Yıl Sonu Değerlendirmesi- Türk Şarapçılığı 2010

Transkript

Yıl Sonu Değerlendirmesi- Türk Şarapçılığı 2010
Yıl Sonu Değerlendirmesi- Türk Şarapçılığı 2010
2010 , bana göre Türk Şarapçığının artık kendini daha doğru şekilde ifade etmeye
başladığı bir milat yılı oldu. Birçok üreticinin oluşturduğu bağlar artık olgunlaşmaya
başladığı için ilk ürünlerini verdiler. Üreticilerin dışarıdan olan üzüm gereksinimi oldukça
azaldı. Olgunlaşmamış ham ya da sulanmış bağ üzümlerinin ve üzümün nakliyesi
sırasında ortaya çıkan sorunların kısmen giderilmeye başlandı. Böylelikle ülkemizde
üretilen şarapların kalitesi bu yıl içinde hissedilir biçimde arttı. Artık piyasada yakın
zamana kadar çok fazlaca gördüğümüz hatalı dengesiz,kötü şaraplara daha az rastlar
olduk. Bu yıl içinde şarap üreticileri ve şarap markalarında da epeyce bir artış oldu. İlk
kez bu yıl her çıkan yeni şarabı takip etme konusunda zaman zaman zorlanmaya
başladım diyebilirim. Bu arada hazırladığım blog'un da 1. yılını doldurmuş oldu. Tattığım
bir çok şarabı ve o şarabın öyküsünü bu sayfalarda düzenli olarak yazmaya çalıştım.Bunu
yazmamdaki asıl amaç kendi tadım notlarıma bir çeki düzen vermekti aslında. Sonra
yazarak da bazı şeyleri öğrendiğimi ve daha dikkatli tadımlar yaptığımın farkına vardım.
Reklam yapmakla suçlandığım oldu. Evet reklam yapıyordum. Ama yaptığım şey, hala
emekleme safhasında olan Türk Şarapçılığının reklamıydı aslında. Gerçekte ne şimdi ne
gelecekte ticari bir amacım olamaz. Benim için şarap, keyifli bir hobi. Bir stes atma
aracı.Bu hobiyi profesyonel hale getirip böyle bir keyiften mahrum kalmayı asla istemem
doğrusu. Ben asıl mesleğim olan hekimlikten yeterince maddi manevi tatmini zaten
sağladığımı düşünüyorum. Son olarak da 1 yılın ardından biraz da Mehmet Yalçın' dan
esinlenerek genel bir değerlendirme yazısı yazmaya karar verdim. Maddeler halinde bu
yılın beni en çok mutlu eden şaraplarını, üreticilerini,bağlarını yazmaya çalıştım.Bir miktar
sorunlar ve yapılan hatalar konusunda da yorumda bulundum. Düşüncelerim tamamen
kişiseldir ve elbette hataya açıktır yada eksiktir. Bu konuda her türlü katkı ve eleştiriye de
açık olduğumu belirtmek isterim.
Urla Bağları 2010
---------------------------------Türkiye'de Üzüm Adaptasyonu , Bağcılık ve Şarapçılık :
Bu yıl içinde çoğunluğu yabancı üzüm çeşitlerinden üretilmiş bir çok şarap tattık. Bunların
büyük çoğunluğunu Shiraz bazlı şaraplar oluşturdu. Hatta bizi yurtdışında
utandırmayacak aksine takdir topayacak düzeyde örnelerini de tattık. Dolayısı ile Shiraz;
bu ülke topraklarına adaptasyonu en hızlı ve en kolay çeşit oldu denilebilir. Bu konuda
Shiraz'ın sıcak iklimleri sevmesi, yetiştirimesinin daha kolay ve direncinin yüksek olması
gibi bazı nedenler sayılabilir. Bu yıl içinde çok başarılı diyebileceğimiz ve üzümün
karakterini çok iyi yansıtan bir Cabernet örneğine pek rastlayamadık. Şarapların
çoğunluğu orta sınıfta ve tek düze kaldılar. Merlot ve Pinot Noir gibi kırmızılar ise hala
bizim için birer hayalden öte geçemiyorlar. Beyaz üzümler konusunda ise pek bir
sorunumuz yok gibi. Başta Kapadokya olmak üzere beyaz üzümlerin adaptasyonunu çok
başarılı gerçekleşti denilebilir.
