Korkmaz Haktanır`ın Wellington House gizli

Transkript

Korkmaz Haktanır`ın Wellington House gizli
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
İRLANDA ULUSAL HAREKETİ?NİN ATATÜRK'E 2010 YILINDA SAHİP ÇIKMASI Gönderen berkturk ­ Eylül 17 2010 00:48:40
19­28 Mart 2010. Odatv Ve Aydınlık Dergisi’nde çıkan haber:
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 26 Ocak’ta Londra’da İngilizce olarak düzenlediği
21inci Yüzyılın Lideri: ATATÜRK konferansında, ATHOL Yayınevi yetkilileri tarafından
sunulan bir kitaptaki bilgiler ve belgeler dikkatimizi çekti. Kitabın yazarı: Dr.Pat Walsh.
Kitabın Adı:İrlanda’nın Türkiye’ye Karşı Büyük Savaşı:1914­1924. Geçtiğimiz hafta ATHOL
Yayınevi ve Dr.Pat Walsh ile yaptığımız bir dizi görüşme gerçekleştirdik. Dr.Walsh ile yapılan
röportaj, sayfalarımızda yer alıyor. Dr.Walsh kitabının önsözünde şu saptamayı yapıyor.
’İrlanda Cumhuriyeti Atatürk’ün açtığı yoldan kurulmuştur. Atatürk sadece Türk
Devleti’nin değil İrlanda Cumhuriyeti’nin de kuruluş temellerinde vardır.’(syf.22)
Dr. Walsh röportajda da okuyacağınız gibi bu sözleri söylerken, İrlandalı tarihçilere” gelin
tarihimizle yüzleşelim” çağrısı yapıyor. Türkiye’de aynı çağrıyı yapan bir takım “aydın”
takımının Atatürk’ü reddetmesinin aksine, Dr.Walsh Belfast’ta Atatürk’ü 2010 yılında
halkının karşısına çıkartıyor. Bunu da bir tarihçi sorumluluğu ile yapıyor. Atatürk ve Gelibolu
konusunun İrlanda’da gündeme gelmesinin kendi iç siyasetleri açısından çok özel bir anlamı
var. İrlanda Cumhurbaşkanının Türkiye ve Gelibolu’yu ziyaretinin perde arkasında yatan ve
Türk basının bilerek ya da bilmeyerek hiç değinmediği bu iç siyaseti öncelikle açıklamamız
gerekiyor.
Dr.Walsh baskısı geçtiğimiz haftalarda Belfast’ta yapılan ‘GELİBOLU’ kitabının da yazarı.
Kitap İrlanda Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi ziyareti vesilesiyle baskıya hazırlanmış. Yazarın
bu kitapta detaylı bir şekilde anlattığı üzere, İrlanda ulusal kimliği bir süredir kendisine bir
yol arıyor. Bu arayışa müdahale eden ‘İngiliz oryantlı’ tarihçiler ve medya, İrlandalılara şunu
söylüyorlar: İrlanda’nın Katolik ve Protestan evlatları, 1nci Dünya Savaşı’nda Almanlara ve
İngilizlere karşı omuz omuza savaştılar. Savaştaki bu beraberlik, İrlanda’nın ulus kimliğinin
temelleridir. İrlanda cumhurbaşkanının Türk medyasında yer alan açıklamalarının tam
tersine, kendisi Türkiye ziyaretinden önce, Gelibolu yolculuğunu bir ‘pilmigarece’ yani;
hıristiyan hacı yolculuğu olarak sunuyor. Bu noktada Dr.Walsh’ın itirazı, (ki bu aynı zamanda
Sinn Fein çevresinin de itirazı) şöyle seslendiriliyor: 1nci Dünya Savaşı’nda İrlandalılar,
Britanya Emperyalizminin hizmetinde adaletsiz bir savaş için kandırılarak savaştılar. Bu
savaştaki omuzdaşlıktan ulusal bir kimlik çıkmaz. Ulusal kimlik emperyalizme karşı duruş ile
oluşur. Üstelik bu itiraz noktası; bugüne kadar İngiliz yanlısı politikalarını sürdüren,
Protestan Ulster çevreleri ve İrlanda Cumhuriyeti’nin temel bileşenlerinden olan Liberal
iktidar partisi Fianna Fail(Cumhuriyetçi Parti)çevrelerinde de seslendirilmeye başlanmış
durumda. İşte tam bu noktada; tarihiyle yüzleşen İrlandalıların karşısına Atatürk çıkmış
durumda. Londra’nın bir panik yaşadığını söyleyebiliriz. İrlanda’nın Katolik ve Protestan
unsurlarının, Kuzey İrlanda ile Kemalist mirası içine alarak ulus kimliğini şekillendirmesi
paniğini İngiltere açısından bir kabus olarak da nitelendirebiliriz. Dr. Walsh kitabında bu
kabusu yaratacak olan saptamayı şöyle yapıyor:
İRLANDA ULUS KİMLİĞİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE ATATÜRK
“1921 Anglo­Irish Antlaşması’na karşı çıkan Fianna Fail (Cumhuriyetçi Parti)
ortaya çıkarken Atatürk’ün örneğini izleyerek bağımsız İrlanda’yı kurmuştur.
Böylece, belki de Atatürk’ün, Türk Devleti’nin kurucusu olmanın yanısıra...
bağımsız İrlanda fikrinin oluşmasında da payı vardır.”
