türkiye-gürcistan ilişkileri çalıştayı raporu

Transkript

türkiye-gürcistan ilişkileri çalıştayı raporu
seta
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
ÇALIŞTAY
S E TA | S i y a s e t , E k o n o m i v e To p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı Va k f ı | w w w. s e t a v. o r g | Te m m u z 2 0 0 9
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ
ÇALIŞTAYI RAPORU
1
SETA SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTıRMALARI VAKFI
S E TA
Ç A L I Ş TAY
seta
ÇALIŞTAY
K a f k a s ya Ça l ı ş m a l a rı 3 | Te mmu z 2 0 0 9
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ
ÇALIŞTAYI RAPORU
22-24 TEMMUZ 2009, Conrad Otel, İSTANBUL
Hazırlayan: SELİN M. BÖLME
İÇİNDEKİLER
TAKDİM | 3
AÇILIŞ KONUŞMALARI | 4
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN SİYASİ İLİŞKİLERİ | 5
AĞUSTOS KRİZİ’NİN ETKİLERİ VE GÜRCİSTAN’DA SİYASİ DURUM | 8
KAFKASYA BÖLGESEL GÜVENLİĞİ: TÜRKİYE VE GÜRCİSTAN’IN ROLÜ | 10
TÜRKİYE –GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİNDE
ÜNİVERSİTELER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI | 11
SONUÇ | 13
ÇALIŞTAY PROGRAMI | 14
ÇALIŞTAY KATILIMCI LİSTESİ | 16
BASINDA ÇALIŞTAY | 18
2 0 0 9 © Ya y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
TAKDİM
Zengin enerji kaynakları, önemli ticaret yolları üzerindeki konumu ve çoklu etnik yapısı
ile Kafkasya, Soğuk Savaşın sona ermesinin ardından hem kendi içinde hem de global rekabette
bir çatışma alanı haline gelmiş durumdadır. Bölge, sunduğu pek çok fırsata karşılık, barındırdığı
karmaşık sorunlar nedeniyle güvenlik zafiyeti içindedir. Buradaki ülkelerin dâhil olduğu
çatışmalar, belli bir coğrafyada kapalı kalmamakta ve çevre ülkelerdeki istikrar ve güvenliği de
tehdit etmektedir. Rusya ile ABD’yi Soğuk Savaş sonrasında ilk kez karşı karşıya getiren, Ağustos
2008’de patlak veren Rus-Gürcü savaşı bu durumun en iyi göstergelerinden biridir.
Kafkasya’daki pek çok ülke ile güçlü ticari ve kültürel bağları bulunan Türkiye’nin yakın
coğrafyasında yaşanan bu gelişmelere seyirci kalması beklenemez. Nitekim gerek Rus-Gürcü
savaşında izlediği politika ile gerekse daha sonra gerçekleştirdiği Kafkasya İstikrar ve İşbirliği
Platformu girişimi ile Türkiye bölgeye yönelik aktif bir dış politika izleyeceğini göstermiştir.
SETA, yaşanan tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ilişkilerini
değerlendirmek amacıyla bir çalıştay serisi başlatmıştır. Serinin ilk çalıştayı 25-28 Mayıs 2009
tarihleri arasında Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerine gerçekleştirilmiş, 25-27 Haziran 2009
tarihleri arasında ise Türkiye-Azerbeycan İlişkileri Çalıştayı düzenlenmiştir.23 Temmuz 2009
tarihinde ise Türkiye-Gürcistan ilişkilerini değerlendirmek üzere, her iki taraftan önde gelen
sivil toplum temsilcileri, akademisyenler ve gazeteciler İstanbul’da bir araya gelmişlerdir.
Çalıştayın amacı; Türkiye ve Gürcistan ilişkilerinin mevcut durumunu tespit
etmek ve karşılıklı beklentiler, bölgesel istikrar ve güvenlik gözetilerek bu ilişkilerin hangi
alanlarda ve ne şekilde geliştirilmesinin mümkün ve yararlı olacağına dair bir perspektif
sunmak olarak belirlenmiştir. Bu amaçla gerçekleştirilen çalıştayda, dört farklı oturumda
Türkiye Gürcistan ilişkilerinin siyasi boyutu, Ağustos krizi ardından Gürcistan’ın durumu,
Kafkasya bölgesel güvenliğinde Türkiye ve Gürcistan’ın rolleri ve iki ülke arasındaki ilişkileri
geliştirmede üniversitelerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının üstlenebilecekleri görevler üzerine
değerlendirmeler yapılmıştır.
Çalıştayda her bir oturumda iki konuşmacı 15’er dakikalık sunumlar yapmışlar, bunu
takiben diğer katımcılar kendilerine verilen 3-4 dakikalık süre zarfında konuya ilişkin yorumlarını
ve sorularını aktarmışlardır. Çalıştayın sadece açılış bölümü basına ve izleyicilere açık olarak
yapılmıştır. Oturumlar sırasında kapalı usul benimsenmiş ve ifade edilen görüşlerin kimlere ait
olduğuna dair gizlilik esası (Chatham House kuralı) kabul edilmiştir. Bu çalıştay raporu, SETA’nın
kurumsal tutumunu yansıtmaktan öte, çalıştayda katılımcıların ifade ettikleri görüşler ve yapılan
tartışmalar çerçevesinde kaleme alınmıştır.
3
S E TA
Ç A L I Ş TAY
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN
İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI
RAPORU
AÇILIŞ KONUŞMALARI
23 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleştirilen Türkiye-Gürcistan İlişkileri Çalıştayı SETA Genel
Koordinatörü Taha Özhan’ın açılış konuşması ile başlamıştır. Kafkasya çalıştay serisinin amacını
Kafkasya’dan ve Türkiye’den sivil toplum temsilcilerini, akademisyenleri, gazetecileri bir araya
getirerek karşılıklı iletişim kanalları oluşturmak olarak açıklayan Özhan konuşmasında
Kafkasya’nın önemine değinmiştir. Özhan, zengin enerji kaynakları, ticaret yolları üzerindeki
konumu ve çoklu etnik yapısı ile 21. yüzyılın bütün gerilim nedenlerini bünyesinde bulunduran
Kafkasya’da, makro ve mikro düzeyde yaşanan çatışmaların, bölgeyi yeni bir istikrar arayışına
sevk ettiğini hatırlatmış ve Nabucco gibi uluslararası dengeleri etkileyecek projelerin hayat
bulduğu bir dönemde Kafkasya’nın özenle üzerinde durulması gereken bir bölge
olduğunu dile getirmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin sadece ortak enerji çıkarları nedeniyle
önemli olmadığının vurgulandığı konuşmada, Türkiye’nin Gürcistan’daki demografik yapının
bir benzerini kendi içinde barındırdığı, bu nedenle de bu topraklardan uzak kalmasının
mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Açılış programında ikinci konuşma Tiflis İlia Chavchavadze Devlet Üniversitesi Uluslararası
Kafkas Okulu Başkanı ve Barış, Demokrasi ve İlerleme için Kafkasya Enstitüsü (CIPDD) kurucusu
Ghia Nodia tarafından yapılmıştır. Aynı zamanda bir önceki hükümette Milli Eğitim ve Bilim
Bakanı olarak görev alan Nodia konuşmasında, Türkiye-Gürcistan ilişkilerini özel olarak
ele alan ilk toplantı olması bakımından SETA tarafından düzenlenen çalıştayın önemine
değinmiştir. Gürcistan ile Türkiye arasında ticari, askeri pek çok alanda güçlü bir işbirliği olmasına
karşın bunun akademik yansımasının olmadığına ve sivil toplum diyalogunda eksikliğe
4
dikkat çeken Nodia, Türkiye’de Gürcistan’ın, Gürcistan’da ise Türkiye’nin politik meselelerinin iyi
bilinmemesinin nedenini de bu gerçeğe bağlamıştır. Nodia konuşmasının sonunda, iki ülkeden
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
uzmanları ve akademisyenleri bir araya getiren bu tip toplantılar ile bu sorunun aşılabileceğine
ve akademik anlamda da işbirliğinin artacağına inandığını belirtmiştir.
Kafkasya’yı bir sorunlar ve fırsatlar diyarı olarak nitelendirerek konuşmasına başlayan
Başbakan Başmüşaviri Savaş Barkçin, bugün Kafkasya’yı çok özel yapan şeyin ise küresel
rekabette bir kırılma noktası haline gelmesi olduğunu dile getirmiştir. Soğuk Savaş sonrası
Kafkasya’nın uluslararası güvenliğin sorun alanı olarak çevreden merkeze geldiğine ve kritik
bir noktaya oturduğuna değinen Barkçin,
bugün Kafkasya’yı konuşmanın dünyanın
istikrarını konuşmak anlamına geldiğine dikkat çekmiştir. Barkçin konuşmasında dış
politika prensiplerini özetleyerek, Türkiye’nin bugün Gürcistan’a nasıl baktığına dair bir
perspektif sunmaya çalışmıştır. Güvenlik ve demokrasi dengesi; komşularla sıfır sorun;
işbirliği ve karşılıklı güven; karşılıklı entegrasyon; çok boyutlu dış politika olarak sıraladığı beş
dış politika prensibinin Gürcistan ile ilişkilerde uygulandığına değinen Barkçin, Türkiye’nin
Gürcistan’ı bağımsızlığından beri desteklediğini vurgulamıştır.
