Sayı 4 / 2011 - Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi

Transkript

Sayı 4 / 2011 - Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi
Sayı 4 / 2011
Başkent Üniversitesi Hastanesi yayınıdır.
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
HASTANELERİNE BAĞLI
ORGAN NAKLİ MERKEZLERİ
Başkent Üniversitesi Hastanelerine Bağlı
Organ Nakil Merkezlerimize nakil olmak için sağlık güvencesi ile
başvuran SGK hastalarından, (SSK, Emekli Sandığı, Bağ-kur)
hem alıcının hem de vericinin nakil hazırlık aşamasında,
nakil sırasında ve sonrasında gerekecek tedavileri de
kapsayacak şekilde
herhangi bir ek ücret talep edilmemektedir.
Başkent Üniversitesi
İstanbul Sağlık Uygulama ve
Araştırma Merkezi
Adres :Oymacı Sok. No:7
Altunizade 34140 İstanbul
Telefon:+90 216 554 15 00
Faks :+90 216 651 98 58
Başkent Üniversitesi
Ankara Hastanesi
Adres :Fevzi Çakmak Cd. 10. Sk.
No:45 Bahçelievler/Ankara
Telefon:+90 312 212 68 68
Faks :+90 312 223 73 33
Başkent Üniversitesi
Adana Uygulama ve
Araştırma Merkezi
Adres :Dadaloğlu Mah. Serin Evler
39.Sokak No:6 Yüreğir/Adana
Telefon :+90 322 327 27 27
Faks :+90 322 322 72 45
İÇİNDEKİLER
04
06
08
10
12
14
18
24
30
34
36
42
44
48
1
“İkinci Hayatını Yaşayan Organ Nakilli Hastalarımız”
2
Editörden
Sağlık ve Magazin Dergisi
Sahibi
Başkent Üniversitesi Hastanesi
Adına Başhekim
Prof. Dr. Ali HABERAL
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Melek ALKAN ÇAKMAK
Tasarım Uygulama
Başkent Üniversitesi
İletişim Fakültesi
İletişim Tasarımı Bölümü
Baskı
Can Matematik Limited Şirketi
İvedik Organize Sanayi
Ağaç İşleri Sitesi, 21.Cadde
524. Sokak, No: 30
İvedik/ANKARA
Tel: (0312) 395 06 70
Yayın Türü
Yerel Süreli Yayın
Basım Tarihi
08/12/2011
İdare Adresi
Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi
10.Sokak, No:45
Bahçelievler/ANKARA
Tel: (0312) 212 68 68
Faks: (0312) 223 73 33
www.baskent-ank.edu.tr
Prof. Dr. Mehmet HABERAL’a;
yetiştirdiği yüzlerce bilim insanı ve
hayat verdiği binlerce hastası adına
sonsuz şükran ve saygılarımızla…
3-7 Kasım arası tarihlerin Organ Nakli Haftası
olarak kutlanılması ve bu konunun hayati önem
taşıması nedeniyle, üç ayda bir yayınladığımız
“Sağlıkta Adres Başkent” dergimiz kapsamında
özel bir sayıyla sizlere Organ Nakli hakkında
bilgiler vermek istedik. Türkiye’de Organ Nakli
denildiğinde önemli bir kilometre taşı olan kurucu rektörümüz Prof. Dr. Mehmet HABERAL’ın
önderliğindeki tecrübelerimizi hastalarımızın
objektifinden bakarak yansıtmaya çalıştık. Yayın
tarihimizi 8 Aralık olarak belirlememizin nedeni
ise elinizde tuttuğunuz bu özel sayının; 23 yıl önce
bugün ilk karaciğer naklini gerçekleştiren, şu an
fiziki bir ayrılık yaşadığımız, değerli bilim insanı
Prof. Dr. Mehmet HABERAL’a saygı duruşu
niteliği taşımasıdır.
Tüm dünyada en fazla 36 saat saklanabilen
kadavra böbreklerin saklanma süresini 111 saate
kadar uzatılmasını sağlayan özel solüsyonun
bulunmasından, konu hakkında yasal düzenleme
yapan ilk ülkeler arasında olmamızı sağlamasına
kadar, organ nakli alanındaki bir çok aşamada
ülkemize ve dünyaya katkısı yadsınamaz bir
gerçektir. Dergimizin sayfalarını karıştırırken, hocamızın bu alandaki çalışmalarını detaylı olarak
görebileceksiniz.
Temelini 1982 yılında kurulan “Türkiye Organ
Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı”nın oluşturduğu
Başkent Üniversitesi Hastanesi, bugün tam
teşekküllü bir hastane olarak hastalarına şifa sunarken, bünyesindeki Organ Nakil Merkezleriyle
Türkiye’de aranılan merkez durumuna gelmiştir.
Bugün Başkent Üniversitesi Hastaneleri sadece
hayat verdiği hastalar değil, ayni zamanda bu
alandaki hekimlerin yetiştirildiği bir okul konumundadır. Ülkemizdeki sayılı nakil merkezlerine
bakıldığında, HABERAL’ın yetiştirdiği başarılı
hekimlerin başta olduklarını görmek, üniversitemiz ve hastanemiz adına büyük bir övünç
kaynağıdır.
Ülkemizde hala kadavradan yapılan organ
bağışlarının milyon nüfus başına düşen oranının
sadece 3 olduğu bilgisi ışığında; Organ Nakli
Özel Sayı’sında altını çizmek istediğimiz temel
gerçeğin; konunun sadece hastalıkla savaşanlar
tarafından değil, tüm toplumuzun ilgilenmesi
gereken bir mesele olmasıdır. Sizlere; kollarında o kocaman iğnelerle kanları değişip, hayata
bağlanmayı umut eden diyaliz hastalarını ya da
bir annenin, tek çarenin organ nakli olduğu kalp
hastası çocuğu için yüreği ağzında beklediği o anları gösterebilsek ya da aslında başka birinin ölümüyle gelecek hayatı istemenin yaşattığı ikilemi
hissettirebilsek organ bağışı hakkında söylenecek
onca söze gerek kalmazdı. Bu yüzden 1980’lerden
beri devam eden Organ Nakli çalışmalarımızı
sizlere aktarırken, bu deneyimi yaşayan hastalarımızın seslerine kulak vermenizi istedik.Umutsuzluğu değil ümidi aşılamak istedik. Bir hayatın
son bulduğu yerde başka hayatların yeşereceğini
göstermek istedik. Çünkü; bu konu hakkında söyleyeceğimiz hiçbir söz,hayatlarının hiç beklemedikleri bir anında hastalığa yakalananların yada
daha yaşama ilk merhabasını derken hastalıkla
doğanların gerçek deneyimlerinden daha etkili
olamazdı.Bu hikayelerde; organ nakli olduktan
sonra yaşadıkları hayatın sizden, bizden farksız
olmadığını göreceksiniz. İşe girenler, mesleğini
devam ettirenler,evlenip yuva kuranlar, doğum
yapanlar, olimpiyatlara katılanlar, üniversiteye
başlayanlar… Fakat; aynı zamanda bu hikayeler
organlarıyla savaştıkları mücadeleyi kazananlara
ait. Organ beklerken yaşamını yitirenler okuduklarınızın sonunda aklınızda kalanlardan ibaret
olacak.
Maalesef; ülkemizde hala diyaliz tedavisi olan
hastalarımızdan böbrek nakli gibi bir alternatiften haberdar olmayanların bulunması,organ
nakli tedavisini umut tacirliği olarak algılayan
zihin yapılarının olması, organ bağışının hala
dinen uygun olmadığının düşünülmesi, organlarını bağışlayan bir insanın ölmeden organlarının
alınacağına dair inançların olması ve daha birçok
yanlış inanış, bu konunun hala yeterince anlatılamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Tüm
Organ Nakil Merkezlerinin olduğu gibi, bizler de
organlarınızı bağışlamanın; bedenin yok olup,
ruhun ölümsüzlüğe kavuşurken, başka bir bedene
can vermenin yüceliği demek olduğunu anlatmak
istedik. “Çorak topraklara sunulan bir avuç tazelik” demek için kapak sayfamızı hazırladık.
Birkaç yıl önce hayatını kaybeden bir kişinin
bağışladığı organlarla yaşama tutunan gazeteci
Buket AŞÇI’nın konuya dair şu cümlesiyle yazıma son vermek istiyorum. “Bir insanın en acılı
anında, bir başkasının yaşamını düşünebilmesinin bir sonucuyum.”
Melek ALKAN ÇAKMAK
3
8 Aralık 1988
Gecesinin
Heyecanından
Bugüne…
4
3 Kasım 1975’de ilk canlıdan canlıya böb-
transplantasyonu ve 1982 yılında 2594 sayılı
lunmaktadır. Bu gelişmelerle beraber diyaliz im-
rek transplantasyonu, 10 Ekim 1978’de
yasayla ölen vatandaşlarımızdan organ alımının
kanlarının da artması kronik böbrek hastalarının
Eurotransplant’tan getirttiğim böbrekle ilk ka-
kolaylaştırılması gibi çalışmalarla Transplantas-
çağın gerektirdiği imkanları yakalamasına sebep
davradan böbrek transplantasyonu, 3 Haziran
yon alanında ekip olarak ilklere imza attık. Tabi
oldu.
1979’da yasalaşan 2238 sayılı Kanuna takiben
ki; bu başarıların ardında, çok değerli hocalarım
27 Temmuz 1979’da yine Hacettepe’de bizim
merhum Prof. Dr. İhsan DOĞRAMACI’nın ve
Fakat; o dönemde ülkemizde Kronik ve Akut
ekibimizle yapılan Türkiye’de ilk kadavra böbrek
Prof. Dr. Mithat ÇORUH’un değerli katkıları bu-
Karaciğer hastalıkları ve de tümörleri de olduk-
ça yüksek oranda olmasına rağmen, bu grup
hastalara ilaç tedavisi dışında fazla bir şey yapamıyorduk. Halbuki bu hastalar için en etkin
tedavi belliydi: Karaciğer Transplantasyonu.
İşte bunun için bir konsey oluşturduk ve Gastroenteroloji Bilim Dalı’nda toplanmaya başladık. Başta değerli hocalarımız Prof. Dr. Hasan
TELATAR, Prof. Dr. Nevzat BİLGİN, Prof. Dr.
Nebil BÜYÜKPAMUKÇU, zaman zaman Prof.
Dr. Yılmaz SANAÇ ve diğer arkadaşlarımız…
Konuşmalar arasında “kara” ile başlayan bir
kelime olunca özellikle Hasan Bey bana bakar
ve “karaciğer demedik” diyerek benim bu konudaki heyecanıma ve hayallerime adeta tercüman oluyordu. Tüm gücümüzle bu konu üzerinde çalışıyorduk. Cerrahi Ekibimize de parola
olarak; “Hareket Başlıyor” cümlesini belirlemiştik. Bu parolayı alan yarım saat içinde Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Hastanesi’nde
olacaktı. İşte 8 Aralık 1988 gecesi, Hacettepe
Hastanesi Beyin Cerrahisi yoğun bakımında
beyin tümörü nedeniyle tedavi edilen bir hasta
bütün uğraşılara rağmen kurtarılamadı. Nükleer Tıp departmanında yapılan beyin sintigrafisi
Prof. Dr. Günaydın ERBENGİ ve Prof. Dr. Aykut
ERBENGİ tarafından değerlendirilerek teşhis
konuldu ve bana haber verildi. Hastayı Beyin
Cerrahisi Yoğun Bakımda değerlendirdim, saat
23.00 sıralarında da Doç. Dr. Gülnaz ARSLAN’ı
arayarak, “Hareket başladı, yarım saat içinde
bütün arkadaşlar Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Hastanesi’nde olsun” dediğimi dün
gibi hatırlıyorum. Yarım saat sonra gittiğimde
Prof. Dr. Mualla KARAMEHMETOĞLU, Doç.
Dr. Gülnaz ARSLAN, Prof. DR. Nevzat BİLGİN,
Prof. Dr. Nebil BÜYÜKPAMUKÇU, ve Gastroenterolog Halis ŞİMŞEK başta olmak üzere
herkes ordaydı. Hemen ardından daha önce
programa aldığımız Kronik Karaciğer hastası
Fuat KOÇ çağrıldı. Hastayı muayene ettik. Ben
bir ekiple Hacettepe Hastanesine bağışlanan
organı almaya giderken, diğer ekip de Fuat’ı
ameliyata aldı. Hacettepe hastanesindeki organı alarak Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi
Hastanesi’ne geldim, ameliyat devam ediyordu. Nevzat ve Nebil Beylerle birlikte ben de
girdim ameliyata. Hastanın kendi karaciğerini
uzun bir uğraştan sonra çıkararak yeni karaciğerin transplantasyonunu yaptık. Hastamızı yoğun bakıma aldıktan kısa bir süre sonra
ekstube ettik. Fuat konuşmaya başlamıştı. Çok
şükür Allah’a ki; kronik karaciğer hastaları için
de yeni bir kapı açılmıştı. Bu sadece bizim ülke-
miz için değil, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve yakın
Asya için de bir ilk oluyordu.
9 Aralık 1988’de
TRT bu olayı saat 20.00
haberlerinde “kronik karaciğer
hastalarına müjde” olarak ilk haber
şeklinde dünyaya
duyuruyordu.
İşte bu heyecanladır ki; daha sonra 15 Mart
1990’da Çocuklarda Kısmi Karaciğer, 24 Nisan
1990’da erişkinde kısmi karaciğer(Dünyada
ilk)ve 16 Mayıs 1992’de aynı vericiden hem kısmi karaciğer hem de böbrek
transplantasyonu(Dünyada ilk) yaparak birçok
hastaya tedavi imkanı sağlanmıştır. Başarı ekip
işidir. Her başarının altında ekibin imzası vardır. Bu ekibin içinde bütün Türk Milleti vardır.
Yani ülkemiz; demokratik, laik ve sosyal hukuk
devleti, bir bakıma “odun ateşinin ışığından
lazere” gelmiştir. Yani Atatürk ve arkadaşlarıyla, aziz şehitlerimizin özlediği, asrın medeniyet
düzeyine en azından Tıp ve bazı konularda ulaşabilmişiz. Elbette ki bunlar yetmez. Aslında
Türk Milleti olarak, hafta 7 gün, gün 24 saat
çalışmak durumundayız ki bir çok konuda medeniyete ulaşalım. Aksi halde medeniyet ateşi
her an bizi yakabilir de yıkabilir de. Bu konuda
üniversiteler öncü olmak zorundadır. Atamızın
mirası “Akıl ve Bilim’dir”
5
Başkent Üniversitesi
Tıp Fakültesi Ankara Hastanesi
Organ Nakli
Merkezi
Hastanemizde kan bağı olan veya eşlerden olmak
kaydıyla, kan grubu uyan, sağlık durumu
uygun, gönüllü kişilerden alınan organlarla
nakil programlarımız deneyimli ekibimizle başarı
ile sürdürülmektedir. Bugüne kadar Ankara
hastanemizde toplam 380 karaciğer, 1647 böbrek
nakli gerçekleştirdik.
6
Başkent Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı. Prof. Dr. Gökhan MORAY’ın Bölüm Başkanlığında; (Sol Baştan) Uzm. Dr. Murat GARGOURİ,
Uzm. Dr. Mahir KIRNAP, Prof. Dr. Gökhan MORAY, Uzm. Dr. Sema AKTAŞ , Uzm. Dr. Aydıncan AKDUR, Organ Nakli Koordinatörü Hatice AKKOÇ
Karaciğer nakli olmuş 380 hastanın 168’ü
çocuk, 212’i erişkin iken böbrek naklinde
1645 hastanın 162’si çocuk 1483’si erişkindir.
Maalesef Türkiye’de organ bağışının azlığı nedeni
ile birçok hastanede olduğu gibi merkezimizde
de kadavraya göre canlıdan karaciğer ve böbrek
nakli daha fazla sayıda yapılmaktadır. Organ
bağışının azlığına paralel olarak 1647 böbrek
naklinin 1337’ü canlı, 308’sı kadavra; 380
karaciğer naklinin 100’sı kadavra 282’si canlıdır.
Transplantasyonun başarısı; Yasa, Eğitim ve
Koordinasyon konularının uyumuna bağlıdır.
Temel amacımız; kadavradan organ bağışını
artırmak olmalıdır, milyonlarca insan ölmekte
ve transplant bekleme listelerinde yaşamlarını
kaybeden binlerce hastayı kurtarabilecek sağlıklı
organlar toprağa gömülmektedir.
Merkezimizde;
•Kadavradan böbrek nakli için hastaların
değerlendirilmesi ve uygun hastaların kadavra
listesine kaydı ve kadavradan böbrek nakli,
•Canlı böbrek vericisi olan hastaların verici
ve alıcı tetkik ve muayeneleri sonucu uygun
hastalarda canlı vericili böbrek nakli,
•Canlı vericisi ile kan grubu ve doku
uyuşmazlığı olan hastaların çapraz nakil
listesine alınarak benzer sorun yaşayan alıcı
verici çiftleri ile eşleştirilmesi sonucu çapraz
böbrek nakli,
•Kadavradan karaciger nakli için hastaların
değerlendirilmesi ve uygun hastaların kadavra
listesine kaydı ve kadavradan karaciger nakli,
•Canlı karaciger vericisi olan hastaların verici
ve alıcı tetkik ve muayeneleri sonucu uygun
hastalarda canlı vericili karaciger nakli,
•Kalp nakli,
•Kornea nakli uygulamaları yapılmaktadır.
Hazırlık sürecindeki tetkik, muayene ve nakil
sonrası takip işlemlerinden SGK kapsamında
fark ücreti alınmadan gerçekleşmektedir.
7
Uzm. Dr. Aydıncan AKDUR
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Genel Cerrahi Anabilim Dalı
Neden Korkuyoruz;
Bilinmeyen Yönleriyle
Organ Bağışı
‘Bırakın toprak
üzerinde bir
parçanız kalsın
ve bir insana
hayat versin...’
8
Organ Nakli; (yabancı dildeki adıyla
Transplantasyon) günümüzde başka
hiçbir tıbbi çözüm olmadığı için, bir insanın organ ya da dokularının ihtiyacı
olan başka bir insana, tedavi amacıyla nakledilmesi işlemidir. Bu sayede
ölümcül durumdaki ya da beden işlevlerinin bir kısmını yerine getiremeyen
hastanın sağlıklı bir yaşama kavuşması sağlanır.
Organ bağışı; kişi hayatta iken, serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku
ve organlarının başka hastaların tedavisi için
kullanılmasına izin vermesidir.Yasalara göre
18 veya üstünde bir yaşta olup akli dengesi
yerinde olan herkes, Sağlık Müdürlükleri veya
hastanelere ve organ nakliyle ilgili dernek ve
kuruluşlara başvurarak, iki tanıkla birlikte,
kendisi öldükten sonra organlarını bağışladığını belirten bir belgeyi doldurarak imzala-
masıyla ve bu belgeyi yetkili kurumlara teslim
etmesiyle organ bağışı yapmış olur. Bu belgeler yetkili kurumlarca hazırlanmış olabileceği
gibi, kendilerinin hazırladığı bir belge de olabilir. Ayrıca sürücü belgesi alan kişiler, belgede
“organlarımı bağışlıyorum” bölümünü işaretlemiş olmakla, organlarını bağışlar. Organlarının tümü, biri ya da birkaçı bağışlanabilir. Bu
seçenekler bağış belgelerinde vardır. Bağış
Belgesi, yetkili sağlık kuruluşlarının kayıtlarına
geçer. Kişi bu belgeyi yanında bulunduracak
olursa, ölümü halinde bağış vasiyeti yerine
getirilir. Kişi bağış kararı aldıktan sonra vazgeçebilir, bunun için belgesini imha etmesi
veya yanında organlarını bağışlamadığını beyan eden bir belge taşıması yeterlidir. Organ
bağışı yapmak istemediğini bir belge ile belirten kişiden hiçbir koşul altında organ alınması
mümkün değildir. Organ bağışlamak tam anlamıyla kişinin iradesiyle ve gönüllü biçimde
yapılan bir insani davranıştır.
ileri olanakları içerisinde laboratuar tetkikleri yaparak beyin ölümü olduğuna karar verir
ve bunu bir belge ile resmileştirir. Bu resmi
belge hazırlanmadıkça beyin ölümü kesinlik
kazanmamış sayılır ve kişinin organları asla
alınamaz.
Toplumda her ölen kişiden organ nakli yapılabilir diye bilinir ama bu durum sanıldığı gibi
değildir. Kadavradan organ nakli; genellikle
trafik kazası, kurşunlanma, beyin kanaması
vb. nedenlerle yoğun bakımda tedavisi devam
ederken, beyin ölümü denilen geri dönüşümsüz beyin hasarı gelişmiş hastaların organları
bağışlandığı takdirde yapılabilir. Kişi hastanenin herhangi bir kliniğinde bile ölmüş olsa,
solunum cihazına bağlı değilse ve beyin ölümü olmamışsa bu kişilerden organ nakli yapılamaz. Beyin ölümünde komadan farklı olarak
beyin fonksiyonları geri dönüşümsüz olarak
kaybolmuştur ve yapılacak tüm tıbbi tedaviye
rağmen kısa süre içinde tüm organlar işlevini
yitirecektir. Bu kişiler artık tıbben ölüdürler ve
bir daha hayata dönmeleri mümkün değildir.
Kalbi ve akciğerleri solunum cihazlarına ve
başka makinelere bağlı olduğu sürece çalışabilir.
Organ bağış kartı olmasına rağmen aileden
izin alınıyor olması ‘neden organ bağış kartı
dolduralım?’ sorusunu akıllara getirmektedir.
Bu kartın önceden doldurulmasının en önemli
sebebi hiç beklenmedik bir anda yakınını kaybettiğini öğrenen bir kişinin organ bağışı için
karar vermesini beklemek zordur. Yakınlar
ancak hayatta iken organlarını bağışladığını
belirten kişiler için hızlı karar verebilmektedir.
Aslında, organ bağış kartlarının, organ bağış
kampanyaları gibi çalışmaların asıl amacı
toplumu organ nakli hakkında bilinçlendirip,
bir yakınımızı kaybettiğimiz anda onun organları ile kurtulabilecek hayatların var olduğunu
daha önceden öğrenmemizi ve gerektiğinde
de bu kararın daha hızlı alınabilmesini sağlamaktır.
Beyin Ölümü Nedir?
Bir uzman heyet tarafından karar verilir. Bu
kurulda beyin cerrahi, anestezi ve reanimasyon, nöroloji ve kardiyoloji uzmanı yer alır.
Dört kişilik ekipten hiçbiri, hastayı yatıran,
durumunu takip eden doktorlardan değildir.
Organ nakli yapan ekibin içinden bir doktor da
bu dört kişilik ekipte yer alamaz.Bu ekip, fizik
muayene ile ve o ülkede o merkezde tıbbın en
‘Beyin ölümü tanısı konulan her hastanın organları alınabilir mi?’ sorusu kafaları karıştıran bir konudur. Organ nakli ile ilgili çıkartılmış
yasalarda bu durum açıkça belirtilmiştir.Ölen
kişinin üzerinden organlarını bağışlamadığına
dair bir belge çıkarsa hiçbir şekilde organları
alınamaz. Kişinin üzerinden organlarını bağışladığına dair belge çıkması halinde veya
herhangi bir belge çıkmazsa yakınlarının beyanı esas alınacaktır. Hayatta iken yakınlarına
yapmış olduğu sözlü vasiyete göre yakınları
organ bağışında bulunur veya bulunmaz. Bu
durumda yakınları olumsuz yanıt verirse hiçbir
şekilde o hastanın organları alınamaz.
İnsanları organ bağışından korkutan bir başka
konu ise bağış yapan bireyin hastane dışı ortamda hayatını kaybettiği zaman organlarının
kullanılıp kullanılamayacağıdır. Örneğin; bir
trafik kazası sırasında eğer organlarımı bağışlarsam bana gerekli müdahaleyi yapmazlar
ve organlarımı alırlar korkusu çok yaygındır.
Teknik olarak bu durum mümkün değildir.
Kalbi durmuş kadavraların organları, kalp durduktan çok kısa bir süre sonra (yarım saat,
bir saat) çıkartılmış ya da özel tıbbi önlemler alınmış olmaz ise kullanılamaz hale gelir.
Bu durum hastanede yatan hastalar için bile
güçlük yaratmaktadır, hastane dışındaki benzer durumlar pratik olarak alınmasını imkânsız
hale getirmektedir.
Birçok insan bağışladığı organların öldükten
sonra para ile veya bir menfaat karşılığında
nakil edileceğinden korkmaktadır. Bu durum
2238 sayılı yasaya göre yasaktır ve yapanlar
çok ciddi bir şekilde cezalandırılırlar. Kadavra
donörlerden elde edilen organlar Sağlık Bakanlığının Ulusal Koordinasyon Sistemi aracılığı ile ülkemizdeki tıbben acil ve doku uyumuna göre en uygun alıcıya nakledilir. Görsel
medyaya yansıyan organ ticareti haberleri tek
organını para ile satan canlı donörleri kastetmektedir. Bu durumun organ bağışı ile bir ilişkisi yoktur ve ülkemizde yasal değildir.
Organ bağışının ‘dinen bir sakıncası var
mı?’konusunda birçok kişi farklı yorumlar
yapmıştır. Ancak büyük dinlerin tamamı organ
bağışını onaylamakta hatta desteklemektedir.
Kuran-ı Kerim’de de “kim bir insana hayat
verirse onun tüm insanlara hayat vermişçesine sevap kazanacağı” beyan olunmaktadır
(Maide suresi, ayet32). Prof. Dr. Mehmet
Haberal’ın 1980 yılında yaptığı başvuru üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek
Kurulu 3 Mart 1980 tarihinde bu konu ile ilgili
bir karar almış ve bu karada organ naklinin
caiz olduğu vurgulamıştır. Bu karar tüm islam
alemine öncülük etmiştir.Karara göre;
• Zaruret (İnsanın elinde olmayarak hâsıl
olan sebep) halinin bulunması,
• Hastalığın bu yolla tedavi edileceğinin doktor tarafından onaylanması,
• Doku ve organ veren kişinin bu işlem sırasında ölmüş olması,
• Verilen doku ve organ karşılığında hiçbir
ücret alınmamış olması,
• Tedavi edilen hastanın da yapılacak nakle
razı olması durumunda caizdir, denmiştir.
