktı ve hırs vesilesi olmaktan baka bir ie yaramadı ve 40.000 ölüye mal
oldu. Manasını mparatoriçenin hafifliinden alan bu devir, Bizans’ta yarıların
ölmesine sebep tekil etti. Nefsani hırs ve gayz vesilesi haline getirilen yarılar
neticesinde birkaç münferit saltanat atından baka Bizans’ta ata merak kalmadı
(Kısakürek, 2000, s.56-57).
Ancak bu rekabetin dourduu elektrikli hava bir türlü izale edilememiti.
514
yılında
çıkan
olaylarda askerlerin
kanlı
müdahalesiyle ayaklanmalar
bastırılabilmi ve mparator Anastasius at yarılarını yasaklama kararını vermiti.
Qadriga adıyla anılan; dört at tarafından çekilen iki tekerlekli araba yarıları, bu
ayaklanmadan sonra tekrar yasaklanmı ve “Hipodrom” ancak bayram günlerinin
kutlanma yeri haline getirilirken eski önem ve deerinden de çok eyler yitirmiti.
Bizans’ın en kanlı olaylarına ve de yarımalarına sahne olan tarihi hipodromun
yerinde bugün Sultanahmet Parkı bulunmaktadır. Kentin en önemli bir yerinde;
Ayasofya mabedi ile mparatorluk Sarayı yakınındaki bu hipodrom, Latin istilası
sırasında yakılıp yıkılmı ve yerle bir edilmiti. Enkazın üzeri de doldurulmutu.
Bugün Sultanahmet Parkı’nın ortasında yükselen dikili talar, tarihi stanbul
Hipodromu’ndan kalan son anılardır (Atabeyolu, 1998, s.28).
Hıristiyan dininin batı âlemi üzerinde giderek artan biçimde sürdürdüü
olumsuzluklar neticesinde oluan karanlık dönem, insanolunun geçmite büyük
bedeller ödeyerek elde ettii bilimsel ve sanatsal deerlerin yitirilmesine neden
olmutur. Yaklaık olarak bin yıl süren olan bu dönemde at ve atçılık kültürü, hem
birey hem de toplumlar için taıdıı kıymeti yitirmitir. VII. yüzyıldan itibaren at,
douda slamiyet’in douu ile yeni bir önem ve deer kazanarak tarihi serüvenine
devam ederken batıda, her ikisinin de üzeride taıdıı demir zırhlarla kaba, ruhsuz ve
hantal bir görünüme bürünmü at ve binicisinin temsil ettii övalyelik dönemine
girilmitir.
Daha uzun bir tarihi perspektif içinde, Kerç fresklerinde Alan-Sarmat
savaçılarıyla Bosforus mezar talarında görülen sava figürleri ve atlı düellosunun
18
yerine geçen turnuva gelenei, gelecekteki Ortaça atlısının habercisi niteliindedir.
Dinsel temalar dıında bu Ortaça atlısının deerler sistemi Roma’dan çok Barbar
çizgiler taır ve steplerden gelen topluluklara çok ey borçludur (Kuznetsov, 2000,
s.53).
Eski Yunan’da olimpik, Roma’da sirk oyunları olarak yaamsal alan bulan
binicilik, Ortaçada “övalyeler müsabakaları”na dier bir tanımlama ile turnuvalara
(Turnoi-Turnua) dönümütür. Balangıçta, sonu çou kez ölümle neticelenen teke
tek atlı muharebe eklinde süren övalyelikte “Turnua”lar zamanla, tüm aristokrasi
sınıfının izleyici olarak tribünleri doldurduu, övalyelerin ak, kahramanlık, an,
öhret ve mevki, her eyini attan bekledii gösteriler haline gelmitir.
Turnuva, övalyelerin sportif yarımalarının bata gelenidir. Herhangi bir
vesile ile yapılan büyük bayramlarda, enliklerde bir de turnuva tertip edilir, bu
suretle o günler ayrı bir özellik kazanırdı. Genç övalyeler, yıllar süren emekleri
sonunda kuvvet, cesaret ve maharetlerinin derecesini göstermek fırsatını turnuvalarda
elde ederler, çevrenin ilgisini çekerler, öhret kazanırlardı. Turnuvalar aynı zamanda
övalyelerin ahsi zenginlik ve ihtiamlarının tehirine, dolayısıyla halk üzerindeki
nüfuslarının artmasına da vesile tekil ederdi (Alpman, 2001, s.178).
Aynı dönemde slamiyet’in yayılması amacına bir araç olarak hizmet edecek
olan atların yetitirilmesine ve eitimlerine verilen önem giderek arttıından, slam
devletinin kuruluu ile oluturulan Arap orduları, VII. ve VIII. yüzyıl boyunca bu
ulvi varlıklar sayesinde ran, Hindistan, Çin, stanbul, spanya ve Toulouse’ye kadar
ilerleyebilmilerdir.
Batı uygarlıının iri, hantal ve soukkanlı atlarının Haçlı Seferleri sırasında
zarif, kıvrak, süratli, cesur ve sıcakkanlı Arap atları ile karılaması sonucunda
Ortaçadan sıyrılmak üzere olan Hıristiyan âlemi, yeni bir at ve atçılık kültüründen
esinlenerek, sonu hep yaralanma ve ölümlerle biten övalye turnuvalarının yerine
Türklerin ve Arapların atlı harp oyunlarından olan “Carrousel- Karusel”i tercih
etmeye balamıtır.
19
Spor tarihi ile ilgili batılı kaynaklar, gerek Turnuvaları gerekse aynı artlar
içinde iki kiinin karılıklı vuruması demek olan “Jut”ları, sportif faaliyetler olarak
telakki etmilerdir. Aslında eski Roma yarımalarının tarihi, övalyelerin
aralarındaki anlamazlıkları halletme, hesaplama ve kabadayılıkları göstermelerinin
kanlı tarihinden ibarettir. Nitekim 1177’de Saksonya’da yapılan bir turnuvada 16,
1251’de Kolonya’da yapılanda ise 60 övalye ölmütür. Hatta 1559’da Fransa Kralı
II. Henri’de böyle bir vurumaya kurban gitmitir (Yıldıran, 1986, s.19).
Turnuvalardaki aır yaralanmalar ve ölümler, kilise çevrelerinde fena tesirler
bıraktıı için buna karı, çok defa iddetli yasakları ihtiva eden beyannameler
yayınlanmıtır. 1130 tarihinde Papa II. nosan, turnuvalarda ölen övalyelerin
Hıristiyan adetlerine göre dini törenle gömülmesini bile menetmilerse de bu
faaliyetler XVII. yüzyıla kadar bütün ihtiamı ile devam etmitir (Alpman, 2001,
s.181-182). XVII. yüzyılda turnuvalar gözden dütü ve yerini, Türklerin atlı spor
oyunlarından meydana gelen, at sırtında kılıç ve mızrak kullanılıını safha safha
gösteren, “Karusel” denilen oyunlar aldı (Kısakürek, 2000, s.59).
2.2. Biniciliin Modern Olimpiyatlara Geçi Süreci
2.2.1. At ve Binici Eitimindeki Gelimeler
Tarihi aratırmalar unu açık ve net olarak ortaya koymutur ki binicilie ait
ilk kitabi çalıma M.Ö. XIV. yüzyılda Anadolu’da yapılmıtır. Hitit kralının,
bölgesinde çok güçlü bir ordu yaratma istei sonucunda çok sayıda at almı, bu
atları eitmek üzere görevlendirdii Kikkuli, at eitimine yönelik olarak bir sistem
gelitirmi ve yaklaık olarak be aylık eitim planını kapsayan bir planlama
gerçekletirmitir.
Kikkuli’nin at eitim yöntemini anlattıı dört tablet üzerine yazılmı metin
Hattua’ta (Boazköy) 1930’da arkeolog Bedrich Hrozny tarafından bulundu.
Bugün Kikkuli’nin At Kitabı olarak bilinen metin, tarihin ilk at kitabıdır ve dönemin
20
tarihi ve dilbilim için olduu kadar atların kullanımı ve at eitimi konusunda da
önemli bilgiler vermektedir (Emirolu, 2000, s.63).
Yine M.Ö. 434-359 yılları arasında yaamı olan ünlü Yunan hipolojisti
Xenophon tarafından yazılan binicilik kitabı, içerik olarak günümüzde hala kullanım
yeri olan ve at eitiminde çok önemli hususları içeren kıymetli bir klasik olarak
yerini muhafaza etmektedir. Xenophon’un kitabının en önemli özellii; Antik Ça
binicilik kültürünün seviyesini ortaya koymakla beraber, Avrupa’da Reform
hareketleri ile birlikte büyük at terbiyesi (Dresaj) ustalarının at ve binicilie yeni bir
estetik ve zarafet kazandırma çabalarına kadar, “ata güzel davranılarak at ruhuna
egemen olunabilecei” düüncesinden hareketle “dansçı zorlandıı zaman deil, zevk
aldıı zaman dans eder” tanımlamasıyla, binicilik eitiminin ana prensibini ortaya
koymasıdır.
Xenophon’un binicilik kitabı, teknik içerii yanında alanında hala yegâne
eserdir. 2400 yıl sonra mükemmel bir yol gösterici olarak yerini muhafaza
etmektedir (Allen, 2004, s.1).
slamiyet’in yayılmaya balamasıyla birlikte douda yeniden önem
kazanmaya balayan at ve binicilik ile ilgili bilimsel çalımalara rastlamaktayız.
Emeviler ve Abbasilerin döneminde at yetitirip terbiye etmeye büyük ehemmiyet
verilirdi. Arap bilginleri bu dönemde at ve atçılıkla ilgili çeitli eserler verdiler.
Abbasi halifesi Mütevekkil’in ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli
olan bn Ebi Hazzam-ı Hattai’nin, lm-ül Hayl (At bilgisi) ile Fürusiye (Atçılık) adlı
eserleri bunların baında gelir (Tutel, 1998b, s.87).
Kavimler göçü sonrası Avrupa’da feodalizm oluurken, XI. yüzyıldan
itibaren Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelileri, at ve atçılık kültürünün
anayurt olarak kabul edilen corafya üzerinde yeni bir yapılanma sürecine girdiinin
balangıcı olarak kabul edilebilir. Zira her türlü atlı sporlar ve binicilik kültürü, bu
dönemden itibaren daha zengin, daha kalıcı ve daha yaygın bir uygulama alanı
bulacaktır. Aynı yüzyılda Kagarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eseri ile
21
Yusuf Has Hacib tarafından yazılan “Kudatgu Bilig”, içerisinde binicilik kültürünü
barındıran terim ve tanımlardan oluan, dönemin en önemli bilimsel çalımaları
olarak kabul edilebilir.
Divan-ı Lügat-it Türk’te, “At Türk’ün kanadıdır” sözü ile Türklerin
hedeflerine atlarıyla ulatıını belirtilmitir. Ayrıca eser, atla ilgili 115 kelimeyi
içermektedir. Eski Türklerde atlı oyun ve yarılar yapılmıtır. Bu yarılar yaz
ortalarında ya da sonbahar aylarında yapılmı, biti noktasına ip gerilmi bu noktaya
ilk varan birinci sayılmı ve önceden belirlenen ödül verilmitir. O dönemde en
deerli ödül attır (Çınar, 1995, s.147-151).
Olimpiyatların yasaklandıı M.S. 394 yılı ile tekrar baladıı 1896 yılı
arasında atların, savata ve sporda kullanım yerleri gelierek deiim gösterdi. Farklı
tarzlarda süvari birlikleri kuruldu ve bu tarzlara uygun atlar yetitirildi. Manevra
yeteneini artırmak isteyen milletler daha hızlı ve çevik atlar, övalyeler gibi ezici
gücü yüksek birlikler isteyen milletler ise daha büyük ve kuvvetli atlar beslediler.
Sava taktik ve tekniklerinin gelimesiyle birlikte eski tarz binicilik yetersiz kalınca
birçok ülkede at ve binici eitimine yönelik arayılar baladı.
Savaların deimesiyle, zırha olan talep azaldı ve süvariler, komutanın ani
saldırı unsuru olarak tercih edilmeye balandı. Bunlar çounlukla Arap kanı, çok az
da kuzeyin souk ırkının karıımıydı. deal birleim, zeki ve hızlı, engellerden
atlayabilen fakat sakin ve sava için uygun olmalıydı. Bu aırlıktan çeviklie
dalgalanma sürecinde modern anlamda dresaj yani at terbiyesi kendi anlamını buldu.
Ülkeler hem binicileri hem de atları için okullar kurdular ve kendi at ırklarını
gelitirmeye büyük önem vermeye baladılar.
Avrupa’da kuramsal binicilik eitimi, övalyeler için yetitirilen büyük atları
kullanabilmeleri amacıyla açılan at okullarıyla baladı. övalyeliin büyük atları
yerine sava kou ve taktiklerinin deimesi nedeniyle hafif atlar kullanılmaya
balanınca, soylulara yönelik olan binicilik eitimi de deiti. Artık soyluların tören
ve gösteri atı haline gelen büyük at biniciliinde de temel amaç turnuva tarzı saldırı
22
deil, binicilik yeteneini sergilemek ve gösteriydi. Binicilik okulları bu dönemde
Batı Avrupa ülkelerinin at ve araba ihtiyaçlarını da karılayan talyan ehirlerinde
kuruldu. lk okul Napoli’de Giovan Battista Pignatelli tarafından açıldı.
Pignatelli’nin örencileri Avrupa’ya yayıldılar. talyan hocalar, Fransız ve Alman
soylulara binicilik dersi verdiler.
Avrupa merkezli binicilik okullarının açılmaya balaması, beraberinde binici
ve hocaları at terbiyesinde yeni metotlar arayıına sevk etti. Büyük manejlerde
hummalı çalımalar yapılıyor, yerde ve atın üzerinde atlara dizgin, baldır, aırlık gibi
doal uyarı ve yardımların yanı sıra kamçı, mahmuz ve ses yardımları ile çeitli
hareketler yaptırılmaya çalıılıyordu. Bazen atları istenileni yapmaya mecbur etmek
için kuyruuna dikenler balanıyor, sarısına sivri demirler batırılıyordu. ç tarafı
keskin üzengiler, sivri mahmuzlar, can acıtacak ekilde yapılmı özel kamçılar,
kırbaçlar da kullanılmaktaydı.
XV. ve XVI. yüzyıllarda, Rönesans talya ve Fransa’sında binicilik bir bilim
hatta bir sanat dalı olarak büyük önem kazandı. O kadar ki ata binmeye, at terbiye
etmeye neredeyse resim, müzik, edebiyat gibi güzel sanatların dalı gözüyle bakıldı.
Soylu biri teorik de olsa binicilikten fazla anlamıyorsa, onun soyluluundan üphe
edilir oldu. Napoli’de Fiaschi adlı binicilik hocası ata fazla acı vermeyen ve dilini
serbest bırakan yeni bir gem icat edip atlarda denedi. Onun en parlak örencisi
Federico Grisone, ki “Grand Ecuyer” unvanını alan ilk büyük binicidir, 1550’de
yazdıı Gli Ordini di Cavalare (At binmenin kuralları) adlı eserde modern biniciliin
esaslarını yeniden ortaya koydu. Onun yetitirdii biniciler Avrupa’ya daılarak bu
yeni tarz kurallarını gençlere öretmeye koyuldular. Grisone’den sonra Giovanni
Baphista Pignatelli de ustasının koyduu yöntemleri daha gelitirerek binicilik
sanatında önemli bir adım daha attı. Pignatelli, sirklerdeki binicilerin atlarını eitmek
için ikencelere, sert hareketlere bavurmadıklarını görmü, onlar gibi yaparak atlara
daha yumuak yöntemler uygulamaya balamıtı. Daha hafif, daha hareketli olan
spanyol atları bu dönemde büyük rabet gördü. Bunun sonucu olarak da haralarda
spanyol atı yetitirilmesine aırlık verildi. Örnein 9 aygır ve 24 kısrakla bugün
23
lipizzan atları olarak bilinen beyaz gösteri atlarının yetitirilmesine o dönemlerde,
1590’da balandı (Tutel, 1998b, s.89-90).
Biniciliin bu yeni ekli, ilk kez bu okulda, Frederico GRSONE ve
Pignatelli gibi ustaların önderlii ile öretilmi ve deerli eiticiler yetitirilmitir.
Fransa'da, yine bu dönemde, hara ve ahırlar çoaltılarak at nesli gelitirilir. Ayrıca,
Fransız Francois Robichon da LA GUERNERE (1688-1751 )'in, “Atçıların ncili”
diye adlandırılan “Binicilik Eitimi” adlı eseri, tüm ülkelerde, at severlerin elinden
düürülmez. Bu arada, Fransız Kralı XIII. Ludwingin'in binicilik öretmeni
Pluvinel gibi uzmanlar, lk klasik binicilik büyükleridir. Bu dönemlerde Choureui,
Saumur Binicilik Okulu ile Paris Askeri Binicilik Okulu'nu kurar. Aynı yüzyıl,
Almanya'da Hannover ile Avusturya'nın Viyana ehrinde ( Fischer V. Erlach'in çok
güzel barok stili yapısıyla) dünyanın en güzel okulu "spanyol Binicilik Okulu"
açılır. XVIII. yüzyıl da Versay, Fransa'da sanatın merkezi durumunda ve ngiltere
ile birlikte ilk klasik binicilik çalımalarının ilgi gördüü, uzmanlarının yetitirildii
bölgedir (Temurlenk, 2000, s. 13).
Tarihi süreç içerisinde en köklü ve en gelimi binicilik okullardan ikisi
hâlihazırda varlıını devam ettirmektedir. Ulusal Binicilik Okulu (The Cadre Noir of
Saumur)/Fransa ve spanyol Binicilik Okulu/Avusturya, günümüzde de kültürel
miraslarına sıkı sıkıya sahip çıkmaktadırlar. Yüzlerce yıl önce kralı elendirmek ve
keyiflendirmek amacıyla gelitirilen gösterilerin içinde atlar, binicisi üzerinde ve
gözle görülür bir hareket yapmadan, kendi isteiyle dans ediyormu gibi hareket
ederek, müzikal koreografiler eliinde sanatsal gösteriler sunmaya devam
etmektedirler. Bu gösteriler halen günümüzde dresaj yani at terbiyesinin en yüksek
stilidir.
2.2.2. Klasik Binicilik Okulları
Fransa Ulusal Binicilik Okulu (Ecole Nationale D’equitation). XVI.
yüzyılda Fransızlar tarafından talyan savaları sırasında kefedilen binicilik sanatı,
24
Antoine de Pluvinel’in 1654 yılında Paris’te kurduu binicilik akademisi ile bilimsel
alt yapıya kavuturulmutur. 1666 yılında yazdıı ilk binicilik kitabı, müteakip
yüzyıllarda sürekli gelitirilen binicilik ilminin esası olmutur. 1680 yılında
Versailles’a taınan kraliyet binicilik merkezi XVIII. yüzyıl boyunca Fransız
binicilik modeli olarak Versailles Okulu adı altında yaamını sürdürmütür.
Versailles okulunda eitilen subayların atın muharebeye yönelik eitim teknikleri
yerine daha çok atın daha estetik ve özel yanlarını kefederek birbirlerini
etkilemelerini amaçlayan binicilik hissiyatlarını gelitirmeyi tercih etmeleri Fransız
generallerini telalandırmı ve Versailles sarayında “Kraliyet Muhafızları” adı
altında bir okul açılarak eitimler devam ettirilmitir (L’equitation, 1997, s.4-6).
1763 yılında Saumur’a hareket ederek orada yerleen Fransa Süvari Okulu
dier tüm binicilik okulları etkisini yitirirken dünyanın en güzel okulu olarak yeni bir
döneme girer. Fransız ihtilali sonrası sürekli gelien ve büyüyen okul 1824 yılında
“Kraliyet Süvari Okulu” adı altında askeri binicilik ve akademik binicilik olarak iki
kolda geliimini sürdürmütür. 1830 yılından itibaren Fransa’nın tek binicilik okulu
olan Saumur, Francois Baucher ve Count d’Aure ile Fransız binicilik doktrini
gelitirilmi, at terbiyesi ve havaya hareketlerin uygulama metotlarını yaratmılardır.
“Bir Süvari Subayı” (1905), “Binicilik Soruları” (1906) adlı kitaplar Baucher metodu
olarak at terbiyesi eitiminin temellerini oluturmutur.
XX. yüzyılın balarında Fransız binicilerin uluslararası yarımalara katılması
amacıyla gelitirilen eitim teknikleri Albay Danloux’un engel atlamada binicinin at
üzerindeki dengeli ve estetik pozisyonunu öretmesi ile daha da hız kazanan Fransız
ekolü, 1932 Los Angeles olimpiyatlarında kazanılan altın madalya ile sportif alanda
da meyvelerini vermeye balamıtır.
1972 yılında Ulusal Binicilik Okulu adını alarak 1984 yılında günümüzdeki
modern tesislerine kavuan okul; 400 yıllık binicilik kültürlerini muhafaza ederek
gelitirmek, bilimsel yapısı ile Fransız biniciliinin geleceini yönlendirmek ve
Fransız ekolünü dünya ülkelerine ihraç etmek amacına yönelik çalımalarını
sürdürmektedir. Gençlik ve Spor Bakanlıı, Tarım Bakanlıı ve Milli Savunma
25
Bakanlıı tarafından yönetilen Fransa Ulusal Binicilik Okulu’ndaki atlar her yıl
Tarım Bakanlıı tarafından ortalama 35 atla bütünlenmekte olup, yılda yaklaık 600
örenci (400 öretmen) yetitirmekte ve her yıl ortalama 50.000 kii tarafından
ziyaret edilmektedir. 1814 yılından bu yana süvari subaylarının eitimlerini yaptıran
öretmenler Cadre Noir olarak adlandırılmaktadırlar. “Öretmenlerin öretmeni”
olarak tanımlanan bu seçkin eitmenler binicilik okulundaki eitim ve öretim
faaliyetlerinin yanı sıra geleneksel binicilik kültürlerini her yıl yaptıkları sınırlı
sayıdaki gösteriler (Carousel) ile yaatmaktadırlar (D’esperey, 1999, s.27).
300 hektarlık yerleim alanı içerisinde, 400 at kapasitesi, 200 çalıanı ve 40
öretmeni (Cadre Noir) ile faaliyet gösteren Fransa Ulusal Binicilik Okulu’nda, 10
olimpik açık manej, 5 olimpik kapalı manej, 40 km.lik eitim pistleri, modern at
hastanesi ve nalbanthane, aratırma ve gelitirme departmanı, simülatör dershanesi,
amfi tiyatro, kütüphane, fotoraf ve kayıt laboratuarları bulunmaktadır.
1991’den bu yana Angers Üniversitesinde, binicilik sporundaki eitim ve
öretimi akademik kariyerle bütünletiren Fransa Ulusal Binicilik Okulu, günümüzde
olimpik branlar (at terbiyesi, engel atlama, üç günlük yarıma) ile atlı jimnastik, atlı
araba ve atlı dayanıklılık branlarında sporcu ve öretmen yetitiren, hakem, nalbant,
seyis vs. eitimi veren, verdii uluslararası belgeler ile dünya çapında geçerlilii olan
en gelimi binicilik okuludur.
spanyol Binicilik Okulu. “Beyaz Atların Klasik Okulu” olarak bilinen ve
tanınan Viyana Holfburg’daki spanyol Binicilik Okulu ile ilgili belgelenmi ilk
kayıtlara 1572 yılında rastlanır. Bu okul klasik eitimin Rönesans geleneini
yaatmakla birlikte uygulayan tek klasik binicilik sanatı enstitüsüdür ki ismini
spanya orijinli Romalılar zamanında da bilinen at yarılarından alır.
1580 yılından itibaren Triastın yakınındaki bir ahır olan “Marstall und
Stuttery Lipiza”nın ruhuyla yetitirilmi atlara verilen ortak isimdir. 1562’de
mparator II. Maximillian, Avusturya’ya spanyol atları getirir. Arkasından
Bohemya’da bir Kraliyet Ahırı kurar. Viyana Binicilik Okuluna getirilen bu atlar
26
Rönesans stili ile yeniden ina edilmi olan Holfburg’un en eski bölgesi Stallburg’a
yerletirildiler. Aynı zamanda Stallburg’un yakınında eski imparatorluk bahçesinde
“Ross-Tumbplatz”
adlı
yarılar
düzenlemeye
baladılar
ve
Josefplatz’ın
günümüzdeki yerine ahap bir binicilik okulu binası yapılır. Bu okul 1572’de
belgelenmi olan okuldur. II. Maximillian’ı örnek alan kardei Archduke Karl da
1580’de Lipizanner ırkının ana yurdu olacak bir ahır kurar (Wolfgang, 1998, s.17).
mparatorluun yaylımcı devrini Biedermeier zamanının polis devleti ve aynı
zamanda sivil devrimi takip eder. Netice olarak Kı Binicilik Okulu, Avusturya
demokrasisinin en önemli sahnesi olur. 14 Mart’ta Vienneses halkı Akademik Legion
ile burada bir araya gelir ve 22 Temmuzdan itibaren, seçilmi Avusturya
Parlamentosu burada toplanır. Gründerzeit (ulusal büyüme yılları) birkaç yıl sonra
balar, Viyana kozmopolit bir ehir gibi yeniden ina edilir, endüstrisi, makine sanayi
ve ulaımı gelitirilir. Zaman içerisinde, dokunulmamı ve belki de fark edilmemi
bir sonsuzluk adası olarak bilinen spanyol Binicilik Okulu imparator ve onun önemli
konukları için hizmet veren, saraya ait bir binicilik okulu olarak varlıını sürdürür.
1894’te son atlıkarınca gösterisi yapılır. Bundan sonra binicilik okulu klasik okul
disiplini çerçevesinde binicilerin ve atların eitimine odaklanır. Birinci Dünya
Savaının sonunda 1918’de Lipizza baka bir ülkenin topraklarına katılır. Dolayısıyla
damızlık atların beslendii yer ve bazı atları talya topraklarında kalır.
Lipizzanerlerin büyük bir çounluu kendilerini ülkelerinde hissettikleri Viyana’nın
yakınındaki Laxenburg ve bilahare Styria’daki Stud Piber’e yerletirilirler.
spanyol binicilik okulu kinci Dünya Savaını müteakip, müttefiklerin
igalinden 10 yıl sonra, Avusturya’nın tüm egemenlik haklarını geri aldıı 15 Mayıs
1955’deki Devlet anlamasının sonuçlanmasına kadar, Wels’deki sürgünde yaamak
zorunda kalır. Avusturya Cumhuriyeti spanyol Binicilik Okulunun idaresini üzerine
alır ve çalımalarını halka açık hale getirir. Bu durum Avusturya halkı ve dier
Avrupa ülkelerinden gelen binicilerin katılımı ile bütün Avrupa ülkelerinde zarif
biniciler, binlerce güzel beyaz at dostu ve binicilie âık kimseler yaratır. spanyol
Binicilik Okulu halen havaya hareketler ve dresaj eitimi vermekte ve yılın çeitli
dönemlerinde halka açık gösteriler düzenlemektedir (Podhajsky, 1962, s.67).
27
spanyol Binicilik Okulu bugünkü tanıdıımız eklini XIX. yüzyıl baında
alır. Binicilerin imparatorluk üniformaları, altın örgülü apka, kuyruklu kahverengi
ceket, sarı tonlarda güderi pantolon ve parlatılmı yüksek kalite çizmeden
olumaktadır. 1814-1815 yıllarında yapılan Viyana Kongresi spanyol Binicilik
Okuluna yeni bir akım getirir ve bu da yüksek sınıf at meraklısı uluslararası seyirci
önünde yapılan muhteem at yarıı turnuvalarıdır. Bununla beraber bu akım Kı
binicilik okulunda sadece halka açık bir Lipizanner dresaj gösterisi deil, Beethoven
idaresindeki yüzlerce müzisyenin katıldıı muhteem konserler ve binlerce kiinin
yer aldıı mükemmel maskeli baloları da kapsamaktadır.
28
BÖLÜM 3
BNCLK SPORUNDA TEMEL TANIMLAR,
OLMPK BRANLAR VE MODERN OLMPYATLARDA BNCLK
3.1. Binicilik Sporunda Temel Tanım ve Kavramlar
Binicilik; atı iyi durumda kullanma sanatı olup bu iyi durum, atı tam yerinde,
sakin, zamanında, güven içinde ve olabildiince ie uygun kuvvet sarf ettirerek
kullanma becerisidir. Dolayısı ile her sanat, spor ve bilim gibi devamlı gelime
durumundadır (Temurlenk, 2000, s.1).
At; bilimsel adı Equus Caballus’tur. Çok eski çalardan beri insanolu ile
beraber yaayan atın geçmii günümüzden yaklaık 55 milyon yıl öncesine dayanır.
En eski ekli ile atın insanolundan 50 milyon yıl önce var olduu kabul edilir. Erkek
ata aygır, dii ata kısrak, yavrusuna tay, kastre edilene idi, baıbo dolaana
hergele ya da yılkı denir. Yük iinde kullanılan atlara beygir adı verilir (Temurlenk,
1996, s.1).
Atların bölümleri üç balık altında incelenebilir. Bunlar: Ba, gövde ve
bacaklardır. Ba bölgesinde tepe, alın, burun, aız ve dudaklar bulunur. Gövde
bölgesinde; boyun, cidaı, sırt, bel, sarı, karın ve kalçalar bulunur. Bacaklar ön ve
arka bacaklar olarak ikiye ayrılır. Ön bacaklarda omuzlar, pazu, kestaneler, topuklar,
bukaılık ve tırnak bulunur. Arka bacaklarda ise, uyluklar, baldırlar, hanep, incik,
topuk ve tırnak bulunur.
Don; atın vücut, yele ve kuyruundaki tüy ve kılların rengine denir. Don, tay
büyümesini tamamlayıncaya kadar deiebilir. Ancak büyüme çaının sonunda
29
tüylerinin rengi gerçek donu oluturur ve yalılık çaına kadar devam edebilir.
Atların alın ve yüzlerindeki nianelere akıtma, ayaklarındakilere ise seki adı verilir.
Donlar bir renkli, iki renkli, üç renkli ve müzdeviç olarak dörde ayrılır. Bir renkli
donlar: al, yaız, beyaz ve izabel’dir. Iki renkli donlar: doru, kula, boz ve kır olarak
dörde ayrılır. Üç renkli donlar ise; ahreç, kızıl kır ve üveyik kır’dır. Müzdeviç
donlar; hayvanın üzerinde balı baına iki donun bölümler eklinde bulunası ile olur
ve bu donlardan birisi genellikle beyazdır (Temurlenk, 1996, s.11-20).