Barkçin, “günümüzün Kervan yolları” olarak adlandırdığı BTC boru hattı, BTE doğalgaz boru
hattı ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ve Nabucco ile birbirine bağlanan Türkiye ve Gürcistan’ın
stratejik ortaklıklarına vurgu yapmıştır. Türkiye’nin 2001 yılından beri Gürcistan’ın en büyük
ticari ortağı olduğuna, yabancı yatırımcı olarak 3. sırada yer aldığına ve 500 Türk KOBİ’sinin
Gürcistan’da faaliyet gösterdiğine ilişkin bilgiler veren Barkçin, TİKA’nın bölgeye çok önemli
destekleri olduğunu açıklamıştır. Barkçin, iki ülke arasındaki ticaretin entegrasyonda önemli
rol oynadığına ve bunun bir sonucu olarak 2005 yılında Gürcistan ulusal strateji belgesinde,
Gürcistan için stratejik ülke olarak tanımlanan üç ülkenin içinde ABD ve Ukrayna ile birlikte
Türkiye’nin yer aldığını hatırlatmıştır.
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN SİYASİ İLİŞKİLERİ
Türkiye’nin Gürcistan ile siyasi ilişkilerinin ele alındığı ilk oturumda, Türkiye’nin Gürcistan’ın en
önemli siyasi ve ticari ortaklarından biri olduğu ve iki ülke arasında çok boyutlu ilişkilerin
Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasından itibaren gelişerek devam ediyor olması önemle
vurgulanan konuların başında gelmiştir. Bu görüşü destekler şekilde, Gürcistan’ın ticaretten
eğitime, bilimden havacılığa kadar pek çok farklı alanda, en çok anlaşmayı Türkiye ile
yaptığı ve 2000-2008 yılları arasında 108 milyon dolar olan ticaret hacminin 1 milyar 100
milyon dolara çıktığı dile getirilmiştir. Ayrıca 2003 sonrası Gürcistan’ın Batı yanlısı bir dış politika
benimsemesi ile savunma alanında da ciddi bir işbirliği içine girildiğine dikkat çekilmiştir. İki
ülke arasındaki ilişkilerin sadece ticaret ile sınırlı kalmadığı, oldukça fazla sayıda üst düzey
ziyaretin karşılıklı olarak gerçekleştirildiği, bunun yanı sıra iki ülkenin, uluslararası örgütlerde
de benzer politikaları izliyor olmasının ve karşılıklı olarak birbirlerinin toprak bütünlüklerine
saygı duymalarının yakınlaştırıcı etkenler olduğu söylenmiştir.
5
S E TA
Ç A L I Ş TAY
Türkiye-Gürcistan arasındaki bağları güçlendiren bir unsur olarak enerji boru hatlarının
önemi oturum sırasında sıklıkla dile getirilmiştir. Her iki ülkeden de geçen enerji boru
hatlarının, geçtikleri ülkelere sağlayacağı siyasi ve ekonomik gücün üzerinde durulurken,
bunun hem Türkiye’nin hem Gürcistan’ın stratejik önemini artıracağına ve gelişimlerine
katkı sağlayacağına değinilmiştir. Rusya’nın enerji üzerindeki tekelinin ve bu tekel ile kurduğu
baskının kırılacak olması, Türkiye ve Gürcistan açısından ortak bir avantaj olarak sayılmıştır.
Ayrıca bölgede bir enerji hatları geçiş merkezi olmayı hedefleyen Türkiye açısından bu
hatların orta noktasında yer alan Gürcistan ile iyi ilişkileri sürdürmenin önemli olduğu ve bu
ülkede yaşanan gelişmelerin Türkiye’yi de yakından etkileyeceğine ilişkin değerlendirmeler
yapılmıştır.
Toplantıda, Gürcistan’ın içinde bulunduğu siyasi durum, güvenlik kaygıları ve benimsediği
dış politika hedefleri ortaya konarak, bunun Türkiye ile ilişkileri nasıl etkilediği üzerine
değerlendirmelere yer verilmiştir. Gürcistan’ın en büyük sorunlarından birinin uluslararası
sistemde yerinin ne olacağına dair belirsizliğin devam etmesi olduğunu söyleyen
katılımcılardan biri, bunun bağımsızlığı da ciddi şekilde tehdit ettiğini dile getirmiştir.
Gürcistan’ın dünyada yerini ararken, önünde sadece Rusya veya Batı yanlısı olmak gibi iki
seçenek olmadığını söyleyen katılımcı, tarafsızlığın da bir seçenek, hatta doğru seçenek
olduğunu, buna karşın, güvenliğinin böylesine tehdit edildiği bir ortamda Gürcistan’da
Batı yanlısı dış politikanın güç kazandığını, halkın %70’nin bugün NATO’yu desteklediğini
söylemiştir. Çalıştayda dile getirilen iddialardan bir diğeri ise Gürcistan’ın dış politika hedefini
Batı dünyası ile entegre olmak üzerine kurmuş olmasının Türkiye ile Gürcistan’ı yaklaştırdığı
yönündedir. Gürcistan’ın NATO’ya ve ileriki bir hedef olarak AB’ye üye olmasının kısa vadede
mümkün olmadığı göz önüne alındığında, NATO üyesi, AB ile görüşme sürecinde olan ve
Avrupa’ya komşu Türkiye’nin Batı ile bağlantı sağlayacak ülke olarak hayati önemde
olduğu vurgulanmıştır.
Türkiye açısından Gürcistan’ın önemine ve Türkiye’nin bölgeye yönelik politikalarına ilişkin
değerlendirmelere çalıştay boyunca yer verilmiştir. Türk dış politikasında özellikle 1990 sonrası
benimsenen aktif ve çok boyutlu politika ile birlikte kazanılan özgüvenin, artık belirli bir vizyon
ve çerçeveye oturduğu ve dış politika prensiplerinin oluştuğu dile getirilmiştir. Gürcistan ile
ilişkileri geliştirmede, komşularla sıfır problem, yakın bölge ile iyi ilişkiler kurmak, maksimum
işbirliği, herkes için güvenlik şeklinde özetlenebilecek bu prensiplerin başarıyla uygulandığı
vurgulanmıştır. Türkiye’nin herkes için güvenlik, yani birinin güvenliğini kurgularken, diğerine
zarar vermeme ilkesini benimsemesinin Gürcistan’ın Türkiye’ye güven duymasını sağlayan
önemli etkenlerden biri olduğu konusu üzerinde durulmuştur.
Gürcistan’ın istikrarının Türkiye için öneminin dile getirildiği değerlendirmelerde,
Gürcistan’da istikrarın bozulmasının önce Kafkasya’daki, sonra Avrasya’daki güvenlik ve istikrarı
6
etkileyeceği, hatta Ağustos Savaşı’nda olduğu gibi NATO ve Rusya’yı karşı karşıya getirebileceği
dile getirilmiştir. Ayrıca, hem çok boyutlu ticari ilişkiler hem de aynı enerji rotası üzerinde yer
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
alan iki ülke olarak Gürcistan’daki istikrarın doğrudan Türkiye’nin çıkarlarını etkileyeceği
görüşü katılımcılar tarafından paylaşılmıştır. Bu nedenle, Türkiye’nin Gürcistan’daki etnik
sorunları da yakından izlediğine, ayrıca Gürcistan’daki etnik gruplara mensup çok sayıda
insanın Türkiye’de yaşamasının da Türkiye’nin Gürcistan’a yönelik politikalarını etkilediği
tespitine yer verilmiştir.
Yapılan yorumlardan iki ülke arasında ilişkileri etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak
Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri ön plana çıkmıştır. Türk katılımcılar tarafından, Türkiye’nin dış
politikasında Rusya ve Gürcistan arasında bir denge kurmak zorunda olduğu, bu dengenin
aynı zamanda, Rusya-AB, Rusya-ABD denklemlerinde de korunmasının gerektiği önemle
vurgulanmıştır. Rusya’nın da Türkiye’nin önemli bir ticari ortağı ve komşusu olduğu, nitekim
benimsediği dış politika prensipleri açısından da Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini bozmadan,
Gürcistan ile ilişkilerini düzenlemek zorunda olduğu Türk katılımcılar tarafından dile
getirilmiştir.
Bununla birlikte, Rusya ile Gürcistan arasında Türkiye’nin dengeyi somut şekilde nasıl
sağlayacağı konusu sorgulanmıştır. Türkiye’nin Rusya’yı kaybetmemek için Gürcistan
politikasında hangi fedakârlıkları yapabileceğine ilişkin sorular üzerine, Türkiye’nin bu
konuda keskin hatları olan politikalar izlemeyeceği, Türkiye’nin zaman zaman Rusya ile gerilimi
de göze alabileceği belirtilmiştir. Türkiye’nin bölgesel işbirliği ile güçlenen konumunun,
kendisine Rusya ile ilişkilerde hareket alanı sağlayacağına, bununla birlikte, Türkiye’nin Rusya’yı
dışlayacak her hangi bir politikayı da desteklemeyeceğine işaret edilmiştir. Türkiye’nin bu
dengeleri gözeterek, Ağustos Savaşı’ndan sonra Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu çatısı
altında sorunun taraflarını bir araya getirerek, Kafkasya’da her an patlak verebilecek krizlere
bir çözüm platformu oluşturmayı amaçladığı söylenmiştir. Türkiye’nin sorun çözülemiyorsa
bile sorunun kuşatılmasından ve bölge içinde tutulmasından yana olduğu, nitekim bu
nedenle Ağustos Savaşı sırasında, Gürcistan’a yardım için gelen ABD gemilerinin Karadeniz’e
Montrö çerçevesinde girişine izin vermediğine ve bağımsız bir politika izleyerek, NATO-Rusya
geriliminin Karadeniz’de bir savaşa dönüşmesini önlediğine dikkat çekilmiştir.
