Dişhekimi 62. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası

Transkript

Dişhekimi 62. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası
dişhekimi
haber
1
haber
dişhekimi
!
k
i
d
y
e
d
G(ö)rev
Binlerce sağlık çalışanı
iş bıraktı
Sağlıkta dönüşüm programına karşı, 16 dernek ve sendikanın öncülüğünde acil servis ve yoğun
bakım üniteleri dışında hastanelerde sağlık hizmeti verilmedi. İzmir’de gerçekleştirilen yürüyüşe
İzmir Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz’de destek verdi.
Türkiye genelinde binlerce sağlık çalışanı 13mart
günü iş bıraktı. İzmir’de de sağlık çalışanları, sağlık
sistemi ve personel politikasını protesto etmek için
iş bıraktı ve yürüyüş yaptı. Basmane Meydanı’nda
toplanan İzmir Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türk Sağlık Sen,
İzmir Aile Hekimleri Derneği, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD), Genel Sağlık İş
Sendikası ve Türk Hemşireler Derneği üyeleri sloganlarla İzmir Sağlık Müdürlüğü’ne kadar yürüdü.
Yürüyüşe İzmir Dişhekimleri Odası Başkanı Prof.
Dr. Ali Rıza Alpöz ile İzmir Eczacılar Odası Başkanı
Tuncay Sayılkan’da destek verdi. Sendika derneklerin pankartla flamalarını taşıyan sağlık çalışanları,
‘Sağlıkçıyız haklıyız kazanacağız’, ‘Birleşe birleşe
kazanacağız’ sloganları atarak İl Sağlık Müdürlüğü
önüne yürüdü.
Burada konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Op.
Dr. Suat Kaptaner, “Sağlık Bakanı’ndan, Maliye
Bakanı’ndan, Başbakan’dan randevu talep ettik,
ses gelmedi. Sadece bu eylemi yapacağımızı açıkladıktan sonra sayın Başbakan büyük bir müjde
verdi. Bazı basın organlarında maaşlara yüzde 50
8
zam gibi yansıtıldı. Ama burada bir gerçek var ki
bu yalandır. Saati 7.5 TL olan nöbet hizmetine yüzde 50 zam yaptılar 10 TL yaptılar, hepinize kutlu
olsun. Bir büyük müjde daha var, dediler ki ‘Siz zaten çılgın gibi çalışıyorsunuz. Robot gibi çalışıyorsunuz, ölecek gibi gözükmüyorsunuz, 70 yaşına
kadar çalışan’. Şimdi biz buradan sayın Başbakan’a
bir öneride bulunuyoruz. Ne maaşımıza zam yapma niyetiniz var, ne emekli maaşımıza zam yapma
niyetiniz var, ne çalışma ortamımızı düzeltme niyetiniz var bunu görüyoruz anlıyoruz da siz en iyisi,
bütün sağlık kuruluşlarının arka tarafına mezarlık
açın hepimizi oraya gömün’’ dedi.
dişhekimi
haber
9
haber
dişhekimi
“İç Güvenlik Paketi”ne
KARŞIYIZ
Hükümetin hazırladığı ve Kamuoyunda ‘İç Güvenlik
Paketi’ olarak bilinen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması hakkında Kanun Tasarısı
meclis gündemine gelirken, tasarıya tepkiler de sürüyor. İzmir’de bir basın toplantısı gerçekleştiren ve
aralarında İzmir Dişhekimleri Odası’nın da yer aldığı,
DİSK, KESK, TMMOB, Türk-İş, Birleşik Kamu-İş, İzmir
Barosu, İzmir Tabip Odası, İzmir Eczacı Odası, İzmir
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası ve İzmir
Veteriner Hekimler Odası, yasanın genel ve kalıcı bir
sıkıyönetim yasası olduğunu belirttiler. Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen
basın toplantısında kurumlar adına açıklamayı İzmir
Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi İlkay Karademirci Ülkü yaptı. Ülkü, açıklamasında tasarının iki
haftalık ertelemenin ardından meclis gündemine geldiğini ifade ederek şunları söyledi:
Bu yasa tasarısıyla;
• Polise ve jandarmaya, hâkim-savcı kararı olmaksızın
dilediği kişinin üstünü, eşya ve aracını arama,
• Dilediği kişiyi savcıya haber dahi vermeksizin gözaltına alma ve 48 saate kadar gözaltında tutma,
• Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine keyfi bir şekilde
müdahale etme ve bu eylemlere katılanlara karşı ateş
etme yetkisi veriliyor.
• Cumhuriyet Savcılarının yetkileri vali ve kaymakamlara devrediliyor.
Tasarının yasalaşması halinde, insan hak ve özgürlüklerini Anayasamıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi-
10
İzmir D
Odası’n işhekimleri
ın d
sendika a yer aldığı
ve me
örgütle
ri yasan slek
ın
ve kalıc
ı bir sık genel
ıyöne
yasası
olduğun tim
u
belirttil
er.
ne aykırı biçimde kısıtlayan vahim sonuçlar doğacaktır. Yasayla, hâlihazırda vatandaşa yeterli bir hukuki
güvence sağlamak bakımından zaten yetersiz olan
hâkim ve savcılar, tümüyle devre dışı bırakılmış, tüm
yetkileri polise ve idareye devredilmiş olacak. Ayrıca
başta toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı olmak üzere, birçok temel hak ve özgürlüğün kullanılması fiilen
imkânsız hale gelecek, polisin ateş etme yetkisi daha
da genişletilerek, halen her yıl ortalama 30 kişinin sokakta polis tarafından öldürüldüğü ülkemizde, polise
adeta katliam yapma yetkisi verilmiş olacaktır.
Bu yasa tasarısıyla, ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan
dikta yönetimine, muhalifleri sindirmek ve tek adam
diktasını tesis etmek üzere imkân tanınıyor, polis devletinin yasal zeminleri hazırlanıyor. Bunun ilk örneklerini yakın zamanda İzmir’de yaşadık. 13 Şubat Bilimsel,
Laik Eğitim Boykotu eylemleri sırasında onlarca kişi
keyfi bir şekilde gözaltına alındı, bir kişi Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı.
Bizler aşağıda imzası olan İzmir’deki meslek odaları ve
sendikalar olarak diyoruz ki;
Toplumsal güvenliğin sağlanması, özgürlükleri
ve insan haklarını kısıtlamakla değil, aksine daha
da geliştirmekle mümkündür.
Bu yasa, genel ve kalıcı bir sıkıyönetim yasasıdır.
Kabul etmiyoruz. Sonuna kadar direneceğiz.”
Açıklanan metne, DİSK, KESK, TMMOB, Türk-İş, Birleşik Kamu-İş, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, İzmir
Dişhekimleri Odası, İzmir Eczacı Odası, İzmir Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirler Odası ve İzmir Veteriner
Hekimler Odası imza koydu.
haber
dişhekimi
SGK Başkanı ile TDB
yöneticileri bir araya geldi
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Yadigar
Gökalp İlhan’ın daveti üzerine Türk Dişhekimleri
Birliği yöneticileri ile bir toplantı gerçekleştirildi.
SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan’ın makamında
gerçekleştirilen toplantıya TDB Genel Başkanı Prof.
Dr.Taner YÜCEL, Genel Başkanvekili Dr.Serdar SÜTCÜ, Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri Dr.Faik Serhat
ÖZSOY ve Tuncay SEVEN katıldı. Toplantıda koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerinin; genel sağlık
hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası ve iyi bir ağız diş
sağlığının en temel insan hakkı olduğu, bu nedenle
koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerine ülke yöneticilerinin eğilmesi ve önem vermesi gereken toplumsal nitelikteki en önemli sağlık hizmetleri olduğu
ifade edildi.
Toplantıda; koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerinin;
hem düşük maliyetleri hem de genel sağlık üzerin-
12
deki olumlu etkileri nedeniyle, ağız diş sağlığı hizmetleri sunumunda tedavi edici hizmetlere göre
öncelikli olarak tercih edilmesinin gerektiği dile
getirildi. Ağız ve diş sağlığını korumanın genel sağlığımızın korunmasında en önemli ve en birincil koşullardan biri olduğunun altını çizen Prof.Dr.Taner
YÜCEL, ağız enfeksiyonlarının; üst solunum yolları
hastalıklarına, zatürreye, diyabetten kardiyovasküler hastalıklara, eklem hastalıklarından ülsere hatta
erken doğum ve düşüklere kadar birçok hastalığın
tetikleyicisi olduğunu, global oral sağlığı tehdit
eden üçüncü ve en önemli hastalık olan ağız kanserlerinin ise en sık görülen kanser türleri arasında
ilk 10’da yer aldığını ifade etti.
dişhekimi
haber
SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan;
“Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu uygulamaları
sahiplenmesi gerek”
Türkiye’de Koruyucu Ağız Diş Sağlığı
Strateji Değerlendirmesi Projesi isimli
bir bilimsel çalışma başlatıldı
İyi bir ağzın genel sağlık harcamalarına olumlu yönde katkı yaparak kamu harcamalarını düşüreceğinin dile getirildiği toplantıda; Türk Dişhekimleri
Birliği’nin uzun vadede daha az harcama ile daha
çok fayda yaratacak koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerine yönelinmesi için, tedavi edici ve koruyucu
ağız diş sağlığı hizmetleri arasında bir fayda maliyet (cost benefit) analizi yapılması ihtiyacı bulunduğu düşünülerek Türk Dişhekimleri Birliği tarafından Türkiye’de Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Strateji
Değerlendirmesi Projesi isimli bir bilimsel çalışma
başlatıldığı ifade edildi. Söz konusu uzun vadeli
stratejik bir planlama kapsamında; tedavi edici ve
koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerinin maliyetlerini
ölçmek ve bulunacak seçenekler arasında, kamu
sektörü tarafından yapılan ağız diş sağlığı harcamalarına yönelik bir maliyet - fayda analiziyle somut
verilerin ortaya çıkarılacağı bilgileri verildi.
SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan ise Türk Dişhekimleri Birliği tarafından Türkiye’de Koruyucu Ağız
Diş Sağlığı Strateji Değerlendirmesi Projesi isimli
bu çalışmayı ilgiyle dinlediğini belirterek, projeyi,
bitirilmesinden sonra mutlaka görmek istediğini
belirtti. Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu uygulamaları sahiplenmesi gerektiğine vurgu yapan, İlhan
konuşmasında; kurumlar arası görüşmelerin sıklıkla yapılması gerektiğinin altını çizerek, SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından
organizasyonu yapılan SGK GSS Bilimsel Danışma
Kurulu’nda TDB`nin de yer almasını arzuladıklarını ifade etti. SGK Başkanı İLHAN, bu nedenle Kurulun 5 Şubat 2015 tarihinde yapacağı toplantıya
TDB’yi davet ettiklerini belirtti.
Belirlediği alt komisyonlar tarafından yapacağı çalışmalarla sağlık alanında politikalar oluşturarak
SGK`na danışmanlık yapacak GSS Bilimsel Danışma Kurulu`nda Türk Dişhekimleri Birliği sürekli yer
alacak, Kurul`un bu ilk toplantısına TDB’yi temsilen Genel Başkan Prof.Dr.Taner YÜCEL katıldı.
13
haber
dişhekimi
Ağız ve diş sağlığı
hizmeti sunulan
özel sağlık kuruluşları
hakkında yönetmelik yayınlandı
Eylem sürecine rağmen resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmelik tepkilere
neden oldu. Her gün Sağlık Bakanlığı’na yürüyüş düzenleyen dişhekimleri odalarının bu tepkisini
görmezden gelen ve önerileri göz ardı eden Sağlık Bakanlığı yoğun eleştirilere maruz kaldı.
Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti sunulan özel Sağlık
Kuruluşları Hakkında Yönetmelik resmi gazetede
yayınlarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik taslağının
ardından Türk Dişhekimleri Birliği ve bağlı odalar
eylem sürecine başlamıştı. Bir çok kez Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile görüşmek isteyen diş hekimlerinin isteği geri çevrilmişti. Özellikle mesleğin ticarileşeceğinin altına çizen TDB yayınlanan yönetmeliği
eleştirdi.
Türk Diş Hekimleri Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel,
bu yönetmeliğin ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin artık halk için daha pahalı olması anlamına geldiğini
hem de yapılacak tedavinin kalitesinin düşeceğini
söyledi.
Prof. Dr. Yücel “Öncelikle bu yönetmelik hazırlanırken meslek örgütüyle yani bizim birliğimizle diyaloğa girilmedi. Bu yönetmelik her şeyden önce hizmetlerin pahalılaşmasına ve niteliğinin düşmesine
neden olacak. Diş hekimleri Kar amacı gütmeden,
mesleki becerilerini kullanarak hastalarına sağlık
hizmeti götüren meslek grubudur. Yönetmelikte
diş hekimlerinin işçi durumuna gelecek. Bu yönetmelikte diş hekimi olmayanlar yüzde 49 oranında
ağız diş sağlığı merkezlerine ortak olabilme hakkına
sahip olacak. Bu bizim temelden karşı çıktığımız bir
şey. Kamudaki ağız diş sağlığı merkezlerinde giden
hasta sayısı arttı, hizmet sayısı arttı ama çok ciddi
şekilde verilen hizmetin niteliği sorgulanır hale geldi. Bu özele taşınacak. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde zaten her muayenehanede sorunların yüzde
95’ini giderilebilecek durumdadır o nedenle bu işin
özel büyük merkezlere kaymasının gereği yok. Bu
14
ne diş hekimlerine ne de vatandaşa yarayacak bir
uygulama değildir’’ dedi..
“STERİLİZASYON STANDARDI İSTEDİK
TUVALET STANDARDI GELDİ”
Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Tarık
İşmen yönetmelik hazırlanırken sterilizasyon standardı getirdiklerini ama bunun yerine tuvalet temizliği konusunda bir maddenin koyulduğunu belirtti.
TDB , birliğe bağlı odalar ve dişhekimlerinin yönetmelikte karşı çıktığı bazı başlıklar şunlar
3 Dış görüntüsü iyi ama hizmet kalitesi şüpheli
merkezler olacak
3 Binalarda asansör zorunluluğu getiriliyor. Mesela
bina 6 katlı ama ofisiniz giriş kattaysa yine de olduğunuz binada asansör bulunma zorunluluğu var
3 İnceleme denetleme ekiplerinde Diş Hekimleri
Odası’ndan temsilciler artık bulunmayacak. Daha
önce denetlemelerde oda temsilcileri yer alıyordu.
3 Deprem yönetmeliğine uygun binada muayenehane açılabilecek
3 Ağız ve diş sağlığı merkezlerinde 24 saat açık
olma imkanı getirilecek. Eğer bu olursa diş hekimlerinin çalışma süreleri uzayacak.
3 Eğer poliklinik açacaksanız 2 kadın, 2 erkek ve 1
engelli tuvaleti olmak zorunda
3 Tek kişilik muayenehaneler için en az 15 m2’lik
bekleme salonu şartı var
3 İşyeri açma ruhsatı istenecek. Ancak bu ruhsatı
alabilmek için kat maliklerinin hepsinin onayı aranacak
haber
dişhekimi
YÖNETMELİKTE NELER DEĞİŞTİ?
Ağız ve Diş Sağlığı Kuruluşları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Diş Hekimi Recep Eşkar, yeni yönetmeliği
yorumladı; “Bu yönetmelikle, diş hekimi sıkıntıları
tam olarak giderilmemiş olsa da sektöre yeni bir
açılım getirildi.”
Önceden Açılan Kuruluşlar Devam edecek
- Mevcut kuruluşlar herhangi bir kısıtlamaya tabi
tutulmadan B tipi olarak isimlendirilip aynı statüde
devam edeceklerdir. Yeni açılacak tüm kuruluşlar A
tipi olmak zorundalar ve bu yönetmeliğe göre ruhsatlandırılacaklar. Mevcut kuruluşlar ise yeni şartları
sağlamaları durumunda A tipi olabileceklerdir.
Diş Hekimleri Kurumları Miras Bırakabilecek
- Bu yönetmelikle diş hekimlerinin mirasçıları da düşünülerek, diş hekiminin ölümü halinde mirasçıların 5 yıl süre ile kurumu işletmesine izin verilecektir.
Engelli Vatandaşlarımız Daha İyi Hizmet Alacak
- Engelli hastaların tekerlekli sandalye geçişini kolaylaştırmak için girişe rampa asansör ve kapı geçişlerinde girişe uygun düzenlemeler yapılması zorunlu
hale getirilmiştir.
Merkezlere Diş Hekimi Olmayanlar da Ortak Olabilecek
- A tipi ağız ve diş sağlığı merkezlerine %49 ‘a kadar diş hekimi olmayan ortak alınabilecek, ancak A
tipi polikliniklere ve B tipi olan kuruluşlara sadece
diş hekimleri ortak olabilecektir.
Merkez Ve Poliklinik Açmak Artık Daha Zor
- Merkez açabilmek için en az 5 diş üniti ve 5 diş
hekimi gerekiyor.
- Poliklinik açabilmek için en az 2 diş üniti ve 2 diş
hekimi gerekiyor. Merkez açabilmek için girişten itibaren müstakil yer olması gerekiyor.
- Poliklinik açabilmek için binalarda ayrı bir giriş istenmektedir. Yoruma açık bir madde olan ayrı girişle bina girişi kastedilmekte ise poliklinik açılışını
oldukça zor hale getirmektedir.
- Hem merkez hem de poliklinik açabilmek için belediyelerden alınması zorunlu olan yapı kullanım izin
belgesi de yer açılmasını zorlaştırmaktadır. Özellikle
eski binalarda yer açılması neredeyse imkansız hale
gelmiştir. Merkezler için yeterli otopark ihtiyacının
karşılanması zorunlu hale getirilmiştir.
- Merkezlerde ameliyathane genişliği 30m2 ‘ye tavan yüksekliği ise 3 m’ye çıkarılmıştır.
- Muayenehane açılmasını zorlaştıran tek madde;
bodrum kat dâhil 4 ve daha fazla kata sahip binalarda, muayenehane giriş katta değil ise binada
asansör olması şartı getirilmiştir.
Yeni açılan Merkez Ve Polikliniklere Getirilen Kolaylıklar
- Merkezlerin 24 saat açık olma zorunluluğu kaldırılmıştır. Muayenehane diş hekimleri hariç özel
kuruluşlarda çalışan diş hekimleri aynı il sınırları içerisinde birden fazla yerde çalışabileceklerdir. Kanunun ilgili maddesine göre üst sınır yoktur.
- Merkezlerin ameliyathanelerini artık kurum dışından gelen diş hekimleri tarafından da kullanılabilecektir. Böylece diş hekimleri genel anestezi ihtiyacı
olan hastalarının tedavilerini yönlendirmek yerine
kendileri yapabilecektir.
- A tipi Merkezler kurum içlerinde diş laboratuvarı
açabilecekler.
Tabelalarda Artık İstenilen İsim Kullanılabilecek
- Başvuru sırasında diş hekimleri odasından alınması zorunlu olan tabela uygunluk belgesi istenilen
belgelerden çıkartılmıştır. Diş hekimleri odasından
hekimler sadece oda kayıt belgesi alacaklardır. Böylece bazı illerde uygulanan tabelalarda Türkçe isim
zorunluluğu da kalkmıştır. Çünkü bu uygulama bakanlığın değil bağlı olunan odaların uygulamalarıydı.
Eczaneler Gibi Diş Hekimlerinin de Tabelası Olacak
- 8 saatten fazla çalışan poliklinik ve merkezlerin
asgari 50x70 cm boyutlarında mavi zemin üzerine
beyaz diş remi bulunan ışıklı tabela asmaları zorunlu hale getirilmiştir
Reklam ve Tanıtımda Kavram Karmaşası
- Reklam ve tanıtımla ilgili kavram karmaşası devam
etmekte ancak tanıtım yapılabileceği ile ilgili şöyle bir
madde bulunmaktadır; “Sağlık kuruluşları ağız ve
diş sağlığını koruyucu ve geliştirici nitelikte bilgilendirme yapabilir. Sağlık kuruluşları bu madde hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla açılışı,
hizmet alanların ve sunduğu hizmetler ile ilgili
konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilir ve ilan verebilir.”
- Tabela ve tanıtımla ilgili daha önceki yönetmelikte
bulunan kapatma cezası 1 yıl içerisinde 3 kez uyarı
4. tekrarda 2 gün kapatma şeklinde değiştirilmiştir.
Denetimde Önemli Değişiklikler Oldu
- Oda temsilcisi artık denetim ekibinde yer almayacaktır.
- Muayenehaneler de yılda en az bir defa denetlenecektir.
- Cezalar genellikle idari para cezasına dönüştürülmüştür. Ceza miktarı kurumun aylık cirosundan belirli yüzdeler alınması şeklinde uygulanacaktır.
15
haber
dişhekimi
Yönetmeliğe
dava açıldı
3 Şubat 2015 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları
Hakkında Yönetmelik’in yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle TDB tarafından dava açıldı.
Türk Dişhekimleri Birliği tarafından 9 Mart 2015
tarihinde Danıştay’da açılan davada ülkemizde ve
dünyada genel olarak dişhekimliği hizmetlerinin
nasıl sunulduğu, bu hizmetin ülkemizde kamu dışında sunulmasına ilişkin kural ve uygulamalar ile
Sağlık Bakanlığı’nın bu alanda yönetmelikle düzenleme yetkisinin sınırlarına ilişkin bilgi verildikten
sonra 3 Şubat 2015 tarihinde Yönetmeliğinin çıkartılmasına ilişkin sebepler paylaşıldı ve başlıklarla
hukuksal değerlendirmeler yapılarak ilgili hükümlerin öncelikle yürütmesinin durdurulması, sonra da
iptali istendi.
Türk Dişhekimleri Birliği tarafından yapılan
açıklamada dava ile ilgili şunlara yer verildi
Sağlık kuruluşlarının sermaye konulup kâr beklenen ticaret müesseselerine dönüştürülmesi an-
16
lamına gelen, bu yönüyle dişhekimliğinin etik ve
mesleki kurallara sıkı sıkıya bağlı kalarak ve sadece
hastanın yararını gözeterek yapılmasında önemli
tahribata yol açabilecek nitelikteki ağız diş sağlığı
merkezlerine, dişhekimi olmayanların ortak olabilmesine olanak sağlayan düzenleme, Yönetmeliğin
ana düzenlenme sebebidir. Yönetmelik taslağının
ortaya çıktığı ilk andan itibaren dişhekimleri, Odalar ve Birliğin kesinlikle olmaması gerektiğini Bakan
düzeyinde de ifade ettiği bu kuralın; hiçbir değişiklik yapılmadan Yönetmelikte yer bulması Yönetmeliğin neden değiştiğine ilişkin soruların da cevabını
oluşturmaktadır. Bu hüküm kamu kuruluşları dışında dişhekimliği hizmet sunumunu önemli ölçüde
değiştirme ve en önemlisi toplumun nitelikli ağız
diş sağlığı hizmetine yaygın ve güvenilir biçimde
erişme hakkına ciddi zarar verebilecek niteliktedir.
Dava dilekçesinde; dişhekimliğinin temel hizmet su-
dişhekimi
num yeri olan muayenehaneler aleyhine getirilen,
muayenehanelerin açılmasını ya da buralarda çalışacak olanları kısıtlayan düzenlemelerin de iptali
istenmiştir. Bu çerçevede muayenehanelerin açılmasında bildirimi yeterli sayan yasal düzenlemeye
karşın ruhsatname düzenlenmeden faaliyet gösterilememesi, muayenehanede çalışabilecek kişilerin
sınırlandırılması, müşterek muayenehanede diş
ünitinin ortak kullanılamamasına, açıldığı binanın
kat adedine göre muayenehane zeminde de kurulsa binada asansörün zorunlu tutulmasına, “resmi
çalışma saati” dışında çalışmayı nöbet olarak niteleyip muayenehanede ancak ruhsatında yazılı saatler
arasında hizmet verilebileceğine, yangına karşı önlemlerin alındığına ilişkin belgeden yapı kullanımı
izin belgesi zorunluluğuna ve muayenehane ölçekli
planının yetkili mimar tarafından çizilmesi şartına,
muayenehanede bulundurulması zorunlu cihazların asgari standart yerine optimal olarak belirlenmesinin sağlık hizmetinin sunulmasındaki etkileri
tartışılarak hizmet sunumunun niteliğini artırmaya
yönelik olmayan düzenlemeler ortaya konulmuştur.
