Haziran 2005 - Sayı: 123

Transkript

Haziran 2005 - Sayı: 123
içindekiler
BAŞYAZI
TMMOB
*Serbest Mühendislik Hizmetleri Yönetmeliği
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
17 Haziran 2005 Yıl: 20 Sayı: 123
YAYIN KURULUNDAN
*Merhaba
ŞUBE’DEN
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına
Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU
2
3
3
4
*Nisan-Mayıs Etkinliklerimiz
4
*TMMOB’den
7
*İMO’dan
12
İNCELEMELER
SAHİBİ :
2
14
*Geofoam Malzemesinin Geoteknik Mühendisliğinde
Kullanım Alanları ve Önemi
Üzerine Bir Inceleme
14
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına
İnş. Müh. Jale ALEL
*Yöresel Dinamik Zemin Davranışı
Analizlerinin Önemi
20
YAYIN KURULU :
*Betonarme Açısından Sorunlu
Zeminler ve Alınacak Önlemler
22
*Temel Tasarımında Zemin-Yapı Etkileşimi:
Genel İlkeler
27
*Yapılarda ve Raylı Sistemlerde
Elastikiyet ve Titreşim Kontrolü
34
SORUMLU YAZI İŞLERİ YÖNETMENİ :
Jale ALEL
Ömer Zafer ALKU
Emrah AKSİN
Necdet DEMİREL
Gülşen IŞIK
Tahsin H. VERGİN
E.Tahsin YAYGIN
Vedat YORULMAZEL
Ali KANDEMİR
K. Abidin ÖZTÜRK
YAYIN KOŞULLARI :
Yazılar diskette veya e-posta ekinde ve 2 örnek
kağıt çıktı olarak verilmelidir. Görsel malzeme,
teknik işlere uygun fotoğraf, dia ve aydıngere
çini mürekkebi ile çizilmiş olmalıdır. Yayın
Kurulu gönderilen yazılarda dil, anlatma ve
yazım tekniği yönünden gerekli düzeltme ve
kısaltmaları yapabilir. Gönderilen yazıların
yayınlanıp yayınlanmamasına Yayın Kurulu
karar verir. Yazılardaki görüşler yazarlarına
aittir. Gönderilen yazılar geri verilmez.
YÖNETİM YERİ :
Bornova Yolu Üzeri, 282/1 Sokak No:8
Bornova / İZMİR
Tel : (0232) 462 5655 – 462 8205 (PBX)
Faks : (0232) 462 1167
ELEKTRONİK POSTA VE İNTERNET ADRESİ:
Web sitesi : www.imoizmir.org.tr
e-posta
: [email protected]
DİZGİ : İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
Bu sayı 5000 adet basılmıştır.
BASKI : EMKA Matbaacılık
Ambalaj Baskı San. Tic. Ltd. Şti.
1203 Sk. No:18/A Baltalı İş Merkezi
C Blok Gıda Çarşısı Yenişehir/İZMİR
Tel: 0232 457 4343 (PBX)
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
BETON KÖŞESİ
*Deniz Suyunun Beton Karma Suyu
Olarak Kullanılabilirliği
ÜYELERİMİZDEN
40
40
44
*En Eski Kara Ulaşım Araçlarından Biri : Katır
44
*Yaya mıyım, Motorlu Taşıt mı ?
46
*ABD Türkiye’de Yeni Oyunlar mı Hazırlıyor ?
50
*Tarihi Gelişim Içinde Mezopotamya Yapı Anlayışı
52
SINIRLARI ZORLAYAN MÜHENDİSLİK
*Dünyanın Dışına Taşan Tarih : Çin Seddi
GENÇ İMO
54
54
55
*Genç-İmo Etkinlikleri
55
*Özgürlüğün Simgesi (mi)?
56
DÜŞÜN-SANAT
58
*Yazarlar ve Şiirler Arasında : Vedat Türkali :
Yaşamı ve Yapıtları
58
*Mizah
61
OYUN KÖŞESİ
62
*Briç
62
*Satranç
63
*Bulmaca
64
1
başyazı
SERBEST MÜHENDİSLİK HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ* TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası serbest mühendislik hizmetlerini tanımlayan ve düzenleyen yeni bir yönetmeliğe 2006 yılı başında kavuşacak. Bu yönetmelik taslağı bütün şubelerde tartışıldı. Öneriler İMO tarafından değerlendirildi. Taslak yeniden düzenlendi. 26 İMO şubesinin 26’sından toplam 66 kişinin katıldığı danışma kurulu toplantısında şubelerin görüşü alınarak yeniden düzenlenen bu taslak son kez tartışılarak fikir birliğine varıldı. Geriye sadece taslağın redaksiyonunun yapılması ve yönetmeliğin çıkarılması kaldı. serbest yapı denetçisi ve büro tescili belgesi verilmeyecektir. Bu belgeleri alabilmek için gerçekten üyenin mesleğini icra edip etmediği (mesleki faaliyet), kendini meslek içi eğitim faaliyetlerine katılarak yenileyip yenilemediği (meslek içi eğitim), iş yerinin mühendislik hizmetlerinin verilebilmesi için asgari fiziksel olanaklara sahip olup olmadığı, araç, gereç, donanım ve yazılımların kendilerine ait olup olmadığına dair belgeler aranacaktır. Bu yönetmeliğin amacı, serbest çalışan ve inşaat mühendisliği hizmetleri üreten kişi ve kuruluşların mesleki etkinliklerinin İMO tarafından denetlenmesiyle, inşaat mühendisliği hizmetlerinin mesleki bilimsel teknik esaslar, ülke ve meslektaş yararları yönünden gelişmesini sağlamak, üretilen hizmetlerin İMO ilkeleri, standartları ve yönetmelikleri ile ülkemizde geçerli diğer standartlar, yönetmelikler ve esaslara uygunluğunu sağlamak; İMO tarafından belirlenen inşaat mühendisliği hizmetleri asgari ücretlerinin uygulanmasıyla, meslektaşlar arasında haksız rekabeti önlemek; serbest inşaat mühendisliği hizmeti veren kişi ve kuruluşların mesleki deneyim ve yeterliliklerini arttırmak, ülkemizin inşaat mühendisliği alanındaki bilimsel‐teknik kapasitesini tespit etmek ve güncellemektir. Bu yönetmelikte serbest mühendis, serbest yapı denetçisi, işyeri tescili tanımları yapılmış, serbest mühendislik uzmanlık alanları (ihtisas alanları) tespit edilmiş, serbest mühendislik hizmetleri, serbest mühendislik belgesi, serbest yapı denetçisi belgesi ve büro tescil belgesi almanın ve yenilemenin koşulları belirlenmiştir. Bu yönetmelik yürürlüğe girdikten iki yıl sonra artık bugün uygulandığı gibi, hiçbir mesleki koşul aranmadan bugünkü adıyla SMM belgesinin eşdeğeri olan serbest mühendislik, 2
Meslek içi eğitim ve mesleki faaliyetler için bir kredilendirme (puanlama) sistemi olacaktır. Üye, projelendirdiği, yaptığı veya denetlediği her işten, her katıldığı kurs, seminer, sempozyum gibi faaliyetlerden kredi (puan) kazanacaktır. Üyenin iki yıllık süre içinde topladığı kredi belirlenen seviyenin altında ise üye serbest mühendis, serbest yapı denetçisi belgesi alamayacaktır. Yönetmeliğin geçici maddesi ile halihazırda İnşaat Mühendisleri Odası’nca verilmiş olan büro tescil belgelerinde kayıtlı bulunan serbest müşavir mühendisler bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarı ile kendilerinden başka belge istenmeksizin serbest mühendis belgesi almaya hak kazanacak ve bu süre içinde mevcut hakları devam edecektir. Bu madde ile bugün belgesi olan üyeye şartları yerine getirerek yeniden belge alabilmek için iki yıl süre tanınmış olacaktır. Sonuç olarak bu yönetmelik iki yıl içinde inşaat mühendisliği mesleğini icra edenle etmeyeni ayırt edecektir. Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU Başkan * Serbest Mühendislik Hizmetleri Yönetmelik Taslağı’na web sayfamızdan ulaşabilirsiniz. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
yayın kurulundan
MERHABA Zemin özel sayısı yayınladığımızda bu konu hakkında iki özel sayı çıkaracağımızı düşünmemiştik. Ancak yayın kurulumuza gelen yazıların çokluğu nedeniyle aynı konuda ikinci sayıyı çıkarmanın uygun olacağını düşündük. Önümüzdeki aylarda, inşaat mühendisliğinin yetim bırakılmış ana bilim dalı olan geoteknik mühendisliği ile ilgili özel bir sayı daha yayınlamayı düşünüyoruz. Konuyla ilgili dergide yayınlanmasını düşündüğünüz önerilerinizi, incelemelerinizi yayın kuruluna ulaştırırsanız seviniriz. İzmir gibi klasik anlamda yapılaşmaya pek uygun olmayan bölgelerde zemin ile ilgili özellikler özel bir anlam kazanmaktadır. Taşıma gücü, oturma sorunları, yeraltı su seviyesinin yüzeye yakın bölgelerde çıkması ve heyelan tehlikesi, yapılar için ciddi problemler doğurmaktadır. Sahil bölgeleriyle birlikte İzmir’in, deprem dalgalarını büyütmesi açısından, en kötü bölgeleri Bostanlı Mavişehir ile Manavkuyu‐Salhane semtleridir. İzmir’in tüm sahil kesimlerinde ve sahilden uzak ancak zayıf zeminlerde, orta büyüklükteki depremlerde dahi, yapılarda orta derecede hasarlar oluşabilmektedir. Her bilim dalının olduğu gibi zemin konusu da ciddiye alınmalıdır. Bu nedenle, zemin etüdü raporlarının sonuç ve öneriler kısmına imza atan meslektaşlarımıza bu konunun önemini bir kez daha hatırlatmak isteriz. Genellikle, yalnızca zemin emniyet gerilmesi katsayısına bakılarak değerlendirilen bu raporların, meslektaşlarımız tarafından daha ciddi incelenmesi; hatta, zemin etüdlerine nezaret edilmesi, zemin mekaniği deneylerinin şahsen yönlendirilmesi ve çıkan sonuçların değerlendirilerek uygun temel sisteminin seçilmesi en büyük dileğimizdir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Bu sayımızı da “zemin” konusuna ayırdığımız için “yayın kurulu” yazısını tamamıyla zemin üzerine yazmak istemiştik. Ancak son zamanlarda ülkemizde olan önemli bir olaya, TÜBİTAK’ın özerkliği konusuna da değinmeden geçmek istemedik. TÜBİTAK, yapılan yasa değişikliği ile özerkliğini ve bağımsızlığını kaybetme tehlikesi altındadır. Türkiye gibi bilimsel araştırmaların güçlüklerle yürütüldüğü bir ülkede böyle yüz akı bir kurumun bu değişiklikle bağımsızlığını yitireceği; bilimsel araştırmaların azalacağı açıktır. Bilimin ve bilimsel araştırmaların herhangi bir hükümetin kontrolü altına girmesi, o ülkenin gelişmesine vurulacak en büyük darbelerden bir tanesidir. Kendisini aydınlığa çevirmiş her ülke, her türlü bilimsel araştırmaları bağımsız ve özerk kılarak, bilime ülkesinin geleceği için önem vermiştir. TÜBİTAK gibi gerek çıkardığı dergi ve kitaplarıyla, gerek toplantılarıyla, gerekse de gençlerimizin eğitimine verdiği maddi desteğiyle saygınlığını kanıtlamış bir kurumu, bazı milletvekillerinin dediği gibi “önemli işlerin yapılmadığı, kişisel heveslerin tatmin edildiği bir yer” olarak değerlendirmek, TÜBİTAK üzerine gerçekte yapılmak istenenin ne olduğunu gözler önüne sermektedir. TÜBİTAK’ı yöneten insanları seçme yetkisinin hükümete verilmesi, ülkemizin, çocuklarımızın geleceğini karartacak bir karardır. Türkiye’de, bilimin, aydınlığın ışığından gitme arzusu taşıyan milyonlarca insan vardır, olacaktır. Bu karar, böyle bir arzuyu yok edemez. SEVGİLERİMİZLE 3
şube’den
NİSAN‐MAYIS AYI ETKİNLİKLERİMİZ ¾ 01 Nisan 2005 Büyükşehir Belediyesi ve metropol ilçe belediyelerinin imar müdürleri ile Şubemizde imar uygulamaları konusunda bir toplantı yapıldı. ¾ 06 Nisan 2005 TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’na bağlı 18 odanın temsilcileri “TMMOB zeytinciliğe değil, kamusal değerlerin rant amaçlı ayrıcalıklı devrine karşıdır” temalı basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını bültenimizin “şube’den” sayfalarında bulabilirsiniz. ¾ 07 Nisan 2005 Şubemiz laboratuvar sorumlusu Vedat Yorulmazel, Buca Anadolu Lisesi’nde mesleğimizi tanıtmak amaçlı bir toplantıya katıldı. ¾ 14 Nisan 2005 * YG‐21 Doğal Afet Kaynaklı Bütünleşik Kriz Yönetimi Çalışma Grubunun Konak Kaymakamlığı ve Konak Belediye Başkanlığı ile birlikte düzenlediği toplantıların dördüncüsünde, Eşrefpaşa Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde, muhtarlara ve vatandaşlara yönelik “Depreme Karşı Güvenli Yapı” temalı sunumu Prof. Dr. Ömer Z. Alku yaptı. Halitbey İlköğretim Okulu’ndan 100 civarında öğrencinin de katıldığı toplantı yerel basında da yer aldı. * ODTÜ öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner’in mazereti nedeniyle ileri bir tarihe ertelediğimiz “Güney Asya Depremi ve Depreşim Dalgası Tsunami” konulu seminerin yerine, EÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim görevlilerinden Doç. Dr. H. Recep Yılmaz, DEÜ Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Zafer Akçığ ve Doç. Dr. Yalçın Koca’nın katıldığı “Deprem ve Heyelanlar” konulu seminer şube binamızda yapıldı. 4
¾ 16 Nisan 2005 TMMOB 38. Dönem 2. Danışma Kurulu Ankara’da yapıldı. ¾ 17 Nisan 2005 İzmir Kent Gezisi 120 kişilik bir katılımla yapıldı. Sabah 09:00’da başlayan gezi, program aksamadan saat 19:00’a kadar sürdü. İzmir Tarih ve Sanat Müzesi’nin ziyaret edilmesiyle başlayan gezimiz, İBB Ahmet Piriştina Kent Müzesi, Agora Ören Yeri, İzmir Arkeoloji Müzesi, İzmir Etnografya Müzesi, HalilRıfatpaşa Köşkü ve Uşakizade Latife Hanım Köşkü’nün gezilmesiyle sona erdi. İnşaat Mühendisi Muammer Dalgıç ve İnşaat Mühendisi Ahmet Gürel’le birlikte İzmir Arkeoloji Müzesi eski Müdürü Dr. Mehmet Taşlıalan da grubumuza rehberlik ettiler. ¾ 21 Nisan 2005 İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü öğretim görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Cemalettin Dönmez’in sunduğu “1999 İzmit Düzce Depremlerinde Yapılardaki Hasarların Coğrafik Dağılımı” konulu seminer şubemizde yapıldı. ¾ 25 Nisan 2005 * İller Bankası’nda çalışan üyelerimizi ziyaret ettik. İşyeri sorunlarının görüşüldüğü toplantıda üyelerimize şube çalışmalarımız ve mülklerimizle ilgili bilgi verdik. Önümüzdeki dönem çalışma programı ile ilgili önerilerini istedik. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
şube’den
* “Türkiye’de Özelleştirme Politikaları” konulu panel DEÜ‐DESEM salonunda yapıldı. Yürütücülüğünü KESK Yapı Yol Sendikası İzmir Şubesi Eski Başkanı İnşaat Mühendisi Aydın Nogay’ın yaptığı panele AKP İzmir Milletvekili İsmail Katmerci, CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan, EMO İzmir Şube Başkanı Musa Çeçen, ZMO İzmir Şube Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, İzmir Tabip Odası YK Sekreteri Dr. Zafer Şişli katıldı. ¾ 26 Nisan 2005 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun TMMOB’a bağlı oda başkanları ile İzmir Tabip Odası Başkanını davet ettiği toplantıya katıldık. Kendileri Gaziemir’de yapılması planlanan yeni fuar alanı ile ilgili meslek odalarının görüşlerine başvurdu. ¾ 28 Nisan 2005 * YG‐21 Doğal Afet Kaynaklı Bütünleşik Kriz Yönetimi Çalışma Grubunun Konak Kaymakamlığı ve Konak Belediye Başkanlığı ile birlikte düzenlediği toplantıların beşincisinde Konak Belediyesi Alsancak Kültür Merkezi’nde, muhtarlara ve vatandaşlara yönelik “Depreme karşı güvenli yapı” temalı sunumu Şubemiz laboratuvar sorumlusu Vedat Yorulmazel yaptı. baretlerimizle katıldık. ¾ 04 Mayıs 2005 * 2001 yılı ve sonrası mezun olan genç meslektaşlarımızla Şube binamızda bir toplantı yaptık. Şube başkanımız Prof. Dr. Ömer Z. Alku, Sekreter üyemiz Jale Alel ve Yönetim Kurulu üyemiz A. Fuat Günak’ın katıldığı toplantıda sorunlar ve yapılabilecekler görüşüldü. * Genç meslektaşlarımızın kendi aralarında iletişim kurmak, sorunlarını paylaşmak, bilgi alışverişinde bulunmak amacıyla “[email protected]” adlı bir e‐posta grubu kurulması kararlaştırıldı. ¾ 09 Mayıs 2005 Türk Sanat Müziği Koromuzun konseri Konak Belediyesi Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde yapıldı. Jeoloji Yüksek Mühendisi Ö. Faruk Gültaşlı’nın yönettiği konserde Emin Ongan, Arif Sami Toker şarkıları ile bahar şarkıları okundu. Neşe Öztaş, Selim Öztaş ve Yılmaz Yüksel’in konuk sanatçı olarak katıldığı konser büyük beğeni topladı. Salonun şubemize tahsisinde gösterdiği kolaylıktan dolayı Konak Belediye Başkanı Sayın Ali Muzaffer Tunçağ’a teşekkür ederiz. * Buca Vali Rahmi Bey İlköğretim Okulu’nda “Deprem ve Güvenli Yapılar” konulu sunumu Şubemiz laboratuvar sorumlusu Vedat Yorulmazel ile Yönetim Kurulu Sayman Üyemiz Levent Bendeş yaptılar. ¾ 29 Nisan 2005 İMO 39. Dönem 3. Danışma Kurulu Toplantısı İMO YK’nun önceden planladığı gibi Diyarbakır’da yapıldı. Şube başkanımız ve sekreter üyemizin katıldığı toplantının gündemi 01 Ocak 2006’da yürürlüğe girmesi planlanan “Serbest Mühendislik Yönetmeliği” taslağı idi. 20 şubeden 66 kişinin katıldığı toplantıda şube görüşlerimizi aktardık. ¾ 01 Mayıs 2005 Gündoğdu Meydanı’nda yapılan 1 Mayıs kutlamalarına TMMOB pankartı altında İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
¾ 18 Mayıs 2005 YG 21 Mayıs ayı kent konseyinde Şube Başkanımız Prof. Dr. Ömer Z. Alku kentimizin yapı stoğunun mevcut durumunu gösteren bir sunum yaptı. İnşaat Mühendisleri Odası olarak çözüm önerilerimizi anlattı. ¾ 21 Mayıs 2005 Genç İmo’nun düzenlediği İzdemir‐ İzmir Demir Çelik Fabrikası teknik gezisi ile Halkapınar 5
şube’den
Kapalı Spor Salonu İnşaatı teknik gezisi yapıldı. Geziyle ilgili bilgileri bültenimizin Genç İmo sayfalarında bulabilirsiniz. ¾ 21‐22 Mayıs 2005 Tire‐ Ödemiş‐ Gölcük yatılı gezisi yapıldı. Tire Müzesi, Ödemiş Müzesi, Birgi Çakırağa Konağı, Ulu Cami, İmam Birgivi Mehmet Efendi Türbesinin gezilmesinin ardından dönüşte Salihli Sart Harabeleri ziyaret edildi. Ören yerlerinde grubumuza İnşaat Mühendisi Muammer Dalgıç rehberlik yaptı. ¾ 26 Mayıs 2005 “Ürün Tanıtım Seminerleri” kapsamında Çelik Pro 2005 ‐ Çelik Endüstriyel Yapıların Tasarım, Dizayn ve Çizim Yazılımının tanıtımı Şube binamızda İnşaat Mühendisi Tevfik Seçer ve İnşaat Mühendisi Mehmet Kapar tarafından yapıldı. Tanıtımın ardından katılımcılara kokteyl verildi. ¾ 27 Mayıs 2005 ¾ 23 Mayıs 2005 “19. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Değişen Türkiye” konulu panelimiz Şube binamızda gerçekleştirildi. Panele DEÜ Atatürk İlke ve İnkılapları Enstitüsü’nden Dr. Mehmet Emin Elmacı, gazeteci‐ yazar Ersal Yavi ve yazar Nabi Yağcı konuşmacı olarak katıldılar. Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret ettik. Kendisine Büyükşehir Belediyesi imar yönetmeliğinin aksayan yönleriyle ilgili görüşlerimizi aktardık. İzmir kent içi ulaşımı ve DLH Bölge Müdürlüklerinin kapatılmasıyla ilgili görüşlerimizi içeren bir dosya verdik. ¾ 28 Mayıs 2005 Genç İmo’nun düzenlediği geleneksel “Kısır‐
Mısır Günü“ eğlence programının 2. si şube binamızda gerçekleştirildi. ¾ 29 Mayıs 2005 AKG Gaz betonun düzenlediği Uygulamalı Gazbeton Duvar Ustası Yetiştirme Kursu Şube binamızda yapıldı. Toplam 8 saat süren kursa 8 usta katıldı. 6
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
şube’den
TMMOB’den BASIN AÇIKLAMASI 1 Nisan 2005 Basının ve kamuoyunun dikkatine, Hazine arazileri imar rantlarına teslim edilemez! Son günlerde gündeme getirilen ve hazineye ait alanların, zeytin alanı yaratmak aldatmacasıyla devredilmesini dayatan girişimler tarım alanlarımızın imar rantlarına teslimini hedefleyen tehlikeli girişimlerdir. İlk olarak kentimizin binlerce yıllık tarihsel, arkeolojik mirasımızın bulunduğu Urla’dan Çeşme’ye doğru uzanan 37 bin dönüm tarım alanının devredilmesinin kampanyası ile başlatılan daha sonra birçok özel kişilerde gündeme getirilerek kentimizin geleceğindeki doğal alanların bu özelliğini yok etmeyi hedefleyen çabalar, İzmir Büyükşehir bütününde yer alan kamusal alanlarımızı haksız ve yanlış inşaat rantlarına teslim etmekten başka bir şey değildir. Bu alanlarımızın tarımsal alan olarak kazanılmasının yolu yöre köylerimizi, köylülerimizi ve tarımsal girişim çevrelerini de içine alan bir yapılanma içerisinde değerlendirilmesini sağlamaktır. Bölgemizin zeytinciliğine hizmet yaratan alanlarla, zeytine elverişli kamunun mülkiyetinde olmayan arazilerin verimli kılınması olanaklı iken, kamu arazilerini bu aldatmaca ile devralmak, satın almak uzun yıllara yayılan dönemler için kiralamak haksız ve yanlış imar rantı yaratmanın yeni bir örneğidir. Kentimizin nazım planına ilişkin çalışmaların yürütüldüğü bu dönemde bu dayatmacı girişimler, kentimiz için sağlıklı bir nazım plan çalışmalarının yürütülmesini engellemektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yeni sınırları bütünündeki planlama kararlarını geçersiz kılacak; medya kampanyaları ile çarpık yerleşim çevreleri yaratmak ve zaten az olan doğal, kültürel ve tarımsal alanlarımızı yok etmek amaçlı bilim ve toplumsal yarar düşmanı yönteme artık son verilmeli, bu yerel gazete merkezli kentimizi ve bölgemizi, çevre felaketlerine taşıyacak girişim yöntemine karşı dikkatli olunmalıdır. TMMOB’u oluşturan meslek odalarının İzmir birimlerinin bu çarpık girişim yöntemine yönelik kararlılığı artarak sürecektir. TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU BASIN AÇIKLAMASI 6 Nisan 2005 TMMOB, zeytinciliğe değil, kamusal değerlerin rant amaçlı ayrıcalıklı devrine karşıdır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İzmir İl Koordinasyon Kurulumuz toplumsal yararı temel alan 1 Nisan 2005 tarihli Basın Açıklaması ile, uzun zamandır gündemde tutulan ve kamuoyunun önemli bir kesiminde rahatsızlık yaratan hazine arazilerinin ayrıcalıklı devir istemine ilişkin görüşlerini kamuoyuyla paylaşmıştı. Ancak, bölgemizdeki kamu arazilerinin doğru kullanımını ve zeytinciliğimizin sağlıklı gelişimini hedefleyen bu girişimimiz, yerel bir basın kuruluşu tarafından kamuoyuna yanlış, haksız ve amacı dışında yansıtılmıştır. Bunun sonucunda, ilimiz, bölgemiz ve ülkemizin tüm sektörler itibarıyla gelişim planlarına, toprak, hava ve su kaynaklarımızın kullanımında sürdürülebilirlik ilkesine uygun olarak, bilimsel bilgi ve teknolojinin uygulanmasına yönelik görev ve sorumluluklar taşıyan meslek odalarımız, üyelerimiz ve yöneticileri hedef gösterilmiş ve yıpratılmaya çalışılmıştır. Bu kampanya karşısında aynı kararlılıkla görev ve sorumluluğumuzu yerine getireceğimizi bir kez daha kamuoyuna duyururuz. Bilindiği gibi zeytin ülkemizde Akdeniz ikliminin etkili olduğu yörelerde, kireçli, kıraç topraklarda yetişen bir bitkidir. Genellikle kireçli, kumlu, derin ve besin maddelerince zengin topraklarda yetişmektedir. Özellikle taban suyunun çok derinde olduğu kıraç alanlarda yetiştirilen zeytin ağaçlarının kökleri 6‐7 m toprak derinliklerine kadar ulaşabilmektedir. Söz konusu alan anakaya itibarıyla andezit, besin maddesince fakir, kireçsiz ve kahverengi yapıda olup taşlılık ve kayalılık durumu itibarıyla %50‐%70 arası büyük kaya ve taş parçaları ile kaplıdır. Arazideki etkili toprak derinliği, sığ‐çok sığ, 0‐40 cm derinliğindedir. Alan sınırları içinde yayılış gösteren mevcut bitki örtüsü bozuk maki türünde olup, toprak muhafaza karakteri taşır ve önemli bir bölümü orman tanımı içindedir. Kaldı ki bu tanıma giren alanlarda yasa gereği zeytin ağaçlandırması yapmak ta mümkün değildir. Alan eğer zeytin yetiştiriciliğine uygun özelliklere sahip olsaydı, delice (yabani zeytin) doğal yayılış gösteren türler arasında görülebilecekti. Alanın batı İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
7
şube’den
yönünde sert rüzgara açık bir konumda olması zeytinin meyvesinin olgunlaşması açısından olumsuz koşulları oluşturmaktadır. Bu açıdan da zeytinin soğuk rüzgarlara açık alanlarda yetişmesi ekonomik değildir. Anlaşılacağı üzere, söz konusu alanın zeytin yetiştiriciliği yönünden, gerek rüzgar gerek toprak yapısı gerekse ana kaya özellikleri açısından uygun olmadığı görülmektedir. İddia edildiği gibi zeytin yetiştiriciliği yapılacak hazine arazilerinin bu amaçla tahsisatı durumunda izlenecek yol ve yöntem esasen 4086 sayılı Kanun’la değişik 3573 Sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ile düzenlenmiştir. Bu Kanun’un 2.maddesi uyarınca “Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, antep fıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız nevileri ile orman sınırları dışında olup ta 17.10.1983 tarih ve 2924 sayılı Kanun kapsamında bulunamayan zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilikler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca tespit edilip haritalanır. Ayrıca, aynı Kanun’un 20. maddesi uyarınca “Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının %10’unu geçemez” ifadesi yer almaktadır. Buna göre, 37800 dönüm olduğu bilinen söz konusu alanın gelecekte belediye imar kapsamına alınması durumunda yaklaşık 3780 dönümlük kısmının imara açılabilir olması düşündürücüdür. Kaldı ki, aynı Kanun’un 17. maddesi hükmüne istinaden hazırlanarak 3 Nisan 1996 tarih ve 22600 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik”in 8.maddesine göre, tespiti yapılan alanlar en az 25 dönümlük parçalar halinde parsellenir ve bilinen araçlarla ilan edilir. Bu ilana istinaden verilecek dilekçeler 10.madde’de belirtildiği üzere ilgili Komisyonlara havale edilerek değerlendirmeye alınır. Değerlendirmede, yabani zeytinlik sahaları ile makilik ve fundalık alanlardan zeytinlik haline dönüştürülecek yerler öncelik sırasıyla; 1.Bu yerlerin dahil olduğu köylerden toprak sahibi olmayanlara, 2.Yoksa bu sahalara en yakın köylerden toprak sahibi olmayanlara, 3.Zirai eğitim almış olanlara, 4.İkinci derecede küçük çiftçilere 5.Diğer istekliler 8
şeklinde değerlendirilerek karara bağlanır. Komisyonca uygun görülen kararlar Bakanlık oluruna sunulur. Uygun görülmeyen talepler ise o yerin en büyük mülki amiri vasıtasıyla yazılı olarak ilgiliye bildirilir. Yönetmeliğin bu maddesi, 1 Nisan 2005 tarihli basın bildirimizde belirtildiği gibi, açıkça ve öncelikli olarak köylerimizin ve köylülerimizin, özellikle de küçük çiftçilerimizin içinde olacağı bir yapılanmayı gerektirmektedir. Yukarıda belirtilen tüm hususların yanısıra, hazine arazilerinin şahıslara satışında izlenecek yolda alıcının arazi bedelini ve yerini belirleme yetkisi ve bunu medya aracılığı ile ilan etmesi yoktur. Söz konusu arazinin önce boş ve çorak olduğu iddia edilmiş ve sonra da metrekare başına akıl almaz derecede düşük bir bedel olan 5 YKr teklif edilmiştir. Toplumsal yararı gözeten Kurulumuz, söz konusu alan için ilgili yasa ve yönetmelikler uyarınca zeytincilik amaçlı tespit, parselasyon ve öncelikli olarak halihazırda talep eden Urla ilçemizdeki topraksız köylülerimize ve zeytin birliklerimize tahsisatı konusunda bedelsiz hizmet vermeye hazırdır. Ayrıca, herhangi bir şekilde hazineye ait bir alanın satışına karar verildiğinde satın alacak olan şahısça tapuya “üzerinde yalnız zeytin ormanı olacaktır” ve “üzerinde halen var olan takyidlere ve tahsislere aynen uyulacaktır” ve benzeri şekillerde şerh konması ile yasadan doğan haklar ortadan kalkmamaktadır. Zira, yasalardan doğan hakların sözleşme ve benzeri şerhlerle sınırlandırılması hukuken mümkün değildir. Kaldı ki, tapuya tek taraflı şerh konması durumunda bunun yine aynı tarafça kaldırılması her an mümkündür. Bu da göstermektedir ki, satışı yapılacak alanın gelecekte tarım dışı, imar amaçlı kullanılma olasılığı her zaman vardır. Geçmiş böylesi sayısız örnekler ile doludur. Planlama ilkelerine aykırı sağlıksız yapılaşma ve sanayileşme sonucu, Ege Bölgesinde özellikle pek çok zeytinlik alan yok edilerek imara ve yapılaşmaya açılmıştır. Ne yazık ki, söz konusu amaç dışı kullanımlara karşı uyarılarımız dikkate alınmamıştır. Zeytin alanlarımızın rant amaçlı yok edilişleri yatırım olarak değerlendirilmiş ve bu uyarılarımız yatırım karşıtlığı olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Zeytinin anavatanı olan Akdeniz’in en güzel coğrafyasına sahip ülkemizin özellikle de yeşil örtüden yoksun, fakat zeytin üretimi için uygun olan çıplak arazilerinde ve hepsinden önemlisi dünyada pazar potansiyeli var olduğu sürece, zeytin üretim alanlarımızın ve ağaçlarımızın nicelik, nitelik ve İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
şube’den
verimlilik yönünden artırılması yolunda atılacak her türlü adımın yanında yer almak sadece mühendis mimar ve plancıların değil ülkemizde yaşayan herkesin görevidir. Haberle kamuoyuna verilmek istenen mesaj açıktır: TMMOB ile YÖK, yabancı yatırımlar ve yatırımcılar önünde bir ʺidari engelʺdir. O halde, ʺengelʺ aşılmalıdır! Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği zeytincilik sektörümüzün gelişiminin her zaman yanında ancak tarım alanlarının rant amaçlı değerlendirme girişimlerinin karşısındadır. TMMOB olarak, ʺkamuoyunu sürekli doğru bilgilendirmeʺ adına, 26 Şubat 2005 tarihinde söylediklerimizi yineliyor ve diyoruz ki; TMMOB ile YÖKʹün yabancılara çalışma izni konusunda yatırımcıların önünde engel olduğu savı doğru değildir. Üstelik, bu konudaki uygulamalar AB, ABD ve diğer ülkelerinden çok daha kolaydır. TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU BASIN AÇIKLAMASI 18 Mayıs 2005 Bu Bir Suç Duyurusudur (!) Kaçak yabancı mühendis, mimar ve şehir plancısı çalıştıranlar ve çalıştırdıklarını ʺihbarʺ edenler hakkında ne yapılıyor? Ne yapılmalıdır? Yabancı mühendis, mimar ve şehir plancılarının ülkemizde çalışma izinleri ile ilgili olarak basında çıkan bazı haberler ve köşe yazıları üzerine, 26 Şubat 2005 tarihinde yaptığımız ʺYabancı Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Çalışma İzinleri Konusunda Yapılan Tartışmalar Hukuksal ve Bilimsel Temelden Yoksun Olmamalıdırʺ başlıklı basın açıklamamızı şöyle bitirmiştik: ʺTMMOB; süreci yalnızca kendi çıkarları açısından değerlendiren yerli ve yabancı sermaye kesimlerinin ʺidari engelʺ adı altında yaptıkları gerçek dışı beyanlarla kamuoyu oluşturma çabalarına fırsat vermeyecektir. Örgütümüz, meslek alanlarımız ve meslektaşlarımız lehine düzenlemelerin yapılması konusunda kamuoyunu sürekli doğru bilgilendirecek ve kararlı tutumunu sürdürmeye devam edecektir.ʺ Sabah gazetesinin ana sayfasında, 1 Mayıs 2005 tarihinde, ʺKendimi İhbar Ediyorumʺ manşetli haber ile karşılaşanlar, Mitsui yöneticisinin 2. Yatırım Danışma Konseyi toplantısında Başbakanʹa ʺKendimizi ihbar ediyoruz. Yöneticilerimiz izinsiz, kaçak olarak çalışıyorʺ dediğini okuyorlar. Bu çıkış karşısında şaşıran Başbakanʹın özel olarak not aldığını ʺBaşbakan Erdoğan, yatırımcı oturumunun ilk bölümündeki konuşmaları dinledikten sonra öğleden sonra sonuç bildirgesi ve ev ödevi listesinin yazıldığı oturumda devreye girdi. Yabancı çalışma izinlerine ilişkin engellerin kaldırılması taahhüdünü bizzat kendisi metne dahil ettirdi.ʺ şeklinde belirten habere göre; yabancı yatırımcıların ülkelerinden getirdikleri uzman personele çalışma izni alma konusunda en büyük zorluk mühendisler için yaşanmakta, bu konuda Çalışma Bakanlığıʹnın izni yetmemekte, TMMOB üyelik, YÖK ise üniversite denkliği aramaktadır. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Ancak, doğru olanlar, yatırımın önünde engel olmayanlardır. Şöyle ki; Evet, doğrudur. 1938 tarihli ve 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun ile 1954 tarihli ve 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunuʹna göre; Türkiyeʹde mesleklerini icra etmek isteyen ister Türk ister yabancı mühendis, mimar ve şehir plancıları, ilgili Meslek Odasıʹna üye olmak zorundadır. Evet, doğrudur. 3458 ve 6235 sayılı Yasalardaki koşullar, yalnızca yabancılar için getirilmiş koşullar değildir. Bu koşullar, yabancı bir ülkedeki okuldan mezun olan Türk vatandaşları için de geçerlidir. Evet doğrudur. Üye olmanın anlamı; mesleğini icra ederken uymakla yükümlü olunan kuralların varlığı ve bunların denetimidir. Bu nedenle, yabancı bir meslek mensubu Türkiyeʹde mesleğini icra ederken, TMMOB ve Odaları tarafından konulmuş kurallara uymak zorundadır. Diğer meslek kuruluşlarında olduğu gibi. Evet, doğrudur. Mesleki unvanların kullanılması ve mesleki faaliyetlerin icrasının bir takım koşullara bağlanması, yalnızca ülkemizde yapılan bir uygulama değildir. Bütün gelişmiş ülkelerde, herhangi bir ülkede, lisans eğitimi almak yeter koşul olarak görülmemektedir. Alınmış eğitimin denkliği de, mesleğin icra edileceği ülke için belgelenmek zorundadır. Yani, her ülkenin iç hukukunda mesleki hizmetlerin sunumunda bir çok kısıt konulmuştur. Evet doğrudur. Yabancıların ülkemizde çalışma koşulları, 2003 tarihli ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Yasanın genel gerekçesinde; ʺTürkiyeʹnin bulunduğu coğrafyada yaşanan hızlı kanunî ve ekonomik gelişmeler sonucunda Türkiyeʹye yönelik yabancı göçü, ülkemizde kayıt dışı yabancı istihdamında çok büyük artışlar yaşanmasına neden olmuştur. Mevzuat yapımız kayıt dışı yabancı istihdamının artmasında ve bu durum ile etkin mücadele verilmesinde olumsuz yönde etkili olmuştur.ʺ denilirken; 6235 sayılı Yasada 9
