meclis - Ege Bölgesi Sanayi Odası
Transkript
meclis - Ege Bölgesi Sanayi Odası
BAŞYAZI Krizi el ele vererek aşabiliriz Değerli Dostlarım, Amerika Birleşik Devletleri, 1929’dan sonraki en ağır ekonomik krizini yaşarken, etkileri Avrupa’dan Asya’ya doğru hızla genişlemektedir. Krize dair belirsizliğin hakim olması, daha ne kadar devam edeceğine ve boyutuna dair kimsenin bir öngörüde bulunamaması ülkeleri önlem almaya itmiştir. ABD ile başlayıp kriz sonrası zararı minimuma indirgemek isteyen başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve İngiltere’de, hükümetlerin yardım paketlerinin toplamı 5.1 trilyon doları aşmıştır. Artık biliyoruz ki dünyada, düşük faiz yüksek likidite döneminin sonuna gelinmiştir. Dışarıdan kredi temini eskisi kadar kolay olmayacağı gibi maliyetler de yükselecektir. Batı ekonomilerinde büyümedeki yavaşlamanın sürmesi, Türkiye’yi de mutlaka etkisi altına alacaktır. 1994, 1999 ve özellikle de 2001 krizinden çıkardığımız dersler neticesinde bugün krizi yanıbaşımızda hissetmiyoruz. Ancak bu hissetmeyeceğiz anlamına gelmemektedir. Durumun hassasiyetinden dolayı, Hükümetin alması gereken tedbirleri zamanında uygulamaya geçmesi çok önemlidir. Bu süreçte gerek reel sektör gerek finans gerekse de kamu kesimi arasında diyalog mekanizmaları mutlaka etkinleştirilmelidir. Son 31 ayın en kötü performansını sergileyen üretim endeksi rakamları ve sektörlerden gelen sinyaller, reel sektörümüzün desteğe ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Bu noktada; yatırımların devamı çok önemlidir. Şirket birleşmeleri özendirilmelidir. Rekabet avantajına sahip sektörler desteklenmelidir. Sektörel tedbirler alınmalıdır. Geleneksel sektörlere ve KOBİ’lere ayrı yaklaşımlar sergilenmelidir. Yeni teşvik sistemi yılbaşına kadar sektör temsilcilerinin de görüşü alınarak tamamlanmalıdır. Reel sektör üzerindeki enerji ve istihdam maliyetleri makul seviyelere indirilmelidir. Kayıtdışı ekonomi mutlaka önlenmelidir. İşsizlik sigortası prim ödemeleri en az 3 yıl durdurulmalıdır. Zamanında vergisini, SSK’sını vs. aksatmadan ödeyenlere karşı bu süreçte daha istisnai davranılmalıdır. Yatırım indirimi uygulamasına tekrar başlanmalıdır. Eximbank’ın sermayesi ve ihracatçıya kredi verme gücü arttırılmalıdır. KOSGEB’in bütçesi arttırılmalıdır. İlerde iç ve dış piyasalarda, talepteki daralma nedeniyle, üretim yapan, ihracat yapan şirketlerin kredi ihtiyaçları artabilir. Verilen krediler devam etmelidir. Leasing’deki KDV tekrar gözden geçirilip yüzde 1’e düşürülmelidir. Kredi Garanti Fonu teminatları arttırılmalıdır. Kamu harcamaları önceliklendirilmelidir. AB süreci çok önemlidir ve iyi takip edilmelidir. Krizi en az zararla atlatabilmemiz için el ele vermemiz şarttır. Bu sürecin en iyi şekilde yönetilmesi için bizler üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. Reel sektörün ihmal edilmemesi en büyük temennimizdir. Artık tecrübe sahibi olduğumuz bir olası krizi daha fazla yara almadan hep beraber aşacağımıza inancım tamdır. ebsohaber 3 ekim 2008 Tamer TAŞKIN Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı GÜNDEM 85’nci yılda.. Gururla.. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, 85’nci yaşına dünyanın lider ülkelerinden biri olarak gururla giriyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak bizler de Cumhuriyetimizin 85’nci yılını coşkuyla kutluyoruz. Kurtuluş Savaşı’nı laik ve demokratik cumhuriyetle taçlandıran Türkiye, aradan geçen 85 yılda hem yine Ulu Önder Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesiyle dünyada barışın korunmasında önemli bir mihenk taşı olurken, ekonomide de geleneksel tarım ürünlerinden yüzde 90’ını sanayi ürünlerinin oluşturduğu, hatta bunun yüzde 70’ine yakınını da Avrupa Birliği ve ABD gibi sanayileşmiş ülkelere ihraç eden güce erişti. Uygarlıklar ve kültürlerin binlerce yıldır sevgi ve hoşgörüyle kucaklaştığı, kıtaları buluşturan topraklara sahip Türkiye, büyük atılımların potansiyelini de taşıyor. Verimli yatırımlara dönüşen fırsatlarıyla bereketin ve kazancın izini sürüyor. Genç, yenilikçi ve küresel Türkiye, 28 yaş ortalamasına sahip 70 milyonluk nüfusuyla Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip. Kıtaların ve yolların kavşağındaki Türkiye, Avrupa ile Asya’da 1.5 milyar nüfusa ve 17 trilyon dolarlık ekonominin ortasında bulunuyor. Bugün dünyanın 15’nci, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisine sahip Türkiye, son 2 yıldır azalsa bile istikrarlı büyüme performansıyla dikkat çekiyor. Türkiye, dünyada söz sahibi sektörleriyle de öne çıkıyor. Fındık, kayısı ve kuru incir gibi kuru meyve üretiminde dünya ebsohaber 4 birincisi, düz cam üretiminde dünya ikincisi, televizyon ihracatında dünya üçüncüsü durumunda. Dünyanın en büyük 5 mücevherat üreticisi arasında yeralan Türkiye, gemi inşa sanayiinde de 8’nci sıradan 4’ncü sıraya doğru ilerliyor. Dünyanın en çok tercih edilen 10 turizm destinasyonu arasında. Türkiye, çimento ihracatında, tekstil, televizyon ve gübre üretiminde Avrupa’da 1’nci sıraları, demir çelik üretiminde ise 3’ncü sırayı alıyor. Küresel otomotiv devlerinin üretim üssü Türkiye, yıllık 1 milyon 100 bin adetlik üretim kapasitesine sahip. Otomotiv ve yan sanayi ürünlerinin ihracatı 22 milyar doları aşmış durumda. Dünya çapında müteahhitlik hizmetleri sunan Türk girişimciler, 23 küresel müteahhitlik firmasıyla dünyada 3’ncü sırayı alırken, yurtdışında imza atılan projelerin toplam değeri 110 milyar dolara ulaştı. Yeni çıkarılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası ile bir günde şirket kurulmasına imkan sağlanırken, 18 bini aşkın yabancı sermayeli firmanın faaliyet gösterdiği Türkiye’ye son 5 yılda 60 milyar doları aşkın yabancı sermaye girişi de sağlandı. Özelleştirme gelirleri 45 milyar doları buldu. Menkul kıymetler (İMKB), kıymetli madenler (İAB) ve vadeli işlemler (VOB) olmak üzere üç borsaya sahip tek ülke konumundaki Türkiye’de finans sektörünün büyüklüğü de 600 milyar dolara ulaştı. Türkiye, 5 denizin ortasındaki enerji kavşağı niteliğiyle de dünyanın odak noktası. Asya’nın petrol ve doğalgazını Avrupa ve Akdeniz’e ulaştıran niteliğiyle dünyanın gözdesi. ekim 2008 GÜNDEM Krize 5.1 trilyon dolarlık kalkan larda 400 milyar avroyla (536 milyar Dünyanın en varlıklı ülkeleri, finans ABD’de başlayıp dünyayı etkisi dolar) garantör olacak. Almanya parayı piyasalarında paniği önlemek, hayati önemaltına alan global finansal krize yeni kurulacak ‘Finansal Piyasalar deki bankaları batmaktan kurtarma ve tıkanİstikrar Fonu’na aktaracak ve bankalar mış kredi piyasalarını çözme konusundaki karşı sektörleri kurtarmak uğruna da bu kaynağı 2009 yılı sonuna kadar anlaşmayı hemen uygulamaya koydular. alınan önlemlerin parasal büyükkullanabilecek. Yardımdan yararlaArdı ardına kurtarma paketlerini ilan ettiler. lüğü 5.1 trilyon doları aştı. nacak bankaların yöneticilerine maaş Euro kullanan 15 ülkenin liderleri anlaşsınırlaması getirilecek ve KOBİ’lere tıkları üç aşamalı planda, finansal sistem kredi vermeleri de istenecek. içinde garanti vererek para akışını sürdürebilmek, bankaların Merkel, mali kurtarma paketinin ancak piyasanın aşırılıklarını sermayelerine katkı yapmak ve şirketlere kredi açabilmek için giderecek uluslararası düzenlemelerin gerçekleştirilmesi dubir dizi seçenek belirlediler. Bu çalışma Britanya’nın hazırladığı rumunda işleyeceğini belirterek şunları söyledi: “Bu düzenbir model üzerinden geliştirildi. Fransa ve Almanya planın uylemeler atılması gereken ilk adımlardı. İkinci adım yapılacak gulanması için gerekli mevzuatı bu hafta yasalaştıracak. Portekiz düzenlemelerdir. Biz bugün piyasaların aşırılıklarına karşı ve Norveç gerekli değişiklikleri beklemeden yaptılar. İngiltere de önlem getirdik. Eğer bu önlemleri almasaydık hesaplana776 milyar dolarlık bir destek paketiyle krize savaş açtı. mayacak kadar büyük ve kötü sonuçlarla karşılaşabilirdik. Krizin başından beri dünya genelinde yürürlüğe konulan Vatandaşlarımız bu sayede krizin etkilerinden korunabileveya hazırlanmakta olan kurtarma önlemleri açıklanan ekonocek.” Merkel, yardımdan batık değil zor durumdaki banka ve mik paketlerle 5.1 trilyon doları aştı. Bilindiği gibi ABD 700+150 finans kurumlarının yararlandırılacağını belirterek, “Ancak milyar dolarlık kurtarma planı hazırlamıştı. ABD Hazinesi devlet ekonomi için çok gerekli olan kurumlar daha kötü durumda yardımına ihtiyaç duyan, sigorta şirketleri dahil tüm finans olsalar bile yeniden yapılandırılması koşuluyla yararlanabilir” kuruluşlarına sermaye enjekte edebilir. Hazine, finans kuruluşladedi. Yılın üçüncü döneminde yeni önlemler geleceğini de rının elindeki sorunlu mortgage varlıklarını satın alabilir. Bunun aktaran Merkel, yeni finansal yapının uluslararası kuralların haricinde Fed, 900 milyar dolara kadar çeşitli likidite önlemleri, değişmesi anlamına geldiğini belirtti. ayrıca bir ticari kâğıt programı ve AIG ve JPMorgan gibi tek şirketlere kredi verme gibi uygulamalar yapıyor. Ayrıca ABD batan Fransa: Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, küresel kriz iki dev mortgage şirketi için 200, AIG sigortaya da 120 milyar karşısında zor durumda olan bankalara 360 milyar avrodolar kaynak aktarmıştı. ya (486 milyar dolar) kadar yardım yapılacağını açıkladı. Almanya: Başbakan Angela Merkel, kurtarma paketinin finanSarkozy, kredi kriziyle karşı karşıya kalan bankalara sunulasal sisteme istikrar kazandıracağını söyledi. Merkel, ayrıca ficak destek planı çerçevesinde hükümetin bankaların verdiği nans sisteminin gözetiminde IMF’nin rolünün güçlendirilmesi borçlara garanti getireceğini açıkladı. Fransa hükümetinin gerektiğini belirtti. Bu ülkenin ekonomik paketinin büyüklüğü bankalara vereceği garantinin limitinin 320 milyar avro olatam 500 milyar avro (671 milyar dolar). Yani Almanya’nın cağını belirten Sarkozy, bu amaçla devletin bir şirket kurabir yıllık milli gelirinin beşte biri büyüklüğünde. Bu paranın cağını belirtti. Bankaların yeniden sermayelendirilmesi için 100 milyar avroluk (135 milyar dolar) bölümü zor durumdaikinci bir kamu şirketi oluşturulacağını da belirten Sarkozy, ki bankalara imtiyazlı hisse senedi karşılığı sermaye olarak bu şirkete Fransa devleti tarafından 40 milyar avro verilekonulacak. Devlet ayrıca bankalararası gecelik borçlanmaceğini belirtti. Sarkozy ayrıca, Fransız şirketlerin yabancılar ebsohaber 6 ekim 2008 GÜNDEM Küresel kriz ihracatçının İtalya pazarını vuracak tarafından alınma tehdidinin belirmesi halinde başka adımlar atacaklarını da söyledi. Avusturya: Avusturya Başbakanı Alfred Gusenbauer, hü- kümetin bankacılık sistemine büyük bölümü garantilerden oluşacak 100 milyar avroluk (135 milyar dolar) kaynak sağlayacağını açıkladı. Gusenbauer kaynağın 85 milyar avroluk kısmının garantilerden, 15 milyar avroluk kısmının ise yeni sermayeden oluşacağını söylediler. İtalya: Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı Alberto Giorgetti, ban- kacılık sektörüne destek için 20 milyar avrodan (27 milyar dolar) fazla kaynak sağlanacağını açıkladı. Norveç: Kurtarma paketinin büyüklüğü 350 milyar kron (57.4 milyar dolar). Bankalar mortgage-destekli hisse senetleri dahil olmak üzere garantili tahvilleri devletin yeni bonolarıyla takas edebilir ve bu yeni kâğıtları likidite karşılığında merkez bankası ihalelerinde teminat olarak kullanabilirler. Merkez bankası ayrıca daha küçük bankaların yararlanması için iki yıllık likidite krediler verebilecek. Portekiz: 20 milyar avroluk (27.45 milyar dolar) kurtarma paketi açıkladı. Hükümet bankaların likidite durumlarını güvence altına almak için bir finansman hattı kuracak. İrlanda: Kurtarmanın büyüklüğü 400 milyar avro (549 milyar dolar). Hükümet plan uygulamasına giren altı bankadan herhangi birinden hisse alabilir. Altı bankadaki mevduatlar ve şirketlerin borçları da güvence altına alındı. Rusya, İspanya ve Hollanda: G7 ülkeleri dışında önlem alan ülkelerden Rusya, finans krizine karşı toplam değeri 86 milyar dolar olan iki önlem paketini hazırladı. Mali sektöre yardım amacıyla İspanya 30 milyar avro, Hollanda da 20 milyar avroluk bir fon kuruyor. Bu arada İspanya hükümeti, bankalararası (interbank) piyasada gecelik borçlanma ihtiyacı için 100 milyar avro (134 milyar dolar) garanti parayla sisteme gireceğini belirtti. Avrupa’da bankalara para yağıyor Avrupa’daki merkez bankaları kredi piyasalarındaki donukluğu çözmek amacıyla ticari bankalara istedikleri kadar borç vermeyi içeren ortak bir girişim başlattı. İngiltere Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ve İsviçre Merkez Bankası uygun teminat gösteren ticari bankalara yedi, 25 ve 84 gün vadeli ve sabit faizli borçlanma olanağı sağlayacak. Avrupa Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada Japon Merkez Bankası’nın da benzer bir önlemi tartıştığı belirtildi. Açıklamada Avrupa Merkez Bankası’nın bu önlemle piyasaların dolar cinsinden kısa vadeli fonlanmasına katkıda bulunmayı amaçladığı ifade edilerek “Banka taraflarla birlikte çalışmaya ve likidite sıkışıklığını aşmak için her türlü önlemi almaya devam edecektir” denildi. ABD ve AB’nin krizden çıkış için devlettin bankalara ortak olmasını öngören İngiltere modelini seçmesi dünya piyasalarında da önemli oranda yankı yaptı. Küresel kriz nedeniyle Türkiye'nin en çok pazar kaybını İtalya ve İspanya'da yaşaması bekleniyor. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın (DTM) yaptığı araştırmada, Avrupa Birliği (AB) pazarında ekonomik durgunluğun en çok bu 2 ülkede hissedildiği ortaya kondu. Araştırmaya göre; Türkiye'nin ihracatındaki ilk 10 ülke arasında milli gelirlerinde oluşacak her yüzde 1'lik değişikliğin, Türkiye'den yaptıkları ithalata yaratacağı etki en büyük olan pazarlar İtalya ve İspanya çıktı. Bu oranda 1 puanlık daralma halinde Türkiye'den yapılan ithalat İtalya'da yüzde 9, İspanya'da ise yüzde 6 oranında düşecek. Bu rakamlar Türkiye için İtalya pazarında 700, İspanya'da ise 300 milyon euroya yakın bir kayıp anlamına geliyor. Önümüzdeki dönem ihracattaki olası kayıplar ise Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Romanya'da artan ithalat talebiyle bir ölçüde telafi edilecek. ABD'deki kayıp yüzde 3,2 olacak DTM'nin çalışmasında Türkiye'nin ihracatındaki ilk 10 ülke olan Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa, Rusya Federasyonu, İspanya, ABD, Romanya, BAE ve Hollanda'nın ekonomilerindeki gelişmelerin 2008 yılı ihracatına etkileriyle Türk ürünlerine olan dış talep esneklikleri hesaplandı. Bu ülkelerin Türkiye'nin toplam ihracatından aldığı payın 2007 yılında yüzde 54 olduğunun hatırlatıldığı çalışmada, bu yılın ilk yarısı dünya ekonomisinin içine girdiği yavaşlamanın etkisiyle bu oranın yüzde 51'e gerilediği kaydedildi. Çalışmada, sayılan 10 ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasında yüzde 1'lik daralmanın Türkiye ihracatında yarattığı düşüş de ülke bazında incelendi. Böyle bir gelişmenin en büyük pazar Almanya'da yaratacağı ihracat kaybı yaklaşık yüzde 3,3 olurken, diğer pazarlar için ise bu oranlar şöyle sıralandı: İngiltere'de yüzde 4,6, İtalya'da yüzde 9, Fransa'da yüzde 2,7, İspanya'da yüzde 6, ABD'de yüzde 3,2 ve Hollanda'da yüzde 3,1. Çalışmada, euro/dolar paritesinde yaşanacak değişimin Türkiye'nin bu pazarlara ihracatını nasıl etkileyeceği de ortaya kondu. Buna göre; paritede euro lehine yaşanacak her 1 puanlık artış, Türkiye'nin ihracatını Almanya'da yüzde 1, İngiltere'de yüzde 0,9, İtalya'da yüzde 1,6, Fransa'da yüzde 0,7, İspanya'da yüzde 1,4 ve Hollanda'da ise yüzde 1,4 artırıyor. ebsohaber 7 ekim 2008 GÜNDEM Hükümet özel sektörün önerilerini dikkate alacak ABD’de yatırım bankası Lehman Yeni açılım ihtiyacı Brothers’ın 15 Eylül 2008’de batışıyla doDünyadaki finansal krizin etEkren, "İçindeki koşullardan doruğa çıkan küresel mali krizi hükümet 35 kilerini hissettirmeye başladığı layı, yeni açılımlara da ihtiyacımız gün sonra farkedip, uygulanacak politikaTürkiye’de hükümet, ekonomi baolduğu çok nettir" dedi. Ekren, şunları ları tartışmak için özel sektörü toplantıya kanlarıyla özel sektör temsilcilerini söyledi: "Temel ekonomik göstergeler, çağırdı. Hükümette ekonominin koorTürkiye’nin katettiği normalleşme ve biraraya getirdi. dinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı düzelme yönünden, büyüyen ekonomileve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ilk rin karşılaştığı farklı eşiklere gelindiği için kez ekonomiyle ilgili tüm bakanları ve bürokratları yanına alarak farklı duyarlılıklar ve farklı kırılganlıklar da sözkonusu. Bunun Ankara’da özel sektör temsilcileriyle ‘önlem’ toplantısı yaptı. bilincindeyiz. Dolayısıyla geçmiş dönemde büyük maliyetler ödeyerek oluşturduğumuz bu sürecin, yapısal reformun, mali, Kimler katıldı? finansal, ekonomik istikrarın korunması özel önem taşımaktadır." Ekren başkanlığındaki toplantıya Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Devlet bakanları Mehmet Şimşek ve ‘Şeffaflık bekliyoruz’ Kürşad Tüzmen, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Sanayi ve TicaEkren, sadece finansal krize değil, gıda ve tarım krizi ile ret Bakanı Zafer Çağlayan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı petrol krizine de odaklanmak gerektiğini vurgulayarak, küresel Faruk Çelik, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı ve ulusal gelişmelerin, konjonktürün de etkisiyle bütün ülkeleRifat Hisarcıklıoğlu, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği rin risk primini artırdığını vurguladı. Ekren, “Buna rağmen iyi (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Müstakil Sanayici bir kurgu yapıldığında, sahip olduğumuz imkân ve kaynaklar ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Genel Başkanı Ömer mevcut gelişmeler ışığında yeniden düzenlendiğinde bu zorCihad Vardan, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Bankaluklardan sonuçta fırsatlar üretme şansımız da olacaktır” dedi. cılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Küresel krizin, beklentileri iyi yönetmeyi gerektirdiğine dikkat Bilgin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet çeken Ekren, bu dönemde kamu olarak özel sektörden şeffaflık Ertürk, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Turan Erol, İstanbeklediklerini söyledi. bul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan ile reel sektör temsilcileri ve üst düzey bürokratlar katıldı. İş dünyası Özel sektör daha çok etkilenir ve hükümet zirvesinde Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, "Özel sektörün içinde Başkanı Tamer Taşkın da TOBB Yönetim Kurulu Üyesi olarak bulunduğumuz global kriz sürecinden etkilenme oranı, eskisine yeraldı. oranla daha yüksek. Bu süreçte küresel sistemle entegrasyon Başbakanlık yeni binada yapılan Ekonomi Koordinasyon kalitesine her zamankinden daha fazla önem vereceğiz. Yeni Kurulu toplantısının başlangıcında konuşan Ekren, özel ve kamu dönemde reel sektörle birlikte üretim fonksiyonunu değiştirme sektörü temsilcilerinin bir arada bulunmasıyla, özel sektörzorunluluğunun önümüzdeki dönemin belki de en zor, karmaden gelen destek ve talepler doğrultusunda özel bir yönetişim şık alanlarından birini oluşturuyor" dedi. Ekren, şunları söyledi: modelinin de ilk örneklerini bu toplantıyla vermek istediklerini "Yaşanan süreç, gelişmiş ekonomilerde ortaya çıkan tablo, tüm söyledi. detaylarına vakıf olunmadan üretilecek politikaların çoğunlukla ebsohaber 8 ekim 2008 GÜNDEM yanlış sinyaller verdiğidir. Şeffaflık son derece önemli. Her türlü risk veya riziko ölçülebilmekte, izlenebilmekte ve yönetilebilmektedir. Ama bir tanesi sadece hasar tespitte ortaya çıkmaktadır. Biz buna ’ahlaki riziko’ diyoruz." Haksız rekabete önlem Gelişmiş piyasalarda başlayan güven kaybının küresel bir boyut kazanarak, krizi tetikleyerek böyle bir krizi üretme dinamiğine sahip olmayan başka ülkeleri de etkilemeye başladığını vurgulayan Ekren, şöyle devam etti: “Yabancı ülkelerin ekonomi yönetimlerinin aldıkları karar ve uygulamaların bizler açısından da zaman zaman haksız rekabet üretecek sonuçları olabildiğini unutmamak lazım. Dolayısıyla reel sektörümüzün ve finans sektörümüzün birlikte üzerinde durmamız gereken konulardan biri, doğrudan bizim sorunumuz olmasa bile diğer ülkelerin kriz yönetim, teknik ve süreçlerinden dolayı ortaya çıkabilecek haksız rekabetin ortaya çıkaracağı ilave inisiyatifleri de değerlendirmek ve üzerinde düşünmek olmalıdır.” Uygulanan mali disiplin sayesinde kamu borçlarında Türkiye’nin eskiye oranla sağlam bir yapı içinde olduğunu kaydeden Ekren, finans sektörünün de yine eskiye oranla sağlam ve korunaklı bir yapıyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Ekren, yeni dönemde üzerinde durulması gereken en önemli hususun reel sektörde farklı departmanların olduğunu dikkate alarak, geleneksel sektörleri, rekabet avantajına sahip sektörleri ve KOBİ’leri farklı farklı düşünerek onların hem yeniden yapılanmalarında bulunduğu mevcut durumu, hem de dış borç sürecini kurgulamak gerektiğini anlattı. Dış ekonomik sektörle ilgili olarak ise ihracatta sektörel ve bölgesel farklılaşmanın Türkiye’nin şu anda, bu küresel türbülansta elde ettiği önemli avantajlardan biri olduğunu kaydeden Ekren, ancak cari açık konusunda, özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşten sonra oranların kontrol edilebilir seviyeye gelebileceğini savundu. Ekren, petrol dışı dış ticaret dengesi konusunda ise özellikle sanayinin işlenmiş ya da yarı işlenmiş mamullere ve ithalata olan ihtiyacı konusunda özel sektörden sağlıklı bir veri, bilgi desteği talep ettiklerini söyledi. Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Nazım Ekren, petrol dışı dış ticaret dengesi konusunda ise özellikle sanayinin işlenmiş ya da yarı işlenmiş mamullere ve ithalata olan ihtiyacı konusunda özel sektörden sağlıklı bir veri, bilgi desteği talep ettiklerini söyledi. Kayıt dışı ekonomi ile mücadelede de işbirliğinin önemine işaret eden Başbakan Yardımıcı Nazım Ekren, tarım, sanayi ve ticaret stratejisinin güncellenmesiyle yeni teşvik sisteminin yıl sonuna kadar önemli kısmını tamamlamayı hedeflediklerini bildirdi. İşte anlaşma sağlanan konular Geçen yıl ağustos ayında ABD'de başlayan mali sıkıntıların yansımalarının hissedilmeye başlandığı ve Türkiye’nin bu gelişmelerden etkilendiğinin belirtildiği açıklamada reel ekonomide de bu gelişmelerin sinyallerinin ortaya çıktığı kaydedildi. İş dünyası ile hükümet arasında mutabakata varılan konular şöyle: • Ekonomi Koordinasyon Kurulu bünyesinde, hükümet ve ilgili taraflar arasındaki diyaloğun sürekli ve düzenli bir şekilde yürütülmesine ilişkin mekanizmanın güçlendirilmesi, • Yapısal reformlara devam edilmesi, • Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizin, yürürlüğe girecek olan Ulusal Program'a uygun çerçevede, güçlü bir şekilde sürdürülmesi, • Yurtdışı finansman imkanlarına erişimin kolaylaştırılması ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması, • Finansal işlemler üzerindeki yüklerin azaltılmasının bütçe imkanları çerçevesinde değerlendirilmesi, • Girişimci bilgi sisteminin, sanayi stratejisinin ve yeni teşvik sisteminin büyümedeki yavaşlamayı sınırlayacak ve ihracatta yaşanabilecek bir daralmayı engelleyecek şekilde kurgulanması, • Reel sektörün desteklenmesine yönelik teşvik araçlarının çeşitlendirilmesine ilişkin çalışmaların sürdürülmesi, • Alternatif ihracat pazarlarının oluşturulması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması, • Üretim sürecindeki bürokratik işlemler ve işlem maliyetlerinin gözden geçirilmesi, kapsamındaki çalışmaların öne alınarak sonuçlandırılması, • Piyasa denetim ve gözetiminin etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmanın yapılması. Bakan Unakıtan ne demişti? Hükümet kriz konusunda nisbeten rahat davranırken, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da 18 Ekim’de işveren örgütlerinin, 19 ve 20 Ekim’de de medya organlarının temsilcileriyle yaptığı toplantılarda bazı mesajlar vermişti. Bakan Unakıtan krizle mücadele için yapılacakları şöyle özetlemişti: Bonoda yerli yatırımcı için stopaj kalkacak: Mevcut durumda yabancılar hazine bonosuna yatırım yaptığında vergi ödemiyor. Yani, onlar için vergi sıfır. Oysa Türkiye’deki vatandaşlarımız Hazine bonosuna yatırım yaptığında yüzde 10 stopaj kesiliyor. Şimdi bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Hisse senedinde yerliye vergi kalkacak: Bu alanda da yerlinin aleyhine olan durum değiştirilecek ve onlar da hisse senedi satış kazancından yabancılar gibi vergi vermeyecek. IMF ile görüşeceğiz: IMF’yi bir ’çıpa’ olarak kullanmamız gerektiğini düşünenler var. Aslında biz Türkiye olarak bir süredir kendi çıpamızı orta vadeli program ortaya koyarak oluşturmaya çalışıyoruz. Eğer, ülkemizin çıkarı IMF’yle yeni anlaşma yapmamızı gerektiriyorsa, buna inanırsak, hemen gerekli adımı atarız. KOBİ’lere ucuz kredi: Faizler yükselirse KOBİ’lerin artacak olan faiz yükünü oluşturacağımız bir fondan karşılarız. ebsohaber 9 ekim 2008 GÜNDEM Hisarcıklıoğlu: Kriz domino taşı gibidir Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, küresel finans kriziyle ilgili olarak, "(Benim borcum, harcım yok. Bu iş beni ilgilendirmez) demeyin. Bu iş, domino taşı gibidir. Biri devrilmeye başladı mı diğerini de tetikler" dedi. Hisarcıklıoğlu, son dönemde herkesin merak ettiği tek bir konu olduğunu, herkesin “Başkan, ne oluyor? ABD'de ne oluyor?” sorusunu kendisine yönelttiğini söyledi. Eskiden ABD ekonomisiyle ilgilenilmediğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Şimdi öyle oldu ki ABD ekonomisi azıcık çalkalanmaya başladı, bütün dünya dua ediyor. 'Aman ABD ekonomisine bir şey olmasın' diye dua ediyorlar. Biz dahil hepimiz...” diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, küresel finansal krizinin çıkış nedenine değinerek Türkiye'de yatırım bankası olmadığını, ABD'de şu anda mevduat toplayan bankacılıkta hiçbir problem bulunmadığını vurguladı. 