hırka dağı yürüyüşü ve kutsal ardıç`ı ziyaret

Transkript

hırka dağı yürüyüşü ve kutsal ardıç`ı ziyaret
Zonguldak Çaycuma’da dün çöken
köprü AKP belediyeciliði hakkýnda
bilgiler veriyor. AKP’li belediye baþkaný,
köprü çökmeseydi köprüyü
boyayacaklarýný söyledi
Zonguldak’ýn Çaycuma Ýlçesi’nde dün
(6 Nisan) 61 yýllýk köprü çöktü. Ýki
otomobil, bir minibüs ve yayalar Filyos
Çayý’na uçtu. Olaya hemen müdahale
eden itfaiye ekipleri kýyýya yakýn yerde
bulunan bir otomobili ve içindeki dört
kiþiyi kurtardý. Öbür otomobilde bulunan
Suat Özcan ve Seyfi Þener kendi
imkanlarýyla kurtulmayý baþarýrken
kaybolan 15 kiþiyi arama çalýþmalarý
sürüyor. Olayýn ardýndan kayýplarýn
yakýnlarý arama kurtarma çalýþmalarýnýn
baþlamamasýna tepki gösterdi. Kurtarma
çalýþmalarý gece baþlayabildi.
Çökmek üzere olan köprüye boyama
çalýþmasý
Köprünün çökmesinin ardýndan babasý
da minibüs içinde olduðu öðrenilen
Çaycuma Belediye Baþkaný AKP’li
HIRKA DAÐI YÜRÜYÜÞÜ VE
KUTSAL ARDIÇ’I ZÝYARET
Velayetname’de anlatýldýðý gibi, Hacý Bektaþ
Veli’nin altýnda hýrkasýný yakarak ýsýndýðý
“Kutsal Ardýç’ý” ziyaret edip HIRKA Daðý
zirvesine týrmanmayý, sonrada, orada piknik
yapmayý, “SEMAH” dönüp deyiþ dinlemeyi
düþlediniz mi hiç…
Düþlemiþseniz eðer,
O düþ gerçek oluyor iþte…
Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði yaþlýsý ve
Sayýn Baþbakan’a cevabýmýzdýr… .
Biz bir Kur’an okuruz, bir Kur’an a
benzemez. (Nesimi)
Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan,
Kuran-ý Kerim’in okullarda
öðretilmesinin önünün açýlmasýnýn
ardýndan Alevilerin seçmeli ders
talebinde bulunmasýný eleþtirerek, “Ya
Kuran sizin de kitabýnýz deðil mi?”
dedi. Bu durumda Sayýn Baþbakan’ýn
sorusunu cevapsýz býrakmamak gerekir.
Aleviler’in Kur’an anlayýsý, algýlayýsý,
yorumu ve uygulamasý ne Sünni ne de
þii Ýslam anlayýþýna benzer. Her ikisinden
de farklýdýr. Aleviliðin Ýslami mezheptarikat ve yorumlardan çok farklý
olmasýnýn nedeni de budur.
Alevilerin büyük bir çoðunluðu
kendisini Ýslam olarak görür. Fakat bu
Ýslam nasýl bir islamdýr. Süniliðin ve
Þiiliðin kabul ettiði islamla uzaktan
yakýndan benzerliði yoktur.
Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO) Ankara
Þubesi, elektriðe yapýlan yüzde 9.26'lýk zam ile
doðalgaza yapýlan yüzde 18.72'lik zammý
protesto etmek için bugün saat 13.00'te Yüksel
Caddesi'nde bir basýn açýklamasý düzenledi.
Mithat Gülþen fenalýk geçirdi. Gülþen’in
anlattýklarý köprünün çökeceðinin tahmin
edildiðini ortaya koydu.
genci, kadýný ve de erkeði ile herkesi, ama
herkesi, bu anlamlý etkinlikte birlikte olmaya,
birlikte yürümeye çaðýrýyor…
Kutsal ARDIÇ altýnda Semah dönüp deyiþ
söyleme hoþ ve de kutsal bir duygu olmalý…
Gelin bu güzelliði ve de kutsallýðý birlikte
taçlandýralým…
O heyecaný birlikte yaþayalým…
HIRKA Daðý zirvesinden doðayý seyretmek,
yüzyýllardýr varlýðýný yalnýz baþýna sürdüren
ARDIÇ’ý görmek istiyorsanýz eðer, 12.Mayýs
Cumartesi günü gelin, birlikte olalým…
8 ’DE
Türkiye´nin peribacalarý, kaya kiliseleri ve
yer altý kent yerleþimleri ile en önemli kültür
turizm merkezlerinden biri olan Kapadokya
bölgesindeki tarihi ve turistik merkezleri, bu
yýlýn ilk üç aylýk döneminde 262 bin 290 turistin
ziyaret ettiði bildirildi.
ABD ve Ýspanya‘dan sonra dünyanýn 3.
büyük narenciye gen merkezi olan Adana
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Narenciye Gen
Bahçesi, adýna "bilim ve teknoloji" (!) denilen
bir üniversite için yok edilmek istenmektedir.
Birçok özel tür ve çeþidin geriye dönüþü
olmaksýzýn kaybolmasýna yol açacak bu karara
direnen öðretim üyeleri, öðrenciler ve ODA`mýz
yöneticileri ise kolluk kuvvetlerinin saldýrýsýna
uðramýþ ve darp edilmiþlerdir. ODA`mýz saldýrýyý
þiddetle kýnarken, sorumlular hakkýnda gereðinin
yapýlmasýný beklemektedir.
Adana`da 1976 yýlýndan itibaren
oluþturulmaya baþlanan Türkiye`nin en büyük
Narenciye Gen Bahçesi`nde bugün 21 farklý
ülkeden getirilen 900`ün üzerinde farklý tür ve
çeþit bulunmaktadýr.
12 Eylül 1980 askeri faþist darbesi
bu ülke topraklarýnýn gördüðü birçok
benzer faþist, gerici darbeden birisidir.
Cumhuriyetten sonra ülkemizde
toplumsal mücadeledeki emek ve
demokrasi güçlerine karþý her fýrsatta
komprador kapitalistler büyüttükleri,
önleyemedikleri ekonomik krizleri ve
ülke bütünlüðünü, milletin can
güvenliðini bahane ederek halk
muhalefetini bastýrmayý seçmiþlerdir.
Bu bastýrma iþini de faþist ve gerici
güçleri devreye sokarak bir dizi
polisiye tedbirle; bu baský ve tedbirlerin
yetmediði durumlarda askeri
müdahaleler ve darbelerle
gerçekleþtirmiþlerdir.
12 Eylül darbesi de bunlardan bir
tanesidir. Daha önce 12 Mart 1971
faþist darbesi, bazý farklýlýklarý içinde
barýndýrmýþ olmasýna raðmen 1960
darbesi de hep geliþmekte olan iþçi
sýnýfý mücadelesine, özgürlükler
mücadelesine karþý gerçekleþtirilmiþtir.
Ankara’da baþlayan “12 Eylülle
hesaplaþma” davasýna çeþitli siyasal
yapýlar, kimi partiler, hatta faþist
darbenin tetikçiliðini yapan piyon
katilleri bile müdahil olmak için
baþvurdular. Bu müdahillik
baþvurusunda bulunanlarýn önemli bir
kýsmý bizzat 12 Eylül darbesi öncesi,
sýrasý ve sonrasýnda çeþitli baský, hak
mahrumiyeti ve haksýzlýklara
uðrayanlardan oluþuyor.
Diðer yandan 12 Eylüle þakþakçýlýk
yapan, yaðcýlýk yapan, 12 Eylülden ve
benzeri darbelerden beslenen,
palazlanan kimi kesimlerin davaya
müdahil olmalarý ise tam bir komedidir.
AKP hükümeti de 12 Eylül
darbecilerinin yargýlama sürecine
müdahil olmuþtur. Bu müdahil olma
asla inandýrýcý deðildir, olsa olsa
bugüne kadar baþarýyla sürdürdükleri
takiyyeci karakterlerinin bir kez daha
gözler önüne serilmesidir. Zira AKP
iktidarýnýn on yýllýk icraatlarý faþist
1982 Anayasasýnýn uygulamalarýyla
birebir örtüþmektedir.
Faþist Kenan Evren’i özel statüyle
Marmaris’te yaþatan, koruyan,
kollayan ve hatta ‘deneyimlerinden
faydalanmak’ üzere kendisini bizzat
ziyaret eden Baþbakan Recep Tayip
Erdoðan’dan baþkasý deðildir. Sadece
R.T.E. deðil, Cumhurbaþkaný Abdullah
Gül, Baþbakan Yardýmcýsý Bülent Arýnç
da þuan güya yargýlanmasýný istedikleri
Kenan Evren’i çeþitli zamanlarda
ziyaret etmiþ ve deneyimlerinden
faydalanma yolunu seçmiþlerdir.
Güya yargýlamak istedikleri Kenan
Evren darbecisinin avukatlýðýný yapan
kiþi de TBMM Adalet Komisyonu
Baþkaný AKP’li Ahmet Ýyimaya'dýr.
AKP’nin hazýrladýðý yeni anayasa
bir aldatmacadan öteye
geçmemektedir. 1982 Anayasasýndaki
hiçbir anti-demokratik hükmün
kaldýrýlmasý sözkonusu deðildir.
AKP’nin Anayasasýnda da, antidemokratik seçim barajý devam
edecek; yolsuzluklar, hak ihlalleri vb
suçlarý iþleyen milletvekilleri ve üst
düzey kamu görevlilerinin
dokunulmazlýklarýna
dokunulmamakta; 12 Eylül’ün en
önemli bilim düþmaný kurumlarýndan
YÖK muhafaza edilmekte; memurlarýn
toplu sözleþme haklarý, öðrencilerin
örgütlenmeleri önündeki tüm yasal
engeller aynen devam etmektedir.
Birçok yerde halen faþist Kenan
Evren ve diðer generallerin isimleriyle
anýlan yerlerin deðiþtirilmesi talepleri
yine AKP’li ve MHP’li Belediye
baþkan ve Bel.Meclis üyeleri tarafýndan
reddedilerek aynen devam
ettirilmektedir. Ýçiþleri bakanlýðýnýn
emriyle Doðu ve Güneydoðu
Anadolu’da binlerce köy isminin
deðiþtirildiði bir ülkede, tarihin büyük
katilleri Yavuz’un, Kuyucu
Murat’larýn, Topal Osman’ýn, Sabiha
Gökçen, Kenan Evren ve baþkaca
birçok katilin ismi havaalanlarýna,
okullara, alanlara, caddelere, bulvarlara
ve sokaklara verilmektedir.