şube’den
değişiklik yapan madde gerekçeleri, ʺçalışma izni verme yetkisini ilgili bakanlık ve kuruluşların görüşleri alınmak kaydıyla tek merkezde toplamakʺ şeklindedir. Yani, TMMOB, görüş alınması ʺzorunluʺ kuruluşlardan birisidir ve bazılarının söylediği gibi ʺidari engelʺ değildir. Evet doğrudur. 4817 sayılı Yasa hakkında dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıʹnın TBMMʹde söylediği gibi, ʺyasanın temel amaçlarından biri her şeyden önce kendi vatandaşlarımızın öncelikle istihdam edilmesi, ihtisas gerektiren işlerde aynı işi yapmak üzere aynı niteliği haiz ülkemiz işgücünden karşılanamayacak bir talep bulunması halinde yabancı istihdamının doğal olarak söz konusu olacağıʺdır. Evet, doğrudur. 4817 sayılı Yasa hakkında 24.1.2003 tarihli TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporuʹnda; ʺtasarı hazırlanırken öncelikle ulusal mevzuatımızdaki hükümler ile ülkemizin taraf olduğu ikili ya da çok taraflı sözleşmelerdeki hükümlerin dikkate alındığı ve yabancı istihdamının yasal çerçevede olmasının gerek ülkemizin menfaatleri, gerekse yabancı çalışanlar için büyük önem arz ettiği, tasarının Avrupa Birliği Türkiye Ortaklık Hukuku ve karşılıklılık esası temel alınarak hazırlandığı ve paralel düzenlemeler yapıldığıʺ belirtmektedir. Yani, bu uygulama, yalnızca ülkemize özgü bir uygulama değildir. Evet, doğrudur. 1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunuʹna göre, yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından alınmış ön lisans, lisans ve lisans üstü diplomaların denkliği YÖK tarafından tespit edilmek zorundadır. Bu uygulama, 2547 sayılı Yasa öncesi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmaktaydı; tıpkı ilk ve ortaöğretim kurumlarının denklik işlemlerinin halen Milli Eğitim Başkanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından yürütüldüğü gibi. Yani, konu, yalnızca yüksek öğretime özgü değildir. Evet, doğrudur. Küresel ve bölgesel ölçekte ulus aşırı tekelci sermayenin çıkarlarını savunan örgütlerin belirlediği anlaşmalara imza atmak, özellikle mesleki hizmetlerin serbest dolaşımı açısından eşitsiz ve haksız rekabetin oluştuğu bir ortamı yaratmakta ve bu durum ulusal ve toplumsal çıkarlara aykırılık oluşturmaktadır. Evet, doğrudur. Merkezi İdare, yapacağı tüm düzenlemelerde kamu yararını gözetmek durumundadır. Bu nedenle, kalitesiz hizmetin kontrolsüz sunumuna olanak tanıyan ve kendi vatandaşları aleyhine haksız rekabetin önünü açan 10
düzenlemelerden, kaçınmalıdır. üstlendiği görev nedeniyle Evet, doğrudur. Yabancı mühendis, mimar ve şehir plancılarının çalışma izinleri konusunda yapılan tartışmalar hukuksal ve bilimsel temelden yoksun olmamalıdır. Olmamalıdır, çünkü; yüksek öğretim kurumlarına ait diploma ve belgelerin denkliklerinin verildiği YÖKʹün web sitesine giren herkes; ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada dahil, ʺDiplomanın Tanınması İle İlgili Yurtdışındaki Ulusal Kuruluşlarʺa kolaylıkla ulaşabilir. Ve, 2003 yılından sonra gündeme taşınan ʺdenklik belgesiʺ sorununun ülkemize özgü bir sorun olmadığını, aslında bir sorunun olmadığını, bunun ülkelerarası kabul görmüş bir uygulama olduğunu görebilirler. YÖK tarafından verilen Denklik Belgesi, TMMOBʹnin konuyu değerlendirme sürecinde zorunlu gördüğü belgelerden birisidir. Bilinmelidir ki, yabancı meslek üyesi akredite edilmiş bir okuldan mezun ise, YÖK bir hafta içinde denklik belgesi vermektedir. Denklik Belgesi almış bir mühendis, mimar veya şehir plancısının TMMOBʹdeki işlemi ise, en fazla 7 gün sürmektedir. Bu bağlamda, uluslararası akredite olmayan okullardan mezun olanlara, çok kolay Denklik Belgesi verilmesine ya da Denklik Belgesinin aranmamasına yönelik bir mevzuat değişikliği TMMOB tarafından kabul edilemez. Mevcut ve olası yasal düzenlemelerin amacı, akademik ve mesleki yeterliliği olanların Türkiyeʹde hizmet sunması olmalıdır. Kamu yararı ölçütünü öngörmeyen mevzuat değişikliklerinin TMMOB tarafından yargıya taşınacağı da bilinmelidir. Bilinmelidir ki; yabancıların ülkemizdeki çalışma koşulları, ilk kez 2003 yılında 4817 sayılı Yasa ile düzenlenmemiştir. Türkiyeʹde çalışmak isteyen yabancı mühendis, mimar ve şehir plancısının ilgili Meslek Odasına üyelik koşulu, 4817 sayılı Yasa ile getirilmiş yeni bir hüküm değildir. Bilinmelidir ki; Danıştay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıʹnca 24 Nisan 2004 tarih ve 25442 sayılı Resmi Gazeteʹde yayımlanan ʺYabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikʺin 5 inci maddesinin (ı) bendi ile 3 üncü maddesiyle eklenen Geçici Madde 1 hakkında TMMOBʹnin açtığı iptal davası sonucu, yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Yargı kararları, Anayasa gereği herkesi bağlar. Bu nedenle sürece, sermaye
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
şube’den
kesiminin tek yanlı bakış açısında olduğu gibi idari bir engel olarak değil, alanı doğru düzenlemek için doğru yasal mevzuat yapma zorunluluğu açısından bir fırsat olarak bakmak gerekmektedir. Bu bağlamda, diğer merciler tarafından verilen süre uzatımı uygulamasının derhal durdurulması gerekmektedir. Ayrıca, 5 inci maddenin (ı) bendine dayanılarak izin verilmemesi de gerekmektedir. Bilinmelidir ki; yabancı meslek kuruluşlarından alınacak belgeler ile aynı firmada başkaca Türk mühendislerin çalıştığına dair belgeler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıʹnın Türkiyeʹde İşsizliğin Önlenmesi ve İstihdamın Artırılması Raporuʹnda da belirtildiği üzere, istenilmesi gerekli belgelerdir. Bu belgelerin sağlanmasındaki zorluklar ileri sürülerek bu uygulamayı kaldırmak üzere yasal düzenleme yapmaya çalışmak kolaycılıktır, yanlıştır. Sorun, gerekli belgelerin eksiksiz ve zamanında sağlanması ile çözülmelidir. Bilinmelidir ki; ʺTMMOB Yabancı Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Çalışma İznine Esas Değerlendirilmesi ve Geçici Üyelik Müracaatları Hakkında Yönetmelikʺ, 1 Şubat 2005 tarihli ve 25714 sayılı Resmi Gazeteʹde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin 9 uncu maddesi ile yapılacak işlemler süreye bağlanmış ve oluşturulan akış şeması çerçevesinde işlemler hızlandırılmıştır. Yabancı mühendis ve mimarların çalışma izni sürecinde ʺbürokratik engelʺ olarak gösterilen TMMOB; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıʹndan gelen başvuru dosyasına en geç 30 gün içerisinde görüş bildirmektedir. Bilinmelidir ki; TMMOB ve bağlı Odaları, mühendis, mimar veya şehir plancısı olmayanı, olduğunu belgeleyemeyeni, mühendis, mimar veya şehir plancısı olsa ve belgelese de mesleğini yapmayacağını taahhüt edenleri üye yapmaya zorlamamaktadır. Bilinmelidir ki; TMMOB Yasasıʹnın gerekçesinde yer alan ʺmühendislik hizmetinin ülke güvenliği ile yakından ilgili olduğuʺ saptaması doğrultusunda, denetimsiz hizmet sunumunu yasallaştırmaya yönelik girişimler kapsamında, meslek üyelerinin denetimini ortadan kaldıracak yasal değişiklikler, TMMOBʹnin de ortadan kaldırılması anlamına gelecektir. Bu durumda ise, mühendislik hizmetlerinin kamu çıkarından ve ülke güvenliğinden uzak bir noktaya getirileceği açıktır. Bilinmelidir ki; 1980ʹlerin ortasından günümüze kadar kayıtlı ya da kayıt dışı olarak yaklaşık 5.000 İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
yabancı mühendis ve mimar ülkemizde meslek alanında ya da meslek alanı dışında çalışmakta, çalışma izni alamayanlar da ülkemizden çıkmamaktadır. Hazine Müsteşarlığıʹnın denetimsiz izin vermeye devam etmesi nedeniyle, yasal olarak çalışan kayıtlı yabancılarının ne kadarının yabancı sermayeli şirketlerde çalıştıklarına ilişkin sağlıklı veriler mevcut değildir. Yine, Hazine Müsteşarlığıʹnın vermiş olduğu izinler doğrultusunda çok sayıda şirkette, üçüncü dünya ülke vatandaşları çalışmakta olup, şirketler maliyeti düşürmek için sigorta yükümlülüklerini sigorta primlerinin düşük olduğu bir ülkede yerine getirerek, SSKʹya prim dahi ödememektedirler. Bu şirketlerin çalıştırdıkları mühendis, mimar ve şehir plancıları, kilit personel dışında, az gelişmiş ülke vatandaşlarından oluşmaktadır. Bilinmelidir ki; Bakü‐Tiflis‐Ceyhan Boru Hattı Projesiʹnde görev alan teknik personelin TMMOBʹnin ilgili Odasına geçici üyeliğinin büyük ölçüde sağlanamadığı ve kayıt dışılık gerçeği ortada iken, yabancıların ülkemizde çalışmasını yalnızca Türkiyeʹde binlerce işsiz mühendis, mimar ve şehir plancısının istihdam sorunu olarak görmemek gerekmektedir. Bilinmelidir ki; şeffaf olmayan işlemler, korumacı önlemlerin eksikliği, mevzuat farklılıkları, eğitim sistemi yetersizliği, meslek tanımı standartlarının eksikliği, diploma ve unvan uyuşmazlıkları, kamu hizmeti ve mesleki hizmet tanımlarının belirlenmesindeki eksiklikler, kamu alımlarında karşılaşılan zorluklar, uzmanlaşma eksikliği, vergilendirme ve sosyal güvenlik sistem farklılıkları, mühendis ve mimar işsizlik oranının yüksekliği gibi, uluslararası pazarda rekabet edememeyi zorlayan etkenlerin varlığında; ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının rekabet şansı azalmakta, pazar ortamı meslektaşlarımızı taşeronluk ya da meslek dışı iş yapmaya zorlamaktadır. Kaçak çalışma ya da kayıt dışı çalışma yaygınlaşmaktadır. Yine, bilinmelidir ki; 4817 sayılı Yasa hakkında 24.1.2003 tarihli TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporuʹnda; ʺDünya ticaretinin gelişmesi, ulaşımın globalleşmesi gibi sebeplerle uluslararası göçün de giderek arttığını ve bu kapsamda ülkemizin de sadece dış göç veren ülke olmayıp, giderek göç alan bir ülke haline geldiği ve bu anlamda ülkemizin çevre ülkelerdeki krizler ve siyasal‐
ekonomik çözülmeler nedeniyle, 1980ʹli yıllardan beri açık ve gizli bir biçimde göç aldığı, bu ülkelerdeki siyasal gelişmelerin yanı sıra bu yönelişin temel nedeninin, Türkiyeʹnin bugün bazı ülke vatandaşları açısından, istihdam ve ticaret alanlarında bir ʺcazibe 11
şube’den
merkeziʺ olarak görülmesinden de kaynaklandığıʺ Zorunlu veya gönüllü olarak Türkiyeʹye gelen ve burada kalan, Türkiyeʹye sığınan ya da geçici bir süre burada barınma ve çalışma fırsatı arayan, çoğu zaman da kaçak konuma düşen yabancıların sayısının giderek arttığıʺ Türkiyeʹye gelen ʺyabancı uyruklu insanlarʺın genelde belirli bir uzmanlık alanlarının olmadığı, belirli bir uzmanlığa sahip olanların da uzmanlık dallarında değil, bulabildikleri işlerde çalıştıkları, niteliksiz işçi statüsünde ve kaçak olmaları nedeniyle de çok düşük ücretlerde çalışmaya razı oldukları için bu insanları çalıştırmanın bazı işverenlerce cazip görüldüğüʺ İşgücü fazlası olan ülkemizde kaçak yabancı işçiliğinin giderek yaygınlaşmasının hızla vergi ve sigorta prim kayıplarına neden olduğuʺ Ucuz işgücü olarak görülen ve kendi ülke vatandaşlarımıza tercih edilerek kaçak çalıştırılan yabancı işçilerin, Ülkemizin ücret ve sendikal düzenini de etkilediğini, aynı işi yapabilecek aynı nitelikteki vatandaşlarımızın işsiz kalmalarına neden olduğuʺ ifadelerine yer verilmiştir. Bu olumsuz durum, TMMOB kadar, ana görevi ulusal çıkarları ve yurttaşlarının haklarını korumak olan yasama ve yürütme organları tarafından da engellenmelidir. Çünkü; akademik ve mesleki yeterliliğe sahip olmayan kişilerin ülkemizde mesleki hizmet sunmaları, üstelik kaçak hizmet sunmaları, kamu ve toplum yararı bir yana, hukuk kurallarına açıkça aykırıdır. Kaçak çalışma ya da kayıt dışı çalışma bir suç ise; bu suçu işleyenin yurttaş ya da yabancı olması hukuken suçu ortadan kaldırmaz. Bu bağlamda; kaçak yabancı mühendis, mimar ve şehir plancısı çalıştıranlar, çalıştırdıklarını ʺihbarʺ edenler hakkında gerekli işlemler, gerekli merciler tarafından, ʺderhalʺ başlatılmalı; kaçak çalışan yabancı mühendis, mimar ve şehir plancısı ülke dışına çıkarılmalıdır. Bu duruma duyarsız kalanlar hakkında da gerekli hukuki süreç başlatılmalıdır. düzey yetkililerinin katılımıyla 29 Nisan 2005 tarihinde İstanbulʹda düzenlenen 2. Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı Sonuç Bildirgesiʹnde yer alan; ʺYatırımların önündeki idari ve bürokratik engellerin yabancı personel çalışma izinlerine ilişkin sorunları da kapsayacak şekilde ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesi; Uygulanmakta olan özelleştirme programına aynı kararlılıkla devam edilmesi; Yatırımlar açısından yargı sürecinin etkinliğinin artırılması; Türkiyeʹdeki yatırım ortamının yatırımcılar tarafından daha iyi algılanabilmesini teminen ülkenin yatırım yeri olarak tanıtımına yönelik çabaların artırılması; Enerji sektörünün serbestleştirilmesine yönelik programın devam ettirilmesi; Sosyal güvenlik reformuna hız kazandırılması...ʺ önermeleri; belli kesimlerin çarpıtarak gündeme taşıdığı sorunun, aslında ʺyabancıların çalışma izinleriʺ ya da ʺdenklik belgesiʺ ile sınırlı olmadığını gözler önüne sermektedir. Yatırım Danışma Konseyiʹnin önerilerinin takibi ve hayata geçirilmesi konusuna büyük önem verdiklerini vurgulayanların, AB mevzuatına aykırı ya da ABʹde olmayan düzenlemelerin ʺABʹye Uyumʺ adı altında ülkemizde gündeme getirilmesine karşı çıkmamaları, kendi iç çelişkilerinin ötesinde, ülke ve toplum yararına olmayacaktır. Özetle, TMMOB; ülkemiz, halkımız, örgütümüz, meslek alanlarımız ve meslektaşlarımız lehine düzenlemelerin yapılması konusunda kamuoyunu sürekli doğru bilgilendirecek ve kararlı tutumunu sürdürmeye devam edecektir. Mehmet SOĞANCI TMMOB Yönetim Kurulu Başkan İMO’dan BASIN AÇIKLAMASI Süreci yalnızca kendi çıkarları açısından değerlendiren yerli ve yabancı sermaye kesimlerinin ʺidari engelʺ adı altında yaptıkları gerçek dışı beyanlarla kamuoyu oluşturma çabalarına fırsat vermeyeceğini açıklayan TMMOB; bizzat Başbakanʹa yapılan ʺsuç duyurusuʺnu da izleyecek, ʺhukuk devletiʺ ilkeleri doğrultusunda yapılanları ve yapılmayanları kamuoyuna duyuracaktır. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ahmet Göksoy’un, yargitay genel kurulu’nun Eğitim‐Sen ile ilgili aldiği karar üzerine yaptiğa açıklama. IMF Başkanı, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı, Avrupa Yatırım Bankası Başkanı, TÜSİAD Başkanı, TOBB Başkanı, YASED Başkanı, TİM Başkanı ve dünyanın önde gelen bazı ulus ötesi tekellerinin üst Eğitim‐Sen hakkında tüzüğünde yer alan, “Toplumun bütün bireylerinin demokratik, laik, bilimsel ve tarafsız bir eğitimden, kendi anadilinde eşitlik içinde ve özgürce yararlanabilmesini savunur.” şeklindeki madde nedeniyle kapatılması istemiyle
12
26 Mayıs 2005 Ayıplı Demokrasi İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
şube’den
başlatılan yargı süreci Yargıtay Genel Kurulu, Ankara 2. İş Mahkemesi’nin ‘sendikanın kapatılmaması’ yönünde aldığı kararı esastan bozdu. Böylece, Genelkurmay Başkanlığı’nın talebi üzerine Ankara Valiliği tarafından başlatılan süreç sendikanın kapatılması noktasına gelip dayandı. Demokratik eğitim isteyen bir sendikanın kapatılma noktasına kadar getirilmesi ve bu sürecin Genelkurmay tarafından başlatılması bir demokrasi ayıbı olarak tarihteki yerini alacaktır. Bu iktidarıyla, muhalefetiyle, parlamentosuyla tüm “demokratik” kurumların ayıbıdır. Bu karar bir taraftan demokratik hayatı, temel hak ve özgürlükleri baskı altında tutma, geriletme şeklinde olumsuz bir sonuca yol açacak, aynı zamanda örgütlenme özgürlüğünü sekteye uğratacaktır. Bu kararın dikkat çekici bir tarafı da ilk defa bir sendikanın askeri darbe dönemleri dışında kapatılmayla karşı karşıya bırakılmasıdır. Askeri darbe dönemleriyle hesaplaşmasını tamamlamayan, hala o dönemlerin ürünü olan yasaların varlığını koruduğu, o dönemleri dayanak alan anlayışın etkinliğini sürdüğü toplumlarda “demokrasi ayıplarının” süreceği açıktır. İnşaat Mühendisleri Odası, Eğitim‐Sen’in, eğitim emekçilerinin onurlu mücadelesinin, demokratik eğitim hakkının ve örgütlenme özgürlüğünün yanındadır. Eğitim emekçileri “kan ter içinde” verdiği demokrasi mücadelesi karşısında inşaat mühendislerinin sessiz kalması mümkün değildir. BASIN AÇIKLAMASI ayrıca arkeolojik mirasın korunmasına ilişkin Avrupa sözleşmesine ise 1999 yılı sonlarında katılmıştır. Bununla beraber Keban’da, Samsat’ta, Zeugma’da, Halfeti’de, Bergama’da, Munzur Vadisi’nde Fırtına Vadisi’nde ve Türkiye’nin birçok alanında tarihi eserler ve doğal yaşam göz ardı edilerek sorumsuzca insanlık mirasları yok edilmekte veya tahrip edilmektedir. GAP kapsamında yapımı düşünülen Ilısu Barajı hidroelektrik baraj olup Türkiye’deki mevcut kurulu güce katkısı % 4 civarındadır. Buradan üretilecek elektrik enerjisi Türkiye’nin sanayi bölgesine enterkonnekte sistem ile naklindeki iletim kayıpları düşünüldüğünde bu oran azalacaktır. Bu bağlamda Ilısu barajı rantabl olmadığı gibi verimli tarım arazileri de sular altında kalacaktır. GAP entegre bir yatırım projesi olarak tasarlanmıştır. Günümüze kadar enerji amaçlı yatırımlar ağırlık kazanmışken, bölgenin ekonomik ve sosyal gelişimine katkısı olacak tarım ve sulama yatırımları ihmal edilmiştir. Çağımızın gelişen teknikleri ile enerji ihtiyacını karşılamak mümkündür. Doğaya ve kültürel değerlere zarar vermeden, geri dönüşümü mümkün enerji projelerini hayata geçirmek daha doğru ve kazançlı bir yaklaşım olacaktır. Bir Kızılderili atasözünde olduğu gibi “Biz doğayı atalarımızdan değil torunlarımızdan ödünç aldık.” Bu anlayışla tüm doğal, tarihi ve kültürel mirası geleceğe taşımak insanı bir görevdir. Biz TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak Ilısu Barajını gerek insani gerekse de teknik nedenlerden dolayı yapılmasına karşıyız. Taner YÜZGEÇ İMO Yönetim Kurulu Başkanı 30 Nisan 2005 İmo Danışma Kurulu üyelerinin katıldığı ve İMO Başkanı Taner Yüzgeç tarafından Hasankeyf’te okunan basın açıklaması. DUYURU Değerli Üyemiz, “Meslek İçi Eğitim” ve “Bilgisayarlı Eğitim” kurslarımız sonbahar döneminde yeniden başlayacaktır. “Çevre ve kültürel varlıklar yok ediliyor.” Geçmişten günümüze birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış adeta bir açık hava müzesini andıran tarihi kent Hasankeyf bugün tarihi ve kültürel değerlerini görmezden gelen politikalar sonucunda sular altında bırakılmak istenmektedir. Çevreyi ve kültürel varlıkları yok sayan bir kalkınma ve yatırım modeli sürdürülmektedir. Türkiye doğal ve kültürel varlıklarına ilişkin uluslararası sözleşmeleri imzalamış; bu sözleşmelerde birleşmiş milletler sözleşmesine 1982 yılında, Avrupa Konseyi sözleşmesine 1989 yılında imza atılmış ve İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Öneri ve taleplerinizi bekliyoruz. Detaylı bilgi için 0232 462 5655’ten Özge Karaçöl ÖZGÜR 13
incelemeler
GEOFOAM MALZEMESİNİN GEOTEKNİK MÜHENDİSLİĞİNDE KULLANIM ALANLARI VE ÖNEMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Doç. Dr. H. Recep YILMAZ Araş. Gör. Tuğba ESKİŞAR Araş. Gör. Pelin AKLIK Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 1. GİRİŞ EPS ve XPS geofoam polistren köpük malzemelerinin geoteknik mühendisliğindeki kullanım alanları ve fonksiyonları ülkemizde az değinilen ve az bilinen bir konu olup çalışmaların genellikle bilimsel ve ürün tanıtıcı olarak yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmada, bu malzemelerin geoteknik mühendisliği kapsamında özellikle yol mühendisliği uygulamalarında veya herhangi bir amaçlı sedde altında, istinat duvarları arkasında (itki azaltıcı, titreşim sönümleyici), yol üst kaplamalarında ve sığ temellerin altında (don etkilerini azaltıcı), hatta şev kayması olaylarında (kayan kitle ağırlığını oldukça azaltmak üzere) kayan kitle içinde kullanılabildiği ve çok yumuşak zeminler üzerinde oturma problemlerini azaltması nedeniyle tercih edilmekte olup bu malzeme günümüzde bir geosentetik malzeme olarak kabul edilmektedir. Geosentetik malzemelerin zemin içinde zeminle beraber kullanımı ile sağlanan faydalar esasen etraflıca bilinmekte olup bu çalışma ile geoteknik mühendisliği uygulamalarına hız, kolaylık ve ekonomi getiren bu malzemelerin tanıtılmasına ve teşvik edilmesine bir katkı sağlamak amaçlanmıştır. Aşağıdaki bölümlerde geofoam malzemesinin mühendislik ve teknik özellikleri ile sayılan amaçlarla nasıl kullanıldığı örneklerle açıklanmaktadır. 2. GEOFOAM MALZEMESİ HAKKINDA TANITICI BİLGİLER VE MÜHENDİSLİK ÖZELLİKLERİ Geofoam terimi ilk kez 1992’de kullanılmış olduğundan tanımı üzerinde hâlâ bazı karışıklıklar mevcuttur. Çok basit olarak geoteknik mühendisliği uygulamalarında kullanılan her türlü köpük malzemenin genel adıdır. Ancak, Horvath’a (1995) göre geofoamun en doğru tanımı, kapalı ve içi gaz 14
dolu muhtelif hücrelerin oluşumu ile sonuçlanan ve genleştirme yolu ile elde edilen bir malzeme olduğudur. Hücre duvarları katı ancak gazlara karşı geçirgendir. Geofoam artık dünya genelinde geotekstil, geomembran v.b. gibi bir geosentetik ürün kabul edilmektedir. Geofoamun fonksiyonları kapsamında aşağıda gerekli olan bilgiler verilmekte olup bir geosentetik malzeme olarak kabulü nedeniyle projelendirilmesinde izlenecek en doğru yöntem Koerner’e, (1994) göre “fonksiyona göre tasarım” (design by function) olmalıdır (diğer geosentetik türleri gibi). Fonksiyonları kapsamında aşağıdaki özellikler sıralanabilir: Özgün fonksiyonu: Drenaj dışında geofoamun fonksiyonları diğer hiçbir geosentetiğin fonksiyonu ile örtüşmez. Bu nedenle geofoam nihai kullanıcıya geoteknik problemlerin çözümünde yeni yöntemler ve olanaklar sağlar. Çok fonksiyonlu olması: Kullanılan malzeme ve ürüne bağlı olarak geofoam özünde çok fonksiyonludur. Bu durum eğer uygulamada tek ürün kullanılırsa maliyetin düşürülmesini sağlar. Diğer faydalar: Geofoam ürünleri diğer geosentetik malzemelerle çok defa bir geokompozit oluşturularak kullanılmaktadır. Bu şekilde sağlanan fayda sinerjik bir özellik oluşturmaktadır (Horvath, 1996). Pek çok geofoam malzemesi polimerik (plastik) veya camsı köpük esaslıdır. Polistren köpük kapsamında iki çeşit ürün mevcuttur: ƒ
EPS (expanded polystyrene) ƒ
XPS (exctruded polystyrene) En çok kullanılan tür EPS’dir. ASTM C578’e göre tanımlanmış boyutlar ve yoğunlukları sırası ile Tablo 1.1 ve Tablo 1.2’de verilmiştir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
Tablo 1.1 EPS ve XPS türü muhtelif geofoam malzeme yoğunlukları (ASTM C578) EPS Tip XPS Tip I Yoğunluk kg/m3 15 IV Yoğunluk kg/m3
26 II 22 V 48 VIII 18 VI 29 IX 29 VII 35 XI 12 X 22 Tablo 1.2 EPS veXPS türü muhtelif geofoam malzeme blok boyutları (ASTM C578) EPS mm Boyut mm
En 305 En 406‐1219 Boy 1219‐4877 Boy 1219‐2743 Yükseklik 9.5‐610 Yükseklik 13‐102 EPS gibi XPS’de hafif dolgu zeminin yerine kullanılmaktadır. XPS genelde temel ve alttemel yalıtımı için tercih edilmektedir. Geofoam ile ilgili aşağıdaki hususlar önemli teknik bilgiler olarak vermektedir: Yangın tehlikesi EPS ve XPS ürünleri yanıcı maddeler yangın tehlikesine karşı korunmalıdır. Bu nedenle her iki tür de yanmayı engelleyici katkılar içeren temel malzemeler kullanılarak imal edilmelidir. Depolanma ve taşınma da yangın tehlikesine karşı önlem alınarak yapılmalıdır. •
Şekil 1.1 Geofoamın sahada taşınması yerleştirilmesi (Reuter, 2000) •
Durabilite (Dayanıklılık) özelliği XPS Boyut •
Taşınma ve yerleştirme esasları Geofoam bloklar yukarıda verilmiş olan boyutları ile yoğunlukları dikkate alınırsa boyutlarının büyük ancak taşınmasının kolay olacağı görülür. Geofoam ile imalat çok hızlıdır. Geofoam blokları küçük yapı makineleri ile rahatlıklar taşınabilir ve işçiler tarafından elle yerleştirilebilir. İş alanında zincir testere veya kızgın tel kullanılarak kesilebilir. Blokların yerleştirilmesi kenetlenme sağlamak üzere karışık düzenlenmelidir ve derzler sürekli olmamalıdır. Yüksek değme basıncı oluşturabilecek ekipman geofoam yüzeyine direkt olarak temas etmemelidir (Şekil 1.1). İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Geosentetik malzemelerin dayanıklılığı uzun yıllar en çok ilgilenilen konu olmuştur. EPS ve XPS geofoam türlerinin dayanıklılığı çok iyidir. Bu hükmü doğrulayan veriler 1960’lara kadar gitmektedir. Ancak geofoam ürünlerine benzin v.b. petrol ürünlerinin zarar verdiği saptanmış olduğundan bu nedenle örneğin bir karayolu seddesi içinde kullanılmış olması durumunda koruma sağlanmalıdır.Bu amaçla, özel bir geomembran veya koruyucular geofoam blokları üzerine yerleştirilmelidir. Ayrıca ısı yalıtımı amacıyla toprak altında bodrum kat seviyelerinde kullanımı söz konusu olduğunda kesici ve oyucu işlevlere sahip karınca v.b. böcek istilaları problem yaratabilmektedir. Bu konuda gerekli önlemler özellikle XPS blok elemanları için geliştirilmiştir (Horvath, 1996). 2.1. Geofoam Malzemesinin En Önemli Fonksiyon ve Uygulamalarının Geçmişte ve Günümüzdeki Durumları Geofoam malzemeler en az 1960’lı yıllardan beri geoteknik mühendisliği uygulamalarında başarılı bir biçimde kullanılmaktadır. Bu konu ülkemizde henüz yerleşik bir uygulama geleneği oluşturmamıştır. Bu nedenle, burada aşağıdaki bilgilerin verilmesine gereksinim duyulmuştur. Fonksiyonlar ve Uygulamalar Isı Yalıtımı: Gerek XPS gerekse EPS geofoam malzemesi 1950’lerde öncelikle ısı yalıtımı amacıyla kullanılmıştır. Köpük malzeme hacimlerinin yaklaşık %98‐99’u gaz olduğu için çok iyi bir ısı izolatörüdür. Bu nedenle, karayollarında ve havaalanları üst kesitlerinde don etkilerine karşı ve 15
incelemeler
soğuk sıvılar depolanan zemin üzeri depolama tanklarının alt bölümlerinde öncelikle kullanılmıştır (1960’lı yıllarda). Günümüzde ise bu amaçla kullanımda radikal değişimler olmamasına karşın don etkilerine karşı korunmuş sığ temellerin uygulanması mümkün olmuştur. Örneğin, doğu bölgelerimizde 1.5 m olarak verilen don derinliği nedeniyle temel kazısının bu kota indirilmesi gerekmekte ve bu nedenle, hafif yapıların yapımı temel masrafları nedeniyle ekonomik olmamaktadır. Bu malzemenin temel taban seviyesi daha yukarıda tutularak alt kısma yerleştirilmesi ile artan temel inşaatı masrafları önlenebilecektir. Hafif Ağırlıklı Dolgu Fonksiyonu: Geofoam malzemeler özellikle polimerik kökenliler zemin ağırlığının sadece %1‐2’si kadar ağırlığa sahip olan çok özel malzemelerdir. Buna rağmen geoteknik uygulamalarda karşılaşılan pek çok yük türünü karşılayabilecek kadar da mukavimdir. Hafif veya çok hafif dolgu olma özelliği bu nedenle en önemli fonksiyon kabul edilebilir. Bu sayede, doğal zemine aktarılan gerilmeler önemli oranda azaltılabilmekte ve azaltılmış nihai oturmalar ile arttırılmış stabilite sonuçlarına kolayca ulaşılmaktadır. Bu amaçla kullanımı da 1970’li yılların başlarında olmuştur. Bu amaçla kullanımda EPS blokları hafiflikleri nedeniyle daha uygun olmaktadır. EPS geofoam bloklar öncelikle Norveç ve Japonya’da ve Amerika’da kullanım alanı bulmuştur. Günümüzde ise Japonya’da yapılan araştırmalarla sismik etkilere maruz dolguların yapımında tercih edilmektedir (Horvath, 1996). Arka dolgu ile duvar arasında kullanılan EPS blokları ile sismik etkilerin azaltılması güncel bir uygulama olup konuyla ilgili uygulama örnekleri aşağıda verilmektedir (Şekil 2.1): Şekil 2.1 EPS geofoam kullanılarak sismik toprak basıncının azaltılması uygulamaları (Pelekis , Xenaki, ve Athanapoulos, 2004) 16
Bu tür uygulamalarla sismik etkilerin en az %50 oranında azaltılabildiği belirtilmektedir (Pelekis , Xenaki, ve Athanapoulos, 2004). Geofoam ayrıca, istinat duvarı arkasında duvar ile dolgu zemin arasında kullanılarak yatay, itkinin sönümlenmesi ve azaltılmasına katkıda bunabilen bir malzemedir. Geofoam duvarların kullanımı da günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır ve daha dik şevlerin yapımına imkan sağlamaktadır. EPS malzemenin yol yapılarında kullanımı durumunda aşağıdaki mühendislik parametreleri önem kazanmaktadır (Duskov ve Houben, 2004): a. EPS malzemenin ve üst tabakaların ölü yükleri nedeniyle ani oturma ve krip özellikleri b.
