Dişhekimi 62. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası
Transkript
Dişhekimi 62. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası
dişhekimi haber 1 haber dişhekimi ! k i d y e d G(ö)rev Binlerce sağlık çalışanı iş bıraktı Sağlıkta dönüşüm programına karşı, 16 dernek ve sendikanın öncülüğünde acil servis ve yoğun bakım üniteleri dışında hastanelerde sağlık hizmeti verilmedi. İzmir’de gerçekleştirilen yürüyüşe İzmir Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz’de destek verdi. Türkiye genelinde binlerce sağlık çalışanı 13mart günü iş bıraktı. İzmir’de de sağlık çalışanları, sağlık sistemi ve personel politikasını protesto etmek için iş bıraktı ve yürüyüş yaptı. Basmane Meydanı’nda toplanan İzmir Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türk Sağlık Sen, İzmir Aile Hekimleri Derneği, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD), Genel Sağlık İş Sendikası ve Türk Hemşireler Derneği üyeleri sloganlarla İzmir Sağlık Müdürlüğü’ne kadar yürüdü. Yürüyüşe İzmir Dişhekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz ile İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan’da destek verdi. Sendika derneklerin pankartla flamalarını taşıyan sağlık çalışanları, ‘Sağlıkçıyız haklıyız kazanacağız’, ‘Birleşe birleşe kazanacağız’ sloganları atarak İl Sağlık Müdürlüğü önüne yürüdü. Burada konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Suat Kaptaner, “Sağlık Bakanı’ndan, Maliye Bakanı’ndan, Başbakan’dan randevu talep ettik, ses gelmedi. Sadece bu eylemi yapacağımızı açıkladıktan sonra sayın Başbakan büyük bir müjde verdi. Bazı basın organlarında maaşlara yüzde 50 8 zam gibi yansıtıldı. Ama burada bir gerçek var ki bu yalandır. Saati 7.5 TL olan nöbet hizmetine yüzde 50 zam yaptılar 10 TL yaptılar, hepinize kutlu olsun. Bir büyük müjde daha var, dediler ki ‘Siz zaten çılgın gibi çalışıyorsunuz. Robot gibi çalışıyorsunuz, ölecek gibi gözükmüyorsunuz, 70 yaşına kadar çalışan’. Şimdi biz buradan sayın Başbakan’a bir öneride bulunuyoruz. Ne maaşımıza zam yapma niyetiniz var, ne emekli maaşımıza zam yapma niyetiniz var, ne çalışma ortamımızı düzeltme niyetiniz var bunu görüyoruz anlıyoruz da siz en iyisi, bütün sağlık kuruluşlarının arka tarafına mezarlık açın hepimizi oraya gömün’’ dedi. dişhekimi haber 9 haber dişhekimi “İç Güvenlik Paketi”ne KARŞIYIZ Hükümetin hazırladığı ve Kamuoyunda ‘İç Güvenlik Paketi’ olarak bilinen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması hakkında Kanun Tasarısı meclis gündemine gelirken, tasarıya tepkiler de sürüyor. İzmir’de bir basın toplantısı gerçekleştiren ve aralarında İzmir Dişhekimleri Odası’nın da yer aldığı, DİSK, KESK, TMMOB, Türk-İş, Birleşik Kamu-İş, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, İzmir Eczacı Odası, İzmir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası ve İzmir Veteriner Hekimler Odası, yasanın genel ve kalıcı bir sıkıyönetim yasası olduğunu belirttiler. Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen basın toplantısında kurumlar adına açıklamayı İzmir Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi İlkay Karademirci Ülkü yaptı. Ülkü, açıklamasında tasarının iki haftalık ertelemenin ardından meclis gündemine geldiğini ifade ederek şunları söyledi: Bu yasa tasarısıyla; • Polise ve jandarmaya, hâkim-savcı kararı olmaksızın dilediği kişinin üstünü, eşya ve aracını arama, • Dilediği kişiyi savcıya haber dahi vermeksizin gözaltına alma ve 48 saate kadar gözaltında tutma, • Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine keyfi bir şekilde müdahale etme ve bu eylemlere katılanlara karşı ateş etme yetkisi veriliyor. • Cumhuriyet Savcılarının yetkileri vali ve kaymakamlara devrediliyor. Tasarının yasalaşması halinde, insan hak ve özgürlüklerini Anayasamıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi- 10 İzmir D Odası’n işhekimleri ın d sendika a yer aldığı ve me örgütle ri yasan slek ın ve kalıc ı bir sık genel ıyöne yasası olduğun tim u belirttil er. ne aykırı biçimde kısıtlayan vahim sonuçlar doğacaktır. Yasayla, hâlihazırda vatandaşa yeterli bir hukuki güvence sağlamak bakımından zaten yetersiz olan hâkim ve savcılar, tümüyle devre dışı bırakılmış, tüm yetkileri polise ve idareye devredilmiş olacak. Ayrıca başta toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı olmak üzere, birçok temel hak ve özgürlüğün kullanılması fiilen imkânsız hale gelecek, polisin ateş etme yetkisi daha da genişletilerek, halen her yıl ortalama 30 kişinin sokakta polis tarafından öldürüldüğü ülkemizde, polise adeta katliam yapma yetkisi verilmiş olacaktır. Bu yasa tasarısıyla, ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan dikta yönetimine, muhalifleri sindirmek ve tek adam diktasını tesis etmek üzere imkân tanınıyor, polis devletinin yasal zeminleri hazırlanıyor. Bunun ilk örneklerini yakın zamanda İzmir’de yaşadık. 13 Şubat Bilimsel, Laik Eğitim Boykotu eylemleri sırasında onlarca kişi keyfi bir şekilde gözaltına alındı, bir kişi Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı. Bizler aşağıda imzası olan İzmir’deki meslek odaları ve sendikalar olarak diyoruz ki; Toplumsal güvenliğin sağlanması, özgürlükleri ve insan haklarını kısıtlamakla değil, aksine daha da geliştirmekle mümkündür. Bu yasa, genel ve kalıcı bir sıkıyönetim yasasıdır. Kabul etmiyoruz. Sonuna kadar direneceğiz.” Açıklanan metne, DİSK, KESK, TMMOB, Türk-İş, Birleşik Kamu-İş, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, İzmir Dişhekimleri Odası, İzmir Eczacı Odası, İzmir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası ve İzmir Veteriner Hekimler Odası imza koydu. haber dişhekimi SGK Başkanı ile TDB yöneticileri bir araya geldi Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Yadigar Gökalp İlhan’ın daveti üzerine Türk Dişhekimleri Birliği yöneticileri ile bir toplantı gerçekleştirildi. SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan’ın makamında gerçekleştirilen toplantıya TDB Genel Başkanı Prof. Dr.Taner YÜCEL, Genel Başkanvekili Dr.Serdar SÜTCÜ, Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri Dr.Faik Serhat ÖZSOY ve Tuncay SEVEN katıldı. Toplantıda koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerinin; genel sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası ve iyi bir ağız diş sağlığının en temel insan hakkı olduğu, bu nedenle koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerine ülke yöneticilerinin eğilmesi ve önem vermesi gereken toplumsal nitelikteki en önemli sağlık hizmetleri olduğu ifade edildi. Toplantıda; koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerinin; hem düşük maliyetleri hem de genel sağlık üzerin- 12 deki olumlu etkileri nedeniyle, ağız diş sağlığı hizmetleri sunumunda tedavi edici hizmetlere göre öncelikli olarak tercih edilmesinin gerektiği dile getirildi. Ağız ve diş sağlığını korumanın genel sağlığımızın korunmasında en önemli ve en birincil koşullardan biri olduğunun altını çizen Prof.Dr.Taner YÜCEL, ağız enfeksiyonlarının; üst solunum yolları hastalıklarına, zatürreye, diyabetten kardiyovasküler hastalıklara, eklem hastalıklarından ülsere hatta erken doğum ve düşüklere kadar birçok hastalığın tetikleyicisi olduğunu, global oral sağlığı tehdit eden üçüncü ve en önemli hastalık olan ağız kanserlerinin ise en sık görülen kanser türleri arasında ilk 10’da yer aldığını ifade etti. dişhekimi haber SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan; “Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu uygulamaları sahiplenmesi gerek” Türkiye’de Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Strateji Değerlendirmesi Projesi isimli bir bilimsel çalışma başlatıldı İyi bir ağzın genel sağlık harcamalarına olumlu yönde katkı yaparak kamu harcamalarını düşüreceğinin dile getirildiği toplantıda; Türk Dişhekimleri Birliği’nin uzun vadede daha az harcama ile daha çok fayda yaratacak koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerine yönelinmesi için, tedavi edici ve koruyucu ağız diş sağlığı hizmetleri arasında bir fayda maliyet (cost benefit) analizi yapılması ihtiyacı bulunduğu düşünülerek Türk Dişhekimleri Birliği tarafından Türkiye’de Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Strateji Değerlendirmesi Projesi isimli bir bilimsel çalışma başlatıldığı ifade edildi. Söz konusu uzun vadeli stratejik bir planlama kapsamında; tedavi edici ve koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerinin maliyetlerini ölçmek ve bulunacak seçenekler arasında, kamu sektörü tarafından yapılan ağız diş sağlığı harcamalarına yönelik bir maliyet - fayda analiziyle somut verilerin ortaya çıkarılacağı bilgileri verildi. SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan ise Türk Dişhekimleri Birliği tarafından Türkiye’de Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Strateji Değerlendirmesi Projesi isimli bu çalışmayı ilgiyle dinlediğini belirterek, projeyi, bitirilmesinden sonra mutlaka görmek istediğini belirtti. Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu uygulamaları sahiplenmesi gerektiğine vurgu yapan, İlhan konuşmasında; kurumlar arası görüşmelerin sıklıkla yapılması gerektiğinin altını çizerek, SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından organizasyonu yapılan SGK GSS Bilimsel Danışma Kurulu’nda TDB`nin de yer almasını arzuladıklarını ifade etti. SGK Başkanı İLHAN, bu nedenle Kurulun 5 Şubat 2015 tarihinde yapacağı toplantıya TDB’yi davet ettiklerini belirtti. Belirlediği alt komisyonlar tarafından yapacağı çalışmalarla sağlık alanında politikalar oluşturarak SGK`na danışmanlık yapacak GSS Bilimsel Danışma Kurulu`nda Türk Dişhekimleri Birliği sürekli yer alacak, Kurul`un bu ilk toplantısına TDB’yi temsilen Genel Başkan Prof.Dr.Taner YÜCEL katıldı. 13 haber dişhekimi Ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan özel sağlık kuruluşları hakkında yönetmelik yayınlandı Eylem sürecine rağmen resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmelik tepkilere neden oldu. Her gün Sağlık Bakanlığı’na yürüyüş düzenleyen dişhekimleri odalarının bu tepkisini görmezden gelen ve önerileri göz ardı eden Sağlık Bakanlığı yoğun eleştirilere maruz kaldı. Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti sunulan özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik resmi gazetede yayınlarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik taslağının ardından Türk Dişhekimleri Birliği ve bağlı odalar eylem sürecine başlamıştı. Bir çok kez Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile görüşmek isteyen diş hekimlerinin isteği geri çevrilmişti. Özellikle mesleğin ticarileşeceğinin altına çizen TDB yayınlanan yönetmeliği eleştirdi. Türk Diş Hekimleri Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel, bu yönetmeliğin ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin artık halk için daha pahalı olması anlamına geldiğini hem de yapılacak tedavinin kalitesinin düşeceğini söyledi. Prof. Dr. Yücel “Öncelikle bu yönetmelik hazırlanırken meslek örgütüyle yani bizim birliğimizle diyaloğa girilmedi. Bu yönetmelik her şeyden önce hizmetlerin pahalılaşmasına ve niteliğinin düşmesine neden olacak. Diş hekimleri Kar amacı gütmeden, mesleki becerilerini kullanarak hastalarına sağlık hizmeti götüren meslek grubudur. Yönetmelikte diş hekimlerinin işçi durumuna gelecek. Bu yönetmelikte diş hekimi olmayanlar yüzde 49 oranında ağız diş sağlığı merkezlerine ortak olabilme hakkına sahip olacak. Bu bizim temelden karşı çıktığımız bir şey. Kamudaki ağız diş sağlığı merkezlerinde giden hasta sayısı arttı, hizmet sayısı arttı ama çok ciddi şekilde verilen hizmetin niteliği sorgulanır hale geldi. Bu özele taşınacak. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde zaten her muayenehanede sorunların yüzde 95’ini giderilebilecek durumdadır o nedenle bu işin özel büyük merkezlere kaymasının gereği yok. Bu 14 ne diş hekimlerine ne de vatandaşa yarayacak bir uygulama değildir’’ dedi.. “STERİLİZASYON STANDARDI İSTEDİK TUVALET STANDARDI GELDİ” Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Tarık İşmen yönetmelik hazırlanırken sterilizasyon standardı getirdiklerini ama bunun yerine tuvalet temizliği konusunda bir maddenin koyulduğunu belirtti. TDB , birliğe bağlı odalar ve dişhekimlerinin yönetmelikte karşı çıktığı bazı başlıklar şunlar 3 Dış görüntüsü iyi ama hizmet kalitesi şüpheli merkezler olacak 3 Binalarda asansör zorunluluğu getiriliyor. Mesela bina 6 katlı ama ofisiniz giriş kattaysa yine de olduğunuz binada asansör bulunma zorunluluğu var 3 İnceleme denetleme ekiplerinde Diş Hekimleri Odası’ndan temsilciler artık bulunmayacak. Daha önce denetlemelerde oda temsilcileri yer alıyordu. 3 Deprem yönetmeliğine uygun binada muayenehane açılabilecek 3 Ağız ve diş sağlığı merkezlerinde 24 saat açık olma imkanı getirilecek. Eğer bu olursa diş hekimlerinin çalışma süreleri uzayacak. 3 Eğer poliklinik açacaksanız 2 kadın, 2 erkek ve 1 engelli tuvaleti olmak zorunda 3 Tek kişilik muayenehaneler için en az 15 m2’lik bekleme salonu şartı var 3 İşyeri açma ruhsatı istenecek. Ancak bu ruhsatı alabilmek için kat maliklerinin hepsinin onayı aranacak haber dişhekimi YÖNETMELİKTE NELER DEĞİŞTİ? Ağız ve Diş Sağlığı Kuruluşları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Diş Hekimi Recep Eşkar, yeni yönetmeliği yorumladı; “Bu yönetmelikle, diş hekimi sıkıntıları tam olarak giderilmemiş olsa da sektöre yeni bir açılım getirildi.” Önceden Açılan Kuruluşlar Devam edecek - Mevcut kuruluşlar herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmadan B tipi olarak isimlendirilip aynı statüde devam edeceklerdir. Yeni açılacak tüm kuruluşlar A tipi olmak zorundalar ve bu yönetmeliğe göre ruhsatlandırılacaklar. Mevcut kuruluşlar ise yeni şartları sağlamaları durumunda A tipi olabileceklerdir. Diş Hekimleri Kurumları Miras Bırakabilecek - Bu yönetmelikle diş hekimlerinin mirasçıları da düşünülerek, diş hekiminin ölümü halinde mirasçıların 5 yıl süre ile kurumu işletmesine izin verilecektir. Engelli Vatandaşlarımız Daha İyi Hizmet Alacak - Engelli hastaların tekerlekli sandalye geçişini kolaylaştırmak için girişe rampa asansör ve kapı geçişlerinde girişe uygun düzenlemeler yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Merkezlere Diş Hekimi Olmayanlar da Ortak Olabilecek - A tipi ağız ve diş sağlığı merkezlerine %49 ‘a kadar diş hekimi olmayan ortak alınabilecek, ancak A tipi polikliniklere ve B tipi olan kuruluşlara sadece diş hekimleri ortak olabilecektir. Merkez Ve Poliklinik Açmak Artık Daha Zor - Merkez açabilmek için en az 5 diş üniti ve 5 diş hekimi gerekiyor. - Poliklinik açabilmek için en az 2 diş üniti ve 2 diş hekimi gerekiyor. Merkez açabilmek için girişten itibaren müstakil yer olması gerekiyor. - Poliklinik açabilmek için binalarda ayrı bir giriş istenmektedir. Yoruma açık bir madde olan ayrı girişle bina girişi kastedilmekte ise poliklinik açılışını oldukça zor hale getirmektedir. - Hem merkez hem de poliklinik açabilmek için belediyelerden alınması zorunlu olan yapı kullanım izin belgesi de yer açılmasını zorlaştırmaktadır. Özellikle eski binalarda yer açılması neredeyse imkansız hale gelmiştir. Merkezler için yeterli otopark ihtiyacının karşılanması zorunlu hale getirilmiştir. - Merkezlerde ameliyathane genişliği 30m2 ‘ye tavan yüksekliği ise 3 m’ye çıkarılmıştır. - Muayenehane açılmasını zorlaştıran tek madde; bodrum kat dâhil 4 ve daha fazla kata sahip binalarda, muayenehane giriş katta değil ise binada asansör olması şartı getirilmiştir. Yeni açılan Merkez Ve Polikliniklere Getirilen Kolaylıklar - Merkezlerin 24 saat açık olma zorunluluğu kaldırılmıştır. Muayenehane diş hekimleri hariç özel kuruluşlarda çalışan diş hekimleri aynı il sınırları içerisinde birden fazla yerde çalışabileceklerdir. Kanunun ilgili maddesine göre üst sınır yoktur. - Merkezlerin ameliyathanelerini artık kurum dışından gelen diş hekimleri tarafından da kullanılabilecektir. Böylece diş hekimleri genel anestezi ihtiyacı olan hastalarının tedavilerini yönlendirmek yerine kendileri yapabilecektir. - A tipi Merkezler kurum içlerinde diş laboratuvarı açabilecekler. Tabelalarda Artık İstenilen İsim Kullanılabilecek - Başvuru sırasında diş hekimleri odasından alınması zorunlu olan tabela uygunluk belgesi istenilen belgelerden çıkartılmıştır. Diş hekimleri odasından hekimler sadece oda kayıt belgesi alacaklardır. Böylece bazı illerde uygulanan tabelalarda Türkçe isim zorunluluğu da kalkmıştır. Çünkü bu uygulama bakanlığın değil bağlı olunan odaların uygulamalarıydı. Eczaneler Gibi Diş Hekimlerinin de Tabelası Olacak - 8 saatten fazla çalışan poliklinik ve merkezlerin asgari 50x70 cm boyutlarında mavi zemin üzerine beyaz diş remi bulunan ışıklı tabela asmaları zorunlu hale getirilmiştir Reklam ve Tanıtımda Kavram Karmaşası - Reklam ve tanıtımla ilgili kavram karmaşası devam etmekte ancak tanıtım yapılabileceği ile ilgili şöyle bir madde bulunmaktadır; “Sağlık kuruluşları ağız ve diş sağlığını koruyucu ve geliştirici nitelikte bilgilendirme yapabilir. Sağlık kuruluşları bu madde hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla açılışı, hizmet alanların ve sunduğu hizmetler ile ilgili konularda toplumu bilgilendirmek amacıyla tanıtım yapabilir ve ilan verebilir.” - Tabela ve tanıtımla ilgili daha önceki yönetmelikte bulunan kapatma cezası 1 yıl içerisinde 3 kez uyarı 4. tekrarda 2 gün kapatma şeklinde değiştirilmiştir. Denetimde Önemli Değişiklikler Oldu - Oda temsilcisi artık denetim ekibinde yer almayacaktır. - Muayenehaneler de yılda en az bir defa denetlenecektir. - Cezalar genellikle idari para cezasına dönüştürülmüştür. Ceza miktarı kurumun aylık cirosundan belirli yüzdeler alınması şeklinde uygulanacaktır. 