Türk katılımcılar tarafından dile getirilen bir diğer görüş ise, Türkiye’nin buradaki azınlıklar
ile doğrudan iletişim kurmasının Gürcistan için de faydalı olacağı yönünde olmuştur.
Müslüman ortak kimliğini de kullanarak, Türkiye’nin azınlıklarla iletişime geçmesinin buradaki
Rus etkisini kıracağı ve Gürcistan’a da dolaylı olarak iletişim kuracağı bir imkân sağlayacağı ileri
sürülmüştür. Bununla birlikte, Gürcü katılımcılar, Türkiye’nin buradaki ihtilafın çözülmesine
katkı sağlayacağına inandıklarını ancak Abhazya ve Güney Osetya ile ilişki kurulacaksa bunun
Tiflis üzerinden olması gerektiğini belirtmişlerdir. Ayrıca buradaki sorunu bir kimlik sorunu
olarak görmemek gerektiği, sorunun Rusya ile Gürcistan arasındaki ihtilaflardan kaynaklandığı,
dolayısıyla Türkiye’nin soruna bu açıdan yaklaşması gerektiği de Gürcü tarafınca dile getirilen
görüşler arasındadır.
7
S E TA
Ç A L I Ş TAY
Oturumda, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri geliştirmek amacıyla son dönemde atmış
olduğu adımlar da ele alınmıştır. Gürcü katılımcılar, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin
düzelmesi halinde bu durumun her iki ülke ile de iyi ilişkilere sahip Gürcistan’ı memnun
edeceğini ve bunu desteklediklerini belirtmişlerdir.
Her ne kadar Ermenistan sınır kapısının açılmasının Gürcistan üzerinden ticareti etkileyeceği
açık olsa da, Türkiye ile Gürcistan arasındaki ticari ilişkilerin anlaşmalarla garanti altına
alınabileceği dile getirilmiştir. Enerji geçiş rotası olarak ise Ermenistan’ın Gürcistan’ın
bir alternatifi olamayacağı, sadece yeni bir seçenek sunacağı tespiti yapılarak, bu açıdan
Gürcistan’ı kaygılandıran bir durumun söz konusu olmadığına değinilmiştir. Gümrü sınır
kapısının açılmasının Gürcistan açısından yaratacağı tek sorunun, Rusya’nın Trabzon üzerinden
çeşitli şekillerde Ermenistan’a askeri personel, araç ve mühimmat sokma ihtimalinin ortaya
çıkması olacağı dile getirilmiştir. Türkiye’nin gerekli önlemleri almaması halinde, böyle bir
durumun Bakü kadar Tiflis’i de zor durumda bırakacağı ve Türkiye ile ilişkileri etkileyeceği
vurgulanmıştır.
AĞUSTOS KRİZİ’NİN ETKİLERİ VE GÜRCİSTAN’DA
SİYASİ DURUM
8 Ağustos 2008 günü Gürcistan’ın Güney Osetya’da başlattığı askeri operasyonun ardından,
Rusya’nın Gürcistan’ı bombalaması ile patlak veren savaş bölgedeki statükoyu sarsarken,
üzerinden bir yıl geçen savaşın Gürcistan’daki siyasi, ekonomik ve toplumsal hayatı nasıl
etkilediği çalıştayın ikinci oturumunda değerlendirilmiştir.
Savaşa ilişkin Gürcü katılımcılar tarafından yapılan çarpıcı değerlendirmelerden biri,
yaşananların çok acı olmasına karşın, bu savaşın aslında Gürcistan açısından tahmin edildiği
kadar olumuz sonuçlar doğurmadığı şeklindedir. Bu doğrultuda, Gürcistan’ın bu savaşta dış
politikada ve ekonomide egemenliğini ortaya koyabildiği, Rusya’nın belki askeri açıdan
kazandığı ancak siyasi açıdan kaybettiği söylenmiştir. Her ne kadar uluslararası arenada
hâkim olan görüş Saakaşvili’nin çılgınca bir iş yaparak, Güney Osetya’ya saldırdığı yönünde
olsa da aslında Gürcistan’ı böyle bir savaşın içine çeken şeyin Rusya’nın müdahaleleri olduğu
savunulmuştur. Gürcistan’ın buradaki hatasının Rusya’nın savaşa çekme oyunları karşısında
gerekli önlemeleri alamaması olduğu ileri sürülmüştür.
Rusya’nın bu savaşı isteme nedenlerini, Gürcistan’daki batı yanlısı rejimi yıpratmak ve Rus yanlısı
bir iktidar oluşturmak, enerji hatlarının kontrolünü ele geçirmek, komşu ülkeleri korkutmak
olarak sıralayan bir katılımcı, bu hedeflerden hiç birine ulaşılamadığını dile getirmiştir.
Batı yanlısı rejim ve Saakaşvili’nin hala görevde olduğu, çok yakın zamanda Nabucco’nun
imzalandığı, kimsenin Güney Osetya ve Abhazya’yı tanımadığı, Ukrayna gibi komşu ülkeler
8
üzerinde Rusya’nın başarı elde edemediği hatırlatılarak Rusya’nın siyasi anlamda yenilgiye
uğradığı ileri sürülmüştür.
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
Bununla birlikte, Gürcistan için “ne kazandı, ne kaybetti” olarak tanımlanan bu durumun her
hangi bir güvenlik garantisi de getirmediği vurgulanmıştır ve Gürcistan için yeni bir Rus askeri
müdahalesinin hala geçerli olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Ancak, Gürcistan içinde,
Rusya’nın savaş yoluyla hedeflerine ulaşmayacağını gördüğünü, bu nedenle yeni bir savaştan
kaçınacağı görüşünü savunanların olduğu da ifade edilmiştir.
Gürcistan açısından bu savaşın ne gibi etkileri olduğuna bakıldığında savaşın, Gürcistan’ı
daha gerçekçi bir dış politika çizgisine çektiği dile getirilmiştir. Buna göre, daha önce bölge
içindeki sorunları okumada hata yapan ve çözümünde gerçek dışı beklentiler üzerine politika
oluşturan Saakaşvili Hükümeti, Rusya’nın Gürcistan’a bakış açısını da doğru değerlendirmemiştir.
Savaş öncesi askeri bir söylem benimseyen Saakaşvili Hükümetinin çok keskin bir dil kullanarak
Rusya’yı kışkırttığı ileri sürülmüştür. Gürcistan’ın bugün gerçekleri daha iyi gördüğüne, uzun
vadeli ve daha gerçekçi politikalar üzerine bir dış politika oluşturma gayretinde olduğuna
dikkat çekilirken, bu nedenle bugün Abhazya ve Güney Osetya’nın durumunda kısa vadede
bir değişiklik beklentisinin olmadığı dile getirilmiştir. Sorunun çözülmediği, bu bölgenin
tamamen kaybedilmemekle birlikte, kısa vadede kazanılamayacağının da ortada olduğu,
bu nedenle konunun şimdilik iç politika gündeminin bir parçası olmadığı tespiti yapılmıştır.
Saakaşvili Hükümetinin henüz açık bir dış politika ortaya koymamasına karşın, uzun vadeli bir
politika üzerinde çalıştığı belirtilmiştir. Öte yandan hükümetin öncelikli hedefinin Abhazya
ve Güney Osetya’nın tanınmasını önlenmek ve daha sonra bu bölgeler ile iletişim kurmanın
yollarını bularak Rus etkisini kırmak ve Gürcistan ile ilişkilerini güçlenmesini sağlanmak olduğu
ileri sürülmüştür. Ayrıca Gürcistan’ın demokratikleşmesi yönünde atılacak adımların ve bu
yönde içeride izlenecek politikanın daha gerçekçi bir dış politika oluşturmada etkili olacağına
değinilmiştir.
Savaş sırasında AB ve ABD’den yeterince destek alınmamasına karşın Gürcistan’da NATO’ya
üyelik konusunda halk desteğinin ve hükümetin bu konudaki politik tavrının devam
ettiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte diğer dış politika hedefleri gibi bunun da kısa vadeli bir
beklentiden, uzun vadeli bir politikaya dönüştüğü, Gürcü katılımcılar tarafından ifade edilmiştir.
NATO’ya karşı herhangi bir tepkinin oluşmaması ise, her şeye rağmen savaşın NATO ve ABD
desteği sayesinde kısa sürede sona ermesine ve Rusya’nın saldırı tehdidinin varlığını koruduğu
bir ortamda, Gürcistan’ın daha iyi bir alternatife sahip olmamasına bağlanmıştır. Başka bir
katılımcı ise bu ortamda, Gürcistan’ın tarafsız kalamayacağını, oluşan güç boşluğunun Rusya
tarafından anında doldurulacağını belirterek, NATO’ya verilen desteğin bir tercih olmaktan
çok, bir zorunluluk olduğunu iddia etmiştir.
