(Eylül 2014) Sayı: 1

Transkript

(Eylül 2014) Sayı: 1
Kastamonu
Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü
Okulumuzun 2014-2015 yılı Eğitim-Öğretim dönemi başladı.
Yüksekokul Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği
(Eylül 2014)
Sayı: 1
İçerik:
Okulumuzun yeni Eğitim-Öğretim Dönemi Başladı Başladı……………...2.syf.
Memurlar ve Asgari Ücretlinin Çocukları için Yasa Teklifi verildi………..2.syf.
Esnaftan öğretmene, taşeron işçiden emekliye kadar yaklaşık 20 milyon
kişiyi ilgilendiren torba tasarı yasalaşıyor…………………………………..3.syf.
Sonbaharda Artan Depresyon Riskine Dikkat …………………………….4.syf.
Çocuğum Okula Hazır mı?.......................................................................6.syf.
Çocuklarda Okul Korkusu, Nedenleri ve Öneriler ……………………….10.syf.
Okulumuzun 2014-2015 yılı eğitim-öğretim dönemi, Sayın Vali Şehmus
GÜNAYDIN’ın teşrifleriyle, okulumuz konferans salonundaki törenle başladı.
Memurlar ile Asgari Ücretlinin Öğrenim Gören Çocuklarının Okul Masraflarıyla
İlgili Kanun Teklifi Verildi
05.09.2014
Yalancıların Beden Dili……………………………………………………...13.syf.
Ekonomik Araç Kullanımı…………………………………………………..19.syf.
Eğitim İle İlgili Karikatürler………………………………………………….20.syf.
Doğum Günü Tebrikleri……………………………………………………..22.syf.
1
2
2014-2015 eğitim öğretim dönemi başlarken Balıkesir milletvekili Namık
Havutça tarafından, asgari ücretli ve memurların çocuklarının öğrenim
masraflarının devlet tarafından karşılanması için kanun teklifi verildi.
Balıkesir milletvekili Namık Havutça tarafından hazırlanan kanun
teklifinde, Anayasanın 42'inci maddesi gereğince maddiimkanlardan yoksun
başarılı öğrencilerinöğrenimlerini sürdürebilmeleri için devlete yardım yapma
ödevi verildiğini belirterek, “Bugün, okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise
olmak
üzere
yaklaşık eğitim öğretim
18
milyonun
öğrencinin aileleri eğitim öğretim yılı başlarında okul masraflarının ağır yükü
altında ezilmektedir. Asgari ücretle geçinen ya da memur aileler,
çocuklarının eğitimi için yaptıkları harcamalara sosyal devlet ilkesi gereği
mutlak yardım yapılmalıdır.” ifadeleri kullanıldı.
Kaynak:
Esnaftan öğretmene, taşeron işçiden emekliye kadar yaklaşık 20
milyon kişiyi ilgilendiren torba tasarı yasalaşıyor.
Borçlara yapılandırma
Vergi, prim, ceza gibi borçlar yapılandırılacak.
Bazı kamu alacaklarında faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı YİÜFE oranları esas alınarak yeniden hesaplanacak. Vergi cezaları
silinmeyecek; vergi asıllarının tamamı, cezaların tamamı yapılandırma
kapsamında tahsil edilecek.
120 TL'nin altındaki trafik cezalarının tahsilinden vazgeçilecek.
12 TL'nin altındaki karayolu geçiş ücreti cezası alınmayacak.
40 bin öğretmen atanacak.
Mavi Kartlı olarak adlandırılan gurbetçilere de SGK'ya davasız borçlanma
hakkı getirilecek.
Özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri, kamu ya da özel sektör
işverenlerince feshedilen ve diğer kamu kuruluşlarına nakil hakkı
bulunmayan personel de yaşlılık ya da malüllük aylığı almaya hak
kazanıncaya kadar istihdam edilecek.
Ev hizmetlerinde aynı kişi yanında ay içinde 10 günden az çalışanlar için
günlük kazanç alt sınırının yüzde 2'si oranında iş kazası ve meslek hastalığı
sigortası primi, çalıştıranlar tarafından ödenecek.
1 güne tazminat
Yeraltı maden işlerinde çalışan işçilerin emeklilik yaşı 55'ten 50'ye
düşürülecek. Yıpranma hakkı düşünüldüğünde madencinin emeklilik yaşı
43'e kadar inebilecek.
İşçilerin yeraltındaki çalışma süresi haftada en çok 36 saat olacak. Günlük
çalışma 6 saati geçemeyecek.
Yeraltı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmayacak. 1 gün dahi
çalışanlar kıdem tazminatından yararlanacak.
Esnaf rahat nefes alacak.
Torba yasa ile borcunu yapılandıran Bağ-Kur'lular, bu şekilde günleri
tamamlanıyorsa emeklilik işlemlerini başlatacak. Yasayla, son 5 yılında işçi
olarak çalışanlara işçi statüsünde emeklilik yolu açılıyor. Bu kapsamdaki 70
bin Bağ-Kur'lunun emekliliğinin önündeki engel kalkacak.
Çalışan emeklilerin Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) borçlarına da
yapılandırma imkanı sunulacak. Bağ-Kur'lu olarak çalışan emekliler, bu
şekilde borçlarından kurtulacak.
65 yaşını dolduranlara yersiz ödenen aylıklar ile bunlardan doğan ceza ve
faizler silinecek.
3
4
Anneler altı yıl kazanacak.