15 haber dişhekimi Yönetmeliğe dava açıldı 3 Şubat 2015 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’in yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle TDB tarafından dava açıldı. Türk Dişhekimleri Birliği tarafından 9 Mart 2015 tarihinde Danıştay’da açılan davada ülkemizde ve dünyada genel olarak dişhekimliği hizmetlerinin nasıl sunulduğu, bu hizmetin ülkemizde kamu dışında sunulmasına ilişkin kural ve uygulamalar ile Sağlık Bakanlığı’nın bu alanda yönetmelikle düzenleme yetkisinin sınırlarına ilişkin bilgi verildikten sonra 3 Şubat 2015 tarihinde Yönetmeliğinin çıkartılmasına ilişkin sebepler paylaşıldı ve başlıklarla hukuksal değerlendirmeler yapılarak ilgili hükümlerin öncelikle yürütmesinin durdurulması, sonra da iptali istendi. Türk Dişhekimleri Birliği tarafından yapılan açıklamada dava ile ilgili şunlara yer verildi Sağlık kuruluşlarının sermaye konulup kâr beklenen ticaret müesseselerine dönüştürülmesi an- 16 lamına gelen, bu yönüyle dişhekimliğinin etik ve mesleki kurallara sıkı sıkıya bağlı kalarak ve sadece hastanın yararını gözeterek yapılmasında önemli tahribata yol açabilecek nitelikteki ağız diş sağlığı merkezlerine, dişhekimi olmayanların ortak olabilmesine olanak sağlayan düzenleme, Yönetmeliğin ana düzenlenme sebebidir. Yönetmelik taslağının ortaya çıktığı ilk andan itibaren dişhekimleri, Odalar ve Birliğin kesinlikle olmaması gerektiğini Bakan düzeyinde de ifade ettiği bu kuralın; hiçbir değişiklik yapılmadan Yönetmelikte yer bulması Yönetmeliğin neden değiştiğine ilişkin soruların da cevabını oluşturmaktadır. Bu hüküm kamu kuruluşları dışında dişhekimliği hizmet sunumunu önemli ölçüde değiştirme ve en önemlisi toplumun nitelikli ağız diş sağlığı hizmetine yaygın ve güvenilir biçimde erişme hakkına ciddi zarar verebilecek niteliktedir. Dava dilekçesinde; dişhekimliğinin temel hizmet su- dişhekimi num yeri olan muayenehaneler aleyhine getirilen, muayenehanelerin açılmasını ya da buralarda çalışacak olanları kısıtlayan düzenlemelerin de iptali istenmiştir. Bu çerçevede muayenehanelerin açılmasında bildirimi yeterli sayan yasal düzenlemeye karşın ruhsatname düzenlenmeden faaliyet gösterilememesi, muayenehanede çalışabilecek kişilerin sınırlandırılması, müşterek muayenehanede diş ünitinin ortak kullanılamamasına, açıldığı binanın kat adedine göre muayenehane zeminde de kurulsa binada asansörün zorunlu tutulmasına, “resmi çalışma saati” dışında çalışmayı nöbet olarak niteleyip muayenehanede ancak ruhsatında yazılı saatler arasında hizmet verilebileceğine, yangına karşı önlemlerin alındığına ilişkin belgeden yapı kullanımı izin belgesi zorunluluğuna ve muayenehane ölçekli planının yetkili mimar tarafından çizilmesi şartına, muayenehanede bulundurulması zorunlu cihazların asgari standart yerine optimal olarak belirlenmesinin sağlık hizmetinin sunulmasındaki etkileri tartışılarak hizmet sunumunun niteliğini artırmaya yönelik olmayan düzenlemeler ortaya konulmuştur. Muayenehane ile ilgili azami sınırlamaya gidilirken poliklinik ve merkez şeklinde kurulan sağlık kuruluşlarına ise şube açmaktan, çalışanlara birden çok sağlık kuruluşunda çalışma izni verilmesine kadar pek çok düzenleme ile zincir sağlık kuruluşlarının yaratılmasına olanak veren; birden çok yerde çalışılma konusunda da Odanın iznini aramayan düzenlemeler de davaya konu edilmiştir. Poliklinik ve merkezlerde muayene odalarının mutlaka gün ışığıyla aydınlatılmasının zorunlu tutulmasından, üç kişinin çalıştığı poliklinikten 5 tuvalet 2 soyunma-giyinme odası isteyen, poliklinik ve ağız diş sağlığı merkezlerinde yangına karşı önlemlerin alındığı, binanın depreme dayanıklılığı ve yapı kullanım izni belgelerini isteyen düzenlemeler de sağlık hizmet sunumuyla ilgisiz olması ve ülkemizdeki özellikle eski yapılarda bu belgelerin sağlanmasının imkansız olması sebebiyle pek çok yerde sağlık kuruluşu açılacak bina bulunamayacağı ya da yeni binaların yaratacağı maliyetin sağlık hizmetine yansıyacağı; dolayısıyla sağlık hizmetinin yaygın ve en az maliyetle sunulabilmesini kısıtlayacağı gerekçesiyle dava konusu yapılmıştır. Yönetmelikte sağlık kuruluşlarında nöbet usulüyle hizmet sunulması düzenlenmiş ancak bu sürede hizmet sunacak dişhekimi ve diğer çalışanların haklarının korunmasını sağlayacak herhangi bir düzenleme yapılmamış olması da çalışanlar ve hizmete etkisi boyutuyla değerlendirilmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın yetkisi olmamasına karşın ta- haber bela ile ilgili düzenleme yapılmasından tanıtım adı altında reklam yapılmasına zemin oluşturulmasına; sokak ismi değiştiğinde ruhsatın yenilenmesinden, poliklinikte varlığı şart olmayan sterilizasyon ünitesinin olmaması durumunda hizmet alım sözleşmesi istenmesine, ülkemizde yeterli sayıda olmamasına karşın üç dişhekimine bir diş teknikerlerinin şart koşulmasından, belli bir marka cihazın sağlık kuruluşunda zorunlu tutulmasına ve poliklinikte 5 ünitten fazla bulunduğunda panoramik röntgenin zorunlu tutulmasına kadar ayrıntı niteliğindeki bir kısım düzenlemeler de hukuka uygunluk ve hizmetin nitelikli olarak yürütülmesine katkısı bağlamında tartışılmıştır. Diğer yandan, teknik inceleme ve denetim ekiplerinin oluşturulmasında dişhekiminin hakları koruyacak olan Dişhekimleri Odası temsilcisine yer verilmemiş olması, denetim periyodunun muayenehane ile ağız diş sağlığı merkezinde aynı belirlenmesi ve denetimin rehberlik fonksiyonu gözetilerek bildirimli gerçekleştirilmesine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiş olması da, düzenlemenin yapılmasında hizmet sunumunun geliştirilmesinin gözetilmediğini ortaya koymaktadır. Sağlık kuruluşlarına uygulanacak yaptırımlar da dengesiz belirlenmiştir. Dişhekimi olmayan birinin hizmet sunduğu saptandığında sağlık kuruluşu 10 gün kapatılırken dişhekiminin doktora belgesini uzmanlık belgesi gibi sunduğu anlaşılırsa sağlık kuruluşu 3 ay kapatılmaktadır. Her ne kadar iç dengesinde çeşitli sorunlar barındırsa da ayrıntılı bir yaptırımlar dizgesi oluşturulmuş iken; Yönetmeliğin bir torba maddesiyle, toplumun ya da sağlık hizmeti alanların sağlığını olumsuz etkileyeceği düşünülen durumların varlığı gibi oldukça soyut bir gerekçeyle Valiliğe sağlık kuruluşunu geçici olarak kapatma yetkisi verilmiş olması da kabul edilemeyecek bir düzenleme olarak değerlendirilmiştir. Diğer taraftan; Akademik Mesleklerin hemen tamamında geçerli olan sürekli eğitimin, dişhekimliğinde de önemli olduğu kuşkusuzdur. Akademik bilginin ‘yarılanma ömrü’ ve dişhekimliği teori ve uygulamasındaki bilimsel gelişmeler dikkate alındığında, lisans eğitimindeki bilgiyle bir ömür boyu etkin dişhekimliği hizmeti sunulamaz. Bu bakımdan, sürekli mesleki eğitim yönetmelikle zorunlu tutulamazsa da en azından mesleki gelişim eğitimlerini teşvik eden, destekleyen bir takım hükümlere Yönetmelik’te yer verilmesi mümkün ve gereklidir. Bu yönde en küçük bir hükmün bulunmamasından dolayı Yönetmeliğin tamamı “eksik düzenleme sebebiyle” hukuka aykırıdır. 17 haber dişhekimi Yönetmelik ile ilgili bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi 03 Şubat 2015 tarihinde 29256 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Özel Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetleri Sunan Kuruluşlar hakkındaki Yönetmelik” ile ilgili bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. İzmir Dişhekimleri Odası (İZDO) seminer salonunda gerçekleştirilen sunuma çok sayıda meslektaşımız katıldı. İZDO Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz ve Odamız Avukatı Arzu Ayşe İşseven’in gerçekleştirdiği sunumda, İstanbul’da yapılan Türk Dişhekimleri Birliği başkanlar konseyi toplantısı sonrası yönetmelik hakkında yaşanan gelişme ve bu yönetmelik sonrası meslektaşlarımızı nelerin beklediği paylaşıldı. Kişisel verilerin yeniden gönderilmesinin gündeme getirildiği e-nabız sistemi hakkında bilgilerin de verildiği sunumda meslektaşlarımız arasında bilgi alışverişinde de bulunuldu. İZDO Başkanı Prof. Dr. Alpöz İl Sağlık Müdürlüğümüz ile yapılan görüşme ve sonuçları da meslektaşlarımıza aktardı. 18 dişhekimi haber Ağız ve diş sağlığı kuruluşları sınıflandırıldı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğe göre, ağız ve diş sağlığı kuruluşları, A ve B tipi sağlık merkezi, A ve B tipi poliklinik olarak hizmet verecek işte ayrıntılar... Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yürürlüğe girmesi ile birlikte Ağız ve diş sağlığı kuruluşları, A ve B tipi sağlık merkezi, A ve B tipi poliklinik olarak yeniden sınıflandırıldı. A Tipi 3 A tipi ağız ve diş sağlığı merkezi, mesleğini serbest icra etme hak ve yetkisi olan birden fazla diş hekimi, uzman ortaklığı en az yüzde 51 olan kuruluşlar olarak belirlendi. A tipi ağız ve diş sağlığı merkezinde en az 5 diş üniti yer alması gerekecek. 3 A tipi poliklinik ise en az iki diş hekimi tarafından müştereken açılabilen ve işletilebilen, hizmet birimleri doğrudan birbiriyle bağlantılı şekilde oluşturulan kuruluşlar olacak. A tipi poliklinikte en az iki diş üniti bulunması gerekiyor. B Tipi 3 Bu yönetmelikten önce ruhsatlandırılan ve en az iki diş hekimi tarafından müştereken işletilen sağlık kuruluşları B tipi poliklinik, yine bu yönetmelikten önce ruhsatlandırılan mesleğini serbest icra etmek hak ve yetkisi olan birden fazla diş hekimi, uzman ortaklığı tarafından işletilen sağlık kuruluşları B tipi ağız ve diş sağlığı merkezi olarak çalışacak. 3 Poliklinik ortaklarından tek diş hekimi kalması halinde üç ay içinde diş hekimi ortak bulamazsa faaliyetlerine son verilecek. Ağız ve diş sağlığı merkezi bünyesinde hiçbir surette başka amaca yönelik işyeri bulunamayacak 3 Ağız ve diş sağlığı merkezi bünyesinde hiçbir surette başka amaca yönelik işyeri bulunamayacak ve içerisindeki bir bölüm, başka bir amaçla faaliyet göstermek üzere üçüncü kişilere kiralanamayacak veya devredilemeyecek. Hasta ve hasta yakınları ile çalışanlara hizmet vermek üzere kafeterya, kantin gibi birimler ise işletilebilecek. 3 A tipi poliklinik müstakil binada değilse ayrı bir poliklinik girişi bulunması, hizmet birimlerinin aynı binada, doğrudan birbiriyle bağlantılı ve bitişik olması gerekecek. 3 Muayenehanelerde her diş hekimi için ayrı muayene odası bulunması kaydıyla aynı dairede birden fazla diş hekimi muayenehane faaliyeti gösterebilecek. Bu durumda her bir diş hekimi için ayrı ruhsatname düzenlenecek. Diş hekimi sayısı asgari sayının altına düşen ağız ve diş sağlığı merkezleri ile polikliniklere eksikliğini gidermesi için üç ay süre verilecek 3 Poliklinik ile ağız ve diş sağlığı merkezlerinde tam zamanlı görev yapacak bir diş hekimi mesul müdür bulunacak. Mesul müdür, sadece bir poliklinik veya sağlık merkezinde müdürlük görevini üstlenebilecek. 3 Mesul müdür, sağlık kuruluşunun faaliyeti ve denetimiyle ilgili her türlü işlemde İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığının birinci derecede muhatabı olacak. Mesul müdür idari işlerde bizzat, tıbbi işlemlerde ise diğer diş hekimleri ve ilgili uzman tabiplerle birlikte sorumluluk taşıyacak. Mesul müdürün idari işlerinden, sağlık kuruluşunun faaliyetinden ve sunulan sağlık hizmetinin gerektirdiği alt yapı imkanlarının sağlanmasından, işleten sorumlu olacak. 3 Diş hekimi sayısı asgari sayının altına düşen ağız ve diş sağlığı merkezleri ile polikliniklere eksikliğini gidermesi için üç ay süre verilecek. Bu süre sonunda eksikliğini giderememesi halinde ağız ve diş sağlığı merkezinin faaliyeti en fazla iki yıl süreyle, polikliniğin ise en fazla bir yıl süreyle faaliyeti durdurulacak. Bu sürelerin bitiminde eksikliğin giderilmemesi halinde sağlık merkezi veya polikliniğin ruhsatnamesi iptal edilecek. 3 Poliklinik ve sağlık merkezlerince, ruhsatlarında yazılı olmak kaydıyla resmi çalışma günlerinde sekiz saatten az olmamak üzere belirlenen sürede hizmet sunulacak. 24 saat kesintisiz hizmet verilebilecek. 3 Ağız ve diş sağlığı merkezleri yılda en az iki defa, poliklinikler ve muayenehaneler ise yılda en az bir defa hizmete esas yönden denetlenecek. 19 haber dişhekimi Gezi davasında gönüllü sağlık hizmetine açılan dava reddedildi Sağlık Bakanlığı’nın talebiyle, gezi parkı olayları sırasında gönüllü sağlık hizmeti verdikleri için Ankara Tabip Odası (ATO) üye ve yöneticileri hakkında açılan davanın son duruşması 20 Şubat tarihinde Ankara’da görüldü. İlk duruşması 30 Eylül 2014, ikinci duruşması 23 Aralık 2014’te gerçekleştirilen davanın üçüncüsü, 20 Şubat 2015`de Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi`nde görüldü. Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi, ruhsatsız sağlık hizmetleri verdiği gerekçesiyle ATO yönetiminin düşürülmesi talebini reddetti. Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası yöneticileri, Tabip Odaları, sendikalar, meslek ve sivil toplum örgütü temsilcileri, yurtdışından gelen hekim örgütlerinin temsilcileri, milletvekilleri ve hekimler, duruşmanın görüleceği Ankara Adliyesi önünde sabah saatlerinden itibaren bir araya geldiler. TTB ve ATO yöneticileri tarafından yapılan ortak açıklamayı, ATO Başkanı Prof. Dr. Çetin ATASOY okudu. Yapılan açıklamada; “Yargılanan Ankara Tabip Odası değil, iyi hekimlik değerleridir! Saldırı hekimlere değil, halkın sağlık hakkınadır!” denildi. Davada ATO’ya yurtdışı ve yurtiçinden büyük destek geldi Sağlık Bakanlığı’nca, Ankara Tabip Odası Yönetim ve Onur Kurullarının görevden alınması ve yerlerine yeniden seçimle belirlenecek üyelerin getirilmesi talebiyle açılan davada bakanlık; Ankara Tabip 20 Odası’nın gezi parkı olayları sürecinde sağlık birimleri kurarak hizmet sunduğunu ve ayrıca bu birimlerde ilk yardım hizmeti alan hastalarla hizmet sunan sağlık çalışanlarına ilişkin bilgileri paylaşmayı reddettiğini söylüyordu. Duruşmaya; Türk Dişhekimleri Birliği adına Genel Başkanvekili Dr.Serdar SÜTCÜ, TMMOB Başkanı Mehmet SOĞANCI, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin FEYZİOĞLU, eski Çankaya Belediye Başkanı Bülent TANIK, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Dr. Metin BAKKALCI, Kaya GÜVENÇ, Dünya Tabipler Birliği, Norveç Tabipler Birliği ve Avrupa Birliği Daimi Hekimler Komitesi adına Björn HOFTVED ile İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR) temsilcisi Dede DUNEVANT, CHP Milletvekilleri Aylin Nazlı AKA, Levent GÖK, Mahmut TANAL, Orhan DÜZGÜN, HDP Milletvekili Demir ÇELİK, de destek verdi. CHP’li milletvekilleri Levent Gök ve Aylin Nazlıaka ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu tanık olarak dinlendi. Tanıklar ifadelerinde, Gezi sürecinde gönüllü hekimlerin verdiği sağlık hizmeti nedeniyle yüzlerce ölümün meydana gelmesinin engellendiğini belirtti. Tanıkların dinlenmesinin ardından, dava hakimi davanın reddedildiğini açıkladı. haber dişhekimi ‘’Utanç davası son erdi’’ Davanın sona ermesinin ardından, bir açıklama yapan ATO Başkanı Prof. Dr. Çetin ATASOY, ATO’nun Gezi olayları sırasında yaralananlara “izinsiz”olarak yardım ettiği gerekçesiyle açılan davanın reddedildiğini belirterek, “Bu bize bir kez daha gösterdi ki, iyi hekimler yargılanamaz” diye konuştu. Hekimlerin acil durumda ihtiyacı olanlara yardım etmek için kimseden izin almaya ihtiyaçları olmadığını belirten ATASOY, “Bu aslında gönüllü bir hekimlik hizmeti değil, zorunlu bir hekimlik hizmetidir. Bizim mesleki etiğimiz de bunu zorunlu kılar. Bundan kaçınmak mesleki etik açısından suçtur aslına bakarsanız” diye konuştu. ATASOY, yargı kararının da bunu ortaya koyduğunu belirtti. TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İLHAN da, “Bu duruşma üç şeyi net olarak ortaya çıkarmıştır. Tanıkların ifadeleri net olarak ortaya koymuştur ki; Gezi olayları sırasında polis şiddeti sonrası yaralanan yurttaşlara ilk yardım hizmeti vermek için kılını bile kıpırdatmamıştır ve açık biçimde yaralanan yurttaşlarımızın aleyhine ayrımcılık yapmıştır. İkincisi, İnsanlık yararına hekimlik yapmak suç ilan edilemez. Ankara’daki duyarlı hekimler, polis şiddetinden dolayı yaralanan yurttaşların yardımına koştular, kimi zaman sokakta, kimi zaman kurulan sağlık noktalarında yaralananlara yardım ettiler. Bunun da engellenemeyeceğine karar verildi. Ayrıca, insanlık yararına hekimlik ile iyi hekimlik değerleriyle toplumun buluşmasını önlemek için açılmış bir davaydı bu. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı özünde buydu. Bunun da yapılamayacağı ortaya çıktı. Siyasi otoritenin bunu suç ilan edilmesinin bir karşılığı yoktur. Bu davanın reddedilmesi hukuk adına çok önemlidir.” dedi. Antalya’da sahte dişhekimine hapis cezası Antalya 16.Asliye Ceza Mahkemesi; eğitimi, diploması, ruhsatı olmaksızın dişhekimliği mesleğini icra ederek kendisine gelen hastaların dişlerine muayene ve müdahalede bulunduğu ispat edilen M.Ç isimli şahsı, hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme; suçun işlendiği tarih 2008 yılı olması itibarıyla sanık M.Ç’nin ispat edilen 1219 sayılı kanuna muhalefet eylemine uyan ve lehine olan 5728 sayılı yasadan önceki haliyle 1219 sayılı ya- sanın 41.maddesi uyarınca suçun işleniş şekli ve özellikleri ile sanığın suç kastı ve saikini dikkate alarak, takdiren 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62.maddesi gereğince takdirden 1/6 oranında indirim yaptı ve diplomasız dişhekimliği hizmeti sunduğu ispat edilen şahıs hakkında temyiz yolu açık olmak üzere 10 ay hapis cezası verdi. 21 haber dişhekimi TDB delege seçimleri yapıldı Odamız birlik delege adaylarının belirlenmesi için genel kurul gerçekleştirildi, genel kurulun ardından delege seçimleri yapıldı. 3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “delege sayılarının” belirlenmesi hakkındaki düzenleme Anayasa Mahkemesi’nin 27.10.2011 tarihli kararı ile iptal edilmişti. İptal kararından sonra yapılan kanuni düzenlemeyle Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 19.11.2014 kabul tarihli 6569 sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la 3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrası değiştirilmiş 22 ve üç ay içinde Oda Genel Kurulu’nun toplanması ile delege seçimlerinin yapılması zorunluluğu getirilmişti. 6569 sayılı Kanun’la değişik 3224 sayılı Türk Diş hekimleri Birliği Kanunu hükümleri uyarınca, İzmir Dişhekimleri Odası Genel Kurulu 21 şubat tarihinde Türk Diş hekimleri Birliği Genel Kurul Delege adaylarını belirlemek üzere toplandı. 22 şubat tarihinde ise oda konferans salonunda Genel Kurul Delegesi seçimleri gerçekleştirildi. Genel Sekreter Ersin Atınel’in konuşmasıyla başlayan Genel Kurul’da, öncelikle oylama ve önerilerle Divan Kurulu belirlendi. Ortak dişhekimi öneri üzerine; Divan Başkanlığı’na............, Divan Başkan Vekilliği’ne....... ve Katip üyeliklere............. ile............ seçildi. Genel Kurul İzmir Diş hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz’ün açılış konuşmasıyla devam etti. Alpöz, dişhekimliğinin gün geçtikçe zor koşullarda yapıldığını ve yönetmelikte yapılan değişikliklerle; mesleğin ticarileştirildiğini, meslek örgütüyle hekimlerin arasının açılmak istendiğini söyledi. Diğer görüş ve önerilerin sunulduğu konuşmaların ardından TDB Genel Kurul Delege adaylarının belirlenmesine geçildi. 24 adayın gösterildiği Genel Kurul, Başkan Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz’ün kapanış konuşmasıyla son buldu. TDB Genel Kurul Delege adaylarının belirlendiği Genel Kurul’dan sonra 22 Şubat 2015 Pazar günü seçimler gerçekleştirildi. İki listenin katıldığı seçimlerde, Bayraklı İlçe Seçim Kurulu’nun bildirdiği rakamlara göre 247 kişi oy kullandı. 246 oy geçerli olurken bir oy geçersiz sayıldı. haber TDB 15.Olağan Genel Kurulu tarihi belirlendi Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile delege seçimlerine yönelik kanun değişikliğinin TBMM tarafından zamanında yapılmaması sonucu Odaların 2014 Nisan ayında gerçekleştirdikleri Olağan Genel Kurullarında delege seçimleri yapılamamış, buna bağlı olarak 2014 Ekim ayı içerisinde yapılması gereken TDB Genel Kurulu’da gerçekleştirilememişti. Birliğe bağlı dişhekimleri odaları; kanunun yayımlandığı 26 Kasım 2014 tarihinden itibaren 3 ay içerisinde gündemi delege seçimleri olan Genel Kurullarını, 26 Şubat 2015 tarihine kadar tamamladılar. 