Dinamik elastisite modülü c. Lineer elastik bölgedeki maksimum gerilme ve deformasyon değerleri d. Poisson oranı e.
Yorulma davranışı Titreşimlerin Sönümlenmesi: Özünde sahip olduğu çok düşük birim hacim ağırlık nedeniyle, hassas makineleri ve insanları rahatsız edebilecek boyutta küçük genlikli titreşimlerin azaltılmasında faydalı olabileceği görülmüştür. Bu tür titreşimlerin tipik kaynakları motorlu taşıtlar ve trenlerdir. Ancak büyük genlikli titreşimler yaratan deprem v.b. olaylar durumunda da faydalı olabileceği belirtilmektedir. Bu konuda son yıllarda yapılan çalışmalar sınırlıdır. Drenaj: Tipik olarak geofoam malzemelerin permeabilite katsayıları sıvılara karşı çok düşüktür. EPS ve XPS türü geofoam malzemeler özellikle yer altı suyunun geçmesine ve zemin içinde bulunan metan ve radon gibi gazların iletilmesine olanak verecek biçimde fabrikada şekillendirilirler. Ayrıca, bazı durumlarda geotekstil ile bir geokompozit oluşturularak drenaj sağlanır. Burada geotekstilin ayırma ve filtrasyon özelliklerinden faydalanılır. Günümüz uygulamalarındaulaşılan durum bu fonksiyonu geliştirebilmek amacıyla özel şekillere sahip ürünlerin üretilmesi olmuştur. Sıkışabilirlik: Zemin içinde kullanılan muhtelif amaçlı boru ve mecra türü uygulamalarda bu elemanların üzerine gelen yükü azaltmak amacıyla kullanımları uygun bulunmaktadır. Aynı amaçla istinat duvarı arkasında da yatay itkiyi azaltmak
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
üzere kullanılmaktadır. Son yıllarda en çok ilgi uyandıran araştırma konularından biri olmuştur (Horvath, 1996a; 1997). Yapısal: Bu kapsamda geofoam kullanımı son yıllarda büyük ilgi görmüştür. Üretilen en önemli geofoam ürünü EPS blok panelleri olup bu paneller donatılı zemin uygulamalarında ön yüz elemanı olarak kullanılmaktadır. Bu sistem İngiltere’de geliştirilmiştir ve “tipform” sistemi adını alır. Boşluk doldurucu amaçla da EPS parçaları kullanılabilmektedir. 3. GEOFOAM MALZEMESİNİN GEOTEKNİK MÜHENDİSLİĞİ KAPSAMINDA KULLANIMINA AİT UYGULAMA ÖRNEKLERİ Sığ temellerde kullanımı Otoyol ve hava alanı üst kaplamalarının projelendirilmesi doğal temel zemininin gerilme ‐ deformasyon kriterleri ile donma ve kabarmaya karşı korunma gereksinimleri de dikkate alınarak yapılmalıdır. Kaplamanın don sebebiyle kabarması durumunda geofoam kullanımı ile önemli tasarruflar sağlanır (Şekil 3.2). Bu amaçla geofoam kullanıldığında farklı buzlanma seviyelerinin oluşmamasına azami dikkat gösterilmelidir. Geofoam yalıtımının sıkı bir denetimi ve sürekliliği ile boşluk oluşmaması gerekli olup yüksek yoğunluklu geofoamlar daha yüksek başlangıç R değerine sahip olup yük altında daha az deformasyona uğrarlar ve zaman içinde daha az nem tutarlar (R değeri Amerikan terminolojisinde birim kalınlık başına sağlanan birim ısıl direnç maliyetidir, (Horvath, 1996b)). Seddelerde kullanımı Şekil 3.1 Sığ temellerde geofoam uygulaması (http://geofoam.syr.edu/GRC_frost.asp) Yapı temellerinin bölgelere göre değişen don derinliğinin alt seviyesine indirilmesi gerektiği bilinmektedir. Yukarıda verilen uygulama dona karşı korunan sığ temelli bir bina örneğidir. Bu şekilde soğuk iklimli bölgelerde döşeme plağı direkt olarak zemin üzerine inşa edilebilir. Bohçalama izolasyon ise aşırı soğuk alanlarda gerekebilir. Bu tür bir uygulama enerji verimliliği açısından faydalar sağlar, kullanılacak geofoam malzemenin kalınlığı, yoğunluğu, yalıtım parametreleri, olası don derinliği projelendirilmede önemli hususlardır. Zemin üzerinde geofoam malzeme serbest olarak bırakılmaz. Mutlaka koruyucu tabakaya sahip olması gerekmektedir. Kaplama yalıtımında kullanımı Şekil 3.2 Kaplama yalıtımında geofoam uygulaması (http://geofoam.syr.edu/GRC_pave.asp) İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Şekil 3.3 Sedde uygulaması (http://geofoam.syr.edu/GRC_embnk.asp) Sedde yapımında geofoamun hafif dolgu olarak kullanım biçimi şekilde görülmektedir. Yapıma önce bir tesviye tabakası oluşturularak başlanmaktadır. Daha sonra geofoam bloklar seddeyi oluşturmak üzere ardışık tabakalar halinde yerleştirilmektedir. 10 – 15 cm kalınlığında betonarme plak veya membran bir örtü geofoam üzerine uygulanır. Beton üst kaplaması yükün dağılımına katkıda bulunur. Gerek beton tabakası gerekse membran tabakası geofoam malzemeye zarar verebilecek olan muhtelif akışkanlara karşı koruma sağlar. Şekilde görülen bariyerler beton plakaya bağlanabilir. Geofoam kenar şevleri hafif ağırlıklı dolgu veya koruyucu kaplama ile kaplanabilir. Beklenen trafiğe uygun olacak bir yol üst yapısı farklı buzlanmayı önleyebilecek uygun örtü malzemesi de kullanılarak gerekirse geofoam dolgu üzerine inşa edilebilir. Bu teknik, seddenin yumuşak zeminler üzerine inşası durumunda bir önyükleme iyileştirmesini 17
incelemeler
gerektirmez. Böylece 2:1 (63.5°) veya daha dik şevler oluşturulabilir. Çünkü geofoam malzeme zemine çok az yük aktarmakta ve kenetlenme sağlamaktadır. Geofoam seddeler daha az bakım gerektirir ve doğal zemin ile yapılan seddelere göre gelecekte oluşacak oturmalar çok daha aza iner veya tamamen yok olur (Şekil 3.3). İstinat yapılarında kullanımı Şev stabilizasyonunda kullanımı Geoteknik mühendisleri uzun zamandan beri ağırlık ve yer çekimi nedeniyle oluşan kaydırma kuvvetlerini azalttığı için hafif ağırlıklı dolgu kullanımını biliyorlardı. Sedde yapımında kullanılan hafif malzemeler bugüne dek; ağaç kabuğu, talaş, kuru turba, uçucu kül, cüruf, gözenekli beton, hafif agrega ve polistren malzeme, parçalanmış lastik ve deniz kabukları olmuştur (Holtz and Schuster, 1996b). Şekil 3.4 İstinat duvarı arkasında arka dolgu olarak geofoam uygulaması (http://geofoam.syr.edu/GRC_back.asp) İstinat yapıları arkasına şekilde görüldüğü üzere geofoam uygulaması şu avantajları sağlar (Duskov ve Houben,2004): •
Yanal basıncın azaltılması, •
Oturmaların azaltılması, •
Su yalıtımının sağlanması. Geofoamın bu amaçla kullanımındaki temel mantık bu malzemenin aktif veya hareketsiz durumdaki itkiyi tanımlayan kama kapsamında kullanılıp yatay itkiyi azaltmasıdır.Geofoamın yoğunluğu çok düşük olduğu için istinat duvarı arkasında gelişecek gerilmeler doğal zemin durumuna nazaran çok az olmaktadır. Geofoam kullanımı ile önemli bir sorun olan ve oturma basamağı oluşturan yaklaşım dolgusu – köprü üst yapısı birleşimindeki özel bir problem de çözümlenmiş olmaktadır. Geofoamun varlığı nedeniyle, aktarılacak yatay itki değeri sıfıra kadar inebilmektedir. Geofoam ile zemin arasında kalacak bölge serbestçe drene olabilmelidir. Boşluk suyu basıncı ve kaldırma kuvveti oluşumunu önlemek üzere drenajın yapılması gerekir. Geofoam en üst tabakası üzerinde koruyucu bir zemin veya yük dağıtıcı bir kaplama tabakası oluşturulması da gerekli görülmektedir (NRRL, 1992; Negussey ve Sun 1996) (Şekil 3.4). Şekil 3.5 Geofoamın şev stabilizasyonunda kullanımı (http://geofoam.syr.edu/GRC_Slope.asp) EPS geofoam diğer hafif dolgulara göre bile en az 50 kez daha hafiftir. Kaydıran kuvvetlerde aynı azalmayı elde etmek amacıyla hafif ağırlıklı dolguda örneğin 90 m3 malzeme yerleştirmek gerekirken EPS geofoam malzemeden 50 m3 yerleştirmek yeterli olmaktadır (Rygg, ve Sorlie, 1981; Humphrey, Dunn, ve Merfeld, 2000; Holtz ve Schuster, 1996). Yukarıda bahsedilen kullanılmış veya kullanılabilecek muhtelif dolgu malzemelerinin ve geofoamın yoğunlukları mukayese amacıyla verilmektedir (Tablo 3.1). Tablo 3.1 Muhtelif dolgu malzemeleri ve yoğunluk değerleri (http://geofoam.syr.edu/GRC_Slope.asp) Malzeme Yoğunluk (kg/m3) Ağaç kabuğu 1000 ‐ 1100 Talaş 1000 Gözenekli beton 1000 Az şişen kil (Leca) 800 ‐ 1000 Leca’nın atık tuğlaları 1000 Lastikler 700 ‐ 950 (yerinde) Ponza taşı 1225 EPS geofoam 15 ‐ 120 Geofoam malzemesinin şev stabilitesi problemlerinde kullanımının sağladığı avantajlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir (Şekil 3.5): • Kazanılan kullanılabilir alanda maksimum düzeye ulaşılması 18
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
• Yapım süresinin kısalması, ve trafik etkisinin azaltılması • Nispeten daha az kirleten inşaat süreci uygulaması sağlanması • İş gücünden ve bakım maliyetlerinden tasarruf sağlanabilmesi Şekil 3. 6’da, yapılan drenaj sonucunda alçalan freatik hat ile geofoam uygulaması sonucunda kritik kayma dairesinin daha derine indiği ve güven sayısının artacağı anlaşılabilir. Kayma dairesi merkezinin üst kısmı kaydırıcı blok kuvvetlerini, alt kısmı ise direnç blok kuvvetlerini göstermektedir. mühendisliğinde büyük öneme sahip olan geosentetik ailesinin yeni bir ürününün çok yararlı, mühendislik uygulamalarına hız ve ekonomi kazandıran, olağanüstü düşük yoğunluk özelliğini uygulamalarda ön plana çıkaran uygulamaların ağırlık taşıdığı görülmüştür. Kullanımının dünya çapında yaygınlaştığı Hollanda’da ulaştırma yapılarında kullanımı ile ilgili standart projelendirme el kitaplarının bile hazırlanmış olduğu yapılan araştırmalarla görülmüştür (Duskov ve Houben, 2004). Bu nedenle, ülkemizde de bu avantajların göz ardı edilemeyeceği düşünülerek kullanımının yakın gelecekte artması beklenmektedir. 5. KAYNAKLAR ASTM C578, “Standard Specification for Rigid, Cellular Polystyrene Thermal Insulation”, ASTM International. Duskov, M. and Houben L.J.M. (2004). “New Dutch Design Manual for Light Weight Road Structures with EPS Geofoam”, Geosynthetics 2004, 5‐8 Sep., Schloss Pillnitz, Dresden, Germany. Holtz, R.D. and Schuster, R.L., (1996). Stabilization of Soil Slopes. In: Landslides Investigation and Mitigation. Transportation Research Board Special Report 247. National Academy Press, Washington, D.C., p. 429‐473. Horvath, J. S., (1995). “Geofoam Geosynthetic”, Horvath Engineering, P.C., Scarsdale, N.Y., USA, 217 pp. Şekil 3.6 Geofoam ile şev stabilitesinin sağlamasında göz önüne alınan faktörler (http://geofoam.syr.edu/GRC_Slope.asp) Freatik hat seviyesinin düşürülmesi dışında şekilde görülen kaymayı oluşturan blok yükünün geofoam ile azaltılması veya direnci sağlayan uç bloğun ağırlığının arttırılması ve hatta ilk şev geometrisinin yatırılarak düzeltilmesi kaymaya karşı güvenlik faktörünü etkileyen hususlardır. Geofoam malzemenin yoğunluğu doğal zeminlere göre 50 ile 100 kez daha azdır. Şev güvenlik sayısında kabul edilebilir boyutta bir iyileşme üst blokta kazı yapılarak ve bu bölgeye geofoam yerleştirilerek sağlanabilir. Bu tür bir iyileşme sonucunda şevin ilk geometrisinin değiştirilmesi de çoğu kez gerekli olmaz. Yapılacak kazının şevi kendi içinde bir kayma oluşturmayacak eğimde seçilmelidir. Serbestçe drene olabilen drenaj malzemesi geofoam blokların altına yerleştirilir. Bu bölümdeki kumlu malzeme aynı zamanda tesviye tabakası görevini de görmektedir. Horvath, J.S. (1996a). ʺThe Compressible Inclusion Function of EPS Geofoam: An Overview,ʺ to be presented at the International Symposium on EPS Construction Method (ISEPS Tokyo ʹ96), Tokyo, Japan, October. Horvath, J. S., (1996b). “Geofoam Geosynthetic: Past, Present and Future”, Invited Paper, EJGE Horvath, J.S. (1997). ʺThe Compressible Inclusion Function of EPS Geofoam,ʺ Geotextiles and Geomembranes, Volume 15, Issues 1‐3, February‐
June 1997, Pages 77‐120 Humphrey, D.N., Dunn, P.A., and Merfeld, P.S. (2000). ʺTire Shreds Save Money for Maine.ʺ TR News, No. 206, January‐February, 2000 Koerner, (1994), “Designing with Geosynthetics”, Prentice Hall, Engekwood Cliffs, N.J., USA, 3rd Ed., 761 pp. NRRL, (1992), ʺExpanded Polystyrene Used in Road Embankmentsʺ, Oslo, Norway, September 1992 Negussey and Sun (1996), ʺReducing Lateral Pressure by Geofoam (EPS) Substitutionʺ Pelekis P., Xenaki V., and Athanapoulos G. (2004). “Use of EPS Geofoam for Seismic Isolation of Earth Retaining Structures: Results of a FEM Study”, Geosynthetics 2004, 5‐8 Sep., Schloss Pillnitz, Dresden, Germany. Reuter, G., (2000). “Case History: County Trunk Highway ʺAʺ, Bayfield County, Wisconsin”, Geofoam Research Center Pub., Syracuse University. Rygg, N., Sorlie, A., (1981). ʺPlastic Foam in Road Embankments.ʺ Soil Mechanics Conference, Stockholm http://geofoam.syr.edu/GRC_frost.asp 4. SONUÇLAR Bu çalışmada, yapılan açıklamalar ve verilen uygulama örnekleri ile geofoam polistren köpük malzemesinin tanıtımı amaçlanmış ve geoteknik İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
http://geofoam.syr.edu/GRC_pave.asp http://geofoam.syr.edu/GRC_embnk.asp http://geofoam.syr.edu/GRC_back.asp http://geofoam.syr.edu/GRC_Slope.asp 19
incelemeler
YÖRESEL DİNAMİK ZEMİN DAVRANIŞI ANALİZLERİNİN ÖNEMİ Araş. Gör. Mehmet KURUOĞLU İnşaat Yüksek Mühendisi Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü İzmir tarihsel dönemde (1900 öncesi) ve aletsel dönemde (1900’den günümüze) birçok şiddetli depreme maruz kalmış olup, bu depremlerin bir kısmı şehirde önemli miktarda hasara neden olmuştur. Şehir merkezine yakın odaklı depremler kadar çevre yerleşim bölgelerinde oluşmuş olan depremlerin de İzmir’de kuvvetli olarak hissedildiği kayıtlara geçmiştir (Ambraseys ve Finkel, 1995). Bunlara örnek olarak 1668, 1739 ve 1778 İzmir, 1928 Torbalı, 1949 Karaburun, 1992 Seferihisar ve 2003 Urla‐Seferihisar depremleri verilebilir. İzmir ve yakın çevresindeki yapılara hasar veren depremler incelendiğinde, bu depremlerin önemli bir kısmının belirli faylar üzerinde meydana geldikleri görülmektedir. İzmir için sismik tehlike oluşturabilecek en önemli fay hatları, şehir merkezinden geçen D‐B doğrultulu ve normal fay karakterli İzmir fayı, İzmir’in güneybatısında KD‐
GB uzanımlı ve doğrultu atımlı Tuzla fayı, İzmir Körfezi’nin batısında K‐G doğrultulu Karaburun fayı, ve İzmir’in kuzeyinde KD‐GB uzanımlı ve doğrultu atımlı Foça‐Bergama fay zonudur. Dinamik analizlerde, odak noktasının İzmir şehir merkezine çok yakın olduğu belirlenen 16.12.1977 tarihli İzmir depreminin (M=5.3) Avrupa Kuvvetli Yer Hareketi Veri Tabanı’nda (Ambraseys vd, 2001) yer alan düzeltilmiş ivme kaydı, 10.04.2003 tarihli Urla‐Seferihisar depremi’nin (M=5.6) ivme kaydı ve bu deprem kayıtlarının frekans içeriği değiştirilmeden ivme genliklerinin M=6.5 büyüklüğünde gerçekleşebilecek senaryo depremine (Erdik vd., 1999) göre değiştirilmeleri ile elde edilen kayıtlar kullanılmıştır. İzmir depremi, Poligon (Hatay) semtinde Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nün bahçesinde andezit kökenli kayaçlar üzerine oturan ve günümüzde mevcut olmayan tek katlı bir depo yapısının döşemesi üzerindeki bir ivmeölçer tarafından kaydedilmiştir. Bu depremin düzeltilmiş 20
ivme kaydında taban kayası en büyük ivme değeri 0.21g olarak belirlenmiştir. Urla‐Seferihisar depremi, Bornova’da Ege Üniversitesi Kampüsü içerisinde bulunan Ziraat Fakültesi’ne ait bir binanın bodrum katındaki ivmeölçer tarafından kaydedilmiştir. Bu kayıt istasyonunda zemin yüzeyindeki en büyük ivme değeri 0.079g olarak ölçülmüştür. Bu konuma çok yakın olarak açılmış olan su kuyusu logları incelendiğinde, taban kayasının 210 metre derinlikte olduğu tahmin edilmiştir. Loglardaki zemin profilleri dikkate alınarak dinamik analiz ters yönlü uygulanmış ve taban kayasındaki en büyük ivme değeri 0.031g olarak hesaplanmıştır. Dinamik analizi yapılan konumun taban kayasında oluşabilecek en büyük ivme değeri, depremin odak noktası ile bu konum arasındaki mesafenin artışı ile azalmaktadır. Depremin büyüklüğü, faylanma karakteristikleri, analiz konumundaki yerel zemin koşulları, taban kayası derinliği konumun faya olan uzaklığı parametreleri dikkate alınarak çeşitli araştırmacılar tarafından ivme azalım modelleri geliştirilmiştir. Bu çalışmada gerçekleştirilen dinamik analizlerde Sadigh vd. (1997) ivme azalım modeli kullanılarak taban kayası en büyük ivme değerleri tahmin edilmiştir. Dinamik analizler için çalışma bölgesi olarak Gediz Nehri’nin eski deltasında kalın alüvyon tabakalarının birikmesi ile mevcut zemin yapısı şekillenen Bostanlı (Mavişehir) bölgesi ve Kocaçay alüvyonlarının oluşturduğu Bayraklı kıyı bölgesi seçilmiştir. Bu bölgelerde önceden açılmış su kuyusu loglarının incelenmesi ile taban kayasının Mavişehir’de 250 metre, Bayraklı’da 200 metre derinliklerde olduğu tahmin edilmiştir. Her iki yörede açılmış sondajlara ilişkin geoteknik veriler Access formatında kurulan bir veri tabanına işlenmiştir. Visual Basic ile geliştirilen bir kullanıcı ara birim yazılımı (DİSO 7.0) yardımıyla veri tabanından okutulan geoteknik veriler kullanılarak
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
her tabaka için dinamik zemin parametreleri hesaplanmıştır (Kuruoğlu, Kapar ve Özden, 2004). Bu değerler, Excel ortamında veri girişine olanak tanıyan tek boyutlu eşdeğer doğrusal dinamik analiz yazılımı EERA’ya (Bardet vd., 2000) aktarılmıştır. Mavişehir ve Bayraklı bölgelerinde açılmış olan sondajların taban kayasına yakın derinliklere erişemedikleri, en çok 60 metre derinliğe inebildikleri belirlenmiştir. Dinamik analizlerin mümkün olduğunca gerçekçi sonuçlar verebilmesi amacıyla sondaj kuyusu sonu ile taban kayası tahmini derinliği arasında kalan tabakalar ve bu tabakalardaki veri noksanlıkları su kuyusu loglarının incelenmesi ile tamamlanmıştır. 80 metre derinliğe kadar mevcut geoteknik parametrelerin efektif gerilme ile korelasyon ilişkileri çıkarılarak, formasyonun değiştiği bu derinlikten taban kayası derinliğine kadar 10’ar metre kalınlığında karasal orijinli çakıl ve kil tabakalarının ardalanması biçiminde modellenmiştir. İzmir depreminin Mavişehir ve Bayraklı bölgelerindeki taban kayası en büyük ivme değerleri Sadigh vd. (1997) ivme azalım ilişkisi kullanılarak sırasıyla 0.13g ve 0.12g olarak hesaplanmıştır. Aynı model kullanılarak Mavişehir ve Bayraklı’da taban kayası en büyük ivme değerleri Urla depremi için 0.045g ve 0.041g, İzmir senaryo depremi için 0.25g ve 0.24g, Urla senaryo depremi için 0.093g ve 0.088g elde edilmiştir. Mavişehir ve Bayraklı bölgesindeki sınırlı sayıda sondaj konumu için dört ayrı deprem ivme kaydı kullanılarak gerçekleştirilen dinamik analizlerin sonuçları, şehir merkezine uzak odaklı depremlerin için büyütme etkisinin yakın odaklı depremlere göre daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur (Özden ve Kuruoğlu, 2004). Zemin yüzeyi/taban kayası en büyük yüzey ivmesi oranının uzak odaklı depremlerin etkimesi durumunda 4 değerine ulaştığı ve bazı konumlarda aştığı, yakın odaklı depremlerin etkimesi durumunda en fazla 3 değeri civarında kaldığını göstermiştir. En büyük spektral ivme değerinin yakın odaklı İzmir depremleri için 0.1 sn periyodu civarında, uzak odaklı Urla‐
Seferihisar depremleri için ise 0.7‐0.8 sn periyot aralığında gerçekleştiği belirlenmiştir. Bu periyotların Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik’te (1998) Z4 zemin sınıfı için tanımlanan spektrum karakteristik periyot aralığını İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
(TA=0.2 sn ve TB=0.9 sn) kapsadığı görülmektedir. Senaryo depremlerinin etkimesi durumu için elde edilen en büyük ve ortalama spektral ivme değerlerinin yönetmelikte birinci derece deprem bölgelerindeki konutlar için tanımlanan spektral ivme katsayısından daha büyük değerlere ulaşabildiği de belirlenmiştir. En büyük yüzey ivmesinin yalnızca yakın ve uzak odaklı senaryo depremleri için 0.4g değerine ulaşabildiği ya da bu değere yaklaşabildiği, gerçek depremlerin ivme kayıtları kullanılarak yapılan analizlerde ise genel olarak bu değerin oldukça altında kaldığı tespit edilmiştir. Bu saptama, yöresel dinamik zemin davranışı analizleri ve mikrobölgelemenin önemini açık bir biçimde ortaya koymaktadır. NEHRP/FEMA 368 (2001) yönetmeliğinde suya doygun, kalın alüvyon tabakaların hakim olduğu bölgelerde yöresel dinamik zemin davranışı analizlerinin mutlaka yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Yönetmeliğimizde de özellikle İzmir’in de dahil olduğu birinci derece deprem bölgelerinde yöresel dinamik zemin davranışı analizlerini ve mikrobölgelemeyi teşvik edici unsurların yer almasının yararlı olacağı düşünülmektedir. Kaynaklar Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (1998): Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Başbakanlık Basımevi, Ankara Ambraseys, N.N. ve Finkel, C.F. (1995): “The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas: Historical Review, 1500‐1800”, Eren Yayıncılık, İstanbul Ambraseys, N., Smit, P., Sigbjörnsson, R., Suhadolc, P., ve Margaris, B. (2001): “The Internet‐Site for European Strong‐Motion Data” <http://www.isesd.cv.ic.ac.uk>, EVR1‐CT‐1999‐40008, European Commission, Directorate‐General XII, Environmental and Climate Programme, Bruxelles, Belgium Bardet, J.P., Ichii, K., ve Lin, C.H. (2000): “EERA–A Computer Program for Equivalent‐linear Earthquake Site Response Analyses of Layered Soil Deposits”, Univ. of Southern California, Dept. of Civil Engineering, August 2000 Erdik, M., Ansal, A., Aydınoğlu, N., Barka, A., vd. (1999): “İzmir Deprem Senaryosu ve Deprem Master Planı”, Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı, İstanbul Kuruoğlu, M., Kapar, M., ve Özden, G. (2004): “Coğrafi Bilgi Sistemi (GIS) Merkezli Zemin Dinamiği Veri Tabanı Geliştirilmesi ve Dinamik Analizler”, İnşaat Mühendisleri Odası XVII. Teknik Kongresi, 15‐17 Nisan 2004, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul NEHRP/FEMA 368 (2001): “NEHRP Recommended Provisions for Seismic Regulations for New Buildings and Other Structures: Part 2‐
Commentary”, Building Seismic Safety Council, Federal Emergency Management Agency, 2000 Edt., Washington, USA, p.59‐62 Özden, G. ve Kuruoğlu, M. (2004): “Sıvılaşma Analizinde En Yüksek Yüzey İvmesi”, Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Onuncu Ulusal Kongresi, 16‐17 .Eylül 2004, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul (baskıda) Sadigh, K., Chang, C.Y., Egan, J.A., Makdisi, F., ve Youngs, R.R. (1997): “Attenuation Relationships for Shallow Crustal Earthquakes based on California Strong Motion Data”, Seismological Research Letters, 68, No.1, January/February 1997, pp.180‐189 21
incelemeler
BETONARME AÇISINDAN SORUNLU ZEMİNLER VE ALINACAK ÖNLEMLER Araş. Gör. Serdar AYDIN Araş. Gör. Hüseyin YİĞİTER İnşaat Yüksek Mühendisi İnşaat Yüksek Mühendisi Dokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü Bir yapının inşasından önce genellikle zemin etütleri yapılarak zeminin, taşıma gücü, depremselliği, profili vb. özellikleri elde edilir. Bununla birlikte, zemin ve yer altı suyunda betonarme yapı açısından zararlı birtakım bileşenler bulunabilir. Bu bakımdan zeminin kimyasal içeriği önem taşımaktadır. Beton, çeşitli atmosferik ve zemin koşullarına dayanıklı bir malzemedir. Bununla birlikte, bazı kimyasal ortamlar altında, bazı özel önlemler alınmadığı takdirde, kaliteli bir beton eleman bile zamanla bozulup kullanım dışı kalabilmektedir. TS 3440 “Zararlı Kimyasal Etkileri Olan Su, Zemin ve Gazların Etkisinde Kalacak Betonlar için Yapım Kuralları” standardına göre, zararlı etki yaratan maddelerin bulunduğu zeminler genel olarak, kendilerini normal zeminden ayıran, kahverengiden sarımtırak rengine kadar değişen özel renkleri ile belli olur. Bu bakımdan renkleri siyah ile gri arasında değişen ve yer yer kırmızı kahverengi pas lekeleri gösteren zeminler daha şüpheli kabul edilmelidir. Koyu kahverengi ile siyah arasındaki bir humus tabakasının altında bulunan ve açık griden beyaza kadar değişebilen renklerdeki tabakalar ise asitli karaktere işaret eder. Bununla birlikte, doğal rengi kahverengiden sarımtırak renge kadar değişen, ancak zararlı etkisi olmayan birçok killerin bulunabildiği de unutulmamalıdır. Zeminlerin zararlı etkinlik derecesi bakımından değerlendirilmesi için, zeminin asidite derecesinin, belirlenmesi sülfat ve sülfür miktarının gerekmektedir [1]. Zemin içerisinde bulunan, betonarme yapı sistemine zarar verebilecek kimyasal maddeler, sülfatlar, klorlar ve asitler olarak sıralanabilir. Çevresel koşulların zararlılık derecesi, zeminin doygunluğuna, su hareketine, ortamın sıcaklığına ve 22
nemine, kimyasal maddenin konsantrasyonuna bağlıdır. tipine ve Sülfatlar Doğal olarak oluşan, sodyum, potasyum, kalsiyum veya magnezyum sülfat beton yapıların çevresindeki zeminlerde veya yeraltı suyunda çözünmüş olarak bulunabilir. Kalsiyum sülfat içeren çözeltiler genellikle, sodyum sülfat içerenlerden daha az zararlıdır. Magnezyum sülfat ise, sodyum sülfata göre daha zararlı etki yaratmaktadır [2]. Katı, kuru tuzlar betona zarar vermezler. Bu tür tuzlar ancak su ile birlikte bulunmaları halinde, sertleşmiş çimento harcı ile reaksiyona girerler. Sülfat içeriği yüksek olan zemin çözeltileri, beton yapılar açısından oldukça tehlikelidir. Bu çözeltiler, beton içerisine sızarak, çimentodaki kalsiyum ile reaksiyona girip kalsiyum sülfat (CaSO4) oluşturur. Bu bileşik, beton içerisindeki boşluklarda çökelir. Oluşan reaksiyon, bağlayıcı matrisin bağlayıcı olmayan CaSO4’a dönüşmesi yoluyla ve beton içerisindeki boşluklarda oluşan büyük CaSO4 kristallerinin betonu fiziksel olarak yıpratması ile betonun bütünlüğünü bozar. Şekil 1 ve Şekil 2’de, sertleşmiş betonda zeminden gelen sülfat etkisi nedeni ile betonda oluşan hasarlar görülmektedir [3]. Şekil 1. Sülfat etkisiyle betonla kaplı çelik köprü ayağının bozulması İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