SSK'lılara tanınan doğum borçlanması hakkı, Bağ-Kur'lu ve
memuranneleri de kapsayacak. Borçlanılabilecek çocuk sayısı ise 2'den 3'e
çıkarılacak. Böylece çalışan anneler emeklilik için 6 yıl kazanabilecek.
Tüp bebek deneme sayısı 3'e yükseltilecek.
Gün ışığı gerek melatonin
hormonunun salınımını
düzenleyerek, gerekse
beyinde mutluluk hormonu
olarak bilinen seratonin
maddesinin salınımını
artırarak, bunu
yapmaktadır.’
Kaynak: 08 Eylül 2014 Pazartesi 06:43 - [1730613] – HABERFX
Sonbaharda Artan Depresyon Riskine Dikkat
Prof. Dr. Berksun, İlkbahar ve yaz döneminde artan gün ışığıyla
insanların daha keyfli ve neşeli hale geldiklerini, sonbahar ve kış
aylarında ise tam bunun tersi olduğunu belirtti.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Erkan Berksun, mevsimsel değişikliklerin
insanların ruhsal durumunu etkilediğini belirterek, ’İlkbahar ve yaz
döneminde artan gün ışığıyla insanların daha keyifli ve neşeli hale
geldiklerini, sonbahar ve kış aylarında ise tam bunun tersi, çökkün ruh hali
içine girdiklerini biliyoruz’ dedi.
İnsanların ruh halini etkileyen bazı durumlar bulunduğuna inanıldığına
dikkati çekerek, astrolojik çıkarımlar, Kurt Adam ve Drakula gibi efsanelerin
yanı sıra kadınların adet döngülerinin de ayın 28 günlük hareketiyle ilişkisine
dair görüşlerin yaygın olduğunu söyledi.
Bilimin, bireylerin ruhsal durumlarının mevsimsel etkileşimlerinin altında
yatan nedenleri biyolojik saat ve döngüyle, gün ışığının hormonlar üzerine
etkileriyle açıkladığına işaret eden Berksun, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Gündüz-gece döngüsü, ruhsal durumumuzda nasıl uyku, uyanıklıkla
beliren değişimi yaratıyorsa, mevsim döngüsü de her insanda coşku ve
çökkünlüğü normal sınırlar içinde veya bazı ruhsal hastalıklarda aşırı
boyutlarda tetikleyebilmektedir. Bilimsel çalışmalar, bu değişimlerde hava
durumundan çok, aldığımız gün ışığının önemli olduğunu göstermektedir.
5
Berksun, iİlkbahar ve yaz
döneminde artan gün
ışığıyla insanların daha
keyifli, neşeli hale
geldiklerini, sonbahar ve kış
aylarında ise tam bunun
tersi, çökkün bir ruh hali içine girdiklerini biliyoruz’ diyerek, aşkların büyük
çoğunluğunun ilkbahar ve yaz aylarında yaşandığını anlattı.
Berksun, şöyle konuştu:
‘Bu değişimler her normal insanın yaşayabileceği düzeyde olabileceği gibi
’hastalık belirtisi’ denebilecek şiddette de yaşanabilir. Örneğin, mevsimsel
duygudurum bozukluğuna sahip hastaların mevsim geçişlerinde depresyon
diye adlandırılan çökkün veya mani olarak adlandırılan enerjik ruh halleri
içine girerek hastalandıklarını biliyoruz. Bu geçiş dönemlerinde bu ruhsal
rahatsızlığa sahip insanların tedavilerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini
hatırlatmak isterim.’
- ’Vücut saatimizin gündüz gece değişimleriyle ilişkisi bilinmektedir’
Berksun, psikiyatrik hastalıklar arasında özellikle ’affektif bozukluk’ olarak
anılan duygu durum bozukluklarının mevsimsel tekrarlama özelliği
gösterebileceğine dikkati çekti.
6
Berksun, sözlerini şöyle tamamladı:
’Bugün
için
mevsimler
ve
duygudurum bozuklukları arasındaki
nedensel ilişki tam bilinmemektedir
ancak vücut saatimizin gündüz gece
değişimleriyle ilişkisi bilinmektedir.
Mevsimsel hastalıkların tekrarında da
biyoritimdeki
değişimlerin
önemli
olduğu düşünülmekte ama kesin
açıklama bugün için yoktur. Dünyanın
manyetik
alanındaki
mevsimsel
değişimlerine, güneş ışığının azalıp
artmasına kadar pek çok faktörün
biyolojimizi
etkilediği
öne
sürülmektedir. Bu konuda aklımızda
tutmamız gereken en önemli şey
şudur. Eğer depresyon veya bipolar
(iki uçlu duygudurum) bozukluğuna sahipsek ve hastalık tekrarları belli
mevsime rastlıyorsa ilaç tedavileri bu tekrarlama dönemi öncesi önlem
olarak yeniden düzenlenmelidir.’
özellikler ve çevresel nedenlerle bir diğerinden farklıdır. Dolayısıyla bu
çocukların okul olgunlukları da birbirlerinden farklıdır ve her çocuk bu
olgunluğa aynı takvim yaşında ulaşamaz.
Okula Başlamasında Gelişim Düzeyi Önemlidir.
Çocuğun okula başlamadan önceki yaşantılarından kaynaklanan görsel
olgunluk, renk ve şekil algısı, görsel hafıza, el- göz koordinasyonu, işitsel
ayırt etme, sosyal ve duygusal etkenler ve dikkat süresi gibi bireysel
farklılıklarını etkileyen özelliklerin bilinmesinin, çocuğun okula başlamasında
takvim yaşından daha önemlidir. Çünkü öğrenme bireysel bir süreçtir ve bu
süreç de, gelişimsel ve bireysel farklılıklardan etkilenmektedir.
