PDF`ini burdan görebilirsiniz.

Transkript

PDF`ini burdan görebilirsiniz.
Sir
WINSTON
TEAHouse
•Yaz nihayet kapımızda…
Sir Winston Çeşme
şubeleri tatil sezonuna
merhaba demeye
hazırlanıyorlar. Nisan
sonunda sezonu açan
Alaçatı Port şubesini,
mayıs ortasında Solto,
haziran başında ise
Altınyunus takip edecek.
•
•Sir Winston pizzalarına
yaza özel üç yeni lezzet
eklendi: pizza di capra,
pizza rosso ve keçi
peynirli pizza… Yeni
pizzalarımızdan bir dilim
denemeyi ihmal etmeyin,
eminiz bayılacaksınız!
•
•Sir Winston barmenlerinin
2011 yazı için önerdikleri
ferahlatıcı kokteyller
arasında Beyazıt, karadut,
karpuz ve satsuma frozen,
chartreuse mojito ve
bellini şampanya kokteyli
ön sırada geliyor.
•
•Özel açıkhava barıyla
yenilenen Sir Winston
Alaçatı Port’a gelen
müdavimlerimiz
yaz boyunca çeşitli
akşamlarda keyifli
canlı müzik dinletileri
dinleme fırsatını da
yakalayacaklar. Program
için takipte kalın!
•içerik ekibi:
Aylin Güngör - J. Hakan Dedeoğlu
Yetkin Nural - Doruk Yurdesin - Ekin
Sanaç
•tasarım ekibi:
Sadi Güran - Ethem Onur Bilgiç
•katkıda bulunanlar:
J. Batu Dedeoğlu - Siğnem Sangüder Deniz Kaynak - Ozan Şentürk
kırıntılar
Hazırlayan: Siğnem Sangüder – Yetkin Nural
küçük boyutuyla dikkat
çekiyor. Mutfağında yer
sıkıntısı çeken kahve
tutkunlarındansanız bu
ürün tam size göre.
nespresso.com/pixie
Kahvenizi nasıl
alırsınız?
Eğer sabahları sizi
sarsıp ayılmanızı
kolaylaştıracak şey
arıyorsanız, daha
fazla aramayın.
Nespresso’nun yeni
ürünü “Pixie”, tasarımı
ve teknik özellikleriyle
size mükemmel bir
kahve keyfi vaat
ediyor. Altı değişik renk
seçeneğiyle satışa
sunulan “Pixie”, özellikle
The Sims 3:
Generations
The Sims 3’ün yeni
genişleme paketi
“Generations”, 31
Mayıs’ta piyasaya
çıkıyor. Bu genişleme
paketiyle çocukluktan
yaşlılığa uzanan uzun
bir yaşam sürecini
oynayacağız. Çocukluk
maceraları, lise şakaları,
ilk öpücükler, bekârlığa
veda partileri, orta yaş
krizleri… “Generations”
ile yaşayacaklarınız
sadece hayal gücünüzle
sınırlı kalacak. Ayrıca
ilk defa Simlerinizin
hayatlarındaki özel
anlarını Facebook
ve thesims3.com’da
paylaşabileceksiniz.
Gizli cennet: Kabak
Vadisi
Büyük şehrin
karmaşasından
kaçmak isteyenler
için bir tatil tavsiyemiz
var: Fethiye Kabak
Vadisi. Likya Yolu’nun
durak noktalarından
biri olan Kabak Koyu,
tarihle doğanın
buluştuğu Türkiye’nin
gizli cennetlerin biri.
Ölüdeniz’in 16 km.
doğusunda bulunan
vadideki lüks konaklama
yerlerinde doğayla iç
içe ve kendinizle baş
başa kalabileceğiniz,
huzur dolu günler
geçirebilirsiniz. Ya
da kamp alanlarında
kendinizi bir maceraya
atabilirsiniz. Seçim size
kalmış.
kabakvadisi.com
İtalyan mutfağı
Binnur Akhun
Önen ve Zeynep
Braggiotti’nin beraber
kaleme aldığı İtalyan
Aşkı, İtalya’daki 20
bölgenin sevilen
yemek tariflerini ve
hikâyelerini okuyucuya
sunuyor. Sadece
doymak için yemek
yemeyenlerdenseniz
Gourmand World
Cookbook Awards
2010′da “Dünya Mutfağı
Akdeniz” kategorisinde
dünya üçüncüsü ödülü
sahibi bu eşsiz yemek
kitabı kütüphanenizde
mutlaka bulunmalı.
Şarap gurmelerine…
Vignon Şarap
Termometresi’yle
şarabın kesin
sıcaklığını belirlemek
artık çok kolay.
Şaraptan alacağınız
damak zevkini garanti
edebilmeniz için
termometreyi şişenin
etrafına bir kemer gibi
takın. Birkaç dakika
içerisinde dijital ekranda
sıcaklığı göreceksiniz.
Şerefe!
Amazon.com
Naneli batarya paketi
Dışarıdayken cep
telefonunuzu şarj
kim bilir
ne zaman!
•MÖ 5. yy.
Çinli düşünür ve Moizm’in
kurucusu Mo-Ti, karanlık
bir ortama bir iğne
deliğinden giren ışığın
dışarıda bulunan ışıklı
nesnenin baş aşağı
yansımasını yarattığını
gözlemleyerek, daha
sonra “karanlık kutu”
(camera obscura) olarak
adlandırılacak sistemin
temellerini attı.
•MÖ 4. yy.
Antik Yunan’da Aristo ve
Öklid, karanlık kutunun
optik prensiplerini
anlamaya çalıştı. biliyor muydunuz?
•11. yüzyılda Çinli bilim
insanı Shen Kuo karanlık
kutuyla deneyler yapıp
geometrik yapısını ve
niteliklerini kitabında
yazarken, kendisinden
iki yüzyıl önce Duan
Chengshi adlı bir başka
bilim insanının bir
deniz kenarındaki Çin
•4. yy.
İskenderiyeli Theon,
iğne deliğinden
geçen mum ışığının,
karşıdaki ekranda delik
genişliğine bağlı ve
mumun merkeziyle aynı
hizada aydınlık bir nokta
oluşturduğunu yazdı.
•6. yy.
Aya Sofya’nın mimarı ve
matematikçi Tirallesli
Anthemus, deneylerinde
karanlık kutu kullandı.
pagodasının ters dönmüş
imgesinden bahsettiğini
de ekledi. Shen Kuo, bu
konuda şöyle diyordu:
“Kitapta, pagoda
imgesinin ters döndüğü,
çünkü deniz kenarında
olduğu ve bu etkinin
denizden kaynaklandığı
yazıyor. Çok saçma. Bu
•15. yy.
Leonardo da Vinci,
1478-1519 yılları arasında
çizimler ve yazılarla
oluşturduğu 1119 sayfalık
Atlantik Kodeksi’nde
karanlık kutuyu da tarif
etti. Bazıları, da Vinci’nin
bu cihazı çizimlerinde
yardımcı olarak
kullandığına inanıyor.
•1568
İtalyan din adamı ve
çevirmen Daniello
Barbaro, sanatçılar ve
mimarlar için yazdığı
perspektif kitabında
karanlık kutuya nasıl lens
takılabileceğini tarif etti.
tamamen imgenin küçük
bir delikten geçtiğinde
ters dönmesiyle ilgili
normal bir prensiptir.”
•1658 İngiliz fizikçi Thomas
Browne optik ve karanlık
kutunun işleyişi üzerine
uzun bir makale yazdı.
•18. yy.
Bilimsel gelişmelerle iyice
küçülen karanlık kutular,
seyahatlerde gördüklerini
resimlemek isteyen
amatör ve profesyonel
sanatçılarca, manzara
ve peyzaj üzerine çalışan
ressamlarca kullanılmaya
başladı. •17. yüzyılda revaçta olan
Johannes Vermeer gibi
Hollandalı ressamların
resimlerindeki inanılmaz
detay yüzünden
karanlık kutu kullanmış
olabilecekleri iddia
edildi. Bu iddialara
Hockney-Falco Tezi
deniyor.
MS 1826
MS 1800
MS 1658
MS 400
MÖ 500
fotoğrafın zaman yolculuğu
•1802
Thomas Wedgewood,
ışığın hareketleri
vasıtasıyla bir görüntüyü
kaydetmeye çalışan ilk
kişi oldu. Ancak imgeleri
kaydettiği organik
malzemenin kararmasına
engel olamadı.
•1822
Nicéphore Niépce, Papa
VII. Pius’un kalıcı bir
fotoğrafını çekmeyi
başardı. Bu fotoğraf daha
sonra tahrip olsa da, dört
yıl sonra sekiz saatte
çektiği doğa fotoğrafı
bugün bilinen en eski
fotoğraf oldu.
•1855 yılında New York
Gallery stüdyosu,
insanların kamera
başından hiç kalkmayan
fotoğrafçıların önlerinde
sırayla fotoğraf çektirip
15 dakika sonra teslim
aldıkları üretim bandını
açtı. Stüdyo bu şekilde
günde 300-1000
•1837
Louis Daguerre, bugün
Dagerreyotipi olarak
bilinen bir yöntemle
“Sanatçının Atölyesi”
adlı fotoğrafını çekti.
Buna göre bakır levhalar
gümüş nitratla ışığa
duyarlı hâle getiriliyor,
10-20 dakika pozlandıktan
sonra cıva buharına tâbi
tutuluyorlardı. •1839
William Fox Talbot,
“fotojenik çizim” olarak
adlandırdığı, bugün
modern fotoğrafçılıkta
kullanılan negatif/pozitif
işlemi icat etti.
portre çekebiliyordu.
Aile resimlerinin ilgi
çekmesinin sebebi
yüksek orandaki çocuk
ölümleriydi. Dönemin
bir modası da kişileri
ölümsüzleştirmek için
öldükten hemen sonra
çekilen fotoğraflardı.