12 Eylül 1980 darbesi sonucu
gözaltýna alýnan 650.000 kiþi, fiþlenen
1 milyon 683 bin kiþi, açýlan 210 bin
dava, istenen 7 bin idam, verilen 517
idam, idam edilen 50 kiþi, TCK’nin
141, 142 ve 163. maddelerine göre
yargýlanan 71 bin kiþi, iþkencede 171
ve ayrýca kuþkulu þekilde öldürülen
yüzlerce, sakat kalan binlerce insan,
doðduðu ülkeyi terk edip mülteci
koþullarýnda yaþamak zorunda
býrakýlan 30 binden fazla insan, imha
edilen binlerce dergi ve kitap, yakýlan
filmler ve kapatýlan gazeteler…
Ýþte bu büyük acýlarý yaþatanlar
1982 Anayasasýnda geçici 15. madde
ile dokunulmaz kýlýnmýþtýr. AKP
tarafýndan deðiþtirilen 15.madde ise
sadece bir kandýrmacadýr. AKP
Anayasasý faþist darbecilerin ve çeþitli
katliamlarý gerçekleþtiren katillerin
avukatlýðýný yapanlarca ve tamamen
kendi çýkarlarýna uygun yapýlmaktadýr.
Anayasayý kendileri için
hazýrlayanlarýn yargýlamalarý da,
davaya müdahil olmalarý da
göstermeliktir. Gerçek bir yargýlama
sadece 12 Eylül askeri faþist darbesini
yapan iki generalin sözde yargýlama
süreciyle geçiþtirilemez. Yapýlmasý
gereken 12 Eylül 1980 öncesi
uluslararasý sermayeyle komprador
kapitalistlere, gericilere hizmet eden,
Maraþ, Çorum, Sivas katliamlarý
sorumlularýný koruyan sadece iki
darbeci generali deðil, darbe yapan,
destekleyen, susan ve onaylayan
zihniyeti yargýlamaktýr.
Bu gün Ankara’da devam eden
davada darbeciler sözde yargýlanmakta,
adeta bir komedi tiyatro oyunu
sahnelenmektedir. Gerçek yargýlama,
dönemin tüm sorumlularýnýn ve bu
insanlýk düþmaný zihniyetin
yargýlanmasý, 1980 Anayasasýnýn
dayattýðý tüm anti demokratik yasalarýn
ve uygulamalarýn kaldýrýlmasý ile olur.
Kaldý ki, adaletli bir yargýlamayý 12
Eylül ürünü partiler ve kurumlar
yapamaz. Darbeci zihniyeti ancak halk
yargýlar.
6 Nisan 2012
Zonguldak Çaycuma’da dün çöken köprü
AKP belediyeciliði hakkýnda bilgiler veriyor.
AKP’li belediye baþkaný, köprü çökmeseydi
köprüyü boyayacaklarýný söyledi
Zonguldak’ýn Çaycuma Ýlçesi’nde dün (6
Nisan) 61 yýllýk köprü çöktü. Ýki otomobil, bir
minibüs ve yayalar Filyos Çayý’na uçtu. Olaya
hemen müdahale eden itfaiye ekipleri kýyýya
yakýn yerde bulunan bir otomobili ve içindeki
dört kiþiyi kurtardý. Öbür otomobilde bulunan
Suat Özcan ve Seyfi Þener kendi imkanlarýyla
kurtulmayý baþarýrken kaybolan 15 kiþiyi arama
çalýþmalarý sürüyor. Olayýn ardýndan kayýplarýn
yakýnlarý arama kurtarma çalýþmalarýnýn
baþlamamasýna tepki gösterdi. Kurtarma
çalýþmalarý gece baþlayabildi.
Çökmek üzere olan köprüye boyama
çalýþmasý
Köprünün çökmesinin ardýndan babasý da
minibüs içinde olduðu öðrenilen Çaycuma
Belediye Baþkaný AKP’li Mithat Gülþen fenalýk
Serhat KORKMAZ
Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO) Ankara
Þubesi, elektriðe yapýlan yüzde 9.26'lýk zam ile
doðalgaza yapýlan yüzde 18.72'lik zammý
protesto etmek için bugün saat 13.00'te Yüksel
Caddesi'nde bir basýn açýklamasý düzenledi.
"AKP dikkat, faturada yüksek gerilim",
"Zamlar Geri alýnsýn, 'Gaz'ýklandýk" ,"Sermayeye
uþak, halka Kasýmpaþalý" yazýlý dövizler taþýyan
protestocular adýna basýn açýklamasýný okuyan
Ebru Akgün Yalçýn yapýlan son zamlarýn
emekçilerin hayat koþullarýný daha da
kötüleþtirdiðini söyledi:
"Asgari ücret artýþýnda, iþçi ve emekçilerine
yapýlacak zam konusunda kaþýkla verme
politikasý güden AKP hükümeti, insanlarýn en
temel ihtiyacý olan elektrik, doðalgaz, benzinde
halktan kepçe ile almakta; emekçilerden verginin
vergisini alarak iktisat teorilerini alt üst
edebilmektedir."
"Plansýz ve dýþa baðýmlý enerji politikasýný
reddediyoruz" diyen Yalçýn, hükümetin enerji
politikasýnýn tüketicilere yansýmalarýna þöyle
geçirdi. Gülþen’in anlattýklarý köprünün
çökeceðinin tahmin edildiðini ortaya koydu.
Gülþen’in ifadeleri AKP belediyeciliði hakkýnda
ipuçlarý da verdi. Gülþen, çökme tehlikesi
bulunan köprüye onarým çalýþmasý yerine
boyama çalýþmasý yapýlacaðýný da söyledi.
Gülþen’in ifadeleri þu þekilde: "Bir kaç gün
önce arkadaþlara, 'Köprüyü boyayalým' demiþtim.
Çizgileri yapýlacaktý. Sipariþleri verildi. Ama
'her an her dakika burasý göçebilir' diye aklýma
da geldi. Çünkü çayda sel vardý.”
Kayýplarýn isimleri belli oldu
Minibüs sürücüsü Ýsmail Örenbaþ.
Minibüsteki yolcular; Mehmet Baþören, Meryem
Baþören, Tahir Özkafa, Kadýn Saraç, Serdar
Saraç, Aziz Gülþen, Kemal Gülþen, Sezgin
Gülþen, Alim Baþören. Yayalar; Hayriye Güner,
Nazife Kabuk, Veli Kaya, Necati Azaklýoðlu,
Ali Rýza Kaya.
Sendika.Org 07 Nisan 2012
sýraladý:
*Tüketicilerden sayaç okuma bedeli adý
altýnda, bedelini ödeyerek satýn aldýðý enerji için
ayrýca bedel ödetiliyor.
*Mevcut kayýplarýn en aza indirilmesi daðýtým
þirketlerinin sorumluluðunda iken kayý/kaçak
bedeli adý altýnda tüketicilerden ayrýca para
alýnýyor.
*Kaçak elektrik kullanýmý sadece bir enerji
hýrsýzlýðý olarak deðerlendiriliyor.
*Ýnsanlarýn yaþamalarý için gerekli enerji
miktarý sosyal devlet marifetiyle karþýlanmýyor.
*"Kaçak elektrik kullanýmý" algýsýnýn sadece
konutlarda olabileceði düþünülüyor. Büyük
sanayi kuruluþlarýnýn payý görmezden geliniyor.
*Baðlama bedeli, kesme-baðlama bedeli ve
güvence bedeli adý altýnda vatandaþtan fazla
ücret alýnýyor.
Basýn açýklamasý Yüksel Caddesi'nde bulunan
Ýnsan Haklarý Anýtýna ampul konmasýyla son
buldu. (SK/ÇT)
Ankara - BÝA Haber Merkezi
07 Nisan 2012
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Cuma Onur ÞAHÝN
Enerjide "kendi elektriðini kendin üret"
dönemi baþladý. Yeni düzenlemeyle isteyen
herkes, lisans almadan 500 kilovata kadar
elektrik üretebilecek. Ýhtiyaç fazlasý elektrik
ise satýlabilecek.
Daha ucuza elektrik kullanmak ister
misiniz? Enerji Piyasasý Düzenleme
Kurumu'nun 10 Mart'ta yürürlüðe giren
tebliðiyle bu mümkün.
Artýk, gerçek ya da tüzel kiþiler, þirket
kurmadan yenilenebilir enerji kaynaklarýyla
kendi elektriðini üretebilecek.
Yrd. Doç Numan Çetin "Hedefimiz þu,
yerinde üretim, yerinde tüketim. Böyle
olduðu zaman hem kayýp, kaçaklarýmýz
azalýyor, hem de yerli kaynaklarýmýzý
kullanmýþ oluyoruz." dedi.
Elektrik üretimi için kurulan rüzgar
türbini ya da güneþ paneli sistemi en fazla
10 yýl içinde kendini amorti ediyor.
5 kilovatlýk bir sistem, bir evin ihtiyacýný
görebilecek seviyede. Bu sistemin de
ortalama maliyeti 15-20 bin lira civarýna
mal oluyor.
150 dairelik bir sitedeki yatýrýmýn amorti
süresi ise 3 yýla kadar düþüyor.
Düzenlemeden yararlanmak için bir yýllýk
elektrik faturasýyla, elektrik daðýtým þirketine
baþvurmak yeterli.
Bulunduðunuz yerin koordinatlarýna göre
rüzgar ve güneþ açýsýndan deðerlendirme
yapýlýyor.
Tüketim deðerlerinize karþýlýk gelen
elektrik enerjisi deðerini üretebilecek rüzgar
tribününü belirleniyor.
Uygulama, üretilen fazla elektriðin,
daðýtým þirketine satýþýna imkan veriyor.
HIRKA DAÐI YÜRÜYÜÞÜ VE KUTSAL ARDIÇ’I ZÝYARET
Velayetname’de anlatýldýðý gibi, Hacý Bektaþ Veli’nin altýnda hýrkasýný
yakarak ýsýndýðý “Kutsal Ardýç’ý” ziyaret edip HIRKA Daðý zirvesine
týrmanmayý, sonrada, orada piknik yapmayý, “SEMAH” dönüp deyiþ
dinlemeyi düþlediniz mi hiç…
Düþlemiþseniz eðer,
O düþ gerçek oluyor iþte…
HACI BEKTAÞ VELÝ KÜLTÜR DERNEÐÝ yaþlýsý ve genci, kadýný ve
de erkeði ile herkesi, ama herkesi, bu anlamlý etkinlikte birlikte olmaya,
birlikte yürümeye çaðýrýyor…
Kutsal ARDIÇ altýnda Semah dönüp deyiþ söyleme hoþ ve de kutsal bir
duygu olmalý…
Gelin bu güzelliði ve de kutsallýðý birlikte taçlandýralým…
O heyecaný birlikte yaþayalým…
HIRKA Daðý zirvesinden doðayý seyretmek, yüzyýllardýr varlýðýný yalnýz
baþýna sürdüren ARDIÇ’ý görmek istiyorsanýz eðer, 12.Mayýs Cumartesi
günü gelin, birlikte olalým…
HIRKA DAÐI YÜRÜYÜÞÜ VE KUSAL ARDIÇ ziyareti bundan böyle
derneðimizce her yýl geleneksel olarak sürdürülecek…
Etkinlikle ilgili ayrýntýlý açýklama daha sonra derneðimizce yapýlacak…
Saygýlarýmýzla…
HACI BEKTAÞ VELÝ KÜLTÜR DERNEÐÝ
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Güneþ KAÝM
‘Pancar Pezik Deðil Mi’ türküsü ile
tanýnan Hacýbektaþlý Halk Ozaný Veli
Kangal 6 Nisan 2012 Cuma gecesi
rahatsýzlýðý nedeniyle hakka yürüdü.
