Ara-2013 - Dr Metehan Özen

Transkript

Ara-2013 - Dr Metehan Özen
ARALIK 2013
YIL: 3 SAYI: 3
TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK PROBİYOTİK
PREBİYOTİK BİLİM DERGİSİ
BİFİFORM’un Sağlık Profesyonellerine Armağanıdır.
1
Probiyotik Prebiyotik Günlükleri Yayım Amacı;
Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının probiyotik ve prebiyotiklerle ilgili son gelişmelerden
haberdar olmalarını, zaman kazanmalarını ve konuyu daha detaylı takip etmelerini sağlamaktır.
Ağırlıklı olarak pediatrik ve perinatal alandaki son klinik gelişmeleri tarafsız bir gözle okurlarına
aktaracaktır.
Bilimsel içeriğin doğru ve uygun olarak verilebilmesi için tüm yazılar, konusunda uzman hekimler
tarafından değerlendirilecektir. Klinik çalışmaların değerlendirildiği bölümlerimizin dışında yakın
tarihte gerçekleşen bilimsel aktivitelerden ve toplantılarda anlatılan verilerden de bahsedilecektir.
Dergideki makalelerde açıklanan görüşlerden yalnız yazarları sorumludur. Okurlarımızın görüş ve
önerileri bizler için son derece önemli olup katkılarınız bizlere güç verecektir.
Editör
Prof Dr Metehan Özen
[email protected]
Editör
Probiyotik Prebiyotik Günlükleri
Prof. Dr. Metehan ÖZEN,
İmtiyaz Sahibi: e-magine Bilişim ve
Danışma Kurulu
Doç. Dr. Ahmet AKÇAY
Prof. Dr. Nur ARSLAN
Prof. Dr. Sırrı BEKTAŞ
Prof. Dr. Ergin ÇIFTÇI
Prof. Dr. Berkan GÜRAKAN
Prof. Dr. Tufan KUTLU
Prof. Dr. Nihat SAPAN
Reklam Hizmetleri Ltd. Şti. adına Akın Uçan
Sorumlu Müdür: Belde Gündüz
Yönetim Yeri: e-magine Bilişim Ve Reklam
Hizmetleri Ltd. Şti.
Akkirmanlı Sokak No:59/3 Eylül Sanat Galerisi
3. Kat Nişantaşı 34363 Şişli İstanbul
Tel. 0 212 291 91 98 Fax: 0 212 291 97 68
Yayın Türü: Yerel -Süreli - Üç ayda bir
Basım Yeri: Eray Matbaa
Probiyotik Prebiyotik Günlükleri, e-magine Bilişim ve Reklam Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından
T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Probiyotik Prebiyotik Günlükleri’nde yayınlanan
yazılar, resim, şekil ve tablolar yayıncının yazılı izni olmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz,
basılamaz ve çoğaltılamaz.
Baskı Tarihi: Aralık 2013 Yıl: 3 Sayı: 3
Editör’den
Enfeksiyöz diyare tedavisinde1,
Antibiyotik ilişkili diyareyi önlemede1,
Seyahat ishal riskini azaltmada2 kullan›l›r.
Probiyotiklerin altın standardı LGG’yi içerir.3,4
LGG bugüne kadar raporlanan en etkili probiyotiktir.5
LGG ile Kanıt IA düzeyinde fayda sa€lan›r.6
LGG güvenilirlikle ilgili yay›nlanm›ş en kapsamlı
insan çalışmalarına sahiptir.7
Değerli Meslektaşlarım,
Portakal ve
ahududu aromalı
REFERANSLAR
1. Floch MH. et al Recommendations for Probiotic Use-2011 Update. J Clin Gastroenterol 2011;45:S168-S171. 2. Hilton E et al. Eficacy of Lactobacillus GG as a Diarrheal Preventive in Travelers. J Travel Med 1997; 4: 41-43. 3. Vanderhoof J, Quigley EM. Health Benefits of Lactobacillus GG: Research.
Probiotics (A Foundation for Gastrointestinal Health in Infants, and Children and Adults). 4. Tarım Bakanlığı onaylı ürün bilgisi. 5. Probiotics and Prebiotics in Pediatrics, AAP Report 2010. 6. Guarino A et al. European Society for Paediatric Gastroenterology, Hepatology, and Nutrition/European
Society for Paediatric Infectious Diseases Evidence-based Guidelines for the Management of Acute Gastroenteritis in Children in Europe. Journal of Pediatric Gastroenterology and Nutrition 46:S81-S184. 7. Snydman D.R The Safety of Probiotics Clinical Infectious Diseases 2008; 46:S104-11.
BFS 13/11 (Şubat 2013)
1 SAŞEDEKİ AKTİF MA
DDELER:
Lactobacillus rhamno
sus GG, (LGG) 109 cfu
Bifidobacterium an
imalis, (BB-12) 109
cfu
B1 vitamini
0,
4
m
g
B6 vitamini
0,5 mg
Türkiye’nin ilk ve tek bilimsel probiyotik ve
prebiyotik dergisi olan “Pro/Prebiyotik Günlükleri”
yayım hayatına devam etmektedir. Üçüncü
yılımızı bitirmek üzere olduğumuz bu aylarda
dergimize göstermiş olduğunuz ilgi ve olumlu
geri bildirimleriniz için çok teşekkür ederiz.
Türkiye’nin her yerinden konusunda uzman
meslektaşlarımızla beraber sizlere rehber olarak
kullanabileceğiniz ve keyifle okuyacağınız bir sayı
daha hazırladık.
Bu sayımızda sizlerle 2 yeni gelişmeyi paylaşmak
istedim. Pfizer Tüketici Sağlığı’nın koşulsuz
desteği ile yayım hayatına devam eden dergimiz
Pfizer Türkiye tarafından başlatılan ve hepimizi
yakından ilgilendiren ve merakla okuyacağınız
“Sen Çok Yaşa” kampanyasını konuk etmektedir.
İkinci olarak, düzenli okuyucularımızın fark
edeceği üzere dergimiz yeni bir düzenleme
ile görsel olarak daha çarpıcı ve rahat okunur
olmuştur. Bu düzenlemenim yayım hayatımıza
pozitif etkilerini göreceğimize inanıyorum.
Değerli Hocamız Prof. Dr. Sırrı Bektaş bizlere son
yıllarda probiyotiklerin pediatride en çok klinik
çalışma yapıldığı konuda bir yazıyı yorumladı
ve bazı suşların (LGG) çocuklarda üst solunum
yolu semptomlarını azalttığını belirtti. Prof. Dr.
Nihat Sapan ise bizlere sağlıklı bağırsak florasının
önemini bir kez daha vurgulayacak olan alerjik
çocuklarda flora farklılığını göstere, ileri teknoloji
ile yapılan bir çalışmayı yorumladı.
Prof Dr Berkan Gürakan ise pediatristler için
çok önemli bir konu olan NEK hastalığı ile ilgili
geniş bir derlemeyi bizler için yorumladı. NEK’ten
korunmada özellikle anne sütü ve probiyotiklerin
etkili olduğunun altını çizmektedir. Doç. Dr. Ahmet
Akçay ise son yıllarda çok konuşulan hamilelik
döneminde probiyotik kullanımının anne sütü
ve bebek üzerine olan olumlu etkileri üzerine bir
çalışmayı değerlendirdi.
Değerli yorumlarını ilk kez bizimle paylaşan Prof.
