PDF SAYI 43 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 43 - Hayat Online
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 1
İslam Konseyi (ISLAMRAT)
artık İslam Konferansı’na
İslam Konseyi (ISLAMRAT)
katılmayacak
15
artık İslam Konferansı’na
katılmayacak
15
IGMG İrşad Başkanlığı’nın 3. Din
İstişare Toplantısı Kerpen’de Yapıldı
IGMG İrşad Başkanlığı’nın 3. Din
İstişare
Toplantısı Kerpen’de Yapıldı
Gerçekler “Hayat”ın İçinde
Gizlidir
Hayat
17
17
Kiliseden Camiye Anlamlı Yardım 23
Kiliseden Camiye Anlamlı Yardım 23
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 43 · Yl/Jahre: 7 · 15 Şubat-15 Mart / 15 Februar-15 März 2010 / Rebiü`l Evvel
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 43 · Yl/Jahre: 7 · 15 Şubat-15 Mart / 15 Februar-15 März 2010 / Rebiü`l Evvel
KIL
BENi
EY
NAMAZ
KIL BENi EY NAMAZ
Durun
Der Koran Sen,
Ein
Kalabalklar
Sana
unnachahmBu Cadde
Durun
Derbares
Koran Çkmaz
Sen,
Emanet
Ein
Kalabalklar
Meisterwerk
Sokak
Sana
unnachahmBu Cadde
Dr. Yusuf IÞIKÇkmaz 7 Mahmut AŞKAR
5 Selma ÖZTÜRKbares 27
Emanet
Meisterwerk
Sokak
Yaplmş
İslam ve
Almanya`da
Dr. Yusuf IÞIK Olan 7 Mahmut AŞKAR
Selma ÖZTÜRK
Yahudi27
5
Kontrat
İmam
Düşmanlğ
Yaplmş
Nasl
Geri
Yetiştirmek
İslam ve
Almanya`da
Olan
Benzerliği
Çekebilirim?
Yahudi
Kontrat
İmam
İlhan BİLGÜ Düşmanlğ
Nalan SÖNMEZ
13 A. Engin KARAHAN
11
20
Nasl Geri
Yetiştirmek
Benzerliği
Hacarabn
Helal
HAYAT
Nalan SÖNMEZ
20
Hayat13 A. Engin KARAHAN
Devam11 İlhan BİLGÜ Serüvenleri
30
Ediyor
Hacarabn
Helal
HAYAT
Serüvenleri
Hayat
Devam
M. Hulusi ÜNYE
19 Sinan AKTÜRKEdiyor 3 M. Salih AYDIN 30 29
Çekebilirim?
M. Hulusi ÜNYE
19 Sinan AKTÜRK
3 M. Salih AYDIN
29
Mannheim IGMG tarafından
Peygamberimiz Tanıtılıyor
Mannheim IGMG tarafından
23
Peygamberimiz Tanıtılıyor
23
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 2
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 3
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
“HAYAT” Devam Ediyor
Sevgili dostlar!
Yeni bir logo, yeni bir sayfa düzeni, ve yeni bir içerikle yine beraberiz.
Eskiler “Yinelemeyen, yenileyemez” demişler. Bizler de bu sözden
hareketle prensiplerimizden taviz
vermeden ama yeni bir heyecanla
yayın hayatına devam ediyoruz.
Zaman zaman logo ve sayfa mizanpajında değişiklikler yapmamız
hem bizi tazeliyor ve hem de siz
kıymetli okuyucularımızın biraz
daha estetik bir gazete okumasını
sağlıyor. Bugüne kadar gazetemizin
kendine has bir birinci sayfa düzeni
vardı. Bu düzeni biraz daha geliştirmemiz konusunda dostlarımızın
tavsiyeleri olmuştu. Bu tavsiyeleri
dikkate alarak birinci sayfamızda
yeni bir dizayn uygulamaya başladık. İnşallah beğenirsiniz.
İç sayfalardaki mizanpajıımızı
da biraz dah geliştirdik. Yazı büyüklüğünü biraz daha arttırdık.
(Maalesef insanımızın okuma alışkanlığı fazla olmadığı için, uzun
içerikli yazıları takip etmekte zorlandıkları noktasında şikayetler
geldi) Resimler noktasında az resim ama biraz daha büyük çerçevede olması noktasında uygulamalar
yaptık. Hasılı inşallah beğeneceğinizi umuyoruz.
Günümüzde günlük gazeteler
epey tiraj kaybına uğruyorlar. İnternet ve televizyon gazeteye karşı
olan ilgiyi epey azaltmaktadır. Ama
gazetenin kendine has doldurduğu
bir boşluk bulunmaktadır. Bir kere
gazete insanların bilgi ve haber ihtiyacını karşılamanın yanısıra bir
duygusal bağın da oluşmasına vesile oluyor. Geniş kitlelere ulaşan
gazeteler birbirini tanımayan ama
aynı gazeteyi okudukları için neredeyse aynı bakış açısına sahip olabiliyorlar. Mesela HAYAT Gazetesini Nürnberg`de okuyan bir okuyucumuz ile Frankfurt`ta okuyan
bir okuyucumuz pek çok olayın de-
ğerlendirmesini aynı yapabilmektedir. Çünkü gazetemizde her kesimden insan yazı yazabilmekte ve her
kesimden çalışmaların haberlerine
yer verilmektedir.
Aylık bir gazete, günlük bir gazete gibi değerlendirmeye tabi tutulmamalıdır. Eğer aynı katagoride
değerlendirme yapılırsa yanlış olur
kanaatindeyiz. Artık günümüzde
gündemler artık saatlerle ifade edilecek şekilde değişmektedir. Bunu
değil aylık veya haftalık gazeteler,
günlük gazeteler bile takip etmekte
epey zorlanmaktadır. Zaman zaman
dostlarımızdan değişik teklifler almaktayız. Gazetemizde daha fazla
haber olması noktasında. Bunu saygıyla karşılamakla birlikte, aylık
bir gazetenin günlük gazeteler gibi
haberler yayınlamasının sıkıntılarını zaman zaman yaşadık. Bazı
dostlarımızın ısrarları neticesinde
yayınlanan bazı haberler gazetede
basılıp okuyucularımıza ulaştığında güncelliğini yitirmiş oluyordu.
Böyle olunca da okuyucularımızdan bazı şikayetler geliyordu. Bu
yüzden bizler daha çok cemiyet haberlerine ağırlık vermenin daha yerinde olacağı kanaatine vardık.
Gazetemizin içeriği noktasında
o ayki gündemi de dikkate alarak
insanımızın bilgi ve haber ihtiyaçlarına cevap verebilecek konuları
tesbit edip beğenilerine sunuyoruz.
Şu ana kadar bu noktada sizlerden
epey takdir aldık.
Aylık bir gazetenin ve hele de
bizim gibi ücretsiz olarak dağıtılan
aylık bir gazetenin diğer bir sıkıntısı da mali açıdan gelen yüklerdir.
Bu yükleri kaldırabilmemiz bazen
bizleri epey zorlamaktadır. Gazetemiz bizimle aynı kulvarda olan bazı gazeteler gibi resmi ve gayri resmi yerlerden mali destek almıyor.
Bizim mali desteğimiz gazetemizde yayınlanan reklamlardan gelmektedir. Bunun haricinde hiç bir
mali kaynağımız mevcut değildir.
Böyle olunca da eğer reklam gelirlerimizde eksilme olursa gazeteyi
çıkarmamız da o nisbette zor oluyor.
Buradan sizlerden ricamız gazetemize destek olmanız noktasında
olacaktır. Çevrenizdeki işadamlarına gazetemize reklam vermeleri ve
bizleri desteklemeleri noktasında
tavsiyelerde bulunmanızdır. Malumunuz gazetemiz her türlü reklamı
yayınlamamaktadır. Gazetemiz şu
ana kadar 7 sene içerisinde prensiplerimize aykırı hiç bir reklam ve
haberi yayınlamamıştır ve yayınlamamayı da sürdürecektir. Böyle
olunca da reklamlarını yayınlayabileceğimiz kurum ve kuruluşların
çerçevesi daralmaktadır. Sizlerle
aynı hassasiyeti paylaştığına inandığınız bir yayın organının yayın
hayatına devam edebilmesi için biraz daha desteğe ihtiyacımız var.
Çünkü bu tür mütevazi ama dolu
dolu yayın organlarının devam etmesi gerekir. Yoksa ortalık içi boş
ve insanımızın ihtiyaçlarına cevap
vermeyen ve onların kafasını karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramayan yayın organlarına kalır.
Bizler bu meydanı böyle yayın
organlarına bırakmayacağız ve imkanlarımızın son damlasına kadar
da bu mücadeleyi devam ettireceğiz.
Bugüne kadar gazetemizin sizlere ulaşması noktasında bizlere
desteklerini esirgemeyen tüm sivil
kuruluş yetkililerine ve işadamlarımıza hassaten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Malumunuz bu sene Mart ve Nisan aylarında pek çok sivil kuruluş
Peygamber Efendimiz (s.a.v)i anmak üzere güzel programlar düzenlemektedir.
Bu programlara ailecek katılmanızı tavsiye ederiz. Nesillerimizin
Efendimizi bu tür programlar vesilesi ile de olsa iyi tanımaları ve hayatlarına rehber edinmeleri hayati
[email protected]
önem arzetmektedir.
Rabbimiz; O`nun (c.c) ve Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in yolundan giden kullarından eylesin.
Efendimizin (s.a.v) şefaatine nail
olanlardan eylesin.
Bu vesile ile Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Not: Sevgili Erkan Ergün kardeşim hele şükür evliliğe ilk adımı atmış ve nişanlanmıştır. Rabbim hayırlı eylesin ve tamamına erdirsin
inşallah.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
15 Șubat/15 Mart
15 Februar/15 März 2010
Rebiü`l Evvel 1431
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Murat Ýleri,
Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz,
Sinan Aktürk, Aydýn Ersoy,
M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16 - 61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 3
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 4
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
İTİB Genel Merkez tarafından, Almanya genelindeki DİTİB derneklerinde
organize edilen ve Avrupa Birliği
Uyum Fonları (EIF), Alman Göçmen ve Mülteciler Dairesi
(BAMF) tarafından da desteklenen, “Fahri diyalog sorumluları
yetiştirme” seminerlerine, Frankfurt bölgesinde bulunan Stadtallendorf DİTİB Fatih Camii’nde
devam edildi.
T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Yaşar Seracettin Baytar ile çok sayıda kursiyerin yer aldığı seminerde
DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan; İslam Dini’nin diğer dinler-
D
GMG Kuzey Bavyera Bölgesi, Hersbruck´taki Milli Görüs Teşkilatı, Ditib Camii ve
Türk-Alman Veliler Derneğinin
ortaklaşa düzenledikleri aile bilgilendirme proğramına yoğun ilgi vardı.
Ditib Hersbruck Camii İmamHatibi tarafindan okunan Kur’anı Kerim, Türkçe ve Almanca mealleri salondaki izleyiciler tarafindan ilgi ile takip edildi.
Proğramın akışını Türk-Alman Veli Derneği Başkanı Kemal
Sapkaya yaparken, tercümeyi ise
Ditib Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Mustafa Yaman yaptı.
Proğramda bir selamlama konuşması yapan Nürnberg Başkonsolosluğu Din Hizmetleri
Ataşesi Cafet Acar; proğramın
I
sayfa 4
Hayat
DİTİB ProDiyalog
Seminerleri Devam Ediyor
den farkı, diyaloğa İslam’ın bakış
açısı, Hristiyanlık tarihi, Kutsal
Kitap İncil’in bugüne gelişi, İslam’ın ve Hristiyanların bakışıyla
Hz. İsa ve hayatı ile, Kur’an-ı Kerim’i kendisinden önceki kitaplardan ayıran özellikler konularında
geniş bir değerlendirme yaptı.
Avrupa’da ve Almanya’da İslam Dini’ni ve camileri tanıtacak
insanlarımıza olan ihtiyacın önemi üzerinde görüşlerini de açıkla-
yan Arslan, “Din konusunda yanlış bir şey söylemenin çok büyük
vebali vardır. 10 hafta sonunda
buradan birikimli ayrılacaksınız.
Eksikliklerinizi burada tamamlayarak, kendi bölgenizde ve camilerinizde faydalı olacaksınız. Öğrendiklerinizle kalmayıp, kendinizi geliştirmeyi sürdürmeniz gerekiyor.
Yenilenmeye ihtiyacımız vardır. Kendimizi geliştirmeliyiz. O
sebeple çok okumayılız. Sizlerin
ileride çok güzel hizmetler yapacağınıza olan inancım sonsuzdur.
Bu vesile ile gönüllü olarak bu
projeye katıldığınız için bir kez
daha teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum” dedi.
Stadtallendorf Fatih Camii’nde
düzenlenen ve Salih Özkan ile
Ömür Kar’ın nezaretindeki ProDialog semineri, 20 Mart 2010 tarihine kadar devam edecek.
Hersbruck`da Aileleri
Bilgilendirme Semineri
enemine vurgu yaparak, proğramı düzenleyen dernek yetkilileri
tebrik etti.
IGMG Kuzey Bavyera Bölge
Başkanı Bilal Demiroğlu, açılışta
bir selamlama konuşması yaparak: “Allah insanı engüzel surette yarattı ve insanı; diğer canlılara vermediği şu 4 (dört) özellikle
techiz etti:
1-Doğru ile Yanlışı birbirinden ayırıp doğrunun yanında yer
alacak özellikte,
2-İyi ve güzel ile kötü ve çirki-
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
ni ayırıp, iyi ve güzelin yanında
yer alacak özellikte,
3-Faydalı ile zararlıyı ayıt
edip, faydalının yanında yer alabilecek özellikte,
4-Adalet ile zulmü görüp, yer
yüzünde adaleti tesis edebilecek
özellikte yaratmış ve bizi bu donanımlara uygun davranıp, yanlışa, kötüye, zararlıya ve zulme
karşı mücadele etmemizi ibadet
kabul ettiğini belirtmiş. İşte bu
proğram bunun zuhuratıdır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyo-
rum” dedi.
Daha sonra, ‘Kriminal polisi
Werner Burkhardt tarafindan
uyuşturucu ile alakalı kapsamlı
ve detaylı bilgiler verildi. Seminerin çok kapsamlı ve gerçekten
çok etkileyeci olmasının faydalarını seminerin sonunda halkımızın ve idarecilerimizin yüzlerinden adete okunabiliniyordu.
Gençlerimizin bu tür alışkanlıklardan uzak durması dileğiyle
proğram sona erdi.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 5
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Sen, Sana Emanet
Kim ne derse desin, dünyanın her tarafında kadına hak veren, hak tanıyan yine erkek egemenliğidir. İslâm’da ise, bu
hak bizzat Yaradan tarafından verilmiştir. Ne
yazık ki Cahiliye döneminden kalma zihniyet,
birçok konuda olduğu
gibi, kadın hakkı ve toplumdaki yeri sözkonusu
olduğunda, dine uymaktan ziyade dini kendisine
uydurmuştur. Böylece
kadın hakları konusunda
da, İslâmî akideler dinin
özüne ters törelerin gölgesinde bırakılmıştır.
Almanya’daki Türk kökenli
genç kadınlar arasındaki intihar oranı, aynı yaş grubu Almanlara oranla neredeyse iki kat daha fazladır (Frankfurter Rundschau,
18.2.2010).”
İnsanlık bir kadınsız, bir de dinsiz
olmadı, olamazdı. İnsan denilen varlık, bir dişi ve erkekten ibaret olduğuna göre, aksini düşünmek zaten mümkün değil. İnsanlığın devamı, üremesi
açısından olduğu kadar, sevmek, sevilmek, hükmetmek, istismar etmek
için de, dünyaya hükmeden erkeğin
kadına ihtiyacı var.
Kadın ve din
Yanlış veya doğru, hak veya batıl
olsa da, insanoğlunun yaratıldığı ilk
günden beri inandığı bir dini olmuştur. Hatta hiç inanmıyorum diyenler
de, inanmadıklarına inandıklarından
dolayı onlar da dinsiz sayılamazlar.
Hangi milletten ve dinden olduğundan, hatta neye inandıklarından da bağımsız olarak, insanlık tarihi boyunca
inanıyorum diyenlerle, inanmıyorum
“
veya senin inandığına inanmıyorum
diyenler arasındaki mücadele; bazen
milletler, bazen de şahıslar nezdinde
hep din üzerinden veya din yüzünden
olmuştur.
İnandığı din adına adam öldürmek,
din adına öldürülmek veya ölmek kadar; din adına gasp etmek, hak iddia
etmek, din üzerinden biryerlere gelmek, din adına ve din için satmak, kazanmak, elde etmek veya kaybetmek... Sevdiği kadın adına veya kadın
için ölmek, öldürmek, ona sahip olmak, istediği kılıfa sokmak, şekillendirmek, onun hakkını aramak, veya
hakkını gasp etmek kadar; din gibi kadın da medeniyetler arasında bir savaş
sebebi, propaganda malzemesidir.
Günümüzde Müslüman-Doğu ile
Hıristiyan-Batı arasındaki medeniyet
veya kültür çatışmasında kullanılan
başlıca ‘malzeme’ kadındır.
Şahsî veya toplum çıkarına göre
din yorumlayan, kendi kapasitesine
denk din algılaması yapanlarla; töresine, aldığı eğitimin seviyesi ve değer
yargılarına, refah düzeyi ve tabiî ki
inancına göre kadın veya kadınlığı
yorumlayan, değerlendirenler arasındaki benzerlikler büyük ölçüde paralellik arz eder.
Batı rönesansı, kadının masumiyet
tabusunu yıkmış, kadına özgürlüğü,
olabildiğince açılmakta görmüştür. İslâm “rönesansı” ise, kadını kölelikten,
diri diri gömülmekten, alınıp satılan
bir meta olmaktan kurtarmış, Hz. Peygamber Veda Hutbesi’nde; “Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi
ve bu hususta Allah’tan korkmanızı
tavsiye ederim” dedikten sonra, zamanın erkek müslüman topluluğuna;
“Siz de onlara nezaketle muamele
edin” uyarısında bulunmuştur.
Bugün itibariyle hem Batı’nın hem
de İslâm dünyasının kendi içinde veya
birinin diğerine karşı kadın hak ve hukuku konusunda çıkış noktası, yukarıda izah etmeğe çalıştığımız iki farklı
medeniyetin rönesansındaki kadın algılamasıdır. Batı’nın murat ettiği kadın, bugün itibariyle vahşi kapitalizmin şekillendirdiği kadın mı? Veya,
nezaketle muamele görmesi ve hakla-
rının gözetilmesi hususu gibi, Peygamber buyruğuna günümüzün müslüman kadını ne kadar yakın veya ne
kadar uzaktır?