Dr. Walsh İrlanda ulus kimliğinin oluşumunu şöyle özetliyor: “Birçok yönden bu hikaye üç
antlaşmanın masalıdır.1921 Anglo­İrlanda Antlaşması, 1923 Lozan Antlaşması ve
1920 yılında yenilen bir ulusa, silah doğrultarak dikte edilen; unutulan Sevr
Antlaşması.”
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
1/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
Bu yüzden de, Türkiye kuruluş tarihini mercek altına alıyor ve kitabın 5 ve 22inci
sayfalarında İrlanda siyasetine şu tarihi soruyu yöneltiyor:
“...Sorumuz ortada duruyor: Kasım 1914 yılında İrlanda Türkiye ile niye savaşa
girdi? İrlandalı tarihçilerin sormaya tenezzül etmediği bu soruyu şu anda bu yazar
soruyor. İrlandalılar kendilerine karşı hiçbir yanlış davranış içinde bulunmayan ve
üstelik 1847­8 yılları arasındaki büyük açlık yıllarında kendilerine yardım elini
uzatmış Türklere karşı Britanya İmparatorluğu adına savaştı. Her şeyden önce
neden İrlanda Türklerle savaştı? Neden İngiltere yüzyıl boyunca müttefiği olan
Türklere savaş açtı? Bütün bunlar yanlıştı ve bu sorular yanıt bekliyor. Yanıtlar,
ortaya çıkarılmamış İrlanda’nın 1nci Dünya Savaşı’nda Türkiye ile 1914­24 yılları
arasındaki savaşının belgelerinde gizli.
Karşınızdaki yazar bu soruları sorarken 1919 ve 22 yılları arasındaki gazeteleri
inceledikten sonra, kaçamayacağı bir sonuca da ulaştı. 1nci Dünya Savaşı Kasım
1918 yılında sona ermedi. Bu olgu bir sürpriz değil. İrlanda, Türkiye ile 1924 yılına
kadar savaşın içinde oldu...
İkinci unutulan gerçek ise, Modern Türk Ulusu’nun kurucusu ve emperyalizme karşı
Türk direnişinin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk, modern İrlandalı tarihçiler
tarafından ‘sekter yayıncılık’ yapmakla suçlanan Katolik Bülten (Catholic Bulletin)
gazetesi tarafından desteklendi .Katolik Bülten; Atatürk ve Türk Cumhuriyeti’ne
açık bir destek verirken,İngilizlerin kurulmakta olan İrlanda ve Türkiye
Cumhuriyetlerini engellemek için aynı yöntemleri uyguladığına dikkat çekti.
Katolik Bülten 1922 yılında şu satırlara yer veriyor: ” İngiltere; Türkiye ve İrlanda’ya
karşı aynı taktiklerle mücadele ederken, tarih her iki Cumhuriyet’in de kuruluşuna
şahit oldu.Tabii ki tek bir farkla, İrlandalılar kaybetti, Türkler kazandı.”
GELİBOLUDAN CUMHURİYETÇİ DÖNEN İRLANDALILAR
İngiltere Gelibolu’ya onbinlerce İrlandalıyı savaşmak için gönderdi.Fakat Londra’nın
hesaplamadığı bir şey oldu. Çanakkale’ye gönderilen İrlandalılar ülkelerine oldukça farklı
döndüler. Özellikle Katolik ulusalcılar. Savaştan önce, istemlerini sadece ‘yerel özerklik’ ile
sınırlayan İrlandalı ulusalcıların monarşi yanlısı taraftarları bile, Çanakkale’den, Türk
direnişinden etkilenerek tam bağımsızlık talebi ile dönerek Cumhuriyetçilere dönüştü ve
tamamına yakını IRA saflarına katıldı. 1916 Paskalya ayaklanmasının altında yatan önemli
etmenlerden biri, Çanakkale ruhuydu. İrlandacada, Poblacht na hÉireann or Saorstát
Éireann olarak geçen İrlanda Cumhuriyeti fikri, 1919­1922 yılları arasındaki İrlanda
bağımsızlık savaşının kaynakları, Çanakkale’den Cumhuriyet ve Bağımsılzık fikri ile dönen
askerlerde yatıyor. IRA ya da İrlandacada Oglaigh na hEireann yani İrlanda Cumhuriyetçi
Ordusu’nun 1913 yılında kurulduğunda iki monarşili sistemden tamamen bağımsız
Cumhuriyet fikrine geçmesi, İrlanda Cumhuriyetçi Partisi Fianna Fail’in tarih sahnesine
çıkması’nın altında Catholic Bulletin nüshalarında yer alan tek bir etmen var: Atatürk.
1921 Antlaşması İrlandayı sorunları halen daha devam eden bir şekilde ikiye böldü. Bağımsız
İrlanda 1937 yılına kadar tanınmadı. Kuzey İrlanda’yı Bağımsız İrlanda’dan kopararak
Britanya’ya bağladı. Peki bu süreçte; İrlanda’daki cumhuriyet fikri nasıl gelişti?”
Kitapta Türkiye açısından en önemli belgler; ilk defa akademik bir çalışma ile ortaya konulan
Katolik Bülten nüshaları oluşturuyor. Nisan 1923 yılında Katolik Bülten, alışılmadık bir
şekilde Lozan Antlaşması’nın resmi İngiliz belgelerini yayınlamaya başladı, diyor Dr.