Savaş sonrası Saakaşvili hükümetinin ülke içindeki desteğine ilişkin yapılan yorumlarda,
Saakaşvili’nin ilk göreve geldiğinde bir halk kahramanı olarak görülmesine karşın, aslında bunun
zaten savaş öncesinde darbe aldığı, bu nedenle kendisine verilen desteğe bakıldığında, savaş
öncesi durumun korunduğu dile getirilmiştir. Tiflis’te Saakaşvili’ye verilen desteğin çok güçlü
olmamasına karşın, ülkenin geri kalanında önemli bir tabana sahip olduğuna değinilmiştir.
9
S E TA
Ç A L I Ş TAY
Gürcistan’da savaşın ciddi bir erken seçim talebi yaratmadığı, sadece sonbahar’da yapılması
gereken yerel seçimlerin 30 Mayıs’a alınması için Meclise bir öneri getirildiği, bunun ise henüz
oylanmadığı belirtilmiştir.
Savaşın ekonomik sonuçlarına bakıldığında, ekonominin ciddi zarar gördüğü, özellikle
yabancı yatırımları etkilediği, ancak savaş sonrası yapılan yardımların ekonomik dar boğazı
aşmada yardımcı olduğu dile getirilmiştir. Gürcistan’ın ekonomisini zora sokan sınır kaçakçılığı
konusu oturumda ayrıca ele alınmıştır. 1994 yılında Abhaz-Gürcü ateşkes hattı olarak belirlenmiş
olan Kodori ve Engüri bölgesinin ve Güney Osetya sınırının yıllar içinde Rusya’dan gelen kaçak
malların pazarı haline dönüştüğü ve tarafsız olarak bölgede görev yapması gereken Rus barış
gücü askerlerinin de bu kaçakçılık ağının bir parçası haline geldiği ifade edilmiştir. Yapılan
değerlendirmede, devrimden sonra Gürcistan’ın buna karşı başarılı şekilde mücadele ettiği,
ancak savaş sonrasında durumun tekrar kötüye gittiği ve yapılan kamuoyu araştırmalarına
göre bu tespitin, bölgede yaşayan halkın %80’ni tarafından paylaşıldığı aktarılmıştır.
Savaş sırasında Türkiye’nin izlediği politikanın Gürcü halkı tarafından nasıl karşılandığına
ilişkin yapılan değerlendirmelerde özellikle Karadeniz’e Amerikan gemilerinin geçişine
Türkiye’nin izin vermemesi üzerine oluşan olumsuz hava üzerinde durulmuştur. Türkiye’nin
bu kararının halk arasında tepki yarattığına değinen Gürcü katılımcılar, Türkiye’nin öncülük
ettiği Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’nun Gürcistan’da yeterince heyecanla
karşılanmamasının bir nedeninin de bu karar olduğunu belirtmişlerdir.
Türkiye’nin bu
politikasının uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan bir tutum olmaktan çok, Rusya ile ilişkileri
gözeten siyasi bir tavır olarak yorumlandığı, özellikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu sırada
gerçekleştirdiği Moskova ziyaretinin bu kanaati güçlendirdiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte
bu tepkinin daha çok duygusal olduğu ve hükümetin Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan
doğan yükümlülüklerini nispeten anladığı ve bugün Kafkasya platformunun önemli bir diyalog
ortamı olarak görüldüğü belirtilmiştir.
KAFKASYA BÖLGESEL GÜVENLİĞİ: TÜRKİYE VE
GÜRCİSTAN’IN ROLÜ
Ağustos 2008 Savaşı, Kafkasya’daki güvenliğin ne kadar kırılgan olduğunu gösterirken, istikrarlı
bir ortamın sağlanmasının bölge ülkelerinin geleceği açısından ne kadar önemli olduğuna bir
kez daha dikkat çekmiştir. Çalıştayın üçüncü oturumunda katılımcılar, bölgesel tehditlerin
Türkiye ve Gürcistan üzerinde yaratabileceği etkiler, Kafkasya güvenliğinin sağlanmasında
Türkiye ve Gürcistan’ın oynayabilecekleri roller üzerine değerlendirmelerde bulunmuşlardır.
Öncelikle bölge güvenliğini tehdit eden sorunlara değinilmiştir. Sovyetler Birliği döneminden
beri bölgede varlığını koruyan, ancak geçmiş dönemde dondurulmuş olan sorunların her
birinin artık bölge güvenliği için birer tehdit olduğu ve Ağustos Savaşı’nın da bunun bir
10
ispatı olduğu dile getirilmiştir. Yakın çevresinde gerçekleşen bu savaşın Türkiye’yi RusyaGürcistan ikileminde bıraktığını söyleyen bir katılımcı, bu hassas dönemde Türkiye’nin çok taraflı
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
bir güvenlik ve istikrar politikası benimseyerek dengeyi muhafaza etme gayreti gösterdiğini
söylemiştir. Bölgede güvenliğin sağlanmasının, gerek Rusya gerekse Gürcistan ile ticari
ilişkilerini sürdüren ve bölgedeki enerji dağıtım merkezi olmayı hedefleyen Türkiye için önemli
olduğu vurgulanmıştır. Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’nun Türkiye’nin denge gözeten
dış politikasının bir uzantısı olduğu belirtilerek, bu girişimin ölçeğinin genişletilmesinin ve
ortaya çıkabilecek ihtilaflarda her türlü bölgesel aktörün çözüme dâhil edilmesinin önemi
üzerinde durulmuştur.
Ağustos Savaşı’nın en ciddi sonuçlarından birinin bölgedeki statükonun tehlikeli bir şekilde
bozulması olduğu ifade edilirken, Abhazya ve Güney Osetya’ya yeni üsler kuran Rusya’nın her
an yeniden askeri müdahalenin gerçekleşebileceği Gürcü katılımcılarca ileri sürülmüştür.
Azerbeycan’ın ikinci bir hedef olabilecekken Rusya’ya bağlılığını göstererek bu tehlikeyi
şimdilik bertaraf ettiği, oysa Gürcistan’ın hala bu tehdit altında olduğu dile getirilmiştir. Aslında
Gürcistan ile Rusya arasındaki savaşın henüz bitmediği, ekonomik krizden etkilenen Rusya’nın
sadece beklemede olduğu, kendisi için uygun bir tarihte yeniden saldıracağı savunulmuştur.
Gürcü katılımcılar tarafından Rusya, bölgede güvenlik ve istikrar açısından en büyük tehdit
olarak tanımlanmıştır. Rusya’nın güçlü bir imparatorluk algısını hala koruduğuna ve bunun
rejimin ideologları tarafından güçlendirildiğine dikkat çekilmiştir. Bölgede hâkimiyetini devam
ettirmek ve enerji koridorlarını kontrol altında tutmak isteyen Rusya’nın, bölge ülkelerinde
iç dengelerle oynadığı, baskı yaptığı, dondurulmuş sorunları kaşıdığı ileri sürülmüştür.
Bu nedenle her an patlayacak bombalar gibi duran dondurulmuş ihtilafların çözümünün
önem kazandığına değinilmiştir. Türkiye’nin sorunların çözümü için attığı adımların göz ardı
edilemeyeceği, bununla birlikte Gürcistan’ı bölgede güvenli kılacak şeyin Batı ile bağlarını
güçlendirerek, gerçek bir demokrasi haline gelmesi olduğu söylenmiştir. Bu nedenle bölge
güvenliği açısından Batı’nın izleyeceği politikaların da son derece belirleyici olduğu
ifade edilmiştir. AB ve NATO’nun, ateşkes şartlarını yerine getirmesi için Rusya’ya karşı herhangi
bir yaptırım uygulamamasının Rusya’yı cesaretlendirdiği, eğer bu şekilde davranılmaya devam
edilirse Rusya’nın bölge için tehdit olmayı sürdüreceği ileri sürülmüştür. Bununla birlikte,
Batı’nın ciddi şekilde Rus enerji kaynaklarına bağımlılığının ve Rusya’nın bölge üzerindeki
hâkimiyetinin altı çizilerek, Batı’nın bölgede Rusya’ya sırtını dönerek bir politika izlemesinin
mümkün olmadığı da dile getirilmiştir.
TÜRKİYE –GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİNDE
ÜNİVERSİTELER VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Çalıştayda ilişkilerin sadece siyasi boyutu ele alınmamış, ayrıca iki toplum arasında ilişkilerin
nasıl geliştirileceği üzerine de konuşulmuştur. Bu çerçevede, çalıştayın son oturumunda,
Türkiye ile Gürcistan arasındaki ilişkiler sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler boyutunda
ele alınarak, ilişkilerin mevcut durumu ve işbirliğinin artırılması için nelerin yapılabileceği
konusunda değerlendirmelere yer verilmiştir.