Donatım; Binicilik sporunda at ve binici tarafından kullanılan teçhizat ve
malzemelerdir. At donatımındaki temel teçhizat ve malzemeler:
Balık; atın sevk ve idaresi için kullanılan temel donatımdır. Kullanım
maksatlarına göre bir çok çeidi bulunan balıın ana parçaları; tepe kayıı, yanak
kayıı, burunsallık, çene altı kayıı, alınsallık, boaz altı kayıı, dizgin, aızlık demiri
(Gem, kantarma vb.) ve yanak lastikleridir.
Eyer; binicinin ata oturması için deri, tahta ve demirden yapılmı teçhizata
eyer denir. Parçaları; ön hane, orta hane, arka hane, üst tepindirik, alt tepindirik, çeki
kayıları, kolan, üzengi kayıları ve üzengilerdir (Temurlenk, 1996, s.151-208).
Ayak koruyucuları, at örtüleri ve kuyruk koruyucuları’dır.
Binici donatımındaki malzemeler: Koruyucu balık (Tok), çizme, pantolon,
ceket, gömlek, kravat, eldiven, mahmuz ve kamçı bulunur (Temurlenk, 1996, s.274).
Tımar; solunum organı olan derinin, normal beden ısısını koruması ve
vücutta biriken toz, kir, kepek ve çamur vb. zararlı cisimlerin dıarı atılması için
yapılan temizlik çalımasıdır (Temurlenk, 1998, s.19).
Manej; binicilerin ve atların binicilik eitimini yaptıkları, yarımaların
düzenlendii, kapalı ve açık olarak ina edilebilecei gibi, zeminde kum, çim veya
çeltik (pirinç kabuu) kullanılan genellikle dikdörtgen eklindeki alandır.
Uyarı ve Yardım; binicinin ata isteklerini bildirdii tesirlerin hepsine birden
denir. Temel yardımlar; baldır, aırlık ve dizgin yardımıdır. Yardımcı uyarı ve
yardımlar ise mahmuz, kamçı ve sestir (Ünver, 2003, s.27).
30
Yürüyü kararları; atın belirli bir tempo ile yürürken adımlarının ve
sıçramalarının eit uzunluk ve eit zamanda atılmasıdır. Atın doal olarak üç yürüyü
ekli vardır. Adeta; dört zamanlı bir yürüyü ekli olup, atın her ayaını farklı
zamanlarda atmasıyla yaptıı en yava yürüyü eklidir. Süratli; iki zamanlı bir
yürüyü eklidir ve at çapraz ayaklarını aynı zamanda atar. Dörtnal ise üç zamanlı ve
en hızlı yürüyü eklidir (Temurlenk, 1998, s.57-73).
FEI; Uluslararası Binicilik Federasyonu’dur. FEI’nin resmi olarak kabul
ettii branlar; at terbiyesi, engel atlama, üç günlük yarıma, atlı dayanıklılık, atlı
araba ve atlı jimnastiktir (FEI, 1985, s.6-12).
At Terbiyesi (Dressage, Dresaj); atın fiziinin ve yeteneinin uyumlu olarak
gelitirilmesini amaç edinmi, binici ile at arasında mükemmel bir uyum olumasını
salayan brantır.
Engel Atlama (ShowJumping, Concurhippique, Konkurhipik); çeitli
konumlarda hazırlanmı engelli bir parkur üzerinde, yarımacı ve at ikilisinin
denendikleri yarımadır.
Üç Günlük Yarıma (3Days Event, Concurcomplet, Konkurkomple); tüm
olimpik branlarını içeren bir yarıma olup, bir binicinin aynı atla üç gün üst üste bu
dallardaki bini tecrübesini ortaya koymasını salamak amacı ile düzenlenmektedir.
Atlı Dayanıklılık (Endurance); atın sürat ve dayanma yeteneinin test edildii
bir yarıma türüdür.
Atlı Araba (Driving, Attelage); arazide yapılan aheste bir sürüten, kısa
mesafe yarılarına veya arazide yapılan büyük yarılara kadar herkes için bir eyler
içeren ve sürekli gelien bir spordur. Dünyanın dört bir yanında tek atın, çift atların
veya grup atların çektii atlı araba yarıları, günümüzde de tüm heyecanıyla
yapılmaya devam etmektedir.
Atlı Jimnastik (Vaulting,Voltige,Voltej); Çılbır ipi ile bir daire üzerinde ve
atın doal yürüyü kararlarında, bireysel veya ekip olarak at üzerinde zorunlu veya
serbest jimnastik hareketlerin icra edildii bir bran olup deerlendirmeler hakemler
tarafından hareketlerin artistik ve zorluk derecelerine göre yapılmaktadır.
31
3.2. Binicilik Sporunda Olimpik Branlar
3.2.1. At Terbiyesi (Dressage, Dresaj)
Dresaj kelimesi, Fransızca “dresser” fiilinden gelmi olup yetitirme, eitme
anlamına gelmektedir. Bu geni anlamda binicinin hareketlerini ve iaretlerini, rahat,
istekli, dikkatli ve en önemlisi ortaından karılık alıcı bir ekilde ina etmeye niyetli
olması anlamına gelir. Bu terim genellikle resmi yarımalar ve gösteriler ile
birletirilmi olmasına ramen, temel dresaj teknikleri bütün yarıma branları ve
elence amaçlı binilerde kullanılmaktadır. Doru dürüst bir dresaj eitimiyle atınız
aır ve hantal bir traktörden güçlü ve kıvrak bir binicilik spor arabasına ve ufak
dokunulara cevap veren bir spor atına dönüecektir (Fisher, 1989, s.14).
At Terbiyesi biniciliin esasını tekil eder. Maksadı, atın muvazene ve
yumuaklıını, binicinin yardımlarına karı itaatini meydana çıkarmaktır. Atın
yürüyülerindeki serbestiyet, hareketlerindeki ahenk, yumuaklık, sevk ve idaredeki
kolaylık, atın doru vaziyetini muhafaza etmesiyle kendisini gösterir. Bunlarda ancak
at terbiyesi hareketleriyle mümkündür (Süvari Yarıma Grubu Talimatı, 1965, s.14).
Eer edebiyat bir güzel sanatsa, konumakla güzel konumak, yazmakla güzel
yazmak arasındaki fark sanatı oluturuyorsa, biniciliin sanatsal yönünün en üstünde
dresaj bulunmalıdır. Atla iletiimin en üst seviyede olduu, binicisi üzerinde ve
gözle görülür bir hareket yapmadan, atın kendi isteiyle dans ediyormu gibi
yürüdüü dresaj, dengenin yumuaklıın ve uyumun, hepsinin üzerinde biniciliin
temelini oluturmaktadır.
At terbiyesi, binicinin ata isteini iletmek, bunu seri bir ekilde icra etmenin
kendi hesabına faydalı olacaını ona anlatmak ve nihayet bunu ona kendi isteiyle
kabul ettirmekten ibarettir ( Taton, 1935, s.13).
Sonuçta, atı sakin, esnek, gevek ve de kendine güvenli, dikkatli, duyarlı kılar
ve böylece de binici ile mükemmel bir uyum salar. At kendinden emin ve
binicisinin kontrolünde dikkatlidir. Düz hatlarda dosdoru, eri hatlarda ise uygun
bir biçimde eilir. Bütün çalımasında, hatta duruta at daima “dizginde”, yürüyüü
32
düzenli, serbest ve hiçbir ekilde tutuk deildir. Binicinin en ufak uyarısına cevap
verir. Böylelikle atın tüm gövdesi canlanır ve ruh kazanır.
Bir ata kendisinden istenilen hareketleri yapabilmesini öretmek sanatına “At
Terbiyesi” denir. Dier bütün binicilik dalları için vazgeçilmez bir eitim türüdür. Bu
eitimden geçen atlar hem yetenek hem de fiziki özelliklerine göre ya engel atlama.
Ya at terbiyesi ya da üç günlük yarıma (konkur komple) dallarına ayrılırlar (Tutel,
1998, s.103).
Kayıtlara göre at terbiyesi hareketleri Antik Yunanlara kadar gitmektedir.
Antik çada, sava öncesi atları yumuatmak ve binicinin isteklerine cevap verecek
duruma getirmek amacıyla yapılıyordu. Bütün bunlar eyer ve üzengi olmamasına
ramen ilkel bir balık yardımıyla yapılmaya çalıılıyordu. O dönemde Xenophon
tarafından yazılan ilk binicilik kitabı, aslında tam anlamıyla bir at terbiyesi eitimine
yönelik bir çalıma olarak kabul edilebilir. Zira kitap tamamen binicinin at
üzerindeki derin, dengeli ve hafif oturuunun at ile bütünleerek ondan istenilen
hareketleri yapmasının temel artı olarak gösterilmekte ve bu alıveriin doal ve
estetik olmasını savunmaktadır.
Zaman içerisinde at terbiyesi, övalyelerin, atlara savata gerekli manevraları
tam olarak öretebilmek amaçları sonucunda gelimitir. Fakat atların savataki
yerini kaybetmesiyle birlikte gelitirilen teknikler soylular tarafından binicilik
yeteneklerini sergilemek amacıyla devam ettirilmitir. Modern at terbiyesi, Federico
Grisone’nin 1532 yılında Napoli’de bir binicilik akademi kurması ile balamıtır.
1572 yılında kurulan spanyol Binicilik Okulu ve 1654 yılında Paris’te kurulan
Binicilik Akademisi tarafından bu teknikler üst seviyelere taınmı ve bu okullar at
terbiyesi eitim ve gösterilerinin merkezi olmulardır.
XVIII. yüzyılın sonlarına doru süvari atında bulunması gereken özellikleri,
harp esasları dâhilinde sürat, topluluk ve bozuk arazilerden emniyetle geçi olarak
tespit ettiler. Bu becerileri atlara kazandırmak üzere yapılan çalımalar günümüzün
modern at terbiyesi hareketlerine ulaılmasını salamıtır (Loch, 1990, s.19).
33
lk resmi at terbiyesi yarıması 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunları ile
balamıtır. At terbiyesi yarımalarına 1950 yıllarına kadar sadece asker binicilerin
katıldıını, bu tarihten itibaren de hem sivil hem de bayan binicilerin katılmasına izin
verildiini biliyoruz (Davis, 2005, s.11).
At terbiyesi yarımaları düzenlenirken amaç, binicilik sanatının bozulmasını
önlemek, temizliini, salıını ve prensiplerini dier nesillere bir paket içinde
iletmektir. At Terbiyesi Yarımalarının sınıfları u ekildedir;
•
lk Sınıf (A ve B)
•
Hafif Sınıf
•
Orta Sınıf
•
Yüksek Sınıf
•
Zor Sınıf
•
Müzikli Serbest Sitil
Yarımalar 20 x 60 ebadında, dikdörtgen eklinde ve tam anlamıyla düz bir
alanda yapılmalıdır. Yarımalar üç ayrı hakem tarafından deerlendirilir. Tüm
yarımacılar yarımadan önce belirtilen izi takip ederler. zde yapılan her hata
cezalandırılır.
-lk Hata: 2 ceza puanı
-kinci Hata:4 ceza puanı
-Üçüncü Hata:8 ceza puanı
-Dördüncü Hata:Elemineyi gerektirir.
Aynı zamanda binici test hatası yaparsa (Süratlide derin oturu yerine sportif
oturuta binerse, selamlamada dizginleri tek eline almazsa vb.) veya yarıma alanını
gösterilen yerden terk etmezse iz hatası gibi cezalandırılır. At ve/veya binicinin
dümesi halinde ise bu dümenin yapmakta olduu harekete olan etkisi cezalandırılır.
Atın sakat olması halinde, yarıma alanına A noktasından balanmazsa, çan
iaretinden sonraki 60 sn. içerisinde girilmezse, alana çan çalmadan önce girilirse,
34
yarıma sırasında ikinci bir harekete 20 sn. içerisinde geçilmezse ve atın dört ayaı
da yarıma alanı dıına çıkarsa binici elenir. Ceza puanları, her hakemin listesinde
binicinin aldıı puanlardan ayrı ayrı çıkartılır. Tüm hareketlere ve geçilere hakemler
tarafından, hakem puantaj listelerindeki numaraları karılıına puan verilir. Yarıma
alanında belli bir noktada yapılması gereken hareket, binicinin bu nokta üzerine
geldii zaman yapılmalıdır.
Ayrıca yarımanın tamamlanmasından sonra, hakemler aaıdaki hususlarda,
aynı ölçülerle (0-10) genel puan verirler.
1-Adımlar
2-Empülsiyon
3-taat
4-Binicinin oturuu ve binii, yardımların doruluu.
Her yarımadan sonra, her binici için hakemler tarafından tutulan puantaj
listeleri ve genel puanlar puantörlere verilir. Puanlar gerekli katsayı ile çarpılır (eer
katsayı verilmise) ve toplanır. Hatalar için verilen ceza puanları her hakemin
listesindeki puanlardan çıkartılır. Toplam netice puanı, o binici için tüm hakemler
tarafından verilen puanların toplamıdır. Bireysel sıralama toplam netice puanlarına
göre yapılır. Puan eitlii halinde sıra ortak olarak paylatırılır. Ekip yarımalarında
ekip elemanı binicilerin netice puanlarının toplamı sıralamaya esas olur. (FEI, 1997,
s.19-30).
1912 yılından günümüze kadar yapılan olimpiyatlarda bu branta alınan
neticeler EK-A’da sunulmutur (Baryant, 2000, s.225-229).
3.2.2. Engel Atlama (Show Jumping, Concurhippique, Konkurhipik)
Modern engel atlamanın kökeni geleneksel tilki avlarına dayanır. Bu avlarda
atlar çitlerden, nehirlerden ve doal engellerden geçerlerdi. Amerika ve
ngiltere’deki av meraklıları, atlarının kabiliyetlerini daha sistematik bir ekilde test
35
etmenin yollarını arıyorlardı. Bu amaçla belli bir noktaya en kısa yoldan ulamak için
bazı çitlerin üzerinden atlıyorlar, dik yamaçlara tırmanıyorlar ve ekili tarlalardan
geçiyorlardı. lk zamanlarda yarılar köyden köye, kuleden kuleye yapılırdı, fakat
daha sonra, belli bir noktadan balayıp yine aynı veya yakınındaki bir noktada biten
yarılar açık arazide düzenlendi (Türkgenci, 2000, s.36).
O zamana kadar çit ve duvarların geniliine atlanmasına önem veren
biniciler, Dovenshire Dükü’nün hayli yüksek bir duvarı amasıyla birlikte, atın bu
yeteneini sergileme yarıana giritiler. 1800’lü yıllara kadar binicilik bir engel
atlamadan ibaretti. At ve binicinin yüksek engeli aması baarı sayılıyordu. 1865
yılında kurulan Dublin Kraliyet Dernei atlama yarıları düzenledi. Yüksek ve geni
engellerden oluan parkurda yapılan bu yarılar yaygınlatı, Fransa ve Rusya’da
benzerleri düzenlendi. 1866 yılında Grand Prix engel atlama yarımaları ilk olarak
Paris’te dodu. Daha sonra Fransa’nın askeri binicilik okulu Saumur’da engelli
parkurlar kuruldu. Engelli yarılar bir yandan panayır gösterileri, askeri eitim, bir
yandan da aristokratların becerilerini sergileme yarıı olarak geliti.
Fransızlar ilk engel atlama yarımalarının 1788’de kendi ülkelerinde
düzenlendiini ileri sürerken ngilizler, atla engel atlamaya ülkelerinde XVIII.
yüzyılın ortalarında konan özel arazilerin parmaklıklarla çevrilmesi mecburiyetini
getiren yasayla balandıını iddia ederler. Belirttiklerine göre, atlarıyla ava çıkan
soylular, arazide karılarına çıkan bu parmaklıkları amak için atlarını daha o
zamandan engel atlatmaya alıtırmılardır. ngiltere’de engel atlama yarımalarının,
balangıçta tarım amaçlı etkinliklerin arasında bir panayır gösterisi olarak yer aldıı
görülüyor. lk olarak 1876’da Londra’da, Islington Tarım enlikleri’nde be gün
süren, az çok günümüzdekilerini andıran bir engel atlama yarıması düzenlendi
(Tutel, 1998, s.96).
1901-1902 yıllarında talyan Ütm.Federrico Caprilli, eski Türklerin sava
biniini inceleyerek, Pinerolo Tordo Quinto Binicilik Okulu’nda atlama oturuunu
kefederek,
sportif ilk uygulayıcısı oldu ve engel atlamanın gelimesine büyük
katkıda bulundu (Temurlenk, 2000, s.10).
36
Engel atlama yarımaları, ilk kez Olimpiyat Oyunları çerçevesinde ikinci
oyunlarda yer aldı. 1890’ de Paris’te yapılan oyunların programında üç ayrı engel
atlama yarımasına yer verilmitir: önce yüksek engellerden oluan bir yarıma,
sonra geni engellerden oluan bir baka yarıma, son olarak da karma bir final. Bu
yarımalarda, yüksek engellerde atıyla 1.85’i aan Fransız binici Dominique
Maximien Garderés birinci, yine aynı yükseklii atlayan talyan rakibi de ikinci oldu.
Geni engellerden oluan parkurda da Belçikalı Constant ven Langhendonck atıyla
6.1 metre atlayarak birincilii kazandı. Ferdi atlama yarımasının birincisi yine bir
Belçikalı binici Aimé Haegemann oldu. Ertesi yıl, 1901’de talya’nın Torino
kentinde yapılan yarımalara ilk olarak deiik ülkelerden gelen asker biniciler
katıldı; engel atlama yarımalarında ngiliz, talyan rakiplerinde daha usta olduklarını
kanıtladılar (Tutel, 1998, s.96).
1905’te Hollanda’nın La Haye kentinde yapılan bir toplantıda ilk uluslararası
engel atlama yarımalarının 1907 yılında, Londra’da Olympia’da yapılması
kararlatırıldı. Lonsdale Kontu’nun yönetiminde yapılan bu önemli yarımalarda,
deiik milletlerden, bu arada Birleik Amerika’ dan da davet edilen danımanlar ve
yöneticiler hazır bulundu, ödüller de tevik amacıyla gerçekten çok yüksek tutuldu.
Bu yarımalarda biniciler hem yüksek, hem de uzun engellerin yer aldıı bir parkur
alanında yarıtılar. Belçikalı ve Hollandalı binicilerin büyük baarılar kazandıı
yarımalarda ngiltere’de engel atlama sporunun gelimesinde büyük katkısı bulunan
ünlü birincilik kazanıldı.
1904 yılında, Birleik Amerika’nın St.Louis kentinde yapılan Üçüncü
Olimpiyatlarda atlı sporlara yer verilmemesi, binicilik meraklılarını çok üzmütü.
veçli Kont Von Rosen harekete geçerek, 1906’da, Uluslararası Olimpiyat
Komitesi’ne, atlı sporların da düzenli olarak Olimpiyat Oyunlarında yer alması için
bir öneride bulundu, ama nedense önerisi fazla bir ses getirmedi. Yine de modern
Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu Baron Pierre’de Coubertin, Von Rosen’den
1907’de toplanacak kongrede ele alınmak üzere daha ayrıntılı bir rapor hazırlamasını
istedi. Hazırlanan yeni rapora göre atlı yarımaların at terbiyesi, atlı pentatlon ve
“Jeu de la Rose” adı verilen atlı bir oyundan oluması öneriliyordu. Olimpiyat
Komitesi’nin ngiliz üyeleri, 1908’de Londra’da yapılması kararlatırılan oyunlarda
atlı sporlara yer vermeyi kabul ettiler. Uluslararası Komite ise ancak atlı deiik
ülkeden en az 24 binicinin katılmayı kabul etmesi halinde kararı onaylayacaklarını
bildirdiler. Ama sekiz ülkeden, hem de 88 binicinin adlarını kayıt listesine
kaydettirmelerine ramen, atlı sporlar nedense son anda programdan çıkartıldı. Kont
Van Rosen, buna ramen cesaretini kaybetmedi; 1912’de 5. Olimpiyat Oyunları’nın
sveç’te yapılacak olmasından da kuvvet alarak Prens Karl’ın da desteiyle oyunların
programına atlı sporları koydurmayı baardı. Program At terbiyesi, Askeri Yarıma
adı altında bir Konkur Komple ve bir de Engel Yarımasından oluuyordu (Tutel,
1998, s.97-98).
37
Binicilik sporları arasında bu bran olimpiyatlardaki en popüler olanıdır.
Engel atlamada gerçek ampiyonlar, büyük engelleri dokunmadan ama çabası içinde
olan atlardır. Bir engel atlama yarıması, çeitli konumlarda hazırlanmı bir engelli
parkur üzerinde, yarımacı ve at ikilisinin denendikleri bir yarımadır. Yarımanın
amacı, atın engele karı olan dikkati, becerisi, gücü, gidicilii ve itaati gibi
nitelikleriyle binicisinin becerisini ortaya çıkarmaktır.
Engel atlama parkurları geni bir alan etrafında ve içinde, birçok çeidi olan
kesin izleri takip eder. Parkurlar, parkur düzenleyicilerin kontrolünde hazırlanır. yi
hazırlanmı bir parkur, atı iini yaparken cezalandırmadan zevk alarak mücadele
etmesini salar. Manej içerisinde engeller, binicinin en fazla zamanı amadan
parkuru
tamamlayabilmeleri
için
aralarındaki
mesafeler
dikkatle
ölçülerek
yerletirilir. Parkurda genellikle 15-20 engel ve atlayı adedi olur. Engellerin ekil ve
görünümleri cezbedici olmalıdır.
Uluslararası Binicilik Federasyonu engellerin maksimum genilik ve
yüksekliklerini kurallarla belirler. Buna göre “Kudret”, “Güç ve Maharet
Yarımaları” veya “Yüksek Atlama Yarıması” dıında hiçbir engel 1.70 m.
yükseklii ve 2.00 m. genilii amamalıdır. Resmi olarak kabul görmü 6 çeit
engel vardır:
Dik Engel: Atın atlayıa kalktıı taraftaki tüm elemanlarının aynı düey
düzlemde olduu, önünde yer sırıı, çalı, yıınak ve apel gibi tanzim edici bir eyin
bulunmadıı engellerdir.
Geni Engel: Atın belirli bir yükseklii ve de genilii aynı anda atlamak için
çaba harcayacaı biçimde düzenlenmi engellerdir.
Sulu Hendek (Havuz):Ne önünde, ne ortasında ne de arkasında herhangi baka
bir engel bulunmayan içi su dolu engellerdir.
Kombine Engeller: Birbiri ardına iki, üç veya daha fazla atlayı gerektiren ve
her biri arasında en az 7 m. ve en fazla 12 m. mesafe bulunan ikili, üçlü veya daha
fazla gruplu engellerdir.
38
Banket, Tepecik ve Rampalar.
Kapalı Kombineler (Engeli sınırlayan elemanların ancak atlamak suretiyle
geçilebilen engellerdir). Yarı Kapalı Kombineler ve Yarı Açık Kombineler (Bir tarafı
açık dier tarafı kapalı olan kombine engellerdir) (FEI, 1996, s.24-30).
Bu engeller ve atlayılar tekli ve birkaç safhalı, düz veya kavisli hatlarda
olabilirler. Engeller arasındaki mesafelerin farklı olması, atın engeli hatasız aması
için gerekli olan hız, tempo ve adım uzunluunu salayıp salayamadıını belirler.
Amaç parkuru hatasız ve zamanında bitirmektir.
Uluslararası Binicilik Federasyonu tarafından belirtilen kurallara göre
aaıdaki durumlarda binici elenir.;
-Yarımaya balamadan önce sahadaki bir engeli atlamak veya atlamaya teebbüs
etmek,
-Balama iaretinden önce balamak ve parkurun birinci engelini atlamak,
-Balangıç veya biti hatlarını fanyonlar arasından geçmeyi veya mecburi geçi
noktalarını ihmal etmek,
-Yarıma süresince parkur izine ait olmayan bir engeli atlamak ve atlamaya teebbüs
etmek,
-Parkurun bir engelini atlamayı ihmal etmek,
-Bir engeli yanlı sırada atlamak,
-En fazla zamanı amak,
-Devrilmi bir engeli tekrar düzeltilmesini beklemeden atlamak,
-Bir inkıta sonrası çan sesini beklemeden bir engeli atlamak,
-Bir ret, kaçma veya düme sonrası kombine bir engelin tüm elemanlarını tekrar
atlamamak (Bir kombine engelin kapalı kısmında olursa bu hariçtir),
-Kombine bir engelin her elemanını ayrı ayrı ve sırasında atlamamak,
-Balangıç hattını geçmeden bir yarımanın ilk engelini atlamak,
-Sahayı terk etmeden önce biti hattını at üzerinde geçmemek,
-Parkura balama öncesi dahil hakem heyetinin izni olmadan yarımacı/veya atın
sahayı terk etmesi,
39
-Serbest kalmı bir atın parkura balama öncesi dahil parkurun bitiminden önce
sahayı terk etmesi,
-Tok ve/veya gözlük hariç yarıma süresince at üzerinde iken herhangi bir cismi
almak, kabul etmek,
-75 cm. den uzun veya ucunda aırlık olan bir kamçıyı sahada, çalıma ve ısıtma
alanlarında veya yarıma sahasının hemen civarında kullanmak,
-Yarımacı veya atın yarımayı tamamlamasına engel olacak bir kazanın vuku
bulması,
-Kapalı kombine bir engelin yerini deitirmek veya doru yönde atlayarak terk
etmemek,
-Yarıma süresince iki kez itaatsizliin olması,
-Yarıma süresince birinci veya ikinci düü,
-Bir kaçma sonrası hatanın vuku bulduu engeli tekrar atlamaya teebbüs etmemek,
-Hakem heyeti herhangi bir sebepten yarımacı ve atın yarımaya devam
edemeyeceine karar veriyorsa (FEI, 1996, s.53-55).
Yarıma sonrasında bireysel sıralamada en düük ceza puanına sahip
yarımacı birinci olur. Cezalardaki eitlik durumunda en kısa zamanda parkuru
bitiren yarımacı birinci olur. Eer yarımanın artlarında var ise her yarımacının
kendi atına bindii bir baraj yapılır. Tekrar eitlik olursa herhangi bir madalya için
yarımacıların sırası eit olur.
Ekip yarımalarında ise her ekibin en az ceza puanına sahip üç yarımacısının
ceza puanları toplamı ekibin toplam netice puanlarını verir.Birincilik için baraj
koulması art olursa ilgili ekiplerin tüm yarımacı ve atları baraja katılabilirler.
Ekiplerin eitlii halinde her ekibin en iyi üç yarımacısının parkur zamanları
toplamına göre sıralama yapılır.
Tüm engel atlama yarımalarının hep aynı tipte olması tabi ki düünülemez.
Bu yarımaların deiik türlerde yapılması yarımacı ve seyircilerin ilgisini artırmak
açısından önemli bir etkendir. Gerek bireysel gerekse ekipler için birçok deiik
engel atlama yarıması vardır. Bunlar;
40
Normal Yarımalar ve Grand Prix Yarımaları: Esas ilke olarak engel atlama
maharetinin ölçüldüü, herhangi bir eitlik halinde birincilik için, bir veya en fazla
iki barajla, parkur zamanının da dikkate alındıı yarımalardır.
Kudret: Sınırlı sayıdaki büyük engellerle atın kabiliyetini ortaya çıkaran
yarımalardır.
Av Yarımaları veya Sürat ve Maharet Yarımaları: zlerin mutlaka virajlı,
engellerin alıılandan deiik, daha zor engelleri atlayarak iz kısaltmaya izin veren,
atın itaatini, sevk ve idare kolaylıını ve süratini ortaya çıkaran yarımalardır (FEI,
1996, s.81-83).
1912 yılından günümüze kadar yapılan olimpiyatlarda bu branta alınan
neticeler EK-B’de sunulmutur (Baryant, 2000, s.181-185).
3.2.3. Üç Günlük Yarıma (3Days Event, Concurcomplet, Konkurkomple)
Üç günlük yarıma, ilk olarak süvari atlarını test etmek amacıyla baladı.
Süvari atlarının, uzun mesafeler kat etmeye, arazideki doal engelleri atlamaya ve
eitimlerde manevraları tam manasıyla yapmalarına ihtiyaç duyuluyordu. Bu amaçla
ilk yarımalar Avrupa’da 1902 yılında yapıldı ve hala devam etmektedir.
Bu yarıma, hakikaten iyi bir süvari veya av atının antrenmanın ve vaziyetin
en iyi zamanında verebilecei dayanıklılık derecesini ispat için yapılır. Aynı
zamanda binicinin atını arazide kullanma ve yürüyü bilgisini gösterir (At Dergisi,
1936, s.5).
Üç günlük yarımanın kendine özgü farklılıı, bu branta kullanılacak atın
kalitesinde farklı özelliklerin bir arada bulunmasını zorunlu kılmaktadır. At
terbiyesinde binicinin isteklerine tam bir itaat ve izlenme keyfi vermeli, arazideki
kros parkurunun stibli ve dier yollarında dayanıklılık ve çeviklik, engel atlamada ise
dikkat ve cesaret gerektiren doru teknie sahip olmalıdır (Meade, 1990, s.111).
41
Dier branlarda olduu gibi ulusal ve uluslararası federasyonlarca zorluk
derecelerine göre çeitli kategorilerde gerçekletirilen üç günlük yarıma, bir
binicinin aynı atla, üç gün üst üste ve birbirinden tamamen ayrı olarak icra edecei,
ilk gün at terbiyesi, ikinci gün arazideki doal engeller üzerinde çeitli fasıla ve
bölümlerde yapılacak kros ve nihayette aynı atla son gün yapılacak engel atlama
yarımalarından ibarettir. Her bir günde yapılan yarımalar kendi branları ile ilgili
ulusal veya uluslararası yarıma yönetmeliklerine göre icra edilirler.
At Terbiyesi (Dresaj):Yarımacı sayısına balı olarak birbirini izleyen iki
güne yayılabilir. Kurallar tarafından özellikle belirtilmemi her hangi bir durumda
“At Terbiyesi Yarıma Yönetmelii” uygulanır.