•1861 James Clerk Maxwell, ilk
renkli fotoğrafı sergiledi.
Bu fotoğrafta ekose bir
kurdele vardı.
•1888
George Eastman, sehpaya
ihtiyaç duymadan fotoğraf
çekmeyi sağlayan ilk
ünlü el kamerası Kodak’ı
üretti.
•1896 Wilhelm Conrad Röntgen,
x-ışını görüntüyü çekti.
•1858 yılında Henry
Robinson’ın yatakta
ölmekte olan bir
kızın etrafında oturan
aile mizansenini
fotoğraflaması tartışıldı.
Eleştiri, fotoğrafın bir
• 1925
Flaş ampulü, gürültülü
ve dumanlı flaş tozunun
yerini aldı. •1926
National Geographic
fotoğrafçısı Charles
Martin ve bilim insanı
W.H. Longley, ilk doğal
renkli sualtı fotoğraflarını
çekti. •1937
Hindenberg zeplininin
alev alıp düşmesinin
görüntüleri, bir felaketin
oluş ânında çekilen ilk
fotoğraflar oldu.
resim sanatı olmadığına
ve gerçekleri yansıtması
gerektiğine inanarak bu
pozu zevksiz bulanlardan
geldi.
•1945
ABD Hava Kuvvetleri,
atom bombası
patladığında meydana
gelen mantar şeklindeki
bulutun fotoğraflarını
yayınladı. •1948
Pentax otomatik
diyaframı, Polaroid ilk
hızlı siyah-beyaz filmi
piyasaya sürdü.
•1957
ABD Ulusal Standartlar
Enstitüsünden Russell
Kirsch, bir bilgisayarda
oluşturulan ilk dijital
görüntüleri üretti.
•Aralık 1953’te Playboy’un
ilk sayısı yayınlanmadan
önce, çıplak insan
resimlerinin ana akım bir
ticarî mal gibi düşünülüp
posta yoluyla dağıtılması
imkânsızdı. Marilyn
Monroe’nun pozları çok
daha önce çekilmişti
ama daha önce kimse
•1986
Kodak ilk megapiksel
sensörünü üretti.
•1990
Adobe Photoshop 1.0
piyasaya sürüldü.
farklı dilde tercüme
yapabiliyor. Özellikle
tatillerde dil desteğine
ihtiyacı olanlar, bu
ücretsiz uygulamayı
kaçırmasın.
•2004
Dijital kameraların
piyasadaki ağırlığı yüzde
90’a çıktı. Nikon filmli
kameraların üretimini
durdurdu.
•1998
Sıradan tüketiciler
tarafından satın alınması
planlanan ilk ucuz dijital
kameralar çıktı. Kodak,
kullanıcıların çektikleri
fotoğrafları ânında
görmelerini sağlayan
LCD ekranlı kameraları
piyasaya sürdü.
•2008
Polaroid her türlü hızlı
film ürünlerinin üretimine
son verdiğini açıkladı.
ABD Posta Ofisi’nin katı ahlak kurallarına
meydan okumaya cesaret
edememişti. Derginin ilk
sayısının üzerinde tarih
olmamasının sebebi,
Hugh Heffner’in ikinci
bir sayı yayınlamasına
izin verilmeyeceğini
düşünmesiydi.
•İnsan vücudunun
iç kısmının bir
endoskop vasıtasıyla
fotoğraflanması ilk kez
1957’de Lennart Nilsson
tarafından başarıldı.
Nilsson’ın en provokatif
fotoğrafı anne rahmindeki
cenin resmiydi ve kürtaj
karşıtlarının iddialarında
çok etkili oldu.
•2009
Kodak, Kodachrome
filmlerini üretmeme kararı
aldı.
MS 2011
Pedallı Audi!
Kendine özgü ürettiği
otomobilleriyle ünlü
Alman Audi firması,
Renovo bisikletle
ortaklaşa, alışılmadık
bir bisiklet serisi
yarattı. Oldukça hafif
olan bisikletin gövdesi
tamamen ahşaptan imal
edilmiş. Hem şıklığıyla
hem de çevre dostu
yapısıyla dikkat çeken
bu bisikletle doğayı ve
kendinizi şımartın.
renovobikes.com
MS 1998
Söyleyin tercüme
etsin!
Google’ın iPhone
uygulaması
Google Translate
basit bir tercüme
uygulamasından çok
daha fazlasını sunuyor.
Ses tanıma özelliğiyle
telefona söylediğiniz
kelime ya da cümleleri
istediğiniz dile
çevirerek size okuyor.
Konuştuğunuzda,
söylediğinizden ne
anladığı yazılı olarak
ekrana geliyor. 57
MS 1957
Blackberry Playbook
Tablet bilgisayarlara
bir yenisi daha eklendi:
Blackberry Playbook.
1024x600 çözünürlükte,
7 inch ekran boyutuna
sahip OS işletim sistemli
Playbook, kullanıcılara
çoklu görev olanağı,
yüksek multimedya
performansı sunuyor.
1 GHZ çift çekirdekli
işlemci, 1 GB bellek
ile göz dolduran
Playbook’un, 16 GB,
32 GB ve 64 GB olmak
üzere 3 farklı seçeneği
var. Amerika’da 499699 dolar aralığında
satışa çıkartılan bu
yeni tabletin Türkiye’ye
ne zaman geleceği
MS 1948
Çek ve paylaş
Video paylaşımında
uzun zamandır bir
numaralı internet
sitelerinden biri olan
Vimeo, kısa bir süre
önce “Vimeo app”
isimli uygulamayı
ücretsiz olarak piyasaya
sürdü. Bu uygulama
sayesinde Vimeo’nun
bütün özelliklerini
iPhone’unuzda
bulabileceksiniz.
Uygulama, videoları
yükleme, birleştirme,
kurgulama gibi birçok
özelliğe sahip. Ayrıca
bu uygulamayı Vimeo
videolarını gezmek için
de kullanabilirsiniz.
Vimeo.com
MS 1861
MS 1855
etmek cebinizden bir
paket sakız çıkartmak
kadar kolay olsaydı
keşke... Ama durun
biraz, artık Minty Boost
Battery Pack sayesinde
gerçekten bu kadar
kolay. Tasarımcısı,
küçük draje sakız
kutusuna 2 adet AA pili
yerleştirmeyi başarmış
ve iPhone için USB
girişli bir şarj aleti
yaratmış. Minty Boost
Battery Pack kesinlikle
size ferahlık getirecek.
ladyada.net/make/
mintyboost/
Otele ne gerek var?
Tatillerinizde otelde
konaklamak artık
mazide kaldı. Seyahat
etmeyi seviyor ve
farklı konaklama
olanakları arıyorsanız
airbnb sizin aradığınız
adres. İnsanların kendi
gayrimenkullerini kiraya
verdiği bu sıradışı web
sitesinde yok yok. Tek
kişilik odalar ya da
apartman dairelerinin
yanısıra airbnb’de size
sunulan seçenekler
arasında ağaç evler,
şatolar, tekneler, hattâ
New York’ta tavan
arası katları bile var.
Bütçenize göre ilginizi
çeken bir yeri kesinlikle
bulacaksınız.
airbnb.comv
şimdilik kesin olmasa da
biz haziran civarı diye
duyduk, haber verelim
dedik…
soru & cevap
Röp: Yetkin Nural
İllüstrasyon: Sadi Güran
begüm birgören
İşlerini ve üretimlerini yakından takip ettiğimiz
dört kişiye, alışılmış röportaj soruları yerine
içimizden geldiğince sorular yönelttik.
mert fırat
aktör
aktör
En sevdiğin üç kelimeyi bizimle paylaşır mısın?
Umut, sanat, adalet.
Seni en son ne çok heyecanlandırdı?
İnan Temelkuran’ın yeni filmi ve İlksen Başarır’la yeni yazdığımız senaryo fikri...
Zaman içinde yolculuk yapabiliyor olsan nereye yönelirdin?
Mayaların yanına, ya da Antik Yunan’a.
MP3 çalarında sürekli çalan üç parça nedir?
“Lemon Tree”, “Everbody’s Gotta Learn Sometimes”, “Blower’s Daughter”…
Seni en son ne çok heyecanlandırdı?
Evimde küçük bir bahçem var onu düzenledim. Toprak, çiçek, çim, börtü böcek… müthiş.
Eğer başka bir objeye, canlıya dönüşebilecek olsan neye dönüşürdün?
Fil, at ya da kartal olmak isterdim.
En son hatırladığın rüyanda neler gördün?
Benim rüyalarım hep bilim kurgu atmosferinde geçer. Blade Runner renkleri, kaotik
sendromlu her insan, her obje. Hep bir olay var, koşturuyorum sürekli ve çok yoruluyorum.
Hangi filmin yeniden yapımında oynamak isterdin?
Truman Capote.
Eğer başka bir objeye, canlıya dönüşebilecek olsan neye dönüşürdün?
Ay. Ya da bir dağ. Bilmiyorum karar veremedim.
Yemek yapmayı mı yemeyi mi seversin? Yemeyi seviyorsan en sevdiğin yemek,
yapmayı seviyorsan spesiyaliten nedir?
Yalnız yerim! Çocukluğumdan beri hiç değişmedi. Köfte, patates, makarna. Bir de
Çerkezlerin (ben Çerkez’im) velibak diye hamur ve patatesten oluşan, sac üstünde
pişirilip tereyağına bandırılarak yenen muhteşem lezzetli ve kalorili yemeğine bayılırım.
En sevdiğin keyif kombinasyonu?
Çay ve bisküvi. Ama bisküvi ve nutella birleştikten sonra.
En son hangi filmi izledin ve beş üzerinden kaç yıldız verirsin? Daha da önemlisi
izlememizi tavsiye eder misin?