İki cendere arasındaki kadın
Özellikle Batı’nın kültür coğrafyasında yaşayan müslüman kadın iki
cendere arasında sıkıştırılmış gibi eziyet çekmektedir. Bir tarafta kendi ananesi, aile anlayışı, dini inancı, diğer
tarafta birlikte yaşadığı yerli-çoğulcu
toplumun farklı değer yargıları... Bir
de bu acıya bazı cahil, merhametsiz,
yumurta topuklu, burma bıyıklı, külhanbeyi, kahvehane erkeği, kadını tapulu malı gibi gören, gaddar, ne İslâm’dan ne de insanlıktan nasibini almış, dışarıda elin namusuna sulanırken evde namus bekçisi kesilen; abi,
koca, baba, sevgili olan insanların erkeklik taslaması, iki kültür arasındaki
kadının hayatını cehenneme çeviriyor.
Kim ne derse desin, dünyanın her
tarafında kadına hak veren, hak tanıyan yine erkek egemenliğidir. İslâm’da ise, bu hak bizzat Yaradan tarafından verilmiştir. Ne yazık ki Cahiliye döneminden kalma zihniyet, birçok konuda olduğu gibi, kadın hakkı
ve toplumdaki yeri sözkonusu olduğunda, dine uymaktan ziyade dini
kendisine uydurmuştur. Böylece kadın
hakları konusunda da, İslâmî akideler
dinin özüne ters törelerin gölgesinde
bırakılmıştır.
Acımasızca tüketilen hayat
Muhafazakâr kesimin bunca eksik
ve noksanına rağmen, değerlerin
erozyona uğramasıyla asıl çözülme,
inanç bazında kendi ekseninden uzaklaşarak, başka kültürlerin yörüngesine
girenlerde başlıyor. Sonu ölümle neticelenecek bir hayatın ötesine inancı
olmayan insan için, yaşamakta olduğu
hayat çekilmez bir hâl alır. Bunun çekilebilirliği için, kadın veya erkek
olan insanın başka şeyler çekmesi lazım. Bunun üzerine erkek, karı kahrı;
kadın da koca kahrı çekemeyeceğine
göre, ya başkalarına çekip gidecek veya başka şeyler çekecek.
Bugün ileri sanayi toplumunun
genç nesilleri, gençliklerini öyle bir
acımasız ve pervasızca tüketiyorlar
[email protected]
ki, ömrün ortalarına geldiklerinde, sevebilecek yürek sahibi ve sorumluluk
taşıyacak, kahır çekecek bir fedakâr
insan olmaktan çıkmışlardır artık. O
saatten sonra herkes kendi dünyasındaki yalnızlığın mahkûmu olur.
Sözkonusu toplumların içinde yaşayanlar bu durumu bütün çıplaklığıyla gördükleri hâlde, niçin bundan ders
alamazlar? Diğer taraftan da, henüz
daha hayat tecrübesi olmayanların
mevcut manzarayı okumaları beklenemez. Kim ne derse desin; Almanya
veya başka bir Avrupa ülkesinde yetişen genç kızlarımız, gelinlerimiz veya
hanımlarımızın içinde bulundukları
sosyo-psikolojik ortam, aile içinde
kopacak kıyametlerin habercisidir,
anlayan ve görebilenler için. Namus,
eve hapsedilerek korunamaz. Oğlunuzun kız arkadaşı, yani sevgilisi olunca
çaktırmadan gurur duyacaksınız, fakat kızınızın başına da aynı oğulu
“Namus Bekçisi” olarak görevlendireceksiniz. Bu hata öldürmese de delirtir, delirtmese de günün birinde evden kaçırtır.
Kadın sığınma evlerine kocasının
zulmünden kaçanlarla, sarhoş, keş,
avare, zampara, kumarbaz kocalarını
büyük bir sabırla evinde bekleyen
genç kadınlarla birlikte matemdeyim,
yastayım... Onların acılarını yüreğimin derinliklerinde hissediyorum.
Hatalı, eksik eğitimden veya eğitimsizlikten, çevrelerinin yanlış yönlendirmesinden, aslında onların iyiliğini
düşündüğünü zanneden büyüklerinin
cehaletinden dolayı genç yaşta hayatını zehir eden; kızlarımıza, gelinlerimize, kadınlarımıza, acziyetimin bir
ifadesi olarak yalvarıyorum: Hz. Peygamber’in sözünü duymamazlıktan
gelerek, size nezaketle muamele yapmayan, sizi Allah’ın emaneti olarak
görmeyenler yüzünden kendinizi ateşe atmayın, ağlamayın ve ağlatmayın!
Vallahi size yapılan zulümden dolayı
göklerin gazaba gelmesinden korkuyorum. Allah’ın emaneti olan seni,
ben de sana emanet ediyorum...
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 5
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 6
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
GMG Hessen Kuzey Kadınlar
Teşkilatı Eğitim Birimi 25 hoca
hanım ve eğitimcinin katılımıyla Giessen şubesinde bir toplantı
düzenledi.
Haiger Şubesinden Sevdet Hocahanımın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başlayan toplantı, IGMG
Hessen Kuzey Kadınlar Teşkilatı
Başkanı Handan Yazıcı’nın “Allah
(cc)‘ın Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği eğitim metotları” konulu açılış
konuşması ile devam etti.
Ardından IGMG Hessen Kuzey
KT Eğitim Başkanı Selcan Demirci, yaptığı sunumda; pratik eğitim
I
vrupa Türk Islam Birliğine
bağlı Fürth Türk Ocağı
geçtiğimiz günlerde 32.
Olağan Kongresini düzenledi.
Kongre öncesi ikram edilen kahvaltı sırasında misafirler sohbet etme şansı yakaladı.
Divan Heyetinin teşkilinin ardından, teşkilatta görev yapan
Rüştü Dinç Hoca tarafından okunan Kur´an-ı Kerim dinleyen misafirler ile birlikte İstiklal marşı
okundu ve açılış konuşmasını yapmak üzere Başkan Hakan Öztürk´e söz verildi.
Öztürk konuşmasının başında
son üç dönemdir teşkilata hizmet
vermeğe çalıştığını, bu çalışmalardan çok büyük zevk aldığını belirtti ve bu görev aşkını da yönetim
kurulunda birlikte çalıştığı samimi, tecrübeli, güvenilir ve cesaretli insanlardan kaynaklandığını belirtti. Konuşmasının devamında
A
sayfa 6
Hayat
IGMG Hessen Kuzey Kadınlar
Teşkilatı Hocalar ve Eğitimciler
Toplantısı Giessen`de Yapıldı
teknikleri, camilerdeki sınıf düzenleri, öğrencide Kur’ani ilimlerde
motivenin arttırılması konularına
değindi.
Katılımcıların, kendi şubeleri
hakkında bilgi verip, dilek ve temennilerde bulunmalarının ardın-
dan, Giessen Camii İmam-Hatibi
İlahiyatçı Muhammed Şerif, ilim
üzerinde çalışmanın fazileti, Hz.
Muhammed (s.a.v)‘in Medine’de
eğitim üzerine ilk faaliyetleri ve de
Osmanlı’da Camii kürsüleri konu-
lu güzel bir seminer sundu.
IGMG Genel Merkez’in döküman ve metaryellerinin de tanıtıldığı bu anlamlı program hediye takdimi ve Kur’an-ı Kerim okunmasının
ardından Wetzlar Şubesi’nin hazırladığı ikramlar ile son buldu.
ATİB-Fürth Türk Ocağında
32. Olağan Kongre
Yönetimde bulunan diğer gençleri
de yine birer pırlanta olarak tanıtan Başkan Öztürk, gençleri yönetime alırkenki şüphelerinin boşa
çıktığını, yaşıtlarının sağda solda
gezerken onların teşkilatları için
Allah rızası için en ağır, en pis, en
zor ve en çok zaman alan işleri dahi gocunmadan yapan gençlere teşekkür ve tebriği bir borç bildiğini
dile getirdi. “Eğer ortada bir başrı
varsa bu onların başarısıdır, bu bir
ekip çalışmasıdır” diyen başkan
Hakan Öztürk, sözlerine son verdi.
Bu konuşmanın ardından 31.
Dönemde yapılan faaliyetlerin raporu Sekreter Meryem Camcı tara-
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
fından resim gösterisi ile misafirlere arz edildi. Maali raporun sunulmasını Faruk Tanyıldız bitirdikten
sonra ve 31. Dönemin ibrasının ardından 32. Dönem seçimlerine geçildi.
Seçimler sonunda Başkanlığa
4. kez aday gösterilip seçilen Hakan Öztürk: “4. kez Başkan olarak
karşınızda olmaktan gurur duyuyorum. Duyduğunuz güven için
çok teşekkür ederim” dedi. Konuşmasında birlik ve beraberliğin önemine değinen Öztürk, hedeflerinin
büyümek ve genişlemek olduğunu
dile getirdi. ATİB ile birlikte bu
konu ile ilgili gençler ve kızlar
için düzenleyecekleri eğitim seminerlerini de Kongre vesilesi ile duyurarak konuşmasını noktaladı.
32. Dönemde 2. Başkanlığa Ahmet Akşit seçildi. Yönetim Kuruluna seçilen diğerlerinin ise isimleri şöyle; Timur Sakancı, Meryem
Camcı, Ercan Camcı, Osman
Camcı, Faruk Tanyıldız, Ömer Aktürk, Lütfi Özdemir ve Hacı Çayır.
Seçimlerin ardından yeni dönem için dilek ve temennileri dinlendi.
Hoca tarafından Asr Suresi
okundu. Daha sonra misafirlere
hazırlanan tatlı ikramı ile Kongre
noktalandı.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 7
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
Durun Kalabalıklar Bu
Cadde Çıkmaz Sokak
Türkiyedeki inkılaplardan sonra meydana gelen şu son gelişmeleri de
bir sentez yaparak müslüman şöyle tarif ediliyor.
Müslüman: “İsviçre Medeni Hukukuna göre evlenip boşanan, Alman
Mahkeme usulüne göre
mahkeme edilen, İtalyan
Ceza Hukukuna göre
yargılanıp hüküm giyen,
Fransiz İdare Hukukuyla
idare edilen ve İslam Dininin prensiplerine göre
ölünce gömülen kişidir.”
ubat 2010 tarihi itibariyle
Alevi Çalıştayı sona erdi.
Türkiye`de Devlet Bakanlığı
gözetiminde gerçekleştirilen Çalıştaya; Alevi Temsilciler, akademisyenler, medya mensupları, siyasetçiler ve ilahiyatçılar katıldı. Çalıştay sonunda ise bir ön rapor hazırlandı. Ön raporda, Aleviliğin tanımından kimlik ve beyan sorunları-
Ş
na, hukuki sınırlar, Diyanet İşleri
Başkanlığının statüsü, zorunlu din
dersi, Sivastaki Madımak Oteliyle
ilgili yeni düzenleme, Dedelik, Cemevleri... gibi konularda AleviBektaşi katılımcılar da dahil olmak
üzere bir çok görüş ayrılığı ortaya
çıktı.
Yıllardır üzerinde tartışılan Aleviliğin içeriği ve tanımı konusunda, İslam üst başlığı altında “HakMuhammed-Ali” kavramları etrafında oluşan bir inanç ve erkan yolu olduğunda uzlaşma sağlandı.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
derslerinin zorunlu olmasından duyulan rahatsızlık raporda yer alırken, din öğretimine tüm vatandaşların ihtiyacı olduğu ancak Alevilere (öğrencilere) bu dersi Alevi
uzmanların vermesi teklif ediliyor.
Cemevlerine ibadet statüsü tanınmasının İslam içinde bir bölünmeye yolaçabileceği vurgulanan
raporda, her dinin ancak bir mabedi olabileceğine dikkat çekildi. Cemevlerine “ibadethane” demeksizin, “Birer inanç ve erkan merkezi” olarak kabul edilmesi gerekir
denildi.
Buraya kadar okuduğunuz bilgiler haber ajanslarına düşen bilgiler
olup, biz bu bilgiler ışığında bazı
analizler yapmak suretiyle bazı
kavram ve terimlere açıklık getireceğiz.
“Evvela Alevi Çalıştayı” adı altında yapılan çalışmaların, siyasi
ranta dönük çalışmalar olduğunu
söylemeliyiz ve de bilmeliyiz. Değilse başkaları da haklı olarak ortaya çıkar ve “Hanefi, Şafii, Maliki,
Hambeli, ve Şii/Caferi” Çalıştayı
ne zaman yapılacak diye soru sorar.
Hani haksız da değiller. Çünkü
Türkiye`de Alevilerin varsayılan
rakamlarını dörde katlayın bir o
kadar yoğunlukta ve de çoğunlukta
Hanefi, Şafii ve Caferi olduğunu
görürsünüz.
Ha şöyle söylenebilir belki; “Alevilik bir dindir. Onun için bu dinin
tanınması ve bir statüye kavuşturulması lazım”. O zaman birileri
çıkar ve de derki; “İslam bir dindir.
Ve bir statüye kavuşturulması lazım...” Resmi ağızlarca verilecek
cevap çok net ve açıktır. Nedir o?
“Türkiye; laik, demokratik, sosyal
ve hukukun üstünlüğünü esas alan
bir devlettir. Din devletten, devlet
dinden ayrıdır...” Bu söz klişeleşmiş ve her ağızda sakız gibi çiğnenir durur vaziyettedir. Din devletten, devlet dinden ayrıysa niçin Diyanet İşleri Başkanlığı var? sorusu
akla gelebilir.
Bu çelişkinin ortadan kalkması
öteden beri savunduğumuz gibi Diyanet İşleri Başkanlığının özerk bir
yapıda işlevine devam etmesidir.
Şimdi gelelim Aleviliğe. Alevilik biri din değildir, bir mezhep hiç
değildir. Tarikat mıdır? hayır. Ha..
burada Şia ile Aleviliği birbirine
karıştırmamak lazım. Çünkü Şia
bir mezheptir ve bir dizi inanç ve
ibadet kuralları vardır.
Alevilik “Hak-Muhammed-Ali”
çizgisinde kültürel bir yapıdır. Gönül isterdi ki, onların da bir itikat
ve ibadetler konusunda ilahiyatları
olsun. Ama yok. Saz, söz, deyişler
ve semah elbetteki bir kültürdür.
Unutmamak gerekir ki, sadece bir
kültürdür. Bu kültürü benimseyenler Allah, O`nun Peygamberi Hz.
Muhammed ve Kur`an-ı Kerimi
Hz. Ali`nin yorum ve tatbikatlarıyla kabul ediyorlarsa zaten müslümandırlar. Öyle olunca da problem
ortadan kalkar.
Gelelim “Cemevlerine”. Cemevleri, Caminin, Kilisenin, Havranın ve Budist tapınaklarının karşılığı değildir.
Cemevleri, Tekke ve Zaviyelerle eş değerde kabul edilmiştir.
Tekkeler, Zaviyeler ve Cemevleri gibi oluşumlar ve mekanlar;
“30 Teşrini`s-sani 1341 (30 Kasım
1925) tarihli ve 677 sayılı kanunla
kapatıldı”. Böylece İnkılap kanunları arasında yerini aldı.
Şimdi durup dururken Cemevlerini ihya etmek için yapılan çalıştaylar aslında yukarıda zikredilen
inkılap kanunlarına aykırıdır. Değilse eğer, tekke ve zaviyeler için
de bir çalıştay tertip edilmesi kaçınılmaz olur.
Ajanslara düşen haberlerde, Alevi Çalıştayı bir karar daha almış.
Neymiş? Okullarda zorunlu din
dersleri ve ahlak bilgisi dersleri zorunlu olmamalıymış. Eğer bu dersler verilecekse Alevi çocuklara Alevi Din Dersi ve Ahlak Bilgisi dersi Alevi öğretmenler tarafından verilmeliymiş. Gülerler bu teklife insanlar. Alevi ilahiyatı diye bir şey
yok ki, dersi olsun veya öğretmeni
olsun. Şu teklif daha makul olabilirdi belki, Alevi çocuklar din dersinden muaf tutulsun. Gönlümüz
böyle bir teklife razı olmamakla
beraber. En azından belki masum
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 7
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 8
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
bir teklifmiş gibi kabul edilebilirdi.
Şimdi gelelim başka bir konuya.
Aleviler köylerine ve muhitlerine
cami ve minare istemiyorlarmış.
Çünkü onlar, bu yapılardan rahatsız oluyorlarmış. Vay memleketim
vay.
Vay ki, vay. Elin İsviçrelisi minare istemiyor ülkelerinde diye kiyamet kopardık. Neden? İnsan
haklarına, din ve vicdan özgürlügüne indirilmiş bir darbe olarak algıladık, doğru da yaptık. Şimdi gelin görün ki, bin yıllık İslam Beldesi ve içinde yaşayanların kahır ekseriyeti müslüman olan ülkemizde
cami ve minare istemiyorlar.
İslam denilince, Kur`an denilince, Ezan ve Bayrak denilince gökkubbeyi başımıza indirmek isteyenler sus pus. Siyasi istikbal kaygılarıyla sus pus olanlardan tarih
hesap soracaktır. İndi ilahideki hesap ise daha başka olacaktır.
Gelelim bir başka konuya. Nüfus cüzdanlarındaki “Din” hanesinin kaldırılması istenmektedir.
Kimliklerdeki “din” hanesinin kaldırılmasını isteyenlerin savunduk-
sayfa 8
ları argümanın başında “Devletin
bireyleri inançlarını açıklamak zorunda bırakması ve resmi bir belgede tescil etmesinin, inanç özgürlüğüne ve laikliğe aykırı” olduğu
yönündeki iddia geliyor. Ancak bu
itiraza karşın, insanların ölünce
hangi mezarlığa gömüleceğinin veya hangi dini merasimlerle ebediyete intikal ettirileceğinin bilinmesi için kimliklerdeki din hanesinin
kaldırılmamasının pratik faydalarından bahsedenler de var. Ayrıca,
özellikle Din Kimliğinin insanların
inancından başka, ait oldukları kültür ve gelenekleri de ifade ettiği biliniyor.
Ülkemizde din karşıtı, kendini
bilmez 3-5 kişi Strassboug`daki İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)ne
başvurarak nüfus cüzdanlarındaki
“Din” hanesinin kaldırılması için
talepte bulundular. Alelacele toplanan ve Hristiyan olduğunda hiç
kimsenin şüphesi bulunmayan yargıçlar derhal oybirliği ile karar verdiler. Ne dediler? Dediler ki; “Din
özgürlüğü demokratik bir toplumun temellerinden biridir. Din öz-
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
gürlüğü, bir dine bağlı olma veya
olmama, dini uygulama veya uygulamama özgürlüğünü de içerir.”
Bu cümlelere ilaveten şunu da
eklediler: “Ayrıca Türkiye`de Nüfus Cüzdanlarıında din hanesinin
bulunması, inanç özgürlüğünün ihlali olarak kabul edilmiştir. Yani
Nüfus Cüzdanlarında din hanesinin kaldırılmasına karar verilmiştir.”
Eh ne diyelim böyle saça böyle
tarak. Şimdi Türkiye Devlet olarak
buna üç ay içerisinde itiraz ederse
ne ala. Eğer itiraz etmezse karar
Türkiye`de uygulamaya konulacak. Vay ülkem vay... Vay ki vay.