1 Mart 2015 tarihinde İstanbul`da toplanan TDB Merkez Yönetim Kurulu ve Dişhekimleri Oda Başkanları Toplantısı`nda, TDB 15.Olağan Genel Kurulu`nun 8-9-10 Mayıs 2015 tarihlerinde yapılması kararlaştırıldı. 23 haber dişhekimi Olağanüstü Başkanlar Konseyi toplantısı İstanbul’da gerçekleştirildi Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin görüşülmesi amacıyla Türk Dişhekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ile Oda Başkanları, 1 Mart 2015 tarihinde olağanüstü gündemle İstanbul’da bir araya geldi. Olağanüstü Başkanlar Konseyi Toplantısında aşağıdaki gündem maddeleri ele alındı. 1. 3 Şubat 2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Ağız Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Değerlendirilmesi, 2. Sağlık Emek ve Meslek Örgütlerinin 13-14 Mart 2015 İş Bırakma Eyleminin Değerlendirilmesi, 3. TDB Akademi Yönergesinin Tanıtımı ve Tartışılması, 4. 20 Mart Dünya Oral Sağlık Günü Ağız Diş Sağlığı Parlamentosu Toplantısı, 5. Sağlık Bakanlığı E-Nabız Projesi. Toplantı sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde; “Yönetmeliğin katkıya bütünüyle kapalı hazırlanış şekli, iktidarın anti demokratik zihniyetinin mesleğimize yansımasıdır. Kendi içinde bile tutarsız olan yönetmeliğin iptali için demokratik ve hukuki tüm haklarımızı kullanacağımızı belirtiriz” denildi. Toplantı sonrasında sonuç bildirgesi yayınlandı Öncelikle kalemiyle, sözleriyle ve en zor durumlarda aldığı tutumlarla onurumuz olan Yaşar KEMAL’i saygıyla anıyoruz. Biz Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları olarak ağız diş sağlığı hizmetlerinin genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olduğunu sürekli belirtmekteyiz. Çağdaş ülkelerde olduğu gibi kamudan ve özelden verilen hizmetler için uzun vadeli sağlık politikaları belirlenmesi şarttır. Ne yazık ki 3 Şubat 2015 tarihinde yayınlanan yönetmelikle “fertlerin ve toplumun sağlığını koruma maksadı” bir kenara bırakılarak bambaşka amaçlara hizmet edilmektedir. Bu yönetmelikle; • Toplumun, ağız ve diş sağlığı hizmetlerine ulaşması daha da pahalılaşacak ve zorlaşacaktır • Dişhekimlerinin mesleklerini uygulama özgürlükleri kısıtlanacaktır. • Sermaye, ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan kuruluşlara girerek sağlığı ticarileştirecektir. 24 • Sağlıkta tekelleşmenin önü açılarak dişhekimleri işçileşecektir. • Meslek kuruluşumuzun yetkilerini budanarak etkisizleştirecektir. Halbuki bu yönetmelik, 25000 dişhekiminin temsilcisi olan Türk Dişhekimleri Birliği ile birlikte çalışılarak mesleğimizin ve toplumun beklentilerine en uygun şekilde hazırlanabilirdi. Yönetmeliğin katkıya bütünüyle kapalı hazırlanış şekli, iktidarın antidemokratik zihniyetinin mesleğimize yansımasıdır. Kendi içinde bile tutarsız olan yönetmeliğin iptali için demokratik ve hukuki tüm haklarımızı kullanacağımızı belirtiriz. Bu anlayış yine “özgürlükleri koruma” adı altında iç güvenlik paketi olarak da kendini göstermektedir. Getirilmek istenen bu düzenlemeler, özgürlükleri korumayı değil baskıyı ve susturmayı hedefleyerek bizi çağdaş dünyadan her geçen gün uzaklaştıracaktır. Sağlık Bakanlığı’nın yapmış olduğu yanlış uygulamalar karşısında, Türk Dişhekimleri Birliği olarak tüm sağlık meslek örgütleri ile birlikte, sağlık emekçilerinin haklarına ve toplumun sağlık hakkına sahip çıkmak için 13-14 Mart’ta g(ö)revdeyiz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne sayılı günler varken gittikçe artan kadına şiddet olaylarını açık olarak kınıyoruz. Şiddetin önlenmesi için yapılacak tüm çalışmalara ve atılacak her adıma biz Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları olarak en büyük desteği vereceğimizi belirtiyor, saygılarımızla kamuoyuna beyan ediyoruz. dişhekimi haber 25 haber dişhekimi Sağlık Bakanlığı kişisel sağlık verilerini toplamada kararlı Daha önce Sağlık Net 2 sistemi ile kişisel sağlık verilerini sağlık kuruluşlarından isteyen Sağlık Bakanlığı Anayasa Mahkemesi’nin ilgili maddelerinin iptalinin ardından yeni yollara başvurdu. Dişhekimleri, hekimler ve sağlık kuruluşlarına gönderilen genelge ile hastaların bütün bilgilerinin e-Nabız Sağlık.Net Online adı altında Bakanlığa gönderilmesi istendi. Daha önceki Sağlık Net 2 sisteminin adı e-Nabız Sağlık.Net Online olarak değiştirilerek genelge ile sağlık kuruluşlarına genelge ile bildirildi. Daha önceki sistem için veri isterken, sağlık hizmetlerinin planlanmasında kullanılacak deniliyordu; şimdi ise hastalar veya hekimleri kendi bilgilerine erişebilsin gerekçesiyle isteniyor . Hastanın zaten elinde olan, Hasta Hakları Yönetmeliği gereği örneğini alabileceği ya da istediğinde sağlık kuruluşunun bilişim sisteminden erişebildiği verinin merkezileştirilmesi görünen amacı boşa çıkartıyor. TDB genelge ile ilgili kamuoyuna açıklama yaptı Hasta bilgilerinin toplanması, işlenmesi ve paylaşılması için Sağlık Bakanlığı’nın yıllardır sürdürdüğü çabaya yeni bir halka eklendi. Bakanlık 2015/5 sayılı bir Genelge yayınladı. Dişhekimleri, hekimler ve sağlık kuruluşlarına gönderilen bu Genelge ile hastaların bütün bilgilerinin Bakanlığa gönderilmesi isteniyor. 26 Daha önceki Sağlık Net 2 sisteminin adı e-Nabız Sağlık.Net Online olarak değiştirilmiş. Mevzuat ise yok! Daha önceki sistem için veri isterken, sağlık hizmetlerinin planlanmasında kullanılacak deniliyordu; şimdi ise hastalar veya hekimleri kendi bilgilerine erişebilsin gerekçesiyle isteniyor veriler. Hastanın zaten elinde olan, Hasta Hakları Yönetmeliği gereği örneğini alabileceği ya da istediğinde sağlık kuruluşunun bilişim sisteminden erişebildiği verinin merkezileştirilmesi görünen amacı boşa çıkartıyor. Diğer yandan, sosyal güvenceden yararlananlar bakımından hastaya yapılan tıbbi işlemler kamu kaynağının kullanımının kontrolü sebebiyle Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sisteminde zaten kayıtlı olması da Bakanlığın görünen amacının haklı olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı’nın hastaların verilerini, ne kadar ulvi amaç gösterirse göstersin; kaydetmesi, dişhekimi işlemesi ve paylaşması hukuka aykırı ve suçtur. Çünkü bu işlemlerinin hukuki dayanağı yoktur. Kişilerin sağlık hizmeti almak için verdiği bilgiler, sağlık sorunlarının niteliği ve tedavi için yapılanların tamamı kişisel veridir. Bu veriler, niteliği gereği hassas veri olarak nitelenen çok özel bilgilerdir. Anayasa’nın 20. maddesi gereğince “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” Sağlık Bakanlığı’nın veri toplaması için iki kez yasal düzenleme yapıldı ikisi de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Benzer bir düzenleme içeren Elektronik Haberleşme Kanunu hükmü de yine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Sağlık Bakanlığı’nın veri toplamakta kullandığı Sağlık Net2 Sistemine veri gönderilmesini zorunlu tutan Genelge açıkça hukuka aykırı bulundu ve Danıştay tarafından yürütmesi durduruldu. Aynı şekilde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hastaların avuç içi izinin okutulmasını zorunlu tutan Genelgesi de Danıştay tarafından durduruldu ve dayanak düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruldu. Yargı kararlarında kişisel veriler ve bunlarla ilgili düzenlemelerin nasıl yapılması gerektiği ayrıntılarıyla ifade edilmiştir: Anayasa`nın 20. maddesi, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan anayasal güvenceyi, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği şeklinde belirtmiştir. Dolayısıyla bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin, çerçevesi çizilmiş, açık, anlaşılabilir, kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli ve özel hayatlarını ilgilendiren veri, bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı korunmasını olanaklı hâle getirilmesi gerekmektedir. (Anayasa Mahkemesi Kararı 2.10.2014 tarih ve 2014/149 E. 2014/151 K. R.G.:1.1.2015-29223) haber Anayasamız gereğince hiç kimse kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. Ortada Sağlık Bakanlığı’na hastaların verilerin toplayıp kaydetme, işleme ve paylaşma izni veren; bu verilerin toplanması, korunması ve gerektiğinde silinmesiyle ilgili yöntemi tanımlayan herhangi bir yasa yoktur. Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı ise Meclis’te görüşülmeyi beklemektedir. Yeni bir mevzuat oluşturulmadan, Sağlık Bakanlığı’nın hasta verilerini toplaması, işlemesi, paylaşması mümkün değildir. Sağlık kuruluşlarının hasta verilerini Bakanlığa göndermelerini gerektiren bir yasal düzenleme de yoktur. Yasası olmayan bir Genelge ile bu derece hassas veriler toplanamaz. Dişhekimleri ve sağlık kuruluşları evrensel ve ulusal normlarla korumakla yükümlü oldukları hasta sırlarını Bakanlığın basit bir genelgesiyle paylaşamazlar. Bu verilerin paylaşılması için hastanın açık rızasının yanı sıra konu, kapsam ve çerçevesi açıkça düzenlenmiş yasa olmalıdır. Bütün bunlardan sonra yapılacak paylaşımın da amacın haklı kıldığı sınırlılıkta olması gereklidir. Bakanlığın Genelge’sinde ise bunların hiçbirine uyulmamaktadır. Meslektaşlarımızı hasta sırrını korumakla İdarenin baskısına uğramak arasında tercih yapmaya zorlayan bu Genelge derhal geri çekilmelidir. Bütün bu hususlar Sağlık Bakanlığı’na iletilerek, Sayın Bakan’ın 13.12.2013 tarihinde Anadolu Ajansına ifade ettiği “Kişinin özel sağlık bilgilerinin, hekimi dışında paylaşılmasını doğru bulmadığı”na ilişkin beyan ve “…kişinin kimliği lazım değil sağlık bilgileri lazım. O nedenle, şimdi yeni çalışmamız kişiyi X olarak görebilmek…” şeklindeki söz de hatırlatılmış ve Genelge’yi acilen geri çekmesi istenmiştir. Diğer yandan hukuka aykırı Genelge’nin yürütmesinin durdurulması ve iptali için dava hazırlıklarımızı sürdürmekteyiz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz. 27 İZMİR DİŞHEKİMLERİ ODASI haber TÜRK DİŞHEKİMLERİ BİRLİĞİ dişhekimi r a u h m u a y bsempoz izdo 28 www.izdokongreleri.com dişhekimi haber iZDO Uluslararasi bahar sempozyumu sosyal programıyla da fark yaratacak Türkiye’nin en büyük kongrelerine imza atan İzmir Dişhekimleri Odası bu yılın ilk organizasyonunu farklı bir konseptte gerçekleştirecek. İZDO Uluslararası Bahar Sempozyumu adıyla düzenlenen organizasyon Green Nature Diamond Hotel’de Marmaris’te yapılacak. İzmir Dişhekimleri Odası her yıl gerçekleştirdiği uluslararası organizasyonlara bir yenisini ekliyor. Geçtiğimiz aylarda başarıyla gerçekleştirdiği 21. Uluslararası Bilimsel Kongre ve Sergisi’nin ardından bu yılın ilk organizasyonun da farklı bir konsept uygulayacak. İZDO Uluslararası Bahar Sempozyumu adıyla gerçekleştirilecek organizasyon sosyal ağırlıklı programıyla yine fark yaratacak. Sponsor desteğini Dentsply, Dimsan Dental, GC, Gülsa, Heraeus Kulzer, Mis Dent, Paşa Dental, Quintessence Yayıncılık ve Tokuyama Dental’in üstlendiği Recro Turizm tarafından organizasyonu yürütülecek sempozyum Marmaris’in doğa ile iç içe bulunan otellerinden Green Nature Diamond Hotel’de gerçekleştirilecek. Yerli ve yabancı akademisyenlerin de yer alacağı bilimsel programın da yoğun olacağı sempozyumda; Bilimsel içerikte endodonti, restoratif ve estetik dişhekimliği, periodontoloji ile implant konularında sözlü sunumlar ve kurslara yer verilecek. Ayrıca Dt. Engin Taviloğlu tarafından bir Workshop ve Teorik ve pratik uygulamalı yoga eğitimi düzenlenecek. Sempozyum kapsamında 10`a yakın ulusal ve uluslararası konuşmacı, mesleğimizde bilimsel ve teknolojik yenilikleri meslektaşlarımızla paylaşacaklar. 29 haber Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz; “Hem bilimsel hem de sosyal paylaşımlarla bir arada olacağız” Sempozyum ile ilgili ilk duyuruda açıklama yapan İzmir Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Alpöz, Ülkemizin cennet köşesi Marmaris’de, bu yıl turizme açılan Green Nature Diamond Hotelde, ultra herşey dahil sistem ile meslektaşlarını ağırlayacak olmanın heyecanını yaşadıklarını belirterek şunları söyledi; ‘’Soğuk geçen bir kışın ardından güneşin içimizi ısıtmaya başladığı bahar aylarında böylesi güzel bir mekanda hem bilimsel hem de sosyal paylaşımlar ile yazın hayalini kuracak, zengin bilimsel sunumlar ile bilgilerimizi tazeleyecek, hep birlikte hoş vakit geçirip eğleneceğiz. 1-3 Mayıs’ı ajandanızda şimdiden kapatınız’’ dedi. Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Sevtap Günbay; “Sempozyumumuzun bilimsel olduğu kadar sosyal açıdan da doyurucu olmasını planlıyoruz” İZDO Uluslararası Bahar Sempozyumu Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Sevtap Günbay ise ilk duyuruda; ‘’Yıllardır süren başarıları ve devamlılığı ile kongrecilikte sesini duyuran, İzmir Diş Hekimleri Odası öncülüğündeki kongrelerimize 1-3 Mayıs 2015 tarihinde yapılacak olan Uluslararası Bahar Sempozyumu ile devam ediyoruz. Odamızın 30 dişhekimi çalışmaları ile birlikte sizlerinde değerli katılımıyla bu sempozyumu da başarı ile tamamlamayı amaçlıyoruz. Bilimsel içerikte endodonti, restoratif ve estetik dişhekimliği, periodontoloji ile implant konularında sözlü sunumlar ve kurslara yer verilmiştir. Sempozyumumuzun bilimsel olduğu kadar sosyal açıdan da doyurucu olmasını planlıyoruz. Karanlık kış günlerinin bitmesi ile birlikte bahara merhaba demek hepimizin özlemidir. Dilerseniz bilimi, güneşi, denizi ve tatili bir arada Marmaris Green Nature Diamond Oteli’nde yakalayalım’’ dedi. Mesleğimizle ilgili önemli konularda kurslar düzenlenecek Bilimsel ve teknolojik yenilikleri, gelişmelerin de yer alacağı kurslar üç gün boyunca gerçekleştirilecek. İlk gün Biyoaktif Endodontik materyaller Doç. Dr. Ilgın Akçay, ikinci gün Ölçü materyalleri ve ölçü yöntemleri Prof. Dr. Övül Kümbüloğlu, Kök kanal tedavisinde temel Prof. Dr. Baybora Kayahan, Travmatik dental yaralanmalar Prof. Dr. Lars Andersson- Prof. Dr. Ece Eden, üçüncü ve son gün ise Vestibül derinliği arttırma 5 GUADA ve serbest diş eti grefti teknikleri Prof. Dr. Korkud Demirel, Kök kanallarının şekillendirilmesinde güncel yaklaşımlar: Elektronik apeks bulucular Ni-Ti döner ve resiprokal sistemler, Dr. Mehmet Emin Kaval eğitmenliğinde gerçekleştirilecek. dişhekimi haber meni) eşliğinde teorik ve pratik uygulamalı yoga çalışması yapılacak. Sempozyumda her şey dahil sistem olacak Poster sunumları yer alacak Poster sunumları 01 Mayıs 2015 Cuma günü saat 15:00’te fuaye alanında bulunan poster standlarına kitapçıktaki poster numarasına göre asılacak ve 03 Mayıs 2015 Pazar günü saat 11:00’de posterler kaldırılacak. Poster kabul koşullarını www. izdokongreleri.com adresinden öğrenilebilinecek. Poster jürisinin değerlendirmesi sonucunda 1. 2. ve 3. lük ödülü kazanan poster sahiplerine ödülleri gala yemeğinde verilecek. Bilimsel Sempozyum kayıt hizmetleri 01 Mayıs 2015 Cuma günü saat 08:30’dan itibaren otel lobisinde başlayacak. Kayıt yaptırmış olan katılımcılar, lobideki kayıt bölümünden yaka kartı ve çantalarını almak suretiyle toplantı salonuna girebilecekler. Bilimsel program, katılım sertifikası, sempozyum yayınları, sempozyum çantası, sergi ziyareti, herşey dahil (all inclusive) açık büfe kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri, yerli ve standart yabancı alkollü içecekler, alkolsüz içecekler sempozyum kayıt bedeline dahil olacak. Günü birlik katılan meslektaşlarımız ise katıldıkları gün bitimine kadar bilimsel program, sergi ziyareti, 08:00 - 18:30 saatleri arası otelin tüm yiyecek içecek imkanlarından sınırsız faydalanabilecek. Sempozyum katılımcıları 01 - 03 Mayıs 2015 tarihleri arasında Sempozyum Merkezi salonlarında düzenlenen sergiyi yaka kartlarını göstererek, sektörle ilgili olanlar kimliklerini ibraz ederek ücretsiz ziyaret edebilecek. Sempozyum sosyal aktivitelerle de fark yaratacak İzmir Dişhekimleri Odası Uluslararası Bahar Sempozyumu farklı sosyal aktivitelerle de fark yaratacak. Birinci günün programı sonunda Ritim Atölyesi gerçekleştirilecek. Atölye çalışması, her biri 50 kişilik ve 45 dakikadan oluşan 2 seans şeklinde yapılacak. Atölyeye 1 eğitmen ve 2 eğitmen yardımcısı eşlik edecek. Katılımcılara atölyede kullanılacak farklı enstrümanlar hediye edilecek. Her enstrüman için farklı ritimler öğretilecek ve sonrasında tüm katılımcılar hep birlikte bu enstrümanları çalacaklar. İkinci gün programı bitiminde T-Shirt Tasarım Atölyesi yapılacak. Katılımcılara tasarlanan t-shirtler hediye edilecek, ayrıca belirlenecek bir tema ile katılımcılar serbest tasarım yapacaklar. Sempozyumun ikinci günü Gala yemeği de düzenlenecek. Organizasyon yorgunluğunun biraz olsun atılacağı, Blue Note Orkestrası ve sürpriz bir sanatçının sahne alacağı gecede keyif dolu anlar yaşanacak. Son güm ise bilimsel program sonrası Yoga etkinliği gerçekelşecek. Dişhekimi Dilek İmre (Yoga Eğit- 31 bölge haber dişhekimi Isparta Dişhekimleri Odası Bilimsel Etkinlikleri devam ediyor Isparta Dişhekimleri Odası, her yıl ağız diş sağlığı adına önemli programlar düzenlemeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda yapmış olduğu istihdam garantili kurslar, ağız diş sağlığı taramalarının yanında Hamilelerde Ağız Diş Sağlığı, Hükümlülerde Ağız Diş Sağlığı gibi daha bir çok projeyi de gerçekleştiren Isparta Dişhekimleri Odası 2015 yılına da yoğun etkinlikler ile başladı. 07 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirdiği ilk Bilimsel Etkinlik ile meslektaşlarımıza zengin bilgi desteği sunmaya başlayan Isparta Dişhekimleri Odası 2015 yılının henüz ilk üç ayı içerisinde olmamıza rağmen, üç ayda beş Bilimsel Etkinlik yaparak yoğun bir tempo içinde olduğunu gözler önüne seriyor. SDÜ Dişhekimliği Fakültesi ve SDÜ Tıp Fakültesi bünyesinden akademisyenlerin sunumlarıyla gerçekleştirilen etkinliklere Isparta ve Burdur’daki meslektaşlarımızın yanı sıra farklı illerden de katılım gerçekleşiyor. Isparta Dişhekimleri Odası’nın 04 Mart 2015 tarihinde yapılan son bilimsel etkinliğine SDÜ Dişhekimliği Fakültesi Dekanı Hakan Türkkahraman konuşmacı olarak katkıda bulunurken ‘Güncel Ortodontik Tedavi Yaklaşımları ve Gelecek Projeksiyonu’ konulu sunumu ilgiyle takip edildi. Oda Başkanı Hüdayi Kartöz yaptığı değerlendirmede, Yönetim Kurulu olarak yoğun bir çalışma prensibine sahip olduklarını ve etkinliklerin yıl boyu süreceğini ifade etti. Toplum Ağız Diş Sağlığı Projesi kapsamında da hazırlıklarının olduğunu söyleyen Kartöz, Isparta merkezde bulunan İMKB 32 İlkokulu’nda 01 Nisan – 22 Nisan 2015 tarihleri arasında 21 günlük bir eğitim vereceklerini belirtti. Oda Başkanı Hüdayi Kartöz, meslektaşlarımıza yönelik etkinlikleri de yine meslektaşlarımızın istekleri doğrultusunda yapmaya devam edeceklerini söyledi. Kartöz önümüzdeki dönem içerisinde yapılacak olan etkinlikler hakkında da bilgi verdi. İşte Isparta Dişhekimleri Odasının önümüzdeki dönemde yapacağı bilimsel etkinlikler: 18 Mart 2015 tarihinde ‘Kardiyovasküler Hastalıklar ve Dişhekimliği’, 01 Nisan 2015 tarihinde ‘İmplant Cerrahisinde Anatomik Yapıların Korunması’, 15 Nisan 2015 tarihinde ise ‘Diş Hekimliğinde İntegratif Tıp Uygulamaları’ Yapılacak bilimsel etkinlik konularının yanı sıra farklı etkinlik programları üzerinde de çalıştıklarını söyleyen Kartöz, Sosyal sorumluluk bilinci ve bilimsel yaklaşımlar ile toplum ağız diş sağlığına ve meslektaşlarımıza katkı sunmaya devam edeceğiz dedi. dişhekimi bölge haber Manisa Dişhekimleri Odası Genel Kurul ve delege seçimleri yapıldı Manisa Dişhekimleri Odası’nın 15. Olağan Türk Dişhekimleri Birliği Delege Genel Kurulu ve seçimleri, 14 Şubat 2015 tarihinde Manisa Dişhekimleri Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Açılış ve saygı duruşu ile başlayan 15. Olağan Türk Dişhekimleri Birliği Delege Genel Kurulu, Başkan Sevgül Bora’nın açılış konuşması ile başladı. Konuşmanın ardından Mustafa Ziya Özer’in başkanlığında Övünç Atadil, Nilgün Akgün ile Buket Sönmez’in yer aldığı divan oluşturuldu.Genel Kurula sunulan adayların listesinin okunması, dilek ve önerilerin tartışılması ile genel kurul sona erdi. Seçimde ise Türk Dişhekimleri Birliği Delegeliğine Mustafa Ziya Özer, İlknur Simav, Övünç Atadil, Özay Erdoğan ve Saadet Yılmaz seçildi. Uşak Dişhekimleri Odası tarafından düzenlenen seminere yoğun katılım oldu Uşak Dişhekimleri Odası tarafından 21 - 22 Şubat 2015 tarihlerinde düzenlenen “Hangi İmplant nerede? Ne zaman?