Aþýk Veli Kangal, Kýrþehir’in Kaman
ilçesinden 6 Nisan 2012 Cuma gecesi
Hacýbektaþ’a getirilirken Kýrþehir
yakýnlarýnda saat 23.33 sýralarýnda hakka
yürüdü.
Aþýk Veli Kangal, memleketi Hacýbektaþ
Engel Köyü’nde 7 Nisan 2012 Cumartesi
günü Aile efradý, yakýnlarý ve sevenleri
tarafýndan topraða verildi.
XX yy Türk Halk Þairleri Antolojisi’nde,
“1924 yýlýnda Mucur’da doðdu. Eðitim
görmedi. Hemþerisi Burunsuz Hacý’dan saz
dersleri aldý. Önceleri ‘usta mali’ satan ve
çevre türkülerini söyleyen aþýk yirmi
yaþýndan sonra özgün deyiþleriyle kiþiliðini
buldu. Kendi þiirlerini besteleyip, çalýp,
söyleyerek tanýndý. Bazý türküleri plaklara,
bantlara okundu. Halen Hacýbektaþ’ta oturan
aþýk, geçimini sazý ile saðlamaktadýr.” Diye
bilgi verilmektedir.
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hüseyin KÝAM
Nevþehir´de Kanser Haftasý nedeniyle
Ýl Saðlýk Müdürlüðü tarafýndan çeþitli
etkinlikler düzenleniyor.
Nevþehir Ýl Saðlýk Müdürlüðü
tarafýndan Kanser Haftasý dolayýsý ile
Nevþehir il merkezinde bulunan liselerde
öðrencilere ve merkez ilçeye baðlý
köylerde vatandaþlar için bilgilendirme
toplantýlarý düzenleniyor.
Toplantýlarda katýlýmcýlara, Kanser
nedir, Kanser Belirtileri ve Tedavi
Yöntemleri, Erken Teþhiþsin Önemi,
Beslenme Kanser Ýliþkisi konularýnda
bilgiler veriliyor. Eðitim programýna
Saðlýk Ýl Müdürlüðü Eðitim Þube
Müdürlüðü personelleri Saðlýk Memuru
Sezayi Kýlýç, Hemþire Bahar Þahin, Ebe
Zeynep Daðdeviren ve Ebe Tuðba Yalçýn
katýlýyor.
Sedat YILMAZ
AKP hükümeti tarafýndan alelacele
hazýrlanarak Meclis gündemine getirilen ve
eðitim sisteminde köklü deðiþikliklere neden
olacak olan “4+4+4” þeklinde formüle edilen
eðitim yasasýný Kamu Emekçileri
Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) Genel
Baþkaný Lami Özgen deðerlendirdi. Uzun
yýllar eðitmenlik yapan Özgen, sistemin
asimilasyoncu ruhunun sürdüðüne dikkat
çekti.
Türkiye’de eðitim sistemi neredeyse her
yýl bir revizyondan geçiriliyor. Sistem neden
sürekli deðiþtiriliyor?
Türkiye’deki eðitim sorununa yönelik
deðerlendirme yapýlýrken öncelikle Türk
eðitim sistemi ve eðitim modeline bakmak
lazým. Bu modelin açýk bir programatik
yapýsý vardýr, bir de örtük eðitim programý
vardýr. Asýl örtük eðitim programýna ve
sisteminin teþkilatlanmasýna bakmak lazým.
Örtük eðitimi biraz açar mýsýnýz, ne var
içinde?
Türkiye eðitim sistemi dediðimiz sistem
cumhuriyet sonrasý resmi devlet ideolojisi
çerçevesinde þekillenmiþ tekçi sistemdir.
Yani merkezden yönetilen ve o günün
koþullarýnda hareketle resmi devlet modeline
uygun insan yetiþtirme sistemidir. Tabii o
dönemin kapitalist üretim iliþkileri içinde
þekillenmektedir. Bunlarý bir araya
getirdiðimizde ulus devlet modeli içinde
doðal olarak tekçi, belli oranda otoriter,
bütün ötekileri yok sayan ve ayný paralelde
de asimilasyoncu bir karaktere sahip bir
eðitim modelidir.
O halde bahsettiðiniz tekçi ve
ötekileþtiren uygulamalarda stratejik olarak
bir deðiþiklik yok, sadece günün koþullarýna
uyarlama mý var?
Þu an deðiþiyor denilen eðitim sistemi
20’li ve 30’lu yýllarda süregelen sistemin
kendisidir. Kimi dönemlerde sistemde kýsmi
deðiþiklikler yapýlmýþtýr. Yapýlan
deðiþiklikler de dönemin özgün ihtiyaçlarýna
göre yapýlýyor. Asýl özü itibariyle, Türkiye
eðitim sisteminin temel felsefesi, ideolojik
yapýsý ve programatik yapýsý hep devam
etmektedir. Özü itibariyle en az deðiþen bir
eðitim sistemidir. Bu haliyle Türkiye’deki
eðitim sistemi yamalý bohçaya döndü. Bu
deðiþiklikler de doðal olarak hem eðitim
alanýnda bulunan emekçileri, hem velileri
hem de eðitim hakkýna sahip öðrencileri
doðrudan ilgilendiriyor.
Nereden icap etti bu deðiþiklik?
Eðitim sistemi elbette deðiþmelidir.
Bugün Türkiye’deki bütün eðitim bilim
uzmanlarý, üniversiteler de bunu ifade ediyor.
Ancak AKP’nin buna sýðýnarak öne çýkardýðý
bu deðiþiklik aslýnda köklü ve bütünlüklü
sistem arayýþý deðildir. AKP’nin mevcut
programýna baktýðýmýzda eðitim sisteminde
köklü deðiþiklik isteði yoktur. AKP’nin dört
tane grup baþkan vekili demek ki kendi
aralarýnda oturup bir karar aldýlar. Bütün
toplumu ilgilendiren bir konuyu, 4 kiþi kendi
arasýnda bir kanun tasarý haline getirerek
önümüze koyuyorlar. Toplumun haberi yok,
sendikalarýn, derneklerin, yurttaþýn,
öðrencinin haberi yok, velinin haberi yok...
Benim kiþisel görüþüm; AKP kendi
geleceðini garanti olarak görmediði için,
giderayak kendi ihtiyaçlarý çerçevesinde bu
sisteme yönelik deðiþiklikleri yapma
ihtiyacýný gördü.
Siz nasýl bir deðiþiklik öneriyorsunuz?
Bu ülkede yaþayan bütün farklý
kesimlerin eðitim ihtiyacý, talep ettikleri
eðitim sistemi geliþtirilmeli. Temel insan
hakký olan eðitim hakký herkese devlet
tarafýndan ücretsiz verilmelidir. Ayný
zamanda eðitim kamusal nitelikte olmalý ve
insanlar kesintisiz olarak belli bir yaþa kadar
toplumun ihtiyaçlarýna göre kendi
anadillerinde eðitim görmelidir. Toplumun
bu eðitim sistemi talebini görmezden gelerek
tamamen kendi partisinin içindeki bir ekibin
ihtiyaçlarýna göre öne çýkarýlmýþ bir durum
var ortada. Sözüm ona 28 Þubat süreciyle
hesaplaþma doðrultusunda kamufle ederek
tepkileri nötrlemeye çalýþýyor ki bu da doðru
deðildir. Þu an yürütülen eðitim
politikalarýnýn tümü 12 Eylül sonrasý
generallerin biçimlendirdiði eðitim
sistemidir.
Bahsettiðiniz süreçte gerçek anlamda
dindar olan insanlar maðdur olmadý mý?
Elbette 28 Þubat dönemi belli oranda
gerçek anlamda dindar dediðimiz belli
kesimleri maðdur etmiþtir, onlara yönelik
bazý uygulamalarý hayata geçirmiþtir. O
dönemde Eðitim Sen ve KESK olarak biz
darbe karþýtý duruþumuzu öne çýkararak
bunu net ifade ettik. Ancak AKP ve iktidarda
olanlar bundan kendilerine fayda saðlýyor,
halka deðil. Büyük bir kesim bu
deðiþiklikten memnun gözüküyor, ya da
medya üzerinden böyle gösteriliyor. Saðlýk
konusunda da böyle bir memnuniyet vardý.
Ama saðlýk politikasý 1 Ocak itibari ile iflas
etti. 2007 seçim sürecinde parasýz saðlýk
propagandasýný yaptýlar, yurttaþ inandý buna.
Ancak þimdi, katký payý, ilaç katký payý,
reçete katký payý doruða ulaþtý. Genel Saðlýk
Sigortasý’yla yoksul, saðlýða eriþemez olan
yurttaþlarýn bir nevi saðlýk hakkýný elinden
aldý. Belli bir süre sonra yurttaþ, her gittiði
saðlýk ocaðý ile hastanede, her ilaç kalemine
göre katký payý ödediðinde ve geliri olmadýðý
halde saðlýktan yaralanamadýðý zaman bu
saðlýk politikasýnýn iflas ettiðini görecek.
Þimdi ayný þey eðitim politikasý için de
geçerlidir.
Yurttaþýn eðitim hakký mý elinden
alýnýyor?
Eðitim temel insan hakkýdýr. Uluslararasý
sözleþmelerde de böyledir. Her devlet kendi
yurttaþýna belli bir süre kesintisiz olarak ve
kamusal düzeyde ücretsiz bu eðitimi vermek
zorundadýr. Ayný zamanda toplumlarýn
farklýlýklarýný da gözeterek anadilde olmasý
gerekir. Pedagojik olarak düþünce
sistematiðinin ve yeteneklerin geliþeceði bir
yaþ seviyesi vardýr ve o yaþ seviyesine uygun
bir süre eðitim almasý gerekir. Biz buna
kesintisiz eðitim diyoruz. Bu kesintisiz
eðitim kimi ülkelerde 8 yýldýr, kimi ülkelerde
10 yýldýr, kimi ülkelerde ise 11 yýldýr. Mevcut
süreçte öne çýkarýlan modelin adý 4+4+4
deðil, ne olursa olsun eskiden farklý
olmayacak. Eðitim hakký kesintiye
uðratýlýyor. 4 yýl zorunlu oluyor; 4. sýnýftan
sonra yurttaþ çocuðunu okula
göndermeyebilir, ama bu olmaz. Uluslararasý
sözleþmelerde olmaz.
Hükümet bunu önlediðini söylüyor
Bilimsel olarak bir çocuðun yeteneklerinin
ortaya çýkmasý için temel eðitimi olmalýdýr.
Kesintili eðitim ile ayný zamanda örgün
eðitim dýþýna çýkmanýn önü açýlýyor. Örgün
eðitim dýþýna çýkan çocuk evde oturmayacak.
O çocuk genelde aðýrlýklý olarak dar gelirli,
yoksul, fakir kesimlerin çocuklarý olacaktýr.