Arazi (Dayanıklılık):Arazi yarıması 4 bölümden oluur.
-A ve C bölümleri: Süratli veya yava dörtnalla koulan yollar ve izler.
-B bölümü: Dörtnalla koulan engelli stibli
-D bölümü: Dörtnalla koulan engelli arazi parkuru. Bu bölümdeki engeller sabit,
ekil ve görünü olarak cezbedici olmalıdır. Doal engeller kullanıldıında, eer
gerekiyorsa
yarıma
boyunca
aynı
durumda
kalmalarını
salamak
için
salamlatırılmalıdır. Atın düüp engellerin arasında sıkıması veya kendini
yaralaması olasılıına karı arazi engelleri, bir bölümünün kolayca sökülüp, kolayca
geri takılabilecei ekilde ina edilmelidir. Bu tip kolaylık engelin salamlıını
bozmamalıdır.
Engel Atlama: Bir engel atlama yarıması yapılır. Engel atlama yarıması
parkurunun uzunluu, hızı, engellerin boyutları, Üç Günlük Yarımanın genelde
zorluuna, katılan binicilerin özelliklerine ve dier at terbiyesi ve arazi
yarımalarının zorluuna balıdır. Kurallar tarafından özellikle belirtilmemi her
hangi bir durumda “Engel Atlama Yarıma Yönetmelii” uygulanır (FEI, 1995,
s.13).
Yarıma boyunca toplam 5 kontrol yapılır;
1.Atların Gelilerindeki Kontrolü: Atların yarıma bölgesine varılarında yapılır.
2.lk At Kontrolü: At Terbiyesi Yarımasından normalde bir gün öncesinde yapılır.
42
3.kinci At Kontrolü: C bölümünden sonra ve D bölümünden önce verilen 10 dk.lık
dinlenme sırasında yapılır.
4.D Bölümünden Sonraki Muayene: Yarımacı D bölümünü bitirdikten sonra yapılır.
5.Üçüncü At kontrolü: Engel Atlama Yarımasından önce yapılır.
Arazi bölümünde aaıdaki durumlarda elemine yetkisi Hakem Kuruluna aittir:
-Aynı engelde 3ncü itaatsizlik, kaçma veya daire
-Atın ve/veya binicinin ikinci düüü
-Kural dıı yardım almak
-Balama iareti verilmeden yarımaya balamak
-Kendini geçmekte olan bir biniciyi kasıtlı engellemek
-Baka bir biniciyi geçerken kasıtlı tehlike yaratmak
-aret verildiinde durmamak
u durumlarda ise kesin elemine olunur:
-kinci at muayenesinde yorgunluk veya sakatlık
-Ata zalimce davranmak
-Uygun olmayan teçhizatla yarımak
-Zorunlu geçi veya bir engeli geçmemek
-Engeli tersinden atlamak veya zorunlu geçi noktasını tersinden geçmek (FEI, 1995,
s.28-71).
Birinci gün “At Terbiyesi” yarımasında, yarımacıların hakemler tarafından
aldıkları puanlar ceza puanlarına dönütürülür. Bu sonuçlar sıralamayı tespit etmek
üzere kaydedilirler ve yayınlanırlar. kinci gün “Arazi” yarımasında, her
yarımacının engellerden aldıı ceza puanları, dört bölümün herhangi birinde belirli
zamanı amak sureti ile alabilecei ceza puanlarına eklenir. Bunlar da kaydedilir ve
yayınlanır. Üçüncü gün yapılan “Engel Atlama” yarımalarında, her yarımacının
engellerden aldıkları ceza puanları, belirli zamanı aması durumunda alabilecei ceza
puanlarına eklenir ve tüm sonuçlar sıralama için kaydedilir ve yayınlanır.
43
Bireyseli kazanan yarımacı, her bir yarımacının aldıı ceza puanları
toplandıktan sonra, en düük toplam ceza puanı alan binicidir. Toplam ceza puanları
eitliinde, krostaki puanlar sıralamayı belirler, eitlik bozulmazsa stibli puanları,
yine bozulmazsa krosta belirli zamana en yakın parkur zamanı esas alınır. Takım
yarımalarında ise, en iyi üç yarımacının sonuç puanları toplandıktan sonra en
düük toplam ceza puanını alan takım birinci olur.
1912 yılından günümüze kadar yapılan olimpiyatlarda bu branta alınan
neticeler EK-C’de sunulmutur (Baryant, 2000, s.143-147).
3.3. Modern Olimpiyatlarda Binicilik
Modern Olimpiyatların baladıı 1896 yılı öncesinde XVIII. yüzyılın
sonlarından itibaren özellikle ngiltere merkezli birçok Avrupa ülkesi ve Amerika’da,
bata atletizm olmak üzere sportif yarımalar yapılmaya balanmıtı. Olimpiyat
Oyunları kavramı her ne kadar bu dönemde konuulmaya balanmısa da
uygulamaya geçme konusunda ülkeler henüz kendilerini hazır hissetmiyorlardı.
1859, 1870, 1875 ve 1889 yıllarında yapılan yarımalar ilk olimpiyat öncesi
denemeler olarak kabul edilebilir ve binicilik sporları da bu yarımalara 1859 yılında
dahil edilmitir (Messinesi, 1973, s.51-55).
Modern Olimpizm felsefesinin babası Baron Pierre de Courbetin, kendi
eitim anlayıı uyarınca, sporun yaratıcı, iyiletirici, birletirici ve eitici öneminin
tüm dünyaya benimsetilmesini amaçlayarak, Antik Yunan dünyasında düzenlenen ve
arka planında bir tür kutsallıın bulunduu, hem bedene, hem de ruha yönelik olan
Olimpiyat Oyunlarını yeniden canlandırmayı tasarladı
lk uluslararası karılamayı 1892 yılında Fransa’da ngiltere’nin de
katılımıyla yapan Coubertin, müteakip yıllarda farklı ülkelerden gelen kafileleri tören
ve kutlamalarla karılayarak modern oyunların antik zamanda olduu gibi ziyafet ve
enliklerle sonlandırılması gerektiini hisseti (Kristy, 1995, 37-38).
44
1892 yılında “Modern Dünyada Beden Eitimi” konulu bir konuma yapan
Pierre de Coubertin ilk defa olarak “Olimpik Oyunları ihya edelim” dedi. 1894
yılında Oaris Kongresi’nde Amerika ve Avrupa’nın 12 ülkesinden gelen delegeler
oybirlii ile Modern Olimpiyat Oyunlarının yapılmasını ve Baron Pierre de
Coubertin’in tezini onaylamılar ve böylece OLMPZM düünce ve felsefesi ortaya
çıkmı, Uluslararası Olimpiyat Komitesi kurulmutur. Bundan sonraki iki yıl
olimpiyat oyunlarının hazırlıkları ile geçti ve 5 Nisan 1896’da Atina’da 14 ülkeden
yaklaık 245 erkek sporcunun 43 branta yarılara itiraki ile ilk Modern Olimpiyat
Oyunları baladı (TMOK, 1985, s.31). Bayan sporcuların tarihte katıldıkları ilk
olimpiyat oyunları ise 1900 yılında Paris’te yapılan II.Olimpiyat Oyunları olmutur
(Wheeler, 1995, s.34).
Modern Olimpizm Felsefesinin babası Baron Pierre de Coubertin, binicilikle
ilgili olarak: “Ruh, yani zihin ve karakter kendisinden daha güçlü olan hayvan bedeni
üzerinde duran bir binicidir ve ruh eitip yönetmek için bu kendisinden üstün gücü
ustalıkla yönlendirdiinde, bedeni aracılııyla kendisini bulur. Yetkin bir at
eitimcisi, temel ilkelerini sıralarken “at” ve “binici” terimlerini “beden” ve “ruh”
olarak deitirseydi ne kadar güzel bir ahlak kitabı yazmı olurdu” diyerek biniciliin
önemini belirtmitir (Coubertin, 1906, s.125-126).
1901-1903 yıllarında talyan Ütm.Frederrico Caprilli, eski Türklerin sava
biniinden de esinlenerek “binici, at üzerinde bir engeli atlarken pozisyonunu nasıl
muhafaza temeli ki at ile binici arasındaki denge ve uyum engelin baarıyla
atlanmasına yardımcı olsun” ana fikrine yönelik olarak yaptıı çalımalar
neticesinde, Pinerolo Tordo Quinto Binicilik Okulu’nda “Engel Atlama” oturuunu
kefederek bu branın gelimesine büyük katkı saladı.
Binicilik tarihinin bugünkü anlayıa temel oluturan deiimi talya’da
gerçekleti. Caprilli 1902 yılında öne yatarak atlama stilini gelitirdi. Caprilli’nin,
atın psikolojisi ve hareket yeteneini dikkate alan modern atlayı teknii, 1903–1907
yıllarından itibaren talya Süvari Okulu’nda benimsendi ve uluslararası temaslarla
45
atlı spor yarımalarının gelitii yüzyıl baında da hızla yayıldı (Emirolu, 2002,
s.181-182).
Bu gelimeler olurken, biniciliin farklı branlarında çeitli ülkelerde ulusal
ve uluslararası yarımalar düzenlenmeye balamıtı. 1896 yılında düzenlenmeye
balanan olimpiyatlara binicilik dâhil edilmedi. Ve ilk olarak 1900 yılında Paris’te
düzenlenen olimpiyat oyunlarında yapılan engel atlama yarımalarıyla birlikte
binicilik olimpiyatlardaki yerini almı oldu. Fakat her üç binicilik branı birden 1912
yılında SVEÇ/Stockholm’deki olimpiyatlarda resmi olarak olimpik spor kabul
edildi. lk defa bu olimpiyatlarda 7 ülkeden 27 yarımacı her üç branta da (Engel
Atlama, Üç Günlük Yarıma ve At Terbiyesi) yarıtılar. Bu yarımalar 5 günlük bir
sürede tamamlandı.
II.Dünya Savaından sonra modern sporlardaki gelime çok hızlı oldu, fakat
uluslararası binicilik yarımalarına katılım beklenenin altındaydı. Hepsi birbirlerini
ve hakemleri tanıyorlar ve neredeyse aynı olan yöresel kuralları kabul ediyorlardı.
Üç binicilik branının olimpik spor olarak kabul görmesiyle birlikte uluslararası
kuralların gereklilii art oldu. Böylece Mayıs 1921’de 10 ülkeden binicilik örgütleri
Lozan’da uluslararası bir federasyon kurmak için toplandılar.
FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu) 1921 yılında Belçika, Danimarka,
ABD, Fransa, talya, Japonya, Norveç ve sveç tarafından sviçre’nin Lausanne
kentinde kuruldu. FEI’nin en önemli amacı, binicilik sporunun tüm disiplinleri için
tek otorite olarak kurallar koymak ve programlar yapmak, bu sporu az gelimi
ülkelerde de yaygınlatırmak ve özel olarak atın sıhhatinin korumaya yönelik
düzenlemeler getirmektir (Bryant, 2000, s.33).
Bugün her binicilik branı kendi kuralları ile varlık gösteriyorlar. Uluslararası
Binicilik Federasyonun kurallarına göre; olimpiyatlarda her ülkeden 4 binici bir
takım oluturuyor ve en iyi üç puan hesaplamaya dâhil ediliyor. At terbiyesinde
alınan puanların ortalaması hesaplanıyor ve en yüksek puanı alan takım birinci
46
oluyor. Engel atlamada ve üç günlük yarımada ise ceza puanları ve hatalar
toplanıyor, en düük puanı alan takım birinci oluyor.
Binicilik sporunun, bir harp aracı olarak kullanılmasından oluan tarihi
birikim sonucunda ilk olarak askerler tarafından yapılmaya balaması doal bir tespit
olarak görülecektir. Bu sebepledir ki II.Dünya Savaı sonrasına kadar Olimpiyat
Oyunlarına katılan binicilerin tamamına yakını asker ve dolayısıyla erkek
binicilerden olumaktaydı. 1952 yılında bu kısıtlama kaldırıldı ve binicilik
branlarında bayanlar ve erkekler olimpiyatlara katılmaya baladı.
Binicilik Olimpiyatları yıllarca erkeklerin katıldıı bir kulüp havasındaydı.
1950’li yıllarda spor sivillemeye balayınca öncelikle bireysel disiplinlerde bayan
binicilerin de 1952 Helsinki Olimpiyatlarından itibaren oyunlara katılmalarına izin
verildi. En zor ve sıkıntılı bran olan Üç Günlük Yarıma (Konkur Komple) dalında
ise ilk bayan binici 1964 Tokyo Olimpiyat Oyunlarında yer almıtır (Lechenberg,
1964, s.369).
1912 yılından 2004 yılına kadar yapılan tüm olimpiyat oyunlarında yer alan
binicilik sporu sadece 1956 Melbourne Olimpiyat Oyunlarında Avustralya
hükümetinin canlı hayvanlar için koyduu 6 aylık karantina uygulamasında sürenin
kısaltılması talebine olumlu cevap vermemesi üzerine Binicilik Olimpiyat Oyunları
aynı yıl Haziran ayında Stockholm/sveç’te yapıldı (Kindersley, 2004, s.93).
I.Dünya savaı nedeniyle 1916 yılında Berlin’de yapılması planlanan 6ncı
Olimpiyat Oyunları ile II.Dünya savaı nedeni ile 1940 yılında Helsinki ve 1944
yılında Londra’da planlanan 12 ve 13ncü oyunlar iptal edilmi olup (Lucas,1980,
s.19,135), bu oyunlar haricindeki tüm olimpiyatlarda binicilik sporu her üç branta
yer almıtır.
Olimpiyat Oyunlarına katılmak için gerekli koullar, Uluslararası Binicilik
Federasyonu (FEI) her dört yılda bir yapılan Genel Asamble sonrası yayımlanan
“Olimpiyat
Oyunlarında
Binicilik
Yarımaları
Yönetmelii”nde
açıkça
47
belirtilmektedir. Oyunların düzenlenmeye baladıı ilk yıllarda sporun çok yaygın
olmaması sonucu uluslararası yarımalarda boy gösteren ülkelerin hemen hemen
hepsi ev sahibi ülke tarafından olimpiyatlara davet edilmekteydi. Ancak tüm spor
branlarında olduu gibi binicilik sporunda meydana gelen çok önemli gelimeler,
özellikle biniciliin ekonomilerine katkı salayan devasa bir endüstri haline gelmekte
olan ülke sayılarındaki sürekli artı, at ile binici üretimi ve eitimindeki nicelik ve
nitelikteki yükselen kalite, bu sporun olimpik yarımalarına katılımına da bir
sınırlama ve bir yeterlilik artı koyma gerekliliini zorunlu kılmıtır.
FEI tarafından ilgili yönetmeliin ekinde yayınlanan “FEI Olimpik Seçim
Grupları” ülkelerin, zorluk derecelerine göre tespit edilmi uluslararası ve bölgesel
yarımalar ile Avrupa ve Dünya ampiyonaları dâhil olmak üzere her bir resmi
uluslararası yarımada elde edecekleri puanların toplamına göre olimpiyat oyunlarına
katılabilecekleri açıkça belirtilmitir.
48
BÖLÜM 4
TÜRKYE’DE BNCLK SPORUNUN TARHSEL VE
OLMPK GELM
4.1. Türk Kültüründe At, Atlı Sporlar ve Binicilik
At ve Türk, tarih boyunca iki karde, iki arkada, iki yaren gibi olmulardır.
Günümüzdeki
at
kültürünü
ve
atçılıı
anlayabilmek
ve
daha
doru
deerlendirebilmek maksadıyla kısaca tarihi birliktelik hakkında bilgi edinmek
gerei vardır.
Türkler ata çok kıymet vermilerdir. At Türklerin alâmetifarikaları haline
gelmitir. At, kahramanlıın, centilmenliin bir sembolüdür. Türkler ata çok kıymet
verip ondan tam manasıyla faydalanmasını bildikleri için geni tarih yapmılardır.
Zaruri tabiat artları karısında göç eden Türkler, gittikleri her yerde medeni
devletler kurmular, kahramanlıklarını ve civanmertliklerini ata balılıklarıyla
mütenasip olarak devam ettirmilerdir (Türker, 1971, s.5).
Tarihte büyük bir yeri olan at, Türkler için çok daha fazla anlam ifade eder.
nsanlık tarihi atı bir spor ve sava aracı olarak yıllarca kullanmıtır. Türk tarihinin
tüm dönemlerinde at, günümüzde de olduu gibi Türk Ulusu'nun sevgi, güven ve
ilgisini toplamı, kutsal olarak görülmü, saygınlık kazanmı, sanattan edebiyata,
müzie kadar geni yer almıtır. Atın Türkler tarafından evcilletirilmesiyle kurulan
bu ba; “Ku kanatsız, Türk atsız olmaz” sözü çok güzel anlatır. Eski Türklere ait at
kültürü ile ilgili bulgular bugün çeitli müzelerde sergilenmektedir. Orta Asya'da
Yenisey Bölgesi'nde kayalar üzerine yapılmı at resimleri ve çok eski dönemlere ait
mezarlardan çıkan eyaların üzerinde süsleme sanatı olarak at figürlerine
49
rastlanmaktadır. Eski Türk destanları ve efsanelerinde atın ayrı bir yeri vardır. Ouz
Destanı at ile balar ve Dede Korkut'ta at, insanla özdelemitir.
Dede Korkut Destanı’nda “Yayan erin umudu olmaz” sözü sık sık söylenerek,
atın Türkler için deeri baka bir ekilde fakat aynı ehemmiyetle ifade ediliyor. Ouz
Türkleri, devletlerini at üstünde kurdular ve Anadolu’ya da at üstünde geldiler.
Tarihçi E.Marcelin, Hunlara dair yazdıı eserinde, “...Türkler süvari muharebesinde
zayıf, cılız fakat yorgunluk nedir bilmezler. imek gibi süratli olan atları üzerinde
çakılı gibi dururlar ve hayatlarını at üzerinde geçirirler.....” demektedir (Güven,
1999, s.195).
At, Eski Türklerde insan ruhunu okayan u iki beeri imkânı salamıtır. Biri
at üstünde insanın kendisini bakalarından daha üstün hissetmesi, yani üstünlük
duygusu, dieri atın sürati sebebiyle kısa zamanda istenilen yere ulaabilme
itiyakının tatmini. Menghin’e göre ilki, Eski Türklerde “beylik gururu”nu
uyandırıyor, ikincisi ise geni ufuklara hükmetme “hakimiyet ve cihangirlik”
duygusunu kamçılıyordu (Sertkaya, 1995, 2-3).
Bu noktadan hareketle at ile Türkün binlerce yıldır devam eden birlikteliinde
atın Türkler için bir hayvan olmaktan çok, deerli bir varlık ve ulvi bir sembol haline
geldiini görmekteyiz. nsanlık tarihinde yer alan on altı Türk Devleti’nin
birçounun bayraında, at figürüne rastlamak mümkündür. Eski Türkler devlet
yönetimi için en önemli gördükleri üç kavram at, avrat ve silahtı. At; Türkler için
kuun kanadı ne kadar önemliyse o kadar önemliydi, avrat; devletin temelini
oluturan aile kavramını, silah ise devletin askeri gücünü temsil etmekteydi.
lk tarihsel belgemiz olan Göktürk yazıtlarından bu mücadeleci ve korkusuz
insanların hayatlarının çok zaman at, ok ve yay ile geçtii anlaılmaktadır. Dahası,
bu metinlerde atların ölümlerinden erlerin ölümleri gibi söz edilir. Bu da atı
uysallatıran Türklerin at ile bütünletiklerinin bir anlatımıdır (Güven, 1999, s.11).
50
Tarihin parlak geçmiini anlatan at, Türk’e armaandır. Armaanlar ise
kutsaldır. Türk’e bu kutsal armaanı hak ettiren, onun ata olan ilk hâkimiyeti, iyi
huylu ve sevimli bir canlı duruma getirme hakkıdır. Bunun içindir ki; Türk’ler atı
dövmez, kötü söz söylemez, sert davranılardan kaçınır, karde ve yoldatan daha
yakın bulur, oynamasını ve kinemesini uur sayarlardı. Turan hükümdarı Alp Er
TUNGA der ki; “Ay gök için ne ise, Türkler için at da odur.”
En eski çalardan beri Türklerin siyasi, dini, iktisadi ve sosyal hayatında atın
oynadıı merkezi rol meseleye açıklık kazandıran önemli bir nokta olarak
görülmektedir. W. Schmidt, “Türkler çok eskiden beri sürüler halinde at yetitirirler,
atın etini yer, sütünü içer, onu kurban olarak sunar ve her sene özellikle sava
atlarından binlercesini yabancı ülkelere ihraç ederek ekonomisini salarlardı”
(Schmidt, 1946, s.322) demektedir. Atı ilk evcilletiren Türklerin ilk düzenli atlı
süvari birliklerini oluturdukları ve dünyaya sava atı çaı açtıkları görülecektir.
Batılı aratırmacılardan M.Brion “OUZ Han’ın ordusu bile dünyanın dört cihetine
göre dört ayrı renge ayrılır; imal fırkasının atları yaız, cenup fırkasının atları kula,
garp fırkasının atları kır, ark fırkasının atları da bakla kırı rengindedir” demektedir
(Durmu, 1993, s.141).
Türkler geni otlaklara sahip oldukları için en çok ve en iyi atları
beslemilerdir. Avrupalılar Türkler kadar çok kaliteli atlara sahip olamadıkları için
Türklere daima yenilmilerdir. Jean Paul Roux’un yazdıı “Türklerin Tarihi” isimli
kitapta “Türkler isteselerdi bütün dünyayı fethedebilirlerdi. Ancak onlar atlarını
besleyebilecek otlakların bulunmadıı ülkelere gitmediler” demitir (Güleç, 1996,
s.49).
slam öncesi Türk toplumlarının yaayılarında atı her yönüyle görmek
mümkündür. Çin kaynaklarında yer alan Göktürk çaına ait deiik 11 at türü olduu
bildirilmektedir. Aslında o devre ait yunan kaynakları Türk–at beraberliini
“....Henüz ayakta durabilecek Hun çocuunun yanında eyerlenmi at hazır
bulunur…. Hun Türkleri at üstünde yerler, içerler, alı-veri ederler, sohbet ederler
51
ve uyurlar …. At baka bir kavmi yalnız sırtında taıdıı halde, Hunlar at üstünde
ikamet ederler…” eklinde tarif eder (Homeyer, 1951, s. 91).
Eski Türk toplumlarında hangi sebeple yapılmı olursa olsun uygulanan spor
türlerinde ana unsur “At”tır. Atın semavi bir meneiden geldiine olan inançları
Türklerin bu hayvana verdikleri deer ile yakından ilgilidir. Tarih boyunca atı kutlu
saymı, bir “At Kültü” meydana getirmi, ayinlerde kurban edip, merasim ve ölende
yemilerdir (Eröz, 1983, s.35).
Ata balı kültür, at kültürüne dayalı sportif aktiviteleri de ortaya çıkarmı,
günümüzde Türkiye’de ve Türk dünyasında halen uygulanmakta olan Beyge, Olak
kapmaca(Gökbörü/Buzkai), Gümü kapma, Atlı Güre, Kız Kovalama, Cambı
Atma, Cirit ve Yorga/Rahvan at yarıları gibi çok sayıda atlı sporu miras bırakmıtır
(Yıldıran, 1999, s.44).
Orta Asya Türklerinde çevgan ve gökbörü youn oynanırken, Anadolu
Selçukluları ve Osmanlı mparatorluu dönemlerinde görülen cirit, ovalık ve dalık
kesimlerin oyunudur. Mısır’a da Osmanlı Türkleri tarafından götürülmütür. Ciridin
anlamı kabuu soyulmu hurma ya da aaç dalıdır. Ciritteki denek ve sopalara “ok”
ya da “tahme” denir. Cirit hızlı koturulan at üzerinden, rakibin fırlattıı ciritlere
hedef olmaktan kaçınmak, onları havada yakalamak ve eldeki çöen denen sopalarla
savunmak eklinde oynanır.
Türkler, Türklüün yüksek vasıflarından birisi olan atıcılık hünerini, at
üzerindeki binicilik hüneriyle bütünletirmi, atı ile olan uyumlu birliktelii ile
çeviklik becerilerini cirit oyunuyla sergilemitir. Binlerce yıl boyunca devam ederek
günümüze kadar gelen ve su ciridi, menzil ciridi, düün ciridi, deri ciridi, ilkbahar
ciridi gibi çeitleri ile hala memleketimizde oynanan cirit, folklorumuzun çok önemli
bir kültürel deeri olarak kabul edilebilir.
Eski Türklerin “ata sporu” sayılabilecek branlardan biri de polo oyunu idi.
Poloya “çöen” adını veren Türkler, tahta çıkma törenlerinde bu oyunu oynardı.
52
Göktürkler’in “gökbörü” adlı oyunlarını gelitirerek “atlı hokeye” çevirdii
“polo”nun “atası”, ismini atlıların elindeki “çöen” adlı sopalardan almıtı. Çöen’e
bazı yörelerde Çöan, çevgan, çevgen, bandal, tubuk ya da tepik denilmitir. Tibetçe
“pulu” “top” anlamına gelirken Türkler ise topa “tepük” demekteydi (Ülkütaır,
1967, s.663).
Çöen, ekseriya altıar veya dörder kiilik karılıklı iki ekip halinde ve at
üzerinde geni ve düz bir meydanda oynanır. Çöen denilen ucu eri, çengelli ve sapı
1.30 cm. civarında olan bir denekle oynanır. Oyundaki amaç, hakemin saha
ortasında yere koyduu topu (tepük), yarımar saatlik devreler içinde karı takımın
kalesine sokarak veya muayyen hedefe isabet ettirerek fazla sayı yapabilmektir.
ngilizler, çöen (polo) oyununu XIX. yüzyılın ortalarında Hindistan’dan örenip,
1871 tarihinde ülkelerine götürmülerdir. Avrupa’da ilk defa 1872 tarihinde, ngiliz
Ordusunda askerler tarafından oynanmıtır.
Türkistan’da, Kırgızlar ve Türkmenler arasında çok bilinen ve oynanan bu
oyuna “gökböri”, “Kök-Börü”, ”Köp kûri”, “olak/ulak”, Afganistan’da “buzkai”,
Kazaklarda “kökbar, kökpar” gibi adlar verilmektedir. Gökbörü oyunu, tüm Türk
devletlerinde farklı bir ekilde oynanırsa da esas itibariyle kesilmi ve içi
temizlenerek dikilmi bir olaı yerde veya havada yakalayıp bacakları ile onu eeri
arasına sıkıtırarak komaya balayan oyuncuya rakip oyuncuların yetierek olaı
elinden almaya veya turunu tamamlamasını önlemeye çalıtıı bir atlı oyundur.
Atlı sporların en güzellerinden olan cirit ve çöen, Türk sporcularının
senelerce kanını kaynatan, büyük müsabakalarda halkın zevkle seyrettii birer oyun
olmutur. Bu oyunlar Osmanlı ve Selçuk Türklerinde olduu gibi Memlüklerde, Orta
Asya ve Hint Türklerinde de çok sevilmi ve yayılmıtır. Atlı ve hatta müzikli bir
spor olan cirit, oynayanlara ve seyredenlere çok yüksek evk ve heyecan veren son
derece zor, yüksek idmana ihtiyaç gösteren bir oyundur. Bu vasıflar itibarıyla çöen
de ciritten aaı kalmaz. Orta Asya Türklerinde beyge ve kökböri atlı spor
nevilerinin en çok sevilenlerindendir (Kunter, 1938, s.49-50).
53
4.2. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Binicilik Sporu
Binicilik
sporu
Osmanlı
mparatorluu’na
XX.
yüzyılın
balarında
Avrupa’dan gelmitir. Avrupa’da binicilik sporunun douu ise XV. yüzyılın
sonlarına dein uzanır. Fransız saraylarında sava talimi yapan övalyeler arasında
yapılan oyunlar ve yarımalar bugünkü modern biniciliin temelini atmıtır ve hızla
bütün Avrupa’ya yayılmıtır. Türkiye’ye modern anlamda biniciliin gelii ise, 1911
yılında Mahmut evket Paa tarafından açılan binicilik okulu ile olur.
1908 Merutiyet’inden sonra, ordumuzun hayvan ihtiyacını gidermek ve
yurdumuzdaki yerli at soyunu iyiletirmek amacıyla, Harbiye Nazırı Mahmut evket
Paa’nın istei dorultusunda bazı giriimlere balanır. stanbul li’ndeki, at neslinin
iyiletirilmesine yardımcı olmak amacıyla, “stanbul Islah-ı Nesl-i Fürs Cemiyeti”
adıyla bir dernek kurulur. Bu dernek, at soyunu iyiletirmek için depolar açıyor ve bu
arada koularda yaptırıyordu. Bu at yarılarını/koularını genelde stanbul’da Veli
Efendi Çayırı’nda düzenlerdi. 1916 yılında stanbul’da kurulan “Sipahi Ocaı” da
atçılıı kalkındırmak için çeitli konularda çalımıtır (Kahraman, 1995, s.644-655).
Mahmut evket Paa, Fransa’ya yaptıı bir ziyaret esnasında Saumur
Binicilik Okulu’nu görür, bu okulun benzerini kurmak için stanbul’a dönüp
çalımalara balar. Bu çalımaların sonucunda 1911 yılında Bakırköy’de kiralanan
bir binada “Süvari Binicilik ve Tatbikat Okulu” (Sv.Bnc.Tatb.Ok.) adı altında bir
okul açar. lk dönemde okul müdürlüüne Almanya’dan Yb. Bob isminde bir
binicilik uzmanı getirir. Bu okulda ilk yıllar sportif binicilikten çok, askeri amaca
yönelik bir binicilik sistemi uygulaması yapılır (Sv.Bnc.Tatb.Ok.Br., 1943, s.59).
Fakat bu okul ilk kurulu yılındaki birçok noksanlıkları nedeniyle hedefine ulaamaz.
Okuldaki araçların noksan oluu ve okulun birinci devresini tamamlayarak ikinci
devre hazırlıklarıyla uraırken, Balkan Harbi’nin balaması, doal olarak
çalımaların durmasına neden olur.
Balkan Harbi’nden sonra, okul yeniden kurularak canlanmaya balar.
Müdürlüüne Alman Yb. BOB’un yardımcısı olan süvari Bnb. MAHMUT
54
getirilir. Okul, pek az süre Davutpaa Kılası'nda kaldıktan sonra, Orhaniye'de ki
pavyonlara taınır. Burası da amaca uygun olmadıından, iyi bir okul binasının
yapılması için, okul müdüriyetinin isteine bavurulur. Ancak bu sırada Bnb.