‘’ konulu seminer Afyon,Aydın,Isparta’dan hekimlerinde eklenmesiyle 50 kişilik katılımla gerçekleştirildi. Konuşmacı olarak Uzm. Dr. Orhun Bengisu ve Uzm. Dr. Bahadır Şatana’nın konuşmacı olarak katıldıkları bilimsel toplantı oldukça verimli geçti. Sabah 9.30 ‘da başlayıp akşam 20 ‘ye kadar süren toplantıdan katılımcılar memnun ayrıldılar. İlk gün Uzm.Dr. Bahadır Şatana’ nın gerçekleştirdiği canlı cerrahi programın daha da verimli olmasını sağladı. İlk gün saat 20.00 sıralarında biten etkinliğimizin ardından hekimlerimiz ve eğitmenlerimiz akşam yemeği için Uşak Ramada otelde buluştular. İkinci günde etkinliğimiz sabah 9:00 dan akşam 18:00’ e kadar tüm hızıyla devam etti.TDB tarafından 11 kredi ile kredilendirilen etkinliğin katılımcılar için verimli olduğu söylendi. Seminerin sonunda konuşmacılarUzm. Dr. Orhun Bengisu ve Uzm.Dr. Bahadır Şatana’ya plaketleri Uşak Dişhekimleri Odası Başkanı Dt. İ.Bilgin ERDEM tarafından takdim edildi ayrıca tüm katılımcılarımıza sertifikaları verildi. 33 haber dişhekimi Odamızın tiyatro sahne çalışmaları devam ediyor Mesleğimizin rutinlerinden sıyrılabilmek, o dört duvar arası koşuşturmalarımızdan sıyrılma ve bir hobi ile ilgilenme aslında bizlerin klinik çalışmaları için bir recharge kendini yenileme olayı olsa gerek. O nedenle de tüm meslektaşlarımıza meslek uygulamalarında her gün yeni bir heyecanla çalışmak istiyorlarsa, bir hobi çalışmasına gönül vermelerini öneririz. Odamız bünyesinde çalışmalarına devam eden tiyatro grubu adına ...... ve ..... yağmur ile görüştük Bir süredir dişhekimleri odasında, tiyatroya gönül veren meslektaşlarımızla birlikte çalışmalar yapıyorsunuz. Öncelikle, gönüllü olarak meslektaşlarımıza herhangi bir karşılık beklemeden eğitmenlik yaptığınız için size ne kadar teşekkür etsek azdır. Bizim sizi buradaki çalışmalarınızdan gördüğümüz şekliyle, bir tiyatro sevdalısı olduğunuzu söyleyebiliriz sanırım. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Kısaca bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Öncelikle ben de bu güzel sözleriniz için size teşekkür ederim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki biz devlet tiyatrosu sanatçıları olarak, nerede kim bir tiyatro yapıyorsa oraya yardım etmeyi asli görev biliriz. Ben asli görevimi yapıyorum aslında. Kendimi 34 tanıtmaya gelince, ben Sedat Şenoğlu. 10 yıldan beri devlet tiyatroları bünyesinde çalışmalarımı sürdürüyorum. Fakat 1971’den beri tiyatronun içindeyim. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde rol, sahne, konuşma sanatı tekniği gibi dersler verdim. Yine Erzurum’da devlet tiyatroları bölge müdürlüğü yaptım. Van’da güney doğu Anadolu bölgesi müdürlüğü yaptım. Şimdi İzmir’de görevliyim. Meslektaşınız Ahmet CESUR benim akrabam. Bir gün bana odada amatörce tiyatro çalışmalarının başlatılmak istendiğini, yardımcı olabilirsem meslektaşları adına çok mutlu olacağını söyledi. Böylece onun aracılığı ile bu oluşuma katıldım. Yalnız bir şartım vardı, kesinlikle karşılığında bir bedel almayacaktım. Özgür çalışabilmem için bu koşul benim için çok değerli. dişhekimi Ailenizde tiyatro ya da sanatın başka dalları ile ilgilenen var mı? Benden önce yoktu, benden sonra var :) Eşim devlet tiyatrolarında suflörlük yapıyor. Oğlum Erzurum- Atatürk Üniversitesi oyunculuk mezunu, yeni mezun oldu. Kızım da tiyatrocu olacağım diye tutturdu:) Ayrıca akrabam olduğu için aileden derseniz Ahmet’in kızı Yağmur var. Burada çalışmalarımızda biliyorsunuz yardımcım. Tiyatroya ilginiz ilk nasıl başladı? Tiyatroyla tanışmanız nasıl oldu? Hayatınızda tiyatroyu seçmenizin sebebi neydi? Daha önce de belirttiğim gibi 1971 yılında Kırklareli’nin Pınarhisar kazasında doğdum. Buradaki halkevinde tiyatro oyunları sergilenirdi ve bu oyunlarda doktordan öğretmene herkes rol alırdı. Burada bir tiyatro oyunu sergilenecekti. Bu oyunda bir çocuk rolü için bana teklifte bulundular. Ben de 10 yaşındaydım, tiyatro ile ilgili hiçbir şey bilmiyordum ama çıkıp oynadım. Ertesi gün tbabamın verdiği 5 kuruşla arkadaşımla pastaneye gidip içi boş denen, ağza atılınca hemen eriyen bezelerden aldık. Pastane sahibi beni oyundan hatırladı ve bana bir tane daha içi boş hediye etti. Ben de o gün bir tane içi boş sayesinde tiyatrocu olmaya karar verdim. Şimdi düşündüğümde hala verdiğim karar adına mutluyum çünkü biz aslında çocukluğumuzdan beri içimizde var olan oynama güdüsünü her gün yaşıyoruz, her gün kral oluyoruz, soytarı oluyoruz ve çok zevk alıyoruz, üzerine bir de para da veriyorlar, alkışlanıyoruz da. Ben bu her gününden çok keyif aldığım mesleği 43 yıldır yapıyorum. 43 yıldır tiyatro ile ilgileniyorsunuz. Daha önce tiyatronun değişik aşamalarında görev aldığınızı belirtmiştiniz. Oyuncu, yönetici, eğitmenlik, ve sizin ekleyebileceğiniz başka konumlar var mı, şu anki göreviniz, çalışmalarınız…? Oyun yazmaktan tutun da, devlet tiyatrolarında ve özel tiyatrolarda oyun yönetmek, eğitmenlik görevleri aldım. Tiyatronun insan gelişimine katkıları üzerine çalıştım. Tiyatronun ilgilenmediğim bir dalı kalmadı diyebilirim. Şu anda müdürlük ya da danışmanlık gibi idari görevlerimi tamamladım, İzmir devlet tiyatrolarında sanatçı olarak görevliyim. Diş hekimleri ile böyle bir tiyatro çalışmasına katılmak için Ahmet Bey sizi nasıl teşvik etti? Daha önce de belirttiğim gibi tiyatro yapılmak istenen yerde bulunmak benim görevim. Ben yıllardan haber beri hep amatör dişhekimi olduğumu söylüyorum. Diş sorunlarım nedeniyle diş kliniğine abone oldum. Profesyonel oyuncuyum ama amatör dişhekimiyim. Henüz kimse bana dişini yaptırmadı. Bir insan pek çok diş tedavisi görmüş olabilir ama bu tedavi yapabileceği anlamına gelmez. Bundan hareketle bir insan pek çok tiyatro oyunu görmüş olabilir ama bu tiyatro eğitmenliği yapabileceğini göstermez. Tiyatro eğitmenliğinin bu işin psikolojik yönünü de bilen, eğitimcilik yetisine sahip insanlara bırakılması gerekir. Bu nedenle ben nerede bir tiyatro çalışması olursa oraya gönüllü olarak gidiyorum, yanlış tedaviler olmasın diye. Diş hekimleri ile çalışmanın bana da farklı bir bakış açısı kazandıracağına inanıyorum. Ben de bir şeyler öğreniyorum, verdiğimden daha fazlasını almaya çalışıyorum. Tiyatro grubunun kurulma sürecinden biraz bahseder misiniz? Nasıl bir program uyguluyorsunuz? Çalışmalarınızı nerede ve nasıl yapıyorsunuz? Sahne provası yapabiliyor musunuz? Çalışma grubumuzda 10-12 kişiyiz. Toplam 4 oyun çıkartmayı hedefliyoruz bu sebeple 4 gruba ayrıldık. Çünkü yoğun iş trafiği sebebiyle bir kişi bile gelemese oyun aksayacağı için böyle bir yöntem geliştirmeyi uygun gördük. Oynayacağımız oyunları orijinal haline göre kısalttık. Oyunlarımızın temel konusu kadın erkek ilişkileri. Uzun zamandır bu çalışmaları devam ettiriyoruz. Her pazartesi toplanıp oyunları çalışıyoruz ama sadece bir gün yetmiyor. Genellikle Diş Hekimliği odasında toplanıyoruz ama ihtiyaç duyduğumuzda bir kişinin muayenehanesinde de toplanarak prova yapabiliyoruz. Şu anda kullanmakta olduğumuz bir sahnemiz yok ama sahne sıkıntısı çekmiyoruz çünkü gerekli olduğunda her ortamı sahne olarak kullanabiliriz. Tiyatro grubu ile ulaşmak istediğiniz hedefleriniz, amaçlarınız nelerdir? Diş hekimleri gibi pozitif bilimlerle uğraşan insanların hem kendilerini tanımaları hem de koltuğa oturan insanların yerine kendilerini koyabilmeleri için bu tarzda sanat dallarıyla ilgilenmelerinde fayda olduğuna inanıyorum. Pozitif bilimlerle uğraşan insanlarda duygu kayıpları görüyorum, duygularını saklamak, duygularını dışa vurmamak gibi... Doğuştan gelen duygu ve davranış şekilleri giderek baskılanıyor. Bu sebeple diş hekimlerinin de hem kendisini hem de karşısındaki insanı tanımak için duygusal taraflarını açığa çıkartan tiyatro gibi bir sanat dalıyla uğraşmalarının kendileri ve meslekle- 35 haber ri adına faydalı olduğunu düşünüyorum. Özellikle koltuktaki kişinin canını daha az acıtabilmeleri için :) Bir de tiyatro ile ilgilenen meslektaşlarınızı sahnede izlediğinizde kıskanmanızı istiyorum, çünkü bu arkadaşlarınız kendi zamanlarından fedakarlık ederek çok güzel bir şey yapıyorlar. Sahnelemeyi düşündüğünüz oyunlar var mı? Sizi ve çalışan meslektaşlarımızı sahnelerde izleme şansımız olacak mı? 27 Mart Dünya Tiyatrolar gününde çalıştığımız bu 4 oyunu sahnelemek istiyoruz. Yine dergimiz aracılığıyla bu oyunların ne zaman nerede sergileneceğini duyuracağız size. Çalışmalarınızda başarılar dileriz. Son olarak bizim aracılığımızla duyurmak istedikleriniz var mı? Ben dişhekimleri ile birlikte olmaktan memnunum. Meslektaşlarınızla çalışmaktan mutlu oluyorum. YAĞMUR İÇİN Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ben Yağmur Cesur. 1990 İzmir doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümünde son sınıfta okuyorum. Baban diş hekimi, meslektaşımız Ahmet Cesur’un kızısınız. Babanın söylediğine göre sen de öncelikle sağlıkla ilgili okular tercih etmişsin. Sonradan tiyatroyu seçmenin sebebi neydi , nasıl oldu yaşamındaki bu yön değişikliği? Oyunculuk bölümünde eğitim almaya başlamadan önce sağlık meslek lisesi ebelik bölümünü bitirdim. Önce üniversite olarak da sağlıkla ilgili bir bölümde okudum. 9 Eylül Tıp Fakültesine bağlı Laboratuar Teknisyenliği Yüksek Okulunu bitirdim. Fakat aklımda hep tiyatro vardı. Tiyatro aslında benim her zaman istediğim bir meslekti. Tiyatro grubunun da Hocası olan Sedat Şenoğlu aynı zamanda akrabam. Ben 9-10 yaşlarındayken beni bir gün oyununa çağırdı. Kendisiyle birlikte çalışmamızda, tiyatroyu severek yapabileceğimi fark etmem de böyle başladı. Lisede tiyatro bölümü okumak istedim ancak sadece özel liselerde tiyatro bölümü vardı. Bu sebeple de bir tercih yapmam gerekiyordu, sağlık ile ilgili bölümler bana daha yakın geldi. Bebekleri dünyaya getirmenin ve yeni insanlarla tanışmanın keyifli de olabileceğini düşündüğüm için Sağlık meslek lisesi ebelik bölümünü okumaya karar verdim. 4 sene lise döneminde ebelik eğitimi aldım. 36 dişhekimi Fakat farklı şeyler yapmak istediğimi ve yapacağım mesleğin beni daha farklı bir şekilde heyecanlandırmasını istediğimi fark ettim. Tiyatroda her gün yeni bir karaktere bürünüyorsun, sürekli farklı oyunlar oynuyorsun. Hep çocuk kalabiliyorsun ve bu bence çok güzel bir şey. Lise döneminde zaten tiyatro dersi alıyordum. Dokuz Eylül Üniversitesi oyunculuk bölümünü iki defa denedim olmadı, üçüncü seferde oldu, iyi ki de kazanmışım. Ailenizde de tiyatro ya da sanatın başka dalları ile ilgilenen var mı? Sanırım Sedat Hoca ile de akrabasınız? Sedat Hoca benim akrabam. Onun dışında tiyatro ile ilgilenen başka akrabamız yok. Sedat Hocanın eşi de devlet tiyatrolarında görevli. Babamın bir başka teyzesinin kızı Devlet Opera ve Balesinde sanatçı, bir diğeri İstanbul’da müzik öğretmeni, keman sanatçısı. Diş hekimlerinin tiyatro komisyonuna katılman ve bu oluşuma destek vermen nasıl oldu? Babam Ahmet Cesur, kendisi de diş hekimi ve Buca’da bir poliklinik işletiyor. Sedat Hoca ile de teyze çocukları. Babam bana diş hekimliği odasında tiyatro grubu kurulduğundan ve destek olabilirsem mutlu olacağından bahsedince programımın çok yoğun olduğunu ancak zaman ayırabildiğim kadar destek olabileceğimi söyledim. Sonra bir Pazar günü Sedat Hoca beni arayarak yarın geliyor musun diye sordu, benim başlama tarihinden tam olarak haberim yoktu aslında, o dönemde de bir oyun yetiştirmeye çalışıyorduk. Bu şekilde destek vermeye başladım. Zamanım olduğunca, zaman yaratmaya uğraşarak destek amaçlı gelmeye çalışıyorum. Sahnede tiyatro ile ilgili bizimle paylaşmak istediğin unutamadığın bir anın var mı? Üniversite 1. Sınıftayım. O zamanlar sadece dekor değiştiriyoruz, henüz oyunlarda oynamaya başlamadık. Ben yanlış yerde yanlış dekor çıkartıp, salonun ortasında ışığa yakalanıp, üstüne üstlük geri giderken de elimde kazan ile beraber düşmüştüm. Gerçekten eğlenceli bir anı benim aklımda kalan. Tiyatro ile ilgili henüz yolun başındasın. İleride hayatında kendini tiyatro ile ilgili nerede görüyorsun? tiyatroya dair hedeflerin nelerdir? Günümüze baktığımızda Türkiye’de tiyatroya dair çok ileriyi görebilecek durumda değiliz maalesef. Tiyatrolar kapatılıyor, diziler de çok fazla tutmuyor artık. Açıkçası şu anda ileriye dair hiçbir şey düşü- dişhekimi haber nemiyorum ama bir film ya da reklamda oynayabilirim. Tiyatroda devam edebilmeyi çok isterim ama bu durumda çok fazla bir umut göremiyorum. İzmir’de tiyatro çok az ama bu tiyatrolara destek verilirse neden olmasın, biz bir şeyler başlatabiliriz belki, İzmir’de bir şeyler başlatabilmeyi çok isterim… Bizlere yardımcı olduğunuz için odamız adına teşekkür ediyoruz. İleriki mesleki yaşantınızda, önünüzün açık olmasını dileriz, her şey gönlünüzce olsun. Tiyatro grubunda çalışan Meslektaşlarımızdan gelen ropörtaj yazıları ve grubun çalışmalarının resimleri ilave edilecek 37 evvel zaman izmir’de dişhekimi İzmir’in sıfır noktasınd a h i r a t n e l e s yük Merhaba sevgili dostlar. Bu sayımızda güzel İzmir’imizin önemli objelerinden biri olan, İzmir’e sembol olmuş, İzmir denince akla ilk gelen bir simgesel değerinin tarihine; İzmir saat kulesinin tarihine ışık tutacağız. Asil ÖZGÜR (Profosyonel Turist Rehberi) Her daim kalabalıktır saat kulesinin çevresi. Yerli ve yabancı turist grupları; tarihi kemer altı çarşısının esnafı ve çarşıya alışverişe gelen insanlar; resmi kurumlarda işi olan vatandaşlar kısacası Konak’ta işi olan herkesin mutlaka önünden geçtikleri bir yapıdır saat kulesi. Kimisi bu simgenin altında fotoğraf çeker; bazısı önünden geçerken kafasını kaldırıp şöyle bir bakar; bir kısmı da sadece geçer gider önünden sadece yolu düştüğü için. Bu sayımızda saat kulesinin tarihini, İzmir için olan anlamını, dahası biz İzmirlilerin simgesini yakından tanıyacağız. Zaman kavramının abaküsü olan saatler insanoğlunun her daim başvurduğu bir alettir. Toplumların kendi kültürü, örf âdeti ve yaşam biçimleri doğrultusunda oluşturduğu ölçüler ışığında zamanı ölçmeyi sağlayan saatlerin ilk örneklerine M.Ö 2600 lü yıllarda Mısır’da rastlamaktayız. Obeliks denen ve Mısır güneş tanrısı Ra yı temsil eden dikili taşlar; antik dönem Mısırlıların en kutsal tanrılarına olan bağımlılık, sadakat ve inançlarının bir simgesiydi. Dikilitaşlarla 42 ilgili efsanelerde Ra’nın dikilitaşın içinde olduğuna dair bir inanç kültürüne sahip olduğundan bahsedilir. Ancak tarih, arkeoloji ve mitolojiyle birlikte modern bilim devreye girdiğinde Mısır halkı Ra’yı sadece basit bir tapınma simgesi olarak görmediğini ve güneşi simge eden tanrılarının görkemli anıtlarının gölgesinde zamanı ölçtükleri gerçeğini ortaya koyar. Yapılan araştırmalar sayesinde medeniyetin temelinde önemli bir konuma sahip Antik Mısırlıların zaman kavramını ölçme ihtiyacı için bir ölçü sistemi geliştirdiğini, bu sistemin temelinde ise güneşi kılavuz olarak alıp onunla ilgili çalışmalar yapıldığını öğreniyoruz. Antik Mısırlılar, güneşin dünya üzerinde döndüğü varsayımına inanmıştı. Güneş saatleri de zaman birimini, güneşin dönüş hızına endeksli bir biçimde yapmıştı. Aynı zamanda kültürlerine de tanrı olarak işlemişti. Kısacası, her ne kadar antik te olsalar da meraklarıyla; o merakla başlayan araştırmacılıkla dişhekimi birlikte geliştirdikleri felsefeleriyle; bu felsefenin yazıya dökülmesiyle; yazıyla birlikte rakamların varlığı ile yaptıkları hesaplamalarla ve bir insan olarak içgüdüsel bir biçimde ihtiyaç hissettiği tapınma inancıyla hiçte ilkel ve yobaz değildiler. Medeniyetlerin kültürleri ışığında şekillenen ölçüler doğrultusunda saat, zamanı kimi toplumda kumla; bazısında su ile ölçtü. Medeniyetlerin gelişmesiyle hem, kültürler, hem inanışlar hem de bilim gelişti ve bu değişimden saatlerde nasibini aldı. Hem değişen ölçüm birimleriyle, hem de mekanik bilimde. Başlangıçta, portatif ev saatleri şeklinde kullanılan mekanik saatler, zaman içinde, köstekli saat olarak ceplere, saat kuleleri olarak da kentlerin önemli meydanlarına girmiştir. Saat Kulelerinin ilk örneklerine XIII. yüzyıldan itibaren Avrupa’da Kiliselerde ve Saray Kulelerinde rastlanılmaktadır. İtalya’da De Dondi’nin 1348 ile 1362 yılları arasında ve Fransa’da Henri de Vick’in Fransa Kralı V. Charles için 1360’da inşa etmiş olduğu saat kuleleri bunların ilk örnekleridir. Saat Kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV. yüzyılda yaygınlaşmış Ancak Osmanlı topraklarına bu gelenek ancak Kanunî döneminden hemen sonra yani XVI. yüzyılın sonlarına doğru girmiştir. Osmanlı’daki saat kulelerinin ilk izlerine Balkanlar’da, Banyaluka Ferhat Paşa Camii (1577) ve Üsküp Saat Kulesi (1593) ile rastlanmaktadır. Osmanlı gündelik hayatına XVI. yüzyılın sonunda giren saat kulelerinin yapımı, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Batı’dan Doğu’ya doğru giderek artmıştır. Anadolu kentleri ve kasabalarında saat kulesi yapımının hızlanmasında, Sultan II. Abdülhamit’in (1876-1909) yirmi beşinci cülûs yıldönümü vesile olmuştur. Sultan Abdülhamit 1317 Hicrî yılında (1899-1900) yayınladığı bir “irâde-i seniyye” gereğince, kendi namına birçok vilâyet ve sancaklarda büyük saatlerin yapılmasını emretmiştir. Bu ferman üzerine Osmanlı coğrafyasındaki hemen evvel zaman izmir’de hemen tüm vilâyet ve sancaklarda saat kulesi yapımına gidilmiş, günümüzde birçok Anadolu kentinde halen ayakta durmakta olan saat kulelerinin büyük bir kısmı bulundukları şehrin simgesi haline gelmişlerdir. Saat kulelerinin yaygınlaşmasında Sultan II. Abdülhamit’in yirmi beşinci cülûs yıldönümü önemli bir dönüm noktası oluşturur. Ancak temelinde ise Osmanlı İmparatorluğu’nun XIX. yüzyılda girmiş olduğu Batılılaşma sürecinin etkisi büyüktür. Bu sürçle birlikte batı mimarisinin örnekleri öncellikle başkent İstanbul’da devamında Osmanlı anavatanı olan Anadolu’da sıkça görülmeye başlanmıştır. Özellikle kamusal binaları etkisine alan modern mimari, gündelik hayatın içindeki topluma da sirayet etmiş konaklar; yalılar ve villalar da modern bir çizgiye kavuşmuştu. Bu mimari kompozisyona saat kulesinin de eklenmesiyle İmparatorlukta önemli kamusal alanlar oluşmaya başlamıştır. Saat kulelerinin yapımıyla birlikte Müslüman kitlenin zaman ölçüm sisteminde önemli bir değişim yaşanmaya başlanmış, “ezanî” zaman ölçümünden, bilimsel hesaplara dayanan zaman ölçümüne yönelme olmuş, toplumsal yapıda önemli bir modernleşme süreci başlamıştır. Yukarıda da belirttiğim gibi Sultan II. Abdülhamit’in iradesi gereği Osmanlı vilâyetlerinde birçok saat kulesi vücuda getirilmiştir. Ancak İzmir’de yapılan “çeşmeli saat kulesi”, mimarîsi, yapımında izlenen yöntem, inşa sürecinde dönemin yerel yöneticilerin tutumları ve zaman içinde kentin simgesi haline gelmesi gibi nedenlerle, diğer vilâyetlerdeki saat kulelerinden ayrılmakta, öne çıkmakta ve farklı bir durum oluşturmaktadır. İzmir kentinin mimarî evriminde Konak Meydanında yapılan Saat Kulesi’nin yapımı özel bir önem taşımaktadır. Kule, o güne kadar kale; kışla, cami; hükümet binası gibi sadece somut kullanım yapılarına yer 43 evvel zaman izmir’de veren ve boyutuna oranla İmparatorluğun kültürel üretimi içindeki payı da hep küçük kalan bu kentteki ilk “gerçek” mimarî simge olma özelliği taşıyacaktı. Saat kulesinin tarihindeki yolculuğuna 1900 lü yıllardan başlıyor. 