Muayenehane ile ilgili azami sınırlamaya gidilirken
poliklinik ve merkez şeklinde kurulan sağlık kuruluşlarına ise şube açmaktan, çalışanlara birden çok
sağlık kuruluşunda çalışma izni verilmesine kadar
pek çok düzenleme ile zincir sağlık kuruluşlarının
yaratılmasına olanak veren; birden çok yerde çalışılma konusunda da Odanın iznini aramayan düzenlemeler de davaya konu edilmiştir.
Poliklinik ve merkezlerde muayene odalarının mutlaka gün ışığıyla aydınlatılmasının zorunlu tutulmasından, üç kişinin çalıştığı poliklinikten 5 tuvalet 2
soyunma-giyinme odası isteyen, poliklinik ve ağız
diş sağlığı merkezlerinde yangına karşı önlemlerin
alındığı, binanın depreme dayanıklılığı ve yapı kullanım izni belgelerini isteyen düzenlemeler de sağlık hizmet sunumuyla ilgisiz olması ve ülkemizdeki
özellikle eski yapılarda bu belgelerin sağlanmasının
imkansız olması sebebiyle pek çok yerde sağlık kuruluşu açılacak bina bulunamayacağı ya da yeni binaların yaratacağı maliyetin sağlık hizmetine yansıyacağı; dolayısıyla sağlık hizmetinin yaygın ve en az
maliyetle sunulabilmesini kısıtlayacağı gerekçesiyle
dava konusu yapılmıştır.
Yönetmelikte sağlık kuruluşlarında nöbet usulüyle
hizmet sunulması düzenlenmiş ancak bu sürede
hizmet sunacak dişhekimi ve diğer çalışanların haklarının korunmasını sağlayacak herhangi bir düzenleme yapılmamış olması da çalışanlar ve hizmete
etkisi boyutuyla değerlendirilmiştir.
Sağlık Bakanlığı’nın yetkisi olmamasına karşın ta-
haber
bela ile ilgili düzenleme yapılmasından tanıtım adı
altında reklam yapılmasına zemin oluşturulmasına;
sokak ismi değiştiğinde ruhsatın yenilenmesinden,
poliklinikte varlığı şart olmayan sterilizasyon ünitesinin olmaması durumunda hizmet alım sözleşmesi
istenmesine, ülkemizde yeterli sayıda olmamasına
karşın üç dişhekimine bir diş teknikerlerinin şart
koşulmasından, belli bir marka cihazın sağlık kuruluşunda zorunlu tutulmasına ve poliklinikte 5
ünitten fazla bulunduğunda panoramik röntgenin
zorunlu tutulmasına kadar ayrıntı niteliğindeki bir
kısım düzenlemeler de hukuka uygunluk ve hizmetin nitelikli olarak yürütülmesine katkısı bağlamında tartışılmıştır.
Diğer yandan, teknik inceleme ve denetim ekiplerinin oluşturulmasında dişhekiminin hakları koruyacak olan Dişhekimleri Odası temsilcisine yer
verilmemiş olması, denetim periyodunun muayenehane ile ağız diş sağlığı merkezinde aynı belirlenmesi ve denetimin rehberlik fonksiyonu gözetilerek bildirimli gerçekleştirilmesine ilişkin herhangi
bir hükme yer verilmemiş olması da, düzenlemenin
yapılmasında hizmet sunumunun geliştirilmesinin
gözetilmediğini ortaya koymaktadır.
Sağlık kuruluşlarına uygulanacak yaptırımlar da
dengesiz belirlenmiştir. Dişhekimi olmayan birinin
hizmet sunduğu saptandığında sağlık kuruluşu
10 gün kapatılırken dişhekiminin doktora belgesini uzmanlık belgesi gibi sunduğu anlaşılırsa sağlık kuruluşu 3 ay kapatılmaktadır. Her ne kadar iç
dengesinde çeşitli sorunlar barındırsa da ayrıntılı
bir yaptırımlar dizgesi oluşturulmuş iken; Yönetmeliğin bir torba maddesiyle, toplumun ya da sağlık hizmeti alanların sağlığını olumsuz etkileyeceği
düşünülen durumların varlığı gibi oldukça soyut bir
gerekçeyle Valiliğe sağlık kuruluşunu geçici olarak
kapatma yetkisi verilmiş olması da kabul edilemeyecek bir düzenleme olarak değerlendirilmiştir.
Diğer taraftan; Akademik Mesleklerin hemen tamamında geçerli olan sürekli eğitimin, dişhekimliğinde de önemli olduğu kuşkusuzdur. Akademik
bilginin ‘yarılanma ömrü’ ve dişhekimliği teori ve
uygulamasındaki bilimsel gelişmeler dikkate alındığında, lisans eğitimindeki bilgiyle bir ömür boyu
etkin dişhekimliği hizmeti sunulamaz. Bu bakımdan, sürekli mesleki eğitim yönetmelikle zorunlu
tutulamazsa da en azından mesleki gelişim eğitimlerini teşvik eden, destekleyen bir takım hükümlere
Yönetmelik’te yer verilmesi mümkün ve gereklidir.
Bu yönde en küçük bir hükmün bulunmamasından
dolayı Yönetmeliğin tamamı “eksik düzenleme sebebiyle” hukuka aykırıdır.
17
haber
dişhekimi
Yönetmelik ile ilgili bilgilendirme
toplantısı gerçekleştirildi
03 Şubat 2015 tarihinde 29256 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Özel Ağız ve Diş Sağlığı
Hizmetleri Sunan Kuruluşlar hakkındaki Yönetmelik” ile ilgili bilgilendirme
toplantısı gerçekleştirildi. İzmir Dişhekimleri Odası (İZDO) seminer salonunda gerçekleştirilen sunuma çok sayıda
meslektaşımız katıldı. İZDO Yönetim
Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz ve Odamız Avukatı Arzu Ayşe
İşseven’in gerçekleştirdiği sunumda,
İstanbul’da yapılan Türk Dişhekimleri Birliği başkanlar konseyi toplantısı
sonrası yönetmelik hakkında yaşanan
gelişme ve bu yönetmelik sonrası meslektaşlarımızı nelerin beklediği paylaşıldı. Kişisel verilerin yeniden gönderilmesinin gündeme getirildiği e-nabız
sistemi hakkında bilgilerin de verildiği
sunumda meslektaşlarımız arasında
bilgi alışverişinde de bulunuldu. İZDO
Başkanı Prof. Dr. Alpöz İl Sağlık Müdürlüğümüz ile yapılan görüşme ve sonuçları da meslektaşlarımıza aktardı.
18
dişhekimi
haber
Ağız ve diş sağlığı
kuruluşları sınıflandırıldı
Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğe göre, ağız ve diş sağlığı kuruluşları,
A ve B tipi sağlık merkezi, A ve B tipi poliklinik olarak hizmet verecek işte ayrıntılar...
Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yürürlüğe girmesi
ile birlikte Ağız ve diş sağlığı kuruluşları, A ve B tipi
sağlık merkezi, A ve B tipi poliklinik olarak yeniden
sınıflandırıldı.
A Tipi
3 A tipi ağız ve diş sağlığı merkezi, mesleğini serbest
icra etme hak ve yetkisi olan birden fazla diş hekimi,
uzman ortaklığı en az yüzde 51 olan kuruluşlar olarak belirlendi. A tipi ağız ve diş sağlığı merkezinde
en az 5 diş üniti yer alması gerekecek.
3 A tipi poliklinik ise en az iki diş hekimi tarafından
müştereken açılabilen ve işletilebilen, hizmet birimleri doğrudan birbiriyle bağlantılı şekilde oluşturulan
kuruluşlar olacak. A tipi poliklinikte en az iki diş üniti
bulunması gerekiyor.
B Tipi
3 Bu yönetmelikten önce ruhsatlandırılan ve en az
iki diş hekimi tarafından müştereken işletilen sağlık
kuruluşları B tipi poliklinik, yine bu yönetmelikten
önce ruhsatlandırılan mesleğini serbest icra etmek
hak ve yetkisi olan birden fazla diş hekimi, uzman
ortaklığı tarafından işletilen sağlık kuruluşları B tipi
ağız ve diş sağlığı merkezi olarak çalışacak.
3 Poliklinik ortaklarından tek diş hekimi kalması halinde üç ay içinde diş hekimi ortak bulamazsa faaliyetlerine son verilecek.
Ağız ve diş sağlığı merkezi bünyesinde hiçbir surette
başka amaca yönelik işyeri bulunamayacak
3 Ağız ve diş sağlığı merkezi bünyesinde hiçbir surette başka amaca yönelik işyeri bulunamayacak ve
içerisindeki bir bölüm, başka bir amaçla faaliyet göstermek üzere üçüncü kişilere kiralanamayacak veya
devredilemeyecek. Hasta ve hasta yakınları ile çalışanlara hizmet vermek üzere kafeterya, kantin gibi
birimler ise işletilebilecek.
3 A tipi poliklinik müstakil binada değilse ayrı bir
poliklinik girişi bulunması, hizmet birimlerinin aynı
binada, doğrudan birbiriyle bağlantılı ve bitişik olması gerekecek.
3 Muayenehanelerde her diş hekimi için ayrı muayene odası bulunması kaydıyla aynı dairede birden fazla diş hekimi muayenehane faaliyeti gösterebilecek.
Bu durumda her bir diş hekimi için ayrı ruhsatname
düzenlenecek.
Diş hekimi sayısı asgari sayının altına düşen ağız ve
diş sağlığı merkezleri ile polikliniklere eksikliğini gidermesi için üç ay süre verilecek
3 Poliklinik ile ağız ve diş sağlığı merkezlerinde tam
zamanlı görev yapacak bir diş hekimi mesul müdür
bulunacak. Mesul müdür, sadece bir poliklinik veya
sağlık merkezinde müdürlük görevini üstlenebilecek.
3 Mesul müdür, sağlık kuruluşunun faaliyeti ve denetimiyle ilgili her türlü işlemde İl Sağlık Müdürlüğü
ve Sağlık Bakanlığının birinci derecede muhatabı
olacak. Mesul müdür idari işlerde bizzat, tıbbi işlemlerde ise diğer diş hekimleri ve ilgili uzman tabiplerle
birlikte sorumluluk taşıyacak. Mesul müdürün idari
işlerinden, sağlık kuruluşunun faaliyetinden ve sunulan sağlık hizmetinin gerektirdiği alt yapı imkanlarının sağlanmasından, işleten sorumlu olacak.
3 Diş hekimi sayısı asgari sayının altına düşen ağız
ve diş sağlığı merkezleri ile polikliniklere eksikliğini
gidermesi için üç ay süre verilecek. Bu süre sonunda
eksikliğini giderememesi halinde ağız ve diş sağlığı
merkezinin faaliyeti en fazla iki yıl süreyle, polikliniğin ise en fazla bir yıl süreyle faaliyeti durdurulacak.
Bu sürelerin bitiminde eksikliğin giderilmemesi halinde sağlık merkezi veya polikliniğin ruhsatnamesi
iptal edilecek.
3 Poliklinik ve sağlık merkezlerince, ruhsatlarında
yazılı olmak kaydıyla resmi çalışma günlerinde sekiz
saatten az olmamak üzere belirlenen sürede hizmet
sunulacak. 24 saat kesintisiz hizmet verilebilecek.
3 Ağız ve diş sağlığı merkezleri yılda en az iki defa,
poliklinikler ve muayenehaneler ise yılda en az bir
defa hizmete esas yönden denetlenecek.
19
haber
dişhekimi
Gezi davasında
gönüllü sağlık hizmetine
açılan dava reddedildi
Sağlık Bakanlığı’nın talebiyle, gezi
parkı olayları sırasında gönüllü
sağlık hizmeti verdikleri için
Ankara Tabip Odası (ATO) üye
ve yöneticileri hakkında açılan
davanın son duruşması 20 Şubat
tarihinde Ankara’da görüldü.
İlk duruşması 30 Eylül 2014, ikinci duruşması 23
Aralık 2014’te gerçekleştirilen davanın üçüncüsü, 20 Şubat 2015`de Ankara 23. Asliye Hukuk
Mahkemesi`nde görüldü. Ankara 23. Asliye Hukuk
Mahkemesi, ruhsatsız sağlık hizmetleri verdiği gerekçesiyle ATO yönetiminin düşürülmesi talebini
reddetti.
Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası yöneticileri, Tabip Odaları, sendikalar, meslek ve sivil toplum örgütü temsilcileri, yurtdışından gelen hekim
örgütlerinin temsilcileri, milletvekilleri ve hekimler,
duruşmanın görüleceği Ankara Adliyesi önünde sabah saatlerinden itibaren bir araya geldiler. TTB ve
ATO yöneticileri tarafından yapılan ortak açıklamayı, ATO Başkanı Prof. Dr. Çetin ATASOY okudu. Yapılan açıklamada; “Yargılanan Ankara Tabip Odası
değil, iyi hekimlik değerleridir! Saldırı hekimlere
değil, halkın sağlık hakkınadır!” denildi.
Davada ATO’ya yurtdışı ve yurtiçinden
büyük destek geldi
Sağlık Bakanlığı’nca, Ankara Tabip Odası Yönetim
ve Onur Kurullarının görevden alınması ve yerlerine yeniden seçimle belirlenecek üyelerin getirilmesi talebiyle açılan davada bakanlık; Ankara Tabip
20
Odası’nın gezi parkı olayları sürecinde sağlık birimleri kurarak hizmet sunduğunu ve ayrıca bu birimlerde ilk yardım hizmeti alan hastalarla hizmet
sunan sağlık çalışanlarına ilişkin bilgileri paylaşmayı
reddettiğini söylüyordu.
Duruşmaya; Türk Dişhekimleri Birliği adına Genel
Başkanvekili Dr.Serdar SÜTCÜ, TMMOB Başkanı
Mehmet SOĞANCI, Türkiye Barolar Birliği Başkanı
Metin FEYZİOĞLU, eski Çankaya Belediye Başkanı
Bülent TANIK, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel
Sekreteri Dr. Metin BAKKALCI, Kaya GÜVENÇ,
Dünya Tabipler Birliği, Norveç Tabipler Birliği ve Avrupa Birliği Daimi Hekimler Komitesi adına Björn
HOFTVED ile İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü
(PHR) temsilcisi Dede DUNEVANT, CHP Milletvekilleri Aylin Nazlı AKA, Levent GÖK, Mahmut TANAL,
Orhan DÜZGÜN, HDP Milletvekili Demir ÇELİK, de
destek verdi.
CHP’li milletvekilleri Levent Gök ve Aylin Nazlıaka ile
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu tanık
olarak dinlendi. Tanıklar ifadelerinde, Gezi sürecinde gönüllü hekimlerin verdiği sağlık hizmeti nedeniyle yüzlerce ölümün meydana gelmesinin engellendiğini belirtti. Tanıkların dinlenmesinin ardından,
dava hakimi davanın reddedildiğini açıkladı.
haber
dişhekimi
‘’Utanç davası son erdi’’
Davanın sona ermesinin ardından, bir açıklama yapan ATO Başkanı Prof. Dr. Çetin ATASOY, ATO’nun
Gezi olayları sırasında yaralananlara “izinsiz”olarak
yardım ettiği gerekçesiyle açılan davanın reddedildiğini belirterek, “Bu bize bir kez daha gösterdi ki,
iyi hekimler yargılanamaz” diye konuştu. Hekimlerin acil durumda ihtiyacı olanlara yardım etmek için
kimseden izin almaya ihtiyaçları olmadığını belirten
ATASOY, “Bu aslında gönüllü bir hekimlik hizmeti
değil, zorunlu bir hekimlik hizmetidir. Bizim mesleki etiğimiz de bunu zorunlu kılar. Bundan kaçınmak
mesleki etik açısından suçtur aslına bakarsanız” diye
konuştu. ATASOY, yargı kararının da bunu ortaya
koyduğunu belirtti.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İLHAN da,
“Bu duruşma üç şeyi net olarak ortaya çıkarmıştır.
Tanıkların ifadeleri net olarak ortaya koymuştur ki;
Gezi olayları sırasında polis şiddeti sonrası yaralanan
yurttaşlara ilk yardım hizmeti vermek için kılını bile
kıpırdatmamıştır ve açık biçimde yaralanan yurttaşlarımızın aleyhine ayrımcılık yapmıştır. İkincisi, İnsanlık yararına hekimlik yapmak suç ilan edilemez.
Ankara’daki duyarlı hekimler, polis şiddetinden dolayı yaralanan yurttaşların yardımına koştular, kimi
zaman sokakta, kimi zaman kurulan sağlık noktalarında yaralananlara yardım ettiler. Bunun da engellenemeyeceğine karar verildi. Ayrıca, insanlık yararına
hekimlik ile iyi hekimlik değerleriyle toplumun buluşmasını önlemek için açılmış bir davaydı bu. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı özünde buydu. Bunun da
yapılamayacağı ortaya çıktı. Siyasi otoritenin bunu
suç ilan edilmesinin bir karşılığı yoktur. Bu davanın
reddedilmesi hukuk adına çok önemlidir.” dedi.
Antalya’da sahte
dişhekimine hapis cezası
Antalya 16.Asliye Ceza Mahkemesi; eğitimi, diploması, ruhsatı olmaksızın dişhekimliği mesleğini icra ederek kendisine gelen hastaların dişlerine muayene ve müdahalede bulunduğu ispat
edilen M.Ç isimli şahsı, hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme; suçun işlendiği tarih 2008 yılı olması
itibarıyla sanık M.Ç’nin ispat edilen 1219 sayılı
kanuna muhalefet eylemine uyan ve lehine olan
5728 sayılı yasadan önceki haliyle 1219 sayılı ya-
sanın 41.maddesi uyarınca suçun işleniş şekli ve
özellikleri ile sanığın suç kastı ve saikini dikkate
alarak, takdiren 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
Mahkeme, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
62.maddesi gereğince takdirden 1/6 oranında
indirim yaptı ve diplomasız dişhekimliği hizmeti
sunduğu ispat edilen şahıs hakkında temyiz
yolu açık olmak üzere 10 ay hapis cezası verdi.
21
haber
dişhekimi
TDB delege
seçimleri yapıldı
Odamız birlik delege adaylarının belirlenmesi için genel kurul
gerçekleştirildi, genel kurulun ardından delege seçimleri yapıldı.
3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Kanunu’nun 7.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “delege sayılarının” belirlenmesi hakkındaki düzenleme Anayasa
Mahkemesi’nin 27.10.2011 tarihli kararı ile iptal
edilmişti. İptal kararından sonra yapılan kanuni düzenlemeyle Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 19.11.2014 kabul tarihli 6569 sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’la 3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği
Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrası değiştirilmiş
22
ve üç ay içinde Oda Genel Kurulu’nun toplanması ile
delege seçimlerinin yapılması zorunluluğu getirilmişti. 6569 sayılı Kanun’la değişik 3224 sayılı Türk Diş
hekimleri Birliği Kanunu hükümleri uyarınca, İzmir
Dişhekimleri Odası Genel Kurulu 21 şubat tarihinde
Türk Diş hekimleri Birliği Genel Kurul Delege adaylarını belirlemek üzere toplandı. 22 şubat tarihinde ise
oda konferans salonunda Genel Kurul Delegesi seçimleri gerçekleştirildi. Genel Sekreter Ersin Atınel’in
konuşmasıyla başlayan Genel Kurul’da, öncelikle
oylama ve önerilerle Divan Kurulu belirlendi. Ortak
dişhekimi
öneri üzerine; Divan Başkanlığı’na............, Divan
Başkan Vekilliği’ne....... ve Katip üyeliklere.............
ile............ seçildi. Genel Kurul İzmir Diş hekimleri
Odası Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz’ün açılış konuşmasıyla devam etti. Alpöz, dişhekimliğinin gün
geçtikçe zor koşullarda yapıldığını ve yönetmelikte
yapılan değişikliklerle; mesleğin ticarileştirildiğini,
meslek örgütüyle hekimlerin arasının açılmak istendiğini söyledi. Diğer görüş ve önerilerin sunulduğu
konuşmaların ardından TDB Genel Kurul Delege
adaylarının belirlenmesine geçildi. 24 adayın gösterildiği Genel Kurul, Başkan Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz’ün
kapanış konuşmasıyla son buldu. TDB Genel Kurul
Delege adaylarının belirlendiği Genel Kurul’dan sonra 22 Şubat 2015 Pazar günü seçimler gerçekleştirildi. İki listenin katıldığı seçimlerde, Bayraklı İlçe Seçim
Kurulu’nun bildirdiği rakamlara göre 247 kişi oy kullandı. 246 oy geçerli olurken bir oy geçersiz sayıldı.
haber
TDB 15.Olağan Genel Kurulu tarihi belirlendi
Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile
delege seçimlerine yönelik kanun değişikliğinin
TBMM tarafından zamanında yapılmaması sonucu Odaların 2014 Nisan ayında gerçekleştirdikleri
Olağan Genel Kurullarında delege seçimleri yapılamamış, buna bağlı olarak 2014 Ekim ayı içerisinde
yapılması gereken TDB Genel Kurulu’da gerçekleştirilememişti.
Birliğe bağlı dişhekimleri odaları; kanunun yayımlandığı 26 Kasım 2014 tarihinden itibaren 3 ay içerisinde gündemi delege seçimleri olan Genel Kurullarını, 26 Şubat 2015 tarihine kadar tamamladılar.
1 Mart 2015 tarihinde İstanbul`da toplanan TDB
Merkez Yönetim Kurulu ve Dişhekimleri Oda Başkanları Toplantısı`nda, TDB 15.Olağan Genel
Kurulu`nun 8-9-10 Mayıs 2015 tarihlerinde yapılması kararlaştırıldı.
23
haber
dişhekimi
Olağanüstü Başkanlar Konseyi
toplantısı İstanbul’da gerçekleştirildi
Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin görüşülmesi
amacıyla Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ile Oda Başkanları, 1 Mart 2015
tarihinde olağanüstü gündemle İstanbul’da bir araya geldi.
Olağanüstü Başkanlar Konseyi Toplantısında
aşağıdaki gündem maddeleri ele alındı.
1. 3 Şubat 2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Ağız Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık
Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Değerlendirilmesi,
2. Sağlık Emek ve Meslek Örgütlerinin 13-14 Mart
2015 İş Bırakma Eyleminin Değerlendirilmesi,
3. TDB Akademi Yönergesinin Tanıtımı ve Tartışılması,
4. 20 Mart Dünya Oral Sağlık Günü Ağız Diş
Sağlığı Parlamentosu Toplantısı,
5. Sağlık Bakanlığı E-Nabız Projesi.
Toplantı sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde;
“Yönetmeliğin katkıya bütünüyle kapalı hazırlanış
şekli, iktidarın anti demokratik zihniyetinin mesleğimize yansımasıdır. Kendi içinde bile tutarsız olan
yönetmeliğin iptali için demokratik ve hukuki tüm
haklarımızı kullanacağımızı belirtiriz” denildi.
Toplantı sonrasında sonuç bildirgesi yayınlandı
Öncelikle kalemiyle, sözleriyle ve en zor durumlarda aldığı tutumlarla onurumuz olan Yaşar KEMAL’i
saygıyla anıyoruz.
Biz Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları
olarak ağız diş sağlığı hizmetlerinin genel sağlığın
ayrılmaz bir parçası olduğunu sürekli belirtmekteyiz.