2000 yılında 500 milyar dolar olan hedge fonların geçen yıl 2 trilyon dolara, 20 trilyon dolar olan türev ürünlerin ise 120 trilyon dolara yükseldiğini, küresel ekonominin büyüklüğünün ise 60 trilyon dolar olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, şu andaki likidite krizine değinerek, "Olmayan bir paraydı. Olmayan bir zenginliği ortaya çıkarttık. Bunun sıkıntısını bütün dünya yaşıyor. Bir atasözü var, tam ona benziyor. Aç doyar, aç gözlü doymaz" diye konuştu. Finansal kriz nedeniyle batan ve aktif büyüklüğü 600 milyar dolar olan Lehman Brothers'in, GSMH büyüklüğü 660 milyar dolar olan Türkiye ekonomisine eşdeğer bulunduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, finans kesiminde oluşan zararın 700-800 milyar dolar olduğunun tahmin edildiğini, beklenen toplam zararın en iyimser rakamlarla 1,2 trilyon dolar, en kötümser rakamlarla da 2 trilyon dolar olduğunu belirtti. 2001'deki durumumuza ABD yeni geldi Rifat Hisarcıklıoğlu, artık dünyada düşük faiz ve yüksek likidite döneminin sonuna gelindiğini, likidite ve kredi daralmasının ortaya çıktığını kaydederek, bütün dünyada beklenen hadisenin büyümenin düşmesi olduğunu, ABD'nin 2001'deki durumumuza yeni geldiğini, artık serbest piyasa ekonomisinin bittiğini, bunun kurallı piyasa ekonomisi dönemine dönüştüğünü söyledi. Hisarcıklıoğlu, Türkiye için riski azaltan faktörlere bakıldığında, 2001 ekonomik krizinin kendilerine çok şey öğrettiğini ifade ederek, "Sayın Başbakanımızın yapmış olduğu açıklamayı çok olumlu buluyoruz. Sayın Başbakanımızın dünya ekonomisi bu krizde iken, Türkiye ekonomisi ile ilgili yapmış olduğu toplantıda belirtmiş olduğu hususlar, Türkiye'de tamamıyla devletin bu işin farkında ve bu işin üzerinde olduğunu gösteren noktalar" diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mali disipline sahip çıkacaklarını ifade ettiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, hükümetin mali disiplini sonuna kadar koruyacağını söylemiş olmasının, kamunun üzerindeki riski azaltan bir unsur olduğunu vurguladı. Riski artıran faktörlere de değinen Hisarcıklıoğlu, reel sektörün yurt dışı borcunun yüksek olduğunu ve bunun artmaya devam ettiğini belirterek, "Şimdi kement sizin boynunuzda. Haberiniz olsun. Artık düşük faizli kredi bulabilmek mümkün değil. Bunu dinlerken 'benim borcum, harcım yok. Bu iş beni ilgilendirmez' demeyin. Bu iş domino taşı gibidir. Biri devrilmeye başladı mı diğerini de tetikler" şeklinde konuştu. ebsohaber 10 ekim 2008 GÜNDEM TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, yükkaydetti: selen cari açık ve bozulan finansman "Bunlardan biri güçlü ekonomi, diğeri TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, fikalitesine dikkati çekerek, "2008'in 8. kaliteli demokrasidir. İkisi birbirinin vaznansal krizin etkilerine değinirken, ayından itibaren bir yıl geriye gittiğimizgeçilmezi. İkisi birbirine tercih edilemez. “Kement sizin boynunuzda. Düşük de cari dengede ciddi bir bozulma var. İkisi birbirinin eş değeri. Kayıt dışı ekonofaizli kredi bulmak mümkün değil. 47 milyar dolar açık... Doğrudan yabancı mi bitmeden kaliteli demokrasiyi yakaKriz domino taşı gibidir” dedi. sermaye azalmaya başladı" dedi. lamamız mümkün değil. Burada iğneyi Kişilerin servetlerindeki artış ile gelirkendimize batırmamız lazım. İğneyi hem lerindeki artış paralel değilse, servetler gelirden fazla artıyorsa bize hem kamuya batırmamız lazım. Hesap veremeyen hesap bunun sistemde bir bozulma olduğuna işaret olduğunu belirten soramaz. Hesap veremeyen hesap soramazsa kaliteli demokrasi Hisarcıklıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: de olmaz. Hesap sormak için hep beraber kayıt dışı belasını "Bu sanal bir refah ortamı... Maalesef bu krizin faturası herbitirmek durumundayız. Düşünebiliyor musunuz; yarın bir sarı kese çıkıyor. 2001'de bu fatura reel sektöre çıktı. 2008'de ABD zarf geldiği, 'getir defterleri' dedikleri zaman ayağı titremeden ile birlikte hepimize bir faturası olur. Almamız gereken dersler getiren kim var arkadaş diye soruyorum salona... Salonda 1-2 var. İhracat pazarlarımızı önümüzdeki dönemde çeşitlendirmetane parmak kalkıyor. Her salonda böyle. Defterdarlıktan veya miz gerekiyor. Alışkın olduğumuz pazarlarda bir daralma var. Gelir İdaresinden 'getir defteri' dediği zaman rahatlıkla, göğsünü Şu anda hepimiz tedbirli olmak zorundayız. Böyle zamanlarda gererek defterini götürebilecek kimse var mıdır? Yok. Bana da bilançodaki uyumsuzluklar, potansiyel risk doğuran alanlardır. sorsan benim de ayağım titriyor. Aman biz bunu sakın üzerimiGayrimenkul ve emtia fiyatları gevşeyecek. Önümüzdeki ze alınmayalım. Bu, sadece bizim belamız değil, Türkiye'nin dönemde kredi maliyetleri artacak. Şirketlerinizde finansman tamamının belası." müdürünüze ve iş geliştirme müdürünüze iyi bakmanız lazım, Rifat Hisarcıklıoğlu, huzur olmadan ticaretin, ticaretin olmayoksa mutlaka edinin." dığı yerde de zenginliğin olmadığını savunarak, "Huzurumuzu Hisarcıklıoğlu, bir sloganları olduğunu belirterek, "Güneş kaçırdık. Biz artık huzur istiyoruz. Huzur olmazsa yatırım olmaz. girmeyen eve hastalık girer. Büyüme olmayan ekonomide ise Ancak huzur ortamında istihdam sağlanır, ticaret gelişir" dedi. işsizlik, yoksulluk, huzursuzluk ve kavga olur. Onun için büyümeye endekslenmemiz lazım" diye konuştu. Kapasite kullanımı düşüyor Ekonomi bereketini kaybetti 2007'nin başında Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan sürece de işaret eden Hisarcıklıoğlu, "Büyüme düştü. 2007'de evin içinde kavga başladı. Sektörlerde ikili bir yapı oluştu. Kazananlar, kaybedenler var. Ekonomi bereketini kaybetti. İçerideki kavgalardan, dövüşten dolayı... Kendi kendimize huzurumuzu bozduğumuzdan dolayı bereketini kaybetti" dedi. Yükselen piyasa ekonomilerindeki büyüme oranlarına da değinen Hisarcıklıoğlu, "2007-2008... Kendi içimizdeki huzuru bozduk ve sihiri de bozduk" diye konuştu. 2008'in ilk 8 ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla gelir vergisinde yüzde 18, kurumlar vergisinde ise yüzde 28 artış sağlandığını kaydederek, salondakilere "İki sonuç çıkıyor. Bunlardan biri şikayet ediyorsunuz ama kazanıyorsunuz. Böyle algılayabilir miyim?" diye soran Hisarcıklıoğlu, bazı katılımcıların "hayır" demesi üzerine, "Ekonomi kayıt altına girmeye başladı, öyle diyelim mi?" diye sordu. Bunun üzerine salondaki bazı katılımcılar, "tamam" dedi. Dahilde alınan KDV'nin yüzde 7 arttığını, bunun dikkat çekici olduğunu, enflasyonun altında kaldığını ve burayı çözemediğini belirten Hisarcıklıoğlu, 2003-2008 arasında asgari ücret, doğal gaz ve elektrik fiyatlarının arttığını, buna karşın dolar kurunda yüzde 17 azalma olduğunu söyledi. Kayıtdışı ekonomi bitmeden olmaz Çifte çıpanın zamanı olduğunu, artık Türkiye'de iki çıpayı ortaya koymak gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları Küresel finansal kriz dalga dalga yayılırken, Türkiye'de sanayide üretim kapasitesi düşüyor. Ağustos ayında azalan sanayi üretiminin ardından imalat sanayiinde kapasite kullanım oranı eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 puan gerileyerek yüzde 79,8'e düştü. Düşüşün sebepleri arasında ilk sırada talep yetersizliği yer aldı. Ekonomistler, mali krizin de etkisiyle bu yıl sonu ve 2009 için büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize ediyorlar. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "İmalat Sanayiinde Eğilimler Eylül 2008" sonuçlarını açıkladı. Buna göre, 2007 yılı Eylül ayında yüzde 83,2 olan üretim ağırlıklı kapasite kullanım oranı, 2008 yılı Eylül ayında yüzde 79,8 olarak hesaplandı. Bu oran, ağustos ayında yüzde 76,2 düzeyindeydi. Kapasite kullanımı en düşük sektör, yüzde 43 ile büro, muhasebe bilgi işlemleri makine imalatı oldu. Eylül ayında kapasite kullanım oranları, gıda ürünleri ve içecek imalatında yüzde 74,6, metal eşya sanayiinde (makine teçhizatları hariç) yüzde 75,5, kimyasal madde ürünleri imalatı ile tekstil ürünleri imalatında yüzde 75,7, giyim eşyası imalatında yüzde 79,5, taşıt araçları ve karoseri imalatında yüzde 79,7 olarak gerçekleşti. Eylül ayında işyerlerinin tam kapasiteyle çalışmamasının nedenleri arasında talep yetersizliği yine ilk sırada yer aldı. İç pazarda talep yetersizliği yüzde 46,1 ve dış pazarda talep yetersizliği yüzde 20,4 oranında etkili oldu. Hammadde yetersizliği, mali imkansızlıklar, işçilerle ilgili meseleler ve enerji yetersizliği diğer nedenler olarak sıralandı. ebsohaber 11 ekim 2008 ANALİZ Çok kutuplu bir dünyaya doğru arasındaki paylaşımı, özellikle 1990’lı ABD’nin yaşadığı derin mali kriz karşıyıllardan sonra hissedilir bir değişime uğsındaki çaresizlik, Kafkasya krizi, dünradı. Dünya üretimi ve ihracatında eksenin yada ABD’nin “tek kutup” haline geldiği Batı’dan Doğu’ya doğru kaydığı, Doğu’nun biçimindeki efsanenin tuzla buz olmasına ihraç pazarlarındaki payını artırdığı görüvesile oldu. Artık dünyada çok kutuplulüyor. luğa gidiş, ittifaklar içi kriz, yeni bölgesel Kuzey Amerika ve Avrupa, 1995-2005 güçlerin oluşumuna ilişkin önermeler döneminde ihraç pazarlarında kayba uğrarevaçta. Bu arada bu oluşumların arka yan ve gerilemeye geçen bölgeler oldular. planında da, dünya ekonomik krizi ile Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre, ivme kazanan, ekonomik gücün yeniden Mustafa Sönmez ABD’nin, Kanada ve Meksika ile birlikşekillenişi var. [email protected] te yer aldığı Kuzey Amerika’nın 1995’te Son 20 yılda hızlanan global mal ve dünya ihraç pazarlarından aldığı yüzde para dolaşımının ardından dünya paza16,6’lık pay, 2005’te yüzde 14 dolayına rının yeniden paylaşımı, bloklar arasında IMF’den Dünya Bankası, Dündüştü. Tek başına ABD’nin payı son 10 yeni güç dengelerinin oluştuğuna, dünya ya Ticaret Örgütü’ne, Avrupa yılda yüzde 12,5’tan yüzde 9’a kadar ihraç pazarlarının paylaşımında ibrenin Birliği’nden NATO’ya kadar tüm geriledi. Bölgede Kanada’nın payı pek Batı’dan Doğu’ya doğru kaydığına işaret kurumlarda yeni emperyal güç değişmezken Meksika daha ihracatçı hale ediyor. denkleminin etkileri hissedilecek. Tek tek devletlerin omurgalarını oluşgeliyor. Avrupa kıtası, Avrupa Birliği’ne, turan ülkelerin dev holdinglerinin global yeni katılımlarla “iç pazarını” derinleştiriryarışı hızlandı ve ortaya çıkan yeni fotoğraf, (çokuluslu şirketleri- ken ve dünya mal dolaşımında yüzde 40’ların üzerinde bir pay nin ülkesel dağılımı) da Batı’dan Doğu’ya bir güç, eksen kaymaalırken, bu payının son 10 yılda birkaç puan gerilediği görüldü. sının olduğunu gösteriyor.. Avrupa’nın 1995’te yüzde 45,2 dolayında olan payı, 2005’te Özellikle 1990 sonrası dünya ihraç pazarlarındaki genişleme yüzde 41,7’ye geriledi. Avrupa’da, ücretlerin göreli yüksek olduolağanüstü boyutlara ulaştı. Kısa adı WTO (ya da DTÖ) olan ğu Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya’nın üretimlerini Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre, küreselleşme rüzgarı- Doğu Avrupa, Balkanlar ve Türkiye’ye kaydırmaları sonucu, Avnın hızlanması öncesinde, örneğin 1983’te henüz 2 trilyon doları bulmayan dünya mal ticareti, 1993’e gelindiğinde yüzde 100 artışla 3,7 trilyon dolara yaklaştı. Sonraki 10 yılda yani 1993’ten 2003’e ise artış yine yüzde 100 artarak 7,3 trilyon doları aştı. 2003-2006 döneminin artışı ise olağanüstüydü ve yüzde 60 artışla dünya pazarı 11,8 trilyon dolara ulaştı. Özellikle 1990 sonrasının dünya kapitalizminin bu enine ve boyuna, derinliğine büyümesinde birçok etken rol oynadı. “Duvarın yıkılması” ve içe dönük Varşova Paktı blokunun (Eski SSCB ve Doğu Avrupa) dünya pazarlarına entegre olması bu etkenlerin en önemlilerinden biriyken, Asya’da Çin’in dünya kapitalizmine kendine özgü entegrasyonu, bunu diğer Asya ülkeleri ve Hindistan’ın izlemesi, her yıl yüzde 10’ları bulan büyüme oranlarına ulaşması, mal ticaretine de olağanüstü bir ivme kazandırdı. Tabi ki bunlara, bilim ve teknolojideki, bilgisayariletişim teknolojisindeki yeniliklerin, üretici güçlere sağladığı ivmeyi, liberalizmin neredeyse bir din gibi, tüm dünyada kabul görmesi ile hemen her şeyin metalaşıp, özelleşip, piyasalaştığı iklimin etkilerini eklemek gerekir. Neoliberalizm, tarımdaki geleneksel yapıları hızla yıkarken, kamusal olan her şeyi de özelleşme-piyasalaşma ile ticari alana çekti, metalaştırdı. Neoliberalizm ile kışkırtılan ve tüm dünyaya yayılan hızlı kentleşme, mülksüzleşme, işçileşme, ortaya muazzam boyutlarda üretim, mal ve sermaye dolaşımını da çıkardı. Dünya ihraç pazarlarının belli bloklar ya da ülke grupları ebsohaber 12 ekim 2008 ANALİZ rupa kıtasındaki bu ülkelerin ihracat paylarında artışlar yaşandı. Türkiye’nin 1995’te dünya pazarında yüzde 0,4 olan payı AB’ye ihracatın artması ile 2006’da yüzde 0,7’ye kadar çıktı. Aynı şekilde Doğu Avrupa ülkeleri de pazar paylarını küçük de olsa artırdılar. Ama bir bütün olarak Avrupa’nın, dünya ihraç pazarlarındaki payı gerileme eğiliminde. Bir diğer dev Japonya’nın da 1995’te yüzde 6,8 olan pazar payı, 2005’te yüzde 5,7’ye düştü. “Güney”de pazar artışı.. Üç büyük blok, Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’daki bu nisbi pazar kayıplarına karşılık, dünyanın “Güney” diye de adlandırılan diğer bölgelerinin ihraç pazarları payında belli artışlar yaşanmaya başladı. Asya, Orta Doğu, BDT, Afrika, Güney ve Orta Amerika paylarını belli ölçülerde artıran bölgeler oldular. Asya son 10 yılda payını 3 puan artırarak yüzde 30’a taşırken ihraç pazarlarını Asya’da en hızlı artıranların başında Çin geliyor. Çin, 10 yıl önce dünya ihraç pazarında yüzde 3’ün altında olan payını bugün yüzde 8’e yaklaştırmış durumda. G.Kore’nin de pazar payı yüzde 3’e yaklaşıyor. Hindistan, yine ihracatını hızla artıran ve yüzde 1’e yaklaştıran Asya ülkeleri arasında. Bağımsız Devletler Topluluğu, eski SSCB düzeninden kapitalizme dönüşün sancılarını yaşadıktan sonra, sahip olduğu petrol ve doğalgaz kaynakları ile önemli bir ihraç gücü olma yolunda. 1995’te dünya ihraç pazarlarından yüzde 2 dolayında pay alan bu bölge, özellikle Rusya’nın atılımları ile payını yüzde 3,5’a taşıyor. Bir diğer petrol-doğalgaz bölgesi olan Orta Doğu da son 10 yılda ihracattaki payını artırdı. Bölgenin payı yüzde 3’e yakın iken 2005’te yüzde 5’in üstüne çıktı. S.Arabistan, BAE’nin yanı sıra İran önemli petrol ihracatçıları. İran’ın, kendi kaynaklarından sattığı hampetrol ve doğalgazdan elde ettiği ihracat geliri, Türkiye’nin sınai ürün satışına dayanan ihracat gelirine yaklaşıyor. Dünya pazarından 2005’te yüzde 3,5’a yakın pay alan Güney ve Orta Amerika’da ise Brezilya’nın tırmanışı dikkat çekiyor. Kıtanın tamamının ihraç pazarlarındaki payı henüz yüzde 3,5’u ancak bulmuşken Brezilya yüzde 1,2’ye yakın payı ile Latin Amerika’nın bölgesel gücü durumunda. Venezuella, petrol ihracatçısı olarak ihracatçı bir ülke profili çizerken Şili, bakır ihracatı ile pazardan daha çok pay almaya çalışıyor. Arjantin ise eski gücünden çok uzakta. Dünya ihraç pazarından enerji ve hammadde üreticisi olarak yüzde 2,5’a yakın pay alan Afrika kıtasında Cezayir, Libya, Nijerya petrol ihracatları ile pazarda yer edinmeye çalışırlarken G.Afrika da yükselen ülke olma çabasında. Çokuluslular liginde değişim Bölgeler arasında eksen kayması ya da güç dağılımının değişimi, çokuluslu şirketlerin (ÇUŞ) ülkesel dağılımında da gözleniyor. Özellikle ABD’de baş gösteren ve tüm dünyada farklı ağırlıklarda hissedilen global kriz, dağılımın ülkesel boyutunu etkilemeye yetti ve sadece son 1 yılda Financial Times’ın belirlediği 500 büyük devin ait oldukları ülke dağılımı ciddi bir değişim gösterdi. Türkiye’den potansiyeli olmasına karşın Koç Grubu’nun bile giremediği dünyanın ilk 500 firması sıralamasında, global krizi en derinden yaşayan ABD önemli performans kaybına uğradı. 2007 Mart döneminde 500 firmanın 210’u Kuzey Amerika menşeli iken 2008 Mart’ında bu sayının 196’ya düştüğü görüldü. Bu bölgede ABD’li ÇUŞ’ların sayısı 183’ten 168’e indi ve ABD şirketler ilk 5’teki yerlerini koruyamadılar. FT-500 içinde AB üyesi 8 ülkenin firma sayısı 2007 ilk çeyreğinde 134 iken 2008’in ilk çeyreğinde 130’a düştü. Son 1 yılda İngiltere, ilk 500’e 4 firma daha az sokabildi. Amerika ve Avrupa’daki performans düşüşüne karşılık Asyalı ÇUŞ sayısı 55’ten 95’e çıkarak patlama yaptı. Asya’da, Japonya 10 firma kayba uğrarken Çin, ÇUŞ sayısını 12’den 38’e çıkararak tüm dikkatleri üzerine topladı. Rusya da firma sayısını 8’den 13’e çıkardı. Hindistan’ın ilk 500 içindeki firma sayısı 8’den 13’e çıktı. Dünyanın en büyük 500 firma sıralamasında ilk 5, bir yılda değişti. ABD orijinli Exxon Mobil şirket değeri olarak kayba uğramasına rağmen ilk sırayı korudu, ancak 1 yıl önce takip eden ABD şirketleri yerlerini Çin, Rusya ve Brezilya gibi yeni emperyal güçlerin firmalarına terk etti. 2007’de sıralamada ilk 5’e giren GE, Microsoft, Shell ve AT&T’nin yerini Asya’dan Petro China, Gazprom, Petrobas Brazil ve China Mobile aldı. Bu listenin 2008 sonunda ve 2009’da biraz daha Doğu lehine değişiklik göstermesi çok muhtemel. Ve Türkiye.. Türkiye, kum fırtınaları sonrası oluşan bu yeni çöl haritasında, zaman zaman kendisinin ya da birilerinin vehmettiği üzere, bir bölgesel güç olmanın çok dışındadır. Son 30 yılın küreselleşme sürecinde, toplumuna çektirdiği onca sıkıntıya rağmen, ne demokrasisisini ne de ekonomisini güçlendirmeyi beceren, dikkate alınır bir güç haline gelemeyen Türkiye’ye, ülke politikalarına yön verenlerin tavsiyesi, işbirlikçi bir taşeronluktan öteye gidemiyor. Kimileri için yaşanılan yer, zor bir coğrafyadır ama filler savaşından bir pay çıkarma fırsatı hala vardır. Kendi ayaklarının üstünde ve kendi bağımsız politikasını belirleme gücüne kavuşamayan Türkiye’nin egemenleri için geriye sadece “işbirlikçilik senaryoları ve alternatifleri geliştirip birine yamanma” kalmaktadır. Oysa farkında olunması gereken gerçek şudur; Tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru seyreden dünya siyaseti, diplomasisi ister istemez her tür ekonomik ve politik kurumu da etkileyecek, bu kurumların “değişmez” sanılan kurallarını, politikalarını da çatırdatacak, bu kurumlarda güç dengesini yeniden kurgulatacaktır. IMF’inden, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü’ne NATO’sundan AB’sine kadar, tüm kurumlarda yeni emperyal güç denkleminin ağırlığı hissedilecektir. Böylesi bir konjonktürde eski ezberler işe yaramayacaktır ya da eski çıpaların çıpa olmadığı anlaşılacaktır. Şimdi bunun farkında olarak, tüm dünyada daha adil, daha insani, daha barışçıl bir düzenin tesisi için dümen tutmak, ortaya çıkan rüzgardan, bu yelken için yararlanmayı düşünmek, bunun zihni açılımlarına teşebbüs etmek, ufuklar yaratmak zamanıdır. ebsohaber 13 ekim 2008 EGE’NİNGÜNDEMİ EBSO’dan sanayicilerin yüreğine su serpen zirve ebsohaber 14 ekim 2008 EGE’NİNGÜNDEMİ Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayarak dünyaya yayılan ve 1929 ekonomik buhranından daha ağır bir kriz olarak değerlendirilen küresel finans krizi nedeniyle banka kredilerinden endişe duyan sanayicilerin bu endişelerini EBSO-Bankacılık zirvesi sona erdirdi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ın girişimleri ile toplanan İzmir’deki 25 bankadan 32 üst düzey banka yöneticisinin katıldığı toplantıda mevcut kredilerin geri çağrılmayacağı, faizlerin 2001 yılında olduğu gibi olağanüstü seviyelerde artmayacağı garantisini verdi. İş dünyası ile etle tırnak gibi olduklarına işaret eden Bankacılar, kriz ortamında da kontrollü bir şekilde firmaları fonlamaya devam edeceklerini açıkladılar. Bankacılar son 15 yılda 3 büyük kriz atlatan Türkiye’nin krizler konusunda deneyimli olduğunu ifade ederek, finansal krizin de serinkanlılıkla atlatılacağını vurguladılar. Taşkın: Doğru diyalog ülkeye yarar Toplantıda bankacılara hitaben bir konuşma yapan Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın sanayiciler ile bankacıların birbirleriyle sıkı diyalog içinde çalışan iki kesim olduğunu belirterek, “Bizler sizin müşterileriniziz. Bizlerin ne kadar kıymetimizi bildiğinizden en ufak bir şüphemiz yok. Sizler de bizim için sanayici tabiriyle tedarikçimizsiniz. Bizim size ihtiyacımız, sizin bize ihtiyacınızdan daha fazla. Şartlar dışardan gelen etkilerle değişiyor. Görüş alış-verişinde bulunmamızın faydalı olacağına inanıyorum ve bizlerin doğru diyaloğunun ülkemizin yararına olacağını düşünüyorum” diye konuştu. Türkiye’nin 1994,1999 ve 2001 yıllarında yaşadığı krizlerden örnekler vererek bugünkü finansal krizin ayrıntılarını da ortaya koyan Tamer Taşkın, bugün Türk bankalarının Avrupa Bankalarını fonlamasından gurur duyduğunu da belirterek krizle saydamlaşan bankacılık sektörünün bugün daha sağlam bir yapıda olduğunu bu nedenle Türkiye’nin krizi yanı başında hissetmediğini söyledi. Taşkın, “Ama bu, uzun süreçte hissetmeyeceğimiz anlamına gelmemeli. Dünyanın 16. büyük ekonomisi iseniz ve tüm kıtalardaki ülkelerle alış-veriş yapıyorsanız, küreselleşme sürecinde yer alıyorsanız etkilenmemeniz mümkün değildir” dedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, Türk özel sektörü- Taşkın’dan global krize fıkralı örnek EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, dünyanın yaşadığı finansal krizi baba balığın yavru balığa yemleri anlatması fıkrasıyla özetledi: “Baba balık yavrusuyla yüzerken bir yandan da insanların onları yakalamak için kullandığı yemler hakkında bilgi veriyor. “Bak yavrum buna olta derler, ucundaki yeme dikkat et!”, “Bak yavrum buna zıpkın derler, elinde böyle birşey tutana yaklaşma mümkün olduğunca hızlı ve çevik hareketlerle uzaklaş” filan derken birden tepelerine bir ağ inmiş.. “Buna da serpme derler yavrum, geniş bir alanı kaplar ki bundan da kaçış yoktur..” ebsohaber 15 ekim 2008 EGE’NİNGÜNDEMİ Reel sektörün sıkıntısı bizim de sıkıntımız Tamer Taşkın’ın konuşmasının ardından tek tek konuşan bankacılar şu anda bir likidite sorununun olmadığına, hatta bazı kamu bankalarının yurtdışındaki bankaları fonladığına dikkat çektiler. Sanayicilere verilen kredilerin geri çağrılmalarının söz konusu olmadığı konusunda birleşen bankacılar, en önemli unsurun güven olduğunu, sanayicilerle bankalar arasında yaratılacak iyi bir diyalog ile bu güven ortamının da sağlanacağını vurguladılar. Reel sektörle etle tırnak gibi olduklarını anlatan bankacılar reel sektörde sıkıntının olmasının kendilerini de olumsuz etkileyeceğini söyleyerek reel sektörde bir sıkıntı olmaması için kontrollü bir şekilde fonlamaya devem edeceklerini söylediler. Bankacıların konuşmalarının ardından bir değerlendirme yapan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Osman Aslan da, reel sektör ile aynı gemide olduklarını bu nedenle fırtınayı birlikte kürek çekerek aşmaya çalışacaklarını ifade etti. Aslan, sanayicilerinde krizlere karşı bağışıklık kazandıklarını belirterek, tedbiri elden bırakmayacaklarına inandığını kaydetti. 2001 krizinden sonra bankacılık sektörünün yeniden yapılandığını ve bugün çok güçlü hale geldiğini ifade eden Aslan, bu krizi işbirliği yaparak rahatlıkla yenebileceklerini söyledi. nün borcunun 140 milyar doları bulmasının endişelere neden olduğuna da dikkat çekerken, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin toplam cirosunun yüzde 55-60’ını ilk bin firma yapıyor. Bu borcun ağırlıklı olarak bu firmaların orta ve uzun vadeli yatırım borçları olması nedeniyle konuyu biraz daha sağlıklı değerlendirmeli. Hergün bunu bir panik ortamı olarak kullanmamalıyız. Bu borç devletimin olsaydı ben daha çok ürkerdim. Çünkü onları bizler ödeyecektik. Halbuki firmalar stokları ve ihracat alacakları ile kendi sorumlulukları bilinci içinde tedbirini almıştır. Krizin gerek reel sektörü gerekse finansal sektörü vurmaması için alınacak önlemlerin zamanlaması büyük önem taşımaktadır. Yapılacak hatanın telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır. Bizim tek endişemiz budur. Hepimiz soğukkanlı olmalıyız.” İtidal çağrısı Bugün içinde bulunulan sıkıntılı ortama yatırım aşamasında yakalanan sanayiciler de bulunduğunu ifade eden Taşkın, özellikle banka kredisi ile yatırım yapan sanayicilere karşı daha dikkatli davranılmasını istedi. Taşkın, “Bankaların kriz fırtınasına kapılarak yanlış kararlar alması kısa dönemde sanayiciyi uzun dönemde bankalarımız ve ülkemizi etkileyecektir. O nedenle sizlerden merkezlerinizin ve üst yönetimlerinizin çok dikkatli kararlar almalarını sağlamanızı önemle rica ediyoruz. Çünkü sahada olan sizlersiniz sanayicileri genel merkezlerinizden çok sizler tanıyorsunuz. Kapanan kredileri limiti varken kullandırmamanız, her şeyi sağlam olan Basel II kriterlerine uygun olan bir firmayı kredilendirmemeniz bu dönemde Türk sanayicisine yapacağınız ve bizleri zor durumda bırakacak en riskli hareketlerden biridir” dedi. Krediler geri çağrılmayacak Bankalarda şu anda bir likitide sorununun olmadığını, hatta bazı kamu bankalarının yurtdışındaki bankaları fonladığına dikkat çeken Aslan, o nedenle sanayicilerin kredileri geri çağırmalarının da söz konusu olmadığını kaydetti. En önemli unsurun güven olduğunu sanayicilerle bankalar arasında yaratılacak iyi bir diyalog ile bu güven ortamının da sağlanacağına işaret eden Aslan, “Biz reel sektörle etle tırnak gibiyiz. Reel sektörde sıkıntının olması bizi de olumsuz etkileyecektir. Reel sektörde bir sıkıntı olmaması için biz kontrollü bir şekilde fonlamaya devam edeceğiz. Mevduat faizleri arttığı için kredi faizlerinde de bir miktar artış olabilir. Bu doğaldır ama. Biz reel sektöre desteğe devam edeceğiz” dedi. Sanayici Hükümetten ne istiyor? • KDV, SSK ve Muhtasar ödemeleri vadeli alınmalı • Vergi de yıllık beyannameye geçilmeli • Kıdem tazminatı işsizlik fonundan karşılanmalı • Yurtdışından gelecek paralar vergiye tabi olmadan ülkeye getirilmeli • Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kaldırılmalı • Dünyadaki satıcı kredileri kullanılmalı • Tecil faizi yüzde yarım puana indirilmeli • Döviz kredisinde ihracat garantisi kaldırılmalı • Exim Kredileri 24 aya çıkarılmalı • Firma gayrimenkullerinde KDV kaldırılmalı • Tapu Harcı da kaldırılmalı • Mevduat garantisi 50 bin YTL’den 100 bin YTL’ye çıkarılmalı ebsohaber 16 ekim 2008 GÖRÜŞ Küreselleşme-Kümelenme-Vizyon-Aksiyon 1990’lı yılların başında başlayan ve Düşük işçilik bugün tüm dünyayı saran “Globalization” Bugün global şirketlerin çoğu üretimiyani küreselleşme bir olgudur. ni düşük ücretle üretim yapılan ülkelere Bu defakto ekonomik fırtına artık tüm örneğin Çin, Tailand, Hindistan gibi dünyayı sarmıştır. ülkelere kaydırdığı için birim maliyet içinÖyleki bu küreselleşmeyi dünyaya deki işçilik oranları inanılmaz derecede yayan ABD ekonomisi de nasibini almaya azalmıştır. son iki yıldan beri başlamıştır. Ekonomik dünyamızı bir büyük okyaParite etkisi nus gibi düşünürsek, çeşitli tonajlarda ve Gözden uzak edilmemesi gereken bir Mehmet Semih Alkoç de çeşitli cinslerde milyonlarca şirket [email protected] konuda yılda en az yüzde 10 büyüyen madan yoluna devam etmek için büyük ve bu süreci en az 15 yıldan beri sürekli bir rekabetin içindeler. koruyan Çin, parasını revalue (değerKüreselleşme ölçek ekonomisini ön lendirmek) etmek yerine 1 $ 7,8 RMB Fırtınanın geleceği belli iken bizler plana çıkarmış, verimlilik ve kalitenin ye bağlıyarak rekabet gücünü haksız ne yaptık, ne gibi önlemler almagelişmesinde bir motor görevi görmüştür. yere arttırırken maalesef bizim gibi bazı lıydık ve ne yapacağız? Üstelik dolayısı ile maliyetlerde inanılmaz ölçüülkelerin paraları suni olarak uygulanan de büyük düşüşlere sebep olmuştur. genç bir nüfusumuz var. İş bulmak ekonomik politikalar neden ile sürekli Öyleki bu sektörlerde bu fiyat ve maaslanın ağzından midesine indi. bir şekilde değerlenmiştir. Bu konuda bir liyet düşüşündeki trendi yakalamak, olimamprik formül vermek gerekirse verimli piyat oyunlarında altın madalya alarak bir şirketin Euro bölgesinde 1 Euro’ya şeref kürsüsüne çıkmaktan çok daha zor hale gelmiştir. mal ettiğini dolar bölgesinde (Çin’de) 1 dolara mal etmek mümSizlere çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum; kündür. Demek ki aynı verimlilikte ve aynı koşullarda Euro/ Cok amaçlı pense ve tornavidalardan oluşan bir el aletini Dolar paritesinin ortalama 1,60 olduğunu düşünürsek parite 1988 yılında 125 Euro’ya almıştım. Bir ay önce büyük süperetkisinin rekabette ne kadar önemli olduğunu gösterir. marketten 6 YTL’ye hiçbir kalite farkı olmadan aldım. Kısaca Sonuç olarak; Fırtınanın (kasırganın) geleceği belli iken bizler 20 yılda fiatı 40 defa düşmüş bulunuyor. Eğer paranın bugünkü ne yaptık, ne gibi önlemler almalıydık ve ne yapacağız? Üstelik değerini düşünürsek (yani 125 Euro’nun 1988 yılındaki değerini, çok genç bir demografik yapımız var. İş bulmak aslanın ağzınbugünkü değerine yıllık yüzde 10 faizle çevirirsek, fark en az 80 dan midesine indi. katına çıkıyor . Daha fazla bekleyecek halimiz kalmadı. Ancak 1994 ve Hammadde ve petrol fiyatlarındaki aşırı artışlara rağmen 2001 krizleri Türkiye’de ve de özellikle büyük holdingler için bir PC’ler, notebooklar 10 yılda 5-10 kat ucuzladı. İyi de bu inanılfırsat kapısı açmış ve çok başarılı değişim ve dönüşüm projeleri maz maliyet düşüşünün nedeni nedir? Hani bir söz vardır; başlamış ve uygulamıştır. “Şeytan bunun neresinde?” Bizler hep mucizelere inanmış Buna güzel bir örnek, Koç 2000 değişim projesidir. ve gökten bir melek gelmesini beklemiş bir toplumuz maalesef. Bu yazımızda kısaca bir analiz (yani durum tespiti) yaptık. Halbuki akıl ve hikmet en büyük düsturumuz olmalıdır. Gelecek yazımızda yapılması gerekenlere değineceğiz. Sihirli formül çok basit; Global pazar Küreselleşme ile inanılmaz büyüyen pazar, ölçek ekonomisin önemini ortaya çıkarmış ve mass production çok büyük boyutlara çıkınca, sabit maliyetler o kadar küçülmüştür ki adeta hammadde fiyatına yakın maliyetler oluşmuş, her düşen fiyat satınalma gücünü global ölçekte arttırmış dolayısı ile pazar hızla büyüdüğü için daha büyük ölçeklerde üretime fırsat vermiştir. ebsohaber 17 ekim 2008 ULUSLARARASI Krize rağmen İzmir İzmirli ve Belçikalı işadamları, dünya Emir Kır’ın ziyaretinden duyduğu mempiyasalarını alt üst eden ekonomik krize nuniyeti dile getiren EBSO Yönetim KuruBelçika Brüksel Bölgesi Devletrağmen yeni işbirliklerinin temellerini lu Başkanı Taşkın, Belçika gibi önemli bir Bakanı Emir Kır liderliğindeki attı. Avrupa’nın ilk Türk asıllı Bakanı dünya ülkesinde en önemli mevkilerden Belçika heyeti, Ege Bölgesi Sanayi Emir Kır başkanlığındaki Belçika heyebirine yükselmiş bir Türk asıllı bakan başOdası’nda sanayicilerle sektörel tini ağırlayan Ege Bölgesi Sanayi Odası kanlığındaki heyetle işbirliği yapmaktan işbirliği fırsatlarını konuştu. Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, büyük gurur duyduklarını söyledi. “Her kriz, içinde bazı fırsatlar barındırır” dedi. Taşkın: Kriz yeni pazarlar için fırsat yaratmalı Belçika ve Türkiye arasındaki “Çok Sektörlü Ekonomik ve İzmirli sanayicilerle yapılan ikili görüşmelerden her iki Ticari Misyon Programı” çerçevesinde İzmir’de bulunan Belçika tarafından lehine sonuçlanacak işbirlikleri doğacağına inandığını Bölgesel Devlet Bakanı Emir Kır liderliğindeki Belçika Büyükelbelirten Tamer Taşkın, dünya piyasalarında yaşanan ekonomik çisi Marc Van Rysselberghe, Belçika Başkonsolosu Francois krize de değinerek, “Her kriz içinde bazı fırsatlar barındırır. Del Marmol, Brüksel Bölgesi Ekonomi ve Ticaret Ateşesi Sabih ABD’de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan finansal dalgaAkay, Brüksel Dış Ticaret Müsteşarlığı Dış İlişkiler Ateşesi lanmalardan yararlanabiliriz. Bu kriz yeni pazarlar yaratmak iin Andre Sebera ve Belçikalı firmalardan oluşan heyet, Ege Bölgesi bir fırsat olarak kullanılmalı. Umuyorum ki İzmirli ve Belçikalı Sanayi Odası’nda Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ın işadamlarının ilişkileri bu dönemde daha üst seviyelere tırmanayanısıra sektörel işbirlikleri çerçevesinde İzmirli sanayicilerle caktır” dedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, dünyayı sarbiraraya geldi. san finansal kriz sonrasında Türkiye’nin en önemli pazarlarından 2004 yılındaki seçimlerde Belçika’da Brüksel Bölgesi biri olan Avrupa’da ihracatın daraldığını ifade etti. Bu daralmaTemizlik, Tarihi Anıtlar ve Sit Alanlarından Sorumlu Devlet nın Türkiye ekonomisini etkileyeceğini kaydeden Taşkın, “Ancak Bakanlığı’na getirilerek “Avrupa’daki ilk Türk asıllı Bakan” olan Türkiye şimdiye kadar her krizden bir çözüm yolu bularak çıktı. ebsohaber 18 ekim 2008 ULUSLARARASI Biz Güney Amerika, Avustralya, Uzakdoğu ile hemen hemen hiç ticaret yapmıyoruz, Afrika ile olan ticaret ise yüzde 2’lerde seyrediyor. Biz de bunları göz önünde bulundurmalıyız. Bu kriz çaresizliğin çaresini getirecek, yeni pazarlar bulmamızı sağlayacaktır” diye konuştu. Bir ülkeyle ticari işbirliği yapabilmek için tanışma ve karşılıklı bilgilenmenin büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Taşkın, 70 milyon nüfusa sahip olan Türkiye’nin cazip bir pazar olduğunu dile getirdi. Gidilmesi kolay olmayan pazarlara da Türkiye üzerinden ulaşılabileceğini aktaran Taşkın, Türkiye’nin komşu ülkeleri ile dış ticaret hacminin son yıllarda 25 milyar doları aştığını söyledi. Taşkın, İzmir’den deniz ve karayolu ulaşımının da komşu ülkelere son derece hızlı olduğuna dikkat çekti. Dünyadaki finansal dalgalanmadan Türkiye’nin eskisi gibi etkilenmediğine işaret eden Taşkın, ekonomik düzenliliğin politik düzenlilikle desteklenmesi gerektiğini belirtti. Belçika ile ilişkiler güçlendirilmeli Türkiye ile Belçika arasındaki ticari ilişkiler hakkında bilgi veren Taşkın, Türkiye’den Belçika’ya 2 milyar dolarlık ihracat, 3 milyar dolarlık ithalat yapıldığını söyleyerek “İki ülke arasındaki toplamda 5 milyar doları bulan ticaret hacmi Türkiye’nin 300 milyar doları bulan toplam dış ticaretine oranla çok düşüktür. Bu ziyaret ve sonrasında kurulacak ilişkiler bizim için çok önemli” dedi. Taşkın, Belçika ile petrokimya alanında önemli işbirliklerinin yapılabileceğini de sözlerine ekledi. Belçikalı Bakan’dan işbirliği çağrısı Belçika Bölgesel Devlet Bakanı Emir Kır ise, iki ülke arasındaki ekonomik, siyasi ve ticari ilişkilerin giderek büyüdüğünü ifade ederek, dünyadaki finansal kriz ne kadar sürerse sürsün şirketler arası ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğine değinirken, krize rağmen kurulacak işbirliğinin yaralı olacağına inandığını söyledi. İzmir’e gelerek kenti çok değişik yönleriyle tanıdıklarını kaydeden Kır, petrokimya konusundaki işbirliği çağrılarını Brüksel’deki firmalara ileteceğini duyurdu. Kır, Türkiye’de evsel atıkların para kazanmak ve enerji üretmek için sağladığı önemli avantajların yeterince bilinmediğine dikkat çekerek, katı atık yakılması ve enerjiye dönüştürülmesi konusunda işbirliği çağrısında bulundu. Bu işbirliği çağrısını İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerine de ileteceklerini kaydeden Kır, İzmir’de de katı atık yakma tesisi ve evsel atıkları enerjiye dönüştüren Biyometan Merkezi kurulması konusunda ortak çalışma yürütülebileceğini ifade etti. Görüşmelerin son derece önemli olduğuna da değinen Kır, “Ticaret yapmak için önce tanışmak lazım” dedi. İki ülke arasındaki ticaret rakamlarının her geçen yıl yükseliş gösterdiğini de vurgulayan Emir Kır, “Belçika yüzölçümü olarak küçük bir ülke ama Brüksel, aynı zamanda Avrupa’nın da başkenti olduğu için çok büyük önem taşıyor. Kurulan ilişkiler diliyorum ki, hem bizim, hem de sizin şirketleriniz için faydalı olur. Bu misyonların sık sık olması gerektiğine inanıyorum” diye konuştu. Belçikalı Bakan Kır, İzmir Fahri Konsolosu Nezih Öztüre ile de bir araya geldi. Belçikalı işadamları EBSO’da ikili iş görüşmeleri yaptı. ebsohaber 19 ekim 2008 ULUSLARARASI Almanların İzmir ilgisi Son yıllarda yabancı yatırımların ilgi odağı haline gelen İzmir’de en çok yatırım gerçekleştirenler arasında yeralan Almanlar, üst düzey ziyaretlerle de ekonomik ilişkileri kalıcı dostluğa dönüştürüyor. Almanya’daki Hristiyan Demokrat Parti’nin Hamburg Milletvekili David Erkalp ile Hamburg ve Çevresi Türk Toplumu Derneği yöneticilerinden Murat Gözay, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ı ziyaret ederek İzmir’deki Alman yatırımları hakkında bilgi aldı. Hava, deniz ve karayolu lojistik imkanları, üniversiteleri ve eğitilmiş insan gücü, sosyal yaşamı, iklimi ve stratejik konumu nedeniyle İzmir’in tercih edilmesinin tesadüf olmadığını vurgulayan Milletvekili David Erkalp, Alman şirketlerinin yatırımlarının önümüzdeki süreçte artarak devam edeceğini söyledi. Kendi şirketinde de Almanlarla ortak olduğunu, stajını Almanya’da yapan birisi olarak Almanları çok iyi tanıdığını ifade eden EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın da, potansiyelin daha iyi değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi. Taşkın, yatırım yapan ve yatırım planlayan şirketlerin yöneticilerinin yanısıra politikacıların ilgisinin de önemine dikkat çekerken, “İlişkilerin çok taraflı olarak gelişmesi aramızdaki bağları güçlendirirken hem kentimiz hem de ülkelerimiz için kazanç sağlıyor” dedi. EBSO olarak İzmirli sanayicilere yeni ihracat pazarları bulma projesi çerçevesinde Alman yatırımcılar için karşılıklı heyet ziyaretleri, Almanya’da tanıtım konferansları ve İzmir’i tanıtan Almanca broşür gibi birçok çalışma yaptıklarını, son dönemde yatırım yapan Alman yatırımcılarla bizzat görüştüğünü açıklayan Tamer Taşkın, “Almanlar çok disiplinliler. Kendileri gibi partner arıyorlar. Her alanda yatırıma açıklar. O nedenle firmalar Almanlarla ortak olarak, dünyaya açılma avantajını değerlendirebilirler. Alman yatırımcıları çekmek için de ikna etmek gerekiyor. Bunun içinde daha çok çalışmalıyız. Üretimini şartlar gereği ülke dışına çıkarmak isteyen ve yeni pazarlara açılmayı arzulayan çok sayıda Alman yatırımcı var” diye konuştu. Tekstil ve otomotivciler atakta Almanya’da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk ve en çok dış ticaret gerçekleştirdiğimiz ülke olarak Türkiye’yi yakından tanıyan Almanlar, İzmir’de bugüne kadar 38 tesis kurdu, 7 bin kişiye de iş imkanı sağladı. Halen treyler devi Krone, en önemli tekstil markalarından Roy Robson ile Ege Serbest Bölgesi’ndeki Mopisan firmasını satın alan Mahle’nin yatırımları devam ediyor. Bu şirketlerin yatırımlarının tamamlanmasıyla 1100 kişiye daha istihdam imkanı yaratılacak. Bayan giyiminin ünlü markası Escada da, Ege Serbest Bölgesi’nde fabrika kurmak için görüşmelerini sürdürüyor. Alman takım elbise üreticilerinden Leithauser de gelecek yıl Türkiye’ye gelmeyi planlıyor. İzmir’de Ege Bölgesi Sanayi Odası’na üye Alman şirketlerinin 13 tanesi bütünüyle Alman sermayeli iken, 25 firma ise Türk ortakları ile birlikte faaliyet gösteriyor. 38 Alman firmasından 8 tanesi Ege Serbest Bölgesi’ni tercih ederken, diğer firmalar ise başta organize sanayi bölgeleri olmak üzere, İzmir’in çeşitli bölgelerinde üretimlerini sürdürüyorlar. Ege Serbest Bölgesi’nde takım elbise üretimi yapan Hugo Boss, 3 bin 500 çalışanı ile halen bütün Alman firmalarında çalışanların yarısını tek başına istihdam ediyor. ebsohaber 20 ekim 2008 ULUSLARARASI Çinliler İzmir’e yatırımda kararlı İzmir’e sık sık gelerek incelemelerde bulunan Çinli yatırımcılar kente yatırım yapmakta kararlı. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı (EBSO) ziyaret eden Çin’in Tianjın kentinden gelen 16 kişilik alım-yatırım heyeti kentte incelemelerde bulunduklarını ve İzmir’de yatırım yapmaya niyetli olduklarını belirtti. Elektronik, makine, otomotiv, gıda sektörü üzerine faaliyet gösteren firmaların temsilcilerinin bulunduğu heyet, İzmir’de Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) ile fabrikalarda ziyarette bulundu ve yatırım fırsatlarını araştırdı. Heyetin başkanlığını yapan Çin Makine Elektronik Ürünleri Ticaret ve İhracat Odası Başkanı Wang Zhanxiong, 20 bin üyeleri bulunduğunu belirterek, çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiklerini söyledi. Yatırım yapma eğilimimiz var İzmir’de incelemelerini tamamladıktan sonra Çin’de yapacakları toplantıda yatırım olanaklarını değerlendireceklerini kaydeden Wang Zhanxiong şöyle konuştu: ”Heyette bulunan isimler büyük firmaları temsilen burada. Odanın 20 bin üyesi var. Döndükten sonra Ege’nin potansiyelini üyelerimizle paylaşacağız. İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, hükümetlerin işbirliğini gerektiriyor. Ülkeler arasındaki ticarette dengesizlikler var. Bu dengesizlik siyasi nedenlerle de olabilir. Ticaretin artması için oda olarak elimizden geleni yapacağız. Çin ve Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini istiyoruz. Ege’nin doğal güzelliklerinden de çok etkilendik. Burada yatırım yapmak istiyoruz. Çin’e döndükten sonra toplantı yapacağız ve taleplerimizi size ileteceğiz. Genel olarak yatırım yapma eğilimiz var.” Taşkın: Çin iyi bir pazar EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, iki ülke arasındaki ticarette dengesizlik yaşandığını ve bunun Çin lehine olduğunun altını çizdi. Bunun nedeninin Türkler’in Çin’i pazar olarak görmemesi olduğunu vurgulayan Taşkın, “Çin, ucuz bir ülke olarak görülüyor. Türkler, mal satamam diye düşünüyor. Çin’i sadece mal almak için görüyorlar. Bu yanlış. Çin çok iyi bir pazar” dedi. Dünyada yaşanan krize de değinen Taşkın, şunları söyledi: “Türkiye’nin en son büyük krizini 2001 yılında yaşadı. Türkiye’nin en son 2001 yılında yaşadığı krizde bankalarımız sanayi sektörümüz yeniden yapılandı. Bu kriz Türkiye’de henüz sanayisini ve bankaları etkilemedi” diye konuştu. Arnavutluk Büyükelçisi EBSO’da Arnavutluk’un Türkiye Büyükelçisi Altin Kodra, Büyükelçilik Başkatibi Ermal Muça ve Arnavutluk İzmir Fahri Konsolosu İlhan Gürel, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ı ziyaret etti. İzmirli sanayici ve işadamı İlhan Gürel’in Arnavutluk Fahri Konsolosu olması dolayısıyla gerçekleşen ziyarette konuşan Tamer Taşkın, Arnavutluk ile Türkiye'nin arasında tarihsel ve kültürel bağlarının yanı sıra aile bağlarının da olduğuna dikkat çekerek bu ilişkilerin sinerjiye ve ticari ortaklığa dönüştürülmesi gerektiğini kaydetti. İzmir'in Balkan ülkeleriyle iç içe bir şehir olduğunu, hatta İzmir’de Arnavut kökenli pekçok kişi bulunduğunu söyleyen Taşkın, kendisinin de 1992 yılından bu yana Güney Afrika Cumhuriyeti İzmir Fahri Başkonsolosu olduğunu hatırlatırken, ticari ilişkilerin geliştirilmesinin en önemli koşullarından birinin de fahri konsolosluk kurumu olduğunu anlattı. Arnavutluk ile Türkiye arasındaki dış ticaretin 300 milyon dolardan 1 milyar dolara çıkması gerektiğini savunan Taşkın, “Bizler de karşılıklı ziyaretlerle bu ortamı sağlamaya çalışacağız” diye konuştu. Arnavutluk Büyükelçisi Altin Kodra ise, ülkesinin 2002 yılından bu yana hızlı bir değişim geçirdiğini söyledi ve “İşbirliğine açığız. Arnavutluk’taki yatırım imkanlarını değerlendirecek işadamlarından oluşan heyetler bekliyoruz” dedi. ebsohaber 21 ekim 2008 ULUSLARARASI EBSO Fransa için önemli ortak Fransız yatırımlarını İzmir’e kazandırvurguladı. Fransa’daki büyük şirketlerin mak için çaba harcayan, hatta bünyeTürkiye’yi tanıdığını ama bunun yeterli Fransız Ticaret Odası Müdürü sinde 1992 yılından bu yana Fransız olmadığını savunan Raphael Esposito, Esposito, “EBSO’yu önemli bir Ticaret Odası Delegasyonu’na yer veren “Türkiye ve İzmir’e yatırımların artması ortağımız olarak görüyoruz. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın bu çabası için birlikte çalışmalıyız. EBSO bizim için Ülkemizdeki seminerlerde sizi de Fransız Ticaret Odası tarafından da takönemli bir ortak. 1992 yılından bu yana tanıyoruz” dedi. dir edildi. Fransız Ticaret Odası Müdürü Fransız Ticaret Odası Delegasyonu’na Raphael Esposito, “EBSO bizim için bünyesinde yer veriyor. Ülkemizde düönemli ortak” dedi. zenlediğimiz seminerlerde hem kendimizi hem de sizi tanıtıFransız Ticaret ve Sanayi Odaları Genel Meclisi Üyesi yoruz” dedi. Bürokratların yaptığı ziyaretin önemine de dikkat Christiane Bronner ile Fransız Ticaret Odası Müdürü Raphael çeken Esposito, “Bu inceleme gezisine katılan temsilciler Fransız Esposito liderliğindeki heyet, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret şirketlerinin karşılaşabileceği sorunları iyi bildiği için anında ederek, çalışma sistemi ve gerçekleştirdiği aktiviteler hakkında çözüm buluyor. Ayrıca yönlendirme yapabiliyor” diye konuştu. bilgi aldı. Fransız Ticaret Odası Delegasyonu Temsilcisi Necdet Raphael Esposito, Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerin Kestelli’nin rehberlik ettiği heyet, EBSO’daki birimlerde de ince1400 yılına kadar dayandığını hatırlatırken, önümüzdeki yıl lemelerde bulundu. Temmuz ayında gerçekleştirilecek Türkiye Tanıtım Programı’nın EBSO adına heyete ev sahipliği yapan Yönetim Kurulu Başsunacağı fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Esposikan Yardımcısı Ufuk Akgün, “Fransa yüzyıllardır Türkiye ile iyi to, “Türkiye Tanıtım Programı’na zengin bir katılım olması için ilişkileri bulunan bir ülke. Dünyayı saran finansal kriz nedeniyle hazırlıklarımızı şimdiden yapalım. Burada büyükelçiliklerden, ekonomisinde şu anda bazı sorunlar yaşıyor ama biz Türkiye devletin resmi kurumlarından çok sanayiciler ön planda olmalı. ve İzmir’deki Fransız yatırımlarının artacağına inanıyoruz. İzmir Sadece yetkililerin değil şirketlerin de olması iki taraflı ticaret ve ekonomik olarak Türkiye’de atağa geçti. Ortak çalışmalar her iki yatırımın artmasına fayda sağlayacak” dedi. ülkeye de kazanç sağlayacak” dedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Akgün, ziyaret Fransız Ticaret Odası Müdürü Esposito da, Fransa’nın birkaç anısına Fransız Ticaret ve Sanayi Odaları Genel Meclisi Üyesi yıl öncesine kadar Türkiye’de yatırımda birinci sırada olduğunu Bronner’e plaket verdi. ebsohaber 22 ekim 2008 ULUSLARARASI Ukrayna ile çifte anlaşma Ege Bölgesi Sanayi Odası, Ukrayna ile çifte işbirliği anlaşması imzaladı. İzmirli sanayicilerle Ukrayna’nın Dnipropetrovs’k ve Chernigiv kentlerindeki sanayiciler artık birbirlerine daha yakın olacak. Ukrayna’dan gelen ticaret heyeti, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret etti. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ın ev sahipliği yaptığı heyet, İzmirli sanayicilerle ekonomik işbirliğine hazır oldukları mesajını verdi. İzmir ile Dnipropetrovs’k ve Chernigiv kentlerindeki sanayiciler adına bağları güçlendirecek, ticaret ve yatırımda yeni ufuklar açacak anlaşmalara Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, Dnipropetrovs’k Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Zhmurenko Vitaliy Grygorovych, Chernigiv Ticaret ve Sanayi Odası Başekonomisti Ludmila Bolotnaya imza attı. Heyet temsilcileri yaptıkları konuşmalarda, “İzmir’i ortak bir partner olarak görüyoruz. Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler son dönemlerde karşılıklı ziyaretlerle giderek artıyor. Bu ilişkiler sonucunda sadece geçen yıl 14 ortak şirket kuruldu. İmzaladığımız anlaşmaların ardından şirketlerin sayısının da artacağına inanıyoruz. Türkiye ve Ukrayna hükümetleri de 2004 yılında imzaladıkları İşbirliğinin Geliştirilmesine Yönelik Ortak Eylem Planı ile siyasi tavrı ortaya koymuştu. Bizler de bölgelerimiz adına önemli bir adım attık. Bundan sonra imzaladığımız anlaşmaların hayata geçmesi için çaba göstereceğiz” dediler. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın da, İzmir’in potansiyelini anlatan bir sunum yaparak, EBSO'ya 45 değiyik meslek sektöründen, 4 bin 500 fabrikanın üye olduğunu söyledi. Ukrayna’daki yatırımcıları İzmir’e davet eden Taşkın, bölgedeki en güçlü sektörleri petro kimya, demirçelik, kimya, tekstil, oto yan sanayi, gıda, elektronik, beyaz eşya, seramik, çimento, makine imalatı olarak sıralarken, Türkiye'nin ihracatının bu yıl 80 milyar dolara ulaştığını, bunun yüzde 20'sinin İzmir Limanı'ndan yapıldığını anlattı. Taşkın, 'Ukrayna'nın güçlü sanayi kuruluşları olduğunu biliyoruz. Birbirimizi tanıdıkça, ilişkilerimizi arttırıp, ortak firmalar kurabiliriz' diye konuştu. Özellikle EBSO’nun öncülüğünde kurulan organize sanayi bölgeleri ile Ege Serbest Bölgesi ve Menemen Deri Serbest Bölgesi’nde yatırım avantajlarından bahseden Taşkın, Ukrayna’dan gelecek yatırımcılara bunları değerlendirmeleri konusunda yol gösterici olacaklarını söyledi. Tamer Taşkın, küresel ekonomide rekabet avantajı için lojistik zamanın önemine dikkat çekerken, “İzmir’den havayolu ile en fazla 4 saatlik uçuş mesafesinde Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın en uzak köşelerine gidebiliyoruz. Kara ve denizyolu ile İsrail’e Mısır’a 2 günde, İran’a 4 günde ulaşıyoruz. Lojistik avantajımız çok fazla. 2000’den sonra 2001’de bir ekonomik kriz geçirdik 2002’deki seçimlerden sonra Türkiye’nin dünya ile olan ilişkisi değişti. 2002’de 30 milyar olan ihracatımız, 130 milyar doları geçti. Bu büyük bir sıçrama. Yüzde 90’ı sanayi ürünü olan ihraç mallarımızın yüzde 70’i Avrupa ve Amerika’ya gidiyor” dedi. ebsohaber 23 ekim 2008 ULUSLARARASI Hollanda’dan İzmir’e ekonomik çıkarma İzmir’deki yatırımları artmaya başlavan Rooij, Dutch Ticaret Kurulu Türkiye yan ve yeni işbirlirlikleri yapma kararı Komisyon Başkan Yardımcsı Cor Bekker, Hollanda, ekonomik ilişkilerin alan Hollanda, ekonomik ilişkilerin geHollanda Hükümeti tarafından Türkiye’de gelişmesine katkıda bulunup yeni liştirilmesine katkıda bulunmak ve yeni yatırım faaliyetlerini teşvik etmek amacıyyatırımcıları İzmir’e yönlendirmek yatırımcıları kente yönlendirmek amala kurulan TIC Turkey Yatırım ve Destek amacıyla Kasım’da bugüne kacıyla bugüne kadarki en kalabalık bakan Ajansı Direktörü Hans Krielen Ege Bölgesi darki en büyük heyeti gönderiyor. düzeyinde politikacı, yerel yönetici ile Sanayi Odası’nı ziyaret ederek Yönetim işadamlarından oluşan heyetle adeta çıKurulu Başkanı Tamer Taşkın ile biraraya karma yapacak. Hollanda Dış Ticaret Bakanı Frank Heemskerk, geldi. Önceki ziyaretlerde Hollandalı yatırımcılara klavuzluk Eğitim Kültür ve Bilimden Sorumlu Bakan Yardımcısı Marja Van etmek amacıyla İzmir’de bir destek ofisi (Nedherland Support) Bijsterveldt ve 6 büyük kentin yerel yöneticileri ile 27 şirketin üst açılması da gündeme geldi. düzey yöneticilerinden oluşan heyet, 27 Kasım günü İzmir’de olacak. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sıra sektörlerarası işbirliğinde Tamer Taşkın, İzmirli sanayicileri Hollanda’da kendileriyle aynı Bürokrasi ağırlıklı bu ziyaretlerle sağlanan İzmir tanıtımı, sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerle doğan işbirliği fırsatlarını büyük işbirliği imkanları yaratacak oluşumun altyapısını da değerlendirmeye çağırdı. hazırladı. Hollanda Kraliyeti Büyükelçisi Dr. Marcel KurpersheEge Bölgesi Sanayi Odası’nın İzmirli sanayicileri yurtdışına ek, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’a açmak ve yeni ihracat pazarları bulmak amacıyla yürüttüğü gönderdiği mesajla, Hollanda Dış Ticaret Bakanı Frank Heprogram meyvelerini vermeye başladı. Geçtiğimiz yıl kasım emskerk, Eğitim Kültür ve Bilimden Sorumlu Bakan Yardımcısı ayında ilk olarak Hollanda’da EBSO Yönetim Kurulu Başkan Marja Van Bijsterveldt ve 6 büyük kentin yerel yöneticileri ile Yardımcısı Ufuk Akgün’ün katılımıyla gerçekleştirilen İzmir’i ta27 şirketin üst düzey yöneticilerinden oluşan heyetin 27 Kasım nıtan ve yatırım olanaklarını anlatan tanıtım toplantısının ardıngünü İzmir’de olacağını haber verdi. Bu heyetin Türkiye ve dan İzmir’e Hollandalı resmi heyet akını olmaya başladı. EXPO İzmir’e Hollanda’dan bugüne kadar gelen en büyük heyet oldu2015 adaylığı süreci de İzmir’in tanınırlığını artırırken, sırasıyla ğunu vurgulayan Büyükelçi Kurpersheek, “Hükümetlerarası özel Hollanda Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Müşaviri Willem van sektör ve eğitim kurumları düzeyindeki işbirliğinin artırılması Rossem, KOBİ Hollanda Kraliyet Birliği Genel Müdürü Noud amaçlanıyor” dedi. ebsohaber 24 ekim 2008 ULUSLARARASI Hollanda Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Derneği Başkanı Loek Hermans’ın başkanlık edeceği ticaret heyetinde su, altyapı, otomotiv sanayi, enerji verimliliği, denizcilik, çiçekçilik ve çevre teknolojileri sektörlerinde faaliyet gösteren sanayiciler yer alıyor. Eğitim ve işgücü piyasası arasındaki bağı geliştirmeyi amaçlayan Hollanda Ekonomik Heyeti’nde sağlık, turizm, su, denizcilik, tarım ve teknik inşaat sektörlerinde mesleki eğitim konusu da ağırlıklı bir yer tutuyor. Taşkın: EBSO hazır Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, Hollandalı şirketlerin İzmir’de yatırım yapması ve Hollanda Büyükelçiliği’nin destek ofisi açması konusunda her türlü desteği vermeye hazır olduklarını bildirdi. Türkiye’de yatırım konusunda uluslararası pazarlara yönelik üretim yapan şirketler, sektörel çeşitlilik, yetişmiş insan kaynağı, hava, kara ve deniz ulaşımı, iklim, sosyal yaşam kalitesi ve ekonomik refah ile iklim başta olmak üzere en büyük avantajları İzmir’in sağladığına dikkat çeken Taşkın, “İzmir’de güçlü konumda olan sektörlerden kimya ve petrokimya, otomotiv ve yan sanayi ile tarım ve hayvancılık alanında çiçekçilik, seracılık, süt ve süt ürünlerinde, gemi ve yat üretimi, deniz işletmeciliği alanlarında Hollandalı firmalarla büyük işbirliği olanakları var. Ayrıca Hollanda’ya üç saatlik uçuş mesafesinin de yatırımcılar tarafından değerlendirileceğine inanıyorum” dedi. Tamer Taşkın, Ege Serbest Bölgesi’nde havacılık konusunda bir kümeleme oluşturulduğunu, bazı uçak parçaları ile rüzgar türbinlerine kanat ve gövde üreten firmaların bulunduğunu da belirtti. Potansiyeli gördüler, İzmir’i sevdiler Türkiye ile Hollanda arasındaki 2 milyar doları aşkın ticaret hacminin yaklaşık 400 milyon doları İzmir’den gerçekleştiriliyor. Hazine Müsteşarlığı kayıtlarına göre Türkiye’de 1308 Hollanda sermayeli şirket faaliyet gösteriken, İzmir’deki 84 şirket doğrudan ve dolaylı olarak 10 bine yakın kişiye iş imkanı sağlanıyor. İzmir’in farklı noktalarında üretim ve ticaret yapan şirketleri ile faaliyet gösteren Hollandalılar rüzgar enerjisinden tekstile, kimyadan savunma sanayiine kadar birçok sektörde faaliyet gösteriyor. Sadece geçen yıl 239 Hollanda şirketi Türkiye’ye adım atarken, ABN Amro, Philips, Shell ve Unilever gibi şirketler 10 yılı aşkın süredir faaliyette. Hollandalı şirketlerin yüzde 53’ü İstanbul, yüzde 17’si Antalya’da bulunurken, İzmir ile Muğla yüzde 7’şer oranla eşit konumda. Hollandalı şirketleri 2005-2007 yılları arasında 11 milyar dolarlık yatırıma imza attı. Hollanda Hükümeti’nin kurduğu ve 3 yıldır ülkemizde faaliyet gösteren TIC Turkey Yatırım Yatırım Ajansı ise daha çok Hollandalı yatırımcının gelmesi için çalışıyor. Ajansın kuruluşundan bu yana geçen sürede hizmetlerinden olumlu sonuçlar alınması üzerine projenin süresi üç yıl daha uzatıldı. Daha önce ağırlıklı olarak hizmet yatırımlarına ilgi duyan Hollandalı işadamları imalat sanayiine de yönelmeye başladı. Hollanda Hükümeti, 2006 yılında da ticaret ve yatırımların genişletileceği öncelikli ülkeler planında Türkiye’yi ilk sıraya almıştı. Bu kararını Türk şirketlerle ortaklık kuracak Hollandalı yatırımcılara 750 bin Euroluk hibe teşviğiyle destekleyen Hükümet, bu sayede 16 milyonluk ülkede yatırım yapmayak isteyen binlerce girişimcinin Türkiye’ye olan ilgisini de artırdı. Meclis başkanlarından rektörlere ziyaret İzmir’deki odaların meclis başkanları, Ege ile Dokuz Eylül Üniversitelerinde göreve başlayan yeni rektörleri ziyaret ederek başarı diledi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Necip Kalkan ve İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ayhan Baran, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz ile Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün’ü makamlarında ziyaret etti. Meclis Başkanları, ziyaretlerde yaptıkları konuşmalarda üniversitelerin eğitim ve bilimdeki başarılarının yanısıra iş dünyası ile kurdukları ilişkilerde de ağırlığını vurguladı. Türkiye’nin bir numaralı sosyo ekonomik sorunu işsizliğin çözümü ve kaliteli üretim için sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların yetiştirilmesinde üniversitelerin üstlendiği role dikkat çeken Meclis Başkanları, meslek yüksek okullarındaki eğitim programları konusundaki işbirliğine teşekkür etti. Rektörler de üniversite-sanayi işbirliğinde İzmir iş dünyasının gösterdiği yakınlık ve verdiği destekten memnuniyetlerini dile getirdi. Rektörler ayrıca kentin bilim ve teknolojide daha ileri noktalara yükselmesi için çaba göstermeye devam edeceklerini ifade etti. ebsohaber 25 ekim 2008 ULUSLARARASI Afrika ülkeleri Taşkın’dan sorulacak Afrika Kıtası'nda Türkiye'nin 15 yeni Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve büyükelçiliğinin açılacağını ifade eden Başkanı Tamer Taşkın, Türkiye'nin Afrika Taşkın, Türk Hava Yolları'nın da yeni ülkeleriyle kurduğu iş konseylerinin de DEİK Türk Afrika İş Konseyi Başnoktalara uçacağına dikkat çekerek, Afribaşkanı oldu. kanı Tamer Taşkın, Afrika ülkeleri ka kıtasını yeni yeni keşfetmeye başladıkTürkiye Odalar Borsalar Birliği iş konseylerine de koordinatör larını kaydetti. (TOBB) bünyesinde faaliyet gösteren başkanlık koltuğuna oturdu. Afrika kıtasında 54 ülke bulunduğunu Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi'nin ve bugüne kadar sadece 4-5 ülkeyi tanı(DEİK) Türkiye-Güney Afrika İş Konseyi dıklarını ifade eden Taşkın, şöyle konuştu: Başkanlığı'na yeniden seçilen Tamer Taşkın, Türkiye ve 7 Afrika "Afrika kıtasında 1 milyarı aşkın nüfus, 2 trilyon dolara yakülkesi arasında faaliyet gösteren 7 iş konseyinin de koordinatör laşan bir iş hacmi var. Türkiye’nin bu pazardan aldığı pay henüz başkanlığını yürütecek. Taşkın, Afrika İş Konseyleri Koordinatör çok küçük. Yeni büyükelçilikler ve THY'nin seferleri ile birbiriBaşkanlık görevini 2 yıl sürdürecek. mizi daha yakından tanıyacağız. Afrika ülkelerinin sanayilerini 17 Eylül Çarşamba günü İstanbul'da DEİK merkezinde yapılan Türk-Afrika İş Konseyleri Genel kurulu Toplantısında TOBB'a geliştirme ihtiyaçları, altyapı eksiklikleri, doğal kaynakları ve tarım ürünleriyle Türk firmaları için önemli yatırım, ticaret ve bağlı 81 İş Konseyi'nin yeni başkanları seçimle belirlendi. 2 ortaklık fırsatları sunuyor. 2012 yılında da 50 milyar dolar heyıldır Türk-Güney Afrika İş Konseyi Başkanı olarak görev yapan define ulaşmak için fuarlar, iş gezileri başta olmak üzere birçok Tamer Taşkın, yapılan seçimde yeniden başkanlık koltuğuna proje uygulayacağız. Hükümet 2005 yılını Afrika Yılı olarak oturdu. Taşkın, ayrıca Afrika kıtasının bir bütün olarak değerlendirileceği yeni dönemde Afrika’daki tüm iş konseyi başkanlarının ilan etti. 2008 başında da Afrika Birliği Türkiye’yi stratejik ortak da koordinatör başkanı oldu. Böylelikle İzmir’e Taşkın sayesinde olarak kabul etti. Türk müteahhitlik firmalarının 2007 yılında yurtdışında üstlendiği yaklaşık 20 milyar dolarlık projelerin yüzönemli bir koltuk daha geldi. Tamer Taşkın, görev süresi bode 30’u Afrika kıtasında gerçekleşti. Afrika ülkelerinin sanayileyunca Türkiye ile Afrika arasında ticaret hacmini katlamak için rini geliştirme ihtiyaçları, altyapı eksiklikleri, doğal kaynakları projeler üretecek. ve tarım ürünleriyle Türk firmaları için önemli yatırım, ticaret ve ortaklık fırsatları sunuyor. Avrupa’da mesleklerin sınıflandırılHedef belli ması rehberine göre 67 sektörde faaliyet gösteren İzmirli sanayiAfrika ülkeleri ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri geliştirciler, Afrika pazarından en büyük payı almaya adaydır. İzmirli mek için önemli projeler üreteceklerini belirten Tamer Taşkın, "Devlet Bakanımız Kürşad Tüzmen'in belirlediği 2012 yılında 50 sanayicileri Afrika’daki fırsatları değerlendirmek için yeni bir dünyaya açılmaya davet ediyorum." milyar dolar dış ticaret hacmine ulaşmak için çalışacağım" dedi. ebsohaber 26 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ Verona’da Türk rüzgarı İtalya’nın Verona kentindeki 43. Marmermerciliğinin dünyada üst sıralara momacc 2008 Uluslararası Taş, Dizayn çıktığının görüleceğini söyledi. Marmoİzmirli mermerciler, Vali Kıraç ve Teknoloji Fuarı’na Türk işadamları macc izlenimlerini sektör temsilcileri ve önderliğinde dünyanın en büyük adeta çıkartma yaptılar. Mermer, doğal kamuoyu ile paylaşan Kıraç, İtalya’daki mermer fuarı olan Verona’daki taş ve makineleri ihracatçısı 150 firma fuarın Türkiye’ye öncülük edecek yapıda Marmomacc’da ürünleri ve iş temsilcisi ile 4 vali ve milletvekilleriolduğunu ve yeni bir açılım getireceğini bağlantılarıyla göz doldurdu. nin de yer aldığı 180 kişilik Türk heyeti belirtirken, İzmir’de düzenlenen Marble fuar açılışında hazır bulundu. Türkiye, fuarı için mermer ve doğaltaş sektörünün Çin’den sonra fuara milli katılımla katılan en büyük ikinci ülke daha istekli olacağına dikkat çekti. oldu. Ege Maden İhracatçı Birlikleri (EMİB) organizasyonuyİzmir’in mermer ve doğaltaş alanında Verona’daki la İzmir’den hareket eden özel uçakla Verona’ya giden Türk Marmomacc’dan sonra dünyanın ikinci büyük fuarını gerçekleşheyetinde, aralarında İzmir Valisi Cahit Kıraç, Manisa Valisi tirdiğini hatırlatan Vali Kıraç, şu görüşleri dile getirdi: Celalettin Güvenç, Burdur Valisi İbrahim Özçimen, Denizli “İzmir’deki fuarımızı yeniden ele almalıyız. Yeraltı zenginValisi Yavuz Erkmen, Milletvekilleri Selma Aliye Kavaf, Yüksel liklerimizi dünyaya pazarlamaya, tanıtmaya, oradan kaynak Özden, Soner Aksoy, İzmir Vergi Dairesi Başkanı Mustafa Bulut üretmeye ihtiyacı olan bir ülkeyiz. Gelişen, genç nüfusu olan ve gazetecilerin de bulunduğu 180 kişi, fuarı gezdi, Türkiye’nin ve sürekli büyüme sağlamayı gerektiren bir ülkeyiz. Türkiye sektördeki yerini daha iyi görüp fırsatları değerlendirme imkanı büyüyecek ki yeni istihdam alanları yaratsın. Bunların içinde yakaladı. 43 yıldan bu yana gerçekleştirilen ve bu yıl kapılarıen fazla istihdamı ve yüzde 100 katkılı, katma değeri yüksek bir nı 2-5 Ekim günleri arasında açan Marmomacc fuarı, mermer sektör olarak mermeri mutlaka görmemiz gerekiyor. Önümüzdeve doğaltaş alanında dünyanın en önemli fuar organizasyonu ki dönemlerde Türk mermerciliğinin dünya mermerciliği içinde olarak kabul ediliyor. 1400’e yakın firmanın katıldığı fuara 60 önemli bir yerde olduğunu hatta üst sıralara çıktığını mutlaka ülkeden katılımcı, 100 ülkeden ziyaretçi geldi. göreceğiz. Çünkü gidiş onu gösteriyor.” Türk firmaları İZFAŞ’ın düzenlediği milli katılım organizasyonuyla 11’nci defa fuarda yeraldı. İZFAŞ organizasyonunda 60, İhracatçı yeni pazarları keşfetti bireysel olarak da 40 firmanın yeraldığı yaklaşık 3 bin metrekaEn büyük ihraç pazarları olan Amerika Birleşik Devletleri’nde relik Türkiye pavyonu ilgi odağı oldu. patlak veren Mortgage krizi sonrasında, sıkıntılı bir süreçten geçmekte olan Türk doğaltaş sektörü, Verona’daki 43. Marmomacc Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nda dünyanın dört bir tarafından Türk mermerciliği gelecek vaadediyor gelen ithalatçılarla 100 milyon doları aşan ihracat anlaşmaları İzmir Valisi Cahit Kıraç, önümüzdeki dönemlerde Türk ebsohaber 28 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ gerçekleştirdi. Verona Fuarı’na ABD’den gelen ziyaretçilerin azalması nedeniyle Verona’ya tedirgin gelen Türk doğaltaş ihracatçıları, Kore, Japonya ve Rusya başta olmak üzere farklı ülkelerden gelen müşterilerle umut tazeledi. Dünya doğaltaş pazarının ABD’den ibaret olmadığını belirten Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Arslan Erdinç, “Krize rağmen Verona Fuarı Türkiye’nin ürünlerinin değer bulacağını bizlere gösterdi. Verona fuarında ABD’lilerin az olmasına karşılık dünyanın her yerinden müşteri kazandık. Dünya genelinde mermer kullanımında bir azalma meydana gelmeyeceği görülüyor. Dünyadaki doğaltaş rezervlerinin yüzde 40’ı ülkemizde bulunuyor, bu da sektörün bugün 1.5 milyar dolar seviyesindeki yıllık ihracatının 12-13 milyar dolar seviyesine ulaşabileceğini bizlere gösteriyor. Bu hedefe ulaşabilmek için sektörün yenilikçi ve vizyon sahibi bir ihracat politikası oluşturması gerekiyor” diye konuştu. Sektörel teşvik istiyoruz Petrol fiyatlarındaki aşırı artış sonrasında üretimde ciddi bir darboğazdan geçtiklerini hatırlatan Erdinç şöyle konuştu: “Mermerin yerinde işlenmesi gerekiyor. Mermercilik Türkiye’de gelişen, ekonomiye büyük katkı sağlayan, yüksek istihdam olanaklarıyla sosyal çözüm getiren bir sektör. Bu nedenle uygulanmakta olan bölgesel teşvik modeli yerine sektörel teşvik talebinde bulunuyoruz. Bu konuda hükümetin çağrılarımıza cevap vermesini bekliyoruz. Bu sektör önümüzdeki yıl 2 milyar dolarlık ihracat yapacaksa bunun tamamı ülkeye kalacak. Karar verirken bu husus göz önünde bulundurulmalı.” Fuara katılan Türk firmalarının temsilcileri ile yaptığı görüşmeler sonrasında Verona Marmomacc Fuarı sayesinde Türk doğaltaş ihracatçısının 100 milyon doları geçen ihracat bağlantısı yaptığı izlenimi edindiğini anlatan Erdinç, “Bu rakam zamanla kendisini katlayacak. Allah vergisi bu kaynağa sahip çıkalım. Güney Amerika’dan Uzakdoğu’ya, Rusya’dan Afrika’ya dünyada geniş bir coğrafyada yeni müşteriler bulduk ve ihracat bağlantıları gerçekleştirdik. Ancak Amerika pazarını boşlamış değiliz. Döviz kurlarının da düzeleceğini umuyoruz” diye konuştu. Dünyanın ikinci büyük doğaltaş fuarı olarak kabul edilen İzmir Marble Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’na yönelik olarak önerilerini de dile getiren Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Arslan Erdinç, özellikle gelen ziyaretçi profilinin güçlendirilmesi gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı; “Önemli olan fuarda 1300 firma ya da 4 bin yabancı katılımcı değil. Bu katılımcı sayısını 40 bine çıkarmalıyız. Kendi taşlarımızı sergilemekle de olmuyor. Çünkü o zaman sadece Türk taşını almak isteyenler gelir. İzmir’deki fuar dünyanın taş merkezi olmalı, dünyadaki bütün ocakçılar, sanayiciler taşlarını satabilme imkanı bulmalı. Bunun için ilk başta Gaziemir’deki yeni fuar alanının hızla tamamlanması gerekiyor. Sadece kendi taşlarımızı değil, tüm dünyanın taşlarını sergilemeliyiz. Ayrıca yurtiçinde de doğaltaş kullanımını arttırmamız gerekiyor.” Taşkın: İhracat için liman önemli İtalya’nun Verona kentinde gerçekleştirilen Marmomacc 2008’e giden Türk heyeti içinde yeralan Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, İzmir Limanı’nda yaşanan sıkıntılara dikkat çekerken, sorunların zaman kaybedilmeden çözülmesi gerektiğini söyledi. Mermer ihracatçısının İzmir Limanı’nı mutlaka kullanmak zorunda olduğunu vurgulayan Taşkın, “Dünyadaki olağanüstü rekabet şartları içinde büyük fedarkarlıklarla ürettiğimiz ürünleri ihraç edip ülkemize döviz kazandırmak için çaba gösteriyoruz. 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefliyoruz. Ancak ihraç edilemeyen ürünün hiçbir anlamı olmaz. Bu nedenle altyapımızı da hedeflerimize uygun hale getirmeliyiz. İzmir Limanı’nda özelleştirme sürecinden kaynaklanan sorunları çözmeli, hatta yeni liman ve ürünlerimizi taşıyacak gemilerin yapımı için tersaneler kurmalıyız” dedi. ebsohaber 29 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ Savunma sanayiinde İzmir atağı İzmir, savunma sanayiinde atağa kalKuvvetleri Müşterek Malzeme Sergisi kıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçolarak gerçekleştirilmesinin planlandığını Ege Bölgesi Sanayi Odası, 2009 larını yerli kaynaklardan sağlamaya, Türk ifade etti. Serginin Ankara haricindeki yılında gerçekleştirilecek TSK Müşsanayiinin de kalite ve standart açısından bir ilde de yapılabileceği, İzmir’in de bu terek Malzeme Sergisi’nin İzmir’de daha yüksek noktalara ulaşması amacıyaşamada bir alternatif olarak gündeme yapılması için çaba gösterirken, la daha önce 6 kez yapılan Donanma geldiği toplantıda, 2009 yılındaki sergi savunma sanayini de öne çıkardı. Komutanlığı Malzeme Sergisi’nin 2009 için kesin tarih ve düzenlenecek yere yılında tüm kuvvetlerle birlikte “TSK MüşKasım ayında karar verileceği bildirildi. terek Malzeme Sergisi” olarak gerçekleştirilmesi planlanırken, bu 3 hafta sürecek serginin İzmir’de yapılmasına karar verilmedefa Ankara yerine İzmir’in tercih edilebileceği de gündeme gel- si durumunda İZFAŞ’tan Kültürpark’ta uygun bir sergi alanı di. 2009 yılındaki serginin tarihi ve yeri için Kasım ayında karar rezerve edilerek çalışmalar başlatılacak. TSK Müşterek Malzeme verileceği öğrenildi. Ege Bölgesi Sanayi Odası, kentteki imalat Sergisi’nin İzmir’de gerçekleştirilmesi durumunda yapılması sanayi yapısı ve savunma sanayiine yönelik nitelikli üretim yagereken hazırlıklar ve EBSO’nun rolü ile ilgili ayrıntılı bilgilerin pan firmaları ön plana çıkararak 2009 yılındaki serginin İzmir’de yapılması amacıyla girişimlerini sürdürüyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Envanter Kontrol Merkezi Komutanlığı yetkililerinden oluşan bir heyet, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, Meclis Üyesi ve EBSO’nun İZFAŞ yönetimindeki temsilcisi Ahmet Taşpınar, İZFAŞ Genel Müdür Yardımcısı İrfan Koyuncu, EBSO Savunma Sanayi Komitesi Üyesi Ali Merdivan Genel Sekreter Mustafa Kalyoncu ve Yönetim Kurulu Koordinatörü Özlem Değirmencioğlu ile biraraya geldi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Envanter Kontrol Merkezi’nden Albay Bülent Doğan, Binbaşı Fatih Koca, Güney Deniz Saha Komutanlığı’ndan Binbaşı Ercan Altınoluk, Üsteğmen Gamze Fidan, daha önce Ankara OSTİM’de 6 kez gerçekleştirilen Donanma Komutanlığı Malzeme Sergisi’nin 2009 yılında tüm kuvvetlerle Türk Silahlı ebsohaber 30 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ bir sunumla aktarıldığı toplantı sonrası Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile EBSO temsilcileri Kültürpark’ta serginin yapılabileceği salonlarda inceleme yaptı. İzmirli sanayiciler şimdi Kasım ayında sergi tarihi ve yerine ilişkin kararı bekliyor. Tercih yerli sanayi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Envanter Kontrol Merkezi Komutanlığı’ndan İkmal Binbaşı Fatih Koca, EBSO’daki toplantıda yaptığı sunumda önceki sergilerden örnekler verirken, Komutanlık bünyesindeki yerlileştirme çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyduğu malzemelerin sergilendiği organizasyon süresince ziyarete gelen sanayicilerle bire bir gönüşmeler yapıldığını, bu malzemeleri üretebilecek sanayicilerin her türlü teknik konuda desteklendiğini de bildiren Binbaşı Fatih Koca, “Mayıs ayında OSTİM’de düzenlenen Donanma Komutanlığı 6. Malzeme Sergisi’nde yaklaşık 2 bin malzeme sergilendi, 1000 tanesinin numunesi sanayicilere dağıtıldı. Şu anda sadece 150 kadar malzemenin teknik sebeplerden dolayı yurt içinde üretim imkanı olmadığı belirlendi. Yerlileştirme çalışmaları ile şu ana kadar 22 bin kadar malzeme tedarik edilirken yaklaşık 3 milyon dolar tasarruf sağlandı. 80 milyon dolarlık alım kararı ve 41 milyon dolarlık gerçekleşme rakamı içinde bu oran küçümsenmeyecek bir başarıdır. Pekçok malzemede tedarik süreleri ve ödenen bedellerde yüzde 75’e yakın tasarruf sağlandı” dedi. Envanter Kontrol Merkezi İç Kaynak Araştırma Şube Müdürlüğü envanterinde 8 bin 635 yerli firmanın kayıtlı olduğunu hatırlatan Binbaşı Koca, geçtiğimiz yıl aralık ayında EBSO’da gerçekleştirilen tanıtım seminerinin başarısının ardından Oda’nın referansı ile yaptıkları ziyaretlerde bazı firmalarla çalışma imkanı bulduklarını, diğer illerde de tanıtım organizasyonları gerçekleştirdiklerini söyledi. Deniz Kuvvetleri için gerekli malzemelerin yurt içinden tedarik imkanları araştırılarak tasarruf sağlanması ve yerli sanayiciye de katkı sağlanmasının hedeflendiğini belirten Binbaşı Koca, “Savunma sanayiine yönelik üretim, bu alandaki yüksek kalite standartları nedeniyle firmaların diğer NATO ülkelerindeki ihalelere teklif vermelerini de sağlayacak” diye konuştu. Taşkın: Gücümüzün farkına varalım BMC savunma sanayiinde de öncü İzmir’de savunma sanayiine üretim yapabilecek pekçok firma bulunduğuna dikkat çeken Taşkın, kentte otomotiv ve yan sanayinin öncü kuruluşu BMC’nin savunma sanayiindeki ağırlığına da dikkat çekti. BMC’yi ziyaret eden Tamer Taşkın, tamamen yerli sermayeli şirketin bilgi birikimi, ileri teknolojisi ve sektörel deneyimini savunma sanayiinde de kullandığını, başta TSK olmak üzere dünya ordularının araç ihtiyacını karşıladığını söyledi. Taşkın, savunma sanayi ürünlerinin kalitesini ISO 9000 Kalite Sistem Belgesi ve AQAP 2110 Endüstriyel Kalite Güvence Belgesi ile tescil ettiren, NATO standartlarında üretim yapan kuruluş unvanını alan BMC’nin NATO ile Milli Gizli dereceli tesis güvenlik belgelerine de sahip olduğunu bildirdi. Dünyanın av tüfeği İzmir’den Kemalpaşa’da kurulu Hatsan Silah Sanayii, ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına av tüfekleri ile havalı silahlar ihraç ediyor. Hatsan ürünleri, kalitesiyle rakiplerinin önüne geçiyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, İzmir’deki savunma sanayine yönelik üretim yapabilecek fabrikalardan biri olan Hatsan’ı da ziyaret etti. Taşkın, burada üretilen av tüfekleri ile havalı tüfeklere hayran kalırken, “İzmirli sanayiciler ürünleriyle dünyada kentimizin, bölgemizin ve ülkemizin gururu oluyor” diye konuştu. Hatsan Silah Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Taşyağan da, silah sanayiinde dünyada kendi kendine yetebilen fabrikalardan biri olduklarını söyledi. Hatsan’da tüfeklerin dipçikleri için ağaç işlemeden tetik ve namlu gruplarının metal aksamlarıyla ilgili olarak parça işlemeden metal enjeksiyona hatta laserle işaretlemeye kadar her türlü çalışmanın yapılabildiğine dikkat çeken Taşyağan, Mossy Meşe’nin de Türkiye’deki tek yetkili üreticisi olduklarını bildirdi. Abdullah Taşyağan, 15 bin metrekare üretim alanına sahip fabrikada ileri teknolojiye sahip CNC tezgahlarla ve 400 personelle çalıştıklarını vurgularken, “Üretim ve montajda kalite sisteminin gerekleri tam anlamıyla yerine getiriliyor. Üretimimizin yüzde 95’ini 80 ülkeye ihraç ediyoruz” dedi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın da, Oda üyesi sanayicilerin savunma sanayiine yönelik üretim yapmalarını teşvik etmek amacıyla Savunma Sanayii Komitesi oluşturduklarını hatırlattı. EBSO’nun üyelerinin üretim ve kalitede ulaştığı noktayı, uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek gücü geçtiğimiz Mayıs ayında Ankara’da gerçekleştirilen Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda (IDEF) açtıkları ve yabancı askeri yetkililerin bile ziyaret ettiği standla gözler önüne serdiklerini ifade eden Taşkın, “Egeli sanayiciler savunma sanayiine yönelik üretimle hem yurt içi hem de yurtdışı rekabette yeni bir boyuta geçebilecek yapıya sahipler. Biz de onların güçlerinin farkına varmaları için büyük çaba gösteriyoruz. Düzenlediğimiz organizasyonlarla bu alanda yerlerini almalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz” diye konuştu. ebsohaber 31 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ Keçi ırkının azalması peynirciliğe darbe Ege Bölgesi Sanayi Odası Et Süt ve yicilik ve kalite artışı sağlanacaktır. İzmirli Su Ürünleri Sanayii Meslek Komitesi, sanayiciler olarak konunun sivil toplum EBSO Et Süt ve Su Ürünleri Sanayi Türkiye’de keçi ırkının yok edilmesinin örgütleri, üreticiler, üniversiteler ve devlet Meslek Komitesi, kaliteli ve sağlıklı peynircilik sektörünü, dolayısıyla sağlıklı organlarının katılımıyla oluşturulacak bir süt ürünleri için keçi ırkının kosüt ürünleriyle beslenmeyi olumsuz yönplatformda tartışılması gerektiğine inanırunması gerektiğini belirterek bu de etkileyeceğini bildirdi. yoruz. Bizler de çalışmalarımıza devam alandaki çalışmalara destek istedi. EBSO Et Süt ve Su Ürünleri Sanayii edeceğiz” dedi. Meslek Komitesi, keçi ırkının korunmasıYaz aylarında can kaybı, köylerin na yönelik çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla Ege Üniboşaltılması ve hayvanların telef olmasıyla Türkiye gündemine versitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Turgay oturan orman yangınlarını da hatırlatan Demirli, hayvancılık yaTaşkın ile Üretici gazetesi imtiyaz sahibi Tuncer Beybağa’nın pılan yerlerde yangın görülmediğine dikkat çekerken, “İzmir’in da katılımıyla toplandı. İzmirli sanayicilere keçi ırkı ve keçiden Karaburun ve Çeşme gibi gözde turizm merkezlerine yakın elde edilen ürünler hakkında bir sunum yapan Prof. Dr. Taşköylerde süt üretimi için keçi besleniyor. Zeytineli ve Yağcılar kın, “Özellikle yurt dışında keçi sütü ve yan ürünleri oldukça köylerinde 100 yıldan fazladır orman yangını görülmüyor. Keçigelişmiş bir sektördür. Ancak ülkemizde henüz hakettiği değeri lerini ormanda otlatan köylüler hem ağaçların dip temizliğinin bulamamıştır. Türkiye’de son dönemde keçi sayısında meydana gerçekleştirilmesine yardımcı oluyor hem de geçim kaynakları gelen azalış, keçi sütü ürünlerinde de dışa bağımlı bir hale gelehayvancılık ve orman olduğu için sigara dumanı kadar dumana bileceğimizin habercisidir” dedi. dahi göz yummuyor” diye konuştu. Türkiye’de keçi ırkında görülen azalışa rağmen anne sütüne Keçilerin ormanların fahri dip temizliyicileri olduğunu vurguen yakın süt olan keçi sütü tüketen kişilerin sayısının her geçen layan Rıfat Demirli, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. gün arttığını belirten Prof. Dr. Turgay Taşkın, şu bilgileri verdi: Dr. İbrahim Ortaş’ın da konu hakkındaki görüşlerinden alıntılar “Keçi sütünün üretim etkinliği yüksektir, hastalık ve parazitlere yaparak şu bilgileri verdi: “Keçilerin orman içinde yarattıkları dayanıklıdır. Keçi sütünün alerjik özelliği yoktur. Sindirimi de seyreltme olayı ve açtıkları patika yollardan dolayı hem yangın kolay olan bu süt, oda sıcaklığında da bozulmadan kalabilmekçıkması ve yayılması engellenmiş olmakta hem de yangın çıktedir. Ve bütün bunların yanısıra keçi fakirin ineğidir.” ması olasılığında iç alanlara ulaşılmasında yarar sağlayan etkisi Prof. Dr. Taşkın, üniversite tarafından da desteklenen çöbulunmaktadır. zümün süt tipi melez keçi yetiştiriciliği olduğunu bildirirken, Keçilerin özellikle makilikler arasında koridorlar açarak olası “Bu sistemle sütten daha fazla verim alınarak daha fazla maddi yangınları önlemeleri ormancılar tarafından benimsenmektedir. kazanç elde edileceği gibi keçilerin ormana verdiği zarar da Kemirgen ve selülozu yüksek bitkileri tercih eden keçiler makiazalacaktır” diye konuştu. liklerde bir tarafta dipte biriken otları temizlerken diğer taraftan EBSO Et Süt ve Su Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi Başkanı ağaçları üst dallarını 1.5-2 m kadar tırmanarak besinlerini sağlarve Meclis Üyesi Rıfat Demirli de, son dönemlerde Türkiye’de ken doğal olarak ağaçları budayarak yangından korur. Keçinin hükümetler tarafından keçi ırkının yok edilmesine yönelik poolmaması durumunda diğer otlar gelişmekte ve yazın kuruyan litikalar güdüldüğünü ileri sürdü. Keçi sütünün gerek süt olarak otlar mercek etkisi yapan cam kırıkları nedeniyle yangına tüketimi gerekse süt ürünleri yapımındaki faydaları nedeniyle bu davetiye çıkarılmaktadır. Keçilerin sürgünlerin olduğu dönemin hayvanların sayısının kontrollü biçimde artırılması gerektiğini dışında otlatılması bu konuda orman köylülerinin bilinçlendisavunan Demirli, “Keçi varlığının artırılması sayesinde bu süt rilmesi ve ormanın sürdürülebilirliğinin sağlanması bakımından kullanılarak yapılan yoğurt, özellikle peynir gibi ürünlerde besle- önemlidir.” ebsohaber 32 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ İthal değil “Made in Bergama” Bergamalı iki makine imalatçısı Süter, “Bergama’daki müteşebbislerimizin girişimci, Türkiye’ye Almanya ve başarılarından gurur duyuyoruz. Yurt Bergamalı iki tarımsal makine üreHollanda’dan yaklaşık 200 bin Euro’ya dışından 180-200 bin euroya ithal edilen ticisi girişimci Yakup Kaşarcıoğlu ithal edilen mısır silaj ve paketleme makineyi Odamızın iki üyesi üretti. Bu ile Mustafa Malgaz, yaklaşık 200 makinesini yüzde 100 yerli malzeme ve makine ile hem döviz kaybı önlenecek bin euroya ithal edilen silaj makisermaye ile üretti. Özellikle büyükbaş hem de kullanıcılara avantaj sağlanacak. nesini yerli malzeme ile üretti. hayvan yetiştiricilerine hitap eden, Emeği geçenleri kutluyorum” dedi. belediyelerin bile çöpleri paketleyerek İzmir Tarım İl Müdürlüğü Eğitim Şube saklayabileceği makine, Bergama’daki ilk deneme üretiminde Müdürü Kemal Yılmaz da, İzmir’de silaj çalışmalarının 20 yıl tam not aldı. Bilgisayar kontrollü silaj ve paketleme makinesinin önceye dayandığını hatırlatırken, “İzmir bu alanda Türkiye’ye ithal fiyatının yarısına satışa sunulacağı öğrenildi. liderlik yapıyor. Silaj üretimi 16 kat, makine kullanımı 10 kat Bergama’da makine imalatı yapan Yakup Kaşarcıoğlu ile arttı. Şimdi geldiğimiz noktada teknolojiyi almak yerine kendiMustafa Malgaz, özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde miz geliştirdik” diye konuştu. yem için vazgeçilmez araçlardan biri olan mısır silajı için ithal Bilgisayar kontrollü silaj ve paketleme makinesinin üretimakinelere binlerce euro bedel ödenmesinin önüne geçmek için cisi Tunkaş Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Kaşarcıoğlu, bu 8 ay önce başlattıkları çalışmaların ilk meyvesini aldı. Baş başa makinelerin dünyada 5-6, Türkiye’de ise 2 yıldır kullanılan veren iki girişimci, aynı zamanda Bergama Eski Belediye Başkanı makineleri Türkiye’de yapmaktan duydukları mutluluğu olan Tunkaş Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Kasarcıoğlu ile çiftdile getirdi. Tarım makineleri ve yedek parçaları ürettiğini lik sahibi makine üreticilerinden Bersan’ın sahibi Mustafa Malhatırlatan Kaşarcıoğlu, “Mustafa Malgaz ile bu makineyi gaz, dünyada sadece Almanya ve Hollanda’da üretilen makinel- incelediğimizde Türkiye’de yapılabileceğine karar verdik ve 8 erden birini inceleyip ilçede üretmeye karar verdi. Fabrikalarına ay önce çalışmalara başladık. Makinenin tasarımı, teknolojisi, kapanan iki girişimci, 8 aylık çalşımanın sonunda Türkiye’de kullanılan malzemeleri tamamen yerli. 