Kadavra vücuduna saygı; organlarını bağışlayan kişinin organları alındıktan sonra kadavranın vücut bütünlüğü ameliyat ekipleri tarafından korunmaktadır. Ameliyat izi haricinde
vücudunda her hangi bir bozukluk oluşmaması için özen gösterilmektedir.
9
Uzm. Dr. Mahir Kırnap
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Genel Cerrahi Anabilim Dalı
Organ Bağışında
Ne Durumdayız?
Dünyada, organ nakli yapılmazsa yaşamı
ölümcül tehlike altında olan 1 milyara yakın
insan yaşamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın son
verilerine göre, bu sayının 30 binini ülkemiz
yurttaşları oluşturmaktadır. Organ bağışı ise
her geçen yıl bir önceki yıla göre yaklaşık 1.52 katı artış göstermesine ragmen bu artış halen
çok yetersiz durumdadir.
sağlanırken sadece %30’u kadavradan sağlanmaktadır. Dünya rakamlarına bakacak olursak
Karaciğer naklinde canlı vericiden yapılan nakil
sayısı; milyonda nüfus başına İspanya’da 0.6,
İtalya’da 0.3 iken, Türkiye’de 5.5 oranındadır.
Kadavra karaciğer nakil sayısı ise; milyon nüfus başına İspanya’da 23, İtalya’da 17 iken
Türkiye’de sadece 5.5 düzeyindedir.
Ülkemizde yılda maksimum 2500-3000 kişiye
kadavra ve canlı vericiden organ nakli yapılırken,
geri kalanlar maalesef kaderlerine terk edilmektedir. Yapılan nakillerin ise %70’i canlı vericiden
Böbrek nakillerinde dünyada canlı vericiden böbrek nakli sayısı; milyon nüfus başına
İspanya’da 3.4, İtalya’da 2.2 iken, Türkiye’de
17.7’dir. Kadavra böbrek nakli ise milyon nü-
10
fus başına İspanya’da 45, İtalya’da 27, iken
Türkiye’de sadece 5.7’dir. Bu rakamların bize
gösterdiği veri şudur ki; gelişmiş ülkelerdeki
nakillerde kadavradan yapılan nakiller ön plana çıkarken ülkemizde maalesef kadavra bağış
oranının çok yetersiz olması sebebiyle nakiller
canlı vericilerden yapılmaktadır.
Eldeki verilere göre;
bugüne kadar dünya genelinde
yaklaşık 470.000 böbrek,
74.000 karaciğer ve
54.000 kalp nakli yapılmıştır.
Dünya’da Organ Nakli
Eldeki verilere göre; bugüne kadar dünya genelinde yaklaşık 470.000 böbrek, 74.000 karaciğer ve 54.000 kalp nakli yapılmıştır. Organ
nakli olmayi bekleyen hasta sayisi ise 1 milyara yakındır. Bu artış hızında, ölümcül trafik
kazalarından sadece organ nakli ile iyileşecek
insanların kurtulması ve tıptaki teknolojik gelişmelere bağlı olarak daha çok hastalığa organ nakli yapılabilir olması rol oynar.
Türkiye’de Organ Nakli
Türkiye’de organ nakli ile ilgili çalışmalar
1970’li yılların başlarında, Prof. Dr. Mehmet
Haberal tarafından, Hacettepe Üniversitesi’nde
deneysel çalışmalar ile başlatıldı. 1969 yılında
biri Ankara, biri de İstanbul’da olmak üzere 2
adet kalp nakli ameliyatı gerçekleştirilmiş, ancak istenilen sonuçlar alınamamıştı.
3 Kasım 1975’te, Dr. Haberal ve ekibinin
Hacettepe Üniversitesi’nde, Türkiye’de ilk
başarılı canlı akrabalar arası anneden oğluna
yaptıkları böbrek nakliyle, Türkiye’de gerçek
anlamda organ naklinin başladığı gün olarak
tarihe geçti. Aynı ekip, 10 Ekim 1978 tarihinde “Eurotransplant” aracılığı ile yurt dışından
getirtilen bir kadavra böbrek ile ilk kadavra
kaynaklı organ nakli ameliyatını gerçekleştirdi.
3 Haziran 1979 yılında Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkındaki 2238 sayılı kanun yasalaştı. Kanunun
çıkmasından yaklaşık 2 ay sonra, 27 Temmuz
1979’ da, Dr. Haberal ve ekibi, trafik kazasında ölen bir vatandaşımızın böbreğini alarak
Türkiye’de ilk yerli kadavra kaynaklı böbrek
nakli ameliyatını gerçekleştirdiler.
Dr. Mehmet Haberal 1980 yılında, Türkiye
Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı’nı kurdu;
1985’te de Organ Nakli Hastanesi hizmete girdi. Dr. Haberal, bu tarihten sonra ekibi
ile birlikte organ nakli çalışmalarını, Başkent
Üniversitesi’nin temelini oluşturan bu vakıf
hastanesinde sürdürdü.
Bu tarihlerde kadavradan alınan böbreklerin en fazla 48 saat muhafaza edilebileceği
düşünülüyordu. Dr. Haberal Eurotransplant
aracılığı ile Türkiye’ye gelen ve soğuk iskemi
zamanı, yani saklanma süresi 111 saat olan
bir böbreği başarı ile nakletti. Bu uygulama
dünya organ nakli alanında geniş yankı uyandırdı. Böylece böbreklerin ülkeler, hatta kıtalar
arasında, uygun alıcıya ulaşmak üzere, rahatlıkla gönderilebilmesinin yolu açıldı.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Orta Doğu
ülkeleri arasında organ nakli alanında bilimsel
anlamda bir işbirliği yapılması, bu ülkelerde
organ nakli faaliyetlerinin gelişmesine, Orta
Doğu ülkelerinin seslerini tüm dünyada duyurabilmelerine yardımcı olacağını düşünen Dr.
Haberal ve arkadaşları 1987 yılında MESOT’u,
“Orta Doğu Organ Nakli Derneği’ni kurdular.
Dernek, 1988 yılında başlamak üzere her 2
yılda bir, yalnızca Orta Doğu ülkelerinden
değil, tüm dünyadaki organ nakli ile ilgilenen
bilim adamlarının katıldığı bilimsel kongreler
düzenledi.
Karaciğer nakli
Dünyada 1967 yılından bu yana karaciğer
nakli uygulamaları başlamıştı ve her geçen
yıl daha iyi sonuçlar elde edilerek devam etmekteydi. Türkiye’de de çok sayıda karaciğer
nakli bekleyen ve karaciğer yetmezliği sonucu
hayatını kaybeden vatandaşlarımız vardı.
Dr. Haberal ve ekibi, 8 Aralık 1988 tarihinde
Türkiye’nin ilk karaciğer nakli ameliyatını,
Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı
Hastanesi’nde gerçekleştirdi. Artık Türkiye’de
organ nakli uygulamaları hız kazanmış ve bağışlanan kadavra organlar hangi kentte olursa
olsun, uygun merkezlere ulaştırılarak hastalara nakledilmeye başlamıştı.
1990 yılında Dr. Haberal başkanlığında, Türkiye Organ Nakli Derneği kuruldu. Bu dernek,
her 2 yılda bir uluslararası katılımlı kongreler
düzenledi, 7.’si geçen yıl yapılan kongrelerin
dışında bir çok panel ve sempozyum da derneğin bilimsel faaliyetleri arasında yer aldı.
Derneğin temel amacı halkı bilinçlendirmekti.
Konu hakkında televizyon ve radyo programları düzenlenmesini ve bu programlara konunun uzmanı bilim adamlarının katılmasını
sağladı. Okullarda paneller düzenledi, belirli
aralıklarla organ nakli kampanyaları yapılmasını sağladı.
Bu arada Türkiye’nin değişik illerinde organ
nakli merkezleri kurulmuş ve uygulamalar
başarı ile devam etmekteydi, ancak tüm dün-
yada olduğu gibi organ bekleyen hasta sayısı
çok, ancak bu hastalara nakledilebilen organ
sayısı yetersizdi. Böbrek hastalarına kadavra
böbrek naklinin yanı sıra canlı akrabalar arası böbrek nakli seçeneği de sunulabiliyordu.
Böyle bir seçenek karaciğer hastaları için de
çok önemliydi, üstelik bu hastaların böbrek
hastalarında olduğu gibi, hemodiyaliz ya da
periton diyalizi şeklinde alternatif bir tedavi
şansları da yoktu. 1988 yılında dünyada canlı
donörden kısmi karaciğer nakli uygulamaları
başladı ve bundan 1.5 yıl sonra Türkiye’de de
ilk kez Mart 1990’da anneden çocuğa karaciğerinin bir kısmı alınarak Dr. Haberal ve ekibi
tarafindan nakledildi. Bu ameliyat Türkiye için
önemli bir dönüm noktasıydı, artık karaciğer
hastaları da sağlıklarına kavuşabilmek için
sadece kadavradan bağış beklemeyeceklerdi. Yani, hastalara canlı akrabalar arası kısmi
karaciğer nakli seçeneği de sunulmaya başlandı. Bir ay sonra aynı ekip erişkin hastada
da bu ameliyatı gerçekleştirdi. Dünyada ilk
kez, 1992 yılında karaciğer ve böbrek yetmezliği bir arada bulunan bir hastaya annesinden hem kısmi karaciğer hem de böbrek
nakli ameliyatı yapıldı. Dr. Haberal ve ekibinin
yaptığı bu ameliyat dünya literatüründe bir ilk
olarak yer aldı, daha sonra benzer uygulamalar dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılmaya
başlandı.
Bugüne kadar, toplam 1647 böbrek, 380 karaciğer hastası Dr. Mehmet Haberal ve ekibince
ameliyat edildi. Bu süreç zarfında Türkiye’de
böbrek nakli yapılan merkez sayısı 59’a, karaciğer nakli yapılan merkez sayısı 35’e, Kalp ve
Akciğer nakli yapılan merkez sayısı ise 16’ya
ulaştı. Ülkemizde 2010 yılı sonunda toplamda
yaklaşık 10500 böbrek, 1025 karaciğer nakli
ameliyatı başarı ile gerçekleştirildi.
Türkiye, şu aşamada organ nakli konusunda
bilimsel anlamda, gelişmiş ülkelerle boy ölçüşebildiği gibi, belirli konularda onların önüne
geçmiş durumdadır. Ancak bu ülkelerde de
sorun olan bir olgu, ülkemizde de karşımıza
çıkmaktadır. Organ nakli ihtiyacı duyulan son
dönem organ hastası çok fazladır ve her geçen yıl bu hastalara yenileri eklenmektedir.
Başka bir deyişle, hasta çok fakat yeteri kadar
organ yok. Bu sorun da ancak toplumumuzun
yakın ilgisiyle çözülebilecektir.
11
Ulusal
Organ ve Doku
Nakli Koordinasyon
Sistemi
Hatice Akkoç
BÜTF Ankara Hastanesi
Organ Nakli Koordinatörü
Türkiye’de ilk Böbrek Nakli 3 Kasım 1975 de
Sayın Hocam Prof. Mehmet HABERAL tarafından yapıldığında, henüz ülkemizde organ nakli
yasası yoktu. Konu hakkındaki yasal boşluk
organ nakline engel olabilirdi. Bu nedenle Prof.
Dr. Mehmet HABERAL 1979’da 2238 sayılı organ nakli yasasının çıkmasına öncülük etmiştir. Bununla birlikte Türkiye; İtalya’dan sonra,
organ nakli yasası olan 2. ülkedir. Bu kanundan
özetle bahsedersek;
ve nakli ile kan transfüzyonu bu kanun hükümlerine tabi olmayıp, yürürlükte bulunan sağlık
yasaları, tüzükleri, yönetmelikleri ve tıbbi deontoloji kuralları çerçevesinde gerçekleştirilir.
Madde 3 - Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ve satılması yasaktır.
Madde 4 - Bilimsel, istatistiki ve haber niteliğindeki bilgi dağıtımı halleri ayrık olmak üzere,
organ ve doku alınması ve verilmesine ilişkin
her türlü reklam yasaktır.
Organ Ve Doku Alınması, Saklanması
Ve Nakli Hakkında Kanun
II. Bölüm: Yaşayan Kişilerden Organ
Ve Doku Alınması
Kanun Numarası: 2238
Kabul Tarihi: 29/05/1979
Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 03/06/1979
Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 16655
I. Bölüm: Genel Hükümler
Amaç:
Madde 1 - Tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla
organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakli bu kanun hükümlerine tabidir.
Kapsam:
Madde 2 - Bu Kanunda sözü edilen organ ve
doku deyiminden, insan organizmasını oluşturan her türlü organ ve doku ile bunların parçaları anlaşılır.
Oto - grefler, saç ve deri alınması, aşılanması
12
Yaş Ve Nitelik:
Madde 5 - Onsekiz yaşını doldurmamış ve
mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku
alınması yasaktır.
Muvafakat:
Madde 6 - Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda
açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden
verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık
önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı
tutanağın bir hekim tarafından onaylanması
zorunludur.
Bilgi Verme Ve Araştırma
Yükümlülüğü:
Madde 7 - Organ ve doku alacak hekimler:
a) Vericiye, uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ile, bunun tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal
sonuçları hakkında bilgi vermek;
b) Organ ve doku verenin, alıcıya sağlayacağı
yararlar hakkında vericiyi aydınlatmak;
c) Akli ve ruhi durumu itibariyle kendiliğinden
karar verebilecek durumda olmayan kişilerin
vermek istedikleri organ ve dokuları almayı
reddetmek;
d) Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı
eşinin, vericinin organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek
ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek;
e) Bedel veya başkaca çıkar karşılığı veya
insancıl amaca uymayan bir düşünce ile verilmek istenen organ ve dokuların alınmasını
reddetmek;
f) Kan veya sıhri hısımlık veya yakın kişisel
ilişkilerin mevcut olduğu durumlar ayrık olmak
üzere, alıcının ve vericinin isimlerini açıklamamak;
Zorundadırlar.
Alınamayacak Organ Ve Dokular:
Madde 8 - Vericinin yaşamını mutlak surette
sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan organ ve dokuların alınması, yasaktır.
Tahlil Ve İnceleme Yapma Zorunluluğu:
Madde 9 - Organ ve doku alınması, aşılanması ve naklinden önce verici ve alıcının yaşamı
ve sağlığı için söz konusu olabilecek tehlikeleri azaltmak amacıyla gerekli tıbbi inceleme ve
tahlillerin yapılması ve sonucunun bir olurluluk
raporu ile saptanması zorunludur.
Organ Ve Doku Almaya, Saklamaya,
Aşılamaya Ve Nakline Yetkili Sağlık
Kurumları:
Madde 10 - Organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklinin, bu işler için gerekli uzman personele, araç ve gerece sahip
sağlık kurumlarınca yapılması zorunludur.
III Bölüm: Ölüden Organ Ve Doku
Alınması
yaptığı 9 tane bölge koordinasyon merkezi
vardır ve Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri’ne
bağlı olarak çalışmaktadır.
Ulusal Organ Ve Doku Nakli
Koordinasyonunu oluşturanlar;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Sağlık Bakanlığı
Kanun ve Yönetmenlik
Ulusal Koordinasyon Sistemi
Ulusal Koordinasyon Merkezi
Bölge Koordinasyon Merkezi
Nakil Hastaneleri
Donör Hastaneleri
Organ ve Doku Nakli Bilgi İşlem Merkezi
Bilgisayar Programı
Ulusal Organ Bekleme Listesi
Ölüm Halinin Saptanması:
Madde 11 - Bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı
düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulanmak
suretiyle, biri kardiyolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler
kurulunca oy birliği ile saptanır.
Hekimlere ilişkin yasak işlemler:
Madde 12 - Alıcının müdavi hekimi ile organ
ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve
naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm
halini saptayacak olan hekimler kurulunda yer
almaları yasaktır.
Organ naklinin yasal bir zemine oturtulmasından sonra, amaç kadavradan yapılan organ
bağışlarını artırmaktır.
Kadavradan organ nakli sayısı bir gelişmişlik
göstergesidir. Amerika ve Avrupa ülkelerine
baktığımızda milyon nüfus başına düşen organ
bağışı Amerika’da 22, Avrupa’da 33 tür. Oysa
ülkemiz de bu oran yani milyon nufüs başına düşen organ bağışı sadece 3 tür. Ülkece canlıdan
yaptığımız nakil sayısı kadavranın dört katıdır.
Organ bağışlarını artırmak için diğer ülke modellerinde de olduğu gibi, bir sisteme ihtiyacımız vardı. İşte bunun için Sağlık Bakanlığı 1
Haziran 2000 tarihinde çıkardığı Organ ve Doku
Nakli Hizmetleri Yönetmeliği ile Doku ve Organ
Nakli Ulusal Koordinasyon Sistemi’ni kurmuştur. Bu sistemin işlemesi için de Doku ve Organ
Nakli Ulusal Koordinasyon Merkezi kurulmuştur. Bu merkeze bağlı, doktor ve hemşirelerden
oluşan Organ Nakli Koordinatörlerinin görev
Nakil Merkezleri doku ve organ nakli bekleyen
hastaların tüm bilgilerini Ulusal Bekleme Listesine kaydetmek zorundadır. Ulusal bekleme
listesinde kaydı olmayan hastaya kadavradan
nakil yapılamaz. Organ nakli olmak isteyen hasta istediği nakil merkezine kaydını yaptırabilir ve
istediği zaman da nakil merkezini değiştirme
hakkına sahiptir.
Organ Dağıtımı Neye Göre Yapılır?
Organ ve doku dağıtımı, Ulusal Koordinasyon tarafından Hazırlanan ve Bakan Onayı ile
yürürlüğe giren bir Organ ve Doku Dağıtımı
Yönergesi’ne göre yapılır. Her organın dağıtım
kuralları belirlenmiştir.
Ulusal doku ve organ nakli koordinasyon merkezinde alıcı bilgileri ile donör (verici) bilgileri
eşleştirilir, organ en uygun kişiye gider ve organ nakli gerçekleşir. Donör merkezinden alıcı
merkezine ulaştırılmasında gerekli ulaşım aracının temini Ulusal Koordinasyon Merkezi’nin
sorumluğundadır.
Organ naklinin koordinasyonu ise başından
sonuna kadar Organ nakli Koordinatörlerinin
sorumluluğundadır.
Organ Nakli Koordinatörünün Görevleri
28/05/2008 tarihli Ulusal Doku ve Organ Koordinasyon sistemi yönergesine göre;
Beyin ölümü tespiti yapabilecek yoğun bakım
servisine sahip her hastanede bir organ ve
doku nakli koordinatörü ile bir yardımcısı bulunması zorunludur.
Görevleri;
• Ulusal Koordinasyon Sistemi içinde yer alan
birimler arasındaki koordinasyonu sağlamak
• Potansiyel vericiler için 24 saat icapçı olarak hazır bulunmak ve verici adaylarını tespit etmek
• Kendi merkezinde tespit edilen verici adayının yoğun bakım ünitesinde destek tedavinin sürdürülmesini sağlamak
• Beyin ölümü şüphesi halinde, Beyin ölümü
kurulunu oluşturan hekimlerin vaka başına
intikallerini ve beyin ölümü tanısının kesin
olarak konmasını, beyin ölümü tutanağının
beyin ölümü kriterlerine göre ve kurallara
uygun biçimde düzenlenmesini sağlamak
• Verici adayının ailesiyle görüşe, kanuna
göre gerekiyorsa, verici ailesinden izin almak, organ ve doku bağış belgesinin onaylamasını sağlamak,
• Organ ve dokunun çıkarılmasını ilgili cerrahlarla işbirliği yaparak organize etmek.
• Alınan organ ve dokunun ilgili alıcı merkeze naklini sağlamak, oradaki ilgili personele
ulaşarak organ ve doku ile alıcının kolayca
buluşturulmasını sağlamak,
• Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon
Merkezinden kendi merkezine teklif edilen
organ ve dokuları değerlendirmek amacıyla
ilgili transplantasyon hekimleriyle iletişim
kurarak doku veya organı kabul veya reddetmek,
• Organ nakli merkezinde bekleme listelerini
oluşturmak, güncellemek ve Ulusal Organ
ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezine bildirmek,
• Organ ve Doku kaynağı merkezlerinde beyin
ölümü oluşan her hastayı Bölge ve Ulusal
Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezlerine bildirmek,
• Potansiyel verici tespitini arttırıcı faaliyetlerde bulunmak,
• Organ bağış kampanyaları düzenlemek,
• Hastane personeline ve halka eğitim vermek,
• Organ ve doku nakli koordinatör yardımcısına organ ve doku nakli ile ilgili yaptığı
planlarda görev vermek ve kontrol etmek,
• Bakanlık tarafından organ ve doku nakli konusunda düzenlenecek her türlü eğitim ve
kampanyalara bölgesinde iştirak etmek ve
destek vermek,
ile görevli ve sorumludur.
13
Doç. Dr. Feza Y. KARAKAYALI
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Genel Cerrahi Anabilim Dalı
Organ naklinde
verici ameliyatı
“Canından can
verenler”
14
Değişik nedenlerle hayati öneme sahip organları işlev göremez duruma gelmiş hastalarda
organ nakli, hastanın hayatını kurtaracak tek
tedavi yöntemidir. Diğer tarafta, maalesef birçok insan hergün trafik kazası, beyin kanaması vs gibi nedenlerle hayatını kaybetmekte
ve vücutlarında bulunan sağlam organlar ile
birlikte toprağa gömülmektedir. Burada ideal
olan tartışmasız, ölen insanların bağışlamış
olduğu organların kullanılarak hastaların sağlıklarına kavuşturulmasıdır. Ancak gelişmiş
ülkelerde bile organ bağış oranları, organ
bağışına gereksinim duyan hastaların sayısına yetişememektedir. İşte bu nedenle canlı
donörlerin(vericilerin) kullanımı bir zorunluluk
olarak kabul edilmistir. Dünyada ilk canlı donörden başarılı böbrek nakli ameliyatı 1954
yılında Joseph Murray tarafından ABD’de
gerçekleştirilmiştir. Henüz bağışıklık sistemini baskılayacak etkin ilaçların olmadığı o
dönemde yapılan bu böbrek nakli, başarısını
alıcı ve vericinin eş yumurta ikizleri olmasına
borçludur. Dünyada ilk başarılı canlı donörden karaciğer nakli ameliyatı ise 1989 ylında
Rai tarafından gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’de
ilk başarılı organ nakli
3 Kasım 1975 tarihinde
Prof. Dr. Mehmet Haberal
tarafından, anneden
alınan bir böbreğin
oğluna nakledilmesi ile
gerçekleşti.
Prof. Haberal, ülkemizdeki ilk başarılı karaciğer nakli ameliyatını 1988 yılının Aralık
ayında gerçekleştirmiş ve bundan yaklaşık
1.5 yıl sonra Mart 1990’da Türkiye’de ilk kez
canlı donörden karaciğer nakli ameliyatını
yapmıştır. Prof. Haberal’ın Nisan 1990 tarihinde gerçekleştirdiği erişkin hasta için canlı
donörden kısmi karaciğer nakli ameliyatı ise
sadece ülkemizde değil, Avrupa, Orta Doğu
ve Afrika’daki ilk olma özelliğini taşımaktadır.
Günümüzde canlı donörden yapılan organ
nakilleri özellikle böbrek ve karaciğer için rutin bir uygulama halini almıştır. Ancak kalp,
akciğer gibi bazı organların canlı donörlerden
naklinin mümkün olmadığı ve bu organları
bekleyen hastaların tek şansının ölümden
sonra yapılan organ bağışları olduğu gerçeği
asla unutulmamalıdır.
Aslında hekimlerin hastalarını tedavi ederken
öncelikli kurallarından birisi “primum non nocere”, yani “ilk olarak, zarar vermemek” ilkesidir. Canlı donörden yapılan organ nakillerinde ise tamamen sağlıklı bir kişiye majör bir
cerrahi işlem uygulanmaktadır. Yapılan ameliyat o kişinin değil, bir başka kişinin sağlığı
ile ilgili olmakta ve bir başka kişiyi tedavi edebilmeyi amaçlamaktadır. Bu yönüyle, organ
nakilleri, özellikle de canlı donörden yapılanlar tıp alanında yer alan tüm tedavi uygulamalarından önemli bir farklılık göstermektedir.
İşte bu nedenle organ nakli kendine özel yasaları olan, farklı etik kuralların da işin içine
girdiği özel bir alandır. Burada amaç donöre
mümkün olan en az riski yüklemek olmalıdır.
Canlı vericili böbrek naklinde donörün 2 böbreğinden birisi, karaciğer naklinde ise donörün karaciğerinin sağ yada sol lobu, alıcıya
nakledilmek üzere çıkarılmaktadır. Burada
donörlerin seçimi ve ameliyat aşamasına kadar yapılan hazırlıklar çok önem taşımaktadır.
Canlı karaciğer ve böbrek donörü olabilmenin
ortak bazı özellikleri olmakla birlikte, her organ için titizlikle üzerinde durulması gereken
farklı özellikler de bulunmaktadır.
Böbrek Donörü
Sonuç olarak bu ameliyata maruz kalan böbrek vericisi hayatının geri kalan kısmına tek
böbrek ile devam edecektir. Canlı vericili böbrek nakli ameliyatlarının çok uzun zamandır
uygulanıyor olması nedeniyle bu konuda bir
bilgi birikimi oluşmuştur. Bugüne kadar yapılan çalışmalar tek böbrek ile kalmanın kişinin
hayatında bir risk faktörü olmadığını göstermektedir. Sağlıklı bir kişiden alınan sağlıklı bir
böbrek, eş zamanlı olarak ameliyata alınan ve
daha önceden yapılan çalışmalarla uygun ve
uyumlu olduğu belirlenmiş olan alıcıya nakledilmekte, böbrek nakledilene kadar sadece
dakikalarla sınırlı sürelerde bekletilmekte, bu
nedenlerle de canlı donörlerden yapılan böbrek nakillerinin sonuçları kadavra donörlerle
kıyaslandığında çok daha yüz güldürücü olmaktadır. Bu ameliyatlarda genellikle böbrek
alıcının vücuduna nakledildiğinde aynı anda
çalışmaya başlamakta, idrarın gelişi daha
ameliyat masasında iken gözlenmektedir.