Bir çocuğun ilkokula başlayabilmesi için birtakım becerileri kazanmış
olması gerekmektedir. Çocuğun okula başlaması konusundaki kararı
verirken takvim yaşına dayalı olmak şartıyla; fiziksel, sosyal, duygusal,
bilişsel ve öz bakım gelişim alanlarının düzeyinin bilinmesi de
gerekmektedir. Çocuğun bu gelişim alanlarına ilişkin yeterli olgunluğa erişip
erişemediğini bilmeden onu yalnızca takvim yaşına bakarak okula başlatmak
öğrencinin başarısızlığına neden olabilmektedir.
Kaynak: 07 Eylül 2014 Pazar 12:43 – HABERFX
Çocuğum Okula Hazır mı?
İlk kez okula başlayacak çocuğun zihinsel, bedensel, duygusal ve
sosyal açıdan hazır olması gerekir. Çocuğun bu gelişim alanlarına
ilişkin yeterli olgunluğa erişip erişemediğini bilmeden onu yalnızca
yaşına bakarak okula başlatmak öğrencinin başarısızlığına neden
olabilir.
Okula başlamak genel olarak, zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal
açıdan bir olgunlaşmayı gerektirir. Bu olgunluğa ulaşmış olan çocuğun,
öğrenim yaşamı başarılı olacaktır. Ancak çocuğun okula başlaması için
başlıca kriter takvim yaşıdır. Bu kriter okula başlama için mutlaka önemlidir.
Ancak tek başına yeterli değildir. Çünkü her çocuğun gelişimi, kalıtımsal
7
Okulu anneden ayrılık olarak göstermeyin!
Çocuğun bireysel gelişim özelliklerinin yanında okul ve ailenin de bu sürece
dahil edilmesi gerekmektedir. Çünkü bu dönemde görülen en önemli korku,
ayrılık korkusudur. Ayrılma korkusunda, korkunun nedeni genellikle çocuk
değil, annedir. Anne, çocuğunun büyüdüğünü kabul etmekte zorlandığında
çocuğunun okula başlamasını istemez ve bunu farkında olmadan çocuğa
hissettirir.
Çocuğa o okula gittiğinde kendisinin bütün gün onu bekleyeceğini, bunu
yaparken onu çok özleyeceğini, birlikte ne kadar güzel zaman geçirdiklerini
anlatmaya başladığında ve bunu uzunca bir zaman sürdürdüğünde, çocuk
okula başlamayı adeta annesine ihanet etmekle eşanlamlı tutmaya başlar ve
okula gitmek istemeyebilir.
8
Okul korkusuna karşı arkadaş edinsin
Okul korkusuyla baş etmede yapılacak ilk iş çocuğun olabildiğince çabuk
okula geri dönmesidir. Okula devam etme çocuk için kendi gündemini
oluşturmasını sağlayacak, çocuğun korku nedeniyle yaşadığı belirtiler
azalacak ve tüm bunların sonunda çocuk okula gitmekten yeniden zevk
almaya başlayacaktır.
Okula gitme zamanı yaklaştıkça ebeveynlerin kaygılarını kontrol etmeleri
gerekmektedir. Anne-baba çocuğun huzursuz olacağına yönelik bir kaygıya
sahiplerse bu onların duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyecektir. Bu
nedenle çocuk okula gideceği gün, aile üyelerinin sıradan bir günmüş gibi
davranmaları, korkuyu çağrıştıracak ya da tetikleyecek davranışlardan uzak
durmaları gerekmektedir.
Çocukla korkusunu ve nedenleri konuşmak onun duygu ve düşüncelerinin
önemli olduğunu iletmek açısından önemlidir. Ancak, bu durum sürekli
olarak bu korkuyu konuşmaya ve gündem oluşturmaya dönüşmemelidir.
Çocuğun aile üyeleri dışında da yakın ilişkiler kurabileceği insanların olması
kendini güvende hissetmesi açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle çocuk
akranlarıyla iletişim kurması yönünde desteklenmelidir. Öğretmene durumla
ilgili bilgi verilmesi ve işbirliği yapılmalıdır. Bir süre sonra öğretmen, çocuğun
dünyasında en etkin, en vazgeçilmez kişi olur.
Okula ilk defa başlayan çocukların okula uyumu
Yeni eğitim öğretim yılının açılmasına sayılı günler kaldı. Okula ilk defa
gidecek miniklerimiz için okullar 8 Eylül Pazartesi günü açıldı. Peki,
çocuklarınızın okula uyumunu artırmak için nasıl davranmalısınız. Özelikle
daha önce okul öncesi eğitim almamış yani kreş veya anaokuluna daha
önce gitmemiş çocuklar için uyum biraz daha zor olabilir. Bu nedenle birinci
sınıfa başlayacak çocuklar okula bir hafta önce başlayarak okul daha
sakinken fiziki ortama alışması hedefleniyor. Bunun yanı sıra ilk haftalar
müfredat daha hafif olduğu için de çocuğun daha az sorumluluk alarak okula
uyum sağlamasına destek olmaya çalışılmaktadır.
9
Çocuğunuzun okula uyumunu nasıl kolaylaştırabilirsiniz?