Yani eðitimde dezavantajlý dediðimiz
gruplarýn çocuklarý olacaktýr. Bu çocuklar
doðal olarak aileleri tarafýndan sanayi
kesimine yönlendirecektir. Diðer bir deyiþle
ucuz iþ gücü olacaktýr ve böylece çocuk
yaþta uluslararasý sözleþmelere aykýrý bir
þekilde sermaye kesimine ucuz iþ gücü
saðlamýþ olacaktýr. Yani ücret ve sigorta
açýsýndan, çalýþma koþullarý ve saðlýk
koþullarý açýsýndan tamamen þu an
Türkiye’nin mevzuatýnýn dýþýnda kalan
kocaman bir iþ gücüdür bu. Ayný þekilde bu
modelin cinsiyetçi ayrýmcý bir modeli vardýr.
4 yýldan sonra eðitim dýþýna çýkan kýz
çocuklarý, özellikle kýrsal kesimde halen var
olan “çocuk gelinler”in kat kat artmasýna
sebep olacaktýr.
Milyonlarca iþsiz varken neden çocuk
iþçiliðine ihtiyaç duyulsun ki?
Toplumun etnik, mezhepsel, dil ve
bölgesel anlamda eþitsizlikleri vardýr. Buna
paralel üniversite mezunu birçok iþsiz var.
Fakat bu modelde, 4. sýnýftan sonra özellikle
çocuk iþçiliðinin geliþimi klasik anlamda
bizim çýrak dediðimiz sistem ile iþverenlerin
ya da sanayicilerin iþini kolaylaþtýrýyor.
Yetiþkin ve pahalý bir iþsiz çalýþtýracaðýna
15 tane çocuk çalýþtýrmak onlarýn lehinedir.
Daha avantajlýdýr. Ayrýca 4. sýnýftan sonra
özellikle Ýmam Hatip Liseleri’ne eski klasik
ortaokul sýnýfý düzeyinde öðrenci akýþýný
saðlamak diðer temel etkenlerden biridir.
AKP hükümeti muhafazakar gençliði eksik
ve yetersiz görüyor ki çocuk yaþta akýþý
daha da arttýrmak istiyor.
AKP muhafazakar kesimin beklentilerini,
ihtiyaçlarýný karþýlarken kendisini dýþlamýþ,
farklý ve öteki hisseden kesime cevap
olabiliyor mu?
Yýllardýr bu ülkede özellikle Alevi
toplumunun zorunlu Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi dersine karþý bir duruþu var. Bu
ülkede sosyal demokrat, laik, devrimci,
sosyalist yurtseverlerin de bir eðitim talebi
var. Ayný çerçevede bu ülkede farklý etnik
kimlikler ve etnik gruplar vardýr. Baþta
Lozan’a göre eðitim hakký olan azýnlýk
gruplarý, mevcut eðitim sistemi içinde kendi
okullarýnda, kendi dillerinde, kendi
kültürlerinde yeterince eðitim
gerçekleþtiremezken, özelikle Kürtlerin ve
diðer haklarýn anadilde eðitim talebi ortada
iken, AKP, ‘toplumun geniþ bir kesimi
istiyor’ diyerek böyle bir sistemi öne
çýkardýðý zaman ‘bu ülkenin bütün kimlikleri
ne olacak’ diye sormak lazým. Kürt yok,
Çerkes yok, Laz yok, Arap yok, bütün
azýnlýklar yok, Aleviler yok, daha deðiþik
toplumsal grup ve katmanlar yok... Bu, tekçi,
otoriter, baskýcý, asimilasyoncu ve özü itibari
ile anti-demokratik olan eðitim modelinin
farklý versiyonudur. Dini anlamda daha
otoriter, baskýcý, ayrýmcýdýr. Kürtler, Lazlar,
Çerkesler, Aleviler, Ermeniler, Rumlar,
Süryaniler, bu eðitim sistemi içinde yoktur.
Bu insanlarýn dün eðitim sisteminde yeri
yoktu, bugün de yok sayýlacaklar. Öteki
olarak görülecek, rencide edilecekler,
hakarete uðrayacaklar ve özellikle asimile
edilmeye devam edilecekler.
Milli Eðitim Bakaný’nýn ‘Kürtçe seçmeli
ders olabilir, zorunlu din dersi kaldýrýlabilir’
þeklinde ifadeleri var
Tek kelimeyle alay ediliyor. Kürtlerle ve
bütün etnik kimliklerle alay edilmektedir.
Pedagojik olarak her birey en iyi eðitimi
kendi anadilinde alýr, kendi anadilinde geliþir
ve kendi anadilinde aldýðý eðitim ile bütün
ilgi ve yeteneklerini açýða çýkarýr. Sormak
lazým, seçmeli Kürtçe dersi ile Kürt çocuklarý
Kürtçe mi öðrenecekler yoksa Kürtçe eðitim
alarak, kendi ilgi ve yeteneklerini geliþtirerek
akademik düzeylerini mi geliþtirecekler?
Örneðin Kürtlerin talebi net ve açýktýr. Uzun
yýllardýr ifade ettikleri, anadilde eðitim
talebidir. Yani mevcut eðitim sisteminin
anadilde eðitim yapýlacak þekilde
düzenlenmesidir. Kürtlerin buna tepki
göstereceðini düþünüyorum. Çünkü seçmeli
ders demek baþka bir þeydir, anadilde eðitim
demek baþka bir þeydir. Bakan belli oranda
tepkileri manipüle etmek ya da belli
kesimlerin kafasýný bulandýrmaya yönelik
bir tutum içindedir. Bu, ‘Alavere dalavere
Kürt Mehmet nöbete’ söyleminin baþka bir
versiyonudur. Artýk Kürtler kanmýyor ve bu
mantýk AKP’ye bir þey kazandýrmaz. TRT
6 bunun en bariz örneðidir.
Son zamanlarda KESK’in birçok üyesi
ve yöneticisi tutuklandý. Son olarak bu konu
hakkýnda neler söyleyeceksiniz?
AKP hükümeti geçmiþteki bütün
hükümetler gibi sisteme muhalif olan,
eylemini hayata geçiren, Türkiye’deki emek
ve demokrasi güçlerini bir araya getiren
KESK’e karþý alabildiðine bilinçli, keyfi,
sistematik þekilde baský ve sindirme
politikalarý devam ettiriyor. Özellikle son 3
yýldýr çok sistemli bir þekilde bütün sendikal
eylem ve etkinliklerimize, “terörle mücadele
yasasý” bahane edilerek gözaltý ve tutuklama
yapýlmýþtýr. KESK gibi muhalif olan, meþru
bir mücadele geleneði olan bir sendikaya
karþý onun verdiði mücadeleyi engellemek,
kamuoyu nezdinde kriminalize ederek
geriletmeyi hedefliyor. Ancak KESK’i var
eden bütün dinamikler, ortak bir duruþla
bunu boþa çýkarýyorlar.
Kimse bizi Memur-Sen’e mahkum edemez
Biraz da 4688 - 2821 -2822 sayýlý
yasalardan konuþmak istiyoruz. Ýþçi ve
memurlarý ilgilendiren bu yasalar þu an
Meclis’te. Bunlara iliþkin neler
söyleyeceksiniz?
AKP hükümeti toplumun bütün
kesimlerini dizayn ederken, ayný zamanda
çalýþma yaþamýný da dizayn ederek
geçmiþten bugüne hem iþçi sendikalarý
baðlamýnda hem de kamu emekçileri
sendikalarý baðlamýnda sisteme karþý hak
arama mücadelesiyle öne çýkan, direnen,
mücadele eden sendikalarý budamaya
yönelik bir baský süreci iþletti. Bunun somut
örneði, 4688 sayýlý kamu çalýþanlarý
yasasýdýr. Sendikalar yasasý grevsiz ve toplu
sözleþmesiz olduðu için, örgütlenme
özgürlüðünün önünü kestiði için ILO
Türkiye’yi kara listeye aldý. Hükümet
ILO’ya yasalarý deðiþtireceðine dair söz
verdi ancak gerçek bir toplu sözleþme sistemi
getirmiyor. Daraltýlmýþ, mali ve sosyal
haklarla sýnýrlandýrýlmýþ bir toplu sözleþme
sistemidir bu. Ýkincisi tüm yetkileri tek taraflý
olarak yandaþ olan bir sendikaya veriyor.
Üçüncü taraf olan diðer konfederasyonlar
toplu sözleþme sürecinde taraf olarak kabul
ediliyor ama itiraz haklarý yok. Böylece
sadece gelsinler, katýlsýnlar taleplerini
söylesinler ama hiçbir yetkiye sahip
olmasýnlar diyor. En vahim olaný toplu
sözleþmeyi konfederasyonla sýnýrlandýrarak
sendikal alanda iþ kolu sendikacýlýðýný
iþlevsiz hale getiriyor. O
konfederasyonundan 10 kiþi toplu
görüþmeye katýlacak ancak genel baþkan
imzaladý mý o toplu sözleþme geçerli olacak.
Bu dünyanýn hiçbir yerinde yok. Þu anda
bütün kamu emekçilerinin geleceði MemurSen Genel Baþkaný’na baðlýdýr. Böyle bir
sistem olur mu? Bunu asla kabul etmiyoruz,
etmeyeceðiz. Bizim için bu yasa yok
hükmündedir.
(Bu yazý 30.03.2012 tarihli Günlük
Gazetesi'nden alýnmýþtýr.)
Ýtalya'nýn 60'lý yýllarýn sonundan 80'li
yýllarýn baþýna kadar süren ve sekiz büyük
katliamýn yaþandýðý "Kurþunlu Yýllar"ýnýn
bir kesiti anlatan "Bir Katliamýn Romaný",
Ýtalyan halkýnýn bugünkü apolitik hale
nasýl geldiýinin ipuçlarýný veriyor.
Rosalino LEVANTÝNO
Planlý ve gizli operasyonlarla bir grubun,
bir bölgenin ya da bütün bir ülkenin
psikolojik, sosyal ve siyasi anlamda
destabilize edilmesine bir dönem Ýtalya'da
Gerginlik Stratejisi adý verilmiþti.
Geçen hafta çizmenin 208 sinema
salonunda gösterime giren "Bir Katliamýn
Romaný" (Romanzo di una Strage) adlý
filmde 1969 yýlýnda Milano'nun Fontana
meydanýndaki patlamanýn sorumluluðu
mevzubahis gizli güçlere yükleniyor.
Kapitalizme teslim olmuþ Katolik Ýtalya
halkýnýn günümüzde geldiði apolitik seviye
gözönüne alýnýrsa özellikle 70'li yýllarda
aktif olan Gladio'nun amacýna ulaþtýðý
rahatlýkla söylenebilir.
Gerginlik stratejisi
60'lý yýllarýn sonundan 80'li yýllarýn baþýna
kadar süren, çeþitli þiddet olaylarýnýn
resmigeçidi olarak algýlanabilecek ve
Ýtalya'da "Kurþunlu Yýllar" olarak bilinen
dönemde sekiz katliam yaþanmýþtý.