Dr. Tufan Kutlu değişik bir çalışmayı bizler için
yorumladı. Bir hastanede akut gastroenterit
tedavisinde LGG kullanılmasının artırılması için
yapılan değişiklikleri ve bu yöntemin ulaştığı
başarıyı özetledi. Prof. Dr. Ergin Çiftçi Tayvan’da
ailelerin küçük çocuklara probiyotik desteği
verilmesinin sebeplerini anlatan ilginç bir çalışmayı
bizler için değerlendirdi.
Prof Dr Nur Arslan ise bizlere erişkinde probiyotik
kullanımının önemli bir sebebi olan H. pylori
enfeksiyonları üzerine pediatride yapılan az sayıda
çalışmadan birini yorumladı ve erişkinde olduğu
gibi benzer şekilde olumlu etkilerini belirtti.
Bu sayımız sayesinde probiyotik ve prebiyotik
desteğini günlük hekimlik sanatınızda daha etkili
ve verimli şekilde kullanacağınızı ümit etmekteyiz.
Başka bir sayıda buluşana kadar, okulların açıldığı
ve enfeksiyonların arttığı önümüzdeki sonbahar
günlerinde sağlıklı bir bağırsak florası için
probiyotik desteğini ihmal etmeyelim…
08
Lactobacillus rhamnosus GG
isimli Probiyotiğin Kreş ve
Anaokuluna Giden Çocuklarda
Kullanılması ve Nazofarinks
Viral Enfeksiyonlarında
Saptanan Bulguları
10
Mikroarray Analizi Egzemalı
Bebeklerin İntestinal Mikrobiyal
Florasının Sağlıklı Ancak
Atopik Hastalık Riski Bulunan
Bebeklere Göre Belirgin
Derecede Farklı Olduğunu
Ortaya Koymuştur
12
Pediatrik Helicobacter pylori
enfeksiyonunun tedavisinde
probiyotikler:
Çift kör randomize
klinik çalışma
16
Akut Gastroenterit Tedavisinde
Lactobacillus rhamnosus GG
Kullanımının Yaygınlaştırılması
20
Gebelik Süresince Probiyotik
Kullanımı ve Annede Alerjik
Hastalığın Olması Anne
Sütündeki Sitokinlere, Besin
Antikorlarına ve Çocuklarda 5
Yaşına Kadar Alerjik Hastalık
Gelişimine Etkisi
24
DERLEME: Çok Düşük Doğum
Ağırlık Pretermlerde NEK’ten
Korunmak
Mümkün müdür?
28
Tayvanlı Küçük Çocuklarda
Probiyotik Suplemantasyonu:
Prospektif bir Kohort Çalışma
32
Daha sağlıklı bir
yaşam için çalışan
Pfizer’den dolu dolu ve
uzun yaşam için
‘Sen Çok Yaşa!’
Lactobacillus rhamnosus GG isimli
Probiyotiğin Kreş ve Anaokuluna Giden
Çocuklarda Kullanılması ve Nazofarinks
Viral Enfeksiyonlarında Saptanan Bulguları
1. Probiyotikler pediyatri pratiğinde giderek artan
şekilde kullanılmaktadır(1-4).
%12.1 parainfluenza, %8.9 enterovirüs olarak
saptanmıştır.
2. Probiyotikleri kullanma alanları oldukça geniştir;
solunum ve gastrointestinal enfeksiyonlar,
meteorismus, konstipasyon, alerjik sorunlar gibi (4).
6. İki yaş ve altı yaş arasındaki çocuklar 28 hafta
boyunca laboratuvar ve klinik olarak bir doktor
tarafından izlenmiştir.
3. Kreş ve anaokuluna devam eden çocuklarda
viral respiratuvar enfeksiyonlarda probiyotiklerin
etkisi üzerine yapılan çalışmalar kısıtlıdır. Bu yönde
çalışmaların devamında yarar vardır.
7. Lactobacillus rhamnosus GG (LGG) alan
nasofarengeal enfeksiyonlu çocuklar, plasebo alan
kontrol grubuna göre semptomlarını gün olarak daha
kısa sürede yenmişlerdir. Fark istatistiki olarak önemli
bulunmuştur(P<0.001).
4. Bu çalışma Finlandiya’ da kontrol gurubu
kullanılarak (N:97), randomize, çift-kör yöntemi ile
yapılmış olup, bilimsel ve güvenilirdir. Yine 97 çocuğa
probiyotik olarak Lactobacillus rhamnosus (LGG)
kullanılmıştır. Günlük verilen probiyotik 10 milyar
cfu‘dur (5).
5. Bu çalışmada en sık rastlanan viral enfeksiyonlar
(PZR yöntemi ile, boğaz sürüntüsü alınarak) sırasıyla;
%28.6 rhinovirüs, %12.4 respiratuvar sinsityal virüs,
Bazı probiyotik suşlarının
hastalığı kısaltma ve
semptomları hafifletme
üzerine olumlu etkileri
mevcuttur.
Prof. Dr. Sırrı Bektaş
Ataköy Özel Bektaş Sağlık Hizmetleri
Kreş ve anaokuluna giden çocuklarda viral
nazofaringeal enfeksiyonlarda probiyotiyotiklerin
etkileri hakkındaki veriler kısıtlıdır. Bu ön çalışmada,
bir hekim tarafından, kontrol sütü alan 97 çocukla
aynı sütle birlikte Lactobacillus rhamnosu GG adlı
probiyotik alan 97 çocuk, hem nazofarengeal bölge
sürüntüleri alınıp hem de viral enfeksiyon semptomları
yönünden değerlendirilerek 28 hafta boyunca
izlenmişlerdir. Polimeraz zincir reaksiyonu (PZR)
yöntemi kullanılarak çalışmaya alınan çocuklarda 14
çeşit virus etkeni saptanmış bu bulgular semptomlarla
kıyaslanmıştır. Toplam 315 boğaz sürüntüsünün
%28.6’ sında rhinovirüs, %12.4’ ünde respiratuvar
sinsiytal virüs (RSV), %12.1’inde parainfluenza 1,
8
%8.9’unda enterovirüs, %7.9’unda influenza A (H1N1),
%3.8’inde boca virüs, %3.2’sinde parainfluenza virüs
2, %2.9’unda adenovirüs, %0.6’sında influenza A
(H3N2) virüs saptanmıştır. Probiyotik alan çocuklar
respiratuvar enfeksiyon semptomlarını, probiyotik
almayan kontrol guruba göre gün olarak daha kısa
sürede atlatmışlardır(6.48 [95% CI 6.28–6.68] vs. 7.19
[95% CI 6.98–7.41], P < 0.001). Probiyotiklerin virüs
oluşumunu azaltıcı etkisi ve respiratuvar semptom
sayısına etkisi olmamıştır. Rhino, RSV ve parainfluenza
1 en sık respiratuvar semptom gösteren virüsler
olmuşlardır. Lactobacillus rhamnosu GG alan çocuklar
respiratuvar semptomlarını gün olarak daha kısa
sürede atlatmışlardır.
8. Üst solunum yolu enfeksiyonlarında probiyotik
kulanımın etkielri üzerine çelişkili yayınlar olmaklar
beraber, yukarıda görüldüğü üzere bazı probiyotik
suşlarının hastalığı kısaltma ve semptomları
hafifletme üzerine olumlu etkileri mevcuttur. Ancak
daha net bilgi edinebilmek için daha geniş serili ve
çok merkezli araştırmalara ihtiyaç vardır.
Kumpu M, Lehtoranta L, Roivainen M, et al. TheUse of theProbioticLactobacillusrhamnosus GG and Viral Findings in theNasopharynx of Children
Attending Day Care. J MedVirol. 2013Sep;85(9):1632-8.
Kaynaklar:
1.Hatakka K. et al. Brit Med J. 2001: 322;1327-1329.