Şimdi bizler, “Müslümana Müslüman demek yasak” diye tercüme
edilecek bir gelişme karşısındayız.
Dini aynı zamanda bir sosyal kurum olarak kabul edenler de var.
Oysa bu insanlara fikrini soran
yok. Sanki bir suç işlemiş gibi günün birinde bir mahkeme tarafından kimliğinden din hanesinin çıkarılması cezasına çarptırılmış insanlar bunlar.
Bu müslümanların halet-i ruhi-
Hayat
yesini önemsemeyenler sonra çok
pişman olacaklardır...
Türkiyedeki inkılaplardan sonra
meydana gelen şu son gelişmeleri
de bir sentez yaparak müslüman
şöyle tarif ediliyor.
Müslüman: “İsviçre Medeni
Hukukuna göre evlenip boşanan,
Alman Mahkeme usulüne göre
mahkeme edilen, İtalyan Ceza Hukukuna göre yargılanıp hüküm giyen, Fransiz İdare Hukukuyla idare edilen ve İslam Dininin prensiplerine göre ölünce gömülen kişidir.”
Bin yıllık İslam beldesinde yaşayan Müslüman, ne hale getirilmiş
ve de daha ne hale getirilmek isteniyor. Hakikaten yürekler acısı bir
durum bu.
“Durun kalabalıklar bu cadde
çıkmaz sokak” deyip kollarını bir
makas gibi açıp gerçekleri haykıran insanlara ne kadar da muhtacız.
Özledik onları. Çıksınlar artık ortaya.
Ama reel politik, fakat nereye
kadar?
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 9
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Almanya Müslümanlarının
Kurumsallaşması Toplantısı
Kerpen’de Yapıldı
“Almanya`da
Müslümanların
Kurumsallaşması”
isimli özel toplantı
serisinin ilki IGMG
Genel Sekreterliği
tarafından
Kerpen`de düzenlendi. Toplantıda
“Teori ve Pratikte
Dini Cemaatler”
konusu ele alındı.
ü s l ü m a n l a r ı n
Kurumsallaşması toplantısının açılış konuşmasını yapan IGMG Genel Sekreteri
Oğuz Üçüncü, İslamî dinî cemaatlerden beklentilerin her geçen gün
artış gösterdiğini kaydetti.
Üçüncü, eyaletlerdeki şuralar,
çatı kuruluşları ve federal çapta
koordinasyon yapılanmalarının
oluşturulması gibi gelişmelerin,
devletin öncülük ettiği yuvarlak
masa toplantıları ve İslam konferansına katılımların ve de İslam din
dersleri gibi konuların, geçtiğimiz
yıllarda hiç olmadığı kadar,
Almanya’daki Müslüman dinî cemaatlerin ilgili yerlerde resmi temsillerini gerektirdiğini belirtti.
Üçüncü, bu noktada olası problemli alanların ve sorunların, şimdiye kadar İslami yaşamın kurumsallaşması ve Almanya’daki toplumsal yaşama eşit manada katılım açısından tartışılmadığı veya hiç bahsinin dahi geçmediğini söyledi.
Eyalet veya bölge dernekleri
bazında konuların çeşitliliği ve
içinde bulunulan farklı koşullar
M
nedeniyle, önümüzdeki problemlere yönelik ortak bir diyalog ortamının gerekli olduğunun altını çizen
Üçüncü, bu nedenle “Müslümanların kurumsallaşmasının geleceği”
konulu bu özel toplantı serisinin
ilkine, alanında aktif arkadaşların
davet edildiğini ifade etti.
Üçüncü ayrıca yapılan bu özel
toplantıların süreklilik arz edeceği
ve bu toplantılarda bir yandan pratik alanda edinilen tecrübeler paylaşılırken, diğer yandan gelecek
için gerekli olan teorik altyapının
oluşturulacağını vurguladı.
Daha sonra söz alan Bekir Altaş
sunumunda “devlet ve kilise ilişkilerinin tarihi gelişimine” değindi.
Altaş, devletin dinî tarafsızlığının
Avrupa’daki reform hareketleri ve
din savaşlarının bir neticesi olduğunu ortaya koydu. Reformasyonun
aslında dinî birliği zedelediğini,
din özgürlüğü getirmek yerine yalnızca dinî düalizmi getirdiğini
belirtti.
Altaş ayrıca Almanya’da tarafsızlık ve din özgürlüğü konularında açıklamalarda bulunarak, bunların 19. yüzyıldan itibaren gösterdikleri gelişimlere değindi. Almanya’daki Devlet Kilise Hukuku/Din
Anayasa Hukuku dinamiklerine işa-
ret eden Altaş, bu bağlamda dinî
cemaatlerin kamu yaşamına katılımları yönünde imkân ve isteklerini dikkate alan yeni din anayasa
hukuku sistemi oluşturulması taleplerine dikkatleri çekti.
Mustafa Yeneroğlu ise sunumunda “Müslüman bir dinî cemaatin özellikleri ve görevlerine”
değindi. Bu kavram üzerinde özellikle Müslümanlar arasında yanlış
anlaşılmaların olduğuna işaret
eden Yeneroğlu, dinî cemaat olarak hukuki tanınma düşüncesinin
yanlış olduğunu söyledi. Yeneroğlu
bu karışıklığın sebebinin Alman
hukukunda “dinî cemaat” kavramından anlaşılması gerekenin ne
olduğu ve bir grubun dinî cemaat
olarak değerlendirilebilmesi için
hangi şartları yerine getirmesi
gerektiğinin tespit edilmemesi olarak gösterilebileceğini belirtti.
Buna göre bir dinî cemaat üç
özelliği bünyesinde barındırır: dinî
bir mutabakat, bu mutabakat temelinde birlik oluşturma ve bu mutabakatı toplumsa alanda gerçekleştirmeyi onaylama. Dinî cemaat
mensuplarının hepsinin aynı mezhebe/dine mensup olmaları gerekmez. Demokratik bir içyapı da
kendi davranış biçimini tayin hakkı
nedeniyle talep edilemez.
Yeneroğlu, çatı kuruluşlarının
dinî cemaat olup olamayacağı sorusunun cevabının ise Federal İdare
Mahkemesi’nin
(BVerwG)
23.02.2005 tarihli kararında yattığını belirtti. Buna göre birliğin en alt
tabakası gerçek kişilerden oluşuyorsa bir çatı kuruluşu da dinî
cemaat olabilir. Kapsamlı dinî
tahakkukun gerekliliği çatı kuruluşu katmanında da geçerlidir.
BVerwG tarafından geliştirilen kriterler genel olarak değil, aksine yalnızca dinî cemaatlerin kendini
tanımlayışı ve buradan yola çıkarak dinî yaşamın konumlandırılması olarak tartışılabilir.
Yeneroğlu,
Federal
İdare
Mahkemesi’nin (BVerwG) kriterlerini IGMG’ye uyarlayarak, IGMG’nin açık bir şekilde dinî cemaat
olduğunu belirtti. Yeneroğlu son
olarak devlet ile işbirliği sorununa
değinerek, farklı işbirliği imkânları
ile bu imkânların koşulları ve neticelerinden bahsetti.
Abdulgani Engin Karahan “Bugün pratikte kurumsallaşma” konulu sunumunda farklı eyaletlerdeki
inisiyatifleri ele alarak, bunların
Yeneroğlu’nun saydığı kriterlere
uygunluğunu sınadı. Eyaletlerde,
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 9
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 10
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dinî cemaat olduğu iddiasında birçok inisiyatifin bulunduğunu belirten Karahan, bu inisiyatiflerin
tüzükleri, görevleri, hedefleri ve
ortaya koyduğu faaliyetleri bakımından gerçekten dinî bir cemaatin
koşullarını gerçekleştirip gerçekleştirmediklerini inceledi.
Karahan bu noktada dinî cemaatlerin yalnızca pratik nedenlerle
değil, aynı zamanda düşünsel
nedenlerle işbirliği içerisinde olması gerektiğini vurguladı. Özellikle
dinî cemaatin varlığı bağlamında
GMG
Rhein-Neckar-Saar
Bölgesinin düzenlemiş olduğu “Maneviyat Geceleri” adlı
program Dannstadt Stadthalle de
gerçekleşti. Programa gösterilen
yoğun ilgi ve alaka salonun
dolduran müslümanların bu türlü
programlara ne kadar ihtiyaç
duyduğunu gösterdi.
Programın açılış konuşmasını
yapan IGMG Rhein Neckar Saar
Bölge Başkanı Yaşar Cimşit; “bu
türlü manevi atmosfer içerikli
programları her ay değişik şehirlerde değişik konuşmacılar ve
uzman kişiler tarafından verilmesi
I
GMG Rhein Neckar Saar
Bölgesi Worms Gençlik
Teşkilatında yapılan eğitim
programına katılan IGMG Rhein
Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar
Cimşit yapmış olduğu konuşmada: “Geleceğimiz olan gençlere
nasıl erdemli bir insan olamamız
gerektiğini ve içinde yaşamış
olduğumuz toplumla nasıl uyum
içinde hareket etmemiz gerektiğini “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” düsturundan
hareketle, başarılı ve eğitimini en
güzel bir şekilde tamamlayan ve
topluma birer faydalı fert olmanız
gerekmektedir.
Bu
ülkenin
geleceği olan siz müslüman
gençler olarak sorumluluklarımı-
I
sayfa 10
ortaya çıkan çoğu alanda uzlaşımsal çözümlerin gerekliliğinin altını
çizdi. Aksi halde düşünülmeden
atılan adımların diğer eyaletler ve
özellikle Almanya’da yaşayan
Müslümanların geleceği açısından
ciddi sonuçlar doğurabileceğini
belirtti.
Karahan ayrıca Müslümanların
kurumsallaşmasında bugüne kadar
ortaya çıkan eksikliklere değindi.
Bu alandaki aktörlerin sürekli olarak bu konularla meşgul olmak
zorunda olmalarına rağmen, çoğu
zaman dinî anayasa hukuku ve gelişimi üzerine esaslı bir bilgi eksikliği olduğunu belirten Karahan, toplum içerisinde sekülerizm, laiklik
ve dinin yeri sorununun yeterli
derecede araştırılmadığı ve tartışılmadığını ifade etti.
Zorlukların yalnızca Müslüman
kesim tarafından kaynaklanmadığı,
politika ve yönetim tarafından da
başarılı bir kurumsallaşmayı zorlaştıran düşünce ve tavırların sergilendiğine işaret eden Karahan, poli-
Hayat
tika sahasında Müslüman cemaatleri kendi kimlikleriyle kabul etme
konusunda politik isteksizliğin
olduğunu belirtti. Bazı eyalet yönetimlerinin hukuken dinî cemaat olarak “tanınmaları” için ne kanunen
ne de mahkeme kararıyla öngörülmeyen bazı şartlarda ısrarcı olduklarını söyleyen Karahan, bazı eğitim bakanlıklarının da devlet ve
kilise ayrımına rağmen Hristiyan
yönetim idaresini aşamadıkları intibasını bıraktıklarını belirtti.
Maneviyat Gecelerine Yoğun İlgi
için gayret edeceğiz. Tarihe iz
bırakanlar ve Dinimizin bu
zamana kadar bize ulaşma-sında
büyük emekleri geçen alimlerimizi anmak ve onların vermiş
olduğu gayretli mücadeleyi
öğrenmek için bu türlü çalışmaları ve programları da sizlere
sunmak için çalışacağız. Bu programa göstermiş oldugunuz yogun
ilgi ve alakadan dolayı hepinize
ayrı ayrı teşekkür ederim” dedi.
Günün konuşmacısı olarak
davet edilen Walldorf İmam
Hatibi Bilal Kaçmaz Hoca ise
yapmış olduğu konuşmada;
“Hanefi Mezhebinin Kurucusu
“İmam Azam Ebu Hanife”nin
hayatını ve onun kişiliğini anlatarak çok da bilinmeyen yönlerini
ve bize bırakmış olduğu günlük
hayatımızda yapmış olduğumuz
ibadetlerin ne kadar önemli ve
dikkatli olmamız gerektiğini,
ayrıca İmam Azam`ın kendi
yaşamış olduğu dönemde hep
mazlumların yanında yer aldığı
hayatı boyunca zalimlere karşı
mücadele eden bir kişiliğinin
olduğunu unutmamamız gerekir”
dedi.
İmam-ı Azam bir Mezhep
İmamı olduğu gibi o da bizim gibi
bir insan bir kul ve aile sorumlusu
bir kişi olduğunu ayrıca topluma
vermiş olduğu hizmetleri, her
zaman kendimize bir örnek kişilik
olarak almamız gerektiğini, belirtti.
Geleceğimiz İçin Gençlik Çok Önemli
ilkeli ve seviyeli olaması için Neckar Saar Böl-ge Başkanı
gayretli bir şekilde çalıştığınızı Yaşar Cimşit`e katılı-mından
biliyor ve bundan dolayı da emeği dolayı teşekkür etti.
geçen herkese
Çünkü biz artık misafir değil teşekkür ederim”
burada doğan ve hayatını burada dedi.
sürdüren bir toplumuz. Gençlik
Daha sonra
olarak her türlü kötülükten ve her her hafta düzenli
türlü kötü alışkanlıklardan uzak olarak yapılan
durmamız gerekmektedir.
eğitim ve sohbet
zın bilincinde olmamız bu ülkenin
sorunlarıyla ilgilenmemiz ve
sorumluluklar almamız gerekmektedir.
İyi bir genç önce Yaratanına,
ailesine ve topluma karşı sorumluklarını bilen ve onu hayatına
uygulayan gençtir. Gençlerimizin
dürüst, ahlaklı, adaletli, barışcı,
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
çalışmalarından
bilgi sunan Şube
Gençlik Başkanı
Ahmet Perkün
IGMG
Rhein
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 11
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
A. Engin KARAHAN
Almanya’da İmam
Yetiştirmek
Almanya’da dinî bir
cemaatin en önemli görevlerinden birisi, mensuplarına, anlaşabilecekleri ve
ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve cemaate gelecek
perspektifi sunabilecek
imamları yetiştirme görevidir. Hatta, bazı yerlerde
cemaatin büyüklüğü sebebiyle bir imam yeterli olamıyor. Bir dinî cemaat
için bunun anlamı, ister
yurtdışından getirerek
olsun, isterse burada yetiştirilmiş olsun mutlaka
imam ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğidir.
on verilere göre Almanya’da
yaşayan 4.5 milyondan fazla
Müslüman, farklı büyüklüklerde 2000’den fazla olan cami ve
mescidlere gidiyorlar. Sözkonusu
camilerde cemaate verilecek olan
hizmetler ve ve bu cemaatlerin
ihtiyaçlarının karşılanması için
gerçekten de büyük bir teşkilatlanma gerekiyor.
Şurası bir gerçektir ki, Türkiye’den gelen imamlar, Almanya’da
karşılaşılan problemlere her zaman
cevap bulamadıkları gibi, cami
cemiyetleri de, cemaatin ihtiyaç
S
duyduğu hizmetleri sunabilen yeteri kadar imam bulamıyorlar. Ama,
başarılı bir imam ile cemaat arasında iyi bir ilişkinin yirmi yıl süreceğine dair garanti de yok, tabiî ki.
Nitekim, şimdiye kadar bazı yerlerde çok sıklıkla imam değiştirildiğine şahit oluyoruz.
Almanya’da dinî bir cemaatin
en önemli görevlerinden birisi,
mensuplarına, anlaşabilecekleri ve
ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve
cemaate gelecek perspektifi sunabilecek imamları yetiştirme görevidir. Hatta, bazı yerlerde cemaatin
büyüklüğü sebebiyle bir imam
yeterli olamıyor. Bir dinî cemaat
için bunun anlamı, ister yurtdışından getirerek olsun, isterse burada
yetiştirilmiş olsun mutlaka imam
ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğidir.
İmamın vasıfları
Hakikaten iyi bir dinî eğitim
almış, vasıflı ve cemaatin içinde
bulunduğu şartları ve ihtiyaçlarını
bilip buna göre hizmet veren bir
imamın, aslında, eğitimini aldığı
ülke bir yönüyle pek de önemli
değildir. Çünkü cemiyet için önemli olan, cemaatin imam ile sağlıklı
ilişki kurabilmesi ve imamın da,
cemaatin içinde bulunduğu durumları kavrayarak onlara yön gösterebiliyor olmasıdır. Fakat, bir diğer
yönüyle, yani yetişme tarzı ve aldı-
ğı eğitim kültürü sebebiyle imam,
cemaatin genciyle ihtiyarı ile ilişki
kuramayıp zihnen cemaatin bulunduğu ortamın dışında yaşıyorsa,
böyle bir imamın cemaate yeni
perspektifler sunması mümkün
değildir.
Elbette ki, cemaat için kendisine
gösterecekleri güven açısından
imamın eğitim aldığı yer ve müessese önem arzeder. Bununla birlikte, imamın Avrupa’daki Müslümanların özelliklerinden olan çift
kültürlülük gerçeğini de benimsemesi ve bunu gözönünde tutarak
cemaatine öncülük etmesi de
önemlidir. Bu, sadece burada yaşadıkları ortamı tanımak ile değil,
aynı zamanda buradaki Müslümanları asıl geldikleri toplumlardan miras aldıkları geleneksel kültürel kodları tanımak ile ve bunların üzerinden kendileri ile bağ kurmaktan geçer. Eğitimin Avrupa’da
alınmış olması, elde edilen dinî
donamın kalitesi iyi olsa da bu
özellikler yoksa, dinî donanım,
cemaat-imam ilişkisini geliştirmede fazlaca bir rol oynayamaz. Üstelik, gözden kaçırılmaması gereken
noktalardan bir tanesi de imamların
cemaatin anadilini biliyor olmasıdır. Örneğin cemaatin bir kısmı her
ne kadar Almanca biliyor olsa bile,
iyi Almanca bilen, fakat, cemaatin
anadilini konuşamayan her hangi
bir imamın Türklerin, Boşnakların
ya da Arabların çoğunlukla gittikleri camideki başarısı az olacaktır.
Hem, cemaatin anadilini bilen,
hem de, Almancayı iyi bilen bir
imam ise daha faydalı olacaktır.
İmamın en önemli vasıflarından
birisi cemaatle sağlıklı bir ilişki
kurarak cemaatin tüm ihtiyaçları
ile ilgilenebilme kabiliyetine sahip
olmasıdır. Diğer taraftan, imamların cemaatin geldiği ülkelerin kültürü ile de bağı olması bu ilişkiyi
daha sağlamlaştıracaktır. Cemaatin
neye, nasıl sevindiği veya neye
[email protected]
nasıl üzüldüğü, dinlediği müzik,
boş zamanlarında neler yaptığı
veya yapmak istediği, sosyal ilişkilerdeki davranış şekilleri, düğün,
cenaze, dargınların barıştırılması
gibi konulardaki kültürel farklılıklara dayanan özellikleri bilmesi
cemaat ile imam arasında kurulan
ilişkiyi pekiştirecektir.
