Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı

Transkript

Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı
Foçi, Alban 2010: Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı ile Türk Hikayeciliğin Arasında bir Ikileme
= Dualism between the French Novel and the Turkish Narrative at the Start of the Turkish Novel
Article 23 in LCPJ
Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı ile Türk Hikayeciliğin
Arasında bir Ikileme = Dualism between the French Novel and the
Turkish Narrative at the Start of the Turkish Novel
Abstract
İn the late XIX century in the Turkish literature enters a new genre. Novel enters
in the life of the turkish readers as something between french novel and turkish
narrative. Two of the first novelist Şemsettin Sami (Sami Frashëri) and Namık
Kemal tried to bring a new inspiration. But they had a dualism between french
style and traditional turkish narrative. From french novel they take the style,
characters development and enlightenment idea. From the old turkish narrative
they take the themes, traditional characters and the place where the events
happen.
Giriş
XIX. yüzyıl, Osmanlı Devleti için çok hareketli ve devletin çöküşüne doğru
hızlı adımlarla yürümeye başladığı yüzyıldır. Mısır, Tunus, Cezayir, Romanya,
Yunanistan ve Balkanlardaki toprakların bir bölümün kaybı , iç isyanlar ve
ekonomik çöküş bu yüzyılda Osmanlı devletin küçülmesi ve zayıflamasına
neden olmuştur. Bu gerilemeyi durdurabilmek ve devleti eski şanlı dönemlerine
döndürebilmek için Osmanlı padişahlarını reform yapma mecburiyetinde
bırakmıştı . En önemli reformlar 1839 yılında çıkan Tanzimat Fermanı ve 1856’da
çıkan Islahat Fermanıdır. Bu reformlar sosyal hayatı, adaleti, orduyu, ekonomiyi,
sanayi ve ticareti modernleştirmek ve gelişmiş batı devletlerin seviyesine
getirebilmek amacıyla yapılmışlar. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile
köklü bir şekilde başlayan yenilikçi hareketi kendisini edebiyatta da gösterdi. Bir
edebiyat dönemine de ismini veren bu fermanın ilanından sonra türk edebiyatı
yeni bir döneme giriyor. Roman, hikaye ve şiirlerin tercümesiyle başlayan batı
edebiyatın tanınması kısa zamanda yerli edebiyatçıların eserleriyle takip edildi.
Şinasi ve Namık Kemal gibi hem edebiyatçı hem de siyasetçi olan şahıslar
tarafından yazılan bu ilk eserler, başlangıçta şiir ve makale türlerinde görüldü.
Zamanla roman, tiyatro ve hikaye de yazmaya başlayan türk edebiyatçıları fransız
edebiyatından ve romanından çok etkilendiler. Fakat türk hikayeciliğinden de
belli konullarda etkilendiler. İlk türk romanı sayılan Taaşşuk-i Talat ve Fitnat ve
onu takip eden İntibah’ta bu hususlar kendilerini gösteriyorlar.
© LCPJ Publishing
26
Volume 3/1, 2010
Foçi, Alban 2010: Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı ile Türk Hikayeciliğin Arasında bir Ikileme
= Dualism between the French Novel and the Turkish Narrative at the Start of the Turkish Novel
Fransız romanından etkilenen hususlar
İlk olarak türk okuyucusu, roman türün eserlerini fransız edebiyatından okudu. Bu
tanışma iki yoldan oldu. Birincisi, kaynaktan okuyan, fransızca bilen okur kitlesi
tarafında tanışma. Sayı olarak o dönemde çok azdı, ikincisi ise fransızcadan
tercüme edilen romanları okuyan kitle. İlk çevirilen Fransız yazarlar bunlardır :
Fenelon, Victor Hugo, Voltaire, Alexandre Dumas, Chateaubriand, Longus,
Daniel Defoue, Lassage, Bernardin de Saint-Pierre, Paul de Kock, Xavier de
Montepin, Edmond Tarbe, Ponson de Terrail, Eugen Sue, Frederic Soulie, Pierre
Zaccone, Emile Richebourg, Lapointe, Emile Gaboriau, Fortune du Boisgobey,
Jules Verne, Alphonse de Lamartine, vs. (Kolcu, 2005 : 82-90)
Görüldüğü gibi hemen hemen en önemli Fransız romancılar 40 yıllık bir zaman
biriminde çevirilmişlerdir (1862 -1901). Bu romancıların eserleri yine türk
edebiyatında eser vermiş dönemin en önemli yazarlar tarafından çevirilmişler.
İçlerinde türk romanın kurucuları sayılabilecek Şemsettin Sami, Ahmet Midhat
Efendi ve Namık Kemal’da var.