1900 yılında, Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının yirmi dördüncü yılı dolup, yirmi beşinci yıla adım atılmaktadır, bu nedenle “Millî Bayram” ilân edilen cülûs yıldönümü için, tüm imparatorlukta büyük kutlamalar organize edilmekte ve günün anısına kalıcı eserler vücûda getirilmek için çalışılmaktadır. İzmir’in ileri gelenleri, millî bayram ilân edilen 1 Eylül tarihinin anısına neler yapılması gerektiğini düşünmeye başlamıştır. İşte bu süreç içinde 1 Ağustos 1900 tarihinde Vâli Mehmet Kâmil Paşa’nın başkanlığında Hükümet Konağı’nda kentin yerel yöneticileri, mülkî ve askerî idareciler, memurlar ve şehrin ileri gelenleriyle bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Toplantıda ne yapılması gereği tartışılmış ve varılan karar “...şehrimiz namına da bir hatıra-yı ubûdiyyet ve sadakât olmak üzere, hükümet-i seniyyece bir eser vücûda getirilmesine teşebbüs kılınmıştır” sözleriyle ifade edilmiş ve karar kamuoyuna şöyle paylaşılmıştır; Cülûsun [tahta çıkma] yirmi beşinci yıldönümü münasebetiyle şehrimizde vücûda getirilecek olan işbu eser, dört taraftan görünür Saat Kuleli gayet musanna [sanat eseri] bir çeşmedir ki, bu çeşme, Kışla-yı Hümayun [Sarı Kışla] yakınında mermer döşeli bir zemin üzerine inşa edilecektir.” Aynı toplantıda kurul; inşatla ilgili her türlü yetkiye sahip ve inşaatı yürütecek ve nezaret edecek özel bir komisyonun kurulmasına da karar vermiş ve aralarında İzmir Belediye reisi Eşref Paşa’nın da bulunduğu 6 kişilik bir komisyon oluşturmuştur. Saat Kulesi inşaat komisyonu, 14 Ağustos 1900 tarihinde Vilâyet konağında toplanmış, Çeşmeli Saat Kulesinin mimarî çizimlerini ve haritalarını komisyona sunmuştur. Planlar üzerinde çalışıldıktan sonra komisyon, haritaların tamamını uygun görerek, inşaatın başlatılmasına karar vermiştir. Temel atma töreninin tarihini de Sultan II. Abdülhamit’in cülûsunun yirmi dördüncü yıldönümü olan 1 Eylül 1900 olarak belirlemişlerdir 2. Toplantı 20 Ağustos 1900 de gerçekleşmiş, çeşmeli saat kulesinin yeri tayin edilmiş ve proje için harcanan paranın 793 Osmanlı lirasına ulaşıldığına dair bir bilgiyi kamuoyuyla paylaşmışlardı. Saat kulesi inşaat komisyonu, temel çukurlarının açılmaya başlamasıyla birlikte, oldukça sık toplanmaktaydı. Bu toplantıların birinde de kamuoyuyla paylaşılan bilgi de Kule inşası için yaptıkları inşaat masrafının 898 Osmanlı Lirasına ulaştığına dairdi. 1Eylül 1900 tarihinde saat 10 sularında tüm İzmir 44 dişhekimi resmi erkânının katılımıyla resmi tören başlamış, temel çukuruna ilk taşı İzmir Valisi Mehmet Kamil Paşa koymuştur. Tören ve kutlamalar gün boyu da sürmüştür. Temel atma töreni ve cülûs şenlikleri tamamlandıktan sonra inşaat çalışmalarına hız verilmiş ve Vilâyet inşaat komisyonu da sürekli olarak yapıyı ve hesaplarını denetlemiş ve raporlar tutmuştur. Bu raporlarda saat kulesinin çevresinin mermer zemini için yapılan renk seçiminin yeşil ve vişne renklerinin karar alındığını gerekli olan mermerler için Marsilya’ya sipariş verildiğini ve 20 si yeşil 20 si vişne olan 40 mermerin 17 Haziran 1901 tarihinde İzmir’e ulaştığına dair ayrıntılar mevcuttu. Ahenk gazetesi de bu gibi detayları kamuoyuyla paylaşıyordu. Kışla meydanında yapımına girişilen Çeşmeli Saat Kulesinin inşaatına ilişkin bütün teknik unsurlar belirlenmiş ve çalışmalar hız kazanmış ve Vilâyet makamı inşaatın düzenli biçimde sürdürülmesi amacıyla, inşaatı bir yapımcıya devretmeye karar vermiştir. 30 Ocak 1901 tarihinde; 1901 Cülûs töreninden evvel teslim etmek, bütün masraflar kendisine ait olmak üzere 1700 Osmanlı Lirası karşılığında, projenin müellifi Mühendis Mösyö Raymond Pere’ye ihale etmiştir. Ancak artan masraflardan ötürü üzerine valilik, kaynak için halkın katılımının sağlanacağı bir yardım kampanyası başlatır. Kısa denecek bir zaman dilimi içinde İzmir ahalisi 1500 lira yardım yapacaklarına dişhekimi dair kayıtlarını yaptırmışlar ve bu meblağın 1052 lirası tahsil edilerek, Osmanlı Bankası İzmir şubesine yatırılmıştır. Ancak bu arada Aydın vilayeti valiliğinin 1 Eylül 1900 tarihli toplantısında kulenin gümüşten bir maketinin yapılarak ve bezeli taşlarla süslenerek, Sultan Hamit’e sunulması da kararlaştırılmıştır. Maketin kaç paraya mal olduğu hala bir sırdır. Ancak tek bildiğimiz 25 Mart 1901 Salı günü bu maketin Sultana takdim edilmesidir. 1901 yılı Nisan ayı içinde inşaat kaba olarak tamamlanmış ve tesisat çalışmalarına geçilmiştir. Özellikle saat kulesinin tamamının aydınlatılması için konulacak fener ve kandillere gerekli havagazı borularının döşenmesi çalışmalarına başlanmıştır. Bu arada kulenin çeşmeleri de tamamlanmıştır. Mühendis Raymond Pere, Ağustos ayı içinde inşaatı ana hatlarıyla tamamlamıştır. İnşaat Komisyonu üyeleri, tamamlanan yapıyı teftiş etmiş, binanın arzulanan biçimde olduğuna karar vererek, tören için hazırlıkların başlatılması konusunda Valilik makamına yazı yazmıştı. Ancak yapının bazı eksiklikleri de vardı. Öncelikle kulenin saatleri eksikti ve saatlerin aydınlatılması için gerekli gaz lambaları da tedarik edilmemişti, ayrıca bu lambaların montajı da olmalıydı. Muslukların üzerinde bulunan dört adet küçük kubbenin altınla yaldızlanması gerekiyordu. Ayrıca binanın yapıldığı meydanın güzel bir bahçe haline getirilmesi planlanmış, bahçe projesinin hazırlanması için Vilâyet Nafia Başmühendisi Baranofski Efendi ile Mühendis Raymond Pere görevlendirilmişti. Bütün bu işler açılış töreninden sonra yapılacaktı. 1 Eylül 1901 günü İzmir; adeta gelin gibi süslenmişti. Havagazı fenerlerinin direkleri defneyapraklarıyla donatılmış, caddelere zafer takları kurulmuş, İzmir sokakları bu özel günde bir temaşa yeri haline gelmişti. Törenler Sabah saat onda top atışlarıyla başladı İzmir Müftüsü Mehmet Sait Efendi’nin dualarıyla devam etti. Sonrasında Vali Kâmil Paşa bir konuşma yaptı ve kulenin açılışını gerçekleştirdi. Sonrasında yirmi beşinci cülûs yıldönümü kutlamalarına gece boyu sürmüştü. İşte böyle bir yapım hikâyesine sahip olan saat kulesi, 1901 yılından itibaren, İzmir’in tarihinde ihtilallere, işgallere, kurtuluşlara, devrimlere, suikastlara, toplumsal dönüşümlere, kentsel değişimlere, yangınlara, şenliklere, Atatürk, İnönü, Bayar, Menderes gibi liderlerin İzmir’e gelişlerine, ilk gençlik aşklarındaki buluşmalara, İzmirliler ‘in randevularında bir araya gelişlerine vb. birçok acı tatlı, güzel çirkin olaylara adeta sahne olmuştur. Son olarak saat kulesinin mimari ve teknik detaylarından bahsetmek isterim. 81 metrekare taban üze- evvel zaman izmir’de rine sekizgen şekilde ve dört basamaklı haç biçimde mermer bir platform üzerine yapılan Saat Kulesi, 25 metre yüksekliğinde ve dört katlıdır. Sekizgen platformun dar kenarlarında, dörder küçük sütun üzerine oturan sebiller yer alır. At nalı kemerli, baldaken biçimli sebillerin üçer çeşmesi ve kurnası ile ortasında fıskiyeleri vardır. (Fıskiyelerden bugün iki tanesi yok olmuştur.) Baldekenlerin üzerini alemli kubbeler örter. Sebiller arasındaki geniş dört cephede, at nalı kemerli, demir şebekeli birer açıklık bulunur. Bu açıklıklardan deniz tarafındaki olanı kapıdır. Cephelerin ve sebillerin üzerini çepeçevre fistolu saçak dolaşır. Kulenin platformu beyaz mermerden, diğer bölümleri ise kesme taştan yapılmıştır. Sekizgen kaide üzerinde sütunlu bir galeri ve onun da üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma gövde yükselir. Zarif başlıklı, küçük kaideli sütunlar birbirine üç dilimli kemerlerle bağlanır. Galeri ve çeşmelerde kullanılan pembe ve yeşil sütunların başlıklarında ve köşelerinde bitkisel süslemeler yer alır. Gövdenin dört bir tarafında, orta yerinde açılmış at nalı kemerli küçük Nişli balkon görüntüsü veren unsurlar görülür. Bunun üzerinde, Doğu ve Batı yönlerinde birer Osmanlı arması, Kuzey ve Güney yönlerinde ise Sultan II. Abdülhamit’in tuğraları kabartma olarak yapılmıştır. Gövde üzeri, içleri beş kollu yıldızlarla doldurulmuş baklava dilimli kabartmalarla bezenmiştir. Gövdenin üst bölümü üç sıra mukarnasla genişletilmiş ve dış yüzüne dört adet 75 cm. çapında saat konulmuştur. Saatin dönemin Alman İmparatoru Kayzer II. Vilhelim tarafından Osmanlı-Alman yakınlığı nedeniyle hediye edildiğine dair bir takım kayıtlar varsa da, orijinal kaynaklarda böyle bir bilgi yer almamaktadır. Saatin ana mekanik bölümü özel yapılmış demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuş, yirmi iki dişli çarktan oluşmuştur. Saatin bazı parçaları üzerinde 1901 tarihi görülmektedir. On iki küçük sütun üzerine oturan dördüncü kat, gövdeden daha dardır ve üzerini hilalli alemi olan metal kubbe örter ve bu bölümde, saatin şimdi çalışmayan çanı bulunmaktadır. Sarı Kışla, Hükümet Konağı, Hapishane, Hastane ve en son eklenen Saat Kulesi ile Osmanlı Devleti’nin İzmir’de modernleşme çizgisindeki kamusal meydanı tamamlanmış oluyor ve bu mekân toplumsal alanda çok sık kullanılan bir yer oluyor, hatta kentin kalbi haline geliyordu. Doğaldır ki, anıtsal bir eser olan kule saymış olduğumuz kamu binaları arasında seçkin bir yere oturuyor ve insanların gündelik yaşamlarında kullandıkları bir enstrüman oluyordu. 45 sağlığımız için dişhekimi şiddet Neden toplumu olduk Son zamanlarda özellikle Özgecan Arslan’ın hunharca katledilmesinin ardından sık duyulmaya başlanan ve yaygınlaşan kadına şiddet, günlük hayatta trafikte, spor müsabakalarında şiddet yada kartopu cinayeti, yan baktın cinayeti gibi bilinen sonu ölümle sonuçlanan şiddet olayları sıkça duyulmaya başlandı. Psikiyatri Uzmanı Uz.Dr. Erhan Akıncı şiddet ve toplumsal cinnet konulu yazısı ile şiddetin neden bu kadar yaygınlaştığını anlattı. Uz.Dr. Erhan Akıncı Psikiyatri Uzmanı Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Psikiyatri Kliniği ŞİDDET VE TOPLUMSAL CİNNET İnsanlık tarihinde şiddet olgusu, Kabil’in kardeşi Habil’i kendine özgü bazı gerekçeler ile öldürme hikayesi kadar eskidir. Cinayeti işleyen Kabil, Adem ve Havva’nın büyük oğlu, öldürülen Habil ise küçük oğludur. Kabil, kardeşine karşı gelişen kıskançlık ve nefreti kendi içinde karşı koyamadığı şiddet eylemi ile gidermiştir. Habil ağabeyinin kendisine karşı olan bu eylemini fark etmiş olsa da, Tanrının rızası dışına 46 çıkmayı göze alamaması nedeniyle eylem karşısında pasif kalmayı ve bir nevi razı olmayı tercih etmiştir. Şiddetin Tanımı Dünya Sağlık Örgütü tarafından şiddetin tanımı; yaralanma, ölüm, psikolojik zarar veya kayıp ile sonuçlanan veya bunlarla neticelenmesi muhtemel olan, kişinin kendisine, başka bir kişiye, bir gruba veya topluluğa karşı fiziksel şiddet ve gücün tehdit veya dişhekimi fiili olarak kasıtlı kullanımı olarak yapılmıştır. Şiddet dışa yönelik olabileceği gibi, kişinin kendine yönelik öz kıyım eylemi şeklinde de olabilir. Şiddetin sadece fiziksel ya da bedensel kaba kuvvet kullanımı olarak tanımlanmaması gerekir. Şiddetin psikolojik boyutunda, kişisel özgürlüğü kısıtlamaya yönelik baskı ve yıldırma eylemleri vardır. İnsan ve Davranış Modelleri Günümüz davranış bilimleri, insan davranışlarını biyopsikososyal ve çok etmenli bütünlük içerisinde çözümlemeye çalışır. İnsan davranışının salt biyolojik nedenler ile açıklanması mümkün olmadığı gibi, psikolojik ve sosyolojik kuramsal yaklaşımlar ise tek başlarına davranış psikopatolojilerini açıklamada yetersiz kalmaktadır. Mutlak biyolojik determinizm yerini, çevresel etmenler ile şekillenmiş biyolojik ve genetik ‘çok yönlü’ kurama bırakmıştır. Günümüzde epigenetik olarak tanımlanan bu kuram, davranış ya da psikiyatrik bozukluk nedenlerini gen ve çevre etkileşiminin bir parçası olarak kabul eder. Burada ifade edilen çevre, niceliksel olduğu kadar niteliksel kavramların bir bütünüdür. Kişinin yaşadığı yer, beslenme alışkanlıkları, eğitim, dini, kültürel ve sosyal etmenler ‘çevre’ olarak ifade ettiğimiz geniş kavramın içerisinde sayılabilir. Şiddet davranışını da bu çok etmenli model içerisinde irdelemek daha doğru olacaktır. Fiziksel özellikler gibi birçok davranışsal özellikler insan genomunda kodludur. Doğuştan gelen ve daha biyolojik temeli olan davranış eğilimleri mizaç olarak tanımlanır. Aynı genomik yapıyı taşıyan evlatlık verilmiş tek yumurta ikizleri, farklı ebeveynler tarafından ve çevre koşulları içerisinde büyütüldüğünde, fiziksel ve davranışsal farklılıklar gösterebilmektedir. İnsan, sağlığımız için çevre ile sürekli bir devinim halindedir ve adaptasyon mekanizmalarını kullanarak çevresel koşullardaki değişimlere uyum sağlamaya çalışır. Bu uyum, koşullanmalar ile öğrenilir ve pekişir. Hem çevresel hem de içsel uyum sağlandığında, bu adaptasyon zamanla genetik yapı içerisinde sağlanmaya ve aktarılabilir hale gelmeye başlar. Saldırganlık güdülerinin genetik aktarımını ve çevresel etkilerini, diğer canlı türlerinin farklı cinslerinde de görebilmekteyiz. Doğada bulunan vahşi canlı türleri, uygun koşullar altında, insanoğlu tarafından tam ya da kısmen ehlileştirilmiştir. Örneğin Rottweiler cinsi köpekler, mizaç olarak saldırgan bir yapıya sahipken eğitim, yaklaşım ve beslenme alışkanlıkları ile evcil ve uysal karakterli hale gelebilmektedir. Keza bunun tam tersi de mümkün olabilir. Saldırgan davranışların genel olarak limbik sistem ile frontal ve temporal loblar ile ilişkili olduğu öne sürülmektedir. Beyin ile ilişkili bazı frontal lob tutulumlu patolojiler, saldırgan davranışların ön planda olduğu psikiyatrik klinik tablolara neden olabilmektedir. Serotonin, dopamin ve gama-amino butirik asit (GABA) saldırganlık ve şiddet davranışıyla ilişkilendirilen nörotransmitterlerdir. Ayrıca erkek cinsiyetinde şiddet davranışının daha fazla görülmesi, testosteronun rolünün araştırılmasına neden olmuştur. Psikanalitik yaklaşımlar, kişiliğin dinamiğine dair cevapları bilinçaltında arar. Freud, bilinçaltına itilmiş güdüler bireyin davranışlarının temelinde yattığını ileri sürer. Bu güdülerden cinsellik ve saldırganlık iki önemli faktördür. Fakat korku etkisi ile bu güdüler bilinçaltında bastırılmıştır. Psikoseksüel aşamaların sağlıklı çözüme ulaşması ile kendi cinsinden olan ana-baba ile özdeşleşme kurulur. Bu özdeşleşme ile uygun toplum rolleri, sosyal değerler ve kurallar öğ- 47 sağlığımız için renilmeye başlar. Toplum değerleri ve kuralları üst benliğin temelini oluşturur. İlkel ve kaba kalıtımsal dürtüler, üst benlik tarafından bastırılmış ve kontrol altına alınmış olur. Ailesel ve Sosyokültürel Etkiler Günümüzde de toplumların kitlesel davranış biçimlerinde; bölgesel, yönetimsel ve sosyokültürel etmenlerin bütüncül etkileri olduğunu görmekteyiz. Bazı davranış şekilleri bir toplumda kabul edilebilir ve kültürel yaşam tarzı olarak içselleştirilebilirken, bir başka toplum tarafından anormal ya da tabu olarak karşılanabilir. Toplumdan topluma ya da aynı toplumun değişik süreçlerinde şiddetin tanımı, amacı ve yönelimi de değişebilir. Toplumun çekirdeği ailedir ve ailenin yapı taşı ise onu oluşturan bireylerdir. Toplum içinde yaşayan her birey, en küçük grup olan aile yapısından başlayarak sosyokültürel etkileşim halindedir. Bireyler, toplum içinde kabul görmeleri ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için toplumun içselleştirdiği kural ve beklentilere yani sosyal normlara uyma çabası gösterirler. Bunu gelişimsel süreçleri içerisinde görerek ve yaşayarak öğrenirler. Kabul görme ile bu süreçler devam ettirilir ve yeni nesillere aktarılır. Toplumsal bellek bu yönde oluşmaya ve olgunlaşmaya başlar. Toplum tarafından kabul gören sosyal normlar, yürürlükte olan hukuki yasalar ile de çelişebilir. Örneğin günümüzde kadın şiddetinin altında yatan sebeplerinden biri, erkeği 48 dişhekimi kadının üzerinde gören ve kontrolcü ataerkil anlayış şeklidir. Bu otorite kuran anlayış şekli, aile içi her tür fiziksel ve ruhsal şiddete gebedir. Eşler arasındaki adaletsiz kutuplaşmanın ilişkideki doyumu azaltacağı ve kadını silik bir rol modele dönüştüreceği açıktır. Oysaki aile içerisinde çocuklar ile en fazla fiziksel ve ruhsal etkileşim halinde olan birey annedir. Ruhsal sağlığı bozulmuş ve kişiliksizleştirilmiş bir kadının çocukları üzerindeki annelik rolünü ne kadar benimseyebileceği ise şüphelidir. Neticede bu kaos ortamında örselenerek yetişen çocukların ruhsal gelişimi de pek sağlıklı olmayacaktır. Bu ortamda yetişen çocukların yetişkinlik döneminde; suça yönelen antisosyal davranışlar, kendi eş ve çocuklarına şiddet uygulama, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı sık görülür. Şiddet, çatışma çözme stratejisi olarak kullanılır. Toplumun çekirdeğinin aile olduğunu ve bireyin ruhsal gelişiminde çevre faktörünün önemli olduğunu belirtmiştik. Çekirdeğin merkezinde ise çocuğun doğumundan itibaren onunla sürekli temas halinde olan kadın vardır. Bebeğin ilk karşılaştığı çevre, annesi ve anneye ait olan tüm uyaranlardır. İlk karşılaşmadan itibaren geri kalan zaman içerisinde de anne ile kurulan ilişki, bireyin yaşantısında önemini korumaya devam edecektir. Bu noktada uzun vadede ki kalıcı çözümler kadın odaklı olmalıdır ve bu zorlu süreç stratejik sabır gerektirir. Kalıplaşmış ve kitlesel belleğe yerleşmiş çarpık düşüncelerin iyi yönde hızlı değişimi beklenemez. sağlığımız için dişhekimi Kitle İletişim Araçlarının Önemi Televizyon kanal sayılarının bu kadar arttığı bir ortamda, etik yayın ilkelerinin uygulanması ve kontrol edilmesi oldukça zordur. Yayıncı kuruluşlar, sundukları programların eğiticiliğinden ziyade izlenme oranlarına göre yayın akışlarını oluşturmaktadırlar. Bugün, aklı başında hiçbir ebeveyn, çocuğunun