2.Hatakka K. 2007. Academic dissertation.
3.Hao Q, et al. Cochrane Database Sys Rev. 2011: 9 :CD006895.
4.Ozen M. Sağlıklı Kalmak için Probiyotikler. Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul, 2011.
9
1. Finlandiya’da yapılan bu çalışmada, zamanında
ve vajinal yolla sağlıklı olarak doğmuş atopik bebekler
4 ay anne sütü ile beslenmişlerdir. Beklenen doğum
tarihinden 4 hafta önceden itibaren annelere günlük
olarak Lactobacillus rhamnosus GG veya plasebo
verilmeye başlanmıştır. Doğumdan sonra anne sütü
alımına devam eden bebeklerde annelere, anne
sütü almayanlarda bebeklerde ise bebeklere 6 aylık
oluncaya kadar Lactobacillus rhamnosus GG veya
plasebo günlük olarak verilmiştir. Çalışmaya alınan
bebeklerin 6. ve 18. aylarda dışkı örnekleri alınarak
intestinal mikrobiyal floraları analiz edilmiştir.
Mikroarray Analizi Egzemalı Bebeklerin İntestinal
Mikrobiyal Florasının Sağlıklı Ancak Atopik
Hastalık Riski Bulunan Bebeklere Göre Belirgin
Derecede Farklı Olduğunu Ortaya Koymuştur
Prof. Dr. Nihat Sapan
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Çocuk Alerji Bilim Dalı
YÖNTEM: Bebeklik döneminde bağırsak mikrobiyal
florasının bileşimi ve çeşitliliğindeki değişmeler,
atopik egzema gelişmesi ve rekürrens göstermesi ile
ilişkilendirilmiştir. Bu çalışmada, bebeklik döneminde
intestinal mikrobiyal floranın çeşitliliği ve floradaki
geçici değişikliklerin gösterilebilmesi ve egzema ile ilgili
olabilecek özel bakteriyel tanımlamaların yapılabilmesi
amacıyla mikroarray tabanlı bir yöntemle kapsamlı bir
araştırma planlanmıştır.
Onbeş tanesi egzemalı ve 19 tanesi sağlıklı toplam 34
bebek prospektif olarak izlenerek, 6. ve 18. aylarda
alınan fekal örneklerden intestinal mikrobial flora
değerlendirildi.
Bebekler randomize olarak Lactobacillus rhamnosus GG
veya plasebo grubuna alındılar.
BULGULAR: Mikroarray profilleri değerlendirildiğinde,
egzemalı çocukların kontrol grubuna göre farklı total
10
mikrobiyal florası olduğu görüldü. İntestinal mikrobiyal
floranın yapısı değerlendirildiğinde, 6 aylıkta her iki
grup arasında farklılık yoktu, ancak 18 aylıkta önemli
farklılık olduğu dikkati çekti (p=0.01). Onsekiz aylıkta,
sağlıklı çocuklarda intestinal florada Bacteroidetes
türleri 3 kat daha fazla miktarda bulunmuştur (p=0.01).
Egzemalı çocukların intestinal mikrobiyal florasında ise
tipik olarak yetişkinlerde baskın olan Clostridium cluster
IV ve Clostridium cluster XIVa türleri artmış olarak
bulunmuştur. Erken bebeklik döneminde probiyotik
Lactobacillus rhamnosus GG eklenmesinin intestinal
mikrobiyal flora bileşiminde uzun dönem etkileri olduğu
gözlenmiştir.
SONUÇ: Erken çocukluk döneminde değişmiş veya
yetişkin tipte intestinal mikrobiyal flora varlığı egzema
ile ilişkilidir ve bu durum egzemanın devam etmesinde
katkıda bulunabilir.
2. Bu çalışmada egzemalı bebeklerin total mikrobiyal
flora çeşitliliğinin, sağlıklı atopik çocuklardan anlamlı
şekilde daha yüksek olduğu gözlenmiştir.
maturasyonunda rol almakta ve alerjik hastalıkların
patogenezinde etkili olan Th1-Th2 dengesinin
düzenlenmesinde etkili olduğu bilinmektedir.
4. Egzemalı bebeklerde Clostridium cluster IV ve
Clostridium cluster XIVa bakterilerinin daha çok
bulunduğu gözlenmiştir. Bu bakteriler sağlıklı yetişkin
barsağında en çok gözlenen mikrobiyal gruptur.
Bebeklerde yetişkin tip mikrobiyal floranın tesbit
edilmesi egzema oluşması açısından potansiyel bir risk
faktörüdür.
5. Bu çalışmanın sonuçları dikkate alındığında atopik
bebeklerde erken dönemde yetişkin tip intestinal
mikrobiyal floranın tespit edilmesi durumunda
beslenme şeklinde değişiklik yapılması önerilebilir.
3. Bebeklerde intestinal mikrobiyal flora
kompozisyonundaki değişikliklerin egzema oluşumu ile
anlamlı bir ilişkisi vardır. İntestinal flora kompozisyonu
direkt olarak bağışıklık sistemin hücresel ve fiziksel
Bebeklerde intestinal
mikrobiyal flora
kompozisyonundaki
değişikliklerin egzema
oluşumu ile anlamlı bir
ilişkisi vardır.
Nylund L, Satokari R, Nikkila J, and et al. Microarray analysis reveals marked intestinal microbiota aberrancy in infants having eczema compared to
healthy children in at-risk for atopic disease. BMC Microbiology 2013, 13:12.
11
Pediatrik Helicobacter pylori enfeksiyonunun
tedavisinde probiyotikler:
Çift kör randomize klinik çalışma
Prof. Dr. Nur Arslan
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve
Beslenme Bilim Dalı
Özet:
Amaç: Helicobacter pylori gastrit ve peptik ülser
hastalığının patogenezinde rol oynayan ana
etyolojik faktör olarak kabul edilmektedir.
H. pylori eradikasyonu çocuk hastaların %30’unda
tedaviye uyumun iyi olmaması, antibiyotik direnci
ve yan etkilerin ortaya çıkması nedeniyle başarısız
olmaktadır. Bu çalışmada, standart H. pylori
tedavisine probiyotik eklenmesinin gastrointestinal
yan etkilerin ortaya çıkma sıklığı ve hastalığın
eradikasyonu üzerine etkinliğinin araştırılması
planlanmıştır.
Metot: Bu çift kör randomize plasebo kontrollü
çalışma Tahran Çocuk Tıp Merkezi, İran’da
gerçekleştirilmiştir. H. pylori pozitif olan 66 çocuk
hasta standart üçlü ilaç tedavisi (omeprazol +
amoksisilin + furazolidon) almışlardır. Hastalar ayrıca
bu tedaviye ek olarak probiyotik veya plasebo
tedavi almak üzere ikiye ayrılmışlardır. Tüm hastalara
ösofagogastroduodenoskopi yapılmıştır. H. pylori
enfeksiyonu tanısı hem hızlı üreaz testi ile hem de
histoloji ile konulmuştur. H. pylori varlığı, tedavi
tamamlandıktan 4-8 hafta sonra dışkıda H. pylori
antijen testi ile araştırılmıştır. Her gruptaki tedavi yan
etkileri kaydedilmiştir.
12
Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 9.09 (3-14
yıl) yıl idi, 44 hasta (%65.7) erkekti (cins oranı
2:1). Tüm hastalar hem tedaviyi hem de takip
süresini tamamladılar. H. pylori eradikasyon oranı
probiyotik grubunda anlamlı olarak daha yüksekti
(p= 0.04). Probiyotik kullanan çocuklarda bulantı/
kusma (p= 0.02) ve ishal ortaya çıkma (p= 0.039)
oranları daha düşüktü.