Walsh.
“...Catholic Bulletin, Lozan belgelerini yorumsuz yayınlamaya başlar. Yoruma da
gerek yoktur. Britanya İmparatorluğu’na diz çöktüren bir milletin mücadelesi
İrlanda’ya örnek teşkil etmiştir. Bu anlamda kanımca, Atatürk’e İrlanda
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
2/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
Cumhuriyeti’ne ilham ve örnek teşkil ettiği için borcumuz vardır. Atatürk’ün
Türkiye için yaptığını, İrlandalıların da İrlanda için yapması fikri bir vizyon
oluşturmuştur.”
ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARI
Dr. Walsh, İngiltere’nin tarih sahnesine eş zamanlı olarak çıkan İrlanda ve Türkiye
Cumhuriyetleri’ni engellemek için ele aldığı savaşı incelerken; Anglo­Sakson dünyasındaki
tarihsel Türk imajı ve bu imajın fabrikasyonla değiştirilmesine mercek tutarak, Ermeni
soykırım iddialarının da bu paralelde ortaya çıktığını beliritiyor:
“Türk deyince 1915 yılına kadar İngiltere’de ilk akla gelen gerçek bir centilmen
imajıydı. Türkler İngilizlere silah doğrulttuktan sonra bile bu imaj değişmedi ve
yerini ‘temiz ve dürüst savaşçı’ imajı aldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun
toparklarının parçalanması sürecinde bu imajın değiştirilmesi gerekiyordu. Bu işin
ilk adımı olarak Ermeni soykırımı fabrikasyonuna başlandı. Bu amaçla ilk göreve
getirilen kişi W.E.D Allen (1901­73) oldu. Allen aristokrat ailelerin çocuklarının
okuduğu Eton mezunuydu. 1919 yılında Avrupa’da Türkler adlı kitabını yazdı. Bu
kitabında Türklerin Avrupa’daki yerini şöyle tanımlıyordu: ‘...Orta Asya’nın
steplerinden gelen göçmen çobanlardan oluşan garip bir kabilenin Avrupa’daki bir
düzine ulus üzerinde egemenlik kurması nasıl mümkün olabilir ki?’
“Allen, 1920 yılında Türkler ile Yunanlıların Savaşı’na savaş muhabiri olarak
katıldı. 1929 yılında Kraliyete bağlılık yanlısı Unionist Parti’den Batı Belfast
milletvekili seçildi. 1931 yılında Sör Oswald Mosley’in faşist partisine katıldı.
Mosley’nin yakın arkadaşı olarak, faşist Kara Gömlekliler örgütünün kuruluşunda
görev aldı. 1934 yılında James Drennan takma adıyla Oswald Mosley ve Britanya
Faşizmi adlı bir kitap kaleme aldı. Mussolini ve Mosley arasındaki resmi görevli
kurye görevine getirildi. Daha sonradan bu dönemde Sör Basil Thomson’un
başkanlığındaki ‘Special Branch’ daki MI5 (İngiliz içistihbarat servisi) görevlisi
olduğu öğrenilecekti. İki dünya savaşı arasında, Anadolu’da ve Kafkaslarda MI5
adına araştırmalar yaptı. 1943 yılından 1948 yılına kadar Ankara’da İngiliz
Büyükelçiliği Enfromasyon Bürosu’nun başkanlığını yaptı. 1948 yılında Kraliyet
madalyası ile ödüllendirildi. Ulster Unionist (Protestan Kraliyet yanlısı örgüt) ve
faşist olarak; Türkiye aleyhindeki ilk raporları kaleme alan kişidir.”
ANTİ­TÜRK PROPOGANDASININ MODELİ
Anti Türk propogandasının modeli ise 20 Şubat 1917 yılında The Times gazetesinde çıkan bir
makale ile başladı. Yazarın adı Mark Sykes idi. Türklerin 700 bin Ermeni’yi kestiğini ilk olarak
Sykes dile getirdi. Sykes The Times gazetesinde çıkan makalesinde şunları dile getiriyordu:
“...Kısa zaman öncesine kadar, İngiltere’de Genç Türk denilince akla, Anadolu’ya
geziye giden romantik İngiliz seyyahlar ve politikacıların da katkısıyla, dürüst ve
temiz bir savaşçı olan Türkler geliyordu... Bir kez daha şu Genç Türk’e Alman
üniforması ile bakın. Alman militer sesi. Alman Teknik eğitimiyle yetişmiş Genç
Türk. Alman profesörleri ona kitle propogandası, politika ve patlayıcıları
öğretmiş... 2.5 yıl boyunca katliamlar yaptı, ihanetler yaptı, bütün anlaşmaları ihlal
etti, savaş esirlerimizi katletti, yaralılarımızı öldürdü, kadınlarımızı rehin aldı ve
halen daha birileri ‘temiz savaşçı Türk’ (clean fighting Turk) diyor... Bu Türkler
700 bin Ermeniyi katlettiler, Lübnan’da açlık ve sefillik yarattılar, Yahudi
kolonistleri yok ettiler...”