Oysa kadavra donörlerden yapılan nakillerde
hastanın idrar çıkarmaya başlaması günler
hatta haftalar sonrasına kadar gecikebilmekte, hastanın bu dönemde diyaliz tedavisine
devam etmesi gerekebilmektedir.
Mevcut organ nakli yasamız, canlı donörden
yapılan ameliyatları akrabalar arasında sınırlamıştır. Ancak 4. dereceye kadar kan ve
kayın akrabalığı olması durumunda kişiler organlarını yakınlarına verebilirler. Aslında burada oldukça geniş bir akrabalık bağı ilişkisi
tarif edildiğinden, hasta ve hasta yakınlarının
birçok seçeneği değerlendirme şansı doğmaktadır. Bunun dışında eşler, evliliklerinde
2 seneyi tamamladıktan sonra birbirlerine organ donörü olabilmektedir. Bunların ötesinde
akrabalık bağı olanlar ya da akrabalık bağı
olmamasına karşın organını bağışlamak isteyenler, örneğin çok yakın arkadaş gibi, için
de Sağlık Bakanlığı denetiminde oluşturulmuş
olan etik kurullara başvurulması gerekmektedir. Etik kurulun uygun görmesi durumunda
akraba olmayanlar arasında da organ bağışı
mümkün olabilmektedir.
Böbrek naklinde önemli kuralların başında kan
grubu uyumu gelmektedir. Her ne kadar kan
grubu uyumsuz nakiller ile ilgili çalışmalar ve
uygulamalar olsa da, bu durumda organı reddetmemesi için alıcıya normalin çok üzerinde
tedavi uygulanması gerekmektedir. Bu tedaviler çok yüksek maliyetli olmasının yanı sıra
alıcıya yüklenen bazı riskleri de beraberinde
getirmektedir, üstelik sonuçlarda kan grubu
uyumlu nakillere göre daha kötüdür.
Kan grubu dışında bakılan diğer bir özellik doku uyumudur, alıcı ve vericinin doku
uyumu ne kadar fazla ise transplantasyonun
özellikle uzun dönem başarısı da o kadar iyi
olmaktadır. Günümüzde geliştirilen immünsupresif ilaçlar ile doku uyumu eskiye göre
önemini büyük ölçüde yitirmiştir.
Böbrek nakli donör adayı olarak başvuran
hastada kan grubu uyumu var, akrabalık bağı
kanunlara uygun düzeyde ise çok detaylı bir
araştırma başlatılır. Burada kritik karar ve15
rilmesi gereken noktalardan birisi de kişinin
bu kararı tamamen kendi özgür iradesi ile
hiçbir etki ve baskı altında kalmadan vermiş
olduğuna ikna olunmasıdır. Donör adayı,
tıbbi özgeçmişinin detaylı sorgulanmasından sonra (geçirdiği hastalıklar, ameliyatlar, bilinen hastalıkları, kullanmakta olduğu
tedaviler, ailesinde bilinen hastalıklar, alkol,
sigara gibi alışkanlıkları) ayrıntılı olarak tüm
organ ve sistemlerini kapsayacak şekilde
muayene edilir. Muayenenin normal olması
ve hastanın geçmişinde donör olmaya engel
olacak bir hastalığının olmaması durumunda, alıcı ile arasında doku uyumsuzluğu olup
olmadığının anlaşılması için “cross match“
adı verilen tetkik yapılır, burada donörün
kanında bulunan lenfositler alıcının serumu
ile laboratuar ortamında karşılaştırılır ve
oluşacak reaksiyona bakılır, pozitif sonuç
alınması transplantasyon için kontrendikasyon oluşturur. Kan ve idrar tahlilleri yapılır,
elektrokardiyografi ve akciğer grafisi çekilir.
Böbrek fonksiyonlarını daha iyi değerlendirebilmek amacı ile 24 saat idrarı toplanır, kreatinin klerensine ve idrarda protein kaçağının
olup olmadığına bakılır. Adım adım devam
edilen bu testlerde aday sağlıklı bulunursa
daha ileri tetkiklere geçilir, sintigrafi ile her 2
böbreğin süzme fonksiyonu ayrı ayrı değerlendirilir. Kontrastlı çekilen karın bilgisayarlı
tomografisi (BT) ile hem karın içi diğer organlar değerlendirilirken, hem de böbreklerin yapısı, damarları, boşaltım sistemleri ile
ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılmış olunur. Son
yıllarda BT anjiyografi, hem konvansiyonel
anjiyografinin, hem de intravenöz pyelografinin yerini alan tetkik olmuştur. Gereken durumlarda daha ayrıntılı bir değerlendirme için
donör adayı kardiyoloji, göğüs hastalıkları,
kadın doğum hastalıkları, üroloji, psikiyatri
uzmanları tarafınca da muayene edilir. Sayılan tüm bu tetkik ve incelemelerin normal olması durumunda kişinin böbrek nakli donörü
olabileceği kabul edilir.
Canlı donör olabilmek için 18 yaşını doldurmuş olmak ve zeka düzeyinin kendi kararlarını verebilecek düzeyde olması gerekmektedir.
Üst yaş sınırı ise tartışmalıdır, yukarıda sayılan tüm tıbbi incelemelerden sorunsuz olarak
geçmiş tüm erişkinler canlı donör adayı ola16
rak kabul edilebilirse de, artan yaş ile birlikte
organların da yaşlanacağı gerçeği göz ardı
edilmemelidir. Böbrek fonksiyonları tamamen
normal olsa da diyabetik olmak kişinin böbrek donörü olması için kontrendikasyondur.
Eskiden kesin kontrendikasyon olarak kabul
edilen hipertansiyon varlığı, böbrekte taş varlığı günümüzde belli şartlarda kabul edilebilir
özellikler arasında kabul edilmektedir. Bunların dışında donör adayında enfeksiyonların
varlığı, özgeçmişinde malignansi tanısı almış
olması, yine donör olmasını engelleyecek
faktörlerdir.
İlk laparoskopik donör nefrektomi ameliyatı
1995 yılında Ratner ve ark tarafınca gerçekleştirilmiş, aradan geçen yıllar içinde birçok
merkezin uyguladığı bir ameliyat yöntemi
olarak kabul görmüştür. Bu yöntemi benimseyen merkezler, ameliyat sonrası ağrının
daha az olduğunu, hastanede yatış ve kişinin
işine dönüş süresinin kısaldığını ve özellikle
de kozmetik sonuçların çok daha iyi olduğu
iddiaları ile yöntemi savunmuştur. Ancak bizim de genel olarak uyguladığımız, küçük insizyon ile yapılan açık donör nefrektomilerde
de sayılan bütün bu avantajlar geçerli olmakla
birlikte, gerek donör gerekse çıkarılan böbrek
açısından daha güvenli bir cerrahi prosedür
uygulanmış olmaktadır.
Karaciğer Donörü
Karaciğer nakli bekleyen hastaların böbrek
hastalarına göre önemli bir dezavantajı vardır, bu hastalar için hemodiyaliz ya da periton
diyalizi gibi alternatif bir tedavi yöntemi olmadığından kendilerine uygun bir organ bulunup
nakil yapılmazsa, yaşamlarını kaybetme gerçeği ile karşı karşıya kalmaları kaçınılmazdır.
Kadavradan karaciğer nakli bekleyen hastaların büyük çoğunluğu bekleme döneminde
hayatlarını kaybetmektedir, bu sorun organ
bağışı oranlarının çok düşük olduğu ülkemizde büyük önem kazanmaktadır. Yani burada
canlı donörlerin varlığı gerçek anlamda hayat
kurtarıcı olmaktadır. Bu yöntemle alıcının genel durumu çok bozulmadan, planlı ve hazırlıklı bir ameliyat yapılması da sağlanmış olacağından ameliyatın başarı şansı artmaktadır.
Canlı vericili karaciğer naklinde böbrek donörlerinde sayılan genel prensiplerin hepsi
geçerlidir, ancak karaciğer nakli ameliyatı
çok daha majör ve komplike bir cerrahi işlemdir. Karaciğer donörlerinde de kan grubu
uyumu aranmakla birlikte, doku grubu uyumu aranmaz. Böbrek nakli donörlerinden
farklı olarak, burada 2 adet organın birisinin
alınması söz konusu değildir, tek olan organ
ikiye bölünerek bir kısmı nakledilmek üzere çıkarılmaktadır. O nedenle hacimsel bazı
hassas hesaplamalar devreye girer, çıkarılan
ve nakledilecek karaciğer dokusu, alıcının vücud ağırlığına göre hesaplanmalıdır, olması
gerekenden daha küçük hacimde greftin çıkarılması ve nakledilmesi, alıcıda “small for
size sendromu” gibi hayatı tehdit edebilecek
komplikasyonları beraberinde getirebilir. Tabi
alıcıya yeterli hacimde greft çıkarılırken daha
önemlisi, donörü riske sokmayacak düzeyde
karaciğer dokusunun geride bırakılmasıdır.
Bu hacim ölçümleri BT eşliğinde gerçekleştirilir. Genel kabul edilen oranlar alıcıya kendi vücud ağırlığının en az %1’i kadar greftin
nakledilmesidir, yani 70 kg bir alıcı varlığında
700 gr kadar karaciğer greftinin nakledilmesi
gerekmektedir. Donörün riskinin azaltılması
içinde karaciğerin en az %35’inin geride bırakılması gerekir. Ayrıca karaciğerin vasküler
ve biliyer anatomisinde de çok çeşitli varyasyonlarla karşılaşmak mümkündür, bu anatomik varyasyonların bazıları kişinin karaciğer
donörü olarak kullanılmasını engelleyecek
düzeyde olabilir. Karaciğer donörü olarak
başvuran hastaların büyük çoğunluğu bu
detaylı tetkikler sırasında elenmektedir. Bütün bu aşamalardan geçen donör adaylarına
son olarak karaciğerin histopatolojik yapısını
değerlendirmek amacı ile karaciğer biyopsisi
yapılır. Her ne kadar bazı transplant merkezleri bu aşamayı sadece şüphelenilen olgularda yapmayı tercih etse de, viral hepatitlerin,
kronik hastalıkların çok görüldüğü Türkiye
gibi ülkelerde biyopsinin rutin yapılmasının
daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Edindiğimiz tecrübelerde bu düşüncemizin doğruluğunu kanıtlamaktadır.
Karaciğer donör cerrahisi ciddi morbidite
hatta mortalite riski taşıyan majör bir cerrahidir. Karaciğer donör cerrahisinin öngörülen
mortalite riski %0.5 kadardır, ameliyat sonrası
komplikasyon riski ise %20-30 kadar ola-
BÜTF’de
şu ana kadar
1337 canlı donörden
böbrek nakli,
ayrıca 280 canlı donörden
karaciğer nakli ameliyatı
gerçekleştirilmiştir.
bilmektedir. Potansiyel donör adayları bu
ameliyat sonrası görülebilecek komplikasyonlar ve riskleri açısından çok detaylı bir
şekilde aydınlatılmalıdır. Verici adayları hazırlık tetkiklerinin herhangi bir aşamasında
bu kararlarından vazgeçme hakkına sahiptir
ve böyle bir durumda kararlarına saygı göstererek kendileri desteklenmelidir.
BÜTF’de şu ana kadar 1337 canlı donörden böbrek nakli, ayrıca 280 canlı donörden karaciğer nakli ameliyatı gerçekleşti-
rilmiştir. Canlı donörlerin yaklaşık %75’i
alıcının 1. derece akrabası, çoğunluklada
anne yada babası oldu. Donörlerin hastanede kalış süresi ortalama 7 gündü ve
ortalama ameliyat süreleri 325 dakikaydı,
%93 donörde ameliyat sırasında kan transfüzyonu gereksinimi olmadı. Donörlerin
hiçbirinde mortalite gözlenmemiş olmasına karşılık, canlı karaciğer donörlerimizde
%9,8 oranında ameliyat sonrası dönemde
morbidite saptanmıştır.
Canlı donör cerrahisinde ödün verilmemesi
gereken ilke donörün asla riske atılmamasıdır. Hazırlık aşamasında saptanan en ufak
sorun, eğer donöre yüklenen riski artırma
ihtimali taşıyorsa ameliyat tereddütsüz
iptal edilmelidir. Amaç canlı donörlerden
yapılan organ nakillerini değil, beyin ölümü
gerçekleşen kadavra donörlerden organ
bağışı oranlarını artırmak olmalıdır. Ancak
canlı donör organ nakli seçeneğinin hayat
kurtarıcı bir tedavi yöntemi olabileceği de
unutulmamalıdır.
17
şumunu önlemek bize yardımcı olacaktır. Hepatit B veya C; uyuşturucu bağımlıları arasında
enfekte iğnelerin paylaşılmasıyla, kan transfüzyonu, nadiren diğer salgılarla ya da cinsel yolla
virüslü kişilerden bulaşır. Tüm bunlara dikkat
etmemizin yanında Hepatit B için tüm yeni doğan bebeklerin ve Hepatit B olmayan kişilerin
aşılanması bize bu konuda yardımcı olacaktır.
Karaciğer Sirozu
Siroz, yaşamı tehdit eder nitelikte karaciğerin
geri dönüşümsüz hasarlanmasıdır. Yukarıda
bahsettiğimiz nedenler zamanında giderilmez
veya tedavi edilmezse, siroz ortaya çıkar ve
hastalığın seyrini değiştirmek için genellikle çok
geç kalınmış olunur.
Yorgunluk, uykuya eğilim, gözlerde sararma,
idrar renginde koyulaşma, ayaklarda şişkinlik, kaşınma genellikle başlangıç belirtileridir.
Hastalığın daha ileri dönemlerinde, kan kusma,
karında su toplanması nedeniyle (asit), bilinç
durumunda bozulma ve koma, yoğun sarılık ve
böbrek fonksiyonlarında bozulma, kanamaya
eğilim gibi yaşamı tehdit eden birçok komplikasyon ortaya çıkabilir.
Sirozun erken döneminde olan bir kişi, gastroenteroloji uzmanları tarafından başlanan uygun
bir tedaviyle ve düzenli kontrollerle (1-3 ayda
bir) uzun yıllar boyunca yaşamını sürdürebilir.
Bu aşamada sağlıklı beslenme çok önemli bir
yer teşkil etmektedir. Sirozun çok ileri evresi dışında yağlı gıda ve proteinlerden tamamen kaçınma gerekliliği kilo kaybı ve sağlığın daha hızlı
bozulmasına sebep olduğundan oldukça zararlıdır. Aşırı fiziksel aktiviteden kaçınılmalıdır.
Karaciğer Nakli
Karaciğer nakli, hayat kurtarıcı bir girişimdir.
Hasta karaciğerin sağlam bir karaciğer ile değiştirilmesi anlamına gelir.
Sağlam Bir Karaciğer İçin Elimizdeki
Kaynaklar Nelerdir?
Nakil için karaciğer, iki tip kaynaktan (kadavra ve canlı) alınabilir. Kadavradan karaciğer
nakli, bir kaza sonucu veya hastalık nedeniyle
beyin ölümü kesin olarak saptanmış hastaların
varlığında gündeme gelir. Bu kişilerin ailesiyle
görüşülerek organ bağışı için izin alındıktan
sonra karaciğer takılmak üzere kullanılabilir.
UKS (Ulusal Koordinasyon Sistemi) ile koordine sürdürülen çalışmalar sonucunda en uygun
alıcılar (kan grubu uyumu, bekleme listesinde
geçen süre ve gereksinimin aciliyetine göre)
belirlenerek karaciğerin ilgili merkeze gönderilmesi sağlanır.
Maalesef ülkemizde kadavradan organ
bağışı son derece az olduğu için uzun bekleme listeleri vardır. Canlıdan karaciğer nakli,
karaciğerinin bir kısmının alınmasında sağlık ve
hukuki açıdan mahsur olmayan kişilerin varlığında gündeme gelir. Bu işlemin gerçekleştirilebilmesi için alıcı ve verici (donör) arasında 4.
dereceye kadar kan ve hısım akrabalığı olması
gerekir. Akrabalığın olmadığı ancak uzun süreli
tanışıklık ve dostluk hallerinde durumun değerlendirilebilmesi için Sağlık Müdürlükleri bünyesinde yapılandırılan etik kurulların onayının
alınması zorunludur.Organ, hiçbir şekilde para
ile alınıp satılamaz. Bu kanunen yasaktır.
Karaciğer Hastasının Nakil Öncesi
Değerlendirilmesi
Karaciğer sirozu olan ve ömrünün bir yıldan
daha az kaldığı tahmin edilen her hasta nakil
için değerlendirilmelidir. Nakil kararı alınan bir
hastanın ameliyat öncesi durumu ne kadar iyiyse, cerrahi o kadar iyi sonuç verir. Bu nedenle,
doğru zamanda yapılan bir nakil iyi sonuçlar
elde etmede esastır. Bu şartlarda yapılan bir
ameliyat ile yaklaşık %80 başarı oranı elde etmek mümkün olacaktır.
Karaciğer nakli kararı alınan bir hastanın değerlendirilmesi genellikle hastanede 5-7 gün
sürer. Hastanın nakil için uygun olup olmadığının belirlenmesi için kalp, akciğerler, böbrekler
ayrıntılı kan tahlilleri ve radyolojik görüntüleme
yöntemleri ile değerlendirilir. Tıbbi değerlendirme dışında psikiyatri uzmanı tarafından da
onay alındıktan sonra hasta ve ailesi ameliyat,
hastanede kalma, cerrahiden sonraki muhtemel seyir, izlem ve hastalık sonrası bakım ile
ilgili olarak bilgilendirilir.
Ameliyat Süreci
Başarı oranı yüksek olmasına rağmen yine de
oldukça zor bir ameliyat olup ortalama 6-12
saat arası sürer. Hasta karaciğer tamamı ile
çıkarılıp yerine sağlam karaciğer konulur. Ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesine alınan
hasta eğer her şey iyi giderse 1-2 gün yoğun
bakımda kaldıktan sonra servise alınırlar ve
burada da ortalama 10-15 gün kalıp taburcu
edilirler.
Karaciğer Nakli Sonrası Hastayı Neler
Bekliyor?
Hem canlıdan hem kadavradan yapılan nakillerde takılan karaciğeri vücut yabancı madde
olarak algılamaktadır. Bu nedenle bağışıklık
sistemimiz takılan bu karaciğeri reddetmeye
çalışacaktır. Bu nedenle ömür boyu bağışıklık
sistemimizi baskılayan ilaçlar kullanmamız gerekecektir. Düzenli aralıklarla yapılan kontrollerde bu hastaların almaları gereken ilaç dozları kendi doktorları tarafından ayarlanır. Aksi
söylenmedikçe hiçbir ilaç kesilmemeli ve dozu
değiştirilmeden kullanılmalıdır. Ancak bağışıklık
sistemini baskılayan bu ilaçlar kişiyi enfeksiyonlara karşı biraz daha duyarlı hale getirebilir.
Gribal durum veya yeni başlayan ishal gibi hafif
şikâyetlerde bile bu yüzden doktorunuza danışılması gerekecektir.
Nakil Sonrası Yaşantınız Nasıl Olacak?
Karaciğer naklinin temel amacı, kişiyi normal,
aktif, üretken hayatına geri çevirmektir. Organ
nakilli hastalar kendilerini yeniden doğmuş olarak nitelendirirler ve yepyeni bir hayata başladıklarını düşünürler. Birçoğu ameliyat gününü
‘Transplant Doğum Günü’ olarak kutlarlar. İyileşmenin haftalar süren bir süreç olduğunu anlamak büyük önem taşır. Yaklaşık üç ay süren ilk
hassas devrenin son bulmasıyla neredeyse bütün karaciğer nakilli hastalar hastalık öncesi yaşamlarına (iş veya okul) geri dönerler. Karaciğer
nakli sonrası hamilelik ve doğum mümkündür.
Transplantasyon Ekibinizle İletişim !!!
Bu sizin ana sorumluluğunuzdur. Siz ve nakil
ekibiniz ile diğer doktorlar arasındaki iletişim
daima iyi olmanız için zorunludur. Bütün size
bakan doktorların nakil ameliyatınızın, aldığınız
ilaçların ve sağlıklı kalmak için almak zorunda
olduğunuz önlemlerin bilincinde olduğundan
emin olun. Vücudunuzda meydana gelen her
tür yeni belirti ya da yan etki mutlaka kaydedilmelidir. Vücudunuzu iyi tanıyın ve değişiklikleri
doktorunuza söylemeyi unutmayın
19
ÇAĞIN SIĞIN
30 yaş
Karaciğer Nakli
Yaşamın Kıyısından Olimpiyat Şampiyonluğuna
24 yıllık meslek hayatımda inanılmaz yaşam öykülerine tanık oldum. Her biri apayrı bir yaşam öyküsü sizlere aktaracağım. Yıllar
önce kimi, kronik böbrek hastası kimi, kronik karaciğer hastası, kimi lise öğrencisi kimi doktor. Kimi başarılı bir öğrenciyken,
kimi başarılı bir bilim adamı idi. Ama Hepsinin ortak bir özelliği vardı, o da organ nakline olan ihtiyaçları. Bu yüzden yolları
Başkent Üniversitesinde kesişti. Hepsi de yitirdikleri sağlıklarına Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sihirli parmaklarında kavuştular.
Sadece sağlıklarına kavuşmadılar okullarına, işlerine geri döndüler. Kaldıkları yerden yaşama döndüler. Yıllar geçti hepsinin
yolu tekrar Başkent Üniversitesinde kesişti. Bu sefer kavuştukları sağlıklarını ispatlarcasına, Transplantasyon olimpiyatlarında
buluştular. İlk olimpiyat serüveni 1999 Eylül’de başladı. Türkiye adına sadece Başkent Üniversitesi’nden hastalar katılmakta idi.
Daha doğrusu hasta değil organ nakli olmuş sağlıklı kişilerin katıldığı olimpiyat oyunlarıydı.’’Dünya Transplant Oyunları’’ yıl 1999,
Macaristan (Budapeşte). Daha sonra yine Türkiye’den sadece Başkent Üniversitesin katıldığı 2000 Şubat 1. Ortadoğu Transplant
Oyunları, 2001’de Dünya Transplant Oyunları (Cobe), 2001 Kasım da BÜTF Transplant Oyunları (Ankara), 2002 Avrupa Trasplant
oyunları(Macaristan ) ve en son , savaşlar yüzünden ara verilen ve 2007 Ekim’de Kuveyt 2. Ortadoğu Transplant Oyunları.
Katıldığımız tüm olimpiyatlarda hemen hemen her dalda yarışmacımız vardı. Atletizm (uzun atlama, maraton) gülle atma, yüzme,
tenis, masatenisi ve bowling. Kiminde derecemiz oldu kiminde olmadı. Ama asıl derecemiz, bu olimpiyatlardaki dayanışma ve
başarı öyküleri olmuştur. İşte buna bir örnek;
20
Tanıdığımda henüz 17 yaşında, yakışıklı bir
genç idi. Yerinde duramayan sosyal ve sportmen bir çocuktu. Çağın ailesiyle Bursa’da
yaşamaktaydı. Maalesef hastalığı nedeniyle
öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Annesi
ve babasının gözünün nuru olan, her şeyden
sakındıkları evlatları Çağın’ın karaciğerini,
“Allagille sendromu” denilen bir hastalık bitirmişti. Bir an önce karaciğer nakli olması
gerekiyordu. Anne baba yıkılmıştı hayatları
birden altüst olmuştu. Ne demekti karaciğer
nakli? Anne baba hemen bu ameliyatın nerde nasıl yapılmakta olduğunu araştırmaya
başladılar. Araştırma sonucunda yurtdışına gitmeye gerek olmadığına karar verdiler.
Bu ameliyatları başarıyla yapan, Türkiye’de
ve Dünya’da ilk’leriyle ünlü biri vardı, o da
Türkiye’de ilk defa karaciğer naklini yapan
ve bu işi dünyaya öğreten Prof. Dr. Mehmet
Haberal’dı. Ve yolları 1999’un Ocak ayında
Başkent Üniversitesi’ne başvurdular. Prof.
Dr. Mehmet Haberal anne-babaya bilgi verdi; ya kadavradan ya da canlıdan karaciğer
nakli olması gerekiyordu. Maalesef ülkemizde şimdi olduğu gibi, o zaman da kadavradan bağış yeterli olmadığı için kadavrayı
bekleyemezlerdi. Yapılan tetkikler annenin
karaciğerinin uygun olduğunu gösterdi. Anne
Nursun Sığın ve baba Esat Sığın önce Allaha
sonra Prof. Dr. Mehmet Haberal ve ekibine (o
zaman uzman olan şimdi prof. olan Gökhan
Moray da vardı bu ekipte ) emanet ettiler biricik oğullarını. Ve 7 Ocak 1999’da annesinin
karaciğerinden kısmi karaciğer nakli yapıldı.
Kısa süre sonra sağlığına kavuşan Çağın tüm
hastanenin sempatisini kazandı. Hastaneden
taburcu olurken bir yıldız olarak taburcu oldu.
Yarım kalan öğrenimine devam etti liseden
dereceyle mezun oldu. Nakil olalı henüz 9
ay olmuştu ki Budapeşte’ de Dünya Transplantasyon Oyunlarına katıldı. Yüzme dalında
hem ülkemizi hem de Üniversitemizi temsil
etti. Tabi ben onların koruyucu annesi gibi
gittiğimiz ülkelerde mutlaka yedikleri içtiklerine bakarım ilaçlarını alıp almadıklarını kontrol
ederdim. Çağın uyarılarım nedeniyle benden
bıkmıştı (!)
2000 1.Ortadoğu Transplant Oyun’larında
Kuveyt’te yüzme performansında gösterdiği
başarıyla altın madalya almayı hak kazandı.