11
S E TA
Ç A L I Ş TAY
Konuya ilişkin yapılan tespitlerden ilki, Türkiye ile Gürcistan arasında eğitim, bilim, kültür
ve spor alanlarında işbirliğinin 1992’de imzalanan anlaşma ile erken bir tarihte başlamasına
karşın, ilişkilerin bugün henüz istenilen düzeye erişmediği yönündedir. Üniversiteler
arası ilişkilere bakıldığında, toplam 9 adet üniversitelerarası ikili anlaşma olduğu
belirtilerek, bunun önemli bir rakam olduğu ancak artırılması gerektiği ifade edilmiştir. Son
9 yıl içinde giderek artan sayıda Gürcü öğrencinin Türkiye’de eğitim aldığı, 2009 yılı itibari
ile bu sayının 277 olduğu, bunun diğer ülkelerde öğrenim gören Gürcü öğrenci sayısına
bakıldığında oldukça yüksek bir rakam olduğu bilgisi çalıştaydaki katılımcılarla paylaşılmıştır.
Bu sayının umut verici olmasına karşın, Gürcü öğrencilerin pek çok yabancı öğrenci gibi bir
takım sorunlarının olduğunun altı çizilerek, bunun olumsuz etkileri üzerinde durulmuştur.
Özellikle burs bulma güçlüğü, verilen burs miktarlarının düşüklüğü ve öğrencilerin kendileri
ile ilgilenecek yetkili merci bulamaması gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalan Gürcü öğrencilerin,
Türkiye’deki üniversitelerde eğitim görme seçeneğinden uzaklaşması önemli bir sorun olarak
dile getirilmiştir.
Gürcistan’da eğitim gören Türk öğrencilerin durumuna ilişkin yapılan değerlendirmede, bu
ülkede değişik kaynaklara göre yaklaşık 280 ila 335 Türk öğrencinin eğitim gördüğü bilgisi
verilerek, bunun Türkiye’de Gürcü öğrencilerden fazla olduğuna dikkat çekilmiştir. Ancak Türk
öğrencilerin de başka bir takım sorunlarla mücadele etmek durum kaldığı ifade edilmiştir.
Gürcistan’daki çoğu üniversite ve programın YÖK tarafından tanınmamasının ciddi bir
sorun olarak varlığını sürdürdüğü, hatta ÖSYS Kılavuzunda üniversitenin ismi yer aldığı halde,
ÖSS ile bu üniversitelere yerleştirilmedikleri takdirde bu üniversitelerden mezun olanların
da diplomalarına denklik verilmediği dile getirilmiştir. Bununla birlikte, özellikle son yıllarda
yapılan çalışmalarla, Türkiye’nin bu sorunların çözümü için bir takım olumlu adımlar attığı ve
denklik sorununun çözümü için 2008-2009 yılları arasında önemli yönetmelik değişiklikleri
yapıldığı bilgisi verilmiştir.
İlişkilerin üniversiteler kanalıyla daha etkin bir şekilde geliştirilebilmesi için Kafkas ülkeleri ile
Türkiye arasında kapsamlı bir öğrenci ve öğretim üyesi değişimine ilişkin bir strateji belgesi
oluşturulması çalıştayda getirilen öneriler arasındadır. Bunun yanı sıra, Gürcü Dili ve Edebiyatı
bölümlerinin Türkiye’deki üniversitelerde kurulmasının ve üniversitelerarası işbirliği
protokollerinin sayısının artırılmasının da faydalı olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca, Gürcistan’daki
üniversitelerde verilen eğitimin, Sovyet döneminden kalma bir etki ile fen bilimlerinde ileri,
ancak sosyal bilimlerde geri olduğuna dikkat çekilerek, bu dezavantajın iki ülke arasında işbirliği
ile avantaja dönüştürülebileceği dile getirilmiştir. Bu yönde yapılan önerilerden biri de ortak
teknoloji parkları kurularak, iki ülkeden bilim adamlarının ortak projelerde çalışması yönünde
olmuştur. Bölgesel bir fakülte veya enstitü kurulması yönünde yapılan önerilere ilişkin verilen
cevapta bunun, YÖK’ün iznine tabi olduğu ve YÖK’ün bu konularda oldukça tutucu olduğu
hatırlatılarak ve izin prosedürünün güçlüğüne dikkat çekilerek, öncelikle bunun aşılması
gerektiği ifade edilmiştir.
12
Katılımcılardan biri Türkiye ile Kafkas ülkeleri arasındaki yüksek öğretim ilişkilerinin her iki
taraf açısından da bir dış politika perspektifi ve stratejisi çerçevesinde kurgulanmadığını ifade
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
etmiştir. Bu görüşe göre, Kafkas ülkelerindeki öğrenciler daha kaliteli bir eğitim imkanı için
Türkiye’ye gelirken, Türk öğrenciler ise yüksek öğretime giriş sınavının zorlukları nedeniyle
Kafkas üniversitelerini tercih etmektedirler. Yüksek öğretimde bireysel nedenlerin
beslediği ilişkiler doğal sınırlarına ulaşmıştır. Oturumda, bu alanda ilişkilerin geliştirilmesi
için, Türkiye’nin yeni dış politika pradigmasına uygun olarak yüksek öğretim meselesinin
dış politika perspektifine oturtularak yeniden kurgulanması gerektiği ifade edilmiştir.
Çalıştayda sırasında, Gürcistan’da sivil toplum kuruluşlarının durumuna ilişkin bilgilere
de yer verilmiştir. Gürcistan’da çok gelişmiş bir sivil toplumun olmadığı belirtildikten
sonra pek çok sorunla karşı karşıya olan sivil toplum kuruluşlarının mali kaynak sıkıntısı
çektiğine ve bu nedenle uluslararası desteklerle ayakta kaldığına değinilmiştir. Ancak
bu durumun, başka bir takım sorunlar yarattığı ve hükümet politikalarına karşı oldukları
düşünülen STK’lar ile hükümet arasında iletişimin oldukça kopuk olduğu dile getirilmiştir.
Gül Devrimi’nden önce STK’ların çok daha aktif olduğunu belirten katılımcı, yeni dönemde
ne yazık ki bunun değiştiğini, STK’ların bu etkinliğini yitirdiğini savunmuştur.
Gürcü ve Türk halkları arasındaki bağları güçlendirmede STK’ların önemli rol oynayabileceği
ve bunun politik yansımalarının da olacağı katılımcılar tarafından paylaşılan ortak
görüşlerden biri olmuştur. Bununla birlikte, mevcut duruma bakıldığnda STK’lar
arasında oldukça az iş birliğinin olduğuna, çok taraflı projelerin zaman zaman hayata
geçirilmesine karşın, bunların süreklilik arz etmediğine dikkat çekilmiştir. AB’nin, German
Marshall Fund gibi örgütlerin bu bölgeyi içeren araştırmalara ilgi duyduğu ifade edilerek,
Türkiye’deki ve Gürcistan’daki STK’ların bu yöndeki ortak çalışmalara eğilmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
SONUÇ
Türkiye-Gürcistan İlişkileri Çalıştayı, her şeyden önce iki ülke arasındaki ilişkileri özel olarak
ele alan ilk toplantı olması bakımdan önemli olmuştur. Çalıştay iki ülke arasındaki ilişkilerde
mevcut durumun görülmesi, eksikliklerin ve sorunları tespit edilmesi bakımından yarar
sağlamıştır. Bunun yanı sıra, iki ülkeden çalıştaya katılan temsilciler arasında kurulacak
işbirliklerine de vesile olarak, akademik etkileşimin artmasına katkıda bulunmuştur.
Çalıştayda, başlıklar halinde ele alınan konulara ilişkin katılımcıların görüşlerini birbirleriyle
paylaşmaları hedeflenmiştir. Bununla birlikte, üzerinde mutabakata varılan bir sonuç
bildirgesinin yayınlanması, bir başlangıç olarak düşünülen toplantının amaçları arasında
yer almamaktadır. Kafkasya bölgesindeki ülkelerle ile Türkiye’nin ilişkilerini analiz etmek
için ve Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikasında hangi noktada olduğunu görebilmek
için düzenlenen çalıştaylar serisinin bir parçası olan Türkiye-Gürcistan İlişkileri Çalıştayını
Eylül ayında düzenlenecek Türkiye-Rusya İlişkileri Çalıştayı izleyecektir. Bütün bu çalıştay
serisinde sunulan katkılar ışığında düzenlenecek bir Kafkasya Konferansı ile serinin
tamamlanması planlanmaktadır.