akşam haberlerini baştan sona izlemesini istemez. Belki bir yerden sonra kendisi de izlemekten kaçınabilir. Ya da sabah programlarını izlemesinin çocuğun mental gelişimine katkısının olmayacağını bilir, aksine çocuğun ruh sağlığının bozulabileceğini düşünür. Ülkemizde ne yazık ki televizyon, bireysel ya da toplumsal şiddetin ve suçun en fazla işlendiği ve kitlelere sunulduğu alan konumundadır. Medyanın, özellikle de televizyonun, çocukların cinsiyet rollerini belirlemede, politik görüşlerini geliştirmede, etnik ve ırka ilişkin tutumları ve sosyal davranışları oluşturmada etkisi büyüktür. Ülkemizde son yıllarda, bilgisayar ve akıllı telefon kullanımı giderek yaygınlaşmıştır. Kitleler internet kullanımı ile sınırsız bir veri havuzuna kolaylıkla ulaşabilmektedir. Fayda ya da zarar ilişkisini kurmak ise tamamen kullanıcının inisiyatifindedir. Günümüzde bilgisayar oyunları büyük bir sektör haline gelmiştir. Bu oyunlarda şiddet teması, genellikle oyunun bir parçası olarak bulunmaktadır. Psikiyatri polikliniklerinde, özellikle de internet ağı üzerinden oynanan oyunların olumsuz ruhsal etkilerini, çocuk ve gençlerde sıklıkla görmekteyiz. Ne yazık ki bu ruhsal etkilenme ve bozulmalar, artık hastalık boyutunda da değerlendirilmektedir. Güncel Yasal Düzenlemeler Şiddeti Önlemede Yeterli Mi? Medeni hukuk ile bireylerin yurttaşlık haklarının sağlanması ve ceza hukuku ile suça yönelik yaptırımların uygulanması amaçlanır. Bireylerin yaşam haklarının sağlanması ve korunması devletin görevlerindendir. Herhangi bir hak mahrumiyeti yasal düzenlemeler ile giderilmeye çalışılır. Adalet ve eşitlik ilkeleri, kamusal düzenin sürdürülmesinde temel faktörlerdir. Teorik olarak var olan yasaların pratik anlamda işlevsel oluşu, bireysel ve toplumsal hakkaniyet duygularının gelişmesi için önemlidir. Kısasa kısasın muhatabı bireyler değil, suçun faili ile müştekinin haklarını savunmak ile yükümlü devlet kurumlarıdır. Yasalar hızlı bir şekilde müştekinin mağduriyetini gidermeye yönelik işlemeli, verilen cezalar caydırıcı ve ehlileştirici olmalıdır. Bunun tam tersi ise öfkeye ve bireysel hak arama davranışına neden olabilir. Bireysel olan her öfke temelli eylemin, şiddeti kitlesel alana yayma riski taşıyabileceğini göz ardı etmemek gerekir. Sonuç Olarak; Yazımızda, kökeninden başlayarak, davranış bilimleri ekseninde şiddet davranışını açıklamaya çalıştık. Sebeplerin tek bir etmenden ziyade çok etmenli yani multifaktöriyel boyutuna değindik. Yasal düzenlemelerin caydırıcılığının sağlanması, akut ve ivedi çözümler sağlayabilse de kalıcı çözümler için uzun vadede planlamaların yapılması gerekli gibi görünmektedir. Yasaların, tek başına, toplumsal refah ve huzuru sağlayabilmesi mümkün değildir. Eğer öyle olsaydı, dünya üzerinde şiddet ve şiddete bağlı tüm suçlar kontrol altında olurdu. Bunun yerine birey odaklı olmak üzere toplumun çekirdeğini oluşturan aile yapılanmasına odaklanmak önemli olabilir. Burada da çevre olarak tanımladığımız niteliksel ve niceliksel bütünlüğün, bireyin ‘iyi insan ve yurttaş’ olarak yetişmesine olanak sağlayabilmesi gereklidir. Buna yönelik çok geniş bir alanda planlamalar ve çözüm stratejileri geliştirilebilir. Fakat kadının eğitimi, aile içindeki ve sosyal rollerinin etkinleştirilmesi bu noktada temel olmalıdır. Her kim olursa olsun, belli statü ve role sahip her bireyin yaşamdaki ilk temasının annelik rolündeki kadın ile olduğu unutulmamalıdır. Kadın yani anne, bir bebeğin dünyaya baktığı ilk penceredir. Dünyada hiçbir gelişmiş ve medeni ülke yoktur ki kadını, toplumsal rollerde geri planda bırakmış ya da kişiliksizleştirmiş olsun… Kaynaklar Öztürk MO ve Uluşahin A. Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel Tıp Kitapevleri, 11. Basım ; Ankara, 2008. Sadock BJ, Sadock VA. Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry (Çev. Ed. H Aydın, A Bozkurt) 8. Baskı, Ankara: Güneş Kitabevi, 2007. Caspi A, Moffitt TE. Gene-environment interactions in psychiatry: joining forces with neuroscience. Nature reviews 2006;7: 583-90. Görmez K, Bayat B, Sezal İ, Göka E, Köse R, Özcan YZ, Kütlugün D, Sarımeşeli M, Kentli K, Cavcav D. Aile içinde ve toplumsal alanda şiddet. Ankara, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, 1998. 49 içimizden biri dişhekimi Müzikle iç içe yaşıyor Radikal bir kararla akademik kariyerini noktalayıp özel muayenehanesinde mesleğini sürdüren meslektaşımız, müzikle de iç içe yaşıyor. Gündüz muayenehanesinde hastalarıyla ilgilenen Bıçakçı, akşamları İzmir’in gözde mekanlarında sahnede müzik yapıyor. Meslektaşımızla sizler için keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. İşte meslektaşımız Tolga Bıçakçı’nın diş hekimliği ve müziği bir arada yürüttüğü hikayesi... Tolga Bey, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Alsancak’ta bir klinik işletiyorsunuz aynı zamanda da müzik ile yakından ilgilisiniz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ben teşekkür ederim. 1976 yılında meslektaşım olan birer anne ve babanın tek çocuğu olarak İzmir’de doğdum. 1982-1994 yılları arasında ilk ve orta öğrenimimi İzmir’de tamamladım. 1994 yılında girdiğim üniversite sınavı sonucunda, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne girmeye hak kazandım. İtiraf etmeliyim diş hekimliğini bugün ne kadar çok sevsem de, o yıllarda anne-baba mesleğine hürmeten son tercih olarak yazdığım bir okuldu. 1999 yılında mezun olarak aynı yıl Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi A.D. doktora programına başladım . 2005 yılında doktora çalışmamı tamamlayarak, aynı anabilim dalında araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam ettim, ta ki 2011 yılın- 50 da mesleğime serbest meslek erbabı olarak devam etme kararı alıp istifa edinceye kadar. Evet o gün bugündür de Alsancak-İzmir’de ki kliniğimde çalışmaya devam ediyorum. Aynı zamanda da İzmir’in en eğlenceli ve enerjik orkestralarından birinin de solistiyim. Alsancak’taki kliniğinizi ne zamandır işletiyorsunuz? Muayenehanecilik ile müziği bir arada yürütmek sizin için zor oluyor mu? Muayenehanem 2011 yılının Haziran ayından beri hizmet veriyor. Aslına bakarsanız, klinik ve müzik performansı aynı saat aralıklarında olmadığından, dışardan bakıldığında birlikte yürütmek açısından çok zorlamıyor gibi görünebilir. Kısaca size son günlerdeki yaşamımdan bir kesit sunayım, kararı siz verin.. Klinikteki hasta randevularım genellikle en geç sabah 11’de başlıyor, saat 19:00 gibi müzik performansın yapılacağı yere, hasta kapıdan ben bacadan dişhekimi çıkmak suretiyle koşarak yetişiyorum. Sahne en erken saat 00:30’da sonlandığına göre benim evime gidip uyumam aşağı yukarı 02:00’yi buluyor. Nasılmış?.. Ben kısaca kendime gündüzleri Dr. Jackle, akşamları sahnede de Mr. Hide diyorum.. Şaka bir yana belirtmeliyim ki; müzik mesleğimde daha başarılı olmamı sağlıyor, çünkü beni tekdüzelikten kurtarıyor. Hatta bazen mesleğimi hobi olarak yapmama neden olabiliyor. Peki müziğe olan ilginiz ne zaman başladı? Hem şarkı söylüyorsunuz, hem klasik gitar çalıyorsunuz hem de dansa ilginiz var… Bize ilgi alanlarınızdan biraz bahsedebilir misiniz? Müzikle yolculuğum 1986 yılında başladı. Bu konuda sevgili babamın katkısı yadsınamaz. 1986-1992 yılları arasında klasik piyano ve armoni eğitimi aldım. Takdir edersiniz ki, futbol meraklısı bir oğlan çocuğuysanız, arkadaşlarınızın sokakta top peşinde koştuğunu bilerek piyano dersi almak o yaşlarda hiç de keyifli olmaz. İşte babam yani Prof.Dr. Aydın BIÇAKCI tam da burada devreye girdi; motivasyonum düştüğünde bana yeni çalgılar alarak dikkatimi müziğe odaklamaya çalıştı. Şimdi diyorum iyi ki de böyle yapmış.. Evimiz çalgı müzesine döndüğünden ben piyano, klavye, gitar, perküsyon ve davul çalan bir adam oldum. Tabi yıllar içinde müzikle ayrılmaz ikili dansa da ilgi duymamak olanaksızdı. Latin ve salon dansları eğitimi aldım. Bu arada müzik eğitim sürecimin en keyifli aşaması, hiç kuşkusuz, İzmir Devlet Opera ve Balesi kimi sanatçılarından aldığım şan dersleridir. İzmir’de yıllar içinde farklı mekanlarda sahne aldınız. Bize bu dönemlerden biraz bahsedebilir misiniz? Sizin için aralarında özel olan var mı? Tabi sahne almaya başlamadan önce uzun bir amatör müzisyenlik deneyimim var, sahnenin tozunu yutmadan hemen öyle hayallerdeki gibi başlamıyor bu işler. Hayatımın müzik açısından en keyifli dönemlerinden biri, üniversitede sınıf arkadaşlarımla kurduğumuz ‘’Gençliğin Öyküsü’’ isimli gruptur. Hepsi meslektaş olduğundan bu dergiyi okuyacaklardır diye düşünerek anılarımızı tazeleyelim; Dt.Özgür Yıldız, Dt. Sarper Dölenmen, Dt. Tolga Özkalfa ve bendenizden kurulu bu amatör topluluk, arkadaş toplantılarında eğlenmek ve okulun stresinden biraz olsun kurtulmak için bir araya gelmiş olmasına karşın, TRT’de iki canlı radyo, bir de canlı televizyon programına çıkmıştır. Müzikle neredeyse 30 yıllık bu yolculuğumun son zamanlarında İzmir’in farklı mekanlarında sahne aldığım doğrudur. Bunlar arasında Alsancak Sir Winston Brasserie, Levent Marina By Cicogna Restaurant, Balçova Mint Cafe, Forum içimizden biri Bornova Mandolin Cafe, Gürel Residence Roof Jazz Bar, Bios Bar, Bayraklı Soyak Kültür Jazz Atölye ve elbette sevgili Onur Gül’le birlikte 3 yıl sahne aldığımız Urla İskele’deki Nar Cafe; ki Nar Cafe’nin yeri bende çok başkadır, zira kafenin ortakları ve bizi dinlemeye gelen misafirleriyle adeta aile gibi olmuştuk. Uzun yıllar akademisyenler orkestrasında yer aldınız. Bize biraz bu oluşumdan bahsedebilir misiniz? Elbette büyük bir keyifle.. Akademisyenler Orkestrası 2006 yılında Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı Halk Oyunları Bölümü öğretim görevlisi sayın Füsun Aşkar’ın önderliğinde, bir doktora çalışması kurgusu olarak bir araya gelmiştir. Sevgili Füsun yaptığı doktora çalışmasında üniversite öğretim üyelerinin, özellikle de profesörlerin sahne imajlarını tema almıştır. Öyle ki, orkestranın ilk adı Ege Üniversitesi Profesörler Orkestrası olarak tasarlanmış, ancak başvuran genç akademisyenlerin sayısının profesörlere oranla çok oluşu nedeniyle Akademisyenler Orkestrası olarak değiştirilmiştir. Ancak bu girişim düşünülenden öteye giderek kurumsallaşmış ve büyük başarılara imza atmıştır. Elbette ki; Üniversitemiz önceki rektörü Prof. Dr. Sayın Ülkü Bayındır’ın yadsınamaz desteğiyle donanımlarını zenginleştirmiş ve 50’ye yakın konser vermiştir. Halen her pazartesi saat 17:00-19:30 saatleri arasında E.Ü. Tıp Fakültesi’nce kendisine tahsis edilen prova salonunda çalışmalarına devam etmektedir. Ben üniversitemden ayrılırken bir istifa dilekçesi de Akademisyenler Orkestrası’na şakayla karışık sunsam da, orkestra üyelerince bu başvurum reddedilmiştir. Orkestramızın en gözde üyelerinden biri hiç kuşkusuz E.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti A.D. öğretim üyesi ve İzmir Diş Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Sayın Rıza Alpöz’dür. Günümüzde birlikte sahne aldığınız grubunuzdan biraz bahsedebilir misiniz? Grup nasıl kuruldu, nasıl bir araya gelindi? Positive Live Project Orkestrası’na ben üç yıl önce katıldım, yanılmıyorsam ben katıldığımda henüz iki yaşında genç bir orkestraydı. İzmir’in seçkin müzisyenlerinden oluşan bu grubun ben aslında en büyük hayranlarından biriydim. Grubun kurucu üyeleriyle önceki yıllardan gelen dostluğumuz da vardı tabi. Neyse uzatmayayım, ben hemen her sahne aldıkları yerde onları takip ediyordum, onlar da beni mutlaka sahneye davet ediyorlardı. Bir gün kliniğime gelip, geleceğe yönelik projelerinden ve planladıkları bir takım gelişmelerden söz edip, beni de bünyelerine 51 içimizden biri dâhil etmek istediklerini söylediler. Aslında bu teklifi yaparken benim mesleki nedenlerden ötürü geri çevireceğimden de bir miktar endişelenmişler, ben çok sonra öğrendim bunu.. Benim için ilginç bir deneyim olacaktı, oldu da.. Çok eğlenceli ve ilginç bir yön verdi yaşantıma sahnede ciddi profesyonel müzisyenlerle birlikte olmak. Ama asıl önemlisi, orkestra üyelerinin birbirleriyle olan iletişimleri çok ilginç ve sıcak geldi bana. Eşler ve çocuklar da dahil olunca kocaman bir aile oluyoruz, üyesi olmaktan çok büyük keyif aldığım bir aile hem de.. Positive Live Project hangi tarihlerde nerede sahne alıyor? Kış sezonunda her ne kadar rölantiye düşse de, cumartesi akşamları Alsancak Roof Jazz Bar’da oluyoruz. Yaz sezonu programımız yoğunlaşıyor elbette, üstelik rutin değil aynı zamanda kongre, lansman toplantıları, düğün eğlenceleri vs. gibi özel programlar da eklenince, neredeyse haftanın her günü sahnede oluyoruz. Tabi yazın rutin programları da genellikle Bodrum Yat Kulüp, Çeşme Marina Hayal Kahvesi gibi mekanlarda oluyor. Dileyen meslektaşlarımız www.positive.gen.tr web sitemizden, ya da Facebook sayfamızdan bizi takip edebilirler. Sahnede olduğunuz o kadar zaman süresince sizi en çok etkileyen, aklınızda kalan bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? Beni en çok etkileyen sahne anım; 52 dişhekimi bir dönem İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü de yapmış, Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük opera sanatçılarından Hakan Aysev, Urla İskele Nar Cafe’ye bizi dinlemeye gelmiş. Biz de iki kişi hem gitar çalıyor, hem de şarkı söylüyor ve keyifli bir program yapıyoruz. Tabi Hakan Aysev’i davet ettik sahneye, alkış kıyamet geldi yanımıza, çok güzel iki napoliten söyledi, bu arada kafedeki dinleyiciler ve biz bırakmıyoruz Hakan Aysev’i.. Şöyle bir durdu, bir bana baktı, bir de seyircilere ve dedi ki; ben bu çocuğu dinlemeye ta İstanbul’dan geldim, bırakın beni, hadi hep birlikte onu dinleyelim.. Müthiş bir nezaketle sahnemi ezmeyişi ve beni övüşü ne kadar mutlu etti beni tahmin edersiniz.. Şu anda sahnede yaptığınız müzik sizi mutlu ediyor mu? Daha farklı bir mekanda, daha farklı bir müzik türü yapmak ister miydiniz? Bu soruyu iki bakış açısıyla yanıtlamak istiyorum. Bunlardan birincisi; müzik temelde insanları mutlu eden bir performans, hangi türü olursa olsun, dinleyicinin kalbine ulaştığında müzik ve o tatlı tebessüm ifadesini yakaladığınızda, hani bazı hastalarımızın biz tedavi edince yüzündeki o şükran dolu ifade olur ya, öyle bir duygu yaşıyorsunuz sahnede ve mutlu oluyorsunuz. Çünkü o insan için pozitif bir şey yapmış oluyorsunuz. Diğer bakış açısı ise; gönül isterdi ki toplumumuzun müzik algısı farklı düzeylerde olsun. Yani halk müziği ya da Türk- dişhekimi içimizden biri çe pop müzikle eğlenen insanlarımız, yabancı müziklerle de en az diğerleri kadar eğlensinler.. Peki evde müzik dinlediğinizde ne dinlersiniz? Çok beğenerek dinlediğiniz birkaç sanatçı ya da müzik topluluğu sorsak kimler olurdu? Ben müzik türlerini çok ayırmam, hoşuma giden her ezginin peşinden giderim, dolayısıyla pop da dinlerim, jazz da, klasik de, latin müzik de, folklorik müzik de.. Bu aralar Avustralyalı bir acapella (enstrüman olmadan sadece insan sesiyle müzik yapılan müzik türüdür) grubunu yoğun olarak dinliyorum, orkestrada vokal aranjman yaptığımdan duyuşumu temizliyor. Grubun adı The Idea of North, merak edenler youtube’da bulabilirler, ilginç bir grup gerçekten.. Sahne hayatını diş hekimliği ile birlikte yürütmenin sizce ne gibi zorlukları ya da güzellikleri var? Zorluğu, daha önce de değindiğim gibi, dinlenmeye az zamanımın kalması. Bunun dışındaki her şeyi çok keyifli ve güzel. Hastalarım bazen sahnede yakalıyor beni ve çok hoşlarına gidiyor. Protetik diş tedavisi, gelişen yeni materyallerle birlikte adeta sanatsal yaklaşımlara sahne oluyor günümüzde biliyorsunuz ki. Estetik, renk, doku ve boyut gibi plastik sanatların alanlarına taşıyoruz çoğu zaman. Bence müzikle bu kadar içli dışlı olmak bir miktar bakış açımı değiştirdi mesleğime, biraz daha sanatsal yorumluyorum. Tabi bir de bazen müzik o kadar zamanımı alıyor ki, diş hekimliği sanki hobi gibi oluyor benim için, bu da klinikte daha taze ve istekli olmamı sağlıyor diye düşünüyorum.. Hastalarımı da çok olumlu yönde etkiliyor bu arada, farklı geliyor sanırım onlara da beni sahnede görmek.. Bize birer cümleyle diş hekimliğini ve sahnede olmayı anlatır mısınız desek? Hayatın kendisi bir sahne değil mi zaten?.. Şaka bir yana diş hekimliği mesleği, ne yazık ki, sürekli yaptığınız işe odaklanma ve dikkatli olma gereksinimi nedeniyle oldukça yorucu takdir edersiniz. Sahnede olmak da ciddi bir dikkat ve disiplin gerektiriyor, özellikle de köşeleri, dönüşleri önceden keskin olarak belirlenmiş düzenlemeler içinde ve kalabalık bir grupla çalışıyorsanız. Öyle ya, şarkıya gireceğiniz yeri kaçırabilir ve tatsız olaylara neden olabilirsiniz. İşte sahnede olmak, koltukta oturan hastanın ağzında, hareketli ve büyük bir dilin olduğu olguda, alt altı numaralı dişi kesmek gibi.. Tek rahatlatan yanı zarar verme korkusunun olmayışı elbette.. Geçen sene evlendiniz. Eşiniz de diş hekimi. Bize biraz aile yaşantınızdan bahseder misiniz? Eşim, itiraf etmeliyim ki, yaşamımdaki en büyük destekçim. Şu anda İ.K.Ç.Ü Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti A.D.’nda uzmanlık yapıyor. Müzik ve klinik nedeniyle her ne kadar sık görüşemesek de, bu yoğunluğu sorun etmiyor pek. Takdir edersiniz ki, müzik çoğunlukla bütün hafta iple çektiğimiz hafta sonlarımızı işgal ediyor. Yorucu bir tempoda çalışıyor olmasına karşın beni programlarımızda yalnız bırakmıyor hiç. Evde bir araya geldiğimiz zamanların küçük bir bölümünde akademik çalışmalardan söz ediyoruz elbette, ama çoğunlukla hayattan konuşuyoruz. Eşim de müzikle ilgili bu arada, keman dersleri almış geçmişte, bazen evde çalıyor. Uzmanlık sonrasında kemanıyla daha çok ilgilenmeyi planlıyor. Kim bilir, belki de birlikte müzik yaparız gelecekte.. Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederiz. Son olarak Positive Live Project’in yakın gelecekte nerelerde sahne alacağını öğrenebilir miyiz? Daha önce de söylediğim gibi Positive Live Project her yerde karşınıza çıkabilir. Şu an için Roof Jazz Bar’dayız cumartesi akşamları, ama yaza doğru programlarımız artacaktır mutlaka.. En sağlıklı ve güncel bilgiyi bu tür etkinlikleri paylaştığımız web sitemiz www.positive.gen.tr ve facebook sayfamızda bulabilirsiniz. Umarım böylesi bir etkinlikte görüşürüz.. Asıl ben teşekkür ederim hem kliniğime konuk olduğunuz, hem de beni derginizde konuk ettiğiniz için.. 53 yurtdışı haber dişhekimi Londra’da Medikal Estetik Kliniğinde danışman hekimlik yapan bir İzmirli Londra’da medikal estetik kliniğinde danışman doktor olarak görev yapan dişhekimi Gizem Seymenoğlu bu sayı yurtdışında görev yapan meslektaşlarımız köşesinin konuğu oldu. Meslektaşımız İngiltere’ye gittikten sonra yaşadıklarını, İngiltere’de denklik alma sürecini, Hasta ve hekim hakları yönünden ülkemiz ile İngiltere arasındaki farkları ve daha bir çok konuda merak edilenleri anlattı. Öncelikle iş yoğunluğunuzdan fırsat ayırdığınız için teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Bir İzmirli olarak röportaj teklifinize sevindim. 