Çağın 1. Kulvarda yüzerken ben kendimi kaybetmiş vaziyette, “hadi Çağın!, hadi Çağın”
diye bağırdığımı Çağın da bende hiç unutmayız. Der ki “Hatice abla yüzerken derinden bir
ses geliyordu hadi Çağın, hadi Çağın! o sen
miydin?” Ve o heyecanın sonunda Çağın altın
madalyayı aldı. Nerden nereye… İşte bu nedenle yazımın başlığını ‘’Yaşamın Kıyısından
Olimpiyat Şampiyonluğuna’’ koydum.
yor, sık saık hastaneye yatmak zorunda kalıyor. Giderek güçlü psikolojisi de fire vermeye
başlıyor, manik- depresif ataklar geçiriyordu. Herkes Çağın için çok endişeleniyordu.
Umutlar yitirilmişti.
Derken 24 Eylül 2002 de Adana Çukurova
Üniversitesinden gelen bir haberle umutlar
tekrar yeşerdi. Çukurova Üniversitesi’nde
beyin ölümü gerçekleşen bir vatandaşımız
organlarını bağışlamıştı. Hayat öyle bir çelişkiydi ki; kiminin yaşamının son bulduğu nokta, başkaları için yeniden yaşamın başlangıcı
olmaktaydı. Organlarını bağışlayan bu değerli insan sayesinde, tekrar nakil oldu. Çağın
ikinci kez sayın Hocam Prof. Dr. Mehmet HABERAL ve ekibi sayesinde sağlığına kavuştu.
Artık Çağın eski Çağın olmuştu. Hem fizyolojik hem de ruhsal olarak artık iyiydi. Artık
hayatında karamsarlığa hiç yer yoktu. Çağın
için yaşama dair ne kadar güzel şeyler varsa hepsini gerçekleştirmeliydi. Öylede oldu.
Önce yarım kalan eğitimini tamamladı.2004
yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Bankacılık
Bölümünü kazandı. Mezun olur olmaz 2007
de bir özel şirket de işe başladı. Sıra evlenmekteydi. 2008’de dünyalar güzeli Merve’ye
aşık oldu. Çağın zamanın değerini çok iyi biliyordu o yüzden hiç vakit kaybetmeden 2008
de aşklarını evlilikle pekiştirdiler. 2009’da da
Çağın için her şey her zaman yolunda gitmedi. 2000-2001 yıllarında Üniversite okumak
için Kıbrıs’a gittiğinde sağlığında bozulmalar
oldu. Bu nedenle Kıbrıs’tan öğrenimini tamamlamadan geldi. Anneden aldığı karaciğer
artık kronik sürece girdiğinden Çağın’ın tekrar karaciğer nakli olmak zorunluluğu ortaya çıktı. Ama ailede başka karaciğer vericisi
bulunmadığından, çare kadavradan karaciğer
nakliydi. Hiç unutmuyorum değerli hocam
Sayın Mehmet Haberal, Çağını karşısına
aldı “ Bak Çağın önemli olan sensin, karaciğerini düşünme artık sana yeni karaciğer
takacağım, ancak bana söz ver hiç moralini bozmayacaksın”dedi.Ve Çağın söz verdi.
“Ben size inanıyorum” dedi. Tam bir yıl sürdü
Çağın’ın kadavradan karaciğer bekleyişi. Hiç
kolay olmadı. Çağın’ın sık sık sağlığı bozulu-
dünyalar güzeli ARES adında bir oğulları oldu.
Çağın’ın yaşadıklarına en yakın tanık olarak
hala inanamıyorum. Çağın’ın yaşama sevinci
ile Değerli Hocam Mehmet Haberal‘ın bu işe
olan inancı birleşince ortaya bu başarı öyküsü çıkıyor. Küçücük yaşından itibaren çok
bedel ödeyen Çağın iki kez yaşamın kıyısından ölüme meydan okudu. Artık üç kişilik bir
aileydi onlar. Kendi deyimiyle’’ Mucize Çocuk
Çağın’’ şimdi ikinci çocuğun planlarını yapmakla meşgul.
‘’Yaşamak Güzel
Yaşatmak Sonsuz’’
Hatice AKKOÇ
BÜTF Ankara Hastanesi
Organ Nakli Koordinatörü
21
Organ Nakli Bölümü’müzde Sağlık Kanıtı Bir Çalışan
SABAHAT ÖZDEMİR
42 yaş
Karaciğer Nakli
Organ Nakli Bölümü’müzde Sağlık Kanıtı Bir Çalışan
Sebahat Başaran Haymana’da yaşayan,
Bahar ayı yeniden doğuşunun simgesi oldu.
mekten daha kötü olamazdı diye düşünüyor-
çiftçilik yapan bir ailenin 7 çocuğundan
1990 yılının bir nisan günü hastanemi-
du. Sebahat yaklaşık 6,5 saat sürecek olan
beşincisiydi. İlkokul üçüncü sınıfa giderken
ze gelen kadavradan alınmış bir karaciğer
ameliyata girdi. Ardından yoğun bakıma alın-
karnı şişmeye başladı. Bulantı, kusmalar,
Sebahat’ın son şansıydı. Babası Hamdi Bey
dı. Hızla iyileşme belirtileri gösterdi. Beşinci
burun kanamaları, karın ağrıları baş göster-
bir süre düşündükten sonra tüm olasılıkları
gün yoğun bakımdan çıkartıldı. Transplantas-
di. Getirildiği Hacettepe Üniversitesi Has-
gözden geçirdi ve bu son şansı denemeye
yon servisinde bugün bile anımsadığım 407
tanesinde “sarılık “ tanısı konuldu ve 1989
karar verdi. no’lu odaya yatırıldı.
karaciğer biyopsisi ile kesin tanı konuldu:
Babası kızını zaman yitirmeden hastanemize
53 gün boyunca Sebahat’a çok özenli bir
“Wilson Sirozu”. Yani tedavisi olmayan ve
getirdi. Karaciğer naklinin ne olduğunu bilme-
gözlem, bakım ve tedavi uygulandı, refakatçi
tek çarenin karaciğer nakli olduğu bir has-
yen bilmek de istemeyen Sebahat, kendisine
ve ziyaret yasaktı. Sebahat buna karşın tüm
talık.
yapılacak şey ne olursa olsun, ölümü bekle-
kurallara tedaviyi reddetmeden büyük bir
yılında Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan
22
ölümün eşiğinde olduğunu bildiği bir kızla evlenme cesareti gösteren Cevdet Özdemir ile
evlendi ve ikinci mutluluğunu 10 Kasım 1993
tarihinde yaşadı. Üç kilo ikiyüz gram ağırlığında bir oğlan dünyaya getirdi. Adını Ogün
koydular. Ogün şimdi 18 yaşında.
hal doktorlarımıza donör bilgilerini aktardım.
Ekip hemen karar verdi ve karaciğeri alıp
Sebahat’e nakledeceklerdi. Yıllardır Organ
Nakli Koordinatölüğü yapmaktayım o kadar
çok organ nakli organizasyonu yaptım ki;
ama her halde en heyecanlı ve duygulusuydu
Sebahat’in karaciğer nakli. Uzun ve meşak-
uyum gösterdi. Farklı düşünüyordu, Sebahat.
Çünkü ameliyat öncesi yaşadığı sıkıntıların
hiç biri kalmamıştı. Artık iyileşeceğine inanıyordu. Geleceğe yönelik planlar yapmaya
başladı. Biz ise Sebahat’ı ödüllendirmek için
yasak olmasına karşın sıkı bir izolasyonla
nişanlısını ona on dakika da olsa gösterdik
(Bunu Sebahat’la benden başka kimse bilmiyordu).
Sebahat taburcu olduktan bir süre sonra, 16
Ocak 1991’de hastanemizde sekreter olarak işe başladı. Dokuz ay kendisine ayrılan
lojmanda yaşantısını sürdürdükten sonra,
Ancak 21 yıl sonra yani 2011 de sağlığında
problemler olmaya başladı. Artık karaciğerindeki sorun maalesef kronik bir sürece girmişti. Medikal tedavilerle geçen bir yıldan sonra
ikinci kez karaciğer nakli olması gerekmekteydi. Önce canlıdan verici araştırıldı ancak
tüm kardeşler tarandı yeğenlere bakıldı. Hiç
biri olmadı. Sebahat hiç umudunu yitirmedi.
O gülen yüzü hiç asılmadı. Aslında beklediği biri vardı. Gözyaşını hep içine akıttı. Derken bir gün Sebahat’i yoğun bakıma aldık,
durumu iyi değildi, elimi tuttu: “Hatice abla
beni bırakma, ben iyi değilim” dedi. Dışarıya çıktım yüksek sesle ağlamaya başladım.
Beraber çalıştığı doktor arkadaşları, hemşireler, personeller… Hep beraber ağlıyor
ve dua ediyorduk. O gün (3 Haziran 1911)
saat 18.30 da hastaneden çıkıp eve giderken,
telefonum çaldı. Arayan Bölge Doku ve Organ Nakli Koordinasyon Merkezi’ydi. Ankara
Numune Hastanesinde beyin ölümü gerçekleşen bir vatandaşın yakınları organlarını bağışlamıştı. Sebahat için beklenilen karaciğer
bu olabilirdi. Allah’ım bu bir mucizeydi. Der-
katli bir ameliyattan sonra nakil gerçekleşti.
Sebahat hızla iyileşmekteydi ve ikinci kez hayata merhaba demişti. 13 Temmuz’da Taburcu olan Sebahatimiz 26 ekim 2011 de tekrar
Transplantasyon katında görevine başladı.
Takılarını taktı eski süsüne kavuştu.
Sebahat, Cevdet ve oğulları Ogün, şimdi
birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürüyorlar. Bu mutluluk Sebahat ve ailesini de
içine alan bir ekibin zaferiydi. Zaferin gizi ise
bilim ve namuslu bilim insanlarına inanmak
ve güvenmekti. Sebahat ve ailesi hekimlerine
inanarak, güvenerek savaşım vererek bunu
başardılar. Çehov’un dediği gibi:
“Hayatınızın sonuna dek
yaşamadıkça şansınızdan
şikayet etmeyin.”
Hatice AKKOÇ
BÜTF Ankara Hastanesi
Organ Nakli Koordinatörü
23
Başkent Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Bilim Dalı: Prof. Dr. Siren SEZER’in bölüm başkanlığında; oturanlar sol baştan; Uzm. Dr. Mehtap
ERKMEN UYAR, Prof. Dr. Siren SEZER, Doç. Dr. Emre TUTAL, ayaktakiler sol baştan; Hemşire BedriyeERTEN, sekreter Gülsevin YURTKULU,
Uzm. Dr. Ayşe Zeynep BAL, Uzm. Dr.Bahar GÜRLEK DEMİRCİ
Son Dönem
Böbrek Yetersizliği,
Nedenler ve Tedavi
Seçenekleri
24
Böbreklerin ana görevleri
vücudun su, elektrolit ve
mineral içeriğini düzenlemek,
metabolizma sonucu ortaya
çıkan atık maddelerle
yabancı maddeleri vücuttan
uzaklaştırmak ve bir takım
enzimleri ve hormonları
üretmek ve salgılamaktır.
İnsan vücudunda, normalde
iki böbrek bulunur, ancak
sağlıklı olan ve yeterli çalışan
tek bir böbrek de vücudun tüm
gereksinimlerini rahatlıkla
karşılayabilir. Böbreklerin
çok çeşitli hastalıklara bağlı
olarak bu görevlerini kısmen
veya tamamen yapamaz hale
gelmesi böbrek yetersizliği
olarak tanımlanır.
Son dönem böbrek yetersizliği nedir?
Kronik böbrek yetersizliği uzun süreli, ilerleyici ve kalıcı böbrek hasarına neden olur. En
çok şeker hastalığına, tansiyon yüksekliğine
ve nefrit denilen böbreklerin çoğunlukla nedeni belli olmayan bağışıklık sistemiyle ilişkili iltihabi hastalıklarına bağlı olarak gelişir.
Böbrek yetersizliği çok ilerlediği zaman ise
son dönem böbrek yetersizliği olarak isimlendirilir. Bu dönemde hastalarda aşırı yorgunluk ve iştahsızlık hali, ellerde, yüzde ve
ayaklarda şişlik, ciddi tansiyon yüksekliği,
bulantı ve kusma, nefes darlığı, uyuma güçlüğü meydana gelir. Bu belirtiler ortaya çıktığı zaman hızla böbreğin görevlerini yerine
getirecek tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.
Bu dönemdeki hastalar için, başlıca 3 tedavi
seçeneği vardır:
1. Sürekli, düzenli hemodiyaliz
2. Sürekli periton diyalizi
3. Canlı ve kadavra donörlerden (vericilerden) yapılan böbrek transplantasyonu
Hemodiyaliz Tedavisi
Hemodiyaliz tedavisi bir hemodiyaliz merkezinde haftada 3 kere 3 ila 5 saat uygulanmaktadır. Bu süre içinde hastanın kanı bir
filtreden geçirilerek zararlı atıklar ve fazla su
vücuttan uzaklaştırılmakta veya gerekli mineraller vücuda verilmektedir.
Tedavi süresinin göreceli olarak kısa olması,
atıkların etkin bir şekilde vücuttan uzaklaştırması ve merkezin hastalar için bir sosyal
ortam oluşturması başlıca avantajlarıdır.
Damar erişim yoluna ihtiyaç olması, tedavi sırasında kanın pıhtılaşmasını engelleyen
ilaçların kullanılması, kan basıncında oynamalar olması, diyet ve tedaviye sıkı uyum
gerektirmesi başlıca dezavantajlarıdır. Hemodiyaliz sırasında görülebilen sorunlar ise tansiyon düşmesi, kramp, bulantı, kusma, baş
ağrısı, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, kaşıntı, ateş
ve titremedir.
Periton Diyalizi Tedavisi
Öncelikle karına kateter adı verilen silikon bir
tüp yerleştirilir. Kateterin bir kısmı karın dışında, orta kısmı karın cildi altında ve üzerinde
çok sayıda küçük deliklerin olduğu kıvrık son
kısmı ise karın içinde bulunur. Hasta, işlemi
kendi başına ve emniyetli bir şekilde yapacak duruma geldiğinde tedavi başlatılır. Karın
boşluğu periton adı verilen bir zar ile kaplıdır.
Bu zar vücutta biriken atık maddelerin, çeşitli
toksinlerin ve fazla sıvının diyaliz sıvısına geçişine olanak tanıyan özelliktedir. Bunu sağlamak için günde birkaç kere karın boşluğu
diyaliz sıvısı ile doldurulur, bu sıvı belirli bir
süre karında bekletilir ve bu süre sonunda
karın boşaltılır. Doldurma ve boşaltma işlemi değişim olarak isimlendirilir ve yaklaşık
olarak 30-40 dakika alır. Karında bekletilme
süresi de değişmekle birlikte örneğin tipik bir
günde 4 değişimlik diyalizde gündüz 3 kere
4-6 saat gece ise bir kere 8-10 saattir. Periton diyalizi hemodiyalizden farklı olarak her
gün uygulanır.
En önemli avantajı kansız bir yöntem olduğu
için damar giriş yoluna ihtiyaç olmamasıdır.
Periton diyalizi aynen kişinin kendi böbrekleri gibi aralıksız bir şekilde atık madde ve
sıvı uzaklaştırılması sağlamaktadır. Bu durum daha serbest gıda ve su alımına olanak
sağlamaktadır.Periton diyalizi kişinin günlük
aktivitesini daha az kısıtlar. Hastalar daha
özgürdür. Merkeze gitmek zorunda kalmazlar.
En önemli dezavantajı enfeksiyonlardır. Başta
karın zarı infeksiyonları (peritonitler) olmak
üzere çıkış yeri ve tünel infeksiyonları oluşabilecek önemli sorunlardır. Beslenmeyle
ilgili komplikasyonlar diğer dezavantajlardır.
Bir yandan periton sıvısına atıkların yanı sıra
vücut proteinlerinin de atılması ve karın içi
basıncının artmasına sonucu gıda alım kapasitesinin azalmasına bağlı protein ve enerji
beslenme bozukluğu olur.
Böbrek Nakli Hakkındaki Genel
Bilgiler
Günümüzde böbrek yetmezliğinin en başarılı
tedavi yöntemi böbrek naklidir. Böbrek nakli
canlı veya kadavra donörlerden (vericilerden) yapılır. Gerek canlı vericiden, gerekse
kadavradan yapılan başarılı böbrek nakillerinde diyaliz tedavilerinde olduğu gibi böbrek
fonksiyonlarından bazıları değil, tamamı yerine getirilir ve hastaların yaşam kalitesi artar.
Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde
de sağlık bakanlığı ilk aşama tedavisi olarak
hastalara böbrek nakli konusunda bilgi verilmesini ve her hastanın bir organ nakli merkezinde kaydının bulunmasını gerekli görmektedir.
Ülkemizde 60 bini aşkın böbrek yetmezliği
hastası vardır ve bu hastaların yarısı kadavra
bekleme listesinde beklemektedir. Bu hastaların her yıl ancak % 3 ’üne böbrek nakli
yapılmaktadır. Nakil sayısının bu kadar düşük
olmasının en önemli nedeni, verici bulmaktaki zorluklarla birlikte nakil merkezlerinin yetersizliğidir.Türk Nefroloji Derneğinin verilerine
göre Türkiye’de yapılan böbrek nakillerinin
yaklaşık 1/3’ü kadavra kaynaklıdır. Kadavra
kaynaklı böbrek nakli oranı Batı ülkelerinde
yaklaşık % 80’dir. Bunun nedeni ülkemizde
organ bağışlarının henüz istenilen seviyeye
ulaşamamasıdır.
Böbrek naklinde önemli olan bir böbreğin
yerleştirilmesi değil, nakledilen böbreğin
uzun yıllar boyunca çalışmasını sağlamaktır. Canlıdan böbrek nakli sonrası böbreğin
kadavra nakilde olduğundan çok daha uzun
süre çalışmasını sağlamak mümkündür.
Bunun en önemli sebebi kadavradan nakilin
aksine canlıdan böbrek naklinde sağlıklı olduğu önceden detayla tetkik edilmiş olan bir
25
böbrek nakledilir. Alıcı ve vericinin önceden
iyice tetkik edilerek en iyi sağlık durumunda
kontrollü bir şekilde ameliyat olmasının da
başarıya katkısı vardır.
Canlıdan böbrek nakli sonrası birinci yıla gelindiğinde hastaların %95’i sağlıklı ve diyalizden uzak yaşamını sürdürür. Kadavra böbrek
nakli sonrası bu oranlar %80-85 düzeylerindedir. Canlı böbrek nakli sonrası hastaların
yarısı 25 yıla sağlıklı girerken kadavra böbrek
nakilli hastaların yarısı 10 yıla diyalizden uzak
ve sağlıklı girer.
Nakil olan hastaların %80’i
eski işlerini sürdürmektedir.
Nakil olan özellikle genç hastalar
çalışabilmekte, evlenebilmekte ve
çocuk (hem kadın hem de erkek
hastalar) sahibi olabilmektedir.
Hastanın yaşam ömrü ortalama
üç kat uzamaktadır.
Ameliyat sırasında nakledilen böbrek kasığın
hemen üzerine, sağ veya sol tarafa yerleştirilir. Cerrahi ekip yeni böbreği karnınızın alt
bölgesine yerleştirecektir, bu işlem sırasında
böbreğe giden atar ve toplardamarın da uygun şekilde vücuttaki atar ve toplardamara
birleştirilmesi gerekmektedir. İdrar borusu ise
mesaneye ağızlaştırılır. Böylece kanınız yeni
takılan böbreğe ulaşacak, böbrekten süzülen
kan ile idrar oluşacaktır. İşlem sırasında özel
bir durum yoksa sizin kendi böbrekleriniz
yerinde bırakılacaktır. Ancak bazı durumlarda (enfeksiyon veya yüksek tansiyon gibi)
çıkarılmaları gerekebilir. Böbrek nakli, görevli cerrahi ekibin 2-4 saat çalışmalarını
gerektirecek bir ameliyattır. Her ameliyatın
kendine göre riski olduğu gibi böbrek nakli
ameliyatının da riski vardır. Fakat gelişen yeni
teknikler sayesinde ameliyat sırasında ölüm
oranı %1’in altına inmiştir.Bu ameliyatta ölüm
riski 3.000’de 1 ‘dir. %5 yara yeri enfeksiyonu ve %4 idrar yolu enfeksiyonu riski vardır.
Bu riskler herhangi bir batın (apandisit, safra
kesesi ameliyatı gibi) ameliyatındakinin aynısıdır.Ufak da olsa cerrahi operasyona bağlı
kanama riski vardır ve yeni bir operasyonla
kanamanın durdurulması gerekebilir. İdrar
yolun, mesane bağlantısından kaçak olabilir
ve bunu düzeltmek için yeni bir operasyona
26
gerek olabilir. Ameliyat sonrası en sık şikayet
ameliyat bölgesinde ağrı hissedilmesidir.
Ameliyat sonrasında, genellikle canlı vericilerden alınan böbrekler hemen çalışmaya
başlar ve bir daha diyalize girme gereksinimi
kalmaz. Kadavra vericilerden yapılan nakillerden sonra ise, yeni böbreğin çalışmaya başlaması bazen 2-3 hafta kadar gecikebilir. Bu
süre içinde destekleyici diyaliz tedavileri uygulanabilir. Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi her şeyin normal geliştiği ve sürdüğü koşullarda, ortalama 1 hafta kadardır.
Çapraz nakil nedir?
Bazı böbrek hastaları vericileri olmasına
rağmen kan ve doku uyuşmazlığı nedeniyle
kendi vericilerinden böbrek alamamaktadırlar. Aynı durumdaki iki çift arasında birinin
vericisinden diğerinin alıcısına böbrek nakli
yapılabilmektedir.
Bu uygulamanın yaygınlaştırılabilmesi için
canlı vericisi olan ancak kan grupları uyuşmayan hastaların nakil merkezine başvurmaları gerekir ki, hasta havuzu genişlesin ve nakil için organ bulunması sorunu çözülebilsin.
Çapraz nakilde her iki verici ameliyatı aynı
anda başlamakta ve böbrekler aynı anda çıkartılarak nakil yapılmaktadır.
Çapraz nakil işlemleri, ilgili mevzuat gereğince etik kurul kararları ile yapılmaktadır.
Böbrek Vericileri (Donörleri) İçin
Bilgiler
Son dönem böbrek yetmezliğinin en iyi tedavisi böbrek naklidir. Diyalize başlama aşamasına gelen hastaların diyaliz tedavisinde
6 ay – 1 yıl gibi bir süre geçirdikten sonra
nakil olması böbrek nakli tedavisine ulaşmak
için vakit kaybetmek olur. Nakil şansı olan
bir kişiyi diyalizde bekletmek doğru bir yaklaşım değildir. Diyaliz tedavisine başlayacak
bir hastanın böbrek bağışlayabilecek yakınları başlangıçta ilgili ve istekli olurlar. Ancak
diyaliz tedavisi başladığında hastalarının
yaşamını sürdürebildiğini görerek böbrek
bağışlamak fikrinden uzaklaşabilirler. Oysa
ki sevdikleri diyalizde geçen her senede iki –
üç sene yıpranmaktadır. Bu sebeple sevdiklerinin diyalizde geçireceği on yıl onları 20
-30 yıl yıpratacaktır. Bu sürecin kaybından
sonra nakil olmak kaybedilen zamanı geri
kazandıramaz. Bu sebeple nakil şansı olan
hastaların uzun yıllar kaybetmeden mümkünse diyalize başlamadan önce nakil olması en uygun tedavi seçeneğidir.Vericinin,
hastanın ve ailenin yaşamını rahata kavuşturma şansı vardır.
Canlıdan böbrek nakli güvenli
ve başarılı bir tedavi yöntemidir.
Canlıdan Böbrek nakli sonrası
birinci yıla gelindiğinde %95,
sağlıklı ve diyalizden uzak bir
yaşam sağlanmaktadır.
Düşünülenin aksine böbrek bağışlayan kişilerde böbrek yetmezliği gelişmesi riski
artmaz. Canlı organ naklinde en önemli ana
prensip; hiçbir sağlık problemi olmayan ve
gönüllü olarak bir yakınına hayat kazandırmak için önemli bir fedakarlık yapan böbrek
vericisinin zarar görmemesi üzerine kurulmuştur. Organ nakli merkezinde uygun olarak değerlendirilen kişiler böbrek bağışladıktan sonra hayatlarında bir değişiklik olmadan
yaşamlarını sürdürebilirler.
Böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle
sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok
ayrıntılı incelemeler yapılacak, ancak daha
sonra organ bağışını kabul edilecektir. Bunun incelemeler sırasında en küçük bir tereddüt oluşursa, durum size ve hastanıza
bildirilerek başka bir donör aranması yoluna
gidilecektir.Ameliyat ile ilgili kararınızı her
hangi bir zamanda değiştirebileceğiniz unutmayınız.
Canlı vericiden böbrek nakli için alıcı ve verici hazırlık aşaması merkezimizde bir hafta
içerisinde tamamlanmaktadır.
Canlı vericiden böbrek nakli için yasal olarak gerekli akrabalık derecesi 4 kuşak içermektedir.
1. Derece akraba: Anne,baba,çocuk
2. Derece akraba: Kardeş,dede,nine,torun
3. Derece akraba: Amca,dayı,hala,teyze,
4. Derece akraba: üçüncü derecedekilerin
çocukları Yeğen-Kuzen (kardeş çocuğu)
Eş akrabaları da aynı şekilde derecelendirilir.
Dördüncü derece dışındaki başvurular İl Sağlık Müdürlüğünde kurulan Etik Kurulca da
değerlendirilir.Etik kurulda iki haftada bir kez
toplanarak hastaları değerlendirir. Kurulda
onaylanan hastaların operasyonları planlanarak hastaya bildirilir.
Hekiminiz organ bağışlamanızda sakınca
görmüyorsa bir böbreğinizi gönül rahatlığıyla
hastanıza verebilirsiniz. Bu durum sizin normal yaşam sürenizde hiç bir değişiklik yapmayacaktır.
Böbreğinizi bağışlamanız için herhangi bir üst
yaş sınırı yoktur. 65 yaş üzerinde genelde
tüm organlar ile beraber böbrekler de yaşlanır ve kısmi fonksiyon bozuklukları daha sık
görülür. Yine de çoğu kez bu yaşın üzerindeki kimselerin böbrekleri de tamamen sağlıklı
bulunarak organ bağışlamalarına izin verilir.