Dog Tooth. Beş üzerinden 11.
Son altı ay içinde okuduğun en iyi kitap neydi?
Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar.
En sevdiğin üç kelimeyi bizimle paylaşır mısın?
Azim, ahududu, hadise.
Bilgisayarının masaüstünde ne imgesi var?
Arkadaşımın çekmiş olduğu deniz fotoğrafı.
Bir takıntın/takıntıların var mı?
Kalkar kalkmaz su içmek...
Seni tavlayacak bir cümle var mı? Nedir?
Yok...
Tuvalette ne okuyorsun?
Çeşitli dergiler.
Güne başlamanın en iyi yolu sence nedir?
Her çeşit spor...
Bir süper gücün olsaydı ne olmasını isterdin?
Ölüleri diriltmek isterdim. Hepsini değil tabiî, istediklerimi.
Son yemeğin için isteyeceğin menü ne olurdu?
Açık büfe.
Seni tavlayacak bir cümle var mı? Nedir?
Tatlı yer misin?
•Vodafone reklamlarında
Şafak Sezer’den ayrılmaya
çalışan Tarife olarak
da tanıdığımız Begüm
Birgören, 13 yaşında
alaylı olarak başladığı
oyunculuk kariyerine pek
çok dizi, film ve tiyatro
oyunu katarak devam
ediyor.
•Tatlı Hayat dizisinin
kamera arkasında staj
yaparken yönetmen
Oğuzhan Tercan’ın daveti
üzerine Arapsaçı dizisinde
ufak bir rolde oynayan
Begüm Birgören o günden
beri aralarında Pilli
Bebek, Kara Yılan, Seher
Vakti ve Ömre Bedel gibi
pek çok dizide rol aldı.
•Oyunculuk kariyerinde
dizi ve tiyatronun yanısıra
beyaz perdeye de el
atan Begüm Birgören
son dönemde Derviş
Zaim’in Nokta ve Mehmet
Güneş’in Kardelen
filmlerinde kamera
karşısına geçti.
•İsveç’te Radyo-TV
okuduktan sonra Ankara
Üniversitesi Tiyatro
Bölümü’ne girdi. 2006
senesinde mezun oldu
ve Shakespeare’in
Hırçın Kız ‘ında rol
alarak Oyun Atölyesi
kadrosunda katıldı. Hırçın
Kız, Hastalık Hastası
Sersem Kocanın Kurnaz
Karısı oyunlarındaki
performansıyla Arda
Kanpolat Oyunculuk
Ödülü’ne layık görüldü. •2002’de Bizim Evin
Halleri ile başladığı ekran
kariyerine İşte Benim,
Yersiz Yurtsuz, Binbir
Gece ve Kapalı Çarşı
dizileriyle devam etti.
•Senaryosunu İlker
Başarır’la yazdığı, duyma
engelli bir karakteri
canlandırdığı Başka
Dilde Aşk ile dört ayrı
festivalden en iyi erkek
oyuncu ödülünü topladı
ve yine İlker Başarır’la
beraber yazdıkları
Atlıkarınca’yla da Altın
Portakal’da en iyi senaryo
ödülüne layık görüldü.
beste bereket
seren yüce
aktör
Bu soruları yanıtlarken nerdesin, saat kaç, ve dinliyorsan eğer ne dinliyorsun?
Saat 20:38. Beyoğlu’dayım, soruları cevaplamak için kendimi dinlemeye çalışıyorum şu
anda.
En son hangi filmi izledin? Beş üzerinden kaç yıldız verirsin?
Bir süre önce Park Chan Wook’un Thirst filmini izledim. Vampirlere olan sonsuz sevgim
dolayısıyla da beş üzerinden beş verdim,10 vermiş de olabilirim.
yönetmen
Eksikliğinde yapamayacağın üç şey(in) nedir?
Peynir, Peyote, ağbim.
Bu soruları yanıtlarken nerdesin, saat kaç ve dinliyorsan eğer ne dinliyorsun?
Evimdeyim, saat 21:20, Ataxia - an itibariyle “Dust.”
En sevdiğin üç kelimeyi bizimle paylaşır mısın?
Mukadderat, karmakarışık ve narin.
En son hatırladığın rüyanda neler gördün?
Sarı çiğ bir ışıkta ayna karşısında kendime bakıyordum. Çok şişmanlamıştım,
yanaklarım kızarmış ve terliyordum. Sağ göz pınarımda büyük kocaman sarı bir sivilce
vardı.
Zaman içinde yolculuk yapabiliyor olsan nereye yönelirdin?
Sanırım geleceğe… Uzaya yolculuk biz halk için hangi yüzyılda ulaşılabilir olacaksa o
zamana…
En son hangi filmi izledin? Beş üzerinden kaç yıldız verirsin?
Festivalden dolayı 30 kadar film izledim. Claire Denis’nin L’intruder’una (Davetsiz) beş
yıldız yetmez.
En son hatırladığın rüyanda neler gördün?
Damların üstünden uçup duruyordum sürekli çok eğlenceliydi. Düzenli aralıklarla
gördüğüm tek rüya ve en çok sevdiğim… Dün gece de yine uçtum. Herkes görsün bu
rüyayı isterim yahu.
Akşamdan kalma bir gün için en ideal formül nedir?
Karanlık bir odada uyanmak, temiz ve rahat bir tuvalete girebilmek ve akşamüstü yağlı
bir yemek yemek.
Eğer başka bir objeye, canlıya dönüşebilecek olsan neye dönüşürdün?
Bir vampire dönüşmek isterdim mümkünse.
Zaman içinde yolculuk yapabiliyor olsan nereye yönelirdin?
Sanırım en çok MÖ 500 dolaylarında Ege kıyılarında olmayı isterdim. Ama sanayi
devriminden önce her yer uyar aslında.
En sevdiğin keyif kombinasyonu?
Cici Bebe’li süt.
Bir süper gücün olsaydı ne olmasını isterdin?
Bugüne kadar varılmış olan tüm matematik bilgisine sahip olmak.
Güne başlamanın en iyi yolu sence nedir?
Önceki günü güzel bitirmiş olmanın huzuruyla ve güzel bir şarkıyla başlamak.
Son yemeğin için isteyeceğin menü ne olurdu?
Gulaş.
Mayonez mi? Ketçap mı? Niye?
En acısından hardal.
İdeal tatilini nasıl planlarsın? Kiminle, nereye, ne zaman gitmek isterdin?
En idealinin bir sefer karavan bir sefer de yelkenliyle bir kaç hafta boyunca gezinmek
olduğunu düşünüyorum. Daha yapabilmiş değilim ama yaklaşıyorum.
Gündüz insanı mısın, gece kuşu mu?
Değişkenim galiba sabahları erken uyanıp günü yaşamayı seviyorum. Ama en çok
geceye düşkünüm.
En sevmediğin üç kelimeyi bizimle paylaşır mısın?
Proje, ben, kalkınma.
Bir takıntın/takıntıların var mı?
Uyuduğum odanı, evde kimse olmasa bile, kapısını kapatırım mutlaka. Bir de tek
yanaktan öpmeyi pek sevmem.
•Mimar Sinan Üniversitesi
Devlet Konservatuvarı
Tiyatro Bölümü’nden
mezun olan Beste
Bereket’in 2005 yılında
rol aldığı Türev filminde
gösterdiği performans
kendisine hem Altın
Portakal’da hem de Sadri
Alışık Sinema Ödülleri’nde
en iyi kadın oyuncu
ödülünü getirdi.
•Aşka Sürgün ve
Parmaklılar Ardında gibi
çeşitli dizilerde rol alan
Beste Bereket, 2008
senesinde Sürmanşet
isimli bir tiyatro oyununda
da sahneye çıktı.
•Beste Bereket, Teoman
Kumbaracıbaşı ile beraber
KRAFT isimli bir stüdyo
kurdu. Ekranlardaysa
en son karşımıza TRT’de
yayınlanan Leyla ile
Mecnun dizisinde konuk
oyuncu olarak çıktı.
•Yazıp yönettiği 2010
çıkışlı Çoğunluk filmi
ile çoğumuzun sağlam
bir öz eleştiri yapmasına
neden olan Seren Yüce,
uzun metrajlı bu ilk filmi
ile sinemaseverlerin ve
eleştirmenlerin radarına
iddialı bir giriş yapmış
oldu.
•Hem yurtiçinde hem de
yurtdışında festivallerden
yoğun ilgi gören ve bol bol
ödül toplayan Çoğunluk,
Altın Portakal’dan en
iyi film, yönetmen ve
erkek oyuncu ödülleri
ile dönerken, Venedik
Film Festivali’ndeyse
Seren Yüce’ye “geleceğin
aslanı” unvanı kazandırdı.
•Seren Yüce pek
çoğumuzun radarına
ilk filmiyle girmiş olsa
da aslında Yaşamın
Kıyısında, Takva ve
Pandora’nın Kutusu
filmlerinde Fatih Akın,
Özer Kızıltan ve Yeşim
Ustaoğlu gibi son
dönem Türk sinemasının
ustalarına yönetmen
yardımcılığı yaptı.
izmiriz!
Röp: Ekin Sanaç
İzmiriz kısa bir süre önce, şehre dair kullanışlı, akıllı ve esprili ürünleriyle İzmir’in belli
başlı özel hediyelik ürün dükkânları, kitapçıları ve en çok da kendi internet sitesi üzerinden
satış yapmaya başlamıştı. Alsancak’taki tasarım ofislerini aynı zamanda bir showroom
olarak da kullanan İzmiriz ekibinden Nitsa Çukurel’e merak ettiğimiz soruları yönelttik.
izmiriz.com adı altında,
İzmir’e dair tasarım
ve hediyelik eşyaları
buluşturan bu anlayışı
geliştirmeye nasıl ve ne
zaman karar verdiniz?