Sonuç: Bu çalışma H. pylori eradikasyonunda
probiyotiklerin pozitif etkisini göstermiştir.
Tedavinin probiyotiklerle desteklenmesi,
antibiyotikle ilgili yan etkilerin azaltılması açısından
önerilebilir.
Yorum: Bu çalışmada, Helicobacter pylori
enfeksiyonu olan çocuklarda üçlü antibiyotik
tedavisine ek olarak verilen yedi probiyotik
türünün (Lactobacillus acidophilus, Lactobacillus
rhamnosus, Lactobacillus bulgaricus, Lactobacillus
casei, Streptococcus thermophilus, Bifidobacterium
infantis ve Bifidobacterium breve) tedavi etkinliği ve
antibiyotik yan etkileri üzerine etkisi araştırılmıştır.
Probiyotik kullanımının tedavi etkinliği ve tedavi
yan etkileri üzerine olumlu etkileri olduğu
belirlenmiştir.
Ebeveynler probiyotik
desteğini çocukluk
hastalıklarının önlemesi
veya tedavisi için
kullanabilirler.
13
1.Çalışmanın çift kör plasebo kontrollü yapılmış
olması çalışmanın değerini artırmaktadır. Ayrıca
çocukluk çağında yapılmış olması da önemlidir.
2.H. pylori, Gram negatif patojenik bir bakteridir.
Kronik gastrit, peptik ülser hastalığı, gastrik
adenokarsinoma ve MALT lenfomanın en önemli
nedeni olarak kabul edilmektedir. Dünya nüfusunun
%50’si H. pylori ile enfektedir. H. pylori tedavisinde
antibiyotikler ve proton pompa inhibitörleri
kullanılır. Ancak yan etkiler nedeniyle tedavi uyumu
bozulabilmektedir. Ayrıca antibiyotiklerin çok
kullanılması nedeniyle H. pylori antibiyotik direnci de
önemli bir sorundur.
3.2000 yılından beri, H. pylori tedavisine ek olarak
probiyotik verilen ve antibiyotik yan etkilerinin
azaldığını gösteren onlarca çalışma yapılmıştır.
Literaturde bu amaçla en sıklıkla laktobasiller ve
ikinci olarak ise bifidobakterlerin kullanıldığı çalışmalar
bulunmaktadır. Bu çalışmaların büyük bir kısmında
probiyotik kullanımının hem eradikasyon hem de
yan etki üzerine pozitif etkileri olduğu gösterilmiştir.
Ancak daha fazla çalışma gereklidir.
Ahmad K, Fatemeh F, Mehri N, Maryam S.
Probiotics for the Treatment of Pediatric Helicobacter Pylori Infection:
A Randomized Double Blind Clinical Trial. Iran J Pediatr. 2013; 23: 79-84.
4.H. pylori tedavisine ek olarak probiyotik
verilmesinin metabolik interaksiyonlar, bakteriosin
üretimi, mukozal bariyerin güçlendirilmesi ve
intestinal enflamatuvar cevabın düzenlenmesi
yolları ile H. pylori eradikasyonuna pozitif etkileri
olabileceği düşünülmektedir (1,2). Ayrıca yan etkiler
azaldığı için, antibiyotik tedavisinin tamamlanması
da eradikasyonun artmasına yardım etmektedir.
5.Çocukluk yaş grubunda yapılan az sayıda
çalışmanın çoğunda, erişkinlere benzer şekilde
probiyotik kullanımının H. pylori eradikasyonunda daha
başarılı olduğu belirlenmiş, ancak bu yanıtın kullanılan
probiyotik türüne göre değiştiği gösterilmiştir (2-4). Bu
nedenle bu konuda çok sayıda çalışma yapılması
gereklidir.
Çalışmanın çift kör
plasebo kontrollü yapılmış
olması çalışmanın değerini
artırmaktadır. Ayrıca
çocukluk çağında yapılmış
olması da önemlidir.
Kaynaklar:
1.Wang ZH, Gao QY, Fang JY. Response to efficacy of probiotics in Helicobacter pylori eradication therapy. J Clin Gastroenterol 2013 (basımda).
2.Patel A, Shah N, Prajapati JB. Clinical appliance of probiotics in the treatment of Helicobacter pylori infection-A brief review. J Microbiol
Immunol Infect 2013 (basımda).
3.Sykora J, Valeckova´ K, Amlerova´ J, et al. Effects of a specially designed fermented milk product containing probiotic Lactobacilli casei DN-114
001 and the eradication of H. pylori in children. J Clin Gastroenterol 2005;39:692e8.
4.Lionetti E, Miniello VL, Castellaneta SP, et al. Lactobacillus reuteri therapy to reduce side-effects during anti-Helicobacter pylori treatment in
children: a randomized placebo controlled trial. Aliment Pharmacol Ther 2006;24:1461e8.
5.Goldman CG, Barrado DA, Balcarce N, et al. Effect of a probiotic food as an adjuvant to triple therapy for eradication of Helicobacter pylori
infection in children. Nutrition 2006;10:984e8.
6.Gotteland M, Cruchet S. Suppressive effect of frequent ingestion of Lactobacillus johnsonii La1 on Helicobacter pylori colonization in
asymptomatic volunteers. J Antimicrob Chemother 2003;51:1317e9.
7.Shimizu T, Haruna H, Hisada K, Yamashiro Y. Effects of Lactobacillus gasseri OLL 2716 (LG21) on Helicobacter pylori infection in children. J
Antimicrob Chemother 2002;50:617e8.
8.Cruchet S, Obregon MC, Salazar G, et al. Effect of the ingestion of a dietary product containing Lactobacillus johnsonii La1 on Helicobacter
pylori colonization in children. Nutrition 2003;19:716e21.
9.Gotteland M, Andrews M, Toledo M, et al. Modulation of Helicobacter pylori colonization with cranberry juice and Lactobacillus johnsonii La1
in children. Nutrition 2008;24:421e6.
14
Çocukluk yaş grubunda
yapılan az sayıda çalışmanın
çoğunda, erişkinlere
benzer şekilde probiyotik
kullanımının H. pylori
eradikasyonunda daha
başarılı olduğu belirlenmiş,
ancak bu yanıtın kullanılan
probiyotik türüne göre
değiştiği gösterilmiştir (2-4).
Bu nedenle bu konuda çok
sayıda çalışma yapılması
gereklidir.
15
Akut Gastroenterit Tedavisinde
Lactobacillus rhamnosus GG
Kullanımının Yaygınlaştırılması
Prof. Dr. Tufan Kutlu
İstanbul Üniversitesi,
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi,
Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve
Beslenme Bilim Dalı
Özet:
Genel Bilgiler: 2007 yılında yapılan bir metaanaliz, probiyotiklerin özellikle de Lactobacillus
rhamnosus GG’nin (LGG) akut gastroenterit
(AGE) esnasında ishal süresini en az 24 saat
kısalttığı ve ishalin 7 günden daha uzun sürme
riskini azalttığı göstermiştir. Bu çalışmanın
gerçekleştirildiği kurumda 2005 yılında bir tedavi
protokolü hazırlanmış ve AGE tedavisinde
probiyotik kullanımı önerilmiş olmasına rağmen
AGE’li çocuklarda probiyotik kullanımı % 1 oranını
geçememiştir. Bu çalışmada yazarlar AGE ile
hastaneye yatırılan çocuklarda 120 gün içinde
LGG kullanım oranını % 90’ın üzerine çıkarmayı
amaçlamışlardır.