Sinema yönetmeni Margaret Von
Trotta'nýn 1981 tarihli "Anni di Piombo"
(Kurþunlu Yýllar) adlý filminden adýný alan
ve memleketin binbir türlü vesileyle
karartýlmak istenen atmosferinde Pier Paolo
Pasolini dahil çeþitli muhalif seslerin
susturulmasý da kullanýlan yöntemlerdendi.
Gerginliði artýrmak için suikast, adam
öldürme, adam kaçýrma, askeri niteliði olan
ama orduya baðlý olmayan, yani paramiliter
operasyonlar, psikolojik mücadele, zorlayýcý
ekonomik tedbirler gibi vasýtalarýn
kullanýmýnda devlet fazlasýyla hoyrat
davrandý.
Mevzubahis araçlara çatýþmayý
destekleme, tahrik etme ve þiddetsiz
çeliþmeleri ajan provokatörler aracýlýðýyla
þiddete çevirmenin de dahil edildiði herkesçe
malum.
Sorumluluðu baþkasýna yüklenerek
yürütülen bu operasyonlarýn faturasý
baþkalarýna kesilir, bu sayede düþmanýn ismi
kötüye çýkarýlmýþ olur, filmimizde de zaten
günah keçiliði anarþistlere düþer.
"Dünyayý kitaplarla deðiþtirmek,
haksýzlýklara karþý kitaplarla mücadele
etmek" þiarýyla hareket eden Feltrinelli
Yayýnevi de payýna düþeni alacaktýr.
Ýstikrarsýzlaþtýrmaya yönelik bu strateji
birçok kaynaða göre ABD tarafýndan
kurgulanmýþ, rejimin çökme tehlikesiyle
karþý karþýya kaldýðý Ýtalya, hatta Türkiye
gibi ülkelerde panik havasýný tüm topluma
yaymaya ve diktatörlüðe razý edilen halklarýn
iktidara kayýtsýz baðlýlýklarýný saðlamaya
yönelik olarak yürütülmüþtü.
Tabii Ýtalya'da çeþitli askeri darbe
teþebbüslerinden bahsedilse de "Bir
Katliamýn Romaný" adlý filmde ifþa edilen
Gladio ve arka plandaki NATO'nun gizli
eli, amaçlarýna neo-liberalist politikalarýn
sermaye realizmi aracýlýðýyla ulaþtýlar,
geliþmenin yegâne kriteri olarak iktisadi
rekabet yüceleþtirilerek günümüzün kibirli
ama yorgun Ýtalya'sýna da böylece ulaþýlmýþ
olundu.
Bir katliamýn romaný
Paolo Cucchiarelli'nin bir kitabýndan
uyarlanan film Ýtalya'da bir zamanlar ifade
edilemeyen bazý gerçekleri ortaya saçarak
geniþ çaplý tartýþmalara sebep oldu.
12 Aralýk 1969' Milano'nun Fontana
Meydaný'ndaki Banca Nazionale
dell'Agricoltura, yani Milli Tarým
Bankasý'nýn þubesinde yaþanan patlamada
17 kiþi ölmüþ, 88 kiþi yaralanmýþtý.
Sorumlularý halen tam olarak bilinmeyen
olayý 70'li yýllarda ülkenin muhtelif
noktalarýnda birçok patlama takip edecek,
1980'de Bologna tren istasyonunda yaþanan
trajedide 85 kiþi ölecek, 200 kiþi
yaralanacaktý.
Romanzo di una Strage'nin yönetmeni
Marco Tullio Giordana sosyal ve politik
konulara aðýrlýk veren bir sinemacý olarak
tanýnýyor. Giordana 1995 yýlýnda namusunu
korumaya çalýþan eþcinsel bir jigoloya
yüklenmek istenen Pasolini cinayetiyle ilgili
filmi bir yana, 2005 yýlýnda göçmenliðe
eðilerek Ýtalyanlarýn ýrkçýlýklarýný yüzlerine
vurmayý baþarmýþtý.
Son olarak Monica Bellucci'nin faþist
dönemde Mussolini'ye hizmet eden dejenere
bir aktrisi oynadýðý "Sanguepazzo" (Delikan)
2008 Cannes Film Festivali'nde gösterilmiþ,
Ýtalya'da çeþitli ödüller kazanmýþtý.
2012 yapýmý "Romanzo di una Strage"
(Bir katliamýn Romaný) ise her ne kadar
uluslararasý bir seyirciye seslenmiyor olsa
da saðlam senaryosu ve sürükleyici
temposuyla günümüzde hafýzalarýný
yitirmiþe benzeyen gezegenimiz
halklarýndan Ýtalyanlar'a mazilerini
hatýrlatacak gibi.
Memleketin geçmiþinde þiddet
barýndýran her türlü saldýrýyý Kýzýl
Tugaylar'a yüklemeye alýþkýn, saðcý devlet
ve medyanýn kurbaný genç nesillere yönelik
basit bir film çekmeye çalýþtýðýný söyleyen
Giordana oyuncu yönetiminde de gayet
baþarýlý. Son dönemin aðýrbaþlý jönlerinden
Valerio Mastandrea hem olay öncesi hem
sonrasýnda anarþist gruplara iliþkin
soruþturmalarýn baþýndaki polis komiseri
rolünde.
Geçtiðimiz haftalarda A.C.A.B. All Cops
are bastards filminde dayakçý çevik kuvvet
polisini oynayan Pierfrancesco Favino ise
bu defa Devlet Demiryolu Ýþletmesi'nde
çalýþan ve kesinlikle þiddetten hoþlanmayan
bir anarþist kýlýðýnda.
Sebep olduðu kýyýmýn korkunçluðu film
tarafýndan etkin biçimde yansýtýlan Fontana
meydanýndaki patlama zýt saflardan
olmalarýna raðmen o ana kadar seviyeli bir
iletiþim içinde bulunan kahramanlarýmýzý
da karþý karþýya getirecektir.
Anarþist Giuseppe Pinelli sorgulamalar
sýrasýnda Komiserliðin penceresinden düþüp
ölecek, her ne kadar olay sýrasýnda orada
olmadýðýný ifade etse de komiser Luigi
Calabresi, Lotta Continua (Kesintisiz
Mücadele) tarafýndan 1972 yýlýnda sokakta
baþýna sýkýlan bir kurþunla öldürülecektir.
Taviani kardeþlerin Padre Padrone, La
notte di San Lorenzo, Kaos gibi filmlerinin
yýldýzý Omero Antonutti ise filmde Ýtalya'nýn
o dönemdeki Cumhurbaþkaný Giuseppe
Saragat rolüyle parlýyor. Geçtiðimiz yýllarda
ÝKSV'nin davetlisi olarak Ýstanbul'u da
ziyaret etmiþ olan Antonutti, Saragat'ý
canlandýrýrken ülkenin ilk sosyalist kökenli
Cumhurbaþkaný olmasýna raðmen Ýtalya'nýn
Nato'ya girmesine ve Marshall yardýmýný
kabul etmesine evet diyen teslimiyetçi
duruþunu baþarýyla seyirciye aktarýyor.
Emniyet, Ýstihbarat, Ýçiþleri, Adalet ve
Savunma Bakanlýðý, Genelkurmay
Baþkanlýðý ile devletin birçok organý iþin
içine batmýþ olduðundan gerçeklerin sonuna
kadar gizlenmesi gerekecektir. Yalnýz sosyal
demokrasinin deðil, Aldo Moro'nun solcu
eðilimlerine raðmen Kiliseyle varmaya
çalýþtýðý uzlaþmanýn da maalesef memlekete
faydasý olmayacak, Ýtalya'yý ketenpereye
getiren Hýristiyan Demokratlar'ýn yýllar süren
hipnotik düzeni Berlusconi'nin sömürüsüyle
taçlandýrýlacaktýr.
Yönetilmeyi seven Ýtalyanlar
Memleketteki ifade özgürlüðünü
kýsýtlayan önlemler cinsel fantezilerle
gündeme oturan baþbakanýn tekelcilik
döneminde özellikle artýrýldýysa da "Bir
Katliamýn Romaný" adlý filmin
prodüksiyonunda RAI'nin de adý geçiyor.
Ama devlet radyo-televizyon kurumunun
ve çalýþanlarýnýn icraatlarý bununla bitmiyor:
Devletin kültür seviyesi en yüksek medya
organý olarak algýlanan üçüncü kanalýnda
yýllardýr programlarýný sürdüren gazeteci,
yazar ve siyasetçi Corrado Augias geçenlerde
yayýmlanan son kitabýnda Ýtalyanlar'ý
hürriyetlerinden adeta rahatsýzlýk duyan,
geçmiþlerinde de yönetilmekten
gocunmayan bir millet olarak tarif ediyor.
Usta gazeteci, Benito Mussolini'nin
halkýndan göbeði içeride, göðsü dýþarýda
atletik yapýlý, riski seven cesur bir millet
yaratmaya giriþtiðini, Silvio Berlusconi'ninse
onlarý kendisine benzeterek tüm kusurlarýyla
barýþýk yaþamaya yüreklendirdiðini,
dolayýsýyla liderleri kýyaslarken dikkatli
olmamýz gerektiðini, ancak ikisinin de
demokrasinin bazý icaplarýndan aþikâr
biçimde rahatsýz olduklarýný ifade ediyor.
Muhalif ve rakiplerine karþý
tahammülsüzlüklerini dýþa vururken onlarý
suçlayýcý tavýrlara girerek, her þeyin yolunda
gittiðini, yollarýna dümdüz devam ettiklerini,
olumsuzluklarýn karþý taraflarýn uydurmasý
olduðunu baðýrarak duyururlarmýþ.
Bu sayede üzerlerindeki her türlü
sorumluluðu taþýmaktan yorulmuþ olan
halkýn büyük bir kesimi ilahi gücün temsilci
olarak görülen liderlerine yaslanarak her
türlü sosyal yükümlülüðü taþýmaktan
kurtuluyormuþ.
Halkýn hizmetkârlýk içgüdüleri depreþip
hürriyetlerinden taviz verdikten sonra þahsi
karar gücünü kurban etmesi, çoðunluðun
yaptýðý gibi bir lidere itaat etmeye baþlamasý
gayet normalmiþ çünkü günbegün bilinçli
bir seçim yapmanýn zorluðu güven veren
siyasi veya dini bir otoriteye havale edilirmiþ.
Ýleri seviyedeki Batý ülkelerinde
görülmemiþ bir sivil hamlýk örneði olarak
açýklanan bu durum, Ýtalya'nýn saygýn
yayýnevlerinden Rizzoli'nin yayýmladýðý "Il
Disagio Della Liberta: Perche' agli Italiani
Piace Avere un Padrone" (Özgürlük
Rahatsýzlýðý: Ýtalyanlar Neden Patron Sever"
adlý kitapta afiþe ediliyor.
Ýtalyanlar'ýn neden bir patrona sahip
olmaktan hoþlandýklarýnýn kökleri
Macchiavelli'nin 1500'lerde ifade ettiði gibi
Katolik Kilisesi'ne biçilen rol yüzünden
derebeyliðe saplanýp kalmalarýna baðlanýyor.