MAHMUT’un okul müdürlüünden ayrılması üzerine, yerine Bnb. ESAT tayin
edilmitir. Daha sonra, stanbul Valisi olan merhum General ESAT, ilk i olarak
okulu Haydarpaa'da, yeni ina edilmi olan imendifer Taburu Kılası’na
naklettirir ve büyük uralarla okulun gereksinmelerini gidermeye çalıır. Bu
arada, Çifteler tay deposundan birçok genç (remont) at, terbiye için okula getirilmi
ve eitimlerine balamıtır (Temurlenk, 2000, s.11).
Okulu ziyaret eden, Heyet-i slâhiye Reisi Alman General Liman Von
SANDERS’in önerileri üzerine, süvari Yb. Fon LAVFER’in Okul Müdüriyetine
tayini yapılır. Bnb. Esat ise okul müdür yardımcısı olarak kalır. LAVFER, Alman
ordusunda sportif binicilikten çok askeri binicilik alanında uzmanlamı, deerli bir
subay olarak bilinir. At bakımı fikrinin yerletirilmesi için de, ahır komutanı
olarak Almanya’dan Koter isminde bir astsubay uzman getirilir. Böylece ahırlarda
ki salık, temizlik, bakım ve düzen yüksek bir duruma çıkartılmaya çalıılır. Okul
birkaç devreden sonra düzenli ve iyi çalımaları sonucu Binicilik Okulu denebilecek
duruma gelmek üzereyken Birinci Dünya Savaı seferberlii balar. Bu nedenle,
binicilik okulunun bu iyi duruma gelen yaamına son verilir.
Bu devrede temel ve iptidai binicilik üzerinde durulduundan yüksek
binicilie geçilememi, eldeki atlar da genç olduundan, atların yetitirilmesiyle
binicilerinin oturularının düzeltilmesi ile yetinilmi ve Birinci Dünya Savaının
balaması ile personeli kıtalara gönderilen okul, 1914 yılında kapanmıtır (Süvari
Yarıma Gr. Br, 1967, s.5).
1914-1918 Yılları arasında kapanan okul, 1919-1921 yılları arasında
Abidinpaa (ANKARA) sırtlarındaki askeri tesislerde, Sakarya Muharebesi için
süvari talimgahı olarak görev yapar. 1922 yılında ise BÜYÜK TAARRUZ’dan önce
Konya Ilgın’da smet nönü’nün emri üzerine Bnb.Kurtcebe NOYAN komutasında,
55
üstün baarılar kazanmı subaylar yetitiren bir binicilik okulu açılmıtır. Fakat bu
okul da sava sonrası kapatılır (Temurlenk, 2000, s.11).
Her ne kadar bir okul açılsa da Osmanlı mparatorluu’nun içinde bulunduu
durum Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaı ve takip eden yıllardaki Kurtulu Savaı
nedeniyle okul defaten kapatılıp yeniden açılır, fakat sportif anlamda binicilikten çok
süvari talimgâhı olarak hizmet eder. Dolayısı ile Cumhuriyet döneminden önce
modern anlamda binicilik sporunun temelleri yurdumuzda atılmaya çalıılmı fakat o
an için Osmanlı mparatorluu’nun içinde bulunduu siyasi durum ülkenin sürekli
savalara sürüklenmesine sebep olmutur. Binicilik sporu orduya balı süvari
birliklerinde yerletirilmeye çalııldıı için, bu birliklerin savaa yönelik talimleri ve
bizzat katılımları nedeniyle istenilen seviyeye ulaılamamıtır.
Birbiri ardına gelen savalar, sadece binicilik eitiminin istikrarlı bir ekilde
yapılmasını engellememi aynı zamanda binicilik sporunun ana unsurlarından olan at
üretimi, neslin korunması ve ıslahını da olumsuz olarak etkilemitir. Yüzyıllar
boyunca tüm dünyaya at ihraç eden Türk devletleri, Osmanlının çöküe balamasıyla
birlikte at üretiminde önce durgunluk dönemine girmi, bilahare ihtiyaca binaen at
ithalatına balamıtır.
Cumhuriyet devrine Türk atçılıı, muhtelif sebeplerle pek fena bir durumda
girmiti. Milli ekonomimizde önemli rolü olan hayvan servetimizin bu sahadaki
kalkınmada oynayacaı önemli vazifeyi takdir eden milli hükümet, Cumhuriyetin
ilanından önce intihabat esnasında yayımladıı dokuz umde arasında hayvan
yetitirme ve ıslah ilerine önemli bir yer ayırmıtır. Bu suretle Cumhuriyetin kurulu
anlarından itibaren Devlet programı arasında at yetitiriciliinin ilk temeli bu suretle
atılmıtır (Akdoan, 1958, s.41). Ülkemizde modern anlamada binicilik sporunun
fikri hazırlıkları bu dönemde atıldıı için yeterli seviyede olmasa da mevcut bilgi
birikimi ile at ve binici yetitirilmesi salanmıtır. Bunlar, Cumhuriyet Dönemi
biniciliinin altyapısını oluturma açısından büyük önem arz eder.
56
4.3. Cumhuriyet Sonrası Dönemde Binicilik Sporu ve Olimpik Geliimi
Balkan Savaı, 1nci Dünya Savaı, arkasından Kurtulu Savaı
nedeniyle, Türkiye'de atlarda görülen azalma, Cumhuriyet döneminde atçılıı ve
binicilii olumsuz yönde etkilemi, dolayısıyla zorunlu olarak dıarıdan at
alımları her yıl düzenli yapılmıtır. Ancak, "Türk Binicilik Ekibi'nin Türk kanı
atlarla yarımalara katılması" ile ilgili çalımalara, dönemin Babakanı Sayın
smet NÖNÜ’nün direktifleriyle büyük bir hız verilmiti. "Dünya Biniciliinde
baarılı olmak için nasıl atlar gerekiyor?" sorusuna çözüm için 1924 yılında
kurulan Karacabey Harasının aratırmalarına, 1941 yılında Fransa Askeri Ataesi
ve yıllardır Türkiye'de öretmenlik yapan Alb. F. Albert TATON'nun da
katılımlarıyla devam etmitir. Sert, cesur, akıllı, ancak küçük ve eski iyi Türk kanı
atların, iri Macar Nonnius, Arap ve ngiliz safkanlarıyla karıtırılmasından çada
binicilie elverili "Karacabey Yarım Kan" ırk çalımaları meyvelerini 1970
yıllarında vermeye balamıken bazı acele ve olumsuz raporlar nedeniyle ne
yazık ki bu çalımalar bırakılmıtır. Dolayısıyla yeniden dıa baımlılıımız söz
konusu olmutur (Temurlenk, 2000, s.13).
Karacabey harasının açılmasını müteakip, 1927 yılında Bavekil smet
Paa’nın yardımları ile Yarı ve Islah Encümeni tarafından açılan Karacabey
Binicilik Mektebi, haralar, aygır depoları için mütehassıs seyis binici, hayvan
mürebbisi, tekilat memuru, ahırcıbaı ve jokey adayları yetitirme çalımalarına
balamıtır (Halil, 1933, s.5).
Süvari Binicilik ve Tatbikat Okulu, 1925 yılında stanbul Orhaniye’ye
taınmı, müdürlüüne Kurtulu Savaı’nda 1.Sv.Tüm.K.Alb Mehmet Ali Menkü
getirilmitir (Emirolu, 2003, s.235). Bu dönemlerde okulun noksanlıklarını gören
süvari müfettii General Sami SABT'in raporlarıyla Fransa Saumur Le Cadre
Noir Binicilik Okulu'na 1925 yılında Yzb. Tahsin YAZICI ve Yzb. Avni BANA,
talyan Binicilik Okulu'na (Pinerolo Tordo Quinto) ise 1928 yılında Yzb. Ömer Vehbi
SAVAER ve Ütm. Avni Bey (talyan Avni) kursa gönderilir. Ayrıca Saumur
Binicilik Okulu'na Ahmet NUR Bey, Hannover (Almanya) Binicilik Okulu'na
57
Yzb. Ziya BORA (1937-1939) gönderilerek, bu okullarda eitim ve öretim görürler.
Bunlar yurda döndüklerinde uzun süre Binicilik Okulu'nda öretmenlik yaparak çok
deerli binici subaylar yetitirmilerdir. stenilen gerçek binicilik okul yaamı ve
sportif binicilik bu dönemlerde balar (Sv.Bnc.Tatb.Ok. Br., 1943, s.21).
1927 yılının sonlarında Orhaniye’deki binicilik okulu Pangaltı’daki Harbiye
Okulu Binasının Hünkâr Dairesine nakledilmi, kapalı ve açık manejlerle Sipahi
Ocaı’nın bir kısmı da okula verilmitir. Bu arada yüksek at terbiyesi ve konkurhipik
çalımalarının temeli atılmı, Türk biniciliinin namını dünyaya tanıtan binici ve
atlar bu dönemde yetimilerdir (Süvari Yarıma Gr. Br, 1967, s.5).
1927 yılında Fransa'dan Bnb. FAVUER adında bir binicilik uzmanı getirtilir.
Ülkesinde deerli ve deneyimli bir öretmen olmasına karın oldukça yalı olan
FAVUER, engel atlayıları ve zorlu arazi binileri gibi, günün binicilik isteklerine
uygun öretim ve eitim yaptıramaz. Ancak, süvari gösteri çalımalarına büyük
katkısı olmutur. FAVUER, Binicilik Okulu'nda iki yıl kaldıktan sonra 1928 yılında
ülkesine döner. Açılan kurslarda Bnb. Esat CAN, Yzb. Tevfik KILIÇ, Tavap TARZ,
Bnb. Behzat BEY, Alb. Ekrem RECEP ve Feyzullah DOAN gibi subaylar yüksek
binicilik bilgisi alarak, Binicilik Okulunda yüksek at terbiyesi ve atlama
çalımalarının temelini atarlar.
Bnb. FAVUER'den sonra yüksek seviye binicilik öretmeni arayıına
giren okul, Saumur/Fransa Binicilik Okulu ile temasa girmi ancak sonuç
alamamıtır. O dönemde Suriye'de görev yapan Ütm. F. Albert TATON
Türkiye’de çalımaya gönüllü olmutur.1928 yılında göreve balamıtır (Hiçyılmaz,
1974, s. 149).
Bu dönemde yetien subaylar arasında özellikle yüksek yetenek gösteren,
Türk Bayraını uluslararası yarı alanlarında dalgalandıran ve Türk Biniciliinin
adını dünyaya tanıtan Yzb. Kılıç TEVFK, Ö.Vehbi SAVAER, talyan Sarı Avni,
Sami YANARDA, Ziya BORA, Avni BANA, Cevat KULA, Tm. Saim
POLATKAN, Sadettin EROKAY, Eyüp ÖNCÜ, Cevat GÜRKAN ve daha birçok
58
deerli biniciler yetimitir. TATON Uluslararası binicilik yarılarına katılma
amacıyla yukarıda sözü edilen ekip subayları ile birlikte Tm. Fahri LHAN,
Hamdi BARLAS, Avni KARACA, hsan AKAL, Kudret KASAR ve daha
birçok binici adayını 2nci Dünya Savaı balamasına kadar çalıtırır.
Süvari Okulu’nda çalıtıı dönemde hem kendisini, hem de Türk süvari
subaylarını yetitiren TATON, 1941 yılında Alb. Olana dek Süvari Okulu’nda
çalımı, aynı zamanda Fransa Ataesi görevini de yürütmütür. Yabancı
öretmenlerin en iyisi olarak ve yıllarca ülkemizde görev yapan TATON, Saumur Le
Cadre Noir Binicilik Okulundan mezun ve okulun gösteri takımıyla gösterilere
çıkan sıradan bir binici iken Suriye'ye öretmen olarak gider, Türkiye'nin Fransa
Binicilik Federasyonu aracılııyla öretmen istemesi ve hiç bir uzman öretmenin
istekli olmamasını iyi deerlendirerek Suriye'den Türkiye'ye gelir. Biniciliin atlama
branını kitaplardan okuyarak ve ülkemizde salanan geni olanaklardan
yararlanarak burada örenmitir. At alımı için ikna edilemeyen büyüklerin,
TATON'a güvenerek rıza göstermeleri ekibe en büyük yararı salamıtır.
Fransız çalıtırıcı TATON ve yurt dıına binicilik kurslarına gönderilen
subaylarımızın geliiyle birlikte sportif binicilik çalımalarına balanan okulda,
Kur.Yb.Cevat BLGN komutasında yarımalara katılmak üzere bir takım
oluturulur.
1930 YILI SÜVAR OKULU BNCLK TAKIM KADROSU
OKUL KOMUTANI : Kur. Yb. Cevat BLGSN
KOMUTAN YRD.
: Kur. Yb. Saim ÖNHON
EMR SUBAYI
: Bnb. Sami YANARDA
ÖRENC GR. A.
: Bnb. Esat CAN
GENÇ AT BL.K.
: Yzb. Tevfik KILIÇ
ÇEVRMEN
: Yzb. Tavap TARZ
ÖRETMENLER
: Ütm. Avni BANA (Fransa Saumur Binicilik Okulu Mezunu)
Ahmet Nuri Bey
(Aynı zamanda binici)
(Fransa Saumur Binicilik Okulu Mezunu)
59
Yzb. Tahsin YAZICI (Fransa Saumur Binicilik Okulu Mezunu)
Yzb. Ömer Vehbi SAVAER (talya Binicilik Okulu Mezunu)
Ütm. Avni Bey
Yzb. Ziya BORA
AYRICA
: Feyzullah DOAN
BNCLER
: Yzb. Cevat KULA
(talya Binicilik Okulu Mezunu)
(Almanya Binicilik Okulu Mezunu)
Tm. Cevat GÜRKAN
(Cum. Bk. Mhf. A. dan atandı)
Tm. Eyüp ÖNCÜ
(Cum. Bk. Mhf. A. dan atandı)
Tm. Saim POLATKAN
Tm. Cevat MUSTAFA
Tm. Selahattin SALH
Tm. Cevat BESNEL
Bu kadro, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarına gelene kadar hazırlık amacıyla
birçok yarımalara itirak etmitir. 1931 yılında Bulgaristan’dan gelen bir davet Türk
binicilerini hayli heyecanlandırmıtı. O tarihlerde henüz Uluslararası Binicilik
Federasyonuna üye bulunmadıımız için uluslararası yarımaların dıındaydık.
Ancak ne var ki; Balkan Oyunları ile Balkan Paktı’nın en hareketli bir döneminde
Bulgaristan’dan alınan davet haklı olarak heyecana yol açmıtı. Bulgarlar, çeitli
spor temasları arasında Türk binicileriyle bir dostluk karılaması yapmak
istemilerdi ve Türk binicilik ekibini Sofya’ya çaırıyorlardı. Bu Türk binicilik
tarihinin ilk uluslararası teması olacaktı (Atabeyolu, 1998, s.53).
1931 Balkan Olimpiyatı Üç Günlük Yarımaları: 2–4 Ekim 1931
tarihlerinde gerçekleen üç günlük yarıma müsabakalarında Türk binicileri, bu ilk
uluslararası temasta tahmin edilenden daha baarılı olmulardır. Yzb. Cevat KULA
ferdi sıralamada “Akın” isimli atıyla üçüncülüü kazandıından uluslararası bir
yarımada Türk bayraını eref direine çektiren ilk Türk süvarisi olmutur
(Temurlenk, 2000, s.105-106). Aynı yarımalarda ekibimiz ikinci olutur.
Türkiye, 1932 yılında Uluslararası Binicilik Federasyonu’na üye kabul
edildikten sonra binicilik dünyasının bütün uluslararası yarımalarının kapıları da
Türk atlarına açılmıtı. Binicilik tarihimizde pek önemli bir yeri olan bu ilk döneme
giri, binicilerimizi daha sıkı ve daha sistemli bir çalıma temposuna sokmutu.
Cevdet BLGN Bey, yurt dıında bir varlık gösterebilmemiz için, yurt dıındaki
en son metotlarla çalımamız gerektiine inanan kimseydi. Modern binicilik
60
metotlarını Türkiye’ye sokan kii olarak da tanınan öretmen Albert TATON da bu
konuda okul müdürünü içtenlikle desteklemekteydi (Atabeyolu, 1998, s.57).
Atatürk’ün 1931 Sofya yarımalarını kastederek “Balkanlara sıkııp
kalmamalı, hedef Balkanlar deil, Avrupa ve Dünya olmalıdır” direktifleri
dorultusunda, Uluslararası Binicilik Federasyonu’nun yarımalar takvimi dikkate
alınarak binicilik ekibimizin olimpiyatlar hedefine yönelik Avrupa ülkelerini
kapsayan müsabaka programlarına itirak etmeye baladıını görüyoruz.
1932 Nice (Fransa) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Tm. Saim
POLATKAN, 17 Nisan’da balayan müsabakaların ilk günü “Büyük Oteller
Mükâfatı” yarımasında “Kısmet” isimli Karacabey Harası’nın yetitirdii Türk Atı
ile 36 yarımacı arasından 2ncilii elde etmitir. “Belçika Süvarisi Armaanı”
yarımasında aynı atla 3ncü olmutur “Milletler Mükâfatı” takım yarımasında Yzb.
Tevfik KILIÇ “Goliat” ile, Yzb. Ziya BORA “Aina” ile, Yzb. Cevat KULA “Akın”
ile, Tm. Saim POLATKAN “Ceylan” ile 8 takım içerisinden 7nci olmutur
(Temurlenk, 2000, s.98-107).
Binicilerimizin önemli rakiplerle yaptıı bu ilk karılamasında böylesine
parlak sonuçlar alması yurtta bir bayram havası estirdi. Bata Gazi, ordu mensupları
ve bu asil spora gönül veren bir avuç atsever, genç binicilerimizi yere göe
koyamıyorlardı. Hele Gazi, kazanılan baarılara ve alınan sonuçlara o kadar çok
sevinmiti ki, Tm.Saim POLATKAN’a kendi tavlasında yetitirilmi “Çankaya”
adlı yarımkan ngiliz tayını, hem de iki yıllık yem masrafıyla birlikte hediye etmiti.
Böylece Tm.Saim POLATKAN, bizzat Atatürk’ün ödüllendirdii ilk Türk sporcusu
olarak spor tarihimize geçmi oluyordu (Tutel, 1998c, s.18).
1933 stanbul Uluslararası Üç Günlük Yarımaları: Bulgaristan ve
Türkiye arasında yapılan bu yarımalarda, Yzb.Cevat KULA,
Tm.Saim
POLATKAN, Ütm.Eyüp ÖNCÜ, Bnb.Sami YANARDA’dan oluan Türkiye Üç
Günlük Yarıma Milli Takımı, takım halinde 1ncilii elde ederken bireysel
sıralamada 2, 4, 5 ve 6.lık derecelerini kazanmıtır.
61
1934 Viyana (Avusturya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1934
yılında Türk Binicilik Ekibi üçüncü yurt dıı sınavını Viyana’da vermitir. Eylül
ayında yapılan müsabakalara Kafile Bakanı: Tümgeneral Mürsel BAKÜ, Ekip efi:
Kurmay Yb. Cevdet BLGN, Antrenör: Albert TATON, Yarımacılar: Yzb. Cevat
KULA, Tm. Saim POLATKAN, Ütm. Cevat GÜRKAN, Tm. Sadettin
EROKAY, Ütm. Eyüp ÖNCÜ eklinde itirak edilmitir.
30 Eylül 1934 tarihinde icra edilen Viyana Konkurhipiklerinde, genel
sıralamada Türk ekibi 4üncü sırada yer almı, Ütm. Cevat GÜRKAN “Güdük”
isimli atıyla ferdi 6ncılık elde etmi, “Milletler Mükâfatı” yarımasında aynı binici,
aynı atıyla oldukça baarılı bir yarıma çıkartmı ve takım 5inciliinde büyük payı
olmutur (At Dergisi, 1934, s.11-13).
1935 Nice (Fransa), Aachen (Almanya), Budapete (Macaristan), Viyana
(Avusturya) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1935 yılında Milli Binicilik
Ekibi sırasıyla Nice, Aachen, Budapete ve Viyana Engel Atlama yarımalarına
katılmıtır. Bu yarımaların bir özellii, Milli Binicilik Ekibinde bir bayan binicinin
yer almasıdır. Bu binici, Süreyya (lmen) Paa’nın kızı Melahat (Aksel) Hanım’dır.
Bu büyük turneye Melahat Hanım kendi maddi imkânlarıyla katılmı, sadece
Budapete’deki müsabakalara dâhil olmutur.
Türk ekibi bu yarımalara; Kafile Bakanı: Kurmay Alb. Cevdet BLGN,
Ekip efi: Kur. Yb. Saim ÖNHON, Antrenör: Yzb. Albert TATON, Yarımacılar:
Yzb. Cevat KULA, Ütm. Saim POLATKAN, Ütm. Cevat GÜRKAN, Ütm. Eyüp
ÖNCÜ eklinde katılmıtır. lk müsabakalar Nice Uluslararası Engel Atlama
yarımaları olmutur. Bu turnuvada, “Pierre Gautier Ödülü” yarımasında Ütm.
Saim POLATKAN “Yalçın” ile ferdi 2ncilik kazanmıtır. “spanya Süvarisi
Mükâfatı” takım yarımasında takım halinde 3üncülüü, Türk ekibi kazanmıtır.
“Milletler Ödülü” takım yarımasında Türk takımı 11 ekip arasında 4üncü olmutur.
Ütm. Saim POLATKAN ve mehur atı “Kısmet” önemli bir müsabaka olan
“Nice Büyük Oteller Mükâfatı” yarımasında, 94 atın arasında 6ncı sırada yer alması
62
Türk binicisi ve Türk atı için oldukça mükemmel bir baarıdır. “Portekiz Süvarisi”
yarımasında Ütm. Saim POLATKAN “Yalçın”
ile Ütm. Cevat GÜRKAN
“Ceylan” ile beraber 7nci olmulardır. “Belçika Süvarisi Ödülü” müsabakasında
Ütm. Saim POLATKAN “Kısmet” isimli atıyla 8inci olmutur (Temurlenk, 2000,
s.114-122).
kinci müsabakalar Almanya’da Aachen Uluslararası Konkurhipikleridir.
“Rhin Ödülü” müsabakasında Ütm. Saim POLATKAN ve atı “Kısmet” 66 atın
katıldıı yarımada 1ncilii alması büyük bir baarıdır. “Laurensberg Ödülü”
yarımasında Yzb. Cevat Gürken “Çapkın” isimli atıyla 42 yarımacı arasında
3üncülüü “Akın” ile 6ncılıı almıtır. “Milletler Mükâfatı” takım yarımasında
Türk akımı be millet arasından 4üncü olmutur (Hiçyılmaz, 1974, s. 149).
Üçüncü müsabakalar Budapete Uluslararası Konkurhipikleri olmutur.
Yarıma gününden bir gün önce kafilenin Budapete ulaması, biniciler ve atların yol
yorgunu olmasına neden olmutur. Buna ramen 51 atın katıldıı 1.50 m
yüksekliinde
engellerden
oluan
parkur
ile
koulan
“Tuna
Mükâfatı”
müsabakasında Ütm. Eyüp ÖNCÜ “Serke” isimli atı ile 1ncilii alırken, Ütm.
Saim
POLATKAN
“Çakal”
isimli
atıyla
3üncü
olmutur.
“Atlı
Sırık
Müsabakası”nda Yzb. Cevat KULA “Çapkın” ile 25 binici arasından 6ncı olmutur.
“Milletler Mükâfatı” yarımasında Türk takımı dört takım arasından 4üncü
olabilmitir. Milli takım ile kafilede bulunan Melahat Aksel isimli binicimiz
Budapete müsabakalarında yarımı, ancak önemli bir derece elde edememitir
(Temurlenk, 2000, s.131-135).
Budapete’den sonra Viyana Uluslararası Engel Atlama Yarımalarına
katılmak maksadıyla binicilik ekibi Viyana’ya gitmitir. Bu müsabakalarda elde
edilen en iyi derece, Ütm. Saim POLATKAN’ın “Yalçın” isimli atıyla 2.00m.lik
derecesi ile Yüksek Atlama ampiyonluudur. “Arkadalık Mükâfatı” yarımasında
“Atınıza
Bir
ans
Verin”
isimli
kitabın
yazarı
Macar
binici
Ütm
A.L.D’ENDRODY’ün Türk atı “Akın” ile 1nci olması Türk Ekibi için baka bir
gurur kaynaıdır. “Viyana Büyük Mükâfatı” yarımasında Ütm Eyüp ÖNCÜ
63
“Serke” ile 3üncü, Ütm Saim POLATKAN “Yalçın” ile 9uncu olmulardır.
“Milletler Mükâfatı” takım yarımasında Türk takımı be millet içerisinden 4üncü
olabilmitir (Temurlenk, 2000, s.136-141).
4.3.1. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları
Berlin Olimpiyatı öncesi hazırlıklarını sürdüren Milli Binicilik Ekibinin
çalımalarını kontrol maksatlı Birinci Ordu Müfettii, Kurtulu Savaı’nda Beinci
Süvari Kolordusu Komutanı Orgeneral Fahrettin Altay, Harbiye’deki çalımalarını
izlemi, gördüklerini T.B.M.M. Bakanlıına, Babakana, Ordu Müfettiliklerine ve
Cumhurbakanlıı Ba Yaverliine bir mektupla anlatmıtır. Çalımada yarımaya
gidecek biniciler ve atlar kendi aralarında bir müsabaka yapmı, bu müsabakanın
sonuç belgesi de gönderdii mektuba eklenmiti.
1 – 16 Austos 1936 tarihleri arasında Almanya’nın bakenti Berlin’de
yapılan olimpiyat oyunlarına katılan kafilemiz (Atabeyolu, 1998, s.59-68) ve alınan
neticeler aaıda sunulmutur:
KAFLE BAKANI
: Kur.Alb.Cevdet BLGN
EKP EF
: Kur.Yb.Saim ÖNHON
ANTRENÖR
:Yzb.F A. TATON
ENGEL ATLAMA TAKIMI
:Yzb.Cevat KULA
Ütm.Saim POLATKAN
Ütm.Cevat GÜRKAN
ÜÇ GÜNLÜK YARIMA TAKIMI :Ütm.Sadettin EROKAY
Ütm. Saim POLATKAN
AYRICA
:Ütm.Eyüp ÖNCÜ
Ütm.Bedri LHAN
Tm. Behiç ASLAN
Tm. Avni KARACA
64
18 ülkenin katıldıı müsabakalar sonucunda engel atlama ve 3 günlük
yarıma branlarında her iki takımımız elemine olmu, fakat Yzb. Cevat KULA
“Çapkın” ile ferdi 6ncı, Ütm. Saim POLATKAN “Çakal” ile ferdi 27nci olmutur
(Bericht, 1936, s.917-918).
Türk Milli Takımı’nın 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları
BNC
Yzb.Cevat
KULA
Ütm.Saim
POLATKAN
Yzb.Cevat
KULA
Yzb.Cevat
GÜRKAN
Ütm.Saim
POLATKAN
Ütm.Saadettin
EROKAY
Ütm.Saim
POLATKAN
ATI
ÇAPKIN
ÇAKAL
YARIMA ADI YÜK.
Engel Atlama
(Bireysel)
160
cm.
ÇAPKIN
GÜDÜK
ÇAKAL
Engel Atlama
Uluslar
ampiyonluu
(Takım)
KISMET
KATILIM
12
DERECE
6
54
28
27
12
160
cm.
E (21)
18
TAKIM
E
28
AKIN
3Günlük
Yarıma
(Bireysel)
CEZA
120
cm.
Atlama
E
Kros
E
E
49
E
Olimpiyatlarda yarıan binicimiz Saim POLATKAN bu yarımalara yönelik
anılarında unları yazmıtır: “Uluslar Engel Atlama Yarımasında Ütm. Cevat
GÜRKAN “Güdük” ile son engelden önce ki üçlü kombine engele (Tribli) geliinde
ikinci elemanda durur. O dönem kural gerei birinci elemanın arkasında, yani iki
eleman arasındaki mesafeden ikinci elemana yeniden gelerek atlaması
gerekmektedir. Döner ve bir daire yaparak ikinci elemanı da geçer ve yarımayı 21
ceza puanıyla bitirir. Ancak uzun süre sonuç açıklanmaz. Hakemlerden ikisi yapılan
dairenin volt (yani ikinci duru), dier iki hakem ise atını yeniden engele gelmek
için ve engele dorultmaksızın bir hazırlık olduunu ileri sürerek hata olmadıını
ileri sürerler. Sonuçta Bahakemde aleyhte karar verince 3 karılık 2 hakem kararıyla
elemine edilir. Dolayısıyla Türk takımı, dördüncü olabilecei Olimpiyat
Oyunlarından elemine edilmi olur” (Polatkan, 1965, s.2).
Üç Günlük Yarımada ise, Ütm. EROKAY "Akın" ile çok iyi yarımalar
çıkararak son günkü Engel Atlama Bölümünde iyi bir parkur yaparak alandan çıkar;
ancak, biti çizgisinden geçmeden alanı terk ettii için. Olimpiyat ödülü alacaı bir
yarımadan böylece elenmi olur.
65
Netice
itibarıyla
binicilerimizin
olimpiyat
müsabakalarındaki
muvaffakiyetleri böylece sınırlı kalmıtır. Bunun da sebebi atlarımızın fiziksel ve
zihinsel olarak yetersiz oluudur. Takımın Berlin’de iki atının apansızın ıskartaya
çıkması ve sonra da atların zaten kıymetsiz bulunuu subaylarımızın daha iyi
neticeler almalarına mani olmutur (Hemehri, 1936, s.88).
1936 Viyana (Avusturya), Aachen (Almanya) Uluslararası Engel Atlama
Yarımaları: Berlin Olimpiyatından sonra Binicilik Ekibi, Viyana ve Aachen’daki
Engel Atlama yarımalarına katılmak maksadıyla yurtdıına çıkmıtır. Binicilik
Ekibinin kadrosu u ekildedir: Ekip efi: Kurmay Yb. Saim ÖNHON, Antrenör:
Albert TATON, Biniciler: Yzb. Cevat KULA, Yzb. Cevat GÜRKAN, Ütm.