Metod: Bu kalite iyileştirme çalışmasına
hastaneye AGE ve ishal yakınması ile başvuran
2 ay-18 yaş arasındaki çocuklar alınmıştır. Son
24 saatte üç ve üçten fazla sayıda sulu dışkı
varlığı ishal olarak kabul edilmiştir. Hastalarda ek
hastalıklar bulunması veya bakteriyel gastroenterit
varlığı, çalışmadan çıkarılma gerekçesi olarak
kabul edilmiştir. Bu amaçla hastane çalışanları
konu hakkında bilgilendirilmiş ve eğitilmiştir.
16
Hastane eczanesinde yeterli miktarda LGG
bulunması sağlanmış ve elektronik ortamda AGE
tedavi protokolü oluşturulup LGG tedavisinin
aksamasının engellenmesi amaçlanmıştır.
Hasta tedavileri elektronik ortamda izleme
alınmış tedavinin aksama durumu izlem altına
alınmış ve gereğinde e-mail yoluyla hekimlerin
uyarılması sağlanmıştır. Bu girişimler sonucunda
hastane başvurusundan itibaren ilk 18 saat
içinde LGG kullanılan hastaların yüzdesinin
bulunması amaçlanmıştır. Çalışmanın başarısı
zaman içerisindeki gelişimi gösteren şemalar
oluşturularak değerlendirilmiştir.
Sonuçlar: Bu çalışma sonucunda LGG kullanımı
6 hafta içinde % 1’den % 100 oranına ulaşmış ve
takip eden 7 ay boyunca bu oranı korumuştur.
Yorumlar: Başarının anahtarı eczane ile ortak
çalışma, belirlenmiş bir tedavi protokolünün
elektronik ortama kayıtlı olması ve tedavi
aksamalarının erkenden tespiti ve düzeltilmesi
olarak değerlendirilmiştir. Kanıta dayalı tedavi
girişimlerinin hızlı olarak yaygınlaştırılması,
iyileştirilmiş bilimsel metodlar sayesinde
gerçekleştirilebileceği sonucuna varılmıştır.
Başarının anahtarı eczane ile
ortak çalışma, belirlenmiş
bir tedavi protokolünün
elektronik ortama
kayıtlı olması ve tedavi
aksamalarının erkenden
tespiti ve düzeltilmesi olarak
değerlendirilmiştir.
17
1. Akut gastroenteritler, özellikle de rotavirusa bağlı
olanlar, gelişmekte olan ülkelerin yanında gelişmiş
ülkelerde de önemli bir sağlık problemi olmaya
devam etmektedir. Tüm dünyada her yıl milyonlarca
çocuk bu nedenle hastalanmakta, hastanelere
yatırılmakta ve tedavi görmektedir. AGE tedavisinde
dehidratasyonun önlenmesi amacıyla ağızdan
veya damardan sıvı verilmelidir. Ancak bu tür
tedavilerin hastalığın seyrini ve süresini etkilemediği
gösterilmiştir.
2. Yapılan çalışmalar ve meta-analizler sonucunda
probiyotiklerin özellikle de LGG’nin AGE
esnasında ishal süresini en az 24 saat kısalttığı ve
ishalin 7 günden daha uzun sürme riskini azalttığı
gösterilmiştir. Gelişmiş çeşitli ülkelerde oluşturulan
AGE tedavi protokollerinde probiyotikler yer
almakta olup oral rehidratasyon sıvılarına ilave
edilen LGG’nin yararı da kanıtlanmıştır. Böylece
ishalli çocukların daha çabuk iyileşmesi ve
dehidratasyon ve kilo kaybı gibi istenmeyen
sonuçlardan korunabildiği gösterilmiştir.
3. Bu çalışmanın gerçekleştirildiği Cincinnati
Çocuk Hastanesi’nde de 2005 yılında benzer bir
tedavi protokolü hazırlanmış ve AGE tedavisinde
probiyotik kullanımı önerilmiştir. Buna rağmen
geçen yıllar içinde söz konusu hastaneye ishal
nedeniyle başvuran çocuklarda probiyotik kullanım
yüzdesi % 1 oranını geçememiştir. Bu çalışmada
yazarlar AGE ile hastaneye başvuran çocuklarda
probiyotik (LGG) kullanım oranını % 90’ın üzerine
çıkarmayı amaçlamışlardır.
4. Hastaneye ishal yakınması ile başvuran 2 ay-18
yaş arasındaki çocuklar çalışmaya alınmış olup
hastane çalışanları değişik yöntemlerle sürekli
olarak eğitilmiş ve hastane eczanesinde LGG
bulunması garanti altına alınmıştır. Hasta tedavileri
elektronik ortamda izleme alınmış ve gereğinde
e-mail yoluyla hekimlerin uyarılması sağlanmıştır.
Bu şekilde hastalara hastane başvurusundan
itibaren ilk 18 saat içinde LGG kullanımının
sağlanması amaçlanmıştır.
5. Bu yöntemlerin uygulanması sonucunda ishal
ile başvuran hastalara LGG kullanımı 6 hafta
içinde % 1’den % 100 oranına ulaşmış ve takip
eden 7 ay boyunca bu oranı korumuştur. Yazarlar
bu çalışma sonrasında kanıta dayalı olarak etkisi
kanıtlanan yeni tedavi yöntemlerinin, personelin
sıkı bir şekilde ve sürekli eğitilmesi, hastalara
uygulanan tedavilerin elektronik ortamda takibi
ve gereğinde personelin elektronik ortamda
uyarılması ve ilacın hastane eczanesinde
sürekli ve yeterli miktarda bulunmasının
sağlanması ile % 100 oranında uygulanmasının
gerçekleştirilebileceğini göstermişlerdir.
7. Günümüzde viral gastroenteritlerin çocuklarda
görülen ishal olgularının en önemli nedeni olduğu
ve dehidratasyon, beslenme bozukluğu, kilo kaybı
gibi sonuçlara yol açabildiği çok iyi bilinmektedir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ishal daha ciddi
bir halk sağlığı sorunu olarak devam etmektedir.
8. Probiyotiklerin, özellikle de LGG’nin ishal
tedavisinde yararlı olduğu yapılan çok sayıda
çalışma sonrasında kanıtlanmış ve uluslararası
enfeksiyon ve gastroenteroloji dernekleri
tarafından oluşturulan tedavi protokollerinde
ishal tedavisinde yer alması gerektiği sonucuna
varılmıştır. Bu çalışma bize sadece protokol
hazırlamanın yeterli olmadığını, ancak bu
protokolleri uygulayacak olan hastane personelinin
sürekli ve yeterli olarak eğitimi ile istenilen sonuca
varılabildiğini göstermektedir.
Parker MW, Schaffzin JK, Vecchio AL, et al. Rapid Adoption of Lactobacillus rhamnosus GG for Acute Gastroenteritis. Pediatrics 2013; 131: 96-102.
Kaynaklar:
1.Elliott EJ. Acute gastroenteritis in children. BMJ 2007;334:35-40
2.Szajewska H, et al. Meta-analysi s: Lactobacillus GG for treating acute diarrhoea in children. Aliment Pharmacol Ther 2007;25:871-81
3.Guarino A, et al. ESPGHAN & ESPID evidence-based guidelines for the management of acute gastroenteritis in children in Europe. J Pediatr
Gastroenterol Nutr 2008;46:s81-s122
4.Thomas DW, Greer FR. AAP Section on Gastroenterology, Hepatology and Nutrition. Probiotics and prebiotics in pediatrics. Pediatrics
2010;126:1217-31
5.Weizmann Z. Probiotics use in childhood acute diarrhea: a web-based survey. J Clin Gastroenterol 2011;45:426-8
18
Bu çalışma bize sadece
protokol hazırlamanın
yeterli olmadığını,
ancak bu protokolleri
uygulayacak olan
hastane personelinin
sürekli ve yeterli olarak
eğitimi ile istenilen
sonuca varılabildiğini
göstermektedir.