İlk türk romanları Şemsettin Sami tarafından yazılan “Taaşşuk-i Talat ve Fitnat”
ve onu takip eden Namık Kemal’in yazdığı “İntibah” kabul edilir. Bu ilk iki
romanda Fransız romanın etkisini görmek mümkündür.
1.
İntibah romanında Osmanlı edebiyatında görülmemiş bir yenilik
görüyoruz. Güzin Dino’nun dediği gibi romanın üçte ikisi bir psikolojik romanın
anlayışıyla işleniyor. Olaylar hemen hemen deliksiz bir mantıkla birbirini izler ve
anlatım psikoloji incelemelerin, betimlemelerin ağır temposunda yürür. (Dino,
2008 : 28) Ahmet Hamdi Tanpınar ise yine psikolojinin, romanın başlangıcında
yeni bir katkı sağladığını ve romancıların temalar arayışında yeni ufuklar
açtığını gösteriyor. ( Tanpınar, 1997 : 288) Namık Kemal, Tanzimat dönemi
yazarları arasında “psikolojik tahlil”e önem veren ilk yazardır. Bunu “İntibah”
romanında şahısları gösterirken yüksek bir ustalıkla yapmamasına rağmen
yinede dönemin edebiyat kurallarına göre farklı yapar. O zamana kadar şahıslar
olayların gelişmesine bakmasızın karakterlerinden değişmezlerdi. Oysa romanın
başkahramanı, Ali Bey, romanın başında temiz, saf, namuslu ve titiz bir adam
olarak gösterilirken romanın sonunda çılgın, ahlaksız, sapık, ve sert bir adam
olarak önümüze çıkar. Bu özellik önceki türk hikayelerinde görülmesine rağmen
bu romanda daha canlı, içerikli ve bilinçli oluyor.
2.
Fransız romanından etkilenen başka bir husus ise, romanda aydınlatıcı
düşüncenin belirlenmesi. Hem Şemsettin Sami, hem Namık Kemal aslında romanı
Volume 3/1, 2010
27
© LCPJ Publishing
Foçi, Alban 2010: Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı ile Türk Hikayeciliğin Arasında bir Ikileme
= Dualism between the French Novel and the Turkish Narrative at the Start of the Turkish Novel
aydınlatıcı ilkelerin doğrultusunda kullanmaya çalışmışlar. İkisi de Volterin,
Jean Jacques Rousseau ve Montesquieu’nun eserlerini okumuş, ve onlardan
esinlenerek Osmanlı devletinde yeniliklerin gerekli olduğunu düşünüyorlardı. Bu
yeniliklerin kabul edilmesi için de halkın bilinçlenmesi ve eğitilmesi gerektiğini
inanıyorlardı. Halkın bilinçlenmesi için en kolay yolun da okumaktan geçtiğini
inanıyorlardı. Bundan dolayı ikisi de yalnız romanda değil, diğer makalelerinde
de halkın eğitilmesi ve bilinçlenmesi gerektiğini yazdılar.
İlk romanlarına gelince, Taaşşuk-u Talat ve Fitnat’ta görücü evliliği ile
kızların hayatını yıkan sistem eleştirilir. Aynı zamanda toplumdaki
kadınların yeri ve onlara yapılan hakaretleri eleştirir. Bunu Talatın
annesinin konuşmalarında görüyoruz :
Ah biçare biz karılar... bizi hiç insan sırasına koymazlar. Babalarımız,
istedikleri adamlara bizi hediye verircesine verirler; o adamların
tabiatına sormazlar; biz o adamlarla geçinecek miyiz, orasını hiç
düşünmezler. Bize bir defa “Filan adamı koca ister misin?” yahut
“Kimi koca istersin? diye bir sormak yok. Bize derler: “İşte, seni filan
adama vereceğiz.” Biz sükut ederiz ama gönlümüz ne der: Yarabbi,
babamın bu söylediği efendi genç olsun, iyi itibatlı olsun. Filvaki,
bazı defa öyle çıkar; lakin bazı kere de bütün bütün zıddına... Gider
bakarız ki, bize koca olacak adam altmış yaşında, yahut bir gözden
kör, yahut burunsuz, yahut sarhoş, yahut ahmak... Ah siz erkekler ne
zalimsiniz. Bir kızcağızın biraz şaşı olsa yahut ayağı cüz’i topal olsa,
biçare evlenmeksizin ihtiyar gider; kimse almağa tenezzül etmez.