İzmiriz fikri, çok sık seyahat
eden ve gittiğimiz yerlere
dair ilginç tasarım objeleri
ve grafikleri toplayan kişiler
olarak, kendi yaşadığımız
şehirde bu konuda bir
eksiklik hissetmemizden
ve tasarımcı olarak bunu
kendimize bir sorumluluk
olarak bilmemizden çıktı.
İki ay geceli gündüzlü
çalışarak ilk tasarımlarımızı
ortaya çıkarttık ve 2009
yılının başında sitemiz
faaliyete geçti.
izmiriz.com kaç kişilik,
nasıl dinamiklere sahip
bir ekibin ürünü?
İzmiriz, aslında çok küçük
bir ekibin, çok yoğun
ve özverili çalışmaları
ile yürütülen bir iş.
Tasarımların oluşturulması,
üretimin planlanması ve
takip edilmesi, internet
sitesinin ve satışların
takibi, pazarlama ve
tanıtım faaliyetleri; hepsi
toplamda bir avuç insanın
çabaları ile gerçekleşiyor.
2011 yılı içerisinde bazı
gelişmeler ve altyapıda
yeniden tanımlanmalar
planlamaktayız.
Sizce İzmir bu konsept
için neden çok uygun bir
şehirdi? İzmir size nasıl
ilham verdi?
Hediyelik eşya, ya da
souvenir konseptine, bir
şehrin tanıtımı açısından
yurtdışında ne kadar önem
verildiğini görebilirsiniz.
İstanbul’da da son birkaç
yılda modern ve yenilikçi
hediyelik eşyalar yaratmak
alanında çok geniş
çalışmalar yapılmaktadır.
Biz kendi yaşadığımız
yeri; yani hem tarih, hem
doğa hem de kültürel
altyapı olarak bu kadar
zengin olan İzmir şehrini
gerek bu şehirde yaşayan,
ya da başka yerlerde
yaşayıp kentini özleyen
İzmirliler, gerekse dışarıdan
gelen turistler ve İzmir’de
yaşayan yabancılar
açısından yeterli şekilde
temsil eden ürünler
olmadığını düşündük.
İzmir, dediğimiz gibi, her
açıdan çok zengin bir kent.
İzmirliler ise kentlerine
özel bir aşk beslerler;
şarkılardan, şiirlerden,
internette dönüp dolaşan
İzmir hasretli yazılardan
görürsünüz. Dolayısıyla
İzmir’in kendisi bize ilham
kaynağı olmak için yeterli
oluyor, biz de tüm bu
zenginlikleri, birer birer,
kendi modern ve esprili
anlayışımızla ele almaya
çalışıyoruz.
Tişört, çanta, çorap,
defter, kartpostal, küpe,
mutfak önlüğü... Ürün
yelpazenizde en rağbet
gören ürün hangisi?
Aslında farklı ürünler
farklı kesimlerin ilgisini
çekiyor, örneğin tişörtler
ağırlıklı olarak daha genç
bir kitle tarafından tercih
edilirken mesela kupa,
kurumsal bir hediye
olarak da kullanılabiliyor.
Önümüzdeki yıl içerisinde
ürün gamımızı gerek
grafikler, gerekse ürün
çeşitlemesi olarak
oldukça genişletmeyi
de planlıyoruz. Bir iki
ay içerisinde bunun ilk
örneklerini sitemiz ve satış
noktalarımızda görmek
mümkün olacak.
Size tasarımlarıyla
başvuran kişiler
oluyor mu? Onları
değerlendiriyor
musunuz?
İzmiriz markası olarak her
konuda, daha isminden
başlayarak biz anlayışıyla
bakıyoruz; Biz İzmiriz
diyoruz. Kendini bu kente
ait hisseden, bunun bir
parçası olmak isteyen
herkesin katkılarına, fikir ve
eleştirilerine sonuna kadar
açığız. Maalesef bizim
bu kadar işbirliğine açık
davranmamıza rağmen
konseptimizi, fikirlerimizi,
sloganlarımızı, hattâ
büsbütün grafiklerimizi
bile çalmaya ya da taklit
etmeye yeltenenler oluyor.
Elbette ki gerektiğinde
kendilerine sözel ya da
yasal tepkimizi iletmekten
geri kalmıyoruz, ancak iyi
tarafından bakacak olursak
demek ki oldukça iyi bir iş
çıkartmışız ki bu kadar kişi
tarafından taklit edilmiş!
Şaka bir yana, yukarıda
belirtilenlerin yanısıra
sitemizde yakın zamanda
faaliyete geçecek olan
“Sizmiriz” diye bir bölümüz
olacak. Burada İzmirli ya
da İzmir’e dair özel ürünler
üreten, değerli tasarımlar
gerçekleştiren, ancak
kendine uygun bir satış
noktası bulamayan farklı
tasarımcıların ürünlerini
barındıran bir yer. Bunun
yanısıra bahar aylarına
doğru bir de tasarım
yarışması düzenlemeyi
düşünüyoruz. Bu tip
gelişmelerle, yaşadığımız
kente, kendi etkinlik
alanımızda katkı sağlamayı
hedefliyoruz.
www.izmiriz.com
Q10 mükemmel görünümü
ve stilde gelinen en son nokta
Sıcak sohbetlere eşlik eden ve
hayatımızın her anına lezzet katan
kahve çeşitleri, La Cimbali’nin
yeni süper otomatik espresso ve
capuccino makinesi Q10 ile kolayca
hazırlanıyor. Geliştirilmiş pişirme
tekniği ile mükemmel kahve tadını
her fincanda aynı kalitede sunuyor.
Özel süt köpürtme sistemi MILKPS ile kahvenizin
sertiğini siz ayarlayın
MILKPS süt köpürtme sistemi ile dilerseniz krema kıvamında süt
köpürtebilir, kahvenizin sertliğini tam damak zevkinize uygun biçimde
ayarlayabilirsiniz.Böylece hem sizin hem de misafirlerinizin hoşlandığı
çeşit çeşit kahveyi kolayca hazırlayabilirsiniz: capuccino, latte, macchiato,
americano...
Zengin aromalı kahvenin sırrı: La Cimbali Q10
Klasik kahve makinelerinde demleme suyu kahve granülleri arasından
direkt olarak geçer. Q10’de 9 bar basınç buhar özelliği sayesinde, tüm
kahve çekirdekleri suyla temas ederek değerli aromalarını suya bırakır.
Her seferinde kendi kendini temizleyen akıllı sistem
Q10 süper otomatik espresso ve capuccino makinesi’nin kendi kendini
temizleme sistemi, her demleme işleminden sonra tüm aktarım kanallarını
temizleyerek,içinde soğumuş ve beklemiş su kalmasını önler. Böylece,
uzun süre kullanılmayan makinelerde bile %100 hijyen sağlanmış olur ve
hazırlanan çeşit çeşit kahvelerin aromaları asla birbirine karışmaz.
Kendi damak zevkinize göre sert ya da yumuşak içimli kahve
Sert veya daha yumuşak içimli kahve sevenler! Artık 6 ve 15 g olarak
kahvenizin sertliğini ayarlayabilir, tam kendi damak zevkinize göre
kahvenizi hazırlayabilirsiniz
Fincan ısıtma ile sıcak tatlar yakalayın...
Nefis kremanın, espressonun üzerinde daha uzun kalabilmesi ve aromanın
tam olarak yayılabilmesi için fincanları en uygun seviyede ısıtabilirsiniz.
İşte size her çeşit espressonun tadına en üst düzeyde varmak için
mükemmel bir çözüm!
Espressoyu tanıyalım...
Bazı espresso bazlı içecekler:
Espresso, koyu kavrulmuş, yeteri kadar ince çekilmiş ve espresso
makinesinin kahve haznesinde (tek bir ölçü için yaklaşık 7 g) sıkıştırılmış
kahveden geçirilen 9 bar basınçlı 25 ml’lik sıcak suyun 23 saniye boyunca
bardağa boşalması ile hazırlanan İtalya’ya özgü bir kahve türüdür.
Espresso, sade olarak içilmesi dışında, damak tadına
hitap eden ve özellikle sütle hazırlanan kahvelerin de
bazılarının genel adıdır. İşte bunlardan birkaçı:
Ristretto:
Yoğun bir kahve elde etmek için daha az su kullanılarak yapılan
“yudumluk” espresso.Böylece çok kuvvetli, konsantre ve nefis
bir espresso ortaya çıkar.
Lungo:
Fincanın 2/3’ü değil de tamamı dolana kadar beklenerek
yapılan espressodur.
Americano:
Cappucino bardağı büyüklüğünde bir kupada, tek veya double
espresso üzerine, kupa doluncaya kadar kaynar su eklenir.
Macchiato:
Tek veya double espresso üzerine çok az miktarda süt köpüğü
konularak yapılır.
Con Pana:
Tek veya double espresso üzerine bir kat tatlı krema eklenir.
Latte:
Tek veya double espresso buharla ısıtılmış kıvamlı süt dolu bir
kupaya konur. Tercihe göre üzerine çok az miktarda süt köpüğü
ve tatlı krema eklenir.
Capuccino:
Bardağın 1/3’ü tek ölçü espresso, 1/3’ü buharla ısıtılmış kıvamlı
süt ile karıştırılır. Üzerlerine bardağın 1/3’ü hacminde kalın süt
köpüğü yerleştirilir. Tarçın veya çikolata tozu ile süslenir.
Espresso ve
capuccino
makinelerinde yeni
trend
Otel, restoran, kafe, bar, ev ve ofisler için
en iyi kalite kahve makinesi La Cimbali ile
yükselmekte olan kahve ve kafe trendini
artık siz de bizimle yakalayabilirsiniz.