19
Gebelik Süresince Probiyotik Kullanımı ve
Annede Alerjik Hastalığın Olması Anne Sütündeki
Sitokinlere, Besin Antikorlarına ve Çocuklarda 5
Yaşına Kadar Alerjik Hastalık Gelişimine Etkisi
Doç. Dr. Ahmet Akçay
Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi
Liv Hospital
Çocuk Alerji ve Göğüs Hastalıkları
Giriş: Anne sütünün alerjiye karşı koruyucu olup
olmadığının tartışmalı sonuçları vardır ve bu konu
yoğun olarak incelenmiştir. Anne sütü bileşimindeki
farklılıklar tartışmalı sonuçların bazılarını açıklayabilir.
Bizim amacımız besin antikorları, transforme edici
büyüme faktörü beta 2 (TGF-ß2) ve interlökin (IL)-10
üzerine probiyotik kullanılmasının ve annedeki alerjinin
etkisini değerlendirmektir.
Metod: 364 kolostrum örneğinde ve doğumdan
sonra 3. ayda alınan 321 anne sütü örneğinde total
IgA, inek sütü, kazein, beta laktoglobulin, oval ve
ovalbumine karşı IgA antikoru, TGF-ß2 ve IL-10
seviyeleri alerjinin artmış riskiyle birlikte probiotiklerin
alerjiyi önleyici etkisini değerlendirmek için ölçüldü.
Bulgular: İnek sütü, kazein ve ovalbumin antikorları,
TGF-ß2 ve IL-10 örneklerin çoğunda tespit edildi.
Annedeki alerji olgun anne stündeki kazeine karşı
IgA’nın artmış seviyesi (p= 0.04) ve TGF-B2’nin
düşük seviyesi (p= 0.006) ile ilişkiliydi. Probiotik
kullanılması olgun anne sütünde IL-10 artışı (p=
0.046) ve kazein IgA antikorları azalmasıyla (p=
0.027) ilişkiliydi. Kolostrumda yüksek ovalbumin IgA
antikoru 2 yaşına kadar atopi gelişmesiyle ilişkiliyken
olgun anne sütünde düşük seviyeleri 2 yaşına kadar
20
egzama gelişmesi için anlamlı risk faktörüydü. Anne
sütündeki TGF-ß2 seviyeleri 2 yaşına kadar alerji
gelişmesi için risk oluşturmaktadır.
Sonuçlar: Anne sütünün immünolojik bileşimi sadece
annedeki atopiden hafifçe etkilenir ve probiyotik
desteği ile değişebilir. Çocuklarda anne sütü
bileşiminin alerji gelişimi üzerine etkileri çok azdır.
Yorumlar: Bu araştırma çift kör, plasebo kontrollü,
prospektif bir çalışmadır. Gestasyonel 36
haftadan doğuma kadar annelere ve doğumdan
6. aya kadar bebeklere dörtlü probiyotik bakteri
verilmiştir. Bu çalışma anne veya baba veya her
ikisinde doktor tarafından alerjik hastalık tanısı
konmuş olan anneler ve bebeklerinde yapılmıştır.
Probiyotik annelere kapsül şeklinde günde 2 kez,
bebeklere damla olarak günde bir kez 20 damla
olarak 1-6 hafta süreyle verilmiştir. Sosyoekenomik
faktörler, çevresel maruziyet, anne sütü, diyet,
probiotik kullanımı, alerjiyle ilişkili semptomlar ve
infeksiyon hastalıkları ile ilişkili anket anne ve baba
tarafından 3. ayda, 6. ayda, 1, 2, 3, 4 ve 5. yılda
doldurulmuştur. Pediatristler tüm çocukları 3, 6.
ayda ve 2, 5. yıllarda muayene etmiştir.
Anne sütünün
immünolojik bileşimi
sadece annedeki
atopiden hafifçe
etkilenir ve probiyotik
desteği ile değişebilir.
Çocuklarda anne
sütü bileşiminin alerji
gelişimi üzerine etkileri
çok azdır.
21
1. Anne sütünün alerjiyi önleme etkisi konusunda
tartışmalı sonuçlar vardır.
2. Bu çalışmada annedeki alerji olgun sütte
TGF-ß2 azalmasına ve kazein IgA artışına neden
olmuştur.
3. Probiyotik desteği olgun sütte kazein IgA
seviyesinde azalma ve IL-10 seviyesinde artışa
neden olmuştur.
4. Anne sütü antikorları, sitokinleri ve çocuklarda
5 yaşına kadar alerjik hastalık gelişmesi arasında
kuvvetli bir ilişki bulunmamıştır.
5. Bu çalışmada probiyotiklerin anne sütündeki
immun faktörlerde yol açtığı değişiklikler, alerjik
hastalıkları önleyebileceğini işaret etmekle beraber
kesin etki mekanizması bilinmemektedir.
6. Bu çalışmada, annede alerjik hastalığın ve 36.
haftadan sonra probiyotiklerin verilmesi anne
sütü bileşimini değiştirdiğini göstermiştir. Alerjik
hastalığı olan annelerin anne sütünde alerjiye
eğilimli değişim yapmasına rağmen bebeklerini
emzirmeleri alerjik hastalık oluşmasına neden
olmaz. Probiyotiklerin kullanılması da anne
sütünde alerji gelişimini önleyici yönde değişimler
yapmasına rağmen bu değişimin bebekte alerjik
hastalığı önleme konusunda çelişkili sonuçlar
mevcuttur. Probiyotiklerin alerjik hastalığı
önlemede etkisi konusunda daha geniş serili yeni
çalışmalara ihtiyaç vardır.
Probiyotik annelere
kapsül şeklinde probiyotik
günde 2 kez, bebeklere
damla olarak günde bir
kez 20 damla olarak 1-6
hafta süreyle verilmiştir.
Kuitunen M, Kukkonen AK, Savilahti E. Impact of Maternal Allergy and Use of Probiotics during Pregnancy on Breast Milk Cytokines and Food
Antibodies and Development of Allergy in Children until 5 Years. Int Arch Allergy Immunol. 2012;159(2):162-70.
22
Alerjik hastalığı olan
annelerin anne sütünde
alerjiye eğilimli değişim
yapmasına rağmen
bebeklerini emzirmeleri
alerjik hastalık oluşmasına
neden olmaz.
23
DERLEME: Çok Düşük Doğum Ağırlık
Pretermlerde NEK’ten Korunmak
Mümkün müdür?
Prof. Dr. Berkan Gürakan
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi
Neonatoloji Bilim Dalı
ekspresyonunda etkili olduğu görülmüştür (5). İn-vitro
çalışmalarda kommensal bakterilerin NF-kB (nükleer
faktör kB)’yi inhibe ederek inflamatuar yanıtı azalttığı
saptanmıştır (6).
Kontrolsüz İnflamasyon
•NEK’te artan PAF, TNF- , sitokinler, NO, ET-1,
prostoglandinler, lökotrienler inflamasyonu arttırırken;
growth faktörler (EGF, IGF) , eritropoetin, IL-11,
glutamin ve arjinin inflamasyonu azaltıcı yönde etki
gösterirler (7).