Okula uyumu arttırmanın en iyi yolu öncelikle okul konusuna aşırı önem
vermemekten geçiyor. Sürekli okuldan bahsetmek çocuğu rahatsız eder.
Çocuğun oyun oynamaya ihtiyacı olduğunu unutmamak ve okul açılsa da
çocuğun oyun oynaması için yeterince zaman vermek gerekir. Çocuğun
okulu sevmesi için aile nelere dikkat etmelidir? Çocuğun okula sevmesi için
okul alış verişini birlikte yapabilirsiniz. Çocuğunuz sizinle birlikte okul ve
kırtasiye malzemelerini seçer ve odasına yerleştirebilir. Bunun yanı sıra okul
döneminde yeni düzen nasıl olacak bu konuda birlikte günlük plan
yapabilirsiniz. Örneğin sabah kaçta kalkılacak, okuldan kaçta gelinecek,
okuldan gelince kaç saat dinlenecek, ödevlerini hangi saatte ve nerde
yapacak, kaçta uyacak gibi. Böylece çocuğunuzu okul sorumlulukları
konusunda uyararak iletişiminize zarar vermemiş olursunuz.
Okulda ilk gün çocuğunuzun yanında olun!
Çocuğunuzun ilerde hatırlayacağı ben önemli hatıralardan biri olduğu için
okulun ilk günü çocuğunuzun yanında olacak şekilde iş programınız
yapmanız gerekir. Mutlaka o gün ya annesi ya da babası çocuğun yanında
olmalıdır. Anne baba birlikte çocuğun yanında olması daha da iyidir.
Çocuğunuz okula uyum sağlamakta zorlanıyorsa uzman desteği alın!
Çocuğunuzun okula uyum sağlaması için birkaç hafta fırsat verin. Diğer
taraftan hala uyum sağlamadı ve okulda davranış problemleri sergiliyorsa
zaman kaybetmenden uzman desteği alın. Çünkü gecikildiğinde problemler
daha artıyor ve çocuk sınıfta arkadaşları tarafından “ yaramaz çocuk”,
“sessiz çocuk” gibi etiketlerle etiketleniyor.
10
Bazen anne babalar çocukları ilkokul birinci sınıfa başlamaya duygusal ve
sosyal yönden hazır değilken başlatıyor bu durum çocuğun okul uyumunu
zorlaştırıyor ve okul fobisinin gelişmesine sebep olabiliyor. Bu nedenle
çocuğunuz öncelikle okula başlamaya hazır mı bunu öğrenmelisiniz.
Çocuğunuzun okula hazır olup olmadığını uzmandan değerlendirebilir.
Okul korkusu, okula giden çocukların yaklaşık %2’sinde görülmektedir.
Çocuğunuzun okula mutlu bir başlangıç yapması dileğiyle…
Okul korkusu yaşayan çocuklar utangaç davranırlar ve aile bireyleri
dışındaki yabancı kişilerle ilişki kurmakta güçlük çekerler. Bu nedenle
arkadaş ilişkilerinde ve sosyal faaliyetlerde etkin değildirler.
Çocuklarda Okul Korkusu, Nedenleri ve Öneriler
Korku da diğer duygular gibi yaşamın bir parçasıdır ve çocuklarda sık
rastlanan bir tepkidir. Normal korkular çocuğun çevresine uyum
sağlamasının bir yoludur. Bir yanıyla da çocukların güvende olmalarını
sağlar.Ayrılık kaygısı 18-30 aylık çocuklarda normal olarak görülen bir
durumdur. Ayrılık anksiyetesi, uyku bozukluklar ya da okul korkusu gibi
durumlarla da kendini gösterebilmektedir.
Okul korkusu, kuvvetli bir
endişe nedeniyle çocuğun okula
gitmeyi reddetmesi ya da bu
konuda isteksiz görünmesini
içeren bir durumdur. Okul
korkusu olan çocukla, okula
olan isteksizliklerini tipik bir
biçimde
bedensel
yakınmalarıyla dile getirmeye
çalışan
ve
bu
nedenle
kendilerini evde tutmaları yolunda anne babalarını ikna etmeye çalışan
çocuklardır.
Özellikleri:
Ayrılık anksiyetesinin en tipik ve en sık rastlanan türüdür.
11
Daha çok ilköğretime başlanan dönemde görülse de, yuvaya başlayan
çocuklarda veya daha büyük olan ergenlerde de görülebilmektedir.
Ergenlerde ortaya çıkan belirtiler, ilköğretime başlayan çocuklardakiler kadar
kuvvetli değildir.



Ailelerine çok bağımlıdırlar, yanlarında anne ya da baba olmaksızın
sınıfa girmek istemezler.
Okula gitmediklerinde, evde kaldıklarında mutludurlar ve yakınmaları
azalır.
Genellikle başarı kaygıları yüksek olan, uyumlu ve aşırı onay
bekleyen çocuklardır.
Okul korkusu, okuldan kaçma ile karıştırılsa da hem belirtiler hem de
davranışı ortaya çıkartan etkenler bakımından farklılaşırlar:
Okuldan kaçan çocukta
·Okul korkusu yoktur.
·Bedensel yakınmalar çok seyrek görülür.
· Saldırgan davranışlar ve umursamazlık vardır.
· Disiplin sorunu fazladır.
Öğrenme ve başarı motivasyonu genellikle düşüktür.
Evde çocuğa karşı ilginin az olduğu, sevgisiz bir ortam vardır.

Çocuk okula gitmediği zaman genellikle evde kalmaz.