Sykes’ın The Times gazetesinde yayınlanan bu makalesi, 100 bin kopya basıldı. 30 bin adedi
Amerika’ya gönderildi. Sykes’ın mektubu Ermenilerin öldürülmesini temel alarak oluşturulan
Anti­Türk Kampanyası’nın modeli oldu.(syf.207)
WELLINGTON HOUSE VE TÜRK
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
3/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
“Türklere karşı kampanya ve Ermeni katliamı fabrikasyonu 1914 yılında kurulan
gizli bir örgütlenmenin içinde oluşturuldu. Britanya Devlet yapısı içindeki bu gizli
örgüt 1914 sonbaharında adını o tarihte İngiliz Parlamentosu’nun kalbi olan ve
Buckingham Sarayı’nın yanında bulunan, Wellington House’da örgütlenen Savaş
Propoganda Bürosu’ndan (War Propoganda Bureau) alıyordu. Doğrudan
dışişlerine bağlı olarak kurulan bu gizli örgütün tüm bilgileri ve dokümanları
savaştan sonra Wellington House’ın şaibeli bir şekilde tamamen yanmasıyla yok
oldu. Bu gizli örgütün ve Türkler aleyhindeki propoganda faaliyetleri 1935 yılına
kadar ortaya çıkmadı. Wellington House’da Türklere karşı yapılan kurmaca Ermeni
katliamı haberlerinin esas hedefi Amerika Birleşik Devletleri’ni etkilemekti.
(syf.207) ( Bu konudaki geniş dökümantasyon için şu kaynağa bakınız: Wellington
House and British PropogandaDuring The first World War, M.L. Sanders, The
Historical Journal, XVIII, 1975)
Savaş Propoganda Bürosu’nun başında Liberal milletvekili Charles F.Masterman
bulunuyordu. Eski kabine bakanı ve Daily News gazetesinin edebiyat editörü olan
Masterman, Asquith Hükümeti’nde bakanlık yapmıştı. Asquith kendisini bu gizli
büronun başına davet ettiğinde, misyon çok netti. İngiltere’nin düşmanlarını kötü
ve şeytan göstermek ve İngiltere’yi haklı göstermek. İşin başında bu büro
Almanlara karşı örgütlenmişse de daha sonta Türkler özel çalışma alanı oldu.”
TÜRKLERE KARŞI AJANLAŞTIRILAN İNGİLİZ YAZARLAR VE GAZETECİLER
“Masremann görevi kabul ettiğinde, İngiliz edebiyatının önde gelen 25 yazarını
Wellington House’a davet etti. Toplantının amacı Britanya İmparatorluğu’nun
savaştaki çıkarlarını korumaktı. Yazarlara bu örgüt ve toplantının başlatacağı
faaliyetler hakkında hiçbir yere bilgi sızdırmamaları dikte edildi. Wellington
House’daki bu toplantılardan ve çalışmalardan, Ermeni katliamı haberlerinden
İngiliz Parlamentosu’nun bile haberi olmadı. Wellington House’daki gizli faaliyete
kimler katıldı. Bu bilgi ilk kez geniş kamuoyuna açıklanıyor: Thomas Hardy,
H.G.Wells, John Galsworthy, Arthur Conan Doyle, John Masefield, Arnold Bennett,
G.K. Chesterton, J.M.Barrie, G.M.Trevelyan ve diğerleri.”(syf.192)
Dr.Walsh, kitabında bu toplantının İngiliz tarihindeki en geniş katılımlı yaratıcı ve akademik
toplantı olduğunu belirtiyor. İkinci toplantı bu sefer gazetecilerle yapıldı:
“İngiltere’nin önde gelen gazete editörleri örgütte biraraya geldi: Geoffrey
Dawson, Edward Cook, J.L. Garvin, J.A. Spender ve diğerleri...
Wellington House, gizli bir yapılanma olduğu için yayınların özel yayınevleri
tarafından basılması ve dağıtımı görevini de üstlendi. Yayınevi editörleri
Wellington House’a çağrıldı. Oxford University Press, Macmillan, Hodder and
Stoughton, Methuen yayınevleri yani dünyanın en büyük ve prestijli yayınevleri
örgütlenmeye dahil edildi. Oxford University Press ve John Murray yayınların
dağıtımı işini üstlendiler. Amerika’da tespit edilen 13 bin etkili kişinin de içinde
olduğu bir adres listesine; aristokratların imzaları ile yayınlar ulaştırılmaya
başlandı.”
TOYNBEE TARİHÇİ DEĞİL PROPOGANDİST OLARAK İŞE ALINDI
“Wellington House gizli propoganda Bürosu, İngiltere’nin o tarihe kadar
yetiştirdiği iki öenmli tarihçiyi görevlendirdi. G.P.Gooch ve Arnold Toynbee.
Toynbee, Wellington House’da tarihçi olarak değil propogandist olarak
görevlendirildi. Toynbee az sonra değineceğimiz meşhur Mavi Kitap’ı da
Wellington House memuru olarak yazdı. Wellington House’da Türkleri hedef alan
kitapların uzun bir listesi mevcut, bunlardan bazıları:
Mark Sykes, British Palestine Committee, The Clean Fighting Turk
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
4/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
E.F.Benson; Crescent and Iron Cross, Deutschland über Allah
Israel Cohen; The Turkish Persecution of the Jews
Edward Cook; Britain and Turkey
E.W.G.Masterman; The Deliverence of Jerusalem
Basil Mathews; The Freedoom of Jerusalem
Esther Mugerditchian; From Turkish Toils
Martin Niepage; The Horrors of Allepo
Cannon Partif; Mesopotomia
R.W.Seaton; Serbia, Yesterday, Today and Tomorrow
Josiah Wedgewood; With Machine Guns in Galliboli
Chaim Weizmann, R.Gothell; What is Zionism?