Sadettin EROKAY, Ütm. Bedri LHAN, Ütm. Eyüp ÖNCÜ.
lk gidilen yer, Viyana Uluslararası Engel Atlama Yarımalarıdır. Yzb. Cevat
KULA “Çapkın” ile “Viyana ehri Ödülü” ferdi 2ncilii, Yzb. Cevat GÜRKAN
“Güdük” ile “Stephansturm Ödülü” ferdi 3ncülüü kazanmılardır. Türk binicileri
takım olarak “Uluslar Kupası Ödülü” yarımasında 6 yarımacı ülke arasında 4üncü
olmutur.
Almanya Aachen’da ise “Aachen ehri Mükâfatı” yarımasında Ütm. Saim
POLATKAN “Çapkın” ile 8nci, “Laurensberg Mükâfatı yarımasında Ütm. Saim
POLATKAN “Yalçın” ile 11nci Yzb. Cevat GÜRKAN “Güdük” ile 12nci
olmulardır. Bu yarımalarda Türk binicileri takım olarak “Milletler Mükâfatı”
yarımasında on yarımacı ülke arasında 6ncı olmutur.
1937 Roma (talya), Paris (Fransa), Londra (ngiltere) Uluslararası
Engel Atlama Yarımaları: Yarımalara katılan kafilemiz; Kafile Bakanı: Tümg.
emsettin TANER, Ekip efi: Kur. Yb. Saim ÖNHON, Çalıtırıcı: Yzb. Albert
TATON, Biniciler: Ütm. Saim POLATKAN, Yzb. Cevat GÜRKAN, Ütm. Eyüp
ÖNCÜ, Yzb. Cevat KULA, Veteriner: Bnb. Saadettin KARAKA eklindedir.
66
Roma ve Paris’te yapılan yarımalarda takım halinde 5ve 7ncilik elde eden
ekibimiz çeitli ferdi dereceler almı, Londra’da ise takım halinde 7nci olmasına
karın ferdi yarımalarda Ütm. Eyüp ÖNCÜ “Ünal “ile “Kral V. George Ödülü 1.
Ayak” 1ncilii, “ahin” ile 2.10m. atlayarak “Yüksek Atlama Ödülü” ferdi 2nciliini
kazanmıtır.
1938 Nice (Fransa), Roma (talya), Varova (Polonya) Uluslararası
Engel Atlama Yarımaları: 1938 yılında yapılan bu yarımalara Kafile Bakanı:
Kur. Alb. Saim ÖNHON, Çalıtırıcı: Albert TATON, Biniciler: Yzb. Cevat GÜRKAN,
Yzb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Cevat KULA, Ütm. Saim POLATKAN, Ütm. Avni
KARACA, Ütm. hsan AKAL, Ütm. Hamdi BARLAS, Ütm. Kudret KASAR,
Veteriner: Bnb. Saadettin KARAKA eklinde katılmılardır.
Nice’de yapılan yarımalara Yzb. Cevat GÜRKAN, Yzb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb.
Cevat KULA, Ütm. Saim POLATKAN itirak etmi olup, takım halinde “Polonya
Ordusu Uluslar Ödülü” nü kazanmılar, bata 2, 3 ve 4üncülük olmak üzere birçok ferdi
derece elde etmilerdir (Tutel, 1998c, s.19).
Roma Uluslararası Engel Atlama Yarımalarının 13. yılının en önemlisi olan
Mussolini Uluslar Altın Kupası yarımalarında, Türk süvarilerinin rakipleri, dünya
biniciliinde söz sahibi Almanya, talya, rlanda ve Romanya idi. Otoritelerce
Almanya, talya ve rlanda arasında birincilik için büyük bir çekime olacaı
düünülürken Türk ekibi, on binlerce seyirci önünde mükemmel bir yarıma
çıkararak Mussolini Uluslar Altın Kupası’nı, ikinci dünya savaı öncesi tüm Akdeniz
kıyılarında gözü olan talya cumhurbakanı Duçe Mussolini’nin elinden bizzat
alarak, hem ona iyi bir ders vermi, hem de yüce önder Atatürk tarafından “Beni
bahtiyar ettiniz. Hepinizin gözlerinden öperim.” ifadesinin yer aldıı tebrik
telgrafını alma onuruna erimilerdir.
67
Türk binicilik tarihinin muhakkak ki en parlak sayfasını 1938 yılında Roma
(talya) ehrinde yapılan “Mussolini Uluslar Altın Kupası” tekil eder. Hala hatıraları
yankılar yapan bu kupanın baarılı ekibi ve atları u ekildedir (Süvari Yarıma Gr.
Br, 1967, s.11):
EKP EF
: Kur.Alb.Saim ÖNHON
YARIMACILAR
: Yzb. Cevat KULA, GÜÇLÜ isimli atı ile
Yzb. Cevat GÜRKAN, YILDIZ isimli atı ile
Yzb. Eyüp ÖNCÜ, ÜNAL isimli atı ile
Ütm. Saim POLATKAN, ÇAKAL isimli atı ile
Yarımalarda ayrıca Yzb. Cevat KULA “Güçlü” ile “Kral Büyük Ödülü”
ferdi 2ncilii, Ütm.Cevat GÜRKAN
“Yıldız” ile ferdi 3ncülüü kazanmılardır.
3 Mayıs 1938 günü Ulus Gazetesi bu zaferi okuyucularına öyle
duyurmutur: “Mussolini Uluslar Altın Kupası yarımasında Türk ekibi adını tarihe
yazdıracak bir baarıya imza atmıtır. Türk Binicilik camiasının günümüzde elde
ettii en büyük baarıdır. Yzb. Cevat KULA “Güçlü” ile, Yzb. Cevat GÜRKAN
“Yıldız” ile, Yzb. Eyüp ÖNCÜ “Ünal” ile, Ütm. Saim POLATKAN “Çakal” ile bu
baarıyı elde etmitir Yarımada Mussolini de hazır bulunmu ve kendi elleriyle
adını taıyan Altın Kupayı Türk Ekip efi Albay Cevdet BLGN'e vermitir.
eref direine Türk Bayraı çekilmi ve iddetle alkılanmıtır. Ekibimizin bu
güne kadar katıldıı bütün yarımalarda elde ettiimiz en büyük sonuç. Bununla
ne kadar onur duysak azdır. Dünyanın en büyük binicileri ve atların katıldıı bu
yarımada Türk ekibinin büyük farkla elde ettii baarıyı iletirken ölçüsüz onur
duyuyoruz. Bu yıl Roma yarımalarına en fazla katılan ülke Türk ekibidir. Türkler
16 atla yola çıkmılardı, Almanlar 39, dier ülkelerden de en azı 27 atla gelmiti.
Bütün alçak gönüllü kadrosuna ve vasat atlarına karın Türk subaylarının parlak
sonucu, biniciliin Türklerin ulusal sporu olmasına balayabiliriz. Bu Türk
Subaylarının yabancı ülkede, özellikle uluslararası yarımalarda Bayraklarının
erefini korumak ve direkte dalgalandırmak için ne büyük bir azimle çalıtıklarını
eklemek gerekir” (Ulus Gazetesi,1938, s.1).
68
Alman Gazetesi Frankfurter ZEITUNG, 30 Mayıs 1938 tarihli "ALTIN KUPA
VE TÜRK ZAFER" balıklı yazısında “Bu zaferin hiç beklenmeyen bir sonuç
olduu iddia edilemez. Çünkü Türk binicileri girdikleri bütün yarımalarda her
zaman en önde gidenlerin arasında yer almı ve Berlin Olimpiyatları’ndan
beri ilerlemi olduklarını göstermilerdir. Bu sonuçtan önceki kanı, asıl savaın
Almanya ile rlanda arasında geçecei eklindeydi. Alman binicileri kazanamadı,
ancak tertemiz bir yarı oldu. Cesur Türkleri bu çok baarılı yarı dolayısıyla
kutlamak gerekir” derken, Fransız L’eperon Dergisi’nin1938 yılı 19ncu sayısındaki
"Roma Engel Atlama Yarımaları Hakkında" balıklı yazısında; “Büyük
zaferin sahipleri Türkler, yarımaların baından iyi izlenim bırakmılardır.
Almanlar da yarımaya giriyordu. Çok iyi hazırlanmılardı. Bunu imdiden
söyleyebiliriz ki, Türk takımı ileride ciddi rakip olacaktır. Atların hepsi Fransız,
çok iyi yetitirilmilerdi. Yzb. KULA, GÜRKAN, ÖNCÜ ve Ütm. POLATKAN
tarafından biniliyorlardı. Çok iyi parkurlar yaptılar. Çok düzenli, akıcı ve
gidiciydiler. Hemen hemen bütün parkurlarda ön sıralarda yer aldılar.
Deneyimsizliklerine karın ki ikinci kez ROMA’ya geliyorlardı, bu sonuç çok
baarılıdır. Çünkü uluslararası büyük atlarla yarııyorlardı. Bu sonucun en büyük
payı Fransız yetitiricisi Yzb. TATON'un atlarını iyi seçmesine de balıdır.
Kazananlardan baka, “Ünal” çok iyi parkurlar çıkardı. “Akıncı”, “Akın”,
“Rüzgâr” iyiydi. Ancak “Güçlü” hepsinin iyisiydi. "Kral Kupası Yarıması”nda
Limrikleyslin önünde ikinci oldu. Mussolini Kupası'na giren Türk takımdan
“Yıldız”ın parkuru ilk hatasız parkurdu. Türk subayları bu büyük ve zor engeller
üzerinde çok güzel atlayılar yaptılar. Bütün parkurları düzgün ve görülmeye deerdi.
Bu sükseyi yapmayı çok hak etmilerdi. Bu baarı Fransa içinde büyük süksedir.
Bugünkü ekibin bütün atları Fransızdır. Roma yarımalarının sonucu, bizim takımın
katılmamasına karın, bizim lehimize olmutur, onur duyacaımız bir sonuç”
yorumuna yer vermilerdir (Temurlenk, 2000, s.178-179).
Bu yarımalardan sonra talyanlar, Mussolini Uluslar Altın Kupasını kazanan
binicilerimize “ATATÜRK’ÜN SÜVARLER” ismini takmılar ve bu ad daha
sonra tüm Avrupa’da benimsenmitir (Ulus Gazetesi, 1938, s.1).
Daha sonra Varova’da yapılan uluslararası yarımalarda, Ütm. Saim
POLATKAN “Ok” ile “Açılı Yarıması Ödülü” ferdi 1ncilii, Ütm. Kudret
KASAR “Rüzgar” ile ferdi 2ncilii kazanmı, takım halinde ise 4ncülük elde
edilmitir. Nice, Roma ve Varova Uluslararası Binicilik Müsabakalarına katılan
Türk Ekibi yurda dönüünde Tophane Rıhtımı’nda oldukça kalabalık bir halk kitlesi
tarafından karılanmıtır. Yzb. Cevat GÜRKAN bir konuma yapmıtır.
69
1939 Nice (Fransa) ve Roma (talya) Uluslararası Engel Atlama
Yarımaları: 1939 yılında yapılan bu yarımalara Kafile Bakanı: Tug. emsettin
TANER, Ekip efi: Kur. Alb. Saim ÖNHON Çalıtırıcı: Albert TATON, Biniciler:
Yzb. Cevat GÜRKAN, Yzb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Cevat KULA, Yzb. Saim
POLATKAN, Veteriner: Bnb. Saadettin KARAKA eklinde katılmılardır.
Nice’de yapılan yarımalarda Yzb. Saim POLATKAN “Avar” ile “Pierre
Gautier Ödülü” ferdi 1ncilii, Yzb. Cevat GÜRKAN
“ane” ile ferdi 2ncilii,
Yzb.Cevat KULA “Çulban” ile ferdi 3ncülüü elde etmi, takım yarımasında ise
5nci olmulardır. Roma’da yapılan yarımalarda ise Yzb. Saim POLATKAN
”Yıldız” ile “Kral Kupası Ödülü” ferdi 3üncülüünü kazanmı, takım halinde 6ncı
olunmutur.
II. Dünya Savaının balaması, sadece savaa katılan ülkelerdeki sportif
faaliyetlerin durmasına sebep olmamı, aynı zamanda Türkiye’de bundan olumsuz
olarak etkilenmitir. Alb. Saim ÖNHON komutasındaki Süvari Okulu Fransız
hocanın ayrılmasıyla Yb. Nazım AKINCI, Yb. Avni BEY (talyan Avni), Bnb.
Vehbi SAVAER, Bnb. Sami YANARDA, Bnb. Cevat KULA, Bnb. Hüsnü, Ön
Yzb.
Ziya
BORA
gibi
öretmenlerin
gözetiminde
binicilik
çalımalarını
sürdürmüler ve 1948 Londra Olimpiyatlarına kadar, sadece ulusal yarımalara
itirak ederek yeteneklerini gelitirmeye çalımılardır.
1947 yılında yerli atçılıın, uluslararası düzeye çıkabileceini ve yerli
kaynaklarımızı ekonomik bir ekilde nasıl kullanabileceimizin aratırması
maksadıyla Süvari Okulu’na Karacabey Harası ve Prens Sait Halim’in çiftliinden
18 genç at (10 yarım kan ngiliz, 8 yarım kan Arap) alınmıtır. Bu genç atların
çalıtırılması görevini Almanya Süvari Okulu’nda 1937–1939 yılları arasında iki yıl
süre ile kurs görmü Yb. Ziya Bora üstlenmitir. Ziya Bora iki yıl süre ile yapılan
eitim sonrası gelinen noktayı 1953 yılında “Memleket Atlarının Konkurhipiklere
Hazırlanması” isimli kitabında anlatmıtır (Bora, 1953, s.3-9).
70
1948 Londra (ngiltere), Rotterdam (Hollanda) Uluslararası Engel
Atlama Yarımaları: Uzun bir aradan sonra ilk kez yapılan bu uluslararası
yarımalara katılmak üzere oluturulan kafilede Bakan: Cevdet BLGN, Ekip
efi: Bnb. Eyüp ÖNCÜ, Çalıtırıcı: Bnb. Saim POLATKAN, Biniciler: Yzb. Kudret
KASAR, Bnb. Saim POLATKAN, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Ziya AZAK, Yzb.
Selim ÇAKIR, Yzb. Tevfik YÜCEL, Yzb. Salih KOÇ, Yzb. Eyüp YTTÜRK’tür.
Londra’da yapılan yarımalarda önemli bir derece elde edilememi,
Rotterdam’da ise Yzb. Ziya AZAK “Rüzgar” ile “Bireysel Büyük Ödülü”, “Arda”
ile de ”Kosolasion Ödülü”
ferdi 1nciliini kazanmıtır. Ayrıca Yzb. Kemal
ÖZÇELK “ahin” ile 2ncilik, Bnb. Saim POLATKAN “Yıldız” ile 3üncülük, Yzb.
Eyüp YTTÜRK “Güçlü” ile 4üncülük, Yzb. Kudret KASAR “Avar” ile 5incilik,
Yzb. Selim ÇAKIR “Baak ile 6ncılık kazanmılardır. Takım halinde ise 4üncü
olunmutur (Konuksever, 2003, s.22-25).
4.3.2. 1948 Londra Olimpiyat Oyunları
Sava sonrasının bu ilk olimpiyatı, 27 Temmuz – 14 Austos 1948 tarihleri
arasında ngiltere’nin bakenti Londra’da yapılmı olup Olimpiyatlarına katılan
kafilemiz öyledir:
EKP EF
:Tümg. Cevdet BLGN (Binicilik Fed.Bk)
ANTRENÖR
: Bnb. Saim POLATKAN
ENGEL ATLAMA TAKIMI
: Bnb. Eyüp ÖNCÜ
Yzb. Selim ÇAKIR
Yzb. Kudret KASAR
ÜÇ GÜNLÜK YARIMA TAKIMI :Yzb. Salih KOÇ
Yzb. Eyüp YTTÜRK
Yzb. Ziya AZAK
AYRICA
:Yzb. Tevfik YÜCEL
Yzb. Kemal ÖZÇELK
71
Bu olimpiyatta Türk Ekibi her iki branta da elemine olmutur. Kayıtlara
geçen ferdi bir baarı yoktur (Jensen, 1948, s. Ek-3).
Türk Milli Takımı’nın 1948 Londra Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları
BNC
Yzb.Selim
ÇAKIR
Yzb.Kudret
KASAR
Bnb.Eyüp
ÖNCÜ
Yzb.Salih
KOÇ
Yzb.Eyüp
YTTÜRK
Yzb.Ziya
AZAK
ATI
GÜÇLÜ
SYOK
YILDIZ
YARIMA ADI YÜK.
Engel Atlama
Uluslar
ampiyonluu
(Takım)
RÜZGAR
KATILIM
DERECE
E
160
cm.
E
14 TAKIM
E
E
CESUR
ÖZBEK
CEZA
E
3 Günlük
Yarıma
(Takım)
120
cm.
E
15 TAKIM
E
E
Bu dönemde, Kara Kuvvetleri Süvari Dairesi Bakanı olan eski Okul
Komutanı Tümgeneral Cevdet BLGSN, aynı zamanda Binicilik Federasyonu
Bakanlıı görevini de yürütmektedir. 1948 yılında yapılacak savatan sonraki ilk
olimpiyatlara Türk Binicilik Ekibinin de katılması için okula talimat verir. Amaç,
yeni kurulan takıma deneyim salamak ve yeni rakiplerini tanıma olanaı vermektir.
Ancak, Binicilik Okulu böyle bir yarıma için ellerinde yetimi at olmadıı,
savatan önceki yalı atların bir kısmının arızalı ve bir kısmının çok yalı oluları
nedeniyle er binek atı veya kurs kariyer (öretmen) atı olarak kullandıkları, yeni genç
atların böyle kısa sürede olimpiyat düzeyinde yarımalar yapacak duruma
gelemeyecekleri dolayısıyla Avrupa'dan at alınması önerisini ileri sürerler. Ancak,
savatan yeni çıkılmıtır ve at alımı içinde bir deneyim gereklidir. Önce yarılara
girecek ülkelerin tanınması gerei nedeni ile General BLGSN talimatında ısrar
eder. Ekibi daha kuvvetli tutmak içinde, Kara Kuvvetleri Süvari Dairesinde görev
yapmakta olan deerli binicilerimizden Bnb. Saim POLATKAN'dan da yararlanmak
üzere, bir takımında Ankara'da, Cumhurbakanlıı Muhafız Alayının, Çankaya'da
bulunan smet nönü kapalı maneji ve ahırlarından yararlanarak hazırlanmasını ister.
Bunun için, Binicilik Okulu Ekibinin yararlanmadıı, er binek ve örenci kariyer atı
olarak kullanılan (rok ve yalı) atları Ankara'ya getirtir. Ayrıca, 1nci takımda yer
almayacak binicilerden de isteyenlerinin Ankara'da çalımalarına izin verir. Böylece,
kısa sürede hazırlanan iki ekip, 1948 yılında LONDRA (ngiltere) Olimpiyat
Oyunları ve yine Londra ile Rotterdam (Hollanda) uluslararası yarımalara katılır.
Ancak, Ankara'da çalımalara katılan Bnb. Cevat GÜRKAN rahatsızlanarak ekipten
ayrılır. Yine Bnb. Saim POLATKAN'ın atı “UYGUR", çok iyi bir durumda iken,
çalımada ayaı kırılınca götürülemez. Yine Bnb. Saim POLATKAN'ın çalıtırdıı
"YILDIZ" isimli ata, Rotterdam ve Londra’da kendi binmesine karın Olimpiyatlarda
yıllarca ekip arkadalıı yaptıı Bnb. Eyüp ÖNCÜ'nün olimpiyatlara katılma isteine
72
özveri göstererek atını verir ve katılmasını salar. Bu ansızlıklara karın Takım
dönüünde Cumhurbakanı smet nönü tarafından kabul edilir ve; "Her ne kadar
olimpiyatlarda baarılı olmadıksa da baarılı olanları gördünüz, deneyim kazandınız
ve bundan sonraki çalımalarınızı buna göre yapacaksınız. Ayrıca olimpiyatlarda
yalnızca kazanmak deil katılmak ve yapmakta baarı sayılır." diyerek kutlar
(Temurlenk, 2000, s.216).
1951–1953 yılları arası binicilik spor açısından bir duraklama dönemidir. Bu
dönemde istenilen kalitede atların olmayıı, ülkenin içinde bulunduu ekonomik
darboaz, disiplinli bir çalımaya balamak için iyi bir çalıtırıcı ihtiyacı gibi
nedenlerle biniciliimiz sadece yurt içinde faaliyet göstermitir. 1952 yılında
Taton’un tekrar Türkiye’ye gelmesi, yeni at alımlarının yapılması yerli kana yönelik
çalımaların rafa kaldırılmasına neden olmutur. 1954–1960 yıllarında Türk Binicilik
Ekibi bu yeni atlarla oldukça baarılı müsabakalar icra edecektir.
1949-1954 yılları, takımın yeniden kurulma ve eitimi ile geçer. Bu arada,
1951 yılında Kahire ve skenderiye (MISIR) uluslararası yarımalarına, Yb. Ziya
BORA'nın eittii yerli atlarımızdan “Saanak”, “Güzel”, “Romans” ve “Alço” ile
birlikte, üç yalı yurtdıı alımı atlarımızla katılınır. "Güzel" bu yarımalarda bir
dördüncülük kazanır. Bu dönemde Okul Komutanı Albay Hakkı SOKULLU'dur.
Böylece yeniden kurulan takım, yukarıdaki ara dönemde, çalımalarını her yönüyle
gelitirmi, ancak iç çekimeler ve çekemezlikler nedeniyle, öretmen olarak
yeniden, Fransa'dan emekli olan Alb. F.A.TATON (1952-1956) getirtilmitir.
TATON'un gelii ile Fransa'dan yeni at alımları yapılarak, IInci Dünya Savaı ile
birlikte dı at alımlarının kesildii ve öz kaynaklarımıza dönülen acemi at eitimi
çalımalarına da son verilmitir. Takım, uluslararası yarımalara, yurt dıından alınan
bu eitilmi atlarla, 1954–1960 yıllan arası Avrupa'da kendisinden söz ettirmeye
yeniden balamıtır. Avrupa' da en iyi takımlarıyla yanan, 1956 ve 1960 yılları
Olimpiyat Oyunlarına da katılan binicilerimiz üstün baarılar kazanarak korkulan
rakip olur.
1951 Kahire ve skenderiye (Mısır) Uluslararası Engel Atlama
Yarımaları: 1951 yılında Karacabey Harasında yetitirilen yerli kan atları denemek
maksadıyla ilk kez Afrika kıtasında müsabakaya giden Türk Ekibi, Ekip efi: Alb.
73
Cevat KULA, Biniciler: Bnb. Eyüp ÖNCÜ, Yzb. Mennan PASNL, Yzb. Bedri
BÖKE, Yzb. Ziya AZAK’tan olumaktadır. Tamamı yerli kan 8 atla itirak edilen
Mısır Kahire Uluslararası Engel Atlama yarımalarında en iyi derece Yzb. Mennan
PASNL’nin “Güzel” ile elde ettii “Furusiye Mükâfatı” yarımasında 3üncülüktür
(Temurlenk, 2000, s.220).
1954 Marsilya ve Nice (Fransa), Roma (talya), Luzern (sviçre)
Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Fransız antrenör Albert TATON’un 1952
yılında Albay rütbesinde yeniden okula dönmesiyle çalımalarına devam eden
binicilik ekibi bu yarımalara, Kafile Bakanı: General Hakkı SOKULLU, Ekip efi:
Alb. Necati ZLEL, Çalıtırıcı: Alb. F. Albert TATON, Biniciler: Yzb. Salih KOÇ,
Ütm. Alparslan GÜNE, Yzb. Cevdet SÜMER, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Kemal
ÖZÇELK eklinde katılmıtır.
Marsilya’da Yzb. Bedri BÖKE “Akın” ile “Du Conseil General Yüksek
Atlama Yarıması Ödülü” ferdi 1ncilii, Yzb. Kemal ÖZÇELK
“Domino” ile
“Saint Georges” Ödülü (210 cm.)” ferdi 1ncilii, Ütm.Alparslan GÜNE “Siyok”
ile “Galipler Kupası” ferdi 1ncilii elde edilmitir(Özçelik, 2004, s.10).
Nice’de yapılan yarımalarda ise Yzb.Salih KOÇ “Baak” ile “Cote D’Azur
Ödülü”
ferdi 1ncilii kazanmı olup, yarımalara katılan tüm biniciler oldukça
baarılı sonuçlar alarak yurda dönmülerdir.
“Marsilya'da büyük bir kadro ile ilk kez katılan Türk takımı NCE ve ROMA
yarımalarına da geldiler. General SOKULLU'nun Bakanlıında Yzb. Salih KOÇ,
Cevdet SÜMER, Kemal ÖZÇELK ve Ütm. Alparslan GÜNE 13 atla katıldılar.
Atların hepsi Fransız idi. Bu ilk yarımalar aırtıcı bir sonuçla bitti. ki birincilik, üç
ikincilik, üç üçüncülük ve be dördüncülük aldılar. te stanbul Binicilik Okulunun
verdii sonuç. Atlar kadar binici subayların da baarısı ve takımın gelimesi dikkate
deerdi. Uluslararası yarımalara katılmayacak vasıfta hiç bir atları yoktu. Biniciler
sabit oturulu ve enerjiktiler. Deneyimleri henüz azdı. Özellikle hız parkurlarında
bazen engellerle kucaklaıyorlardı. Bundan önceki yarımada, beincilie kadar ödül
alanlar ve kazananlar arasında sekiz atlarının bulunması kuvvetlerinin bir
göstergesiydi” (L’Eperon, 1954, s.6).
74
1955 Belgrat (Yugoslavya), Pinerolo (talya) Uluslararası Engel Atlama
ve Torino (talya) Üç Günlük Yarımaları: Yarımalara Ekip efi: Kur.Alb. Orhan
LTER, Çalıtırıcı: Alb. F. Albert TATON, Biniciler: Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Alparslan
GÜNE, Yzb. Cevdet SÜMER, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Nail
GÖNENL, Yzb. Fethi GÜRCAN katılmılardır.
Belgrat yarımalarında Ütm. Alparslan GÜNE “Esmeraltın” ile “Plitvice
Ödülü”, Yzb. Nail GÖNENL “Domino” ile
“Trepça Ödülü”, Ütm.Alparslan
GÜNE “Esmeraltın” ile “Titograd Ödülü”, Bnb.Salih KOÇ “Bahadır” ile “Skoplje
ampiyonlar Ödülü”, Bnb.Salih KOÇ “Baak” ile “Belgrat Galipler Kupası Ödülü”
ferdi 1nciliklerini kazanmılardır. Takım yarımasında ise 6 takım arasında 3ncülük
elde edilmitir. Pierolo’daki yarımalarda ise Ütm.Alparslan GÜNE “Esmeraltın”
ile “Yzb.Frederico CAPRLL Ödülü” ferdi 2nciliini kazanmı, takım halinde ise
talya’nın ardından ikinci olunmutur. Torino’da yapılan üç günlük yarımalarda ise
kayda deer bir netice elde edilememitir.
1956 Viyana (Avusturya), Aachen (Almanya), Londra (ngiltere) ve
Dublin (rlanda) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Yarımalara Ekip efi:
Bnb. Salih KOÇ, Çalıtırıcı: Alb. F. Albert TATON, Biniciler: Bnb. Salih KOÇ, Bnb.
Mennan PASNL, Yzb. Alparslan GÜNE, Yzb. Cevdet SÜMER, Yzb. Bedri BÖKE,
Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Fethi GÜRCAN, Yzb. Selim
ÇAKIR katılmılardır.
Viyana’da yapılan yarımalarda Bnb. Salih KOÇ “Siyok” ile ve Yzb.Kemal
ÖZÇELK “Haydi” ile “Kudret Yarıması Ödülü”, Yzb.Fethi GÜRCAN “Rih” ile
“Birleik Yarıma Ödülü”, Yzb.Kemal ÖZÇELK “Haydi” ile ve Yzb.Nail
GÖNENL “Siyok” ile “Kudret Ödülü” ferdi 1inciliklerini kazanırken, takım halinde
“Uluslar Ödülü” 1ncilii elde edilmitir. Aachen’da “çileri Bakanlıı Uluslar
Ödülü” takım yarımasında (Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Alparslan GÜNE, Yzb. Bedri
BÖKE) 1ncilik elde edilmitir (Sankt Georg Almanach, 1956, s.174). Londra’da
yapılan yarımalara ise Bnb. Salih KOÇ, Bnb.Bedri BÖKE, Yzb.Kemal ÖZÇELK
ve Yzb.Fethi GÜRCAN katılmı olup, Yzb.Kemal ÖZÇELK “Eskimo” ile
75
“Metropolitan Stakes Ödülü” ferdi 1nciliini kazanmıtır. Dublin’de Yzb. Bedri
BÖKE “Atıl” ile “Yüksek Atlama Ödülü” ferdi 1nciliini kazanırken takım halinde
2ncilik elde edilmitir (Temurlenk, 2000, s.215-272).
4.3.3. 1956 Stockholm Olimpiyat Oyunları
22 Kasım–8 Aralık 1956 tarihleri arasında yapılan Stockholm Olimpiyat
oyunlarının Binicilik Olimpiyatları ayaı, yasalara göre yurtdıından Avustralya’ya
at sokulması yasak olduundan, Melbourne yerine Stockholm’de yapılmıtır. Bu
olimpiyatlara katılan kafilemiz ve elde edilen sonuçlar aaıda sunulmutur:
KAFLE BAKANI
: Kur. Alb. Hamdi GÜNSAY
MUTEMET
: Yzb. Cavit CONKER
ANTRENÖR
: Alb. F. A. TATON
AT BAKIM SUBAYI
: Ütm. Hikmet HARLIOLU
ENGEL ATLAMA TAKIMI
: Bnb. Salih KOÇ
Yzb. Bedri BÖKE
Yzb. Alparslan GÜNE
ÜÇ GÜNLÜK YARIMA TAKIMI : Yzb.Nail GÖNENL
Yzb. Kemal ÖZÇELK
Yzb. Fethi GÜRCAN
Olimpiyat sonucunda Atlama Ekibi takım halinde derece elde edememi olup,
ferdi olarak Bnb. Salih KOÇ “Baak” isimli atıyla 30ncu, Ütm. Alpaslan GÜNE
“Esmeraltın” isimli atıyla 38nci olmutur. 3 Günlük Yarıma dalında Yzb. Nail
GÖNENL ve Yzb.Fethi GÜRCAN’ın sakatlanarak elenmeleri üzerine yarımayı
tek baına bitiren Yzb.Kemal ÖZÇELK, ferdi sıralamada 18nci olmutur (Ammann,
1976, s.241-242).