Bir kafenin iyi bir iş yapması için sadece
mekânın yeri yetmez. Aynı zamanda
sunulan ürünün kalitesi ve sunuş şekli
çok önemlidir. Size dünyada en çok
tercih edilen kahve makinesi La Cimbali
markasını deneme fırsatını sunuyoruz. La
Cimbali yarı otomatik ve otomatik espresso
kahve makineleri volumetrikpompa ve
programlanabilir dozaj sistemiyle istediğiniz
gibi kahve yapma olanağı sunar. Bu ticarî
makinenin kafeler ve restoranlar için son derece güvenilir ve mükemmel bir
kullanımı vardır. Siz de La Cimbali
istiyorsanız sizin için İzmir MAKPA AŞ
farkıyla showroomlarımızda....
İzmir MAKPA A.Ş
Manisa O.S.B. 4. Kısım 410 sokak No:14 45030 MANİSA
Tel: +90 (236) 213 10 20/22/23 Fax: +90 (236) 213 10 21 [email protected]
yüzmek
Hazırlayan: Doruk Yurdesin - Ekin Sanaç
Yaz geldi, çimelim
Yüzmenin keyfi çok daha eskilere dayanıyor muhtemelen de, bizim bugün
bildiklerimiz bu keyfin resmedilmesinin ta taş devrinde, bundan 7 bin yıl
öncesinde, yazıya dökülmesininse milattan önce 2 binlerde gerçekleştiği. Mısır’ın
güneydoğusunda bulunan ve “Yüzücüler Mağarası” ismi verilen mağarada bulunan
resimlerdeki insan figürlerinin yüzdüğü mü yoksa bir çeşit ibadet mi yaptıkları tam
anlaşılamıyor. Ama eski şiirlerin, destanların birkaçında, hattâ İncil’de yüzmeye dair
referanslara rastlamak mümkün. Sadece yüzme üzerine ilk kitap, Almanya’da bir
profesör tarafından 1539’da kaleme alınmış. Amacı boğulma riskine karşı önlemleri
yazmak olsa da, yüzme teknikleri ve yardımcı araçlar üzerine detaylı bilgileri de
kâğıda dökmüş bu profesörümüz.
Yüzme amaçları çeşitli olsa da, suyun rahatlatıcılığını kullanma geleneği her
daim süregelir. En eskisi Pakistan’da bulunan ve milattan önce 3 bin yılında
yapıldığı tahmin edilen en eski havuz/banyodan sahillere kadar insanlar farklı
eğlence ve egzersiz biçimleri icat edip dururlar suyun üstünde ve altında. Bu
büyük banyolar önce mahallî havuzlara, tüketim toplumunun coşmasıyla da özel
ev havuzlarına evrilir. Eski Yunan ve Roma’da daha çok bir askerî egzersiz olarak
düşünülen yüzme de her insanın bedensel zindeliği için temel bir gereksinim olarak
algılanmaya başlar, hattâ 17. yüzyılda Japonya’da okul müfredatlarına girip eğitimin
bir parçası olur.
Gerek bütün vücudu çalıştıran faydalı bir egzersiz olsun, gerek keyif için olsun,
yüzmek için sebep bol. Hazır havalar da ısınmaya yüz tutmuşken, başlı başına bir
kültür olan bu sulu faaliyetin geçmişinin ve bugününün sayfalarında gezmek, kışın
iyice unuttuğumuz bu eğlenceyi hatırlamak istedik.
Yüzmem var
çeşit çeşit
Denizden korkanlara havuz problemi
Plato, yüzme bilmeyenin doğru dürüst bir eğitim almamış olduğunu savunmuş.
Nitekim ilk yüzme havuzları Eski Yunanlılar ve Romalılar tarafından inşa edilmiş.
Hattâ zengin bir Lord olan Gaius Maecenas, Roma’da MÖ 1. yüzyılda ilk ısıtmalı
yüzme havuzunu yaptırmış. Maecenas, dönemin ünlü şairleri Horace, Virgil
ve Propertius’u himayesine alarak onların yoksulluğa düşmeden şiir yazarak
yaşamalarını mümkün kılmasıyla sanatın ilk patronlarından da biri sayılıyor aynı
zamanda.
İlk yüzme havuzlarına dair eski bulgular söz konusu olsa da yüzme havuzlarının
ancak 19. yüzyılın ortasına gelindiğinde popülerleştiğini söyleyebiliriz. 1837
yılında Londra’da altı tane kapalı yüzme havuzu inşa edilmesi ve 1896’da modern
olimpiyatların resmen başlamasıyla ise havuzlar gitgide yayılmaya başladı.
1. Dünya Savaşı’nın ardından yüzme müsabakalarına duyulan ilgi arttı ve 2. Dünya
Savaşı’ndan sonra eve inşa edilen özel yüzme havuzları özellikle Amerika’da
popüler hâle geldi. Evdeki yüzme havuzu, güç ve statünün bir sembolü oldu. Bugün,
kişi başına düşen havuz sayısının en yüksek olduğu ülke ise 4 milyon nüfusu ve
190 bin havuzuyla Yeni Zelanda.
Bugün olimpik olarak da
kabul edilen dört çeşit
yüzme biliyoruz. Serbest,
kurbağalama, sırtüstü ve
kelebek. Mesele yarışmaya
gelince hepsinin ince
kuralları, faulleri var.
Denizde yüzerkense
atış serbest, istediğimiz
komikliği yapabiliriz. Aslında
serbest stil de uluslararası
federasyon tarafından bir
kurala bağlanmış değil. Yani
bir yarışçı isterse kafasını
sallaya sallaya serbest stil
yüzebilir, eğer nal toplamayı
göze almışsa…
Serbest stil ve kurbağalama,
bilinen stillerin en eskileri.
Mısırlılar serbeste, Asurlular
kurbağalamaya yakın bir
tarzda yüzermiş; duvar
resimlerinin yalancısıyız.
Kurbağalamanın atası
“köpekleme” diye dalga
geçtiğimiz stil. Bu konudaki
ilk kitaplar da “yüzücünün
başı dışarıda olacak” diye
kural koymuş zaten. Serbest
Suya Girmek İçin
Giyinmek
Antik Yunan ve Eski Roma
bulgularına göre denize
ilk başta çıplak olarak
giren insanoğlu, 17. yüzyıl
itibariyle ahlakî değerlerini
koruma altına almak
gerektiği düşüncesiyle
kadın ve erkekler için farklı
yüzme giysileri icat etmeye
koyulur.
Vücut hatlarını belli
etmemesi açısından
branda gibi kumaşları
seçen ve her ülkede farklı
kaideler çerçevesinde
uygulanmaya başlayan
denize girme kuralları,
18. yüzyıla gelindiğinde
kadınlar için gecelikleri
andıran, ıslandığında
formu değişmeyen
ve denizin içinde
yukarı kalkmaması
için kenarlarına ağırlık
dikilmiş elbiselere
dönüşür. Erkekler içinse
vücudu saran, kolları ve
bacaklarından uzatılmış
iç çamaşırlarını andıran
giysiler münasip görülür.
stilin ilgi çekmesi ise
19. yüzyılda Londra’da
düzenlenen bir yarışmaya
katılan Uçan Martı ve
Tütün isimli iki Amerika
yerlisinin izleyiciyi ve diğer
yarışmacıları şaşkınlığa
uğratmasından sonra
gerçekleşmiş. Onları takip
etmeye çalışarak yeni ve
daha hızlı yüzme biçimleri
bulmaya çalışanların
nefesi çabuk kesilmiş bir
süre. Sonunda her iki
kolun senkronize biçimde
suya bir dalıp bir çıkması
diyebileceğimiz serbest
stil, geçen yüzyılın başında
literatüre geçmiş.
1900’lerin başına kadar
sırtüstü yüzme stili de,
kolların ayrı ayrı değil,
aynı anda aynı hareketi
yapması şeklinde
uygulanmış. Sonra çok
su yutmuş olacaklar
herhâlde, serbest stildeki
senkronizasyonu bu stilde
de uygulamaya karar
vermişler. Kelebek stiliyse
serbest ve kurbağalamanın
bir sentezi olarak başlamış,
ayakları yunus gibi
19. yüzyılda, kadınların
giydiği deniz elbiseleri
iki parçalı hâle gelirler;
omuzlardan dize doğru
inen bir cüppe ve ayak
bileklerine kadar gelen bir
pantolon. Bir de okyanus
ve deniz kıyılarındaki
sahillerde bu kostümlere
eşlik eden soyunma
kabinlerine rastlanır.
Genellikle ahşaptan
yapılmış olan bu kabinler,
erkekler ve kadınların
günlük kıyafetleriyle sahile
gelip, birbirlerini deniz
kıyafetleri içinde görmeden
suya girebilmelerini
sağlamak için
tekerleklidirler. İçine girilir,
yüzme hâline geçilir ve
kabin denize doğru itilerek
kimseye gözükmeden suya
girilir.
Daha insaflı bir
kıyafete doğru
Yüzme giysilerinin kısalıp
ufalarak daha kullanışlı
hâle gelmesinde öncü olan
kadın “denizaltı balerini”
Annette Kellerman’dır.
Genç yaşta yüzme ve
dalma üzerine çalışmaya
kullanmak sonradan akıl
edilmiş.
Kurbağalamanın en
eski yöntemlerden
biri olmasına rağmen
yüzme federasyonunca
en son onaylanan
stil olmasının nedeni,
yüzücünün suyun altında
ne kadar kalabileceğine
dair tartışmalar olması.
Japon yüzücü Masaru
Furukawa’nın 1956’da
200 metrenin son 50
metresinin yarısını suyun
altında giderek altın
madalya kazanması,
diğer yüzücülerin de daha
sonrasında bu yöntemi
denemesine önayak
olmuş. Ama bu yolda nice
yüzücü yarış sırasında
fenalık geçirmiş, hattâ
bayılmış. Her hareket
döngüsünden sonra su
üstüne çıkıp nefes alma
zorunluluğu getirildiğinde,
kurbağalama da resmî
anlamda onaylanmış
olmuş.