Anon; Subject Nationalities of the German Allies, Syria During March 1916
S.Tolkowsky; Jewish colonisation in Palestine
Arnold J.Toynbee; Armenian Atrocities:The Murder of a Nation, Turkey­A Past and a
Future, The Murdereous Tyranny of Turks
MAVİ KİTABIN ARDINDAKİ GERÇEK
Daha geçtiğimiz yıl Lord Avebury’nin eline alarak Ankara’ya geldiği Mavi Kitap’la ilgili
İngiltere bu kitabın savaş döneminde propoganda amacıyla yazıldığını dile getirdi bugüne
kadar. Ama kullanmaya da ısrarla devam etti. Mavi Kitap’ın ardında başka gerçekler de var.
Türkler aleyhine uzun bir liste oluşturan bu kitaplardaki tüm kurmaca malzeme yazarlar
arasında aslında tek bir merkezden çıkan akademik referanslarmış gibi kullanıldı. Dr. Walsh
Türklere karşı fabrikasyonun bu korkunç metodunu ortaya sererken bir örnek olarak o
yıllarda, hayalet romanlarının ünlü bir yazarı olan Canterbury Archbishop’u E.F.Benson’un
‘Crescent and Iron Cross’ kitabının önsözüne dikkat çekiyor:
‘...Ermeni katliamlarına ilişkin şu kaynaklara başvurdum: Lord Bryce’ın topladığı
ifadeler, Bay Arnold J.Toynbee’inin The Murder of a Nation ve The Murdereous
Tyranny of the Turks ve Dr.Martin’in Niepage’ın The Horrors of Aleppo kitabı. İlk
bölümde Bay D.G.Hogarth’ın The Balkans (Clarendon Press,1915) adlı kitabına
başvurdum...’
Değişik yayınevlerinden çıkan, değişik kitaplardan kullanılan kaynaklar. Aslında tüm kitaplar
tek bir gizli merkezden çıkmış. Yazarlar birbirlerinin çalışmalarının haberleri yokmuş gibi
birbirlerine referanslar veriyorlar...”
MAVİ KİTABIN AMACI
Dr. Walsh Mavi Kitabın amacını ise 198inci sayfada şöyle özetliyor: Mavi Kitabın tek amacı
İstanbul’daki Meclis üyelerinin tutuklanmasına maddi zemin oluşturmak ve ABD’yi
İngiltere’nin yanında savaşa sokmaktı...Şunu özetleyebiliriz: Mavi Kitap gelecekte
kullanılmak üzere raflarda tozlanmaya bırakıldı, ta ki Britanya’nın Türklere karşı
kullanmasına tekrar ihtiyaç duyuluncaya kadar...Mavi Kitabın içeriğine ilişkin
Britanya Hükümeti tarafından hiçbir zaman tatmin edici bir resmi açıklama
yapılmadı. Toynbee, 1922 yılında yayınlanan Western Question and Turkey adlı
kitabının 50inci sayfasında, kitabın ‘propoganda’ amacıyla yazıldığını belirtmesine
karşın...İngiliz tarihçi Trevor Wilson bu konuda şunları söylüyor: ‘Lord Bryce bu
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
5/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
iddiaların yalan ya da sahte olduğunu söyleme seçeneğine sahip değildi.
Toynbee’nin Türkiye ile benzer bir şekilde Almanya’nın Belçika’da yaptığı insanlık
dışı işlemlere dair fabrikasyon haberlerinin; hiçbirinin doğru olmadığı da savaştan
sonra ispatlandı. (Journal of Contemporary History, Haziran 1979)’...Fakat
Britanya Hükümeti, 1920­21 yılları arasında MaviKitap’ta yazılanları delil
gösterererek o zamanki ulusal önderleri Malta’ya sürgüne göndertti. Mahkeme
heyetine Mavi Kitap verimesine karşın; iki yıl süren yargılamalardan sonra, yargı
sanıkları delil yetersizliğinden serbest bıraktı. ( Bu teknik Kuzey İrlandalı okurlara
hiç yabancı gelmeyecektir.)”
Mavi Kitap, Haziran 1915 yılında, 2.5 milyon adet basıldı ve dağıtıldı. 1916 yılında 200 ve
1917 yılında 400 üzerinde yayınevi tarafından 17 dile çevrilerek milyonlarca basıldı. Mavi
Kitap broşürleri ABD’deki bütün kütüphanelere, doktor kliniklerine, berber dükkanlarına
dağıtıldı. Savaş yıllarında 7 milyonun üzerinde kopya dünyadaki fikir üreticilerine yollandı.