Diðer Avrupa ülkelerinde ulusal devlet
deðerleri yükselirken dinin baskýsýndan
kurtulamayan çizmenin halklarý Vatikan'ýn
aðýrlýðý yüzünden halen demokrasi
konusunda olgunlaþma sancýlarý çekiyor.
Corrado Augias'ýn altýný çizdiði diðer bir
husus memleketin þu anda girdiði kapitalizm
krizinin Ýtalyanlar'ý genel bunalýmlarýndan
çýkarmasýna vesile olabileceði. Her ne kadar
20 sene öncesinin Savcýsý Di Pietro'nun
baþrolde olduðu Temiz Eller Operasyonu
neredeyse unutulup, çürümüþlük devletin
her yanýný fazlasýyla kaplamýþ olsa da,
Augias, bu durumu suistimal eden ve
vatandaþ haklarýndan feragat ettiði sürece
sayýlarý ve güçleri artacak oluþumlara isyan
ederek artýk yeter denebileceðine inanmak
istiyor.
Uygulamaya koymak için özellikle
sendikalarla çetin bir mücadeleye giriþtiði
iþ yasasý yüzünden Ýngiltere'nin Demir
Lady'si Margaret Thatcher'a benzetilen ve
Ýtalya'yý kurtarmakla görevlendirilen AB
destekli yeni Baþbakan Mario Monti'ye
kolay gelsin... (RL/HK)
BÝA Haber Merkezi 07 Nisan 2012,
Cumartesi
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Cuma Onur ÞAHÝN
Türkiye´nin peribacalarý, kaya kiliseleri
ve yer altý kent yerleþimleri ile en önemli
kültür turizm merkezlerinden biri olan
Kapadokya bölgesindeki tarihi ve turistik
merkezleri, bu yýlýn ilk üç aylýk döneminde
262 bin 290 turistin ziyaret ettiði bildirildi.
Nevþehir Valiliði'nden yapýlan
açýklamaya göre, Kapadokya bölgesinde
Kültür ve Turizm Bakanlýðý tarafýndan
turizme açýk bulundurulan Göreme Açýk
Hava Müzesi baþta olmak üzere Zelve,
Açýksaray ve Mustafapaþa örenyeri,
Nevþehir,Ürgüp, Hacýbektaþ Arkeoloji ve
Etnoðrafya ve Hacýbektaþ Veli Müzesi,
Hacýbektaþ Atatürk Evi, Çavuþin, Gülþehir
St.Jean, Mustafapaþa Constantin-Eleni,
Karanlýk ve El Nazar Kiliseleri ile Özkonak,
Tatlarin, Kaymaklý ve Derinkuyu yeraltý
kentlerini bu yýlýn ilk üç aylýk döneminde
262 bin 290 yerli ve yabancý turistin ziyaret
ettiði bildirildi. Kapadokya bölgesini geçen
yýlýn ayný döneminde 388 bin 82 turistin
ziyaret etmiþti. Nevþehir Valiliði'nden
yapýlan açýklamaya göre, Kapadokya
bölgesinde Kültür ve Turizm Bakanlýðý
tarafýndan turizme açýk bulundurulan
Göreme Açýk Hava Müzesi baþta olmak
üzere Zelve, Açýksaray ve Mustafapaþa
örenyeri, Nevþehir,Ürgüp, Hacýbektaþ
Arkeoloji ve Etnoðrafya ve Hacýbektaþ Veli
Müzesi, Hacýbektaþ Atatürk Evi, Çavuþin,
Gülþehir St.Jean, Mustafapaþa ConstantinEleni, Karanlýk ve El Nazar Kiliseleri ile
Özkonak, Tatlarin, Kaymaklý ve Derinkuyu
yeraltý kentlerini bu yýlýn ilk üç aylýk
döneminde 262 bin 290 yerli ve yabancý
turistin ziyaret ettiði bildirildi. Kapadokya
bölgesini geçen yýlýn ayný döneminde 388
bin 82 turistin ziyaret etmiþti.
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hasan KANKAL
Türkiye Basketbol Federasyonu
tarafýndan Aksaray´da düzenlenen Küçük
Erkekler Basketbol Bölge
Þampiyonasý´nda ODTÜ Koleji, yarýfinale
yükselerek Niðde adýna önemli bir baþarý
elde etti.
28 Mart-1 Nisan tarihleri arasýnda
Merkez Güney grubunda 11 il þampiyonu
takým arasýnda grup lideri olan ODTÜ
Koleji basketbol takýmý yarýfinale çýkma
baþarýsý gösterdi.
Okul Müdürü Aydýn Akbaþ konu ile
ilgili yaptýðý yazýlý açýklamada,
"Aksaray´da düzenlenen þampiyonada
merkez güney grubunda Gaziantep,
Kayseri, Mersin, Konya, Kilis, Karaman,
KKTC, Niðde, Aksaray, Hatay,
Kahramanmaraþ birincilerinden oluþan 11
takým yer aldý. Üç grupta devam eden
mücadelede okul takýmýmýz C grubu
birincisi olarak yarýfinale yükseldi. Grup
maçlarýnda Hatay Güney Sporu 90-25,
Kahramanmaraþ Gençlik Spor Kulübünü
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Güneþ KAÝM
Nevþehir'de turist taþýyan minibüs ile
otomobilin çarpýþmasý sonucu 11'i turist
13 kiþi yaralandý. Alýnan bilgiye göre,
Uçhisar-Nevþehir karayolundan Nevþehir
yönüne gitmekte olan Avustralya ve
Kanada uyruklu turistleri taþýyan Ahmet
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hüseyin KAÝM
Nevþehir Gýda, Tarým ve Hayvancýlýk
Ýl Müdürlüðü Toplantý salonunda 2012
yýlýnýn ilk "Bilgi Alýþ Veriþ Toplantýsý" 05
Nisan 2012 tarihinde yapýldý.
Konu hakkýnda Nevþehir Gýda, Tarým
ve Hayvancýlýk Ýl Müdür Vekili Okan
YILMAZ yaptýðý açýklamada þunlarý
söyledi:
Bakanlýðýmýz,Ýl/Ýlçe Müdürlükleri
arasýnda gerekli koordinasyon ve bilgi
akýþýnýn hýzlý ve etkin bir þekilde
saðlanabilmesi amacýyla, 2012 yýlýnýn ilk
"BÝLGÝ ALIÞ VERÝÞ TOPLANTISI" Ýl
Müdürlüðümüz hizmet binasýnda Ýl
Müdürü Vekili Okan YILMAZ
baþkanlýðýnda,Ýl Müdür Yardýmcýsý Kenan
ÞAHÝN, Koordinasyon ve Tarýmsal Veriler
Þube Müdürü Recep EROÐLU, Ýlçe
Müdürleri ve konu sorumlusu Ýl/Ýlçe
Müdürlüðü teknik personellerinin
katýlýmýyla 05 Nisan 2012 tarihinde yapýldý.
Toplantýnýn Gündemi; Demonstrasyon,
Anýz Yangýný,GPRS Kullanýmý, Meyvecilik
ve Özel Ýdare bütçeli Fidanlarýn
Daðýtýmý,Yeþilkart hesaplamasýnda
kullanýlacak formlarýn
belirlenmesi,Tikas,Ýstatistiki veriler ve
Ürgüp Ýlçesinde daðýtýmý yapýlacak olan
Arýlý Kovanlar ve diðer konular ele alýndý.
97-28 yenen basketbol takýmýmýz grup
lideri olmuþ ve yarý finale adýný
yazdýrmýþtýr. Yarýfinalde KKTC temsilcisi
ile eþleþen takýmýmýz 72-52 yenilerek
turnuvaya yarýfinalde veda etmiþtir" dedi.
Akbaþ, "Geçtiðimiz yýl yine il birincisi
olarak Nevþehir´de katýldýðýmýz bölge
þampiyonasýnda 4 takým içerisinde grup
ikincisi olmuþ ancak yarý finale
yükselememiþtik. Bu yýl Kayseri, Mersin,
Konya, Hatay, Kahramanmaraþ gibi büyük
þehirlerden gelen il birincisi 11 takým
arasýndan ilk 4´e kalmayý baþardýk.
Gruptan lider olarak gruptan çýktýk ve
geçen yýlki baþarýmýzý bir adým öteye
taþýmýþ olduk. Önümüzdeki yýl bölge
þampiyonasýnda finale çýkarak bölge
birinciliðini kazanmak için çalýþmalarýmýzý
sürdüreceðiz. Spor faaliyetlerimizde
takýmlarýmýza destek olan baþta il
müdürümüz Metin Kaplan, þube
müdürümüz Yaþar Erdem ve il temsilcimiz
Þeref Ciniviz´e teþekkür eder, bu baþarýda
emeði geçen antrenörümüz Galip Baysal´ý,
öðretmen ve öðrencilerimizi tebrik ederim"
diye konuþtu.
Durmuþ (49) yönetimindeki 50 AN 678
plakalý minibüs, ayný yöne giden Süleyman
Çorak'ýn (55) kullandýðý otomobile arkadan
çarptý. Sürücü Süleyman Çorak ile eþi
Münire Çorak'ýn (50) aðýr yaralandýðý
kazayý, minibüste bulunan 7'si kadýn 11
Avustralya uyruklu turist hafif atlattý.
Turistlerin, balon turundan döndükleri
öðrenildi.
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Bu gün Zafer Pasajýnýn önünde bir
araya gelenler içinde bir okyanus içinde
damla olan ben bir þey gördüm “
eksiklikleri, yanlýþlarý, çoklarý azlarýyla”
biz bir dönemi kapatýyorduk veya yeni
baþlatýyorduk. Bu süreci bütün
kirlenmiþliðe raðmen ufak, tefek
eksikliklerle geçirenler mazi ve gelecek
arasýnda düþünceliydi.
Mazim ve eðer yaþayacaðým yýllar
kaldý ise geleceðim.
Acýttý resimler, anýlar yaþanmamýþ
yýllar, giden sevgililer, yaþanmamýþ,
yarým kalmýþ aþklar, elimizin içinden
yavaþ yavaþ kayýp giden yoldaþlar hepsi
vardý meydanda ama ne yazýk ki o
günleri yaþamasýna raðmen unutmak
isteyen, kendiyle yüzleþemeyen çoktu
herhalde çünkü böyle bir katliamda yer
yerinden oynamasý gerekirken gelenler
çok azdý.
12 Eylül Cuntasýnýn bugünkü siyasi
iktidarý taþýyýp tepeye oturttuðundan çok
daha önemliydi. 12 Eylülden sonra
korkanlarýn, dönenlerin, yok olanlarýn
kafalarýný kuma gömüp kimliðim ortaya
çýkmasýn diye bekleyenlerin sayýsý çoktu.
Bu katil 12 Eylül süreci en deðerlimizi
en önemli özelliðimizi yok etmiþti büyük
ölçüde Dayanýþma Ruhu yok olmuþtu.