8.5 ton ağırlığında, 12 tamamen yerli sermaye, malzeme ve emekle üstelik ithallerinmetre uzunluğunda, 3.5 metre yüksekliğinde ve 2.25 metre den daha ileri teknolojiyle donatılmış makineyi yapmayı başardı. genişliğindeki makine, traktörle üretim yapılacak yere götürülBergama Kaymakamı Ahmet Yücel Ertan, Belediye Başkanı ebiliyor. Seri üretimine başlayacağımız makinelerden bugünkü Raşit Ürper, Ticaret Odası Başkanı Ali İhsan Süter ile üreticilerin kapasitemizle ilk yıl 5 adet yapmayı planlıyoruz. Daha sonra kakatıldığı deneme üretiminde, bilgisayar kontrollü makine “Türk pasiteyi artıracağız. Makinemizi ithal fiyatının yarısına piyasaya girişimcisi Bergama’da Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi” dedirtti. sunmaya hazırız” diye konuştu. Bergama Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali İhsan Bergamalı’nın avantajı çok Üretim maliyetlerini de önemli ölçüde azalttıklarını, bunun tarım ve hayvancılığa yansımasının olumlu sonuçlar doğuracağını vurgulayan Yakup Kaşarcıoğlu, şu bilgileri verdi: “İthal makineleri incelediğimizde 150 beygirlik bir traktörle kullanıldığını gördük. Makinemizi tasarlarken traktörü devre dışı bıraktık. İthal makineler traktörün sağladığı enerjiyle çalışıyordu, biz elektrik enerjisini tercih ettik. 150 beygir gücündeki traktör hem maliyet olarak silaj makinesi bedelinde önemli bir yer tutuyordu, hem de günlük üretimde 200 YTL’lik motorin tüketiyordu. Bizim elektrikle çalışan makinemiz günde 25 YTL’lik enerji tüketiyor. Mısır, pancar küspesi, yoncadan günde her biri bir tonluk ortalama 250 silaj yapılabiliyor. Bu makinedeki paketleme sayesinde silajın ihracatı bile mümkün. Bilgisayar kontrollü makinemizin kullanımı kolay. Ayrıca Türkiye’nin neresinde olursa olsun bir arıza yapması durumunda bilgisayar kontrolü sayesinde buradan müdahale edebiliyoruz.” Yakup Kaşarcıoğlu, silaj ve paketleme makinesinde pazarlama imkanının geniş olduğunu belirtirken, Avrupa’da belediyelerin bile çöplerini böyle makinelerle paketleyip 5 yıla kadar süreyle depoladıklarını da bildirdi. ebsohaber 33 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ İzmir'de Kemalpaşa ve Torbalı'da iki ayrı arazide 20 milyon dolarlık yatırımla 3 fabrika kuran Haz Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Abit Yeşilkaya, Çin'e adeta meydan okudu. Yıllık 50 milyon doları aşan ciroya sahip grubun Başkanı Yeşilkaya, "Ben Çin'den niye korkayım, Çin benden korksun. Torbalı'da ürettiğim zımparayı, Çin'e götürüp satacağım. Bunun hazırlığını yapıyorum" dedi. Almanya'nın ilk Türk bilgisayar programcısı Almanya'da eğitim görmek için 1962 yılında Türkiye'den ayrılan Abit Yeşilkaya, 1968-1969 yıllarında ülkedeki ilk Türk Bilgisayar Programcısı oldu. Almanya'da çalıştığı firmanın kendisini Suudi Arabistan'da görevlendirmesi sonrasında Arap Yarımadası'na giden Yeşilkaya'nın hayatı, Almanya’daki firmanın batıp Suudi Arabistan’daki işi kendisinin tamamlaması teklifiyle değişmeye başladı. Türkçe haricinde Arapça, Almanca ve İngilizce bilen Yeşilkaya, Suudi Arabistan'da kalarak, iş hayatına kendi şirketinin patronu olarak devam etti. Haz Mermer, 1978'de Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde kuruldu. Haz Mermer A.Ş. ise, 1988 yılında Türkiye'de kuruldu. Şirket büyüyerek, bir gruba dönüştü. Haz Şirketler Grubu bünyesinde, Haz Metal Sanayi Ticaret A.Ş., Haz Pazarlama İç ve Dış Ticaret A.Ş., Haz Taş Abrasiv Sanayi Ticaret A.Ş., Haz Taş Flex A.Ş., Haz Metal Deustschland GmbH şirketleri bulunuyor. Kısa sürede büyüyen Haz Mermer, şirketler grubuna dönüştü. İstenderun'daki Haz Metal, Ankara'daki teknik ofis Gremarit, İstanbul'daki Haz Pazarlama, Kemalpaşa'daki Haz Taş Abrasiv, Torbalı'daki Haz Mermer ve zımpara üreten Haz Flex fabrikaları ile Türkiye'nin önde gelen gruplarından biri yolunda ilerlemeye başladı. Dünyanın dört bir yanında Haz Mermer Proje, Montaj ve Danışmanlık Şirketi'nin kendi alanında dünyadaki en büyük şirketlerden birisi olduğunu dile getiren Abit Yeşilkaya, Haz Grubu'nun dünyanın dört bir tarafında tem- ebsohaber 34 ekim 2008 Abit Yeşilkaya Çin benden korksun SEKTÖRLERİMİZ silcilikleri olduğunu kaydetti. İngiltere'de, Almanya'da, Rusya'da, Katar'da, Birleşik Arap Emirlikleri'nde, Mısır'da şirketleri ve ofisleri bulunan, yaklaşık 1000 kişinin istihdam edildiği Haz Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yeşilkaya, grubun merkezinin İskenderun'da bulunduğunu bildirdi. Haz Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yeşilkaya, yurt dışında kazandığı paraları Türkiye’de yatırıma dönüştürürken, korkulan ülkelere de meydan okuyor.. Çin'e meydan okudu Uçakta oturuyorum "İzmir sevdiğimiz bir şehir" diyen Yeşilkaya, "İzmir'de yerleşmek için Çeşme'de yazlık bile aldım. Ama işlerdeki yoğunluk nedeniyle kalamıyoruz. Biz İskenderunlu'ların İzmir'e karşı muazzam bir zaafı var. Ben 1956'da Karşıyaka'ya geldim. Sahil, İskenderun'a çok benzerdi. Benim yaşımdaki yüzlerce İskenderunlu İzmir'e gelmiş ve geri dönmemişlerdir" diye konuştu. Sık sık seyahatleri nedeniyle, yurtdışında bulunan Abit Yeşilkaya, espirileriyle dikkat çekti. Yeşilkaya, “İskenderun’da mı oturuyorsunuz, bu kadar değişik yerlerdeki şirketlere ve işlerine nasıl yetişiyorsunuz? sorusuna "Ben uçakta oturuyorum" cevabını verdi. Yetişmiş eleman İzmir'de İzmir'in yatırım için çok avantajlı bir şehir olduğunu anlatan Yeşilkaya, şöyle devam etti: "İskenderun'da lisan bilen adam bulamıyorum. Okuyanlar var ama İstanbul'a, İzmir'e gelince burada kalıyorlar. Bizim bütün derdimiz bu. İskenderun'da maaşlar, İzmir ve İstanbul'a göre daha yüksek. Orada İngilizceyi biraz konuşan adam, çok fazla para istiyor. İzmir ise limanı, havaalanı, karayolu ağı haricinde, yetişmiş eleman konusunda da ciddi imkanlar sağlıyor." Düşük kur bizi zorluyor Türkiye'de yaşanan ekonomik sıkıntılara da değinen Yeşilkaya, düşük döviz kuru nedeniyle sıkıntılar yaşadıklarını belirtti. Yeşilkaya, 2002 yılında imza attığı 50 milyon dolarlık bir projede, 2005 yılında doların düşmesiyle 500 bin YTL civarında para kaybettiğini söyledi. Yeşilkaya, "Hükümet doları en azından 1.70 YTL civarında tutmalıydı. Euro'nun yükselmesiyle birlikte bazı sektörler ayakta kalabildi. Eğer sıkıntı devam etseydi, bende dahil herkes tepetaklak giderdi. Yurtdışından kazandığımız paraları biz ülkemize getiriyoruz, buralara yatırım yapıyoruz. Torbalı ve Kemalpaşa fabrikalarımız için gelen paranın tamamı yurtdışından kazanılmış paralardır. Bugünlerde neler olacak, beraber göreceğiz. Şu da bir gerçek ki Türkiye biraz politik huzura kavuşursa, şuanda olduğu yerin fersah fersah üzerinde olur. Ancak yabancı yatırımcıların Türkiye’yi tercih etmeye başlaması da önemli bir gelişmedir" dedi. Almanlar rakip olamadı kaldı. Artık işleri biz yapıyoruz. Çünkü kullandığımız hammaddeyi, en iyi çelik üreten firmadan alıp, en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Dünyanın en ucuz ürünlerini üreten Çin varken biz dünyanın en pahalı ürünlerini üreten ülkelerden alırız" dedi. Haz Grubu olarak ürünlerini en yüksek kalitede yaptıklarını ifade eden Yeşilkaya, "Biz yaptığımız, ürünün en iyi olmasını istiyoruz. Bu konuda da iddialıyız. Mesela Haz Metal bu işe 1993'te merhaba dedi. Ve biz bu işe girdikten sonra Almanya'daki en büyük rakibimizin firması kapanmak zorunda Haz grubunun her yıl cirosunu arttırdığını ifade eden Yeşilkaya, son 3 senedir 50 milyon dolar üzerinde cirolarının olduğunu açıkladı. "Çin rekabetinden korkmuyor musunuz?" şeklindeki sorumuza Yeşilkaya, şöyle yanıt verdi: "Kat’i suretle korkmuyorum. Çinliler benden korksun. Mesela zımpara üretimden kumaş bobinleri gibi çıkar. Nasıl ve ne amaçla kullanılacaksa ona göre kesilir. Mısır’da bir yer arıyorum. Ayrıca Hindistan ve millete nispet olsun diye birde Çin'de tesis kurmayı planlıyorum. Önümüzdeki ay Çin'e gidip çeşitli görüşmelerde bulunacağım. Burada zımparayı top halinde üretip Çin’e götüreceğim. Orada da piyasanın ihtiyaçlarına göre kesip satış yapacağım." Haz Grubu İzmir'de Haz Şirketler Grubu üyesi Haztaş Abrasiv A.Ş., Türkiye'nin en büyük zımpara fabrikası olacak ikinci fabrikasını Torbalı'da kuruyor. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi'nde 10 bin metrekare alana kurulu fabrikasında faaliyetlerini sürdüren Haztaş Abrasiv'in Torbalı'da 45 bin metrekare alan üzerinde kuruluş çalışmalarını sürdürdüğü ve kaplanmış zımpara üretecek ikinci fabrikası, önümüzdeki günlerde üretime başlayacak. Haztaş Abrasiv'in Kemalpaşa OSB'deki fabrikasında mermer silim taşları, yapıştırıcıları ve cila üretimi yapılıyor. Yaklaşık 20 milyon dolara mal olan Haztaş Abrasiv, Haztaş Flex ve Haztaş Mermer fabrikaları için önümüzdeki 3 yıl içerisinde 14 milyon dolarlık daha yatırım yapılması planlanıyor. En büyük engel politikacılar Elektrik ve doğalgaza yapılan zamları sanayicinin telafi etmek zorunda olduğunu belirten Yeşilkaya, bu sıkıntıların aşılabileceğini ancak yatırımlara karşı uygulanan olumsuz tutum ve davranışların yatırımcıların önünü tıkadığını söyledi. Yeşilkaya, Kemalpaşa Ulucak'taki fabrikaları ile ilgili olarak belediye ile sıkıntılar yaşadıklarını vurgulayarak, "Yatırımcıların önündeki en büyük problem politikacılardır. Enerjiye gelen zamları üretim verimliliği içinde değerlendirip minimize edebilirsiniz. Yani nereden ve nasıl tasarruf edeceğinizi bilirsiniz. Ancak politikacıların, yerel yöneticilerin çıkardığı engelleri aşmakta çok zorlanıyorsunuz. Bizde yatırımcıya bir yardım yok, zorluklar var. Mesela Kemalpaşa Ulucak'ta sıkıntılar yaşıyoruz. Bize çok zaman kaybettirdiler. İngiltere'de ofisimde değişiklik yapacağım zaman belediye geldi, şirketimin girişine, çevreye, belediyeye, komşuların görebileceği yerlere isteyenin itiraz edebileceğine dair yazılar astı. Herkesin haberi oldu ve ben işimi yaptım. Ulucak’ta belediye fabrikamızın bulunduğu arazi üzerinde plan değişikliği yapmış, “Neden buradan öğrenmediniz?” diyor. Ben her gün belediyeye adam mı yollayacağım?" diye konuştu. ebsohaber 35 ekim 2008 SEKTÖRLERİMİZ Kemeraltı’nda Ege Beta farkı Ege Beta Otomasyon Sistemleri, montaj ve taahhüdünü gerçekleştirdiği otomatik kepenklerle tarihi Kemeraltı çarşısına şıklık katıyor. Ege Beta Otomasyon Sistemleri, Kemeraltı Anafartalar Caddesi Bina Cephelerini Sağlamlaştırma Projesi’nin birinci etabını başarıyla tamamlayıp, ikinci etap çalışmalarına Mahir Yapı Müteahhitliği ile işbirliği yaparak start verdi. Nihai tüketicilere sorunsuz montaj ve taahhüt gerçekleştiren Ege Beta, toplu projelerdeki başarısını da Kemeraltı projesi ile perçinledi. Projenin birinci etabındaki işyerlerine kısa sürede otomatik kepenklerini takan Ege Beta, ikinci etaptaki 150 işyeri için de çalışmalarına başladı. İzmir İl Özel İdaresi, Büyükşehir Belediyesi ve Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği tarafından yürütü- len çalışmalar kapsamında binaların önce röleveleri çıkartılarak projelendiriliyor. Bu çalışmanın ardından İzmir 1 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na gönderilerek onay alınıyor. Otomatik kepenk sistemlerinin montajlarının tamamlanmasıyla birlikte Kemeraltı vitrinlerinde standartlaşma sağlanıyor. Ege Beta Otomasyon Sistemleri Genel Müdürü Gafur Alişer, “En iyi reklam yapılan iştir” sloganını firmanın kuruluşundan bu yana geçen 11 yıldır devam ettirdiklerini söyledi. Müşterilerinin karşılaşabileceği sorunlara acil hizmet ekipleriyle anında müdahale eden, otomatik kepenk sistemlerinde 5 yıl garantili Somfy marka motor kullanan Ege Beta, üretimi ve hizmet kalitesiyle tercihlerde üst sıraları alıyor. İthal etmeyin birlikte yapalım İzmirli sanayici ve makine yüksek mühendisi Levent Ünsal, sanayicilere ihtiyaç duydukları özel makineler için ithalat yerine İzmir’de birlikte üretmeyi tercih etmeleri çağrısında bulundu. Ünsal, “Bir girişimcimiz ithal malı bir makine yatırımı yapmışsa ve daha sonra ikincisine gerek duymuşsa bunun için tekrar ithal makine almasına gerek yok. Makinenin bir benzeri, broşürü veya fotoğrafı, bunlar yoksa da birlikte hayal etmemiz yeterli” dedi. İzmir 4. Sanayi Sitesi’ndeki fabrikasında özel makine tasarım ve imalatını gerçekleştiren Levent Ünsal, metal ve metal olmayan malzemeleri şekillendirme makineleri, gıda ürünleri işleme makineleri, maniplatörler, paketleme, taşıma ve gönderme makineleri gibi her çeşit makineyi sanayicilerin kullanımına sunuyor. Levent Ünsal’ın bugüne kadar sanayi kuruluşları için ürettiği özel tasarım makineler arasında atık bobin gıyotin presleri, özel istifleme vinçleri, ön ısıtma tesisleri, demir çelik işletmeleri için soğutma platformları, uçar makaslar, güç ayarlı hidrolik presler, sac işleme istasyonları, gıda işlemeleri için elma doğrama makineleri bile bulunuyor. Her çeşit makineyi tasarlayıp üretebilecek ve bunu sanayicilerin hizmetine ekonomik olarak sunabilecek güçte olduklarını vurgulayan Levent Ünsal, “Türkiyemizin zor koşullarını üretimle aşmak, firmasına yeni ürünler kazandırma veya mevcut üretimin verimliliğini artırmak isteyen, işletmesinin üretim teknolojisinde bilgili, deneyimli, bu nedenle cesur girişimcilerin bize duyduğu güveni boşa çıkarmadık. Ürettiğimiz makinelerin satış sonrası hizmetlerini de hızlı ve bedelsiz sunarak da müşterilerimizin takdirini kazandık” diye konuştu. ebsohaber 36 ekim 2008 HABER Bölgesel projelere destek verilecek Ege Sanayici ve İşadamları Dernekleri Krize karşı tasarruf KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, Federasyonu (ESİDEF) tarafından düzenPlatforma katılan Ege Bölgesi Sanayi lenen 2. İş Geliştirme Platformu’na konuk İzmir’de ESİDEF tarafından gerçekOdası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer olan dün Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi leştirilen iş geliştirme platformunTaşkın ise, işadamlarını dünyadaki Geliştirme ve Destekleme İdaresi (KOSda sektörel ve bölgesel projelerin krizden en az şekilde etkilenmek için GEB) Başkanı Mustafa Kaplan, kurumun destekleneceği haberini verdi. tasarruflu olmaya davet etti. bölgesel ve sektörel projelere destek Taşkın, "Hepimiz daha tasarruflu olalım. vereceğini bildirdi. Kültürpark İhtisas Kaliteli malı daha ucuza üretmenin yollaFuar Alanı’nda, 35 farklı sektörden 220 firmanın açtığı 290 stantı rını arayalım. Alışkanlıklardan vazgeçelim. Daha ucuza hamEBSO Başkanı Tamer Taşkın ve ESİDEF Başkanı Ramazan Davul- madde bulabiliriz. Her kriz Türkiye'ye yeni pazarlar açmıştır. cuoğlu ile birlikte gezdikten sonra işadamlarına seslenen Kaplan, İhracatımızı genellikle üç saat uzaklıktaki Avrupa’ya yapıyoruz. işadamlarından projeler beklediklerini belirtti. Mustafa Kaplan, Güney Amerika pazarında ve Afrika'da yokuz. Doğu ülkelerine fon bulunması için işadamlarıyla birlikte hareket edeceklerini gitme ihtiyacı görmüyoruz. Ama buralarda iş yapabiliriz. Moralli söyledi. olmak zorundayız" diye konuştu. ESİDEF Başkanı Ramazan Davulcuğlu da, İş Geliştirme Kümelemeye teşvik Platformu'nun her sene büyüdüğünü belirterek tüm katılımcılara KOSGEB bölge müdürlerine 'işadamı ve esnafın derdi ile teşekkür etti. dertleneceksiniz' talimatı verdiklerini belirten Kaplan, şöyle konuştu: "Yeni dönemde işletmelerin pazarlama ve finans problemStantlara ödül lerine çözüm bulma konusunda çalışıyoruz. Birlikte iş yapma ve İş Geliştirme Platformu'nu etkinliklerinde katılımcı firmaortaklık kültürünün yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Fuar, istihdam lar arasında ESİDEF'in oluşturduğu heyetin yaptığı denetimler ve yazılım desteğinin yanısıra geri ödemesiz kredi olanakları sonucu “En iyi stand” ödülü de verildi. Birinciliği Sağlam Plastik sunuyoruz. Bunları kullanan arkadaşlarımız var. Ayrıca kümefirması alırken ödülü temsilcisi Halit Bulut'a KOSGEB Başkanı lenmeye de destek veriyoruz. Bundan böyle çalışmalarımızı ve Mustafa Kaplan verdi. İkincilik ödülünü Tuğba Kuruyemiş'e projelerimizi iş dünyası ile birlikte tasarlayacağız." EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, Keçeci Profil’e üçüncülük Mustafa Kaplan ayrıca 2009'da yapılacak bir yasal düzenleödülünü de etkinliğin ana sponsoru Orkide Yönetim Kurulu Başme ile sadece imalatçı değil, hizmet sektörüne de destek olmaya kanı Ahmet Küçükbay verdi. Dokuz Eylül Üniversitesi'nin standı başlayacaklarını bildirdi. da jüri özel ödülüne layık bulundu. ebsohaber 37 ekim 2008 HABER İmalat sanayiine taze kan Ege Üniversitesi Ege Meslek Yüksek Okulu, 2007-2008 öğretim yılında ön lisans düzeyindeki eğitimlerini tamamlayan 577 öğrencisini mezun ederek, ekonominin dinamiği imalat sanayiine çağın gerektirdiği bilgilerle donatılmış nitelikli elemanlar kazandırdı. 7 bini aşan öğrencisi ve imalat sanayinin hemen her dalına yönelik 31 farklı eğitim programıyla Ege Üniversitesi’nin en büyük meslek yüksekokulu olan Ege Meslek Yüksekokulu’nda mezuniyet sevinci yaşandı. Ege MYO Müdürü Prof. Dr. Semih Güneş, Türkiye’nin ara elemana büyük ihtiyaç duyduğunu belirterek öğrencilerine seslendi ve “İşte yurdumuzun ihtiyaç duyduğu elemanlar sizlersiniz. Sizlerle gurur duyuyoruz” dedi. Törene katılan Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Tamer Taşkın ise, üniversite-sanayi işbirliğinin öğrenciler ve sanayiciler açısından önemine değinerek, bu işbirliğiyle herkesin kârlı çıkacağını vurguladı. Kendi iş yaşamından da örnekler veren Taşkın, öğrencilere “Yaşamınızın şalteri kendi elinizde” diye seslenirken, girişimci veya çalıştıkları yerlerde iyi birer profesyonel olmalarını istedi. Tamer Taşkın, günümüzdeki küresel rekabet şartları dolayısıyla çalışmanın günün 24 saatine yayıldığını belirtirken, “İş bulma şansınız mühendislerden daha yüksek. Aranızda stajını yapanlar ve stajda okuldaki öğrendiklerini pekiştirip kendilerini sevdirenler iş konusunu şimdiden çözümledi. Ancak mezun olduğunuz dalda iş imkanlarını değerlendirirken sadece Türkiye’yi değil, yakın komşularımız başta olmak üzere dünyadaki başka ülkelerdeki sektörleri ve fırsatları da gözönünde bulundurun” dedi. Törende Ege Meslek Yüksekokulu program birincileri sahneye davet edildiler ve plaket töreni gerçekleşti. Tarım Aletleri ve Makineleri Bölümü birincisi Ersen Konuşkan’a plaketini EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, Seramik Bölümü birincisi Merve Nil Küçükerbaş’a plaketini Okul Müdürü Prof. Dr. Semih Güneş verdi. Can Atilla’nın kareografisi eşliğinde sahneye çıkan mezunlar diplomalarına kavuşurken salonda bulunan ailelerine de büyük sevinç yaşattılar. GÖRÜŞ Ege Sanayi Müzesi Müzeler bildiğiniz gibi insanlık zaman ki Detroit’teki Henry Ford Müzesini tarihine ışık tutan ve insanların çeşitli görmüş, anında karar vermiş; bütün konedenlerle ürettikleri objeleri belirli bir leksiyonumu bir çatı altında toplamalıyım sistematikle, yine insanların gözlemlediye. İşte bu “toplamalardan” bu günkü mesine olanak sağlayan kurumlardır. Sanayi Müzesi oluşmuş. Bu tür objelerin Hızla sanayileşen batı ülkelerinde insanların dikkatini çekeceğini gören herönce fabrika düzeyinde başlayan eski kes Rahmi beye (müzeye) elindeki hurdaya teknolojilerini ve ürünlerini sergileme, vereceği alet edevatı bağışlamaya başlamış. giderek sanayi ve teknoloji tarihi müİzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi zelerine dönüşmüştür. İlk kez İstanbul yönetimi, 2006 yılından bu yana çeşitli Enver Olgunsoy Teknik Üniversitesi tarafından başlatılan sanayi makine, alet ve edevatını bir kapalı [email protected] bu yönlü çalışmalar, maddi yetersizlikler alanda biriktiriyor. Bu birikenler İzmir nedeni ile başarıya ulaşamamıştır. Devsanayi müzesinin ilk objeleri. EBSO olarak lete ait bazı kuruluşlar, kendi konuları ta bu müzeye katkıda bulunma görevimiz Var mısınız hep beraber “toplaile ilgili müzeler oluşturmaya başlasa da var. maya?” Ege’nin, İzmir’in sanayisi(DDY, Havacılık, Tekel vs.) ülkemizdeki Yöntem olarak en uygunu da bunu nin tarihçesini sergileyelim. Ege’ye en önemli örnek, özel bir müze olan meslek komitelerinin yapmasıdır. Her yakışır bir sanayi müzesi oluşturişadamımız sayın Rahmi Koç tarafından meslek komitesi temsil ettiği sektörü en iyi manın ilk adımlarını atalım. gerçekleştirilen Haliç Sanayi Müzesi kendisi bilir. Hangi üyesinde eski makine1994 yılında açılmış, 2001’de genişalet edevat var, hangi üyesi müzeciliğe ilgi letilerek, bu günkü haline getirilmiştir. gösterir bunu en iyi meslek komitesindeki Halen yeni objelerle zenginleştirilen müze, Osmanlı’da “Lenger- sanayici dostlarımız değerlendirecektir. Her sektör kendi müzehane” olarak adlandırılan ve daha sonra Tekel tarafından alkol sini yaratırsa toplamında Ege Sanayi Müzesi meydana gelecektir. deposu olarak kullanılan Haliç kıyısında tarihi binasında hizmet Ne dersiniz, var mısınız biz de hep beraber “toplamaya” vermektedir. Osmanlı döneminde donanmaya “çıpa”; yani “len- başlayalım? Öncelikle topladıklarımızı İAOSB’nin müze depoger” dökülen binanın tarihçesi 1200’lü yıllara kadar gitmektedir. sunda biriktirelim. Sonra, Milli Emlak veya yerel yönetimlerden, Bina, Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından 1991 Büyükşehir Belediyesi’nden “Sanayi Müzesi” haline getirebileyılında satın alınarak, 1993’te aslına uygun olarak onarılmış ve ceğimiz tarihi mekanlar (Tekel depoları, havagazı fabrikası, eski 2 bin 100 m2’lik sergileme alanına sahip olarak 1994’te hizmete elektrik santrali gibi) talep edelim. Ege’nin, İzmir’in sanayisinin açılmıştır. Buharlı makineler, otomobiller, eski hesap makineleri, tarihçesini sergileyelim. Ege’ye yakışır bir sanayi müzesi oluşturulaşım araçları, lokomotifler, denizaltı ve vapurlar, telekomümanın ilk adımlarını atalım. Haydi, hep beraber “toplamaya”. nikasyon ile ilgili aletler, seyir aletleri, bilimsel aletler, körüklü fotoğraf makineleri, tornalar, tezgahlar vs. gibi akla gelebilecek her tür mekanik, endüstriyel ve teknoloji ile ilgili objeler müzede yer alıyor. Bazı eski objeler haftanın belirli günlerinde çalıştırılarak, izleyicilerin meraklı bakışları altında işlevlerini yerine getiriyorlar. Müzeciliğimizin tarihçesini ve özellikle ilk sanayi müzesini niçin anlattım dersiniz? Tabii ki İzmir’imizde böylesi bir müzeye özlemim nedeniyle. Sanayisi İzmir’e göre hayli fakir kalan Ankara’da bile Sanayi Müzesi (Çengelhan Sanayi Müzesi - Koç) açıldı da İzmir’de bir hareket yok. İzmir’imizde sanayinin duayenleri maalesef bu konuya eğilmemişler. Halbuki Cumhuriyet döneminde bile İzmir’de öyle bir Mithatpaşalılar grubu var ki neredeyse tüm İzmir’in sanayi hareketini omuzlamışlar. Bu Mithatpaşalılar bu gün birçok fabrikamızın temellerini atan kişiler.. Onların da bu konuda maalesef girişimleri olmamış. Rahmi Koç nasıl başlamış biliyor musunuz? Koleksiyon yaparak.. Babası Vehbi Koç Almanya’dan bir elektrikli tren getirmiş. İlk trenle başlamış, sonra mekanik endüstriyel objeleri özenle toplamaya başlamış. Topladıkları hiçbir yere sığmaz olmuş. Ne ebsohaber 39 ekim 2008 HABER İzmir Limanı’nda mutlu sona doğru Danıştay 13. Dairesi, TCDD Genel Müdürlüğü’ne ait İzmir Limanı’nın işletme hakkının 49 yıllığına özelleştirilmesine ilişkin ihalenin iptal istemini reddetti. Yaklaşık 1,5 yıl önce ihalesi gerçekleştirilen ancak açılan davalar nedeniyle bir türlü yeni sahiplerine devri yapılamayan İzmir Alsancak Limanı Özelleştirmesinde sona yaklaşıldı. Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Vakfı Merkezi’nin (KİGEM) TCDD Genel Müdürlüğü’ne ait İzmir Limanı’nın 49 yıllığına işletme hakkının verilmesi yöntemiyle özelleştirmesi amacıyla 3 Mayıs 2007 tarihinde yapılan ihalenin iptali istemiyle açtığı dava, karara bağlandı. Danıştay 13. Dairesi, sözkonusu ihalenin iptali istemini reddetti. KİGEM’in bu ihalenin onaylanması yönündeki Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun kararının iptali istemiyle açtığı davada da Danıştay 13. Dairesi, iptal isteminin reddine karar verdi. Kararla limanın devir işleminde büyük bir engel ortadan kalkarken, Danıştay’ın imtiyaz sözleşmesine ilişkin görüşünü de bildirme- sinin ardından Özelleştirme İdaresi’nin limanı 1.5 ay içinde İzmir Limanı’nın işletme hakkını 1 milyar 275 milyon dolarla Global-Hutchison-EİB Ortak Girişim Grubu’na devredebileceği belirtildi. Dairenin gerekçeli kararları daha sonra taraflara tebliğ edilecek. Davacı KİGEM, kararları temyiz ederse, dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gidecek. Ancak temyiz işleminin limanın devrini etkilemeyeceği öğrenildi. ÖİB’den karara olumlu cevap TCDD Genel Müdürlüğü’ne ait İzmir Limanı’nın devir işlemi, Danıştayın imtiyaz sözleşmesine ilişkin görüşünün ardından 1.5 ay içinde gerçekleştirilebilecek. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yetkilileri, Danıştay 13. Dairesi’nin, İzmir Limanı’nın işletme hakkının 49 yıllığına özelleştirilmesine ilişkin ihalenin iptal istemini reddetmesi kararını değerlendirdi. Yetkililer, TCDD’ye ait İzmir limanının yanı sıra Bandırma, Derince ve Samsun limanlarının özelleştirme ihalelerinin gerçekleştirildiği- ebsohaber 40 ekim 2008 HABER Taşkın: İzmir Limanı Akdeniz’in lojistik üssü olacak İzmir Limanı’nın özelleştirilmesinin önündeki engellerin en büyüğünü kaldıran Danıştay kararı, İzmirli sanayicileri de sevindirdi. Kararı değerlendiren Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın İzmir Alsancak Limanı’nın nihayet sahibini bulduğunu belirterek, “1.5 yıllık bekleme sürecinin bitmesi üzücü fakat sahibini nihayet bulduğundan dolayı da sanayici olarak mutluyuz. Yapılacak yeni yatırımlarla İzmir Limanı Akdeniz’in lojistik üstlerinden biri olacaktır” dedi. İzmir Alsancak Limanı’nın sadece İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin değil tüm Türkiye’nin dış ticaretinde önemli bir paya sahip olduğunu kaydeden Taşkın, dava süresi uzadıkça limanın sahipsiz kaldığını ve gerekli yatırımların yapılamadığını söyledi. Toplam konteyner trafiğinin yüzde 55’inin İzmir limanından gerçekleştiğini açıklayan Taşkın “Satan ‘ben sattım’ deyip bırakmış, alan ‘ben almadım ki’ deyip bir şey yapamamış. 1.5 yıldır ortada kalmış bir liman sonunda sahibini bulmuş. Sanayicilerin temsilcisi olarak sanayicimiz ve ihracatçılarımız adına mutluyuz” diye konuştu. Limanda yaşanan sorunlar nedeniyle gemilerin belli bir bekleme süresi sonunda çekip gitmesinin ve indirmeleri gereken malları indirmemesinin fabrikaların durmasına ve işlerin aksamasına neden olduğunu ifade eden Taşkın, şöyle konuştu; “Bugün dünyada ‘tam vaktinde tedarik’ felsefesi oluşmuştur. ni, imtiyaz sözleşmesi taslaklarının ise Danıştaya gönderildiğini anımsattı. Sözkonusu ihalenin iptaliyle ilgili daha önce bir dava açıldığını, ayrıca imtiyaz sözleşmesiyle ilgili Danıştay’dan görüş bildirilmesinin beklendiğini belirten yetkililer, “Danıştay bu görüşünü o davanın sonucuna ertelemişti. Davayı 13. Daire görüyor ama görüşü 1. Daire veriyor. İmtiyaz sözleşmesine görüş vermek için 1. Daire, 13. Daire’nin vereceği kararı beklemişti. Karar idarenin lehine sonuçlandığı için görüş bildirmesi için 1. Daire’ye imtiyaz sözleşmesini göndereceğiz. Onların görüşünden sonra sözleşmeyi imzalayacağız” dedi. Gerekçeli kararın henüz ÖİB’ye ulaşmadığını ifade eden yetkililer, “Danıştay’ın kararı bize geldiğinde orada eğer sözleşmemizi etkileyecek husus varsa biz sözleşmeyi ona göre revize edeceğiz. Yoksa tarafların paraflamış olduğu hazır sözleşmeyi 1. Daire’ye göndereceğiz” diye konuştular. Yetkililer, imtiyaz sözleşmesine ilişkin görüş bildirildikten sonra Özelleştirme Türk üreticilerinin mallarını sevk edememesi kadar acı bir şey olamaz. Adaletin Türkiye’de uzun sürede tecelli etmesi neticesinde herkes bedelini ödemektedir. Danıştayın kararı ile kazanan Türkiye oldu. Önemli olan bundan sonraki süreçte kayıpların biran önce telafi edilmesi. Ümit ederiz vaat edilen 1.5 ay içinde devir işlemleri tamamlanır ve bugüne kadar özel sektöre devredilmiş her türlü fabrikanın, tesisin, otelin başarıyla çalıştığı gibi İzmir limanı da Akdeniz’in en başarılı limanlarından, lojistik üstlerinden biri olur” dedi. İdaresi tarafından yatırımcıya 1 - 1,5 ay süre verileceğini, diğer şartların da uygun olması halinde 1,5 ay içinde İzmir Limanı’nın devir işleminin gerçekleştirilebileceğini bildirdiler. 3 Mayıs 2007 tarihinde yapılan özelleştirme ihalesi ile Alsancak Limanı’nın işletme hakkını 1 milyar 275 milyon dolarlık teklif sunan Global-Hutchison-EİB Ortak Girişim Grubu almıştı. İhalenin ardından önce KİGEM ardından Liman-İş Sendikası özelleştirme ihalesinin iptali için dava açtı. Danıştay 13. Dairesi, KİGEM’in başvurusu üzerine önce liman özelleştirilmesinde yürütmeyi durdurma kararı verdi. Şimdi ise, mahkeme özelleştirme ihalesinin iptal davasını reddetti. KİGEM’in başvurusuna yönelik karar veren Danıştay 13. Dairesi’nin Liman-İş Sendikası’nın aynı konudaki başvurusu için ayrıca bir karar daha vermesinin gerekmediği dile getirildi. Böylelikle özelleştirme ihalesinin üzerinden 16 aydan fazla süre geçtikten sonra limanın yeni sahibi Global-Hutchison-EİB Ortak Girişim Grubu olacak. Gemiler İzmir Körfezi’nde beklemeyecek. ebsohaber 41 ekim 2008 GÖRÜŞ Bir güvence modeli olarak iç denetim mesleği Günümüzde İç Denetim, sürekli değişen iş ortamında zorlu ve fırsatlarla dolu bir konumdadır. Bir yandan şirket ortakları büyümeyi isterken, diğer yandan Düzenleyici Otoriteler incelemelerinin kapsamını artırmakta ve bu durum gelişen ve değişen küresel piyasalarda sürekli yaşanmaktadır. Katma değer yaratan bir yaklaşım için, İç Denetimin değişen rolünün iyi anlaşılması, önceliklerinin belirlenmesi ve güçlü olduğu alanlarda faaliyetlerini devam ettirmesi hızlı değişen koşullara uyum açısından önem taşımaktadır. olabilmesi için İç Denetimin bilgi teknoloji sistemleri ve veri madenciliği araçları ile desteklenmesinin gerekliliğidir. İç Denetçilerin Bütünleşik Güvence Modelini uygularken risklerin tanımı ve kontrol mekanizmaları konusunda organizasyon genelinde “ortak dil” oluşturmaları önemli bir başarı faktörü olarak değerlendirilmektedir. Riskin olma olasılığı ve etkilerinin tüm çalışanlar tarafından doğru Sezer Bozkuş Kahyaoğlu anlaşılması kontrol maliyetlerini de daha [email protected] etkin hale getirecektir. İç Denetimin Zorluğu: Üst Yönetim ile Yönetim Kurulu arasında bir mutabaÖzellikle üst yönetim kontrol kat sağlayarak iç denetimin rolünün ne ortamının güvenilirliği konusunda olduğu konusunda konsensüs sağlayarak Bütünleşik Güvence Modeli bir kanaate varırken iç denetim bütünleşik iç denetim yaklaşımını uygulaİç Denetim anlayışında ve organiyabilmek zor bir durumdur. bölümünün görüşlerini de dikkate zasyon içerisinde üstlendiği rollerde bir Sürekli Denetim ve Teknoloji: İç değişim gözlenmektedir. Buna göre, İç alarak karar vermektedir. denetimin hizmet anlayışını geliştirerek Denetim artık “bilgi veren” değil, “yorum sürekli denetim yaklaşımını benimseyekatan” konumundadır. Yeni İç Denetim yaklaşımında, bilgi analiz ve sentez edilerek üst yönetime sunul- bilmesi için, öncelikle kullandığı teknolojiyi ve denetim araç ve tekniklerini riskleri belirleyebilecek düzeye taşıması gerekmekmaktadır. Bu yolla yöneticiler iş ortamındaki gelişen ve değişen tedir. Sürekli denetim yaklaşımı önümüzdeki beş yıl içerisinde eğilimler, fırsatlar, tehditler ve riskler konusunda daha etkin pek çok işletmenin uygulayacağı yaygın bir yöntem olacaktır. kararlar alabilmektedir. Günümüzde Yönetim Kurulu üyeleri ve İşletmelerde şube ağı yapısı olduğunda, örneğin risk göstergeleriDenetim Komitesi üyeleri artık İç Denetim Bölümünden sadece nin takibi, büyük homojen kredi portföylerinin yönetilmesi ya da münferit konularda yazılmış raporlamalar yapması yerine, “gerkredi kartı portföylerinin yönetimi gibi alanlarda sürekli denetim çek zamanlı-anlık” olarak kontrol ortamı hakkında geri bildirimtekniklerinin kullanılması artık bir gereklilik haline gelmiştir. leri talep etmektedir. Özellikle üst yönetim, kontrol ortamının Böyle bir ortamda en önemli nokta, organizasyon genelinde güvenilirliği konusunda bir kanaate varırken iç Denetim Bölügüçlü bir iletişim yapısını oluşturmaktır. Güçlü bir iletişim yapısımünün görüşlerini dikkate alarak karar vermektedir. nın en belirgin özelliği ise, belirli periyotlarda ve düzenli olarak Burada üzerinde durulan en önemli nokta, İç Denetimin paydaşlarla yapılan karşılıklı görüşmelere ve toplantılara dayalı görüşlerini oluştururken “çok yönlü ve gerçek zamanlı” olarak olarak; olası risklerin ortaya konması ve sürekli denetim teknikyorumlar yapmasıdır. Bu yaklaşıma “Bütünleşik Güvence Molerine bağlı olarak kontrollerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. deli” adı verilmektedir. Bütünleşik Güvence Modeli’ni uyguİç Denetimin Zorluğu: İç Denetçilerin yetkinliğini ve riskleri layabilmek için İç Denetimin organizasyonda bulunan diğer belirleme yeteneğini geliştirmek ve özellikle dönemsel denetim birimlerden (örneğin, Yönetim, Risk Yönetimi, Mevzuat Uyum, sürecini iyileştirmek. Finans ve Bilgi Teknolojileri gibi) topladıkları veri ve bilgileri İç Denetimin Rolü: İç denetim yarattığı katma değer ile bir sentez yoluyla birleştirerek Üst Yönetime, Yönetim Kuruluna, organizasyonda üst yönetime makul güvence sağlarken, aynı zaDenetim Komitesine ve Düzenleyici ve Denetleyici Otoritelere manda yönetim kurulunu ve denetim komitesini yetki ve sorumkontrol ortamı hakkında geniş bir perspektiften güvence vermeluluklarının icrasında desteklemektedir. Bu süreçte İç Denetime leri beklenmektedir. İç Denetim ideal olarak organizasyonun Entegre Risk Yönetimi (ERM)’ne katkı sağlarken, iş süreçlerine ve düşen görevleri ve rolünü aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür: Üst yönetimin faaliyetlerini inceleyerek onların gösterdiği en bu süreçlerin sorumlusu konumundaki çalışanlara da danışmaniyi gayretin uygunluğunu, etkinliğini ve iç kontrol sistemlerinin lık rolünü üstlenmektedir. verimliliğini denetler ve raporlar. Bu açıdan diğer önemli bir husus da, bu modelin başarılı ebsohaber 42 ekim 2008 GÖRÜŞ Üst yönetimin uygulamalarının kurallara, standartlara, prosedürlere, ilgili yasal düzenlemelere ve mevzuata uygun olup olmadığını denetler ve raporlar. Organizasyonun kontrol ortamının güçlendirilmesine yönelik risklerin etkin bir şekilde yönetilmesi için bağımsız ve objektif bir yaklaşımla öneriler geliştirir. Burada önemli olan iç denetimin risk odaklı bir yaklaşımla paydaşların beklentilerini karşılamasıdır. Aynı zamanda, iç denetimin yarattığı katma değerin gözle görülür, somut, tanımlı ve ölçülebilir olması esastır. İç Denetimin Zorluğu: Makul güvence verme rolüne odaklanmada ve katma değer yaratmadaki yaklaşımının devamlılığını sağlamak. Paydaşların Beklentilerini Dengelemek: İç denetimin gerek üst yönetim ve yönetim kurulu ve gerekse dış paydaşlarının beklentileri konusunda bir denge kurma zorunluluğu vardır. Düzenleyici ve denetleyici otoritelerin beklentileri bu dengenin sağlanmasında belirleyici olacaktır. Böylece, iç denetim hazırladığı raporları ile hem organizasyona makul güvence sağlarken, hem de düzenleyici ve denetleyici otoritelere karşı raporların güvenilirliği konusunda bilgi vermektedir. İç denetçilerin özellikle düzenleyici otoritelerle doğrudan bir ilişkisi bulunduğu bilinmektedir. Bu süreçte organizasyonun sahip olduğu riskleri doğru tanımlayıp risk yönetiminin etkinliğinin sağlanması ve öneminin anlaşılması açısından, iç denetimin rolünü uygun bir yaklaşımla iç ve dış paydaşlara bilgilendirmek ve mutabakat sağlayabilmek önemlidir. İdeal olan, iç denetimin paydaşların ve üst yönetimin beklentilerini karşılarken, aynı zamanda düzenleyici otoritelerin de ihtiyaçlarına cevap verebilmesidir. Eğer bu süreçte bir denge sağlanabilirse, iç denetimin yaratacağı katma değer süreklilik arz edecektir. Bunu başarabilmek için iç denetimin amaçlarının iyi anlaşılması, taraflarla açık bir şekilde paylaşılması ve üzerinde uzlaşılması gerekmektedir. Genel olarak, üst yönetimin yatırımcılarla ve düzenleyici otoriteleriyle olan iletişimi son dönemdeki yasal zorunlulukların ve düzenlemelerin etkisiyle (Basel II, Sarbanes-Oxley gibi) daha da gelişmiştir. Bununla birlikte üst yönetimin risk algısı da geliştiğinden dolayı, iç denetimin iş yapma ortamında bir iyileşme sağlandığı gözlenmektedir. Çünkü yasal düzenlemeler ve zorunluluklar sıkılaştıkça, iç denetimin rolü ve paydaşların beklentilerini karşılamadaki gerekliliği organizasyon genelinde daha fazla kabul görmektedir. İç Denetimin Zorluğu: İç denetim paydaşların beklentilerini karşılamaya çalışırken çok çeşitli iş istekleriyle karşılaştığından dolayı, iç denetim kaynaklarının etkin kullanım modellerini uygulamakta zorluklar yaşayabilir. Risk Odaklı Yaklaşım: İç denetimden paydaşların beklentisi arttıkça, iç denetimin kaynaklarını ve kapasitesini optimum düzeyde kullanma zorunluluğu ve önceliklerini risk odaklı bir şekilde belirleme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Hızla değişen iş dünyasında oldukça dinamik bir risk ortamı oluştuğundan dolayı, iç denetimin eskisinden daha fazla risk odaklı olmaya ve risk odaklı bir denetim anlayışıyla paydaşların beklentilerini karşılamaya çalışması gerekmektedir. İç Denetimin Zorluğu: Denetim planının sürekli olarak deği- şen ve gelişen riskleri anında belirlemeye ve denetlemeye uygun bir şekilde hazırlanması, zamanında ve tüm riskleri kapsayacak bir denetim planının oluşturulması önemlidir. Uygun Personel: İç denetimim çok çeşitli müşterileri ve bu müşterilerin de çok farklı istek ve güvence beklentileri bulunmaktadır. Bu istek ve beklentileri tam olarak karşılayabilmek için, stratejik düşünme yeteneğine sahip, işin gereklerini iyi anlayan ve aynı zamanda riskleri tanıyan, organizasyonun hedeflerine ulaşmadaki engellerini ve muhtemel risklerini fark ederek, bunlara uygun kontrollerin uygulanması için üst yönetimle iyi ilişkiler kurabilen uygun personele ihtiyaç vardır. Bununla birlikte, ilgili personelin tanımlama, analiz etme ve yorumlama yeteneklerinin yanında, iç denetim alanında tecrübesi ve detaylara odaklanarak çalışması beklenmektedir. Tüm bu özelliklere sahip personeli bulmak ve istihdam etmek iyi bir kariyer yönetim süreci ile sağlanabilecek bir durumdur. Hem iç denetim saha çalışmalarında tecrübe edinmek, hem de stratejik iş ortakları ve paydaşlarla iyi iletişim kurarak risklerin yönetiminde katma değer yaratabilmek için sürekli ve uygulamalı eğitime dayalı bir sistem kurmak gerekmektedir. Bu yolla iç denetim ve paydaşlar arasında karşılıklı bir avantaj sağlanarak organizasyonun hedeflerine ulaşması için makul güvence elde edilebilir. İç denetim alanında “eğitime dayalı” bir kariyer planlaması yapıldığında üstün yeteneklere sahip seçkin personelin dikkatini çekmenin mümkündür ve bu şekilde iç denetim mesleğine olan ilginin ve iş başvurularının artabileceği düşünülmektedir. Bu yolla işe alınan iç denetçilerin çok çeşitli sahalarda tecrübe edinerek iç denetim yapabileceklerdir. Artık pek çok organizasyonun üst yönetici adayları eğitimlerinin bir parçası olarak iç denetim birimlerinde de bulunmaktadır. Böylece iş hakkında bilgi edinirken, aynı zamanda iş ortamındaki muhtemel riskleri belirleme ve kontrol kültürünün geliştirilmesi konusunda da tecrübe kazanmaktadırlar. İşte tüm bu görüşlerden yola çıkarak başarılı iç denetim uygulamaları için aşağıdaki öneriler sunulmaktadır: Bütünleşik güvence modelini uygulayarak yönetim kurulunu, denetim komitesini ve çok çeşitli paydaşlarının beklentilerini karşılayarak organizasyona fayda sağlamak ve bu yolla lider olmak, Organizasyona katma değer sağlamanın yanında, organizasyonun kontrol altyapısının geliştirilmesini ve kontrol ortamının iyileştirilmesini sağlamak, İç denetimin geliştirdiği yöntem ve teknikler aracılığıyla organizasyon genelinde risk bakış açısının uyumlaştırılmasını sağlamak ve güvence faaliyetlerini başarıyla uygulamak, Organizasyon genelinde kullanılabilecek rapor formatları ve süreçler geliştirmek ve üst yönetimin, yönetim kurulunun ve denetim komitesinin kontrol ortamına olan bakış açısının uyumlaştırılmasını sağlamak, İşe alımlarda sadece iç denetim alanındaki üstün yetenek ve tecrübeye göre değil, aynı zamanda analitik düşünme yeteneğine sahip iş ortamındaki gelişmeleri yorumlayarak aktarabilecek personelin iç denetim alanında işe alınması ve istihdam edilmesini sağlamak. ebsohaber 43 ekim 2008 MECLİS Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı Ender Yorgancılar, aylardır basın toplantılarında, gazetelere vermiş olduğu demeçlerde, meclis toplantılarında ekonominin gündem dışı bırakıldığını sürekli olarak yinelediğini, ne yazık ki siyasi gerginliklerin birinin biterken, bir diğerinin başladığını, ABD ve Avrupa’yı kasıp kavuran, yüzyıllık çınarları deviren küresel krizin, 2007 yılının Temmuz-Ağustos aylarında başladığını, petrol fiyatları hızla artarken, maliyetler katlanırken, dünyanın finans devleri 2007 yılı bütçelerini olumsuz açıklarken, ülkemizde aylarca farklı konuların tartışıldığını, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin yer aldığını, tam “bu gündem bitti sıra ekonomiye geldi” denildiğinde ise bu sefer Ergenekon olayı ile karşı karşıya kalındığını, Amerika’da dünyanın en büyük yatırım bankaları, Lehmann Brothers, Merrill Lynch ve AIG gibi ünlü sigorta şirketleri bir bir iflas ederken ülkemizde maalesef yine konu olarak ekonominin olmadığını belirtti. Almanya’da yolsuzluk davası olarak görülen Deniz Feneri Davası’nın sonuçlanmasına karşılık hala ülkemizde yansımalarının devam ettiğini, bu yolsuzluk davasının boyutu ne kadar büyük olursa olsun, Türk savcılarının konuyu bir an önce gündeme getirerek, bu kişilerle ilgili soruşturmayı derhal başlatmaları gerektiğini söyledi. Ender Yorgancılar, 2008 yılı ikinci üç aylık büyüme hızının son 6 yılın en düşük seviyesine ulaştığını, kapasite kullanım oranları ile birlikte sınai üretiminin buna bağlı olarak aşağıya doğru düştüğünü, böyle bir ortamda sanayiciler olarak istihdamı nasıl arttırabileceklerini gelecekte daha çok büyüyecek olan işsizlik sorununu ne şekilde ortadan kaldırılacağını sorarak, yükselen faiz oranları karşısında gelen enerji ve doğalgaz zamları ile birlikte ülkede sanayici olmanın son derece zor bir duruma geldiğini, ülkemizin büyük bir bölümünün Euro bazlı ihracat yaptığı göz önüne alındığında Euro’nun, YTL karşısında değerli olmasının neticesinde bugün zararına maliyetlerle ihracat yapar hale gelindiğini, sanayicinin karşı karşıya kaldığı bu sorunların çözümü için herhangi bir tedbirin, çalışmanın, teşvik uygulamalarının ne yazık ki yapılmadığını, sanayicilerin artık bilançola- Yorgancılar: Ekonomide sorunlar çözülmedi rında zarar yazmaya başladıklarını, esnafın para kazanmadan, siftah yapmadan kepenk indirdiğini söyledi. Yorgancılar, 2008 yılının ilk sekiz ayı itibariyle kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında geçen senenin ilk sekiz ayına göre %63’lük bir artışın olduğunu, buna karşı yeni kurulan şirket sayısındaki artışın ise %0,4 olduğunu, ülkemizde böyle bir ekonomik tablo yaşanıyorken ne yazık ki hala ülkemiz gündeminde yine ekonominin bulunmadığını, kendilerinin her platformda yaşamış oldukları sıkıntıları dile getirdiklerini ancak hiçbir şekilde daha çözüm alamadıklarını, en büyük temennilerinin sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması olduğunu, pazar kaybetmenin çok kolay ancak kazanmanın ise çok daha zor olduğunu ifade etti. Geçtiğimiz ay içerisinde Meclis Üyelerimiz Salih Esen ile Metin Deyirmenci’ye geçirmiş oldukları rahatsızlıklardan dolayı bir kez daha geçmiş olsun temennisinde bulunan Yorgancılar, Türkiye İhracatçılar Meclisi İcra Kurulu’na seçilmesinden dolayı Eliya Alharal’ı tebrik ederek, yeni görevinde başarılar diledi. Meclis Üyemiz Baki Özay’ın firmasının kapanması nedeni ile ne yazık ki Meclis üyeliğinin sona erdiğini, bundan sonra kendisinin onur üyesi olarak aralarında bulunacağını belirterek, Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclisi adına gerek Meclisimize, gerek Yönetim Kurulu’nda yapmış olduğu değerli katkılardan dolayı kendisine teşekkür ettiğini söyledi. Özay’ın Meclis üyeliğinden ayrılması nedeniyle Meclis üyeliğine Nazmi Eraslan’ın, TOBB Genel Kurul Delegeliği’ne ise Ergun Akyol’un geldiğini ifade ile yeni görevlerinde başarılar dileyerek, kendilerini tebrik etti. Geçen Meclis toplantısında Halit Şahin’in, kalitesiz malların ithalatında yaşanan sıkıntılar konusuyla ilgili DTM’nin konulara yeterli ilgi ve alaka gösterildiğini ifade ettiğini, konuyla ilgili İthalat Genel Müdürü Ahmet Yakıcı’nın 24 Ocak 2007 tarihinde davetimiz üzere ekibi ile birlikte Odamız’da bilgilendirme toplantısı yaptıklarını hatırlatan Yorgancılar, herkesin sürekli şikayet ettiği kalitesiz malların ithalatı nedeniyle karşılaşılan sorunların çözümü için aynı toplantının tekraralanabileceğini söyledi. ebsohaber 44 ekim 2008 MECLİS Taşkın: Global krizi fırsata dönüştürelim Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim A.Ş. ile Fransız C.I.COM firması arasında Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, meclis bir protokol imzalandığını, Türkiye’nin Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönekonuşmasına İzmir Limanı’nın yetersizen büyük ve kapsamlı bilim ve araştırma tim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, liğini gündeme getirerek başladı. Taşkın, parkının İzmir için, işsiz gençlerimiz için Türkiye’nin dünyadaki global İzmir körfezi’ne baktıklarında, ne yazık büyük bir fırsat olduğunu dile getirdi. krizi fırsata dönüştürecek adımlar ki her gün onun altına düşmeyen, bekleÜlke gündemini ekonominin oluşatması gerektiğini söyledi. tilen gemileri gördüklerini, bu gemilerin turmasını arzu ederlerken, ne yazık ki bölgemizi hatlarından çıkarma riskinin aylardır Ergenekon, Deniz Feneri Derkendilerini tedirgin ettiğini, olayı sadece gemilerin limanda bekneği davaları ile yatıp, kalktıklarını, ilk defa güne ekonomi ile lemesinden dolayı ücretlerin artması olarak değil, belli sürede başladıklarını, Başbakanın basın toplantısı ile genel bir durum bekleyen gemilerin indirim ya da yükleme yapmadan çekip değerlendirmesi yaptığını, ancak bu açıklamaların arkasından gitmesi anlamına geldiğini, zamanında sevkiyat yapılmamasının hükümetin, dünyadaki sıcak gelişmelerden, ekonomik krizlerden faturasının ağır olacağını, tüm çabalarına, girişimlerine karşılık ülkemizin etkilenmemesi ya da tüm bu gelişmeleri nasıl fırsata liman konusunda ne yazık ki herhangi bir çözümün getirilmedidönüştürebilecekleri konusunda çok iyi değerlendirme yapmalağini, ortada devam eden, adli tatiller nedeniyle bitmeyen İzmir rı gerektiğini söyledi. için, ülke ekonomisi için hayati öneme sahip bir mahkeme süreci olduğunu söyledi. Liman konusunun bölgemizin en önemli Dünya krizi aşmaya çalışıyor konusu olduğunu, Çandarlı’da liman projesinin ileriye dönük EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, Amerika’da başlayan daha da genişletilebilmesi için projeden tersanenin çıkartılarak, ve dünyayı hızla etkileyen krize karşı ülkemizin inanılmaz ölçüdevam ettiğini, ancak yıllardır dile getirilen ülkemize büyük de bir güçlülükle direnç gösterdiğini, belli sorunları aşabilindiğikatma değerle istihdam sağlayacak bir gemicilik, tersanecilik ni, ancak Avrupa’da krizin etkilerinin görüldüğünü, İspanya’da sektörüne ne yazık ki koskoca bölgede bir yerin gösterilemediği- büyüme hızlarının 3.7’den 1’lere düştüğünü, İtalya’da sıfıra düştüğünü ve İngiltere’de enflasyonun 1.8’den 4.4’e tırmanni belirtti. dığını, Avrupa’da hiç alışık olmadığımız rakamların telaffuz Petkim Limanı’nın İzmir’in önünde ileriye dönük büyük bir imkan olduğunu dile getiren Taşkın, geçtiğimiz günlerde özelleş- edildiğini, dolayısı ile ülkemizi ise daha çok etkileyecek olanın, Amerika’daki krizin, ihracatımızın %65’ini gerçekleştirdiğimiz tirilmesinin ardından Petkim’in Odamız üyelerini davet ederek, Avrupa’ya olan etkisi olduğunu belirtti. bir toplantı düzenlediğini, hemen hemen 1000 kişiye gönderKur politikası, enerji fiyatlarının artması, kaçakçılığın hala dikleri davete kendisi ile birlikte ancak 13 kişinin katıldığını, önlenememiş olması gibi sorunların sanayicinin üretimini olumPetkim’in önümüzdeki kısa, orta ve uzun vadede 5 milyar dosuz yönde etkileyen unsurlar olarak devam ettiğini söyleyen Taşlarlık yatırım yapacağını, dolayısı ile sadece sana-yiciler olarak kın, ÖTV’nin arttırılması ile birlikte geçtiğimiz iki ay içerisinde kendilerini Pektim’den mal alan müşteri olarak görmemelerini, TÜPRAŞ’tan yağ alan 180 firmanın yağ almadığını öğrendiklerini Petkim’in 5 milyar dolarlık yatırımında yer alacak sanayiciler ve bu durumu Gelirler Genel Müdürlüğü’ne de bildirdiklerini, olarak görmeleri gerektiğini söyledi. Tamer Taşkın, Türkiye’nin en büyük teknoloji geliştirme üssü Türkiye’de ne yazık ki vergilerin arttırılması ile birlikte müthiş bir kaçakçılığın da yaşandığını ifade etti. Teknokent’in Urla’da kurulması için İzmir Teknoloji Geliştirme ebsohaber 46 ekim 2008 MECLİS Türkiye’de yaşanan enerji krizini milyon dolara çıkartan deri sektöründe rakamlarla aktaran Taşkın, 2005 yılından yaşandığını, bunun tüm sektörlerimizce “Dünyadaki krizi konuşup tedbir itibaren enerji yatırımlarının durduğunu, değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. alınması için hükümeti uyarırken Türkiye’deki sanayici ile Brezilya, Mek10 Eylül’de yapılan TOBB Sanayi kendi firmalarımızda almamız sika, Hindistan, Çin, Kore’nin enerjiye Odaları Konsey Toplantısı sonrasında, gereken tedbirler var. Önce ana ödediği fiyatlar göz önüne alındığında cari açıktan, teşvik yasasına, enerji ve ulafaaliyet konumuza odaklanalım.” dünya ile rekabet edemeyecek hale gelşım maliyetlerinden, Kalkınma Ajansı’na diğimizin görüldüğünü belirtti. kadar bir çok konuda tespitler ortaya Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından potansiyeli konduğunu, bu tespitlerin en yakın zamanda dikkate alınmayüksek olan ülkemizin, enerjide dışa bağımlılığını azaltma sını temenni ettiklerini dile getiren Taşkın, Ramazan Bayramı konusunda Oda olarak üniversite sanayi işbirliği içerisinde ile ülkemizin iş dünyasından cumartesi, pazar dahil 9 gün tatil çalışmaların sürdüğünü, 9-11 Ekim tarihlerinde Ege Üniversiteyaparak kopmasının büyük bir lüks olduğunu belirtti. si Güneş Enerjisi Enstitüsü ile birlikte 6. Yenilenebilir Enerjiler Taşkın, sanayiciler olarak dünyadaki krizi konuşurken, gerekSempozyumu’nun Odamız’da yapılacağını söyledi. li tedbirlerin alınması konusunda hükümet yetkililerini uyarırken, kendi firmalarında da yapmaları gereken bir takım önlemlerin bulunduğunu, öncelikle ana faaliyet konularına odaklanarak, Büyümede sert fren yan işleri terk etmeleri, atıl kaynak durumundaki