2010 Yılında Tattığım En İyi Kırmızı Şaraplar:
Bu yıl tattığım şarapların büyük çoğunluğu kırmızı idi. Hemen hemen belli bir iddiada olan
bütün şarapları tatmaya çalıştım. Çok beğendiklerimi ise birden fazla tatma fırtsatım oldu.
Beni en çok etkileyen ve tadımlarda 90 üstü puan alabilecek ve aylar içinde aynı
performansını koruyan 3 kırmızı şarap oldu.
*Prodom Syrah-Petit Verdot-Cabernet Franc 2007
*Kayra Vintage Syrah-Petit Verdot 2007
*Corvus Corpus 2006
*Pamukkale Shiraz Rezerve 2006 (6 ay sonra tekrar tadılmak koşulu ile)
2010 Yılında Tattığım En İyi Beyaz Şaraplar:
Bu yılın en iyi beyaz şaraplarını bize kuşkusuz Kavaklıdere'nin Kapadokya'daki Cotes
Avanos bağları verdi. Kapadokya platosu bu konuda kesinlikle bir cevher. Çok fazla beyaz
şarap tattım diyemem ama aklımda ve damağımda yer edinen beyaz şaraplar şunlar
oldu:
*Cotes Avanos Narince-Chardonnay 2009
*Cotes Avanos Sauvignon Blanc 2006
*Sevilen 900 Fume Blanc 2009
2010 Yılında Tattığım En İyi Roze şaraplar:
Yine çok fazla roze tatmadım ama ilk aklıma gelenler şunlar oldu. Bu konuda yabancı
sepajlara kişisel bir sansürüm var.
*Kavaklıdere Egeo Roze 2009
*Likya İsinda 2009
*Büyülübağ İris 2009
Restaurantta Ismarlabilecek En İyi Şaraplar:
Ülkemizde restaurantlarda şarap siparişi vermek çoğu kez bir risktir.Ya iyi şarap yoktur
liste sınırlıdır ya şaraplar iyi saklanmamıştır ya da fiyatı market fiyatının çok üzerindedir.
Bu konuda benim en iyi kurtarıcım bu sene Kavaklıdere'nin EGEO serisi oldu. Kırmızı
şarapları belli bir kalitede. Üzümlerin karakterini yansıtıyorlar ve üstelik meşe fıçı
olgulanlaştırma da yapılıyor. Beyaz ve Roze şarapları ise türlerinin en iyi örneklerinden.
Egeo'nun yeni rekoltelerini listede görürsem asla affetmem. Fiyatını da restaurant
sahipleri pek abartamıyorlar.
2010 Yılında Beni En Çok Heyecanlandıran Şaraplar:
Bu yıl içinde kalitesinden biraz bağımsız olmak üzere, çıkması ben de heyecan ve merak
uyandıran bazı şaraplar oldu. Ortak yönleri yerli üzüm çeşitlerinin kullanılması, tek bağ
şarapları olması ve üzümün potansiyelini çok iyi yansıtmaları oldu.
*Kayra Vintage Öküzgözü 2007: Üzümün ana vatanındaki Şükrü Baran Bağının ürünü.
Meşe fıçıda yıllanmış. Yılın en iyi süprizlerinden birisi. Gerçek bir Öküzgözü. Çıktığı yıl
eserin sahibi olan Şükrü Baran'ın ani ölümü ile sarsıldık. Umarız bağları sahipsiz kalmaz.
*Urla Nero D'Avola-Urla Karası 2009: Urla Şarapçılık bağlarından yapılan ve içindeki
az miktardaki Urla Karası nedeniyle merak uyandırmıştı. Kaybolmuş bir antik üzümün
yeniden hayat bulmasının ilk adımı idi.