Hepatit B veya C hastaları ileri karaciğer hastalıkları yok ise böbrek nakli olabilirler.
Yapılacak incelemeler sonucunda, o an için
böbrek fonksiyonlarınız yeterli bulunsa bile,
daha önceden ciddi bir böbrek hastalığı geçirmiş olmanız, şeker hastalığı saptaması
durumunda uygun bir donör olmadığınız size
bildirilecektir.
Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı verici arasında, ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır; uyum kuralları kan naklindeki gibidir.
Rh kan grubu tipi organ nakli sırasında önem
taşımaz; yani Rh negatif bir kişi Rh pozitif bir
kişiden böbrek alabilir.
Alıcı ile verici arasında uyum aranan ikinci
sistem, doku grubu olarak bilinen HLA sistemidir. İki bireyin dokuları birbirine ne kadar
benziyorsa nakledilen organın hastanın vücudu tarafından reddedilmesi olasılığı da o kadar azdır. Tek yumurta (birbirinin tıpatıp aynı
olan) ikizlerin arasında yapılan organ nakillerinde red söz konusu değildir. Genellikle anne
ve babaların dokuları, çocukları ile kısmi bir
uyum gösterir. Kardeşler arasında ise; tam
uyum, veya orta derecede uyum gözlenebilir,
bazen de tam bir uyumsuzluk ile karşılaşılabilir. Günümüzde canlı vericisi olan bir hasta
doku uyumu olmasa da başarılı sonuçlarla
nakil olabilir. Canlı veya kadavra nakillerindeki önemli testlerden biri de Cros testidir.
Bu testte alıcı ve vericinin kanları karıştırılır
bu şekilde organı red riski değerlendirilir.
27
Organ nakli planlanan hastalara çok gerekli
olmadıkça “kan ve kan ürünü transfüzyonu”
yapılmaması çok önemlidir. Çünkü kan ve
kan ürünü transfüzyonu sırasında bağışıklık
sisteminiz başka insanların dokuları ile karşı
karşıya gelir ve bu sebeple gelişebilecek aşırı duyarlılık sebebiyle nakledilecek böbreğin
hemen red olması problemi gelişebilir. Bu
durumdaki hastaların böbrek nakli olması çok
problemli olabilir.
Bütün bu tetkik ve incelemelerin, sonuçlarının uygun olması durumunda nakil gerçekleştirilecektir.
Organ naklinde en önemli amaç hasta bireyi
sağlıklı birey haline getirmektir ve tüm bu çabalar alıcı ve vericinin risksiz operasyonunu
sağlamak içindir.
Organ bağışından önce vericilerde (donörlerde) yapılan incelemeler; çeşitli kan ve idrar
28
tahlilleri, sağlığınızı genel anlamda gözden
geçirmek ve ameliyat esnasında herhangi
bir sorunla karşılaşmamanızı sağlamak için
Kardiyoloji, Göğüs hastalıkları, Psikiyatri ve
bayan vericiler için Kadın Doğum hastalıkları
bölümlerinde detaylı muayeneleri ve böbrek
sintigrafisi ve anjiografiyi içerir.
süre ile hastalığın tekrarlanmadığını saptanması gereklidir.
Nakil Adayı Hastalar İçin Bilgiler
Yakın zamanda kalp krizi veya kısmi felç geçirilmiş olması da ameliyatın ertelenmesini
gerektirir. Söz konusu hastalıkların yeterince
tedavi edilmesinden sonra böbrek nakli tekrar
gündeme gelebilir.
Böbrek nakli yapılacak hastalar için kesin bir
üst yaş sınırı yoktur.
Nakilden sonra takılan böbreğin reddini önlemek için verilecek ilaçlar vücut direncinizi ve
savunmasını azaltacaktır. Bu nedenle yakın
zamanda geçirilmiş bulaşıcı bir hastalık söz
konusu ise bu hastalık tamamen iyileşene
kadar ameliyat olmanız sakıncalıdır.
Kanser olan kişilere de böbrek nakli yapılabilir. Ancak bunun için önceden yeterli bir
tedavi uygulanmış olması ve en azından 1 yıl
Böbrek yetersizliğine yol açan bir kısım hastalıklarda takılan böbrekte de aynı hastalık
nüksedebilir. Bu nedenle bazı diyaliz hastalarında nakil bir süre için geciktirilir.
Kadavra böbrek denildiğinde geçirilmiş bir
kaza veya hastalık sonucu beyine kan akımının tamamen kesildiği ve geri dönüşü
mümkün olmayan beyin hasarı geliştiği tespit
edilen, yani tıbben ölmüş olduğu kabul edilen
kişilerden kazanılan böbrek kastedilmektedir.
Ancak bu kişinin solunum cihazı ve yoğun
bakım tedavisi desteği ile solunum fonksiyo-
nu ve organlara kan dolaşımının devamı sağlanır. Kadavra böbrek vericisinin tüm organlarının hasar görmemesi için kan dolaşımının
bozulmamasına özen gösterilir. Böbrekler
çıkarıldıktan sonra doku hasarının azaltılması
için soğuk ortamda bekletilerek metabolizması yavaşlatılır. Soğuk ortamda saklanan böbreğin çıkarıldıktan 24 saat içerisinde alıcıya
nakledilmesi gereklidir.
Sadece 18 yaş altı beyin ölümü gerçekleşen
kişilerden bağışlanan organların paylaşımı,
yine aynı yaş grubu çocuk hastalar için yapılır.18 yaş üstü bekleyen hastalar, öncelikle
aciliyet durumlarına daha sonra bağışlanan
organa olan doku uyumlarına, organ yetmezliğine girme ve listede bekleme sürelerine
göre sıralanır. 30/01/2011 tarih ve 950 sayılı Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon
Sistemi Yönergesi’ne göre her organ ve doku
için dağıtım ilkeleri belirlenmiştir. Bekleme
listelerinin oluşturulması ve güncel tutulması ilgili organ nakil merkezinin ve merkezin
organ nakli koordinatörünün sorumluluğundadır.
Kadavra listesine kayıt olmak için; öncelikle
Nefroloji muayenesi için randevu alacaksınız.
Nefroloji muayenesi sonrasında ileri tetkik ve
uzman konsültasyonları yapılacaktır. Dosyanız konsey toplantısında incelendikten sonra
uygun bulunduğunuzda Doku ve PRA (Panel
Reaktif Antikor) tetkikleriniz yapılarak kadavra
listesine alınacak ve Sağlık Bakanlığı Ulusal
Bekleme Listesine kayıt olduğunuz size bildirilecektir. Bekleme listesinde iken altı ayda bir
PRA, Nefroloji muayenesi, hepatit B, hepatit
C taşıyıcısı iseniz Gastroentroloji bölümü tarafından muayenenizin tekrarlanması gereklidir. Nakil ekibimiz, en iyi şartlarda en uygun
böbreği size nakletme prensibi ile çalışmaktadır. Sizin de aynı hassasiyetle başarılı olunması için destek olmanız gereklidir.
Bu sebeple bize bildirmeniz gereken durumlar şunlardır:
• Herhangi bir sebeple hastaneye yatarak
tetkik veya tedavi gördüyseniz
• Herhangi bir enfeksiyon hastalığınız var ise
• Kan veya kan ürünü aldıysanız
• Adres veya telefon numarası değişikliği olmuş ise
• Uzun süreli şehir dışında olacaksanız
Bekleyen hasta sayısına karşın, organ bağışı yeterli sayıda olmadığı için, hastaya aylar
içinde böbrek çıkabileceği gibi yıllarca beklemesi de gerekebilir.
Bir hastanede kadavra böbrek bağışı olduğunda, o merkezde sorumlu olan koordinatör tüm bilgileri bölge koordinasyon
merkezine(BKM) bildirir. Ankara, İzmir, İstanbul, Antalya, Adana, Kayseri olmak üzere 6
bölge koordinasyon merkezi Ulusal Organ ve
Doku Nakli Koordinasyon Merkezine(UKM)
bilgileri ulaştırır. Böbrek dağıtımı UKM tarafından Ulusal Organ Nakli Bekleme Listesinde
yapılan eşleştirme ve puanlamaya göre yapılır. Sağlık Bakanlığı Ulusal Bekleme Listesinin
kriterlerine göre alıcının tespitinde kan gurubu, doku tipleri uyumu, yaşı, diyalize girme
süreleri ve listede bulunduğu süre önemli
belirleyici faktörlerdir. Bu bilgisayar programı
böbreğin çıkmış olduğu bölgedeki hastalar
arasında bir listeleme yapar. Bu listeleme
sonunda böbreğin en uygun olduğu hastaya
takılmak üzere böbrek hastanın kayıtlı olduğu
merkeze organı gönderir.
Kadavradan Organ Nakli İçin
Çağırıldığınızda;
-En kısa sürede merkezimize
ulaşmanız gerekmektedir.
-Size haber verildikten sonra yemek
yemeyiniz,su içmeyiniz.
-Sosyal güvenceniz ile ilgili
evraklarınızı ve kimliğinizi yanınıza
alınız.
-Kullandığınız ilaçları ve evinizde var
ise son yapılan tetkiklerinizi yanınıza
alınız.
-Unutmayınız ki; kadavra için
çağırıldığınızda böbreğin size
takılacağı konusunda bir söz
verilmemiştir. Ulusal Organ Nakli
Bekleme Listesi puan durumunun
yüksek olması ve tıbbi uygunluğun
olması durumunda nakil
gerçekleştirilecektir.
Böbrek nakli sonrası özellikle ilk aylarda oldukça fazla sayıda ilacı yüksek dozlarda kul-
lanmanız gerekecektir. Bu yoğun ilaç kullanımı pratikte bazı hataların yapılmasına neden
olmaktadır. Bu ilaç sayılarının çokluğu ve
alınması gereken miktarların fazlalığı sizleri
endişelendirebilir.
Ancak ilk aylarda zorunlu olarak kullanılan
bu ilaçların sayısı ve miktarları giderek azalacaktır.İlaçların her birisinin kullanım amacı
farklıdır. Bu nedenle ilaçları kesmekten kaçınmanız, ilaçların kullanımıyla ilgili olarak endişeye düştüğünüzde hekiminize danışmaktan
çekinmemeniz gerekir.
Nakil sonrası bakım
Bağışıklık sisteminiz yeni takılan böbreği de
yabancı olarak görecektir ve onu atmaya
(reddetme, rejeksiyon) çalışacaktır. Bu nedenle bağışıklık sisteminizi baskılayan bir takım ilaçları düzenli olarak kullanmanız gereklidir. Genellikle üç çeşit bağışıklık baskılayıcı
ilaç almanız gerekmektedir.
Diyet konusunda diyaliz tedavilerine göre
daha serbest olabilirsiniz. Ancak yine de çok
fazla kilo almanız istenmemekte ayrıca fazla
tuzlu yememeniz gerekmektedir.
Rejeksiyon (Böbrek reddi)
İlaçlarınızı düzenli alarak, düzenli kontrollere gelerek ve diyetinize uyarak rejeksiyon
gelişmesini önlemeye yardımcı olabilirsiniz.
Ayrıca idrar miktarında azalma, nakilli böbrek
bölgesinde ağrı, ateş gibi durumlarda hemen
doktorunuza başvurmanız gereklidir. Nakil
sonrasında bakımınızı düzenli yapsanız da
yine de böbrek reddi (rejeksiyon) meydana
gelebilir. Bu durum, nakilden yıllar sonra ortaya çıkabileceği gibi, bazen de daha erken
dönemde oluşabilir. Böyle bir durumda tekrar
diyaliz tedavisine başlamanız gerekebilir. Ayrıca tıbbi açıdan uygun bulunursanız yeni bir
böbrek nakli de yapılabilir.
Böbrek Nakli Merkezimiz’e başvuran hastalarımız Böbrek Nakline uygunluk açısından
yakın izlem altına alınmaktadır. Gerekli Tetkikleri yapılan hastalarımıza Kadavradan Nakil, Canlıdan nakil ve Çapraz Nakil seçenekleri
sunularak gerekli takipleri ve hazırlıkları yapılmadır.
29
Başkent Üniversitesi Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı. Prof. Dr. Sait AŞLAMACI’nın Bölüm Başkanlığında; (Sol Baştan) Araş. Gör.
İzzet HAFES, Araş. Gör. Sarp BEYAZPINAR, Uzm. Dr. Göktan AŞKIN, Prof. Dr. Atilla SEZGİN, Doç. Dr. Tankut AKAY, Prof. Dr. Sait AŞLAMACI,
Yrd. Doç. Murat ÖZKAN, Araş. Gör. Oktay KORUN.
30
Kalp Nakli
Nedir?
Kalp nakli; ileri derecede
hasarlanmış, fonksiyonlarını
yapamayan kalbin göğüs
boşluğundan çıkarılarak
yerine bir başkasından
alınan fonksiyonları normal
olan “kalp” konulmasıdır.
Diğer kalp çıkarılmadan,
mevcut kalbin yanı sıra
ikinci kalbin konularak
yapılan kalp nakli tekniği
çok kısıtlı durumlarda
yapılabilir. Günümüzde
yaygın olarak kullanılan
yöntem hasta kalbin çıkarılıp
yerine vericiden alınan
fonksiyonları iyi olan kalp
konulmasıdır.
İnsandan insana ilk kalp nakli 3 Aralık
1967’de Christian Barnand tarafından Güney
Afrika’da yapıldı. 53 yaşındaki bir hastaya
25 yaşındaki bir vericinin kalbi nakledildi. 18 gün yaşadı. Ülkemizde ilk kalp nakli
1 yıl sonra Kasım 1968’te Yüksek İhtisas
Hastanesi’nde yapıldı. Hasta, 18 saat sonra
kanamadan dolayı hayatını kaybetti. Hastanemizde ilk kalp nakli Şubat 2003’te yapıldı.
Kalp nakli, son dönem kalp yetmezliği olan
hastalara yapılır. Bir başka deyişle maksimum tedaviye rağmen kalbe ait şikayet ve
semptomların geçmediği ve diğer organlarla
ilgili şikayeti olmayan hastalara yapılır. Kalp
nakli olmadığı durumda bu hastalarda 1 yıllık
beklenen yaşam süresi %50’nin altındadır.
ğuna yerleştirilmemesine neden yol açabilir.
ve çoğunlukla organın fonksiyonlarının kay-
Bununla birlikte alıcı ve verici arasında cinsi-
bolmasına neden olur. Bu nedenle kalp nakli
yetin bir önemi yoktur.
yaptığımız hastalara vücuda koyduğumuz
yeni kalbi vücudun kabul etmesi için, “im-
Kalp nakli için yaş sınırı kesin olarak olma-
munsupressif” dediğimiz vücudun savun-
makla birlikte sıklıkla tercih edilen 1-50 yaş
ma mekanizmasını kıran ilaçlar veririz. Bu
arasıdır. Dünyada yeni doğan döneminde
de kalp nakli yapılabilmektedir. Türkiye’de
en küçük kalp nakli yapılan ilk hasta, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde
yapılan 11 aylık hastamızdır. Nakil sonrası
2,5 yıl olmasına rağmen hastamız, sorunsuz bir yaşam sürdürmektedir. İleri yaşta
sınırlayıcı faktörler yaştan çok ek hastalıklarının olup olmadığıdır. Genelde verici
az olması nedeniyle 50 yaşın üzeri tercih
sağlayıp, normal fonksiyonlarını yapmasına
olanak sağlar. Ancak bu ilaçların istenmeyen
etkileri de vardır. Kalp nakli yapılan kişiyi bir
takım enfeksiyon hastalıklarına karşı hassas duruma getirir. Böbrek problemlerine,
kan basıncının, kan şekerinin ve kan yağının
yükselmesine, ellerde titremeye, aşırı kıllanmaya, kemik dokusunda erimelere neden
edilmemektedir.
olabilir. Bu nedenle hastaların yakın takibi
Kalp Naklinde zaman önemlidir. Alıcıdan
leri gözlenilmeli ve ilaç düzeyleri ayarlanma-
kalbin durdurularak çıkartılması ve vericiye
lıdır. Ayrıca; Kalp nakli sonrası doku reddini
takılıp çalıştırılması için geçen süreye Total
takip edebilmek amacıyla program dahilinde
İskemi Süresi (Dolaşımın Durduğu Süre)
belli aralıklarla kalpten biyopsi alınması, ge-
denir. Bu sürenin emniyet sınırı kalp için 4
rekirse koroner anjıyografi yapılması, eko-
saattir. Bu nedenle alıcıdan kalp çıkartıldık-
kardiyografik olarak kalbin değerlendirilme-
tan sonra hızlı davranılmalıdır. Şehirler arası
sinin yapılması gereklidir.
yapılıp,takiplerde kullanılan ilaçların yan etki-
alınacaksa en uygun ulaşım vasıtası kullanılmalıdır. Bu sürenin üzerinde kalbin beklenen performansında azalma olacaktır. Bu
da kalbin nakil yapıldığı kişide hayati sorun
oluşturabilir.
Kalp nakli olması gereken hastaların belirli bir
bekleme süreleri bulunmamaktadır. Hastanın
yapılan muayene ve tetkikleri sonucu kalp
nakli olması gerekliliği varsa, adaylar normal
sıraya konulur. Eğer hayati tehlikesi fazla ise;
acil sıraya yazılır. Bu veri Sağlık Bakanlığı’nın
oluşturduğu sisteme kaydedilir. Verici sayısı
az olması nedeniyle hasta bazen uzun süre
Alıcı(recipient) ve Verici(donör) aşamasında
dikkat edilmesi gereken en önemli parametre
kan grubudur. Kan grubunun genelde aynı
gruptan olması tercih edilir. Ancak çok özel
durumlarda kan naklindeki gibi genel alıcı
genel verici formu çalıştırılabilir. Önemli olan
diğer bir parametre ise vücut ağırlığıdır. Verici alıcının artı/eksi %20’si olmalıdır. Kalbin
daha küçük olması kalbin naklinden sonra
alıcıda performansın yeterli olmamasına neden olur. Daha büyük olması göğüs boşlu-
ilaçlar vücuda yabancı olan kalbin kabulünü
bekler,i bazen de çok kısa sürede uygun
kalp çıkar. Maalesef, uzun süre bekleyip kalp
nakli şansını yitiren hastalarda mevcuttur. O
nedenle kalp nakli olmayı planlayan hastanın
nakil için bir garantisi yoktur.
Vericinin vücuduna, farklı bir kişinin kalbinin
konulmasıyla, vücudun savunma mekanizması çalışmaya başlar ve vücuda dışarıdan
giren bu maddeyi atmaya çalışır. Organ
nakillerinde bu olaya “rejeksiyon” diyoruz
Kalp nakli ileri derecede
kalp yetmezliği olan
hastalara yapılır. Nakil
yapılmadan önce bu
hastaların efor kapasiteleri
çok düşük, kardiyak
şikayetleri fazla ve yaşam
kaliteleri düşüktür. Nakil
sonrası bu hastalarda
yaşam kalitesi hastanın
yaşına uygun olarak hiç
kalp problemi olmayan
bireylerle aynıdır. Yani okula
gidebilir, işini yapabilir.
Hatta sporunu yapmalıdır.
Ancak genel açık kalp
ameliyatları sonrası dikkat
gösterilmesi gerekli olan
kurallara uymalıdır.
31
ECRİN ÜSTÜNBAŞ
3 yaş
Kalp Nakli
Türkiye’de en küçük kalp nakli yapılan ilk hastamız olan Ecrin ve ailesi ile buluştuk. Ecrin’in
annesi bizlere, yaşanan zorlu süreç sonundaki
duygularını anlattı:
Ecrin 10 aylıkken hızla kilo vermeye başladı.
Biz ilk çocuğumuzu benzer şikayetlerle başlayan bir hastalıktan kaybettik. Bu yüzden hiç
vakit kaybetmeden hemen Adana Çukurova
Hastanesi’ne gittik. Maalesef doktora gittiğimizde korkularımızın haklı olduğunu anladık.
Kalp yetmezliği tanısı konuldu. Bunun anlamının kalp nakli olduğunu sonradan anladık.
Oradaki doktorlarımız bize Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesine gitmemizi önerdi. Ecrin
12 aylıkken Başkent Hastanesi’ne yatışımız
yapıldı. Biz çok şanslıydık ki; yattıktan 4 gün
sonra kalp bulundu. Yaşamını kaybeden bir kişinin bağışlanan kalbi bizim umudumuz oldu.
Bizim yavrumuzun hayatı kurtulacaktı belki, o
yüzden sevincimiz çok büyüktü fakat bizi daha
da duygulandıran olay; kızımın yattığı serviste
çalışan tüm hastane personelinin neredeyse
bizden çok sevinmesiydi.
32
Ecrin için bulunan kalp 8 yaşında bir çocuğa
aitti. Doktorlarımızın en büyük korkusu 8 yaşındaki bir çocuk kalbinin 12 aylık bir çocuğa olup
olmayacağıydı. Fakat biz bütün riskleri kabul
ederek bu şansı denemek istediğimizi söyledik.
Doktorlarımızdan, özellikle Atilla Bey’den Allah
razı olsun, bize kızımızı tekrar verdi. Kalp nakli
bizim için mucizeden farksızdı. Hiç umut yokken hayat yeniden başladı. Ecrin nakilden önce
çok zayıftı, o kadar zayıftı ki ayakta duramıyordu. Yemek bile yiyemiyordu. Ama yeni kalbinin
takılmasından 20 gün sonra yürümeye başladı.
Yemek yemesi normale döndü.
Buradan herkese söylemek istediğimiz en önemli şey şudur: Ecrin’in hastalığının ancak kalp
nakli ile düzeleceğini söylediğimiz yakınlarımızın
neredeyse tamamı bizi tedavi için Ankara’ya
gitmekten vazgeçirmeye çalıştığıdır. Tanıdıklarımız bize bunun boş bir iş olduğu, doktorların
bizi kandırdığını söylediler, “kalp nakli de ne
demekmiş” diyerek motivasyonumuzu kıranlar
oldu. Fakat biz herkese kulaklarımızı tıkayarak,
doktorlarımızın dediklerini yaptık. Ve birbirimize
söz verdik: Sonuç kötü bile olsa asla verdiğimiz
karardan pişman olmayacaktık.
Doktorlarımız bize canımızı verdi. Tabi ki organları bağışlanan 8 yaşındaki çocuk ve ailesi olmasaydı, şimdi bu mutluluğu yaşayamayabilirdik.
Bunun bilincindeyiz. Ve her zaman söylüyoruz,
onlara duyduğumuz minnetin ölçüsü yok. Bunun
yanında nakil işlemini gerçekleştiren Dr. Atilla
Hoca bize cep telefonu da dahil olmak üzere tüm
iletişim bilgilerini verdi. O’nu gecenin 2’sinde,
3’ünde aradığım günler oldu. Fakat bir kere bile
beni terslemedi, kalbimi kırmadı. Tüm sorularıma,
Ecrin’in tüm sorunlarına çare buldu. Atilla Hoca,
nakilden önce bize bilgi verirken yaşanabilecek
tüm süreçleri anlattı. Nakilin başarılı olması halinde Hatay’dan Ankara’ya taşınmamızın şart olduğunu da söylemişti. Çünkü Ecrin’in nakil olduktan
sonra yaşayabileceği herhangi bir sıkıntıda müdahale edebilmek için kolay ulaşabileceğimiz bir
yerde yaşamamızı istiyordu. Dedim ya, eşimle bir
kere bu yola baş koymuştuk, ve doktorlarımıza
inancımız tamdı. Biz de üzerimize düşen görevi
yerine getirdik. Nakilden sonra evimizi Hatay’dan
Ankara’ya taşıdık. Eşim ve çocuklarımla yeni bir
yaşam kurduk kendimize Ankara’da…
ERKAN EROĞLU
41 yaş
Kalp Nakli
2004 yılında polis memuru olarak Van’da görev yaptığım esnada kalp krizi geçirdim. İlk tedavinin ardından Bursa’ya gittim. Fakat burada kalp yetmezliği
tanısı konuldu ve acil halde Ankara Başkent Hastanesi’ne getirildim. Kalp nakli olmam gerektiği aksi takdirde 6 aylık ömrüm olduğu söylenildi bana.Fakat
ben çok şanslıydım, 3 ay hastanede kaldım ve bir vatandaşımızın bağışladığı bir kalp sayesinde hayata döndüm. Yaşamayanın bilemediği bu sıkıntıyı
kimselere anlatamam. Fakat çevremdekiler, organ bağışının ne kadar önemli olduğunu görenler daha doğrusu, organlarını bağışladılar. Bence insanlar
hala organ bağışının ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlar. Bunu halka anlatmak, bu konuyu özendirmek Basın’ın işi. Bir de bizim gibi ikinci hayatını
yaşayanların, yaşadıkları tecrübeleri herkesle paylaşması gerektiğini düşünüyorum.
KENAN AKDAĞ
06/06/2006’da hem kalp hem böbrek
naklini bir arada olarak ikinci kere doğdum. Önce böbrek hastalığım başladı.
Artık haftada 4 gün diyalize girmem gerekiyordu. O kadar büyük bir eziyetti ki
diyaliz iğneleri, Allah düşmanımın başına
bile vermesin. Yiyemezsin, içemezsin,
her şeyi ölçerek tartarak yemek zorundasın. Çünkü yediklerimiz ancak bu makine
sayesinde vücudumuzdan atılıyor.
Nakilden 1 ay önce çok hastalandım ve
acile kaldırıldım. O kadar kötüydüm ki,
sesim soluğum çıkmıyordu. Kağıt kalem
istedim, beni acile götüren biraderime,
“Hakkınızı helal edin, ben ölüyorum”
dedim ve kendimden geçmişim. Kalbim
durmuş, elektroşok ile beni döndürdüler.
Etraftaki sesleri, biraderimin ağlamalarını
çok derinden de olsa duyabiliyordum. Bir
kere daha kefeni yırtmıştık. Ama kalbim
ve böbreklerim artık beni taşıyamıyordu.