İmamın eğitim yeri
Şunu da unutmamak gerekir ki,
imamların yetişme yerleri elbette
ki onların davranış ve dünyayı
değerlendirişlerine etki eder. Mesela, mevcut eğitim sistemleri içinde
Türkiye’de eğitilen bir imamın
yetişmesindeki ana nokta, Türkiyedeki insanların ihtiyaçlarıdır. Dolayısıyla Türkiye’de aldıkları eğitimde Almanya, Avusturya, Hollanda,
ya da genel olarak Avrupa’nın özellikleri ve buradaki Müslümanların
ihtiyaçları ya hiç göz önünde
bulundurulmaz, ya da, bu ihtiyaçlar, ikinci derecede yer alır. Bu açıdan değerlendirildiğinde imamların Almanya’da yetiştirilmeleri ve
Almanya’daki Müslümanların ihtiyaç ve problemlerini dikkate alan
bir müfredat çerçevesinde eğitim
görmeleri tercih edilir. Çünkü o
zaman imam, eğitim sürecinde de
cemaatin problemleri ve ihtiyaçlarını görecek, aldığı eğitimin belirli
bir amaca yönelik olduğu bilincinde olacaktır. İmam zaten böylece
bizzat kendi ihtiyacı ve problemlere arayacağı cevabı ile cemaatten
biri olacağı için de, öncülük edeceği cemaati iyi anlayacak, cemaat de
imamı anlayacaktır. Ne var ki,
Almanya’da imamların dinî eğitimleri için gerekli müesselerin
olmayışı, imam eğitim meselesinin
tamamıyla Almanya’da gerçekleştirilmesini mümkün kılmamaktadır. Onun içindir ki, örneğin Türki-
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 11
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 12
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ye’de yüksek din eğitim veren ilahiyat fakülteleri ile buradaki eğitim
müesselerinin işbirliği bir zorunluluktur. Buradaki eğitim müesseselerinin de Müslümanların ihtiyaç
ve problemlerini iyi tesbit edip
değerlendirmeleri ve İslamî cemaetlerle gerek müfredat hakkında
gerekse eğitim sürecinde işbirliği
yapmaları gerekir. Almanya’daki
dinî cemaatler bu gerçeğin farkındadırlar. Bu yüzden, zaman zaman
gerek görevli imamların gerekse
imamlık görevi yapmak isteyen ve
belirli dinî eğitimi olan kişilerin
eğitimlerini ilerletmek için kurslar
düzenlenmektedir.
Şu bir gerçektir ki, Almanya’daki toplumsal çevre ile Türkiye’deki
toplumsal çevre birbirinden çok
farklıdır. Globalleşmenin sonucu
ve iletişimdeki gelişmeler sebebiyle göçmenler, içinde yaşadıkları
toplumda bile, kendi ülkelerinden
bir hatıra yaşatmak isterler ve geldikleri ülkelerdeki kültür ve alışkanlıklarını canlı tutarak yeni bir
hayat kurmak isterler. Kurulan bu
yeni hayat, ne tam Almanya,
ugün sizler için Duisburg’un Beeck semtinde
şirket danışmanı olarak
hizmet veren Almanya doğumlu
Ahmet Boztepe bey ile söyleşi
yaptık.
Ahmet bey merhaba bize biraz yaptığınız işten bahseder
misiniz
Öncelikle teşekkür ederim bu
güzel röportaj için. Biz Beeck
semtinde şirket danışmanı olarak
çalışıyoruz. Burada yeni yapılanmalara gitmek isteyen insanlara
hizmet vermekteyiz.
Peki biraz açacak olursak
tam olarak nedir yaptığınız iş?
Biz burada yeni işyeri açacak
olanlara danışmanlık yapıyoruz.
Mesela siz bir işyeri açacaksınız
bize geliyorsunuz biz size bununla ilgili bilgiler veriyoruz. Sizleri
bilgilendiriyoruz. Bir nevi yol
gösteriyoruz. Artılarını, eksilerini
anlatıyoruz. Ona göre müşterilerimiz de karar veriyorlar.
Size gelen müşterilere mutlaka şirket kurmaları konusunda
tavsiyede bulunuyor musunuz?
Evet çok güzel bir soru
sordunuz teşekkürler. Biz öncelikle prensip olarak yapılacak işin
düzgün ve sağlam temellerde
B
sayfa 12
Fransa ya da Avusturya’dır ne de
tam Türkiye. Fakat bu yeni hayatın, hem yaşanılan ülke ile güçlü
bir bağı vardır hem de Türkiye ile.
İnsanların, böyle bir çözüm üreterek hayatın problemlerine karşı
direnebilmeleri aslında sosyal açıdan da gelişmelerini sağlar. İşte
bunun içindir ki, imamların sadece
yaşadıkları ülkelerin dilini öğrenmelerinin işi kolaylaştıracağını
düşünmek yanlış olacaktır. Mesela
Almancayı bilip bilmemesi imamlardan beklenen hizmet ve görev
problematiğinin parçalarından yalnızca bir tanesidir. Toplumda hem
cemaatin hem de çoğunluk toplumunun değişen zihniyetini ve giderek değişip farklılık arzeden bir
dindarlığı anlayamayan, farklı sosyal alanları tanımayan/bilmeyen
bir imamın sadece yabancı dili biliyor olması, bu problemlere cevap
bulmaya yetmez.
Görüldüğü gibi, imamların Avrupa’da yetiştirilmesi, gerek göçten
kaynaklanan gerekse tüm toplumun karşılaştığı problemlerden
etkilenen Müslüman cemaatlere
perspektif sunabilecek bir imam
probleminin çözümü için kendi
başına sihirli bir formül değildir.
Üstelik, böyle bir iddia, daha baştan büyük beklenti ve umutlar ortaya koyduğu için gerçekleşmekten
uzak kalacaktır.
Tartışmaların bu noktasında,
“imamların Avrupa’da yetiştirilmelerine ihtiyaç var mıdır?” sorusuna verilecek cevap önemlidir.
Müslüman cemaatler ve “entegrasyon” politikası yürütme çabasındaki siyasetçiler böyle bir ihtiyaç
olduğu kanaatinde fikir birliğindedirler. Yalnız bu ittifak, “ama ne
için” sorusuna gelince ihtilafa
dönüşmektedir. İslamî cemaatler,
en azından kendilerini anlayan,
aynı zihniyete sahip ve aynı problemlerle karşılaşan ama, aldığı eğitim sebebiyle kendilerine yol gösterebilecek, gençleriyle dertleşebilecek bir “imam”a ihtiyaç duyuyorlar. Böyle bir imam, Türkiye’deki imamlardan daha farklı ve
geniş bir görev alanından sorumlu-
Hayat
dur. Bu imam, aynı zamanda bir
pedagoktur, sosyologdur, danışmandır; hatta psikologdur da.
Devlet politikalarında hedeflenen, hükümetlerin siyaset edindikleri “entegrasyon”u teşvik edecek,
sözde “Avrupa İslamı”nı anlatacak,
her türlü toplumsal aktörün muhatabı olacak ve bir güvenlik siyasetine hizmet edecek olan bir imam
ise, Müslümanların ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Kaldı ki bu
şartlarda yetişse bile, dinî eğitim
ve ehliyeti ne kadar iyi olursa olsun
cemaatin itimadını kazanamayan
bir imama kim görev verecektir?
Sorunu tek yönlü soruyla, dolayısıyla cevapla çözümlemek mümkün değildir. En sağlıklısı cemaatlerin ihtiyaçlarına göre, hem
Türkiye’nin, hem de, Avrupa’nın
eğitimini almış, aldığı dinî eğitimle
her iki kültürü ve toplumsal mentaliteyi kavrayan, nesiller arası çatışmada yol gösterici olabilecek, karşılaşılan problemleri bizzat kendi
problemi gören bir imam eğitimi
programı olacaktır.
Yeni İşyeri Açacak
Olanların Dikkatine!..
olması için uğraş veriyoruz. Bu
çok önemli. Çünkü bizim Türk
işletmeciler çok işyeri açıp
kapatıyorlar. Biz müşteriyle konuşup işle ilgili bilgilerini öğreniyoruz. Ona göre de kendilerini yönlendiriyoruz. Yani yapıp yapmamaları konusunda tavsiyelerde
bulunuyoruz. Bizimle çalışan şirketlerin de işlerini takip ediyoruz.
Peki şirket muhasabesi de
yaptığınız işler arasında mı?
Yoğunluğumuz aslında şirket
danışmanlığı. Yani bizimle çalışmış şirketlerin iş takibatı diyebiliriz. Fakat aynı zamanda önmuhasebe hizmeti de veriyoruz.
Sizce başarılı bir şirket veya
yapılanma nasıl olmalı. Başarı-
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
ya nasıl ulaşılır?
Bizim her zaman söylediğimiz
bir şey var. İnsanların yaptığı iş
üzerinde uzmanlıkları olmalı. Bu
çok önemli bir etken. Mesela bize
gelen müşterileriniz biz iş yeri
açmak istiyoruz diye geldiklerinde aslında kafalarında bir sürü
soru işareti olduğunu görüyoruz
ve anlıyoruz. Başta da dediğim
gibi biz firma olarak başarılara
imza atacak şirketler kurmak
istiyoruz buna da bizimle şirket
kurmak isteyen girişimcilerle
koordineli çalışmak olarak bakıyoruz. Tabi bunun dışında disiplin
ve tertipli çalışmak önemli. Gerçekten çok aydınlık görmediğimiz
zamanda yapmamaları konusunda
tavsiyelerde de bulunuyoruz.
Çünkü başladıktan sonra geri
dönüşü olmayanlar durumlar ortaya çıkıyor işletmeler için.
Çok teşekkür ediyoruz Ahmet bey son olarak ne söylemek
istersiniz şirket kurmak isteyenlere?
Ben de çok teşekkür ederim
röportaj için. Bizlere gelsinler
konuşalım hedefe doğru yönelelim diyorum. Danışmanlığın önemi çok büyük. Ama mutlaka
bildikleri işi yapmalarını tavsiye
ediyoruz.
Sizlere ve Hayat Gazetesine
başarılar diliyorum.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 13
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Nalan SÖNMEZ
Yapılmış Olan Kontratı
Nasıl Geri Çekebilirim?
En önemli koşul ise itiraz süresinin yani iki
haftanın geçirilmemesidir. Bu sürenin ne zaman bittiği hakkında
avukat size tam bir bilgi
verebilir. Çoğu kişi aynı
hataya düşüp itirazı telefon aracılığıyla yapıyorlar. Bu geçerli değildir.
İspat etme nedeniyle de
bence en iyi yapacağınız
itiraz demin belirtmiş
olduğum gibi taahhütlü
mektup ile (per Einschreiben) göndermeniz.
Sadece böylelikle güvenli tarafta olursunuz,
ileride zamanlı itirazınızı ispat edebilirsiniz.
Bölüm: İtiraz hakkı
Alıcı için en önemli nokta, aldığı eşyayı nasıl geri verebileceğidir. Bu konuda bir sürü değişik
haklarınız bulunmaktadır. Bozuk
eşyayı veya defolu malı geri iade
etme veya satıcıdan verilen geri
iade hakkı zaten alıcılar için aktüGMG Hessen Bölgesi eski icra üyesi ve Frankfurt`un sevilen simalarýndan Abdullah Salbaþ, torununu evlendirdi.
Salbaþ ailesinin evladý Bilal Salbaþ ile Þahin ailesinin evladý Duygu
Þahin Hanau`da yapýlan güzel bir düðün merasimi ile dünya evine girdiler.
Düðüne baþta IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ olmak özere, BYK üyeleri ve aileleri, deðiþik
teþkilatlarýn üst düzey yöneticileri,
her iki ailenin yakýnlarý ve dostlarý
katýldýlar.
Düðün merasimi Kur`an-ý Kerim
ile baþladý. Her iki aile adýna da Ab-
I
el bir durumdur. Bu kullanıcıyı
koruma hakları, kontratı tek taraflı önemsiz bir hale getirebilmek
içindir. Bu kullanıcı hakları bazı
kontrat çeşitlerinde zaten hukuken
vardır eğer yapılan bu sözleşme
bir kuruluş veya bir firma ile gerçekleşmişse. Kullanıcı için hukuken titraz etme hakkı evde yapılan
sözleşme (Haustürgeschäften),
Fernabsatzverträge ve ödünç alınan para kontratları (Verbraucherdarlehensverträge) için geçerlidir.
Evde gerçekleşen kontratlar
genelde bir firma için yardımcı kişiler tarafından ya evde veya telefon aracığıyla yapılan kontratlardır. Dişarıda tezgahta yapılan satış
yerinde gerçekleşen kontratlarda
bunlara aittir. Fernabsatzverträge,
katalog, internet, telefon veya televizyon aracılığıyla olan sözleşmelerdir.
Çok klasik bir örnek ise firmalardan gelen tanıtım telefonlarıdır.
Bu kişiler genelde sizinle kontrat
veya sözleşme yapmaya çalışır.
Televizyonda verilen tanıtım reklamları da (hediyeli telefon kontratı gibi) zaten bilinen tuzak sözleşmelerdir. Bu durumlarda hiç bir
neden göstermeden hukuk tarafından verilen süre içerisinde kontratı geri çekebilmeniz mümkün ama
itiraz isteğinizi bildirmeniz gerek.
Bu yazılı yapılabilir veya aldığınız eşyayı geri göndererek itirazınızı gösterebilirsiniz. Bu işlem
için hiç bir neden göstermeniz gerekli değildir.
Önemli olan tek şey ise gönderdiğiniz itirazınızın onlara ulaştığına dair ispattır. O yüzden size bu
konuda verebileceğim tavsiye yazıyı itirazınızı taahhütlü mektup
halinde (per Einschreiben) göndermeniz ve size verilen belgeyi
iyi bir yerde saklamanız. Bu itiraz
iki hafta içinde yapılmalıdır, bu
zaman zaten gönderilmesi için yeterli bir zamandır. Bu süre genelde
o firmanın size itirazınız için bilgi
verdiği andan itibaren geçerlidir.
Bu itiraz için bilgi verme konusu çok dikkate alınması gereken
bir noktadır, yoksa aksi taktirde
geçersiz hale gelebilir. Bilgi size
kontrat yapıldıktan sonra verildiyse, itiraz süreniz bilgi verildiği andan itibaren bir aydır. Eğer size
hiç bir bilgi verilmediyse, hiç bir
süre sınırı olmadan itiraz edilebilir.
Bu durumda karşı tarafa eşyayı
geri gönderme masraflarını karşı
taraf üstlenmek zorundadır. (Sizin
ödemenize gerek yoktur!) Kullanıcı olarak size bilgi verildiğine
[email protected]
rağmen sizde kaldığı süre için
doğru kullandığınız taktirde eşyada bir defo veya sorun varsa bunun için tazminat talep edebilirsiniz. Bu nedenle araba veya kıyafet
için daha büyük tazminat oluşabilir.
Hukuk ince detayına kadar incelediği için size bu konu verebileceğim tavsiye böyle bir durumda hemen bir avukata başvurmanız ve bu konu hakkında bilgi
edinmeniz. En önemli koşul ise
itiraz süresinin yani iki haftanın
geçirilmemesidir. Bu sürenin ne
zaman bittiği hakkında avukat size tam bir bilgi verebilir. Çoğu kişi aynı hataya düşüp itirazı telefon
aracılığıyla yapıyorlar. Bu geçerli
değildir. İspat etme nedeniyle de
bence en iyi yapacağınız itiraz demin belirtmiş olduğum gibi taahhütlü mektup ile (per Einschreiben) göndermeniz. Sadece böylelikle güvenli tarafta olursunuz, ileride zamanlı itirazınızı ispat edebilirsiniz.
Bir daha ki yazımda sizlerle
kontrattan kurtulma hakları üzerine bilgi vereceğim.
Salbaş ve Şahin Ailelerinin mutlu günü
dullah Salbaþ misafirlere hoþgeldiniz
dedi.
Daha sonra IGMG Hessen Bölge
Baþkaný Mehmet Ateþ bir konuþma
yaptý.
Yine IGMG Hanau Camiii Ýmam
Hatibi Sadettin Arýcýoðlu günün önemine uygun bir konuþma yaptý.
Daha sonra DÝTÝB Bad Homburg
Camiii Ýmam Hatibi Mustafa Kumru
da bir konuþma yaptý.
Grup Erler`in sunumu ile programda katýlýmcýlar neþeli anlar yaþadýlar.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 13
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 14
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ısa adı ATIB Avrupa Türk
İslam Birliğine bağlı olarak faaliyetlerini südüren
F-Höchst Cemiyeti 14 Şubat´ta
Frankfurt Nied´de yönetim kurulu
seçimi yaptı.
Açılış Kur`an-ı Kerimi ve İstiklal Marşının okunmasından
sonra yoklama yapıldı. Üyelerin
çoğunlukla katıldığı seçime ATİB
K
iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) bünyesinde İslam ve Toplum Araştırma
Merkezi ile Dinler ve Kültürlerarası
İlişkileri Müdürlüğü’nün organizesiyle “Günlük Hayatta İslam” konulu seminerlerin basın toplantısı DİTİB Genel Merkezi’nde yapıldı.
İlahiyat ve sosyal bilimleri olarak iki ana bölümden oluşan seminerlerin tanıtım toplantısına; DİTİB
Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım,
Köln Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar Enstitüsü’nden Prof. Dr.
Jürgen Friedrichs ve Jennifer
Klöckner ile DİTİB birim müdürleri katıldı.
DİTİB Basın, Yayın ve Halkla
İlişkiler Müdürlüğü’den Ayşe Aydın’ın sunumu ile başlayan tanıtım
toplantısının açılış konuşmasını yapan Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, “Seminerlerin amacı, katılımcılara sağlıklı ve kaynaklara dayalı
bilgiler aktarmaktır. DİTİB olarak
dini sahada olduğu gibi eğitim, kültür ve diğer alanlarda da hizmetlerimizi devam ettiriyoruz. Şimdiden
seminerlerin katılımcılarına başarılar diliyorum“ dedi.
Dinin, ehil kişiler tarafından ilk
D
sayfa 14
Hayat
ATİB Frankfurt-Höchst’te Kongre
Genel Merkezinden de katılım oldu.
Divan oluşumundan sonra eski
yönetim ibra edildi.
Eski yönetimin ibrasından sonra yapılan seçimde Başkanlığa
Şaban Duran seçildi. Başkan yar-
dımcısı Necip Danlı. Erkek Gençlik Kolları Başkanı Abdullah
Candır. Kadın Kolları Başkanı
Gül Tekin oldu. Kız Gençlik Kolları Sorumlusu ise Selda Keskinoğlu oldu.
Başkan seçilen Şaban Duran,
kendisine gösterilen bu teveccühe
layık olmaya çalışacağını söyledi.
Yönetim
seçimi
kapanış
Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi.
Program sonunda yeni yönetim
üyelere ikramda bulundu.