Çağdaş ülkelerde olduğu gibi kamudan ve özelden
verilen hizmetler için uzun vadeli sağlık politikaları
belirlenmesi şarttır. Ne yazık ki 3 Şubat 2015 tarihinde yayınlanan yönetmelikle “fertlerin ve toplumun sağlığını koruma maksadı” bir kenara bırakılarak bambaşka amaçlara hizmet edilmektedir.
Bu yönetmelikle;
• Toplumun, ağız ve diş sağlığı hizmetlerine ulaşması daha da pahalılaşacak ve zorlaşacaktır
• Dişhekimlerinin mesleklerini uygulama özgürlükleri kısıtlanacaktır.
• Sermaye, ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan kuruluşlara girerek sağlığı ticarileştirecektir.
24
• Sağlıkta tekelleşmenin önü açılarak dişhekimleri
işçileşecektir.
• Meslek kuruluşumuzun yetkilerini budanarak etkisizleştirecektir.
Halbuki bu yönetmelik, 25000 dişhekiminin temsilcisi olan Türk Dişhekimleri Birliği ile birlikte çalışılarak mesleğimizin ve toplumun beklentilerine en
uygun şekilde hazırlanabilirdi.
Yönetmeliğin katkıya bütünüyle kapalı hazırlanış
şekli, iktidarın antidemokratik zihniyetinin mesleğimize yansımasıdır. Kendi içinde bile tutarsız olan
yönetmeliğin iptali için demokratik ve hukuki tüm
haklarımızı kullanacağımızı belirtiriz.
Bu anlayış yine “özgürlükleri koruma” adı altında iç
güvenlik paketi olarak da kendini göstermektedir.
Getirilmek istenen bu düzenlemeler, özgürlükleri
korumayı değil baskıyı ve susturmayı hedefleyerek
bizi çağdaş dünyadan her geçen gün uzaklaştıracaktır.
Sağlık Bakanlığı’nın yapmış olduğu yanlış uygulamalar karşısında, Türk Dişhekimleri Birliği olarak tüm
sağlık meslek örgütleri ile birlikte, sağlık emekçilerinin haklarına ve toplumun sağlık hakkına sahip
çıkmak için 13-14 Mart’ta g(ö)revdeyiz.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne sayılı günler varken gittikçe artan kadına şiddet olaylarını açık olarak kınıyoruz. Şiddetin önlenmesi için yapılacak
tüm çalışmalara ve atılacak her adıma biz Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları olarak en
büyük desteği vereceğimizi belirtiyor, saygılarımızla
kamuoyuna beyan ediyoruz.
dişhekimi
haber
25
haber
dişhekimi
Sağlık Bakanlığı
kişisel sağlık verilerini
toplamada kararlı
Daha önce Sağlık Net 2 sistemi ile kişisel
sağlık verilerini sağlık kuruluşlarından
isteyen Sağlık Bakanlığı Anayasa
Mahkemesi’nin ilgili maddelerinin
iptalinin ardından yeni yollara başvurdu.
Dişhekimleri, hekimler ve sağlık
kuruluşlarına gönderilen genelge ile
hastaların bütün bilgilerinin e-Nabız
Sağlık.Net Online adı altında
Bakanlığa gönderilmesi istendi.
Daha önceki Sağlık Net 2 sisteminin adı e-Nabız
Sağlık.Net Online olarak değiştirilerek genelge ile
sağlık kuruluşlarına genelge ile bildirildi.
Daha önceki sistem için veri isterken, sağlık hizmetlerinin planlanmasında kullanılacak deniliyordu;
şimdi ise hastalar veya hekimleri kendi bilgilerine
erişebilsin gerekçesiyle isteniyor . Hastanın zaten
elinde olan, Hasta Hakları Yönetmeliği gereği örneğini alabileceği ya da istediğinde sağlık kuruluşunun bilişim sisteminden erişebildiği verinin merkezileştirilmesi görünen amacı boşa çıkartıyor.
TDB genelge ile ilgili kamuoyuna açıklama yaptı
Hasta bilgilerinin toplanması, işlenmesi ve paylaşılması için Sağlık Bakanlığı’nın yıllardır sürdürdüğü
çabaya yeni bir halka eklendi. Bakanlık 2015/5 sayılı
bir Genelge yayınladı. Dişhekimleri, hekimler ve sağlık kuruluşlarına gönderilen bu Genelge ile hastaların
bütün bilgilerinin Bakanlığa gönderilmesi isteniyor.
26
Daha önceki Sağlık Net 2 sisteminin adı
e-Nabız Sağlık.Net Online olarak değiştirilmiş.
Mevzuat ise yok!
Daha önceki sistem için veri isterken, sağlık hizmetlerinin planlanmasında kullanılacak deniliyordu;
şimdi ise hastalar veya hekimleri kendi bilgilerine
erişebilsin gerekçesiyle isteniyor veriler. Hastanın
zaten elinde olan, Hasta Hakları Yönetmeliği gereği örneğini alabileceği ya da istediğinde sağlık
kuruluşunun bilişim sisteminden erişebildiği verinin
merkezileştirilmesi görünen amacı boşa çıkartıyor.
Diğer yandan, sosyal güvenceden yararlananlar
bakımından hastaya yapılan tıbbi işlemler kamu
kaynağının kullanımının kontrolü sebebiyle Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) sisteminde zaten kayıtlı olması da Bakanlığın görünen amacının haklı olmadığını ortaya koyuyor.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığı’nın hastaların verilerini, ne
kadar ulvi amaç gösterirse göstersin; kaydetmesi,
dişhekimi
işlemesi ve paylaşması hukuka aykırı ve suçtur. Çünkü bu işlemlerinin hukuki dayanağı yoktur.
Kişilerin sağlık hizmeti almak için verdiği bilgiler,
sağlık sorunlarının niteliği ve tedavi için yapılanların
tamamı kişisel veridir. Bu veriler, niteliği gereği hassas veri olarak nitelenen çok özel bilgilerdir.
Anayasa’nın 20. maddesi gereğince “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
Sağlık Bakanlığı’nın veri toplaması için iki kez yasal düzenleme yapıldı ikisi de Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildi. Benzer bir düzenleme içeren Elektronik Haberleşme Kanunu hükmü de yine
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Sağlık Bakanlığı’nın veri toplamakta kullandığı Sağlık Net2 Sistemine veri gönderilmesini zorunlu tutan
Genelge açıkça hukuka aykırı bulundu ve Danıştay
tarafından yürütmesi durduruldu. Aynı şekilde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hastaların avuç içi izinin
okutulmasını zorunlu tutan Genelgesi de Danıştay
tarafından durduruldu ve dayanak düzenlemenin
iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruldu.
Yargı kararlarında kişisel veriler ve bunlarla ilgili düzenlemelerin nasıl yapılması gerektiği ayrıntılarıyla
ifade edilmiştir:
Anayasa`nın 20. maddesi, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan anayasal güvenceyi,
kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde
veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği şeklinde belirtmiştir. Dolayısıyla bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin, çerçevesi çizilmiş, açık, anlaşılabilir,
kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli ve özel hayatlarını ilgilendiren veri, bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı
korunmasını olanaklı hâle getirilmesi gerekmektedir. (Anayasa Mahkemesi Kararı 2.10.2014 tarih ve
2014/149 E. 2014/151 K. R.G.:1.1.2015-29223)
haber
Anayasamız gereğince hiç kimse kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Ortada Sağlık Bakanlığı’na hastaların verilerin toplayıp kaydetme, işleme ve paylaşma izni veren; bu
verilerin toplanması, korunması ve gerektiğinde
silinmesiyle ilgili yöntemi tanımlayan herhangi bir
yasa yoktur. Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı ise Meclis’te görüşülmeyi beklemektedir.
Yeni bir mevzuat oluşturulmadan, Sağlık
Bakanlığı’nın hasta verilerini toplaması, işlemesi,
paylaşması mümkün değildir. Sağlık kuruluşlarının
hasta verilerini Bakanlığa göndermelerini gerektiren bir yasal düzenleme de yoktur. Yasası olmayan
bir Genelge ile bu derece hassas veriler toplanamaz. Dişhekimleri ve sağlık kuruluşları evrensel ve
ulusal normlarla korumakla yükümlü oldukları hasta sırlarını Bakanlığın basit bir genelgesiyle paylaşamazlar. Bu verilerin paylaşılması için hastanın açık
rızasının yanı sıra konu, kapsam ve çerçevesi açıkça
düzenlenmiş yasa olmalıdır. Bütün bunlardan sonra
yapılacak paylaşımın da amacın haklı kıldığı sınırlılıkta olması gereklidir. Bakanlığın Genelge’sinde ise
bunların hiçbirine uyulmamaktadır.
Meslektaşlarımızı hasta sırrını korumakla İdarenin
baskısına uğramak arasında tercih yapmaya zorlayan bu Genelge derhal geri çekilmelidir. Bütün
bu hususlar Sağlık Bakanlığı’na iletilerek, Sayın
Bakan’ın 13.12.2013 tarihinde Anadolu Ajansına
ifade ettiği “Kişinin özel sağlık bilgilerinin, hekimi
dışında paylaşılmasını doğru bulmadığı”na ilişkin
beyan ve “…kişinin kimliği lazım değil sağlık bilgileri lazım. O nedenle, şimdi yeni çalışmamız kişiyi X
olarak görebilmek…” şeklindeki söz de hatırlatılmış
ve Genelge’yi acilen geri çekmesi istenmiştir. Diğer
yandan hukuka aykırı Genelge’nin yürütmesinin
durdurulması ve iptali için dava hazırlıklarımızı sürdürmekteyiz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
27
İZMİR
DİŞHEKİMLERİ
ODASI
haber
TÜRK DİŞHEKİMLERİ BİRLİĞİ
dişhekimi
r
a
u
h
m
u
a
y
bsempoz
izdo
28
www.izdokongreleri.com
dişhekimi
haber
iZDO Uluslararasi
bahar sempozyumu
sosyal programıyla da fark yaratacak
Türkiye’nin en büyük kongrelerine imza atan İzmir Dişhekimleri Odası bu yılın ilk organizasyonunu farklı bir konseptte gerçekleştirecek. İZDO Uluslararası Bahar Sempozyumu
adıyla düzenlenen organizasyon Green Nature Diamond Hotel’de Marmaris’te yapılacak.
İzmir Dişhekimleri Odası her yıl gerçekleştirdiği
uluslararası organizasyonlara bir yenisini ekliyor.
Geçtiğimiz aylarda başarıyla gerçekleştirdiği 21.
Uluslararası Bilimsel Kongre ve Sergisi’nin ardından bu yılın ilk organizasyonun da farklı bir konsept uygulayacak. İZDO Uluslararası Bahar Sempozyumu adıyla gerçekleştirilecek organizasyon
sosyal ağırlıklı programıyla yine fark yaratacak.
Sponsor desteğini Dentsply, Dimsan Dental, GC,
Gülsa, Heraeus Kulzer, Mis Dent, Paşa Dental,
Quintessence Yayıncılık ve Tokuyama Dental’in
üstlendiği Recro Turizm tarafından organizasyonu
yürütülecek sempozyum Marmaris’in doğa ile iç
içe bulunan otellerinden Green Nature Diamond
Hotel’de gerçekleştirilecek.
Yerli ve yabancı akademisyenlerin de yer alacağı
bilimsel programın da yoğun olacağı sempozyumda; Bilimsel içerikte endodonti, restoratif ve estetik dişhekimliği, periodontoloji ile implant konularında sözlü sunumlar ve kurslara yer verilecek.
Ayrıca Dt. Engin Taviloğlu tarafından bir Workshop ve Teorik ve pratik uygulamalı yoga eğitimi
düzenlenecek. Sempozyum kapsamında 10`a
yakın ulusal ve uluslararası konuşmacı, mesleğimizde bilimsel ve teknolojik yenilikleri meslektaşlarımızla paylaşacaklar.
29
haber
Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz; “Hem bilimsel hem de
sosyal paylaşımlarla bir arada olacağız”
Sempozyum ile ilgili ilk duyuruda açıklama yapan
İzmir Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz, Ülkemizin cennet köşesi
Marmaris’de, bu yıl turizme açılan Green Nature Diamond Hotelde, ultra herşey dahil sistem ile meslektaşlarını ağırlayacak olmanın heyecanını yaşadıklarını
belirterek şunları söyledi; ‘’Soğuk geçen bir kışın
ardından güneşin içimizi ısıtmaya başladığı bahar
aylarında böylesi güzel bir mekanda hem bilimsel
hem de sosyal paylaşımlar ile yazın hayalini kuracak,
zengin bilimsel sunumlar ile bilgilerimizi tazeleyecek,
hep birlikte hoş vakit geçirip eğleneceğiz. 1-3 Mayıs’ı
ajandanızda şimdiden kapatınız’’ dedi.
Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Sevtap
Günbay; “Sempozyumumuzun bilimsel
olduğu kadar sosyal açıdan da
doyurucu olmasını planlıyoruz”
İZDO Uluslararası Bahar Sempozyumu Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Sevtap Günbay ise ilk duyuruda; ‘’Yıllardır süren başarıları ve devamlılığı
ile kongrecilikte sesini duyuran, İzmir Diş Hekimleri Odası öncülüğündeki kongrelerimize 1-3 Mayıs 2015 tarihinde yapılacak olan Uluslararası Bahar Sempozyumu ile devam ediyoruz. Odamızın
30
dişhekimi
çalışmaları ile birlikte sizlerinde değerli katılımıyla
bu sempozyumu da başarı ile tamamlamayı amaçlıyoruz. Bilimsel içerikte endodonti, restoratif ve
estetik dişhekimliği, periodontoloji ile implant konularında sözlü sunumlar ve kurslara yer verilmiştir.
Sempozyumumuzun bilimsel olduğu kadar sosyal
açıdan da doyurucu olmasını planlıyoruz. Karanlık
kış günlerinin bitmesi ile birlikte bahara merhaba
demek hepimizin özlemidir. Dilerseniz bilimi, güneşi, denizi ve tatili bir arada Marmaris Green Nature
Diamond Oteli’nde yakalayalım’’ dedi.
Mesleğimizle ilgili önemli konularda
kurslar düzenlenecek
Bilimsel ve teknolojik yenilikleri, gelişmelerin de yer
alacağı kurslar üç gün boyunca gerçekleştirilecek. İlk
gün Biyoaktif Endodontik materyaller Doç. Dr. Ilgın
Akçay, ikinci gün Ölçü materyalleri ve ölçü yöntemleri Prof. Dr. Övül Kümbüloğlu, Kök kanal tedavisinde
temel Prof. Dr. Baybora Kayahan, Travmatik dental
yaralanmalar Prof. Dr. Lars Andersson- Prof. Dr. Ece
Eden, üçüncü ve son gün ise Vestibül derinliği arttırma 5 GUADA ve serbest diş eti grefti teknikleri Prof.
Dr. Korkud Demirel, Kök kanallarının şekillendirilmesinde güncel yaklaşımlar: Elektronik apeks bulucular
Ni-Ti döner ve resiprokal sistemler, Dr. Mehmet Emin
Kaval eğitmenliğinde gerçekleştirilecek.
dişhekimi
haber
meni) eşliğinde teorik ve pratik uygulamalı yoga
çalışması yapılacak.
Sempozyumda her şey dahil sistem olacak
Poster sunumları yer alacak
Poster sunumları 01 Mayıs 2015 Cuma günü saat
15:00’te fuaye alanında bulunan poster standlarına kitapçıktaki poster numarasına göre asılacak
ve 03 Mayıs 2015 Pazar günü saat 11:00’de posterler kaldırılacak. Poster kabul koşullarını www.
izdokongreleri.com adresinden öğrenilebilinecek.
Poster jürisinin değerlendirmesi sonucunda 1. 2.
ve 3. lük ödülü kazanan poster sahiplerine ödülleri
gala yemeğinde verilecek.
Bilimsel Sempozyum kayıt hizmetleri 01 Mayıs 2015
Cuma günü saat 08:30’dan itibaren otel lobisinde
başlayacak. Kayıt yaptırmış olan katılımcılar, lobideki kayıt bölümünden yaka kartı ve çantalarını almak
suretiyle toplantı salonuna girebilecekler. Bilimsel
program, katılım sertifikası, sempozyum yayınları,
sempozyum çantası, sergi ziyareti, herşey dahil
(all inclusive) açık büfe kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri, yerli ve standart yabancı alkollü içecekler,
alkolsüz içecekler sempozyum kayıt bedeline dahil
olacak. Günü birlik katılan meslektaşlarımız ise katıldıkları gün bitimine kadar bilimsel program, sergi
ziyareti, 08:00 - 18:30 saatleri arası otelin tüm yiyecek içecek imkanlarından sınırsız faydalanabilecek.
Sempozyum katılımcıları 01 - 03 Mayıs 2015 tarihleri arasında Sempozyum Merkezi salonlarında
düzenlenen sergiyi yaka kartlarını göstererek, sektörle ilgili olanlar kimliklerini ibraz ederek ücretsiz
ziyaret edebilecek.
Sempozyum sosyal aktivitelerle de fark yaratacak
İzmir Dişhekimleri Odası Uluslararası Bahar Sempozyumu farklı sosyal aktivitelerle de fark yaratacak. Birinci günün programı sonunda Ritim Atölyesi gerçekleştirilecek. Atölye çalışması, her biri
50 kişilik ve 45 dakikadan oluşan 2 seans şeklinde
yapılacak. Atölyeye 1 eğitmen ve 2 eğitmen yardımcısı eşlik edecek. Katılımcılara atölyede kullanılacak farklı enstrümanlar hediye edilecek. Her
enstrüman için farklı ritimler öğretilecek ve sonrasında tüm katılımcılar hep birlikte bu enstrümanları çalacaklar. İkinci gün programı bitiminde T-Shirt
Tasarım Atölyesi yapılacak. Katılımcılara tasarlanan
t-shirtler hediye edilecek, ayrıca belirlenecek bir
tema ile katılımcılar serbest tasarım yapacaklar.
Sempozyumun ikinci günü Gala yemeği de düzenlenecek. Organizasyon yorgunluğunun biraz olsun
atılacağı, Blue Note Orkestrası ve sürpriz bir sanatçının sahne alacağı gecede keyif dolu anlar yaşanacak.
Son güm ise bilimsel program sonrası Yoga etkinliği gerçekelşecek. Dişhekimi Dilek İmre (Yoga Eğit-
31
bölge haber
dişhekimi
Isparta Dişhekimleri Odası
Bilimsel Etkinlikleri devam ediyor
Isparta Dişhekimleri Odası, her yıl ağız diş sağlığı
adına önemli programlar düzenlemeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda yapmış olduğu istihdam garantili kurslar, ağız diş sağlığı taramalarının yanında
Hamilelerde Ağız Diş Sağlığı, Hükümlülerde Ağız
Diş Sağlığı gibi daha bir çok projeyi de gerçekleştiren Isparta Dişhekimleri Odası 2015 yılına da yoğun etkinlikler ile başladı.
07 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirdiği ilk Bilimsel
Etkinlik ile meslektaşlarımıza zengin bilgi desteği
sunmaya başlayan Isparta Dişhekimleri Odası 2015
yılının henüz ilk üç ayı içerisinde olmamıza rağmen,
üç ayda beş Bilimsel Etkinlik yaparak yoğun bir tempo içinde olduğunu gözler önüne seriyor.
SDÜ Dişhekimliği Fakültesi ve SDÜ Tıp Fakültesi
bünyesinden akademisyenlerin sunumlarıyla gerçekleştirilen etkinliklere Isparta ve Burdur’daki
meslektaşlarımızın yanı sıra farklı illerden de katılım
gerçekleşiyor.
Isparta Dişhekimleri Odası’nın 04 Mart 2015 tarihinde yapılan son bilimsel etkinliğine SDÜ Dişhekimliği Fakültesi Dekanı Hakan Türkkahraman
konuşmacı olarak katkıda bulunurken ‘Güncel Ortodontik Tedavi Yaklaşımları ve Gelecek Projeksiyonu’ konulu sunumu ilgiyle takip edildi.
Oda Başkanı Hüdayi Kartöz yaptığı değerlendirmede, Yönetim Kurulu olarak yoğun bir çalışma
prensibine sahip olduklarını ve etkinliklerin yıl
boyu süreceğini ifade etti. Toplum Ağız Diş Sağlığı Projesi kapsamında da hazırlıklarının olduğunu
söyleyen Kartöz, Isparta merkezde bulunan İMKB
32
İlkokulu’nda 01 Nisan – 22 Nisan 2015 tarihleri
arasında 21 günlük bir eğitim vereceklerini belirtti.
Oda Başkanı Hüdayi Kartöz, meslektaşlarımıza yönelik etkinlikleri de yine meslektaşlarımızın istekleri
doğrultusunda yapmaya devam edeceklerini söyledi. Kartöz önümüzdeki dönem içerisinde yapılacak
olan etkinlikler hakkında da bilgi verdi. İşte Isparta
Dişhekimleri Odasının önümüzdeki dönemde yapacağı bilimsel etkinlikler: 18 Mart 2015 tarihinde
‘Kardiyovasküler Hastalıklar ve Dişhekimliği’, 01
Nisan 2015 tarihinde ‘İmplant Cerrahisinde Anatomik Yapıların Korunması’, 15 Nisan 2015 tarihinde
ise ‘Diş Hekimliğinde İntegratif Tıp Uygulamaları’
Yapılacak bilimsel etkinlik konularının yanı sıra farklı etkinlik programları üzerinde de çalıştıklarını söyleyen Kartöz, Sosyal sorumluluk bilinci ve bilimsel
yaklaşımlar ile toplum ağız diş sağlığına ve meslektaşlarımıza katkı sunmaya devam edeceğiz dedi.
dişhekimi
bölge haber
Manisa Dişhekimleri Odası
Genel Kurul ve delege seçimleri yapıldı
Manisa Dişhekimleri Odası’nın 15. Olağan Türk Dişhekimleri Birliği Delege
Genel Kurulu ve seçimleri, 14 Şubat
2015 tarihinde Manisa Dişhekimleri
Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Açılış ve saygı duruşu ile başlayan 15. Olağan Türk Dişhekimleri Birliği Delege Genel Kurulu, Başkan Sevgül
Bora’nın açılış konuşması ile başladı.
Konuşmanın ardından Mustafa Ziya
Özer’in başkanlığında Övünç Atadil,
Nilgün Akgün ile Buket Sönmez’in yer
aldığı divan oluşturuldu.Genel Kurula
sunulan adayların listesinin okunması,
dilek ve önerilerin tartışılması ile genel
kurul sona erdi. Seçimde ise Türk Dişhekimleri Birliği Delegeliğine Mustafa
Ziya Özer, İlknur Simav, Övünç Atadil,
Özay Erdoğan ve Saadet Yılmaz seçildi.
Uşak Dişhekimleri Odası tarafından
düzenlenen seminere yoğun katılım oldu
Uşak Dişhekimleri Odası tarafından 21 - 22
Şubat 2015 tarihlerinde düzenlenen “Hangi
İmplant nerede? Ne zaman?‘’ konulu seminer
Afyon,Aydın,Isparta’dan hekimlerinde eklenmesiyle 50 kişilik katılımla gerçekleştirildi. Konuşmacı olarak Uzm. Dr. Orhun Bengisu ve Uzm.
Dr. Bahadır Şatana’nın konuşmacı olarak katıldıkları bilimsel toplantı oldukça verimli geçti.
Sabah 9.30 ‘da başlayıp akşam 20 ‘ye kadar süren toplantıdan katılımcılar memnun ayrıldılar.