Zafer Meydanýndan yürüyüp Adliye
önüne vardýðýmýzda anlayamadýk ne
istediðimizi, kimin aðladýðýný, kimin
yarýþtýðýný, kimin” çok’u” kovaladýðýný
bilemedik. Alanlarda kendi örgütleri için
yürürken bu sürecin yok etmeye çalýþtýðý
deðerlerin isimlerini söyleyenler yoktu,
sosyalizm diyerek baðýran örgütlerin
büyük bir bölümü yoktu, ortalarda
bulunup “ bunlar olmasýn, bunlar yanlý”
diyen bazý kendini bilmezler dün
konuþtuklarý meydanda geçmiþ bu acý
günleri anlatýrken bugün bu meydanda
yoklardý.
Üzüldüm mü, acýdý mý içim, yanýp
kavruldum mu” neden yoklar?” diye.
Asla inanmayanlar inanmadan
konuþanlar, konuþtuðunu
uygulamayanlar, hep ben dürüsttüm, ben
doðruyum diyenler sadece çoðunluða
göre hareket edip kendilerini ölçüp biçim
þekillendirirlerdi ya inanmýþlýk ne kadar
farklýydý bu durumdan.
Yola çýkmaktý hiç kimseye sormadan
danýþmadan “ha iþte bu benim tercihim”
demekti gideceði yolun ne sonunu, ne
ne getireceðini düþünmeden gitmekti
inanmýþlýk. Yaþadýðýn zorluklarý
önemsememekti, her þeyi halletme
azmiydi en önemlisi yola baþ koymaktý
inanmak.
Tamda bundan 40 yýl önce kimse
demeden, kimseye sormadan, sonunu
hesaplamadan çýktým bu yola. Bu böyle
olmalý diye kararýmý verdim ve kararýmý
yaþattým geldim bu güne bilemedim
açýkçasý yaþayacaðým acýnýn bu kadar
derin ve geçmez bir acý olacaðýný. Of ne
kadar sancýlýydý, ne kadar yakýcýydý, ne
kadar yalnýzlýktý ne kadar gözyaþýydý bu
kararlýlýk. Kolun acýdý, elimi attým
koluma zaten yoktu, gözüm görmedi
neden az görüyorum diye gittim doktora
zaten gözlerim gitmiþti, neden geldin
dedi, diþlerim, sesim belki de her þeyim
bitmiþti ama ya yürek yüreðim nasýlda
duruyordu doðduðum günü saflýðý ve
sýcaklýðýyla yüreðim nasýl da duruyordu
yýllarýn inanmýþlýðýyla.
Ah meydanlarýn aslan görünen
þövalyeleri, gürleyip de yerlerinde
oturanlar, her konuþmada her fýrsatta “
12 Eylül þunu yaptý, bu güne getirdi, “
diyenler ne oldu sizlere neden aðzýnýzýn
içinden hep konuþuyorsunuz, neden
bölgeye, havaya göre esiyorsunuz.
Anýmsarým, 1 Mayýs meydanýnda ki
konuþmalarý, anýmsarým 2 Temmuz’u
anýmsarým alanlarda 12 Eylül ile
baþlayan konuþmalarý. Anýmsarým bilen
bilmeyen, yaþayan yaþamayan herkesin
anlattýðý bu süreci bu anayasayý, faþist
darbecileri bize yani bildiklerimizi bize
anlatanlarý. Sanmayýn sizin
anlattýklarýnýzý bilmediðimiz için
dinlediðimizi, sanmayýn o dönemlerde
nasibimizi almayýp sizi dinleyince o
dönemi anlayacaðýmýzý biz o dönemin
yaþayanlarýyýz yoksa sizlerde mi bizi
faþist cuntanýn katil generalleri gibi öldü
zannettiniz yok biz 1 Mayýs 77’de
üzerinden panzer geçirerek
öldürdüðünüzü zannettiðiniz bir canýz
sizden de hesap sormaya geldik.
Siz ey 12 Eylül’ün faþist generalleri;
ben Maraþ’ta karnýndaki bebeði ile
öldürdüðünüzü zannettiðiniz kadýným,
iþte buradayým sizden hesap sormaya
geldim,
Siz katil generaller ben iki gündür
Necdet’tim, Deniz’im, Hüseyin’im,
Erdal’ým, ben iþkence odalarýnda tecavüz
ettiðiniz kadýným bugün, ben ellerimin
içinden kopararak aldýðýnýz hayallerini
öldürdüðünüz gençlerin anasýyým,
gelinlik giymeden topraða sarýlan, halay
baþý olup elinde mendiliyle yaþamdan
kopardýðýnýzý zannettiðiniz herkesim ben
bugün.
Hadi beni yine öldürün. 05.04.2012
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneði'nin
Baþkaný Ali Kenanoðlunun basýn
açýklamasýný aynen yayýnlýyoruz.
Sayýn Baþbakan’a cevabýmýzdýr… .
Biz bir Kur’an okuruz, bir Kur’an a
benzemez. (Nesimi)
Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan, Kuraný Kerim’in okullarda öðretilmesinin önünün
açýlmasýnýn ardýndan Alevilerin seçmeli ders
talebinde bulunmasýný eleþtirerek, “Ya Kuran
sizin de kitabýnýz deðil mi?” dedi. Bu
durumda Sayýn Baþbakan’ýn sorusunu
cevapsýz býrakmamak gerekir.
Aleviler’in Kur’an anlayýsý, algýlayýsý,
yorumu ve uygulamasý ne Sünni ne de þii
Ýslam anlayýþýna benzer. Her ikisinden de
farklýdýr. Aleviliðin Ýslami mezhep-tarikat ve
yorumlardan çok farklý olmasýnýn nedeni de
budur.
Alevilerin büyük bir çoðunluðu kendisini
Ýslam olarak görür. Fakat bu Ýslam nasýl bir
islamdýr. Süniliðin ve Þiiliðin kabul ettiði
islamla uzaktan yakýndan benzerliði yoktur.
Alevilere göre Ýslam ve onun kutsal kitabý
kuran Hz. Muhammed’ in hakka
yürümesinden sonra müdahalelere uðramýþ
ve aslýnýn dýþýna çýkartýlarak deðiþtirilmiþtir.
Kuran; Ömer, Osman ve Özellikle de Maviye
ile Yezit zamanýnda deðiþtirilmiþ, birçok
ayeti, sayfalarý yakýlmýþ, yok edilmiþtir. Böyle
inanmaktadýr Alevi toplumu. Bu nedenle de
bizim kuranýmýz‘’Telli Kuran’’ ve ‘’Kuraný
Natýk’’ demektedirler. Ozanlarýn, pirlerin
deyiþleri, duvaz imamlarý, sözlerini kuranýn
ayetleri olarak kabul etmektedirler. Ulu
ozanlarýmýzdan Nesimi bunu þu sözlerle
özetlemiþtir; “Biz bir Kur’an okuruz, bir
Kur’an’a benzemez”
Aleviler; Camiyi ve mescidi deðil, Cemevi
ve Dergâhlarý –Tekkeleri kendisine ait
ibadethane olarak görmektedirler. Þekli
anlamda bilinen ve Camilerde eda edilen
Namazý deðil, cem evlerinde ve dergâhlarýnda
yaptýðý cemi ibadet olarak kabul etmektedirler.
Ramazan Orucunu deðil, Hýzýr ve Muharrem
Orucunu oruç olarak kabul etmektedirler.
Kâbe’yi, kýbleyi Ýnsanýn cemali olarak gören
ve bu sebeple de Ýbadetinde yönünü Ýnsana
dönen, yaradýlýþtan, ölüme kadar bütün yaþam
ve uygulamalarýnda Sünni anlayýþýnýn
belirlediði ve olmazsa olmazlarýný ret eden
bir toplumdur Aleviler. Müziði ret eden bir
Ýslam anlayýþýkarþýsýnda, baðlamayý ve
kemaný ibadetin içine sokmuþtur. Resimi
kabul etmeyen, hele hele ibadet edilen yerde
resime ve heykele kesinlikle yasak koyan bir
uygulamaya karþý tüm ibadethanelerin icinde
kendince kutsal saydýðý deðerlerin resimlerini
asmýþtýr duvarlarýna, heykellerini yaptýrmýþ
koymuþtur. Kadýnlý erkekli ibadeti esas
saymýþtýr. Ýçkiyi býrakýn Ýbadetinde, günlük
yaþamda bile haram kýlan bir inancýn aksine,
Dolu ve Dem diye nitelediði içkisini
duralayarak içmektedir Alevi toplumu. Kimi
bölgelerde Cem Ýbadeti esnasýnda da dem
olarak alýnmaktadýr.
Peki, Dünya genelinde bilinen Türkiye de
de Devletin Resmi Dini Kurumu (Diyanet)
tarafýndan da kabul edilip uygulanan bu Ýslam’
ý Ýslam’ýn 5 þartýný ve onun þekli ibadetini ve
ibadethanelerini (Cami, mescit) kabul
etmeyen bu Alevi toplumu nasýl bir Ýslam’
ýn içindedir.
Aleviler Nasýl bir Ýslam’ a Ýnanmaktadýrlar:
Alevilerin büyük çoðunluðu Ýslam’ýn özünü
taþýdýklarýný ve yansýttýklarýna inanmaktadýrlar.
Kýrklar Ceminde Kadýnlarla erkeklerin birlikte
can olduklarýna ve ilk semahý, üzüm tanesinin
ezilip engür eylenmesiyle oluþan Dem i alan
Hz. Muhammet Mustafa’ nýn döndüðüne
inanmaktadýr.
Aleviler Ýslam’ ý Hak Muhammet Ali
inancý olarak görmektedirler. Bu Ýslam’ da
Ýbadethane Cemevi ve Dergâhlar ve
Tekkelerdir. Yeryüzündeki her mekândýr. Her
alandýr. Toplu Ýbadet Cem dir. Alevilerin
Ýslam’ýn’ da; Erkek diþi sorulmaz, muhabbetin
dilinde – Hakkýn yarattýðý her þey yerli yerinde
– Noksanlýkta, eksiklikte senin görüþlerinde…
Diyen Hace Bektaþ Velinin dediði gibi
görmektedir. Bu Ýslam’da Kadýnýný ve
erkeðini günlük yaþamýnda yanýndan
ayýrmayan Alevi toplumu ibadetinde de
yanýndan ayýrmamaktadýr. Onunla Can
olmaktadýr. Enel Hak Felsefesiyle, ölüm
yoktur Hakka yürümek, Hak katýna ulaþmak
vardýr inancýyla, Cennet cennet dedikleri,
birkaç köþkle birkaç huri, sen isteyene ver
onu, bana seni gerek seni deyiþinde Yunusun
dediði gibi, öbür dünya ya bakan bir Ýslam’dýr
Alevilerin içinde olduðuÝslam. Alevi
Kimliðini oluþturanÝnançsal yapý bunlardýr.
Bu topluluðun bu þekilde inanýyor olmasýndan
kaynaklýolarak yüzyýllardýr bu topraklarda
katliamlara uðramýþlar, dýþlanmýþlar,
baskýaltýnda tutulmuþlardýr.