Şekil 2. Sülfatlı bir zemine bırakılan beton boruların bozulması Bazı zemin ve yer altı suları ile temas eden temel, istinat duvarı, iskele, kazık ve boru gibi beton elemanlar sülfat etkisine maruz kalabilir. En şiddetli etki, istinat duvarı gibi bir yüzeyi sülfat çözeltisine maruz kalan, diğer yüzeyinden ise buharlaşmanın olduğu elemanlarda görülür [4]. Çünkü, bu tür elemanlarda buharlaşma nedeniyle, beton elemanın yüzeyindeki sülfat konsantrasyonu artar. Sülfat etkisi, dünyanın çeşitli yerlerinde ortaya çıkmaktadır ve kurak iklim bölgelerinde özel bir problemdir [2]. Çünkü, kuru iklimlerde buharlaşmadan dolayı daha derin bölgelerdeki iyonların yukarı çıkması nedeni ile yüzeydeki tuz içeriği zamana bağlı olarak artmaktadır. Doğal alçı taşı (CaSO4.2H2O) tabakalarındaki sülfat konsantrasyonu oldukça yüksektir. CaSO4’ların düşük çözünürlükleri olduğundan etki lokal olarak kalır. Buna karşılık uzun süre açıkta kalmaları halinde bu yataklar, sodyum sülfat ve magnezyum sülfat gibi daha kolay eriyebilen tuzlara dönüşebilirler [3]. Kömürün uzun süre stok edildiği bölgelerde, pirit gibi sülfür içeren şeyl yataklarında yüksek oranlarda sülfat konsantrasyonlarına rastlanır [3]. Çalılık dışında, bitki, ağaç yetişmeyen, yüzeyinde beyaz lekeler, tuz birikintileri görülen çorak topraklarda, sülfat etkisinden şüphe edilmelidir. Şekil 3’te İzmir‐Çiğli bölgesindeki bu tip zeminlere bir örnek görülmektedir [3]. Şekil 3. Sülfatlı bir zeminin genel görünüşü (Çiğli‐İzmir) İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Yüksek miktarda çözünebilen tuzlar içeren zeminler, yapılarda yaygın olarak kullanılan bazı malzemeler açısından koroziftir. Bu tür zeminlere yerleştirilen metallerin fiziksel özelliklerinde elektrokimyasal reaksiyonlar sonucunda değişiklikler oluşur. Demirin paslanması bu olaya iyi bir örnektir [5]. Beton açısından sülfat etkisinin şiddeti toprak veya suda bulunan sülfat iyonunun konsantrasyonuna bağlıdır. Bu nedenle, betonla temas eden sudaki veya zemindeki sülfat miktarının betona zarar verecek mertebelerde olup olmadığını ve etkinin şiddetini belirlemek için, zeminden ve yer altı suyundan örnekler alınarak sülfat içerikleri belirlenmelidir. Tablo 1’de ACI 201 standardında sülfat etkisi açısından yapılmış sınıflama gösterilmiştir [2]. Tablo 1. Zemin suyu ve toprakta bulunan sülfat yoğunluklarının betona etkisi Etki derecesi ZEMİNDE SUDA Suda çözünen sülfat (SO4‐2) (%) SO4‐2 mg/lt İhmal edilebilir 0.00 – 0.10 0 – 150 Orta 0.10 – 0.20 150 – 1500 Şiddetli 0.20 – 2.00 1500 – 10000 Çok şiddetli 2.00 ve üstü 10000 ve üstü Etkinin şiddetine göre, çimento tipi ve uygun beton sınıfı belirlenmelidir. Örneğin, çok şiddetli etki durumunda sülfata dayanıklı çimento kullanılmalı, bunun yanında ilave olarak puzolanik maddeler kullanılmalı ve su/çimento oranı 0.45’in altında olmalıdır [6]. Asitler Çürümüş organik maddelerin bulunduğu, bataklık zeminler karbonik asit, organik asit, sülfat ve sülfürler içerebilir [1]. Endüstriyel atıklar veya çöplerle dolgu yapılmış zeminler ve önemli derecede organik madde içeren zeminler tehlikeli olabilir. Ayrıca, bu gibi zeminlerden sızan sularda betona zarar verebilir [8]. Ayrıca, mineral yağlar ile kirletilmiş zeminler, eğer bu yağlar asidik bileşenler (yani fenoller veya organik asitler) içeriyor ise, beton için zararlı olabilir [7]. 23
incelemeler
Bataklık zeminler, kil zeminler ve şeyller pirit (demir sülfit) içerebilir. Demir sülfit hava ile temas ettiğinde, sülfirik asit oluşturmaktadır. Reaksiyonun daha fazla ilerlemesi halinde ise, sülfat tuzları oluşarak, sülfat etkisine yol açar [2]. Demir sülfit ve genellikle pirit içeren zeminler, asit sülfat zeminler olarak adlandırılmaktadır. Sülfirik asit, drenaj boruları, kazıklar ve bina temelleri gibi beton ve çelik altyapı elemanlarının ve köprülerin zarar görmesine neden olabilir. Bu asitler beton içerisindeki kireç ile kimyasal reaksiyona girerek bağlayıcı matrise zarar verir. Aynı zamanda, çelik ile de etkileşime girebilir, yapısal zayıflığa ve sonunda yapının göçmesine neden olabilir. Şekil 4’te asit sülfat zeminlerden sızan asidik suların betonda neden olduğu bozulma görülmektedir. Genellikle, nehirle denizin birleştiği yerler, sel havzaları, sulak alanlar ve bataklıklar gibi ovalık alanlarda bu tür zeminlere rastlamak mümkündür. Avustralya, Asya, Batı Afrika, Güneydoğu Amerika bu tür zeminlerin yaygın olarak bulunduğu yerlerdir [9]. Şekil 5’tde Avustralya Queensland’da asit sülfat zemin içeren tipik bir bölge görülmektedir [10]. Zeminlerin pH’ı genellikle 4,5 ile 8 arasındadır. Daha asidik zeminler, bazı paslanmaz çeliklerde olmak üzere, yaygın olarak kullanılan inşat malzemelerinin çoğu için korozyon riski taşımaktadır. Zeminlerdeki asidiklik, minerallerin çözünmesi ile, asidik bitkilerin ayrışması ile (örneğin, kozalaklı ağaçların iğneleri), endüstriyel atıklar ve asit yağmurları nedeni ile oluşmaktadır [14,15]. Kloritler Zemin içerisindeki kloritlerin metallerin korozyonuna neden olduğu bilinmektedir. Zemin içerisindeki kloritler, yeraltı suyundan dolayı ve geçmişte o bölgenin deniz yatağı olması nedeni ile bulunabileceği gibi, kışın yollardaki buzu çözmek amacıyla uygulanan buz çözücü tuzlardan da kaynaklanabilir. Metal yapılarda korozyona yol açacak, zemin içindeki klor miktarının eşik değerinin 100 ile 500 ppm aralığında değiştiği bildirilmiştir [12]. Bu şekildeki hasarlara, Doğu Amerika’da zeminden 120 cm derinliğinde toprak içerisine gömülü, karbon dioksit hammaddesi taşıyan çelik borularda rastlanmıştır. Buradaki kloritlerin, boruların üzerinden geçen karayoluna kış aylarında uygulanan buz çözücü tuzlardan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Şekil 6’da boru dış yüzeyinin görünümü ve boru kesitinde oluşan dallanmış gerilme korozyonu çatlağı görülmektedir. Diğer bir takım faktörlerin yanı sıra, çatlakların oluşumu için boruların hemen yanındaki zeminde 150 ile 260 ppm seviyelerinde klorit iyonu olması gerektiği belirtilmiştir [13]. Şekil 4. Asit sülfat zeminlerden sızan asidik suların betonda yarattığı hasar. Şekil 5. Asit sülfat zeminlerin oluşumu için ideal bir ortam ‐ kıyı şeridindeki bir ova 24
Şekil 6. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
Klor etkisi söz konusu olduğunda zeminle temas halindeki betonarme elemanlar için, etkinin şiddetine göre, uygun bir pas payı tabakası seçilmeli ve betonun geçirimsizliği sağlanmalıdır. TS 500, zeminle temas eden betonarme elemanlar için minimum pas payı tabakasının 50 mm olmasını şart koşmuştur. Zararlı etkinin şiddetine göre bu değer arttırılmalıdır. Zemin içerisine gömülü çelik elemanların yüzeyinin, korozyona dirençli kaplama malzemeleri ile kaplanması gerekmektedir. Şekil 6. Boru dış yüzeyi ve boru kesitinde kloritlerin oluşturduğu gerilme çatlağı Alınacak Önlemler Doğal zeminler ve yer altı sularından kaynaklanan kimyasal etkiler için etki sınıflarının sınır değerlerini Tablo 2’de verilmiştir [11]. Tanımlanan etki sınıflarında kalıcılığın sağlanabilmesi için, betonun su/çimento oranı, dayanımsınıfı, çimento dozajı ve tipi açısından bir takım sınırlamalar getirilmiştir (Tablo 3). Örneğin, orta derecede zararlı etki durumunda S/Ç oranının 0,50 mertebesini aşmaması, çimento dozajının 320 kg/m3 değerinin altına düşmemesi istenirken en küçük beton sınıfı C30/37 olmalıdır. Zeminde bulunan kimyasal maddelerin beton ve çelik donatı üzerindeki zararlı etkilerini azaltmak amacıyla bir takım önlemler alınması gereklidir. Genel olarak, betonun ve betonarmenin dayanıklılığının sağlanmasında temel felsefenin geçirimsiz ve kaliteli beton kullanılması gerektiğini söylemek mümkündür. Hafif etki durumunda, düşük su/çimento oranına sahip beton üretilmeli, en düşük çimento dozajından taviz verilmemeli, puzolanik maddelerin kullanımı, su geçirimsizlik katkılarının kullanımı, yapısal dizayna dikkat edilmesi ve beton teknolojinin kurallarına uygun olarak betonun iyi bir şekilde sıkıştırılması ve kür edilmesi gerekmektedir. Orta şiddette etki durumunda, hafif şiddetteki etki durumunda alınan önlemlere ek olarak, normal çimento yerine özel tipte kimyasal etkilere dayanıklı çimentoların kullanımı önerilmektedir. Çok şiddetli etki halinde ise, hafif ve orta şiddetteki etkilerde alınacak önlemlerin yanında dış yüzeylerin çok iyi bir şekilde yalıtımının yapılması ve bu yalıtımın korunması gerekmektedir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Sadece taşıma gücü göz önünde bulundurularak zemin etüdü yapılması, oluşabilecek kimyasal saldırıların göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Potansiyel zararlı kimyasal etki durumunda durabilite (kalıcılık) açısından gerekli önlemler alınmadan inşa edilen yapılarda, zamanla betonarme elemanların stabilitesinin yitirilmesi ve bunun sonucunda emniyet problemleri ile karşılaşılması kaçınılmazdır. Sonuç olarak, inşaat sahasındaki zemin etütlerinde kimyasal analizlere de mutlaka yer verilmeli, etkinin tipi ve şiddetine göre gerekli koruyucu önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Az zararlı kimyasal ortam Orta zararlı kimyasal ortam ≥ 200 ve ≤ 600 > 600 ve ≤ 3000 > 3000 ve ≤ 6000 ≤ 6,5 ve ≥ 5,5 < 5,5 ve ≥ 4,5 < 4,5 ve ≥ 4,0 > 40 ve ≤ 100 > 100 den doygun hale gelinceye kadar
Kimyasal özellik Yeraltı suyu SO
2−
4 mg/L pH Çok zararlı kimyasal ortam CO2 mg/l (zararlı etkiye ≥ 15 ve ≤ 40 sahip) NH 4+ mg/L ≥ 15 ve ≤ 30 > 30 ve ≤ 60 > 60 ve ≤ 100 Mg 2+ mg/L ≥ 300 ve ≤ 1000 > 1000 ve ≤ 3000 > 3000 den doygun hale gelinceye kadar
> 3000 ve ≤ 12000 > 12000 ve ≤ 24000 Zemin SO
2−
a 4 mg/kg (toplam) ≥ 2000 ve ≤ 3000 Asidite mg/kg > 20 Baumann Gully Uygulamada karşılaşılmaz. Tablo 2. Doğal zeminler ve yeraltı sularından kaynaklanan kimyasal etkiler için etki sınıflarının sınır değerleri (TS EN 206‐1). 25
incelemeler
En büyük su/çimento oranı En küçük dayanım sınıfı En az çimento içeriği (kg/m3) Diğer şartlar Orta zararlı kimyasal ortam Çok zararlı kimyasal ortam 0,55 0,50 0,45 C30/37 C30/37 C35/45 300 320 360 Az zararlı kimyasal ortam VEFAT EDEN ÜYELERİMİZ KAYIHAN ATATOPRAK (1 Ocak 1923 – 8 Mayıs 2005) Sülfata dayanıklı çimento Meslektaşımızın vefatı bizleri çok üzmüştür. Kendisine Tanrı’dan rahmet, ailesine başsağlığı dileriz. Tablo 3. Doğal zeminler ve yeraltı sularından kaynaklanan kimyasal etkiler için tavsiye edilen öneriler (TS EN 206‐1). İHSAN AYHAN KAYNAKLAR [1] TS 3440, “Zararlı Kimyasal Etkileri Olan Su, Zemin ve Gazların Etkisinde Kalacak Betonlar İçin Yapım Kuralları”, TSE, Ankara, 1982. [2] ACI Committee 201, “Guide to Durable Concrete”, ACI Manual of Concrete Practice, 2001. [3] Baradan, B., Yazıcı, H., & Ün, H., “Betonarme Yapılarda Kalıcılık (Durabilite)”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, N.218, İzmir, 2002. [4] Swenson E.G., “Concrete in Sulphate Environments”, CBD 136, Canadian Building Digest. [5] Seeling B. D., “Salinity and Sodicity in North Dakota Soils”, North Dakota State University, EB‐57, 2000. [6] ACI 318, “Building Code”, American Concrete Institute, Detroit, 2000. [7] CEB (Comite Euro‐International du Beton) Design Guide, “Durable Concrete Structures”, Thomas Telford Ltd., 1992. [8] Even, W.J., “Soil Testing”, CBD 43, Canadian Building Digest. [9] Gill B., “A Burning Problem Down Under”, Soil & Enviroment, Vol.4 N.1, 2002. [10] Hey K., “Acid Sulfate Soils in Queensland”, The State of Queensland Department of Natural Resources, Mines and Energy, 2004. [11] TS EN206‐1, “Beton, Bölüm I: Özellik, Performans, İmalat ve Uygunluk”, TSE, Ankara. [12] V&A Consulting Engineers, “Assessing DIPRA’s New Corrosion Protection Standards”, Infrastructure Preservation News, Vol.1, N.2, 2003. [13] Corrosion Testing Laboratories, “Chloride Stres Corrosion Cracking of Buried Stainless Steel Pipeline”, www.corrosionlab.com [14] Corrosion Doctors, “Soil variables”, www.corrosion‐
doctors.org [15] Cunat P.J. “Corrosion Resistance of Stainless Steels in Soils and in Concrete”, Ceocor, Biarritz, 2001. 26
1 Ocak 1923’de İzmir’de doğdu. 1947 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun oldu. Karayolları ve DSİ’de çalışan Kayıhan Atatoprak 1952 yılından bu yana serbest olarak çalışmaktaydı. (1 Ocak 1921 – 18 Mayıs 2005) 1 Ocak 1921’de Bulgaristan’da doğdu. 1952 yılında Sofya Devlet Tekniği’inden mezun oldu. Geçirdiği trafik kazası sonucunda vefat etti. Meslektaşımızın vefatı bizleri çok üzmüştür. Kendisine Tanrı’dan rahmet, ailesine başsağlığı dileriz. Sayfa 64’teki bulmacanın çözümleri KARE BULMACA - 1
1
1
S
2
O
3
L
4
İ
5
D
6
A
7
R
8
İ
9
Z
10 M
2
İ
3 4 5 6
K A T İ
A N A T
O R
M E
N
H A M
R A M
C E M
M
A F
Y E
N İ K A S
K A D R
İ A T
A
7 8
F
E K
R İ
İ L
D E
U R
N M
E
O N
S İ
9 10
S C
S İ
M
E R
R İ
D
E K
K O
R
Y E
KARE BULMACA – 2
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
S
P
E
K
Ü
L
A
T
Ö
R
2
T
A
Ş
R
A
H
E
E
3
A
L
K
E
F
E
R
E
4
B
A
G
E
T
K
A
M
A
5
İ
E
R
İ
K
N
İ
L
6
L
A
İ
M
E
C
E
A
7
İ
L
A
M
K
A
A
C
8 9 10
Z E
A K A
D E M
L O
T E R
A
F
R U
A Z I
Ç A R
A K
63. sayfadaki satranç sorusunun çözümü: 1....f4 2.Fxf4 (2.Şxf4?? Ae7 ve Mat) Ae7 ve siyah fil kazanır. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
TEMEL TASARIMINDA ZEMİN‐YAPI ETKİLEŞİMİ: GENEL İLKELER Yard.Doç.Dr.Gürkan ÖZDEN Araş.Gör. Serkan MISIR Araş.Gör. Özgür BOZDAĞ Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Giriş Bir mühendislik yapısının tasarım ve yapımındaki önemli adımlardan birisi yapı yüklerini zemine güvenle aktarabilecek bir temel sisteminin seçilmesi ve bu sistemin zemin ve üst yapı ile uyum içinde çalışmasının sağlanmasıdır. Tasarımcı mühendisin zemini bir mühendislik malzemesi olarak düşünmesi ve bu malzemenin mühendislik özelliklerini göz önüne alarak temel sistemini boyutlandırması, projenin başarıyla uygulanması ve yapının servis yükleri altında fonksiyonlarını yerine getirmesi açısından son derece önemlidir. Ülkemizdeki inşaat mühendisliği uygulamalarında zemin, genellikle yapının yüklerini aktardığı bir ortam olarak düşünülmekte; belirli bir derinliğe (etkili gerilme derinliği) kadar yapının bir unsuru haline geldiği, adeta onunla birlikte çalıştığı gözden kaçmaktadır. Bir başka deyişle, zemin taşıma alınırken zemindeki kapasitesi dikkate deformasyonlar ve bunların üst yapı ile temel sistemi üzerindeki etkileri genellikle ihmal edilmektedir. Halbuki bir inşaat mühendisi, rijitliği zemininkinden çok farklı olan bir malzem ile tasarlayıp imal ettiği yapının doğa ile uyumunu öncelikle sağlamaya çalışmalı, zemine aktarılan gerilmeler nedeniyle ortaya çıkacak deformasyonları hesaplayarak bunların yapı temelinde doğuracağı kesit tesirlerini değerlendirmelidir. Doğanın yapılan işi reddetmesi durumunda telafisi güç problemler oluşmaktadır. Temel tasarımına bu açıdan bakıldığında konu bir zemin‐yapı etkileşimi problemine dönüşebilmektedir. Temelin zemine nazaran çok rijit olması, zeminin ciddi deformasyonlar oluşturmayacak derecede katı veya sıkı durumda olması veya üst yapı rijitliğine bağlı olarak temelin de rijit davranması halleri dışında, zemin‐yapı etkileşiminin temel tasarımında belirleyici unsur olması beklenir [1]. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Geoteknik Temel Tasarımı Zeminin kayma dayanımı parametreleri (içsel sürtünme açısı, kohezyon) ve deformasyon parametrelerinin (deformasyon modülü, sıkışma indeksi, ön yükleme basıncı) uygun bir şekilde bulgulanarak tasarıma esas değerlerinin seçilmesi bir çok uygulama için yeterli bir yaklaşım olmaktadır. İyi planlanmış ve başarıyla yürütülmüş bir zemin etüdü kapsamında gerçekleştirilen arazi ve laboratuvar çalışmaları ile elde edilen bu parametreleri kullanarak inşaat mühendisinin başarması beklenen işler dört ana madde halinde sıralanabilir: (1) Üst yapı yükleri, seçilen temel sistemi ile zemine aktarıldığında, temel zemininde kayma göçmesi meydana gelmemelidir (taşıma gücü problemi); (2) Genel göçme oluşmasa bile, zemine aktarılan yükler nedeniyle taşıyıcı zemin tabakalarında gerilme artışı meydana gelecek ve bu gerilmeler altında zemin tabakalarının deformasyonu ile üst yapı oturacaktır. Oturmaların, üst yapı fonksiyonlarının bozulmaması açısından, öngörülen limit değerleri aşmaması gerekir. Bilhassa farklı oturma riski olabildiğince azaltılmalıdır (oturma problemi); (3) Statik koşullardaki deformasyonlara ilave olarak dinamik yükler altında zeminin sıkışmasına bağlı oturmalar gözlenebilir. Ayrıca suya doygun gevşek/orta sıkı kumlarda sıvılaşma, yumuşak killerde ise yumuşama oluşabilir. Bu deformasyon modlarının oluşma riskleri dikkate alınmalıdır (dinamik yüklerde zemin deformasyonu problemi); (4) Depremlerde, taban kayasındaki hareketin zemin tabakaları tarafından büyütülmesi veya sönümlenmesi sıkça gözlenmektedir. Daha çok alüvyon zeminlerde ortaya çıkan büyütme mekanizması mühendislik pratiği açısından önemlidir. Bunun yanısıra, taban kayası hareketi frekans içeriğinin zemin yüzeyine ulaşıncaya dek değişmesi de deprem sırasında üst yapı davranışında önemli ölçüde etkili olmaktadır (büyütme ve dinamik zemin davranışı problemi). 27
incelemeler
Yukarıda özet olarak anılan dört maddeden sonuncusu genelde Afet Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde kendiliğinden dikkate alınmaktadır. Özel proje uygulamaları dışındaki rutin uygulamalarda inşaat mühendisinden bu konuda herhangi bir beklenti bulunmamaktadır. İlk üç maddede vurgulanan hususların dikkate alınması ise projeci inşaat mühendisinin öncelikli görevleri arasındadır. Üçüncü maddedeki dinamik deformasyonların ancak özel zemin koşullarında oluştuğu düşünüldüğünde, birinci ve ikinci maddeler her tasarımın vazgeçilmez unsuru olmaktadır. ve boyutunun (B) belirgin etkisi görülecektir. Temel şekli ve boyutları ayrıca taşıma kapasitesi parametreleri (Nγ, Nq, Nc) üzerinde de etkilidir. Taşıma gücü ve oturma hesapları aslında biri diğerini tamamlar mahiyette yapılması gereken analizlerdir. Bu analizler sonucunda temelden zemine güvenle aktarılabilecek taban basıncına ulaşılır (zemin emniyet gerilmesi!). Bu gerilme değeri içerisinde hem taşıma gücü hem de oturma değerlendirmelerini barındırmaktadır. Zira bir zeminin taşıma kapasitesi aşılmadan belirli bir güvenlik faktörü ile taşıyabileceği gerilme altında o zeminde izin verilen oturma değerlerinin aşılmayacağı garanti edilemez (Şekil 1). Her ne kadar güvenlik faktörünün 2.5∼3 değerleri arasında tutulması yoluyla oturmaların sınırlandığı düşünülse de bu durumun bir çok istisnası vardır. Örneğin, İzmir merkez sahil kesiminde yer alan yapılarda aşırı toplam oturma, rijit dönme ve farklı oturma problemleri oldukça yaygındır [2]. Şekil 1 ile özetlenmeye çalışılan geoteknik temel tasarım ilkeleri mevcut mühendislik pratiğimizde, pek çok tasarımcının gözünde, ne yazık ki “zemin emniyet gerilmesi” parametresine indirgenmiş durumdadır. Halbuki zemin, yük altında çelik, ahşap ve beton benzeri bir davranış sergilemez. Gerilme‐deformasyon davranışı doğrusal (elastik) bölgede kalacak şekilde boyutlandırılan diğer inşaat malzemelerinin aksine zemin kalıcı deformasyon gösterir. Temel geoteknik projelendirilmesinde yukarıda verildiği üzere oturmaların izin verilen sınırlar içinde tutulması öncelikli hedeftir. Bu nedenle, zemin emniyet gerilmesi şeklinde bir zemin parametresinin tanımından artık vazgeçilmelidir. Böyle bir zemin sabiti aslında mevcut değildir. Yukarıdaki Şekil 1’de Denklem 1 ile en genel hali sunulan nihai taşıma gücü formülü incelendiğinde, bu parametre üzerinde dahi temel derinliğinin (Df) 28
Şekil 1. Temel boyutlandırılmasında güvenilir temel taban basıncı hesabı akış şeması Temel boyutlandırılmasının iki unsuru vardır. Bunlar geoteknik ve betonarme tasarımdır. Bunlar arasında öncelikli adım olan geoteknik tasarım ilkelerinin mühendislik pratiğimizde layık olduğu yeri alması, içinde bulunduğumuz döneme yakışan bir hamle olacaktır. Oturma limitlerini de sağlayan güvenilir temel taban basıncının belirlenmesi ile geoteknik tasarım tamamlanmış olacaktır. Bu sayede, şimdiye kadar bir sabit değere (zemin emniyet gerilmesi) indirgenmiş olan zemin mekaniği ve temel inşaatı disiplini, asıl sahibi yani inşaat mühendisi elinde gerçek değerini bulacaktır. Zira, üst yapı ve temel sistemi bir bütün halinde ele
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
alınmadan doğa ile uyumlu bir boyutlandırma yapmak mümkün değildir. Geoteknik temel tasarımı yukarıdaki paragraflarda en genel haliyle özetlendiği üzere sonuçlandırıldıktan sonra, sıra betonarme tasarımda kullanılacak olan zemin gerilmelerinin hesabına gelir. Tekil ve sürekli rijit temellerde güvenilir temel taban basıncı bu amaçla kullanılabilir. Radye ve kazıklı temeller söz konusu olduğunda ise taban basıncı dağılımlarının rijit temel kabulü ile hesabı yetersiz kalabilir. Bir yapı için izin verilen oturma limitlerinin belirlenmesinde, temel deformasyonlarının limitleri sağlayıp sağlamadığının tahkikinde ve temel kesit tesirlerinin hesabında esnek temellerin zemin ile etkileşimlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Zemin‐yapı etkileşimi birçok yöntemle ele alınabilir. Bir çok yapısal problemde sınır kapalı koşullarının karmaşıklığı nedeniyle çözümlere ulaşılamaz. Sonlu elemanlar, sınır elemanlar ve sonlu farklar gibi sayısal çözüm yöntemlerine sıklıkla başvurulur. Temel ile temas halinde olan ve etkili gerilme sınırları içinde kalan zemin tabakaları bu sayısal yöntemlerde çoğunlukla yaylar ile temsil edilirler. Her ne kadar zeminin bu şekilde modellenmesine kuvvetli itirazlar mevcutsa da [3, 4] Winkler yöntemi olarak anılan bu yaklaşım pratik değerini korumaktadır. Mevcut yapısal sonlu elemanlar yazılımlarında zeminin bu tarz modellenmesi ile kurulan modelin bütün halinde rijitliği ciddi ölçüde düşmektedir. Ayrıca son yıllarda bu yöntemde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir [5, 6]. Yatak Katsayısı Temel taban basıncının taşıma alanı içerisindeki dağılımı zemin özeliklerine, temel rijitliğine ve yükleme koşullarına bağlıdır. Şekil 2’de gösterilen idealize edilmiş yüzeysel temelin taban basıncı yay modeli yardımıyla hesaplanabilir. Bu modelde yaylar temelin oturduğu zeminin yerini almakta, temel‐zemin etkileşimi probleminin nispeten basit bir model ile ele alınmasını sağlamaktadır. Bu yaklaşım, elastik zemine oturan kiriş modeli olarak da anılır. Yay sabiti, k, birim gerilme altında ortaya tarzında çıkan deformasyon [F/L2/L] tanımlanabileceği gibi, birim yük altında gelişen deformasyon [F/L] şeklinde de ifade edilebilir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Birinci tanıma yatak katsayısı denilirken, ikincisine yay sabiti ismi verilmektedir. Her ikisi arasında, temel içindeki etki alanları yardımıyla geçiş yapmak mümkündür. Yatak katsayısı veya yay sabiti aşağıda dile getirileceği üzere bir zemin sabiti olmayıp, temel ve zemin rijitlikleri ile temel şeklinin kontrolü altındadır. Şekil 2. Temel‐zemin etkileşiminin elastik zemine oturan kiriş yaklaşımı ile modellenmesi Elastik zemin üzerine oturan rijit bir temel üniform oturma eğilimindedir. Bu davranış temel kenar konumlarına doğru temel basıncının merkeze nazaran daha yüksek olmasıyla sonuçlanır [7]. Temel tabanındaki gerilme dağılımının bu şekilde gerçekleşmesi, yatak katsayısının da temel alanı içinde değişmesini gerektirir. Ancak, bir çok mühendislik uygulamasında bu parametre bir zemin sabiti gibi kabul edilmekte, temel alanı içinde sabit bir değer kullanılmaktadır. Halbuki servis yükleri altında temel deformasyonu, dolayısıyla temel ve üst yapı elemanları kesit tesirlerinin gerçeğe yakın hesabı ancak yukarıda anılan faktörlerin ele alınmasıyla mümkündür [8]. Örneğin kohezyonlu zeminlerde yatak katsayısı plak kenarlarında en yüksek değerini alırken merkeze doğru azalmalıdır. Temel ve zemin arasındaki bu etkileşim en yalın haliyle Denklem 3 yardımıyla ortaya konabilir [9]: Kr =
3
2
1 (1 − ν s ) E p ⎛ 2 ⋅ h ⎞
⎜
⎟
6 (1 − ν p 2 ) E s ⎝ B ⎠
(3) Yukarıdaki denklemde νp ve νs , sırasıyla temele ve zemine ait Poisson oranları olurken, Ep ve Es ise karşılık gelen elastisite modülleridir. h plak kalınlığı, B temel genişliğidir. Bu şekilde tanımlanan Kr faktörü temelin zemine karşı göreceli rijitliğinin bir ölçüsü olarak kabul edilebilir. Kr=0 hali zemine nazaran tam esnek temel durumuna denk gelir. Kr’nin oldukça yüksek bir değeri ise çok rijit bir temelin varlığına işaret eder. Temel taban basıncının Kr ile değişimi Şekil 3’te verilmektedir. 29
incelemeler