İlk gün Uzm.Dr. Bahadır Şatana’ nın gerçekleştirdiği canlı cerrahi programın daha da verimli
olmasını sağladı. İlk gün saat 20.00 sıralarında
biten etkinliğimizin ardından hekimlerimiz ve
eğitmenlerimiz akşam yemeği için Uşak Ramada
otelde buluştular. İkinci günde etkinliğimiz sabah 9:00 dan akşam 18:00’ e kadar tüm hızıyla
devam etti.TDB tarafından 11 kredi ile kredilendirilen etkinliğin katılımcılar için verimli olduğu
söylendi. Seminerin sonunda konuşmacılarUzm.
Dr. Orhun Bengisu ve Uzm.Dr. Bahadır Şatana’ya
plaketleri Uşak Dişhekimleri Odası Başkanı Dt.
İ.Bilgin ERDEM tarafından takdim edildi ayrıca
tüm katılımcılarımıza sertifikaları verildi.
33
haber
dişhekimi
Odamızın tiyatro sahne
çalışmaları devam ediyor
Mesleğimizin rutinlerinden sıyrılabilmek, o dört duvar arası koşuşturmalarımızdan sıyrılma
ve bir hobi ile ilgilenme aslında bizlerin klinik çalışmaları için bir recharge kendini yenileme
olayı olsa gerek. O nedenle de tüm meslektaşlarımıza meslek uygulamalarında her gün yeni
bir heyecanla çalışmak istiyorlarsa, bir hobi çalışmasına gönül vermelerini öneririz. Odamız
bünyesinde çalışmalarına devam eden tiyatro grubu adına ...... ve ..... yağmur ile görüştük
Bir süredir dişhekimleri odasında, tiyatroya
gönül veren meslektaşlarımızla birlikte çalışmalar yapıyorsunuz. Öncelikle, gönüllü olarak
meslektaşlarımıza herhangi bir karşılık beklemeden eğitmenlik yaptığınız için size ne kadar
teşekkür etsek azdır. Bizim sizi buradaki çalışmalarınızdan gördüğümüz şekliyle, bir tiyatro
sevdalısı olduğunuzu söyleyebiliriz sanırım.
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Kısaca
bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Öncelikle ben de bu güzel sözleriniz için size teşekkür ederim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki biz
devlet tiyatrosu sanatçıları olarak, nerede kim bir
tiyatro yapıyorsa oraya yardım etmeyi asli görev biliriz. Ben asli görevimi yapıyorum aslında. Kendimi
34
tanıtmaya gelince, ben Sedat Şenoğlu. 10 yıldan
beri devlet tiyatroları bünyesinde çalışmalarımı sürdürüyorum. Fakat 1971’den beri tiyatronun içindeyim. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde rol, sahne,
konuşma sanatı tekniği gibi dersler verdim. Yine
Erzurum’da devlet tiyatroları bölge müdürlüğü yaptım. Van’da güney doğu Anadolu bölgesi müdürlüğü yaptım. Şimdi İzmir’de görevliyim. Meslektaşınız
Ahmet CESUR benim akrabam. Bir gün bana odada amatörce tiyatro çalışmalarının başlatılmak istendiğini, yardımcı olabilirsem meslektaşları adına
çok mutlu olacağını söyledi. Böylece onun aracılığı
ile bu oluşuma katıldım. Yalnız bir şartım vardı, kesinlikle karşılığında bir bedel almayacaktım. Özgür
çalışabilmem için bu koşul benim için çok değerli.
dişhekimi
Ailenizde tiyatro ya da sanatın başka dalları
ile ilgilenen var mı?
Benden önce yoktu, benden sonra var :) Eşim
devlet tiyatrolarında suflörlük yapıyor. Oğlum Erzurum- Atatürk Üniversitesi oyunculuk mezunu,
yeni mezun oldu. Kızım da tiyatrocu olacağım diye
tutturdu:) Ayrıca akrabam olduğu için aileden derseniz Ahmet’in kızı Yağmur var. Burada çalışmalarımızda biliyorsunuz yardımcım.
Tiyatroya ilginiz ilk nasıl başladı? Tiyatroyla
tanışmanız nasıl oldu? Hayatınızda tiyatroyu
seçmenizin sebebi neydi?
Daha önce de belirttiğim gibi 1971 yılında
Kırklareli’nin Pınarhisar kazasında doğdum. Buradaki halkevinde tiyatro oyunları sergilenirdi ve bu
oyunlarda doktordan öğretmene herkes rol alırdı.
Burada bir tiyatro oyunu sergilenecekti. Bu oyunda
bir çocuk rolü için bana teklifte bulundular. Ben de
10 yaşındaydım, tiyatro ile ilgili hiçbir şey bilmiyordum ama çıkıp oynadım. Ertesi gün tbabamın verdiği 5 kuruşla arkadaşımla pastaneye gidip içi boş
denen, ağza atılınca hemen eriyen bezelerden aldık. Pastane sahibi beni oyundan hatırladı ve bana
bir tane daha içi boş hediye etti. Ben de o gün
bir tane içi boş sayesinde tiyatrocu olmaya karar
verdim. Şimdi düşündüğümde hala verdiğim karar
adına mutluyum çünkü biz aslında çocukluğumuzdan beri içimizde var olan oynama güdüsünü her
gün yaşıyoruz, her gün kral oluyoruz, soytarı oluyoruz ve çok zevk alıyoruz, üzerine bir de para da
veriyorlar, alkışlanıyoruz da. Ben bu her gününden
çok keyif aldığım mesleği 43 yıldır yapıyorum.
43 yıldır tiyatro ile ilgileniyorsunuz. Daha önce
tiyatronun değişik aşamalarında görev aldığınızı belirtmiştiniz. Oyuncu, yönetici, eğitmenlik, ve sizin ekleyebileceğiniz başka konumlar
var mı, şu anki göreviniz, çalışmalarınız…?
Oyun yazmaktan tutun da, devlet tiyatrolarında ve
özel tiyatrolarda oyun yönetmek, eğitmenlik görevleri aldım. Tiyatronun insan gelişimine katkıları
üzerine çalıştım. Tiyatronun ilgilenmediğim bir dalı
kalmadı diyebilirim. Şu anda müdürlük ya da danışmanlık gibi idari görevlerimi tamamladım, İzmir
devlet tiyatrolarında sanatçı olarak görevliyim.
Diş hekimleri ile böyle bir tiyatro çalışmasına
katılmak için Ahmet Bey sizi nasıl teşvik etti?
Daha önce de belirttiğim gibi tiyatro yapılmak istenen yerde bulunmak benim görevim. Ben yıllardan
haber
beri hep amatör dişhekimi olduğumu söylüyorum.
Diş sorunlarım nedeniyle diş kliniğine abone oldum.
Profesyonel oyuncuyum ama amatör dişhekimiyim.
Henüz kimse bana dişini yaptırmadı. Bir insan pek
çok diş tedavisi görmüş olabilir ama bu tedavi yapabileceği anlamına gelmez. Bundan hareketle bir
insan pek çok tiyatro oyunu görmüş olabilir ama
bu tiyatro eğitmenliği yapabileceğini göstermez.
Tiyatro eğitmenliğinin bu işin psikolojik yönünü de
bilen, eğitimcilik yetisine sahip insanlara bırakılması
gerekir. Bu nedenle ben nerede bir tiyatro çalışması
olursa oraya gönüllü olarak gidiyorum, yanlış tedaviler olmasın diye. Diş hekimleri ile çalışmanın bana
da farklı bir bakış açısı kazandıracağına inanıyorum. Ben de bir şeyler öğreniyorum, verdiğimden
daha fazlasını almaya çalışıyorum.
Tiyatro grubunun kurulma sürecinden biraz
bahseder misiniz? Nasıl bir program uyguluyorsunuz? Çalışmalarınızı nerede ve nasıl yapıyorsunuz? Sahne provası yapabiliyor musunuz?
Çalışma grubumuzda 10-12 kişiyiz. Toplam 4 oyun
çıkartmayı hedefliyoruz bu sebeple 4 gruba ayrıldık. Çünkü yoğun iş trafiği sebebiyle bir kişi bile
gelemese oyun aksayacağı için böyle bir yöntem
geliştirmeyi uygun gördük. Oynayacağımız oyunları
orijinal haline göre kısalttık. Oyunlarımızın temel
konusu kadın erkek ilişkileri. Uzun zamandır bu çalışmaları devam ettiriyoruz. Her pazartesi toplanıp
oyunları çalışıyoruz ama sadece bir gün yetmiyor.
Genellikle Diş Hekimliği odasında toplanıyoruz ama
ihtiyaç duyduğumuzda bir kişinin muayenehanesinde de toplanarak prova yapabiliyoruz. Şu anda kullanmakta olduğumuz bir sahnemiz yok ama sahne
sıkıntısı çekmiyoruz çünkü gerekli olduğunda her
ortamı sahne olarak kullanabiliriz.
Tiyatro grubu ile ulaşmak istediğiniz hedefleriniz, amaçlarınız nelerdir?
Diş hekimleri gibi pozitif bilimlerle uğraşan insanların hem kendilerini tanımaları hem de koltuğa
oturan insanların yerine kendilerini koyabilmeleri
için bu tarzda sanat dallarıyla ilgilenmelerinde fayda olduğuna inanıyorum. Pozitif bilimlerle uğraşan
insanlarda duygu kayıpları görüyorum, duygularını
saklamak, duygularını dışa vurmamak gibi... Doğuştan gelen duygu ve davranış şekilleri giderek
baskılanıyor. Bu sebeple diş hekimlerinin de hem
kendisini hem de karşısındaki insanı tanımak için
duygusal taraflarını açığa çıkartan tiyatro gibi bir
sanat dalıyla uğraşmalarının kendileri ve meslekle-
35
haber
ri adına faydalı olduğunu düşünüyorum. Özellikle
koltuktaki kişinin canını daha az acıtabilmeleri için
:) Bir de tiyatro ile ilgilenen meslektaşlarınızı sahnede izlediğinizde kıskanmanızı istiyorum, çünkü
bu arkadaşlarınız kendi zamanlarından fedakarlık
ederek çok güzel bir şey yapıyorlar.
Sahnelemeyi düşündüğünüz oyunlar var mı?
Sizi ve çalışan meslektaşlarımızı sahnelerde izleme şansımız olacak mı?
27 Mart Dünya Tiyatrolar gününde çalıştığımız bu
4 oyunu sahnelemek istiyoruz. Yine dergimiz aracılığıyla bu oyunların ne zaman nerede sergileneceğini duyuracağız size.
Çalışmalarınızda başarılar dileriz. Son olarak
bizim aracılığımızla duyurmak istedikleriniz
var mı?
Ben dişhekimleri ile birlikte olmaktan memnunum.
Meslektaşlarınızla çalışmaktan mutlu oluyorum.
YAĞMUR İÇİN
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben Yağmur Cesur. 1990 İzmir doğumluyum.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Oyunculuk Bölümünde son sınıfta okuyorum.
Baban diş hekimi, meslektaşımız Ahmet
Cesur’un kızısınız. Babanın söylediğine göre
sen de öncelikle sağlıkla ilgili okular tercih etmişsin. Sonradan tiyatroyu seçmenin sebebi
neydi , nasıl oldu yaşamındaki bu yön değişikliği?
Oyunculuk bölümünde eğitim almaya başlamadan
önce sağlık meslek lisesi ebelik bölümünü bitirdim.
Önce üniversite olarak da sağlıkla ilgili bir bölümde
okudum. 9 Eylül Tıp Fakültesine bağlı Laboratuar
Teknisyenliği Yüksek Okulunu bitirdim. Fakat aklımda hep tiyatro vardı. Tiyatro aslında benim her
zaman istediğim bir meslekti. Tiyatro grubunun da
Hocası olan Sedat Şenoğlu aynı zamanda akrabam. Ben 9-10 yaşlarındayken beni bir gün oyununa çağırdı. Kendisiyle birlikte çalışmamızda, tiyatroyu severek yapabileceğimi fark etmem de böyle
başladı. Lisede tiyatro bölümü okumak istedim ancak sadece özel liselerde tiyatro bölümü vardı. Bu
sebeple de bir tercih yapmam gerekiyordu, sağlık
ile ilgili bölümler bana daha yakın geldi. Bebekleri
dünyaya getirmenin ve yeni insanlarla tanışmanın
keyifli de olabileceğini düşündüğüm için Sağlık
meslek lisesi ebelik bölümünü okumaya karar verdim. 4 sene lise döneminde ebelik eğitimi aldım.
36
dişhekimi
Fakat farklı şeyler yapmak istediğimi ve yapacağım
mesleğin beni daha farklı bir şekilde heyecanlandırmasını istediğimi fark ettim. Tiyatroda her gün yeni
bir karaktere bürünüyorsun, sürekli farklı oyunlar
oynuyorsun. Hep çocuk kalabiliyorsun ve bu bence çok güzel bir şey. Lise döneminde zaten tiyatro
dersi alıyordum. Dokuz Eylül Üniversitesi oyunculuk
bölümünü iki defa denedim olmadı, üçüncü seferde oldu, iyi ki de kazanmışım.
Ailenizde de tiyatro ya da sanatın başka dalları ile ilgilenen var mı? Sanırım Sedat Hoca ile
de akrabasınız?
Sedat Hoca benim akrabam. Onun dışında tiyatro
ile ilgilenen başka akrabamız yok. Sedat Hocanın
eşi de devlet tiyatrolarında görevli. Babamın bir
başka teyzesinin kızı Devlet Opera ve Balesinde sanatçı, bir diğeri İstanbul’da müzik öğretmeni, keman sanatçısı.
Diş hekimlerinin tiyatro komisyonuna katılman ve bu oluşuma destek vermen nasıl oldu?
Babam Ahmet Cesur, kendisi de diş hekimi ve
Buca’da bir poliklinik işletiyor. Sedat Hoca ile de
teyze çocukları. Babam bana diş hekimliği odasında tiyatro grubu kurulduğundan ve destek olabilirsem mutlu olacağından bahsedince programımın
çok yoğun olduğunu ancak zaman ayırabildiğim
kadar destek olabileceğimi söyledim. Sonra bir Pazar günü Sedat Hoca beni arayarak yarın geliyor
musun diye sordu, benim başlama tarihinden tam
olarak haberim yoktu aslında, o dönemde de bir
oyun yetiştirmeye çalışıyorduk. Bu şekilde destek
vermeye başladım. Zamanım olduğunca, zaman
yaratmaya uğraşarak destek amaçlı gelmeye çalışıyorum.
Sahnede tiyatro ile ilgili bizimle paylaşmak istediğin unutamadığın bir anın var mı?
Üniversite 1. Sınıftayım. O zamanlar sadece dekor
değiştiriyoruz, henüz oyunlarda oynamaya başlamadık. Ben yanlış yerde yanlış dekor çıkartıp, salonun ortasında ışığa yakalanıp, üstüne üstlük geri
giderken de elimde kazan ile beraber düşmüştüm.
Gerçekten eğlenceli bir anı benim aklımda kalan.
Tiyatro ile ilgili henüz yolun başındasın. İleride
hayatında kendini tiyatro ile ilgili nerede görüyorsun? tiyatroya dair hedeflerin nelerdir?
Günümüze baktığımızda Türkiye’de tiyatroya dair
çok ileriyi görebilecek durumda değiliz maalesef.
Tiyatrolar kapatılıyor, diziler de çok fazla tutmuyor
artık. Açıkçası şu anda ileriye dair hiçbir şey düşü-
dişhekimi
haber
nemiyorum ama bir film ya da reklamda oynayabilirim. Tiyatroda devam edebilmeyi çok isterim ama
bu durumda çok fazla bir umut göremiyorum.
İzmir’de tiyatro çok az ama bu tiyatrolara destek
verilirse neden olmasın, biz bir şeyler başlatabiliriz
belki, İzmir’de bir şeyler başlatabilmeyi çok isterim…
Bizlere yardımcı olduğunuz için odamız adına teşekkür ediyoruz. İleriki mesleki yaşantınızda, önünüzün açık olmasını dileriz, her şey gönlünüzce
olsun.
Tiyatro grubunda çalışan Meslektaşlarımızdan gelen ropörtaj yazıları ve grubun çalışmalarının resimleri ilave edilecek
37
evvel zaman izmir’de
dişhekimi
İzmir’in sıfır noktasınd
a
h
i
r
a
t
n
e
l
e
s
yük
Merhaba sevgili dostlar. Bu sayımızda güzel İzmir’imizin önemli objelerinden biri
olan, İzmir’e sembol olmuş, İzmir denince akla ilk gelen bir simgesel değerinin
tarihine; İzmir saat kulesinin tarihine ışık tutacağız.
Asil ÖZGÜR
(Profosyonel Turist Rehberi)
Her daim kalabalıktır saat kulesinin çevresi. Yerli ve
yabancı turist grupları; tarihi kemer altı çarşısının esnafı ve çarşıya alışverişe gelen insanlar; resmi kurumlarda işi olan vatandaşlar kısacası Konak’ta işi olan
herkesin mutlaka önünden geçtikleri bir yapıdır saat
kulesi. Kimisi bu simgenin altında fotoğraf çeker;
bazısı önünden geçerken kafasını kaldırıp şöyle bir
bakar; bir kısmı da sadece geçer gider önünden sadece yolu düştüğü için. Bu sayımızda saat kulesinin
tarihini, İzmir için olan anlamını, dahası biz İzmirlilerin simgesini yakından tanıyacağız.
Zaman kavramının abaküsü olan saatler insanoğlunun her daim başvurduğu bir alettir. Toplumların
kendi kültürü, örf âdeti ve yaşam biçimleri doğrultusunda oluşturduğu ölçüler ışığında zamanı ölçmeyi
sağlayan saatlerin ilk örneklerine M.Ö 2600 lü yıllarda Mısır’da rastlamaktayız. Obeliks denen ve Mısır
güneş tanrısı Ra yı temsil eden dikili taşlar; antik dönem Mısırlıların en kutsal tanrılarına olan bağımlılık,
sadakat ve inançlarının bir simgesiydi. Dikilitaşlarla
42
ilgili efsanelerde Ra’nın dikilitaşın içinde olduğuna
dair bir inanç kültürüne sahip olduğundan bahsedilir.
Ancak tarih, arkeoloji ve mitolojiyle birlikte modern
bilim devreye girdiğinde Mısır halkı Ra’yı sadece basit bir tapınma simgesi olarak görmediğini ve güneşi
simge eden tanrılarının görkemli anıtlarının gölgesinde zamanı ölçtükleri gerçeğini ortaya koyar. Yapılan araştırmalar sayesinde medeniyetin temelinde
önemli bir konuma sahip Antik Mısırlıların zaman
kavramını ölçme ihtiyacı için bir ölçü sistemi geliştirdiğini, bu sistemin temelinde ise güneşi kılavuz
olarak alıp onunla ilgili çalışmalar yapıldığını öğreniyoruz.
Antik Mısırlılar, güneşin dünya üzerinde döndüğü
varsayımına inanmıştı. Güneş saatleri de zaman birimini, güneşin dönüş hızına endeksli bir biçimde
yapmıştı. Aynı zamanda kültürlerine de tanrı olarak
işlemişti. Kısacası, her ne kadar antik te olsalar da
meraklarıyla; o merakla başlayan araştırmacılıkla
dişhekimi
birlikte geliştirdikleri felsefeleriyle; bu felsefenin yazıya dökülmesiyle; yazıyla birlikte rakamların varlığı
ile yaptıkları hesaplamalarla ve bir insan olarak içgüdüsel bir biçimde ihtiyaç hissettiği tapınma inancıyla
hiçte ilkel ve yobaz değildiler.
Medeniyetlerin kültürleri ışığında şekillenen ölçüler
doğrultusunda saat, zamanı kimi toplumda kumla;
bazısında su ile ölçtü. Medeniyetlerin gelişmesiyle
hem, kültürler, hem inanışlar hem de bilim gelişti
ve bu değişimden saatlerde nasibini aldı. Hem değişen ölçüm birimleriyle, hem de mekanik bilimde.
Başlangıçta, portatif ev saatleri şeklinde kullanılan
mekanik saatler, zaman içinde, köstekli saat olarak
ceplere, saat kuleleri olarak da kentlerin önemli meydanlarına girmiştir. Saat Kulelerinin ilk örneklerine
XIII. yüzyıldan itibaren Avrupa’da Kiliselerde ve Saray
Kulelerinde rastlanılmaktadır. İtalya’da De Dondi’nin
1348 ile 1362 yılları arasında ve Fransa’da Henri de
Vick’in Fransa Kralı V. Charles için 1360’da inşa etmiş
olduğu saat kuleleri bunların ilk örnekleridir.
Saat Kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV. yüzyılda yaygınlaşmış Ancak Osmanlı topraklarına bu
gelenek ancak Kanunî döneminden hemen sonra yani XVI. yüzyılın sonlarına doğru girmiştir. Osmanlı’daki saat kulelerinin ilk izlerine Balkanlar’da,
Banyaluka Ferhat Paşa Camii (1577) ve Üsküp Saat
Kulesi (1593) ile rastlanmaktadır. Osmanlı gündelik
hayatına XVI. yüzyılın sonunda giren saat kulelerinin
yapımı, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Batı’dan Doğu’ya
doğru giderek artmıştır. Anadolu kentleri ve kasabalarında saat kulesi yapımının hızlanmasında,
Sultan II. Abdülhamit’in (1876-1909) yirmi beşinci
cülûs yıldönümü vesile olmuştur. Sultan Abdülhamit
1317 Hicrî yılında (1899-1900) yayınladığı bir “irâde-i
seniyye” gereğince, kendi namına birçok vilâyet ve
sancaklarda büyük saatlerin yapılmasını emretmiştir.
Bu ferman üzerine Osmanlı coğrafyasındaki hemen
evvel zaman izmir’de
hemen tüm vilâyet ve sancaklarda saat kulesi yapımına gidilmiş, günümüzde birçok Anadolu kentinde
halen ayakta durmakta olan saat kulelerinin büyük
bir kısmı bulundukları şehrin simgesi haline gelmişlerdir.
Saat kulelerinin yaygınlaşmasında Sultan II.
Abdülhamit’in yirmi beşinci cülûs yıldönümü önemli
bir dönüm noktası oluşturur. Ancak temelinde ise
Osmanlı İmparatorluğu’nun XIX. yüzyılda girmiş olduğu Batılılaşma sürecinin etkisi büyüktür. Bu sürçle
birlikte batı mimarisinin örnekleri öncellikle başkent
İstanbul’da devamında Osmanlı anavatanı olan
Anadolu’da sıkça görülmeye başlanmıştır. Özellikle
kamusal binaları etkisine alan modern mimari, gündelik hayatın içindeki topluma da sirayet etmiş konaklar; yalılar ve villalar da modern bir çizgiye kavuşmuştu. Bu mimari kompozisyona saat kulesinin de
eklenmesiyle İmparatorlukta önemli kamusal alanlar
oluşmaya başlamıştır.
Saat kulelerinin yapımıyla birlikte Müslüman kitlenin zaman ölçüm sisteminde önemli bir değişim
yaşanmaya başlanmış, “ezanî” zaman ölçümünden, bilimsel hesaplara dayanan zaman ölçümüne
yönelme olmuş, toplumsal yapıda önemli bir modernleşme süreci başlamıştır. Yukarıda da belirttiğim
gibi Sultan II. Abdülhamit’in iradesi gereği Osmanlı
vilâyetlerinde birçok saat kulesi vücuda getirilmiştir. Ancak İzmir’de yapılan “çeşmeli saat kulesi”,
mimarîsi, yapımında izlenen yöntem, inşa sürecinde
dönemin yerel yöneticilerin tutumları ve zaman içinde kentin simgesi haline gelmesi gibi nedenlerle, diğer vilâyetlerdeki saat kulelerinden ayrılmakta, öne
çıkmakta ve farklı bir durum oluşturmaktadır.