Kısaca bir özet çekelim:
1896’da başlayan yüzme
başlayan Kellerman,
vücudu saran, kolları ve
bacakların yarısını açık
bırakan tek parça mayo
giyen ilk kadındır. Hattâ
bu mayosuyla Amerika’ya
ayak bastığında
“ahlaksızlık” gerekçesiyle
tutuklanır. Ancak kendisi
bu mayo modeliyle
yarattığı “the Annette
Kellerman” markasıyla
modern mayolara doğru
atılmış ilk adım olarak
tarihe geçer.
Kolları ve yarı bacakları
açıkta bırakan mayoların
söz konusu olmasının
ardından, 1922’de
gerçekleşen Miss America
yarışmasına mayolarıyla
katılan adaylar o kadar
büyük şaşkınlık yaratır ki,
jürilerden biri kadınların
her bir vücut hattına 10
üzerinden puan vermeyi
ve en yüksek puanı alan
kadını kazanan ilan
etmeyi önerir. Bu sistemi
denediklerinde ise bir
kadının belli hatlarının
güzel olmasının onun güzel
bir kadın olması için yeterli
olmadığını keşfederler (!)…
müsabakaları, ilk dört
olimpiyatta açık denizde
ya da göllerde yapılmış.
1908’de ilk 100 metrelik
havuz, 1912’de de ilk
elektronik zaman ölçümü
yapılmış. Hızlı dönüş
tekniklerinin 1950’lerde,
yüzücü gözlüklerinse ilk
kez 1976’da kullanılması,
gelişmelerin yakın
zamana dek sürdüğünü
gösteriyor. Bugün de dört
temel yüzme biçiminin
kombinasyonlarından yola
çıkan değişik ve daha
hızlı yüzme biçimleri icat
edilmeye devam ediyor.
Ama olimpik olarak
kabul edilmeleri hayli zor
göründüğünden, yüzücüler
bunları ısınırken ya da
antrenmanda kullanmakla
yetiniyorlar.
İnsan icadı
yüzme
aparatları
Yüzmek insanlar için
güdüsel bir faaliyet
Ve Brigitte
Bardot’nun
bikinisi yaratıldı
1946 yılında ortaya
çıktığında kendini
tanıtmak için bir manken
bile bulamayan bikininin
yaratıcısı, aslen bir
otomobil mühendisi
olan Fransız Louis
Réard. Réard, sahildeki
kadınların daha güzel
yanabilmek için mayolarını
çekiştirmelerinden yola
çıkarak “dünyanın en
küçük yüzme giysisi”ni
yapmayı kafasına koyar.
ABD hükümetinin savaş
harcamalarına destek
olsun diye kadınların
mayoluk kumaşlarında
yüzde 10’luk bir azaltmaya
gitmesine de bir cevap olan
bikiniler, ilk çıktıklarında
kilise tarafından İtalya,
İspanya ve Portekiz gibi
Avrupa ülkelerinde kesin
olarak yasaklanır. Bikiniler
ancak 1950’lerin ikinci
yarısından itibaren mayo
mağazalarında yerini
almaya ve popülaritesini
oluşturmaya başlar. Bu
değildir, öğrenilir derler.
Oysa hayvanların birçoğu
bunu çok rahatlıkla yapar.
Şebekler başta olmak
üzere çoğu maymun türü
düzenli olarak yüzer.
Köpekler de eğlence olsun
diye yüzer, hattâ uzun
yüzüşleriyle ünlü olmuşları
da vardır. Bunlardan bir
tanesi, 1990’larda uzunluk
demeleriyle büyük sükse
yapan Umbra isimli bir
köpek, 1997’de Türkiye
Olimpiyat Komitesi’nce
davet edildiği bir yarışta
6,4 kilometreyi 73
dakikada yüzerek, yarıştığı
diğer yaklaşık 200 insan
arasında 40. olmuştur.
Üstelik bu süre, tüm insan
yarışlarında elde edilen
başarılar içinde tarihte ilk
yüzde 25’e girer.
Van kedileri, atlar,
sığınlar, filler bile, derin
sularda başarıyla,
hem de kendiliğinden
yüzen hayvanlardır.
Bu yüzden biz insanız,
akıllıyız, yüzeriz türünden
böbürlenmelerin de
bir âlemi yoktur, çünkü
anlamda Brigitte Bardot’nun
oynadığı Ve Tanrı Kadını
Yarattı filminin tesiri elbette
inkar edilemez.
Kadınlar için üretilen
monokini modeli
mayoların çıkışı da
“rahat güneşlenebilme”
temasına dayanmaktadır.
1964 yılında, yalnızca iki
askısı ve alt parçasıyla
göğüsleri açıkta bırakacak
şekilde modacı Rudi
Gernreich tarafından
tasarlanan monokiniler,
aynı yaz sezonu içinde
tanesi 24 dolardan 3
bin adet satılmış olsalar
da bazı diğer modacılar
ve kilise tarafından
protesto edilmelerinin
neticesinde pek kimsenin
topluluk içinde giymeye
cesaret edemediği
yüzme giysilerine
dönüşmüşlerdir. Bugün
üstsüz olarak güneşlenme
İsveç, Danimarka ve
Kanada’da tamamen,
İngiltere’de kısmi olarak
yasal; İspanya, İtalya,
Yunanistan, Hırvatistan,
Ukrayna, Bulgaristan ve
Romanya gibi Avrupa
ülkelerinde ve Meksika,
Brezilya, Venezüella gibi
diğer Batılı ülkelerde büyük
ölçüde kabul gören bir
aktivitedir. Amerika ise
Austin, Eugene, Portland,
New Orleans, Columbus
ve Washington D.C. gibi
yerlerde üstsüzlüğe yer yer
izin verir.
Söz konusu dönem
içerisinde kadın mayoları
üzerinden apayrı bir
endüstri ortaya çıkarken,
erkeklerin yüzme giysileri
ufak değişikliklere
uğrayarak günümüze
gelmiştir. Bunu temel
olarak şortların boylarının
kısalması ve küçülmesi
olarak ifade edebiliriz.
Yüzücülerin hareket
kabiliyetini artırmak için
üretilen ilk slip mayo
1929’da gelmiş, dizüstü
şortlar ise 1940’lardan
itibaren erkek mayoları
içinde popülerliğini
kazanmıştır. Giderek
kısalan ve darlaşan şort
mayoların yerini dizaltına
kadar uzayan ve bol
kesime sahip olan sörfçü
tipi şortlarına bıraktığını
ise pekâlâ 1990’lı yıllar
itibariyle gözlemledik.
hayvanların gözüyle
bakıldığında insan
evladının su üstünde
kalabilmek için icat ettiği
tuhaf yardımcılar herhalde
pek komik gözükmektedir.
denir, icadı 20. yüzyılın
başına, yüzme dersinin
İngiltere’deki ilkokulların
müfredatına alınmasıyla
ebeveynlerin dehşete
düşmesine dayanır.
Bunlardan şambrel olarak
adlandırılan, tekerlekli araç
lastiklerinin iç kısmındaki
tüp, bizim topraklarda
deniz kenarındaki
maganda karikatürlerinin
klişesidir. Oysa burada icat
edilmemiş olması bir yana,
can simitlerinin de atasıdır.
Tubing olarak bilinen
su üstü eğlencelerinde
de, kar üzerinde gitmek
için de kullanılırlar, ama
muhtemelen bunları
yapanlar beyaz don yerine
daha pahalı mayolar,
şortlar ve can yelekleri
giydiklerinden kimse
onlara maganda demez.
Şambreller ufaltılıp
hafifletilip rengârenk
boyandığında, küçük
insanların su üstünde
kalmalarını sağlayan
simitler olurlar. Daha
da ufaltılıp her iki kola
geçirilenlere kolluk
İnsanlar bir kez suyun
üstünde durunca, daha
hızlı gitmek istemişlerdir.
Bunun için de ayaklara ve
de ellere takılan plastik
yüzgeçler bulmuşlardır. Bu
fikrin üzerinde ilk durulması
ta Leonardo da Vinci’ye,
bundan 600 yıl önceye
uzansa da, hem eline
hem de ayağına ahşaptan
yaptığı, dilimizde palet
denen (Fransızca, küçük
kürek) nesneleri ilk takan
kişi Benjamin Franklin’dir.
Bu hızlanmanın bir bedeli
de olmuş, buruna kulağa
su kaçmaya başlayınca
tıkaçlar, mandallar icat
edilmiş, bunları da
taktıktan sonra bir de
gözleri yakmadan balık
gibi görelim diye deniz
gözlükleri türetilmiştir.
Maymunların dili olsa
“Şebeklik yapmayın!”
derler miydi acaba?
küçük gurme
Hazırlayan: Deniz Kaynak
Bento
Yemeğin damağa olduğu kadar göze de hitap etmesi gerektiğini küçük de olsa
bütün gurmeler bilir. Ama her sabah 5’te kalkıp çocuklarının öğle yemeğinde
yemesi için bütün hünerlerini sergileyen çilekeş Japon anneleri kadar değil.
Bento, bildiğimiz
sefertasının Japonya
versiyonu. Genellikle
plastik yemek kutularının
içine, pilav, et, tavuk ya
da balık ve sebzelerin
yerleştirilmesiyle
hazırlanıyor. Tabiî
sefertasının etliyle sütlüyü
karıştırmama prensibinin
bentonun sıcak-soğuk-tatlıekşi tablolarının yanında
epeyce sönük kaldığını
söyleyebiliriz. Benzerlikleri
ise, biraz romantik bir
bakışla, bütün günü
birbirlerinden ayrı geçiren
aile fertlerinin, aynı evden
çıkan yemekleri yiyerek
birbirlerine yaklaşmaları.