Mühendisler arasında yatak katsayısının bilhassa moment hesaplarını çok etkilemediği, yalnızca oturma değerlerini değiştirdiği şeklindeki görüşün hatalı olduğu ortadadır. Kesit tesirleri temel deformasyonlarının fonksiyonudurlar. Yayların üniform dağıtılması halinde farklı oturma eğilimi gözden kaçmış olacaktır. Yatak katsayısı tanımının temel tasarımı açısından önemine bu şekilde kısaca değindikten sonra, bu parametrenin üst yapı davranışına etkilerini özet olarak ele almakta yarar bulunmaktadır. Zemin‐Yapı Etkileşimi Örneği Şekil 3. Temel taban basıncının zemin‐yapı etkileşimi sonucu temel alanında değişimi Yukarıdaki özet anlatımdan anlaşılacağı üzere, temel alanı içindeki oturma kalıbının gerçekçi bir şekilde hesabı ancak yatak katsayısının değişken tanımlanması ile mümkün olabilir. Oturma kalıbının hesabı özellikle temel rijitliğinin ara değerlerinde üst yapı açısından önemlidir. Zira iki sınır durumdan Kr=0 hali yapı temelleri için geçerli değildir. Kr=∞ durumunda ise temel farklı oturmaları köprüleyerek ya üniform oturma yapacak ya da rijit dönme (üst yapı yük dağılımı veya zemin özellikleri üniform değilse) gösterecektir. Bu durumda, yatak katsayısının doğru tanımlanması temel kesit tesirlerinin hesabı açısından önem arz eder. İzmir ili Karşıyaka Deniz Bostanlısı semtinde bulunan dört katlı konut türü yapıda ortaya çıkan farklı oturma problemi incelenmiştir. Yapının normal kat planı Şekil 4a’da, kirişli radye temel sonlu elemanlar modeli ise Şekil 4b’de verilmektedir. Temel alanı içindeki farklı oturmaların burada daha önceden mevcut iki katlı kagir bir yapının arsanın bir kısmında ön yükleme etkisi oluşturması sonucu (Şekil 4c) ortaya çıktığı düşünülmektedir. Yapı alanındaki farklı oturmalar zemin kat seviyesinde bir çok noktada ölçülmüştür. Bu ölçülen noktalardan oturma değerleri hesap sonuçlarıyla karşılaştırılanlar Şekil 4d’te gösterilmektedir. Şekil 4. Farklı oturma ve dönme gözlenen bir yapının temel alanı özelikleri 30
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
Çizelge 1. Temel zemini geoteknik özelikleri mv (cm2/kg) 0.25‐0.50 0.50‐1.00 Derinlik (m) wn (%) Gs wL wP PI ‐No.4 ‐No.200 USCS N 1.0‐2.0 25 2.64 39 22 7 100 17 SC 1‐17 0.066 0.041 2.0‐3.6 51 2.70 40 23 7 100 64 CL 0 0.153 0.091 3.6‐4.0 32 2.72 NP 100 47 SM 3‐7 0.049 0.030 4.0‐5.0 35 2.75 NP 100 53 ML 5‐10 0.085 0.052 5.0‐6.0 37 2.73 34 27 7 100 64 ML 7‐10 0.085 0.066 6.0‐8.0 28 2.76 100 54 ML 10‐20 0.044 0.035 NP wn : Doğal su içeriği; Gs: Özgül ağırlık; wL: Likit limit; wP: Plastik limit; PI: Plastisite indisi; ‐No.4: No.4 elekten geçen; ‐No.200: No.200 elekten geçen; mv: Hacimsel sıkışabilirlik katsayısı USCS: Birleştirilmiş zemin sınıflandırılması; N: Dinamik penetrasyon direnci; İncelenen binanın bulunduğu İzmir/Bostanlı yöresindeki zeminler tabanda rastlanılan ön yüklemeli karasal orijinli killer üzerinde 20‐25m kalınlığındaki alüvyon birikintileridir. Ana kaya tabakası, su sondajı loglarında ve sismik rezistivite etütlerinde 150 mʹden aşağıda belirtilmektedir. Eski Gediz Nehriʹnin İzmir Körfeziʹne döküldüğü yataklarda kumlu ve siltli kumlu, lagünlerde ise siltli ve killi zemin tabakalarından oluşan yanal ve düşey süreksizliği olan bir birikim söz konusudur. Kumlu zeminlerin granülometrisi kötü derecelenmiş olup yüzeye yakın seviyelerde çok gevşekten gevşeğe değişen sıkılıkta, derinlerde ise orta sıkı durumda bulunmaktadır. İnce daneli zeminler ise düşük ve orta plastisitelidir. Yer yer yüksek plastisiteli kohezyonlu zeminlere rastlanmaktadır. Bunların kıvamı yüzeye yakın tabakalarda çok yumuşaktan başlayarak derinlere inildikçe katıya doğru artmaktadır. Kohezyonlu zeminler genelde normal konsolide, yer yer konsolidasyonlarını tamamlamamış durumdadırlar. Yeraltı su seviyesi 0.50‐1.50 m aralığındadır [2]. Ele alınan yapı alanındaki zemin tabakaları da benzer özelikler arz etmiş, arazi (dinamik penetrasyon) ve laboratuvar (sınıflandırma, konsolidasyon, kesme kutusu) deneyleriyle mühendislik parametreleri belirlenmiştir. Çizelge 1’de zemin profili geoteknik özelikleri verilmektedir. Yukarıdaki çizelgede görüldüğü üzere, temel alanı içinde zemin yüzeyinden 2 metre derinde yaklaşık 2 m kalınlığında oldukça zayıf, yumuşak ve düşük plastisiteli bir kil tabakası mevcuttur. Bu tabakanın sıkışma potansiyeli oldukça yüksektir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Zemin profilinde yer alan diğer tabakaların da üst yapıdan kaynaklanan gerilme artışları altında oturma yapması beklenir. Temel alanı içindeki zemin tabakaları gerek tür gerekse kalınlık açısından sürekli olan, belli başlı yapısal özelikleri önceki satırlarda tanımlanan yapıda kendini daha çok rijit dönme şeklinde ortaya koyan farklı oturma problemi zemin‐yapı etkileşimi bakış açısından analiz edilmiştir. Bu sorunun arsanın bir bölümünün daha önceden mevcut bina tarafından ön yüklenmesi, bu nedenle yapı alanı içindeki zemin tabakaları sıkışma özeliklerinin değişkenlik arz etmesi sonucu geliştiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca bu şekilde bir farklı oturma problemi gözlenmeseydi bile istenmeyen aşırı toplam oturmaların yine de kaçınılmaz olacağı gerçeği ortaya çıkmıştır. Şekil 5. Boyutsuz yatak katsayısının, Knw, temel alanı içinde değişimi Analizlerde incelenen yapının sonlu elemanlar modeli kurulmuştur. Zemin tabakaları kirişli radye temele bağlanan yaylar kullanılarak modellenmiştir. 31
incelemeler
Kullanılan yayların hem kendi aralarında alansal hem de temel ile etkileşimleri dikkate alınmış, Şekil 5’de sunulan dağılım elde edilmiştir [10]. Görüldüğü üzere yay rijitlikleri temel kenarlarına doğru artmaktadır. Şekil 5 içinde verilen denklemlerde r, radye plağının karakteristik uzunluğudur. H parametresi zemin tabaka kalınlığı, Es ise zemin elastisite modülüdür. D plak elemanın eğilme rijitliğidir. Ayrıca Ep beton elastisite modülü, h plak kalınlığı, νp ise beton Poisson oranıdır. Yapı temelinin hesaplanan farklı oturma değerlerinin Şekil 4d’de gösterilen noktalardaki ölçülen değerler ile karşılaştırılması Çizelge 2 ve Şekil 6’da sunulmaktadır. Çizelge 2. X‐ekseni boyunca hesap edilen ve ölçülen farklı oturma değerleri C-C aksı (m)
1.2
5.8
9.63
11.13
16.08
18.68
5
Düşey deplasman (cm)
0
-5
-10
-15
-20
-25
Gerçek yapı
20.38 -30
-35
Geliştirilmiş Winkler
k=2000 kN/m³
Şekil 6. C‐C aksı boyunca hesaplanan ve ölçülen oturma değerleri
Çizelge 2 ve Şekil 6’da görüldüğü üzere incelenen yapının zemin kat seviyesinde ölçülen farklı oturma değerleri, zemin‐yapı etkileşimini dikkate alan Eşdeğer Winkler Yöntemi [11] kullanılarak oldukça başarıyla tahmin edilebilmektedir. Hesaplar sırasında elastisite modülünün zamanla pekleşmesi de dikkate alınmıştır [12]. Ayrıca, Şeki 6’da sabit 32
yatak katsayısı (200 t/m3) kullanılarak bulunan oturma değerleri verilmektedir. Yatak katsayısı için seçilen 200 t/m3 (2000 kN/m3) değerinin bu tür zeminlerin genel karakterini yansıttığı söylenebilir. Şekilden fark edileceği üzere bu tür sabit bir değer kullanılarak yapılan hesaplarda, oturmanın ertebesi yakalanamadığı gibi farklı oturma eğilimi de tamamen gözden kaçmaktadır. Zemin ‐ yapı İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
etkileşiminin üst yapı davranışına olan etkisine bakılacak olursa sonuç daha dikkat çekicidir. Yapının rijit temel yerine elastik zemine oturan temel yaklaşımı ile çözülmesi durumunda zemin kat seviyesinde perde‐kolon yük paylaşım oranları oldukça değişmektedir. Çizelge 3’de görüleceği üzere elastik zemine oturan temel modelinde gerek yatak katsayısının değişken alındığı gerekse sabit kabul edildiği hesaplarda toplam moment azalmaktadır. Bu beklenen bir yapı davranışıdır. Zemin‐yapı etkileşimi nedeniyle yapının doğal periyodu büyümekte ve deprem yüklerinin azalmasına yol açmaktadır. Bir başka deyişle literatürde sıkça belirtildiği gibi yapı‐zemin etkileşimi yapı lehine çalışmaktadır. Dolayısıyla yönetmeliğin de öngördüğü şekilde rijit temel‐zemin modeli bu açıdan güvenli tarafta kalmaktadır. Ancak kolon‐perde yük paylaşımı söz konusu olduğunda dağılım oranı rijit modele göre adeta tersine dönmektedir. Bunun nedeni perdelerin elastik yaylara oturması durumunda dönme serbestlik derecesine sahip olmaları, temelin deformasyonu sırasında kolonlara yük aktarmalarıdır. Yapısal tasarım yük dağılımındaki bu değişimi dikkate almadığı takdirde zemin‐yapı etkileşimi yapı aleyhine sonuçlanacaktır. Bu konu daha ayrıntılı araştırılmaya muhtaç gözükmektedir. Kolon Perde Y Kolon Perde Toplam Moment Moment doğrultusu Momenti Momenti Moment Oranı Oranı Rijit yapı‐
zemin bağlantısı kdeğişken (önerilen yöntem) ksabit=2000 kN/m3 2454.2 8558.7 11012.5 0.22 0.78 3155.5 2848.3 6004.6 0.53 0.47 2595.1 2625.1 5221.2 0.50 0.50 Çizelge 3. Y‐yönü deprem yüklemesi için kolon‐perde eğilme momenti dağılımı [kN.m] Sonuçlar ve Öneriler Tasarımda esas unsur deformasyonların doğru ve gerçekçi bir şekilde hesabıdır. Yapıda temelden kaynaklanan kesit tesirlerini ortaya çıkaran farklı oturmalar ve bunlara bağlı deformasyonlardır. Temel tasarımında hedef farklı oturmaları en aza indirmek olmalıdır. Bunun için izlenecek yol bellidir. Mühendis bilinen yöntemleri kullanarak geoteknik İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
tasarımı yapmalı, toplam ve farklı oturmaları en aza indirecek şekilde güvenilir temel taban basıncını hesaplamalıdır. Yapısal tasarımda ise zemin‐yapı etkileşimini mevcut yöntemlerden en sadesi olarak duran elastik zemine oturan kirişler yöntemi yoluyla dikkate almak şu an için en mantıklı yaklaşım olarak durmaktadır. Ancak bu yaklaşımın başarısı tamamen atanan yatak katsayısına bağlıdır. Bu parametre bir zemin sabiti değildir. Mühendislik pratiğimizde temel‐zemin‐yapı üçlüsünü birlikte ele almanın zamanı artık gelmiştir. Günlük proje uygulamalarında bu tür bir yaklaşım bütün mühendislerden beklenemeyeceğine göre, problemin, tasarımda kullanılan yazılımların bu açıdan daha yeterli hale getirilmesi ve yönetmeliğe hükümler konularak çözüme kavuşturulmasında yarar vardır. Geoteknik temel mühendisliği inşaat mühendisinin kaybedilmiş malıdır. Zemin ile yapının evlendirilmesi sonucu önümüze gerek kalite gerekse ekonomik açıdan yeni ufuklar açılacaktır. Bu konu, çağımızın gerektirdiği dikkat, özen ve kaliteli yaklaşımı bizden beklemektedir. Kaynaklar [1] Köseoğlu, S., “Temeller Statiği ve Konstrüksiyonu”, Cilt 2, Matbaa Teknisyenleri Basımevi, 3. Basım, İstanbul, 1987 [2] Kayalar, A. Ş., “Eski Gediz Deltası ve Melez Çayı Kıyı Sedimanlarının Oturma Özellikleri ve bu Sedimanların Üzerindeki Yapılarda Görülen Oturma Problemleri”, Bildiriler Kitabı, İnşaat Mühendisliğinde Zemin‐İzmir’in Piza Kuleleri, İnşaat Mühendisleri Odası, İzmir, 1991 [3] Tomlinson, M.J., “Foundation Design and Construction” Longman Scientific & Technical, New York, 1995, 199‐204 [4] Davis, E. H. ve Poulos, B. E., “The Use of Elastic Theory for Conditions”, Settlement Prediction under Three‐Dimensional Geotéchnique, Institution of Civil Engineers, 18, 67‐91 [5] Vallabhan, C. V. G., Daloğlu, A. T., “Consistent FEM‐
Vlasov Model for Plates on Layered Soil”, Journal of Structural Engineering, ASCE, 125, 1, 108‐113, 1999 [6] Daloğlu, A. T., Vallabhan, C. V. G., “Values of k for Slab on Winkler Foundation”, Journal of Geotechnical and Geoenvironmental Engineering, ASCE, 126, 5, 463‐473, 2000 [7] Davis, R. O. ve Selvadurai, A. P. S., “Elasticity and Geomechanics”, Cambridge Univesity Press, New York, 1996 [8] Hooper, J. A., “Raft Analysis and Design‐Some Practical Examples”, The Structural Engineering, 62A, 8, 234‐244, 1984 [9] Terzaghi, K., “Theoretical Soil Mechanics”, John Wiley, New York, 1966 [10] Mısır, İ. S. , Özden, G., Kahraman, S., “Temel‐Zemin Yaylarının Alansal Etkileşimi ve Yapı Davranışına Etkisi”, 2005 Kocaeli Deprem Sempozyumu [11] Mısır, İ. S. , Özden, G., Kahraman, S., “Yatak Katsayısında Belirleyici Unsurlar”, Teknik Dergi, Ağustos 2004, Yayına Sunuldu, Hakem İncelemesinde [12] Schanz, T., Vermeer, P. A., “Pre‐failure Deformation Behaviour of Geomaterials”, Geotechnique, Institution of Civil Engineers, 48, 383‐387, 19 33
incelemeler
YAPILARDA VE RAYLI SİSTEMLERDE ELASTİKİYET VE TİTREŞİM KONTROLÜ Ilgaz CANDEMİR İnşaat Yüksek Mühendisi İZMİR METRO A.Ş.Yapılar Şefi [email protected] “Yapı – zemin ilişkisini” projelendirme esnasında çözüp bunu şantiyelerimizde bina etmek biz inşaat mühendislerinin asli görevleri arasındadır. Nasıl bir yapı tasarlarsanız tasarlayın eğer bir bilim kurgu filminde değilseniz yapıyı bir temele oturtmak için zemin ile ilişkilendirmek gereklidir. Fakat her zemin stabil değildir, bunun içindir ki birçok projede farklı temel çözümleri, buna bağlı vibrasyon önleyici sistemler, elastikiyet sağlayan ara materyaller kullanılmaktadır. Günümüz inşaat teknolojisinde de mikroyapısal özellikleri bulunan poliüretan elostomerler Avrupa’da 1970’li yıllardan bu yana gelişim gösteren bir yapı malzemesidir. Bu makalede bu malzemenin yapıda ve raylı sistemlerdeki kullanım alanları ve yapıya olan katkılarından bahsedilecektir. Konuyu yapım esaslarına göre ele alırsak, herhangi bir yapı yapılırken titreşim yapan kaynakların yalıtılması ve vibrasyona maruz kalan elemanların yalıtılması gereklidir. Bu işlem örneğin bir su motoru, soğutma grubu, temelde rezonansa neden olabilecek makine grubuna uygulanabilinir. Dikkate alınması gereken konu bu işlemlerin inşaa aşamasında yapılmasının maliyetlere olan faydalı etkisi olacaktır. Fizik ve dizayn açısından poliüretan elostomer malzemeler, 1.Karateristik özellikler: Açık kapalı binlerce hücresi olan poliüertan elostomerler farlık prensiplerle farklı frekanslarda (20 Hz‐40 Hz) çalışan ürünleri her türlü deplasmanına karşı gelecek formdadır. Hacimsel değişiklik imkanı, suya ve kimyasallara karşı dayanım sergilemesi 34
ve birlikte çalışma kabiliyeti montaj hızı ve kolaylığı bu malzemeyi öne çıkarır. 2. Statik yüklemeler: Temel altına serilen veya yay yanan uygulanan farklı kalınlıktaki (5mm~ 50mm) ve farklı renk seçeneklerindeki (renkli elostomerler farklı yüklemeleri ayırt etmek için kullanılmaktadır, örneğin turuncu 0.5 t/m2 ise açık kahverengi 3 t/m2’yi simgelemekte ve yoğunluğu buna göre ayarlanmaktadır) elostomerlerin 0.5 ton ile 1500 ton arasındaki yüklemelerde kullanılma yelpazeleri vardır. Milimetre bazındaki deplasman takibi ve malzeme çökme değerleri gibi teknik ölçümlemeler laboratuar ortamlarında test edilmektedir. 3. Uzun dönem davranışları: Almanya, Avusturya, Belçika ve Hollanda’da yaygın kullanılan bu tip ürünler vardır. Örnek üzerinden 760 milyon ton yük geçen, su içinde ve balast altındaki bu tip bir elostomerden (balast altı hasır) 300 mm * 300 mm bir numune kesip görevini yerine getirip getirmediğine bakılmış ve Münih Teknik Üniversitesi tarafından aynı zor şartlar altında dahi 30 yıl daha görevini yerine getireceği raporu alınmıştır. Mimari uygulama esasları dış etkenlerden binayı veya yapıyı titreşim ve vibrasyonun zararlı etkilerinden izole etmek için bohçalama(full surface), bant tekniği (stripes) ve noktasal konumlandırma (point bearings) olarak üçe ayrılır. Almanya’nın Berlin kenti Postdamer Platz meydanında son 10 yıldır açık şantiye hali devam etmekte karşılında yeni kuleler birer birer Berlin semalarında yerlerini almaktadırlar. Fakat aynı
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
zamanda havadan kuşbakısı meydana bakıldığında bu bölgeden birden fazla hat ile DB’nin (Alman devlet demiryolları) ve Berlin metrosununda geçmekte olduğunu görmekteyiz. Gökdelen yüklenicilerinden birisinin DB’ye “Hatlarınızdaki tren hareketleri temellerimizde sarsıntı ve titreşime neden oluyor önlem alın” uyarısına DB’nin yanıtı kesin ve net olmuştur, “Önce biz geldik önlem alınacaksa sorun size aittir!!” Bunun üzerine Beisheim Center (2002) temeli tamamen farklı renkte ve kalınlıkta poliüretan elostomerlerle kaplanmış, binanın farklı ağırlık merkezleri olmasına rağmen kütlenin çökme miktarı heryerde aynı deplasmanda kalmış, titreşim ve vibrasyon minimize edilmiştir. Yine Köln’deki bir Casino inşaatının temellerinde hemen yandan geçen karayolu tünelindeki hareketlilik ve ses dolayısıyla temel bu tip malzemeyle yataklanmıştır. Örnekleri artırmak mümkündür. Salzburg (Avusturya)’da bina üzerindeki helikopter iniş pisti, Tokyo (Japonya)’daki golf sopaları üreten bir fabrikadaki yüksek darbeli makinelerin taban izolasyonları ilginç uygulamalardır. Şekil 1: Raylı sistem elostomerlerinin kullanılma alanları Ray üstyapında elastikiyet neden gereklidir? Sorusunun cevabı daha az bakım veya bakım istemeyen raylar, azalan bakım maliyetleri,artan konforlu ve düzgün tren işletimi, azalan ses ve titreşim, gelişmiş hayat standardı gösterilebilir. Aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere sanıldığının aksine poliüretan malzemeler kauçuk sönümlendiricilere göre daha verimli çalışmaktadır yani deplasmana karşı elastikiyet gösterir. Raylı sistemler için poliüretan elostomer uygulamaları ise çok daha yaygın olarak Avrupa ve K. Amerika’da vibrasyon ve titreşim problemlerini en aza indirgemek amacıyla başarıyla uygulanmaktadır. Henüz ülkemizde bu tip malzemeler raylı sistemlerin teknik şartnamelerinde görülmemesine karşılık yakın zamanda “İzmir Metrosunda” kısıtlı bir bölgede test çalışmaları başlayacaktır. Elostomerin kullanılma alanları: ¾ Selet altı ve ray altı pedi ¾ Travers altı ped Şekil 2:Kauçuk ve Poliüretan malzemelerin karşılaştırmalı tipik yük taşıma eğrisi sanıldığının aksine poliüretan malzeme kauçuktan çok daha fazla esneklik ve deplasman gösterebilir. ¾ Balast hasırı (ballast mat) ¾ Kütle‐yay sistemi ¾ Gömülü uygulamaları) ray systemi (oluklu Yukarıdaki gruplar rezonans yetilerine göre küçükten sınıflandırılmışlardır. ray Erişilebilinir tabi frekanslar açısından; karşılama büyüğe Selet altı pedi f0 ≥ 30 Hz Travers pedi f0 ≥ 25 Hz İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
35
incelemeler
Balast hasırı f0 ≥ 15 Hz Kütle yay sistemi f0 ≥ 6 Hz Bahsedilen tabi frekanslar, tip, üstyapı ve çevreye bağlı olan değerlerdir. Esnek selet ve rayaltı pedleri; Uygulama alanları, • doğrudan tespitli raylarda gerekli ray esnekliğini sağlar. • balast kompresyonunu ve travers yükünü azaltır. • rayın üstyapısıyla boji takımı arasındaki etkileşimi azaltır. •
köprülerden ikincil ses yayılmasını azaltır. •
yapısal nedenlere bağlı sesleri azaltır. •
titreşime duyarlı bina ve yapıları korur. Yapı ve fonksiyon, •
müşteri isteğine uygun sertlik derecesi • her adaptasyon türlü geometri ve elastikliğe • ~ 1.1’den 3.5’e kadar mükemmel Cdyn/Cstat oranları (materyal, frekans, genişlik, ön yükleme ve ısıya bağlı olarak) • farklı materyal yoğunluklarında sertlik derecesi değişimi Şekil 4: stiff –sıkı,sert ped malzeme / resilient‐ esnek ped malzeme karşılaştırması.Hafif raylı bir aracın bir köprüden geçerken ki frekans‐gürültü düzeyi 1/3 oktav bant aralığında saptanmıştır.Çok net olarak görülmektedir ki elostomer kullanılmış rayaltı pedleri sesi 8‐12 dB indirgemekte yolcu konforunu artırmaktadır. Uygulama yapılan kentler arasında New York 57.cadde, Londra Jübilee Hattı uzatması, Atina Metrosu sayılabilinir. Travers altı sönümleyicilerde; mikro boşluklu yapıda olup dalgalı yüzeyi traverse sert hasır kısmı(koruyucu taban) balasta gelecek şekilde travers altlarına konur.Vibrasyon sönümleme kabiliyeti ray altı veya selet elostomerlere göre daha fazladır. Şekil 3:Yukarıda betona fikseli tünel hattında poliüretan selet uygulaması görülmektedir. 36
Şekil 5: Travers altına gelen ağ adreansı artırırken koruyucu tabandaki sert keçe sivri formdaki gelişigüzel travers altında bulunan balastın polielostomere zarar vermesini önler. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
Şekil 7: Ondülasyon dalga derinliği‐MGT, travers altı ped analizi,2001/Avusturya Şekil 6: A kesitinde alttaki travers altı elastik pedin traversten 5‐15 mm daha içerde olduğununu görüyoruz. Sebebi buraj esnasında ,çelik çapaların malzemeye zarar vermesini önlemek içindir, çok akıllıca bir dizayndır. Çalışma alanında ilave bir işlem gerektirmez Travers fabrikasında montaj yapılarak Elastik travers pedinin faydaları: ¾ Süratli bir değiştirme (kısa molalar) ¾ Makineyle döşeme ¾ Zemin şartlarından bağımsız ¾ Basit ray bağlantısı Buraj aralıklarının uzaması ¾ Bakım maliyetlerinde azalma ¾ Daha az bakım aralıkları ¾ Daha az balast bozulması ¾ Daha çok hizmet ömrü Innsbruck Üniversitesi tarafından 2001’de test hattında yapılan araştırmada 230’luk keskin sayılabilecek bir kurpta 37 ay içinde travers pedi olmayan hattın %70 daha fazla ondülasyona maruz kaldığı tespit edilmiştir. Elastik pedi olan hatta 3 yıllık süre içinde 25 MGT yük geçmiş ve 0.1 mm’lik dalga derinliği oluşmuştur. Aynı şartlar altında pedsiz kısımdaki ortalama dalga derinliği 0.17mm’dir. Uzun vadede aradaki farkın dahada artacağı şüphesizdir. Pedsiz hatta daha fazla ya daha sık periyotta önleyici taşlama veya uzun periyotta ondülasyon taşlaması yapılması gerekecektir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
*Buraj aralıklarının uzaması x% Æ hizmet ömrünün uzaması x/3 den to x/4 %’e Sonuç olarak travers altı elastomer kullanımı bize; 1.Daha az buraj 2.Daha az taşlama 3.Daha uzun ray ömrü 4.Daha fazla konfor getirdiği açıktır. Balast Hasırı –dünya uygulamaları: Travers hasırının bir sonraki sınıfı balast hasırlarıdır. 37
incelemeler
Toprak altına ve beton tabana yerleşme kolaylıkları vardır. Balast hasırları birbirlerinin üzerine değil uç uca sıcak montajla birleşirler. • Şimdiye kadar, tüm süratlerde, dingil yüklerinde, coğrafi şartlarda, tünellerde, köprülerde, viyadüklerde, istasyonlarda 3.000.000.000 m²’den fazla balast hasırı döşendi. olmayıp proje ve dingil basıncı gibi kriterlere göre değişmektedir. Almanya, Köln Rhein/Main yüksek sürat hattı Atina metrosu, Sao Paulo metrosu (Brezilya), Kringentunnel Gothenburg, (İsveç), Braga (Portekiz)’da kullanımda olan örnekleri vardır. Çok büyük miktarlarda titreşim kaybı yaratırlar. • Ürünlerin kalitesi bağımsız test enstitülerince onaylandı (Technical University of Munich, Müller BBM GmbH, Construction Technology Laboratories in Chicago, EMPA Zurich, etc.). • Pek çok demiryolu şirketince onaylandı (Deutsche Bundesbahn AG (Q1 ‐ Status), SNCF, GIF, ÖBB, SBB, SJ, Japan Railways, British Rail System v.s). Şekil 9 : Kalın bir şekilde betona fikseli hat altına yerleştirilmiş poliüretan elostomer Şekil 8 :Titreşim ve frekans sebebiyle tren hattında balast hasırı uygulaması Hızlı tren hattının geçtiği yerden 1999 ‘da alınan numunenin suyun içinde görevini hala yerine getirdiğini ve frekans kaybında 10‐12 Hz, gürültü düzeyinde ise 15 Dba yakın sonuçlar alındığı gözlenmiştir. “Oluklu ray” sistemlerinde ise yine rayın taban ve 2 yanı malzemeyle bir nevi paketlenir, dolayısıyla ses ve titreşim yayını yapan 3 bölge izole edilmiş olur. Aşağıdaki şekilde sistemin nasıl çalıştığı anlatılmaya çalışılmıştır. Aşağıdaki şekilde oluklu rayda giden bir tramwayın yakındaki mesken grubuna nasıl bir etki yaptığı şematize edilmiştir. Eğer bina L>20 m ise izolasyona gerek yoktur. Fakat 10‐20 arasında ise + 10 Dba, 10 m’den yakın ise + 20 Dba ortam gürültüsüne ek olarak sese maruz kalır. Bunun dışında bina temeli de vibrasyona maruz kalır. z
Balast hasırı, 760 milyon tondan daha fazla bir işletim yükü altında 18 yıldan daha fazla bir süredir olağanüstü iyi hizmet vermektedir. z
1983 yılında yapısal kaynaklı sesi azaltmak üzere döşenen hasır hala hizmet vermektedir. z
Şu bir gerçek ki, örnek değiştirilirken bulduğumuz gibi, su altında kaldığında bile suyun balast hasırı üzerinde bir etkisi olmamıştır. “Kütle yay sistemleri “raylı sistemlerde hat boyunca yani taban örtüsü şeklinde yataklama vazifesi gören ortalama 30 mm kalınlığında poliüretan elostomerlerdir. Ortalama 3500 kg/m yük taşıma kapasiteleri vardır. Fakat bu standart 38
Şekil 10 :Tramway sisteminin diğer yapılara etkisi (Bordoeux, Fransa / Milano, İtalya) İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
incelemeler
Sistemin avantaj ve karakteristikleri: Elastik dolgu maddesi gerektirmez. Izgara sayesinde, yatak elemanları ve çevreleri arasında mükemmel bağlantılı yapısı sağlanmıştır. Bağlantı çubukları gerekmez. Dikey deformasyon dönüştürülmüştür. dikey güce Kapalı hücre kullanıldığından sistem su geçirmezdir. Yapıdan raylı sistemlere kadar bugun hemen heryerde kullanılan poliüretan sönümleyiciler Üstyapıda elastikiyetin ne kadar gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Farklı zeminler için farklı frekanslar vardır. Çalışacağımız zeminleri iyi analiz edip titreşim ve gürültü endişesi olan bölgeleri izole etmek biz mühendislerin görevidir. Almanya’da şuan bir insanın dayanabileceği gürültü düzeyine paralel dayanabileceği vibrasyon (Kb) ile ilgili standartlar için çalışmalar olduğunu da belirtmekte fayda vardır. Özellikle kentlerdeki ana arterlere yakın tarihi eser niteliğindeki yapıların vibrasyondan arındırılması, eski omurgalarına bir de raylı sistemin zararlı yan etkilerinin aktarılmaması şarttır. Bu bakımdan İstanbul başta olmak üzere tüm kentlerimizde raylı sistemlerin bu gözle değerlendirmek yerinde olacaktır. Titreşimsiz ve vibrasyonsuz günler dilerim. Kaynaklar: 1.
Sjöstrom, Anders, semineri, Ankara , 2005 Şekil 11: Ri60 sınıfı rayda titreşim engellenmesi Getzner GmbH 2.
Carels,Patrick, CDM Vibration Isolation Systems, CDM Railway Systems, 2005 DUYURU Şekil 12: Titreşim kaynağı skec çalışması Usta ve kalfaların “Meslek İçi Kursları” devam etmektedir.