13
S E TA
Ç A L I Ş TAY
TÜRKİYE –GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI
PROGRAMI
22–24 Temmuz 2009, Conrad Otel– İstanbul
22 Temmuz 2009
Konukların Otele Girişi
20:30 – 22:00
Akşam Yemeği
23 Temmuz 2009
10:00 – 10:30
Protokol Konuşmaları
Taha Özhan, SETA Genel Koordinatörü
Savaş Barkçin, Başbakan Başmüşaviri
10:30 – 11:00
Çay/Kahve Arası
11:00 – 12:15
1. Oturum: Türkiye-Gürcistan Siyasi İlişkileri
Oturum Başkanı: Hakan Fidan, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı
Konuşmacılar:
Bülent Aras, SETA Dış Politika Koordinatörü
Zurab Davitashivili, Tiflis Devlet Üniversitesi
12:15 – 14:00
Öğle Yemeği
14:00 – 15:15
2. Oturum: Ağustos krizi ardından Gürcistan’ın durumu
Oturum Başkanı: İbrahim Kalın, Başbakan Başmüşaviri
Konuşmacılar:
Ghia Nodia, CIPDD
Aleksandre Kukhianidze, Tiflis Devlet Üniversitesi
15:15 – 15:45
Çay/Kahve Arası
15:45 – 17:00
3. Oturum: Kafkasya Bölgesel Güvenliği: Türkiye ve Gürcistan’ın Rolü
Oturum Başkanı: Nuh Yılmaz, SETA-DC
Konuşmacılar:
Emre İşeri, Kadir Has Üniversitesi
Tornike Sharashenidze, Gürcistan Halkla İlişkiler Enstitüsü
Thornike Gordadze, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü
14
17:00 –17:30
Çay/Kahve Arası
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
17:30 – 18:45
4. Oturum: Türkiye –Gürcistan İlişkilerinde Üniversiteler ve Sivil Toplum
Kuruluşları
Oturum Başkanı: David Aphrasidze, Ilia Chavchavadze Devlet Üniversitesi
Konuşmacılar:
Bekir Gür, YÖK
George Tarkhan Mouravi, Siyaset Çalışmaları Enstitüsü
20:00 – 21:30 Akşam Yemeği: Park Fora Restaurant, Kuruçeşme
24 Temmuz 2009
Konukların Otelden Ayrılması
15
S E TA
Ç A L I Ş TAY
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI KATILIMCI LİSTESİ
22-24 TEMMUZ 2009, Conrad Otel, İSTANBUL
16
Adı ve Soyadı
Kurum/Unvan
A. Birol Çabuk
Gürcistan ve Kafkas Göçmenleri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği
Aleksandre Kukhianidze
Tiflis Devlet Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü
Ali Arapoğlu
Gürcistan-Kafkasya Göçmenleri Yardımlaşma ve Kültür Derneği
Ali Rıza Altunel
Gürcistan Dostluk Derneği Başkanı
Alparslan Akkuş
Sabah Gazetesi
Andro Barnovi
Strateji ve Kalkınma Enstitüsü Başkanı, Gürcistan
Aybars Görgülü
TESEV
Aylin Şeker Görener
Kadir Has Üniversitesi
Barçın Yinanç
Hürriyet Gazetesi
Bekir Gür
YÖK
Berivan Oruçoğlu
Star Gazetesi
Burhanettin Duran
Sakarya Üniversitesi
Bülent Aras
SETA
David Aphrasidze
Tiflis Ilia Chavchavadze Devlet Üniversitesi
Efe Çaman
Yalova Üniversitesi
Emre İşeri
Kadir Has Üniversitesi
Fatih Acar
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürlüğü
Fatih Mehmet Sayın
Uluslararası Karadeniz Üniversitesi
Fatih Özbay
Bilgesam
Gamze Demirtola
Avustralya Büyükelçiliği
George Tarkhan-Mouravi
Siyaset Çalışmaları Enstitüsü, Tiflis
Ghia Nodia
Tiflis Ilia Chavchavadze Devlet Üniversitesi
Hakan Fidan
T. C. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı
Hatem Ete
SETA
Irakli Nikoleishvili
Gürcistan Ekonomik Kalkınma Bakanlığı
Kemal İnat
Sakarya Üniversitesi
Koba Liklikadze
Gazeteci, RFE/RL
Mehmet Özkaya
İHH
Mert Bilgin
Bahçeşehir Üniversitesi
Mesut Özcan
İstanbul Ticaret Üniversitesi
Mitat Çelikpala
TOBB ETÜ
Muharrem Ekşi
SETA
Muhittin Ataman
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Murat Alakel
İstanbul Aydın Üniversitesi
Mücahit Küçükyılmaz
T.C. Cumhurbaşkanlığı
Nuh Yılmaz
SETA DC
Oktay Tanrısever
ODTÜ
Özdem Sanberk
Emekli Büyükelçi
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI KATILIMCI LİSTESİ
22-24 TEMMUZ 2009, Conrad Otel, İSTANBUL
Adı ve Soyadı
Kurum/Unvan
Paata Gurgenidze
Proje Koordinatörü, Kafkasya Barış, Demokrasi ve Kalkınma Enstitüsü
Recep Keskin
Başbakan Müşaviri
Sadık Ünay
TİKA
Samet Günek
SETA
Sami Kohen
Milliyet Gazetesi
Savaş Barkçin
Başbakan Başmüşaviri
Savaş Genç
Fatih Üniversitesi
Selin Bölme
SETA
Taha Özhan
SETA
Talip Küçükcan
SETA
Tea Basadze
Gürcistan Dışişleri Bakanlığı
Thornike Gordadze
Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü
Tornike Sharashenidze
Gürcistan Halkla İlişkiler Enstitüsü
Ufuk Ulutaş
SETA DC
Ümare Yazar
SETA
Vügar İmanov
İstanbul Şehir Üniversitesi
Yılmaz Ensaroğlu
SETA
Yonca Poyraz Doğan
Today’s Zaman Gazetesi
Zurab Davitashivili
Tiflis Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
17
S E TA
Ç A L I Ş TAY
BASINDA TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI
Gürcistan gerçe÷i
Caucasus still needs more
attention, say experts
Thursday, July 23, 2009
LACEY GONZALES
SAMø KOHEN
25 Temmuz Cumartesi 2009
DÜNYANIN ve Türkiye’nin hareketli gündemi arasnda, arka
plana düúen -hatta unutulan- konulardan biri de Gürcistan
sorunu...
Rusya’nn bu ülke topraklar içindeki Güney Osetya’ya
saldrmasnn birinci yldönümü (7 A÷ustos) yaklaúrken,
østanbul’da Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araútrmalar Vakf
(SETA) tarafndan düzenlenen bir konferans, bu meselenin
halledilmemiú haliyle, her an patlama potansiyeline sahip
oldu÷unu ortaya koydu.
Geçen yl, 5 günlük Rus-Gürcü savaú haftalarca, hatta
aylarca bütün dünyay meúgul etmiúti. Olay, Kafkasya
snrlarn aúmú, ABD baúta olmak üzere Bat ile Rusya’y
karú karúya getirmiúti. Bir ara “So÷uk Savaú’a dönüú”
tehlikesini yaratan gerginlik, yo÷un diplomatik çabalar
sonunda yatút.
Ancak bu arada olan oldu: Gürcistan, Güney Osetya’y ve de
Abhazya’y Ruslara kaptrd. Yani Gürcistan Cumhuriyeti
toprak bütünlü÷ünü kaybetti. Bu ayrlkç iki bölge, Rusya’nn
askeri varl÷ ve kontrolü altnda “ba÷msz” devletçikler
oluverdi...
Sonuçta Rusya (Gürcistan Cumhurbaúkan Mihail
Saakaúvili’nin tarihi gaf sayesinde) bu iúten kazançl çkt.
Gürcistan oldu-bitti’yi kabullenmek zorunda kald. Bölgesel
ve küresel güçler de, ulusal çkar ve hassas denge hesaplar
içinde, olaylara fazla bulaúmamaya özen gösterdi...
ISTANBUL
A workshop on Turkey-Georgia relations took place in
Istanbul on the eve of the anniversary of Russia’s August
war with Georgia – a conflict that sent shockwaves
through the South Caucasus and sparked outcry among
the international community.
Although Georgia and Turkey have historically close ties,
the Caucasus region still needs more attention and focus,
conference organizers and participants said Thursday.
The workshop was organized by the Foundation for
Political, Economic and Social Research, or SETA, a
Turkish nongovernmental organization that researches
regional, national and international issues and proposes
policy recommendations. Delegates from NGOs,
universities, government and the media attended the
conference aimed at looking more closely into the
Turkish-Georgian relationship.
Building bridges
The Caucasus is a meeting point of opportunities, Savaú
Barkçin, chief adviser to the prime minister, said, adding,
“If we look at the horizon that unites both countries, this
meeting will be fruitful and we will be able to build
bridges.”
During the opening speech, he
emphasized Turkey’s close proximity to the Caucasus
region, a region that is, he said, at a crossroads. “When
we look at today, [the Caucasus region] is an area of
global competition in energy and security. The Caucasus
region was at the periphery of world politics, but it is now
coming to the center of world politics,” Barkçin said.
Yardm yerine nasihat!
PEKø, mesele kapand m? ùimdiki fiili (de facto) durum hep
böyle mi devam edecek? Yoksa bu oldu-bittiden önceki
duruma (statu quo ante) dönme olasl÷ var m?
SETA çalútaynda bu ve buna benzer birçok sorunun yant
Taha Özhan, SETA director-general, said the main focus
arand. Toplantnn “isim açklamama” kurallarna uyarak,
of the workshop was to question the status quo in the
Gürcistan’dan gelen akademisyen ve diplomatlarn
Caucasus and to try to bring solutions to the region.
söylediklerinden bizim çkard÷mz sonuç úu: Gürcistan’n G.
Osetya ve Abhazya’y tekrar kazanma úans -özellikle ksa,
In addition to diplomacy and stability, the Nabucco
hatta orta vadede- yok denecek kadar az. Gürcistan’n dev
project, a natural gas pipeline project from Central Asia
Rusya karúsnda bunu sa÷layabilecek askeri ve diplomatik
to Austria, was mentioned several times during the
gücü yok. Saakaúvili’nin hâlâ umutlarn ba÷lad÷ ABD ve
introductory speeches. “The Nabucco energy pipeline
Bat dünyasnn ise, Rusya ile çatúmaya girmek pahasna,
system brought forward all the relations between the
açk bir müdahalede bulunmaya ise hiç niyeti yok...