Ya da azıcık dünyaya
inersek, evde hazırlanan
yemeğin, dışarıda yenecek
bir öğle yemeğinden çok
daha ekonomik olması.
Biraz Google Images
taraması, dakikalar içinde
bentonun Leonardo’larına
ve Michelangelo’larına
götürüyor sizi. Her gün
evlerinin mutfağında,
peynir, jambon ve boyalı
pilavları kesip biçerek,
rengârenk tablolar
yaratanlardan henüz “Son
Akşam Yemeği”nin yenebilir
bir reprodüksiyonunu
yapmayı deneyenine
rastlamadım. Ama bu da
yakın gibi duruyor. Çizgi
film karakterlerinden Eyfel
kulesine, dizi afişlerinden
teknolojik cihazlara hemen
her şey girmiş bento
kutularına.
bento da şekil değiştirmiyor
değil. Artık Japonya’da
pek çok market, hazır
bento kutuları satıyor. Ama
gelenek, giderek daha
hızlı tükenen zamana
karşı direnmeye devam
ediyor. Anneler, çocukları
bento kutuları arasında
güzellik yarışmalarının
düzenlendiği okullarda
küçük düşmesin diye
yaratıcılıklarının sınırlarını
zorluyorlar. El becerileri
takdir görmezse çocukları
yemek yemeyi reddedecek
hâle geldiğinden, bunu
yapmamak onlar için bir
seçim olmaktan çıkmış.
Anne sevgisini bile satın
alabildiğiniz bugünlerde,
Et tadında sebzeler
Etten vazgeçmek zor mu geliyor? Yumuşak bir
geçişe ne dersiniz?
Et yemek giderek daha
çok gözden düşüyor.
Atalarımızın savaşçı
özelliklerini borçlu oldukları
kanlı bonfile parçaları
gerek sağlık, gerekse vahşî
hayvancılık yöntemleri
nedeniyle yerden yere
vuruluyor. Ama bu sefer
yumuşatmak için değil.
Öte yandan tamamen
vejetaryen ya da vegan
olmak pek çoğumuz için
hâlâ uzak bir hayal.
Bunun için pek çok
metropolde ünlü
restoranlar, vejetaryenliğe
yumuşak bir geçişi teşvik
etmek için eski bir Katolik
geleneği olan Meatless
Friday’i (Etsiz Cuma)
yeniden canlandırmaya
çalışıyor.
Bir kısmı da sebzeleri et
tadında pişirmenin yollarını
arıyor. New Yorklu şef
Dan Barber, sebzelere
et tadı vermenin en
kolay yolunun, onlardan
bir biftek hazırlamak
olduğunu söylüyor. Yabanî
havuç ve karnabahar
kullanarak hazırladığı
biftekler, neredeyse
orijinaliyle yarışıyor.
Diğer şefler pişirme
yöntemleri sayesinde ete
yakın bir tat elde etmeye
Kısa kısa
•Beyaz kuşkonmaz mevsimi
gelmek üzere. Pişirirken
biraz süt ve ekmek
ekleyerek tadını ve rengini
koruyun.
•Kendi bentonuzu hazırlamak
için işe bir bento
kutusundan başlayın. Oots!,
Laptop Lunches ve Wade
Burch, öğle yemeği için
renkli alternatifler sunuyor.
•Yeni trend: devrim turizmi.
Ortadoğu ayaklanmalarının
başladığı Tunus’ta,
turistik İtalyan ve Fransız
restoranlarını es geçip,
Essaraya’da geleneksel
yemekleri tadın.
çalışıyorlar. Clark Fraiser
ise en yaramaz çözümü
bulmuş. Cömert bir
krema ve peynir ilavesiyle
insanları et yediklerine ikna
edebileceğinizi söylüyor.
Michelin yıldızı
Restoran dünyasının Oscar’ı mutfak sanatlarını
monotonluğa mı sürüklüyor?
Bu kırmızı kaplı kitap
uğruna intihar edenler de
oldu, efsaneye dönüşenler
de… 1900 yılında Michelin
lastiklerinin, müşterilerinin
Fransa’da yolculuk
ederken bir yandan da
yeni lezzetler keşfetmeleri
için promosyon amaçlı
hazırladığı bu rehber, yıllar
içinde dünyaya yayılarak
yemek dünyasının Oscar’ı
hâline geldi. Meşhur yıldız
sistemineyse 1930’larda
geçti. Fransa haricinde,
Almanya, Hollanda,
Belçika, İtalya, İngiltere gibi
pek çok ülkede yenebilecek
en iyi yemekler bu
rehberden soruluyor.
Peki bugün bir Michelin
yıldızı nasıl kazanılıyor?
Michelin’in uzman
gurmeleri tebdil-i kıyafet
geliyorlar restoranınıza,
yemekleri ve servisi
özel kriterlerine göre
puanlandırıyorlar.
Seçimlerin tesadüflere
bağlı olmaması için
bütün restoranlar düzenli
olarak ziyaret ediliyor
ve raporlar Paris’teki
merkeze bildiriliyor.
Michelin yıldızı için
değerlendirmeye alınmanın
ilk şartı restoranın
bulunduğu ülkede rehberin
yayınlanıyor olması. Ama
butik restoran olmak,
restoranın isminin şefiyle
özdeşleşmesi ya da
şefin Michelin yıldızlı
mutfaklarda yetişmiş
olması da büyük avantaj
sağlıyor. Ayrıca yenilikçi
mutfaklar, zengin kavlar ve
istikrar da uzmanlardan artı
puan topluyor.
Bütün bu incelemenin
sonunda bir yıldız almayı
başaran restoranlar
“Kategorisi içinde çok
başarılı” sayılıyor. İki yıldız
“Yolunuzu değiştirmeye
değer” anlamına gelirken,
üç yıldızlı bir restoran “Özel
bir yolculuğu hak ediyor”
demek. Bütün dünyada bu
özel yolculuğa değecek
yalnızca 81 restoran var.
Öte yandan işin ucunda
bir gurur meselesi hâline
gelip, yıldız kaybeden
şefleri intihara bile
sürükleyebilecek bir seçim
söz konusu olduğundan
yöntemleri zaman zaman
sorgulanıyor. Ayrıca
seçimlerin Fransız mutfak
standartları temel alınarak
yapıldığı, dolayısıyla
mutfak sanatlarını
tekdüzeliğe sürüklediği de
eleştiriler arasında.
Oysa listeye giren
restoranlar içindeki giderek
artan çeşitlilik bunun tersini
gösteriyor.
Yemek tarifi: humus
Ortadoğu baharı
bütün dünyayı kasıp
kavururken, bu
komşu coğrafyayla
ilgili pek çok şeyi
ilk defa keşfettik.
Politik yapılarından,
şehirlerine, köylerine,
devlet başkanlarına
kadar her şey canlı
yayında gözümüzün
önünden geçerken,
yemeklerine pek
ilgi gösterecek vakit
olmadı. Millî yemekleri
humus tarifiyle onu da
biz yapalım
Malzemeler:
1 bardak nohut, ½ bardak
tahin, 1 limonun suyu, 1
diş sarımsak, 1 çay kaşığı
kimyon, 1 çorba kaşığı
kabartma tozu, zeytinyağı
•Michelin Rehberi’yle
yarışan Restaurant
dergisinin “Dünyanın en iyi
50 restoranı” listesine göz
atın. Bu senenin birincisi
Kopenhag’daki Noma.
Yapılışı:
Nohutları bir gece önceden
içine bir kaşık kabartma
tozu katılmış suyun içinde
dinlenmeye bırakın.
Bir gün sonra nohutlar suyu
iyice çektikten sonra, yine
birazcık kabartma tozu
katılmış suyun içinde 1 saat
kadar pişirin. İyice piştikten
sonra suyunu süzün ve
suyu başka bir kabın içinde
saklayın.
Mutfak robotu ya da havan
yardımıyla nohutları ezin.
Tahin, sarımsak, kimyon,
limon suyu ve tuzu ekleyin.
Üzerine biraz zeytinyağı
gezdirip, ılık olarak servis
edin.
•Moleküler gastronomi
modası yavaş yavaş yerini
yerellik ve yaratıcılığa
bırakırken, Buğday
Derneği’nin Evladiyelik
Tohum Atölyesiyle yerli
tohumlara sahip çıkın.
•Geçtiğimiz günlerde
kaybettiğimiz Victor
Ananias’ın anısını
yaşatmak için, Buğday
Derneği’ne üye olun.
kulağımıza çalınanlar
SWT müzik direktörü ve dergi ekibi tarafından seçilen toplamaları
tüm Sir Winston Tea House’larda dinleyebilirsiniz.
playlist: aylin güngör - j. h. dedeoğlu
playlist: ekin sanaç
playlist: ozan şentürk
Horace Andy – Problems
Petros & Friends – Shiva
Dzihan & Kamien - Streets of Istanbul
Speech Debelle – Wheela in Motion
Hindi Zahra – Beautiful Tango
John McLaughlin & The 4th Dimension - New
Audioweb – Into My World
Gurrumul – Wiarthul
Esbjorn Svensson Trio - Dodge the Dodo
Saint Etienne – Soft Like Me
Baba Zula – Le Furet dans La Foret en Feu
Blues, Old Bruise
Toro Y Moi – New Beat
Tinariwen – Lulla
Allan Holdsworth - Non Brewed Condiment
Lindstrom & Christabelle – Let It Happen
Shoikichi Kina – Sabani
Paolo Fresu - Kosmopolites
Global Communication – 7:39
Neung Phan – Hired by the King
Jan Garbarek - I Took up the Runes
Luomo – Let You Know
Penguin Café Orchestra – Air a Dancer
Eberhard Weber - Death in the Car Wash
Frankie Knuckles – It’s a Cold World
Lloyd Miller – Gol-E Gandom
Weather Report - Birdland
The Weeknd – House Of Baloons
A Hawk And A Hacksaw – The Loser
Nik Bartsch’s Ronin - Modul 42
John Forde – Don’t You Know Who Did It
Olu Dara – I See the Light
Robert Glasper - Rise and Shine
Peace Orchestra – Domination
Sakerock – instr.