*Urla Boğazkere 2009: Her ne kadar Urla Bağlarından olmasa da Boğazkere'yi hiç bu
kadar yoğun, koyu ve dolgun yapısı ile tatmamıştım. Boğazkere'nin potansiyeli en yüksek
Türk üzümü olduğunun kanıtı gibiydi.
*Tomurcukbağ Kalecik Karası Rezerve 2009: Kızılırmak Vadisindeki küçük bir
bağdan ve tamamen Vahşi maya fermantasyonu uygulanarak yapılmış olması çok ilgi
çekici idi.
* Paşaeli Kolorko 2009: Görmedim ve tatmadım. Sadece okudum. Kaybolmak üzere
olan başka bir antik beyazımızın şarabı. Sadece 250 şişelik deneme partisi. Umarım
devamı gelir.
*Doluca Kav Tuğra Kalecik Karası 2008: Çoğunluğu tek bir bağdan gelen aroma
bombası bir Kalecik Karası. Ancak sonraki tadımlarımda hızlı bir yaşlanma sürecine
girdiğini farkettim. Yine de yeni rekoltelerini takip etmek lazım.
*Kavaklıdere Pendore Boğazkere 2008: Ege'den olsa da tek bağ Boğazkere şarabı.
Üzümün potansiyelini yansıtıyor. Gelecek için büyük umut veriyor.
*Cotes Avanos Narince-Chardonnay 2009: Harika bir Türk beyazı. Her açıdan ilgi
çekici. Kapadokya'da tek bir bağdan,meşe fıçı fermantasyonu uygulanmış bir Türk-Fransız
kupajı.
*Corvus Bornova Misket 2008: Çok sevdiğim Bornova Misketinin Aliağa'daki 14 yıllık
Uzunburun Bağlarından yapılan sek beyaz şarabı. Bu üzümün söyleyecek daha çok şeyi
olduğuna eminim.
*İdol Smyrna Passito 2009: Misket bazlı çok iyi bir geç hasat tatlı şarap örneği.
İdol'ün en iyi şarabı bence.
---------------------------2010 'da Beni En Çok Heyecanlandıran Projeler:
*Kavaklıdere'nin Pendore ve Cotes Avanos Bağları her açıdan çok başarılı projeler.
Pendore Ege'de kırmızı üzümler için tam bir laboratuvar niteliğinde. Pek çok deneme
sonrası çok iyi veriler elde edilecektir.Cotes Avanos ise beyazların bir laboratuvarı.
Şimdiden çıkan 2 ürünü uluslararası standartları yakalamış durumda. Yakın gelecekte bu
bağlardan gögsümüzü kabartacak şaraplar çıkacağına eminim.
*Likya Şarapçılığın Antalya'da 1100 m rakımda ve kent yaşamının epeyce uzağında
harika bağları mevcut. Bağlar çok bakımlı ve çoğunluğu 10 yılı devirmiş durumda. Yine de
bağ dikimi Likya yaylalarında hala devam ediyor. Başta Acıkara olmak üzere yerel saklı
türlerde şarap denemeleri başladı bile. Pinot Noir konusunda da iddialı olunucak gibi
gözüküyor. Çok sert bir arazide yeni bir Pinot Noir bağı daha oluşturulmuş durumda.
*Urla Şarapçılık benim çok sevdiğim Urla'da çok büyük bir yatırımla 300-350 dönümlük
bağlar oluşturdu. Bağlarda Urla Karası ve Gaydura adlı kayıp türlere de yer açıldı. Şarap
yapımı konusunda da teknolojiyi sonuna kadar kullanıyorlar. Meşe fıçı fermantasyon
tankları dahi var. Şarapevinden bağların görüntüsü çok etkileyici.
*Arcadia Şarapları ile daha bir ay önce tanıştık ve çok şaşırdık.
Lüleburgazda 350 dönümlük bağlar oluşturulmuş. Fransız danışmanlardan
yardım alınmış.Yıllarca süren bilinçli bir sessiz ve derinden bir yürütülen bir
proje. Çok büyük potansiyel barındırıyor. İşin başında Zeynep Arca adlı bir
bayan var. CNN-İnt'e haber oldular. Çok etkileyici idi. Oldukça gurur
duydum.