Bülent ARAS
Caucasus countries,” Özhan said. “It means that we need
østanbul’daki SETA toplantsnda bunlar konuúulurken, ABD
29 Temmuz
2009
to focus our attention more on that region.”
Baúkan Yardmcs
Joseph
BidenÇarúamba
de, Tiflis’te Saakaúvili ile
görüúüyordu. Gürcistan lideri, ABD’den daha aktif destek ve
organized two similar
conferences
prior to this
askeri
yardm istedi.
Buna karúlküçüncüsünü
Biden’den moral
SETA
Kafkasya
çalútaylarndan
23destekle
Temmuz'da Türk ve SETA
Gürcühad
akademisyenler,
gazeteciler
ve dú politika
workshop in Istanbul. Within the past three months, it
nasihat ald! Baúlca tavsiye de úuydu: Topraklarnz geri
bürokratlarnn
katlmyla gerçekleútirdi. Türkiye-Gürcistan iliúkileri ve
Gürcistan'n
durumu
masaya
yatrld.
Nabucco
also held a Turkey-Armenia workshop and a Turkeyalmak için askeri seçene÷i unutun ve Ruslar provoke edecek
anlaúmas
Gürcistan'da
olarakworkshop.
de÷erlendiriliyor.
Ancak
heyecan
Azerbaijan
Hatem Ete,
oneNabucco
of the workshop
davranúlardan
kaçnn...sevinç uyandrmú ve Rusya'ya karú bir kazanm
A÷ustos
5 gün
süren Rusya-Gürcistan
savaúndan bu yana tek
olumlu geliúme
olmuú.
SETA2008'de
toplantsnda
dinledi÷imiz
Gürcüler, “kaybedilen
organizers,
said SETA
hopes to organize a Turkey-Russia
topraklar”n
yenidenBaúkan
kazanlmas
konusunun -en azndan
workshop,
with a culminating
Gürcistan
Devlet
Saakaúvili'nin
savaúa yol açan tepkisinin
abartl
oldu÷u ve international
süreci iyi workshop
úimdilik- gündemden düútü÷ü” kansndalar. Bir
following
that
would
bring together
the bu
ideas
discussed in
yönetemedi÷ine
dair
genel
kanya
çok
fazla
itiraz
yok.
Bununla
birlikte
Gürcü
uzmanlar
Saakaúvili
provokasyona
akademisyenin deyiúiyle, “bu artk bir hayaldir ve Gürcü halk
all four workshops between Turkey and members of the
gelmese
bilefarkndadr”...
Rusya'nn Gürcistan'a müdahale konusunda kararl oldu÷unda
hemfikirler.
da bunun
Caucasus
region and Ülkenin
Russia. 2003 Gül Devrimi'nden
Gürcistan'a dikkat
18
sonra hzla Bat eksenine kaymas, NATO, AB ve ABD'nin korumas altna girme giriúimlerini bu korku ile açklyorlar.
Saakaúvili yönetiminin Acara bölgesinde askeri operasyonla kontrolü ele almas güçlü merkezi yönetim kurulmas yönünde
özgüveni artrd. Ancak ayn baúar Abhazya ve Güney Osetya'ya karú söz konusu olmad. 1990'l yllardan itibaren
Gürcistan'n bu iki bölge ile iliúkilerinin en iyi düzeyi sorunun ksa süreli dondurulmas oldu. Güney Osetya ve Abhazya
Gürcistan yönetimi altnda elde ettikleri geniú özerklikten, Rusya kontrolündeki ba÷mszl÷a geçiú yaptlar.
økilemleri her iki durumda da kontrol altnda olmalar.
ølginç olan Gürcistan yönetimi ve Abhazya ve Güney Osetya yönetimleri karúlkl sorunlar yüzünden dúardan aktörlere
ba÷ml hale geldiler. A÷ustos savaú sonras durumda sorunun çözümü için en makul yol Gürcistan'n Abhazya ve Güney
Osetya ile bir uzlaúma ortam oluúturmas. Üzücü olan, bu diyalogun yakn gelecekte gerçekleúebilece÷ine dair hiç ümit
kalmamas.
T Ü R K İ Y E - G Ü R C İ S TA N
İ L İ Ş K İ L E R İ Ç A L I Ş TAY I
BASINDA TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İLİŞKİLERİ ÇALIŞTAYI
T06-27-07-09.qxd
26.07.2009
16:48
Page 1
06 TODAY’S ZAMAN
M O N D AY, J U LY 2 7 , 2 0 0 9
INTERVIEW
Georgýan expert says Caucasus
Platform should ýnclude US, EU
TODAY’S ZAMAN, TURGUT ENGÝN
‘From the Georgian perspective, the main thing is security from Russia, and it can only come from the US, NATO and the EU, which
have some weight with Russia. Any moves to weaken NATO or EU influence in the region are considered bad for Georgia’
PROFILE
A professor of politics
and a director of the
International School
of Caucasus Studies
at Ilia Chavchavadze
State University in
Tbilisi, Ghia Nodia is
also a founder and
member of the board
of the Caucasus
Institute for Peace,
Democracy and
Development (CIPDD),
a Tbilisi-based independent public policy
think tank. He has
published extensively
on regional security,
state-building and
democratization in the
Caucasus, as well as
on theories of nationalism and democratic
transition in the postCold War context. He
served as the
Georgian minister of
education and science
from February to
December 2008.
PHOTOS
Ghia Nodia, a professor and advocate of democratization in the Caucasus, has said the Caucasus Stability
and Cooperation Platform, created by Turkey following the brief war between Georgia and Russia, should
include Western institutions to be successful.
“From the Georgian perspective, the main thing is
security from Russia, and it can only come from the US,
NATO and the EU, which have some weight with
Russia. Any moves to weaken NATO or EU influence in
the region is considered bad for Georgia,” he said,
speaking with Monday Talk for Today's Zaman.
He added that Georgian experts think the Caucasus
Stability and Cooperation Platform is too general.
“We have had lots of initiatives for the South
Caucasus dialogue, but we know that it never works
because Armenians and Azeris start to quarrel over
Karabakh, and Georgians just listen. Dialogue should
be about achieving results, not just talking.”
Under Turkey's initiative, the Caucasus Stability and
Cooperation Platform will have its fourth meeting in
September with technical experts from Russia, Georgia,
Armenia and Azerbaijan. Turkish officials have maintained
that the platform will facilitate the resolution of frozen
conflicts in the region, including Nagorno-Karabakh. The
initiative was welcomed by Azerbaijan, Armenia and
Russia. Georgia later participated, even though it had initial reservations about being at the same table as Russia.
The Georgian offensive into South Ossetia and
Abkhazia escalated into a five-day war in August of
last year with Russia emerging the victor. The question
of which side started the war has always been hotly
debated. The Georgian president, Mikhail Saakashvili,
had claimed that Russian tanks advanced into South
Ossetia on the evening of Aug. 7. While some experts
say Russia's invasion of Georgia had been planned in
advance, others say the Russian army did not enter
South Ossetia until Aug. 8. In the meantime, Russia
has repeatedly accused Washington of fueling the conflict with its military support for Georgia.
For Monday Talk, Professor Nodia elaborates on the topic. Monday Talk spoke with the professor when he came to Ýstanbul to participate in the Turkey-Georgia Relations
Workshop organized by the Foundation for Political,
Economic and Social Research (SETA) from July 22 to 24.
What is the political situation in Georgia one
year after the war?
We have had internal political tensions which have
not been directly linked to the war. First of all there is a
general legitimacy problem within the political institutions.
The opposition did not accept the results of the presidential and parliamentary elections in 2008, so a part of the
opposition does not recognize Saakashvili as the legitimate
president. Some of the opposition refused to enter the parliament. Those problems were there before the war.
What has the war changed in Georgia?
The war had an impact in two ways. One thing was
that immediately after the war it was considered unpatriotic to be active against the government because Russia obviously wanted to replace Saakashvili. Oppositional activities were suspended. But on the other hand, Saakashvili
has lost some support from the West because of the war,
and that has given the opposition an argument to force
Saakashvili to resign, so the opposition resumed demonstrations in March demanding his resignation.
Do you think it will happen?
No. The assumption was that Saakashvili would respond in a violent manner and his support from the West
would erode further. But Saakashvili responded in a calm
and moderate way, so the West did not support the opposition and eventually the opposition lost the support of the
public. They are divided and there are more than 10 parties
forming the opposition. As a result, they stopped protests.
How do you think the Europeans view Saakashvili
in relation to the war?
He was criticized by the West a lot. He was more
criticized in Western Europe, where he is seen as too
pro-American. Western Europeans were also annoyed
by the American pressure to support Georgia's accession. For many Western European leaders the war was
a good pretext to say that Saakashvili is hot headed
and immature for NATO.
Does Saakashvili think that he made some mistakes?
I don't think he thinks he made grave mistakes.
Some Georgian moves were not good, but Georgia
was forced to do them. They did not have any other
options. Georgia did not like attacking South Ossetia,
but it was self-defense against Russia. That is how the
Georgian government sees it, but there was a miscalculation. Before the war, there was some hope that
Russia would not enter the war so openly and directly
and occupy places outside South Ossetia. That was not
expected. We saw Russia's readiness to go to war with
Georgia. Russia asserted itself militarily.