14 Ocak 1985 doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da, liseyi ise İzmir’de bitirdim. İdealimdeki meslek her zaman diş hekimliğiydi dolayısıyla Ege Üniversitesi Diş Hekimliği fakültesine girmeye hak kazanmak beni oldukça sevindirdi. 2007 senesinde ise fakülteyi bitirip, Londra’ya yerleştim. 2009’dan beri Londra, Kent ve Surrey’de özel diş kliniklerinde çalışmaktayım. Medikal estetik alanına olan ilgim, beni kendimi bu konuda da geliştirmeye yöneltti. City of London’da bir medikal estetik kliniğinde yaklaşık 4 senedir danışman doktor olarak görev yapmaktayım. Evliyim ve 14 aylık bir oğlum var. İngiltere’ye yerleşme fikriniz nasıl doğdu? Doğruyu söylemek gerekirse yüreğimin götürdüğü yere gittim! İngiltere her ne kadar diş hekimliği açısından cazip gelse de ilk olarak yerleşme sebebim eşimin Londra’da yaşıyor olmasıydı. 2007 senesi 54 temmuz ayında İngiltere’yi tanımak ve diş hekimi olarak çalışma şartlarını daha yakından inceleyebilmek adına eşimin yanına Londra’ya geldim. İlk birkaç ay inanılmaz güzel geçti ve kendimi İngiltere’de yaşama fikrine çok yakın hissettim. Denklik sürecini öğrenip, çeşitli kontaklar kurup, kurslara yazıldıktan sonra da kesin olarak İngiltere’ye yerleşmeye karar verdim. İngiltere’de denklik alma sürecinden bahseder misiniz? Türkiye’den giden bir diş hekimini hangi aşamalar bekliyor? İngiltere’de her diş hekimi GDC (General Dental Council) adı verilen bir konseye bağlı olmak zorunda. Türkiye, Avrupa Birliği’nde yer almadığı için bizim denklik aşamasından geçip GDC’ye başvurması gerekiyor. Denklik süreci üç ana aşamadan oluşuyor. 1. IELTS: İlk aşamada IELTS (International English Language Testing System) adı verilen bir sınava girip 9.0 üzerinden minimum 7.0 almak gerekiyor. Bu sınavın sertifikasıyla ORE (Overseas Registation Exam) adı verilen iki basamaklı mesleki sınava başvuru yapılıyor. dişhekimi Ingiltere, ortalama yaslari gittikce artan yasli bir nufusa sahip. Bizim hastalarimiz da dolayisiyla bir hayli yasli olabiliyor. Ancak Turkiye’den farki yasli hastalarin dis kaybina ugramis olmamalari. Su ana kadar gordugum en yasli hastam 96 yasindaki Rosie. Klinige kendi basina gelip, bana huzurevinde verdikleri partileri anlatir hep!! 2. ORE-1: İlk basamak bilgisayar üzerinde alınan teorik bir test sınavı. Histolojiden farmakolojiye, fizyolojiden anatomiye kadar tüm fakülte hayatı boyunca öğrenilen her şey dahil. Benim yeni mezun olarak bu sınavı almam bana avantaj sağladı diye düşünüyorum, çünkü bilgilerim tazeydi. 100 üzerinden minimum 60 almak gerekiyor. ORE-1’yi geçme oranı %40. 3. ORE-2: İkinci basamak sınav, dört ana bölümden oluşuyor ve 3 gün sürüyor: a) OSCE (Objective Structured Clinical Examination): 20 adet istasyonda farklı klinik senaryolarıyla karşılaşılıyor. Her istasyon için ayrılan süre 5 dak. ve bazı odalarda aktörler hasta görevi üstleniyorlar. b) Manikin: Phantom kafalar üzerinde kavite preparasyonu, kuron preparasyonu vs gibi uygulamalar yapılıyor. c) Treatment Planning: Aktör bir hastadan anamnez alınıyor ve tedavi planı oluşturuluyor. d) Medical Emergencies: İlk yardim konularında sorular soruluyor ve uygulamalı olarak test ediliyor. Bu dört bölümün herhangi birinden kalınırsa tüm sınav tekrar ediliyor. ORE-2’yi geçme oranı %10. İngiltere’de denklik alma süreci yukarıda anlattığım şekilde bir hayli zorlu ve meşakkatli. Ancak sabır ve disiplinle hazırlanılırsa çok da zor olmadığını söyleyebilirim. Sabır diyorum çünkü hiç bir sınavdan kalınmasa dahi bu süreç toplam iki sene sürüyor. İngiltere’yi bir kurallar ülkesi olarak tanımlayabiliriz aslında. Dolayısıyla kurallara uygun çalışıp, sınavlarda o şekilde performans gösterip, kutucuklara tik atarsanız, geçilemeyecek bir aşama değil. Şu ana kadar Türkiye’den ve Avrupa’dan birkaç diş hekimi arkadaşıma konsey kayıt süreci hakkında yardımcı olmaya çalıştım. Eğer ilgili olan okurlar varsa bana [email protected] adresinden ulaşıp, sorularını yöneltebilirler. yurtdışı haber iş tanımı var. Örneğin sadece bir hekimin çalıştığı bir muayenehanede bile bir asistan, bir resepsiyonist, bir klinik müdürü ve bir hijyenist bulunuyor. Dolayısıyla herkes üzerine düşen görevi yapıyor ve karışıklık engellenmiş oluyor. Onun dışında, İngiltere’de hastalar gerçekten çok bilinçli. En ufak bir tedavide bile internetten araştırmalarını yapıp o şekilde size geliyorlar ve çok miktarda soru soruyorlar. Bu sorulara güvenli bir biçimde cevap verebilmek için de çok çalışmak gerekiyor. Hastalar ayrıca evde dişlerine çok iyi bakıyorlar ve 6 aylık rutin randevularını hiç kaçırmıyorlar. Haliyle bu tip hastalarda konservatif diş hekimliğinden çok koruyucu diş hekimliği uygulamaları yapılıyor. İngiltere, ortalama yaşları gittikçe artan yaşlı bir nüfusa sahip. Bizim hastalarımız da dolayısıyla bir hayli yaşlı olabiliyor. Ancak Türkiye’den farkı yaşlı hastaların diş kaybına uğramış olmamaları. Şu ana kadar gördüğüm en yaşlı hastam 96 yaşındaki Rosie. Kliniğe kendi başına gelip, bana huzurevinde verdikleri partileri anlatır hep! Klinik açıdan bakmak gerekirse, ilk başlarda beni çok heyecanlandıran prosedürlerden artık çok hoşlanmadığımı ancak ilk senelerde zorlandığım tedavilerden de şu aralar çok zevk aldığımı fark ediyorum. Bunların başında endodonti geliyor. Kariyer planı olarak önümüzdeki senelerde endodonti dalında bir master programına yazılmayı planlıyorum. İngiltere’deki çalışma sürecinizin ardından mesleki bakış açınızda değişiklikler oldu mu? İngiltere’deki profesyonel çalışma hayatım bana farklı bir bakış açısı ve farklı tecrübeler kazandırdı. Öncelikle burada kişilerin kendilerine, birbirlerine ve mesleklerine olan saygıları gerçekten takdir edilecek boyutta. Klinikler son derece sistematik bir biçimde yönetiliyor ve herkesin üzerine düşen belirli bir 55 haber dişhekimi Dişhekimleri ve uzmanlar arasında klinik uygu- ği arası verir. Hafta sonları klinikler çok nadiren açık lamalarda sınırlandırmalar var mı? olur. Kesin kurallarla belirlenmiş, yasal bir sınırlandırma İngiltere’de diş hekimleri genel olarak ‘self-employed’ yok. Genelde hekim kendini o kapasitede görüyorsa, olarak görev yapıyorlar. Bu demek oluyor ki diş hegerekli eğitimi almışsa ve medikal malpraktis sigor- kimi bir kliniğin bordrosunda kayıtlı bir çalışan değil tası o tedaviyi karşılıyorsa, istediği tedaviyi sunabilir. ama o klinikle iş yapan bir birey. Dolayısıyla hekim Fakat, İngiltere hasta şikayetlerinin çok sık rastlan- klinikten maaş almıyor, yapılan ciro üzerinden yüzde dığı bir ülke olduğu için hekimler de daha çekingen hesabıyla bir pay alıyor. Hekimlerin senede 5 hafta kalabiliyorlar ve hastalarını uzmanlara sevk ediyorlar. (25 is günü) izin hakları bulunuyor ama yeterli bir seHasta ve hekim hakları yönünden Türkiye ile kıyasla- bep öne sürdükten sonra bu süre artabilir. Hastalık, dığınızda ne gibi farklar görüyorsunuz? doğum izni vs gibi konularda da son derece çağdaş Profesyonel açıdan tüm çalışma hayatım İngiltere’de ve ılımlı bir bakış açısı söz konusu. geçtiği için ne kadar sağlıklı bir karşılaştırma yapabilirim bilemiyorum ama çok büyük farklılıklar olduğunu Merak edilen sorulardan biri de Avrupa’da diş söyleyebilirim. İngiliz hastalar, dünyada en çok şika- tedavilerinin Türkiye ile olan farkları. Bu konuyet eden hasta sınıflamasında ilk üçte bulunuyorlar. yu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gruptaki diğer ülkeler İsrail ve ABD. Bazı hastalar İngiltere’de dişhekimliği iki farklı sistem üzerinden problem yaşadıkları estetik yürütülüyor: vakalar için milyon poundluk • NHS (National Health Servitazminatlar kazanabiliyorlar. ce): İngiltere’de yaşayan herIngiltere’de Sırf medikal davalarla ilgilenen kes (vatandaş olmaya gerek dis hekimleri genel avukatlık şirketleri çoğalmaya kalmadan) devletin sağladığı başladı ve yakın bir zamana sağlık sisteminden ücretsiz olaolarak ‘self-employed’ kadar medikal alanda davalar rak faydalanabiliyor. İlaç reçeolarak gorev yapiyorlar. ücretsiz olarak açılabiliyordu. teleri ve diş tedavileri için cüzi Bu demek oluyor ki Bütün bunlardan anlayabildiğibir ödeme yapılması gerekebilimiz kadarıyla hasta hakları iyi yor. Çoğu hasta finansal sebepdis hekimi bir klinigin bir biçimde korunuyor. lerden ötürü NHS’e bağlı diş bordrosunda kayitli bir Hekim hakları konusunda da hekimlerine gitmek istemekte, calisan degil ama o aynı şeyi söyleyebilirim. Çalışfakat devlete bağlı bu klinikler inanılmaz yoğunlar ve hastama şartları hiç bir zaman zorklinikle is yapan bir birey. layıcı değildir. Örneğin, klasik larına gereken ilgiyi maalesef Dolayisiyla hekim klinikten gösteremiyorlar. Bir kanal tebir klinik 8.30-5.30 arası çalışır maas almiyor, yapilan davisini 20 dakikada bitiriyorlar ve 1.00-2.00 arası öğle yeme- ciro uzerinden yuzde hesabiyla bir pay aliyor. 56 dişhekimi örneğin!! Uzun bekleme listeleri mevcut. Bu sistemi Türkiye’deki ADSM lere benzetebiliriz. • Private: Devlete bağlı olmayan bu özel klinikler kendi belirledikleri fiyatlar üzerinden hastalarına tedavi sunuyorlar. Her prosedür için ayrılacak zaman daha uzun oluyor ve genelde bekleme listesi bulunmuyor. Bu tip kliniklerin dezavantajı da devlete bağlı kliniklere göre daha pahalı olmaları. Bu sistemi Türkiye’deki özel muayenehanelere benzetebiliriz. İngiltere’deki fiyatlarla Türkiye’dekileri karşılaştırmamız gerekirse, devlet fiyatlarının Türkiye’ dekinden ucuz, özel fiyatların ise bir hayli pahalı olduğunu söyleyebilirim. Burada el işine ve zanaata verilen değer çok büyük. Sadece biz hekimler değil, terziler hatta araba tamircileri bile çok kazanıyorlar. Devletteki hizmetin yetersiz, özel kliniklerdekilerin de pahalı olması sebebiyle Türkiye’ye diş tedavisi için gelen medikal turizm hastalarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Türkiye’de genelde kaliteli işler yapılması, insanların misafirperverliği ve tabii ki sıcak hava hastaların ilgisini çekmekte. haber Farklı ulustan pek çok insanın yaşadığı bir ülkede Türkiye’den gelen bir dişhekimine bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? İngiltere, özellikle Londra, sizin de belirttiğiniz üzere çok uluslu, kozmopolit bir şehir. İnsanlar yabancılarla iş yapmaya, arkadaş olmaya alışmış durumdalar. Benim merkez Londra’da çalıştığım klinikte 9 farklı ulustan insan çalışıyordu. (Brezilya, Portekiz, Polonya, İtalya, Güney Afrika, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Yunanistan, Türkiye) Şu ana kadar hiç bir hasta benim Türkiye’den geliyor oluşumla veya İngiltere’de okumamış olmamla ilgili herhangi bir negatif yorumda bulunmadı. Ancak İsmimi, özellikle soy ismimi telaffuz ederken zorlandıklarını söyleyebilirim... Güzel ve mutlu bir aile hayatınız var. İzmir’deki yaşantınızın ardından, sosyal yapısı ve coğrafyasıyla farklı bir yerde yaşamak sizi nasıl etkiliyor? Dürüst olmak gerekirse, İzmir’in iklimine alışmış biri olarak, ilk geldiğim yıllarda havanın devamlı gri, puslu ve soğuk oluşu, kışın havanın saat 4’te kararması beni boğuyordu. Fakat yıllar geçtikçe alışmaya başladım ve burada yaşamanın iyi yönlerine odaklanmaya çalıştım. Kışın geceler çok uzun oluyor ama yazın da gündüzler uzun... Bunun yanında, ailemden uzakta olmak da ilk yıllarımda beni üzüyordu fakat elimden geldiğince çok sık gidip geliyorum Türkiye’ye. Oğlumuzun doğumundan itibaren ailelerimiz de sık sık Londra’ya gelmeye başladılar, dolayısıyla gurbet hasreti çektiğimiz söylenemez! İngiltere’de kurduğunuz yaşamın ardından Türkiye’ye dönmeyi hiç düşündünüz mü? İlk başlarda hep günün birinde Türkiye’ye döneriz diye düşünüyordum ancak ne yazık ki artık kendimi ve ailemi Türkiye’de göremiyorum. Oğlumun geleceği için, onu saygılı ve sevgi dolu bir toplumda yetiştirebilmek için bir süre daha İngiltere’deyiz... 57 perşembe akşamı semineri dişhekimi Perşembe Akşamı Seminerleri hızla devam ediyor İzmir Dişhekimleri Odası’nda gerçekleştirilen Perşembe akşamı Seminerlerine meslektaşlarımız yoğun ilgi gösteriyor. Mesleki yenilikler ve firmaların yeni ürünlerinin tanıtıldığı seminerler tüm hızıyla devam ediyor. Geleneksel hale gelen perşembe akşamları gerçekleştirilen seminer etkinliği meslektaşlarımızdan yoğun ilgi görmeye devam ediyor. Yeni mesleki gelişmelerin anlatıldığı ve tartışıldığı ve dental firmaların ürünlerini tanıtabildiği seminerlerin 22 Ocak akşamı düzenlenen etkinliğinde Prof. Dr. Tugay Seçkin “Ağzımızın yeni sakinleri”, 5 Şubat tarihinde düzenlenen seminerde Dt. İlker Acar “Dental marketing ve klinik yönetimi” konusunda bilgiler verdi. 12 Şubat tarihinde Doç. Dr. Serhat Ergun “İmplantolojide cerrahi teknikler ve ogmentasyon uygulamaları” 19 Şubat akşamı ise Prof. Dr. Çoruh Türksel “Muayenehane pratiğinde koruyucu hekimlikten nasıl para kazanılır” konulu sunumuyla yer aldı. 5 Mart akşamı Dr. Hufschmidt ve M. Loitlesberger “Estetik, fonetik ve fonksiyonel anlamda başarılı bar, teleskop bağlantılı hareketli protezler”, 12 Mart perşembe günü Prof. Dr. Mine Dündar Çömlekoğlu “Tam diş eksikliğinde implant destekli hareketli protez uygulamaları” konusu ile ilgili bilgiler verdi. Son olarak 19 Mart akşamı gerçekleştirilen etkinlikte Doç. Dr. Hakan Akın ‘’Mis implantları ve protetik çözümler” konusuyla meslektaşlarımızla bir araya geldi. Seminerlerde katılımcılar sunum sonlarında bir çok konuyu tartışma fırsatı buldu. Seminerler sonrasında gerçekleştirilen kokteyllerde ise meslektaşlarımız sohbet etme şansı yakaladı. Prof. Dr. Çoruh İlker Acar Doç. Dr. Serhat u ndar Çömlekoğl Prof. Dr. Mine Dü Yüksel Prof. Dr. Turgay 58 Ergun Seçkin hobi dişhekimi Elektrik alamıyorsan patates al Emel GÖKMEN [email protected] Issız adaya düştüğünüzde yanınızda götüreceğiniz 3 şeyden biri telefonunuz ya da çok sevdiğiniz kahve makineniz olabilir artık. Çünkü elektriğimizi kendimiz üretebiliriz.. Son yıllarda alternatif elektrik üretme yöntemleri üzerinde çalışılıyor. Bunlardan biri de Kudüs İbranı Üniversitesi araştırmacılarından Haim Rabinowitch ve arkadaşlarının Journey of Renewable and Sustainable Energy adlı bilim dergisinde yayınlanan projesi olan ‘organik bir maddeden elektrik üretimi’. Çok basit bir düzeneği olan bu projeyi şöyle açıklayabiliriz; gıdaların birçoğu asit içerir(limon-sitrik asit, sirke-asetik asit).Asitler suda eridiğinde hidrojen iyonları (H+) üreten madde çözeltileridir. Sulu asit çözeltileri elektriği iletir.Bu bilgiyle birlikte bir patatesin bir tarafına çivi, diğer tarafına da bir bakır tel batırdığınızda patatesin içindeki asit, 60 dişhekimi çinko ve bakır ile kimyasal tepkimeye neden olup elektronlar bir metalden diğerine doğru akarken ortaya yaklaşık 0,5 voltluk bir akım çıkıyor. Normal bir kalem pilin 1,5 volt olduğunu düşünürsek 3 patates 1 pil demek oluyor.4 limonu aynı şekilde birbirine bağlarsak bu bize yaklaşık 3,5 volt gibi bir voltaj üretilmesini sağlar ki bu da bir LED ampulü yakmak için yeterlidir. Esasında güneş enerjisi gibi modern ve kuvvetli bir enerji kaynağı varken böyle şeylerle uğraşmak mantıksız gelebilir. Ancak Kenya’da üretilen 10 milyon ton patatesin %10-20 si gıda pazarına ulaşamayıp kötü depolama koşulları nedeniyle heba oluyor.Ve bu elektriğin maliyeti kilovat başına 9 dolar civarında yani normal bir pilden 50 kat daha ucuz. Geri kalmış bölgelerde aydınlatma amacıyla kullanılan gaz yağından ise 6 kat daha ucuz olduğu açıklanıyor.Kendi penceresinden bu projeyi değerlendiren Caleb Charland patates dışında elma armut gibi çeşitli meyvelerle hatta ağaç dalındaki ürünlerle çeşitli piller oluşturup sanatını konuşturmuş.Hem enerji kaynağı hem de sanatsal estetik açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm bir buluş. Şu an evde patates var mıydı diye düşünüyorsunuz ya size bir taktik de vereyim. Eğer ki düzeneği kur- hobi madan önce patatesi 8 dakika kaynatırsanız içindeki organik maddelerin parçalanmasıyla direncin azaltır ve daha serbest hareket eden elektrotlar ile daha fazla enerji üretebilirsiniz. 61 oral-moral > Serdar SIRALAR dişhekimi Diş hekimi düğünü Serdar SIRALAR [email protected] 62 Her ikisi de diş hekimi olan gelin ve damat sırayla “Evet” diye mikrofona bağırdı, gelin damadın ayağına basıp evlilik cüzdanını havada salladı. Komparsita eşliğinde dans edip takı töreni için dans pistinin kenarında yerlerini aldılar. Kameraman kuvvetli ışığıyla gözleri alan kamerasını olay mahallinin ta içine kadar soktu. Yaşlı olduğu için damadın dedesi Maksut bey amcaya öncelik tanınmıştı. Ardında oluşan uzun kuyruğa aldırış etmeden, oldukça yavaş hareketlerle önce her ikisini de öptü ve sonra bir süre cebinde arayıp bulduğu altın lirayı gelinin yakasına iğneledi. Aynı anda fotoğrafçının sesi duyuldu: “Lütfen yan yana gelin. Evet şimdi gülün!” “Ben gülemem!” dedi Maksut bey amca. “Bu benim eşek torunum üst damağımı gevşek yaptı. Ne zaman gülsem ağzımdan fırlıyor. Aha bak işte , bak!” diyerek üst protezini dilinin de yardımıyla ağızından çıkartıp çıkartıp sokmaya başladı. Bir an buz gibi bir sessizlik oldu. “Dede, kaç kere söyledim, damağın erimiş senin. 4 tane implant yapacağız ya! O zaman çiviyle çakılmış gibi olacak” dedi damat. Bunları söylerken bir yandan da yaşlı adamı kolundan tutup öteye doğru itiyordu. Bir kaç yakın aile büyüğü daha takı tak- tıktan sonra 35 yaşlarında aşırı makyajlı bir kadın dudaklarını büzüp, gelinin yanağına dokundurmadan her iki taraftaki havayı öptükten sonra: “Tebrikler şekerim. Balayına ne gün çıkıyorsunuz?” diye sordu. Gelin: “Üç gün işlerimiz var burada, ondan sonra” dedi. “Oh, aman iyi” dedi kadın. “Benim diş beyazlatma plaklarımı vermeden gitme. Yarın senin yazıhaneye uğrar alırım. Ay canım, çok mu sarı benim dişlerim? Ay damat bey de dişçiydi değil mi? Siz de bir bakın doktor bey, gerçekten çok mu sarı dişlerim?” diyerek dudaklarını sonuna kadar gerip dişlerini damadın burnuna soktu. “Yok efendim!” dedi damat. “Çok da sarı değil”. Biraz daha yaklaşıp kadının çenesini tutarak kenetlenmiş dişlerini kameranın tepesinden gelen ışığa çevirdi. “Eee, gün ışığı olmadığı için yanıltabilir ama sanırım A3. Beyazlatma ile kesinlikle bir kaç gün içinde A1 olur”. Ardından gelen şişman bir adam gelinle damadın elini sıktıktan sonra damada: “Allah mesut etsin. Bir şey soracağım. Şu zirkonlu caket dişler varmış. Onun tanesini kaça yapıyorsunuz? Benim birader dün bir yerden fiyat almış da. Bana çok uçuk göründü. Dedim ben bugün dişçilerin düğününe gidiyorum, onlara da bir sorarım. Biz sizinle uzaktan akrabayız. Başkasına gitmesin dişhekimi para, size gelsin”. Arkada bekleyenlerin homurtularını fırsat bilen damat, şişman adamı, bir kartvizit verip: “Arasın beni, gerekeni yaparım” diyerek savuşturdu. Gelinin halası önce her ikisine de elini öptürdü, sonra ağzı kırmızı kurdele ile bağlanmış küçük şeffaf poşet içindeki birer implantı yakalarına iliştirdi. “Bu da ne hala?” diye hayretle sordu gelin. “İmplant işte, sen bilmiyor musun implantın ne olduğunu?”. Gelin sırada bekleyen davetlilerin soran bakışları karşısında terleyip: “Bilmez olur muyum halacım. Sadece ilk defa böyle bir şey görüyorum da. Nereden çıktı bu implantlar?”