Her 20 kişilik gruplar için “Ustalık ve Kalfalık Kursu” açılmaktadır. *** Müracaat: İMO İzmir Şubesi 0232 462 5655’ten Vedat YORULMAZEL Şekil 13: Ri60 rayının etrafındaki poliüretan elastomer uygulaması İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
39
beton köşesi
DENİZ SUYUNUN BETON KARMA SUYU OLARAK KULLANILABİLİRLİĞİ İrfan KADİROĞLU İnşaat Mühendisi Ö Z E T yerleştirilmesini ve sıkıştırılabilmesini yani kısaca “işlenebilme”yi sağlamak; ikincisi ise çimento taneleri ile birleşerek hidratasyonu sağlamaktır. Bu çalışmada beton karışım suyu olarak deniz suyunun kullanılmasının betonun bazı özelliklerine etkisi ve sadece basınç dayanımları gözönüne alındığında “kullanılabilirliği” karşılaştırmalı deneyler yapılarak araştırılmıştır. Bunun için Ege Denizi’nin suyu kullanılmış, İzmir Körfezi’nin Konak ve Üçkuyular bölgesinden iki ayrı ve ayrıca Çeşme sahilinden bir örnek olmak üzere toplam üç ayrı örnek alınmıştır. Beton karışım suyu olarak kullanılabilirliği kesin olan şehir şebeke suyundan hazırlanan beton, şahit beton kabul edilerek, deniz sularından da aynı şartlarda betonlar üretilmiştir. Taze betonlar üzerine kıvam ve priz süreleri tayini deneyleri uygulanmış; 15x15x15 cm. küp kalıplarda numuneler alınıp aynı şartlarda küre tabi tutularak 7, 28 ve 90 günlük basınç dayanımları tespit edilmiştir. Sonuç olarak deniz suyunun şehir şebeke suyuna göre, betonda priz sürelerini hızlandırdığı ve kıvamı düşürdüğü tespit edilmiştir. Şehir şebeke suyu ile yapılan şahit beton kıvamını yakalayabilmek için daha fazla miktarda deniz suyu kullanımının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Sertleşmiş betonda ise deniz suyu ile yapılan betonların, 28 günlük basınç dayanımları, şehir şebeke suyu ile yapılan betona göre %5 ile %9 arasında düşük çıkmıştır. Ancak 90 günlük basınç dayanımlarına bakıldığında deniz suyu ile yapılan betonların şahit betonu yakaladığı görülmektedir. Sonuç olarak basınç dayanımları göz önüne alındığında deniz suyunun beton karma suyu olarak kullanılabileceği kanaatine varılmıştır. I. GİRİŞ Beton karma suyu, çimento ve agrega ile birlikte betonu oluşturan temel malzemelerden birisidir. Karma suyunun iki önemli görevi vardır; birincisi çimento ve beton agrega tanelerinin yüzeylerini ıslatarak, bu malzemelerin kolayca karıştırılabilmesini, taze betonun kalıbına 40
Beton yapımında kullanılacak olan su nasıl olmalıdır? Bu soruya yanıt olarak birçok kaynakta, içilebilir derecede temiz olan suyun en uygun olduğu karşılığını bulabilmekteyiz. Yine bazı kaynaklarda, beton karışımında kullanılacak olan suyun temiz, içerisinde betona zarar verecek derecede kil, silt, organik madde, asit, sülfat, klorür, yağ, endüstriyel atıkları v.b yabancı maddeleri bulundurmaması şartları belirtilmektedir. Beton karma suyunda bulunan yabancı maddelerin miktarının çimento hamurunun katılaşma süresi ve bağlayıcılık özelliğini etkileyebileceği söylenebilir. Bu durum oluşacak betonun da dayanımını etkiler. Örneğin su içerisinde fazla miktarda kil veya yağ bulunması durumunda çimento hamuru ile agregalar arasındaki aderans zayıflar ve bu dayanımı olumsuz yönde etkiler, yine su içerisinde fazla miktarda sülfat bulunması ileride hacim değişikliklerine yol açabilir ve bu betonun “dürabilite”sini olumsuz yönde etkiler. Beton karışım suyu içerisinde bulunan bazı tuzların miktarları fazla olursa beton yüzeyinde çiçeklenmeler veya lekeler görülebilir. Çiçeklenme aşırı olursa betonun su geçirgenliği ve dayanımı olumsuz yönde etkilenebilir. Acaba deniz suyunu beton karma suyu olarak kullanabilir miyiz? Bu konuda bir çok araştırma yapılmıştır. Bir kısım araştırmacılar deniz suyunun hiçbir zararlı etkisi olmadığı, diğer bir kısım ise dayanımlar dahil betonun bir çok özelliklerine zararlı etkisi olduğunu savunmaktadırlar. Yeryüzünün yaklaşık olarak %78 gibi büyük bir kısmı denizlerle kaplıdır. Değişik denizlerin sularında bulunan iyonlar ve tuzlar farklı değerler taşımaktadır. Akdeniz suyunun başlıca iyonları ve tuzları tablo‐1’de verilmektedir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
beton köşesi
İYONLAR (mgr/lt) TUZLAR (mgr/lt) Na 11560 NaCl 30000 K 420 MgCl2 4800 Mg 1780 MgSO4 2300 Ca 470 CaSO4 1600 Cl 21380 CaCl2 ‐‐‐ Br 70 SO4 3060 Yapılan deneylerde 340 Kg/m3 çimento dozajlı betonlar üretilmiştir. Kullanılan çimento PKÇA 32,5 olup özellikleri tablo2ʹde verilmiştir. Betonlarda kullanılan agregalar, 0‐7 mm. doğal kum, 0‐5 mm kırmataş tozu, 5‐15 mm Kırmataş ve 15‐25 mm kırmataş olup özellikleri tablo 3ʹte verilmiştir. KİMYASAL ÖZELLİKLER SiO2 (çözünen) % 12,14 Tablo‐1 : Akdeniz suyunda bulunan başlıca iyonlar ve tuzlar Özgül Ağırlık (gr/cm3) Ç.Kalıntı % 13,62 Tablo‐1’de görüldüğü gibi deniz suyunda bulunan toplam tuz miktarının %78’ini NaCl, yaklaşık %12’si MgCl, %6’sı MgSO4 ve %4’ü nüde CaSO4 oluşturmaktadır. Literatürlerde böyle suyun beton için erken yaşta yüksek dayanıma, ileri yaşlarda ise düşük dayanıma sebep olacağı belirtilmiştir. Araştırmalardan ve betonla ilgili kitaplardan elde edilen bilgiye göre “deniz suyu betonda karma suyu olarak kullanıldığında betoN basınç dayanımını %8‐5 arasında azalttığı” işaret edilmektedir. CaO % 55,02 Blaine (cm2/gr) İNCE‐
LİK 90 μ üzeri (%) 2,94 3801 3,0 Al2O3 % 5,75 200 μ üzeri (%) 0,2 Fe2O3 % 2,98 Başlangıcı 2 saat 05 dk.
PRİZ Yine araştırmalardan ve kaynaklardan edinilen bilgilere göre deniz suyunun bir başka zararlı etkisi de betanarmede donatı korozyonuna sebep olması veya hızlandırmasıdır. MgO % 1,07 Sonu SO3 % 2,53 Birim Ağırlığı (gr/dm3) Na2O % 0,09 TS500 beton karma suyu olarak deniz suyunun donatı korozyonuna sebep olabileceğini dikkat çekmekte fakat aynı zamanda “gerektiğinde karma suyu olarak kullanılabileceği”ni belirtmektedir. Konuyla ilgili yapılan bu çalışmada da Ege Denizi suları ve şahit olması bakımından İzmir şehir şebeke suyu kullanılarak 15 cm çökme değerli betonlar üretilmiş, taze ve sertleşmiş betonlar üzerinde bazı deneyler yapılarak söz konusu suların beton özelliklerine olan etkileri araştırılmıştır. FİZİKSEL ÖZELLİKLER 3 saat 15 dk.
1022 Hacim Genleşmesi (mm) 3 K2O % 1,08 BASINÇ DAYANIMLARI (N/mm2) CI‐ % 0,0185
2 Günlük 14,9 Kızdırma Kaybı % 3,13 7 Günlük 27,6 Serbest Kireç % 0,99 28 Günlük 34,9 II. DENEYSEL ÇALIŞMALAR Bu çalışmada deniz suyunun kıvam ve işlenebilirliğe, priz sürelerine ve 7, 28 ve 90 günlük basınç dayanımlarına olan etkisi, içme suyu ile yapılan beton mukayese kabul edilerek araştırılmıştır. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Tablo‐2 : Kullanılan çimentonun özellikleri Tablo‐2’de özellikleri verilen çimento ile tablo‐3’te özellikleri verilen agregalar kullanılarak bir beton karışım dizaynı hazırlanmıştır. Daha sonra her karışımda
41
beton köşesi
kullanılarak 4 ayrı beton karışımı hazırlanmıştır. Şahit olarak kullanılan şehir şebeke suyu ile deniz sularının özellikleri Tablo‐4’te verilmiştir. agrega ve çimento miktarı sabit kalmak şartıyla, İzmir şehir şebeke suyu, Konak deniz suyu, Üçkuyular deniz suyu ve Çeşme deniz suyu ELEKTEN GEÇEN MALZEME %’ LERİ
ELEK AÇIKLIĞI (mm)
32
KUM KIRMATAŞ TOZU 5‐15 mm KIRMATAŞ 15‐25 mm KIRMATAŞ 16
8
4
2
1
0,50
0,25
D.Y.K
ÖZGÜL
AĞIRLIK
(gr/cm3)
SU EMME
ORANI (%)
200 NOLU ELEKTEN
GEÇEN İNCE MALZ
ORANI
(%)
NaOH DENEYİ İLE
ORGANİK KÖKENLİ
MADDE TAYİNİ
100 100 100 91 67 37 17 6 2.60 0.85 2.1 TEMİZ 100 100 100 95 66 46 33 15 2.69 0.95 4.5 TEMİZ 100 100 44 0 0 0 0 0 2.70 0.10 ‐ ‐ 100 0 0 0 0 0 0 2.70 0.15 ‐ ‐ 25 Tablo‐3 : Kullanılan Agregaların Özellikleri Şehir Şebeke Suyu Konak Deniz Suyu Üçkuyular Deniz Suyu Çeşme Deniz Suyu 7,5 54 925 10 6,3 295 44240 75 6,5 268 41100 69 6,2 255 39110 66 pH Sülfat (mg/lt) Çözünmüş Tuz (mg/lt) Askıdaki Katı Madde (mg/lt) Tablo‐4 : Kullanılan Karma Sularının özellikleri 15x15x15 cm küp kalıplara numuneler alınmıştır. Bir sonraki gün kalıplardan sökülen numuneler basınç dayanım deneyi gününe kadar 23±1 ºC su içinde küre tabi tutulmuşlardır. Daha sonra numunelerin 7, 28 ve 90 günlük basınç dayanım değerleri tespit edilmiştir. Taze ve Sertleşmiş beton deney sonuçları tablo 5ʹte verilmiştir. Karışımlarda 15 cm çökme değeri hedeflenmiş ve su miktarı bu değeri sağlayacak şekilde ayarlanmıştır. Karışım miktarları Tablo‐
4ʹde verilmiştir. Bu miktarlara göre laboratuvar tipi betoniyerde ayrı ayrı betonlar üretilmiştir. Üretilen betonların herbirine kıvam deneyi ve priz süreleri tayini deneyleri uygulanmış ve beton basınç dayanım tayini deneyi için Gerçek Bileşimler (kg/m3) Çimento Su (kg/m³) (lt/m³) Çimento Şehir Şebeke Suyu Konak Deniz Suyu Üçkuyular Deniz Suyu Çeşme Deniz Suyu Su Ku
m K.Taş 0‐5 mm K.Taş 5‐15 mm K.Taş
15‐25 mm Çökme (Slump) (cm) Priz Başlangıcı Priz Sonu 7 Günlük Basınç Dayanı‐
mı (kg/cm2) 28 Günlük Basınç Dayanımı (kg/cm2) 90 Günlük Basınç Dayanımı (kg/cm2) 340 228 342 229 253 629 403 456 0,67 14 3 saat 4 saat 30 dak. 45 dak 229 270 335 340 245 338 244 250 622 399 451 0,72 15 2 saat 4 saat 30 dak. 211 256 330 340 239 338 238 250 622 399 451 0,70 15 2 saat 4 saat 45 dak. 15 dak. 191 245 317 340 238 338 238 251 623 399 452 0,70 15 2 saat 4 saat 30 dak. 207 256 330 Tablo‐5 :Beton Karışım Miktarları ile taze ve Sertleşmiş beton üzerinde yapılan deney sonuçları III. DENEY SONUÇLARININ İRDELENMESİ 1. ÇÖKME (SLUMP) : Betonların hepsinde hedeflenen 15 cm çökme değeri yakalanmıştır. Tablo‐4’te görüldüğü gibi istenen kıvam, şehir şebeke suyu ile S/Ç=0,67 42
oranında yakalanırken; deniz sularıyla S/Ç=0,70 – 0,72 oranlarında yakalanmıştır. Bu durum deniz sularının şahit su ile aynı miktarda kullanıldığında kıvam ve işlenebilirliği azaltıcı yönde etkisi İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
beton köşesi
olduğunu göstermektedir veya başka bir deyişle; aynı kıvamı yakalamak için şehir şebeke suyuna göre yaklaşık %4‐7 fazlası oranında deniz suyu kullanmak gerekmektedir. 2. Hedeflenen taze beton kıvamını yakalamak için deniz suyunun kullanılması durumunda şehir şebeke suyuna göre biraz daha fazla miktarın gerekliliği ortaya çıkmıştır. 3. Deniz sularının, kullanılabilirliği kesin olan şehir şebeke suyuna kıyasla 28 günlük basınç Tablo‐4’te priz süreleri incelendiğinde deniz dayanımlarını %5‐9 arası oranlarında düşürdüğü sularının prizi hızlandırıcı yönde etkileri tespit edilmiştir. Ancak beton yaşı ilerledikçe bu olduğu görülmektedir. Şehir şebeke suyu ile oranların azaldığı, 90 günlük basınç dayanımları yapılan betonlara göre, Konak ve Çeşme deniz karşılaştırıldığında ise deniz suları ile yapılan suyu ile yapılan betonlar 1 saat, Üçkuyular deniz betonların mukayese betonuna çok yakın değerler suyu ile yapılan beton 45 dakika daha erken prize verdikleri görülmüştür. başlamışlar; Konak ve Çeşme deniz suları ile Sonuç olarak sadece basınç dayanımları gözönüne yapılan betonlar 45 dakika, Üçkuyular deniz suyu alındığında, deniz sularının gerekli ön deneyler ile yapılan beton 30 dakika daha erken prizi tamamlamışlardır. Betonların priz süreleri şekil‐1’ yapılarak tespit edilen uygun su/çimento oranında kullanılması koşuluyla beton karma suyu olabileceği de görülmektedir. kanaatine varılmıştır. 3. BASINÇ DAYANIMLARI: Bu çalışmada deniz sularının sadece basınç Tablo‐4’te basınç dayanımları incelendiğinde dayanımlarına olan etkileri araştırılmıştır. Eğilme deniz suları ile yapılan betonların 7 ve 28 günlük dayanımları ve özellikle dürabiliteye olan etkileri basınç dayanımlarının şahit kabul edilen ve şehir ayrıca araştırılmalıdır. Deniz suyunun donatı şebeke suyu ile yapılan betonun basınç korozyonuna sebep olması, sülfat etkisi göstermesi ve dayanımına göre bir miktar düşük çıktığı görünüş olarak yüzeylerde çiçeklenmelere ve lekelere görülmektedir. 7 günlük basınç dayanımlarına sebep olması gibi olumsuz etkileri olabildiği de bakıldığında şehir şebeke suyu ile yapılan betona unutulmamalıdır. göre, Konak deniz suyu ile yapılan betonun %8, Üçkuyular deniz suyu ile yapılan betonun %16 ve Çeşme deniz suyu ile yapılan betonun %10 oranlarında; 28 günlük basınç dayanımlarına bakıldığında ise yine şahit betona göre Konak deniz suyu ile yapılan betonun %5, Üçkuyular deniz suyu ile yapılan betonun %9 ve Çeşme deniz suyu ile yapılan betonun %5 oranlarında daha düşük çıktıklarını tespit etmek mümkündür. 90 günlük basınç dayanım sonuçları karşılaştırıldığında ise daha erken yaşlardaki farkların kapandığı ve deniz suları ile yapılan betonların şehir şebeke suyu ile yapılan betonun dayanımına çok yakın değerler verdiği görülmektedir. Betonların basınç dayanım sonuçları Şekil‐2’de gösterilmiştir. IV. SONUÇLAR : KAYNAKLAR : 1. Deniz sularının beton karma suyu olarak 1.
UYAN, M.AKKAYA,Y., “Deniz Sularının Karma Suyu Olarak kullanıldığında şehir şebeke suyuna kıyasla beton Beton Özelliklerine Etkisi”, HAZIR BETON Dergisi, Türkiye Hazır prizini hızlandırdığı görülmüştür. Buna deniz Beton Birliği Yayını, İSTANBUL, Temmuz‐Ağustos 1995, s.80‐84 2.
ERDOĞAN,TURHAN Y., “Karışım ve Bakım Suları”, ODTÜ, sularının içerdiği fazla miktardaki klorun sebep ANKARA, 1995. olduğu yorumunu yapmak mümkün olabilir. 3. BARADAN, B., Yapı Malzemesi II, Dokuz Eylül Üniversitesi 2. PRİZ SÜRELERİ : Mühendislik Fakültesi Yayınları No:207, İZMİR, 1996. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
43
üyelerimizden
EN ESKİ KARA ULAŞIM ARAÇLARINDAN BİRİ KATIR A. Fuat GÜNAK İnşaat Mühendisi Kara taşımacılığında araç kullanmanın, İlkçağlardan itibaren insanın yabani hayvanları evcilleştirmesi ile başladığı bilinmektedir. Ancak konunun ilginç olan yanı, hayvan ile yapılan kara taşımacılığının az da olsa bugün bile yerini koruması ve sosyo‐ekonomik yapılarına göre dünyanın birçok ülkesinde halen kullanılıyor olmasıdır. Eskiçağ kara taşımacılığı çok küçük ölçekli olmanın yanı sıra yöntem ve güç kaynakları bakımından Batı Avrupa’da bulunan içten yanmalı motordan önce kullanılan kaynaklardan farklıydı. Ortaçağ ve sonraki çağlarda kara taşımacılığının temel direği olan at eski Yunan ve Roma taşımacılığında önemli rol oynamıştır. Hafif yükler için at yerine katır, ağır yükler için de öküz kullanıldı. Tekerlekli taşıtlar çok yaygın değildi. Yükler genellikle hamallar veya sepetli eşek ya da katırlarla taşınıyordu. Bunun nedeni ise hamalın (Latince saccarius. “çuvallı adam”) her tür yola, bir taşıt ve yük hayvanına göre daha kolay uyum sağlaması ve köleliğin getirdiği karın tokluğuna çalışma zorunluluğuydu. Ostia’daki kazılarda bulunan tahıl ambarı binalarının dar giriş ve geçiş aralıklarına sahip olması, keskin dönüşlerin olması bu dönemde tahıl taşımacılığının tamamen insan gücü ile yapıldığını göstermektedir. İnsan gücüyle yapılan yük taşımacılığının sınırlı olduğu açıktır. 25 ila 40 mt den daha uzun mesafeler için taşınabilen en fazla yük 23 – 27 kg civarındadır. Ostia’daki tahıl ambarları ve rıhtımlarda bu yaklaşık 4 modius (yaklaşık 7 kg lık eski Roma ağırlık ölçüsü birimi) içeren bir çuval demektir. Bu yük 275 ile 365 metre boyunca taşınabiliyordu. Daha uzun mesafeler ve daha ağır yükler için en uygun taşıma yöntemi sepetli eşek veya katırla gerçekleştirilmekteydi. Bu taşıma “katır sürücüleri” (Latince muliones, Yunanca onelatia) olarak adlandırılan küçük ölçekli taşımacılar tarafından yapılmaktaydı. At yerine katır tercih etmenin çeşitli nedenleri vardır. Katırlar bilindiği üzere, erkek eşekle, dişi atın çiftleşmesinden doğan melez hayvanlardır. Atlardan daha sakin olduğundan ve taşıma için daha kolay eğitilebildiklerinden, yük taşıma, görevine daha uygundur. Hem atasözlerine konu olacak kadar inatçı, hem de dayanıklı olan katırlarla uğraşmak, asil ruhlu (yada huysuz) ve dikbaşlı bir atla uğraşmaktan çok daha kolaydır. Romalı komutan Marius’un M.Ö. 101 yılında, askerlerin eğitim yürüyüşlerinde çok daha ağır teçhizat taşınmasını öngören değişiklikler yapmasından sonra, Romalı askerler kendilerine “Marius’un katırları” ismini takarak bu gerçeği kabul etmişlerdi. Katırın derisi, atın derisinden daha sert ve dayanıklıdır. Bu nedenle sürtünme ya da berelenme sonucu daha az zarar görür. Sıcağa ve soğuğa karşı da attan daha dayanıklıdır ve daha az suyla daha uzun bir süre hayatta kalabilir. Toynakları daha serttir. Bu önemli bir özelliktir çünkü Roma dönemi dahil o zamanlar atların nallanması bilinmiyordu. Katırlar, kayalık yollarda ya da dik yamaçların kenarında yere dik basarlar. Yavaş fakat saatte 5 km’ye yakın sabit bir hızla yol alır ve yavaşlığı, ihtiyaç duyduğu uyku süresinin kısalığı ile (günde 4 – 5 saat) kısmen dengelenir. Sonuç olarak, hafif yükle ve uygun zeminde yol alarak yaklaşık 80 kilometrelik bir yolu bir günde tamamlayabilirler. İlginç fakat kendine has huysuzluğu nedeniyle daima, yokuş aşağı yavaş, yokuş yukarı hızlı yürüme eğilimindedirler. 44
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
üyelerimizden
Yük katırları yirminci yüzyılın başlarına dek yaygın olarak kullanılıyordu. Az da olsa farklı iklim ve doğa koşullarına göre değişik boyutlar gösterebilen katırlar, eski Roma ve Yunanlıların kullandığı katırların büyüklük ve beden yapıları bakımından günümüzdekilere benzediği, eski belge çizimlerden anlaşılmaktadır. Bu nedenle yeteneklerine ilişkin kaba bir değerlendirme yapmak olanaklıdır. Birinci Dünya Savaşı’na kadar ve savaş sırasında İngiliz ordusu tarafından kullanılan katırların omuz hizası yüksekliği 1,32 ile 1,52 metre arasındaydı. Büyük olanların yüksekliği 1,62 metreyi buluyordu. Ağırlıkları da 270 ile 410 kg arasında değişiyordu. Kendi ağırlıklarının yaklaşık %30’unu yük olarak taşıyabileceği düşünülüyordu, yani küçük bir katırın 90 kilogram, büyük bir katırın da 122 kilogram yük taşıması bekleniyor. Engebeli ya da dağlık bir araziden geçmeleri gerektiğinde doğal olarak bu yüklerin de (tahminen %25 oranında) azaltılması gerekiyordu. Başka kısıtlamalar da vardı. Yük, katırın sırtına asılan sepet ya da heybeye girecek şekil ve büyüklükte olmalıydı. Ayrıca yükün dengelenmesi gerekiyordu, bu da her biri katırın bir tarafında olmak üzere yükün aşağı yukarı eşit iki parçaya ayrılabilmesi gerektiği anlamına geliyordu. Örneğin çok büyük bir katır bile 122 kilogram ağırlığında bir taş bloğu taşıyamıyordu. “Tek parça halinde” taşıyabildiği en fazla yük bunun yaklaşık yarısıydı, ancak diğer tarafta da eşit bir karşı ağırlığın olması gerekiyordu. Eskiçağ uygarlığında küçük ve ölçekli taşımacılık yapanların bir katır veya eşek sürüsüne sahip olduğu ve çiftçilerden, tüccarlardan ya da hizmete gerek duyan herhangi birinden taşıma işi aldığı bilinmektedir. Taşımacı, sürüsünü çoğu zaman çalışıyor durumda tutabilmek için (ya da taşımacının böyle olmasını umduğundan), toprağı varsa, yemlik bitki yetiştirerek sürüsünü sürekli olarak beslemek zorundaydı. Toprağı yoksa, otlak kiralayabilir ya da yöredeki çiftçilerden yem satın alırdı. Hayvanlar genellikle bir damızlık katır çiftliğinden alınırdı. Kendi mallarını satmak için İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
pazara götüren biri bu işi düzenli olarak yapmıyorsa, kendi katırını beslemesi ekonomik olmayacaktı. Böyle durumlarda bir eşek veya katır satın almak, malları istenilen yere taşımak ve sonra da katırı veya eşeği burada, ya mallarla birlikte ya da eğer varsa, bir hayvan tüccarına satmak en yaygın uygulamaydı. Aristophanes’in “Eşek Arıları” adlı oyunundaki “eşeği, sepetleri, her şeyi satmak” cümlesinin anlamı da olasılıkla buradan gelmektedir. Romalı şair Vergilius’un ilk dönem yapıtlarından kabul edilen kısa bir şiir, şairin doğduğu Mantova yakınlarındaki yerde taşıma işiyle uğraşan birinden söz eder: Dostlarım, şurada gördüğünüz adam Sabinus Dünyanın en hızlı katırcısı olmayı hakediyor; Yolda hızlı giden bir yarış arabası yoktu, Olsa bile yetişip geçebilirdi onu, uçmaya davet edebilirdi Kasabaya doğru ya da Brescia’ ya giden çamurlu patika boyunca KAYNAKÇA: • Frontius, Strategemata (Savaş Hileleri) • H.P.Rickman, Roman granaries and store buildinds. • J.G Landels, Eski Yunan ve Roma’da Mühendislik • R.J.Forbes, History of Technology. DUYURU Şubemizce düzenlenen etkinliklerimizin CD’sini şubemizden temin edebilirsiniz. Detaylı bilgi için: 232 462 5655’ten Özge Karaçöl ÖZGÜR 45
üyelerimizden
YAYA MIYIM, MOTORLU TAŞIT MI ? Samim GÜNER İnşaat Mühendisi
yoğunluğu uğulduyor. Belediye’ye doğru Tarih 29.9.2003 İzmir Büyükşehir yürümeye başladık. Düdük sesi, seslenmeye Belediyesi’nin Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde, dönüştü. “Hey! Beyefendi.. Beyefendi.! Biz mühendis sanatçılar olarak resim sergisi açacağız. üzerimize alınmıyoruz. Yürüyoruz…” Kültür Müdürü Sema Hanım yaşam öykülerimizi Düt!..Düütt! Düüt! Düt! Bu kez, ses tonu daha istedi. Açılış için davetiye hazırlayacak. Şevket’in etkili duyurucu oldu ve bağırışmalar başladı. Yine öyküsünü iş yerinden alıp götürecektim oralı değiliz. “Ne oluyor?” diye bir baktık: Yol Belediye’ye. O gün KonBel’den aldım. Yanımda polisi: “Hey!. Siz. Size söylüyom..Hop hop konuğum Göksel de var. Belediye otobüsüne arkadaş..Gelir misiniz?..Sağır mısın be adam?” bindik, Konak Vapur İskelesi’nin arkasındaki Meğer polis bize sesleniyormuş, ellerini kollarını durakta indik. Bulvarın karşı tarafına geçeceğiz. sallaya sallaya, beyaz şapkasının altında. Yüz metre sağımızda yeni yapılan üst geçit var. Arkamızdan gırla giden düdük ve bağırma sesine Bu sıcakta az ilerideki geçitten geçmeye kalksak, duyarsız kalmak olası değil. Polis halâ “gel gel” hem canımız çıkacak, hem de zaman kayıp diye işaret ediyor, bir yandan da şapkalı başını edeceğiz, düşüncesiyle kestirmeden ulaşmaya sallıyor. İnanamadım. Acaba diyerek, döndüm karar verip, ayağımızı Bulvar’a atmadan; önce çift arkama baktım.. Bizden başka da kimse de yok yönlü yolun soluna bakıp, motorlu taşıt arkamızda. O halâ hem düdük çalıyor, hem eliyle gelmediğini görünce: “Davran Göksel geçelim” işaretlerini sürdürüyor. Elimde olmadan, beden dedim. dilimle; “Ben mi?” işaretiyle sormuşum. İlk aşamada, dört şeritli akışı olan yolu boylu “Evet..Evet..Sen” diye yineledi resmi kıyafetli boyuna ikiye bölen ağaç dikili yere dek bir solukta yurttaş. ulaştık. Nemli hava ısısı kırk dereceye ulaşıyor Konak’ta. Kanter içinde kaldık orta yere varıncaya Yanına yaklaştığımızda çok kibar bir biçimde: kadar. “Lütfen kimlikleriniz” dedi. Saf saf çıkardık eline tutuşturduk sormadan, etmeden. Polis kavram Ağzımız, dilimiz kurudu, her yanımızdan bilincinin beyin altında yatan korku ve baskısıyla. tuzlu tuzlu beden suyumuz akıyor. Sanki zorunluyuz vermeye. Burası bizim ülke, Gömleklerimiz sıkmalık oldu. Biz karşıya istersen verme de gör sonuçlarını. geçmeye çalışırken, yol polislerinde bir kıpırtı Resmi kıyafetli arkadaş, hiçbir açıklamada vardı. Bulvar’ın bize göre karşı tarafında konuşlanmışlar, anlaşılmaz bir hareket bulunmadan önce bana, sonra da Göksel’e ceza halindeydiler. Bu eylemi görünce: “Birilerinin yazıp makbuzları elimize tutuşturdu. Ne canını yakıyorlar yine” diye düşündüm. olduğunu anlamadan, bir boksürün yediği Yakmadıkları zaman yoktu ki! İşin daha da tuhaf yumrukla dövüşemeyecek duruma gelmesi konumuna düştük aniden. Makbuza şöyle bir yanı, etraflarında hiçbir motorlu taşıt yok. baktım, hiçbir şey okunmuyor. Sanırsınız Soluklandık. Yolun ikinci yarısı için güç ilköğretim okuluna gitmeyen arkadaşım, topladıktan, sağımıza baktıktan sonra, yolda araç başressam Kemal’in kaleminden çıkmış ki; o iki akışı olmadığı bir süreçte yine davrandık yüze kadar sayıyor, bir de üstünü üstlük geriye konuğum Göksel’le. Karşı kaldırıma ulaştık ki; dönüyor. Yalnızca ne kadar ceza yazıldığı kulaklarımızda fırtınalı bir polis düdüğü 46
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
üyelerimizden
okunabiliyor ceza makbuzunda: 32.100.000.TL / kişi başına. Bu miktarın kesinliğini de cezayı öderken öğrenebildim ancak. Bu rakamı üç aşağı‐beş yukarı okuyunca, ben de şafak ve “asfalya”larım atıverdi. Kan beynime sıçradı o hava şartlarında.. Düşünebiliyor musunuz?..S.S.K’dan emekli bir yurttaşın bu cezayı yemesini. “Yahu arkadaş suçumuz ne?” diye sorduğumda, “Yaya geçit olmayan yerden geçtiniz” diye yanıtlamaz mı? Ben de: “Burada durup ceza yazacağına, karşıda dur insanları bu tarafa geçirme. Hem ben bu cezayı yememiş olurum. Siz de çaydırıcı ve eğitici olursunuz. Böyle bir niyetiniz var mı? Yoksa amacınız ceza yazarak caydırıcılığı mı seçenek yapıyorsunuz? Yazık değil mi bu az ücret alan insanlara?” Açtım ağzımı, yumdum gözümü. İçim acımış yazılan cezadan ki, aklıma ne gelirse söylüyorum. Cezayı geri alsın. Artık bir yurttaş olarak önerilerimi genişletmeye başladım. En sonunda; “Ne çok konuşuyorsun sen?” dedi polis. “Benim yediğim cezayı sen yesen, sen adam vurursun be. Benim geçmemi engelle, yaptırımcı ol da topluma yararlı ol. Ben de aldığım üç kuruşla zor duruma düşmiyeyim sayenizde. Böylesi daha akılcı değil mi?..Yanıt yok. Cezayı duraksatmak için elimden geleni, aklıma ne düşüyorsa duraksamadan dillendiriyorum. Sonunda dayanamadı; “Sen ne iş yapıyorsun?” “Sıradan bir yurttaşım” diye yanıtladım. Mühendis olduğumu, yazın işleriyle uğraştığımı dile getirmedim. Söylesem, ağzına laf versem, kimbilir nasıl yüklenecekti bana. İşin sonu daha fena olacaktı. Polis tekrar sordu: “Sen yerel televizyon izlemiyor musun?” “Hayır!..Ben ulusal televizyonları bile izlemiyorum, zorunlu muyum yerel televizyon izlemeye?” Polis: “Bak izleseydin kârın olurdu, zararın olmazdı..” “Ne olmuş yani?” Polis tekrar sözü aldı: “Kaç gündür yayalara uygulama başlıyacak diye bangır bangır bağırıyor. Dinleseydin haberin olurdu.” Ben: “Peki ne zaman başladı bu uygulama?” Polis: “Az önce.” Şaşırdım. Yani?.. “Yanisi manisi yok. Az İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