76
Türk Milli Takımı’nın 1956 Stockholm Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları
BNC
Bnb.Salih
KOÇ
Yzb.Bedri
BÖKE
Yzb.Alpaslan
GÜNE
Yzb.Alpaslan
GÜNE
Bnb.Salih
KOÇ
Yzb.Kemal
ÖZÇELK
Yzb.Nail
GÖNENL
Yzb.Fethi
GÜRCAN
Yzb.Kemal
ÖZÇELK
ATI
BAAK
DOMNO
E.ALTIN
YARIMA ADI YÜK.
Engel Atlama
Uluslar
ampiyonluu
(Takım)
160
cm.
RIH
ESKMO
DERECE
Engel Atlama
(Bireysel)
160
cm.
E
20
TAKIM
E
E
ESKMO
TEMEL
KATILIM
E
E.ALTIN
BAAK
CEZA
33,25+32
65,25
24+29,25
53,25
38
60
30
186,21
3 Günlük
Yarıma
(Takım)
3 Günlük
Yarıma
(Bireysel)
120
cm.
120
cm.
Atlamaya
Girmedi
Kros
E
22
TAKIM
E
-186,21
56
18
Bnb.Nail GÖNENL, At Terbiyesi Yarımasında “Temel” isimli atıyla 26ncı
oldu. Arazi Yarımasında en zor engelde düerek kalçasını kırdı, ancak tekrar ata
binerek bu zorlu engeli atı ve yarımayı tamamladı. Acıdan bayılan GÖNENL
helikopterle hastaneye kaldırıldı. sveç Kralı ve yarımayı izlemeye gelen ngiltere
Kraliçesi hastaneye gönderdikleri çiçeklerle kendisini hem kutladılar hem de geçmi
olsun dileklerinde bulundular. Yzb. Fethi GÜRCAN At Terbiyesi Yarımasında
“Rih” isimli atıyla 17nci oldu, arazi yarımasında bir engelde düüp sakatlandı ve
çekildi. Yzb. Kemal ÖZÇELK, At Terbiyesi Yarımasında “Eskimo” isimli atıyla
52nci oldu. Arazi Yarımasında GÖNENL ve GÜRCAN’ın sakatlanmaları üzerine
yarımayı tek baına bitirdi ve ferdi 18nci oldu (Atabeyolu, 1997, s.101-104).
1956 Stockholm (sveç) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları:
Olimpiyatlardan sonra yine Stockholm’de yapılan uluslararası yarımalara Bnb. Salih
KOÇ, Yzb. Alparslan GÜNE, Yzb. Bedri BÖKE, Yzb. Kemal ÖZÇELK
katılmılardır. 16 ülkenin katıldıı bu yarımalarda Bnb. Salih KOÇ “Baak” ile ferdi
6ncılık elde ederken, takım halinde 8ncilik kazanılmıtır.
77
1957 Viyana (Avusturya), Paris (Fransa) ve Aachen (Almanya)
Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 1957 yılında yapılan bu yarımalara Kafile
Bakanı: Tümg. Hayati ATAKER, Çalıtırıcı: Alb. Eyüp ÖNCÜ, Biniciler: Yzb. Nail
GÖNENL, Bnb. Mennan PASNL, Yzb. Kemal ÖZÇELK, Yzb. Fethi GÜRCAN,
Ayrıca: Bnb. Selim ÇAKIR, Yzb. Ramis EGEL, Veteriner: Alb. lhami, Mutemet:
Alb. Memduh DNÇER, Gözlemci: Yzb. efik TETK katılırlar. Viyana’da yapılan
yarımalarda “Uluslar Kupası” takım 1ncilii (Bnb. Mennan PASNL, Yzb. Nail
GÖNENL, Yzb. Kemal ÖZÇELK) kazanılırken, Bnb. Mennan PASNL “Baak”
ile ferdi 1ncilik, Yzb. Kemal ÖZÇELK “Domino” ile “Uluslar Kupası Bireysel
Binicilik Ödülü” ferdi 1ncilii, Yzb. Fethi GÜRCAN ise “Serez” ile “Kapanı
Yarıması Ödülü” ferdi 1nciliini elde etmilerdir. Paris’ten sonra yapılan Aachen
yarımalarında Yzb. Nail GÖNENL, “Esmeraltın” ile “Son ans Ödülü” ferdi
2nciliini elde ederken, takım yarımasında (Yzb.Fethi GÜRCAN, Yzb.Nail
GÖNENL, Yzb.Kemal ÖZÇELK) 3ncü olunmutur (Temurlenk, 2000, s.285).
1958 Nice (Fransa) Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Kafile
Bakanı: General Hakkı SOKULLU, Çalıtırıcı: Alb. Eyüp ÖNCÜ, Biniciler: Bnb.
Mennan PASNL, Bnb. Salih KOÇ, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Kemal ÖZÇELK,
Bnb. Ramis EGEL eklinde itirak edilen yarımalarda Yzb. Nail GÖNENL
“Esmeraltın” ile “Askeri Bireysel Büyük Ödülü” ferdi 1nciliini kazanırken,
takımımız (Bnb. Mennan PASNL, Yzb. Nail GÖNENL, Yzb. Kemal ÖZÇELK) 6
takım içerisinde 4üncü olabilmitir.
1958 yılında Türk binicilik sporunda önemli bir olay gerçekleti. 1932 yılından
itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri Süvari Daire Bakanlıınca yürütülen, Türkiye
Binicilik Federasyonu Bakanlıı görevine ilk kez bir “sivil” getirildi. Ünlü sanayici ve
iadamı Dr.Nejat ECZACIBAI Binicilik Federasyonu Bakanlıına ve bir baka ünlü
iadamımız Vehbi KOÇ da, Federasyon kinci Bakanı oldular. 1932 yılında stanbul
Taksim Stadında Binicilik organize edilen Türkiye-Bulgaristan milli binicilik
karılamasını saymazsak 1932’den 1958 yılı sonuna kadar geçen çeyrek yüzyılı akın
zaman dilimi içinde parkurlarımıza yabancı bir binicinin atının ayaı dememiti.
78
Dr.Nejat ECZACIBAI bu konuya en geni açıdan bakmayı yelemiti. Planlamı
olduu “stanbul Enternasyonal Konkurhipikleri”ni kentin en büyük stadyumu olan
nönü Stadyumunda yapmayı düünmütü. Böylece hem geni bir seyirci kitlesi
tribünlere çekilmi olacak hem de davet edecei Avrupa’nın en seçkin binicilerinin
karısına güzel bir tesisle çıkılmı olacaktı. Ve nitekim öyle oldu ve Eylül 1959 yılında
bu unutulmaz yarımalar gerçekleti (Atabeyolu, 1998, s.152).
1959 NCE (FRANSA), ROMA (TALYA) Uluslararası Engel Atlama
Yarımaları: Kafile Bakanı: General Hakkı SOKULLU, Biniciler: Bnb. Salih
KOÇ, Yzb. Nail GÖNENL, Bnb. Kemal ÖZÇELK, Ütm Orhan GÜNDAY, Ütm.
Selahattin TELL’den oluan kafilemizin katıldıı yarımalardan Nice’de Yzb. Nail
GÖNENL “Temel” ve “Esmeraltın” ile ferdi 2ncilik ve 3üncülük, Roma’da ise
Ütm. Selahattin TELL “Domino” ile ferdi 4üncülük elde etmilerdir.
Bu arada Süvari Okulu, 1959 yılında Tugeneral Cevat KULA’nın
komutanlıında Ankara’ya nakledilerek, aynı yıl lavedilmitir. stanbul Ayazaa’da
“Uluslararası Yarıma Grubu” adı altında kalan ekip, 1960 yılında “Atlı Yarımalar
Grubu”, 1965 yılında da “Süvari Yarıma Grubu adını alır (Süvari Yarıma Gr. Br,
1967, s.3).
1959 stanbul 1nci Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: 18-20 Eylül
1959 yılında stanbul’da, Türkiye, Fransa, Hollanda ve Avusturya'nın katılmasıyla
gerçekletirilen ve bu düzeyde yapılan ilk ve son uluslararası en büyük
organizasyondur. nönü Stadyumunda yapılan bu yarımalara Türk Halkı büyük ilgi
duymu ve futbol maçlarından daha fazla seyirci ve hâsılat toplanmıtır.
Almanya, Kuzey Afrika Birlii, A.B.D. de çarılmı ve son güne kadar gelmeleri
beklenirken gerçeklememitir. Türk Milli Takımında Biniciler: Yb. Salih KOÇ, Bnb
Kemal ÖZÇELK, Yzb. Nail GÖNENL, Ayrıca: Bnb. Bedri BÖKE, Bnb. Cevdet
SÜMER, Bnb Ahmet ENER, Bnb. Ramis EGEL, Ütm. Selahattin Telli, Ütm. Sabri
SARIYER, Ütm. Nebi AKSAL, Yzb. eref SOLEY, Ütm. Cemalettin ZORLU,
Erdoan ARSAL, Asil DOKTOROLU, Edward ARIÇOBAN, Engin MREL
eklindedir. Yarımalarda Bnb. Bedri BÖKE “ Yıldız” ile “Puro Sabunu Ödülü”,
79
Bnb.Kemal ÖZÇELK “Domino” ile ve Yzb.Nail GÖNENL “Temel” ile
“Cumhuriyet Gazetesi Ödülü” ferdi 1nciliklerini kazanırken, takım yarımasında
Fransa’nın arkasından 2nci olunmutur.
1960 Hamburg (Almanya), Ostende (Belçika) ve Rotterdam (Hollanda)
Uluslararası Engel Atlama Yarımaları: Yarımalara Kafile Bakanı: Alb. Kemal
AVMAN, Çalıtırıcı: Alb. Eyüp ÖNCÜ, Biniciler: Yb. Salih KOÇ, Yzb. Nail
GÖNENL, Bnb. Cevdet SÜMER, Ayrıca: Bnb. Ramis EGEL, Yzb. Muhittin
ÜRÜNDÜL, Mutemet: Yzb. Fethi GÜRCAN itirak etmilerdir. Hamburg’da
yapılan yarımalarda Yzb. Nail GÖNENL bir adet 1incilik ve iki adet 2ncilik elde
etmi, Ostende’de Bnb. Salih KOÇ “Eskimo” ile “Ostende Binicilik Kulübü Eleme
Ödülü” ferdi 1ncilii kazanmılardır (Yıldız, 2002, s.249).
Rotterdam yarımalarında “Uluslar Kupası Ödülü” takım 1ncilii (Yzb.Nail
GÖNENL, Bnb.Salih KOÇ, Bnb.Cevdet SÜMER) elde edilmi, Bnb.Salih KOÇ
“Eskimo” ile “Meusu Ödülü”, Yzb.Nail GÖNENL “Domino” ile “Port Kudret
Yarıması Ödülü” ferdi 1ncilik ödülleri kazanılmıtır (Drapper, 1987, s.103). Ayrıca
“Binicilik Klübü Ödülü” yarımasında Yzb. Nail Gönenli “Domino” ile ikinci
olmutur. “Marais De Kralingen Ödülü” yarımasında Yb. Salih Koç “Dedal” ile
üçüncü, Yzb. Muhiddin Üründül “Zambak” ile beinci olmulardır. Bu yarımada
yedincilii iki Türk binicisi de paylamıtır. Bunlar: Bnb. Cevdet Sümer ve atı
“zma” ve Yb. Salih Koç ve atı “Polat”tır. “Rotterdam Büyük Ödülü” yarımasında
Bnb. Cevdet Sümer “zma” ile ikinci, Yzb. Nail Gönenli “nka” ile onuncu
olmulardır (Özçelik, 1998, s.46-47).
4.3.4. 1960 Roma Olimpiyat Oyunları
25 Austos – 11 Eylül 1960 tarihleri arasında talya’nın bakenti Roma’da
düzenlenen olimpiyat oyunlarını talya Cumhurbakanı M.G.Grancgi açmıtır. Bu
Olimpiyatlara katılan kafilemiz ve elde edilen sonuçlar aaıda sunulmutur:
80
KAFLE BAKANI : Alb. Kemal AVMAN
ÇALITIRCI
: Alb. Eyüp ÖNCÜ
BNCLER
: Yb. Salih KOÇ
Yzb. Nail GÖNENL
Bnb. Cevdet SÜMER
AYRICA
: Bnb. Ramis EGEL
Yzb. Muhittin ÜRÜNDÜL
MUTEMET
: Yzb. Fethi GÜRCAN
Olimpiyat sonucunda engel atlama takımı olarak Bnb. Salih KOÇ “Eskimo”
ile Bnb. Cevdet SÜMER “mza” ile elenmi, Bnb. Nail GÖNENL ise müsabakaya
girmemitir. Bireysel olarak ise Bnb. Cevdet SÜMER “Zambak”ile 15nci, Yzb. Nail
GÖNENL “nka” ile 31nci olmulardır (Temurlenk, 2000, s.45).
Türk Milli Takımı’nın 1960 Roma Olimpiyat Oyunları Toplu Sonuçları
BNC
Bnb.Cevdet
SÜMER
Yzb.Nail
Gönenli
Bnb.Salih
KOÇ
Bnb.Cevdet
SÜMER
Yzb.Nail
Gönenli
ATI
YARIMA
ADI
YÜK.
ZMA
DOMNO
ESKMO
KATILIM
DERECE
18
TAKIM
E
33
Engel Atlama
Uluslar
ampiyonluu
(Takım)
160
cm.
Engel Atlama
(Bireysel)
160
cm.
E
48,75
ZAMBAK
NKA
CEZA
37,50
15
60
63,25
31
4.3.5. 1960 Sonrası Dönemde Türk Biniciliinin Geliimi
1960 Roma olimpiyatlarından sonra binicilik sporu uzun bir duraklama
dönemine girmitir. Bu duraklamanın nedenleri: 27 Mayıs askeri müdahalenin
sonrasında bazı subayların emekliye sevk edilmesi olmutur. Bu dönemde
81
Atatürk’ün
Süvarileri
namına
sahip
Cevat
GÜRKAN
ve
Cevat
KULA
Tugenerallikten, Saim POLATKAN ve Eyüp ÖNCÜ Alb.lıktan emekliye sevk
edilmitir. Orduda Süvari sınıfın kaldırılması, ardından Avrupa basınında Türkiye’de
at vebası görüldüüne ilikin haberlerin yayılması sonucunda Türk binici ve atlarının
Avrupa ülkelerine alınmaması ve yabancı binicilerin ve atların Türkiye’ye
gelememesi ciddi olumsuzluklar, Türk binicilii için oldukça kötü bir dönemin
balangıcı olmutur.
Binicilik sporunda yaanan bu durgunluk dönemi, 1964 yılına dek devam
etmitir. Bu arada 27 Mayıs 1960 döneminde emekli olan süvari subayların sivil
binicilik kulüplerinde öretmenlik yapmaya balamalarının, binicilik sporunun
toplumda sivil kesim tarafından daha youn olarak yapılmasına direkt olarak etki
ettiini deerlendirebiliriz. Bu dönemde yetien milli binicilerimiz arasında Kemal
ÖNCÜ (Eyüp ÖNCÜ’nün olu), Edward SARIÇOBAN, Engin MREL, Asil
DOKTOROLU, Celal BARLAS, Y. SARIÇOBAN, Aldo BALDN, Levin
OKÇUOLU, Kerami MEK, Celal ALKAN, Erdoan ARSAL, Çetin
KUTMAN, Melahat AKSEL, ro KAPLANGI, Olga SAVÇ, Esin ZEMBLC,
Gülümser KERMEN, Tunç ÇAPA, Fevzi ATABEK gibi isimler bulunmaktadır.
1964 yılında Ankara’da yapılan ve sadece Lübnan’ın katıldıı 1nci Ankara
Uluslararası Engel Atlama Yarımalarına sadece sivil binicilerimiz itirak etmiler ve
Kemal ÖNCÜ iki adet 1ncilik, Edward SARIÇOBAN ise birer adet 1ncilik ve
2ncilik elde etmilerdir.
1964 yılında Milli Binicilik Ekibi talya’ya giderek Napoli ve Roma
Uluslararası Engel Atlama yarımalarına itirak etmitir. Ekip kadrosunda Ekip
efi/Çalıtırıcı olarak Alb. Salih KOÇ ve binici olarak Alb. Salih Koç, Bnb. Nail
GÖNENL, Yzb. Selahattin TELL, Yzb. Cemalettin ZORLU bulunmaktaydı.
Napoli’de yapılan özel mahiyetteki yarımalar ise bir gösteri havası içerisinde
geçmitir. Roma’daki müsabakalarda ise beklenen baarı gösterilemedi. Son gün
yapılan “Milletler Mükâfatı” takım yarımasında dokuz ekip arasından Türk Ekibi
yedinci oldu (Temurlenk, 2000, s.338-339).
82
1965 yılında 22–26 Eylül tarihlerinde yapılan II.stanbul Uluslararası Engel
Atlama yarımalarına ve yine aynı yıl Ekim ayında yapılan II.Ankara Uluslararası
Engel Atlama yarımalarına Türk Ekibinde asker binici katılmamıtır. Yapılan
yarımalara
MREL,
(E)Alb. Salih Koç, Kemal ÖNCÜ, Edward SARIÇOBAN, Engin
Asil
SARIÇOBAN,
DOKTOROLU,
Celal
BARLAS,
Erdaoan
ARSAL,
Y.
Aldo BALDN, Levin OKÇUOLU ve Kerami MEK gibi
binicilerimiz katılmılar ve baarılı sonuçlar elde etmilerdir.
Bu tarihten itibaren sivil biniciliin baarılarının arttıı görülür. 18 Eylül
1965 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan bir yazıda Binicilik Federasyonu
Bakanı Emekli Alb. Saim POLATKAN’ın “Bu i artık sivillerin eline geçiyor”
cümlesi balık olarak verilmi, yazıda Uluslararası yarımalar hakkında bilgi
verilmitir.
Atlı Yarımalar Grubu 1965 yılında tekrar isim deiiklii ile “Süvari
Yarıma Grubu” olarak ismini alır. Bu dönem beklenen baarıların elde edilememesi
sonucu yabancı çalıtırıcı aranır. 1966 yılı Temmuz ayında getirilerek 1969 yılında
tekrar ülkesine dönen Alman çalıtırıcı Von ZEIGNER’den sonra, okulda kıdemli ve
tecrübeli hocalar nezaretinde çalımalarını sürdüren biniciler, 1972 Münih Olimpiyat
Oyunlarını gözlerine kestirseler de bunda muvaffak olamazlar.
1966 yılında Bulgaristan’ın Rusçuk ve umnu ehirlerinde yapılan
uluslararası yarımalara ekibimiz,
(E)Alb. Eyüp ÖNCÜ antrenörlüündeki
binicilerimiz Kemal ÖNCÜ, Kerami MEK, Engin MREL, Celal BARLAS ve
Edward SARIÇOBAN ile katılmı, hem takım 1ncilii kazanılmı hem de Kemal
ÖNCÜ, Engin MREL, Celal BARLAS ve Edward SARIÇOBAN tarafından ferdi
1ncilikler elde edilmitir. Aynı yıl stanbul’da 3üncüsü yapılan Uluslararası Engel
Atlama Yarımalarına aynı kadroya ilaveten Asil DOKTOROLU, Levin
OKÇUOLU, Celal ALKAN, Aldo BALDN, Erdoan ARSAL, Melahat AKSEL
ve Çetin KUTMAN katılmılar, Kemal ÖNCÜ ile Levin OKÇUOLU ferdi
1ncilikler elde etmilerdir. Ankara’da 3üncüsü yapılan uluslararası yarımalarda ise
yine Kemal ÖNCÜ ile Levin OKÇUOLU ferdi 1ncilikler kazanmılardır.
83
1967 yılında yine tamamı sivil binicilerimizden (E.Alb. Salih Koç, Kemal
ÖNCÜ, Engin MREL, Levin OKÇUOLU, Kerami MEK ve Tunç ÇAPA)
oluan milli takımımız, Yugoslavya’da katıldıkları turnuvalardan ilkinde (Velden)
Levin OKÇUOLU 7 millete mensup 57 binici arasından “En yi Yabancı Binici”
seçilmitir. Aynı yıl asker ve sivil binicilerden oluan milli takımımız, o yıl
dördüncüsü tertiplenen stanbul ve Ankara Uluslararası Yarımalarına itirak
etmiler ve oldukça parlak neticeler almılardır (Atabeyolu, 1998, s.172-177).
1968 yılı içerisinde Ordu mensubu sadece Ütm. brahim MURAT’ın
bulunduu Türk Binicilik Ekibi Viyana Uluslararası Engel Atlama Müsabakaları için
Avusturya’ya gitmitir. Ütm. brahim MURAT oldukça parlak bir baarı ile yurda
dönmütür (Temurlenk,2000, s.400-406).
1Aralık 1968 tarihli Cumhuriyet Gazetesi yarımalar hakkında verdii bilgide
Ütm. brahim MURAT’ın final yarımasında 1967 yılı dünya ampiyonu Winkler’i
birinci ayakta geçtiinden bahsetmitir (Cumhuriyet Gazetesi, 1968,s.13). 2 Aralık
1968 tarihli Günaydın Gazetesi ise Ütm. brahim MURAT’ın, Engin MREL’in
ardından ikinci olduunu yazmıtır. Avusturya Gazeteleri, Türk Binicileri “eytan
Biniciler” ile isimlendirmi, “Türkler Viyana Kapılarında” diye balık atmı ve
“Türk bincilerin baarısını 12bin kii ayakta alkıladı” yazılarıyla duyurmutur
(Günaydın Gazetesi, 1968, s.7).
5 Aralık 1968 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Avusturya basınında Ütm.
brahim MURAT’ın yarattıı yankıdan bahsetmitir. Kurier Gazetesi Ütm. brahim
MURAT’ın cesaretli ve yeteneiyle tekniini birletirip dünya ampiyonu
yarımacıların önünde derece alıını hak ettiini söylemitir. Express Gazetesi,
“Gözlerimize inanamıyoruz. Winkler, D’Inzeo, Pessoa size sesleniyoruz, ne
oldunuz?” eklinde duyurmutur. Neue Zeitung Gazetesi, Ütm. brahim MURAT’ın
baarısında ya hep ya hiç sloganıyla yarıtıının payı olduunu, Kleine Zeitung
Gazetesi ise Ütm. brahim MURAT’ın tekniini beendiklerini ve geç tanımalarına
ramen hiç unutmayacaklarını yazmılardır (Cumhuriyet Gazetesi,1968, s.14).
84
1969 yılında Viyana (Avusturya)’da icra edilen Askeri Takımlar Uluslararası
Binicilik Yarımalarına (CISM) Alb Nail GÖNENL’nin çalıtırdıı binicilik takımı
kadrosu, Kafile Bakanı: Kur. Alb. Habip ALPAY, Çalıtırıcı: Alb. Nail GÖNENL,
Biniciler: Yzb. Sait BEYKOZ, Ütm. Ate DALI, Ütm. brahim MURAT, Ütm.
Atilla NOLU ve Ütm. Minal DZDAROLU eklindedir. Açılı yarımasında
Ütm. brahim MURAT “Yüksel” ile birinci, “Bireysel Büyük Ödül” yarımasında
Ütm. Atilla NOLU “Yen” ile üçüncü olmutur (Temurlenk, 2000, s.412).
1968 yılı Türk biniciliinin aslında bir basamak olarak deerlendirdii ancak
giderek en hedef haline dönümeye baladıı Balkan ampiyonalarının baladıı
tarih olarak kabul edilebilir. 1968-1978 yılları arasında hemen hemen her yıl bir
dönüüm içerisinde binicilik sporunun her üç dalında sınırlı 3-5 ülkenin katılımıyla
yapılan Balkan ampiyonaları günümüze kadar devam etmi, bu dönem içerisinde
bir çok takım ve bireysel ampiyonluklar elde edilmitir.
1978 yılında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Kenan
EVREN’in talimatıyla Süvari Yarıma Grubu kapatılmıtır. Kapatılan okuldan bazı
biniciler Ankara’daki Cumhurbakanlıı Muhafız Alayı Süvari Birlii’ne atanmı
dierleri ise farklı birliklere tayin edilmilerdir. Bu kapatma kararı, Türk biniciliinin
olimpik geliimine verilen en büyük zarar olarak deerlendirilebilir. 1960 yılından
itibaren pe pee gelen olumsuz gelimeler, Türk biniciliini olimpiyat hedeflerinden
giderek uzaklatırmı, bir zamanlar Avrupa’ya çıkı için sadece basamak olarak
kullanılan Balkanlarla sınırlandırmıtır. Böylece Yüce Atatürk’ün 1931 yılında
verdii “Balkanlara sıkııp kalınmamalı, hedef Avrupa ve Dünya olmalıdır” vizyonu
yitirilmitir. 1960 Roma Olimpiyatları ülkemizin binicilik sporunda katıldıı son
olimpiyatlar olurken, Avrupa’da söz sahibi olunan birçok turnuvalara artık
gidilememektedir.
Türkiye’de binicilik çalımaları 1978 yılında Süvari Yarıma Grubu’nun
lavolması bazı subayların tayiniyle ciddi yaralar almıtır. Daha önceleri Alaylarda
çalıan subayların ordu atı müsabakalarında aldıkları parlak dereceyle stanbul
Süvari Yarıma Grubuna milli takıma çaırılıyordu. Milli takımda parlak dereceler
85
aldıkları vakit Gruba tayin oluyorlardı. Grup kapatılınca bu görevi Ankara
Kirazlıdere’de bulunan Muhafız Alayı Atlı Merasim Birlii almıtı. 1978 yılında
Ayazaa’dan tayin edilen subaylar ile Muhafız Alayı Atlı Merasim Birlii,
bünyesinde bir Binicilik Ekibi kurma gerei duymutur (Temurlenk, 2000, s.450).
05 Ekim 1984 günü, “Muhafız Alayı Süvari Birlii”, isim ve kurulu
deitirerek “Kara Kuvvetleri Atlı Spor Eitim Merkezi” adını almıtır. 1996 yılında,
okul olma yönünde yeniden yapılanma içerisine giren Atlı Spor Eitim Merkezi
bünyesinde, eitim ve öretim faaliyetlerinin bilimsel bir altyapıya dayandırılarak
yürütüldüü Öretim Bakanlıı tekil edilmi, Ar-Ge, Plan-Program, ÖlçmeDeerlendirme ve Kurs Kısımları oluturulmutur. Binicilik sporunun olimpik
branlarında uzmanlamak maksadıyla bu tarihten itibaren Binicilik Ekip
Komutanlıı üç kısma bölünmütür. Bunlar; At Terbiyesi, Engel Atlama ve 3Günlük
Yarıma kısımlarıdır. Mevcut birikimi ve altyapısıyla ülkemizde binicilik okulu
statüsünde faaliyet gösteren yegâne kurum olan K.K.Atlı Spor Eitim Merkezi, son
10 yıldır sportif binicilik gayretlerini yeniden olimpiyat hedefine yönelterek
çalımalarına devam etmektedir.
4.4. Ülkemizde Binicilik Sporunun Uygulanmasında
Karılaılan Temel Sorunlar
Ülkemizde
binicilik
sporunun
en
önemli
sorunları
arasında
sporun
tanıtılamaması ve halk tabanına yaygınlatırılamaması, eitimsizlik, üretimsizlik ve
sporun yönetilememesi gibi hususlar sıralanabilir. Aslında her birinin dierini etkiledii
veya birinin dierinin sonucu olduunu rahatlıkla söyleyebileceimiz bu sorunların esas
nedeninin, binicilik sporunun ülkemizde ne devlet ne de özel kii ve kurumlarca
gerçekten gelitirilmesi istek ve iradesinin henüz olumadıından ileri geldiini ifade
edebiliriz. Özellikle ATATÜRK ve smet NÖNÜ’nün Cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren binicilik sporunun gerek geliimine gerekse kendi atımızı üretme konusunda
gösterdii ilgi ve verdii destek sayesindedir ki 1960’lı yıllara kadar uluslararası alanda
rekabet edilebilmitir.
86
4.4.1. Tanıtım ve Yaygınlatırma
Günümüzde binicilik sporunun, Türkiye’de yapılan dier olimpik spor dalları
ile mukayese edildiinde, halkımızın büyük bir kesimi tarafından tanınmadıı ifade
edilebilir. At ve atlı tekilatların yaygınlıından kaynaklanan atlı spor kültürünün en
yaygın olarak yaandıı Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, Türk halkının en çok
tanıdıı, ilgi duyduu ve takip ettii spor dallarından birinin binicilik olduunu ifade
edebiliriz. Zira kitle iletiim araçlarının günümüzdekine oranla oldukça kısıtlı
olmasına ramen o dönemde biniciliin, gerek ulusal gazetelerde ve gerekse spor
dergilerde sürekli yer bulabildiini elimizdeki arivler açıkça ortaya koymaktadır.
Ancak günümüzde binicilik sporu ne yazılı ne de görsel medyada yeterince yer
bulamamakta, ulusal ve uluslararası organizasyonlar ile sonuçları hakkında haberlere
ulamak çou zaman mümkün olmamaktadır.
Binicilik sporunun bir ülkedeki gelimiliinin en önemli göstergesi, o
ülkedeki
lisanslı
yaygınlııdır.
sporcu
Binicilikte
sayısı
ile
gelimi
sosyal
ülkeler,
kesimlerdeki
bunu
daılımları
ve
gerçekletirebilmilerdir.
Ülkemizde ise, belirli bir çevre dıında, bu sporla ura verenlerin sayısı azdır.
Çünkü halkın ilgisini çekse bile, pahalı bir spordur. Bunun toplum tabanına kadar
indirgenmesi gerekmektedir. Ancak bu ekilde, binici arzı fazla olur ve yetenekli
biniciler ortaya çıkabilir.