Professor Ghia
Nodia, expert and
advocate of
democratization
in Caucasus
Turkey-Armenia
rapprochement and
Georgia's reaction
Is there a possibility for a similar conflict?
In this war Russia was successful in creating this
perception: Georgia started the war, Russia intervened
later but overreacted. But if Russia attacks Georgia
again, it will be an open aggression against Georgia
without this kind of pretext. The presence of the
European observers in Georgia is important because
Russia cannot blame any provocations on Georgians.
How long are the European observers going to
be there?
I don't know about their mandate. Americans are expected to join them, and even Turkish observers. Now
everybody understands that some threat -- it may not be at
a high level at the moment -- of Russian aggression is
there. The observers are very important so as not to allow
the Russians to invent some kind of pretext for invasion.
Does the Georgian political establishment still
favor Georgia's membership in NATO?
Yes, absolutely. The Saakashvili government never had
doubts about that. But some of the opposition has expressed some doubt. For example, the Labor Party supports Georgian neutrality, but it is a small party. Recently,
radical opposition parties came together and signed a
memorandum on their values. In the memorandum they
included their support for Georgia's NATO membership.
The parliamentary opposition also supports NATO membership. So a large majority of the political establishment
continues to support Georgia's NATO membership. That's
the best available guarantee against Russian threat.
But at the same time isn't it a further aggravating factor, considering Russia?
No, because even before Georgia's official application
to [join] NATO, we had bad relations with Russia. The
main thing is that Russia wants to dominate Georgia because Georgia is the gateway to the Caucasus. Russia
would like Georgia only as its satellite state.
‘Turkey has strong image in Georgia’
In the last year Georgia has been nervous about
Turkey's moves and intentions. How much of this uneasiness still continues today?
Since the independence of Georgia, relations with Turkey
have been excellent. Not only the Georgian political establishment but the general public also considers Turkey an important
ally. We have a lot of joint projects, including the Baku-TbilisiCeyhan pipeline. Turkey has a stable, strong image in Georgia.
Against that image, there was some disappointment during the
war. The Georgian public expected Turkey's support, but
although Turkey did not do anything particularly antiGeorgian, it was not clearly supportive of Georgia, either.
And the decision to suspend the passage of the American
ships through the Bosporus and Turkish Prime Minister
[Recep Tayyip] Erdoðan's visit to Moscow created some
uneasiness. But Georgia recognizes that all countries
have their own interests. Georgians did not expect that
the whole world would become the enemy of Russia because of the Georgian-Russian conflict.
How does Georgia approach the Caucasus Stability
and Cooperation Platform set up after the war?
Georgian experts do not attach great importance to
the platform because it is too general and there is no
specific substance attached to it so far. Initially, there
were some suspicions that the platform implied some
kind of exclusion of NATO and the European Union
from the region. The Georgian public does not know
much about it, but the Georgian experts and the political community want to know what it really means.
The Turkish side apparently is of the idea that the
conflict needs to be addressed regionally first and that
building trust at the regional level is a must. Does the
Georgian side think it is absolutely necessary to include the US and/or the EU to do that?
In practice, yes, because dialogue is a nice word and
everybody is for it. But we need to now what it means
specifically. We have had lots of initiatives for the South
Caucasus dialogue, but we know that it never works because Armenians and Azeris start to quarrel over Karabakh
and Georgians just listen. Dialogue should be about
achieving results, not just talking. From the Georgian perspective, the main thing is security from Russia and it can
only come from the US, NATO and the EU, which have
some weight with Russia. Any moves to weaken NATO or
EU influence in the region are considered bad for Georgia.
What does Georgia really expect from Turkey, then?
Georgia expects a lot from Turkey. We have a lot of energy and other projects.
I mean in political terms…
Turkey is a NATO member.
Any intermediary roles?
An intermediary role between Russia and Georgia
would not be of any interest.
Why not?
It would not be practical because Russia would not
accept it. Russia would not see Turkey as a great
enough power. In addition, a Turkey less oriented toward the West would be in Russian interests. When it
comes to Abkhazia and South Ossetia, one could think
of an intermediary role for Turkey, but then Georgia
would be concerned about the Russian involvement,
and in that case Turkey's intermediary role would have
to go through Russia. Then Turkey would be concerned about not annoying Russia because anything
you do with Abkhazia and South Ossetia, which is de
facto Russian territory, would be a challenge to Russia.
So Georgia does not expect Turkey to take that role.
What about Abkhaz and Circassian diasporas
in Turkey?
Georgia is interested in having better relations
with them. In that sense, Turkey can play a role, and
that would be very welcomed.
CM Y K
“Officially, Georgia will never object to Turkish-Armenian relations
in any way. But this is my expert opinion: Georgia has a monopoly
over transit routes from Azerbaijan to Turkey. If Armenian-Turkish
relations improve, Georgia would lose that monopoly; economically, that is not so desirable. However, there are already pipelines
built and agreements signed, so I don't expect a dramatic change
in that regard. But there will be some negative impacts on
the economy considering that the transit routes of trucks
currently pass through Georgia,” Professor Ghia Nodia said.
“There are also fears that the Armenian diaspora groups
living in Georgia will become extremely nationalistic, similar to
the Dashnaks [the Armenian Revolutionary Federation [ARF]
because Armenia will be less dependent on Georgia.”
“On the other hand, there are also pluses in the sense that
the Armenian dependence on Russia will reduce. Now Armenia
has no other strategic partner but Russia. It has an overdependence on Russia militarily. Armenia has this mentality of
being squeezed between enemies. If Armenia does not see
Turkey as an enemy, that will be a big change in the
Armenian psyche. Then tensions will diminish as
Russia will have less leverage in the region,” he said.
“The visit of Saakashvili to Yerevan was quite notable. He
was lavishly received, and Russia considers that a kind of offense. Russia is quite displeased with this demonstration of
friendship by Armenia so personally to Saakashvili.”
‘Turkey's EU accession would
encourage Georgians'
“We have EU aspirations, but we also know there is enlargement fatigue. We also see how Turkey is treated by the
EU, so we do not have illusions about it. [If the EU treated
Turkey better] it would not only encourage Georgia, but it
would also be a strategic change. It would make Georgia's
aspirations much more realistic. Georgia has a strong interest in Turkey's accession to the EU. … President
Saakashvili said several times that Atatürk is an inspiration
for him in relation to modernization and leadership. It is
good for Georgia to have democratic countries around us.
Turkey is the only democratic country around us right now.”
19
S E TA
Ç A L I Ş TAY
Zengin enerji kaynakları, önemli ticaret yolları üzerindeki konumu ve çoklu
etnik yapısı ile Kafkasya, Soğuk Savaşın sona ermesinin ardından hem kendi
içinde hem de global rekabette bir çatışma alanı haline gelmiş durumdadır.
Rusya ile ABD’yi Soğuk Savaş sonrasında ilk kez karşı karşıya getiren, Ağustos
2008’de patlak veren Rus-Gürcü savaşı bu durumun en iyi göstergelerinden
biridir.
Kafkasya’daki pek çok ülke ile güçlü ticari ve kültürel bağları bulunan
Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşanan bu gelişmelere seyirci kalması
beklenemez. Nitekim gerek Rus-Gürcü savaşında izlediği politika ile gerekse
daha sonra gerçekleştirdiği Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu girişimi ile
Türkiye bölgeye yönelik aktif bir dış politika izleyeceğini göstermiştir.
SETA, yaşanan tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin bölge ülkeleri ile
ilişkilerini değerlendirmek amacıyla bir çalıştay serisi başlatmıştır. Serinin
ilk çalıştayı 25-28 Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye-Ermenistan ilişkileri
üzerine gerçekleştirilmiş, 25-27 Haziran 2009 tarihleri arasında ise TürkiyeAzerbeycan İlişkileri Çalıştayı düzenlenmiştir. 23 Temmuz 2009 tarihinde
ise Türkiye-Gürcistan ilişkilerini değerlendirmek üzere, her iki taraftan önde
gelen sivil toplum temsilcileri, akademisyenler ve gazeteciler İstanbul’da bir
araya gelmişlerdir.
Çalıştayın amacı; Türkiye ve Gürcistan ilişkilerinin mevcut durumunu tespit
etmek ve karşılıklı beklentiler, bölgesel istikrar ve güvenlik gözetilerek
bu ilişkilerin hangi alanlarda ve ne şekilde geliştirilmesinin mümkün ve
yararlı olacağına dair bir perspektif sunmak olarak belirlenmiştir. Bu amaçla
gerçekleştirilen çalıştayda, dört farklı oturumda Türkiye Gürcistan ilişkilerinin
siyasi boyutu, Ağustos krizi ardından Gürcistan’ın durumu, Kafkasya bölgesel
güvenliğinde Türkiye ve Gürcistan’ın rolleri ve iki ülke arasındaki ilişkileri
geliştirmede üniversitelerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının üstlenebilecekleri
görevler üzerine değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu çalıştay raporu, SETA’nın kurumsal tutumunu yansıtmaktan öte, çalıştayda
katılımcıların ifade ettikleri görüşler ve yapılan tartışmalar çerçevesinde
kaleme alınmıştır.
20
w w w.setav.org

Benzer belgeler