araç, arazi, Taşkın, 2008 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamının 2002 malları satıp, nakde döndürmeleri, bu şekilde elde ettikleri kayyılının birinci çeyreğinden bu yana, son 25 çeyreğin en düşük seviyesinde gerçekleşerek %1,9 olarak açıklandığını, son 6 yıldır nakları yine işletmeleri için kullanmaları, stokları en iyi şekilde ulaşılan büyüme rakamlarına rağmen işsizlik oranlarının yerinde değerlendirip, fazla ürünleri temizlemeleri, maliyetleri azaltarak, tüm alım satım alışkanlıklarını baştan gözden geçirmeleri, sayması, hatta kötüleşmesi, şimdiye kadar benimsediğimiz büdaha uzun vadeli ödemelerle mal satan tedarikçiler bulmaları, yüme modelinin işsizliği beklenen ölçüde gidermediğini gözler finans sistemleri ve nakit akışlarını bir daha gözden geçirmeleri önüne serdiğini, bunun ise ülkemizde, yatırıma, üretime ve gerektiğini, borçların yeniden yapılandırılarak, gelecek olan bir ihracata değil, ithalata endeksli bir büyüme modelinin benimfırtınaya daha iyi bir şekilde hazırlamaları gerektiğini vurguladı. senmesinden kaynaklandığını, Türkiye’de 25 milyon çalışmaTaşkın, Türkiye Afrika İş Konseyi Başkanlığı’na bir dönem yan olduğu düşünüldüğünde, 25 milyon insanının çalışmadığı, daha seçildiğini, ayrıca TOBB’nin Türk Afrika Sanayi ve Ticaret enerjisinin kullanılmadığı bir ülkenin nasıl kalkınacağı, zengin Odaları organizasyonunu kurarak, ülkemizin Afrika Kıtası’na olabileceğini sordu. açılımını ileriye dönük organize eden bir yapıya geçtiğini, Afrika Yılın ilk yarısında kayıt dışı istihdam oranının 5 puan artaKıtası’ndaki İş Konseyleri’nin de birleştirildiği bu yapıda, kendirak %46.3’e yükseldiğini, yıllardır süre gelen, her zaman dile sinin de ayrıca Koordinasyon Başkanlığı görevini aldığını ifade getirdikleri kayıt dışı önlenemediği takdirde ülkemizin problemile 2 trilyon dolarlık yeni bir pazar olan Afrika Kıtası’na olan lerinin bitmeyeceğini, sanayicinin katlanmak zorunda olduğu ihracatımızın arttırılması gerektiğini söyledi. mevcut mali yüklerle istihdamın arttırılmasının da mümkün görünmediğini, Ekim ayında yürürlüğe girecek olan istihdam paketinin her türlü eksikliklerine, işsizlik sorununu kökten çözmeye yeterli olamamasına karşın önemli bir mikro reform olduğunu söyledi. Yerli sanayiye destek Tamer Taşkın, Bölgemizde en fazla istihdam sağlayan, gurur duyduğumuz fabrikalardan bir tanesinin BMC olduğunu, bu ay içerisinde Odamızda BMC yetkilileri ile BMC’yi tercih ederek, lokal bir üreticiden alışveriş yaparak 200 otobüs alan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ağırladıklarını, BMC’nin bölgemize yapacağı en büyük faydalardan bir tanesinin de önümüzdeki günlerde ihalesi açıldığı zaman Savunma Sanayinden proje alabilmesi olacağını belirtti. En sıkıntılı sektörlerimizden olan tekstil, hazır giyim ve deri sektörü stratejik eylem planının eksiklerine rağmen, alınacak sonuçların 53 sektör içinde model oluştura-cağı düşünüldüğünde başarılı olmasını temenni ettiklerini, her zaman Çin’i korkulacak, ucuz mal gelen bir ithalat ülkesi olarak gördüklerini, oysa bir trilyon Dolar mal alan bu ülkeye, ülkemizin de mal satması gerektiği konusunda defalarca konuşmasında dile getirdiğini, bunun en güzel örneğinin ise ihracatlarını 6 milyon dolardan 21 ebsohaber 47 ekim 2008 MECLİS Özgener: Hedefimiz futbolda devrim Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı gelişmenin yaşanacağını, en önemli Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi hedeflerinin tüm yaş gruplarında ve klasEBSO Meclis Toplantısı’na konuk Odası Meclis toplantısında bulunmaktan manlarında başarılı olacak milli takımlar olan Türkiye Futbol Federasyonu duyduğu memnuniyeti dile getirirken, yaratmak olduğunu, buna paralel olarak Başkanı Özgener, dünyada enkendisinin bugün toplantıda sadece Türsürdürülebilir başarı ve istikrarı ön planda düstri haline gelen futbol ekonokiye Futbol Federasyonu Başkanı sıfatıyla tuttuklarını, Ümit Milli Takımımız’ın, misine önem verdiklerini söyledi. değil, aynı zamanda Ege Bölgesi Sanayi 2009 Avrupa Şampiyonası’na katılmak Odası’nın bir meslek komitesi üyesi olaiçin play-off oynama hakkı kazanmarak yer aldığını belirtti. sının, kendilerinin geleceğe daha da umut dolu bakmalarını Özgener, Egeli işadamı kimliğine, 19 Ağustos 2008 tarisağladıklarını, daha önceki başarılardan daha da ileriye gidebilhinden itibaren Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı da mek için uluslararası arenada her zaman ve her yerde var olacak eklediğini, Altay Spor Kulübü’nde başlayan ve 20 yılı aşkın bir ülke futbolunun yaratılması için çalışmalarını sürdürdüklerini süredir devam eden futbol yöneticiliğine, futbolun çatı örgütü ifade etti. olan Futbol Federasyonu Başkanı olarak sürdüreceğini, FederasÖzgener, konuşmasının başında da belirttiği gibi futbolun yon başkanlığı seçim süreci içersinde kendine vermiş oldukları ekonomik yüzüne büyük önem ve ağırlık verdiklerini, bu sebepdesteklerden dolayı Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis ve Yönetim le de kulüplerin uluslararası arenada söz sahibi olabilmelerinin Kurulu Başkanlarına ve tüm İzmirlilere teşekkürlerini sunduğuyolunun, mali açıdan güçlü olmalarından geçtiğine inandıklarınu, kendisine verilen bu desteğin bundan sonraki süreç içersinde nı, bu konuda da en büyük kaynaklarının Turkcell Süper Lig’in de çok önemli katkılar sağlayacağına inandığını ifade etti. yayıncı kuruluşundan elde edilen gelirlerle oluşturulan havuz Özgener, Futbol Federasyonu olarak en önem verdikleri sistemi olduğunu, üç yıl önce Federasyonun yepyeni bir havuz konunun futbol ekonomisi olduğunu, bugünkü konuşmasını da modeli geliştirerek, sahada kazananın sistem tarafından ödüllenbu çerçevede yapacağını belirterek, artık dünyada futbolun bir dirildiği bir oluşuma geçildiğini, kendisinin de Başkanlık göreviendüstri haline geldiğini, çok önemli kulüplerin taraflarına sene geçer geçmez bu modeli bir adım daha ileri getirerek, son üç yirci olarak değil, müşteri olarak baktığını, ki Federasyon olarak senede dört büyük kulübümüzün düzenli olarak aldığı garanti kendilerinin de aynı görüşü paylaştıklarını belirtti. payları kaldırarak, maçlık ve sürekli performansa dayalı ödüllenTürk futbolunun geçtiğimiz 10-15 yıla kıyasla altyapısını tadirmeyi üç puan artırarak % 54’e çıkardıklarını, bununla en çok mamlama yolunda çok önemli aşamalar kaydettiğini, üst yapıda gelir elde eden takım ile en az gelir elde eden takım arasındaki da tarihinin önemli başarılarına imza attığını, gönül rahatlığı ile farkın, 5.4 mislinden 3.7 misline gerileyeceğini, bu oranın daha görev süreleri sonunda Türk futbolunda devrim sayılacak birçok da düşmesinin, şampiyonluk yaşamamış takımların üst sıralarda ebsohaber 48 ekim 2008 MECLİS yer alabilmesi ve son sıralardaki takımdığını, ülkemizin de dünya ya da Avrupa ların küme düşmeleri kesinleşse bile son şampiyonalarına ev sahipliği yapabilmesi “Atacağımız adımlarla Türk futbol haftaya kadar puan peşinde koşmaları ile için stadlarımızın geliştirilmesi gerektiğipazarı daha da büyüyecek. Futbomümkün olacağını, kulüplere puan başıni, bu konudaki çalışmaların devam etlumuzun ekonomik açıdan tatmin na verilen rakamı iki kat artırarak 163 bin tiğini, İzmir’e de Avrupa standardlarında edici büyüklüğe ulaşması için YTL’ye çıkarttıklarını belirtti. bir stadın gerekliliğini özellikle belirtmek stadlar da iyileştirilmeli.” 2010-2011 sezonunda yapılacak istediğini, Federasyon olarak Avrupa yeni yayın ihalesi öncesi en büyük Şampiyonası’na ev sahipliği yapmak için hedeflerinin Turkcell Süper Ligi’ndeki rekabeti, dolayısı ile de aday olacaklarını, İzmir’in gerek iklimi, gerekse Bodrum, Çeşme, bu ligin marka değerini artırarak naklen yayın ihalesinden Türk Marmaris, Kuşadası gibi sahil kasabalarına olan yakın konuFutbolu’na aktarılacak kaynağın artırılması olduğunu, bunların mu ile maçların oynanması gereken en önemli şehirlerden biri sadece rekabeti arttırmakla değil, aynı zamanda stadyumlarımıolduğunu, bu faktörlerin inanılmaz bir maç seyircisini İzmir’e zın kalitesini geliştirmekle, tribünlerdeki küfürü azaltmakla, stad- çekeceğini, ancak İzmir’in mevcut stadlarıyla böyle bir oluşuma yumlarda maç seyretmeye gelen taraftarlara futbolun bir eğlence girmesinin de şu an için uygun olmadığının altını çizdi. haline geldiğini gösterebilmekle mümkün olacağını, tüm bunla2009 UEFA Kupası finalinin 20 Mayıs 2008 tarihinde rın gerçekleştirildiği takdirde oluşacak marka değerini bugünkü İstanbul’da Fenerbahçe Saraçoğlu Stadı’nda oynanacağını, bu rakamlardan çok daha üst rakamlara ulaştıracağını ifade etti. final için Futbol Federasyonu bünyesinde 20 kişilik bir ekibin Özgener, sponsorluk gelirlerinin muhakkak ki Türk futbolu için çalışmalarına üç ay önce başladığını, Futbol Federasyonu’nun çok önemli bir gelir kaynağı olduğunu, gerek Hasan Doğan’ın ev sahipliğinde kusursuz bir UEFA Kupası finalinin yapılacağını, gerekse şimdi kendi başkanlığında devam eden Yönetim Kurulu UEFA’nın da bu konuda inanç ve güveninin tam olduğunu, 2005 olarak sponsorluk gelirlerini hedeflerinin üzerinde arttırdıklarını, yılında Şampiyonlar Ligi Finali’nde tek bir maç olmasına karşın göreve geldikleri 14 Şubat 2008 tarihinde 15 milyon YTL’den, ülke ekonomisine toplamda 390 milyon Euro katkıda bulunduHaziran’da 33 milyon YTL’ye ulaştığını, son iki ayda Başkanlığı ğunu, 202 ülkeden canlı yayınlandığını ve paha biçilmeyecek döneminde ise bu rakamı yıllık 40 milyon liraya çıkardıklarını, Ağustos sonunda yapmış oldukları, bayramın hemen ertesinde imzalayacakları yeni üç ana sponsor sözleşmeleri için mevcut koşullarının en az 2 kat üstünde rakamlarda anlaştıklarını, bunun yanı sıra tüm profesyonel liglerde 2008-2009 sezonundan başlamak üzere futbolcuların şortlarına reklam alınmasına izin vererek, tüm klüplere ilave ve önemli bir gelir kapası daha açmış olduklarını, Antalyaspor ve Kocaelispor’un Süper Lig’de bunu uygulayan ilk kulüpler olduğunu belirtti. Dünya ya da Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapmak istiyoruz Deloitte’un son hazırladığı raporuna göre Avrupa futbol pazarının 13.6 milyar Euro büyüklüğünde, İngiltere’nin ise 2.2 milyar Euro ile lider konumda olduğunu, ülkemizin ise 500600 milyon Euro ile yer aldığını söyleyen Özgener, kulüplerde futbol sorumlularının yanı sıra pazarlama sorumlularının da görev alması gerektiğini düşündüklerini, ayrıca kulüplerin yayın gelirlerinin, toplam gelirlerin % 50’sinin altına düşürmeyi hedeflediklerini, atacakları bu adımların Türk futbol pazarını daha da büyüteceğine inandıklarını, özellikle Anadolu kulüplerinin gelirlerini artırmak için bu kulüplerin yayın geliri dışındaki diğer kategorilere, maç bileti, sponsorluk ve lisanslı ürünlerden elde edilebilecek kaynaklarını artırmaları gerektiğini, ayrıca Türk futbolunun ekonomik açıdan da tatmin edici büyüklüğe ulaşması için mevcut stadlarımızı iyileştirmemizin kaçınılmaz olduğunu belirtti. Avrupa’nın önemli ülkelerinde kulüpler ve yerel yönetimlerin stadyum gelişimine ciddi yatırımlar yaptığını, İngiltere’de sadece geçen yıl stadyumlara yapılan yatırım tutarının 450 milyon doları bulduğunu, Premier Lig’de yer alan kulüplerin toplam gelirlerinin %15’ini stadyum yatırımına ayır- ebsohaber 49 ekim 2008 MECLİS bir ülke tanıtımının olduğunu hatırlatarak, 20 Mayıs’taki finalden de ülke ekonomisine benzer bir katkı beklediklerini ifade etti. Şirket mükemmelliğinde yönetim Özgener, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bugün yıllık bütçesinin 168 milyon YTL’ye ulaşmış bir kurum olduğunu, her biri değerli işadamlarından oluşan yönetim kurulu üyesi arkadaşları ile birlikte kendisinin Türkiye Futbol Federasyonu’nu bir şirket mükemmelliğinde çalışan Türk futbolunun referans kurumu olarak konumlandırma arzusunu taşıdıklarını, bunun yolunun ise uzun vadeli yatırımlardan geçtiğini, kaynaklarını başta eğitim ve altyapı çalışmaları olmak üzere geri dönüşü olan projelere aktardıklarını, Federasyonun ülkemizde futbol bilincinin gelişmesi için çalışan bir sosyal merkez haline gelmesini sağlayacaklarını, amaçlarının 7-15 yaş arasındaki 16 milyon genci futbola çekmek olduğunu, bu çalışmaların en önemlilerinden birisinin ise “Türkiye Futbolu Kucaklıyor” projesi olduğunu, ayrıca bu proje için Avrupa Birliği’nden 15 milyon Euro civarında fon alınacağını söyledi. Meclis üyelerinden gelen sorulara yanıt veren Özgener, Federasyon olarak, Türk futbolunun alt yapı eğitimi ve alt yapı süreciyle ilgili reform olacağına inandıkları bir program üzerinde çalıştıklarını, mevcut sistemin artık Türk futboluna katkı sağlamayacağı, hatır gönül işlerinin çok olduğunu, arada yetenekli gençlerin sistem dışı kaldığını, dolayısıyla tüm yapılanmalarını gözden geçirerek, yepyeni bir sitem kuracaklarını, futbola başlangıç yaşını daha aşağılara çekeceklerini, futbolcuların gelişme süreçlerinin daha iyi izleyerek, rekabetçi bir ortam yaratılabileceklerini söyledi. Özgener, Digitürk konusuna ilişkin olarak daha önceki iki ihalede, Digitürk’ün tek alıcı olması nedeniyle ne yazık ki rekabet ortamının yaratılamadığını, dolayısıyla bu rekabet ortamının yaratılamamasında ülkenin o günkü koşullarının da önemli rol oynadığını, 2010-2011 ihalesine mevcut ihale şartlarıyla çıkılmayacağını, tek paket olarak değil alternatif bir modelle yayın ihalesine çıkacaklarını belirtti. Mahmut Özgener, Federasyon olarak, Türk Futbol Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim ile 2010 yılında bitecek olan sözleşmesinin 2012 yılına kadar uzatılması konusunda sözlü olarak anlaştıklarını, ilerleyen günlerde resmiyet kazanması halinde bunu tüm kamuoyu ile paylaşacaklarını belirterek sözlerine son verdi. EBSO Meclis Başkanı Ender Yorgancılar da, dünyada en büyük sanayi sektörü haline gelen, hayatımızda olmazsa olmaz spor dallarından bir tanesi olan, herkesin gazete yazarı olduğu, eleştiri yaptığı, takım kurduğu, antrenörlük yaptığı, çok iyi bildiği ama her şeyin sahada 90 dakikanın sonucunda ortaya çıkan, eleştiriye çok açık olan bir kurum TFF Başkanlığı’na, her zaman güven duydukları, seçim sürecinde destek verdikleri ve yanında oldukları Özgener’in seçilmesinden duydukları memnuniyeti ifade ederken, Özgener’i bir kez daha Meclis’in huzurunda tebrik etti. ebsohaber 50 ekim 2008 MECLİS Küresel gelişmelere dikkat TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyeleri Dr. Nihat Ali Özcan ile Doç. Dr. Mithat Çelikpala, bugün yaşanılan olayların doğru değerlendirilmesi için küresel gelişmelerin bütünlük içinde ve doğru olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyelerine ilk sunumu yapan Nihat Ali Özcan, neredeyse tek başına dünyadaki savunma harcamalarının hemen hemen iki katı bütçesine sahip olan ABD’nin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in bir süre önce Amerika Üniversiteler Birliği’nde yapmış olduğu konuşmada, ABD Savunma Bakanlığı’nın önümüzdeki dönem Amerikan üniversitelerinden küresel gelişmeleri anlayabilmek ve daha iyi cevap verebilmek için hangi konulara odaklanmaları gerektiğini ifade ettiğini söyleyerek başladı. Özcan, ABD’nin, Çin’in sadece ekonomi boyutu ile değil, yeni doğan bir güç olarak dünya piyasalarına, güvenlik sistemine, politik sistemine yapacağı etki ile ilgili ciddi kaygılar duyduğunu, bu nedenden dolayı da Amerikan üniversitelerinden bu konuya odaklanmalarını istediklerini, zira Çin’in zihin dünyasının da kendilerinden oldukça farklı olduğunu, Batının endüstriyel toplumlarının çıkardığı kurum ve anlayış biçiminden Çin’in stratejik yaklaşımının biraz daha farklı olduğunu belirtti.ABD Savunma Bakanı’nın üniversitelerden odaklanmasını istediği diğer konuların ise sırasıyla Irak ve terörizm, dinsel ve ideolojik eğilimler, son olarak da çok da fazla gündemde olmayan sosyoloji, antropoloji, kuramsal psikoloji, iktisat gibi bilim dallarının daha çok ön plana çıkarılmasını olduğunu belirtti. Dünyanın yeni aktörleri Küresel gelişmelerin, geleneksel oyuncuların dışında yeni oyuncular, aktörleri de gündeme getirmeye başladığını, bu aktörleri daha iyi anlayabilmek, geleneksel yapıları, cemiyet yapılarını, cemaat yapılarını, insan ilişkilerini, sivil toplumu anlayabilmek için daha iyi sosyoloji, antropoloji, kuramsal psikoloji bilmek veya mikro düzeyde odaklanmak gerektiğini, bütün bunların aslında ABD’nin gelecekte dünyayı anlama ve algılama konusundaki kaygılarını ortaya çıkardığını, kaygılarının başında terörizm, etnik çatışmalar, ki 1990 yılından günümüze kadar devletler arası savaş sayısı 5 iken, devlet olmayan çatışmaların sayısının 250 olduğu göz önüne alınırsa önümüzdeki dönemde devletler arasında ciddi savaşlardan ziyade devlet dışı aktörlerin rol oynayacağını, iç savaşlar, ayaklanmalar, terörizm ve buna benzer sorun alanlarının gittikçe artan tempoda varlığını hissettireceğini, salgın hastalıklar, gittikçe artan yoksulluk, iklim değişikliği, başarısız, zayıf, sistemlerinin bir türlü oturamadığı ve sürekli olarak sorun çıkardığı devlet yapıları ve Rusya örneğinde olduğu gibi yeniden güçlenen faktörlerin yer aldığını ifade etti. Özcan, bir taraftan bugün ABD’nin tek başına küresel sistemin oyuncusu olmasına rağmen 2000’li yıllardan sonra özellikle 11 Eylül saldırısından sonra gittikçe etkinliğini yitirdiğini, ABD’nin etkinliğini yitirirken, sisteme yeni oyuncuların girdiğini, gelenek- sel devletlerle, uluslararası sisteme açıklama yerine devlet dışı aktörlerin daha çok gündeme gelmeye başladığını, bunun ise geleceği anlamamız açısından ciddi bir takım belirsizlikleri ortaya çıkardığını, bunun yanı sıra demokrasi kültürünün nasıl gelişeceği ya da demokrasi kültürüne ilişkin söylemlerin aslında, bundan 10 yıl öncesinden daha farklı bir yere doğru gitmesi, dünya ekonomisinin %30’unu sırtında taşıyan Amerika’nın son küresel mali krizle birlikte pozisyonunun sarsıldığını, dünya savunma harcamalarının %45’ini harcıyor olmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ta ve Afganistan’da karşılaştığı sorunların bunun salt askeri güçle istikrar ve güveni sağlamanın mümkün olmadığı gerçeğini de ortaya çıkarması, kültürel baskınlığa rağmen Amerika’nın pozisyonunun her gün biraz daha küresel sistemde erozyona uğradığını gösterdiğini ifade etti. Uluslararası işbirliğinin gittikçe zorlaştığı günümüzde, Irak Savaşı esnasında görüldüğü gibi ABD’nin, Avrupa ülkelerinden kendine istediği kadar ittifak bulamadığını, önümüzdeki dönemde de ülkemizin Irak savaşındaki pozisyonunu da dikkate alındığında, uluslararası sistemde ittifaklar ilişkisini kurmanın eskisi kadar kolay olmayacağını, her ülkenin, kendi ulusal, kültürel yaklaşımıyla gerek demokrasi, gerek coğrafi pozisyonu itibariyle ittifaklar sistemine girmekte eskisi kadar istekli ve arzulu olmayacağını, bunun ise uluslararası sistemde harmoni yaratmanın zor- ebsohaber 51 ekim 2008 MECLİS Nihat Ali Özcan luluğunu ortaya çıkaracağını, öte yandan saldırıları ve Irak savaşı sonrasında yeni askeri ve teknolojik alandaki gelişmelerin bir dönemin tek kutuplu dünya düzenin“Tek başına küresel sistemin mutlaka devam edeceğini, ancak özellikden çok kutupluluğa doğru seyrettiğimizi, oyuncusu olan ABD, 11 Eylül’den le enformasyon, iletişim teknolojilerindedolayısıyla da girdilerin, parametrelerin sonra etkinliğini yitirdi, pozisyonu ki gelişmelerin sadece insanlığın yararına sayısının artmasının, geleceği anlamaküresel sistemde erozyona uğradı. değil, aynı zamanda terörist saldırılarında mızı zorlaştırdığı konusunda otoritelerin Sisteme yeni oyuncular girdi.” kullanılması ile zararına da olacağını, hem fikir olduğunu, iki kutupluluktan, kitle imha silahlarının ve zayıf güçlerin tek kutupluluğa, oradan da çok kutuplubir anlamda etkili bir takım sonuçlar doğurmasına yol açacağını, luğa geçişin ani ve çabuk olmasının bu süreci tahmin etme ve savaşların artık devletlerin orduları arasında değil halk üzerinparametrelerini analiz etmede bir takım zorlukların yaşanmasına den yapıldığını tekrarlayan Özcan, bunun için ise kullanılan en neden olduğunu, bunun yanı sıra her sistemin kendi kurumları, önemli aracın, medya ve enformasyon teknolojisi olduğunu, kuralları, ilişki biçimleriyle ortaya çıktığını, dolayısı ile bu yeni gazete, televizyon, internetin toplumun zihin dünyasını biçimdönemde de yeni kuralların, kurumların organizasyonların ve lendirmek, toplumun istendiği şekilde düşünmesini, bu sayede davranış biçimlerinin nasıl olacağının, ancak önümüzdeki döde politik karar alıcılarını etkilemesinin sağlanabildiğini, dolanemde gittikçe netleşeceğini söyledi. yısı ile önümüzdeki dönemde teknolojik gelişmelerin olumlu ve Özcan, 21. yüzyılın kırılma noktasının 11 Eylül saldırıları olumsuz yönleri ile birlikte belirleyici olacağını belirtti. olup, olmadığı konusunda tartışmaların devam ettiğini, 11 Eylül Avrupa Birliği’nin gelecek dönemde de yine bütünlüğünü ile birlikte ABD’nin Irak’a yapmış olduğu harekatın beklenmedik koruyacağını, ancak kendi içerisinde ciddi bir takım tartışmabir takım sonuçlara yol açtığını, lar yaşayacağını, küresel gelişmelere bağlı bazı farklı tepkiler ABD’nin uluslararası meşrutivereceğini, kültürel, dini farklılıklar, dünya enerji kaynaklarıyetine, savunduğu demokrasi fikrinin özellikle bu nın %65’ine sahip olunması, Irak, İran, Filistin-İsrail, Lübnan coğrafyada ciddi anlamda meseleleri gibi sorunlar ile Orta Doğu’nun yine dünyadaki hasar almasına, Amerika bütün tartışmaların merkezine oturacağını, Çin ve Hindistan’ın yükselen yeni aktörler olarak uluslararası sistemde yerini alması, askeri gücünün bu kadar büyük paralar harcamasıRusya’nın önümüzdeki dönemde pozisyonunu koruyacağını, na rağmen sınırlarının ne ABD’nin, Afrika’da enerji kaynakları ve pazarlar üzerinde şu anda Çin ile ciddi bir rekabet halinde olması, Afrika’nın, Çin’e olduğu konusunu ortaya karşı ön yargılı olmaması, Çin’in çevre sorunları, demokrasi, çıkarttığını, bütün bunların insan hakları gibi batının ortaya koyduğu değer yargılarından ise aslında çok kutupluluuzak davranıyor olmasının Çin’in Afrika’da daha çok yerleşğa doğru gidişi de mesine, öbür taraftan da Afrika’da gittikçe artan yoksulluğun, kolaylaştırdığıradikalizmin, başarısız devletler ve etnik çatışmaların ciddi nı, sonuç anlamda batının kültürel değerlerini tehdit etmeye devam etmesi olarak açısından Afrika’nın sorun yaratma kapasitesi açısından oldukça önümüzönemli pozisyonda olacağını, kitle imha silahlarının yayılmasıydeki la ilgili tartışmaların devam edeceğini, bugüne kadar alışagelmiş süreçte geleneksel, devletlerden devletlere yönelik olan tehditlerin sade- artık ce güç kullanarak değil, en son Rusya’da yaşanan finans krizinin iki Rusya ekonomisini birden bire sarsması ya da dünyadaki genel kuekonomik gidişatta olduğu gibi özellikle kitle iletişim araçlatuprını kullanarak, toplumları etkilemeye devam etmesinin, Irak, lu Afganistan, Pakistan, Kuzey Kore, Filistin-İsrail meseleleri gibi bölgesel potansiyel çatışma ve kriz alanları varlığını korumaya devam ettirdiğini ifade etti. Uluslar arası düzen değişiyor Nihat Ali Özcan, gündemi işgal edecek en önemli sorunlarından bir diğerinin ise enerji güvenliği olduğunu, bununla birlikte ekonomik ve finansal krizleri ve yapılarla ilgili tartışmaları önümüzdeki dönemde de sürdüreceğini, sonuç olarak tarafları ve kuralları belli olan iki kutuplu dünya düzenini açıklamanın çok kolay olmasına karşılık, şimdi uluslararası sistemin yeni bir sürece doğru gittiğini, herkesin iki kutuplu dünya düzeni bittiğinde, Amerikan çağının başladığını tartışırken, 11 Eylül ebsohaber 52 ekim 2008 MECLİS bir düzenden tek kutupluluğa, oradan da de sağlayan temel unsurlardan bir tanesi çok kutupluluğa doğru bir geçişe olanak olduğunu, ülkenin jeopolitik avantajı ve “ABD’deki krizden en fazla yeni sağladığını, bu sürecin doğal olarak sahip olduğu doğal kaynakların, Rusya’yı bir güç haline gelip gelmediği ülkemizin dış politikasını, gerek Balkanküresel sistemin bir parçası yaptığını, tartışılan Rusya etkileniyor. Bu aslar, gerek Avrupa Birliği, gerek Kafkaslar, 2000’li yıllara gelindiğinde yavaş yavaş lında küresel mücadelenin nereye gerekse Orta Doğu’daki pozisyonlarımızı 1990’larda geri planda kaldığı düşünülen gidebileceğinin işaretini veriyor.” etkilemeye devam edeceğini, yine 11 Rusya’nın devlet yapısının güçlenmeye Eylül saldırısı sonrası kendi gelecek strabaşladığını, doğal kaynakların etkisiytejilerini belli alanlara kurmayı başaran Çin, Hindistan, Brezilya le birlikte bu merkezi devlet idari yapısının eskisinden farklı gibi yeni güçlerin ortaya çıkmasına ya da Rusya gibi, yeniden olarak sistemi toparlamaya başladığını, geleneksel Ortodoks uluslararası ortama dönüşe fırsat sağladığını ifade etti. kilisesi eski hakimiyetini, gücünü tekrar kazanırken, otokrasinin de Putin’le birlikte yeni bir lider bulmasıyla birlikte merkezi yönetimin birleştiğini, bunun ise kamu oyunu arkasına almasını Bölgemizdeki gelişmelerle ilgiliyiz sağladığını, buna tekrardan piyasalarda önem kazanan doğalgaz TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve petrol gelirini eklediğimizde Rus ekonomisinin 2000’lerden Doç. Dr. Mithat Çelikpala ise, son dönemde özellikle Rusya’nın itibaren hızlı biçimde toparlanmaya başladığını, bu toparlanmayeniden küresel bir güç haline gelip gelmediği, yeni bir soğuk nın Rusya’da hem devlete, hem topluma yeniden bir özgüven savaşla karşı karşıya kalınıp, kalınmadığı konularının tartışıldıkazandırdığını, ki bu Rusya’nın eski günlerine geri dönmesinin ğını, en büyük tartışmalardan bir tanesinin Rusya ekonomisisinyalleri olduğunu belirtti. nin nereye gideceği yönünde olduğunu, Rusya’nın geçtiğimiz Çelikpala, Irak ve Afganistan operasyonlarıyla daha öncegünlerde özellikle ABD’ndeki krizden en fazla etkilenen ülke ki dönemlerde test edilmeyen Amerika Birleşik Devletleri’nin konumuna geldiğini, Rus borsalarının işlem dahi yapmadan askeri, ekonomik, siyasi alanda gücünün sınırlarını göstermeye kapatıldığını, bunun aslında küresel mücadelenin nasıl ilerleyebaşladığını, yine AB genişlemelerinden sonra aslında Avrupa ceği, nereye gidebileceğiyle ilgili bir takım işaretleri de verdiBirliği’nin düşünüldüğü kadar büyük bir küresel güç olmadığini söyleyerek, son kriz merkezi olarak Kafkasya’nın sorunun merkezi haline geldiğini, Rusya’nın ise tüm bölgesel gelişmelerin ğı, ortak güvenlik ve dış politika doktrini geliştiremediği, AB üyesi ülkelerin her birinin küresel ve bölgesel gelişmelere farklı içinde, bu meseleden doğrudan doğruya etkilenen aktörlerden bir tanesi olduğunu, Orta Doğu’dan, Kafkaslar’a, Balkanlar’a her vizyonlarla baktığının görülmeye başlandığını, bu perspektiften bakıldığında, enerji ve NATO unsurlarını da göz önüne alınarak, türlü gelişmenin ülkemizi de yakından ilgilendirdiğini, konuya sanki ABD ve AB’nin oyunda gerilediği, Rusya’nın ise oyuna bu perspektiften bakılması gerektiğini ifade etti. Çelikpala, Kafkaslar Bölgesi’nin ülkemiz açısından 1990’ların katılırmış gibi bir görüntü verdiğini belirtti. 