Özel hedef ABD’ydi. Gilbert Parker, ABD’de 13bin etkili ismin listesini çıkardı. Bu seçkin
kişiler, Devlet Propoganda Bölümü’nden belge aldıklarını bilmeden bu zarfların kendilerine
İngiliz elitlerinden gönderilidiğini zannettiler. Kitapların pahalı olması ve sadece üst orta
sınıflar tarafından okunabilmesi nedeniyle, Wellington House, Illustrated London News
matbaasında birçok dilde kendi gazetelerini basmaya başladı. Savaşın başlaması ile beraber
İngiltere, Almanya’dan ABD’ye giden iletişim hatlarını ve kablolarını kesti ve ABD’ye tüm
bilgi akışı sadece İngiltere’den gerçekleşmeye başaldı. (Kaynak: H.C. Peterson, British
Influence On The American Press 1914­17, American Political Science Review, February
1937, syf.81)
H.C.Peterson; Ermeni Soykırımı haberlerinin de ABD’ye İngiltere’den gittiğini, Alman haber
ajanslarının sansürlendiğini belirterek, İngiliz medyasının Amerikan medyasına
dönüştürüldüğünü anlatıyor.
Amerika’ya yapılan Türk karşıtı propogandanın amacı; Anadolu’da Ermenileri
protestanlaştırmak için faaliyet gösteren Amerikalı misyonerlerin hazırladıkları zemin
üzerinde ABD’yi savaşa dahil etmekti. Türklerin Doğu Avrupa’da Yahudileri de katlettikleri
Amerika’daki Yahudi cemaatini ayrıca harekete geçirmeye yetiyordu. Kuşkusuz bu
propogandanın bir diğer amacı da parçalanan Osmanlı topraklarını Batılı güçlere paylaşım
için hazırlamaktı. İngiltere’nin Amerika’ya yönelik propogandasının bir diğer nedeni de,
Amerikan elitlerinin savaş yıllarında İngiltere’ye değil Almanya’ya sempati duydukları gerçeği
idi.
Dr.Pat Walsh’ın titiz bir çalışmayla ortaya koyduğu Wellington House belgeleri; ilk defa
sadece belge olarak değil fakat tarihsel içeriği içerisinde ve İrlanda’daki dökümanalrın
çaprazlama belgeleri eşliğinde sunuluyor. Bu anlamıyla; bu konudaki en geniş kapsamlı
akademik çalışma denebilir. Wellington House belgeleri ve Mavi Kitap’ın bir savaş
propoganda malzemesi olarak kullanılması ise bir ilk değil.
Bu konuyu Türkiye tezlerini desteklemek için gündeme getiren bir diğer tarihçi deJustin
McCarthy. 2001 yılında Sayın Korkmaz Haktanır’ın Londra Büyükelçiliği döneminde, Justin
McCarthy Londra Üniversitesi­Şarkiyat Enstitüsü’nde (SOAS) bir konferans verdi. Bu
konferansın Londra Hükümeti’nde yarattığı telaşa az sonra belgeleriyele değineceğiz. Justin
McCarthy’nin bu dönemde Türkiye’de bir kitabı yayımlandı.“1. Dünya Savaşında İngiliz
Propagandası ve Bryce Raporu”, Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu, (Ankara:
Yeni Türkiye Yayınları, 2001). Londra konferansı ise; Justin McCarthy, British
Propaganda and the Turks, Presentation Made At The School Of Oriental And
African Studies, on 19 January2001’ olarak kayıtlara geçti. Justin McCarthy’nin Türkiye
tezlerini destekelyen çalışmasına karşı saldırı için, Birikim dergisinin 193­4 sayısında Taner
Akçam görevlendirildi. Süreç kayanayan bir kazana dönüştü. Şükrü Elekdağ Meclise
İngiltere’nin Mavi Kitaptan özür dilemesi kararını getirecek, Deniz Baykal ise Taner Akçam ve
çevresine ilişkin, “... bazı aydınlarımızın, ‘Mavi Kitap’a saldırmayın, pişman
olursunuz’ sözlerini de ibretle izliyoruz” (Hürriyet, 15 Mayıs 2005) açıklamasını
yapacaktı. Fakat en önemlisi bu süreçte Londra Büyükelçisi Korkmaz Haktanır, İngiliz
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
6/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
Dışişleri Bakanlığı’nın isteği ile İsmail Cem’in dışişleri bakanlığı döneminde görevden
çektirilicekti. Korkmaz Haktanır’ın Wellington House gizli örgüt çalışmalarını gündeme
getirmesi İngilizlerin alarm sinyalleri vermesine neden olacaktı. Nasıl mı?
İNGİLİZ BELGELERİ’NİN DELİLLERİ: SEVR ANTLAŞMASI VE MALTA SÜRGÜNLERİ
DAVASI
Dosyanın başında belirttiğimiz gibi; 30 Nisan tarihinde İngiliz Parlamentosu’nda ABD
Senatosu Temsilciler Meclisi ve İsveç Parlamentosu’nun kararlarından sonra, Ermeni soykırım
iddiaları Parlamento oturumunda ele alınacak. Ermeni tarafı, oturuma bir raporla giriyor.
Ermenistan Büyükelçiliği tarafından 9 Ekim 2009 tarihinde tamamlanarak hazırlatılmış olan
rapor 39 sayfa ve 94 maddeden oluşuyor.
Başlığı:WAS THERE AN ARMENIAN GENOCIDE?
Raporu hazırlayan:GEOFFREY ROBERTSON QC
Geoffrey Robertson kim? İsminin sonundaki ‘QC’ ünvanı ‘Queen’s Councel’ anlamına geliyor.