Türkiye’de binicilik tabanının çok yetersiz olduu açıktır. Baarı için
tabanın geni olması önem arz etmektedir. Biniciliin gelimesi ve binici
yetimesi, binicinin ilmi esaslara göre yetiecei tam bir binicilik ortamı
oluturulmadıında, baarılı olması mümkün görülmemektedir. Dünya binicilii
incelendiinde, ne yazık ki, tarihimize yakımayacak ekilde, birçok ülkeden geri
olduu görülmektedir. Binicilikte ura verenler veya ilgi duyanlar, yer,
malzeme, at, beslenme ve barınma ile veteriner hizmetleri gibi masraflı olan bu
spor dalında, ne yazık ki, zaman zaman çaresizlik içerisinde uzaklamaktadır.
Türk binicilik ve atçılıını gelitirme, yayma ve yaatma olanaı salanarak,
ibirlii içine girilmesi, her kuruluun yararına dolayısıyla ülkenin yararına olacaktır.
87
30 yılı akın bir süre Türk binicilik sporuna yarımacı, eitici, öretmen ve
yönetici olarak hizmet etmi olan Özkan TEMURLENK, 6 Temmuz 2006 tarihinde
yapılan mülakatta görülerini u ekilde ifade etmitir: “Binicilik uzun süreli bir
çalımayı gerektirmektedir. Ülkemizde, özellikle bu sporu yapabilecek ekonomik
gücü olan toplumdaki bayan ve çocukların, büyük bir yüzdesinin, i yaamı
olmadıı göz önüne alınırsa, özellikle bunlara yönelik özendirme yapılmalıdır.
Gerçekte bu özendirme, biniciliin kendisinde vardır. Üstün fizik gücünün genelde
ters etki ettii binicilik sporu, bayan ve çocuklara, yetikinlerle yarıma olanaı
verdiinden, doal olarak ilgi duyacakları ve kendilerini kanıtlayacakları en iyi
spordur. Dünyada pek az bayan, güre, boks, halter, futbol gibi daha çok
erkeklerin yaptıkları spordan holanır. Dolayısıyla aile çekirdeinin yarısı olan
annenin etkisi veya zorlanmasında kalacak çocuk, spor branını da ona göre
seçecektir. Bugün binicilik, jimnastik, buz pateni vs. gibi sporları izlemekten
holanmayacak bayan ve çocuk sayısı pek azdır. Yarımalardaki izleyicilere
bakarak, her ülkede bunun kanıtlanması yapılabilir. Ancak, çocuk ve bayanların
balangıçta attan korktukları da bir gerçektir. Onları korkutan, atın fiziki yapısının
büyüklüüdür. Dolayısıyla eitimin balangıcında, küçük, uysal ve terbiyeli
atların seçilmesi gerekir. Bunun için Türk yerli atları veya Arap Yarım kan atların
kullanılması doru olur. Özellikle Arap atlarının sıcakkanlı oluları dolayısıyla
doasında bulunan canlılık, belki de bu özellikte olmayabilir; fakat yerli atlarla
melez üretimi hiçte zor olmasa gerek”.
Ülkemizde 1994 yılına kadar, birçok faal kulüp (K.K.Binicilik Ekibi dıında)
stanbul, zmir, Ankara ve Bursa'daki Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüü ile
Atatürk Orman Çiftliine balı tesislerde çalımalarını sürdürmekte idi.
Kendilerine ait özel tesisleri bulunmadıı gibi, 2098 Sayılı Dernekler Kanunu
gereince dernek adı ile hizmet vermektedirler. Bu kulüplerin tüzüklerindeki
ortak amaçlarından biri, binicilikle uraan herkese olanak salamak ve bu alanda
kendilerine hizmet götürmektir. Ayrıca; genç yalardan balamak üzere binici ve at
yetitirmek, dolayısıyla ülke binicilik sporunun yürütülmesi ve gelimesine katkıda
bulunmayı hedef gütmek ortak amaçları arasındadır. 1994 yılından balayarak,
çada özel binicilik tesisleri (Kemer Atlı Spor Kulübü-stanbul, Bakent Binicilik
Kulübü-Ankara, Classis Binicilik Tesisleri-stanbul ve Sabancı Uluslararası Binicilik
Merkezi-stanbul vb.) binicilik sporunun ilerisi için büyük yatırımlar yapılacaının
ilk belirtileridir. Yine Adana, Mersin, Eskiehir, Kocaeli, Antalya ile dier
ehirlerimizde var olan kulüplere ilave pek çok kulüp kurularak 2000'li yıllara 20'nin
üzerinde kulüple girilmitir.
88
Son dönemde binicilik kulüplerinin sayısı giderek artmakta ve binicilik
sporuna duyulan ilgi at ve atlı tekilatların yeniden yaygınlamaya balamasıyla
doru orantılı olarak çoalmaktadır. Türkiye Binicilik Federasyonunun kayıtlarına
göre 2006 yılı baı itibarıyla ülkemizde 30 adet binicilik kulübü, 469 lisanslı binici
ve 659 tescilli at bulunmaktadır (Türkiye Binicilik Federasyonu, 2006, s.13). Bu
rakamlar gelimi ülkeler ile mukayese edildiinde, o ülkelerin ortalama bir
ehrindeki ortalama bir kulübün rakamlarına tekabül etmektedir ki bu konuda daha
çok yol almamız gerektii ortadadır.
4.4.2. Okullama, Eitim ve Öretim Faaliyetleri
Ülkemizde askeri biniciliin bir türlü okullaamaması, okullamaya
çabaladıı dönemlerde istikrar ve gelimeyi yakalayamaması, bu sporda söz sahibi
ülkelerdeki sürecin ülkemizde yaanmamasına neden olmutur. Süvari Okulunun
1959 yılında Tugeneral Cevat KULA’nın komutanlıında Ankara’ya nakledilerek
aynı yıl lavedilmesi, stanbul Ayazaa’da “Uluslararası Yarıma Grubu” adı altında
kurulan birliin 1978 yılına kadar çeitli ad ve tekilatlarla istikrarı yakalayamaması
ve nihayette, özellikle mevcut fiziki altyapısı ile dönemin Avrupa’sındaki ender
tesislerden biri olan Ayazaa/stanbul’daki Süvari Yarıma Grubu’nun 1978 yılında
kapatılması Türk biniciliinin olimpik geliimini durdurmu ve evrensellikten tekrar
yöresellie seyahatini zorunlu kılmıtır.
Bir harp aracı olan atın spor alanında kullanılmaya balamasıyla, binicilik
sporunun ilk uygulayıcıları tüm dünyada olduu gibi Türkiye’de de askerler
olmutur. Mesleklerinden ayrılan deerli asker binici ve binicilik öretmenlerinin,
bugün yapılan ekliyle çada biniciliin uygulama esasları ile kendi deneyimlerini,
bu spora ilgi duyan sivil gençlere aktarma çalımalarıyla toplumda yaygınlamaya
balamıtır.
Binicilik sporunda gelimi ülkeler yakından incelendiinde, sporun
askerlerden sivillere geçiindeki doal ve salıklı süreç maalesef ülkemizde
89
yaanmamıtır. Zira özellikle Avrupa ve Amerika’da sivil toplum binicilik sporuna
ilgi duymaya baladıında, zaten bilimsel bir altyapıya kavuturularak çada bir
okullama sürecini tamamlamı askerlerin tesislerinden istifade etme imkânına
kavumulardır. Sporun kuramsal ve uygulamalı eitiminin tüm inceliklerini ehil
öretmen ve sporculardan almı olan sivil kesimin sayısı giderek artmaya
baladıında, açılan sivil kulüp ve iletmelerde ihtiyaç duyulan öretmen, veteriner,
nalbant ve seyis gibi ihtiyaçlar yine askerler tarafından karılanmı ve ulusal bir
dayanıma sergilenmitir. Bu yüzdendir ki II.Dünya savaından sonra tüm Avrupa’da
sivil kesimde yaygınlamaya balayan binicilik sporunda, özellikle 1960 Roma
Olimpiyatlarından itibaren ülkelerin asker binicileri olimpiyatlarda taıdıkları milli
bayraklarını kendi ülkelerinin sivillerine yine olimpik seviyede teslim etmeyi
baarmılardır.
Binicilik sporunun ülkemizde en çok sıkıntı çektii konulardan birisi
olan, binicilerdeki hissiyat ve ustalıın geliimine önemli oranda etki eden
eitici ve öretmen ihtiyacı hala çözülememitir. Bu ihtiyaç çok büyük paralar
karılıında yabancı hocalar ile karılanmaktadır. yi öretmen, çok para
karılıında da olsa, binicilikte çok ileri ülkeleri bırakarak, kendine bir ey
vermeyecek ve sesini duyuramayacak bir ülkeye gitmesi düünülmez. Yine,
dünyanın neresinde olursa olsun, bu sporu yapanların ekonomik güçleri
düünülürse, iyi öretmeni parayla getirmenin zorluu anlaılır.
Temurlenk(2006)’e göre: “Türk öretmenleri ise zaman zaman yabancı
öretmenler düzeyinde baarı gösterdikleri tarihe ve bugüne bakıldıında
görülecektir. En kuvvetli dönem Alb. Eyüp ÖNCÜ (1956-1960) çalıtırıcılıı
dönemidir. Türk Takımı 1960 Olimpiyat Oyunlarında favori gösterilen takımlar
arasında sayılmıtır. Ancak binicilikteki kesintiler, balangıçtaki yurt dıı kursların
devam etmemesi ve yabancı öretmenlerin çok pahalı olmaları, Dünya
Biniciliindeki iletiim kopuklukları ve yakından izlenme olanaı bulunmaması
binicilikte gerilemeye neden olmutur. Yurt dıı temasların Balkan düzeyine
indirgenmesi bir çeit kendi kabuumuza çekilme sonucunu dourmutur. Yeni
teknikler ve gelimelerden yoksun öretmenlerimiz, kendilerini yenileme ve
ama olanaı bulamayarak ve buna gereksinimde duymayarak elde edilenlerle
yetinmilerdir. Tüm bunlara karın, biniciliimizin gelimesini yabancılara
balamaktansa 1925-1930 yılları arasında örneini gördüümüz kurslar sonunda
Türk biniciliini, karakter yapısını, kültürünü yakından tanıyan, kendi anadillimizle
90
konuan, sorunlarımızı bilen ve giderebilecek olan öretmenlerimizin çok daha
yararlı olacaı kanısını vermektedir. Oysa tarih tekerrür etmektedir ve yurt dıı at
alımları ile yabancı öretmenlerle elde edilen küçük baarılar binicilikte
ilerlediimizin göstergesi olarak gösterilme çabası görülmektedir. Zaman zaman
tarihte görüldüü gibi, bir kaç çok yetenekli binicinin küçük baarıları binicilikte
gelimenin olduuna iaret olamaz. Top yekûn ülkede binicilik sevgisi aılayacak ve
öretecek, öretmen ve çalıtırıcılara gereksinim vardır. Bugün yurdun pek çok
bölgesinde kulüpler açılmakta ancak ne yazık ki bilgili öretmen yokluundan ve
binilecek atın eiticisi bulunmadıından pek çou da kapanmaktadır veya dı
kaynaklı eitime yönelinmektedir. Ancak, çok pahalı olan dı kaynak eitim ve
öretimiyle uzun süre binicilik yapmanın ve yaygınlatırmanın olanaksızlıı ise
kısa zamanda görülmütür. Bu kez ucuz fakat bilgi birikimi ve deneyim olarak
Türkiye'nin çok altındaki ülkelerin binicileri ve yetersiz eitimli atlarında umut
aranır olmu, bir türlü ortasını bulamayan Türk binicilii böylece kendini bunlara
emanet etmitir. Ancak tarihimiz bunu hak etmiyor ve binicilik toplumu buna
üzülüyor.
4.4.3. Kitap ve Yayın
At ve binici eitiminin bilimsel bir çerçevede sürekli gelien bir spor dalı olarak
algılanmaya baladıı günden bu yana birçok kitap yazılmı olup bunların bazıları
binicilik eitiminin temelinde birer klasik eser olarak yer almı ve hala günümüzde
geçerliliini
sürdürmektedir.
Binicilik
sporunda
gelimi
ülkeler
yakından
incelendiinde, at ve binici eitiminin temel esaslarının neler olduuna ve aralarındaki
ibirlii ve uyumun nasıl gelitirilmesi gerektiine yönelik ciddi oranda bir literatüre
sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Türkiye'de ise atı ilk kullanan olmasına karın geçen süre içerisinde;
Türkiye'de çalıan bir kaç yabancı öretmenin ders notları, birkaç özel meraklı
süvari subayının çevirileri, Alman talimnamesinin çevirisi (1935) ve binicilik
sporunda dünya klasiklerinden sayılabilecek
“Give Your Horse A Chance”
(A.L.D.ENDRODY) ve “Training Show Jumpers”
(Anthony PAALMAN) adlı
eserlerin 1986 ve 1987 yıllarında Ütm. Yavuz TÜRKGENC tarafından yapılan
çevirisi dıında, yazılan ve basılan her an her binicinin elde edebilecei çoklukta
Türkçe eserler yoktu. Alb.Özkan TEMURLENK tarafından 15 yıllık bir çalıma
91
sonucunda hazırlanan ve 1996 yılında yayınlanan BNCLK SERS kitapları, hali
hazırda ülkemizdeki en doyurucu ve en geni içerie sahip yegane eserdir.
Yine binici toplumunda, yabancı kaynaklı ve çounluu çocuklar için
ticari amaçlı ve bilimsellikten yoksun olsalar da pek çok kitap bulunmaktadır.
Çounlukla yabancı dil bilmelerine ve yararlanma olanakları bulunmasına karın
ne yazık ki, ya zaman bulamama, okuma veya bu ii bilimsel olarak yapma
alıkanlıının olmaması; ya da okuduunu anlayacak yeterli binicilik bilgi düzeyinde
olmayıından veya bilimsellie gereksinim duyulmamasından yeterli ölçüde
yararlanılmamaktadır.
Kitap ve yayın konusunda ülkemizde ilk ve en nitelikli çalımaya sahip
olan Özkan Temurlenk, bu konuya ilikin görülerini öyle ifade etmitir:
“Binicilik kitapları, at ve binicinin, fiziki ve zihni özellikleriyle bilgi ve
deneyimlerin aktarılmasından oluur. "Eer kitap okumakla binicilik
örenilseydi, u anda Dünya da bugünkünden çok daha fazla binici olurdu,"
diyenler çıkacaktır. Ancak unutulmamalı ki, hangi konuda olursa olsun, ie
balamadan önce kurumsal bilgi (nazariyat) önde gelmektedir. Eer tüm biniciler
sıfırdan balasaydılar, yaamları sonunda birbirine yakın veya aynı noktaya
gelirlerdi. te bu durumda kitaplar deneyimli binicilerin deneyerek elde ettikleri ve
yararlandıkları konuları, aynı ölçüde ura vermeden yeni nesillere bilgi salanmasına
yardımcı olur. Kitaplarda yazılanları anlayarak okuyan ve hissederek uygulayanlar,
sonunda baarıya ulaacaklardır. "Kitap okumakla binicilik örenilmez" sözü,
genelde en sert tartımaların bile sonucunu balamak için kullanılır. Özellikle,
binicilikteki sözü geçenlerce kullanılması, inandırıcılıını artırmaktadır. Doaldır ki,
binicilik belirli kas ve becerilerle, belirgin uyarı ve yardımların zenginlii,
binicinin atla iletiim kurmasını salayan, yeteri kadar esnek ve güvenli bir
oturuun gelitirilmesi, yine koltukta oturma yerine atın üzerinde elde edilmesinin
gereklilii bilinmektedir. Yalnızca, binicilik ustalıından çok, binicilik sanatını
yapmakla ilgilenirsek; yetenek, beceriklilik ve kas gücü gibi fiziki ustalıkların
yeterli olmayacaı bir gerçektir. Temel binicilik dıındaki eitim, öretmeden çok,
örenme ilemidir. yi örencilerin iyi öretmenleri olur. Örenme, öretmen
olmadan da sürdürülmelidir. Söz ve yazı ile iletilen önerilerden, bakalarının
özümlenmi deneyim ve gözlemlerinden örenebilecek çok ey vardır. Yaam
zamandır, zaman bulamamaktan yakınılabilinir; fakat gerçekten zamanı ekonomik
kullanmanın tek yolu bakalarının deneyimlerini ödünç almada yatar. Bakalarının
daha önce bulduu bir sorunun çözümünü ura vermeden elde etmekten daha iyi
zaman kazanmanın yolu yoktur”.
92
4.4.4. Yerli At Üretimi
Yerli at üretimi ve eitiminin, binicilik sporunda baarıya ulama konusunda
en önemli girdi olduu, bu sporda söz sahibi olan ülkelerin yıllık at üretimlerinin çok
yüksek olmasından rahatlıkla anlaılmaktadır. Kendi atını üretemeyen ülkeler,
uluslararası alanda rekabet edememekte ve at üretimini bir endüstri haline getiren
ülkelere baımlılıklarını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Hollanda, Almanya,
Fransa, ngiltere gibi gerek at üretiminde gerekse yarımalarda söz sahibi ülkeler
uzun yıllardır bilimsel bir altyapıya oturtarak sürdürdükleri at ırkı çalımaları
sonucunda elde ettikleri nitelikli damızlıkları ve çok kaliteli spor atı adaylarını
dıarıya satmamakta ve muhafaza etmektedirler.
Cumhuriyet öncesi dönemde at ıslah çalımalarına zaman zaman yer
verildiini görmekteyiz. 1908 Merutiyet’inden sonra, ordumuzun hayvan ihtiyacını
gidermek ve yurdumuzdaki yerli at soyunu iyiletirmek amacıyla, dönemin Harbiye
Nazırı Mahmut evket Paa’nın istei dorultusunda bazı giriimlere balanır.
Balkan, 1nci Dünya ve Kurtulu Savaları, Türkiye'de at sayısının önemli oranda
azalmasına neden olmutur. Bundan en çok etkilenen de Cumhuriyet dönemi atçılıı
ve binicilii olmutur. Bu olumsuzluu ortadan kaldırmak ve binicilik sporunda
baarıa ulamak amacıyla uzun yıllar dıarıdan at alımları yapılmıtır. Aynı
zamanda, Türk Binicilik Ekibi'nin Türk kanı atlarla yarımalara katılması ile ilgili
çalımalara, dönemin Babakanı Sayın smet NÖNÜ'nün direktifleriyle büyük bir
hız verilmitir. 1924 yılında kurulan Karacabey Harasının aratırmalarına 1941
yılında Fransa Askeri Ataesi ve yıllardır Türkiye'de öretmenlik yapan Alb. F.
ALBERT TATON'nun da katılımlarıyla devam etmitir. Sert, cesur, akıllı, ancak
küçük ve eski iyi Türk kanı atların, iri Macar Nonnius, Arap ve ngiliz safkanlarıyla
karıtırılmasından çada binicilie elverili "Karacabey Yarım kan" ırk
çalımaları meyvelerini 1970 yıllarında vermeye balamıken bazı acele ve
olumsuz raporlar nedeniyle ne yazık ki bu çalımalar bırakılmıtır. Dolayısıyla
yeniden dıa baımlılıımız söz konusu olmutur.
93
Binicilik sporunda, insan unsuru (binici, öretmen, çalıtırıcı, veteriner,
nalbant, at bakıcısı, yönetici, hakem vs.) ne kadar önemli ise, atta aynı ölçüde belki
de biraz daha önemli yer tutmaktadır. Ülkemiz bir tarım ülkesi olmasına karın,
birçok konuda olduu gibi at üretiminde de “yurt dıından hazırı almak varken
neden uraalım” kolaycılıı yerli at üretmi çabalarının önünü tıkamıtır.
Yarı atçılıında, bir dönem çok iyi olan yetitiriciliimiz, Ortadou
Ülkelerine at ihraç eder durumda iken, bu pazarlarını da yitirmitir. Oysa tarım
ülkesinde at üretmek daha ucuza mal olması gerekir. Ancak, bu konunun uzun vade
de düünülerek, sabırla uygulanması gerekmektedir. 1947 yılında balatılan,
yerli atlarımızın yarımalara hazırlanması çalımaları, bilimsel olarak günümüze
kadar sabırla devam etseydi, bugün binicilik sporunun icrasında çok daha farklı
bir konumda olacaımız muhakkaktır. u anda dıa baımlı at kaynaımız, ne
yazık ki; "Taıma suyla deirmen dönmez" sözündeki gerçein ııında
bulunmaktadır. Oysa yurt içinde kaynak aramak ve aratırmak gerekmektedir. Bu
konuda, yine 1965-1983 yılları arasındaki yerli at yetitiriciliimiz ve baarılarımız
göz önünde tutulmalı ve sabırla üzerine gidilmelidir. Yurt dıı alımlarında, 1960
yıllarına kadar olduu gibi, uluslararası yarımalara katılabilecek yetenekli ve
eitim düzeyinde olanlar seçilmelidir. Son on altı yılda yapılan yaklaık 1000 at alımı
ücretiyle 20-30 at alınsaydı, bunu gerçekletirebilecek potansiyele erimi
olunacaktı. Dünyada yedi yaındaki bir at; deil orta, yüksek, uluslararası zor sınıf
yarımaları, son büyük hedef olan, Dünya ve Olimpiyat ampiyonalarını baarıyla
bitirerek alkılanması çok az da olsa görülmektedir. Oysa yurt dıından büyük
paralarla alınan 9-10 yaından büyük atların, bölgesel ve kulüp yarımalarında
balangıç sınıfı (90-100cm. yüksekliinde) parkurlarda koturulmaya çalıtırılması,
bitiremeyenlerin de çounlukta olması, atçılıımızı temelden yıkma uraısından
baka ne ile deerlendirilebilir. Yine yabancı atların bu kadar kolay yurt içine
getirilemedii dönemlerdeki yerli atlarımızdan; Hidalgo, Temerer, Kongo, ahlan,
Kazanova-I, Cyrus, Dama, Kamer, Hanlı, Fair Coıırt, Tunca, Silverstar-I, Uvava,
Ceylan, Güzelkız, Benek, Flitner, rma, Fool-Espir, Çakul-II, Dıtglas, King, Gnstın,
Zuhal, Peîerpan, ilknur, Miranda, Hakan, Kimo, Ayen, Bikini, Clıopen, Biritania,
Capricio, Arı, Bozkurt, Ronsard, Onder-II, Binboa, Twigy, Yarıteınposu, Askot,
Spitfire, Noel, Firesong, Cupiton, Mendüllü, Impayable, Nillıan, Hermes, Emrah,
Tarkan, Abdal Kader, Turulbey, Napolyon, Alberto, Alkoz-I, Amazon-I, Bonanza,
Rainlover, Alkım, Spark, Aymer, Vaubon, Marilonza, Sülün, Sapmaz, Denizhan, Leyla,
Sn-eetsulian, Akdoan, Ttıdor-Cron'rim bugün yurt dıında ithal edilenler kadar i
yapmadıklarına mı inanıyoruz? Özellikle, Viyana'yı ayaa kaldıran Balkan
ampiyonu Uvava'yı, her yıl Milli Takımdaki yerini alan bir Peterpan, Ares'i;
Balkan ikincisi Ronsard'\, Gençler Balkan ampiyonu Twigy ve Bonanza'yı;
Balkan ampiyonu takımımızı birinciliklere sürükleyen Kazanova, Silvester-I,
Önder-I ve Tunca'yı, Balkan üçüncüsü Kimo'yu ve son 1992 Balkan ampiyonu
Topaz’ı ve hatta Martel, Murat ve Demirhan’ı unutmak mümkün mü? Bunları
yetitiren ve eiten at kaynaklarımız kurudu mu ki, bunların çou düz yarı
yerlerinde sakatlanmı, ie yaramaz duruma geldikten sonra eitime
94
alınmılardır. Özel binicilik yarımaları için ele alınsalardı, bugünkü durumlarından
daha iyi yerlere gelebilirlerdi ve dıardan alınan at paralarıyla bu atlar
sakatlanmadan alınabilirlerdi (Temurlenk, 2000, s.83).
Yerli at üretimi ve eitiminin Türk binicilik sporunun geleceini yakından
ilgilendirdii asla göz ardı edilmemeli ve geçmi dönemde yapılan çalımalardan ve
bu konuda ülke ekonomilerine ciddi katkılar yapan birer endüstri yaratmı ülkelerden
esinlenerek bilimsel ve çada üretim politikaları oluturulmalıdır.
4.4.5. Yönetim ve Planlama
Binicilik sporunun baarısı için gerekli olan unsurlardan, binicilik
yaantısındaki süreklilik, tesis, at üretimi ve eitimi, alımı, bakımı, beslenmesi ile
veteriner, nalbant, seyis giderleri için gerekli bütçe ihtiyacı, sportif yaam içerisinde
risk alma, karar verme ve uygulama ile ilgili gerekli inisiyatife sahip olma vb.
bireysel imkân ve kabiliyetlerin, üretim ve ekonomide serbest piyasa koullarının
egemen olduu sivil toplumda önem kazanırken, askeri kurumlarda aynı oranda
hayat bulamaması binicilik sporunun uygulayıcılarının el deitirmesinde esas rolü
oynamıtır. Bu hızla deien ekonomik ve sporun çada ihtiyaçlarına refleks
gösterebilme
üstünlüünün,
bilgili
ve
kabiliyetli
gençlerle
birlemesiyle,
olimpiyatlarda yaklaık olarak 50 yıldır milli takımları dört askerden oluan
ülkelerin, bir kaç sonraki olimpiyatlarda üç asker-bir sivil, daha sonraki
olimpiyatlarda iki asker-iki sivil, 80’li yıllarda üç sivil-bir asker ve nihayette 90’lı
yıllardan itibaren dört sivil binici ile yollarına devam ettiklerini gözlemlemekteyiz.
Son iki olimpiyattan beri sahalarda asker binici göremeyiimizin sebebi, artık
binicilik sporunun ülkelerin sivil tabanında oldukça yaygınlatıı ve kök saldıından,
askeri biniciliin ise yukarıda belirtilen ekonomik ve bürokratik yeteneklerinin
spordaki serbest piyasa koullarıyla rekabet edememesinden kaynaklandıı rahatlıkla
söylenebilir.
Bu ülkelerin, spor yönetiminde gösterdii çada ve ulusal yaklaımlar
neticesinde, Askeri Binicilik Okullarını 80 ve 90’lı yıllarda Ulusal Binicilik
95
Okullarına çevirip buradaki asker-sivil geçiini de salayarak geliimlerini devam
ettirdiklerini görüyoruz. Günümüzde askerler, sahip oldukları tüm tarihi ve kültürel
zenginliklerini sergiledikleri halka açık müzeleri, kütüphaneleri, icra ettikleri göz
kamatıran tören ve gösteriler ile sürdürmekte ve ülkelerine hizmet etmenin haklı
gurur ve ayrıcalıını yaamaya devam etmektedirler.
Türkiye Binicilik Federasyonu 1958 yılına kadar K.K.Süvari Dairesi
Bakanlıı’nca temsil edilmi, 1958 yılında ilk sivil yönetici olan Nejat
ECZACIBAI yönetimi ile devam etmi ve günümüze kadar birçok deerli bakan ve
yönetim kurulları tarafından sevk ve idare edilmitir. Bu dönem içerisinde,
ülkemizdeki spor yönetimi tekilatlarının deiimine göre Binicilik Federasyonu
bakan ve yönetim kurulları ilgili mevzuata göre atanarak veya seçilerek oluturulmu
ve 2005 yılında özerk federasyonlar arasına katılmıtır. Günümüzde binicilik
sporunun ülkemizde uygulanmasında karılaılan tüm sorunların, bir takvim
içerisinde milli ve çada bir planlama ile çözülebilmesi için yeniden yapılanma
çabalarına devam etmektedir. Geçmi dönemde planlama ve uygulama faaliyetleri
konusunda istikrarlı bir sistem oluturulamamı ve özellikle orta ve uzun vadeli ulusal
ihtiyaca yönelik planlamalar yapılamamıtır.
Planlama ile ilgili olarak Temurlenk’in görüleri ise öyledir:
“Biniciliimizde planlamaya pek deer verilmemekte. Yapılan planlar ya sık sık
deitirilmekte veya çok az bölümlerine sadık kalınmaktadır. Planlama yasak
savmak için, hazırlıksız ve aceleyle yapılmakta dolayısıyla plan önemi kalmamı
bir dokümana dönütürülmektedir. Biniciliimiz kalıcı bir binicilik yönetmelii
yapma aamasına bile gelememi, her federasyonların deiiminde deiik yönetim
ve ani kararlarla amaçsız, plansız, programsız ve bazı çevrelere yaranmak için,
yarımalar düzenlemek için yenilenmekte ve deitirmektedir. Dolayısıyla da
binicilik toplumu ile yönetim arasındaki devamlı iç çekimelerle uramaktan sporu
yönlendirecek ortam oluturulamamaktadır. Bu iç çekimelerin, federasyon yönetim
kadroları, teknik ve eitim vb. kurallarını oluturmada da olumsuz etkileri
olmakta, bu görevler çounlukla amacı dorultusunda binicilik politikası
yapabileceklerle deil, yasak savmak veya göstermelik ve ilgisiz kiilere
verilmektedir. Çounlukla kurullarda görevlendirilenlerin kiisel ileri
dolayısıyla konularıyla ilgili yeterli çalımayı yapamamakta ve hatta kurulda
olduklarından haberleri bile olmadıı zaman zaman görülmektedir. Tüm
yaamını binicilie adamı, bilgili, ilgili ve yetenekli olanların ise özellikle
binicilik toplumda pek çok bulunan sözü geçenlerce, yıpratılarak, küstürülmekte
veya huzursuz olacaını düünerek hizmet vermekten kaçınmaktadır. Binicilikte
96
parlak dönemlerin yaandıı 1960 yıllarına kadar yarımalar sonrası gerçekçi ve
incelikle hazırlanan raporlara, ilgililerin olumlu tutumları ve kısmen de olsa doru
yaklaımlarıyla azda olsa atılım yapılabilmitir. Daha sonraki yıllar ise, i olsun için
istenen, düzenlenen, incelenmeye alınmaya dahi gerek duyulmayan ve eksiklerin
üzerine etkin olarak gidilmeyen raporları verenler ye tutulduundan,
gerçeklerden korkulmu ve rahatsız olunmu dolayısıyla bu tür raporları yazanlar
benimsenmitir”.