İzmir kentinin mimarî evriminde Konak Meydanında
yapılan Saat Kulesi’nin yapımı özel bir önem taşımaktadır. Kule, o güne kadar kale; kışla, cami; hükümet binası gibi sadece somut kullanım yapılarına yer
43
evvel zaman izmir’de
veren ve boyutuna oranla İmparatorluğun kültürel
üretimi içindeki payı da hep küçük kalan bu kentteki
ilk “gerçek” mimarî simge olma özelliği taşıyacaktı.
Saat kulesinin tarihindeki yolculuğuna 1900 lü yıllardan başlıyor. 1900 yılında, Sultan II. Abdülhamit’in
tahta çıkışının yirmi dördüncü yılı dolup, yirmi beşinci yıla adım atılmaktadır, bu nedenle “Millî Bayram”
ilân edilen cülûs yıldönümü için, tüm imparatorlukta
büyük kutlamalar organize edilmekte ve günün anısına kalıcı eserler vücûda getirilmek için çalışılmaktadır. İzmir’in ileri gelenleri, millî bayram ilân edilen
1 Eylül tarihinin anısına neler yapılması gerektiğini
düşünmeye başlamıştır. İşte bu süreç içinde 1 Ağustos 1900 tarihinde Vâli Mehmet Kâmil Paşa’nın başkanlığında Hükümet Konağı’nda kentin yerel yöneticileri, mülkî ve askerî idareciler, memurlar ve şehrin
ileri gelenleriyle bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Toplantıda ne yapılması gereği tartışılmış ve varılan karar “...şehrimiz namına da bir hatıra-yı ubûdiyyet ve
sadakât olmak üzere, hükümet-i seniyyece bir eser
vücûda getirilmesine teşebbüs kılınmıştır” sözleriyle
ifade edilmiş ve karar kamuoyuna şöyle paylaşılmıştır;
Cülûsun [tahta çıkma] yirmi beşinci yıldönümü münasebetiyle şehrimizde vücûda getirilecek olan işbu
eser, dört taraftan görünür Saat Kuleli gayet musanna [sanat eseri] bir çeşmedir ki, bu çeşme, Kışla-yı
Hümayun [Sarı Kışla] yakınında mermer döşeli bir
zemin üzerine inşa edilecektir.”
Aynı toplantıda kurul; inşatla ilgili her türlü yetkiye
sahip ve inşaatı yürütecek ve nezaret edecek özel bir
komisyonun kurulmasına da karar vermiş ve aralarında İzmir Belediye reisi Eşref Paşa’nın da bulunduğu
6 kişilik bir komisyon oluşturmuştur. Saat Kulesi inşaat komisyonu, 14 Ağustos 1900 tarihinde Vilâyet konağında toplanmış, Çeşmeli Saat Kulesinin mimarî
çizimlerini ve haritalarını komisyona sunmuştur. Planlar üzerinde çalışıldıktan sonra komisyon, haritaların
tamamını uygun görerek, inşaatın başlatılmasına
karar vermiştir. Temel atma töreninin tarihini de
Sultan II. Abdülhamit’in cülûsunun yirmi dördüncü
yıldönümü olan 1 Eylül 1900 olarak belirlemişlerdir 2. Toplantı 20 Ağustos 1900 de gerçekleşmiş,
çeşmeli saat kulesinin yeri tayin edilmiş ve proje için
harcanan paranın 793 Osmanlı lirasına ulaşıldığına
dair bir bilgiyi kamuoyuyla paylaşmışlardı. Saat kulesi inşaat komisyonu, temel çukurlarının açılmaya
başlamasıyla birlikte, oldukça sık toplanmaktaydı. Bu
toplantıların birinde de kamuoyuyla paylaşılan bilgi
de Kule inşası için yaptıkları inşaat masrafının 898
Osmanlı Lirasına ulaştığına dairdi.
1Eylül 1900 tarihinde saat 10 sularında tüm İzmir
44
dişhekimi
resmi erkânının katılımıyla resmi tören başlamış,
temel çukuruna ilk taşı İzmir Valisi Mehmet Kamil
Paşa koymuştur. Tören ve kutlamalar gün boyu da
sürmüştür. Temel atma töreni ve cülûs şenlikleri
tamamlandıktan sonra inşaat çalışmalarına hız verilmiş ve Vilâyet inşaat komisyonu da sürekli olarak
yapıyı ve hesaplarını denetlemiş ve raporlar tutmuştur. Bu raporlarda saat kulesinin çevresinin mermer
zemini için yapılan renk seçiminin yeşil ve vişne
renklerinin karar alındığını gerekli olan mermerler
için Marsilya’ya sipariş verildiğini ve 20 si yeşil 20 si
vişne olan 40 mermerin 17 Haziran 1901 tarihinde
İzmir’e ulaştığına dair ayrıntılar mevcuttu. Ahenk
gazetesi de bu gibi detayları kamuoyuyla paylaşıyordu.
Kışla meydanında yapımına girişilen Çeşmeli Saat
Kulesinin inşaatına ilişkin bütün teknik unsurlar belirlenmiş ve çalışmalar hız kazanmış ve Vilâyet makamı inşaatın düzenli biçimde sürdürülmesi amacıyla,
inşaatı bir yapımcıya devretmeye karar vermiştir. 30
Ocak 1901 tarihinde; 1901 Cülûs töreninden evvel
teslim etmek, bütün masraflar kendisine ait olmak
üzere 1700 Osmanlı Lirası karşılığında, projenin müellifi Mühendis Mösyö Raymond Pere’ye ihale etmiştir. Ancak artan masraflardan ötürü üzerine valilik,
kaynak için halkın katılımının sağlanacağı bir yardım
kampanyası başlatır. Kısa denecek bir zaman dilimi
içinde İzmir ahalisi 1500 lira yardım yapacaklarına
dişhekimi
dair kayıtlarını yaptırmışlar ve bu meblağın 1052 lirası tahsil edilerek, Osmanlı Bankası İzmir şubesine
yatırılmıştır. Ancak bu arada Aydın vilayeti valiliğinin
1 Eylül 1900 tarihli toplantısında kulenin gümüşten
bir maketinin yapılarak ve bezeli taşlarla süslenerek,
Sultan Hamit’e sunulması da kararlaştırılmıştır. Maketin kaç paraya mal olduğu hala bir sırdır. Ancak
tek bildiğimiz 25 Mart 1901 Salı günü bu maketin
Sultana takdim edilmesidir.
1901 yılı Nisan ayı içinde inşaat kaba olarak tamamlanmış ve tesisat çalışmalarına geçilmiştir. Özellikle
saat kulesinin tamamının aydınlatılması için konulacak fener ve kandillere gerekli havagazı borularının
döşenmesi çalışmalarına başlanmıştır. Bu arada kulenin çeşmeleri de tamamlanmıştır. Mühendis Raymond Pere, Ağustos ayı içinde inşaatı ana hatlarıyla
tamamlamıştır. İnşaat Komisyonu üyeleri, tamamlanan yapıyı teftiş etmiş, binanın arzulanan biçimde
olduğuna karar vererek, tören için hazırlıkların başlatılması konusunda Valilik makamına yazı yazmıştı.
Ancak yapının bazı eksiklikleri de vardı. Öncelikle
kulenin saatleri eksikti ve saatlerin aydınlatılması için
gerekli gaz lambaları da tedarik edilmemişti, ayrıca bu lambaların montajı da olmalıydı. Muslukların
üzerinde bulunan dört adet küçük kubbenin altınla
yaldızlanması gerekiyordu. Ayrıca binanın yapıldığı
meydanın güzel bir bahçe haline getirilmesi planlanmış, bahçe projesinin hazırlanması için Vilâyet Nafia
Başmühendisi Baranofski Efendi ile Mühendis Raymond Pere görevlendirilmişti. Bütün bu işler açılış
töreninden sonra yapılacaktı.
1 Eylül 1901 günü İzmir; adeta gelin gibi süslenmişti. Havagazı fenerlerinin direkleri defneyapraklarıyla
donatılmış, caddelere zafer takları kurulmuş, İzmir
sokakları bu özel günde bir temaşa yeri haline gelmişti. Törenler Sabah saat onda top atışlarıyla başladı İzmir Müftüsü Mehmet Sait Efendi’nin dualarıyla
devam etti. Sonrasında Vali Kâmil Paşa bir konuşma
yaptı ve kulenin açılışını gerçekleştirdi. Sonrasında
yirmi beşinci cülûs yıldönümü kutlamalarına gece
boyu sürmüştü.
İşte böyle bir yapım hikâyesine sahip olan saat kulesi,
1901 yılından itibaren, İzmir’in tarihinde ihtilallere,
işgallere, kurtuluşlara, devrimlere, suikastlara, toplumsal dönüşümlere, kentsel değişimlere, yangınlara, şenliklere, Atatürk, İnönü, Bayar, Menderes gibi
liderlerin İzmir’e gelişlerine, ilk gençlik aşklarındaki
buluşmalara, İzmirliler ‘in randevularında bir araya
gelişlerine vb. birçok acı tatlı, güzel çirkin olaylara
adeta sahne olmuştur.
Son olarak saat kulesinin mimari ve teknik detaylarından bahsetmek isterim. 81 metrekare taban üze-
evvel zaman izmir’de
rine sekizgen şekilde ve dört basamaklı haç biçimde
mermer bir platform üzerine yapılan Saat Kulesi, 25
metre yüksekliğinde ve dört katlıdır. Sekizgen platformun dar kenarlarında, dörder küçük sütun üzerine oturan sebiller yer alır. At nalı kemerli, baldaken
biçimli sebillerin üçer çeşmesi ve kurnası ile ortasında fıskiyeleri vardır. (Fıskiyelerden bugün iki tanesi
yok olmuştur.) Baldekenlerin üzerini alemli kubbeler
örter. Sebiller arasındaki geniş dört cephede, at nalı
kemerli, demir şebekeli birer açıklık bulunur. Bu açıklıklardan deniz tarafındaki olanı kapıdır. Cephelerin
ve sebillerin üzerini çepeçevre fistolu saçak dolaşır.
Kulenin platformu beyaz mermerden, diğer bölümleri ise kesme taştan yapılmıştır.
Sekizgen kaide üzerinde sütunlu bir galeri ve onun
da üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma gövde
yükselir. Zarif başlıklı, küçük kaideli sütunlar birbirine üç dilimli kemerlerle bağlanır. Galeri ve çeşmelerde kullanılan pembe ve yeşil sütunların başlıklarında
ve köşelerinde bitkisel süslemeler yer alır.
Gövdenin dört bir tarafında, orta yerinde açılmış at
nalı kemerli küçük Nişli balkon görüntüsü veren unsurlar görülür. Bunun üzerinde, Doğu ve Batı yönlerinde birer Osmanlı arması, Kuzey ve Güney yönlerinde ise Sultan II. Abdülhamit’in tuğraları kabartma
olarak yapılmıştır.
Gövde üzeri, içleri beş kollu yıldızlarla doldurulmuş
baklava dilimli kabartmalarla bezenmiştir. Gövdenin
üst bölümü üç sıra mukarnasla genişletilmiş ve dış
yüzüne dört adet 75 cm. çapında saat konulmuştur.
Saatin dönemin Alman İmparatoru Kayzer II. Vilhelim tarafından Osmanlı-Alman yakınlığı nedeniyle
hediye edildiğine dair bir takım kayıtlar varsa da,
orijinal kaynaklarda böyle bir bilgi yer almamaktadır.
Saatin ana mekanik bölümü özel yapılmış demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuş, yirmi iki dişli çarktan oluşmuştur. Saatin bazı parçaları
üzerinde 1901 tarihi görülmektedir.
On iki küçük sütun üzerine oturan dördüncü kat,
gövdeden daha dardır ve üzerini hilalli alemi olan
metal kubbe örter ve bu bölümde, saatin şimdi çalışmayan çanı bulunmaktadır.
Sarı Kışla, Hükümet Konağı, Hapishane, Hastane ve
en son eklenen Saat Kulesi ile Osmanlı Devleti’nin
İzmir’de modernleşme çizgisindeki kamusal meydanı tamamlanmış oluyor ve bu mekân toplumsal
alanda çok sık kullanılan bir yer oluyor, hatta kentin
kalbi haline geliyordu. Doğaldır ki, anıtsal bir eser
olan kule saymış olduğumuz kamu binaları arasında seçkin bir yere oturuyor ve insanların gündelik
yaşamlarında kullandıkları bir enstrüman oluyordu.
45
sağlığımız için
dişhekimi
şiddet
Neden
toplumu olduk
Son zamanlarda özellikle Özgecan Arslan’ın hunharca katledilmesinin ardından sık duyulmaya başlanan ve yaygınlaşan kadına şiddet, günlük hayatta trafikte, spor müsabakalarında şiddet yada kartopu cinayeti, yan baktın cinayeti gibi bilinen sonu ölümle sonuçlanan
şiddet olayları sıkça duyulmaya başlandı. Psikiyatri Uzmanı Uz.Dr. Erhan Akıncı şiddet ve
toplumsal cinnet konulu yazısı ile şiddetin neden bu kadar yaygınlaştığını anlattı.
Uz.Dr. Erhan Akıncı
Psikiyatri Uzmanı
Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Psikiyatri Kliniği
ŞİDDET VE TOPLUMSAL CİNNET
İnsanlık tarihinde şiddet olgusu, Kabil’in kardeşi
Habil’i kendine özgü bazı gerekçeler ile öldürme
hikayesi kadar eskidir. Cinayeti işleyen Kabil, Adem
ve Havva’nın büyük oğlu, öldürülen Habil ise küçük
oğludur. Kabil, kardeşine karşı gelişen kıskançlık ve
nefreti kendi içinde karşı koyamadığı şiddet eylemi
ile gidermiştir. Habil ağabeyinin kendisine karşı olan
bu eylemini fark etmiş olsa da, Tanrının rızası dışına
46
çıkmayı göze alamaması nedeniyle eylem karşısında
pasif kalmayı ve bir nevi razı olmayı tercih etmiştir.
Şiddetin Tanımı
Dünya Sağlık Örgütü tarafından şiddetin tanımı; yaralanma, ölüm, psikolojik zarar veya kayıp ile sonuçlanan veya bunlarla neticelenmesi muhtemel olan,
kişinin kendisine, başka bir kişiye, bir gruba veya
topluluğa karşı fiziksel şiddet ve gücün tehdit veya
dişhekimi
fiili olarak kasıtlı kullanımı olarak yapılmıştır. Şiddet
dışa yönelik olabileceği gibi, kişinin kendine yönelik
öz kıyım eylemi şeklinde de olabilir. Şiddetin sadece
fiziksel ya da bedensel kaba kuvvet kullanımı olarak
tanımlanmaması gerekir. Şiddetin psikolojik boyutunda, kişisel özgürlüğü kısıtlamaya yönelik baskı ve
yıldırma eylemleri vardır.
İnsan ve Davranış Modelleri
Günümüz davranış bilimleri, insan davranışlarını
biyopsikososyal ve çok etmenli bütünlük içerisinde
çözümlemeye çalışır. İnsan davranışının salt biyolojik nedenler ile açıklanması mümkün olmadığı gibi,
psikolojik ve sosyolojik kuramsal yaklaşımlar ise tek
başlarına davranış psikopatolojilerini açıklamada
yetersiz kalmaktadır. Mutlak biyolojik determinizm
yerini, çevresel etmenler ile şekillenmiş biyolojik ve
genetik ‘çok yönlü’ kurama bırakmıştır. Günümüzde
epigenetik olarak tanımlanan bu kuram, davranış
ya da psikiyatrik bozukluk nedenlerini gen ve çevre
etkileşiminin bir parçası olarak kabul eder. Burada
ifade edilen çevre, niceliksel olduğu kadar niteliksel
kavramların bir bütünüdür. Kişinin yaşadığı yer, beslenme alışkanlıkları, eğitim, dini, kültürel ve sosyal
etmenler ‘çevre’ olarak ifade ettiğimiz geniş kavramın içerisinde sayılabilir. Şiddet davranışını da bu
çok etmenli model içerisinde irdelemek daha doğru
olacaktır.
Fiziksel özellikler gibi birçok davranışsal özellikler insan genomunda kodludur. Doğuştan gelen ve daha
biyolojik temeli olan davranış eğilimleri mizaç olarak
tanımlanır. Aynı genomik yapıyı taşıyan evlatlık verilmiş tek yumurta ikizleri, farklı ebeveynler tarafından
ve çevre koşulları içerisinde büyütüldüğünde, fiziksel
ve davranışsal farklılıklar gösterebilmektedir. İnsan,
sağlığımız için
çevre ile sürekli bir devinim halindedir ve adaptasyon mekanizmalarını kullanarak çevresel koşullardaki değişimlere uyum sağlamaya çalışır. Bu uyum,
koşullanmalar ile öğrenilir ve pekişir. Hem çevresel
hem de içsel uyum sağlandığında, bu adaptasyon
zamanla genetik yapı içerisinde sağlanmaya ve aktarılabilir hale gelmeye başlar.
Saldırganlık güdülerinin genetik aktarımını ve çevresel etkilerini, diğer canlı türlerinin farklı cinslerinde
de görebilmekteyiz. Doğada bulunan vahşi canlı
türleri, uygun koşullar altında, insanoğlu tarafından
tam ya da kısmen ehlileştirilmiştir. Örneğin Rottweiler cinsi köpekler, mizaç olarak saldırgan bir yapıya
sahipken eğitim, yaklaşım ve beslenme alışkanlıkları
ile evcil ve uysal karakterli hale gelebilmektedir. Keza
bunun tam tersi de mümkün olabilir.
Saldırgan davranışların genel olarak limbik sistem ile
frontal ve temporal loblar ile ilişkili olduğu öne sürülmektedir. Beyin ile ilişkili bazı frontal lob tutulumlu
patolojiler, saldırgan davranışların ön planda olduğu psikiyatrik klinik tablolara neden olabilmektedir.
Serotonin, dopamin ve gama-amino butirik asit
(GABA) saldırganlık ve şiddet davranışıyla ilişkilendirilen nörotransmitterlerdir. Ayrıca erkek cinsiyetinde
şiddet davranışının daha fazla görülmesi, testosteronun rolünün araştırılmasına neden olmuştur.
Psikanalitik yaklaşımlar, kişiliğin dinamiğine dair cevapları bilinçaltında arar. Freud, bilinçaltına itilmiş
güdüler bireyin davranışlarının temelinde yattığını
ileri sürer. Bu güdülerden cinsellik ve saldırganlık iki
önemli faktördür. Fakat korku etkisi ile bu güdüler
bilinçaltında bastırılmıştır. Psikoseksüel aşamaların
sağlıklı çözüme ulaşması ile kendi cinsinden olan
ana-baba ile özdeşleşme kurulur. Bu özdeşleşme ile
uygun toplum rolleri, sosyal değerler ve kurallar öğ-
47
sağlığımız için
renilmeye başlar. Toplum değerleri ve kuralları üst
benliğin temelini oluşturur. İlkel ve kaba kalıtımsal
dürtüler, üst benlik tarafından bastırılmış ve kontrol
altına alınmış olur.
Ailesel ve Sosyokültürel Etkiler
Günümüzde de toplumların kitlesel davranış biçimlerinde; bölgesel, yönetimsel ve sosyokültürel etmenlerin bütüncül etkileri olduğunu görmekteyiz.
Bazı davranış şekilleri bir toplumda kabul edilebilir
ve kültürel yaşam tarzı olarak içselleştirilebilirken, bir
başka toplum tarafından anormal ya da tabu olarak
karşılanabilir. Toplumdan topluma ya da aynı toplumun değişik süreçlerinde şiddetin tanımı, amacı ve
yönelimi de değişebilir.
Toplumun çekirdeği ailedir ve ailenin yapı taşı ise onu
oluşturan bireylerdir. Toplum içinde yaşayan her birey, en küçük grup olan aile yapısından başlayarak
sosyokültürel etkileşim halindedir. Bireyler, toplum
içinde kabul görmeleri ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için toplumun içselleştirdiği kural ve beklentilere
yani sosyal normlara uyma çabası gösterirler. Bunu
gelişimsel süreçleri içerisinde görerek ve yaşayarak
öğrenirler. Kabul görme ile bu süreçler devam ettirilir
ve yeni nesillere aktarılır. Toplumsal bellek bu yönde
oluşmaya ve olgunlaşmaya başlar. Toplum tarafından
kabul gören sosyal normlar, yürürlükte olan hukuki
yasalar ile de çelişebilir. Örneğin günümüzde kadın
şiddetinin altında yatan sebeplerinden biri, erkeği
48
dişhekimi
kadının üzerinde gören ve kontrolcü ataerkil anlayış
şeklidir. Bu otorite kuran anlayış şekli, aile içi her tür
fiziksel ve ruhsal şiddete gebedir. Eşler arasındaki
adaletsiz kutuplaşmanın ilişkideki doyumu azaltacağı
ve kadını silik bir rol modele dönüştüreceği açıktır.
Oysaki aile içerisinde çocuklar ile en fazla fiziksel ve
ruhsal etkileşim halinde olan birey annedir. Ruhsal
sağlığı bozulmuş ve kişiliksizleştirilmiş bir kadının çocukları üzerindeki annelik rolünü ne kadar benimseyebileceği ise şüphelidir. Neticede bu kaos ortamında
örselenerek yetişen çocukların ruhsal gelişimi de pek
sağlıklı olmayacaktır. Bu ortamda yetişen çocukların
yetişkinlik döneminde; suça yönelen antisosyal davranışlar, kendi eş ve çocuklarına şiddet uygulama, alkol
ve uyuşturucu madde kullanımı sık görülür. Şiddet,
çatışma çözme stratejisi olarak kullanılır.
Toplumun çekirdeğinin aile olduğunu ve bireyin ruhsal gelişiminde çevre faktörünün önemli olduğunu
belirtmiştik. Çekirdeğin merkezinde ise çocuğun
doğumundan itibaren onunla sürekli temas halinde
olan kadın vardır. Bebeğin ilk karşılaştığı çevre, annesi ve anneye ait olan tüm uyaranlardır. İlk karşılaşmadan itibaren geri kalan zaman içerisinde de anne
ile kurulan ilişki, bireyin yaşantısında önemini korumaya devam edecektir. Bu noktada uzun vadede ki
kalıcı çözümler kadın odaklı olmalıdır ve bu zorlu
süreç stratejik sabır gerektirir. Kalıplaşmış ve kitlesel
belleğe yerleşmiş çarpık düşüncelerin iyi yönde hızlı
değişimi beklenemez.
sağlığımız için
dişhekimi
Kitle İletişim Araçlarının Önemi
Televizyon kanal sayılarının bu kadar arttığı bir ortamda, etik yayın ilkelerinin uygulanması ve kontrol
edilmesi oldukça zordur. Yayıncı kuruluşlar, sundukları programların eğiticiliğinden ziyade izlenme
oranlarına göre yayın akışlarını oluşturmaktadırlar.
Bugün, aklı başında hiçbir ebeveyn, çocuğunun
akşam haberlerini baştan sona izlemesini istemez.
Belki bir yerden sonra kendisi de izlemekten kaçınabilir. Ya da sabah programlarını izlemesinin çocuğun mental gelişimine katkısının olmayacağını bilir,
aksine çocuğun ruh sağlığının bozulabileceğini düşünür. Ülkemizde ne yazık ki televizyon, bireysel ya
da toplumsal şiddetin ve suçun en fazla işlendiği ve
kitlelere sunulduğu alan konumundadır. Medyanın,
özellikle de televizyonun, çocukların cinsiyet rollerini
belirlemede, politik görüşlerini geliştirmede, etnik ve
ırka ilişkin tutumları ve sosyal davranışları oluşturmada etkisi büyüktür. Ülkemizde son yıllarda, bilgisayar
ve akıllı telefon kullanımı giderek yaygınlaşmıştır. Kitleler internet kullanımı ile sınırsız bir veri havuzuna
kolaylıkla ulaşabilmektedir. Fayda ya da zarar ilişkisini kurmak ise tamamen kullanıcının inisiyatifindedir.