Amma sizin en fenası, en uğursuzu, en sakatı, bakarsın ki kızların en
güzelini, uslusunu alır da biçare esir eder. (Sami, 1964 : 10)
İntibah’ta ise Namık Kemal örf ve adetlerin bozulması ve rezalete meydan
veren kadınları suçluyor. Aynı zamanda yazar bütün bir ailenin yok
olmasına sebep olan bu macerayı anlatırken biraz da toplum hayatındaki
çocuk terbiyesinin yanlışlığına dikkat çekmeye çalışıyor.(Parlatır, 2006
: 256) Zaten onun bütün eserlerinde görülen “sosyal fayda” anlayışı
romanlarında da görülür. İlk olarak “Son pişmanlık” adıyla çıkarmaya
düşündüğü İntibah romanın ilk önsözünde de “hikayelerin ahlaka hizmet
etmesi gerektiğini ve okuyucunun kuru kuru hikayeyi okumaması ve
ondan ders alması gerektiği” görüşünü savunmuştur.(Parlatır, 2006 :
253)
3.
İlk romanılarında görülen bir başka Fransız etkisi ise yine aydınlatma
hareketinden kaynaklanan dili sadeleşme ve halkın kolay anlayabilecek bir
tarzda yazma isteği.
© LCPJ Publishing
28
Volume 3/1, 2010
Foçi, Alban 2010: Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı ile Türk Hikayeciliğin Arasında bir Ikileme
= Dualism between the French Novel and the Turkish Narrative at the Start of the Turkish Novel
Hem Şemsettin Sami, hem Namık Kemal edebiyat dilin sadeleşmesine
ve halkın anlayabilecek seviyeye indirilmesi gerektiğini destekliyorlardı.
Şemsettin Sami bunu sonradan yazdığı Lügat-it Türk sözlüğünde ve Yeni
Lisan makalesinde belirtiyor.
Namık Kemal ise “Edebiyatsız millet, dilsiz insan kabilesindendir”. Bunun
için edebiyat doğrudan doğruya bir milletin dili olmalıdır diyor. (Parlatır,
2006 : 223)
4.
Şahısların karakter derinliğine inilmesi, onların psikolojik sorunları
değerlendirilmesi ve bu şahısların ağızından dönemin toplum sorunlarını ele
almak da fransız romanından giren bir yeniliktir. Taaşşu-i Talat ve Fitnat’ta Talatın
annesi ve kölesi büyük bir canlılık ile gösterilir. Fakat bunu bütün şahıslarda
göremeyiz. Aynı kitapta Finat’ın karakteri ise türk hikayeciliğinde devam eden
geleneğini korur.
Türk hikayeciliğinden etkilendiği hususlar
Roman, türk edebiyatında yeni bir tür olmasına rağmen eski türk hikayesinden de
etkilenmiştir. Namık Kemal, başlangıcında bir divan edebiyatı şairi olarak yetişir
ve sonra yenilikçi olmasına rağmen yine eski türden eserler yazar. Şemsettin Sami
ise eski türk edebiyatını öğretmenlerinde Mahmud Efendi ve Yanya’ya okumaya
gittiği zaman Yakup Efendiden öğrendi. Kendisi daha sonra dil ve eğitim ağırlıklı
temalar üzerine yoğunlaşmasına rağmen yinede edebiyatı uzaktan takip etti.
Bunun için ikisi de eski edebiyatını tanıyorlardı. İsteyerek yada istemeyerek
onlar bu etkilemeden kurtulamamışlar ve kendi eserlerinde yer vermişler.
1.
Türk hikayeciliğinden alınan ilk husus romanın temasıdır. Temiz bir aşk
üzerine kurulan “Taaşşuk-i Talat ve Fıtnat” romanı eski hikayelerde ele alınan
en önemli konudur. Leyla ile Mecnun yada Kerem ile Aslı gibi klasikleşmiş
hikayelerindeki gibi aşıkların birbiriyle olabilmeleri için karşılarında değişik
zorluklar çıkar. Bu zorlukları aşmak ve birbirlerine kavuşmak için her şeyi
deniyorlar. Talat kız kılığına bile girer. Fakat sonu yine türk hikayelerinde olduğu
gibi üzüntülüdür ve ölümle sonuçlanır. Bu romanda Fıtnat başka bir adamın eşi
olmamak için intihar eder. Talat, Fitnatı ölmek üzere olduğunu görünce kendisi
de intihar eder. Eşi olacak adam, Ali bey, ise Fıtnatın boynundan düşen muskayı
okuyunca Fıtnatın kendi öz kızı olduğunu öğrenir ve çılgına döner. Altı ay sonra
kapatıldığı hastanede o da ölür.
İntibah ise Hançerli Hanım hikayesi ile konu bakımından çok benziyor.