Bizde 1nci dereceden yargıçlığa karşılık gelen bir ünvan. Kendisi;Sierra Leon’daki ilk BM
Savaş Suçları Mahkemesi’nin yargıcı. Bir barrister(İngiliz hukuk sisteminde, avukatların statü
olarak üstünde bulunan ve mahkemelere girme yetkisi bulunan avukat sınıfı) kuruluşu
olan,Doughty Street Chambers’in kurucusu ve başkanı. İsmini Tapınak Şövalyelerinin
masonik geleneğinden alan; Middle Temple üstadı ve raportörü. Middle Temple, İngiliz
Hukuk sisteminde Inn Courts oalrak geçen en üst statüdeki 4 mahkemeden bir tanesi. 2008
yılında BM Adalet Konseyi’ne atanan üç üst düzeydeki jüri üyesinden birisi. Queen Mary
Koleji’nde öğretim görevlisi.
Dolayısyla; raporu kaleme alan, Robertson BM nezdindeki Adalet Mahkemesi’nin en üst
düzeydeki üç jürisinden birisi ve İngiliz Adalet sistemindeki en prestijli bir kaç hukuçudan
birisi.
Söz konusu rapor; ilk olarak 14 Aralık 2009 tarihinde British Ermenileri parlamento Grubu
tarafından, parlamentoya sunuldu. Dışişleri ve İngliz Milletler topluluğu dökümanlarını da
içeren rapor, Britanya Parlamentosu, bakanları , milletvekilleri ve halkının Ermeni Soykırımı
konusunda nasıl yanlış yönlendirildiklerini iddia ediyor. Aralık 2009 tarihinde; raporu
Parlamentoya sunan Ermenistan’ın İngiltere Büyükelçisi Vahe Gabrielyan, ‘bu rapordaki
belgelerin gösterdiği gibi İngiliz Parlamentosu delil yetersizliğinden değil fakat
siyasi kaygılarla Ermeni Soykırımını tanımıyor.’ İfadesini kullanarak; Türkiye ile
Ermenistan arasındaki normalleşme ilişkilerinin, Ermeni soykırımının tanınmasıyla
bozulmayacağını da belirtmiş ve Robertson’un raporundaki belgeler ışığında İngiliz
Parlamentosu’ndan Ermeni Soykırımını tanımasını istemişti.
Dolayısyla; Robertson’un Ermeni Soykırımı üzerine görüşlerini içeren rapor; 30 Nisan
tarihindeki oturumda ‘bilirkişi raporu’ olarak görüşülecek. Peki, Gabrielyan’ın rapordaki
belgeler dediği dökümanlar neyi içeriyor. İşte Türk kamuoyunun bilmediği bu konu,
sansasyonel bir içerik taşıyor. Zira, Robertson açık bir şekşlde raporun 41inci maddesinde,
Dr. Pat Walsh’ın kitabında sözünü ettiği Wellington House gizli savaş propoganda örgütünün
üretimi olan ve Lord James Bryce tarafından yazılan Mavi Kitap’ın; ‘savaş propogandası’
olarak üretildiğinin bizzat raporun editörü Toynbee tarafından dile getirilmiş olması(1922
yılında)ve savaş propgandası olarak dağıtıldığını teyit etmesi nedeniyle, ‘resmi belge’ olarak
kullanılamadığını belirtiyor. Fakat 41inci maddenin 66 ve 67 dipnotlarında; Mavi Kitap’ın
içeriğinin doğruluğu konusunun henüz daha netliğe kavuşmadığını beliritiyor. Almanların
Belçika’daki faaliyetlerinin, Wellington House tarafından abartıldığı yönündeki iddilara da
değinen Robertson; Mavi Kitap’ın içeriğinin tartışılması gerektiğini belirtiyor.
Bu bilgi ile paralel olarak; Dr.Walsh kitabında, Wellington House tarafından fabrikasyon
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
7/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
olarak üretilen Almanya’nın 1nci Dünya Savaşı’ndaki Belçika işgalindeki faaliyetinin, İrlanda
Birliklerini Katolik Belçika’yı korumak için serberliğe yöneltmek için üretildiğini ve yazılanalrın
hepsinin yalan çıktığının dökümanlarını ortaya koyuyor. Öte yandan, Taner Akçam; Birikim
dergisin 193­4 sayısındaki makalesinde; Almanya’nın Belçika faaliyetleri için; Wellington
House’ tarafından Almanya’nın Belçika’da yaptıklarının doğru olarak raporlandığını iddia
ediyor.
Robertson; raporuna belge olarak ne koyuyor peki? Raporun 5,6,7,8,9 ve 10uncu maddleri;
gündeme Sevr Antlaşması tutanaklarını ve Malta’ya sürgüne gönderilen Genç Türk
liderlerinin iddianamesini taşıyor. Raphael LemkiN’in 1933 yılında Milletler Cemiyeti’ne
sunduğu ‘soykırım’raporunu temel alan Robertson; Sevr Antlaması’nın 230uncu maddesi
uyarınca, itilaf güçleri tarafından hazırlanan mahkemenin Türk tarafınca kabul edildiğini,
Malta’ya sürgüne gönderilen ‘Genç Türk’ liderlerinin Ermenilere katliam yapmakal
suçlandığını belirterek; 11 inci maddede bir sonuca geliyor: Malta’ya sürgüne gönderilen
tutuklular, İstanbul’da rehin tutulan İngiliz mahkumlarla değiş tokuş anlaşmasıyla serbest
bırakıldılar. Atatürk’ün Yunanlıları yenmesinden sonra da Fransa Türkiye ile ilişkilerini
normalleştirme yoluna gitti. Britanya’da Atatürk Cumhuriyeti anlaşma adına, Ermeni
meselesinin peşini bıraktı. Bu konunun varolan belgeler ışığında yeniden gündeme gelmesi
gerekiyor:
Varolan belgeler: Tekrar ediyoruz. Sevr Antlaşması uyarınca suçlanan Genç Türk liderleri ve
Malta’ya sürgüne gönderilen Genç Türklere yönelik iddianame.