DİTİB’de “Günlük Hayatta İslam”
Konulu Seminerler Başlıyor
elden öğrenilmesinin gerektiğini
vurgulayan Dinler ve Kültürlerarası
İlişkileri Müdürü Bekir Alboğa, “İslamiyet Almanya’nın bir parçasıdır.
Bizim için Almanya’da yaşayan
gençlerin İslamiyet ve toplumsal
konular hakkındaki bilgileri ilk elden öğrenmeleri önem taşıyor. İslam Dini’ni gençlere iyi tanıtmalıyız, yol göstermeliyiz. Almanca
olarak sunulacak seminerlerin başarılı geçmesini temenni ediyorum“
dedi.
Din ve Toplum Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Hasan Karaca’da,
İslam Dini’ni farklı bakış açılarıyla
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
tanıma, anlama ve öğrenme fırsatı,
kendi sahasında uzman ilim adamları tarafından katılımcılara sunulacağını kaydetti.
Köln Üniversitesi Sosyolojik
Araştırmalar Enstitüsü’nden Prof.
Dr. Jürgen Friedrichs ve Jennifer
Klöckner, göç ve uyum sosyolojik
olarak ele alacaklarını, “Günlük Hayatta İslam” seminerlerin başlığın
iyi seçildiğini ifade ettiler.
Dinler ve Kültürlerarası İlişkileri Müdürlüğü’nden Rafet Öztürk’de, seminerler hakkında kısa
bilgiler verdikten sonra, geniş ve
ayrıntılı bilgilerin http://seminar. ditib.de internet sitesinden alınabileceğini kaydetti.
Din ve Toplum Araştırmaları
Merkezi ile Köln Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar Enstitüsü işbirliği ile 13 temel konuda 11 doçentle
20 hafta verilecek seminerlerde; ilahiyat bölümünde; “Kur-an diline giriş, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Hadis ve Sünnetleri, İslam’ın temel öğretileri ve pratikleri, İslam’da Peygamberler ve Siyer, İslam takvasının anlam ve amacı, İslam İlahiyatında yeni anlayışlar”, sosyal bilimler bölümünde; “İslam ve Demokrasi, Değerler, Almanya'da İslam, Politik temel kavramlar: Aydınlanma,
Modernite
ve
Sekulerleşme,
1945'den sonra Almanya'nın siyasi
tarihi, İslam Mimarisi, Göç ve
Uyum” konuları işlenecektir.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:29 Page 15
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
İslam Konseyi (ISLAMRAT)
Artık İslam Konferansı’na
(KRM) Katılmayacak
“Pasif bir üyelik şekli
İslam Konseyi için
söz konusu olamaz.
Biz meşruiyetimizi İslam Konferansı’na iştirakimizden almıyoruz. Müslümanlar tarafından kabul edilemez pozisyonların
meşruiyetini sağlayan
koltuk değneği işlevini ne dün gördük ne
de bugün görürüz. Bu
sürece yalnızca seyirci
olarak katılmak adına,
müdahil olamadığımız
neticeleri kabullenemeyiz ve bunu ne üyelerimize, ne Müslüman topluma ve ne de
kendi vicdanımıza
açıklayamayız”
slam Konseyi: “Pasif bir üyelik
şekli İslam Konseyi bizim için
sözkonusu olamaz. Biz meşruiyetimizi İslam Konferansı’na iştirakimizden almıyoruz. Müslümanlar
tarafından kabul edilemez pozisyonların meşruiyetini sağlayan koltuk değneği işlevini ne dün gördük
ne de bugün görürüz.”
Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Başkanı Ali Kızılkaya yaptığı
basın açıklaması ile artık Almanya
İslam Konferansı’na (AIK) katılmayacaklarını açıkladı. Kızılkaya
bu kararı, Federal Almanya İçişleri
Bakanlığı temsilcileriyle yapılan
toplantı sonrasında aldıklarını bildirdi. Kızılkaya, Federal İçişleri
İ
Bakanlığı’nın toplantıda İslam
Konseyi’nin bundan sonra AİK
bünyesinde pasif bir üye olarak kalabileceğini ama sürece ve tartışmalara müdahil olamayacağını
açıkladığını da ifade etti.
Federal İçişleri Bakanlığı tarafından öne sürülen gerekçede, İslam Konseyi’nin üyesi olan İslam
Toplumu Milli Görüş ve yetkilileri
hakkında yürütülen soruşturmalar
öne sürüldü. Bakanlık yetkilileri,
İslam Konseyi’nin tam üyeliği durumunda, yürütülen soruşturmaların İslam Konferansı’nda ele alınacak konulara gölge düşüreceği tehlikesinin bulunduğunu aktardılar.
İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya; “Müzakere sürecinden dışlanmamızın asıl nedeni şüphesiz ki
İslam Konseyi’nin şu ana kadar ki
AIK sürecindeki kararlı eleştirel tutumudur.” tespitinde bulunarak, İslam Konseyi’nin şu ana kadar yürütülen İslam Konferansı sonuçları
hakkında yayınladığı değerlendirmeye işaret etti. (Stellungnahme
des Islamrats)
Kızılkaya basın açıklamasında;
“Pasif bir üyelik şekli İslam
Konseyi için söz konusu olamaz.
Biz meşruiyetimizi İslam Konferansı’na iştirakimizden almıyoruz.
Müslümanlar tarafından kabul edi-
lemez pozisyonların meşruiyetini
sağlayan koltuk değneği işlevini ne
dün gördük ne de bugün görürüz.
Bu sürece yalnızca seyirci olarak
katılmak adına, müdahil olamadığımız neticeleri kabullenemeyiz ve
bunu ne üyelerimize, ne Müslüman
topluma ve ne de kendi vicdanımıza açıklayamayız” dedi.
Kızılkaya; “AIK başından beri
Federal İçişleri Bakanı’nın, kimi
davet edeceğine kendi başına karar
verdiği bir programdı.. AIK’nın
asimetrik oluşumu, yapısı, mali donanımı ve konu tespiti başından beri en belirgin olan ve tarafımızdan
eleştirilen zaafıydı.” tespitinde bulundu.
Konsey Başkanı Kızılkaya; “İslam Konseyi meşruiyetini ve itibarını AIK’na katılmaktan değil, yüzlerce cami cemiyetinden, yüz binlerce üyesinden ve sahip olduğu birikimden almaktadır. Buna karşın
Almanya İslam Konferansı’nın
meşruiyeti ve etkisi, özellikle de
Almanya’daki Müslümanları bünyesinde ne kadar yansıttığı ve Müslümanların tüm akımlarına hangi
derecede söz verebildiğine bağlıdır.
AIK’nın bu iddiasını şimdi Federal
İç İşleri Bakanlığı bizzat sorgulamaktadır,” ifadelerini kullandı.
İslam Konseyi Başkanı ayrıca;
“İslam Konseyi gelecekte de AIK
içerik ve tartışmaları hakkında görüşlerini bildirmeyi sürdürecektir.
Bu yeni durum bize, kendi pozisyonlarımızı acil ve gerekli kamuoyu tartışmalarına daha özgürce aktarma imkanı sunmaktadır.” dedi.
Kızılkaya; “İslam Konseyi,
Müslüman azınlığa karşı öncü kültür söylemlerini bundan sonra da
reddedecek ve aynı seviyede samimi ve ciddi bir diyalog için çaba
sarfedecektir. Hiç yorulmadan politikacılara, toplumsal çeşitliliğin bir
ifadesi olan anayasal çoğulculuğu
ve toplumsal düzenin özgürlükçülüğünü kabullenme ve bunları politikalarına yansıtmalarını hatırlatacağız” ifadelerini kullandı.
İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya basın açıklamasının sonunda, İslam Konseyi ve üye kuruluşların bundan sonra da İslam’ın entegrasyonu ve Müslümanların topluma katılımıyla ilgili toplumsal
sorunlara eğilmeye devam edeceklerini belirtti. Kızılkaya son olarak;
“Dikkatimizi şimdiye kadar olduğu
gibi, herkesin hoşnut olmadığı boyutları kamuoyunun gündemine getirmeye, Almanya’daki Müslümanların ihtiyaç ve endişelerini dikkate
almaya ve daha güçlü bir sesle gündeme getirmeye vereceğiz” dedi.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 15
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 16
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
evlet Bakanı Faruk Çelik
IGMG’yi ziyaretinde sivil
toplum kuruluşlarının çalışmalarını takdir ettiğini söylerek
teşekkür etti.
Yurt Dışı Türklerden sorumlu
Devlet Bakanı Faruk Çelik, Almanya ziyaretleri çervesinde İslam
Toplumu Millî Görüş Genel Merkezi’ni de ziyaret etti. Bakan Çelik’e Devlet Eski Bakanlarından
Kürşad Tüzmen, Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ve Başbakanlık danışmanlarından Ali Yüksel ile Sadettin Erkılıç da eşlik etti.
IGMG’yi ziyareti sırasında
Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve
çalışanları ile tanışan Bakan Çelik,
Avrupa’da hizmet veren sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını
takdir ettiğini, Avrupa’da yaşayan
insanlarımıza yönelik farklı hizmetleri ortaya koyan bu kuruluşların kendileri için de yol gösterici
olduğunu söyledi. Bakan Çelik
şöyle dedi: “Sivil toplum kuruluşlarımızın, insanımızın problemlerine çözüm bulmada birlikte hareket
etmelerini sevinerek müşahede ediyoruz.”
Türk hükümetlerinin yurt dışındaki Türklerin problemleri ile ilgilinmekte geç kaldıklarını ve “5
milyondan fazla vatandaşımızın
yaşadığı Avrupa ülkelerinde, bu
vatandaşlarımıza hizmet etmek, onların sorunlarına çözüm üretmek
D
sayfa 16
Hayat
T.C. Devlet Bakanı Faruk Çelik ve
Beraberindekiler IGMG’yi Ziyaret Etti
ve haklarının takipçisi olmak hükümet olarak bizim görevimizdir” diyen Bakan Çelik, dünyada pek çok
devletin de aynı şekilde bakanlık
seviyesinde çalışmalar yaptığını
söyledi. “Bu yaklaşımımız, entegrasyona hizmet edeceği gibi, sorunların daha sağlıklı bir şekilde
çözülmesine katkı sağlaycaktır”
dedi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda önemli adımlar attığını, ancak, Türkiye’nin önüne engeller çıkarıldığını da söyleyen Bakan
Çelik, Kopenhag kriterlerinin sadece Türkiye için değil, diğer ülkeler
için de geçerli olması gerektiğini
söyledi ve şöyle dedi: “Maalesef,
yurt dışındaki vatandaşlarımızın
bize aktardıkları problemler, bazı
Avrupa ülkelerinin bu kriterlere uymadığını da göstermektedir.”
Bakan Çelik, yurt dışında yaşayan Türklere “Yurtdışı Türkler
Başkanlığı” adı altında çalışacak
birimin kurulabilmesi için hazırlanan yasa tasarısının önünmüzdeki
günlerde Meclis’ten geçerek yürürlüğü gireceğini müjdeledi.
Bakan Çelik’in IGMG ziyare-
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
tinde IGMG’nin verdiği hizmet ve
yaptığı faaliyetlerin anlatıldığı bir
tanıtım videosu da izlendi. Genel
Sekreter Oğuz Üçüncü ise, Avrupa’da oluşan İslam karşıtı havanın
gelişimi ile ilgili bilgi verdikten
sonra, “Mesela minare yasağını
onaylayan İsviçre halkı, aslında bu
konuda yalnız değildir. Ayrıca, Avrupa’da entegrasyon bir katılım
projesi olmaktan öte, güvenlik sorunu olarak ele alınmaktadır,” dediği konuşmasında Alman Merkez
Bankası Başkan Yardımcılarından
Thilo Sarrazin’in Türkler ve Müslümanlarla ilgili görüşlerinin toplumda yaygın bir biçimde kabul
gören görüşler olduğunu da ifade
etti. Üçüncü, Türkiye hükümetlerinin, yurt dışında yaşayan vatandaşlarının haklarına sahip çıkma çabalarını desteklediklerini de bildirdi.
Devlet Eski Bakanlarından Kürşat Tüzmen de, sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket etmesinin önemine değindiği konuşmasında, “Ben şahsen, Almanya’yı dünya devi olarak görüyorum. Almanya ile olan bağlarımızı da sizler
kuvvetlendiriyorsunuz,” dedi.
Ziyaret için Bakanlara teşekkür
eden IGMG Genel Başkanı Yavuz
Çelik Karahan da şunları söyledi:
“Hizmetlerimizin merkezine insanı,
teşkilatımızı da toplumun merkezine koyarak çalışıyoruz. Fakat bir
sivil toplum kuruluşu olarak, uluslararası hukuktan doğan haklarımızın takibi için de çeşitli hükümetlerle işbirliği yaparak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu konuda, değerli çalışmalar yapan ve bizi bugün ziyaret ederek şereflendiren sayın Bakanımız Faruk Çelik ve Devlet Eski Bakanımız Kürşat Tüzmen
beylere, ayrıca, Köln Başkonsolosumuz sayın Mustafa Kemal Basa
ile çalışma arkadaşlarına da özellikle teşekkür ediyor, kurumumuza
gösterdikleri ilgiden dolayı şükranlarımızı arzediyoruz.”
IGMG Genel Başkanı Yavuz
Çelik Karahan konuşmasında ayrıca, Başbakanlığa bağlı olarak Yurt
Dışı Türkleri Başkanlığı’nın kurulması sürecinde Bakan Çelik’in gösterdiği hassasiyeti yakinen müşahede ettiklerini, söz konusu başkanlığın, yurt dışında yaşayan Türkiye
kökenli insanların bir çok sorununun çözümünde önemli bir adım
olacağını belirtti.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 17
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG İrşad Başkanlığı’nın
3. Din İstişare Toplantısı
Almanya ve Türkiye’den birçok ilahiyatçı, fıkıh uzmanı
ve bilim adamının
katılımıyla gerçekleşen IGMG İrşad
Başkanlığı’nın 3.
Din İstişare Toplantısı’nda “Talak (Boşanma)”, “Helal Gıda”, “İpotek Kredisi” ve “Sigorta” konuları ele alındı.
GMG İrşad Başkanı Yardımcısı Hulusi Ünye tarafından yönetilen toplantıya; Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz, Prof. Dr. Saffet
Köse, Dr. Abdullah Özcan, Türk
Standartları Enstitüsü’nden Emre
I
Sezer, Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, Prof. Dr. Hüseyin Hüsnü Gündüz, Mustafa Mullaoğlu, Sefer Ahmedoğlu ve Ramazan Uçar katıldı.
Ayrıca Almanya İslam Konseyi
Başkanı Ali Kızılkaya ve Avrupa
Helal Sertifika Ensitisüsü (EHZ)
Müdürü Yusuf Çalkara da toplantıya misafir oldular.
ardından, IGMG Genel Başkanı
Yavuz Çelik Karahan bir konuşma
yaparak, istişare toplantısında görüşülen konuların ve buna benzer
birçok sorunun Avrupa’da yaşayan
milyonlarca Müslüman’ın günlük
hayatlarındaki ihtiyaçlar olduğunu
belirterek, toplantının hayırlı sonuçlara vesile olması temenninde
IGMG İrşad Başkanı Ahmet bulundu.
Özden’in selamlama konuşmasının
Toplantıda daha sonra evvela talak meselesinin sebep, metod ve
hükümleri hakkında tartışıldı. Bu
bağlamda halk arasında özellikle
“üç talak ile boşanma” diye bilinen
uygulama üzerinde duruldu. IGMG
İrşad Başkanı Yardımcılığı görevinin yanısıra IGMG Fetva Kurulu’nun Sekreterliğini de yürüten
Hulusi Ünye, boşanma konusunda
kendilerine ne gibi soruların yönetildiğini açıkladı ve bu konunun istismara açık olduğunu vurguladı.
Görüşülen konular arasında imam
nikahının mahiyeti ve istismar
edilmesinin nasıl önlenebileceği
meselesi de yer almaktaydı. Bu
çerçevede var olan fıkhi hükümler
değerlendirildi ve özellikle Avrupa
ülkelerinin hukuki yapılarında ne
şekilde uygulanabileceği konuşuldu.
3. İstişare Toplantısı’nda bir önceki istişare toplantısında helal kesim ve helal gıda ile ilgili alınan
kararlar tekrar ele alındı. Daha sonra Yusuf Çalkara Avrupa Helal Sertifika Ensitisüsü’nün çalışmalarını
ve projelerini sundu. Sunum esnasında dile getirilen jelatin ve benzeri katkı maddeleri hakkında, ayrıca kümes hayvanları ve büyükbaş
hayvanların kesim usulleri ile ilgili
sorular hakkında görüşüldü. Bu
bağlamda şoklu kesim uygulaması
da gündeme getirilerek tartışıldı.
Üçüncü oturumda ise faizli kredi konusu görüşüldü. Bu yol ile
özellikle Avrupa’da ev ve iş sahibi
olunup olunamayacağı konuşuldu.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 17
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 18
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 19
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Hulusi ÜNYE
Helal Hayat
Helâl konusu gündeme getirilirken sadece alem olmuş
bazı yeme içme, giyinip
kuşanma ve alıp satarken
ortaya çıkabilecek tehlikeli
durumlar göz önünde tutulmamalı. Hayatta lazım olan
her şeyde helâli aramalıdır.
İnsani ilişkilerin her boyutunda helâl çizgiyi muhafaza
etmeli, insan haklarına tecavüz olduğu noktalarda; maddi
hak ise, imkan dahilinde hak
geri ödenmeli, hak manevi
ise, yapılabiliyorsa özür
dilenmeli, yoksa tövbe istiğfarla beraber, alacaklı olan
insana dualar edilmelidir.
elâl dediğimiz zaman aklımıza
hemen yeme, içme ve giyinme
gibi konularda helâle dikkat
etme hususları geliyor. Halbuki helâlin
sınırları çok geniştir. Helâl, mübah ve
câiz olmak, haramdan dışarı çıkmak;
Allah tarafından yapılmasına müsaade
edilen mübah şeyler demektir. Helâlin
zıddı haramdır. Haram ise, Allah tarafından kesin emirle yasaklanan şeydir.
Haram sayılı ve sınırlı olmasına rağmen
helâlin çerçevesi daha geniştir. “Eşyada
aslolan helâl olmasıdır” kaidesi bize
bunu gayet açık bir şekilde beyan eder.
Bir başka deyişle hakkında yasaklığına
dair bir hüküm gelmemiş olan şeyler
helâldir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de
şöyle buyurulur: “O, Allah ki yerde
olanların hepsini sizin için yarattı”
(Bakara Sûresi, [2:29]); “Allah’ın gök-
H
lerde ve yerde olanları sizin emrinize
verdiğini ve size açık ve gizli nimetlerini bolca ihsan ettiğini görmez misin?”