önce saat 14’de”...Şaşkınlığım bir kat daha arttı. “Yapma yahu!” Saatime baktım, saat 14.05’i gösteriyor. Altı dakika önce eylemde bulunsam ceza yemeyeceğim. Cezayı ugulayan polise aynı soruyu yönelttim. Yanıtı ise: “Hayır!” oldu. O halde; elime tutuşturduğu ceza makbuzunu geri verip, biz de geri geri giderek; filmlerdeki geri sarım işlevi gibi yaparak; “Sen bu cezayı al, biz geri dönüyoruz. Sen de burada değil karşıda durakta dur, geçmek isteyenleri engelle, bir işe yara. Saatimiz belki de ileridir.” Polis kızmağa başladı: “Sen çok konuşuyorsun, çok biliyorsun.” “Tabi çok bilirim, çok konuşurum. 32 milyonu sen yeseydin, ne yapardın acaba?” Ağız dalaşımız bu doğrultuda sürdü gitti. Yol polisi cezayı da geri almadı. Biz de geriye durağa dönemedik. Moralimiz bozuldu. Her ikimiz de burnumuzdan soluyoruz. Hele Göksel; daha öğrenci sayılır. Kendi kendime kızıyorum: “Ulan, iki bardak çay içeceğine, beş dakika önce çıksaydın da uygulanmaya yakalanmasaydın olmaz mıydı?” Geliş gidiş bu parayı dişimizden, tırnağımızdan, alınterimizden damıtıp ödeyeceğiz. Büyükşehir Kültür Müdürü’ne Şevket’in yaşam öyküsünü verdik ama, tüm yaşam sevincimizi yitirmiş gibi olduk. Yaşamın sonu değildi ama, keyfe keder bir durum oluşmuş, yaşamımıza limon sıkılmıştı. Sanki şehir magandalarınca kurşun yağmuruna tutulmuştuk, bir maç sonrası. Burnumuzdan soluyarak eve dönüyoruz, yol işaretlerine son derece dikkat ederek ve uyarak. Girilmez yerlere girmiyor, tek yön yolları seçenek yapıyorduk. Hatta ve hatta, bulvar geçerken ışıklı kavşaklara dek yürüyoruz. Eve geldik. Arkadaşlar gelmiş, balkonda oturuyorlar. Halimizi görünce; “Hayrola?” sorusuna; durumu özetleyerek geçiştirmeye çalıştık. Fakat dillerinden kurtulmak olası değil. Aldılar mı bizi gırgıra. Biz otururken, sergiye katkıda bulunacak Şevket geldi. O’na da anlatmak gerekiyor. Çünkü yaşam öyküsünün sonucunu merak ediyor. Kısaca durumu anlattım. Şevket: “Ağabey seni Tır’la karıştırmasınlar?” demez mi? Durum daha da ilginç bir konuma girdi. Herkes 47
üyelerimizden
dalgasını geçmeye başladı. Tır...Tır... En çok gücüme; benim gibi birinin böyle bir eylemi yapıp, trafik cezası yemekti. Hem de yaya olarak. Neyse, olan olmuştu. 32 milyon 100 binlik ceza makbuzunu orta yere koydum. Süresini geçirmeyelim. Makbuzun altıdaki açıklamada: “Para cezasını 10 gün içinde, plakanızın kayıtlı olduğu vergi dairesine, cezanın tescil plakasına kesilmemesi halinde ceza muhatabının bulunduğu yerdeki MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİNİ tahsile yetkili vergi dairesine veya bu vergi dairesinin bulunduğu belediye sınırları dışındaki diğer saymanlıklara ya da sözkonusu cezayı tahsile (ki, burada söz konusu ayrı yazılacaktır) yetkili bankalara ödeyebilirsiniz. 10 gün içinde ödenmeyen cezalar iki katına çıkar ve ödeme süresi 10 gün daha uzar. Bu süre içinde ödenmeyen cezalar 3 katına çıkacağı ve 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanuna göre tahsil edileceği tebliğ olunur.” yazıyordu. Yazım ve anlatım hatalarıyla dolu uyarı yazısını okuyunca, durumumun ne denli tehlikeli olduğunu duyumsadım. Kendi kendime de “Acaba ben yaya mıyım, yoksa motorlu taşıt mıyım?” sorusunu sık sık yineliyerek sordum. Durumun parasal yönden de ağır olmasından ötürü, makbuzu gözümün önünden ayırmıyorum. Birinci on gün sonunda 64 milyon 200 bin. Bu süre sonunda ise, 96 milyon 300 bine çıkacak, hesabıma göre. Gitti bizim SSK emekli maaşı. Aradan bir süre geçince, olayı ailecek unuttuk gitti. Ceza makbuzunu da. Rahata ermişcesine. Bir gün aklıma düştü. Acaba cezanın kaçıncı günündeyiz? Makbuzu arıyorum. Koyduğum yerde yok. Ara allah ara. Yok. Yok. Hanıma sordum, hatırlamıyor. Anımsadığım tarihe göre hesaplıyorum. Hesaba göre bu gün son gün de olabilir, dün de sona ermiş olabilir. Böyle hallerde günün nasıl hesaplanacağını bilmiyorm. Aynı gün mü başlıyor, yoksa ertesi gün mü? Durumum gerçekten tahlikeli. Ama önce makbuzu bulup oradan hesaplatmam gerekiyor. En azından ben öyle düşünüyorum. 48
Artık ben en küçük ara sokaklarda yaya geçit arıyor, yol hareketlerini düzenleyen işaretlere uygun yürümeye özen gösteriyorum. Örneğin; girilmez yola girmeyip dolanıyor. “Tek Yön” yolları seçenek yapıyorum. “Durulmaz” işaretinin altında durmuyorum. Artık tam anlamıyla iyi bir “uygulamacı” olup çıkmıştım. Aslında yorulmuyor değildim ama, yediğim yaya cezası, sanırım beni ilklerle tanıştırmıştı. Neyse ki, makbuzu buldum. Ummadığımız bir yere sokuşturmuşuz. Tüm tehlikeli duruma karşın. Bir de onun sıkıntısını yaşadık o gün. Doğru avukat Cem Koç arkadaşa gittim. Cezayı yedikten sonra en son onu görmüştüm Belediye’de. Cem Karikatürcüler Derneği İzmir Temsilcisi. Arada bir görüşüyor, bir şeyler üretmeye çalışıyoruz. Yokmuş. Durumu eşine anlattım. Hesapladı. Bu gün son gün. Ben halâ kuşkuluyum. Vergi dairesine de gidemiyorum. Yanlış bir hesaplama olursa, yetecek param yok. En iyisi posta ile havale etmek. Konak’taki PPT’ye girdim. Havalede “kuyruk” var. Bekledim. Sıra bana geldi Gişedeki bayan “Artık biz almıyoruz, sözleşmemiz bitti” demez m?…Onca süre kaybettim. Aklımdaki ikinci olasılık banka. Bindim belediye vapuruna, verelini doğru Bostanlı Vakıfbank’a. Elektronik makinadan sıra aldım. Az bekledikten sonra, görevli memur kıza “Trafik cezası yatıracağım”..deyip, Trafik Ceza Tutanağı’nı uzattım. Kız bilgisayara girecek. ”Plakanız kaç?”..diye sordu. Bu soruyu sorunca, sıkıntıdan mı, yoksa bilinç altıma giren “araç” olup, olmamamdan mı, elimde olmadan kıza arkamı dönmüşüm; “Varsa, okuyabiliyorsan al.” demişim. Kız gülmeğe başladı. Doğal olarak ben de. Kız plaka olmadan alamıyacağını anlatıyor ama, benim canım sıkılıyor. İlle de taşıtlar vergi dairesine gideceğim ve kendi kendime araç veya taşıt olduğumu belgelendireceğim. Olacak şey mi yani?. Kıza bir öneri getirdim. 1966 model Mersedes arabamın plakasını verdim. Onun üzerine almasını istedim. Fakat onu da kabul etmedi. İlle de ceza tutanağındaki plaka İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
üyelerimizden
numarasını görüp işlem yapacakmış. Kızcağız plaka diye diretiyor. Sonuçta taşıtlar vergi dairelerine gitmem gerektiğini öğrendim. Bankada da sorguladım özümü: “Ben yaya mıyım, taşıt mı?” Ya vergi dairesi hesaplamada hata yaparsa? İşte o zaman öp babanın elini. Banka çıkışı, kız plakamı sorduğundan beri kendimi altı silindirli motorlu taşıt gibı duyumsamağa başlaşladım. Düşünüyorum da bu eylemi iki tekerlekli bisikletimle yapsaydım?.. Sorgulaya sorgulaya, Bahriye Üçok Bulvarı’ndaki Taşıtlar vergi dairesine vardım. Ama halâ içimde garip bir kıpırtı var. Sanki bir şeyler ters gidecekmiş gibi oluyor. İçimdeki heyecanı yenemiyorum. Kolay değil, yaya ile taşıt arasında gidip geliyorum. Kapıda duran görevli arkadaşa; “Ben ceza yatıracağım, ama trafik cezası değil, yaya cezası.” Doğru yere geldiğimi anlattı. Şimdi kuşkularım daha da arttı. Otomatik sıralamadan, sıra aldım bekliyorum. Sıra bana gelince, elimdeki Maliye Bakanlığı’nın Trafik Ceza Tutanağı’nı memur bayana uzattım. Bayan başını bilgisayardan kaldırıp hayretla sordu: “Nasıl oldu bu iş?” Kısaca özetledim başımdan geçen gerçek öyküyü. “İlk kez böyle bir ceza alıyorum.”dedi. Bıyık altından güldüğü de belli olmuyor değildi hani. Taşıt olduğumun kanıtlanmış bir biçimiydi sanki.Yine o güzel dişlerini göstere göstere bayan: “Geçmiş olsun, olur böyle şeyler bu ülkede” tesellisiyle gönlümü alıp, üzüntümü mü paylaşmak istemişti? Vergi dairesinden çıktıktan sora öylesine rahatlamıştm, öylesine hafiflemiştim ki, bilemezsiniz. Basbayağı bütün neşem yerine gelmişti. En azından 32 milyon 100 bini katlatmamanın sevinci vardı içimde. Ya katlansaydı? Taşıt‐yaya takkınlığımı da çözmüştüm ve bir anlamda bilinç altımdan çıkıp gitmişti. Ne de olsa Devleti’ne yürekten ve göbekten bağlı yurttaşlarıydık. Üzülsek de, işkence de görsek, açlık sınırının altında ücret ödese de, bu Devlet bizim devletimizdi. Yadsıyamazdık. Onun onuruyla göğsümüz kabarıyordu. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
Onun için can veriyorduk ama, o bizim için ölmüyordu. Nerdeyse hiçbir şey yapmıyordu. Biliyorduk, Devleti yönetenlerin çıkarlarıyla ilintili bir davranışıydı bu. Olsun varsındı. Bizler savaşma dan da ölürüz devletimiz için. Talancılar, hortumcular ve derin devlet gücüne karşın(?). Otuz iki milyonu ödemek için ne uğraşlar veremiştim. Yeter ki katlanmasındı. Demek ki iyi bir vatandaştım. Diğer vergi ödemelerinde de öyle değil miyiz? Gecenin bir yarısı gireriz kuyruklara ödeme yapmak için Devletimize. Hatta ve hatta kuyruklarda can verenlerimiz bile olur. Bu ne öz veridir, bilen var mıdır? Aradan epey bir süre geçti. İşim yine Konak tarafına düştü. Aslında o olaydan sonra pek gitmek istemiyordum da. Pasaport tarafından vapur iskelesine yürüyorum. Arkamdan genç bir bayanla kızı geliyor. Anne 30‐35, kızı ise 15‐16 yaşlarında. Bir ara deniz tarafından, karşı kaldırıma geçmeye karar verdiklerini duyar gibi oldum. Anne, kızına: “Gel şuradan karşıya geçelim” dedi. Döndüm, ana‐kız karşıya geçmek için adımlarını bulvara atmışlardı. Aniden, bir hışımla ananın koluna yapışmış, öylesine çekmişim ki, ikisi de afalladı. Ne oluyor demesine kalmadan açıklama yaptım. Sakın bir daha düşündüğünüz, karşıya geçme eylemini yapmaya kalkmayın deyip, başımdan geçeni anlatınca, teşekkür ederek uzaklaştılar. Az yürüdükten sonra merak ettim. Döndüm arkama baktım. “Ne yaptılar?” diye. Ohoo bizim ana, kız yok olmuşlar, karşı kaldırımda hızla koşturuyorlardı.. T.C. Maliye Bakanlığı Trafik Ceza Tutanağı ile aynı kurumun Vergi Dairesi Alındısı’nı birlikte çerçeveletip çalışma odamın baş köşesine astım. Ben! Devletimi seviyorum. 49
üyelerimizden
ABD TÜRKİYE’DE YENİ OYUNLAR MI HAZIRLIYOR ? Levent ÇELİK İnşaat Mühendisi
Bugünlerde hangi gazeteyi okursak, hangi televizyon kanalını izlersek Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşan demokratik (!) cumhuriyetlerde sözde halk hareketleriyle lafta devrimlerin gerçekleştiğini duyuyor ve okuyoruz. Burjuva medyası bile artık saklayamıyor. Tüm bu karşı devrimlerin arkasında ABD var. ABD emperyalizmi tüm dünyayı PARA‐ORDU‐
CASUS tahakkümü ile yönetiyor. Dünyada kendisine karşı olan herkesi terörist ilan eden ABD emperyalizmi ülkelerde kendi yandaş kurumlarını yaratabilmek için sadece askeri müdahalelerde bulunmuyor, özellikle Reagan döneminden bu yana geliştirdiği yeni anlayışla, ülkelerde yandaşlarına kurdurduğu “sivil toplum kuruluşları” ile o ülkenin politikasına, kültürüne, gençliğine egemen olmaya çalışıyor. Sivil toplum hareketleriyle yandaşlar oluşturduğu toplumu ayağa kaldırarak hareketler başlatan ABD gerektiğinde silaha başvurarak, bombalayarak o ülkelere “demokrasi” getiriyor. Son yıllarda Yugoslavya’yı parçalayarak, Irak, Afganistan’ı işgal ederek askercil müdahalelerle demokrasi getiren ABD, Ukrayna, Kırgizistan, Tacikistan gibi ülkelerde ise ön hazırlık olarak kurdurduğu sivil toplum kuruluşlarıyla beyinleri yıkayan, ABD çıkarlarını ülkesinin çıkarlarının üstünde tutan anlayışla örgütlediği toplumu ayaklandırmış ve para gücüyle iktidarları ele geçirmiştir. Açık Toplum Enstitüsü gibi sivil toplum kuruluşlarını ülkelerde kurmuş. Fotokopi makineleri, bilgisayarlarla donattığı ülkelerde yaptığı yayınlarla örgütlediği toplumları ayağa kaldırmış ve karşı devrimleri gerçekleştirmişlerdir. Sırtlarını para sihirbazı diye anılan George Soros’a dayayan bu hareketler için dolar muslukları açılmıştır. Önemli olan ABD’nin çıkarıdır. ABD’ye karşı olan herkese karşı para ordu casus üçlemesiyle karşı propagandaya 50
girersin, önce ikna etmeye çalışırsın, ikna olmazlarsa devirirsin. En son Kırgizistan’da şimdiye kadar iyi anlaştıkları Başkan Asker Akayev’i neden devirdiler? ABD Afganistan’ı terörü önleme bahanesiyle işgal ettikten sonra kurulmasına izin verdiği askeri üslere PENTAGON kısa süre önce Awacs uçakları yerleştirmek istedi. Asker Akayev yönetimi, bu uçakların terörü önleme bahanesiyle ilgisi olmadığını belirterek teklifi geri çevirdi. ABD‐
Kırgizistan ilişkileri bu nedenle gerildi. Ardından “sivil toplum hareketleri” eylemlere başladılar ve bilinen son: Asker Akayev devrildi. Şimdi ABD Avacs uçaklarıyla Çin ve Rusya’yı kontrol altına alabilir. Şimdi de ABD Türkiye’den de İncirlik üssünün kullanımını istiyor. Türkiye’de de sivil toplum hareketleriyle içli dışlı olan ABD Türkiye’nin politikasını birtakım sivil toplum kuruluşları (!) belirliyor. Bu kuruluşlar, yıllardır Türkiye’nin çeşitli konularında rapor hazırlayarak siyasi iktidarları yönlendiriyor. Örneğin Kıbrıs konusu, partilerin demokratik işlevi konusu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin işleyişi konusu, en son olarak Ermeni sorunu konusu. Bunları besleyen Açık Toplum Enstitüsü’dür. Dolayısıyla George Soros’tur. Şimdi de Edelman’ın yönlendirdiği ABD şirketleri yeni bir konuya el attılar. “Sokak çocukları”. ABD şirketlerinin geçen ay “Ailem Olsun Derneği”ni kurduğunu 31.03.2005 tarihli Milliyet gazetesinde Serpil Yılmaz’ın “Edelman İstanbul turunda“ başlıklı yazsından öğrendik. Edelman “Mayıs ayında sokak çocuklarına yönelik bir proje başlatılacak” dedi. “Dernek, devletin kurumlarında barınan sokak çocuklarına ilaç ve tedavi desteği verecek”miş. Edelman yoksul ailelerin çocuklarının eğitimlerini sürdürebilmeleri için Dünya Bankası’ndan 9 milyon dolarlık hibe programından söz etmiş.
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
üyelerimizden
Özellikle Irak işgalinin mimarı Paul Wolfowitz’in Dünya Bankası’nın başına getirilmesi günümüzde Dünya Bankası’nın yoksul çocukları nasıl eğitecekleri konusunda bize ışık tutmaktadır. Herhalde yoksul çocuklar ABD çıkarlarını savunan paralı askerler haline getirilmeye çalışılacaktır. Sokak çocukları için “sivil toplum kuruluşu” oluşturan ABD’li işadamları acaba ne düşünüyor? Ama biz biliyoruz ki ABD bir konuya boşuna yatırım yapmaz. Gerektiğinde sokak çocuklarından oluşturacakları güçe mi ihtiyaçları olacak, yaptırmak istedikleri bazı eylemler için mi kullanacaklar? Yakından izlemeliyiz. Çünkü kurdukları sivil toplum kuruluşlarının yarattığı her projenin verdikleri her raporun bir örneği ABD Dışişleri Bakanlığı’na sunulmaktadır. (Bakınız “Sivil Örümcek Ağı” Mustafa Yıldırım ) ABD bir konuya el atıyorsa mutlaka çıkarı vardır. Bizlerde bu konuda çok uyanık olup ABD politikalarını bulunduğumuz her yerde takip edip toplumumuza açıklama sorumluluğunda olmalıyız. ÜYELİK BELGESİ ALAN ÜYELERİMİZ VE FİRMA GÖREVLİLERİNE ÖNEMLİ DUYURU Oda Yönetim Kuruluʹnun 24.02.2005 tarih ve 16 noʹlu toplantısında alınan 311 noʹlu kararı gereği; 01.05.2005 tarihinden geçerli olmak üzere üyelerimize üye kayıt belgeleri verilirken, kişisel başvuru olmaması halinde; 1.Üyenin firma ile bağının belgelenmesi amacıyla firmada çalıştığına dair, son aya ait SSK onaylı Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin, 2.Belgeyi teslim alacak kişinin yetkili olduğuna dair üye belgesinin imzalanmış dilekçe ve ekinde üyenin noter onaylı imza beyanının, istenmesine karar verilmiştir. İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
ÜYELERİMİZE İNDİRİM YAPAN
KURULUŞLAR
BİLGİ DERSANESİ
Tel: 441 4340
Odamız üyesi velilerin
çocuklarına % 20 indirim
uygulanmaktadır.
BÜRO DERİN
Tel: 264 2944
Faks: 2642947
Odamız üyelerine % 25 indirim
uygulanmaktadır.
YAŞAM SAĞLIK
LABORATUVARI
Tel: 464 5564
Laboratuvar hizmetlerinde
Odamız üyelerimize % 20
indirim uygulanmaktadır.
EGE SAĞLIK TESİSLERİ
VE EĞİTİM
MÜESSESELERİ A.Ş.
Tel: 462 7700
Odamız üyesi ve birinci derece
yakınlarının sağlık hizmetlerinden
faydalanmalarını sağlamak
amacıyla indirimli ücretler
uygulanmaktadır.
İTA PEN
Tel: 376 8133
Odamız üyelerine % 5 indirim
uygulanmaktadır.
SYNERJY FITNESS &
BEAUTY CENTER
Tel: 362 9198
NOKTA ÖZEL SAĞLIK
MERKEZİ
Tel: 243 1812
Faks: 243 1812
T.C. M.E.B. ÖZEL İZMİR
DENİZ YABANCI DİL
KURSU
Tel: 330 7366
Faks: 330 7367
GÜZEL SANATLAR
OYUNCULARI
Tel: 425 0857
İZMERSAN MERMER
TRAVERTEN SAN. TİC.
LTD. ŞTİ.
Tel: 435 2001
Faks: 435 0703
Odamız üyelerine %10 indirim
uygulanmaktadır.
Laboratuvar Hizmetlerinde
Odamız üyelerimize
%25 indirim uygulanmaktadır.
Odamız üyelerine ve ailelerine
%15 indirim uygulanmaktadır.
Odamız üyelerine % 20 indirim
uygulanmaktadır.
Odamız üyelerine %10 indirim
uygulanmaktadır.
DEÜ REKTÖRLÜĞÜ
SAĞLIK VE SPOR DAİRE
BAŞKANLIĞI
Tel : 464 8025
Odamız üyelerine, aerobik,
meditatif dans, step, yoga ve
plates kurslarında %10 indirim
uygulanmaktadır.
DEÜ DESEM
Tel: 422 29 46
Odamız üyelerine çeşitli
kurslarda çeşitli indirim
uygulanmaktadır.
GRUP-MAK
Tel: 464 5206 –
421 4853
ÖZEL KENT HASTANESI
Tel: 386 7070
KİRAZOĞLU OTOMOTİV
Tel: 462 7371
ALTERNATİF DERSANE
Tel: 441 8330
Odamız üyelerine, Icd Monitörlü
pc 1,199 USD + KDV yerine
1,160 USD + KDV;
notebook 1,259 USD + KDV
yerine 1,239 USD + KDV
olacaktır. Peşin Fiyatına 8
veya 10 taksit uygulanmaktadır.
Odamız üyelerine %15 indirim
uygulanmaktadır.
Odamız üyelerine işçilik
ücretlerinden %15, malzeme
bedellerinden %10 indirim
uygulanmaktadır.
Odamız üyelerine ÖSS ve YDS
hazırlık kurslarında % 50'ye
varan indirimler yapılmaktadır.
51
üyelerimizden
TARİHİ GELİŞİM İÇİNDE MEZOPOTAMYA YAPI ANLAYIŞI Fatoş ÖZDAL İnşaat Mühendisi [email protected] Yenitaş Çağı’nda tarımın başlaması ile çiftçilerin kendilerine sulak yerler aramaya başlamıştır. Tarıma dayalı büyük uygarlıklar kuranların Nil ve Dicle‐Fırat kenarlarına yerleştikleri görülmüştür. Kuzey Afrika ve Küçük Asya denilen Anadolumuzun güney bölgeleri, Yenitaş Çağı’nda gittikçe kuraklaşmış ve buradaki çiftçiler hatta hayvanlar verimli ovaların bulunduğu yerlere gitmişlerdi. Bu nedenledir ki, gerek Nil’in gerekse Mezopotamya’nın ovalarında, alüvyonlar üzerinde köyler kurulmuştu. Medeniyetler beşiği Anadolu tarih boyu birçok kültürel yapıyı bağrında barındırmış, sayısız dinsel hareketin ve kültürel kimliğin oluşup kaynaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu çerçevede, özellikle İstanbul, Antakya, Efes ve Kapadokya gibi yerleşim merkezleri, kültürel zenginliğin odağı olan merkezler olarak tarihte önemli işlevler üstlenmişlerdir. mimarisine ve yüksek büyük kapılara gidilmesine başlıca neden olmuştur. Babil’deki büyük İştar Kapısı, bütün bu anlatılanları saptar. Kazı raporlarına göre yapı kalıntıları bu dönem için doğal görünen basit barınaklardan ibaret değildir. Aksine her ünite iyi tasarlanmış, kullanım ve yaşam alanları iyiden iyiye belirlenmiş ve kalıplaşmıştır. Çayönü uygarlığında en gelişmiş ve ilgi çeken nokta, ızgara planlı ve hücre planlı evlerin yapılmış olmasıdır. Boyutları ise 11x6.5 metredir. Hücre planlı yapılar da ayrı ayrı bağımsız birimler halinde inşaa edilmiştir. Burada yerleşmenin tam orta yerinde ilk kent meydanı diyebileceğimiz 45x35 metre genişliğinde bir alan yer almaktadır. Ön Asya’da her bakımdan inşaacı bir anlayış hakimdir. Bu durum belki sanatta bir tasviri anlatıma engel olduysa da, bu ülkelerin yapı anlayışında bir gerilemeye sebep olmamıştır. Ön Asya yapı anlayışı; doğa formlarının taklidinden doğan motifler olmadığı gibi, belli bir hayat durumunu anlatan motifler de değildir. Ön Asya ülkelerinin mimarilerinde, akla dayanan matematik bir bütün anlayışından doğan düzen görülür. Örneğin; esas salon ve yan odalar birbirine düzenli olarak bağlanır, büyük salon önem taşır. Mezopotamya’daki bu büyük salon anlayışı, dünyada yaşama, yani dünya nimetlerine önem verme ilkesine dayanır. Mısır‘daki ebedi yaşama kaygısı Mezopotamya’da görülmez. Buradaki gösteriş ve ihtişam, hep dünya içindir. İşte bu anlayış anıtsal, görkemli kabul salonlarının 52
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
üyelerimizden
Bu dönemde Harran özellikle, adeta isminin onunla birlikte anıldığı Sin kültü ve bu çerçevede inşa edilen tapınaklarıyla ünlüydü. Zira, MÖ üçüncü bin yılın başlarından itibaren Harran, ay‐
tapıcılığının bir merkezi konumundaydı ve MÖ 18.yyʹda kral Zimrilim zamanında şehirde halihazırda ay tanrısı Sin adına bir tapınak bulunmaktaydı. Zimrilim zamanına ait bir kitabede, ʺHarranʹdaki Sin tapınağındaʺ yapılan bir anlaşmaya değinilmektedir. Sinʹin Harranʹdaki bu ünlü tapınağının adı Ehulhulʹdu. İsmi ʺsevinç eviʺ anlamına gelen bu tapınağın, kim tarafından ve ne zaman yaptırıldığı belli olmamakla birlikte kral III. Şalmaneser (MÖ 859‐824), II. Sargon (MÖ 721‐705), Asurbanipal (MÖ 668‐626) ve Nabonidus (MÖ 555‐538) tarafından defalarca tamir edilip geliştirildiği bilinmektedir. Ehulhulʹun dışında, bu dönemde Harranʹda tanrı Sin adına yaptırılan Uzumu gibi başka tapınaklardan da bahsedilmektedir. zamanda şehircilik bakımından Babil’in en görkemli binaları yapılmıştır. Babil’de II. Nabukadnezar’a ait sarayın önünden geçen caddenin her iki tarafındaki duvarların alt kısımları çini ile kaplanmıştır. Halen Berlin’de olan bu muazzam cadde, o devrin bütün inceliğini göstermektir. Babil’deki İştar Tapınağı’nda, Akad’daki Hammurabi’nin planı aynen devam ediyor. Kare avludan, kule gibi içi olan bir iç bölüme giriliyor ve oradan da geniş tapınak salonuna geçiliyordu. Buradaki uzun salonun sonunda da bir tanrı tasviri vardı. Son Babil çağı, lüksün ve ihtişamın, zevk ve kuvvetin bir arada ifade edildiği bir sentezdir. KAYNAKLAR: http://www.kultur.gov.tr/portal/turizmhttp:/www.arth.u
penn.edu/ http://www.arth.upenn.edu/ (Prof. Hauptmannʹın kazı raporları ve Veli Sevinʹin Anadolu Arkeolojisinin ABCʹsi) Adnan TURANİ, Dünya Sanat Tarihi DUYURU Mesleki bilgilerinizi geliştirmek için “Satıştaki Kitaplar” bölümümüze yeni kitaplar gelmiştir: ¾
Yapı Kalıpları (Yazarı: Mustafa Atmaca – 7 YTL) ¾
Yapı Metalleri (Yazarı: Mustafa Atmaca ‐ 8 YTL) ¾
Yapıda Su Yalıtımı (Yazarı: Mustafa Atmaca ‐ 9 YTL) İ.Ö. 1100 yıllarında Kassit egemenliğinin sonunda ve 600 yıllarında Asur İmparatorluğu’nun ortadan kalkması sırasında Babil, ikinci derecede rol oynamaktadır. Bu İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
¾ Yapı Temelleri ve Zeminler (Yazarı: Mustafa Atmaca ‐ 10 YTL) 53
sınırları zorlayan mühendislik
DÜNYANIN DIŞINA TAŞAN TARİH : ÇİN SEDDİ Emrah AKSİN İnşaat Mühendisi
Jiayuguanʹdan başlar ve Çinʹin 9 eyalet, şehir ve özerk bölgesinden geçtikten sonra kuzeydoğuda yer alan Liaoning eyaletindeki Yalujiang nehri kıyısına kadar uzanır. Çin Seddi, bir savunma sistemi olarak dağ tepeler üzerinde inşa edilmiştir. Çin Seddiʹnin surları, bir yılan gibi dağların kuş uçmaz yalçın kayalarına kadar uzandığı için, buralara tırmanarak Çin Seddiʹne saldırı düzenlemek, yapıldığı dönemde hemen hemen imkânsızdı. ʺDünyanın harikalarından biriʹʹ olarak nitelendirilen Çin Seddi, inşaatı en uzun sürmüş ve projesi en büyük olduğu kabul edilen tarihi bir savunma yapıtıdır. Görkemli Çin Seddiʹni oluşturan surların toplam uzunluğu 7 bin kilometreyi geçmektedir. Uzaydan bakıldığında ince, uzun bir dere gibi görülebilen, insan eliyle yapılmış tek eser olan Çin Seddi, Çinʹin kuzeybatısı boyunca uzanan dünyanın en uzun savunma duvarı olma özelliğini gösterir. Kalıntıları Po Hay körfezinde deniz kıyısında başlar. Pekinʹin kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Huang‐Ho nehrini ikiye bölerek güneybatıya uzanır. Gobi Çölüʹnün güneyinden batıya yönelerek devam eder. İlk set, M.Ö. 7. yüzyılda Chu Krallığı tarafından, günümüzdeki Henan eyaletinde yapılmış olup fazla uzun değildir. M.Ö. 3. yüzyılda Hun, Tunguz ve Moğolların saldırılarını durdurmak ve ülkenin kuzey sınırlarını korumak için İmparator Qin Shin Huang (Çe‐Huang‐Ti), Çinʹi birleştirdikten sonra boydan boya aşılmaz bir savunma duvarıyla kapatmaya karar verdi. M.Ö.221 yılında daha önceki krallıkların yaptırdığı duvarları birleştirek uzattı. Qin Hanedanıʹndan sonra Han Hanedanı da, Çin Seddiʹni 10 bin kilometreyi aşkın bir uzunluğa ulaştırdı. M.Ö. 3. yüzyıldan M.S. 17. yüzyıla kadar Çinliler seddi uzatmaya devam etmişlerdir. Seddi uzatan ve savunma amaçlı kullanan son hanedan Ming Hanedanı (1368‐1644) olmuştur. Zaten bugün bildiğimiz Çin Seddi, genellikle Ming Hanedanı (1368‐1644) tarafından inşa edilmiştir. Uzunluğu 7300 kilometre olan bugünkü Çin Seddi, Çinʹin batısında bulunan Gangsu eyaletindeki 54
Dışı büyük boy tuğlalarla örülmüş ve içi ise toprak ve taş parçalarıyla doldurulmuş olan Çin Seddiʹnin surlarının yüksekliği, yer yer değişmekle birlikte 7‐10 metre, taban kalınlığı; 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarındadır. Üzerinde atlar ve arabalar gidebilmektedir. Duvar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya imkan verecek şekilde bir kaç sıra halinde yapılmıştır. Çin Seddi, en uzun sürede yapılan ve en çok insan çalıştırılan yapıdır. M.S. 555ʹte Beijing ile Datong arasındaki 500 km.lik duvarın yapımında 1.800.000 kişi çalıştırılmıştır. Badaling dağının üzerinden geçen seddin sadece 200 metrelik kısmını yapmak için bile binlerce kişi çalıştırılmış ve bu kişilerin isimleri bir taşa yazılmıştır. Günümüzde, askeri bir istihkam olarak kullanım işlevi kalmamış olan Çin Seddiʹnin mimari özellikleri insanlarda büyük hayranlık uyandırır. Görkemli Çin Seddiʹnin binlerce kilometre uzanan yüksek surları, uzaktan bakıldığında dağların üzerinde kıvrana kıvrana giden ve doludizgin koşan kanatlanmış dev bir ejderhayı andırır. Yakından bakıldığında ise, büyük sanat gücüne sahip mucizevi bir tablodur. Kaynaklar:
http://bucatarih.sitemynet.com
http://tr.chinabroadcast.cn
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
genç-İMO