Okul korkusu yaşayan çocukta

Çeşitli derecelerde psikosomatik belirtiler görülür. Bunlar mide
bulantısı, karın ağrısı, kusma, baş dönmesi şeklinde bedensel
yakınmalardır bu yakınmalar genellikle, sabahları okula gitmeden
önce ya da Pazar akşamları görülür. Çocuğa okula gitmeyeceği
söylendiği zaman ise tüm yakınmalar biter.






12


Okulda disiplin sorunu yoktur.
Öğrenme ve başarı motivasyonu genellikle yüksektir.

Yapılan bazı araştırmalar sonucunda okul korkusunun çok şiddetli
olarak yaşandığı durumlarda korkuyla birlikte depresyon, psikotik ya
da zorlamalı nevroz gibi psikolojik bozuklukların da ortaya
çıkabildiğini göstermektedir.
Haber Kaynağı :www.psikodestekcocuk.com/okul_problemleri.html
Yalancıların Beden Dili
Beden Dili Yalancıyı Ele Veriyor
İnsanlardan bazılarının günlük yaşamda ve iş görüşmeleri sırasında
söyledikleri yalanlar beden diliyle anlaşılabiliyor.
Beden dili, iş yaşamında çoğu kişinin başlıca önem verdiği bir konu.
İş görüşmeleri sırasında avantaj elde etmek için yalan söyleyenleri,
erdemlerini olduğundan abartılı anlatmalarını, gerçekler yerine
değerlendirmecinin duymak istediklerini söyleyenleri ele veriyor. Erciyes
Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı ve aynı zamanda iletişim
uzmanı olan Doç. Dr. Metin Işık, insanın diliyle çok kolay ancak bedeniyle
çok zor yalan söyleyebileceğini dile getirdi. İnsanların doğru veya yanlış,
güzel ya da çirkin her ifadeyi kullanabileceğini hatırlatan Metin Işık, “Ne var
ki insan diliyle çok kolay, bedeniyle ise çok zor yalan söyler. Yalanı beden
dilinde de saklamayı herkes yapamaz. ” dedi.
Ağızdan çıkanın yalan olduğunu anlamak için beden dilini iyi okumak
gerekiyor. Yalanı anlamak için karşıdaki kişinin davranışlarının iyi analiz
edilmesini öneren Metin Işık, “Bir insanın gözünün içine baka baka yalan
söylemek zordur. Bunu herkes yapamaz. Yalan söyleyen birinin belirli bir
süre sonra göz temasından kaçtığı, ses tonunda hissedilir ölçüde
değişimlerin ortaya çıktığı görülecektir. Dudaklarda hafif oynamalar. Hafiften
gülümsemeler, kafa sallamalar, el ve kol hareketlerinde normal dışı
değişimler ve gözbebeklerinin küçülmesi bireyi ele verebilecek olgular olarak
sıralanabilir.” Beden dilinin yalancıyı ele verdiği diğer durumlar da şöyle
sıralanıyor: Yüzde aniden belirip kaybolan şaşkınlık, gücenme, öfke belirten
ifadeler. ‘Rahatlatıcı’ jestleri fazlasıyla yapmak.Yalan söyleyen kişi yüzüne
13
ya da bedenin üst kısmına dokunur. Saçlarıyla oynayabilir, kollarını
kavuşturabilirler. (Eşref Akgün, Musa Özyürek; Zaman )
Yalan İşaretleri
Yalan söylerken insanların davranışlarında gözlenen farklılıklar çok sayıda
araştırmaya konu olmuştur. Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar şöyle
özetlenebilir:
1- Yalan söyleyen kişilerin elleriyle yaptıkları jestler azalmaktadır. Normal
olarak el jestleri ifadeyi güçlendirmek amacıyla yapılır. Kişi büyük çoğunlukla
konuşulan kelimelerin anlamını artırmak için yaptığı el hareketlerinin
farkında değildir. İnsan konuşurken elini salladığını bilir ancak ellerinin
gerçekte ne yaptığını bilmez. Ellerinin bir şeyler yaptığını bilmek, ancak ne
yaptığını tam olarak bilmemek kişiyi şüpheye düşürür ve böylece ellerin
hareketleri azalır.Belki de insan içinde yaşadığı çelişkiden ötürü ellerinin
kendisini ele vereceğinden çekinir ve ellerini ya cebine sokar, ya üzerine
oturur veya bir eliyle diğerini tutar. Bu kendi kendine temas zor zamanda
anne elinin tutulması yerine geçerek, iç gerginliği de hafifletir.
2- Yalan söyleyen kişinin elini yüzüne götürme ve yüz çevresine değdirme
sayısı artmaktadır. Bir konuşma sırasında insan elini arada sırada yüzüne
götürür. Ancak kişinin samimi olmadığı bir görüşme sırasında bu jestin
sayısında çok büyük ölçüde artış görülmektedir. Elin yüze gitmesi sırasında
yapılan hareketler çeneyi tutmak, dudaklara bastırmak, ağzı örtmek, buruna
değmek, yanağı ovuşturmak, gözün altını kaşımak, kulak memesini çekmek
ve saçla oynamaktır. Bir yalan sırasında bütün bu jestlerin sayısında artış
görülmekle beraber ağzı örtmek ve buruna değmek jestlerinde adeta
patlama olur. İnsan yalan söylerken neden ağzını kapatır? Bunu tahmin
etmek çok zor değildir. İnsan ağzından çıkacak kelimeleri tutmak ve
yaptığını örtmek ihtiyacındadır. Elin ağzı örtmesi çeşitli biçimlerde olur.