Günümüzde bilgisayar oyunları büyük bir sektör haline gelmiştir. Bu oyunlarda şiddet teması, genellikle
oyunun bir parçası olarak bulunmaktadır. Psikiyatri
polikliniklerinde, özellikle de internet ağı üzerinden
oynanan oyunların olumsuz ruhsal etkilerini, çocuk
ve gençlerde sıklıkla görmekteyiz. Ne yazık ki bu
ruhsal etkilenme ve bozulmalar, artık hastalık boyutunda da değerlendirilmektedir.
Güncel Yasal Düzenlemeler
Şiddeti Önlemede Yeterli Mi?
Medeni hukuk ile bireylerin yurttaşlık haklarının sağlanması ve ceza hukuku ile suça yönelik yaptırımların
uygulanması amaçlanır. Bireylerin yaşam haklarının
sağlanması ve korunması devletin görevlerindendir.
Herhangi bir hak mahrumiyeti yasal düzenlemeler ile
giderilmeye çalışılır. Adalet ve eşitlik ilkeleri, kamusal
düzenin sürdürülmesinde temel faktörlerdir. Teorik olarak var olan yasaların pratik anlamda işlevsel
oluşu, bireysel ve toplumsal hakkaniyet duygularının gelişmesi için önemlidir. Kısasa kısasın muhatabı bireyler değil, suçun faili ile müştekinin haklarını
savunmak ile yükümlü devlet kurumlarıdır. Yasalar
hızlı bir şekilde müştekinin mağduriyetini gidermeye
yönelik işlemeli, verilen cezalar caydırıcı ve ehlileştirici olmalıdır. Bunun tam tersi ise öfkeye ve bireysel
hak arama davranışına neden olabilir. Bireysel olan
her öfke temelli eylemin, şiddeti kitlesel alana yayma
riski taşıyabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
Sonuç Olarak;
Yazımızda, kökeninden başlayarak, davranış bilimleri ekseninde şiddet davranışını açıklamaya çalıştık.
Sebeplerin tek bir etmenden ziyade çok etmenli
yani multifaktöriyel boyutuna değindik.
Yasal düzenlemelerin caydırıcılığının sağlanması,
akut ve ivedi çözümler sağlayabilse de kalıcı çözümler için uzun vadede planlamaların yapılması gerekli
gibi görünmektedir. Yasaların, tek başına, toplumsal
refah ve huzuru sağlayabilmesi mümkün değildir.
Eğer öyle olsaydı, dünya üzerinde şiddet ve şiddete
bağlı tüm suçlar kontrol altında olurdu. Bunun yerine birey odaklı olmak üzere toplumun çekirdeğini
oluşturan aile yapılanmasına odaklanmak önemli
olabilir. Burada da çevre olarak tanımladığımız niteliksel ve niceliksel bütünlüğün, bireyin ‘iyi insan ve
yurttaş’ olarak yetişmesine olanak sağlayabilmesi
gereklidir. Buna yönelik çok geniş bir alanda planlamalar ve çözüm stratejileri geliştirilebilir. Fakat kadının eğitimi, aile içindeki ve sosyal rollerinin etkinleştirilmesi bu noktada temel olmalıdır.
Her kim olursa olsun, belli statü ve role sahip her
bireyin yaşamdaki ilk temasının annelik rolündeki
kadın ile olduğu unutulmamalıdır. Kadın yani anne,
bir bebeğin dünyaya baktığı ilk penceredir. Dünyada
hiçbir gelişmiş ve medeni ülke yoktur ki kadını, toplumsal rollerde geri planda bırakmış ya da kişiliksizleştirmiş olsun…
Kaynaklar
Öztürk MO ve Uluşahin A. Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel Tıp Kitapevleri, 11. Basım ; Ankara, 2008.
Sadock BJ, Sadock VA. Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook of
Psychiatry (Çev. Ed. H Aydın, A Bozkurt) 8. Baskı, Ankara: Güneş Kitabevi, 2007.
Caspi A, Moffitt TE. Gene-environment interactions in psychiatry: joining forces with neuroscience. Nature reviews 2006;7: 583-90.
Görmez K, Bayat B, Sezal İ, Göka E, Köse R, Özcan YZ, Kütlugün D,
Sarımeşeli M, Kentli K, Cavcav D. Aile içinde ve toplumsal alanda şiddet.
Ankara, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, 1998.
49
içimizden biri
dişhekimi
Müzikle iç içe yaşıyor
Radikal bir kararla
akademik kariyerini
noktalayıp özel muayenehanesinde mesleğini
sürdüren meslektaşımız,
müzikle de iç içe yaşıyor.
Gündüz muayenehanesinde hastalarıyla ilgilenen Bıçakçı, akşamları
İzmir’in gözde mekanlarında sahnede müzik
yapıyor. Meslektaşımızla
sizler için keyifli bir
röportaj gerçekleştirdik.
İşte meslektaşımız Tolga
Bıçakçı’nın diş hekimliği
ve müziği bir arada
yürüttüğü hikayesi...
Tolga Bey, öncelikle röportaj teklifimizi kabul
ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Alsancak’ta
bir klinik işletiyorsunuz aynı zamanda da müzik
ile yakından ilgilisiniz. Bize biraz kendinizden
bahseder misiniz?
Ben teşekkür ederim. 1976 yılında meslektaşım olan
birer anne ve babanın tek çocuğu olarak İzmir’de
doğdum. 1982-1994 yılları arasında ilk ve orta öğrenimimi İzmir’de tamamladım. 1994 yılında girdiğim üniversite sınavı sonucunda, Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi’ne girmeye hak kazandım. İtiraf
etmeliyim diş hekimliğini bugün ne kadar çok sevsem de, o yıllarda anne-baba mesleğine hürmeten
son tercih olarak yazdığım bir okuldu. 1999 yılında
mezun olarak aynı yıl Ege Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi Protetik Diş Tedavisi A.D. doktora programına başladım . 2005 yılında doktora çalışmamı
tamamlayarak, aynı anabilim dalında araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam ettim, ta ki 2011 yılın-
50
da mesleğime serbest meslek erbabı olarak devam
etme kararı alıp istifa edinceye kadar. Evet o gün
bugündür de Alsancak-İzmir’de ki kliniğimde çalışmaya devam ediyorum. Aynı zamanda da İzmir’in
en eğlenceli ve enerjik orkestralarından birinin de
solistiyim.
Alsancak’taki kliniğinizi ne zamandır işletiyorsunuz? Muayenehanecilik ile müziği bir arada
yürütmek sizin için zor oluyor mu?
Muayenehanem 2011 yılının Haziran ayından beri
hizmet veriyor. Aslına bakarsanız, klinik ve müzik
performansı aynı saat aralıklarında olmadığından,
dışardan bakıldığında birlikte yürütmek açısından
çok zorlamıyor gibi görünebilir. Kısaca size son günlerdeki yaşamımdan bir kesit sunayım, kararı siz verin.. Klinikteki hasta randevularım genellikle en geç
sabah 11’de başlıyor, saat 19:00 gibi müzik performansın yapılacağı yere, hasta kapıdan ben bacadan
dişhekimi
çıkmak suretiyle koşarak yetişiyorum. Sahne en erken saat 00:30’da sonlandığına göre benim evime
gidip uyumam aşağı yukarı 02:00’yi buluyor. Nasılmış?.. Ben kısaca kendime gündüzleri Dr. Jackle,
akşamları sahnede de Mr. Hide diyorum.. Şaka bir
yana belirtmeliyim ki; müzik mesleğimde daha başarılı olmamı sağlıyor, çünkü beni tekdüzelikten kurtarıyor. Hatta bazen mesleğimi hobi olarak yapmama
neden olabiliyor.
Peki müziğe olan ilginiz ne zaman başladı?
Hem şarkı söylüyorsunuz, hem klasik gitar çalıyorsunuz hem de dansa ilginiz var… Bize ilgi
alanlarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Müzikle yolculuğum 1986 yılında başladı. Bu konuda sevgili babamın katkısı yadsınamaz. 1986-1992
yılları arasında klasik piyano ve armoni eğitimi aldım.
Takdir edersiniz ki, futbol meraklısı bir oğlan çocuğuysanız, arkadaşlarınızın sokakta top peşinde koştuğunu bilerek piyano dersi almak o yaşlarda hiç de
keyifli olmaz. İşte babam yani Prof.Dr. Aydın BIÇAKCI
tam da burada devreye girdi; motivasyonum düştüğünde bana yeni çalgılar alarak dikkatimi müziğe
odaklamaya çalıştı. Şimdi diyorum iyi ki de böyle yapmış.. Evimiz çalgı müzesine döndüğünden ben piyano, klavye, gitar, perküsyon ve davul çalan bir adam
oldum. Tabi yıllar içinde müzikle ayrılmaz ikili dansa
da ilgi duymamak olanaksızdı. Latin ve salon dansları eğitimi aldım. Bu arada müzik eğitim sürecimin
en keyifli aşaması, hiç kuşkusuz, İzmir Devlet Opera
ve Balesi kimi sanatçılarından aldığım şan dersleridir.
İzmir’de yıllar içinde farklı mekanlarda sahne aldınız. Bize bu dönemlerden biraz bahsedebilir
misiniz? Sizin için aralarında özel olan var mı?
Tabi sahne almaya başlamadan önce uzun bir amatör müzisyenlik deneyimim var, sahnenin tozunu
yutmadan hemen öyle hayallerdeki gibi başlamıyor
bu işler. Hayatımın müzik açısından en keyifli dönemlerinden biri, üniversitede sınıf arkadaşlarımla kurduğumuz ‘’Gençliğin Öyküsü’’ isimli gruptur. Hepsi
meslektaş olduğundan bu dergiyi okuyacaklardır
diye düşünerek anılarımızı tazeleyelim; Dt.Özgür
Yıldız, Dt. Sarper Dölenmen, Dt. Tolga Özkalfa ve
bendenizden kurulu bu amatör topluluk, arkadaş
toplantılarında eğlenmek ve okulun stresinden biraz olsun kurtulmak için bir araya gelmiş olmasına
karşın, TRT’de iki canlı radyo, bir de canlı televizyon
programına çıkmıştır. Müzikle neredeyse 30 yıllık bu
yolculuğumun son zamanlarında İzmir’in farklı mekanlarında sahne aldığım doğrudur. Bunlar arasında Alsancak Sir Winston Brasserie, Levent Marina
By Cicogna Restaurant, Balçova Mint Cafe, Forum
içimizden biri
Bornova Mandolin Cafe, Gürel Residence Roof Jazz
Bar, Bios Bar, Bayraklı Soyak Kültür Jazz Atölye ve elbette sevgili Onur Gül’le birlikte 3 yıl sahne aldığımız
Urla İskele’deki Nar Cafe; ki Nar Cafe’nin yeri bende
çok başkadır, zira kafenin ortakları ve bizi dinlemeye
gelen misafirleriyle adeta aile gibi olmuştuk.
Uzun yıllar akademisyenler orkestrasında yer
aldınız. Bize biraz bu oluşumdan bahsedebilir
misiniz?
Elbette büyük bir keyifle.. Akademisyenler Orkestrası 2006 yılında Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği
Konservatuvarı Halk Oyunları Bölümü öğretim görevlisi sayın Füsun Aşkar’ın önderliğinde, bir doktora
çalışması kurgusu olarak bir araya gelmiştir. Sevgili
Füsun yaptığı doktora çalışmasında üniversite öğretim üyelerinin, özellikle de profesörlerin sahne
imajlarını tema almıştır. Öyle ki, orkestranın ilk adı
Ege Üniversitesi Profesörler Orkestrası olarak tasarlanmış, ancak başvuran genç akademisyenlerin sayısının profesörlere oranla çok oluşu nedeniyle Akademisyenler Orkestrası olarak değiştirilmiştir. Ancak
bu girişim düşünülenden öteye giderek kurumsallaşmış ve büyük başarılara imza atmıştır. Elbette ki;
Üniversitemiz önceki rektörü Prof. Dr. Sayın Ülkü
Bayındır’ın yadsınamaz desteğiyle donanımlarını
zenginleştirmiş ve 50’ye yakın konser vermiştir. Halen her pazartesi saat 17:00-19:30 saatleri arasında
E.Ü. Tıp Fakültesi’nce kendisine tahsis edilen prova
salonunda çalışmalarına devam etmektedir. Ben üniversitemden ayrılırken bir istifa dilekçesi de Akademisyenler Orkestrası’na şakayla karışık sunsam da,
orkestra üyelerince bu başvurum reddedilmiştir. Orkestramızın en gözde üyelerinden biri hiç kuşkusuz
E.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti A.D. öğretim
üyesi ve İzmir Diş Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr.
Sayın Rıza Alpöz’dür.
Günümüzde birlikte sahne aldığınız grubunuzdan biraz bahsedebilir misiniz? Grup nasıl kuruldu, nasıl bir araya gelindi?
Positive Live Project Orkestrası’na ben üç yıl önce
katıldım, yanılmıyorsam ben katıldığımda henüz iki
yaşında genç bir orkestraydı. İzmir’in seçkin müzisyenlerinden oluşan bu grubun ben aslında en büyük
hayranlarından biriydim. Grubun kurucu üyeleriyle
önceki yıllardan gelen dostluğumuz da vardı tabi.
Neyse uzatmayayım, ben hemen her sahne aldıkları
yerde onları takip ediyordum, onlar da beni mutlaka
sahneye davet ediyorlardı. Bir gün kliniğime gelip,
geleceğe yönelik projelerinden ve planladıkları bir
takım gelişmelerden söz edip, beni de bünyelerine
51
içimizden biri
dâhil etmek istediklerini söylediler. Aslında bu teklifi yaparken benim mesleki nedenlerden ötürü geri
çevireceğimden de bir miktar endişelenmişler, ben
çok sonra öğrendim bunu.. Benim için ilginç bir deneyim olacaktı, oldu da.. Çok eğlenceli ve ilginç bir
yön verdi yaşantıma sahnede ciddi profesyonel müzisyenlerle birlikte olmak. Ama asıl önemlisi, orkestra üyelerinin birbirleriyle olan iletişimleri çok ilginç ve
sıcak geldi bana. Eşler ve çocuklar da dahil olunca
kocaman bir aile oluyoruz, üyesi olmaktan çok büyük keyif aldığım bir aile hem de..
Positive Live Project hangi tarihlerde nerede
sahne alıyor?
Kış sezonunda her ne kadar rölantiye düşse de, cumartesi akşamları Alsancak Roof Jazz Bar’da oluyoruz. Yaz sezonu programımız yoğunlaşıyor elbette,
üstelik rutin değil aynı zamanda kongre, lansman
toplantıları, düğün eğlenceleri vs. gibi özel programlar da eklenince, neredeyse haftanın
her günü sahnede oluyoruz. Tabi yazın rutin programları da genellikle
Bodrum Yat Kulüp, Çeşme Marina
Hayal Kahvesi gibi mekanlarda
oluyor. Dileyen meslektaşlarımız
www.positive.gen.tr web sitemizden, ya da Facebook sayfamızdan bizi takip edebilirler.
Sahnede olduğunuz o kadar
zaman süresince sizi en çok
etkileyen, aklınızda kalan bir
anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Beni en çok etkileyen sahne anım;
52
dişhekimi
bir dönem İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü
de yapmış, Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük opera
sanatçılarından Hakan Aysev, Urla İskele Nar Cafe’ye
bizi dinlemeye gelmiş. Biz de iki kişi hem gitar çalıyor, hem de şarkı söylüyor ve keyifli bir program
yapıyoruz. Tabi Hakan Aysev’i davet ettik sahneye,
alkış kıyamet geldi yanımıza, çok güzel iki napoliten
söyledi, bu arada kafedeki dinleyiciler ve biz bırakmıyoruz Hakan Aysev’i.. Şöyle bir durdu, bir bana
baktı, bir de seyircilere ve dedi ki; ben bu çocuğu
dinlemeye ta İstanbul’dan geldim, bırakın beni, hadi
hep birlikte onu dinleyelim.. Müthiş bir nezaketle
sahnemi ezmeyişi ve beni övüşü ne kadar mutlu etti
beni tahmin edersiniz..
Şu anda sahnede yaptığınız müzik sizi mutlu
ediyor mu? Daha farklı bir mekanda, daha farklı bir müzik türü yapmak ister miydiniz?
Bu soruyu iki bakış açısıyla yanıtlamak istiyorum.
Bunlardan birincisi; müzik temelde insanları
mutlu eden bir performans, hangi türü
olursa olsun, dinleyicinin kalbine ulaştığında müzik ve o tatlı tebessüm
ifadesini yakaladığınızda, hani
bazı hastalarımızın biz tedavi
edince yüzündeki o şükran dolu
ifade olur ya, öyle bir duygu yaşıyorsunuz sahnede ve mutlu
oluyorsunuz. Çünkü o insan
için pozitif bir şey yapmış oluyorsunuz. Diğer bakış açısı ise;
gönül isterdi ki toplumumuzun
müzik algısı farklı düzeylerde olsun. Yani halk müziği ya da Türk-
dişhekimi
içimizden biri
çe pop müzikle eğlenen insanlarımız, yabancı müziklerle de en az diğerleri kadar eğlensinler..
Peki evde müzik dinlediğinizde ne dinlersiniz?
Çok beğenerek dinlediğiniz birkaç sanatçı ya da
müzik topluluğu sorsak kimler olurdu?
Ben müzik türlerini çok ayırmam, hoşuma giden
her ezginin peşinden giderim, dolayısıyla pop da
dinlerim, jazz da, klasik de, latin müzik de, folklorik
müzik de.. Bu aralar Avustralyalı bir acapella (enstrüman olmadan sadece insan sesiyle müzik yapılan
müzik türüdür) grubunu yoğun olarak dinliyorum,
orkestrada vokal aranjman yaptığımdan duyuşumu
temizliyor. Grubun adı The Idea of North, merak
edenler youtube’da bulabilirler, ilginç bir grup gerçekten..
Sahne hayatını diş hekimliği ile birlikte yürütmenin sizce ne gibi zorlukları ya da güzellikleri
var?
Zorluğu, daha önce de değindiğim gibi, dinlenmeye
az zamanımın kalması. Bunun dışındaki her şeyi çok
keyifli ve güzel. Hastalarım bazen sahnede yakalıyor
beni ve çok hoşlarına gidiyor. Protetik diş tedavisi,
gelişen yeni materyallerle birlikte adeta sanatsal yaklaşımlara sahne oluyor günümüzde biliyorsunuz ki.
Estetik, renk, doku ve boyut gibi plastik sanatların
alanlarına taşıyoruz çoğu zaman. Bence müzikle bu
kadar içli dışlı olmak bir miktar bakış açımı değiştirdi mesleğime, biraz daha sanatsal yorumluyorum.
Tabi bir de bazen müzik o kadar zamanımı alıyor ki,
diş hekimliği sanki hobi gibi oluyor benim için, bu
da klinikte daha taze ve istekli olmamı sağlıyor diye
düşünüyorum.. Hastalarımı da çok olumlu yönde etkiliyor bu arada, farklı geliyor sanırım onlara da beni
sahnede görmek..
Bize birer cümleyle diş hekimliğini ve sahnede
olmayı anlatır mısınız desek?
Hayatın kendisi bir sahne değil mi zaten?.. Şaka bir
yana diş hekimliği mesleği, ne yazık ki, sürekli yaptığınız işe odaklanma ve dikkatli olma gereksinimi
nedeniyle oldukça yorucu takdir edersiniz. Sahnede olmak da ciddi bir dikkat ve disiplin gerektiriyor,
özellikle de köşeleri, dönüşleri önceden keskin olarak belirlenmiş düzenlemeler içinde ve kalabalık bir
grupla çalışıyorsanız. Öyle ya, şarkıya gireceğiniz yeri
kaçırabilir ve tatsız olaylara neden olabilirsiniz. İşte
sahnede olmak, koltukta oturan hastanın ağzında,
hareketli ve büyük bir dilin olduğu olguda, alt altı
numaralı dişi kesmek gibi.. Tek rahatlatan yanı zarar
verme korkusunun olmayışı elbette..
Geçen sene evlendiniz. Eşiniz de diş hekimi.
Bize biraz aile yaşantınızdan bahseder misiniz?
Eşim, itiraf etmeliyim ki, yaşamımdaki en büyük
destekçim. Şu anda İ.K.Ç.Ü Diş Hekimliği Fakültesi
Endodonti A.D.’nda uzmanlık yapıyor. Müzik ve klinik nedeniyle her ne kadar sık görüşemesek de, bu
yoğunluğu sorun etmiyor pek. Takdir edersiniz ki,
müzik çoğunlukla bütün hafta iple çektiğimiz hafta
sonlarımızı işgal ediyor. Yorucu bir tempoda çalışıyor olmasına karşın beni programlarımızda yalnız
bırakmıyor hiç. Evde bir araya geldiğimiz zamanların
küçük bir bölümünde akademik çalışmalardan söz
ediyoruz elbette, ama çoğunlukla hayattan konuşuyoruz. Eşim de müzikle ilgili bu arada, keman dersleri almış geçmişte, bazen evde çalıyor. Uzmanlık
sonrasında kemanıyla daha çok ilgilenmeyi planlıyor.
Kim bilir, belki de birlikte müzik yaparız gelecekte..
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederiz. Son
olarak Positive Live Project’in yakın gelecekte
nerelerde sahne alacağını öğrenebilir miyiz?
Daha önce de söylediğim gibi Positive Live Project
her yerde karşınıza çıkabilir. Şu an için Roof Jazz
Bar’dayız cumartesi akşamları, ama yaza doğru programlarımız artacaktır mutlaka.. En sağlıklı ve güncel
bilgiyi bu tür etkinlikleri paylaştığımız web sitemiz
www.positive.gen.tr ve facebook sayfamızda bulabilirsiniz. Umarım böylesi bir etkinlikte görüşürüz.. Asıl
ben teşekkür ederim hem kliniğime konuk olduğunuz, hem de beni derginizde konuk ettiğiniz için..
53
yurtdışı haber
dişhekimi
Londra’da
Medikal Estetik
Kliniğinde
danışman
hekimlik yapan
bir İzmirli
Londra’da medikal estetik kliniğinde danışman doktor olarak görev yapan dişhekimi Gizem Seymenoğlu bu sayı yurtdışında görev yapan meslektaşlarımız köşesinin konuğu oldu. Meslektaşımız
İngiltere’ye gittikten sonra yaşadıklarını, İngiltere’de denklik alma sürecini, Hasta ve hekim hakları
yönünden ülkemiz ile İngiltere arasındaki farkları ve daha bir çok konuda merak edilenleri anlattı.
Öncelikle iş yoğunluğunuzdan fırsat ayırdığınız için teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden
bahsedebilir misiniz?
Bir İzmirli olarak röportaj teklifinize sevindim. 14
Ocak 1985 doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi
İstanbul’da, liseyi ise İzmir’de bitirdim. İdealimdeki
meslek her zaman diş hekimliğiydi dolayısıyla Ege
Üniversitesi Diş Hekimliği fakültesine girmeye hak
kazanmak beni oldukça sevindirdi. 2007 senesinde
ise fakülteyi bitirip, Londra’ya yerleştim. 2009’dan
beri Londra, Kent ve Surrey’de özel diş kliniklerinde
çalışmaktayım. Medikal estetik alanına olan ilgim,
beni kendimi bu konuda da geliştirmeye yöneltti.
City of London’da bir medikal estetik kliniğinde yaklaşık 4 senedir danışman doktor olarak görev yapmaktayım. Evliyim ve 14 aylık bir oğlum var.
İngiltere’ye yerleşme fikriniz nasıl doğdu?