Nakil olmak zorunluydu. Neyse ki, bu
olaydan 1 ay sonra telefonum çaldı, arayan Dr. Atilla beydi. “Sana hem kalp hem
de böbrek bulduk, hemen hastaneye gel.”
deyince bir an kaldım, ben biraz düşüneyim dedim. O an Atilla Bey’in sesiyle kendi-
me geldim. “Ne düşünmesi, ben bu organları bulabilmek için ne kadar uğraştım sen
biliyor musun?” O zaman anladım olayın
38 yaş
Aynı Anda Kalp ve
Böbrek Nakli
gerçekliğini ve hemen hastaneye geldim.
Mehmet Haberal hocam önce böbreği taktı. Ameliyatını bitirdiğinde yanağıma dokunup, “böbreğini taktım, sıra da kalbin var,
hadi geçmiş olsun” dedi ve ben de tekrar
derin bir uykuya daldım. Atilla Sezgin hocam da kalbimi verdi bana…
Ameliyatın ardından yeni bir hayat başladı
benim için. Önce yoğun bakımda sonra
serviste günden güne iyileşiyordum. O
kadar ki artık sıkılmış, evime dönmek istemiştim. Bu isteğimi hemşiremle paylaştım.
O da doktorlarıma açtı konuyu. Doktorlarım
bana küçük bir test yaptı, kendime güvenip güvenmediğimi sordu. Ben de bunu
yapabileceğimi söyleyince 1 günlüğüne
izinli olarak evime gitmeme izin verdiler.
Hemşire gözetiminde arabaya binmiş, eve
doğru giderken heyecandan mı yoksa 1
aydır yatmaktan mı bilmem, tansiyonum
düşüp, bayılır gibi olunca tekrar hastaneye
dönmek zorunda kaldık. Ancak 2 hafta sonunda sevdiklerime kavuştum.
33
KORNEA NAKLİ
Göz nakli olarak bilinen ameliyat sadece saydam
kornea tabakasının naklidir, göz tümüyle nakledilmemektedir. Kornea nakli, şeffaflığını yitirmiş
ya da şekli bozulmuş kornea dokusunun çıkarılarak yerine ölüden alınan sağlıklı kornea dokusunun yerleştirilmesi ameliyatıdır. Kornea nakli
dünyada yaklaşık her yıl 40000’in üzerinde yapılan bir ameliyattır. Yapılan nakil ameliyatlarının
tümü içerisinde kornea nakli en sık uygulanan ve
başarılı olan grubu oluşturmaktadır.
Kornea Nedir?
Kornea gözün dış tabakasının en önünde yer
alan, gözün renkli kısmı olan irisin önünde yer
alan şeffaf yapıda ve kubbe şeklinde bir dokudur. Gözün en yüksek kırıcılığa sahip tabakası
olan kornea dışarıdan gelen ışığı kırarak retina
34
ödem veya başka bir nedenle oluşan düzensizlik ışığın yansımasına, dağılmasına, bulanık
görmeye ve görme kaybına neden olur.
Hangi Hastalıklarda Kornea Nakli
Ameliyatı Gereklidir?
üzerinde odaklanmasını sağlar. Bu şekilde görmemizi sağlayan korneadaki bulanıklık veya
şekil bozuklukları görmeyi ileri derecede bozar.
Sağlıklı Olmayan Kornea Görmeyi
Nasıl Etkiler?
Kornea hasar gördüğünde ödem(şişme) veya
skar(leke) oluşumu meydana gelir. Kornea düzenliliği ve saydamlığı bozulur. Korneada skar,
- Göz cerrahisi sonrası korneanın şeffaf kalmasını sağlayan hücreler hasar görürse ve
kornea bulanıklaşırsa
- Keratokonus (kornea tabakasının konikleşmesi)
- Kalıtsal geçiş gösteren bazı kornea hastalıklarında
- Kornea enfeksiyonları sonucu yara dokusu ve
yeni damarlanma olursa (örneğin, Herpesuçuk virüsü- keratiti sonrası)
- Yaralanma sonrası korneada leke oluşması
- Kornea nakli sonrası nakledilen korneanın
vücut tarafından reddedilmesi ve bulanıklaşması durumlarında kornea nakli ameliyatı
gereklidir.
Nakil Yapılacak Kornea Dokusu Nasıl
ve Nereden Temin Edilir? Göz Bankası
Nedir?
Ülkemizde Ankara ve İstanbul’da göz bankaları
vardır. Göz bankaları kornea dokusunu ölüden
almak, uygun besleyici ortamlarda saklamak,
alınan dokunun nakile uygun olup olmadığını
belirlemek ve doku nakli yapılacak merkezlere ulaştırmak ile yükümlüdür. Kornea, çeşitli
nedenlerle ölen ancak korneası sağlıklı yapıda
olan kişilerden alınır. Nakil yapılacak kişiye
herhangi bir hastalık geçmemesi için vericinin
ölüm nedeninin bilinmesi gerekir. Vericinin
kanında AIDS, bulaşıcı hepatit ve frengi gibi
hastalıklara yol açan mikroorganizmaların varlığı araştırılır. Kornea damarsız bir doku olduğu
için kan grubu uyumu gerekli değildir.
İdeal olarak ölümden sonraki ilk 12 saat içinde
kornea alınır. Gelişen teknoloji ve uygun doku
saklama yöntemleri ile ölüden yalnız kornea
dokusu (gözün önündeki şeffaf tabaka, yaklaşık 15 mm çapında, 0.6 mm kalınlığında) alınır ve gözün tümünün alınması gerekmez. Bu
nedenle kornea alımı, ölen kişide görünen bir
değişikliğine yol açmaz.
Ölüden alınan ve özel besleyici solüsyonlarda
saklanan korneaların hücre özellikleri ve nakil
için yeterli olup olmadıkları göz bankalarındaki
özel mikroskoplarla incelendikten sonra belirlenir. Uygun olanlar, ideal olarak 7 gün içinde
bekleyen hastalara nakledilir.
Korneası Bulanıklaşan Herkes Kornea
Naklinden Fayda Görür mü?
Kornea naklinden fayda görebilmek için gözün
kornea dışındaki yapılarının normal olması gerekir. Retina tabakasında bir hasar varsa kişi
yapılan nakilden fayda görmez. Göz doktorunun yapacağı ayrıntılı muayene ve göz ultrasonografisi ile kişinin ameliyattan fayda görüp
görmeyeceğine karar verilir.
Kornea Nakli Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Kornea nakli ameliyatı çoğunlukla lokal anestezi altında yapılır. Hasta uyutulmaz, yalnız gözü
ve çevresi uyuşturulur. Çocuklarda, lokal anestezi ile duramayacak hastalarda veya cerrah
tercihi ile genel anestezi altında yapılabilir. Göz
kapakları ve çevresi uygun şekilde temizlendikten sonra küçük bir alet takılarak göz kapaklarının açık kalması sağlanır. Cerrah kornea nakli
için kullanılacak kornea çapını belirler. Korneadaki hasarlı kısım dikkatli bir şekilde çıkartılır.
İlave katarakt ameliyatı yapılması planlanıyorsa
önce katarakt alınır ve göz içi merceği yerleştirilir. Saydam verici kornea alıcı yatağa yerleştirilir ve mikrocerrahi yöntemlerle alıcı yatağa
dikilir. Ameliyatın sonunda göze antibiyotikli
pomad sürülerek koruyucu bir kapak ile göz
kapatılır.
bilir ve sonuçlar iyidir. Ameliyat sonrası kornea
düzensizliği görmenin düzelmesini yavaşlatabilir. Ancak görme ameliyattan sonraki 1 yıl
içinde giderek artar.
Doku reddi ne demektir?
Doku reddi, vücudun bağışıklık sisteminin, bir
yabancıdan nakledilen dokuyu tanıması ve ondan kurtulmaya çalışma çabasıdır. Doku reddi
ile yeni kornea dokusunda bulanıklaşma ve damarlanma olur, görme azalır ancak nakledilen
doku yok olmaz.
Kornea dokusu damarsız olduğu için, diğer organ ve doku nakillerine nazaran red riski daha
azdır.
Nakil yapılan bir hastada doku reddi nasıl
anlaşılır?
Nakil yapılan bir hastada, gözde kızarıklık, ışığa
hassasiyet, görmede azalma ve ağrı doku reddinin ilk belirtileridir. Bu şikayetlerden herhangi
biri ortaya çıktığında hemen doktorunuza başvurmanız gerekir.
Doku reddi tedavi edilebilir mi?
Ameliyat Sonrası Dikkat Etmeniz
Gereken Noktalar
-Verilen ilaçları dikkatli bir şekilde kullanmanız
çok önemlidir.
-Gözünüze bastırmamaya ve kaşımamaya dikkat etmeniz gerekir.
-Göz doktorunuzun tavsiye ettiği şekilde koruyucu kapak veya gözlük kullanmanız gerekmektedir.
-Ameliyat sonrası dikişlerin ne zaman alınacağına doktorunuz karar verecektir. Bu süre en
erken ameliyattan birkaç ay sonradır.
Kornea nakli ameliyatının riskleri var
mıdır?
Hiç bir cerrahi girişim risksiz değildir. Kornea
nakillerinin %5-30’unda ameliyat sonrası doku
reddi (rejeksiyon) ortaya çıkar.
Ameliyat sonrası nadir de olsa ortaya çıkabilecek diğer sorunlar şunlardır:
-İnfeksiyon
-Kanama
-Glokom (Göz tansiyonu)
-Retina Dekolmanı (gözün iç tabakalarının ayrılması)
Kornea nakli ameliyatı gerekirse tekrar yapıla-
Doku reddi çoğu hastada (%90) steroidli damlalarla tedavi edilerek ortadan kaldırılır. Steroidli
damlalar, alıcının bağışıklık sistemini baskılar,
ve yeni dokuyu reddedmesini önler. Damlalar
yeterli kalmazsa, damardan yüksek doz steroidli ilaçlar vermek gerekebilir.
Kornea naklinden sonra gözün rengi
değişir mi?
Hayır değişmez. Gözün rengini veren iris dokusu korneanın arkasında yer aldığından cerrahiden etkilenmez.
Kornea Bağışı
Kornea naklinde toplumda bilinenin tersine
gözün tamamı değil öndeki kornea tabakası
alınmaktadır. Göz küresi yerinde kalmaktadır.
Kornea bağışları sayesinde görme yeteneği olmayan hastalar yaşamlarını iyi bir şekilde sürdürebilecek görme düzeyine kavuşmaktadırlar.
Organ-doku bağışı yapmak isteyen gönüllüler,
nakil yapılan üniversite ve devlet hastanelerinden temin edebileceğiniz organ ve doku bağışı
kartlarını doldurabilirsiniz. Yasalarımıza göre
kornea bir - organ değil- doku olduğu için, aksi
beyan edilmedikçe, alınabilir.
Biz 10 yıl içerisinde ortalama
250 adet kornea nakli yapmış
bulunmaktayız.
35
Başkent Üniversitesi Hastanesi Çocuk Nefroloji Bilim Dalı. Prof. Dr. Esra BASKIN‘in Başkanlığında; (Sol Baştan) Hemşire Hilal ASLAN, Uzm. Dr. Kaan
GÜLLEROĞLU, Prof. Dr. Esra BASKIN, Doç. Dr. Umut Selda BAYRAKÇI ve Hemşire Makbule DOĞAN.
36
Çocuklarda Kronik
Böbrek Yetmezliği
ve Böbrek Nakli
Kronik böbrek yetmezliği her yaş grubunda
olarak böbrekle ilgili değildir ancak vücudun
ve çocuklarda da görülebilen ciddi bir has-
değişik bölümlerine ve de böbreklere hasar
talıktır. Yapılan çalışmalar her bir milyon
verebilen hastalıklardır.
çocuktan 3’ünde kronik böbrek yetmezliği
muzun sağlıklı olabilmesi için pek çok görev
Çocuklarda kronik böbrek yetmezliğinin belirtileri nelerdir?
üstlenmişlerdir. Böbreklerimiz süzgeç görevi
Kronik böbrek yetmezliği son derece sinsi bir
görerek kanımızda biriken zararlı maddeleri
hastalık olup, özellikle ilk dönemlerinde pek
temizler ve vücudumuzdan uzaklaştırırlar.
bir belirti vermeyebilir. Hastalarda öncelikle
Bunun yanı sıra vücudumuzun su ve tuz den-
halsizlik, iştahsızlık başlar ve bu aşamada
gesini sağlar, kan basıncını düzenler, kan ya-
hastalık çoğu zaman atlanır. Daha ileri aşa-
pımına yardım eder ve hatta kemik gelişimini
malarda baş ağrısı, tansiyon yüksekliği, göz
düzenleyerek kemiklerimizin güçlü ve kuvvetli
kapaklarında ve bacaklarda şişme, gece id-
olmasını sağlarlar. Vücudumuzdaki kalsiyum
rar kaçırma, çok su içme, kemiklerde ağrı,
ve fosforun denge içinde olmasından da
bacaklarda eğrilik ve idrar miktarında azalma
böbreklerimiz sorumludur. Böbreklerimizin
görülebilir. Hastalık çok daha ilerlediğinde
üstlendiği bu görevleri yerine getiremediği
ise hastalar havale geçirebilir, komaya gi-
duruma “böbrek yetmezliği” denilmekte ve
rebilir, akciğer sorunları ve kalp yetmezliği
tahmin edileceği gibi böbreklerimizle birlikte
gelişebilir ve hatta hasta aniden hayatını
daha pek çok organ sistemimizin çalışama-
kaybedebilir.
olduğunu göstermiştir. Böbrekler vücudu-
masına neden olmaktadır.
Çocuklarda kronik böbrek
yetmezliğinin nedenleri nelerdir?
Kronik böbrek yetmezliği çocuğun
gelişimini etkiler mi?
Böbrek öyle bir organdır ki, yetmezliğe gir-
Böbreklerin çalışmasına engel olabilecek bir-
mesi ile vücudumuzun bütün dengeleri alt üst
çok olay vardır. Bunlar arasında en önemli
olur. Sadece böbrekler değil neredeyse tüm
olanları doğumsal kusurlardır. Bunların ara-
organlarımızın çalışması bozulur. Özellikle
sında en sık rastladığımız durum “vezikoü-
çocuklar büyüme çağında olduklarından böb-
reteral reflü” dür. Vezikoüreteral reflüde id-
rek yetmezliğinden çok ciddi bir şekilde zarar
rar, idrar torbasından böbreklere geri kaçar.
görürler. Büyümeleri ve cinsel gelişim basa-
Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarının eşlik
makları geri kalır, öğrenme kapasiteleri azalır.
ettiği bu durum uzun vadede böbreklerde ya-
Çocuklar uymaları gereken özel bir diyetleri
ralar oluşmasına ve böbreğin çalışamayacak
olması ve iştahlarının da azalmış olması ne-
hale gelmesine neden olur. Diğer doğumsal
deniyle kilo alamaz, dengeli beslenemezler.
kusurlar arasında böbreklerin veya idrar tor-
Ayrıca içe kapanma ve depresyon da böbrek
basının henüz anne karnında iken yeteri ka-
yetmezliğine sıklıkla eşlik eder.
dar gelişememesi, böbreklerimizin içinde yer
ra geçebilen hastalıklar da önemli bir yetmez-
Kronik böbrek yetmezliğinin
çocuklarda tedavi yöntemleri
nelerdir? İlaçla tedavisi mümkün
müdür?
lik nedenidir. Bunlara örnek olarak polikistik
Böbrek hastalıklarının tedavisinde uygulanan
böbrek hastalığını veya Alport Sendromu’nu
yöntemler; ilaçlarla destek tedavisi, doğru ve
verebiliriz. Nefritler de böbrek yetmezliğinin
düzenli beslenme, büyüme ve gelişmenin sür-
önemli nedenlerinden biridir. “Nefrit” adı ve-
dürülmesi, DİYALİZ ve BÖBREK NAKLİ olarak
rilen böbrek hastalığının farklı türleri vardır ve
sıralanabilir.Kronik böbrek yetmezliğinin ma-
bunların bazıları böbrek yetmezliği ile sonuç-
alesef ilaçla tedavisi henüz mümkün değildir.
lanabilir. Bunun yanı sıra lupus ya da diyabet
Ancak ilaçlar sadece böbreğin fonksiyonları-
gibi bazı sistemik hastalıklar da böbrek yet-
nı desteklemek, yapamadığı işleri kısmen de
mezliğine neden olabilir. Bu hastalıklar direkt
olsa yerine getirmek için kullanılabilir.
alan kanallarda veya idrar yollarında tıkanıklıklar meydana gelmesi sayılabilir. Ayrıca bazı
kalıtımsal yani, anne ya da babadan çocukla-
Kronik böbrek yetmezliği olan bir
çocuğun beslenmesi nasıl olmalıdır?
Kronik böbrek yetmezliği olan bir çocukta
beslenmeye dikkat etmek çok önemlidir. Bir
yandan çocuğun büyümesi ve gelişmesi için
gereken besin öğelerini uygun miktarlarda
çocuğa vermek zorundasınız. Bir yandan da
böbrekleri çalışmadığı için vücutta birikecek
olan zararlı maddeleri atamayacağından diyetini kısıtlamanız gerekmektedir. Sonunda
bu iş iki ucu keskin bıçağa benzer. Dengeyi
çok iyi ayarlamak gerekir. Bazı yiyeceklerin
özellikle kısıtlanması gerekmektedir. Bunlar,
ağızdan alınan sıvılar, tuzlu yiyecekler, fosfor
içeriği ve potasyum içeriği yüksek yiyeceklerdir.
Diyaliz nasıl bir işlemdir, çocuklara
da uygulanabilir mi?
Kronik böbrek yetmezliği görülen çocuklarda
kesin tedavi yöntemi organ nakli olup uygun
organ bulunana kadar belirlenen aralıklarda
diyaliz adı verilen özel bir cihaza girmek gerekir. Bu cihaz yapay bir böbrek görevi üstlenir
ve kanı temizlemeye yarar. Elbette çocuklara da uygulanabilir. İki farklı diyaliz yöntemi
vardır: hemodiyaliz ve periton diyalizi. Sağlık
ekibi, çocuk için hangi diyaliz biçiminin uygun olduğuna karar verecektir. Periton diyalizi iki şekilde uygulanmaktadır: SAPD (sürekli
ayaktan periton diyalizi) ve APD (aletli periton
diyalizi). Bizim merkezimizde her iki yöntem
de başarıyla uygulanmakta, hastalara özel
bir eğitim verildikten sonra evlerine gönderilmekte ve çocuğun evinde diyaliz yapması
sağlanmaktadır. Bu yöntemde karın içine bir
katater aracılığı ile diyaliz sıvısı verilmekte
belli bir süre beklendikten sonra karın içindeki sıvı boşaltılmakta, bu uygulama günde 4-5
kez tekrarlanmaktadır. Okula devam edebilmek, daha dengeli beslenebilmek açısından
çocuğun evinde periton diyalizi yapılması aslında çok daha uygun olmaktadır.
Hemodiyaliz kanın vücut dışında bir makine
aracılığıyla temizlenip (suni böbrek) vücuda
geri verilmesi işlemidir. Normalde hastanelerin böbrek diyaliz ünitelerinde yapılır.
Hastanın sağlık durumuna göre haftada 2-3
kez uygulanmalıdır. Her seans yaklaşık 4-5
37
saat sürmektedir. Hemodiyaliz atık maddeleri vücuttan hızla ve başarıyla uzaklaştırır.
Ancak kesinlikle işinde uzman hemşireler ve
hekimler tarafından yapılmalıdır. Özellikle söz
konusu çocuklar olunca bu konuda daha ciddi bir hassasiyet ve uzmanlık gerekmektedir.
Hastanemizde çocuk hastalara hem hemodiyaliz hem de periton diyalizi etkin bir şekilde
ve çok deneyimli bir ekip tarafından uygulanmaktadır.
Çocuklara böbrek nakli yapılabilir
mi?
Çocuklar aslında böbrek nakli için gerçekten en uygun adaylardır. Önlerinde uzun bir
yaşam vardır ve bunu diyaliz ile sürdürmek
olanaksızdır. Ayrıca sağlıklı bir şekilde gelişip
büyümeleri, okula gidip, eğitimlerine devam
edebilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle böbrek nakli çocuklar için en ideal tedavi yöntemidir.
Çocuklarda Böbrek Nakli
Son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle periton diyalizi ya da hemodiyalize giren hastalar pek çok sağlık problemi ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. Büyüme ve gelişmelerinin
geride kalması, cinsel gelişimlerini tamamlayamamaları, kalp, beyin gibi diğer organlarda
ve sistemlerde ortaya çıkan ciddi sorunlar
bunların başında gelmektedir. Ayrıca sosyal
anlamda ciddi kısıtlanmalar yaşayan bu çocuklarda okula devam edememe en önemli
sosyal sorunu oluşturmakta, bunu sosyal
hayata aktif olarak katılamama, içe kapanma
ve depresyon gibi ciddi sorunlar izlemektedir.
Bu gurup hastaların normal yaşamlarına dönmelerini sağlayabilen, en uygun tedavi seçeneği böbrek naklidir. Çocuklara özgü cerrahi
teknik, ameliyata uyum veya çocukların bağışıklık sistemindeki farklılıklar gibi sorunlar
böbrek nakli işlemini erişkin hastalara göre
daha da zorlu ve farklı kılmaktadır. Başkent
Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Nakli merkezinde Prof. Dr. Mehmet Haberal başkanlığında şu ana kadar yaklaşık 2000 hastaya
böbrek nakli yapılmış olup bunların da 170’i
çocuk hastadan oluşmaktadır. Merkezimizde
şu anda 100’ü aşkın böbrek nakli yapılmış
olan çocuk hasta düzenli olarak izlenmek38
tedir. Ayrıca son birkaç yıl içinde Başkent
Üniversitesi’nin Adana, İstanbul ve Konya
hastanelerinde de böbrek nakilleri yapılmaya
başlanmıştır. Sonuçlar çok yüz güldürücü
olup, çocuklarımızın nakil sonrası hızla büyümelerini izlemek, gözlerinin yaşama sevinci
ile tekrar parladığını görmek bizleri çok mutlu
etmektedir. Diyet yapmak zorunda kalmamanın, onlarca ilaç içmek yerine sadece birkaç
ilaçla hayatını devam ettirebilmenin, halsizlik,
yorgunluk ya da ağrı hissetmeden koşup,
oynayabilmenin hem çocukların hem de ailelerinin hayatında nasıl da yepyeni bir sayfa
açtığını gözlemlemek tüm ekibimize ayrı bir
şevk ve heyecan vermektedir. Ancak unutulmaması gereken asıl konu çocuklarda böbrek
naklinin erişkinlere göre çok daha özel bir
hassasiyet gerektirdiği, alanında son derece
uzmanlaşmış bir ekip ile bu yola çıkılmasının
olmazsa olmaz bir kural olduğudur. Çocuklara böbrek nakli yapmak cerrahi olarak başlı
başına zor bir işlemken, başarılı bir cerrahi
nakil sonrasında bu çocukların yine aynı hassasiyetle, alanında uzman kişiler tarafından
izlenmesi gereklidir. Çocuklara böbrek nakli
yapılan bir kurumda mutlaka bu konuda yeterli eğitimi ve tecrübesi olan bir çocuk nefroloji uzmanı bulunmalıdır. Operasyon sonrasında ve sonraki hayatı boyunca hastayı bir
çocuk nefroloj uzmanı takip etmeli, hasta olası komplikasyonlar, gelişebilecek sorunlar ve
ilaçların düzenlenmesi açısından organ nakli
ekibi tarafından yakın izlemde olmalıdır.
Çocuklarda organ nakli gerektiren
durumlar nelerdir?
Böbreklerin %10-15’den daha az çalışması
son dönem böbrek yetmezliği olarak tanımlanır. Bu dönemde böbrekler artık fonksiyonlarını yürütemez hale gelirler. Bu durumda
hastaların artık ya diyalize alınması ya da
organ nakli olması gerekir. Diyaliz tedavisi
geçici bir tedavi yöntemi olup, organ nakli
oluncaya kadar hastaların hayatını sürdürmesini sağlar. Böbrek yetmezliğinin kesin ve tek
tedavisi böbrek naklidir.
Çocuklarda yapılan nakiller
erişkinlerde yapılanlara göre farklılık
gösteriyor mu?
Küçük çocuklarda yapılan böbrek naklinin
cerrahi tekniği farklılıklar gösterir. Küçük
çocuklara erişkinlerden organ alınarak nakil
yapmakta bazı güçlükler vardır. Ayrıca çocukların yapısal özellikleri, böbrek yetmezliğine yol açan hastalıkların farklılıkları çocuk
hastaları daha riskli ve zor bir gruba sokmaktadır. Bu nedenle çocuklar konusunda
deneyimli bir ekip tarafından organ naklinin
yapılması son derece önemlidir.
Böbrek nakli yapılan bir çocuğun
hayatında nelere dikkat edilmelidir?
Organ nakli sonrasında nakil yapılan organın
reddinin önlenmesi için bağışıklık sistemini
baskılayıcı ilaçlar kullanılmaktadır. İlaçların
düzenli kullanılması böbrek naklinin uzun vadede başarısını etkileyen en önemli faktördür.
Ailenin ve çocuğun bu konuda bilinçlendirilmesi gereklidir. Ayrıca çocuğun yaşamında
dikkat etmesi gereken durumlar, özellikle
enfeksiyonlardan korunma yöntemleri çocuğa ve aileye anlatılmalı ve uyumu takip edilmelidir. Özellikle nakil sonrasındaki ilk 3 aylık
dönem en riskli dönemdir. Bu çocuklar diğer
nakil hastaları gibi ömür boyu ilaç kullanmak
zorundadırlar. Ancak ilerleyen dönemlerde
ilaç miktarı ve dozları giderek azaltılır ve bazı
ilaçlar doktor kontrolünde kesilebilir.
Nakilden sonra hastaların günlük
aktiviteleri nasıl olmalıdır? Hangi
sporları yapabilirler?
Çocuklar nakilden yaklaşık üç ay sonra gerekli önlemler alınarak okula başlayabilirler.
Nakilden sonra çocuklar diğer sağlıklı çocuklar gibi her türlü aktiviteyi yapabilir, her türlü oyunu oynayabilirler. Ancak hem fiziksel,
hem de psikolojik açıdan büyüme ve gelişmeleri yakından takip edilmelidir. Mutlu ve
sağlıklı bir geleceğe hazırlanmalıdırlar.