GENÇ‐İMO ETKİNLİKLERİ Levent BİLCAN DEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğrencisi gerçekleştirileceğine inanıyor emeği geçen ve katılan herkese teşekkür ediyoruz. 21 MAYIS 2005 TEKNİK GEZİ genç‐İMO’ nun düzenlemiş olduğu İZMİR DEMİR ÇELİK FABRİKASI (İZ‐DEMİR) ve HALKAPINAR KAPALI SPOR SALONU İNŞAATI teknik gezisi 21 Mayıs 2005 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Teknik gezimize DEÜ, EGE ve CBÜ’ den 35 arkadaşımız katılmıştır. Teknik gezi, inşaat mühendisliği öğrencilerinin gelecekte çalışacakları şantiye ve kurumları tanımaları ve derslerde anlatılan konuları somut bir şekilde görmeleri amaçla düzenlenmiştir. 28 MAYIS 2005 KISIR‐MISIR GÜNÜ genç‐İMO’ nun düzenlemiş olduğu 2. geleneksel “Kısır‐Mısır Günü” bu sene de eğlence ve neşe içinde geçti. Çeşitli üniversitelerden 100 kadar inşaat mühendisi öğrenci arkadaşımızın katılımıyla gerçekleşen günde canlı müzik eşliğinde kısır‐mısır yendi, meşrubat tüketildi. Yapılan çeşitli eğlenceli yarışmaların sonucunda kazanan arkadaşlarımıza hediyeleri verildi. 16.00’da başlayan eğlence, akşam geç vakitlere kadar devam etti. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin desteği ile gerçekleşen bu günde çeşitli üniversitelerden gelen öğrenci arkadaşlarımız birbirlerini tanıma fırsatı buldu. Türkiye’ nin en büyük şirketlerinden ve şantiyelerinden ikisini kapsayan gezimiz saat 09.00’da Sabancı Kültür Merkezi’ nden hareketle başladı. İZ‐DEMİR’de fabrikayı gezmeye başlamadan önce fabrika ve üretilen ürünler hakkında kısa bir slayt gösterisi sunuldu. Saat 12.30’da İZ‐DEMİR’ den ayrılarak Foça’ ya geçildi. Foça’da dolaşarak sınav stresinden ve derslerin verdiği yorgunluktan bir nebze de olsa uzaklaşıldı. Saat 17.30’da Halkapınar’a geçerek çok nadir görünebilecek bir şantiye dolaşıldı. Yüksek proje kontrol mühendisleri eşliğinde spor salonunun sahası, idari kısmı ve sosyal tesislerini görüldü. Arkadaşlarımızın oldukça memnun kaldığı gözlenen teknik gezinin gelecek dönemlerde daha kapsamlı ve daha çok katılımla İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
26 MAYIS 2005 TMMOB‐GENÇ TOPLANTISI TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’na bağlı odaların öğrenci üye örgütlenmelerinden oluşturulacak TMMOB‐GENÇ’in ilk toplantısı 26 Mayıs 2005 günü EMO İzmir Şubesi’nde yapıldı. Bu toplantıya odamızdan öğrenci üyemiz Metehan UZUN ve yeni mezun arkadaşımız Emrah AKSİN katıldı. 12 temsilcimizin katıldığı toplantıda genç mühendis adaylarının örgütlenme sorunları tartışıldı. 03 Haziran 2005 tarihinde tekrar toplantı yapılması kararlaştırıldı. 55
genç-İMO
ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SİMGESİ (mi?) Figen ŞEN CBÜ II. Sınıf Öğrencisi [email protected] Dünya’nın en görkemli yapıtlarından biri olan “Özgürlük Anıtı”, önceleri bir ulusun demokratikleşmesinin simgesi olarak düşünülmüş, daha sonraları evrensel bir boyut kazanmıştır. Amerika’nın iç savaşı sona erdiğinde Fransız politikacı Edouard Laboulaye 1865 yılında, Amerika’nın demokratikleşmede gösterdiği başarıları takdir amacıyla özgürlüğün savunucusu Fransa olarak onlara bir armağan vermeyi düşündü. Laboulaye’nin önerisini kabul eden arkadaşı ünlü Fransız heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi bir proje hazırlayarak bu projeye destek toplamak için Amerika’ya gitti. Fakat anıtın yapılabilmesi için çok para gerekiyordu. Bu nedenle maliyetin Fransa ve Amerika arasında paylaştırılmasına karar verildi. 1875 yılında her iki ülkeden de üyelerin katılımı ile Franco‐American Union adı verilen bir grup kuruldu ve bu grubun aldıkları kararlara göre; Fransa anıtın yapım masraflarını, Amerika ise kaidenin ve anıtın bu kaide üzerine yerleştirilme masraflarını üstlenecekti. Anıt, Amerika’nın bağımsızlığının 100. yılı olan 4 temmuz 1878 yılına kadar bitirilmeye çalışılsa da tamamlanabilmesi için gerekli para toplanamadı. Bu nedenle Franco‐American üyeleri başka yollara başvurdular. Yapılan açık arttırmalarda Franco‐America’nın mührü bulunan ve üzerinde satın alanın adının yazılı olduğu kilden tabletler satıldı. 1879 yılı itibariyle buradan gelen para yeterli sayılabilecek kadardı. Fransa’nın anıtı tamamlamasına az bir süre kalmışken Amerika kendine düşen “kaideyi inşa” işinin maliyetinin hesap ettiğinde en az anıt kadar masraflı olacağını gördü. Bunun üzerine 1885 yılının mart ayında para toplama işlerine hız 56
kazandırılmaya çalışıldı. Bu girişime en büyük katkıyı sağlayan “WORLD” gazetesinin sahibi Macar göçmeni Joseph Pulitzer, anıt için para veren vermeyen tüm varlıklı insanları gazetesinde eleştirecekti. Böylelikle işçi sınıf arasında gazetenin tirajını arttırarak iyi bir gelir elde etti ve ardından Pulitzer, anıt için 10.000 dolar yardımda bulundu. Bu anıtın yapılması fikrini ortaya koyan Fransız politikacı Edouard Laboulaye, anıtın son halini göremeden 1883 yılında öldü. Nitekim 1884 yılının temmuzunda tamamlanan 100 metre yüksekliğindeki 9,2 milyon dolara mal olan bu anıt 350 parçaya bölünüp 214 sandıkta taşınarak 17 haziran 1885’te Fransa’dan Amerika’ya getirildi. En nihayetinde anıt, 28 Ekim 1886 yılında ‐on yıl gecikmeli olarak‐ büyük ve coşkulu bir törenle açıldı. Newyork Limanı girişindeki Özgürlük Adası’ndaki “Dünyayı Aydınlatan Özgürlük” adlı bu anıtın yüzü, heykeltıraşın annesi Charlotte Bartholdi’ye ait olup genişliği 2 metre, tacı ile birlikte yüksekliği 5 metredir. Heykelin tacındaki 25 pencere yeryüzündeki 25 değerli taşı; 7 sivri uç ise 7 okyanusu sembolize etmektedir. Anıtın vücudu ise Bartholdi’nin eşi Jeanne Emilie’ye aittir. Dövme bakırla kaplı olan heykelin gövdesi 46 metre olup sol elinde, üzerinde roma rakamıyla “7 Temmuz 1876” yazılı olan bir defter; sağ elinde ise meşale bulunmaktadır. Heykelin içinden 168 merdiven ile meşaleye çıkılmakta ve 15 kişi meşalede rahatça yan yana yürüyebilmektedir. Meşale altın kaplama olup 1986 yılında restore edilmiştir. Amerika’nın özgürlüğe ve insana verdiği önem dünyaca bilinir. Bunun en iyi kanıtlarından biri de özgürlük anıtıdır (mıdır?) Kafama takılan birkaç soru var ve sormak istiyorum!… Büyük
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
genç-İMO
Amerika, kendini dünyanın sahibi sanan yüce Amerika, insan hakları, özgürlük nidalarıyla naralar atan Amerika, nasıl oluyor da bir ülkeye özgürlük getirmek adına önüne gelen her yeri kana buluyor? Özgürlük yalnız ve yalnız kan dökmekle, can almakla mı elde edilebilir? Aramızda muhakkak izleyenimiz vardır. Fakat yine de Amerika’nın “Bay Bush’un son seçimleri nasıl kazandığından, Usame Bin Ladin ile esasında nasıl bir yakınlığı olduğundan ve Irak çıkartması öncesi neler yaptığından, kendi halkının dahi beynini nasıl yıkayıp, yapacaklarını halka nasıl insancıl gösterdiğinden, Irak’taki masum halkı nasıl katlettiğinden” haberiniz olsun istiyorsanız “fahrenheit 9/11”i izlemenizi öneririm. Dikkat etmeniz gereken en önemli nokta ise tamamı gerçek görüntülerden oluşan bu film, Amerikan yapımıdır. Özgürlük anıtı… Bu güzel anıtı inşa eden ve yapılmasında emeği geçen onlarca insan acaba bugünleri görseler bunca emek harcayarak yıllarca bu anıt için uğraşırlar mıydı? Şimdi düşünüyorum da bu anıt galiba yalnızca Amerika’nın özgürlüğünün simgesi….. 3. YAPI İŞLETMESİ KONGRESİ (29‐ 30 Eylül‐ 1 Ekim 2005 / İzmir) AMAÇ Yapı İşletmesi Kongresi’nin birincisi Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin ortaklığıyla 1996 yılında gerçekleşmiştir. Kongrenin ikincisi 2000 yılında Ege Üniversitesi İnş.Müh. Bölümü ve İTÜ Yük.Müh. Birliği Derneği İzmir Şubesi tarafından İzmir’de yapılmıştır. 29‐30 Eylül ‐ 1 Ekim 2005 tarihinde üçüncüsünü İMO İstanbul ve İMO İzmir Şubeleri olarak gerçekleştireceğimiz bu kongrenin amacı, tüm mesleklerde olduğu gibi inşaat mühendisliği alanında da dünya ile rekabete hazır olmak durumunda olduğumuzdan, “Yapı İşletmesi” alanındaki birikimleri, teknolojik gelişmeleri ve yapılan araştırmaları meslektaşlarımıza aktarmaktır. KONGRE KONULARI *İleri ve Gelişmekte Olan Ülkelerde İnşaat Mühendisliği Lisans ve Lisansüstü Eğitim Programları; Gerçekleştirilmiş Bilimsel Araştırmalar *İhale Sistem ve Sonuçları, Gerçekleştirilen Çözüm ve İyileştirmeler *Özel İhale Düzeni (Yap‐Sat,Yap‐İşlet‐Devret, Yapı Kooperatifleri) *Özelleştirmelerde Fizibilite Örnekleri (Modelleri) *Yurtdışı İnşaat Uygulamalarının Sorun ve Çözümleri *İnşaat Projelerinde Uluslararası Finansman Kaynak ve Yöntemleri *İnşaat Proje Yönetiminde Örnek Sorunlar ve Çözüm Yolları *Şantiye Tekniği ve Yapı Makinaları *İş Sağlığı ve Güvenliği *Risk Analizi ve Sigorta Sistemleri *İnşaat Sektöründe Verimlilik ve Ergonomik Yaklaşımlar *İnşaat Sektöründe Bilişim Teknolojilerinin Kullanım Olanakları ve Uygulamaları *İnşaat Sektöründe Maliyet Yönetimi Metot ve Örnekleri *Maliyet Muhasebesi ve İnşaat Muhasebe Sistemleri *İnşaat Sektörünü Geliştirecek (Büyütecek) Ülke, Şirket ve Sektör Politikaları *Özgün ve Sürdürülebilir İnşaat Yöntemleri KONGREYE KATILIM KAYDI Bildiri ile katılanlar için : 50 YTL Diğer katılımcılar : 100 YTL Öğrenciler için : 25 YTL Bu ücrete kongre bildiriler kitabı, kongre çantası, sergi, kokteyl, kongre boyunca öğle yemekleri ve çay – kahve servisi dahildir. Katılım ücreti; İş Bankası Pangaltı Şubesi 843233 no’lu hesaba yatırılacak, makbuzun kopyası ile birlikte Katılımcı adı‐soyadı, firma ve telefon ile ilgili bilgileri (0212) 232 09 12 no.lu faksa gönderilerek kongre sekreteryasına iletilecektir. KONGRE SEKRETERYASI TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ Halaskargazi Cad. No:35/1 34373 Harbiye İSTANBUL Tel : (0212) 219 99 62 – 63 / (0212) 248 36 42 – (0212) 247 96 57 Fax : (0212) 232 09 12 www.imoistanbul.org.tr / e‐posta: [email protected] İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
57
düşün ve sanat
YAZARLAR VE ŞİİRLER ARASINDA
VEDAT TÜRKALİ
(ABDÜLKADİR PİRHASAN) : YAŞAMI VE YAPITLARI
E. Tahsin YAYGIN
İnşaat Mühendisi Şenliğinde “Cidalc” ve “İşçi Sendikaları Özel
Ödüllerini” kazandı.
1919’da Samsun’da doğdu. Orta öğrenimini
Samsun Lisesi’nde yaptı. Yüksek öğrenimini
1942’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı.
Maltepe ve Kuleli Askeri Liselerinde edebiyat
öğretmenliği yaptı. 1951’de siyasal eylemlerde
bulunmakla
suçlanarak
tutuklandı.
Askeri
Mahkeme tarafından 9 yıl hapis cezasına
çarptırıldı. Yedi yıl sonra koşullu olarak serbest
bırakıldı. Rıfat Ilgaz’la birlikte Gar Yayınları’nı
kurdu.
1960’da “Dolandırıcılar Şahı” ile ilk senaryo
denemesini yaptı. “Otobüs Yolcuları”, “ Üç
Tekerlekli Bisiklet”, “Karanlıkta Uyananlar”,
”Bedrana”, “Kara Çarşaflı Gelin” gibi Türk
sinemasının önemli filmlerinin senaryolarını yazdı.
1965’de yazdığı “Sokakta Kan Vardı” ile
yönetmenliği denedi, “Korkusuz Aşıklar” ve
“Kopuk” filmlerinin ise senaryolarını yazarak
yönetmenliğini
yaptı.
Senaryolarını
yazdığı
“Karanlıkta Uyananlar” (1965) ve “Kara Çarşaflı
Gelin” (1977) Antalya Film Şenliğinde “En İyi
Film Senaryo Ödülleri”ni aldı. Yine “Bedrana” ve
“Güneşli Bataklık” filmleri ile Carlovy Vary Film
58
Kurgusu,
anlatım
tekniği
ile
gerçekçi
yaklaşımıyla çağdaş edebiyatta bir aşama olarak
nitelendirilen romanı “Bir Gün Tek Başına” (Roman1974) ile , kitap severlerin dikkatini çeken Vedat
TÜRKALİ, bu romanıyla Milliyet Yayınları 1974
Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü ve 1976
Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanmıştır. Bu
yapıtından önce de “Dallar Yeşil Olmalı” adlı oyunu
ile TRT-1970 Oyun Ödülünü kazanmıştı. “141’nci
Basamak” (Oyun-1971), “Üç Film Birden” (Kara
Çarşaflı Gelin-Güneşli Bataklık-Analık Davası)
(Senaryo-1978) “Eski Şiirler, Yeni Türküler” (şiir1979), “Mavi Karanlık” (Roman-1983), “Eski
Filmler” (Otobüs Yolcuları-Karanlıkta UyananlarBedrana-Umutsuz Şafaklar) (Senaryo-1984), “Bu
Gemi Nereye” (Yazılar-1985), “Yeşilçam Dedikleri
Türkiye”(Roman-1986), “Bu Ölü Kalkacak”(Oyun1988) , “Savunmalar” (Yazılar-1989), “Tek Kişilik
Ölüm” (Roman-1990), “Yanıtlar” (Yazılar-1992),
“Ölmedikçe” (Yazılar-1999), “Güven” (Roman1999), “Komünist” (Öz yaşam Öyküsü-2001),
“Kayıp Romanlar” (Roman-2004) son yapıtıdır.
Vedat TÜRKALİ; “Bir Gün Tek Başına”, “Mavi
Karanlık”, “Yeşilçam Dedikleri Türkiye” , “Tek
Kişilik Ölüm” ve “Kayıp Romanlar” romanlarıyla,
ülkemizin ayrı ayrı dönemlerini anlatıyor. “Bir Gün
Tek Başına”da,
27 Mayıs 1960 öncesi ve
sonrasını,”Mavi Karanlık”ta 12 Mart 1971 öncesi ve
sonrasını, “Yeşilçam Dedikleri Türkiye”de 12 Eylül
1980 öncesini, “Tek Kişilik Ölüm”de ise, 12 Eylül
1980 sonrasını, kendisinin de içinde bulunduğu,
tarihimizde 1951 Tevkifatı diye bilinen, davaya
“dönüşler” yaparak, iki ayrı kuşak devrimcilerinin
kimliklerini ve acılarını dile getirir. Kendisine
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
düşün ve sanat
yöneltilen söz konusu kitapları ile ilgili soruya, “Bu
romanlarımdan artık okuyucu söz etsin bana...
Romancı romanını, bir şeylerden söz etmek için
yazar.
Anlattıklarımı
roman
olarak
anlatamamışsam ayrıca söz etmeye kalkmanın ne
yararı var? Şu kadarını söyleyeyim: “Bu romanlar
Türkiye’yi iletmeye çalışıyor okuyucuya; kanayan,
kanatılan Türkiye’yi.”
Vedat
TÜRKALİ;
“Bu
Gemi
Nereye”,
“Savunmalar”,
“Yanıtlar”
ve
“Ölmedikçe”
yapıtlarında; sinema, ülkemiz sinemasının sorunları,
edebiyat,
politika
ve
eleştiriler
üzerine
düşüncelerini okuyucuları ile paylaşıyor. Tarihe
tanıklığını, hiçbir “beklentisi” olmadan, kendisinden
sonraki genç kuşaklara iletiyor.
Vedat TÜRKALİ;
“Eski Şiirler, Yeni
Türküler”de; 1938-1959 yılları arasında yazdığı
şiirleri (bu şiirlerinden günümüzde de bilinen ve
söylenen - İSTANBUL şiirini ( Salkım salkım tan
yelleri
estiğinde-Mavi
patiskaları
yırtan
gemilerinle- Uzaktan seni düşünürüm İSTANBULBin bir direkli Halicinde akşam- Adalarında baharSüleymaniyen de güneş- Hey sen ne güzelsin
kavgamızın şehri”), “141. Basamak” yapıtındaki (İki
Perdelik EPİK Oyunu) türküleri ve “Nazım Hikmet
Ve Sanatı” ile “Sanatta GÜZEL” hakkındaki duygu
ve düşüncelerini okuyucuları ile paylaşıyor.
Vedat TÜRKALİ; “GÜVEN”
adlı iki ciltlik
romanında ise; gizli bir parti olan TKP’nin (Türkiye
Komünist Partisi- 14 Temmuz 1919) içinde
bulunduğu durum ekseninde, ülkemizin 1942-1945
yıllarını, her cephesiyle anlatıyor.
“KOMÜNİST” yapıtı ile
kendisinden söz
ediyor. İçinde yaşadığı TKP’nin tarihinden de
“namusluca” söz ederek, geçmişi merak edenlere
“GÜVENİLİR” bir kaynak, hediye ediyor.
“Kayıp Romanlar” yapıtında, sosyalist ülkelerde
sürgünde yaşayan ve ülkesine dönen yaşlı bir
TKP’linin, ülkesini yeniden keşfetme ve anlama
çabasını, kendisini de (V. Türkali’yi) katarak dile
getiriyor.
Ne yazık ki Vedat TÜRKALİ’ler, ülkemizde pek
yok.
Kendisini
ve
yapıtlarını
saygıyla
selamlıyorum...
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
CEZAEVİNDE BARIŞ TÜRKÜSÜ
Kalkın kardeşler ışıklar görünmeye başladı
Eski duvarlar değil bu duvarlar
Bir ak kuş gelip kondu kara çatıya
Dünyayı böylesine sardı mı kollar
Ne etsin kelepçe neylesin zincir
Kaç kez gösterdi tarih aldatmayacak bizi
Bu denizli kuşlu dünyada
Bir tek acılar mıdır payımıza düşen
Dökülsün yollara beş kıtada
Ekmek de özgürlük de barışın gülleridir
Yumuk elli bebekler pencerelerde bekliyor
Dünyayı çepeçevre kuşatan barış kervanlarını
Çelik canavarlar gibi tanklar değil
Caddelere yakışan özgürlük ekmek türküleridir
***
Limanlar barışla çalkalanmış
Çöller dağlar stepler denizler barış fırtınasında
Resimler gördük cezaevlerine yakışmayan
Kitaplar dergiler gazeteler dolusu
Siz bir meydan dolusu gülen esmer kardeşlerim
Kara güller gibi açılmıştınız bir sabah aydınlığında
Asya barış diyor Afrika barış diyor
Elde silah barış diyor
Seren direğinde ufuklara bakan gemici
Avrupalı çıkmış toplama kampından
Ekmek barış türküleri bekliyor
Bombardıman uçakları değil
Karşısına dikilmiş ölüm tüccarlarının
Dünya barış diyor
Sevmek yaratmak yaşamak nedir
Görelim milyara yakın korkusuz cıvıl cıvıl
Görelim Kore’den Çekoslavakya’ya kadar
Düşlerimiz ellerimiz sizinledir
Barış sizinledir
***
Bu taş duvarlar bu demir parmaklık kardeş
Van Gölü’nden Ağrı’dan Ergene Irmağı’na
Çürüyüp dökülmüş karanlıkta kökleri
Mapusane bahçesinde el kadar mavilik
Bir zaman gerili dursun başımızda
Gardiyanlar dolaşsın daha bir zaman
Parmaklık hükmünü yürütsün
Çiçeklerle donatacak kollarını bahar dalları gibi
Karanlıkta barış kervanlarını bekleyen
Çileden çileye batmış senin emekçi halkındır
Yirmisinde bir delikanlı gibi dalıp maviliklere
Yirmisinde bir delikanlı gibi
Dudaklarından öpeceğim gün
Masmavi özgürlüğün
İnan ki yakındır
Vedat Türkali
59
düşün ve sanat
YALNIZ
aldın mesajı
Mutluluğu yaşarken ölesiye,
gönderemedim
Mutsuzluğu tattın mı zamansız?
Gün ışığı yakarken bedenini
Karanlığı yaşadın mı yalnız?
çünkü arazide idim
araziden görüntülerle gene yanındayım
bir duygu ki
bambaşka
Yalnızlık acısı çöktü mü yüreğine?
Hançer yarası gibi apansız
aşk mı desem
sevgi mi desem
Coşkun kalabalıklar içinde
sempati mi desem
Hiç hissettin mi kendini yalnız?
hoşlanma mı desem
Sevinçten ererken başın göklere
bir ad koymama yardım eder misin
Ayrılık derdine düştün mü amansız?
acaba ne dersin
Canın kadar seviyorsan birini
acaba ne desem
belki
Sebepsizce kalıverdin mi yalnız?
bu problemi sen çözersin
Yaşamadınsa bunları sen
belki beni ters yüz edersin
bu da senin dersin
(13.06.2000)
Anlayamazsın beni imkansız
Ertuğrul ERDİN
Benim kadar sevmedinse birini
Ha beraber olmuşsun, ha yalnız.
(24.02.1998)
Vahit AYDEMİR
İnşaat Mühendisi
SENİ GÜNLERE BÖLDÜM
Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
.....
Minesi çatlamış bir diş gibi
bir duygu ki
Durduracağım karşında.
bambaşka
Şiirler söylenir, şiirler biter
aşk mı desem
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
sevgi mi desem
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
sempati mi desem
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.
hoşlanma mı desem
Bütün günler yenileşir her bekleyişte
acaba ne desem
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
bir duygu ki
Kapısını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
bambaşka
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.
coşturuyor beni
Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
ateşliyor yaşam ateşini
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
seni görünce bugün balçova’da
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.
birkaç gündür e-mail gelmedi bana
ne resim
Edip CANSEVER
ne de düz yazı
60
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
düşün ve sanat
MİZAH
Vedat YORULMAZEL
İnşaat Mühendisi
GİBİ BİRŞEY
Adamın biri, dekoratörlerin ne iş yaptıklarını
bilmiyordu. Bir arkadaşına sordu. Arkadaşı, dilinin
döndüğü kadar anlattı: "Canım dekoratör sözgelimi,
hangi odanın ne şekilde boyanacağını, ne biçim duvar
kağıdı ile kaplanacağını söyler. Hangi odaya hangi
eşyaların yerleştirileceğini, koltukların nereye
konacağını belirtir. Perdeler konusunda fikir verir."
Beriki dinledi, dinledi gülmeye başladı: "Canım desene
kaynanam gibi bir şey. Bundan meslek mi olur?"
ZEMİN ETÜDÜ ÖNEMLİDİR;
AMA FAZLA İLERİYE DE GİTMEYİN.
Müfit GÖKBUDAK
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
61
oyun köşesi
BRİÇ
Şakir YOKAŞ
İnşaat Yüksek Mühendisi
BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER:
Kulüpler arası Briç Şampiyonası Ege Bölgesi 1. Turu
İzmir’de yapıldı. 10 takımın Play-Off oynayacağı
final maçları 25 Haziranda başlayacak.
• Briç dersleri bazı üniversitelerde seçmeli ders
olarak okutulmaya başladı. Muğla Üniversitesi bir
adım daha atarak briç dersini kredili dersler arasına
aldı.
• T.B.F. Futbol Federasyonu gibi özerk bir federasyon
statüsüne kavuştu.
ÇÖZÜM 2.
Pik: AD102
Kör: 6543
Karo:V2
Sinek: 632
•
GEÇEN SAYIDAKİ PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜ:
ÇÖZÜM 1.
Pik: R1098
Kör: D1064
Karo:Sinek: AV843
Pik: A
Kör: V987
Karo: RD65
Sinek: R765
K
B
D
G
Pik: V65
Kör: AR5
Karo:10843
Sinek: D109
Pik:D7432
Kör: 32
Karo: AV972
Sinek: 2
Güneyde 3 Pik oynuyorsunuz. Pik A sını çıkan Batı
karşılıklı çakara engel olmak amacıyla Kör devam edince
Batı bir kör atar. Her savunmaya karşı Güney 3 Pik
kontratını yapar. Ama nasıl ?
Yerden küçük Kör koyalım. Doğu küçük verir. Batının 2.
Kör dönüşünü D ile alir, koz döner, yerden kozu alıp kör
çakarak ele geçeriz. Karo V oynayıp Batı büyütünce
boşlarız. Batının en iyi defansı sinek dönüşüdür. A ile
alır kör D oynarız. Doğu çakınca üste çakarız. Küçük
karo yere çaktırır, sinek çakarak ele döneriz. Karo A
çekip, dördüncü karoya yerden çakarız. Ele sinek
çakarak geçeriz. Son karo sağlandığı için oyunu yaparız.
Pik: 5
Kör: RDV107
Karo: 1053
Sinek: V875
K
B
D
G
Pik: RV9876
Kör: 8
Karo:D876
Sinek: D4
Pik:43
Kör: A92
Karo: AR94
Sinek: AR109
Güney 3 NT Oynar. Atak: Kör R
Elden kör A ile alırız. 2 tur Sinek çekip Pik oynar,
yerden küçük Pik koyarız.
a. Doğu Karo gelirse 2 Sinek, 4 karo, 1 Kör alır ve
1 Pik verip, Pikten yatırarak, dokuz el alırız.
b. Doğu tekrar Pik dönerse yerden Pik 10 ile alıp,
Pik A sı çekip, eli tekrar Doğuya veririz. 4 Pik
çeken doğu sonunda karodan yine yatar ve bize
oyunu yaptırır. (2 Pik+1 Kör+4 Karo+2 Sinek)
PROBLEM 1. Kontrat: 6 Karo Atak: Sinek 5
Pik: ADV765
Kör: 2
Karo:RD43
Sinek: 32
Pik:109xx
Kör: 9xxx
Karo:10xxx
Sinek: 5
K
B
D
G
Pik: Rxx
Kör: AV10x
Karo:Sinek: V109x
Pik:Kör: RD43
Karo: AV652
Sinek:ARD8
PROBLEM 2. Kontrat 4 Pik, Atak Kör A ve Kör R
Pik: 543
Kör: V3
Karo:109653
Sinek: 765
Pik: Kör:ARDxxxx
Karo: xx
Sinek:Dxxx
K
B
D
G
Pik: DV97
Kör: xxx
Karo:xxx
Sinek: V10x
Pik:AR10862
Kör: 10
Karo: ARD
Sinek: AR3
62
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
oyun köşesi
SATRANÇ
Enis BİLYAP
İzmir'de artık bir satranç festivali haline
dönüşen BEKO 4. Satranç Şöleni, 4-5 Haziran
2005 (Cumartesi - Pazar) tarihleri arasında
Kültürpark (Fuar), İzmir'de düzenlenecektir.
DSM Öğrenci Komple Satranç Seti (18 YTL.) ile
birlikte 54 YTL. yerine 40 YTL. olarak temin
etme fırsatı buluyorlar.
İSEM
Çocuk
Satranç
Dergisi
organizasyonluğuyla düzenlenecek olan
şölen
okullararası takım satranç yarışması formatında
olacak.
Başarılı
olacak
genç
satranç
severleri ve temsil
ettikleri
okulları
bilgisayar, televizyon,
DVD player, fotoğraf
makinesi,
cep
telefonu ve discman
ödülleri
bekliyor.
Geçtiğimiz
yılda
katılımın
1000
sporcuya
yaklaştığı
organizasyona, bu yıl
daha fazla bir katılım bekleniyor. İSEM Çocuk
Satranç Dergisi, Mayıs 2005 sayısıyla beraber
okuyucularının karşısına 45. defa çıkıyor. “Yeni
Başlayanlar ve Az Bilenler, Siz Olsaydınız Ne
Oynardınız?, Dünya Şampiyonları, Puanlı Satranç,
Agresif Satranç gibi öğretici satranç köşelerinin
yanı sıra, satranç gündeminden haberler ile birçok
ödüllü soru içeriğine sahip İSEM Çocuk Satranç
Dergisi, 45. sayıyla beraber okuyucularına ilginç
bir kampanya hazırlamış.
Düşün
Satranç
Merkezi ile birlikte
hazırlanan kampanyaya
katılacak
satranç
severler 12 Aylık Dergi
Aboneliğini (36 YTL.),
turnuva normlarındaki
Dünyanın sayılı kuvvetli
oyuncularından
GM
Ivanchuk'un
Türkiye
sevgisi devam ediyor.
Türkçe bilen ve sık sık
Türkiye'yi ziyaret eden
Ivanchuk, 28-29 Mayıs
ve
4-5
Haziran
tarihlerinde Bursa'daki
Piyon
Satranç
Merkezi'nde 2 ayrı grupta toplam 12 saat ders
verecek. Daha önce de As Merkez ve Uludağ
Üniversitesi
Satranç
Topluluğu
ortak
organizasyonu ile Ivanchuk Bursa'da simultane
gösterisi vermişti.
Satranç Sorusu:
Siyah oynar ve kazanır. Yandaki jonumda hamle
sırası
siyahtadır.
Doğru
devam
yolunu
bulabilirseniz,
siyahın
kolayca
kazandığını
göreceksiniz.
(Çözümü 26. sayfada bulabilirsiniz.)
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123
63
oyun köşesi
BULMACA
Ali İhsan ARGIT
İnşaat Mühendisi
KARE BULMACA – 2
KARE BULMACA -1
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
SOLDAN SAĞA:
1-Çabuk kuruması için boyaya katılan bir madde Skandiyum’ un simgesi. 2- Kayaçların erimesi. 3Peynir suyunun kaynatılmasından elde edilen madde –
Yürürlükte olan. 4- Yabani hayvan barınağı –
Koruyanlar, koruyucu olanlar. Himaye edenler. 5Boyun eğen – Vücudu kaplayan örtü. 6- İranlı –
Mersin ağacı. 7- Sergen – Aşamak, Ütmek, alt etmek.
8- Piyasada etki yada tepki – Ses aksi, yankı. 9– Bir
çeşit biçilmiş kereste .10-Bir şeyin kullanım süresi –
Bayan adı.
YUKARIDAN AŞAĞI:
1- Bir kitlenin tüm bireyleri arasında bir
dayanışma olması ve bunu toplu halde yaşamayı
savunan öğreti . 2- Bir sayı– Bektaşilikte tarikat
kardeşi . 3- Kışın yağar – Eş, hanım, karı. 4- Lahza –
Kabak, olmamış, – Üst üste konulanların her biri. 5Genellikle günlük hayatımızda evet anlamında
kullandığımız söz veya eksiksiz, tam – Anma,
hatırlama. 6- Bir testin ana öğesi – Gece yolculuğu. 7Göğün sekizinci katı aynı zamanda erkek ismi –
İridosminin simgesi. 8- Kırmızı renkli bir kil türü. 9Nazi polis örgütü – Balıkesir in ilçesi – Çöl
bölgelerinde, kurak bölgelerde yaşayan bir sürüngen
türü 10- Hasis, nekes, pinti
- Türk askerinin
savaşmaya gittiği ülke.
64
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
SOLDAN SAĞA:
1-Tuvenan da denilen temel alt malzemesi 2-Kalın
ve gür bıyığa denir – İlgi. 3- Karı kocanın her biri –
Germenyum un simgesi – İlk insan. 4- Bir erkek adı –
İsveç işçi sendikası. 5- İstihsal – Vücudun çıkardığı
nem. 6- Kal, kelam – Argoda ne güzel anlamında söz.
7- Bazı yörelerde kirece verilen ad – Bazı yörelerde
süpürgeye verilen ad. 8- Devamlı söylendiğinde usanç
verici bir durum alan söz – Arkadaki diş. 9- Tembih
ve uyarı sözü – Anahtar. 10- Bir nota – Matlup.
YUKARIDAN AŞAĞI:
1- Elindeki malı piyasa değeri arttığında sürmek
üzere elinde bekleten kimse. 2- Kaya parçası- Avuç
içi, aya. 3- Bir renk – Kafirler, Müslüman olmayanlar.
4- İnce kısa değnek – İki ucu keskin bıçak 5İlkbahar meyvesi – Afrika da bir nehir. 6- Bir nota –
Köy yardımlaşması. 7- Mahkeme sonuç belgesi – Eski
mısırda üretici güç – Aktinyumun simgesi. 8- Eski
dilde azık, yiyecek – Teras, çatı. 9- Çok yiyenler,
oburlar – Irak. 10- Biçimsiz, kubat – Türkü.
(Çözümleri 26. sayfada bulabilirsiniz.)
İMO İzmir Şubesi Haziran-2005 Yıl: 20 Sayı: 123

Benzer belgeler