•Erişkin bağırsak epitelinde çok az eksprese olan
Toll-like reseptör 4 (TLR-4), fetal bağırsakta ciddi
miktarda bulunur. LPS’nin TLR4’e bağlanması,
anormal TLR aktivasyonuna, NF-kB’nin
sitoplazmadan nükleusa translokasyonuna ve pek
çok pro-inflamatuar sitokinlerin eksprese olmasına
neden olur. Gerçekten de TLR4 gen mutasyonu olan
farelerin NEK’e rezistan olduğu görülmüştür (8).
NEK’TEN KORUNMA
NEK’ten korunmak amacıyla başvurulan oral
IgA-IgG desteği, enteral antibiyotikler, PUFA
suplemantasyonu, arginin-glutamin verilmesi gibi
girişimler etkili sonuç vermemiştir (9). Antenatal
steroid uygulaması, sıvı kısıtlaması, dikkatli
beslenme stratejisi, anne sütü ve probiyotiklerle
elde edilen veriler daha olumludur. Eritropoetin
ve laktoferrin ile ilgili ümit verici bilgiler olmakla
birlikte, klinik veriler kısıtlıdır.
Antenatal steroid uygulaması: Bu uygulama ile
makromoleküllerin mukozal geçişi, aerobik bakteri
kolonizasyonu, bakteriyel translokasyon azalıp;
laktaz-maltaz-sukraz ve Na/K ATPase’ da artış
sonucunda NEK sıklığı azalmaktadır (10,11).
Enteral beslenme stratejileri: Trofik beslenmenin
sindirim enzimlerinin salınımı ve aktivasyonu,
intestinal kan akımını ve motiliteyi arttırıcı etkileri
sonucunda NEK’i azalttığı gösterilmiştir (12).
Anne sütüyle beslenme: IL-10, EGF, Epo, PAF
asetilkolin hidralaz, Ig’ler pre/probiyotikler ile
intestinal mikroflorayı düzenleyen anne sütünün
NEK sıklığını azalttığı bildirilmiştir (13). Ancak yalnız
anne sütü ile beslenmede bile NEK’in elimine
olmadığı anlaşılmıştır.
Sıvı kısıtlaması: Bir meta-analize göre fizyolojik
gereksinimleri karşılayan, dehidratasyona yol
açmayan kısıtlı bir sıvı rejimi NEK’i azaltmaktadır (14).
Probiyotikler: Pretermlerde faydalı floranın
geç kolonizasyonu yanında patojenik flora
proliferasyonu NEK için önemli bir predispozan
faktör olarak değerlendirilmektedir (15). Literatürdeki
16 randomize çalışmayı değerlendiren metaanaliz sonucunda probiyotik suplemantasyonunun
bakterilerin orada kalış süresinin artışına yol açar.
•Pretermlerde laktaz eksikliği sonucunda alınan
laktoz kısa zincirli yağ asitlerine fermente olur, bu
da mukozal hasarı arttırıcı rol oynar (4).
•Epitelyal “tight junction” bağlantılarının
bütünlüğünüm zayıf olması, mukus tabakasının
kalitesindeki farklılıklar ve IgA miktarlarındaki
eksiklikler NEK’i kolaylaştırırlar.
Disbiyozis
PATOGENEZ
•NEK’te en önemli tetikleyici faktörün bağırsak
•NEK gelişmesini önleyebilmek için önce
mikroflora bileşiminin bozulması olduğu artık
hastalığın patogenezini bilmek ve buna göre
bilinmektedir. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde
stratejiler oluşturmak gerekir. Preterm gastrosık antibiyotik kullanımı ve nazokomiyal flora ile
intestinal sisteminin (GİS) motilitesi, sindirim
yoğun temas bunu kolaylaştırmaktadır.
fonksiyonu, dolaşım regülasyonu, bariyer işlevi ve
•Bakteriyel invazyon ve/veya lokal inflamatuar
(3)
immun savunmadaki immatüritesi risk faktörleridir . sitokinler bağırsak zedelenmesi, nekroz ve
İmmatür GİS
bakteri translokasyonuna yol açarlar. Hayvan
•32. haftadan önce bağırsak peristaltizmi
modellerinde patojen flora olmadan ciddi NEK
yetersizdir. Bu durum hem bakterilerin substrat
gelişmediği gibi, kommensal bakterilerin bariyer
olarak kullanabileceği karbonhidratların hem de
fonksiyonu, sindirim ve anjiogenezis genlerinin
Nekrotizan enterokolit (NEK) vakalarının
%90’dan fazlası pretermlerde görülmektedir.
Doğum ağırlığı 750 gr’ın altında 10 vakadan,
1250-1500 gr arasında ise 25 vakadan birinde
görülen hastalığın tedavisi güç ve mortalitesi
yüksektir (%10-50) (1-2). Bu nedenle hastalığın
oluşmasını önleyecek koruyucu önlemlerin
bulunması çok önemlidir.
24
25
ciddi NEK (>Evre IIb) ve mortaliteyi azalttığı ve
sistemik enfeksiyon gibi bir yan etkisinin olmadığı
görülmüştür (16).
Değişik probiyotiklerin etkisini değerlendirmek
amacıyla incelenen meta-analizlerde kombine
şekildeki probiyotik uygulamalarının tek bakteriden
daha etkili olduğu anlaşılmaktadır (17-19).
İzlem çalışmalarında probiyotiklerin büyüme ve
nörogelişim üzerinde fark yaratmadığı görülürken,
yan etkisi olmaması da güvenli bir yöntem
olduğuna işaret etmektedir. Birkaç probiyotik ilişkili
sepsis vakası bildirilmekle birlikte hiçbiri preterm
değildir.
Potansiyel Stratejiler
Laktoferrin: Antimikrobik ve immunomodulatuar
aktivitesi olan laktoferrinin LGG ile birlikte
verilmesinin NEK sıklığını azalttığı (p= 0,002) bir
çalışma mevcuttur (20).
Bu derlemedeki bilgiler sonucunda antenatal
steroid, yalnız anne sütü ile besleme, trofik
ve dikkatli besleme gibi en etkili olabilecek
yöntemlere rağmen NEK elimine olmamaktadır.
Bahsedilen ümit verici diğer yöntemler (EGF,
EPO vb) için daha çok çalışmaya gerek vardır.
Oysa patogenez ile ilgili bilgilere dayanarak
kombine şekildeki probiyotikler ve anne sütü şu
anda NEK’ten korunmada en etkili faktörler gibi
görülmektedir.
YORUM
Bu derlemede pretermlerde en önemli mortalite
ve morbidite nedenlerinden biri olan NEK ile ilgili
patogenetik mekanizmalar ve bunlara yönelik
koruyucu girişimler özetlenmektedir.
Antenatal steroid kullanımı anne sütü ile
beslenme, konservatif enteral beslenme
protokollerine rağmen NEK’in elimine olmadığı
görülmektedir. Bu noktada arginin, EGF, EPO
gibi ümit veren maddeler söz konusu olmakla
birlikte veriler çok yetersizdir. Enteral probiyotik
mikroorganizmalar son bilgiler ışığında NEK’ten
korunmada risksiz ve etkili gözükmektedir.
a) Yüksek NEK oranları olan ünitelerde daha yararlı
olduğu,
b) Güvenilir suşlarla kombine edilen ürünlerin daha
etkili olabileceği,
c) Çok düşük doğum ağırlığı olanlarda etkinin
daha kısıtlı olduğu,
d) Probiyotiklerin bu hassas populasyonda ciddi
bir yan etki yaratmadığı anlaşılmıştır.
Bu korunma yönteminin anne sütü ile birlikte
bundan sonraki dönemde daha çok araştırılacağı
ve daha sık kullanılacağı kanısındayım.