Wolfert Brederode - High & Low
Upfront – Infatuation
El Guincho – Cuerpo Sin Alma
Wibutee - Herbs and Heights
Roof Light – Heart Like an Airport Runaway
Mulatu Astatke – Ethio Blues
Dhafer Youssef - Ysamy
Tim ‘Love’ Lee – Just Call Me Lone Lee
Brenna MacCrimmon – Mussels in the Bay
Michel Benita - This Is the Moment
Luomo
Tinariwen
John McLaughlin
Elektronik müzik adına hayli kaliteli işler çıkaran
Finlandiya’nın en önemli DJ’lerinden biri olan Vladislav
Delay, Luomo’nun yanısıra Sistol, Uusitalo ve Conoco
isimleri altında da bugüne kadar birçok kayıt yaptı.
Ambient, house ve tekno tarzlarında çalışmalarda
bulunan Delay, dub usûlü baslarla ustaca harmanladığı
sofistike tınılarının organik bir hissiyata sahip olmasıyla
tanınıyor. Delay’in eşi Antye Greie de kendisi gibi bir
elektronik müzik sanatçısı ve ikilinin beraber yaptığı
kayıtlar da var. Vladislav Delay aynı zamanda Huume
Recordings’in de kurucusu olarak tanınıyor.
SWT’nin bu sayıdaki dünya müziği toplamasına konuk
olan isimler arasında şüphesiz en renkli ve önemli
isimlerinden biri Tinariwen. Mali’nin kuzeyini kaplayan
Sahara Çölü’nün göçmen halkarından Tuareglere
mensup Tinariwen, çöl sınırlarını aşıp dünya müziğinin
en saygın gruplarından biri hâline geleli epey oluyor.
Fransız plak şirketi Lo’Jo tarafından bölgeye yapılan bir
ziyaret sırasında keşfedilen grup özellikle 2007 tarihli
“su hayattır” anlamında Aman Iman albümüyle dünya
çapında üne kavuştu. Grubun hayranları arasında
Radihoead, U2, Rolling Stones, Santana gibi isimler
var. toplamadaki parça Lulla ise grubun 2009 tarihli son
albümü Imidiwan albümünden.
İngiliz caz ve rock gitaristi. McLaughlin, müzikte yeni
teknolojiler denemiş ve gitar konçertoları bestelemiştir.
Gençlik döneminde Georgie Fame’s Blue Flames,
Graham Bond Organisation, Brian Auger’s Trinity
gibi gruplarda çalmış, 1968 yılında ise kendi grubunu
kurmuştur. 1969’da Tony Williams’ın grubu Lifetime ile
çalmaya başlamıştır. Bu grupla birlikte sahne aldığı
dönemlerde, caz müziğin önemli isimlerinden olan Miles
Davis’in klasikleşmiş iki albümünde (In a Silent Way
ve Bitches Brew) çalmıştır. Caz ve rock’ı birleştiren
ve önemli jazz fusion gruplarından biri olarak bilinen
Mahavishnu Orchestra nın gitaristi olarak ün yapmıştır.
Terje Rypdal & Chaser – Blue
playlist: sadi güran
playlist: yetkin nural
playlist: doruk yurdesin
Amii Stewart - Knock on Wood
Sheryl Crow - All I Wanna Do
Erma Franklin – Piece of My Heart
Dead Or Alive - You Spin Me Round Like A Record
TLC - No Scrubs
Arms and Love Me
Mathew Dear - Don And Sherri (Hot Chip Version)
Janet Jackson - That’s The Way Love Goes
You’re Down and Out
Pnau - Come Together
Michael Jackson - Remember The Time
Grant Gren – Ease Back
The Invisible - London Girl
En Vogue - My Lovin
Gil-Scott Heron – Or Down You Fall
Detachments - Holiday Romance
Will Smith - Men In Black
Stevie Wonder – Hey Love
Underworld - Always Loved a Film
2Pac - California Love
The Isleys – Work to Do
Eartha Kitt - BronskiBeat - Cha Cha Heels
Dee-Lite - Groove is in the Heart
Dave Pike Set – Suspicious Child
Whirpool Production - From Disco to Disco
Goldfrapp - We Radiate
Madonna - Secret
Jennifer Lopez - If You Had My Love
Gladys Knight & the Pips – Take Me in Your
Nina Simone – Nobody Knows You When
Penguin Prison - Something I’m Not
George Michael - Fastlove
Dinah Washington – Teach Me Tonight
Shy Child - Strange Emotion
Prince - Sexy MF
Aaron Neville – Hercules
Chisco Adler - Paty Till We Die
Salt-N-Pepa - Whatta Man
Otis Redding – You Made a Man Out of Me
Tiga - You Gonna Want Me
Blackstreet - No Diggity feat. Dr. Dre
Marlena Shaw – Mercy Mercy Me
Corey Hart - Sunglasses Aa Night
Crystal Waters - 100% Pure Love
Barbara Acklin – Am I the Same Girl
Dee Dee, Barry & the Movements – Get Out of
My Life Woman
Dusty Springfield – Son of a Preacher Man
Pnau
Nick Littlemore ve Peter Meyers’tan oluşan Avustralya
çıkışlı, disko house grubu Pnau, 90’ların ortalarında
başladığı müzik kariyerine, ilki ödüllü olmak üzere
dört albüm, Empire Of The Sun gibi gayet başarılı yan
projeler sığdırmış ve Sir Elton John’un hayranlığını
kazanıp bu yaz yayınlayacağı son albümü Soft
Universe’e katkıda bulunmasını sağlamış.
TLC
Tionne “T-Boz” Watkins, Lisa “Left-Eye” Lopes ve
Rozonda “Chilli” Thomas’dan oluşan üç kişilik R&B
grubu TLC toplam 60 milyonun üzerinde satan
albümleriyle tüm zamanların en popüler kız grubu
olarak 60’lara damgasını vuran The Supremes’in bir tık
altında yer alıyor. İkinci stüdyo albümü Crazysexycool
ve onu takip eden Fanmail, Billboard 100 listesinin en
tepesine tırmanan “Creep”, “Waterfalls”, “No Scrubs” ve “
Unpretty” parçalarına ev sahipliği yaptı ve TLC’ye toplam
dört Grammy kazandırdı. Grubun sektesiz müzikal
başarıları ise 2002’de dördüncü albüm 3D’nin piyasaya
çıkışının hemen öncesinde Lopes’in bir araba kazasında
hayatını kaybetmesiyle trajik bir duraklama dönemine
girdi. Ancak 2009 senesinde grubun hayatta olan üyeleri
Thomas ve Watkins yakında müzik piyasasına yeni
işleriyle geri döneceklerini duyuran bir açıklama yaptılar.
Erma Franklin (1938-2002)
Efsanevî Aretha Franklin’in büyük kız kardeşi
Erma Franklin’in kariyeri, onun boğuk sesini nasıl
değerlendireceğini bilemeyen prodüktörlerin elinde
geçti. 1962’de çıkarttığı ilk albümünden sonra dört yıl
kendisine uygun malzeme bulamayan plak şirketiyle
kontratının bitmesini bekledi. Nihayetinde geçtiği yeni
şirketin sahibi Bert Berns’ün yazdığı “Piece of My
Heart”la bir anda gündeme düştü ve Grammy kazandı.
Ancak Berns’ün aniden ölümüyle kariyeri yeniden
duraklama dönemine girdi ve Aretha’nın gölgesinde
kaldı. 1969’da çıkarttığı ikinci ve son albümünün
ardından Detroit’te evsiz ve engellilere yardım eden bir
kuruluşta sakin bir hayat sürdü.
İzmir Mustafabey cad. No:20/a-b-c-d-e Alsancak t: 0232 421 88 61 – 0232 463 10 21 • İzmir Cemal Gürsel cad. No:474/a Bostanlı t: 0232 330 95 75
İzmir Forum Bornova AVM Kiosk 10 t: 0232 388 35 00 • İzmir – Swiss Otel Alsancak Şehit Nevres Bulvarı
No:2 K 01-02 t: 0232 441 10 90 - 441 10 30
İzmir Ege Park Balçova A.V.M Mithatpaşa cad. No:1460 Kat:1 No:150 t: 0232 259 60 10 • Sports International Mavişehir 2040 sok. no:2 Mavişehir / İzmir t: 0232 324 03 65
Aydın Aydın Forum AVM t: 0256 232 02 57 • Bursa Kükürtlü Mah. Dr. Rüştü Burlu Cad. No:11 Dükkan 7 Osmangazi - Bursa
• Çeşme Çeşme Altınyunus Boyalık Mevkii t: 0232 723 33 98 • Çeşme Çeşme Alaçatı Solto Beach Hotel t: 0232 716 03 41 • Çeşme Alaçatı Port Alaçatı Port Marina
Denizli Denizli Çamlık Forum
AVM S Blok No:19 t: 0258 215 11 13
Merkez Ofis Adres: 379 Sok No 14 Kat:5 D:14 Şenler İş Hani 2.Sanayi Bornova / İzmir t: 0232 462 04 70
no: G/6 Çeşme t: 0232 716 03 41

Benzer belgeler

PDF`ini burdan görebilirsiniz.

PDF`ini burdan görebilirsiniz. boyama kalemlerine kadar bir sürü şey. Ben biriktirme ve saklama uzmanıyım. En son hatırladığın rüyanda neler gördün? Çok uzun ve detaylı rüyalar görüyorum. En son bir televizyon programına çıkıp C...

Detaylı