Doğruyu söylemek gerekirse yüreğimin götürdüğü
yere gittim! İngiltere her ne kadar diş hekimliği açısından cazip gelse de ilk olarak yerleşme sebebim
eşimin Londra’da yaşıyor olmasıydı. 2007 senesi
54
temmuz ayında İngiltere’yi tanımak ve diş hekimi
olarak çalışma şartlarını daha yakından inceleyebilmek adına eşimin yanına Londra’ya geldim. İlk birkaç ay inanılmaz güzel geçti ve kendimi İngiltere’de
yaşama fikrine çok yakın hissettim. Denklik sürecini
öğrenip, çeşitli kontaklar kurup, kurslara yazıldıktan
sonra da kesin olarak İngiltere’ye yerleşmeye karar
verdim.
İngiltere’de denklik alma sürecinden bahseder
misiniz? Türkiye’den giden bir diş hekimini hangi aşamalar bekliyor?
İngiltere’de her diş hekimi GDC (General Dental Council) adı verilen bir konseye bağlı olmak zorunda.
Türkiye, Avrupa Birliği’nde yer almadığı için bizim
denklik aşamasından geçip GDC’ye başvurması gerekiyor. Denklik süreci üç ana aşamadan oluşuyor.
1. IELTS: İlk aşamada IELTS (International English Language Testing System) adı verilen bir sınava girip 9.0
üzerinden minimum 7.0 almak gerekiyor. Bu sınavın
sertifikasıyla ORE (Overseas Registation Exam) adı verilen iki basamaklı mesleki sınava başvuru yapılıyor.
dişhekimi
Ingiltere, ortalama yaslari
gittikce artan yasli bir
nufusa sahip.
Bizim hastalarimiz da
dolayisiyla bir hayli
yasli olabiliyor. Ancak
Turkiye’den farki yasli
hastalarin dis kaybina
ugramis olmamalari.
Su ana kadar gordugum
en yasli hastam
96 yasindaki Rosie.
Klinige kendi basina gelip,
bana huzurevinde verdikleri
partileri anlatir hep!!
2. ORE-1: İlk basamak bilgisayar üzerinde alınan teorik bir
test sınavı. Histolojiden farmakolojiye, fizyolojiden anatomiye kadar tüm fakülte hayatı
boyunca öğrenilen her şey dahil. Benim yeni mezun olarak
bu sınavı almam bana avantaj
sağladı diye düşünüyorum,
çünkü bilgilerim tazeydi. 100
üzerinden minimum 60 almak
gerekiyor. ORE-1’yi geçme oranı %40.
3. ORE-2: İkinci basamak sınav,
dört ana bölümden oluşuyor
ve 3 gün sürüyor:
a) OSCE (Objective Structured
Clinical Examination): 20 adet
istasyonda farklı klinik senaryolarıyla karşılaşılıyor.
Her istasyon için ayrılan süre 5 dak. ve bazı odalarda
aktörler hasta görevi üstleniyorlar.
b) Manikin: Phantom kafalar üzerinde kavite preparasyonu, kuron preparasyonu vs gibi uygulamalar
yapılıyor.
c) Treatment Planning: Aktör bir hastadan anamnez
alınıyor ve tedavi planı oluşturuluyor.
d) Medical Emergencies: İlk yardim konularında sorular soruluyor ve uygulamalı olarak test ediliyor.
Bu dört bölümün herhangi birinden kalınırsa tüm sınav tekrar ediliyor. ORE-2’yi geçme oranı %10.
İngiltere’de denklik alma süreci yukarıda anlattığım
şekilde bir hayli zorlu ve meşakkatli. Ancak sabır ve
disiplinle hazırlanılırsa çok da zor olmadığını söyleyebilirim. Sabır diyorum çünkü hiç bir sınavdan
kalınmasa dahi bu süreç toplam iki sene sürüyor.
İngiltere’yi bir kurallar ülkesi olarak tanımlayabiliriz
aslında. Dolayısıyla kurallara uygun çalışıp, sınavlarda
o şekilde performans gösterip, kutucuklara tik atarsanız, geçilemeyecek bir aşama değil.
Şu ana kadar Türkiye’den ve Avrupa’dan birkaç diş
hekimi arkadaşıma konsey kayıt süreci hakkında yardımcı olmaya çalıştım. Eğer ilgili olan okurlar varsa
bana [email protected] adresinden ulaşıp, sorularını
yöneltebilirler.
yurtdışı haber
iş tanımı var. Örneğin sadece
bir hekimin çalıştığı bir muayenehanede bile bir asistan, bir
resepsiyonist, bir klinik müdürü ve bir hijyenist bulunuyor.
Dolayısıyla herkes üzerine düşen görevi yapıyor ve karışıklık
engellenmiş oluyor.
Onun dışında, İngiltere’de hastalar gerçekten çok bilinçli. En
ufak bir tedavide bile internetten araştırmalarını yapıp o
şekilde size geliyorlar ve çok
miktarda soru soruyorlar. Bu
sorulara güvenli bir biçimde
cevap verebilmek için de çok
çalışmak gerekiyor. Hastalar
ayrıca evde dişlerine çok iyi
bakıyorlar ve 6 aylık rutin randevularını hiç kaçırmıyorlar. Haliyle bu tip hastalarda konservatif diş hekimliğinden çok koruyucu diş hekimliği uygulamaları
yapılıyor. İngiltere, ortalama yaşları gittikçe artan
yaşlı bir nüfusa sahip. Bizim hastalarımız da dolayısıyla bir hayli yaşlı olabiliyor. Ancak Türkiye’den farkı
yaşlı hastaların diş kaybına uğramış olmamaları. Şu
ana kadar gördüğüm en yaşlı hastam 96 yaşındaki
Rosie. Kliniğe kendi başına gelip, bana huzurevinde
verdikleri partileri anlatır hep!
Klinik açıdan bakmak gerekirse, ilk başlarda beni
çok heyecanlandıran prosedürlerden artık çok hoşlanmadığımı ancak ilk senelerde zorlandığım tedavilerden de şu aralar çok zevk aldığımı fark ediyorum.
Bunların başında endodonti geliyor. Kariyer planı
olarak önümüzdeki senelerde endodonti dalında bir
master programına yazılmayı planlıyorum.
İngiltere’deki çalışma sürecinizin ardından mesleki bakış açınızda değişiklikler oldu mu?
İngiltere’deki profesyonel çalışma hayatım bana
farklı bir bakış açısı ve farklı tecrübeler kazandırdı.
Öncelikle burada kişilerin kendilerine, birbirlerine ve
mesleklerine olan saygıları gerçekten takdir edilecek
boyutta. Klinikler son derece sistematik bir biçimde yönetiliyor ve herkesin üzerine düşen belirli bir
55
haber
dişhekimi
Dişhekimleri ve uzmanlar arasında klinik uygu- ği arası verir. Hafta sonları klinikler çok nadiren açık
lamalarda sınırlandırmalar var mı?
olur.
Kesin kurallarla belirlenmiş, yasal bir sınırlandırma İngiltere’de diş hekimleri genel olarak ‘self-employed’
yok. Genelde hekim kendini o kapasitede görüyorsa, olarak görev yapıyorlar. Bu demek oluyor ki diş hegerekli eğitimi almışsa ve medikal malpraktis sigor- kimi bir kliniğin bordrosunda kayıtlı bir çalışan değil
tası o tedaviyi karşılıyorsa, istediği tedaviyi sunabilir. ama o klinikle iş yapan bir birey. Dolayısıyla hekim
Fakat, İngiltere hasta şikayetlerinin çok sık rastlan- klinikten maaş almıyor, yapılan ciro üzerinden yüzde
dığı bir ülke olduğu için hekimler de daha çekingen hesabıyla bir pay alıyor. Hekimlerin senede 5 hafta
kalabiliyorlar ve hastalarını uzmanlara sevk ediyorlar. (25 is günü) izin hakları bulunuyor ama yeterli bir seHasta ve hekim hakları yönünden Türkiye ile kıyasla- bep öne sürdükten sonra bu süre artabilir. Hastalık,
dığınızda ne gibi farklar görüyorsunuz?
doğum izni vs gibi konularda da son derece çağdaş
Profesyonel açıdan tüm çalışma hayatım İngiltere’de ve ılımlı bir bakış açısı söz konusu.
geçtiği için ne kadar sağlıklı bir karşılaştırma yapabilirim bilemiyorum ama çok büyük farklılıklar olduğunu Merak edilen sorulardan biri de Avrupa’da diş
söyleyebilirim. İngiliz hastalar, dünyada en çok şika- tedavilerinin Türkiye ile olan farkları. Bu konuyet eden hasta sınıflamasında ilk üçte bulunuyorlar. yu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu gruptaki diğer ülkeler İsrail ve ABD. Bazı hastalar İngiltere’de dişhekimliği iki farklı sistem üzerinden
problem yaşadıkları estetik
yürütülüyor:
vakalar için milyon poundluk
• NHS (National Health Servitazminatlar kazanabiliyorlar.
ce): İngiltere’de yaşayan herIngiltere’de
Sırf medikal davalarla ilgilenen
kes (vatandaş olmaya gerek
dis hekimleri genel
avukatlık şirketleri çoğalmaya
kalmadan) devletin sağladığı
başladı ve yakın bir zamana
sağlık sisteminden ücretsiz olaolarak ‘self-employed’
kadar medikal alanda davalar
rak faydalanabiliyor. İlaç reçeolarak gorev yapiyorlar.
ücretsiz olarak açılabiliyordu.
teleri ve diş tedavileri için cüzi
Bu
demek
oluyor
ki
Bütün bunlardan anlayabildiğibir ödeme yapılması gerekebilimiz kadarıyla hasta hakları iyi
yor. Çoğu hasta finansal sebepdis hekimi bir klinigin
bir biçimde korunuyor.
lerden ötürü NHS’e bağlı diş
bordrosunda kayitli bir
Hekim hakları konusunda da
hekimlerine gitmek istemekte,
calisan
degil
ama
o
aynı şeyi söyleyebilirim. Çalışfakat devlete bağlı bu klinikler
inanılmaz yoğunlar ve hastama şartları hiç bir zaman zorklinikle is yapan bir birey.
layıcı değildir. Örneğin, klasik
larına gereken ilgiyi maalesef
Dolayisiyla hekim klinikten
gösteremiyorlar. Bir kanal tebir klinik 8.30-5.30 arası çalışır
maas almiyor, yapilan
davisini 20 dakikada bitiriyorlar
ve 1.00-2.00 arası öğle yeme-
ciro uzerinden yuzde
hesabiyla bir pay aliyor.
56
dişhekimi
örneğin!! Uzun bekleme listeleri mevcut. Bu sistemi
Türkiye’deki ADSM lere benzetebiliriz.
• Private: Devlete bağlı olmayan bu özel klinikler
kendi belirledikleri fiyatlar üzerinden hastalarına tedavi sunuyorlar. Her prosedür için ayrılacak zaman
daha uzun oluyor ve genelde bekleme listesi bulunmuyor. Bu tip kliniklerin dezavantajı da devlete bağlı
kliniklere göre daha pahalı olmaları. Bu sistemi Türkiye’deki özel muayenehanelere benzetebiliriz.
İngiltere’deki fiyatlarla Türkiye’dekileri karşılaştırmamız gerekirse, devlet fiyatlarının Türkiye’ dekinden
ucuz, özel fiyatların ise bir hayli pahalı olduğunu
söyleyebilirim. Burada el işine ve zanaata verilen değer çok büyük. Sadece biz hekimler değil, terziler
hatta araba tamircileri bile çok kazanıyorlar.
Devletteki hizmetin yetersiz, özel kliniklerdekilerin
de pahalı olması sebebiyle Türkiye’ye diş tedavisi için
gelen medikal turizm hastalarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Türkiye’de genelde kaliteli işler yapılması,
insanların misafirperverliği ve tabii ki sıcak hava hastaların ilgisini çekmekte.
haber
Farklı ulustan pek çok insanın yaşadığı bir ülkede Türkiye’den gelen bir dişhekimine bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İngiltere, özellikle Londra, sizin de belirttiğiniz üzere
çok uluslu, kozmopolit bir şehir. İnsanlar yabancılarla iş yapmaya, arkadaş olmaya alışmış durumdalar.
Benim merkez Londra’da çalıştığım klinikte 9 farklı
ulustan insan çalışıyordu. (Brezilya, Portekiz, Polonya, İtalya, Güney Afrika, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Yunanistan, Türkiye) Şu ana kadar hiç bir hasta benim
Türkiye’den geliyor oluşumla veya İngiltere’de okumamış olmamla ilgili herhangi bir negatif yorumda
bulunmadı. Ancak İsmimi, özellikle soy ismimi telaffuz ederken zorlandıklarını söyleyebilirim...
Güzel ve mutlu bir aile hayatınız var. İzmir’deki
yaşantınızın ardından, sosyal yapısı ve coğrafyasıyla farklı bir yerde yaşamak sizi nasıl etkiliyor?
Dürüst olmak gerekirse, İzmir’in iklimine alışmış biri
olarak, ilk geldiğim yıllarda havanın devamlı gri, puslu ve soğuk oluşu, kışın havanın saat 4’te kararması
beni boğuyordu. Fakat yıllar geçtikçe alışmaya başladım ve burada yaşamanın iyi yönlerine odaklanmaya
çalıştım. Kışın geceler çok uzun oluyor ama yazın da
gündüzler uzun...
Bunun yanında, ailemden uzakta olmak da ilk yıllarımda beni üzüyordu fakat elimden geldiğince çok
sık gidip geliyorum Türkiye’ye. Oğlumuzun doğumundan itibaren ailelerimiz de sık sık Londra’ya gelmeye başladılar, dolayısıyla gurbet hasreti çektiğimiz
söylenemez!
İngiltere’de kurduğunuz yaşamın ardından
Türkiye’ye dönmeyi hiç düşündünüz mü?
İlk başlarda hep günün birinde Türkiye’ye döneriz
diye düşünüyordum ancak ne yazık ki artık kendimi
ve ailemi Türkiye’de göremiyorum. Oğlumun geleceği için, onu saygılı ve sevgi dolu bir toplumda yetiştirebilmek için bir süre daha İngiltere’deyiz...
57
perşembe akşamı semineri
dişhekimi
Perşembe Akşamı Seminerleri
hızla devam ediyor
İzmir Dişhekimleri Odası’nda gerçekleştirilen Perşembe akşamı Seminerlerine meslektaşlarımız yoğun ilgi
gösteriyor. Mesleki yenilikler ve firmaların yeni ürünlerinin tanıtıldığı seminerler tüm hızıyla devam ediyor.
Geleneksel hale gelen perşembe akşamları gerçekleştirilen seminer etkinliği meslektaşlarımızdan
yoğun ilgi görmeye devam ediyor. Yeni mesleki gelişmelerin anlatıldığı ve tartışıldığı ve dental firmaların ürünlerini tanıtabildiği seminerlerin 22 Ocak
akşamı düzenlenen etkinliğinde Prof. Dr. Tugay
Seçkin “Ağzımızın yeni sakinleri”, 5 Şubat tarihinde düzenlenen seminerde Dt. İlker Acar “Dental
marketing ve klinik yönetimi” konusunda bilgiler
verdi. 12 Şubat tarihinde Doç. Dr. Serhat Ergun
“İmplantolojide cerrahi teknikler ve ogmentasyon
uygulamaları” 19 Şubat akşamı ise Prof. Dr. Çoruh Türksel “Muayenehane pratiğinde koruyucu
hekimlikten nasıl para kazanılır” konulu sunumuyla
yer aldı. 5 Mart akşamı Dr. Hufschmidt ve M. Loitlesberger “Estetik, fonetik ve fonksiyonel anlamda
başarılı bar, teleskop bağlantılı hareketli protezler”,
12 Mart perşembe günü Prof. Dr. Mine Dündar
Çömlekoğlu “Tam diş eksikliğinde implant destekli
hareketli protez uygulamaları” konusu ile ilgili bilgiler verdi. Son olarak 19 Mart akşamı gerçekleştirilen etkinlikte Doç. Dr. Hakan Akın ‘’Mis implantları
ve protetik çözümler” konusuyla meslektaşlarımızla bir araya geldi. Seminerlerde katılımcılar sunum
sonlarında bir çok konuyu tartışma fırsatı buldu.
Seminerler sonrasında gerçekleştirilen kokteyllerde
ise meslektaşlarımız sohbet etme şansı yakaladı.
Prof. Dr. Çoruh
İlker Acar
Doç. Dr. Serhat
u
ndar Çömlekoğl
Prof. Dr. Mine Dü
Yüksel
Prof. Dr. Turgay
58
Ergun
Seçkin
hobi
dişhekimi
Elektrik alamıyorsan
patates al
Emel GÖKMEN
[email protected]
Issız adaya düştüğünüzde yanınızda götüreceğiniz 3 şeyden biri telefonunuz ya
da çok sevdiğiniz kahve makineniz olabilir
artık. Çünkü elektriğimizi kendimiz üretebiliriz..
Son yıllarda alternatif elektrik üretme
yöntemleri üzerinde çalışılıyor. Bunlardan
biri de Kudüs İbranı Üniversitesi araştırmacılarından Haim Rabinowitch ve arkadaşlarının Journey of Renewable and
Sustainable Energy adlı bilim dergisinde
yayınlanan projesi olan ‘organik bir maddeden elektrik üretimi’. Çok basit bir düzeneği olan bu projeyi şöyle açıklayabiliriz;
gıdaların birçoğu asit içerir(limon-sitrik
asit, sirke-asetik asit).Asitler suda eridiğinde hidrojen iyonları (H+) üreten madde
çözeltileridir. Sulu asit çözeltileri elektriği
iletir.Bu bilgiyle birlikte bir patatesin bir
tarafına çivi, diğer tarafına da bir bakır
tel batırdığınızda patatesin içindeki asit,
60
dişhekimi
çinko ve bakır ile kimyasal tepkimeye neden olup
elektronlar bir metalden diğerine doğru akarken
ortaya yaklaşık 0,5 voltluk bir akım çıkıyor.
Normal bir kalem pilin 1,5 volt olduğunu düşünürsek 3 patates 1 pil demek oluyor.4 limonu aynı
şekilde birbirine bağlarsak bu bize yaklaşık 3,5
volt gibi bir voltaj üretilmesini sağlar ki bu da bir
LED ampulü yakmak için yeterlidir. Esasında güneş
enerjisi gibi modern ve kuvvetli bir enerji kaynağı
varken böyle şeylerle uğraşmak mantıksız gelebilir.
Ancak Kenya’da üretilen 10 milyon ton patatesin
%10-20 si gıda pazarına ulaşamayıp kötü depolama koşulları nedeniyle heba oluyor.Ve bu elektriğin maliyeti kilovat başına 9 dolar civarında yani
normal bir pilden 50 kat daha ucuz. Geri kalmış
bölgelerde aydınlatma amacıyla kullanılan gaz yağından ise 6 kat daha ucuz olduğu açıklanıyor.Kendi penceresinden bu projeyi değerlendiren Caleb
Charland patates dışında elma armut gibi çeşitli
meyvelerle hatta ağaç dalındaki ürünlerle çeşitli
piller oluşturup sanatını konuşturmuş.Hem enerji
kaynağı hem de sanatsal estetik açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm bir buluş. Şu
an evde patates var mıydı diye düşünüyorsunuz ya
size bir taktik de vereyim. Eğer ki düzeneği kur-
hobi
madan önce patatesi 8 dakika kaynatırsanız içindeki organik maddelerin parçalanmasıyla direncin
azaltır ve daha serbest hareket eden elektrotlar ile
daha fazla enerji üretebilirsiniz.
61
oral-moral > Serdar SIRALAR
dişhekimi
Diş hekimi düğünü
Serdar SIRALAR
[email protected]
62
Her ikisi de diş hekimi olan gelin ve damat sırayla “Evet” diye mikrofona bağırdı, gelin damadın ayağına basıp evlilik
cüzdanını havada salladı. Komparsita
eşliğinde dans edip takı töreni için dans
pistinin kenarında yerlerini aldılar. Kameraman kuvvetli ışığıyla gözleri alan
kamerasını olay mahallinin ta içine kadar soktu.
Yaşlı olduğu için damadın dedesi
Maksut bey amcaya öncelik tanınmıştı. Ardında oluşan uzun kuyruğa aldırış
etmeden, oldukça yavaş hareketlerle
önce her ikisini de öptü ve sonra bir
süre cebinde arayıp bulduğu altın lirayı gelinin yakasına iğneledi. Aynı anda
fotoğrafçının sesi duyuldu: “Lütfen yan
yana gelin. Evet şimdi gülün!”
“Ben gülemem!” dedi Maksut bey
amca. “Bu benim eşek torunum üst damağımı gevşek yaptı. Ne zaman gülsem
ağzımdan fırlıyor. Aha bak işte , bak!”
diyerek üst protezini dilinin de yardımıyla ağızından çıkartıp çıkartıp sokmaya
başladı. Bir an buz gibi bir sessizlik oldu.
“Dede, kaç kere söyledim, damağın
erimiş senin. 4 tane implant yapacağız
ya! O zaman çiviyle çakılmış gibi olacak” dedi damat. Bunları söylerken bir
yandan da yaşlı adamı kolundan tutup
öteye doğru itiyordu.
Bir kaç yakın aile büyüğü daha takı tak-
tıktan sonra 35 yaşlarında aşırı makyajlı
bir kadın dudaklarını büzüp, gelinin yanağına dokundurmadan her iki taraftaki havayı öptükten sonra: “Tebrikler şekerim. Balayına ne gün çıkıyorsunuz?”
diye sordu. Gelin: “Üç gün işlerimiz var
burada, ondan sonra” dedi. “Oh, aman
iyi” dedi kadın. “Benim diş beyazlatma
plaklarımı vermeden gitme. Yarın senin
yazıhaneye uğrar alırım. Ay canım, çok
mu sarı benim dişlerim? Ay damat bey
de dişçiydi değil mi? Siz de bir bakın
doktor bey, gerçekten çok mu sarı dişlerim?” diyerek dudaklarını sonuna kadar
gerip dişlerini damadın burnuna soktu.
“Yok efendim!” dedi damat. “Çok da
sarı değil”. Biraz daha yaklaşıp kadının
çenesini tutarak kenetlenmiş dişlerini
kameranın tepesinden gelen ışığa çevirdi. “Eee, gün ışığı olmadığı için yanıltabilir ama sanırım A3. Beyazlatma ile
kesinlikle bir kaç gün içinde A1 olur”.
Ardından gelen şişman bir adam gelinle damadın elini sıktıktan sonra damada: “Allah mesut etsin. Bir şey soracağım. Şu zirkonlu caket dişler varmış.
Onun tanesini kaça yapıyorsunuz? Benim birader dün bir yerden fiyat almış
da. Bana çok uçuk göründü. Dedim
ben bugün dişçilerin düğününe gidiyorum, onlara da bir sorarım. Biz sizinle
uzaktan akrabayız. Başkasına gitmesin
dişhekimi
para, size gelsin”.
Arkada bekleyenlerin homurtularını fırsat bilen
damat, şişman adamı, bir kartvizit verip: “Arasın
beni, gerekeni yaparım” diyerek savuşturdu.
Gelinin halası önce her ikisine de elini öptürdü,
sonra ağzı kırmızı kurdele ile bağlanmış küçük şeffaf poşet içindeki birer implantı yakalarına iliştirdi.
“Bu da ne hala?” diye hayretle sordu gelin. “İmplant işte, sen bilmiyor musun implantın ne olduğunu?”. Gelin sırada bekleyen davetlilerin soran
bakışları karşısında terleyip: “Bilmez olur muyum
halacım. Sadece ilk defa böyle bir şey görüyorum
da. Nereden çıktı bu implantlar?”. Hala hemen
yanıtladı: “Biz hanım arkadaşlarla bir süredir altın
günü yerine implant günü yapıyoruz. Geçen hafta kurada bana çıktı. İki implantımı aldım. Ama
maalesef kemiklerim uygun değilmiş. E şimdi götür implantları geri ver, parasını al, git o parayla
size takmak için altın al. Uzun iş. Sonra alıp satarken zarar da edeceğim. Siz nasılsa kullanırsınız,
direk size takayım dedim”. Gelinle damat bir an
birbirlerine baktılar. “İyi ki Erotik Shop işletmiyoruz. Halan kim bilir ne takardı bize” dedi damat.