Parmaklar dudakların üzerinde trampet çalabilir, işaret parmağı üst dudak
üzerinde durabilir veya el ağzın hemen yanında durabilir. Çocuklar yalan
söylerken elleriyle ağızlarını kapatırlar. Hiç şüphesiz yetişkinler için elin ağza
gitmesi, kişinin yalan söylediği konusunda tek belirleyici hareket değildir. Kişi
söylediği konusunda tereddüt içindeyse, hata yapmaktan korkuyorsa, zaman
kazanmak istiyorsa da eli ağız çevresinde olabilir. Bu sebeple elin buruna
gitmesi, ağzı örtmesine kıyasla daha gelişmiş, ince ve soyutlanmış bir
harekettir. Ağızı örtmeye gelen el, hemen yukarda bulunan buruna uzanır ve
14
böylece daha sembolik ve stilize bir hareket yapılmış olur. Yalan söyleyen
veya ağzından çıkanlar konusunda yeterince samimi olmayan bir insanın
elinin burnuna gitmesinin en önemli sebebi fizyolojiktir. Çünkü yalan
söylediği sırada bir iç gerginlik yaşayan insanın bedeninde birçok fizyolojik
değişiklik olur. Kan basıncının yükselmesi, kalp vurum sayısının artması, ter
bezi faaliyetlerinin artması gibi yalan söylerken kaydedilen fizyolojik
değişikliklerin yanı sıra burunda bir kaşınma duygusu yaşanır. Coldoninin
ünlü masalında yalan söyleyen Pinokyo nun burnunun büyümesi sebepsiz
değildir. Yazar son derece önemli bir gerçeği yakalamış ve abartarak çocuk
literatürüne geçirmiştir.
3- Yalan söyleyen bir insanın konuşurken beden hareketlerinde bir artış
olmaktadır.Yalan söylendiği zaman duyulan rahatsızlık ve huzursuzluk,
özellikle otururken kişinin durumunda değişiklik yapmasına, oturduğu
koltukta öne-arkaya veya sağa-sola hareket ederek, pozisyon değiştirmesine
sebep olmaktadır. Bu pozisyon değişikliğinin ardında büyük bir ihtimalle
"Keşke başka bir yerde olsaydım" duygusu yatmaktadır. Oturur durumda
artan beden hareketleri televizyondaki açık oturum, panel veya sohbet türü
programlarda sık sık görülmektedir. Özellikle "Kırmızı Koltuk" programında
birçok konuk kendilerini güç durumda bırakan sorularda koltuğun sınırlarını
zorlayan hareketler ve koltuk üzerinde mini gezintiler yapmaktadır.
4- Yalan söyleyen bir kişinin el jestleri azalırken, el sallama hareketi
artmaktadır. Belki de böylece kişi elini silkme biçiminde hafif hafif sallayarak,
sözleriyle ilgili sorumluluğun kendisine ait olmadığını anlatmak istemektedir.
5- Yalan söyleyen bir insanın yüz ifadesi büyük çoğunlukla normale çok
yakındır. Bu alanda uzmanlaşmadan, bir kişinin mimiklerine bakarak yalan
söylediğini anlamak çok güçtür. Yüz ifadesinde yalanı ele veren en önemli
ipucu, kişinin gözlerini sık sık konuştuğu kişiden kaçırmasıdır.
Bu araştırmalardan elde edilen bilgileri mutlak doğrular olarak değil,
geçerliliği tekrarlanmasına ve izlediği sıraya bağlı -her şeyden önemlisikişinin içinde bulunduğu bağlamın değerlendirilmesiyle anlam kazanan bir
anahtar olarak kabul etmek gerekir. Yukarıda sıralanan özelliklerin varlığı
kişinin yalan söylediğini değil, yalan söyleme ihtimalinin olduğunu gösterir.
Bu araştırmaları sınamak için çalışmalar yapan başka araştırmacılar,
yukarda sıralanan davranışların yalan veya samimiyetsizliği ortaya
çıkartmak için kullanılacak anahtarın kendisi değil, ancak bir parçası
olduğunu söylemektedirler. Örneğin, bir konuşma sırasında birdenbire büyük
bir suçlamayla karşılaşmamız durumunda, bocalamamız, birçok kere elimizi
15
yüzümüze götürmemiz, oturduğumuz yerde huzursuzluğumuzu yansıtan
hareketler yapmamız mümkündür. Bu durumda suçlamaları yerinde,
savunmalarımızı da gerçek dışı olarak mı kabul etmek gerekir? Benzer
şekilde iş için mülakata çağrılan bir kişi, kendisine sorulan sorularla
bunaldığı zaman elini birçok defa yüzüne götürebilir ve oturduğu yerde
huzursuzluk işaretleri gösterebilir. Bütün bunların, adayın vereceği bilgilerin
nasıl değerlendirileceğini bilememesinden ve hata yapmak endişesinden
kaynaklanması da muhtemeldir.Sıralanan sebeplerden ötürü bu işaretleri
yalan söylemenin aşikar delilleri olarak değil, beynimizin içindeki düşünceler
ve gerçek duygularla, dış dünyaya yansıyan ifadelerin bir çelişkisi olarak
kabul etmek daha yerinde olur. Bu çelişki gerçek bir yalan olabileceği gibi,
samimiyetsizlik,
tereddüt
veya
şüphe
de
olabilir.