. Hala hemen yanıtladı: “Biz hanım arkadaşlarla bir süredir altın günü yerine implant günü yapıyoruz. Geçen hafta kurada bana çıktı. İki implantımı aldım. Ama maalesef kemiklerim uygun değilmiş. E şimdi götür implantları geri ver, parasını al, git o parayla size takmak için altın al. Uzun iş. Sonra alıp satarken zarar da edeceğim. Siz nasılsa kullanırsınız, direk size takayım dedim”. Gelinle damat bir an birbirlerine baktılar. “İyi ki Erotik Shop işletmiyoruz. Halan kim bilir ne takardı bize” dedi damat. Gelin damada kaş göz ederken halası söylenerek yürüyordu: “Kameraman evladım çektin mi beni implantları takarken?”. Gelinin teyzesi bileziği taktıktan sonra: “Kız, bak gördün mü?” dedi. “Seni 6 yıl önce Telli Baba’ya götürmüştüm. Nasıl da çıktı kısmetin. Tekrar gidip tel bağla”. Gelin derin bir soluk aldı. “Teyzeciğim” dedi, “Telli babaya gidip tel aldıktan sonra ben Ortodonti kürsüsünde doktoraya başladım. Sanı- oral-moral rım ona yaradı. Tel takma bakımından yani. Koca bulmak tamamen benim becerim”. Kadın bir an afalladı ve : “Tövbe de, çarpılırsın!” deyip yürüdü. Bir kaç kişi takılarını takıp, fotoğraf çektirdikten sonra, zayıf, uzun boylu, at kuyruk saçlı, sol kulağında küpe olan gençten bir adama sıra geldi. Gelinden sonra damadın da elini sıkıp boynundaki kurdeleye para iğneledi. Her ikisinin arasına girip fotoğraf çektirirken sahte gülümseyen hareketsiz dudaklarının arasından: “Oğlum var ya, daha geçende yaptığın dolgu düştü” dedi. Sabahtan beri herkese yalandan gülümsemekten yanakları ağrıyan damat da dişlerinin arasından: “Benim yaptığım dolgu düşmez. Başka dişin çürümüştür” diye cevapladı. “Yok be oğlum! Benim dişimi benden iyi mi bileceksin?” diye diretince, damat adamın at kuyruğu saçından tutup kafasını arkaya yatırdı ve bir hamlede kamerayı reflektör gibi yakalayıp ışığını ağıza yaklaştırdı. “Bak işte benim yaptığım dolgu sapasağlam duruyor. Bir arkasındaki dişin çürümüş. Çek kameraman çek. Düğün cd’sini alınca görsün bu hergele yaptığım dolgunun düşmediğini”. Düğün sona erince gelin ve damat kendilerini bekleyen Limuzin’e bindiler. Yolda şoför: “Siz diş hekimiymişsiniz hocam. Benim hanım diyor ki ben geceleri diş gıcırdatıyormuşum. Bunun için ne yapmak lazım?” diye sordu. Gelin duvağını çıkartıp : “Ay yeter, bayılacağım” derken, damat : “Hanım başka odada uyusun. Sen rahat rahat gıcırdat” dedi. 63 diş ile düş arasında dişhekimi Müsait bir yerde inecek var Müge SANDIKÇIOĞLU 64 Belki de tarih bizi, “devletin tutum ve kararlarından yüz bulan ve etkilenen hormon güdümlüler yüzünden yaşanan insanlık dışı olaylara daha fazla dayanamayan Türk kadınları diklenmeseydi, Türkiye bugünkü Türkiye olmazdı,” diye yazar. Ve ben böyle bir tarihin içinde var olmaktan/ anılmaktan gurur duyarım. Çünkü değişim, akut zamanlarda siyah giymekle, siyah kurdeleyle, profilleri karartmakla, meydanlarda uçuşup kaybolan çığlıklarla, buralara yazmakla, ağlamakla, pankartlarla olamayacak, olmuyor. Yetmiyor! Ben feminist değilim. Cinsiyetçi değilim. İnsana cinsiyetiyle değil, “insan” olarak bakarım. Birine kızsam da, sevsem de, üst başlığına “kadın” ya da “erkek” diye manşet atmamaya özen gösteririm. Ama bu ülkenin, kendine de insanlara da sadece bir cinsel organdan oluşmuşlar gibi bakan “yaratık kafalı”ları, bunu burnumun dibine dibine, gözümün köküne köküne, kalbimin içine içine hançerleyerek sokmaya devam ediyor. Kadın erkek tüm güzel insanlar, kadınların ve kadına değer verenlerin omuzlarında feraha çıkacağız gibi... Yeterince sabretmedik mi her türlü? Kadını eve tıkıp, eğitimine, gelişmesine, aydınlanmasına engel olarak, yetiştirecekleri nesilleri de karartmalarına peşkeş çekerek, asla sorgulamayan, sorgulandığında başının derde gireceğini bilerek kabullenmiş toplumlar yaratılmasına dayanabilmek ne mümkün? Bu çamurlu yolda ilerlenebilmesi adına, suçlular hak ettikleri cezaları alamıyor. Kadının başına gelen felaketlerin tek sorumlusu o suçu işleyen değil; suçu işlemekle başına çok da bir ceza biçilmeyeceğinden neredeyse emin olmasını sağlayan yönetimlerde de. Bu sayede kadının ümüğü sıkılacak, çok da ötmeyecek arkadaş! Kadına evde de, sokakta da sadece cinsel obje diye bakan hasta beyinlerle nereye kadar? Memleketin hallerine bakıp bakıp, Facebook’ta duyarlı paylaşımlar yapıp, kahırdan ölen iletiler yazıp, “eğitim şart” diye diye bir hal olup, “cehalet aldı başını gidiyor, o yüzden de inanmaları kolay ama bizim gibi düşünmelerini sağlamamız lazım” diye ünleyip, “dini kullanıyorlar” diye telaş edip, gezmedik yer/yemedik yemek/ çekmedik fotoğraf bırakmayıp, fanusta yaşadığını fark etmeyen insanlar! Elim bir olayın ertesi günü şak diye neşeli paylaşımlarınıza daha ne kadar devam edeceksiniz. Milletçe demans hastasıyız, farkında mıyız? En temel hayat derslerinden biridir, bilirsiniz, biliriz hepimiz: “Hatalardan/kötülüklerden ders almak”. İnsanın başına kötü bir şey gelir/ kötü bir deneyim yaşar/ en basitinden söylenecek olursa, bir arkadaşımızdan kazık yeriz. Örnekler çoğaltılabilir, hiç zor değil. Çünkü hayat budur; yaşamanın amacı budur: İyi ve kötü deneyimlerden ders alıp, ya gelişmeyi seçeriz ve değerimizi artırırız/yaşam ve insan kalitemiz yükselir, çevremize de yansır, uzun vadeli dalgalanımlarla topluma da... Ya da kızıp, söylenip, başkalarını suçlayıp, kendimizi pamuklara sarıp, hep mağdur olduğumuzu savunup yerimizde saymaya devam ederiz. Bizi gelişelim/değerimiz artsın diye bu dünyaya yollayan sistem, biz akıllanana kadar alamadığımız dersleri gözümüze sokmaya ve aynı/benzer fenalıkları yaşamaya mecbur eder. O zaman isyan devreye girer ve “neden?” diye sorar dururuz. Ama bunu kendimize nadiren sorarız. Bunlar bireysel olaylardır. Bireyler, toplumu oluşturduğuna göre, toplum da bir çeşit birey gibidir. Başımıza gelenlerden ders alıyor muyuz? Kötülükler bitmiyor mu? “Neden?” sorusunu etrafa mı soruyoruz? Yetmedi mi bize yollanan mesajlar? Demek ki göremediğimiz/öğrenemediğimiz bir şeyler, kendimizi ve toplumu geliştiremediğimiz bir nokta var ki, kötülükler tekrarlanıyor. Biz ayana kadar da tekrar edecek. Sistemin görevi de bu zaten. Bize gereken şeyler yanımıza verilerek yollanmışız ki en değerlisi de “irade göstermek”. Değiştirmekte zorlandığımız şeyleri değiştirmeyi beceremiyorsak, ya kabullenip susar, şikâyeti de keseriz. Ya da “yandığımız yeter” deyip küllerimizi silkeler ve şahlanırız. O taş elimizi altına sokalım diye bizi bekliyor. Anlayan anlar ve kader ellerimizde güzel yazılır. Anlamayanlar ise hepimizin acı kaderini yazar. Pardon yani! Bu kadar. mavi köşe dişhekimi Kargacık burgacık Mavisel YENER [email protected] www.maviselyener.com Size de olur mu? Umulmadık zamanlarda bir yerlerden gelip tazelenir mi anılar? Bir kıymık gibi batar mı yüreğinize? Çok özlediğiniz birini sonsuzluktan çağırmış gibi duyumsar mısınız? O günlüğü bulduğumda nasıl da şefkatle bakıyordu bana sayfalar. Oysa kuytular bazen hüzünlü, bazen yırtık pırtık, çoğunlukla da kargacık burgacıktır değil mi? HHH Olabildiğince derin bir nefes alıp öğretmenimin gözlerinin içine baktığımı anımsıyorum. “Günlük tutmasam olmaz mı?” dedim. Elini omzuma koydu, gülümsedi. “Günlük tutmak yazma yeteneğini geliştirecek, neden yapmak istemiyorsun?” diye sordu. Bunu yapamazdım, çünkü bütün yaramazlıklarımı oraya yazmam gerekirdi. Eğer bizim evdeki dedektif, yani annem, günlüğümü okursa her şeyi öğrenirdi. Örneğin, geceleri çoraplarımı çıkarmaya üşendiğimi, bazen ödevimi dayıma yaptırdığımı, Kuşayak’tan dizeler yürütüp kendi şiirime kattığımı, sınıftaki Osman’a âşık olduğumu… “Yazamam” dedim öğretmenime. “Niye?” “Şeyyy… Kolum ağrır!” Yutmadı elbette: “Kolun ağrırsa dinlendirirsin. Başla bakalım günlük tutmaya. Bir ay sonra getir, bakacağım!” Ter basmış, yüreğim sıkışmıştı sanki. Yarım yamalak bir şeyler söyleyip sustum. HHH “İşte şimdi yandım!” diye düşünüyordum. Ne yapacaktım peki? Boşluğa bakarak geçirdiğim, kaygı dolu birkaç günün ardından nasıl bir yol izleyeceğimi bulmuştum. Bir kahraman uydurdum, adı: Ayşe. Bütün yaramazlıkları o yapıyor gibi, her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazmaya başladım günlüğe. Bu çok keyifliydi; üstelik, okuyan hiç kimse Ayşe’nin gerçek kimliğini anlamayacaktı. Yazarken saatlerin nasıl geçtiğini bile fark etmiyordum. Yaramazlıkları ona yüklemek çok eğlenceliydi. Günlerden bir gün, öğretmenim defterimi istedi. Zihnim karmakarışıktı. “Keşke kaşla göz arasında buharlaşıversem de bu defteri ona götürmekten kurtulsam!” diye geçiriyordum aklımdan. İsteksizce götürdüm. Defteri uzatırken kalbimin atışı avuç içlerimden bile duyuluyordu. “Okumasanız olur mu, kızacaksınız biliyorum…” diye ürkekçe bir şeyler geveliyordum. Gülümseyerek aldı, baktı, göz gezdirdi… Yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu hissediyor, yutkunup duruyordum. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyor, tir tir titriyordum. Bitmek tükenmek bilmeyen dakikalar geçti. Ve o yine gülümsedi… “Ayşe’nin öykülerini ne güzel yazmışsın, aferin” diyerek göz kırptı. Afalladım. Doğru mu söylüyor, alay mı ediyor diye bir an duraladım. Ağzım açık bakakaldım suratına. Hayır, şaka değildi, gerçekten de beğenmişti günlüğümü. Kalbim hâlâ hızlı çarpıyordu ama biraz sakinlemiştim. Gözgöze gelmemeye çalışarak konuştum: “Kızmadınız mı yani öğretmenim?” Başıma dokundu, ince parmaklarıyla saçlarımı okşadı: “Hayır, neden kızayım? Günlük tutmak yerine sen buraya öyküler yazmışsın işte… Aynen böyle devam et!” Tuttuğum soluğu gürültüyle dışarı verdim, rahatlamıştım. Günlüğü bana uzatırken ses tonu biraz tuhaftı sanki: “O Ayşe’ye söyle, ödevlerini dayısına yaptırmasın!” HHH Sonsuzlukta bir zerre bile olamayan ey günlük, ne istedin benden? Sen de biliyorsun ki öğretmen hikâyesinden çok daha fazlası kat kat yağdı üzerime. Arınmak için hepsini itiraf etmek zorunda mıyım? Şu yazdığım yetse, olmaz mı? 65 kültür - sanat rehberi dişhekimi Konser 22. İzmir Avrupa Jaz Festivali................................ 5-21 Mart 2015 | Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars Ft. Rodrigo Rodriguez............. 20 Mart 2015 | AKM Yunus Emre Salonu Pinhani................................................................................28 Mart 2015 | Amfi Tiyatro – Alaçatı/Çeşme Timur Selçuk.............................................................................. 28 Mart 2015 | AKM Yunus Emre Salonu Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu....................................... 31Mart 2015 | AKM Yunus Emre Slaonu Duman.......................................................................................................... 18 Nisan 2015 | İzmir Arena Doğan Canku........................................................................... 18 Nisan 2015 | AKM Yunus Emre Salonu Mustafa Ceceli.......................................................... 25 Nisan 2015 | İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu Color Sky 5K İzmir Renkli Koşu..........................................................26 Nisa 2015 | İnciraltı Kent Ormanı Tiyarto Abim Geldi.........................................................................................26 Mart 2015 | AKM Tiyatro Salonu Tehlikeli Oyunlar............................................................................... 04 Nisan 2015 | AKM Tiyatro Salonu Bana Esmeyi Anlat................................................................... 09 Nisan 2015 AKM | Yunus Emre Salonu Annemin Şöförü.............................................................................. 10 Nisan 2014 | AKM Tiyatro Salonu Alevli Günler............................................................................. 15 Nisan 2015 AKM | Yunus Emre Salonu Sunay Akın.............................................................................. 19 Nisan 2015 AKM | Yunus Emre Salonu 66 ödüllü bulmaca > Arife Kişioğlu 1 2 SOLDAN SAĞA 1) Periferal sinir tümörleri grubu içinde yer alan 1 nörojenik bir tümör - On altıncı yüzyılda yaşa- 2 yan ve yetkin bir renk ustası olarak tanınan İran3 lı minyatürcü .2) Bulmaca anlamında kullanılan bir sözcük - Hiroşima Sevgilim”, “Amerikalı Am- 4 cam”, “Geçen Yıl Marienbad’da”, “Melo” gibi 5 filmleriyle tanınmış Fransız sinema yönetmeni.3) 6 Sık ağaç dallarıyla kaplı, sürülmesi güç olan yer - Hermann Hesse’i ülkesinde üne kavuşturan psi- 7 kanalitik romanı - Türk Tarih Kurumu - Japon 8 işi çömlek, sırlı seramik kap.4)Bir renk -Işığa karşı 9 bakıldığında kâğıt tabakasının yapısal görünümü 10 - Manyetik Rezonans kısaltması - Süs, ziynet - Belirti, nişane.5) Kalıtımın maddi temeli olan ve kro- 11 mozomları oluşturan madde - Araştırma sonucu 12 olmayıp uygulamayla kazanılmış bilgiye dayanan, 13 deneyimsel - Bir nota - UMBERTO……İtalyan ya- 14 zar.6) 1343-1381 yılları arasında Orta Anadolu’ya egemen olan beylik - Evlerin giriş bölümünde 15 bulunan ve oda kapılarının açıldığı genişçe yer 16 - Kandaki ürik asit miktarı.7) Duvarda yapılmış 17 kapaksız küçük dolap - Bir olumsuzluk ön eki 18 - Akdeniz iklimine özel bir kansızlık hastalığı.8) Karnaval maskesi - Şeker üretiminde, billurlaşan 19 şeker alındıktan sonra kalan şekerli posa - Sri 20 Lanka’nın uluslararası kodu.9) Jamaika’nın plaka işareti - Çaykovski’nin son yapıtı olan opera - Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.10) Telefonunun dinlenmesinden duyulan korku - Fotoğrafçılıkta ve filmcilikte duyarlı yüzeylerin işlenmesinde belirli bir işlemin gerektirdiği maddeyi erimiş olarak içinde bulunduran sıvı - Ahmet Ümit ‘in bir romanı .11) Bir tahılölçeği - Hinduizm ve Budizm’de yarı insan,yarı yılan biçimindeki tanrısal varlık - Asya’da bir ırmak – Alüminyumun simgesi.12) Kara yumuşakçasi - 1996′da bir uçak kazasında ölen hafif müzik bestecimiz.13) Bazı yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan soğanlı bir kültür bitkisi - Utanma - Bağışlama.14)Bir haber ajansı - Bir renk -Bir hastalıktan sonra yerleşip kalan, işlev veya doku bozukluğu - Maksim Gorki’nin bir romanı .15) Resimde bir nesne veya figürü derinlik duygusu içinde verme yöntemi - Sert ağaçtan yapılmış tuşlardan oluşan bir Afrika ksilofonu - Platinin simgesi.16)Namuslu, iffetli kadın - Roma’yı tekrar görebilmek için, içine para atılması adet olan ünlü çeşme - Arjantin’in Eva Peron’unu konu alan müzikal - Nikelin simgesi.17) Şarap - Öğütülmüs susamin koyu sıvı durumu - Sekiz notanın, kalın sesten ince sese veya inceden kalına doğru sıralanması - Barış.18) İşe yaramaz İstemsiz kas hareketi - Su yolu kanal.19) II. Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad - Yelken açma komutu - Nazi hücum kıtası - Ağaç, tas ve madenleri oyarak sekil veren usta. 20) Mavi peri kuşu- Bulmacada resmi bulunan değerli tiyatro sanatçımız. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) Hastalıktan yeni kurtulmuş zayıf ve hâlsiz olan kimsenin durumu - “Körlük”, “İsa’ya Göre İncil”, “Ölüm Bir Yarmış Bir Yokmuş” gibi romanları dilimize de çevrilen ve 1998 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Portekizli yazar.2) İş sözleşmesine göre işçinin işten çıkarılması durumunda tanınan süre - Kutsal Hint destanı - Konuşma bozukluğu.3) Cezayir saf- dişhekimi 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 rasında vahalar dizisi - Birimlerin başına konulduğunda on katı gösteren bir ek - Nesnelcilik.4) Kemik grefti uygulaması - Esirgeyici, merhametli - Bir çoğul eki.5) Radyo yayımcılığında bir frekans bandı - Yunan mitolojisinde, çobanların tanrısı - Lüfer balığının irisi - Unutmamak için parmağa bağlanan ip.6) Alınan bir şeyi geri verme - Benzer, eş - Dogma, inak - Eski mısırda Tanrıların kralı sayılan tanrı .7) Tarihsel çağ - Türk müziğinde bir makam - Telleri gerilerek yada tellerine vurularak çalınan,sapsız bir çalgı türü.8) Bilgisayarda erişilebilir bellek - Beynin ve omuriliğin bir hastalığı.(Kısaca) - Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti -Yan kanatları vücuduna yapışık, uzun kuyruklu, iri bir balık.9) Antalya ilindeki Beydağları Milli Parkı’na verilen bir başka ad - Baraj.10) Öğretim ve eğitim sistemi - Kelt mitolojisi’nde perilerin baş kralicesi - Şikar - Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı.11) Fransa’da bir idari bölge - Başarısız - Takımlar, küme - En kısa zaman.12)Matematikte bir sayı -………PARKER ABD’li yönetmen - Geminin rüzgar alan yönü - Satrançta bir taş.13) Eklemlenme - Kadınsı davranışları olan erkek.14) Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten, kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk - Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” adlı romanının baş kişisi - Laf, söz.15) Bağırsak solucanı - İstanbul Boğazına adını veren tanrıça -…….. BATUR şair, yazar - Kara Kuvvetleri.16)Manganın simgesi Gaziantep’in İslahiye ilçesinde, Hitit dönemine ait ünlü açık hava atölyesi - Çiçek tozu -Tibet Budizminde, ölen bilge bir kişinin ruhunun girdiğine inanılan çocuklara verilen ad.17) Eğreti, ödünç - İlaç - HASAN……gazeteci, köşe yazarı - Bir cins güvercin - Bir yüzey ölçü birimi.18)Deniz altında kalmış bir vadinin veya vadiler sisteminin alt bölüm - Bir haftalık keçi yavrusu - Ali Özgentürk’ün bir filmi - MOSS …… ABD’li oyun yazarı.19) Refik Halit Karay’ın bir hikayesi - Herhangi bir amaçla çevreyi dolaşıp pek belli etmeksizin gözden geçirme.20) Yunan rakısı - Gerçekten öyle olmadığı halde öyle sanılan - Orhan Asena’nın bir tiyatro oyunu. BULMACAYI ÇÖZEN HER MESLEKTAŞIMIZA; LACALUT TÜRKİYE-NATUREAL WORLD Firması tarafından LACALUT Ağız çalkalama suyu ve LACALUT macun hediye edilecektir. 68 duyuru dişhekimi Başsağlığı Mutlu Günlerimiz Meslektaşlarımızdan; Meslektaşlarımızdan; > Baran Can, > Muharrem Ekici, > Nursel Tunalı’nın eşi, > İlkgül İkizler’in annesi, > Murat Kaya’nın annesi > Fatma Figen Coşkun’un babası, > Prof. Dr. Ertuğrul Sabah’ın babası ve Prof. Dr. Münire Ece Sabah’ın kayınpederi, > Özgül Öztürk’ün babası, > Seher Sabah’ın ağabeyi, > Hayrettin karlı’nın babası, > Sarper Gürol’un “Doğa” adında kız torunu dünyaya gelmiştir. > Neşe Yenican Köprülü ve Sedat Köprülü dünya evine girdiler. > İkbal Zeybek’in kızı Ezgican Zeybek, Ufuk Derim ile dünya evine girdi. Tebrik ediyoruz. Geçmiş Olsun Meslektaşlarımızdan; vefat etmiştir. Merhumlara Allah’tan rahmet, yakınlarına > Orhan Anar’a, > Ahmet Kenan Gelal’a, başsağlığı dileriz... rahatsızlıklarından dolayı geçmiş olsun diliyoruz 60. sayıdaki bulmacanın çözümü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 60. say› bulmacam›z› çözerek hediye kazanan meslektaşlarımız; > Ayla Tanzer Kulalıgil / İzmir > Yasemin Ünlü / Aydın > Ayşegül Yılmaz / Aydın > Nuhan Bayhan / İzmir > Ayça Bacaksız / Antalya Duyuru sayfamızda yer alan haberler odamıza ulaşan bilgilerle sınırlı kalmaktadır. Sayfamızda yer almasını istediğiniz kendiniz ve diğer meslektaşlarımız hakkındaki haberleri lütfen bize iletiniz. 69 karikatür 70 > Dişhekimi Mete Ağaoğlu dişhekimi