(Lokman Sûresi, [31:20])
Hayatın bütün yönlerini kapsayan
hal, hareket, uygulama, yeme, içme,
giyinme vs. hususlarda sayıları belli
olan haramlardan uzak bir hayat yaşanması dinimizde arzulanan şeydir. Yani
insan, helâl dairesinde kendisine verilen
her türlü nimetten istifade etmeli,
haram sınırını zorlamamalıdır. Buna
rağmen haram sınırı zorlanmış ise,
yeniden helâl sınırlarına dönmeli ve
daha bu dünyada iken haramın insana
getireceği zararları yok etmelidir.
Allah, bize zarar verecek işlerden
bizi nehyetmiştir. Yasak olan işlerde
dünyamız ve âhiretimiz için birtakım
zararlar bulunmaktadır. Bu zararlar
açıklanmış olsun veya olmasın, bizim
aklımız kavrasın veya anlamamış olsun,
bir fark yoktur. Haram kılınan bu şeyler,
çirkin ve zararlı olduğundan dolayı
yasaklanmış ve bunlara İslâmiyet günah
adını vermiştir. Günah, Allah’a isyan
anlamına geldiği için büyük bir suçtur.
Fakat günah olan şeyler, kendi aralarında küçük ve büyük olmak üzere bir tasnife tâbi tutulmuştur. Büyük günahlardan sakınılması halinde, yapılacak olan
güzel ameller küçük olan hatalara keffaret olabilir. Şu ayet-i kerime buna işaret buyurmaktadır: “Eğer yasak edildiğiniz büyük (günah) lardan kaçınırsanız, sizin (öbür) kabahatlerinizi örteriz
ve sizi şerefli bir mevkie (getirip) sokarız.” (Nisâ Sûresi, [4:31])
Helâl sınırları içinde bir hayat sürebilmek, işte bu büyük ve küçük günahlardan uzak bir hayat yaşamaktır.
Ancak haram ve günah olan şeyler sayılarının sayılı olmasına karşın hayatın
her alanında kendilerini gösterebilirler.
Onlara karşı uyanık olmak gerekir.
Dinimizce yasaklanmış olan büyük
günahları şöylece sıralayabiliriz:
Allah’a şirk (ortak) koşmak, namuslu
bir insana zina iftirasında bulunmak, bir
insanı öldürmek, cihat meydanından
kaçmak, yetim malını yemek, Allah’ın
rahmetinden ümidini kesmek, faiz
yemek, yalan yere yemin etmek, domuz
eti yemek, içki içmek, kumar oynamak,
zina etmek, içki içilen sofrada oturmak,
altın ve gümüş kaptan yeyip içmek,
erkeklerin ipek elbise giymesi, altın
yüzük takınması, çocuklara nazar bon-
cuğu takılması ve bundan fayda umulması, sihir ve büyücülük yapılması,
vurgunculuk ve ihtikâr yapmak, para ile
kan satmak, domuz ve şarap gibi haram
maddelerden kazanç temin etmek,
kadınların çok dar ve altını gösterecek
kadar ince elbise giymeleri, gıybet
etmek, sövüp saymak, iftira etmek ve
insanların arasını bozmak için söz taşımak, insanlarla alay etmek, kötü lâkap
takmak, herhangi bir canlıya ateş veya
bir başka şeyle işkence yapmak, canlı
bir hayvanı hedef olarak dikip ona atış
yapmak, harpte bile olsa kadın, çocuk
ve yaşlıları öldürmek …. vs. Bir insanın hakkıyle Müslüman olabilmesi ve
helâl dairesinde bir hayat yaşayabilmesi için kendini işte bu önemli bir kısmını saydığımız günah ve hatalardan
koruması gerekir.
Bir şeyin mübah ve helâl olduğu şu
üç şeyden birisiyle anlaşılabilir: Günah
olmadığı bildirilmekle, haram olduğuna
dair bir nass (ayet veya hadis) bulunmamasıyla, helâl olduğuna dair bir delil
(nass) bulunması ile. Şu iki ayette olduğu gibi: “Şüphesiz O, size murdar eti,
kanı, domuz etini, Allah’tan başkası
anılarak kesilen hayvanı haram kılmıştır; fakat darda kalana, aşırı gitmemek
ve haddi aşmamak şartıyle günah yoktur” (Bakara Sûresi, [2:173]) “Bugün,
size temiz olan şeyler helâl kılındı…”
(Mâide Sûresi, [5:5])
Bir şeyin helâl ve mübah oluşu,
vakit ve çeşidini tayinle alakalıdır.
İnsan nezih bir şekilde eğlenebilir.
Ancak bütün vaktini eğlence ile geçirmesi câiz olmaz. Yaşamak için helâl bir
şey bulunmaması hâlinde, haram olan
şeyler ölmeyecek miktarda yenilip içilebilir. Cenab-ı Hak, nimetinin eserini
kulunun üzerinde görmek ister. Meşru
şekilde giyinmek ve süslenmek helâldir.
Ayet-i kerimelerde şöyle buyurulur:
“Ey Âdem oğulları, avret yerlerinizi
örtmeniz ve süslenmeniz için size elbiseler gönderdik. Ey Âdem oğulları, her
mescide girdiğinizde süsünüzü alın;
yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz” (A’raf
Sûresi, [7:26-31]); “De ki, Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim yasakladı? De ki onlar dünyada
mü’minler içindir, âhiret de tamamen
mü’minlerindir” (A’raf Sûresi [7:32]).
Vücudu ruhen ve bedenen geliştirecek sporlar helâldir. Ok atma, ata
binme, yüzme, güreş, at yarışları ve
[email protected]
kahramanlık oyunları, yapılması sünnet
olan sporlardır.
Allah elçisi evin geniş olmasını
severdi ve şöyle buyururdu: “Üç şey
ademoğlunun mutluluğundandır: Saliha kadın, geniş mesken ve iyi bir
binit.”1 Buna bazı rivayetlerde “iyi
komşu“ da eklenir.2 Bazen da şöyle dua
ederdi: “Allah’ım günahımı bağışla,
bana evde genişlik ver, rızkımı bereketlendir” 3
Tarım, ticaret ve hayvancılık gibi
meşru işler yaparak rızık kazanmak
hem helâl bir çalışma hem de kişiye
ibadet sevabı kazandıran amellerdendir.
Hangi kazancın daha helâl olduğu
sorulduğunda Peygamber Efendimiz
(s.a.s), şöyle cevap vermiştir: “Kişinin
elinin emeği ve hayırlı olan (mebrûr)
alış-veriştir.” 4
Helâl çerçevesinde bir hayat sürmek, yukarda da ifade edildiği gibi
hayatın bütün yönlerini kapsar. Yasak
getirilmemiş konularda bile aşırı hareket etmek, gereğinden fazla israf ve
lükse dalmak, enerji ve zamanı gereksiz
yerlerde sarfetmek, aslı helâl olsa da bir
müddet sonra kişiyi yasak hududuna
taşıyabilir. Dolayısı ile, helâl konusu
gündeme getirilirken sadece alem
olmuş bazı yeme içme, giyinip kuşanma ve alıp satarken ortaya çıkabilecek
tehlikeli durumlar göz önünde tutulmamalı. Hayatta lazım olan her şeyde helâli aramalıdır. İnsani ilişkilerin her boyutunda helâl çizgiyi muhafaza etmeli,
insan haklarına tecavüz olduğu noktalarda; maddi hak ise, imkan dahilinde
hak geri ödenmeli, hak manevi ise,
yapılabiliyorsa özür dilenmeli, yoksa
tövbe istiğfarla beraber, alacaklı olan
insana dualar edilmelidir. Haklarını
helâl etmesi için Allah’a yalvarmalıdır.
Bu alem şöyle bir rüya imiş yahut
hakikatmiş,
Evet ukbada anlarsın ne müdhiş bir
hakikatmiş!
Mehmed Âkif
Kaynaklar:
1 Ahmet b. Hanbel, I,168
2 Ahmet b. Hanbel, III, 407, 408
3 Ahmed b. Hanbel, IV, 63,188, V, 65, 367,
370; Tirmizi, Dua, 78
4 İbn Hanbel, II, 466; IV, 141; el-Heysemî,
Mecmau’z-Zevâid, III, 60, 61
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 19
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 20
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
İlhan BİLGÜ
İslam ve Yahudi
Düşmanlığı Benzerliği
[email protected]
erlin Teknik Üniversitesi Yahudi Düşmanlığı Araştır-maları Merkezi, 2008 yılı Aralık ayında “Feindbild Muslim – Feindbild Jude” isimli bir konferansla
Almanya’da kamuoyunda İslam ve
Müslümanlar aleyhine oluşan havanın Yahudi düşmanlığına benzediğine dikkat çekmişti. Merkez’in Müdürü Prof. Dr. Wolfgang Benz ve çalışma ekibi o zamandan bugüne pek
çok hakarete maruz kaldı. Özellikle
böyle bir mukayese yapması ile Yahudilere karşı yapılan soykırımın
(Holokost) önemsizleştirildiğine dair suçlamalarla karşılaşan Prof.
Benz, geçen ay da Süddeutsche Zeitung’da “Hetzer mit Parallelen” Tahrikçiler yanyana- başlıklı bir makale yayınladı.
Prof. Benz, yaptığı araştırmaların bilimsel araştırmalar olduğunu
belirttiği yazısında, Yahudi düşmanlığı ile İslam düşmanlığı arasındaki
paralelliğin gözden kaçamayacak
kadar benzerliğine işaret ettiği yazısına, aralarında yazar-yayıncı
Henryk M. Broder’in de bulunduğu
pek çok kimsenin tepkisini çekti.
ABD ve İsrail’de de bir yıldan beri
eleştirilere muhatap olan Benz’in
B
makalesine karşı, Alman kamuoyunda alaycılığı ve tahrikkârlığı ile tanınan Broder, yazdığı “Müslümanlar
günümüzün Yahudileri midir?” başlıklı makalesinde her şeyin birbiriyle mukayese edilebileceğini, ama eş
değerde görülemeyeceğini belirtirken, Benz’in, İslam düşmanlığının
Yahudi düşmanlığına benzerlik gösterdiği yolundaki tezini reddediyordu.
Fakat, “Bikini ile Burka’yı mukayese edebilirsiniz,” diyen Broder
burada polemiğe başlıyor ve “Sözde İslamofobi ile Yahudi düşmanlığı
arasında bir bağlantı olduğu mukayesesini yaparsanız, şu önermede
tam olarak yanlış olmaz. Su aygırı
ile bir insanın bazı benzerlikleri vardır: Su aygırı da yer, uyur, hazmeder
ve neslini heteroseksuel olarak devam ettirir,” yargısıyla, İslam ve Yahudi düşmanlığnın birbirine benzemediğini savunuyordu.
Kendisi de Yahudi asıllı olan
Prof. Dr. Wolfgang Benz’e göre, 19.
yüzyıl Yahudi düşmanları ile günümüz “İslam eleştirmenleri” çoğu zaman birbirine benzer argümanlar ve
usullerle çalışıyor. İnsanların kafasında
oluşan
“düşman
tasavvuru”nun bir histeriden kaynaklandığını ve bu düşman tasavvurunun da siyasal ve sosyal korkuları
azallttığını belirten Benz, İslam dün-
yasındaki batı karşıtlığı ile Batı’daki İslam düşmanlığı arasında da benzerlikler bulunduğuna işaret ediyor.
Benz, “Arab kültür çevrelerindeki
‘Batı’ düşmanlığı tasavvurunun, Batı dünyasındaki popülistlerin “düşman tasavvuru”nda görüldüğünü
ifade ederken, her iki düşman tasavvurunun da aynı yapısal prensipten
hareket ettiğinin üzerinde duruyor.
“Kendilerine “İslam eleştirmenleri”
denilenler tarafından Müslüman-ların bir grup olarak bilinç dışı ve kaba saba bir şekilde karalanmasının
tarihi paralellikleri var. Şu anda İslam, düşünsel olarak ekstremizm ve
terörle bağlantılanıyor, ki böylece
İslam dinine mensub olanlar ve bu
kültür bir düşman tasavvuru ile sarılıp, ayırımcılığı hak ettiği söyleniyor.”
“İslamofobi” teriminin yanı sıra
özellikle “İslam eleştirmenleri” tanımlamasını kullanarak, İslam ve
Müslüman düşmanlığını tesbit etmeye çalışan Benz’in “İslam eleştirmenleri” şeklindeki kullanımı da
eleştiri yağmuruna yol açtı. Henryk
M. Broder, İslam düşmanlığını izah
etmeye çalışan Prof. Benz’in tezlerine ise “Yahudi düşmanlığı histerik
korku ve iftiralara dayanırken, İslamofobya gerçek bir temele dayanıyor” şeklinde cevap vererek, bu konuda kendisine göre örneklemeler
Seehofer İslam Düşmanlığını Kullanıyor
SU Başkanı Horst Seehofer Passau’da yaptığı konuşmasına ilişkin İslam
düşmanlığı hislerini kullandığı ithamları reddediyor, ancak kullandığı sloganvari cümleler suçlamaların haklı olduğunu gösteriyor.
Sol Parti’de CSU Başkanı’nın
Müslümanlara karşı yarattığı havanın “çok tehlikeli” olduğu yorumunda bulundu.
Sol Parti Yönetim Kurulu Üye-
C
sayfa 20
si Christine Buchholz, Seeho-fer’i
Hristiyanların dini bir gününde
(Aschermittwoch) yaptığı konuşmasında İslam düşmanlığı hislerini kullanmakla suçladı. Seehofer’in “Dünyada en en fazla zulmedilen din İslam değil, Hristyanlıktır” sözlerinin İslam’a karşı bir hava oluşturma anlamına geldiğini
belirten Buchholz, “Böylece Almanya’da Müslüman karşıtı ırkçılığın hızla arttığı konusunu saptırmış oluyor” şeklinde konuştu.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
Seehofer’in minarelerin güç
gösterisi olduğu, kilise kulelerinden yüksek olduğu ve Almanya’da
yeri olmadığı yönündeki sözlerini
de, sorunun minare yapımı olmadığı, aksine cami yapma haklarının
sürekli engellenmesi ve her dini
cemaate eşit hakların verilmemesi
olduğunu ifade eden Buchholz,
Seehofer’in sözleriyle yeni nazilerin ve cami karşıtlarının elinin güçlendirdiğini belirtti.
Prof. Benz, yaptığı
araştırmaların bilimsel araştırmalar olduğunu belirttiği yazısında, Yahudi düşmanlığı ile İslam düşmanlığı arasındaki
paralelliğin gözden
kaçamayacak kadar
benzerliğine işaret ettiği yazısına, aralarında yazar-yayıncı
Henryk M. Broder’in
de bulunduğu pek
çok kimsenin tepkisini çekti.
de vermeye çabalıyor. Ancak Prof.
Benz, “Avrupa’nın İslamlaşmasına
karşı sürdüren mücadele Müslüman
kadınların lohusa yataklarına kadar
girmiş durumda” olduğunu belirterek, İslam eleştirmenlerinin Müslümanlara karşı ayırımcılığı meşru
gösterecek yola düşmemeleri uyarısında bulunuyor.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 21
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Ahmet ARSLAN
Aile, Çocuklar ve
Namaz Eğitimi
İyiyle kötüyü, hayırla
şerri birbirinden ayıramayacak yaşlarda çocuklara kazandırılan
güzel alışkanlıklar, onların ileriki yaşlarda
iyiye ve hayırlıya yönelmelerini kolaylaştıracaktır. Şayet çocuk
hareketlerine yön verecek otoriteyi bulamazsa endişeli, şaşkın, iradesi ve şahsiyeti zayıf
birisi olarak yetişecektir.
nsanı yaratan, onu yaratılmışların en üstünü kılan Allah (cc),
onu yalnız bırakmamıştır. İnsanlık tarihinde peygamberlerin getirdiği ilahi mesajlar, insanın sınırlı
dünya hayatını ebedi mutluluğa vesile kılma imkânını sunmaktadır.
Onun yaratılış gayesi doğrultusunda hayatını sürdürmesi doğal olarak yine Yaratıcı’nın çizdiği sınırlar
çerçevesinde mümkün olabilecektir. Bütün mesele bunun kendi benliğimizde, aile hayatımızda ve yetiştirmekle sorumlu olduğumuz nesillerin dünyasında nasıl gerçekleş-
İ
tirilebileceğinde düğümlenmektedir. Zaten hayat imtihanı da bu meselenin etrafında şekillenmektedir.
Kendi inanç değerlerimize göre düzenlenmemiş hayat şartlarında kendimizi, ailemizi ve çocuklarımızı
koruma hedefini gütmeye başlamakla aynı zamanda büyük bir mücadeleyi göze almış olmaktayız.
Bu mücadelede yalnız ve yardımsız bırakılmamış olmak ne büyük
bir nimettir.
Kur’an-ı Kerim’in emrettiği ibadetlerin insan için hayati öneme sahip oldukları her inanan için kolay
idrak edilebilecek bir husustur. Yukarıda çizilen çerçeve içinde hayatını sürdürmek durumunda olan insan, ibadetleri bir yük, zorunluluk
olmaktan öte yaratılışa uygun en
doğal ödevler olarak görecektir. Bu
ödevler insanı insan eden, onu benliğinin esiri olmaktan kurtarıp özgürleştiren vazgeçilmez kurtuluş,
çözüm reçeteleridir.
İmandan sonra en büyük hakikat olarak nitelenen namaz ibadeti,
öncelikle müslüman ferdin hayatında tartışılmaz yerini kazanmalıdır.
Bir şeyi bilmeyenin başkasına öğretmesi, o şeyin bilincine ulaşamamış kimsenin başkasını bilinçlendirmesi söz konusu olamaz.
Aile hayatında namazı, çocukları namaza alıştırmayı, onlara namazı öğretmeyi konu edindiğimizde
gayet tabii olarak ferdin hayatında
namazın olması gereken yerini bulduğunu, alıştırma ve öğretme konumunda olan kimsenin namazının
bilincinde olduğunu, onu koruduğunu farzetmek durumundayız. Namazın utanmazlıklardan ve kötülüklerden alıkoyduğunu (Ankebut
Suresi, [29:45]), insanı Allah’ın
yardım ve desteğine ulaştırdığını
(Bakara Suresi, [2:45]), ona rızık
kapılarını açtığını (Taha Suresi,
[20:132]), Allah’ın rızasına ulaştırdığını (Meryem Suresi, [19:55]),
imanın göstergesi olduğunu (Enfal
Suresi, [8:3-4]), insanı kurtuluşa
(A’la Suresi, [87:14-15]) ve Firdevs cennetlerine ulaştırdığını kavrayan, bunlara inanan kimseye göre namaz; aile hayatında ve çocukların eğitiminde en önemli konuma
sahip olacaktır.