(hekimce.com/index.php?kiid=1704)
Dil yalan söyler ama vücut asla!
Birlikte olduğunuz insanın yalan söyleyip söylemediğini anlamak hiç
de zor değil. Beden dilinin inceliklerini öğrenip, iyi bir gözlemci olursanız
'gerçeğe' giden yolu bulursunuz.
Psikolojik tekniklerle insanların gerçek düşüncelerini okuyabilen
Derren Brown, "Bedenlerimiz değişmez bir şekilde, gerçekte nasıl
hissettiğimiz hakkında ipuçları veriyor. Neye baktığınızı bildiğiniz
takdirde, herhangi birisinin beden hareketlerinden yalancı olduğunu
kolayca anlayabilirsiniz" diyor. "Body Language-Vücut Dili" adlı kitabın
yazarı Allan Pease de insanların beden dillerinin gerçek düşüncelerini
kesinlikle ortaya koyduğunu iddia edenlerden. Siz de Brown ve Pease'in
önerileriyle, sevgilinizin kafasından neler geçtiğini anlayabilirsiniz...
El saklama
Birisiyle samimi olduğumuz zaman, ellerimizi görünür kılarız ve avuç
içlerimiz yukarıya doğru döner. Ama yalan söylediğimiz zaman ellerimizi
arkamıza veya ceplerimize saklama eğilimi gösteririz. Erkek arkadaşınızın
sizden bir adım geride gitmesi, konuştuğu konudan rahatsız olduğu
hakkında bir sinyal olabilir.
Burun kaşıma
Burun kaşıma, beyaz yalanların klasik işaretidir. Yine de, sevgiliniz
sizden gerçekleri saklarken, büyük bir olasılıkla gözlerine, kulaklarına,
16
dudaklarına dokunuyor olabileceğini biliyor muydunuz? Erkekler gerçeği
söylemediği zamanlarda elleriyle yüzlerine dokunuyorlar. Bu bedenlerinin,
yalanlarına karşı koyuş biçimi.
Yutkunma
Bedenlerimizin yalanlarımıza bir diğer karşı koyuş biçimi ise
boğazımızın işlevlerini yerine getirmesini kısıtlamak. Bu da konuşmayı
zorlaştırır, yani eğer birisi yalan söylüyorsa sözcükleri dışarıya çıkarmak için
sık sık yutkunur veya dudaklarını yalar.
Göz hareketleri
İşte yalanı gözlerden yakalama tekniği: Bu konuda yapmanız
gereken ilk şey, sevgilinize cevabını bildiğiniz soruları sormak. Birlikte
olduğunuz zaman yaptığınız bir şeyi sorun, örneğin "Ne yemiştin" veya
"Nereye park etmiştik?" gibi. "Cevabı düşünürken, gözlerinin nereye gittiğini
izleyin. Her zaman için bir yönde giderler, bu da onun yöntemidir.
Erkek arkadaşınızın konuşması bittikten sonra baktığı yerler,
söylediklerinin doğru mu yalan mı olduğu konusunda ipuçları veriyor.
Örneğin, aşağı doğru bakma, hisleri açığa çıkaran bir durum. Pek çok insan
yalan söyledikten sonra kendini suçlu hissediyor, bu nedenle farkında
olmadan, karşısındakinin düşündüklerini kontrol etmek için gözlerini
yukarıdan aşağıya süzüyor.
Öksürmek
Eğer sevgilinize nerede olduğunu sorduğunuzda şiddetli bir öksürük
nöbetine yakalanıyorsa, bu iyi bir işaret değildir. Yalandan öksürme, klasik
aldatma tekniğidir. Beden yalana karşı koymaya çalışır, öksürmek veya
boğazını temizlemek hikaye uydurmak için zaman kazanma şansını artırır.
Hızlı konuşma
Sevgiliniz tane tane mi konuşuyor, yoksa hızlı mı? Uzmanlara göre,
ne kadar hızlı konuşursa, yalan söylediğinden o kadar fazla
kuşkulanabilirsiniz. Genel kanıya göre, insanlar hızlı konuştuklarında
yalanlarının ortaya çıkmayacağını düşünüyorlar.
Nefes alıp verme
İşte size süper bir ipucu daha... Yalan söyleyen birinin rahat nefes
alamadığını sakın unutmayın. Baskı altında olduğu zaman, karnından nefes
almayı bırakıp, göğsünden nefes alır.
Gülmek
Pek çok insan yalan söylediğinde ilk başta rahatlar. Bunun etkisi
sesine de yansır. Yüksek sesle konuşur ve daha neşeli olur.
Kaynak: http://www.aktuelpsikoloji.com/haber.php?haber_id=7424, (erişim
tarihi: 15.05.2012).
Ekonomik Araç Kullanımı
1) Araç klimasının gereksiz yere ve sürekli çalıştırılması %25’e varan ek
yakıt tüketimine neden olmaktadır.
2)Yazın kış lastiği veya kışın yaz lastiği kullanmanız, aracın üreticisi
tarafından belirlenmiş olan lastik ve jant ebatlarından farklı lastik ve jantları
kullanıyor olmanız da yakıt tüketimini arttırmaktadır. Aracınızda lastik
havalarının az olması durumunda sürtünme katsayısı artacağından araç
aynı yolu daha fazla yakıt harcayarak gidecektir. Lastiğe fazla hava
basıldığında ise sadece sırt bölümü vaktinden önce aşınacak ve lastiğin
ömrü kısalacaktır. Yazın kış lastiği kullanmak sürtünmeyi arttıracağından
yakıt sarfiyatı yükseldiği gibi
lastikte erken aşınacaktır.