“Hançerli Hanım” hikayesi 1852 de yayınlanır. Yani romanın çıkışından
yaklaşık 20 yıl önce. İkisinde de saf ve zengin bir delikanlı, kötü yola
düşmüş bir kadın tarafından kandırılır. İkiside hem Ali bey (İntibah) hem
Volume 3/1, 2010
29
© LCPJ Publishing
Foçi, Alban 2010: Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı ile Türk Hikayeciliğin Arasında bir Ikileme
= Dualism between the French Novel and the Turkish Narrative at the Start of the Turkish Novel
Süleyman (Hançerli kadın) bütün zenginliklerini kaybederler. İkiside
köleye aşık olurlar fakat kötü kadınlar tarafından bu aşk kabul edilemez ve
onları öldürmek için uğraşırlar. Fakat onlar yerine kölelerini öldürüyorlar.
2.
Türk hikayeciliğinden alınan başka bir husus da şahıslardır. Fransız
romanından alınan yeniliklere rağmen ikinci derece şahıslar ve asıl şahısların bir
bölümü eski tarzın etkisindedirler. Fazla derinliğe inmeden, yalnız dış görünüşü
ve genel bir kaç karakter özellikler hariç başka bir şey verilmez. Bu şahıslar roman
boyunca değişmezler. Yani başta kötü olan bir şahıs sonuna kadar kötüdür. İyi
şahıs ise de sonuna kadar iyidir. Ali beyin annesi, Dilaşup yada Talatın annesi gibi
şahıslar hep iyidirler. Mehpeyker, Melez Abdullah ise hep kötüdürler.
3.
Türk hikayeciliğin başka bir özelliği olayların geçtiği mekandır. Hikayelerin
çoğunda olaylar İstanbul’da geçiyor. Bu özellik ilk romanlarda da görülüyor.
Aslında Milli Edebiyat dönemine kadar (1912-1923) romanlardaki bütün olaylar
İstanbul’un semtlerinde geçiyor.
Sonuç
Türk romanı yeni bir tür olarak 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır. Fransız
edebiyatından etkilenmesine rağmen, bu yeni tür batı edebiyatı ile eski türk
hikayeciliğin bir karışımı olarak ortaya çıkar. İki tarafının alıntılarıyla oluşan roman
zamanla kendine özgü bir şekil alacak fakat ilk dönemlerinde bu karışımdan
kurtulamamıştır. Bir tarafından Fransız edebiyatından romanın oluşumunu,
aydınlatıcı düşüncesini ve şahısların kurulmasını alıyor. Diğer tarafından türk
hikayeciliğinden temayı, mekanı ve şahısların kurulmasındaki birkaç unsurlarını
alıyor.
Bunun nedeni ise bu romanları yazan yazarların aldıkları karışık eğitim (yani
hem batılı hem doğulu bir eğitim alıyorlar) ile onların batı edebiyatı ve iluminist
fikirlerini türk okuyucusuna tanıtmaktan geliyor.
Bu karışım yada ikileme türk edebiyatını yalnız romanında kendisini
göstermeyecek. Tiyatro, şiir ve makalede de görülecek. Fakat romanda daha
belirgin bir şekilde görülmesi türk edebiyatında yeni bir tarz olarak girmesinden
kaynaklanıyor.
Son notlar:
1. Şemsettin Sami yalnız bir roman yazmasına rağmen ilk romancı sayılır.
Ahmet Midhat Efendi ise yazdı 30 dan fazla romanı ile bu türün türk
edebiyatında gelişmesine yardımcı olup gelecek kuşakların öncüsü
oldu.
© LCPJ Publishing
30
Volume 3/1, 2010
Foçi, Alban 2010: Türk Romanın Başlangıcında Fransız Edebiyatı ile Türk Hikayeciliğin Arasında bir Ikileme
= Dualism between the French Novel and the Turkish Narrative at the Start of the Turkish Novel
Kaynakça
Dino, Güzin, Türk Romanın Doğuşu, agorakitaplığı, 2 Basım, İstanbul, 2008
Finn, Robert P, Türk romanı, agorakitaplığı, 2 Basım, İstanbul, 2003
Kolcu, Ali İhsan, Tanzimat Edebiyatı 2 Hikaye ve Roman, Salkımsöğüt, 2.
Basım, Ankara, 2006
Tanpınar, Ahmet Hamdi, 19uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan kitabevi, 8.
Baskı, İstanbul, 1997
Tanzimat Edebiyatı, kordinatör İsmail Parlatır, Akçağ, Ankara 2006
The total number of words is 1722
© LCPJ Publishing 2010 by Alban Foçi
MA. Alban Foçi, ongoing PhD in Literature, is a Lecturer of theTurkish language
at the Faculty of Foreign Languages, University of Tirana. He gives lectures on
Turkish Literature, Turkish History, and Literature Theory. His interests include
literature, and the Turkish civilization history, especially the Ottoman one.
Volume 3/1, 2010
31
© LCPJ Publishing

Benzer belgeler