Niyet ve amaç açıkça belirlendikten sonra başarıya ulaşmada gerekli olan uygun yöntemleri bulmak ve sabırla uygulamaktır. Ancak ulaşmak istediğimiz hedeflerin
hidayet boyutu da göz ardı edilmemelidir. Allah Teâla’nın yardımını
dilemek, sabırlı ve hikmetli davranma konusunda dikkatli olmamızı
sağlayacaktır. Lakin Mü’minler önce kendilerini, sonra eş ve çocuklarını yakıtı insanlar ve taşlar olan
ahiret azabından korumakla emrolunmuşlardır. (Tahrim Suresi,
[66:6])
Kur’an-ı Kerim’in hatırlattığı
Nuh (as)’ın oğlunun tavrı her meselede olduğu gibi, bu meselede de
gayret ve çalışmalarımızın sonucunun yüzde yüz elimizde olmadığını
hatırlamamızı ve aşırılıklardan kendimizi korumamızı kolaylaştıracaktır. (Hud Sûresi, [11:42-43])
Yukarıda geçen kişinin kendisini ve ailesini dünyada kötülüklerden dolayısıyla da ahirette ateşten
koruması hedefine ancak devamlı
bir terbiye ile ulaşılabilir. İyilikleri
hatırlatma, güzel örnekler olma/
[email protected]
bulma/ getirme, sevdirme, teşvik
etme, korkutma, hikâyeler anlatma,
alışkanlık kazandırma, izleyip takip etme bu terbiyenin yöntemleri
arasında olabilecektir.
İyiyle kötüyü, hayırla şerri birbirinden ayıramayacak yaşlarda çocuklara kazandırılan güzel alışkanlıklar, onların ileriki yaşlarda iyiye
ve hayırlıya yönelmelerini kolaylaştıracaktır. Şayet çocuk hareketlerine yön verecek otoriteyi bulamazsa endişeli, şaşkın, iradesi ve şahsiyeti zayıf birisi olarak yetişecektir.
Çocukları Namazla
Yetiştirmek
Çocukları namaza alıştırmada
sünnetin işaret ettiği metod üç aşamalı olarak ele alınabilir (Ebu Davud, Ahmed bin Hanbel): Yedi yaşından önceki dönem, yedi-on yaş
arası dönem, on yaş ve sonrası dönem. Namaz terbiyesi ile ilgi her üç
aşamada uygulanacak yöntemler
çocuğun yaş özelliklerine göre şekillenecektir. Bununla beraber bütün aşamalarda genel olarak zamana, izlemeye, sabra ihtiyaç olduğu
göz önünde tutulmalıdır. Yine çocukların anlayışlarına hitap etmek,
onlara söylenenlere dikkat edebilmelerini öğretmek, onların kişilik
özelliklerini dikkate almak ve bütün süreçlerde anne-babanın fikir
ve eylem birliğinde olmaları genel
kurallar arasında sayılabilir. Çocukların etraflarında güzel örnekleri
görmeleri ve niçin namaz sorusuna
seviyelerine göre cevap verebilmelerini sağlamak işi kolaylaştıracaktır. Bu arada anne- babanın namaz
eğitimi dışında çocuklara yaklaşımı da pedagojik prensiplere uygun
olmalıdır ki; namaz konusundaki
çabalar çocuklar tarafından itici bulunmasın. Onları, güzel davranışlarından dolayı taktir etmek, usulün-
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 21
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 22
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ce övmek de ihmal edilmemelidir.
Bayram ve cuma günlerinin özellik
ve farklılıklarından istifade edilmelidir. Yine genel olarak çocuklara
sevdikleri şeylerle uğraşırlarken
başka emirler verilmemeli, istenilen işin açık ve basit olmasına gayret edilmeli ve onlardan bir anda
birden çok istekte bulunulmamalıdır. Ve nihayet her işte olduğu gibi
bu hususta da çokça dua etmelidir.
Bilindiği gibi ana babanın çocuğuna yaptığı dua makbuldür.
Bu genel hususlardan sonra yedi
yaş öncesi merhalede şu hususlara
dikkat edilmesi gerektiği söylenebilir: Bu dönemdeki çocuklara tekrar
tekrar namaz emredilmemeli, onların sadece namazın vakitlerini ve
hareketlerini algılamalarına yardımcı olmalı, yani anne-baba namazları onların gözü önünde kılmalıdır. Bu hususta Peygamber aleyhisselam:
‘Namazlarınızdan bir pay da evlerinize ayırın, evlerinizi kabirlere
çevirmeyin. (Buharî, Müslim)‚ ve ‘
Farzın dışında kişinin kıldığı en efdal namaz, evinde kıldığı namazdır., (Buharî) şeklinde buyurmaktadır. Böylelikle çocukların o masum
dimağlarında namaz tabii bir gerekvrupa’nın en büyük
alternatif turizm acentası
olan KAM 2000 Şirketler
Gurubu ikinci şubesini 2010
yılının Avrupa kültür başkenti
olan Essen şehrinde açtı.
10 yılı aşkın süredir başta alternatif turizmin Avrupa’daki merkezi olarak hizmet veren KAM 2000
şirketler grubu 2006 yılında Türk
Hava Yolları resmi acenteliğini
alarak hizmet alanını genişletti.
Şu anda gerek dünyanın her yerine turistik seferler, uçak biletleri
ve sağlık turizmi konusunda
hizmetlerine devam eden KAM
2000 Şirketler Grubu, ikinci
şubesini Essen şehrinde açtı.
Şirket kurucusu ve genel müdürü
Hikmet Yazıcı yaptığı açıklamada,
Kuzey Ren Vestfalya (NRW)
eyaletinin en güzel şehirlerinden
biri olan ve 2010 yılı Avrupa
kültür başkenti olan Essen
şehrinde ikinci şubelerini açtıklarını ifade ederek, dünyanın her
yerine en uygun fiyatlarla insanları ulaştırmaya çalıştıklarını
söyledi. Yazıcı açıklamasında;
A
sayfa 22
lilik olarak yer bulacaktır. Bu yaştaki çocukların abdest almaları ve avret yerlerini örtmeleri konusunda
ısrarcı davranmak gereksizdir. Henüz mükellef olmamış çocuğu azarlamak, ona sert ve katı davranmak,
onun namazdan nefret etmesine sebep olacaktır. Onlara zor gelmeyecek kısa dua, sûre ve namaz tesbihatını tekrarlatarak öğretmeye çalışmak, abdest ve namazla ilgili boyama kitaplarıyla, bunlarla alakalı
çocuk şarkılarıyla onları meşgul etmek bu dönemde yeterli olabilecektir.
Yedi- on yaş arası dönem ise;
alıştırma merhalesi olarak adlandırılabilir. Artık okul çağına giren çocuk öğrenme konusunda da mesafe
katetmektedir. O artık anne-babanın terbiyesiyle namaz için hazırlık
olarak temizlik prensiplerini; tuvalette su ile temizlenmeyi, abdest almayı öğrenmelidir. Ancak diğer
ibadetlerde de olması gerektiği gibi
kuru şekilcilikten ziyade temizliğin
ve abdestin manevi taraflarından da
söz edilmelidir.Bu hususta Peygamber aleyhisselam: ‘ Müslüman
abdest aldığında kulağı, gözü, elleri ve ayaklarıyla işlediği günahları
dökülür...’ (Ahmed bin Hanbel) bu-
yurmaktadır. Yine bu dönemde namazın şartları (dışındaki farzları)
ve rükunları (içindeki farzları) tek
tek belletilmeye, ezberletmekten ziyade sıkmadan anlamları öğretilmeye çalışılmalıdır. Cami adabı öğretilmeli, cuma namazlarının ortamından yararlanılmalıdır. Cuma namazından sonra çocuğun dikkatini
çekmek maksadıyla hutbenin konusu hakkında onunla konuşulmalıdır.
Ancak asla çocuğu zorla cumaya
götürmeye çalışmamalı, onun henüz mükellef olmadığı, cuma namazının süresinin onu sıkabileceğini unutmadan cumaya ve cemaate
ilgi duymasına yardımcı olmalıdır.
Çocuğun sevdiği şeyler ve onunla
yapılan randevüler namaza bağlanmalıdır ki, namaz ve vakitleri iyice
onun hayatına yerleşsin. Çocuğun
kılacağı ilk farz namazda veya daha öncesinde, mesela yaş gününü
namaza başlamaya bağlayarak bir
kutlama yapmak çocuğun dünyasında önemli bir etki oluşturabilecektir. Terbiye-de ödül ve övgü
araçları da usulüne uygun, ölçülü
bir tarzda namaza alıştırma konusunda kullanılmalıdır. Meselâ ödül
verilirken çocuklara ödülün en büyüğünün Allah katında olacağı, na-
Hayat
mazın kişiyi cennete ulaştıracağı
hatırlatılmalıdır. Ödülü onlar namaz kılmaya başlamadan vaadetmek yerine, namazı kılmaya başlamalarından sonra vererek ödülün
sadece davranışı pekiştirici bir unsur olması sağlanmalıdır.Yine onları aşırı öğerek davranışlarını sırf
onay almak için yapmalarına sebep
olunmamalıdır.
Çocuklara küçük yaşlarda seccade, takye, tesbih, namaz örütüsü,
namaz kılarken giyilebilecek özel
kıyafetler hediye etmek onları hem
çok sevindirecek hem de onların
namaza olan ilgi ve bağlılıklarını
artıracaktır. Onların odalarına namazı ve vakitlerini hatırlatacak listeler, boyama, işaretleme ödevlerinden oluşabilecek olan namaz
takvim ve saatlerinin asılmasının
da faydası olacağı aşikârdır.
Bu sayılan hususlar dışında çocukların namaza alıştırılmaları, onlara namazın öğretilmesi konusunda daha onlarca husus ve yöntemden bahsedilebilir. İslami terbiyenin genel prensipleri dışında yeni
metodlar da geliştirilebilir. Yeter ki,
anne – babalar namazın bilincinde,
çocukları namaza alıştırmanın samimi gayretinde olsunlar.
KAM 2000 ikinci şubesini
Essen`de açtı
“Ekonomik krizin en üst düzeyde
hissedildiği bir ortamda bizler
yatırımlarımıza devam ediyoruz.
Çünkü insanlarımız artık nereden
masraflarımızı kısabiliriz diye
düşünüyorlar. Gerek Essen’in
kültür başkenti olması nedeniyle,
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
gerekse insanımıza uçak biletlerini en uygun fiyata sunma
politikasıyla yatırımlarımıza devam ediyoruz” diyerek amaçlarının kriz ortamında insanlara en
uygun fiyatlarla seyahat etme
imkanını sunmak olarak belirtti.
Bünyesinde çalışan 10 eğitimli
personeli ile Avrupa geneline
hizmet veren şirket, başta Bera
Oteli, Burç Club, Tuğra Suit, Korel Termal ve Rosa Resort Termal
otellerinin Avrupa satışla-rını
sunmanın yanında, Türkiye’-ye
gerek sezon gerekse sezon dışında
en uygun fiyatlarda uçak biletleri
sunmasıyla tanınıyor. Essen’de
açtıkları ikinci şubeleri ile hem
Essen şehrinin Kültür Başkenti
olmasına katkı sunacak-larını
ifade eden şirket yetkilileri, aynı
zamanda kültür turizmi ile
uğraştıklarını, insanları küçük gruplardan büyük gruplara kadar, isteğe bağlı turlar düzenlediklerini
ifade ettiler.
Firma ile irtibat kurmak isteyenler wwwbkam2000.de adresinden bilgi alabilerler.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 23
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Fakirleri doyurun, hastalari
ziyaret edin” ve “İki nimetin
değeri bir çok insan tarafından bilinmiyor: sağlık ve boş vakit” Hz Muhammed’in (s.a.v) bu
iki hadisi 23 Şubat’tan itibaren 10
gün boyunca Mannheim’daki duvar panoları (billboard) ve yuvarlak reklam sütunlarında yayınlanmaya başladı.
Proje Sorumlusu Taner Doğan,
“Elbette bir çok insan için bu alışagelmiş bir manzara olmayacak”
dedi ve sözlerine şu cümlelerini
ekledi “Son yıllarda, özellikle de
11 Eylül olaylarından sonra, medyada islam dini ve Müslümanlar
hakkında olumsuz bir imaj oluştu.
“
iyanet İşleri Türk İslam
Birliği (DİTİB) Köln Merkez Camii yapımı için aynı
şehrin Vingst semtinde bulunan St.
Theodor Kilisesi tarafından 5 bin
Euro bağış yapıldı.
Köln Vingst St. Theodor Kilisesi Papazı Frany Meurer, Köln’de
inşa edilecek olan Diyanet İşleri
Türk İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii için kilise cematinden
topladığı 5 bin Euro'luk yardım,
düzenlenen bir törenle DİTİB yetkililerine teslim edildi.
DİTİB tarafından konuşlandıran “Merkez Camii Bilgilendirme
Konteyneri”nde düzenlenen törene,
DİTİB Genel Müdür V. Mehmet
Yıldırım, Kuzey Ren Vestfalya
D
Mannheim IGMG`den
Peygamberimizi Tanıtma Kampanyası
Üniversiteliler gurubu olarak
biz bu bakış açısını değiştirmek
istiyoruz. Yaklaşık 50 yıldır Müslümanlar bu toplumun bir parçası
olmasına rağmen, biz bu ön yargıları ele alıp, yeni entegrasyon
köprüleri kurmayı hedefledik.
Peygamberimiz Hz Muhammed’in (s.a.v) doğumu hasebiyle,
bu yıl farklı etkinlikler düzenledik. Almanca tercümeli hadislerin
yazılı olduğu 13 billboard ve 187
adet yuvarlak reklam sütunları ki-
raladık.
1000 adet yukarıda belirtilen
hadislerle kartpostal basdırdık ve
çevremizde bulunan Alman ve
Türk komşularımıza yolluyoruz.
Ayrıca cuma gününden beri 3500
adet gül Marktplatz, Paradeplatz,
tren istasyonu, üniversite, hastaneler vede huzur evlerinde dağıtılıyor.
Bilhassa Danimarka’daki karikatür krizinden sonra, birçok Av-
rupalı’nın iç dünyasında Hz Muhammed (s.a.v) hakkında yanlış
bir tasavvur oluştu. Bundan dolayıdır ki bizde Peygamberimizin
toplumsal ve kişisel görevlerini
ön plana çıkaran iki hadis seçtik.
25 Şubat tarihinde de Mannheim Rheingoldhalle’de Alman resmi kurum ve kuruluşların davet
edildiği bir Mevlid resepsiyonu
düzenleyip, Peygamberimiz Hz
Muhammed’i (s.a.v) hep beraber
andık.”
Kiliseden Camiye Anlamlı Yardım
Uyum Sorumlusu Thomas Kufen,
St. Theodor Kilise yönetiminden
Michael Paetzold ve Margot Gaska
ile DİTİB birim müdürleri katıldı.
Bağışı teslim etmekten dolayı
duyduğu mutlu dile getiren Kilise
yönetiminden Michael Paetzold
ise, “Bağışımızı iki yıl gibi uzun
bir sürede topladık. Kilisemizi inşa
eden mimar, şimdi de bu camiyi
inşa ediyor. Biz de iki yıl önce kilisemizin inşaasının beşinci yılını
kutlarken, inşaatı süren başka bir
kilise için para toplamayı düşündük. Bir ara buraya geldiğimizde,
bu cami için bağış toplamanın da-
ha doğru olacağına karar verdik.
Bizim küçük katkımızın maddi
olarak çok önemli olmadığını biliyoruz. Ancak biz, kilise cemaati
olarak her dini grubun kendi ibadethanesini inşaa etme hakkı olduğunu göstermek istedik. Bir çok
Köln’lü bize, yaptığımız şeyin çok
güzel bir davranış olduğnu yazdı.
Onlar da katkı yaptı ve yardımlar 5
bin Euro’ya ulaştı” dedi.
KRV Uyum Sorumlusu Thomas
Kufen ise, “Eyalet hükümeti olarak bu caminin inşasını büyük bir
ilgiyle izliyoruz. Bu caminin, bir
açıklık ve diyalog camisi olması
hepimiz için çok önemli. Diyalog
sadece Müslümanlardan beklenemez. Kilise cemaatlerinin de Müslümanların yanına gitmesi gerekiyor. Bunları çok önemli buluyorum” dedi.
Program, DİTİB Genel Müdür
V. Mehmet Yıldırım’ın kilise yönetimi ve Kufen’e üzerinde Köln Camii resmi bulunan duvar saatleri
hediye etmesi, ardından Paetzold,
Gaska ve Kufen’in Merkez Camii
özel ziyaretçi defterini imzalamaları ile sona erdi.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 23
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:30 Page 24
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
GMG Hessen Bölgesine baðlý
olarak faaliyetlerini sürdüren
Offenbach Mevlana Camiinin
“Geniþletilmiþ Ýdareciler Toplantýsý”na IGMG Genel Baþkaný Yavuz
Çelik Karahan da katýldý.
IGMG Offenbach Mevlana Camii Gençlik Lokalindeki toplantýya
Genel Baþkan Özel Kalem Müdürü
Tahir Özdamar, IGMG Hessen
Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ,
IGMG Hessen Bölge Ýcra Üyelerinden bazýlarý, Cemiyet Ýdarecilerinin tümü katýldý.
Programýn açýlýþ Kur`an-ý Keri-
I
sayfa 24
Hayat
IGMG Offenbach`ta Geniþletilmiþ Ýdareciler
toplantýsýna Yavuz Çelik Karahan da katýldý
mini cemiyet imam hatibi Mehmet
Ergün okudu.
Cemiyet Baþkaný Þemþettin Gümüþtekin programýn açýlýþ konuþmasýný yaptý.
Daha sonra IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ bir selamlama konuþmasý yaptý.
Cemiyet idarecilerinin yoklamasýna geçildi.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
Yapýlan yoklamada Büyükler,
Kadýnlar, Gençlik, Kadýn Kollarý
Gençlik idarecilerinin tam kadro
olarak katýlým saðladýklarý gözlendi.
Cemiyet idarecilerinin birimleri
ile alakalý yaptýklarý açýklamalara
Genel Baþkan Yavuz Çelik Karahan zaman zaman müdahale ederek eklemeler yaptý.
Son olarak Yavuz Çelik Karahan bir selamlama ve deðerlendirme konuþmasý yaptý. Karahan konuþmasýnda nefis bir teþkilat prensipleri dersi verdi.
Konuþmadan sonra kendisine
sorulan sorulara cevap verdi.
Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ve toplu resim çekimi ile sona
erdi.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 25
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 26
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Hessen’de Tefekkür Konferansı
slam Toplumu Milli Görüþ
Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen Tefekkür Konferanslarýnýn 2010`daki ikinci
programý Bad Homburg yakýnlarýndaki Ober Erlenbach ve
Wetzlar`da iki bölüm halinde yapýldý.
İlk program Cumartesi günü
Ober Erlenbach`ta yapıldı. Kalabalýk bir topluluðun izlediði
program
Abdülkerim
Hamdou`nun okuduðu açýlýþ
Kur`an-ý Kerimi ile baþladý.
Program sunucusu Habib Yazýcý katýlýmcýlara program hakkýnda kýsa bir bilgilendirme yaptý.
Daha sonra IGMG Offenbach
Mevlana Camii talebelerinden
Nesibe Ergün güzel bir şiir
okudu.