Sayýn Baþbakan’ýn merakýný giderdiðimizi
umut ediyoruz.Þimdi bu Kur’an dersleri bizim
kur’an anlayýþýmýza göre mi verilecek, Sünni
–þii anlayýþa göre mi verilecek. Sünni þii
anlayýþa göre verilecekse bizim çocuklar
asimilasyona uðramýþ olmayacaklar mý?
Bizim talebimiz ne Aleviliðin, ne
Sünniliðin ne de Kuran’ýn okullarda
okutulmasýdýr. Okullarýn bilim yuvasý olmasý,
Devletin, inanç ve ibadet
organizasyonlarýndan elini çekmesidir. Dinininancýn eðitiminin, öðretiminin ve
organizasyonlarýnýn üzerindeki yasaklarýn
kaldýrýlarak, tamamen sivil hayata
býrakýlmasýdýr.
Sayýn Baþbakan daha þimdiden “Ya
Kuran sizin de kitabýnýz deðil mi?” diyerek
Alevi çocuklarý ve aileleri üzerinde bir idari
baskýoluþturmaktadýr. Bu ve benzeri baskýlar
nedeniyle Alevi çocuklarýnýn bu dersi
seçmeme tercihinin önü kesilmektedir.
Alevilere yeni bir Kuran dayatýlmaktadýr.
Yezit Hz. Hüseyin’e ve Ýslam alemine kendi
Ýslam anlayýþýný dayattýðý zaman Hz. Hüseyin
þunu söylemiþtir. “Artýk Ýslam’la
vedalaþmak gerekir; çünkü ümmet Yezit
gibi bir yöneticiye duçar olmuþtur …”
Kamuoyuna saygýlarýmýzla
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Ahmet ATALIK*
Avrupa’ya ihraç edilen tarým
ürünlerimizde pestisit (tarým ilacý) kalýntýsý
tespit edilmesi konusunda son zamanlarda
yaþanan tartýþmalar üzerine Þubemiz
ülkemizin 2012 yýlý ilk üç aylýk ihracat
sürecini analiz etmiþ ve aþaðýdaki sonuçlara
ulaþmýþtýr.
Ýhraç edilen bazý tarým ürünlerimiz bu
süreçte 138 kez AB sýnýrýndan geri
çevrilmiþtir. Yaþanan olumsuzluklardan
sadece bir tanesini pestisit kalýntýsý
oluþturmaktadýr. Bu çerçevede domates,
biber ve limonlarýmýz geri çevrilmiþtir. Bu
ürünlerin taþýdýðý pestisit kalýntýsý miktarýna
baktýðýmýzda, limon hariç, ülkemizde izin
verilen limitlerin çok altýnda ve hatta
neredeyse “yok” düzeyinde olduðunu
görüyoruz. Yaþanan sorunlarýn asýl nedeni
kalýntý düzeyi deðildir.
AB’nin Saðlýk ve Tüketici Genel
Müdürlüðü’nün hazýrladýðý “Gýda ve Yem
için Hýzlý Uyarý Sistemi Yýllýk Raporu
2010”da Formetanate tarým ilacý aktif
maddesinin AB’de bazý ürünlerde
kullanýlmasýna karþýn biberde
kullanýlmasýnýn yasak olduðu, ancak
Türkiye’den gelen biberlerde bu maddenin
tespit edildiði, Procymidone aktif
maddesinin AB’de kullanýmýnýn yasak
olmasýna karþýn Türkiye’den gelen
ürünlerde bu maddeye rastlandýðý
belirtilmektedir.
Yapýlan hatalarýn baþýnda AB’nin
tamamen ya da en azýndan gönderdiðimiz
bazý ürünlerde kullanýmýný yasakladýðý
aktif maddelerin ülkemizde hala
kullanýlmasý gelmektedir. Aktif madde
konusundaki yasaklamalar ülkemizde AB
ile eþzamanlý olmakla birlikte uygulamada
pestisitlerin raf ömrünün dikkate alýnmasý
bu tür hatalara zemin oluþturmaktadýr.
Ürünlerimizin diðer reddedilme
nedenleri arasýnda kimyon tohumu, çam
fýstýðý, kurutulmuþ adaçayý ve kekik, keklik
otu ve dondurulmuþ sosiste salmonella
(gýda zehirlenmesi); incir ezmesi,
kurutulmuþ incir, fýndýk ve fýstýkta
aflatoksin (karaciðer kanseri ve baðlantýlý
hastalýklar) gibi bulaþýklýklar ile kayýsý
çekirdeði ve kuru kayýsýda çok yüksek
düzeyde tespit edilen ve AB’de onaylý
olmayan bir gýda katký maddesi yer
almaktadýr. Ayrýca gönderdiðimiz bozuk
istiridye ile salamura zeytinleri de AB geri
çevirmiþtir. Türkiye, AB’ye olan tarým
ürünleri ihracatýnda aldýðý uyarý sayýsýnda
Çin’den sonra ikinci sýrada gelmektedir.
Gýda güvenliðinin saðlanabilmesi için
tarýmýn gerçek anlamda desteklenmesi,
çiftçinin mühendislik hizmeti alabilecek
seviyeye yükseltilmesi, gýda denetimleri
ve denetimci sayýlarýnýn artýrýlmasý, gýda
iþletmelerinde ziraat, gýda, kimya
mühendislerinin istihdamýnýn zorunlu hale
getirilmesi, yaþanan olumsuzluklarýn
giderilmesi noktasýnda ihracatçýlarýn
eðitime tabi tutulmalarý gerekmektedir.
Çok basit önlemler alýnmadýðý için
ürünlerimiz geri dönmekte, ülkemiz ve
üreticimiz itibarýný yitirmekte, halkýmýzýn
saðlýðý riske edilmektedir.
*Ziraat Mühendisleri Odasý Ýstanbul
Þube Baþkaný
Ziraat Mühendisleri Odasý, Adana
Çukurova Üniversitesi Narenciye Gen
Bahçesi`nin deðiþtirilerek birçok özel tür
ve çeþidin yok olmasýna neden olacak
karara iliþkin 6 Nisan 2012 tarihinde bir
basýn açýklamasý yaptý.
‘BÝLÝM` (!) ADINA GEN
KATLÝAMINA HAYIR!..
NARENCÝYE GEN BAHÇESÝ
YAPILAÞMAYA AÇILAMAZ
ABD ve Ýspanya‘dan sonra dünyanýn
3. büyük narenciye gen merkezi olan Adana
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Narenciye
Gen Bahçesi, adýna "bilim ve teknoloji" (!)
denilen bir üniversite için yok edilmek
istenmektedir. Birçok özel tür ve çeþidin
geriye dönüþü olmaksýzýn kaybolmasýna
yol açacak bu karara direnen öðretim
üyeleri, öðrenciler ve ODA`mýz yöneticileri
ise kolluk kuvvetlerinin saldýrýsýna uðramýþ
ve darp edilmiþlerdir. ODA`mýz saldýrýyý
þiddetle kýnarken, sorumlular hakkýnda
gereðinin yapýlmasýný beklemektedir.
Adana`da 1976 yýlýndan itibaren
oluþturulmaya baþlanan Türkiye`nin en
büyük Narenciye Gen Bahçesi`nde bugün
21 farklý ülkeden getirilen 900`ün üzerinde
farklý tür ve çeþit bulunmaktadýr. Bu
özelliðiyle adeta bir narenciye hazinesini
barýndýran bahçe, Türkiye turunçgil tarýmý
için büyük önem taþýmaktadýr. Kentleþme
ile birlikte kaybolan birçok genotipin son
örnekleri de Narenciye Gen Bahçesi`nde
muhafaza edilmektedir. Gen Bahçesi,
eðitim-öðretim ve bilimsel araþtýrmalar ile
üreticilere bilgi aktarýlmasýnda önemli
katkýlar saðlamaktadýr.
Bu özellikleri nedeniyle sürekli
korunmasý ve sahip çýkýlmasý gereken bahçe
bugün ne yazýk ki adýna "bilim ve teknoloji"
denilen bir üniversite için yok edilmek
istenmektedir. Ç.Ü. kampus alaný içinde
görünen, ancak bir bölümü Maliye
Bakanlýðý‘na ait olduðu belirtilen Narenciye
Gen Bahçesi‘nin 1.758 dönümü; Maliye
Bakanlýðý, Kalkýnma Bakanlýðý, Milli
Eðitim Bakanlýðý, Yüksek Öðretim Kurulu
Baþkanlýðý, Yüksek Öðrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüðü, Adana
Büyükþehir Belediyesi, Adana Valiliði ve
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Rektörlüðü`nün yaptýðý ortak protokolle
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi‘ne kampus
alaný olarak gösterilmiþtir. Bu kararýn
ardýndan bahçede kepçe ve sondaj
makineleri ile zemin etüt çalýþmalarý
baþlatýlmýþtýr.
Bu çalýþmalara tepki gösteren ODA`mýz
Adana Þube Baþkaný Þahin YETER, önceki
Dönem Þube Baþkanýmýz ve Ç.Ü. Ziraat
Fakültesi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Haydar
ÞENGÜL, Oda üyelerimiz, Ç.Ü. Rektörü
Prof. Dr. Alper AKINOÐLU ve Prof. Dr.
Ýbrahim ORTAÞ`ýn da aralarýnda bulunduðu
öðretim üyeleriyle, öðrenciler Gen
Bahçesine zarar verecek çalýþmalarýn
yapýlmamasý için 5 Nisan 2012 Perþembe
günü iþ makinelerinin önüne geçmiþlerdir.
Bunun üzerine kolluk kuvvetleri tarafýndan
gruba sert bir þekilde müdahale edilmiþtir.
Hukuka aykýrý biçimde darp edilen ve
tartaklanan grup, sorumlular hakkýnda suç
duyurusunda bulunacaktýr.
Ç.Ü.‘nün Zeytin Gen Bahçesi de bir
süre önce fen lisesi inþaatý için yapýlaþmaya
açýlmýþtý. ODA`mýzýn büyük bir mücadele
vermesine karþý önüne geçemediði karar
sonrasýnda, 386 çeþitten oluþan 773 zeytin
aðacýnýn bulunduðu bahçedeki 58 aðaç
sökülmüþtü.
Narenciye Gen Bahçesi`nde birçok özel
türün geriye dönüþü olmaksýzýn
kaybolmasýna yol açacak, telafisi imkânsýz
bu yapýlaþma kararý kabul edilebilir deðildir.
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi için
alternatif bir alan bulunmalý ve Narenciye
Gen Bahçesi korunarak gelecek kuþaklara
aktarýlmalýdýr.
Baský politikalarý ve saldýrýlar bizi
yýldýramayacaktýr. TMMOB Ziraat
Mühendisleri Odasý olarak Þube
Baþkanýmýz, öðretim üyeleri ve öðrencilere
yapýlan saldýrýyý kýnarken, ülkemiz doðal
varlýklarýnýn korunmasýna yönelik
mücadelemizden asla vazgeçmeyeceðimizi
bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunarýz.
Saygýlarýmýzla
Dr. Turhan TUNCER
Ziraat Mühendisleri Odasý
Yönetim Kurulu Baþkaný

Benzer belgeler