97
BÖLÜM 5
SONUÇ VE ÖNERLER
Antik ça boyunca farklı yarımalar ile devam eden binicilik sporunun tarihi
serüveni, 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunlarından itibaren modern olimpiyatlar ile
bütünleerek yoluna devam etmektedir. Tüm dünyada olduu gibi ülkemizde de
binicilik sporu farklı branlarda uygulanmakta olup, tarihte bazı dönemlerde bu
sporda söz sahibi ülkeler ile rekabet edebilmi Türk binicilii, bu alanda uluslararası
düzeyde hak ettii yeri alabilmek için gayretlerine sürdürmektedir.
Yaklaık altı bin yıldır insanlık âlemine birçok alanda hizmet veren at, insan
emrindeki ilk ilevini, ikinci ve asıl ilevini de bini haline getirmesiyle yüklenmitir.
Yakın tarihe kadar her toplum için önemli bir vasıta olan bu hayvana, toplumların
sava, ulaım, taıma vb. ortak eylemlerinde bile farklı tarzlar uygulanmıtır.
Örnein; Hitit, Mısır, ran, Grek ve Çin gibi medeniyetlerde at sadece veya daha
ziyade çekme ilevi için arabalarda kullanılırken; Türklerde bu ve buna benzer
eylemlerin hemen hepsinde binicilik faktörü tarihin her döneminde ön planda
olmutur (Atalay, 2005, s.66).
Modern cumhuriyetin kuruluu ile birlikte binicilik sporu da büyük bir
yükselie geçmi ve 1960’lı yıllara kadar uluslararası arenada kendimizi ifade
ettiimiz ve baarılı olduumuz bir kaç spor branından biri olmutur. Türk ulusu ise
binicilerine ulusal bir kahraman gözüyle bakmı ve binicilik sporu hem devletin hem
de milletin büyük ilgisine ve sevgisine mahzar olmutur. Yani 1960’lı yıllara kadar
binicilik Türkiye de en popüler bir kaç spor dalından biridir.
98
Kronolojik geliimini yukarıda açıkladıımız binicilik sporu, aslında bir
anlamda modern cumhuriyetin sporcu yüzünü temsil etmektedir. Dikkat çekecei
gibi bizzat cumhuriyet hükümetlerinin direktifleri ile çalımalarını yürüten ve
özellikle askeri ve resmi erkân içerisinde youn bir ilgi gören binicilik sporu bir
yönden de sporda modernleme sürecinin en baarılı örnei olarak kabul edilebilir.
Atatürk’ün 1931 Sofya yarımalarını kastederek; “Balkanlara sıkııp
kalmamalı, hedef Balkanlar deil, Avrupa ve Dünya olmalıdır” direktiflerine uygun
olarak ve uluslararası binicilik federasyonunun yarımalar takvimi dikkate alınarak,
binicilik ekibimizin olimpiyatlar hedefine yönelik Avrupa ülkelerini kapsayan
müsabaka programlarına itirak etmeye baladıını görüyoruz. Genç Türkiye
cumhuriyetinin
Avrupa’da
komaya
balayan
süvarileri
katıldıkları
tüm
müsabakalarda ilgi odaı olmu, uluslararası alanda pek tecrübesi olmayan ancak
gerek atları ile olan uyumları gerekse at üzerindeki zarif görüntüleri ile dönemin
otoriteleri tarafından yakın takibe alınmılar ve hayranlıkla izlenmilerdir.
1932 Nıce (Fransa), 1934 Viyana (Avusturya), 1935 Viyana (Avusturya),
Nice (Fransa), Aachen (Almanya), Budapete (Macaristan) uluslararası yarımaları
ile tecrübe kazanmaya balayan binicilik ekibimiz, bu güne kadar toplam dört
olimpiyat oyununa itirak etmitir. Bunlar 1936 Berlin, 1948 Londra, 1956
Stockholm ve 1960 Roma Olimpiyatlarıdır.
1923–1960 yılları arsında bugün çok popüler olan futbol, basketbol, voleybol
gibi birçok spor dalı, henüz gelime aamasında veya birkaç kulüp vasıtası ile halkın
belirli bir kesiminin ilgi gösterdii spor dalları iken, bu dönemde güre, binicilik gibi
halkın daha iyi bildii ve yurt geneline yayılmı olan spor dalları en popüler
branlardır. Milli binicilik ekiplerimizin yurt dıına çıkıları, yarımaları ve yurda
dönülerinin ayrı ayrı manetlere taınmaları ki bunu dönemin en önemli siyasi
gazeteleri yapmaktadır, o dönemde halkın binicilik sporuna olan ilgisini
göstermektedir
99
Türk milleti bu süreçte, tarihsel anlamda ata ve binicilie olan youn ilgi ve
sevgisini binicileri ile atlarından esirgememilerdir. 1938 yılında Mussolini
Kupası’nı alarak yurda dönen Türk binicilerini limanda maheri bir kalabalık
karılamı ve süvari subayları halkın övünç kaynaı haline gelmilerdir. Aynı
zamanda bu baarı Avrupa’da youn ilgi görmü ve özellikle Fransız, Alman ve
talyan basını haberi günlerce manetlerine taımılardır. Yine dönemin gazete ve
mecmuaları incelendiinde 1940’lı yıllar ile 1960’lı yıllar arasında atlarımız ve
binicilerimiz defalarca haber olmulardır. Bugünkü nönü Stadı’nda yapılan binicilik
müsabakaları onbinlerce taraftarı tribünlere çekebilmi ve binicilik sporu
ülkemizdeki en popüler birkaç spor dalından birisi olmayı baarabilmitir.
Yine o dönemde Türkiye’de binicilie olan ilgiyi açıkça gözler önüne sermesi
açısından dikkat çekicidir ki 1965 yılında milli binici Kemal ÖNCÜ yapılan anketler
neticesinde Türkiye’de yılın sporcusu seçilmitir (Yıldız, 2000, s.249).
1959 yılında Ankara’ya nakledilerek aynı yıl lavedilen birlik, 1960 yılında
“Uluslararası Yarımalar Grubu” adı altında kurulan birliin yurt dıındaki
yarımalara katılamamasından dolayı “Atlı Yarımalar Grubu” adını alması üzücü bir
durumdur. Bu ad deiikliinin nedenleri ile 1960–1964 yılları arasında biniciliin
bir durgunluk dönemine girmesinin nedenlerinin paralel olduu düünülebilir. Çünkü
bu dönemde 27 Mayıs askeri müdahalesi sonucu önemli binici general ve üst
rütbedeki subayların emekli edilmesi nedeniyle tecrübeli binicilerden çalıtırıcı
olarak yararlanılamaması, ayrıca hiçbir bilimsel dayanaı olmayan “at vebası”
söylentileri nedeniyle, Türk binicilerin yurt dıı yarımalara katılamaması üzücü bir
durum olarak karımıza çıkmaktadır. Ne yazık ki bu yasak 1968 yılında tekrar
gündeme gelmi ve 1991 yılına kadar devam etmitir. Süvari sınıfının kaldırılması
son süvari birlii olan 43. Süvari Alayı’nın lavı ile gerçeklemitir. 1965 yılında
okul “Süvari Yarıma Grubu” adını almıtır. Çalımalar 1978 yılına kadar devam
etmi, 4 Temmuz 1978’de dönemin Genelkurmay Bakanı Org. Kenan Evren
tarafından imzalanan emirle bu birlik de lavedilmi, baarılı asker binicilerimiz
Ankara’ya tayin edilmi ve binicilik okulu rolü üstlenen son birlie veda edilmitir
(Uur, 2006, s.39).
100
Toplum kültürünün kuaktan kuaa devamının salanması, kültürünü
dolayısıyla kendisini dier toplumlara tanıtabilmesi bakımından, özellikle geleneksel
sporlar büyük önem taımaktadır. Milletimizin en eski ata sporlarından olan
binicilikte ülkemizin baarıya ulaabilmesi için, izlenecek tek yol, biniciliin ülke
genelinde yaygın olarak yapılmasının salanması ve tedbirler alınmasıdır. Alınacak
tedbirlerin baında, kaliteli eleman yetitirmek, gerekli binicilik tesis ve alanların
yapımı yanında, üniversitelerimizin Veteriner Fakültelerinde de iyi bir atlı spor
programı uygulanması gerekmektedir. Ülkenin kalkınması, salıklı ve eitilmi
insanların çokluuna balıdır. Çünkü eitim; görevlerini en iyi ekilde yerine
getirecek insanlar yetitirir. Binicilik ise, dier sporlar gibi, genel eitimin ayrılmaz
ve bütünleyici bir parçası olup; organik, sosyal, zihinsel, duygusal ve beceri
yönünden gelimi, salıklı insanların yetitirilmesinde etkin ve cazip bir araçtır.
Binicilik, bugün bir bilim, sanat ve endüstri dalıdır. Bir sosyal olay olarak, ülke
içinde insanların kaynamasını saladıı gibi, ülkeler arasında da yakınlamayı
salayabilmektedir. (Temurlenk, 2000, s.90).
Gelimi ülkelerin hemen hemen tamamında emniyet ve asayi görevlerinde
kullanılmak üzere, gerek metropoller gerekse turistik bölgelerdeki at ve atlı
tekilatların yaygınlıı hemen fark edilmektedir. Bu ülkelerin polis ve jandarma
tekilatlarındaki atlı birliklerin emniyet ve asayi hizmetlerini yürütürken ülke
insanları üzerinde oluturduu güven duygusu, dier hizmet araçları ile
kıyaslandıında maliyet ucuzluu, hareket kabiliyeti, asayi olaylarında tepkide
çabukluk, önleme ve koruma kolaylıı vb. hususlar, atın saladıı avantajlar olarak
dikkat çekmektedir. Ankara’da kurulan Atlı Polis Eitim Merkezi ile Nevehir’de
bulunan Atlı Jandarma Eitim Merkezi, tarihimizde oldukça yaygın olan atlı kolluk
kuvvetlerinin yeniden kurulmaya balamasının ilk emareleri olarak gözükmektedir.
At ve atlı tekilatların sayısının özellikle metropol ve jandarma bölgelerinde
artmasının, dolaylı olarak binicilik kültürünün tanıtımı, geliimi ve yaygınlamasına
hizmet edecei muhakkaktır. Zira atın insanlar üzerindeki etkisinin toplumsal barıa,
uyum ve estetie saladıı katkı sosyolojik bir kazanım olarak deerlendirilebilir.
101
Son yıllarda, Türkiye genelinde, binicilik tesisi ve kulüplerin sayısının
artmasıyla, binicilikte önemli bir hareketlilik ve tabana yöneli gözlenmektedir.
Bursa, Konya, zmit, Mersin, Kocaeli, Adana, Antalya, Ankara, stanbul, zmir ve
Eskiehir’e ek olarak yeni kulüpler kurulmutur. Bunun yanında stanbul, Antalya,
Bodrum, Kapadokya, Marmaris gibi turistik yerlerde atlı turizm gibi bir sektör
olumu ve hem yerli hem de yabancı turistlere hizmet vermeye balamıtır. Bunlar
biniciliin popülaritesinin artmasında olumlu gelimelerdir.
Binicilik, endüstri olarak da iyi bir gelir kaynaı olup güçlü bir istihdam,
reklâm ve propaganda aracıdır. nsanın her yönüyle gelimesini, güçlü ve salıklı
olmasını salayan, modern çaın hastalıklarına karı direnci artıran, etkili bir
vasıtadır. Binicilik yapana ve izleyene zevk, heyecan ve coku veren, gençlerin
enerjilerini olumlu yönde kanalize ederek onları zararlı faaliyetlerden koruyan, bireyi
sosyalletirici, bütünletirici kültürel yabancılamayı önleyici, güçlü bir eitim
aracıdır. Binicilikte uluslararası alanda kazanılan baarılar, milletin ortak sevinç ve
moral kaynaıdır. Ülkede biniciliin gelimesi, ülkenin ekonomik gelimesiyle doru
orantılıdır (Temurlenk, 2000, s.91).
Günümüzde Fransa, talya, Hollanda, Belçika, Almanya, ngiltere gibi
ülkelerde atlar, sosyal yaam içerisinde çok büyük bir yeri ve deeri olan
varlıklardır. Her birinde yıllık ortalama 800 bin-1.2 milyon kayıtlı spor atı
doumunun gerçekletii bu ülkelerde, atın birçok kullanım alanı mevcuttur (Haras
Nationaux De France, 2000,s.11). Ülkelerinin teknolojik gelimiliin neticesinde
yaamlarında daha fazla kültür, sanat ve spor faaliyetlerine yer veren batılılar, bir
bilim ve sanat olarak deerlendirdikleri binicilii, hem ülke ekonomilerine katkıda
bulunan bir sektör, hem de toplumsal yaamın parçası olan bir deer olarak kabul
ederek, sistematik bir yaklaım ile bilimsel bir altyapı üzerine oturtturmulardır.
Ülkemizde ise; bize ait olan paha biçilmez 6000 yıllık at ve binicilik
kültürünü, tarihi süreç içerinde yitirdiimizden dolayı yabancılatıımız, onunla
karılatıımızda korktuumuz, hatta yanına bile yanaıp dokunamadıımız,
sevemediimiz atlarımızla yeniden tanımak ve onları tekrar kefetmek için salıklı
102
ve bilimsel bir eitim sistemine ihtiyaç duyulmaktadır. Kulaktan dolma bilgilerle,
bilimselliin olmadıı bir eitim anlayıla hiçbir gelime elde edilemedii gibi, bu
spora gönül veren birçok genç, aynı eksiklik yüzünden belirli bir seviyenin ötesine
geçemediinden bir daha dönmemek üzere binicilik sporunu daha balamadan
bırakmak zorunda kalmaktadır.
Kurumsallama adına tarihinde yaanan tüm olumsuzluklara ramen, 1996
yılında bilimsel bir alt yapıya kavuturularak yeni bir tekilatlanma ile çalımalarını
sürdüren ve ülkemizde binicilik sporunun okul niteliine sahip yegâne kurumu
olarak çada ve milli politikalar üretmeye çabalayan Kara Kuvvetleri Atlı Spor
Eitim Merkezi, Türk biniciliinin olimpik geliimi için çok büyük bir umut vaat
etmektedir.
Binicilik sporunun ülkemizde tıpkı tarihinde olduu gibi bir halk sporu olarak
tanımlanabilmesi ve popülerliini yeniden kazanabilmesi için her türlü bilimsel,
kültürel ve sportif aratırma-gelitirme faaliyetlerinin sürdürülecei, dünyada hiçbir
ülkeye nasip olmamı tarihi bir kültürün yaatıldıı, Türk biniciliinin kısa, orta ve
uzun vadeli planlarının yapıldıı, gerek üretim gerekse eitim kurumlarının uyum
içerisinde çalıarak ülke biniciliinin geleceinin yönlendirildii, biniciliimizin
ulusal ve uluslararası arenada hak ettii yeri alabilmek üzere çada ve milli
politikaların
üretilip
istikrarla
uygulanacaı bir “Ulusal Binicilik
Okulu”
yaklaımının, vakit kaybedilmeksizin gündeme alınmasının hayati bir önemi
mevcuttur. Ülkemizde bulunan binicilik kurum ve kuruluları incelendiinde mevcut
alt yapısı, tekilatı, kadrosu ve Cumhuriyet’ten bu yana sahip olduu tarihi
birikimiyle, ülkemizde binicilik sporunda böylesine çada ve ulusal bir vizyon
sorumluluunu üstlenme konusunda en hazır ve en uygun yegane kurum, K.K.Atlı
Spor Eitim Merkezi’dir. Her alanda olduu gibi bu alanda da Türk halkına ve
dolayısıyla Türk biniciliine hizmet etme kararını tercih ederek, ilgili kurum ve
kurulular ile ibirlii içerisinde mevcut yapının, çada ve ulusal yeni bir vizyona
sahip kılınması, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin katkılarıyla mümkün olabilecektir.
103
Binicilik sporun yaygınlatırılması ve yerli at üretimi konusunda devletin çada
ve milli politikalar üretememesi, “zengin sporu bırakalım zenginler yapsın” eklinde bir
kanaatin olumasına neden olmutur. Bu nedenle içerideki üretimsizlik, son 20 yılda
binicilik sporunun sadece ithal atlarla yapılabilir izlenimini yaratmıtır ki bu gelime
sporun yaygınlamasını engelleyen en önemli faktör olarak karımıza çıkmaktadır. Yerli
at üretim ve eitimine getirilecek tevik ve korumalarla Anadolu atlarının yok oluunu
seyretmek yerine gençleri, çocukları at sevgisine alıtırmak ve tarihimizde olduu gibi
birçok atlı spor ve oyunlar ile ilgiyi artırmak, gelecekte büyük kazanımlar olarak
deerlendirilebilir.
Atı yeryüzünde ilk olarak kefeden ve onu eiterek insanolunun emrine sunan
biz Türkler, birçok alanda olduu gibi binicilik sporunda da bilimsellii, aratırmagelitirmeyi göz ardı ettiimizden, bize ait olan binicilik kültürünü, bu kültürü bizden
alan ama bilimsel bir alt yapıya kavuturarak sürekli gelitiren batılılardan tekrar
örenme durumunda kaldık. Kendi öz kaynaklarımızın, bilimsel bir altyapı üzerinde bir
araya getirilerek sabır ve istikrarla kullanılması ana ilke olarak deerlendirilmelidir.
Uluslararası platformda hak ettiimiz yeri alabilmemiz için, ata sporumuz binicilii
gelitirmeye yönelik daha çok sayıda bilimsel aratırmaya ihtiyacımız olduu kesindir.
Tanıtım ile ilgiyi çekmek ve talep oluturmak, yerli at üretimi ile fiyatları aaıya
çekerek daha çok sayıda insanı at ile buluturmak, diplomalı ve ehil öretmenler
tarafından doru ve evrensel bilgiler ile onları eitmek, bu sporda söz sahibi olmu tüm
ülkelerin hareket noktalarını tekil etmitir.
Türk biniciliinin çada uygarlık düzeyinde, tarihine yakıır biçimde hak
ettii yeri alması, ulusal bir görev olarak kabul edilmelidir.
104
KAYNAKÇA
1. KTAP VE MAKALELER
AKDOAN, E. (1958). Türklerde Atçılıa Umumi Bir Bakı. Yarı ve
Yetitiricilik. No:5. stanbul: Türkiye Jokey Kulübü Yayınları
ALAGÜN,
F.
(1968).
Türkler
Viyana’yı
gal
Etti.
Cumhuriyet
Gazetesi.(1.12.1968).
ALLEN, J.A. (2004). Xenophon:The Art of Horsemanship. Translated By.
M.H.Morgan. Great Britain: Rober Hale Limited
ALPMAN, C. (2001). Eitimin Bütünlüü çinde Beden Eitimi ve Çalar
Boyunca Geliimi. stanbul: GSB Yayınları
AMMANN, E. (1976). Buchers Geschichte des Pferde-Sports. Frankfurt: Verlag
C.J.Bucher
AT DERGS. (1934). Viyana Konkurları. Ankara: Hakimiyet-i Milliye Matbaası
AT DERGS. (1936). Konkurkomple. Ankara: Hakimiyet-i Milliye Matbaası
ATABEYOLU,
C.
(1998).
Türk
Binicilik
Tarihi:
Altın
Nal
zleri.
Yayınlanmamı Kitap Çalıması. (Teksir)
ATABEYOLU, C. (1997). Olimpiyat Oyunlarının 100. Yılında Türkiye.
stanbul:TMOK Belgesel Yayınları
ATALAY, K. (2005). Geçmiten Günümüze Geleneksel Türk Sporları. Ankara
105
BERICHT, A. (1936). XI. Olympiade Berlin 1936. Berlin: Wilhelm Limpert-Verlag
BORA, Z. (1953). Memleket Atlarının Konkurhipiklere Hazırlanması. stanbul:
K.K.K. Basımevi
COUBERTIN, P. (1906). L’equitation Et La Vie. Essais de Psychologie Sportive.
Revue Olympique
ÇINAR, A.A. (1995). Divanu Lügati’t Türk’te At Kültürü. Türk Kültüründe At ve
Çada Atçılık. Emine Gürsoy Naskali. stanbul:TJK Yayınları
DAVIS, K. (2005). Deciphering Dressage. United Kingdom: Peter J. Hadley
Bookseller
D’ESPEREY, F. (1999). Le Cadre Noir de Saumur. France: Arthaud
DRAPPER, J. (1987). Show Jumping: Records, Facts and Champions.
Buckingham Palace: Guinnes Books
DURMU, ., ÇAY, A.(1993). Ön Asya Dünyasında lk Türkler: Kimmerler ve
skitler. Ankara: Türk Kültürünü Aratırma Enstitüsü Yayınları
EBERHARD, W. (1947). Çin Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları
EMROLU, K., YÜKSEL, A. (2002). Yoldaımız At. stanbul: Yapı Kredi
Yayınları
ERÖZ, M. (1983). Milli Kültürümüz ve Meselelerimiz. stanbul
FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu). (1996). Engel Atlama Yarımaları
Yönetmelii. Çeviren: A.Fuat ÜNVER. Ankara:Bimel
106
FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu). (1985).Genel Yönetmelik
FEI (Uluslararası Binicilik Federasyonu). (1997). At Terbiyesi Yarımaları
Yönetmelii. Çeviren: Atilla AKBIYIK
FEK, K. (1985). 100 Soruda Türkiye Spor Tarihi. stanbul:Gerçek Yayınevi
GÜLEÇ, E. (1996). Türkiye’deki Vahi At Yılkıları. Ankara: Anadolu At Irklarını
Yaatma ve Gelitirme Dernei
GÜVEN, Ö. (1999). Türklerde Spor Kültürü. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi
Bakanlıı Yayınları
HARAS NATIONAUX DE FRANCE. (2000). Le Cheval de Sport Français. Paris:
HNF
HALL, N. (1933). Cumhuriyet Atçılıı ve Binicilik Mektebi. At Dergisi.5.
HÇYILMAZ, E. (1974). Türk Spor Tarihi. stanbul: Demet Yayınları
HEMEHR, M.T. (1936). Berlin Olimpiyatlarında Türk Bayraı: Binicilik.
stanbul: 19 Mayıs Matbaası
HOMEYER, Z. (1951). Atilla der Hunnenkönig. Berlin
JENSEN, S. (1948). Equestrian Olympic Games:Ancient and Modern. London:
Welbecson Press Ltd.
KAHRAMAN, A. (1995). Osmanlı Devletinde Spor. Ankara: Kültür Bakanlıı
Yayınları
107
KARAKÜÇÜK, S. (1986). Milletlerarası Politikadaki Önemi Açısından
Olimpiyat Oyunları. Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
KISAKÜREK, N.F. (2000). At’a Senfoni. stanbul: Türkiye Jokey Kulübü Yayınları
KINDERSLEY, D. (2004). The Olympic Games: Athens 1896-Athens 2004.
Londra:Penguin Company
KONUKSEVER, E. (2003). Türk Binicilik Tarihinde Bir Marka:Kemal ÖZÇELK.
At Dünyası Dergisi. 12. s.22-25
KOOPERS, W. (1983). lk Türklük ve lk ndo–Germenlik. Belleten (5-522)
KORYÜREK, C. (1976). Olimpiyatlar. stanbul:Akbank Yayınları
KRISTY, D. (1995). Coubertin Olympics: How The Games Began. A.B.D.:Lerner
Publications Company
KUNTER, H.B. (1938). Eski Türk Sporu Üzerine Aratırmalar. stanbul:
Cumhuriyet Matbaası
KUZNETSOV,
V.
(2000).
Alanlar:
Step
Atlıları,
Kafkas
Beyleri.
Çeviren:Demiralp SEREZL. stanbul:Alan Kültür ve Yardım Vakfı
L’EPERON. (1954). Competitions Internationale. Paris:Media Publication
L’EQUITATION. (1997). L’ecole National D’equitation Et Son Historie. Saumur:
Ene
LECHENBERG, H. (1964). Olympic Games 1964:Tokyo. Newyork: A.S. Barnes
108
LOCH, S. (1990). Dressage: The Art of Cllasical Riding. North Pornfrest:
Trafalgar Publishing
LUCAS, J. (1980). Modern Olympic Games. A.B.D.:Thomas Yoseloff Ldt.
MESSINESI, L. (1973). A Branch of Wild Olive: The Olympic Movement And
The Ancient And Modern Olympic Games. New York: Exposition Press
MCMANUS, B. (2003). The Circus:Roman Chariot Racing. Newyork: College of
New Rochelle
MEADE, R. (1990). World Equestrian Sport. London: Whsmity Exclusive Books
MILNS, B. (2000). The Ancient Olympic Games. Laussanne: Department of
Classic and Ancient History
ÖGEL, B. (1984). slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi. Ankara:TTK Yayınları
ÖZÇELK, N. (1998). Milletler Kupası. Küheylan Dergisi. 14. s.46-47
ÖZÇELK, N. (2004). Yüksek Atlama Performansı ve Dayanıklılık Üzerine. At
Dünyası Dergisi. 14. s.10
PODHAJSKY, A. (1962). The Spanish Riding School of Vienna. Avusturya:
Vienna
POLATKAN,
S.
[1965].
1936
Berlin
Olimpiyat
Oyunları
Hakkında.
Yayınlanmamı Anı Kitabı. (Teksir)
POOLE, L. (1963). History of Ancient Olympic Games. New York: Ivan
Obolensky Inc.
109
SANKT GEORG ALMANACH. (1956). Weltmeisterschaft Der Springreiter
Aachen. Düsseldorf: Verlag Sankt Georg Gmbh.
SCHMIDT, W. (1946). Haustiere und Hirden Kultur. Luzern
SERTKAYA, O.F. (1995). Eski Türk Kültüründe At. Türk Kültüründe At ve
Çada Atçılık. Gürsoy-Naksali, E. stanbul: Resim Matbaacılık
SÜMER, F. (1983). Türklerde Atçılık ve Binicilik. stanbul: Türk Dünyası
Aratırma Vakfı Yayınları
SÜVAR DARES. (1965). Süvari Yarıma Grubu Talimatı. Ankara: Genel
Kurmay Basımevi
SÜVAR YARIMA GRUBU BROÜRÜ, (1967). Süvari Yarıma Grubu
Hakkında. Ankara: Zırhlı Birlik Dairesi
SÜVAR BNCLK VE TATBKAT OKULU BROÜRÜ. (1943). 1923-1943
20.Yıl Hatırası
SWADDLING, J. (1984). The Ancient Olympic Games. North Yorkshire: The
British Museum Press
TATON, F.A. (1935). Binicilik Notları. stanbul: Matbaacılık ve Neriyat Türk
Anonim irketi
TEMURLENK, Ö. (1996). At, Bakım ve Donatım. Ankara: Öün Kitapevi
TEMURLENK, Ö. (1998). Binicilik Terimleri Sözlüü. Yayınlanmamı Kitap
Çalıması. (Teksir)
110
TEMURLENK, Ö. (2000). Türk Binicilii Dünü ve Bugünü. Yayınlanmamı Kitap
Çalıması. (Teksir)
TEMURLENK, Ö.(2006). Ülkemizde Binicilik Sporunun Uygulanmasında
Karılaılan Temel Sorunlar.(06.07.2006 Tarihinde Yapılan Mülakat).
TMOK(Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi). (1985). Olimpik Hareket. stanbul: Gül
Matbaası
TMOK(Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi). (1994). Olimpik Hareket. stanbul: Gül
Matbaası
TUTEL, E. (1998). At ve Atçılık. stanbul:efik Matb.
TUTEL, E. (1998b). At Yarıları ve Atlı Sporlar. stanbul:letiim Yayınları
TUTEL, E. (1998c). Atatürk’ün Dört Atlısı. Tarih ve Toplum.173. s.18
TÜRKER, H.A. (1971). Türklerde Atçılık: Dün-Bugün. Ankara:Güzel stanbul
Matbaası
TÜRKGENC, Y. (2000). Engelli Kou. Temel Binicilik Eitimi. Ankara: Türk
Binicilik Spor Vakfı Eitim Yayınları
TÜRKYE BNCLK FEDERASYONU. (2006). Özerklie Geçi Faaliyet
Raporu. stanbul
TÜRKMEN, . (1983). Türklerde At Sevgisi. Yıllar Boyu Tarih
TÜRKMEN, M. (1996). Türklerde Geleneksel Atlı Sporların Yapılıı, Kaynaı
ve Bilinmeyen Yeni Boyutları.Yayınlanmamı Doktora Tezi. stanbul: Marmara
Üniversitesi, Salık Bilimleri Enstitüsü
111
UUR, V. (2006). Cumhuriyet Dönemi Türk Ordusunda Atlı Spor.
Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Atatürk lkeleri
ve nkılap Tarihi Enstitüsü
ÜLKÜTAIR, M.. (1967). Çevgan ve Gökbörü. Türk Kültürü Dergisi 57:5.
Ankara
ÜNVER, A.F. (2003). Binicilik Sporunda Doru Oturu, Uyarı ve Yardımların
Binicilik Hissiyatının Geliimine Etkileri.Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi.
Ankara: Gazi Üniversitesi, Salık Bilimleri Enstitüsü
WHEELER, E. (1995). A Century of Modern Olympic Games. Atlanta: Heatrow
Press
WOLFGANG, R. (1998). The Lipizzaners and The Spanish Riding School.
Innsburg: Pinguin-verlog
YALOURIS, N. (1979). The Eternal Olympics:The Art and History of Sport.
New York: Caratzas Brothers Publishers
YILDIRAN, . (1986). Tarihi Kaynakları Açısından Türk Spor Kültürü.
Yayınlanmamı Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi, Salık Bilimleri
Enstitüsü
YILDIRAN, . (1996). Uygulama Nedenleri ve Fonksiyonları Bakımından Türk
Kültürünün Erken Devirlerinde Bazı Sportif Aktivitelerin Görünümü. Gazi Beden
Eitimi ve Spor Bilimleri Dergisi. I, 2. s.49
YILDIRAN, . (1999). Kavramsal ve Fonksiyonel Açıdan Türklerde Yorga/Rahvan
Biniciliin Tarihsel Geliimi ve Türkiye’de Gelitirme Perspektifleri. Gazi Beden
Eitimi ve Spor Bilimleri Dergisi. IV, 2. s.44
112
YILDIZ, D. (2002). Çalarboyu Türklerde Spor. stanbul: Telebasım Yayıncılık
2. GAZETELER
Binicilerimizin Yeni ve Parlak Zaferi. Ulus Gazetesi. (3.5.1938).
Gözlerimize nanamıyoruz. Cumhuriyet Gazetesi. (5.12.1968).
Viyana’da Engin Mirel Birinci. Günaydın Gazetesi. (2.12.1968).

Benzer belgeler