Dolayısıyla; Sevr Paranoyası’ndan kurtulmalıyız’ diyen çevreler bir kez daha düşünürler mi
bilemiyoruz. Fakat; Robertson’un raporunun kabul edilmesi demek, Sevr antlaşmasının ve
Malta Sürgünleri iddianamesinin içeriğinin teyit edilmesi anlamına gelecek.
Türkiye’ye Sevr Antlaşması’nın gereklerini İngiliz Devleti’nin ve BM’in en üst düzeydeki bir
hukuçusunun kaleme alması zaten skandal olması gereken bir durum. Ayrıca rapor; Ermeni
Soykırımı kabulunun İngiliz Parlamentosu’ndan sonra BM’de gündeme gelmesi gerektiğini
belirterek; 12 ve 28inci maddeler arasında ‘Soykırım Hukuku’nu tartışıyor. 26ıncı maddede;
Majestelerinin Hükümeti’nin yargılanan ‘Genç Türk’lere ilişkin ‘suçlu mu?’ sorusuna ‘Yeterli
kanıt yok’ cevabını ise, Sırpların soykırım tartışmasına getirdikleri cevap ile kıyaslıyor.
Yargılan ‘Genç Türk’ ile devletin sorumluluğu tartışması Sırpların argümanına benziyor. 1915
yılında Genç Türklerin Anadolu’nun tümünmde kontrole hakim oldukları kesindi. Diyerek bir
sonuca varıyor.
Rapor 29 ve 42inci maddeler arasında; Ermeni Katliamı Soykırım Olarak Tanımlana bilir mi?
Sorusunu soruyor. Getirlen tek dişe dokunur tanıklık; Taner Akçam’ın 4 Mart 2008 tarihinde
Londra Üniversitesi­SOAS; şarkiyat Enstitüsü’nde verdiği ‘Demografik Politika ve Etnik
Temizlik’ başlıklı konferans. 32inci madde bu konuya ayrılmış.
33üncü madde ise; Ermeni Katliamı’nın İtilaf güçleri’nin Gelibolu’ya çıkışı ile başladığını
belirterek; Gelibolu Savaşı tarihini yeniden yazmaya yelteniyor: ‘Ermenilere yönelik
soykırım 24 Nisan 1915 yılında, İtilaf güçlerinin Gelibolu’ya çıkmasından 1 gece
önce Talat paşa’nın emriyle başladı’ diyor.
Raproun 59 ve 89 uncu maddeleri arasındaki bölümler ise ayrıca ilginç. Bu bölümlerde
89’uncu maddenin 68 nolu dpnotunda, ve 59­89 maddeleri arasında Korkmaz Haktanır’ın
Amerikalı tarihçi Justin McCarthy ile düzenlemiş olduğu konferansın Parlamentoda yarattığı
rahatsızlık okunabiliyor. Lousville University’de öğretim görevlisi olan; MCCarthy’nin
soykırımı inkar eden üç tarihçiden biri olduğunu belirten Robertson, 63üncü maddede
McCarthy’nin 1915 yıllarını iç savaş dönemi olarak nitelemesiyle tarafların birbirlerini
öldürmesinin ‘tam da soykırım’ tarifi olduğunu belirtiyor.
Baronlar, Baronesler, Sörler arasındaki yazışmalar; Korkmaz Haktanır’ın soykırım müzesine
Ermenilerin eklenmesini diplomatik olarak başardığını ortaya koyarken, Justin McCarthy ile
Londra’da Wellington House dökümanlarını ortaya koyan Sayın Haktanır bilindiği üzere daha
sonra İngiliz Dışişleri’nin isteği ile görevden aldırıldı. Türk Hariciyesi’nin bu aşamadan sonra
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
8/9
21.01.2016
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği ADD
Londra mevzisini kaybettiği abartılı bir yorum olmasa gerek.
Zira; dikkat edilirse tüm tartışma İngilizlerin derin devleti olan Wellington House ve halen
daha bu merkez tarafından devşirilen ‘Türk’tarihçilerin becermeye çalıştıkları bir tarih yazımı
üzerinden gidiyor.
Bu bağlamda; İrlandalı tarihçi Dr.Walsh’ın tam da Belfast’tan İrlanda Ulusal kimliğine
Atatürk’ü referans gösterdiği bir sırada; İngilizler Sevr’i oylamaya hazırlanıyor. Rastlantı mı?
Emperyalist planlarda hiç bir gelişme rastlantısal gitmiyor.Biz de rastlantılarla değil, tarihsel
bilincimizle hareket ediyoruz.
http://www.ataturk.org.uk/print.php?type=A&item_id=132
9/9

Benzer belgeler