3)Hareket halindeyken camlar
açık yol almak içeri giren havanın
basınç etkisi nedeniyle aracın
ilerlemesini zorlaştıracak ve araç
ilerlemek için daha fazla güce,
dolayısı ile daha fazla yakıta
ihtiyaç duyacaktır.
4)Yokuş çıkarken aracınızı aşırı
şekilde hızlandırmaya çalışmayınız. Özellikle aracınız yüklü ise gaza
17
18
bastığınız kadar hızlanmayacak ve yakıt sarfiyatı iki katına çıkarken hızınız
sadece 3-5 km artacaktır. Bunun yerine bir inişten sonra gelen yokuşlarda
aşağı inerken hızınızı yasal limitlerde arttırıp, yokuş çıkarken inişte elde
ettiğiniz ivmeyi kullanırsanız yokuşu daha ekonomik bir şekilde çıkabilirsiniz.
5)Yokuş aşağıya inerken vitesi asla boşa almayınız. Ayrıca vites boşta
yokuş aşağı inerken sürekli fren yaparak aracınızı yavaşlatmanız
gerekeceğinden, fren diskleri ile balatalarınız aşırı derecede ısınacak ve
frenleriniz eskisi gibi tutmayacaktır. Bunun yanı sıra balata ve disklerinizde
zamanından önce aşınacak, ekstra tamir ve yedek parça masrafı çıkacaktır.
Yokuş aşağı inişlerde aracınız viteste olmasına rağmen yine de hızlanıyorsa
aracınızı bir alt vitese alıp, motor kompresyonundan faydalanmalısınız.
- Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?
Vezir: Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.
Padişah:
- O hede tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş.
Vezir telaşla fırlamış. "Nasıl öğrenirim?" diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi
almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş. Vezir:
Fıkra (Kıssadan Hisse)
- Aman kız, hanım kız!... Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik.
Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama
geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.
Sana Bir Kaz Yollasam Yolar Mısın?
Kız:- Konuştularımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş.
Padişahın biri veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış. Tebaası nasıl
yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Gezi sırasında bir köye
gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler.
Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:
Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:
- Merhaba kızım. Baban evde mi?
Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:
Kız: - Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.
- O amca annemi sorduğunda "Annem biri iki etmeye gitti" demekle; annemin ebe
olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim.
- O amca bana babamı sorduğunda "Azı çok etmeye gitti" demekle; babamın çiftçi
olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim.
Padişah: - Annen evde mi?
Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:
Kız: - Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.
Padişah: - Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.
Kız: - Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.
Padişah: - Sana bir kaz yollasam yolar mısın?
Kız: - İzninizle en ince tüzlerine kadar yolarım!
Padişah kıza "Öyleyse selametle kal!" deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya
varınca padişah vezirine sormuş:
19
- Amca "Eviniz çok güzel ama bacası eğri" demekle; benim güzel olduğumu ama
gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de "Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter"
diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim.
Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:
- Peki ya "Sana bir kaz yollasam yolar mısın?" ne demek?
Kız tebessüm edip açıklamış:
- O kaz da sizsiniz, demiş. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!.
20
Eğitim ile ilgili karikatürler
21
22
Doğum Günü Tebrikleri…
Yeni bir yaşın önce sağlık, sonra diledikleri tüm mutlulukları getirmesi
dileğiyle; Eylül ayında doğan bütün personel ve öğrencilerimizin Doğum
Günü Kutlu Olsun! NiCE YILLARA...
ÖĞRENCİLERİMİZ:
01.09.1993-1/C Kamil EMRE
07.09.1993-1/B Soner HARMANBAŞI
15.09.1993-1/A Şükrü ÇOBAN
27.09.1994-1/D Yahya IŞIK
28.09.1994-1/A Emrecen ÜNAL
08.09.1995-1/C Hakan ALTUN
13.09.1995-1/E Kübilay KALENDER
16.09.1996-1/D Uğur ARAT
26.09.1996-1/B Alparslan BALTACI
15.09.1992-2/C Cihan YILBAŞI
04.09.1993-2/H Cihan ELMAKUŞU
10.09.1993-2/B Yusuf GÜMÜŞ
26.09.1993-2/F Erdem Bozkurt EKMENCİ
01.09.1994-2/G Hüseyin ÖZKAYA
01.09.1994-2/N Fatih ARZIK
05.09.1994-2/E Hüsnü ÖLMEZ
07.09.1994-2/M Halim HÜLÜR
13.09.1994-2/G Hasan UĞUR
16.09.1994-2/B Mert YILDIRIM
19.09.1994-2/D Berkay KABAL
25.09.1994-2/G Emre ARSANACI
28.09.1994-2/E Abdullah DÖNDÜ
29.09.1994-2/M Kerem Burak GERENGİ
30.09.1994-2/A Ömer YILDIZ
08.09.1995-2/K Mustafa GENÇ
12.09.1995-2/F Sinan ÇELİK
14.09.1995-2/E Ziaettin YILMAZ
23
15.09.1995-2/F Bülent USLU
15.09.1995-2/L Nurullah ERTENGİ
21.09.1995-2/H Samet CEBECİK
26.09.1995-2/B Muhammet Furkan KÜPOĞLU
Hazırlayan: Psikolog Suna İŞİVAR
24

Benzer belgeler