Gelin damada kaş göz ederken halası söylenerek
yürüyordu: “Kameraman evladım çektin mi beni
implantları takarken?”.
Gelinin teyzesi bileziği taktıktan sonra: “Kız, bak
gördün mü?” dedi. “Seni 6 yıl önce Telli Baba’ya
götürmüştüm. Nasıl da çıktı kısmetin. Tekrar gidip
tel bağla”. Gelin derin bir soluk aldı. “Teyzeciğim”
dedi, “Telli babaya gidip tel aldıktan sonra ben
Ortodonti kürsüsünde doktoraya başladım. Sanı-
oral-moral
rım ona yaradı. Tel takma bakımından yani. Koca
bulmak tamamen benim becerim”. Kadın bir an
afalladı ve : “Tövbe de, çarpılırsın!” deyip yürüdü.
Bir kaç kişi takılarını takıp, fotoğraf çektirdikten
sonra, zayıf, uzun boylu, at kuyruk saçlı, sol kulağında küpe olan gençten bir adama sıra geldi.
Gelinden sonra damadın da elini sıkıp boynundaki
kurdeleye para iğneledi. Her ikisinin arasına girip
fotoğraf çektirirken sahte gülümseyen hareketsiz
dudaklarının arasından: “Oğlum var ya, daha geçende yaptığın dolgu düştü” dedi. Sabahtan beri
herkese yalandan gülümsemekten yanakları ağrıyan damat da dişlerinin arasından: “Benim yaptığım dolgu düşmez. Başka dişin çürümüştür” diye
cevapladı. “Yok be oğlum! Benim dişimi benden
iyi mi bileceksin?” diye diretince, damat adamın
at kuyruğu saçından tutup kafasını arkaya yatırdı
ve bir hamlede kamerayı reflektör gibi yakalayıp
ışığını ağıza yaklaştırdı. “Bak işte benim yaptığım
dolgu sapasağlam duruyor. Bir arkasındaki dişin
çürümüş. Çek kameraman çek. Düğün cd’sini alınca görsün bu hergele yaptığım dolgunun düşmediğini”.
Düğün sona erince gelin ve damat kendilerini bekleyen Limuzin’e bindiler. Yolda şoför: “Siz
diş hekimiymişsiniz hocam. Benim hanım diyor ki
ben geceleri diş gıcırdatıyormuşum. Bunun için
ne yapmak lazım?” diye sordu. Gelin duvağını
çıkartıp : “Ay yeter, bayılacağım” derken, damat
: “Hanım başka odada uyusun. Sen rahat rahat
gıcırdat” dedi.
63
diş ile düş arasında
dişhekimi
Müsait bir yerde inecek var
Müge SANDIKÇIOĞLU
64
Belki de tarih bizi, “devletin tutum ve
kararlarından yüz bulan ve etkilenen hormon güdümlüler yüzünden yaşanan insanlık dışı olaylara daha fazla dayanamayan Türk kadınları diklenmeseydi, Türkiye
bugünkü Türkiye olmazdı,” diye yazar. Ve
ben böyle bir tarihin içinde var olmaktan/
anılmaktan gurur duyarım. Çünkü değişim, akut zamanlarda siyah giymekle,
siyah kurdeleyle, profilleri karartmakla,
meydanlarda uçuşup kaybolan çığlıklarla,
buralara yazmakla, ağlamakla, pankartlarla olamayacak, olmuyor. Yetmiyor!
Ben feminist değilim. Cinsiyetçi değilim.
İnsana cinsiyetiyle değil, “insan” olarak
bakarım. Birine kızsam da, sevsem de, üst
başlığına “kadın” ya da “erkek” diye manşet atmamaya özen gösteririm. Ama bu
ülkenin, kendine de insanlara da sadece
bir cinsel organdan oluşmuşlar gibi bakan “yaratık kafalı”ları, bunu burnumun
dibine dibine, gözümün köküne köküne,
kalbimin içine içine hançerleyerek sokmaya devam ediyor. Kadın erkek tüm güzel
insanlar, kadınların ve kadına değer verenlerin omuzlarında feraha çıkacağız gibi...
Yeterince sabretmedik mi her türlü?
Kadını eve tıkıp, eğitimine, gelişmesine,
aydınlanmasına engel olarak, yetiştirecekleri nesilleri de karartmalarına peşkeş
çekerek, asla sorgulamayan, sorgulandığında başının derde gireceğini bilerek
kabullenmiş toplumlar yaratılmasına dayanabilmek ne mümkün? Bu çamurlu
yolda ilerlenebilmesi adına, suçlular hak
ettikleri cezaları alamıyor. Kadının başına
gelen felaketlerin tek sorumlusu o suçu
işleyen değil; suçu işlemekle başına çok
da bir ceza biçilmeyeceğinden neredeyse
emin olmasını sağlayan yönetimlerde de.
Bu sayede kadının ümüğü sıkılacak, çok
da ötmeyecek arkadaş! Kadına evde de,
sokakta da sadece cinsel obje diye bakan
hasta beyinlerle nereye kadar? Memleketin hallerine bakıp bakıp, Facebook’ta
duyarlı paylaşımlar yapıp, kahırdan ölen
iletiler yazıp, “eğitim şart” diye diye bir
hal olup, “cehalet aldı başını gidiyor, o
yüzden de inanmaları kolay ama bizim
gibi düşünmelerini sağlamamız lazım”
diye ünleyip, “dini kullanıyorlar” diye telaş edip, gezmedik yer/yemedik yemek/
çekmedik fotoğraf bırakmayıp, fanusta
yaşadığını fark etmeyen insanlar! Elim bir
olayın ertesi günü şak diye neşeli paylaşımlarınıza daha ne kadar devam edeceksiniz. Milletçe demans hastasıyız, farkında
mıyız?
En temel hayat derslerinden biridir, bilirsiniz, biliriz hepimiz: “Hatalardan/kötülüklerden ders almak”. İnsanın başına
kötü bir şey gelir/ kötü bir deneyim yaşar/
en basitinden söylenecek olursa, bir arkadaşımızdan kazık yeriz. Örnekler çoğaltılabilir, hiç zor değil.
Çünkü hayat budur; yaşamanın amacı
budur: İyi ve kötü deneyimlerden ders
alıp, ya gelişmeyi seçeriz ve değerimizi
artırırız/yaşam ve insan kalitemiz yükselir, çevremize de yansır, uzun vadeli dalgalanımlarla topluma da... Ya da kızıp,
söylenip, başkalarını suçlayıp, kendimizi
pamuklara sarıp, hep mağdur olduğumuzu savunup yerimizde saymaya devam
ederiz. Bizi gelişelim/değerimiz artsın
diye bu dünyaya yollayan sistem, biz akıllanana kadar alamadığımız dersleri gözümüze sokmaya ve aynı/benzer fenalıkları
yaşamaya mecbur eder. O zaman isyan
devreye girer ve “neden?” diye sorar
dururuz. Ama bunu kendimize nadiren
sorarız.
Bunlar bireysel olaylardır. Bireyler, toplumu oluşturduğuna göre, toplum da bir
çeşit birey gibidir. Başımıza gelenlerden
ders alıyor muyuz? Kötülükler bitmiyor
mu? “Neden?” sorusunu etrafa mı soruyoruz? Yetmedi mi bize yollanan mesajlar?
Demek ki göremediğimiz/öğrenemediğimiz bir şeyler, kendimizi ve toplumu
geliştiremediğimiz bir nokta var ki, kötülükler tekrarlanıyor. Biz ayana kadar da
tekrar edecek. Sistemin görevi de bu zaten. Bize gereken şeyler yanımıza verilerek yollanmışız ki en değerlisi de “irade
göstermek”.
Değiştirmekte zorlandığımız şeyleri değiştirmeyi beceremiyorsak, ya kabullenip
susar, şikâyeti de keseriz. Ya da “yandığımız yeter” deyip küllerimizi silkeler ve
şahlanırız. O taş elimizi altına sokalım diye
bizi bekliyor. Anlayan anlar ve kader ellerimizde güzel yazılır.
Anlamayanlar ise hepimizin acı kaderini
yazar. Pardon yani! Bu kadar.
mavi köşe
dişhekimi
Kargacık burgacık
Ma­vi­sel YE­NER
[email protected]
www.maviselyener.com
Size de olur mu? Umulmadık zamanlarda bir yerlerden gelip tazelenir mi anılar?
Bir kıymık gibi batar mı yüreğinize? Çok
özlediğiniz birini sonsuzluktan çağırmış
gibi duyumsar mısınız?
O günlüğü bulduğumda nasıl da şefkatle bakıyordu bana sayfalar. Oysa kuytular bazen hüzünlü, bazen yırtık pırtık,
çoğunlukla da kargacık burgacıktır değil
mi?
HHH
Olabildiğince derin bir nefes alıp öğretmenimin gözlerinin içine baktığımı anımsıyorum.
“Günlük tutmasam olmaz mı?” dedim.
Elini omzuma koydu, gülümsedi.
“Günlük tutmak yazma yeteneğini geliştirecek, neden yapmak istemiyorsun?”
diye sordu.
Bunu yapamazdım, çünkü bütün yaramazlıklarımı oraya yazmam gerekirdi.
Eğer bizim evdeki dedektif, yani annem,
günlüğümü okursa her şeyi öğrenirdi.
Örneğin, geceleri çoraplarımı çıkarmaya
üşendiğimi, bazen ödevimi dayıma yaptırdığımı, Kuşayak’tan dizeler yürütüp
kendi şiirime kattığımı, sınıftaki Osman’a
âşık olduğumu…
“Yazamam” dedim öğretmenime.
“Niye?”
“Şeyyy… Kolum ağrır!”
Yutmadı elbette:
“Kolun ağrırsa dinlendirirsin. Başla bakalım günlük tutmaya. Bir ay sonra getir,
bakacağım!”
Ter basmış, yüreğim sıkışmıştı sanki. Yarım yamalak bir şeyler söyleyip sustum.
HHH
“İşte şimdi yandım!” diye düşünüyordum. Ne yapacaktım peki? Boşluğa bakarak geçirdiğim, kaygı dolu birkaç günün ardından nasıl bir yol izleyeceğimi
bulmuştum.
Bir kahraman uydurdum, adı: Ayşe.
Bütün yaramazlıkları o yapıyor gibi, her
şeyi en ince ayrıntısına kadar yazmaya
başladım günlüğe. Bu çok keyifliydi; üstelik, okuyan hiç kimse Ayşe’nin gerçek
kimliğini anlamayacaktı. Yazarken saatlerin nasıl geçtiğini bile fark etmiyordum.
Yaramazlıkları ona yüklemek çok eğlenceliydi.
Günlerden bir gün, öğretmenim defterimi istedi. Zihnim karmakarışıktı. “Keşke
kaşla göz arasında buharlaşıversem de
bu defteri ona götürmekten kurtulsam!”
diye geçiriyordum aklımdan.
İsteksizce götürdüm. Defteri uzatırken
kalbimin atışı avuç içlerimden bile duyuluyordu. “Okumasanız olur mu, kızacaksınız biliyorum…” diye ürkekçe bir şeyler
geveliyordum.
Gülümseyerek aldı, baktı, göz gezdirdi… Yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu
hissediyor, yutkunup duruyordum. Elimi
ayağımı nereye koyacağımı bilemiyor, tir
tir titriyordum. Bitmek tükenmek bilmeyen dakikalar geçti. Ve o yine gülümsedi…
“Ayşe’nin öykülerini ne güzel yazmışsın,
aferin” diyerek göz kırptı.
Afalladım. Doğru mu söylüyor, alay mı
ediyor diye bir an duraladım. Ağzım açık
bakakaldım suratına. Hayır, şaka değildi,
gerçekten de beğenmişti günlüğümü.
Kalbim hâlâ hızlı çarpıyordu ama biraz
sakinlemiştim. Gözgöze gelmemeye çalışarak konuştum:
“Kızmadınız mı yani öğretmenim?”
Başıma dokundu, ince parmaklarıyla
saçlarımı okşadı:
“Hayır, neden kızayım? Günlük tutmak
yerine sen buraya öyküler yazmışsın
işte… Aynen böyle devam et!”
Tuttuğum soluğu gürültüyle dışarı verdim, rahatlamıştım.
Günlüğü bana uzatırken ses tonu biraz
tuhaftı sanki:
“O Ayşe’ye söyle, ödevlerini dayısına
yaptırmasın!”
HHH
Sonsuzlukta bir zerre bile olamayan ey
günlük, ne istedin benden? Sen de biliyorsun ki öğretmen hikâyesinden çok
daha fazlası kat kat yağdı üzerime. Arınmak için hepsini itiraf etmek zorunda
mıyım? Şu yazdığım yetse, olmaz mı?
65
kültür - sanat rehberi
dişhekimi
Konser
22. İzmir Avrupa Jaz Festivali................................ 5-21 Mart 2015 | Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi
Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars Ft. Rodrigo Rodriguez............. 20 Mart 2015 | AKM Yunus Emre Salonu
Pinhani................................................................................28 Mart 2015 | Amfi Tiyatro – Alaçatı/Çeşme
Timur Selçuk.............................................................................. 28 Mart 2015 | AKM Yunus Emre Salonu
Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu....................................... 31Mart 2015 | AKM Yunus Emre Slaonu
Duman.......................................................................................................... 18 Nisan 2015 | İzmir Arena
Doğan Canku........................................................................... 18 Nisan 2015 | AKM Yunus Emre Salonu
Mustafa Ceceli.......................................................... 25 Nisan 2015 | İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu
Color Sky 5K İzmir Renkli Koşu..........................................................26 Nisa 2015 | İnciraltı Kent Ormanı
Tiyarto
Abim Geldi.........................................................................................26 Mart 2015 | AKM Tiyatro Salonu
Tehlikeli Oyunlar............................................................................... 04 Nisan 2015 | AKM Tiyatro Salonu
Bana Esmeyi Anlat................................................................... 09 Nisan 2015 AKM | Yunus Emre Salonu
Annemin Şöförü.............................................................................. 10 Nisan 2014 | AKM Tiyatro Salonu
Alevli Günler............................................................................. 15 Nisan 2015 AKM | Yunus Emre Salonu
Sunay Akın.............................................................................. 19 Nisan 2015 AKM | Yunus Emre Salonu
66
ödüllü bulmaca > Arife Kişioğlu
1 2
SOLDAN SAĞA
1) Periferal sinir tümörleri grubu içinde yer alan 1
nörojenik bir tümör - On altıncı yüzyılda yaşa- 2
yan ve yetkin bir renk ustası olarak tanınan İran3
lı minyatürcü .2) Bulmaca anlamında kullanılan
bir sözcük - Hiroşima Sevgilim”, “Amerikalı Am- 4
cam”, “Geçen Yıl Marienbad’da”, “Melo” gibi 5
filmleriyle tanınmış Fransız sinema yönetmeni.3) 6
Sık ağaç dallarıyla kaplı, sürülmesi güç olan yer
- Hermann Hesse’i ülkesinde üne kavuşturan psi- 7
kanalitik romanı - Türk Tarih Kurumu - Japon 8
işi çömlek, sırlı seramik kap.4)Bir renk -Işığa karşı 9
bakıldığında kâğıt tabakasının yapısal görünümü 10
- Manyetik Rezonans kısaltması - Süs, ziynet - Belirti, nişane.5) Kalıtımın maddi temeli olan ve kro- 11
mozomları oluşturan madde - Araştırma sonucu 12
olmayıp uygulamayla kazanılmış bilgiye dayanan, 13
deneyimsel - Bir nota - UMBERTO……İtalyan ya- 14
zar.6) 1343-1381 yılları arasında Orta Anadolu’ya
egemen olan beylik - Evlerin giriş bölümünde 15
bulunan ve oda kapılarının açıldığı genişçe yer 16
- Kandaki ürik asit miktarı.7) Duvarda yapılmış 17
kapaksız küçük dolap - Bir olumsuzluk ön eki 18
- Akdeniz iklimine özel bir kansızlık hastalığı.8)
Karnaval maskesi - Şeker üretiminde, billurlaşan 19
şeker alındıktan sonra kalan şekerli posa - Sri 20
Lanka’nın uluslararası kodu.9) Jamaika’nın plaka
işareti - Çaykovski’nin son yapıtı olan opera - Eski Yunan ve
Roma’da hekimlik tanrısı.10) Telefonunun dinlenmesinden
duyulan korku - Fotoğrafçılıkta ve filmcilikte duyarlı yüzeylerin işlenmesinde belirli bir işlemin gerektirdiği maddeyi
erimiş olarak içinde bulunduran sıvı - Ahmet Ümit ‘in bir
romanı .11) Bir tahılölçeği - Hinduizm ve Budizm’de yarı
insan,yarı yılan biçimindeki tanrısal varlık - Asya’da bir ırmak
– Alüminyumun simgesi.12) Kara yumuşakçasi - 1996′da
bir uçak kazasında ölen hafif müzik bestecimiz.13) Bazı
yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan soğanlı bir kültür bitkisi - Utanma - Bağışlama.14)Bir
haber ajansı - Bir renk -Bir hastalıktan sonra yerleşip kalan,
işlev veya doku bozukluğu - Maksim Gorki’nin bir romanı
.15) Resimde bir nesne veya figürü derinlik duygusu içinde
verme yöntemi - Sert ağaçtan yapılmış tuşlardan oluşan bir
Afrika ksilofonu - Platinin simgesi.16)Namuslu, iffetli kadın
- Roma’yı tekrar görebilmek için, içine para atılması adet
olan ünlü çeşme - Arjantin’in Eva Peron’unu konu alan müzikal - Nikelin simgesi.17) Şarap - Öğütülmüs susamin koyu
sıvı durumu - Sekiz notanın, kalın sesten ince sese veya
inceden kalına doğru sıralanması - Barış.18) İşe yaramaz İstemsiz kas hareketi - Su yolu kanal.19) II. Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad - Yelken açma komutu - Nazi
hücum kıtası - Ağaç, tas ve madenleri oyarak sekil veren
usta. 20) Mavi peri kuşu- Bulmacada resmi bulunan değerli
tiyatro sanatçımız.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1) Hastalıktan yeni kurtulmuş zayıf ve hâlsiz olan kimsenin
durumu - “Körlük”, “İsa’ya Göre İncil”, “Ölüm Bir Yarmış Bir
Yokmuş” gibi romanları dilimize de çevrilen ve 1998 Nobel
Edebiyat Ödülü’nü kazanan Portekizli yazar.2) İş sözleşmesine göre işçinin işten çıkarılması durumunda tanınan süre
- Kutsal Hint destanı - Konuşma bozukluğu.3) Cezayir saf-
dişhekimi
3
4
5
6
7 8
9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
rasında vahalar dizisi - Birimlerin başına konulduğunda on
katı gösteren bir ek - Nesnelcilik.4) Kemik grefti uygulaması
- Esirgeyici, merhametli - Bir çoğul eki.5) Radyo yayımcılığında bir frekans bandı - Yunan mitolojisinde, çobanların
tanrısı - Lüfer balığının irisi - Unutmamak için parmağa bağlanan ip.6) Alınan bir şeyi geri verme - Benzer, eş - Dogma,
inak - Eski mısırda Tanrıların kralı sayılan tanrı .7) Tarihsel
çağ - Türk müziğinde bir makam - Telleri gerilerek yada tellerine vurularak çalınan,sapsız bir çalgı türü.8) Bilgisayarda
erişilebilir bellek - Beynin ve omuriliğin bir hastalığı.(Kısaca)
- Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti -Yan kanatları vücuduna yapışık, uzun kuyruklu, iri bir balık.9) Antalya ilindeki Beydağları Milli Parkı’na verilen bir başka ad - Baraj.10)
Öğretim ve eğitim sistemi - Kelt mitolojisi’nde perilerin baş
kralicesi - Şikar - Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı.11)
Fransa’da bir idari bölge - Başarısız - Takımlar, küme - En
kısa zaman.12)Matematikte bir sayı -………PARKER ABD’li
yönetmen - Geminin rüzgar alan yönü - Satrançta bir
taş.13) Eklemlenme - Kadınsı davranışları olan erkek.14)
Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten, kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk - Dostoyevski’nin
“Suç ve Ceza” adlı romanının baş kişisi - Laf, söz.15) Bağırsak solucanı - İstanbul Boğazına adını veren tanrıça -……..
BATUR şair, yazar - Kara Kuvvetleri.16)Manganın simgesi Gaziantep’in İslahiye ilçesinde, Hitit dönemine ait ünlü açık
hava atölyesi - Çiçek tozu -Tibet Budizminde, ölen bilge bir
kişinin ruhunun girdiğine inanılan çocuklara verilen ad.17)
Eğreti, ödünç - İlaç - HASAN……gazeteci, köşe yazarı - Bir
cins güvercin - Bir yüzey ölçü birimi.18)Deniz altında kalmış
bir vadinin veya vadiler sisteminin alt bölüm - Bir haftalık
keçi yavrusu - Ali Özgentürk’ün bir filmi - MOSS …… ABD’li
oyun yazarı.19) Refik Halit Karay’ın bir hikayesi - Herhangi
bir amaçla çevreyi dolaşıp pek belli etmeksizin gözden geçirme.20) Yunan rakısı - Gerçekten öyle olmadığı halde öyle
sanılan - Orhan Asena’nın bir tiyatro oyunu.
BULMACAYI ÇÖZEN HER MESLEKTAŞIMIZA;
LACALUT TÜRKİYE-NATUREAL WORLD Firması tarafından
LACALUT Ağız çalkalama suyu ve LACALUT macun hediye edilecektir.
68
duyuru
dişhekimi
Başsağlığı
Mutlu Günlerimiz
Meslektaşlarımızdan;
Meslektaşlarımızdan;
> Baran Can,
> Muharrem Ekici,
> Nursel Tunalı’nın eşi,
> İlkgül İkizler’in annesi,
> Murat Kaya’nın annesi
> Fatma Figen Coşkun’un babası,
> Prof. Dr. Ertuğrul Sabah’ın babası ve
Prof. Dr. Münire Ece Sabah’ın kayınpederi,
> Özgül Öztürk’ün babası,
> Seher Sabah’ın ağabeyi,
> Hayrettin karlı’nın babası,
> Sarper Gürol’un “Doğa” adında kız torunu
dünyaya gelmiştir.
> Neşe Yenican Köprülü ve Sedat Köprülü
dünya evine girdiler.
> İkbal Zeybek’in kızı Ezgican Zeybek,
Ufuk Derim ile dünya evine girdi.
Tebrik ediyoruz.
Geçmiş Olsun
Meslektaşlarımızdan;
vefat etmiştir. Merhumlara Allah’tan rahmet, yakınlarına
> Orhan Anar’a,
> Ahmet Kenan Gelal’a,
başsağlığı dileriz...
rahatsızlıklarından dolayı geçmiş olsun diliyoruz
60. sayıdaki bulmacanın çözümü
1 2
3
4
5
6
7 8
9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
60. say› bulmacam›z›
çözerek hediye kazanan
meslektaşlarımız;
> Ayla Tanzer Kulalıgil / İzmir
> Yasemin Ünlü / Aydın
> Ayşegül Yılmaz / Aydın
> Nuhan Bayhan / İzmir
> Ayça Bacaksız / Antalya
Duyuru sayfamızda yer alan haberler odamıza ulaşan bilgilerle sınırlı kalmaktadır. Sayfamızda yer almasını
istediğiniz kendiniz ve diğer meslektaşlarımız hakkındaki haberleri lütfen bize iletiniz.
69
karikatür
70
> Dişhekimi Mete Ağaoğlu
dişhekimi

Benzer belgeler