Lin HY, Chang JH, Chung MY, Lin HC. Prevention of necrotizing
enterocolitis in preterm very low birth weight infants: Is it feasible? J
Formos Med Assoc. 2013 May 20. doi: 10.1016/j.jfma.2013.03.010
Referanslar:
) Luig M, et al. J Paediatr Child Health 2005; 41:169-73
2) Neu J, Walker W. Necrotizing enterocolitis. N Engl J Med 2011; 364:255-64.
3) Martin CR, Walker WA. Semin Fetal Neonatal Med 2006;11:369-77.
4) Nafday SM, et al. Pediatr Res 2005; 57:201-4.
5) Hooper LV, et al. Science 2001; 292:1115-8.
6) Neish AS. Immunol Res 2004; 29:175-86.
7) Caplan MS. 2nd ed. St Louis: Saunders; 2003. P. 1169-1172.
8) Jilling T, et al. J Immunol 2006; 177:3273-82.
9) Fallon EM, et al. J Parenter Enteral Nutr 2012;36:506-23.
10) Buchmiller TL, et al. J Surg Res 1994;57:274-9.
11) Crowly P, et al. Br J Obstet Gynaecol 1990;97:11-25.
12) Berseth CL, et al. Pediatrics 2003;111:529-34.
13) Quigley MA, et al. Cochrane Datebase Syst Rev 2007;4:CD002971.
14) Bell EF. Cochrane Datebase Syst Rev 2001:CD000503.
15) Schwiertz A, et al. Pediatr Res 2003;54:393-9.
16) Al Faleh K, et al. Cochrane Datebase Syst Rev 2011;3:CD005496.
17) Chiu HY. 51st Annual Meeting of Taiwan Pediatric Association 2010. P154.
18)Guthmann F, et al. Klin Padiatr 2010;222:284-90.
19)Wang Q, et al. J Pediatr Surg 2012;47:241-8.
20)Manzoni P, et al. JAMA 2009;302:1421-8.
26
İzlem çalışmalarında
probiyotiklerin büyüme ve
nörogelişim üzerinde fark
yaratmadığı görülürken, yan
etkisi olmaması da güvenli
bir yöntem olduğuna işaret
etmektedir.
27
Tayvanlı Küçük Çocuklarda
Probiyotik Suplemantasyonu:
Prospektif bir Kohort Çalışma
Prof. Dr. Ergin Çiftçi
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk
Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı
AMAÇ: Bu araştırmanın amacı Tayvanlı küçük
çocuklarda probiyotik desteği yapılmasının
ayrıntılarını sunmaktır.
KATILIMCILAR VE YÖNTEM: Bu araştırma
Tayvan Doğum Kohort Çalışma Veritabanına
dayanmaktadır. Doğumdan 18 aylık olana
dek olan küçük çocuklarda, probiyotik
suplementasyonu yanında demografik özellikler
ve diğer eşlik eden değişkenler konusunda bilgi
toplamak için anketler kullanılmıştır. Düşük doğum
ağırlıklı bebekler, prematür doğanlar, doğumsal
defekti olanlar ve ailesi ankete eksik yanıt verenler
araştırma dışı bırakılmıştır. Nihai geçerli örneklem
16,991 vakadan oluşmuştur.
BULGULAR: Çocukların yaklaşık yarısına
18 aydan önce probiyotik suplementasyonu
verilmiştir. Çocukların yalnızca %6.3’ü, doğumdan
6 aylığa kadar ve 7-18 aylar arasında olmak üzere
her iki dönem süresince de probiyotik desteği
almıştır. İlk doğan çocuklar, yerli anneler, eğitim
28
seviyesi yüksek olan anneler, aile geliri yüksek
olanlar ve sağlıklı yaşamı tarzını benimseyen
ebeveynler gibi etmenlerle çocuklarda probiyotik
kullanımı arasında pozitif ilişkili bulunmuştur.
Anne sütü almış küçük çocuklarda egzema veya
gastrointestinal sistem problemleri probiyotik
kullanımıyla anlamlı düzeyde pozitif olarak ilişkili
bulunmuştur.
SONUÇ: Bulgular, küçük çocuklarda probiyotik
kullanımının sosyal olarak daha avantajlı
koşullarla ve egzama, ishal ve kabızlık gibi
bazı çocuk sağlığı etkenleriyle ilişkili olduğunu
göstermektedir. Ebeveynler probiyotik desteğini
çocukluk hastalıklarının önlemesi veya tedavisi
için kullanabilirler. Bu araştırmanın bulguları
gelecekteki araştırmalar için bir dayanak
oluşturabilir ve bebeklerle küçük çocuklara bakım
veren sağlık profesyonelleri için probiyotik kullanım
davranışının kavranmasını sağlayabilir.
Ebeveynler probiyotik
desteğini çocukluk
hastalıklarının önlemesi
veya tedavisi için
kullanabilirler.
29
1.Probiyotikler günümüzde çok sayıda ülkede
gıdalara katkı maddesi olarak kullanılmaktadır.
Bu ürünlerin Avrupa ülkeleri, Amerika Birleşik
Devletleri ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerdeki
popülaritesi giderek artmaktadır.
2.Probiyotiklerin anne ve babalar tarafından
çocuklarında kullanılmasını etkileyen faktörler
yeterince iyi bilinmemektedir. Tayvanlı anne ve
babalara anket aracılığıyla yapılan bu çalışmada
küçük çocuklarda probiyotik kullanımları ve bunu
etkileyen etmenler araştırılmıştır.
3.Araştırmaya katılan anne ve babaların yaklaşık
yarısı çocuklarına probiyotik kullandıklarını
bildirmişlerdir.
4.Küçük çocuklarda probiyotik kullanımıyla pozitif
olarak ilişkili bulunan durumlar; çocuğun ilk doğan
olması, annenin Tayvan’ın yerlisi olması, annenin
eğitim seviyesinin yüksek olması, ailenin gelirinin
yüksek olması ve ebeveynlerin sağlıklı yaşam
tarzını benimsemiş olmaları olarak saptanmıştır.
5.Anne sütü ile beslenen veya az miktarda
formül mama alan çocuklarda daha fazla oranda
probiyotik kullanımı ebeveynlerin çocuklarının
yeterince probiyotik almamasından endişe
etmelerine bağlanmıştır.
Alerjisi olan ebeveynlerin küçük çocuklarını
egzema gibi alerjilerden korumak için daha
yüksek oranda probiyotik kullanımını tercih ettikleri
görülmüştür.
Probiyotikler günümüzde
çok sayıda ülkede
gıdalara katkı maddesi
olarak kullanılmaktadır.
Bu ürünlerin Avrupa
ülkeleri, Amerika Birleşik
Devletleri ve Japonya
gibi gelişmiş ülkelerdeki
popülaritesi giderek
artmaktadır.
Chen YC, Chien YW, Chang PJ, Hsieh WS, Chen PC. Probiotic Supplement Use among Young Children in Taiwan: A Prospective Cohort Study. PLoS
ONE 2012; 7(9): e43885.
30
Anne sütü ile beslenen veya
az miktarda formül mama
alan çocuklarda daha fazla
oranda probiyotik kullanımı
ebeveynlerin çocuklarının
yeterince probiyotik
almamasından endişe
etmelerine bağlanmıştır.
31

Benzer belgeler

PDF ( 1 ) - DergiPark

PDF ( 1 ) - DergiPark Anaokuluna Giden Çocuklarda Kullanılması ve Nazofarinks Viral Enfeksiyonlarında Saptanan Bulguları

Detaylı