Programýn açýlýþ ve selamlama konuþmasýný IGMG Hessen
Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ yaptý. Ateþ tefekkür konferanslarýnda
4. senesinin içerisinde olduklarýný
ve þu ana kadar yapýlan tüm programlarýn insanýmýz tarafýndan beðeni ile karþýlandýðýný ve bu beðeni ve isteðin devam ettiði sürece bu programlarýn da devam
edeceðini söyledi. Salonun tıklım
Ý
sayfa 26
tıklım dolmasından çok memnun
olduğunu, özellikle genç izleyicilerin çoğunlukta olmasının kendisini ziyadesiyle memnun ettiğini
ifade etti.
Programýn misafir hatibi
Türkiye`den Yazar-Televizyon
Programcısı ve Doktor Senai Demirci idi. “Kıl Beni Ey Namaz”
konulu sunumunu sinevizyon eþliðinde iki bölüm halinde yaklaþýk 2 saatte anlattý. Salonda iki
bölüm halindeki bu iki saatlik süre içerisinde tabiri caiz ise çýt çýkmadý. Böyle olunca da hem hatip
ve hem de dinleyiciler programdan oldukça istifade ettiler.
Programýn ilk bölümünde Dr.
Senai Demirci niçin ve nasıl namaz kılmalıyızı Kur`an eksenli
olarak güzel örneklendirmelerle
anlattı.
Programýn ilk bölümünden
sonra yaklaþýk 15 dakikalýk bir
mola verildi.
Programýn ikinci bölümüne
geçildi. Bu bölümde Dr. Senai
Demirci kaldığı yerden konuşmasına devam etti.
Program Offenbach Mevlana
Camii Ýmam Hatibi Mehmet
Ergün`ün okuduðu kapanýþ
Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
Program sonunda Dr. Senai
Demirci kitap ve CDlerini imzaladı.
Programın ikinci bölümü ise
Pazar günü Wetzlar yakınlarındaki Münchholzhausen`da yapıldı.
Buradaki program da açılış
Kur`an-ı Kerimi ile başladı.
Daha sonra hep birlikte İstiklal Marşı söylendi.
Yine Wetzlar Cemiyeti talebesi İstiklal Marşı`nın 10 kıtalık tamamını fon müziği eşliğinde
okudu.
Program sunucusu Sinan Terzi katılımcılara program hakkında bilgilendirmede bulundu.
Programın açılış ve selamlama konuşmasını IGMG Wetzlar
Cemiyet Başkanı Memduh Şahin
yaptı. Şahin katılımlarından dolayı izleyicilere teşekkür etti.
Yine Wetzlar Cemiyetinden
bir talebe “Kıl Beni Ey Namaz”
isimli şiiri seslendirdi.
Daha sonra IGMG Hessen
Bölge Başkanı Mehmet Ateş günün önemine uygun güzel bir
konuşma yaptı.
IGMG Wetzlar Fatih Camii
İmam Hatibi Hacı Doğanay bir
selamlama konuşması yaptı ve bu
arada IGMG Bölgelerarası kü-
çükler birincisi olan Emre Değer`e Cemiyet tarafından alınan
güzel hediye taktim edildi.
IGMG Hessen Bölge Başkanı
Mehmet Ateş, eğer 22. Avrupa
Kur`an Yarışmasında birinci olunursa talebenin Umre Ziyareti ile
ödüllendirileceğini söyledi. Salonda güzel anların yaşandığı bu
merasimden sonra Emre Değer
bir Kur`an Ziyafeti sundu.
Daha sonra İkindi Namazı
için bir mola verildi.
Moladan sonra Wetzlar Cemiyetinin minik kızları güzel ilahiler seslendirdiler.
Programýn misafir hatibi
Türkiye`den Yazar-Televizyon
Programcısı ve Doktor Senai Demirci sahneye davet edildi.
Dr. Senai Demirci “Kur`an`a
Nasil Muhatap Olunur” konulu
konferans sunumunu gerçekten
güzel bir ortamda ve tüm izleyicilerin pür dikkat dinlemesi ile sinevizyon eşliğinde ve yaklaşık 2
saatlik bir zaman diliminde gerçekleştirdi.
Program okunan kapanış
Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi.
Program sonunda Dr. Senai
Demirci kitaplarını imzaladı ve
okuyucuları ile sohbet etti.
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 27
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Die deutsche Seite
Selma ÖZTÜRK
Der Koran -Ein
unnachahmbares
Meisterwerk
Der Koran hat seinen
eigenen Stil. Er ist
nicht ein einfach
strukturierter Text,
sondern in einer bestimmten Art und
Weise aufgebaut. Seine Verse sind unterschiedlich lang. Dabei
sind einige Verse
sehr klar, offen und
leicht verständlich
dargelegt, andere
Verse sind hingegen
nicht eindeutig und
deshalb auslegungsbedürftig.
er Koran ist das heilige
Buch der Muslime. Die
Heiligkeit begründet sich
damit, dass er als göttliche Offenbarung gilt, die dem letzten Propheten
Mohammed (s) binnen 23 Jahre
durch den Erzengel Gabriel von Allah überliefert wurde. Dabei ist
wichtig und betonenswert, dass der
Koran als Gottes Wort (und nicht
als Worte Mohammeds) gilt und eine absolute Gültigkeit hat. Allah ist
der Sender, Gabriel der Bote und
Mohammed der Empfänger.
Der Verfasser ist somit bekannt.
Dafür, dass der Koran als ein Meisterwerk bezeichnet wird, soll vorliegend eine Darstellung erfolgen, warum er als Meisterwerk verstanden
wird und wie der “Meister” sein
Werk aufgebaut hat.
Der in arabischer Hochsprache
verfasste Kur’an besteht aus insgesamt 114 Kapiteln (Sura). Jedes Kapitel hat einen eigenständigen Na-
D
men. So sind einige Kapitel nach
Propheten benannt, wie z.B. Yusuf
(Josef), Yunus (Jona), Ibrahim (Abraham), Hut und Nuh (Noah). Andere Kapitel haben Tierbezeichnungen, wie z.B. die Biene, die Ameise,
die Spinne, die Kuh und der Elefant.
Bemerkenswert ist auch das 19.
Kapitel, die Sura Meryem (Maria).
Dieses Kapitel ist nach der Mutter
des Propheten Isa (Jesus) benannt
und ihr gewidmet. Meryem ist die
einzige Frau im Koran, die namentlich erwähnt wird und geniesst vor
Allah - u Teala den höchsten Stellenwert als Frau.
Der Koran thematisiert verschiedene Bereiche. So werden Themen
wie die Schöpfungsgeschichte, die
Erschaffung des Menschen, Prophetengeschichten, Verbote und Gebote sowie Weisheiten bearbeitet.
Da der Koran auf arabischer
Sprache verfasst ist, kann er nur in
einer ungefähren Bedeutung in andere Sprachen sinngemäß wiedergeben werden. Allerdings ist eine
hundertprozentige Übersetzung
aufgrund der begrenzten Übersetzungsmöglichkeiten nicht möglich.
Der Koran hat seinen eigenen
Stil. Er ist nicht ein einfach strukturierter Text, sondern in einer bestimmten Art und Weise aufgebaut.
Seine Verse sind unterschiedlich
lang. Dabei sind einige Verse sehr
klar, offen und leicht verständlich
dargelegt, andere Verse sind hingegen nicht eindeutig und deshalb
auslegungsbedürftig.
Auffallend ist hierbei die “dichterische Schönheit” des Koran, die
mit dem Wort “belaga” bezeichnet
wird. So findet man im Koran
verschiedene poetische Merkmale.
Viele Verse enden mit Reimen (Endreime). Darüber hinaus kennt der
Koran rhetorische Fragen und Metaphern.
Reime
Reime und Wiederholungen
kommen im Koran an verschiedenen Stellen vor. Es werden teilweise
Wörter hintereinander wiederholt.
Durch diese Wortwahl und Reihenfolge bekommt der Koran eine unheimliche Dynamik und die Rezitation, aber auch das Auswendiglernen, wird dem Leser deutlich erleichtert. Beispiele zu den Reimen
sind die Endungen in den Kapiteln
Ihlas, Felaq und Nas, den letzten
drei Kapiteln des Korans.
Rhetorische Fragen
Rhetorische Fragen kommen im
Koran ebenfalls an diversen Stellen
vor. Rhetorischen Fragen sind Fragen, dessen Antworten im Grunde
genommen feststehen, die nur um
der Bestätigung willen gestellt werden und den Menschen zum Nachdenken verleiten sollen. Folgende
rhetorische Fragen kommen im Koran vor.
“Ist der Wissende gleich dem
Unwissenden?”
“Ist der Blinde gleich dem Sehenden?”
“Ist die Nacht gleich dem Tag?”
“Ist das Licht gleich der Finsternis?”
Die Antworten auf diese Fragen
sind selbstverständlich von verneinender Natur. Auf diese Art und
Weise fordert Allah die Menschen
dazu auf, sich über diese von ihm
gegebenen Vergleiche Gedanken zu
machen.
Metaphern
Eine andere Konstruktion sind
die im Koran ebenfalls häufig vorkommenden Metaphern. Metaphern
sind bildliche Darstellungen von
Sachen. Allah verwendet in seinem
Buch bildliche Beschreibungen und
gestaltet bzw. schmückt die Inhalte
mit diesen Metaphern aus. Einige
wichtige Metaphern, die im Koran
erwähnt werden, lauten wie folgt:
- “Die Hand Allahs (Gottes)”
[email protected]
Damit ist natürlich die physische
Hand Gottes gemeint, sondern seine
Kraft und
Macht.
- “Das Seil Allahs (Gottes)”
-“Die Farbe Allahs (Gottes)”
-“Allah (Gott) ist das Licht”
-“Wir (Allah) sind ihm (dem
Menschen) näher als seine Halsschlagader”
-“Und wenn auch das, was es auf
Erde an Bäumen gibt, Schreibröhre
wären und das (gesamte) Meer und
danach sieben weitere Meere als
Nachschub (Tinte wären), würden
die Worte Allahs nicht zu Ende gehen, denn Allah ist Allmächtig und
Allweise”
Fragen, die eine
Aufforderung beinhalten
Diese Art von Fragestellung
kommt meistens am Ende eines
Verses vor. In diesen Fragen ist gleichzeitig die Aufforderung beinhaltet, dass zu tun, was Inhalt der Frage ist.
- “Denkt ihr denn nicht nach?”
Damit ist gemeint: Ihr sollt
nachdenken!
-“Seid ihr denn nicht dankbar?”
Damit ist gemeint: Ihr sollt
dankbar sein.
-“Wisst ihr denn nicht?”
Damit ist gemeint: Ihr sollt wissen.
Mit diesen Beispielen wurde gezeigt, welche poetischen Konstruktionen im Koran vorkommen. In
arabischer Originalschrift lässt sich
der Koran selbstverständlich ganz
anders wahrnehmen und empfinden. Er ist weder nachahmbar, noch
vergleichbar. Deshalb ist es durchs
angebracht, den Koran als ein Meisterwerk, nämlich das Werk Gottes
zu bezeichnen.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 27
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 28
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:31 Page 29
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 30
Ayrı ayrı mezheplerde, tarikatlarda veya derneklerde, partilerde vesair olabiliriz ama inançlarımıza
saygı göstermez isek ve
sen benim kutsalıma ben
senin kutsalına hakaret
edersek ne çıkar. Bu kısır
döngüden dönmez isek
hepimiz bu gemide batarız. Hep kaybeden niçin
Müslümanlar olsun.
İnançlarımıza ve kutsallarımıza karşılıklı saygı
duymaz isek hala olgunlaşmadığımızın delilidir.
Hala yerimizde saymamız
birbirimizle didişip durduğumuzdandır. Bu da bizim işimize yaramadığı
gibi düşmanlarımıza zaman kazandırmaktır.
Kardeş Olduğumuzu
Hatırlayalım
Müslümanların birlik ve dirliğini bozacak bir sürü luzumsuz fikirler oluşturarak imanını çalmaya çalışanlar kendileri kaybeder. Yok, şu
ayet bu mehdi için inmiştir yok,
hadislerin bazılarında şu durum
var, bu rivayette şu var, ben filan
tarikattayım, sen şu partidesin diyerek şüpheler oluşturmaya düşmanlıklar çıkarmaya çalışıyorlar.
Ama şunu unutmasın insanlar her
ilmin bir bilgini olduğuna göre din
ilmini de din âlimlerine bırakalım.
Kendimizi allame zannedip sınırları zorluyor hatta biraz da aşıyoruz.
Ne meal ilminden ne akaidden ne
ilmihalden haberimiz yok ahkâm
kesiyoruz. Biz ancak hangi mezhepte isek ancak taklit ederiz. Onu
uygularız ama fetvaları cepten yollara saçıyoruz. Bu nereye kadar
imanımızın sarsıldığını bile fark
edemiyoruz. Tarihte mezhep bü-
yüklerimiz ne zulümler çektiler.
Kimi Emevi zindanlarında kimi
Abbasi zindanlarında vefat edinceye kadar neler çekti. Ne süreçlerden geçti ama kazanan ehli iman
oldu ve olacaktır. Bu dinin koruyucusu Rabbül Âlemindir. Ayrı ayrı
mezheplerde, tarikatlarda veya derneklerde, partilerde vesair olabiliriz ama inançlarımıza saygı göstermez isek ve sen benim kutsalıma
ben senin kutsalına hakaret edersek
ne çıkar. Bu kısır döngüden dönmez isek hepimiz bu gemide batarız. Hep kaybeden niçin Müslümanlar olsun. İnançlarımıza ve
kutsallarımıza karşılıklı saygı duymaz isek hala olgunlaşmadığımızın
delilidir. Hala yerimizde saymamız
birbirimizle didişip durduğumuzdandır. Bu da bizim işimize yaramadığı gibi düşmanlarımıza zaman
kazandırmaktır. Kardeş olduğumuzun onuru ile başımız dik ve kardeşimizin derdi benim derdim dediğimiz an kazandığımız gündür inşaallah. Gelelim Hacarabın serüvenlerine.
FİLM BİTER
Karasakal Hoca’ya akılları kafalarından dışarda Rumu Kırımı
dolaşan, fakat kafalarına hiç uğramayan bir kaç kişi:
- Hocam demişler, Cenab-ı Hak
bu namussuz inançsızları niye yaşatıyor yav? Hepsini kırsa geçirse,
öldürüverse olmaz mı? Karasakal
Hoca!
- Ülen, demiş, televizyonda Red
Kit’i seyrediyor musunuz siz?
- Hee, demişler, seyrediyoruz valla
Hocam!
- Peki... Daltonlar’dan birinin
kurşunu Red Kit’i yahut Red Kit’in
kurşunları Daltonların hepsini öldürüverse ne olur? Adamlar bir şey
söylemeden mel, mel bakmışlar:
- . . . . . . . . . . . ?
Bunun üzerine Karasakal Hoca:
Filim biter oğlum, filim! Değil mi?
diye çıkışmış: Cenabı Hak da
inançsızların hepsini kırsa geçirse,
öldürüverse, sizin dediğiniz gibi...
Hayat biter, kıyamet kopar evlat!
Her şeyde bir hikmet var...
Hacarabın Gözyaşları
Tam karlar yeni yağdı her yer
bembeyaz günlerden Cuma. Cumadan çıktık kardeşim babamlara uğrar ve anneme sorar:
- Anne bir işiniz varsa halledelim alış veriş falan yoksa işim var
gideceğim.
Annem de:
- Yok, gidebilirsin der. Fakat
kardeşim gider gitmez alır tekerlekli çantasını alış verişe gider.
Gelirken bir yerde ayağı takılır
yere düşer ve sağ ayak bileği kırılır. İhtiyar bir alman aile müdahale
eder arabasına oturtur ve bir türk
bulur annem de benim numarayı
verir. Evde telefon çalıyor ben eve
yeni girdim. Hayırdır inşaallah dedim aldım telefonu baktım tanımadığım bir kişi bana:
- Selamün Aleyküm kardeş senin adın Salih mi?
- Ve Aleyküm kardeş evet adım
Salih.
- Kardeş annen düşmüş falan yere acele gel herhalde ayağı kırılmış
ben firmanın arabasındayım işim
var yoksa yardım ederdim.
- Sağ ol kardeş hemen geliyorum.
Koşturdum annemin yanına arabasızlık kötü. Vardım Alman aile
annemi arabanın içine oturtmuşlar
gelen Türke ‘oğlu musun’ diye soruyorlar.
Alman aileye:
- Teşekkür ederim dedim.
Onlar da bana:
- Biz niye varız hepimiz insanız
dedi. Bizi arabası ile babamlara kadar götürdü hatta eşyaları eve kadar taşıdı. Ben de annemi sırtıma
aldım eve çıkardım. İlk yardım için
cankurtarana telefon ettim. Velhasıl hastaneye kaldırdık. Aradan bir-
[email protected]
kaç gün babamı evde yalnız bırakmadık ama herkesin işi gücü olduğu için evde yalnız kalmaya başladı. Birgün öğle namazına camiye
giderken ağlamaya başlar. Bu durumu gören bir tanıdığı yanına
yaklaşır.
- Selamün Aleyküm Hacarap ne
oldu ya böyle ağlıyorsun.
Aleyküm Selam hiç sorma hanım ayağını kırdı ya ona bir şey
olursa ben ne yapacağım. Bana kim
bakacak. Kim benim elbiselerimi
yemeğimi yapacak.
- Nasipse bir daha evlenirsin.
- Valla ALLAH gecinden versin
bunun yerini kimse tutmaz. ALLAH beni ondan önce alsın yoksa
benim halim harap.
- Çocukların var gelirler.
- ALLAH hepsinden razı olsun
fırsat oldukça geliyorlar ama hiçbir
şey hanımın yerini tutmaz. Ben ondan razıyım. İnşaallah o da benden
razı olur, der.
Hacarabın Hastane Ziyareti
Hacarap hanımı hastaneye yatınca ziyarete gider. Fakat hanımına moral vermek içinde bir şeyler
anlatıp güldürmek ister. Fakat hanımı onun gülmesini ters anlar ve
Hacaraba:
- Ne o benim ayağımın kırılması hoşuna mı gidiyor. Bakıyorum
neşe içindesin.
Hacarap:
- Yok, hanım acını unut diye
yoksa öyle bir şey düşünmedim.
- Sen ne gül ne de konuş orda
otur. Hacarap o günden sonra ziyarete gittiğinde köşede oturdu ve hiç
konuşmadı. Dışarda da yahu herkezi güldürdüm ama hanım bir türlü
gülmedi diye söylenerek eve gitti.
Bu yazımızı da burada noktalanırken ALLAH’a emanet olun
dostlar.
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
sayfa 29
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:32 Page 30
bulmaca
sayfa 30
15 Þubat / 15 Mart · 15 Februar / 15 März 2010 · Rebiü`l Evvel 1431
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:32 Page 31
43. sayi PDF sayfalar_Layout 1 08.03.2010 19:33 Page 32

Benzer belgeler