Transplantasyon sonrası çocuklar diğer sağlıklı bireyler gibi hayatlarına devam edebilmekte, büyümeleri hızlanmaktadır. Okullarına
devam edebilen çocuklar kendi geleceklerini
kurma şansını yakalamaktadırlar. Hastalarımız arasında üniversiteyi bitiren ve iş sahibi
olan pek çok hasta bulunmaktadır.
39
Gökhan İNÖNÜ
TUĞBA GÜRÇAY
Böbrek Nakli
Suyun Özgürlüğü
Herkesin bir bedeni var içine dünyaları sığdırdığı…
İki gözümüz var mesela yaratılanları gördüğümüz, yüreğimiz var
mesela hissedebildiğimiz. Eksiklikleri hayatımıza mal olan, parayla
satın alamadığımız organlarımız. Günlük hayatımızda sağlıklı bir
insanın varlığından bile habersizce taşıdığı böbreklerimiz…
Bazılarımız var her ikisine de sahip olmasına rağmen kıymetini
bilmezler,
Bazılarımız var biriyle bile idarenin ne olduğunu iyi bilirler,
Bazılarımızsa tekini bile yıllarca beklerler…
Günlerimi bir makineye bağlı yaşamak zorunda kaldığım yıllarım
var geride bıraktığım. Haftanın dört günü, dört saat ayırarak tüm
çocukluğumu, gülüşümü, direncimi bıraktığım o makine…
Şimdi olmazsa olmazdı belki, ama onu her hafta defalarca görmenin
ağırlığını atmış değilim üzerimden hala. Evet bir böbreğim var şimdi
bağlanmaktan kurtardı beni nakil oldum birkaç yıl önce.
Bir böbrek; farkındalığımın artışı, suyun özgürlüğü…
Çocukluğumu geri alamasam da, gençliğim ellerim arasında,
özgürüm şimdilerde. Nakil olmanın rahatlığını kader arkadaşlarımın
da yaşaması için başlatıyorum seferberliğimi…
El ele verip organ bağışını güçlendirelim, kimse çocukluğunu
mahkum etmesin diyalize…
Tuğba GÜRÇAY
40
23 yaş
Böbrek Nakli
Bir Böbrek İstiyorum
Bir böbrek istiyorum
Çektiğim acılardan kurtulmak için
Bir böbrek istiyorum
Yaşama daha umutla bakmak için
Bir böbrek istiyorum
İnsanlığa faydalı olmak için
Bir böbrek istiyorum
Ailemin gururu olmak için
Hep ağladım, hiç gülmedim
Umutsuzluk diyarlarında gezdim
Bir böbrek bulabilmek için ben
Yüce dağları delerdim
Yüce Allah feryatlarımı duydu sonunda
Bu hastalıktan kurtuldum sonunda
Allah’tan dileğim bütün hastalara
Bu illetten kurtulması sonunda
Gökhan İnönü
Böbrek Nakli, 23 yaş
PELİN ÖZSOY
Böbrek Nakli
Benim artık iki doğum günüm var
1997 yılında, 5 yaşındayken, İdrarın böbreğe
geri kaçışı olarak teşhis edilen bir hastalık böbrek fonksiyonlarımın bozulmasına sebep oldu.
Geçirdiğim bir operasyonla geri kaçış sorunu
çözümlendi fakat böbrek fonksiyonlarımdaki
kayıpların telafisi mümkün olmadı. Bu sürede
doktorlarımın ve ailemin titiz tedavisi sayesinde18 yaşına kadar sağlığımda herhangi bir
problem olmadı. Fakat sonuçta; ya diyaliz ya
da böbrek nakli gerekliliği ortaya çıktı. Beni
dünyaya getiren annem bir kez daha yüceliğini gösterdi, 30.06.2009’da Ankara Başkent
Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan başarılı bir
operasyonla böbreğini hediye ederek bana
ikinci kez hayat verdi ve beni yeniden dünyaya
getirdi. Ben şanslıyım canım annem hayatıma
hayat kattı.
Bildiğim kadarı ile ülkemizde on binlerce kişi
organ nakli için beklemekte. Bu bekleyişin
acılarla, sıkıntılarla dolu olduğunu biliyorum.
Esasen millet olarak acılar karşısında yaşadığımız bütünleşmeye ve acıları paylaşmaya en
son örnek Van depremi. Bu paylaşım bizim
genlerimizde var. Bir düşkünü gördüğümüzde
içimizin burkulmaması, duygulanmamamız
mümkün değildir. Halkımız aynı hassasiyeti;
organ bekleyen gözü kulağı her an gelecek haberde olan insanlarımız için de gösterecektir.
Yeter ki; bu konular sürekli gündemde tutulsun,
her platformda bıkmadan usanmadan anlatılsın
ve çevremizi bu konulara daha duyarlı olma
konusunda teşvik etmeliyiz. “Organlarımızın
Toprakta Yokolmadan Bir Cana Can Katmanın”
gerekliliğini vurgulamalıyız.
Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde nakil olarak sağlığıma kavuştuğum, sonrasında kaderin bir cilvesi olarak bu sefer de Başkent
Üniversitesi’nde eğitimime başlamam tarifi
mümkün olmayan duygu yoğunluğu oluşturdu. Hastanesi ve üniversitesi ile bu tesisleri
bugünlere getirdiği ve bu imkanları bize sağladığı için, organ nakli ile ülkemiz sınırlarını aşan
hizmetleri için şahsına sonsuz şükranlarımı arz
ederken, bir an önce aramıza dönmesi dileğimi
belirtmek isterim. İnşallah onu ilk karşılayanlar
arasında ben de olurum.
Pelin ÖZSOY
Başkent Üniversitesi
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Öğrencisi
Böbrek Nakilli Hastalarımız; (Sol Baştan) Serkan Kalın, Yasir Baki, Zeliha Naz Demir, Zehra Çakır
41
Başkent Üniversitesi Hastanesi Çocuk Gastroenteroloji Bilim Dalı. Prof. Dr. Figen ÖZÇAY’ın Başkanlığında; (Sol Baştan) Hemşire Neslihan ADAM,
Prof. Dr. Figen ÖZÇAY, Uzm. Dr. Oya BALCI, Hemşire Aynur ŞİMŞEK
Çocuklarda
Karaciğer Nakli
Bebeklikte veya sonrasında başlamış ve kronik duruma gelmiş; ya da sağlıklı bir çocukta
birdenbire gelişmiş karaciğer yetmezliği tablosunda günümüzde bilinen en etkili tedavi
yöntemi karaciğer naklidir. Ülkemizde çocuklukta daha çok canlı vericiden karaciğer nakilleri
yapılmakta, yetişkin karaciğerinin bir kısmı bir çocuğun hayatının kurtulmasını sağlamaktadır.
42
Çocukluk çağı kronik karaciğer hastalıkları
yenidoğan döneminden ergenliğe her yaşta
görülebilir. 15 günden uzun süren yenidoğan
sarılığı ve açık krem rengi kaka yapma ile
kendini gösteren doğuştan safra yolu yokluğu (bilier atrezi) hastalığı küçük çocuklarda
karaciğer nakli nedenlerinin başında yer alır.
Ülkemizde akraba evliliklerinin sık olması
nedeniyle genetik nedenlere bağlı birçok karaciğer hastalığı da karaciğer nakli ile tedavi
edilebilir. Bunlardan Wilson hastalığı, alfa-1
antitripsin eksikliği, tirozinemi, kaşıntıyla ve
sarılıkla giden diğer genetik hastalıklar başta
gelir.
Çocuk hastalıkları alanında çalışan hekimler,
bu özelliklerdeki hastaları karaciğer nakli yapılabilen merkezlere yönlendirirler. Hastalar
karaciğer nakli alanında deneyim sahibi olan
çocuk gastroenteroloji uzmanları tarafından
izleme alınırlar. Bu izlem sırasında önemli
noktalar, hastanın aşılarının geciktirilmemesi, iyi kilo alması için beslenmesinin düzenlenmesi, enfeksiyonlarının tedavisi, mineral
ve vitamin eksikliklerinin karşılanması, varis
kanamalarının önlenmesi ve tedavisi , kalpakciğer-kemik-hormon sistemlerinde gelişecek komplikasyonların erken fark edilmesi , karaciğer kanseri gelişmesi yönünden
uyanık olunması, ameliyat zamanlamasının
iyi yapılması ve karaciğer nakli kararı alınmasında ne çok erken ne de çok geç davranılmasıdır. Çocuklarda esas olarak her yaş
ve ağırlıkta karaciğer nakli yapılabilir. Yaş
küçüldükçe ve düşük kilolu bebeklerde teknik güçlükler ve ameliyat sonrası problemler
artar, ancak deneyimli merkezlerde bu güçlüklerin üstesinden gelinir. Karaciğer nakli
alanında deneyimli hekimler ilaçlarla takibin
artık sonuç vermeyeceği düşüncesinde oldukları hastalarını, yaş ve ağırlık ne olursa
olsun bekletmeden ameliyat kararını alır.
Çünkü karaciğer çalışmadığında çocuğun
büyümesi durur, enfeksiyonlarala savaşma
gücü azalır, iştahsızlık belirginleşir. Kısır
döngüye giren bebeği, hastalıklı karaciğeri
ile daha iyi bir duruma getirmek hatta yaşatmak artık mümkün değildir.
Çeşitli virüslere ya da ilaçlara, zehirli maddelerin ya da bitkilerin yenilmesine bağlı
ani gelişen karaciğer yetmezliğinde ise,
çok hızlı ve doğru karar alıp transplant cerrahlarına hastanın mümkün olduğunca az
problemle iletilmesi de deneyimli çocuk
gastroenteroloji uzmanının sorumluluğundadır. Hasta çocuğa zamanında ( bazen 1-2
gün içinde) karaciğer bulunamazsa toksik
maddelere bağlı olarak beyinde şişme ve
geriye dönüşümsüz hasar meydana gelebilir. Bu durum herkesin başına gelebilecek
bir durumdur ve beyin ölümü gerçekleşmiş
kişilerden yapılan organ bağışlarının önemi
bu tabloda çok daha iyi anlaşılır. Ülkemizde
ani gelişen (akut) karaciğer yetmezliği hastaları eskisine göre daha erken fark edilip,
kısa sürelerde nakil merkezlerine ulaştırılmaktadır. Bu hastalara canlı vericilerden de
karaciğer nakli yapılmakta, %70 oranında
ölümle sonuçlanan bu tabloda sağ kalım
sağlanabilmektedir.
nakli öncesi aile aydınlatılır, cerrahi doktorlarına sordukları ya da soramadıkları konuların üstünden bir kez daha geçilir. Ailelerin
bilmedikleri konular arasında;
karaciğer
naklinde kan nakli esaslarına uyulduğu, kan
grubu uygunsa doku uyumunun aranmadığı
başta gelir. Böylece Verici olabilecek yakınların belirlenmesi sağlanır. Canlı vericiden
nakillerde verici karaciğerinin hacminin damar ve safra yolu yapısının önemli olduğu
vurgulanır. Sağlıklı bir insanın hayatının
hiçbir zaman tehlikeye atılamayacağı, bunun için vericilere birçok inceleme yapıldığı
anlatılır. Nadir olguların dışında çocuğun
hasta karaciğeri çıkarılır. Yerine yeni karaciğer yerleştirilir. Karaciğer nakli sonrası
çocuğun ömür boyu immünsupresif (bağışıklık sistemini baskılayıcı) ilaçlar kullanması gerektiği; ilk 3 ayda çok ilaç ve çok
sık takip gerektiği; daha sonra doktorun belirlediği aralıklarla takipler yapıldığı; bunlar
yapılmazsa her türlü çabanın boşa gideceği
hakkında aile bilinçlendirilir. İlaçlarının saatinde verilmesi, fazla ya da eksik miktarda
verildiğinde karaciğer reddi ya da özellikle
böbrek olmak üzere çeşitli organlarda zedelenme oluşacağı anlatılır. Karaciğer nakli
sonrası çocukların izlemi erişkinlere göre
farklılık gösterir. Büyüyen çocuğun farklı
dönemlerinde farklı ilaç gereksinimleri olur,
nakil sonrası birçok çocukluk dönemi hastalığı ile karşılaşılır. Bunların önlenmesi ve
tedavisinde çocuk gastroenteroloji uzmanı
yine yer alır. Beslenmelerini düzenler, ilaçlarını planlar. Gelişimde beliren aksaklıkları
erken fark eder ve girişimde bulunur. Okuleğitim ihtiyacı ilgili gerekli yönlendirmeleri
yapar.
Çocuklarda karaciğer nakli yoğun emek sarf
edilmesini gerektiren bir durumdur. Çocukların hayatını geçici bir süre için kurtarmak
Ahmet, karaciğer nakili
yapılan son hastamız
değil, onların sağlıklı erişkinler olmaları ve
Çocuk hastalıklarında ailenin doktora güveni esastır. Karaciğer nakil merkezlerinde
ameliyat öncesi hekim- aile- hasta işbirliğinin gelişmesi nakil sonrası bu hastaların
düzgün takibini de mümkün kılar. Karaciğer
ması teknik olarak iyi bir ameliyat ve sonra-
günlük yaşamlarına her sağlıklı çocuk gibi
devam etmeleri hedeftir. Bu hedefin başarılsında yakın izlem ve yönlendirme ile mümkün olur. Sonuçta hem çocuk, hem aile, hem
emek veren hekim-hemşire, hem toplum
mutlu olmaktadır.
43
(Sol Baştan) Uzm. Dr. Yusaf GÜNAY, Uzm. Dr. Özlem CİĞERLİ, Doç. Dr. Eyüp KÜLAH, Doç. Dr. Ali İNAL, Prof. Dr. Alp DEMİRDAĞ, Prof. Dr. Nurhan ÖZDEMİR
ACAR, Uzm. Dr. Gökçen GÖKCAN, Uzm. Dr. Ergün PARMAKSIZ, Uzm. Dr. Nida ÇEKİL.
Başkent Üniversitesi
İstanbul Uygulama ve Araştırma Hastanesi
Organ Nakli Merkezi
Üniversitemiz İstanbul Araştırma ve Uygulama
Merkezi Hastanesi’nde, 7 Temmuz 2010 tarihinde nakil ruhsatı alınmasından sonra, 8 Ekim
2010 tarihinde, akrabalar arası böbrek nakli
ile başlayan böbrek nakli programı o tarihten
bu yana kesintisiz olarak devam etmektedir.
Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi Organ Nakil Merkezi’mizde, tecrübeli bir cerrahi
ekip ve konusunda uzmanlaşmış kadro ile ileri
teknolojik donanım kullanılarak böbrek nakilleri
gerçekleştirilmektedir.
Başkent Üniversitesi İstanbul Araştırma ve Uy44
gulama Merkezi Hastanesi bir vakıf üniversitesi
hastanesi olarak İstanbul Anadolu yakasında
hizmet vermekte olup hastanemize sağlık güvencesi ile böbrek nakli için başvuran SGK
hastalarına (SSK, Emekli Sandığı, Bağ-kur)
hem alıcının hem de vericinin nakil hazırlık aşamasından, nakil sırasında ve sonrasında gerekecek tedavileri de kapsayacak şekilde herhangi bir ek ücret talep edilmemektedir.
hemşire ve sağlık personeli ekibinin deneyimi
sayesinde organ nakli ameliyatları organ nakli
merkezimizde yerleşmiş protokollerle rutin olarak yapılan bir ameliyat haline gelmiştir.
Hastanemizin sahip olduğu gelişmiş teknolojiye ilave olarak doktor ekibimizle birlikte,
ameliyathane, yoğun bakım ve serviste çalışan
Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde
de T.C. Sağlık Bakanlığı böbrek yetersizliği tanısı konan her hastanın tedavisi planlanırken
Diğer branşlarda olduğu gibi tıbbın en önemli
konularından biri olan organ naklinde de değerli
hastalarımıza en iyi hizmeti vermek temel anlayışımızdır.
için başvuran SGK hastalarına (SSK, Emekli
Sandığı, Bağ-kur) hem alıcının hem de vericinin nakil hazırlık aşamasından, nakil sırasında
ve sonrasında gerekecek tedavileri de kapsayacak şekilde herhangi bir ek ücret talep edilmeyecektir.
Böbreklerimizin Görevleri ve Yapısı
Böbreğin başlıca görevleri vücut su, tuz, kalsiyum dengesinin sağlanması, idrar aracılığı ile
zararlı maddelerin ve ilaçların vücuttan atılması
ve hormon, şeker metabolizmasına olan katkılarıdır. Böbrek yetmezliği ani (akut) veya sinsi
(kronik) seyirli olmak üzere iki şekilde gelişebilir. Böbrek yetmezliği geliştiğinde diyaliz ve
böbrek nakli gibi iki farklı tedavi yöntemi bulunmaktadır.
ilk aşamada böbrek nakli konusunda bilgilendirilmesini ve her diyaliz hastasının eğer uygun
sağlık koşullarını sağlıyor ise bir organ nakli
merkezinde kaydının bulunmasını gerekli görmektedir.
Böbrek nakli hazırlık polikliniğimize ilk kez başvurduğunuzda, sizi güler yüzlü ve profesyonel
sağlık ekibimiz karşılayacaktır. Muayeneniz
sonrasında gerekli kan tetkikleri ile radyolojik
tetkikler istenecek ve birçok bölümde kısa sürede kontrolleriniz gerçekleştirilecektir.
Size böbrek vermek isteyen bir akrabanız var
ise canlıdan böbrek nakli, böyle bir şansınız
yok ise kadavra böbrek nakli için cerrahi ekibimiz, nefroloji uzman doktorlarımız tarafından
değerlendirileceksiniz. Organ Nakli Koordinatörü ve uzman ekibimiz tarafından böbrek nakli
hakkında ayrıntılı bilgilendirmeniz yapılacaktır.
Kadavra böbreği bekleme listesine kabulünüz
sonrasında düzenli aralıklarla (6 ayda bir) kontrollere gelmeniz önerilecektir.
Hastanemize sağlık güvencesi ile böbrek nakli
Soru: Böbrek hastası böbrek nakline neden
ihtiyaç duyar?
Böbrek yetmezliği olan kişi hayatta kalabilmesi
için kanındaki zehirli maddelerden kurtulması
gerekmektedir. Bu amaçla kişiye ya diyaliz ya
da böbrek nakli yapılmalıdır. Diyaliz iki şekilde
yapılmaktadır. Hemodiyaliz yani hastanın bir
makineye haftada 3 kez en az 4-5 saat süre
ile bağlanarak bu zehirli maddelerden temizlenmesi yada periton diyalizi denilen karından
su verip almaya bağlı yapılan ve her gün uygulanması gereken diyaliz yöntemleridir. Her iki
diyaliz yönteminde de kişi sosyal yaşamından,
işinden, gücünden olur ve tamamen bağımlı
olarak yaşamaya başlar bu kişi kendisi ve toplum için üretici halden çıkıp tamamen tüketici
bir duruma bürünür. Ülkemizde ne yazık ki böbrek naklinin hayat kurtarıcı bir tedavi yöntemi
olduğunu bilmeyen diyaliz hastaları mevcuttur.
Bu sorunları aşmada devletin yanında diyaliz
hastalarına ve medyaya görev düşmektedir.
Hastalar organ nakli merkezlerine başvurarak
bekleme listelerine girmeli eğer canlı vericileri
varsa organ nakli için gerekli işlemleri yaptırmalıdırlar.
Soru: Diyalize giren ve böbrek nakli uygulanan hastaları yaşamda neler beklemektedir?
Bir kere en önemli hadise yaşam süresidir.
Böbrek yetmezliği olan ve diyalize giren bir kişinin yaşam süresi böbrek nakli yapılan kişiye
göre oldukça kısadır. Yeni diyalize başlamış bir
hastanın 5 yıl sonra hayatta kalma şansı %30
civarında iken böbrek nakli yapılan kişide bu
oran %80-90 civarındadır. Yaşam süresi açısından bu inanılmaz fark bütün Dünya’yı organ
nakline yöneltmiş durumdadır. Fark sadece yaşam süresi ile sınırlı kalmamakta kişinin yaşam
kalitesini de belirlemektedir. Diyaliz hastası iş
göremez ve sosyal yaşamında çöküntüye uğrar buna karşın böbrek nakli yapılan kişi eski
sağlığına hızla kavuşur ve işine, yarıda kalan
sosyal yaşamına geri dönüp kendi ve toplum
için üretici hale geçer.
Böbrek Nakli Ameliyat Tekniği Nedir?
Çalışmayan kendi böbrekleriniz genellikle çıkarılması için özel bir neden yok ise vücudunuzda bırakılır. Ameliyat sırasında nakledilen
sağlıklı böbrek, batında kasığın hemen üzerine, sağ veya sol tarafa yerleştirilir. Bu böbreğin atardamarı karın alt kısmında bulunan
büyük bir atardamara, toplardamarı da yine
karnın bu kısmında bulunan büyük bir toplardamara birleştirilir. İdrar borusu ise idrar
torbasına (mesane) bağlanır. Gelişen ameliyat teknikleri ile tecrübeli cerrahi ekibimizin
gerçekleştireceği ameliyat genelde 3-4 saat
sürecektir.
Soru: Böbrek nakli başarı ile uygulanan bir
operasyonmudur.?
Evet. Tıpda meydana gelen ilerlemeler sonucunda organ ve doku nakilleri günümüzde
başarı ile uygulanmaktadır. Böbrek nakli en sık
ve uzun süreden buyana başarı ile uygulanan
bir nakildir. Oragn bağışı ile listelerde bekleyen
hastalara yeni bir yaşam hediye edilebilir.
Ameliyat Sonrası Süreç Nasıldır?
Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi her
şeyin normal geliştiği ve sürdüğü koşullarda,
ortalama 1-2 hafta kadardır. Bu sırada hastanın sağlığının takibi ve hastanın konforu için
en uygun koşullar sağlanmıştır (Odalarımızda
hastaya özel monitör sistemi, kişisel hijyen ve
bakım için en iyi koşullar ve hastanın konforu
için özel koşullar sağlanmıştır) bağışlamasına
izin verilmez.
Soru: Akrabasına böbrek veren kişide ameliyat sonrası kısa ve uzun vadede herhangi
bir tıbbi problem görülür mü?
Canlıdan böbrek nakilleri 1954 yılından buyana
başarı ile uygulanmaktadır. O tarihten buyana
yapılan birçok çalışmada bu sorunun cevabı
aranmış ve varılan sonuç akrabalar arası böb45
rek nakillerinde kısa ve uzun vadede böbreğini
bağışlayan kişide ciddi herhangi bir probleme
rastlanılmamıştır. Ancak biz böbrek vericisi
olan kişileri yıllık olarak ünitemizde muayene
ve tetkiklerini yaparak bu kişileri daimi olarak
gözlem altında tutmaktayız.
Soru: Böbreğini bağışlayan kişi hastanede
ne kadar süre kalmakta ve işine ne zaman
dönebilmektedir?
Hastanede kalış süresi 2-3 gün civarında olup
15-20 gün içerisinde iş başı yapabilirler. Ev
hanımlarının yaklaşık 6-8 hafta boyunca ev işleri esnasında ağır yük kaldırmamalarına özen
göstermelerini istiyoruz. Benzer şekilde spor
aktivitesi olarak ilk 6-8 hafta boyunca hafif egzersizleri önermekteyiz. Ağır fiziki iş yükü olan
kişilerde ameliyat sonrası iş başı süresi işin
cinsine göre 1 aya kadar uzamaktadır.
Soru: Canlıdan böbrek naklinde böbrek
vericisi için bir yaş sınırı varmı?
Evet. 18 yaş alt sınır olarak tespit edilmiştir.
Ancak sağlıklı ve gönüllü olan her 18 yaşını
tamamlamış kişilerin verici olabilmesini belirleyen bir takım sosyal durumlarında verici için
uygun olması gerekmektedir. Üst sınır genelde
65 yaş olarak belirlenmiş olmakla birlikte vericinin genel sağlık durumu ve yapılan tıbbi testlerin uygun olması halinde bu sınır çok daha
yukarılara 70-75 yaşa kadar çekilebilir.
Soru: Böbrek vericisi olmaya karar vermiş
olan bir bayanın böbreğini bağışladıktan
sonra gebe kalmasında engel bir hal varmıdır?
Hayır yoktur. Böbreğini bağışlamış olan bir kişi
ameliyatı takiben bir kaç ay içerisinde hamile
kalabilir. Böbrek vericisi olmak kişinin hamile
kalmasına engel bir durum teşkil etmez.
Soru: Ameliyat böbrek vericisine mali
yükümlülük getirir mi ?
Hayır. Ameliyatın vericiye hiçbir maliyeti yoktur.
Soru: Tek böbrekli kalmak sorun yaratır mı?
Hayır. Toplumda tek böbrekli doğan insan
mevcuttur. Bu kişiler tek böbrekle yaşamlarını normal biçimde sürdürürler. Her hangi bir
nedenle tek böbreği alınan kişide geride kalan
diğer böbrek büyüyerek alınan böbreğin görevini de yerine getirir. Tek böbrekli kişiler hiçbir
sorun yaşamadan hayatlarını sürdürebilirler.
46
Soru: Doku ve organ bağışı nasıl yapılır?
Akrabalar arası böbrek vercisi olamayan böbrek hastalarına organ temini ancak organ bağışı yolu ile olmaktadır. İnsanların organlarını
bağışlamamaları en doğal hakkıdır ama böyle
düşünen insanların, organ yetmezliği gelişince
organlarını bağışlamış kişilerden organ naklini
kabul etmesi dürüst bir davranış değildir. Ülkemizde ne yazık ki bir çok kişi organ bağışının önemini organa ihtiyacı olduğunda takdir
etmektedir. Bu sorunun aşılması tek başına
sağlıkçıların sorunu değil toplumun bütün katmanlarını ilgilendirmektedir. Organ bağışını
arttırmak amacı ile muhtarların, öğretmenlerin,
camide hocaların halkı her gün bilinçlendirmeleri gerekmektedir. Organ bağışı yapmak isteyen kişinin yakınında bulunan bir sağlık merkezine ya da sayıları giderek artan organ bağış
kampanyalarında yapılabilir. 18 yaşını dolduran
kişiler hiçbir etki altında kalmadan, iki tanık huzurunda doku ve organ bağış belgesi ve organ
ve doku bağış senedini doldurarak organlarını
bağışlayabilir. Organ bağış senedi iki nüsha
olup bir nüshası kurumda saklanır diğer nüsha
ise il sağlık müdürlükleri aracılığı ile sağlık bakanlığına yollanır. Bu senet sayesinde ülkedeki
organ bağışının sayısı takip edilebilmektedir.