2010 Yılında Bağcılıkta ve Şarapçılıkta sevdiğim kavramlar:
*Tek Bağ Şarapçılığı (Single Vineyard)
*Yüksek rakımlı ve dağlık bölge bağları (Mountain Vineyards)
*Yaşlı Bağlar ( Old Vines)
*Yerel Üzümler
*Antik Üzümler (ancient varietal)
*Vahşi Maya fermantasyonu
*Sınırlı üretim
Bağcılıkta ve şarapçılıkta bu kavramlar hep ilgimi çekmiştir. Bu kavramlara sahip sahip
şaraplara karşı olan sempati ve merakım bu yıl üst düzeyde idi.
TÜRK ŞARAPÇILIĞININ SORUNLARI VE OLASI TEHLİKELER
1- Yanlış Fiyat Politikası: Bu yıl çok pahalı Türk şarapları ile de karşılaştık. En pahalıları
olan Corvus Cruturk 2005 150 TL, Kayra İmperyal 2006 120 TL lik fiyatları ile adeta
rekor kırdılar. Ama bu fiyatları gerçekten hakettiler mi? Yurtdışında açıkcası 90 puan lık
bir şarabın fiyatı ortalama 7-10 dolar düzeylerindedir.90-95 puan aralığında çoğunlukla
50 doların altında; 95-97 Puan aralığında ise 50-100 dolarlık şaraplara rastlarsınız. 100
doların üzerindeki şaraplar ise ya çok klasik olmuş markalardır ya da her rekoltesi 97
üstü puan şaraplardandır. Bizde ise ilk rekoltesinde ve hiçbir şekilde belli otörlerce
puanlanmamış şaraplara 100 dolar düzeyinde paha biçmek biraz insafsızlıktır. Bir örnek
vermek gerekirse Güney İtalya-Campania'nın en ünlü şaraplarından birisi olan Fattoria
Galardi Terra di Lavaro her rekoltesinde RP'den 97 puan alan bir şarap. Şarabın
ABD'deki satış fiyatı ise ortalama 70-75 dolarlar civarında. Başka örnek Şili'nin kült şarabı
Almaviva; fiyatı yine 70 dolarlarda. Pek çok başka daha örnek verilebilir.
Şöyle savunulabilir belki. Serbest piyasa koşulları ve arz-talep var efendim. İstenilen her
fiyat etiketlenebilir. Ancak bu durumun pratikteki karşılığı bu olmuyor malesef. Diğer
başka üreticilerde bakıyor. Benim şarabım en az onun kadar iyi. Ama benim fiyatım örnek
35 TL. Bu yarış global olarak tüm şarapların fiyatlarına yansıyor ve fiyatlar yapay biçimde
gittikçe yükseliyor. Sonuçta belki ilk olarak tüketici etkileniyor ama kısa sürede sektörü
tümden krize sokma ihtimali de yüksek. Bu konuda duyarlı davranmak zorundayız.
Bindiğimiz dalı kesmenin lüzumu yok. Ne dersiniz?
2- Yabancı Üzümlere Olan Hayranlık: Sanırım Türk üreticilerin bir kısmı da anlamıştır, iç
piyasa bağlı kalarak büyümek ve kar beklemek pek mümkün değil. Yurdışı pazarına
açılmanız için de ya farklı olacaksınız ya da fiyat-performasınız çok iyi olacak. Fiyat
konusunda zaten belli sorunumuz var. Biliyoruz ki yurtdışında 10 dolara harika Cabernet
ve Shiraz'lar da mevcut. Ve piyasa artık bu şaraplara doymuş durumda. Farklılığı nasıl
yaratacaksınız peki. Elbette yerel üzüm çeşitlerinizi onun varietal özelliklerini (en azından
kupajlarda) sunarak.Yine bu noktada üreticilerimizin bağ alanlarının büyük ağırlığını
yabancı üzüm türleri kaplıyor olması diğer bir önemli sorun. Ama konuda biraz daha
iyimserim. Yerel türlerin yeniden popüler türler haline geliyor olması bunu gösteriyor.

Benzer belgeler