Soru: Organ bağış senedi organ mafyasının
eline geçebilir mi?
Mafya böyle gönüllülük usulüne dayalı konularla ilgilenmez. Mafya gönüllü olarak organlarını
para ile satan kişilerle ilgilenir.
bağışçı aileye yüklenmez. Hatta organ bağışında bulanan kişinin defin işlemleri organ bağışı
merkezlerince özenle gerçekleştirilmektedir.
Soru: Organ bağışında bulunmuş bir kişinin
beyin ölümü sonrası organlarının alınması
esnasında cenazenin görünüşünde herhangi
bir değişiklik meydana gelir mi?
Hayır. Beyin ölümü olmuş kişiden organ alınması işlemi diğer tüm ameliyatlarda olduğu gibi
çok dikkatli bir biçimde yapılması gerekmektedir. Bu işlemin gerçekleştirilmesi sırasında ölünün vücudu kesinlikle bütünlüğünü korumaktadır. Bu ameliyat oldukça teknik bir ameliyat
olup bu işlem ülkemizde ancak 30-40 kadar
cerrah tarafından geçekleştirilebilmektedir.
Soru: Böbrek bekleme listesindeki hastaların sosyoekonomik durumu listedeki
bulundukları sırayı belirler mi?
Hayır. Kişinin sosyoekomik durumu listedeki
durumunu kesinlikle belirleyemez. Zengin veya
güç sahibi olmanın bu sıra üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Kadavra sırasına yazılan bir hasta
Ulusal bekleme listesine kayıt olmuş demektir.
Ulusal organ paylaşım sisteminde bağışlanan
organın dağılımı kan grubu ve doku uyuşması gibi tıbbi kriterlerin yanında listede bekleme
süresi, hastalığın şiddeti gibi bir takım kriterlere
uygun bir şekilde yapılmak zorundadır aksi takdirde bu koşullara uymadan geçekleştirilecek
bir nakil işleminin başarılı olması beklenemez.
Soru: Organ bağış kartı tek başına yeterlimidir?
Hayır. Organ bağışında bulunduğunuzu mutlak
suretle aile yakınlarınız ile paylaşmanız gerekmektedir. Yakınlarınıza organ bağışının vasiyetiniz olduğunu söyleyiniz. Hiçbir doktor sadece
organ bağış kartına bakarak, hasta yakınları
ile konuşmadan organ nakli yapmak istemez.
Organ bağış kartı yakınlarınızın bu zor anında
vereceği kararı kolaylaştıracaktır.
Soru: Organ bağışında bulunulduktan sonra
vazgeçilebilir mi?
Evet. Yanınızda taşıdığınız kartı yırtarak ve yakınlarınıza öldükten sonra organ bağışı yapmak
istemediğinizi bildirerek vazgeçebilirsiniz.
Soru: Organ bağışında bulunan kişiden
hastane masrafları alınır mı?
Bağıştan doğan masraflar hiçbir zaman
Sonuçta listeye giren hastalar bilmelidirler ki
organ paylaşımında adeletli bir dağıtım sistemi
uygulanmaktadır
Soru: Canlı akrabası olmayan kişilerin yurt
dışında örneğin: İran, Pakistan, Mısır, Rusya
gibi ülkelerde böbrek nakli olması uygun
mudur?
Hayır. Bunun nedeni adı geçen ülkelerde uygulanan nakillerde maalesef uygun donör seçimi
yapılmamakta nasıl olsa yabancı hasta deyip
kişilerin canları tehlikeye atılmaktadır. Takılan
organın kimden, hangi şartlarda alındığı enfeksiyon veya başka türde bir hastalık taşıyıp taşımadığı tamamen karanlıkta kalan noktalardır.
Bu gibi ülkelerde ameliyat olduktan sonra çok
ağır durumda hastaneye yatırdığımız birçok
hasta mevcuttur ne yazık ki bu hastaların çoğu
enfeksiyondan kaybedilmektedirler.
konuştuğumuzu ve onun bu konuya
olan ilgisini hatırlıyorum.
Böbrek
Nakli
Başkent Üniversitesinin bir mensubu
ve on bir yıl önce bir trafik kazası sonucu yaşamı sona eren şansız genç
bir insanın böbreği ile yaşayan bir
transplantlı olarak, “Organ Nakli Ozel
Sayisi” icin deneyimlerimi aktarmam
istenildiginde ‘Transplantasyon’ konusunun yaşamımda ne kadar önemli bir yer tuttuğunu bir defa daha ve
çarpıcı şekilde idrak ettim. Meğer
ben, başarılı bir böbrek nakli sayesinde sağlıklı yaşamak yanında bu konudaki
tüm aşamaları bizzat yaşamışım.
1960’lı yılların başında İstanbul Tıp Fakültesi
öğrencisi iken Dr. Gürbüz Barlas Cleveland
Clinic’te ilk böbrek diyaliz cihazını yapan ve
geliştiren Dr. Willem Kolf’un yanında uzun
yıllar çalıştıktan sonra ülkesine dönmüş ve
getirdiği bir suni böbrek cihazını İstanbul Tıp
Fakültesi 2. Cerrahi Kliniğinde çalıştırmaya
başlamıştı. Bu cihaz bugünkü cihazlardan
çok farklıydı. Litrelerce su ve kilolarca da tuz
gerektiren dev bir kazandan ve kocaman bir
motordan oluşuyordu. Doğal olarak da bunları
taşıyacak ve kazana dolduracak kişilere ihtiyaç vardı, işte bu görevde benim gibi bir çömeze kalıyordu. İlkel şartlarda gerçekleştirilen
diyalizler hastaları derinden etkiliyor sıvı ve
elektrolit dengelerini düzenlemek için günlerce çalışmak gerekiyordu. Kader kırk yıl sonra
2000 yılı ortalarında beni de bir diyaliz hastası
yaptığında bu büyük buluşun değerini ve geçen zaman içinde geçirdiği aşamaları çarpıcı
şekilde gördüm. Haftada üç gün akşamları
işimden çıktıktan sonra diyalize giriyor ve
bittikten sonra kendi kullandığım otomobil ile
evime gidebiliyordum. Eski uygulamaları bilen
bir kişi için bu adeta bir mucize idi. İşte bu
vesile ile ülkemizde bir çok modern diyaliz
merkezi açan ve bu yöntemin yaygın olarak
kullanımını sağlayan değerlimeslektaşım ve
dostum Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın ne denli
büyük görüş açılı bir hekim ve vatansever olduğunu bir daha anladım.
1971 yılında NIH’in Immunoloji bölümünde çalışan bir öğrencimin yardımıyla doku uyumunu belirlemekte bir
ilk olan Terasaki tablalarını getirttim
ancak bütün çabalarıma rağmen bu
testleri yapacak hiçbir laboratuar bulamadım ve böylece transplantasyon
konusuyla ilgim bitmiş oldu.
Böbrek Nakli Olan Doktorumuz
Prof. Dr. Cemalettin TOPUZLU
1963 Ekim ayında cerrahi uzmanlık eğitimime devam amacıyla A.B.D ne gittiğimde
böbrek transplantasyonu, cerrahları en çok
ilgilendiren konuların başında geliyordu. İnsan da ilk başarılı böbrek transplantasyonu
1954 yılında Murray tek yumurta ikizlerinde
gerçekleştirilmiş ancak bağışıklık sistemi
ile ilgili bilgilerin yetersizliği ve etkin immunosupressif ilaçların yokluğu uygulamanın
sınırlı kalmasına yol açıyordu. Teknik sorunların çözümlenmiş olmasına karşın uygulama alanının ikizlerle kısıtlı kalmaya devam
etmesi cerrahi camiada büyük bir tedirginlik
ve üzüntü yaratıyor hemen hemen her bilimsel toplantıda bu konu açılıyordu. Çalışmalar
bağışıklık sistemini daha iyi anlamak, bunu
baskılayacak yeni maddeler bulmak, karaciğer, kalp, akciğer gibi organların transplante
edilebilmesi için gerekecek cerrahi teknikleri geliştirmek ve organların prezervasyonu
üzerinde odaklanmıştı. Ben de kısa bir süre
organ prezervasyonunda adeta mucizevi bir
kimyasal olarak görülen ancak sonra beklentileri karşılamayan DMSO adlı madde ile kısa
bir süre çalışma olanağı bulmuştum.
1969 yılında yurda dönüp Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi kliniğinde çalışmaya
başladığımda o tarihte uzmanlık eğitimini
yapmakta olan Prof. Mehmet Haberal ile tanıştım ve onunla birlikte % 0.1 lik gümüşnitrat
solüsyonunu yanıklarda başarı ile uygularken, sıklıkla transplantasyon konusunda da
2000 yılında bir süre hemodializ ile
yaşamımı sürdürdüm ancak bu şekilde yaşamanın ne kadar büyük bir
nimet olduğunun bilincinde olmama
karşın, yavaş yavaş belirmeye başlayan fiziksel ve ruhsal yan etkiler
yaşam kalitemi olumsuz etkileme ye
başladı işte o andan itibaren transplantasyon olanaklarını araştırmaya
giriştim. Doğal olarak değerli dostum Prof.
Mehmet Haberal’a da başvurdum kimseden
esirmediği yakın ilgiyi benden de esirgemedi ve gerekli testlerden sonra beni bekleme
listesine aldı.
2 Ocak 2001 gecesi evimin çalan telefonumu açtığımda o anın hayatımın en önemli aşamasının başlamak üzere olduğunu
anladım, trafik kazasında yaşamını kayıp
eden Çorlu’lu bir gencin ailesinin, organlarını bağışlamış olduğunu ve bu nedenle
gerekli testlerin yapılması için İstanbul
Tıp Fakültesi’ne çağrılıyordum. Ertesi gün
böbrek başarılı bir ameliyatla takıldı ve
yaşamımın en büyük mucizesi böylece
gerçekleşti. İnanın bu duyguyu şu anda
bile tam olarak tanımlamak ta güçlük çekiyorum, insan yaşama ne kadar sıkı bağlı
imiş. Sağlıklı olmak doğanın ne büyük bir
nimetiymiş. Kendini Tıp bilimine adamış
kişiler ne yüce insanlarmış. Eğer hasta
olmanın ne olduğunu yaşayarak öğrenmeseydim kendim de bir hekim olmama
rağmen kendini insanlara şifa vermeye
adamış fedakar meslektaşlarımın insan ırkının en seçkin kişileri olduklarına şu anda
inandığım kadar inanmazdım.
Prof. Dr. Cemalettin Topuzlu
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi
Genel Cerrahi Anabilim Dalı
İstanbul Uygulama ve Araştırma Hastanesi
47
Başkent Üniversitesi
Adana Uygulama ve
Araştırma Hastanesi
Organ
Nakli
Merkezi
26.06.1998 tarihinde
kurulmuş olan Başkent
Üniversitesi Adana Uygulama
ve Araştırma Merkezi
kuruluşundan bu güne
dek bölgede yapılmayan
ve eksikliği olan sağlık
hizmetlerini, kaliteden
ve bilimsel bilgiden ödün
vermeden sunmayı
amaç edinmiştir.
48
Ülkemizde kronik böbrek yetmezliği hastalığı
landıktan sonra Sağlık Bakanlığı’na müracaat
olan hasta sayısındaki belirgin artışa rağmen
edilerek gerekli denetimler tamamlandı. Genel
hastalığın asıl tedavisi olan böbrek naklinin
Cerrahi Bölümü sorumluluğunda olmak üzere
aynı oranda artmaması bu önemli sağlık soru-
böbrek nakli ruhsatı alındı ve ilk böbrek nakli
nunun giderek büyümesine neden olmaktay-
ameliyatı 08.02.2010 tarihinde gerçekleştiril-
dı. Bu nedenle merkezimizin kuruluş amacı-
di. Hastanemizde böbrek nakli merkezine bağ-
na uygun olarak böbrek nakli ameliyatlarının
lı ayrı bir yataklı servis mevcuttur. Nakil son-
başlatılması Başkent Üniversitesi tarafından
rasında hastalarımızın takip edildiği bu ünitede
hedef olarak belirlendi. Bu hedefe yönelik ola-
6 oda ve 12 yatak bulunmaktadır. Hastanemiz
rak Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve
Yüreğir ameliyathanesinde bulunan 10 adet
Araştırma Merkezinde gerekli klinik ve labo-
ameliyat salonundan 2’si organ nakli ame-
ratuar çalışmaları yapılarak hazırlıklar tamam-
liyatları için ayrılmış olup, alıcı ve vericiyi
(Sol Baştan) Doç. Dr. Şule ÇOLAKOĞLU, Doç. Dr. Sedat YILDIRIM, Doç. Dr. Bilkay BAŞTÜRK, Yrd. Doç. Alper PARLAKGÜMÜŞ, Prof. Dr. Aytül NOYAN,
Doç. Dr. Kenan ÇALIŞKAN, Doç. Dr. Nurcan CENGİZ.
aynı anda ameliyata alabilecek donanım ve
böbreğin ultrasonografi ile değerlendirilmesi
Hastanemizde canlı vericiden böbrek nakli
altyapıya sahiptir. Gerekli durumlarda cerrahi
amacıyla radyoloji bölümümüzce üst düzey
olacak hastaların organ nakli ameliyatına ha-
yoğun bakım ünitesinde nakil olan hastalar
Doppler ultrasonografi cihazları ile günün her
zırlıkları hastalara istedikleri takdirde organ
için kullanılabilecek özel oda şeklinde yapılan-
saatinde hizmet verilmektedir.
nakli servisine yatırılarak yapılmakta ve bu
hazırlık dönemi yaklaşık 5 iş günü içerisinde
dırılmış yoğun bakım yatakları da mevcuttur.
Hastanemizde böbrek nakli hastalarının nakil
Merkezimizde ilk böbrek nakli ameliyatının
tamamlanarak hastalar ameliyata hazır hale
öncesi hazırlıkları sırasında doku uyumlarının
gerçekleştirildiği 08.02.2010 tarihinden bu-
getirilmektedir. Böbrek nakli ameliyatı olan
belirlenmesi ve takiplerinde gerekli immünolo-
güne kadar 81 hastaya böbrek nakli uygulan-
hastalar ameliyat sonrası dönemde yaklaşık
jik testlerin yapılması amacı ile kurulmuş olan
mıştır. Bu hastaların 68’inde canlı vericiden,
7 gün hastanede takip edilmekte ve sorunu
bölgenin en kapsamlı immünoloji-doku tip-
13’ünde ise kadavradan sağlanan böbrek kul-
olmayan hastalar 7. gün sonunda kontrole
lendirme laboratuarı da mevcuttur. Ameliyat
lanılmıştır. Bu hastaların 46’sı (%57) erişkin,
gelmek üzere taburcu edilmektedir. Böbrek
sırasında ve ameliyat sonrası takiplerde nakil
35’i (%43) ise çocuk (pediatrik) hastalardı.
nakli için böbreğini bağışlayan hastalar ise
49
genellikle ameliyat sonrası 4 günde hastaneden taburcu edilmektedirler. Böbrek nakli
merkezimizde iki doçent ve bir yardımcı doçent olmak üzere 3 genel cerrahi doktoru görev yapmaktadır.
Bu doktorlarımız;
Doç. Dr. Sedat Yıldırım
(Genel Cerrahi Kliniği ve Transplantasyon
Bölüm Sorumlusu)
Doç. Dr. Kenan Çalışkan
Yard. Doç. Dr. Alper Parlakgümüş
İmmünoloji – Doku Tiplendirme
Laboratuarı
İmmünolojik çalışmalar Organ Transplantasyon işlem zinciri önemli bir halkasıdır. Yapılan
çalışmalarla, organ alıcı adayı hasta ile verici
(donör) adayı arasında doku uyumunun olup
olmadığı, verici adayına karşı erken dönemde
organ reddine neden olabilecek hücresel ve
salgısal bileşenlerin varlığı ve niteliği araştırılmaktadır. Bu tip reaksiyonların gelişmemesi
ve azaltılması için nakil öncesi alıcı ve vericinin tüm immünolojik testlerinin güncel ve modern yöntemlerle belirlenmesi ve yorumlanması en uygun vericinin belirlenmesini sağlar.
Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve
Araştırma Merkezi İmmünoloji-Doku tiplendirme laboratuarı (DTL) 29.11.2009 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenerek
18.03.2010 tarihli Doku Tipleme Laboratuarı
ruhsatını almış ve Türkiye’ de ki toplam 32
ruhsatlı laboratuardan birisi olarak organ nakli
immünolojisi alanında çalışmalarına başlamıştır.
Amacımız canlıdan ve kadavradan yapılacak
solid organ nakilleri ve hematopoietik kök hücre nakilleri ile ilgili hasta ve verici adaylarına
ait testlerin ve ayrıca bilimsel araştırma çalışmaların bilimsel ve teknolojik yenilikler takip
edilerek, personel eğitiminin devamlılığı sağlanarak, doğru, hızlı ve güvenilir şekilde yapılmasını sağlamaktır. Bu amaçla laboratuarımızda
teknik açıdan yeni, güvenilir ve düzenli olarak
kalite kontrolleri yapılan cihaz ve malzemelerin
kullanılması sağlanmış, çalışan personelin eğitimi teorik ve pratik olarak dersler, kurslar ve
kongrelere katılım ile desteklenmiştir.
50
Laboratuvarımızda çalışılan HLA doku tiplendirme testleri ve panel reaktif antikor (PRA)
testleri için NEQAS (İngiltere), Balkan EPT ve
Polonya tarafından yapılan üç ayrı dış kalite
kontrol programına katılım sağlanmış olup,
ayrıca iç kalite kontrol programımız da bulunmaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından, 22 Eylül 2011 tarihinde yapılan denetim sonucu DTL laboratuarımızın gerekli şartları tamamen karşıladığı
bildirilmiştir.
Doku tiplendirme
laboratuvarımız
7 gün 24 saat
çalışarak tüm bölgeye
hizmet vermektedir
Ulusal koordinasyon merkezinden (UKM) gelen istekler vakit kaybetmeden en kısa sürede sonuçlandırılarak UKM’ye bildirilmektedir.
Gaziantep Üniversitesi ve Maraş Sütçü İmam
Üniversiteleri ile anlaşmalı olarak, gelen istek doğrultusunda, bu merkezlerin canlıdan
ve kadavradan yapılacak organ nakilleri için
talep edilen tüm testleri çalışılmakta ve en
kısa sürede sonuçlandırılmaktadır. Bu çalışma programı içerisinde dış merkezlere
2010-2011( ekim ayına kadar) tarihleri arasında, seroloji (CDC) ve akım sitometri (flow
cross-match) yöntemi ile toplam 306 çapraz
karşılaştırma (cross-match) çalışması yapılmıştır.
Doku tiplendirme laboratuarında
çalışılan testler:
- HLA doku tiplendirme testleri: SSP ve SSOP
yöntemleri ile düşük ve yüksek çözünürlüklü kitlerle çalışılabilmektedir.
- Serolojik çapraz karşılaştırma (komplemana bağlı sitotoksisite; CDC cross-match) ve
- Akım sitometrik yöntemlerle çapraz karşılaştırma (Flow-cross-match) testleri,
- Luminex ile panel reaktif antikor (PRA) tarama ve tanımlama testleri,
- Lenfosit alt gruplarının belirlenmesi
- Endotel hücre antikorlarının varlığını araştırılması
Doku tiplendirme laboratuvarı ekibi
Doç.Dr. Bilkay Baştürk
(Nakil Merkezi Sorumlusu)
Doç.Dr. Şule Çolakoğlu
(Uzman doktor)
Bio. Nihan Aldırmaz Aslan
(İmmünoloji Lab Sorumlu biyoloğu)
Bio. Bircan Kantaroğlu
(Doku tiplendirme Lab. Sorumlu biyoloğu)
Transplantasyonda Girişimsel
Radyoloji
Transplantasyonda gerek perkütan (dışarıdan), gerekse endovasküler (damar içi) işlemlerin yeri gün geçtikçe artmaktadır. Bu
işlemler sayesinde özellikle ameliyat sonrası
dönemde ortaya çıkabilen tıbbi veya cerrahi
problemler ile mücadele edebilmek kolaylaşmaktadır.
Günümüzde en çok uygulanan nakiller olan
karaciğer ve böbrek nakli sonrasında girişimsel radyoloji etkin rol almaktadır. Karaciğer
naklinden sonra erken veya geç dönemde sıkça sorunlarla karşılaşılır. Safra yolu problemleri en sık ve tedavisi en güç problemlerdir. Bu
gibi durumlarda PTK (Perkütan Transhepatik
Kolanjiografi), safra yolu drenajı, safra yollarına balon dilatasyonu gibi işlemler girişimsel
radyoloji bölümü tarafından uygulanmaktadır. Ayrıca ameliyat sonrası dönemde ortaya
çıkabilen damar problemleri ve sıvı koleksiyonlarını tedavisi de yine girişimsel radyoloji
ünitesinde yapılmaktadır. Karaciğer ve böbrek
nakilleri sonrasında damarsal sorunların tedavisinde balon anjiyoplasti ve stentleme sık
uygulanan ve etkin yöntemlerdir. Ameliyat
sonrasında gelişebilen böbrek ile ilgili bazı
tıbbi problemlerin tanısı için gerekli görülen
ultrasonografi eşliğinde uygulanan böbrek biyopsileri, böbrek toplayıcı sisteminde gelişen
sorunlarda uygulanan perkütan nefrostomi ve
stent yerleştirilmesi de radyolojinin uygulama
alanları arasındadır. Bu işlemler hastanemizde Prof. Dr. Levent Oğuzkurt sorumluluğunda
yapılmaktadır.
Anestezi Ve Reanimasyon Bölümü
Böbrek nakli, böbrek yetmezlikli hastanın
normal yaşama dönmesi için çok önemli bir
fırsattır. Ancak sorunsuz bir yöntem değildir. Her şeyden önce nakil ameliyatı genel
anestezi altında bazen de epidural anestezi
altında yapılan ciddi bir ameliyattır ve genel
anestezi almanın doğal risklerini taşır. Böbrek nakli olacak kronik böbrek yetmezliği
hastaların birçoğunda böbrek hastalığı zemininde gelişen kalp, akciğer, sinir sistemi,
iskelet sistemleri hastalıkları ile karşılaşılır.
Bu durumdan dolayı bu hastaların cerrahi
müdahaleleri ve anestezi uygulamaları daha
fazla önem ve dikkat gerektirmektedir. Hastanemizde böbrek nakli ameliyatları sırasındaki anestezi uygulamaları, tam donanımlı
ameliyathane koşullarında ve bu ameliyatlar
konusunda deneyimli anestezi doktorları tarafından yapılmaktadır. Gerekli durumlarda
hastalar organ nakli için özel hazırlanmış
yoğun bakım ünitelerinde izlenebilmektedir.
Bu bölümde Doç Dr. Şule Akın ve Uz. Dr.
Pınar Ergenoğlu hastalarımıza hizmet vermektedir.
Patoloji Bölümü
Böbrek nakli ameliyatları genellikle sorunsuz
olarak yapılsa da, uygulanan cerrahi işlemlere veya alıcı ile verici arasında oluşan doku
reddine bağlı bazı cerrahi veya tıbbi sorunlar
nakil sonrası erken dönemde görülebilmektedir. Nakil yapılan böbrekte vücudun ret
yanıtının ne şekilde ve nasıl olduğunun belirlenmesinde nakil yapılan böbrekten alınan
kesici iğne biyopsileriyle tanının konması
önemlidir. Bu tanıya göre gerekli tedavinin
bir an önce yapılması, nakil yapılan böbreğin korunması açısında önem taşır. Böyle
durumlarda günün her saatinde hizmet verebilecek, nakil böbrek dokusunda değerlendirme yetisine sahip bir patoloji bölümünün
olması nakil merkezleri için mutlak gereklidir.
Hastanemizde de günü her saati çalışabilen
kapsamlı bir patoloji laboratuarı mevcut olup,
böbrek nakli patolojisi konusunda uzman Dr.
EmineTuba Canpolat tarafından hastalarımıza hizmet verilmektedir.
Böbrek Nakli Olmak İsteyenler Nereye
Müracaat Etmeliler?
Canlıdan böbrek nakli ameliyatı olmak isteyen
yetişkin hastalar aralarında kan bağı olan akrabaları veya evli olan kişiler eşleri ile birlikte
organ nakli yapılan merkezlere müracaat etmelidirler. Hastanemizde böbrek nakli olmak
isteyen erişkin hastalar ise Başkent Üniversitesi Adana Kışla Yerleşkesinde bulunan
Organ nakli polikliniğine, çocuk hastaların ise
Başkent Üniversitesi Seyhan Hastanesi Çocuk
Nefroloji bölümüne müracaat ederek kan ve
doku uyumu tespit edilmeleri halinde böbrek
nakli için hazırlıklar en kısa sürede yapılarak
organ nakilleri gerçekleştirilecektir. Bu hazırlık
dönemi 5 gün içerisinde tamamlanmaktadır.
Kadavradan böbrek nakli olmak isteyen hastalarımızda kadavra listesine yazılmak için
Başkent Üniversitesi Adana Kışla Yerleşkesinde bulunan organ nakli polikliniğine müracaat
etmeleri gerekmektedir.
51
23 NİSAN
ETKİNLİKLERİ
19.04.2008
52
25.04.2009
23 NİSAN
ETKİNLİKLERİ
24.04.2010
16.04.2011
53
Fransa 2009
Transplantasyon
Olimpiyatları
Kuveyt 2001
54
Kuveyt 2007
Transplantasyon
Olimpiyatları
Macaristan 1999
55
Türkiye 2001
Transplantasyon
Olimpiyatları
Macaristan 2002
56
Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 10.Sokak, No:45 Bahçelievler/ANKARA Tel: (0312) 212 68 68 Faks: (0312) 223 73 33
www.baskent-ank.edu.tr

Benzer belgeler