2000 yılının başında Rusya devlet başkanlığı görevine ortalarına kadar çok da önemsenmeyen bir bölge olduğunu, Putin’in gelmesi ile birlikte Rusya’nın değişim sürecine girdiğişu an için meselenin merkezi durumunda olan Kafkasya’nın ni, şu anda devlet başkanının Medvedev olmasına karşılık hala ülkemiz açısından büyük bir bilinmezlik taşıdığını, Kafkasya’da devletin Putin tarafından yönetildiğinin söylendiğini, Putin’in kimlerin yaşadığını, teknik olarak bu insanların dünyayı nasıl geliştirmiş olduğu dış politika doktrinin en önemli kavramlarının algıladıklarının uzunca bir süre değerlendirilmediğini, yaşanan ise güçlü ekonomi, güçlü toplum, güçlü lider ve güçlü devlet olson gelişmelerin, Kafkaslar’la ilgilenilmediğinde gerek Kafkas duğunu söyleyen Çelikpala, bu kavramların her birinin 2020 geülkesi olmakla birlikte sınırımızın bulunmadığı Azerbaycan’a, lişme stratejileri içerisinde yer aldığını, Rusya’nın enerji ve doğal gerek Hazar bağlantısıyla önemsediğimiz ve büyük yatırım kaynaklarını kullanarak 7. sırada oldukları dünya ekonomisi içeyapmaya çalıştığımız Orta Asya’ya ulaşılamadığını gösterdiğini, risinde 5.büyük ülke olmayı hedeflediklerini, Putin, iktidarının belirtti. Amerika nedeniyle son dönemde İran’ın, ulaşım hattı son yılında yeni bir vizyon açıklayarak, elde ettikleri kaynakların olarak kullanamadığımız, alternatif geliştiremediğimiz bir bölge tamamını sanayiye doğru çevirerek, sistemi değiştirerek süreklikonumuna geldiğini, Irak’ın iç savaşa sürüklenmiş vaziyette lik ve devamlılığı etkin bir biçimde sağlamayı amaçladığını, bu olması, son bir yıllık gelişmelere kadar, Suriye ile ilişki kurulaanlamda yapının hızlı biçimde değiştiğini, nüfusun çoğunun orta maması, Ermenistan sınırının kapalı olması dolayısıyla Türkiye sınıf haline getirilmeye başlandığını, merkezi yapının dışında tek açısından Orta Asya ve Azerbaycan’a, enerji kaynaklarına, bir partinin bulunduğunu ve bu partinin güçlendirildiğini, valiler ticari alanlarına ulaşımın tek yolunun Kafkaslar ve Gürcistan dahil tüm bürokratların atama sistemine göre göreve getirildiğini, üzerinden yapılır hale geldiğini söyledi. Çelikpala’nın Rusya’nın bölgenin en önemli aktörlerinden bir Rusya’da her şeyin yeniden merkezileşmiş duruma geldiğini, bu merkezileşmeyle birlikte doğal kaynaklarla yapılmak istenilenin, tanesi, ülkemiz açısından sürekli olarak ilişki içerisinde buluRusya’yı yeniden küresel sistemde söz sahibi aktör haline dönüşnulması gereken büyük bir ülke olduğunu, 1990’larda Sovyetler türmek olduğunu belirtti. Birliği’nin dağılması ile ortaya yeni cumhuriyetler çıktığında Mithat Çelikpala, Rusya’nın küresel sistemde söz sahibi olRusya’nın sanki zayıf, ortalıkta etkinlik sağlayamayacak, dünmak için kullandığı en önemli silahının petrol ve doğalgaz enerji ya dengelerini etkileyemeyecek bir aktör gibi gözüktüğünü, kaynakları olduğunu, 1990’ların ortalarına kadar Yeltsin döneancak Rusya’nın bir imparatorluk kültürü taşımasının aynı minde yapılan özelleştirmelerle petrol şirketlerinin hisselerinin zamanda yeniden ayağa kalkmasını ve çevresiyle ilgilenmesini ebsohaber 53 ekim 2008 MECLİS Mithat Çelikpala önemli bir kısmının batılı büyük petrol şirketlerinin neredeyse tamamına sahip şirketlerinin eline geçmesi nedeniyle olduğunu, Nijerya’da büyük yatırımlar “Kafkasya bölgesinin idari, etnik petrolü etkin bir şekilde kullanamayaptığını, Arap dünyasıyla gaz konusunda ve dini haritaları üst üste konulduyan Rusya’nın yeni bir koz, güç olarak büyük ilişkiler kurmaya çalıştığını belirtti. ğunda var olan sınırlarının hiçbir doğalgazı kullanmaya başladığını, 2006-2007 yıllarından itibaren anlam ifade etmediği görülüyor. Gazprom şirketi ile doğalgazın şu anda Rusya’nın kendisini küresel bir aktör Anlaşmazlıklar dolaptan çıktı.” Rusya’da devletin tekelinde olduğunu, olarak tanımlamaya başladığını, iki kuPutin’in bunu 2003 yılında yayınladığı tuplu bir dünya yaratmak yerine var olan 2020’ye kadar Rus Enerji Stratejisi Belgesi’nde tanımladığını, sistemin bir parçası, eşit söz sahibi ve haklara sahip, söyledikleancak tüm bu stratejinin tesadüf olmadığını, Putin’in henüz rinin yapılmasını, dinlenmesini isteyen, küresel kararlarda etkin başkan olmadan Petersburg Belediyesi’nde çalışırken doktoraolabilecek bir aktör olmaya çalıştığını ifade etti. sını enerji üzerine yaptığını, ülkenin hidrokarbon kaynaklarını kullanarak, Rusya’yı tekrar nasıl ekonomik bir güç Rusya oyundan dışlanmak istemiyor haline getirmek üzerine kurulu tezinde savunÇelikpala, sinyallerini vere vere yaşanan Abhazya ve duğu fikrin doğal kaynakları işleyecek devlet Osetya’daki son gelişmeleri açıklarken yaklaşım olarak, Avrupamerkezli büyük şirketler kurmak ve bu büyük Atlantik dünyası ile Avrupa Atlantik dünyasını da kapsayan şirketler bağlantısıyla da ekonomiyi tekrar küresel sistemin bir parçası olmaya çalışan Rusya iki ayrı grup toparlamak olduğunu, Putin’in başkanlık ortaya koymaya çalıştığını, Rusya oyundan dışlandıkça kaynakgörevi süresi içerisinde küresel koşullarda larını ve enerjisini bu dengeyi kurmaya, gerekirse Avrupa Atlanuygun olunca, doktora tezini uygulama tik dünyasını çatlatmaya çalışır hale geldiğini, bu çerçevede de şansını elde ettiğini, Gazprom şirketibüyük yatırımlar yaptığını, bu küresel mücadelede yeni rekabet nin şu anda dünyanın en büyük şirketi alanı olarak karşımıza Kafkaslar’ın çıktığını, Kafkaslar’ın artık durumunda olduğunu, Rusya’daki sadece Rusya’nın değil Avrupa Birliği’nin de yakın çevresi haline bütün medya sektörünün Gazprom’un geldiğini, Avrupa Birliği ve NATO’nun genişlemelerini tamamelinde olduğunu, bankaları, sigorta layarak, 2005-2006’da Kafkaslar’a özel temsilcilerini atadığını, şirketleri, Türkiye dahil olmak üzeözel politika ve vizyon geliştirmeye başladıklarını, bu ise Rusya re Avrupa’da büyük dağıtım tarafından doğrudan doğruya tehdit olarak algılanmaya başlandığını, o nedenden dolayı da 2006’dan itibaren gerginliklerin yükseldiğini, bu gerginliklerin merkezine ise, batı dünyasının tam olarak üyesi, parçası olması vizyonuyla Gürcistan’ın oturtduğunu dile getirdi. Kafkasya Bölgesi’nin idari, etnik ve din haritalarının üst üste konulduğunda var olan sınırların hiçbir anlam ifade etmediği, birbirine uymadığının görüldüğünü, 1990’ların Kafkasyası’na bakıldığında ise bölgede her düzeyde çatışmaların olduğu, bugüne kadar dolapta duran anlaşmazlıkların ise küresel mücadele Kafkasya’ya geldiği anda dolaptan çıkarıldığını belirtti. Çelikpala, güller devrimiyle Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili’nin 2004 yılında iktidara geldiği tarihten sonra, Gürcistan’da milliyetçi hareketlerin yükseldiğini, son olarak 7-8 Ağustos 2008 tarihinde Gürcü birliklerinin Güney Osetya’ya doğru operasyona başlamasından yaklaşık 20 dakika sonra, Rus güçlerinin de Roki Tüneli’nden Osetya’ya küzeyden girerek, Gürcistan- Osetya sınırına ulaşması, Gürcü birliklerini çıkartarak, aynı zamanda Abaza sınırından girmeleri ve Gürcistan’ın belli topraklarını işgal etmeleri, ilk başta Abaz-Gürcü meselesi iken Rusya-Gürcistan meselesine daha sonra ise küresel bir boyuta AB, ABD, Rusya mücadelesine dönüştüğünü söyledi. Bu yaşananların ise, yeni bir soğuk savaşın ya da yeni bir mücadelenin artık Kafkaslar’da oynanacağını ve Rusya’nın da bunların tamamında taraf olarak karşımıza çıkacağını, ayrıca bu meselenin büyük bir ihtimalle Rusya nedeniyle batı dünyasında bölünmelere yol açacağını, AB için de AB ile ABD arasıda bir takım sıkıntılara neden olacağını gösterdiğini belirtti. Rusya’nın olimpiyatlardan çıkartılması ya da boykot edilme- ebsohaber 54 ekim 2008 MECLİS si, D8 üyeliğinin askıya alınması ya da rın akabinde ilk olarak AB, ABD, NATO Dünya Ticaret Örgütü’nden dışlanması ve Rusya ile ilişkilerimizin sorgulanmaya “Türkiye oyunun içinde olmamagibi unsurların Rusya’ya yaptırım olacabaşlandığını, ayrıca Rusya’yla bu seneki sına rağmen bu olaylardan çok ğını düşünmediğini ifade eden Çelikpala, ticaretimizin 27-28 milyar dolar, önüetkileniyor. ABD, AB, Rusya ve bu unsurların Rusya’yı oyunun dışına müzdeki sene ise bunun 37-38 milyar doNATO ile ilişkilerimiz sorgulançıkartmak demek olduğunu, bunun ise lar olmasının hedeflendiğini, Avrupa’nın maya başlandı.” oyunu kaybetmek anlamına geldiğini, en büyüğü Almanya’nın Rusya’yla ticareaksine mümkün olduğunca Rusya’nın tinin bu sene 37 milyar dolar olduğu göz oyunun içine sokularak, sınırlandırılmasının sağlanması gerektiönüne alındığında çok dikkatli bir politika yürütmemiz gerektiğini söyledi. ğinin ortaya çıktığını, bölgesel ilişkiler bağlamında bakıldığında ülkemizin, Gürcistan’da büyük yatırımlar yaptığını, 1994 yılında başlayan, 14 yıllık yatırımlarımızın Ruslar’ın yaklaşık 6 saatlik Harita değişirken riskler ve fırsatlara dikkat bombardımanıyla darmadağın olduğunu, dolayısıyla bu bozulÇelikpala, Bölge açısından söylenebilecek en önemli şeyin muş alt yapının yeniden hızlı biçimde toparlanması gerektiğini Bölgenin haritasının değişmesi olduğunu, ekonomik ve ticari aksi takdirde Orta Asya-Azerbaycan hattında kaybetme riskiaçıdan daha riskli, ancak aynı zamanda fırsatlar içeren yeni bölgenin çok iyi irdelenmesi gerektiğini, Türk yatırımcılardan başka mizin artacağını, Azerbaycan’a ulaşımımız ile ilgili bir takım sorunların yaşanabilineceğini ki, Ermenistan’ın Azerbaycan’a Gürcistan ya da Kafkasya’ya giren yatırımcının olmadığını, Türk ulaşmakta onlara mahkum olduğumuz yönünde bir fikre kapılyatırımcıların riskinin yaşanan çekişmeler nedeniyle eskisine maya başladığını, Ermenistan’a karşı, Ağustos ayı öncesindeki oranla daha fazla olmasına, maliyetlerin daha yüksek olmasına pozisyonumuzdan daha zayıf bir pozisyonla karşı karşıya gelmekarşılık Türkiye’ye yeni bir kapının açılacağını, Ermenistan’la mizin söz konusu olabilineceğini söyledi. Gürcistan’la bu seneki atılan son adımlar da göz önüne alınarak, ülkemizin bölge ticaretimizin 1 milyar Dolar seviyesinde olduğunu, bu rakamın ülkeleriyle iletişim ve etkileşimi olan en önemli aktör olarak 1.2 milyar Dolar’a çıkarılmasının hedeflediğini, bu rakamların çıkacağını, Gürcistan’a bakıldığında, tüm alt yapının bozulçok büyük rakamlar gibi gözükmese de Kafkasya bölgesi için bu muş vaziyette olduğunu, demiryollarının uçurulduğunu, askeri rakamların büyük olduğunu, Türkiye’nin Gürcistan ile ticaretisistemin çöktüğünü, ulusal moralin çok ciddi darbe aldığını, şu nin aksadığını, bunun ise bölgedeki hakimiyetinin alt yapısının an için sessiz durumda kalan fakat büyük bir ihtimalle yaşanan karmaşa atlatıldıktan sonra önümüzdeki 1-2 ay içerisinde Gürcü bozulmaya başlaması olduğunu belirtti. Çelikpala, ülkemizin bu bölgede, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru muhalefetinin de harekete geçerek, bir siyasi karmaşanın yaşanHattı’nı, Hazar’ı geçerek, Orta Asya’ya uzatmak gibi büyük ma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. Ülkemizin belkide oyunun içerisinde olmamasına rağmen bu projeleri olduğunu ancak, Ruslar’ın bombalamayı yaptığının olaylardan en fazla etkilenen ülke durumunda olduğunu, olayla- haftası Türkmen ve Kazaklar’ın Rusya ile anlaşma imzaladıkla- ebsohaber 55 ekim 2008 MECLİS rını, dolayısıyla artık Hazar’ı geçmek ya başlamasının, oyunun dışında kalmamız da Azerbaycan üzerinden BTC’yi destekanlamına geldiğini söyleyen Çelikpala, “Ülkemiz yaşanılan süreçte aktif lemenin daha sıkıntılı olacağını, bunun Ermenistan’dan kısa vadede ülke olarak bir oyuncu olmak zorunda. Şayet ötesinde Rusya’nın savaş günü bombaartı elde etmemizin mümkün olmadığını, bu olmazsa süreci yönlendiremez, ladıkları ve kontrol altına aldıkları hatlar kendisine göre oyuna girerek, Gürcistan ülkemizin çıkarlarının dışında da göz önüne alınırsa, Rusya tarafından ile ilgili pazarlıklarda, ülke olarak masabaşka aktörler yönlendirir.” şartlar gerektiği takdirde her an Batı da oturmamız gerektiğini belitti. Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’na müdahalede Mithat Çelikpala, Nabucco Projesi’ne bulunabilineceğinin sinyallerinin ve-rildiğini, bunun ise ülkemiiçi boş bir boru olarak baktığını, doğalgazın satılabilmesi içi zin projelerinin artık çok maliyetli olacağını gösterdiğini belirtti. doğalgaza sahip olunması ya da üreticilerle tüketicilerin anlaşma Tüm yaşananların, ülkemizin AB, ABD ve Rusya ekseninde yapmış olması gerektiğini, şu anda Türkmenistan, çok boyutlu ve çok dikkatli biçimde politika yürütmesi gerekKazakistan ve İran’ın üretim anlamında batı tiğini gösterdiğini, ticari olarak da Bölgede büyük bir risk dünyasıyla herhangi bir anlaşma yapmadığını, olmasına karşın, koşulların sağlanabilmesi halinde çok büalıcıların da yaklaşık 2016-2019’a kadar tüm yük fırsatların da olduğunu, zira Avrupalıların bölge girmek gaz alım anlaşmalarını kapatmış vaziyette istemediğini, bölgenin büyük bir pazar olmaması ve risk olduğunu, yeni bir anlaşma yapmalarının taşıması nedeniyle Türk yatırımcılarından başka bir yatırımihtimalinin de bulunmadığını belirtti. cının girme ihtimalinin çok düşük olduğunu,Türk yatırımcıÇelikpala, hükümet ile Devlet Bakanı nın bölgeyi tanıdığını ve bağlantılarının da sağlam olduğunu Tüzmen’in arasındaki çekişmelerin aslınifade etti. da hükümet içerisinde ya da Türkiye’de EBSO Meclis Başkanı Ender Yorgancılar da, sürekli dış politika yapıcılarla, ekonomiyi yöneolarak ekonomiyle, günlük olaylarla iç içe olduklarını, tenler arasında Rusya’yla ilişkilerimizin Rusya’nın Gürcistan’a girmesi olayını da sadece basınnasıl yürütüleceği ve uzun politik vizyonudan takip ettiklerini, uluslararası bu olayın nedenlerini ve muzun ne olduğuna ilişkin bir öngörünün ülkemizi ne şekilde etkileyeceği konuları üzerinde pek fazla olmadığını gösterdiğini, şayet Rusya ile durmadıklarını, özellikle Afganistan ve Pakistan’ın dışında, akıllı bir politika yürütmediğimiz takdirde önümüzdeki yıllarda potansiyel etnik savaşların çıkabileceği Rusya’nın Gürcistan, Ukrayna ve Belarus’ta ülkelerin, ülkemizin komşuları olduğu göz önüne alındığınyapmış olduğu gibi, politik baskı kurmak için da, ülkemizin doğru politikalar ile yürütülmediği takdirde bu doğalgaz kesintileri yapabileceğini, bir hafta olayların içine girebileceğini, o nedenle güçlü devlet olmak boyunca sıcak su, ısınma gibi ihtiyaçların mecburiyetinde olduklarını, bunun içinde öncelikle ekonokarşılanmadığı bir ortamda hiçbir hükümetin mimizin güçlü olması gerektiğini, ancak ülkemiz gündemini yerinde kalamayacağını, Rusya’nın bu anlamhala başka konuların meşgul ettiğini ifade etti. da gücünü, Türkiye ile Karadeniz, Kafkaslar merkezli bir politika geliştirilmezse Türkiye’ye Uzun soluklu vizyon şart kamuoyunu çok fazla üzmeden istediği anda TOBB Ekonomi Üniversitesi Öğretim Görevlisi nasıl baskı altına alacağını gösterdiğini ifade etti. Doç. Dr. Mithat Çelikpala, EBSO Meclis ÜyelerinTürkiye’nin Birleşmiş Milletler Genel den gelen soruları da cevaplandırırken, ülkeKurulu’nun geçici üyeliğine adaylık sürecinde mizin yaşanılan sürecin içerisinde aktif bir BM’den çıkacak kararlarda Rusya’nın ya da oyuncu olmak zorunda olduğunu, şayet batı dünyasının aleyhine karar almamız, ya aktif bir oyuncu olunmaz ise süreci da hiçbir şekilde olaylara Rusya ile benzer yönlendiremez hale geleceğimizi ve bakmadığımız Kıbrıs, PKK Kürt meseleleülkemizin çıkarlarının dışında başka ri, bizim için hayati bir konu olmasına aktörlerin süreci yönlendirecekarşın, Rusya için çok ciddi bir tehdit ğini ifade etti. Gürcistan’daki olan, NATO ve NATO genişlemesi, Aragelişmeler yaşanmadan önce lık ayında Gürcistan’ın NATO üyeliği ile ülkemizin gerekli müdahaleleri ilgili bir adım atılması gibi olayların çok yaparak, operasyonu engelleiyi irdelenerek, Rusya’yla olan ilişkilemesi gerektiğini, zira ülkemizin rimiz konusunda çok iyi hesap yapmak Gürcistan’da çok büyük yatıgerektiğini, hükümetin bu anlamda rımları olduğunu ve bunların enerji politikası, Karadeniz’le ilgili polizarar gördüğünü, ülkemizin tikalarımız, Kafkasya’da ne olacağı, ne hızlı biçimde enerjisini ve polibeklediğimizle ilgili politika geliştirmesi tikasını Gürcistan merkezinden gerektiğini de sözlerine ekledi. Ermenistan’a doğru kaydırmaya ebsohaber 56 ekim 2008 MECLİS Sanayicinin gündemi Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi sanayiciler, siyasi gelişmelerin ekonomiyi gölgelediği bir ortamda yine ekonomideki gelişmelere dikkat çekerken, üretimin, istihdamın ve ihracatın Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz ortamından çıkış ve refah seviyesinin artmasındaki önemli rolüne dikkat çekti. İnsan yaşamını her alanda ilgilendiren tekstil, gıda ve enerji başta olmak üzere sektörlerdeki son durumu tüm açıklığıyla ortaya koyan İzmirli sanayiciler, hükümetin artık yapay gündemlerden kendini kurtarıp ekonominin düze çıkması için alınması gereken tedbirlere odaklanmasını istedi.. sektörler ve ekonomi Kamil Porsuk Ekonomi kötü yönetiliyor EBSO Meclis Üyesi Kamil Porsuk, 10 Eylül 2008 tarihinde yapılan Türkiye Odalar Borsalar Birliği Sanayi Konseyi toplantısı’nı ve alınan kararları gündeme getirdi. Porsuk, ülkemizde TOBB’a bağlı 365 oda ve bu odalara mensup 9200 meclis üyesi bulunduğunu ve hemen hemen her ay ülkemizin, ekonomimizin nabzını tutabilmek amacıyla Odalar Birliği tarafından meclis üyelerine anketlerin yollandığını, bazı meclis üyelerince ilgiliyle doldurulan, bazı üyelerin önemsemediği anketlere dayanarak hazırlanan raporların ne kadar önemli olduğunu Konsey toplantısında gördükten sonra, bundan sonra yapılacak anketler konusunda tüm meclis üyelerimizin yeterli ilgiyi göstermesi gerektiğini dile getirdi. Yapılan son ankete göre çıkan sonuçta meclis üyelerinin son 4 yıldan bu yana ilk kez gelecek konusunda karamsarlıklarını ifade ettiklerini, önümüzdeki dönemde yatırımların azalacağını, işçi çıkarmaların artacağını, işletmelerin zararla karşı karşıya kalacakları düşüncelerinin yer aldığını söyledi. Porsuk, hükümetin her ne kadar ekonomik durgunluğu, AKP’nin kapatılma davasına bağlasa da, gerçeğin bu olmadığını, aslında ekonominin kötü yönetildiği için bu sonuçların önümüzde durduğunu, ki bunun en güzel kanıtının Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin yaptığı anketler olduğunu ifadeyle, ayrıca anket sonuçlarının tüm yapılanlara rağmen yeni bir ekonomik açılım getirilemediği, üstüne bir de daralan dünya ekonomisinin getirdiği olumsuz koşullar binince, ekonomik zorlukların kaçınılmaz olduğunu gösterdiğini belirtti. Bilindiği üzere uzun bir süreçten sonra 2007’nin ilk çeyreğinde 8.1 olan yıllık büyüme rakamının, bu yılın ikinci çeyreğinde 1.9’a düştüğünü, sektörler bazında bakıldığında tarımda net bir daralma yaşandığını, inşaat sektörünün çok yavaşlayarak, 3.1’den 0.9’a düştüğünü, imalat sanayinin 7’den 2.5’e, iç ticaret ve ihracatın 9.1’den 3.3’e düştüğünü söyleyen Porsuk, Türkiye’nin %7 büyüme hızının altında bir hızla dünyaya entegre olmasının mümkün olmayacağını dile getirdi. Yaşanan bu düşüşler ile dünya ekonomisindeki ekonomi yarışından düşeceğimizi, insanların umudunu yitirdiğini, krizin kapıda olduğunu, sektörlerin tamamının panik yaşadığını, olağanüstü faizlere rağmen dışarıdan sıcak paranın da gelmediğini, dünyanın çalkalandığını, bankaların, sigorta şirketlerinin batmaya başladığını, yaşanan krizin resmen son yüzyılın en büyük ekonomik krizi olduğunu, ne yazık ki tüm sektörlerin akıntıya kürek çektiklerini vurguladı. Sektörlerin sorunlara çözüm önerileri Kamil Porsuk, gerçekleştirilen konsey toplantısında sektörlere ilişkin konuların gündeme getirilerek, tartışıldığını, toplantı sonunda oluşturulan konsey bildirisinde; aşırı değerli TL yüzünden özellikle emek yoğun sektörlerin rekabet edemez duruma geldiği, cari açığın bu kadar yüksek olmasının bir nedeninin de döviz kurunun düşük olmasından kaynaklanan ithalat artışı olduğu, piyasa denetim ve gözetim mekanizmalarının Türkiye’de yeterince gelişmediği için ithal malların haksız rekabet yarattığı ve cari açık sorununu büyüttüğü, bu nedenle piyasa denetim ve gözetim mekanizması oturuncaya kadar gümrüklerde gerekli tedbirlerin alınması gerektiği, yeni teşvik yasasının, ilgili tarafların görüşü alınarak hazırlanması, performansa dönük teşvik, bölgesel, sektörel teşvik, bölgesel asgari ücret gibi konuların mutlaka özel sektörün görüşü alınarak düzenlenmesi, Kamu İhale Kanunu’nda yer alan, Avrupa Birliği’nde de bulunan yerli sanayicilere pozitif ayrımcılık uygulanması yapılması, yüksek ulaşım maliyetlerinin sanayinin Anadolu’ya yayılmasını engellediği, elektriğe yapılan zamların sanayimizin rekabet gücünü olumsuz etkilemeye devam ettiği, Kalkınma ajanslarının kuruluş felsefesine uygun bir şekilde yönetilmesi, popülist politikalara kurban edilmemesi ve Kalkınma ebsohaber 58 ekim 2008 MECLİS ajanslarına ayrılan kaynakların verimli kullanılması, KOSGEB kredilerinin teminat konusunun yeniden gündeme getirilmesi, Sosyal Güvenlik primi ve vergilerin ödenmemesi durumunda uygulanan ceza faizi oranlarının yeniden gözden geçirilmesi konularının yer aldığını söyleyerek, bu kararların gerekli yerlere iletilip, uygulanacağını umduklarını dile getirdi. Kamil Porsuk ayrıca, EBSO Vakfı’nın meslek lisesinde okuyan 50 öğrenciye burs vermeye devam etmek istediğini, bu anlamda herkesin katkı ve destekleri beklediklerini söyledi. Hüseyin Arıcı Tekstilde ileri bölgeler desteklenmeli EBSO Meclis Üyesi Hüseyin Arıcı, tekstil sektörü için “Özel Teşvik Yasası” adı altında çıkarılan yasanın aslında daha önce 49 ile uygulanan teşvik sisteminden başka bir şey olmadığını dile getirdi. Arıcı, tekstilin anlamının bilinmemesinden kaynaklanan bir takım sorunların bulunduğunu, öncelikle tekstilin “moda” anlamına geldiğini, modanın ise en iyi şekilde takip edilmesi gerektiğini belirtti. Söz konusu teşvikten faydalanabilmek için fabrikanın teşvik sistemine dahil illerden birine taşınması gerektiğini, oysa işin sadece fabrikayı taşımakla bitmediğini, aksine tüm sorunların bundan sonra başlayacağını ifadeyle, fabrika taşındığı takdirde, müşterinin nasıl taşınacağı, gidilen bölgede istenen düzeyde yetişmiş eleman bulunup bulunamayacağı, fabrikanın taşınması ile geride kalan çalışanların artık işsiz kalacağı için ne yapacakları, moda kavramının bölgeler arasında farklılık göstermesi nedeniyle yaşacak bir takım sorunların bulunduğunu dile getirdi. Hüseyin Arıcı, eğer tekstil sektöründe bir takım teşvikler uygulanmak isteniyorsa o zaman ülkemizde bu konuda belirli bir noktaya gelmiş İstanbul, İzmir gibi illere teşvik verilmesi gerektiğini, zira böylece yetişmiş elemanların katma değeri daha yüksek işler yapabileceğini vurguladı. Teşvik sistemindeki amacın Doğu’nun kalkındırılması olduğunu, ancak uygulama- nın yanlış yapıldığını, eğer doğuya bir takım katkılar yapılmak isteniyorsa bunun başka yolları bulunduğunu ifadeyle, 1974’lü senelerde bile ülkemiz sanayicisini kalkındırmak adına çok mantıklı düşünceler uygulanırken, 21. yüzyılda uygulanmak istenen sistemin doğru olmadığını ifade etti. Milli sanayimiz güçlendirilmeli Senelerce emek vererek tam para kazanmayı düşündükleri dönemde girdi fiyatları ile sanayicinin önünün kesildiğini söyleyen Arıcı, meclise seçildiği ikinci ayda kürsüde söylediği “düşük kur, yüksek faiz” kelimesini aradan 4 sene geçmesine rağmen hala dile getirdiklerini, geçen sürede maalesef hiçbir şeyin değişmediğini belirtti. Yönetim Kurulu Başkanı’nın dile getirdiği rakamlardan da görüleceği üzere Türkiye’nin ithalat cenneti olduğunu, ülkemizin dışarıya mal satamadığını ifade eden Arıcı, yurt dışından mal getiren her gemiyi gördüğünde bir fabrikanın daha çalışmasının noktalandığını düşündüğünü, her ne kadar kendileri için değilse de gençler için gelecek kaygısı taşıdıklarını vurguladı. Türkiye’de milli sanayinin mutlaka güçlenmesi, ihracata çok büyük önem verilmesi gerektiğini, zira ihracatın kalkınmak, istihdam yaratmak, yenilikler sağlamak olduğunu ifade eden Arıcı, ne yazık ki, artık nereden daha iyi ithalat yaparız konusunda uğraş verildiğini söyledi. Arıcı, Merkez Bankası’nın ülkedeki döviz kurunu ayarlaması, gerektiğinde alım satım yaparak, kur dengesini belli bir noktada tutması gerekirken, maalesef ülkemizde Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürme konusunu görev edindiğini, oysa Avrupa’da ihracat rakamları biraz düşünce Merkez Bankası Başkanı’nın “Euro’nun çok pahalı olduğu” yönünde açıklama yaparak, ihracatçının önünü açtığını dile getirdi. Merkez Bankası’nın bir an önce ihracatçıya yön verecek çalışmaları yapması gerektiğini söyleyen Arıcı, Türk insanı “Türk Lirası’nın değeri yükseldi” diye gururlanırken, Çin’in tüm baskılara rağmen parasının değerini yükseltmediğini, bütün gayesinin ihracatı arttırmak olduğunu, ihracatın arttığı sürece istihdamı da arttıracaklarını çok iyi bildiklerini, bunların çok net görülmesine rağmen halen daha Deniz Feneri Derneği gibi konularla gündemin meşgul edildiğini belirtti. Baki Özay’a plaket Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclisi Onur Üyesi Baki Özay, Pamuk Çırçır Sanayi Meslek Komitesi’nde 32 yıl, Meclis’te 25 yıl, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde ise 18 yıl görev yaptığını, firmasının kapanması dolayısıyla bu görevlerinden affını istediğini, EBSO’da görev yaptığı süreç içerisinde edindiği bilgi ve tecrübelerin, en güzel anılarını oluşturduğunu ifade ile Meclis üyelerine, Yönetim Kurulu’na, Genel Sekreter’e ve tüm Oda çalışanlarına en derin saygılarını sunduğunu dile getirdi. EBSO Meclis Başkanı Ender Yorgancılar ile Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, Oda’ya yaptığı değerli katkılara teşekkür ederek bu hizmetlerin anısına plaket verdi. ebsohaber 59 ekim 2008 MECLİS Vedat Özyavru Enerji fiyatlarında yükler fazla EBSO Meclis Üyesi Vedat Özyavru, Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’ın bahsetmiş olduğu enerji fiyatları konusunda yaptığı katkıda, ülkemizde Kw/h maliyetinin 14 cent olan elektrik fiyatının içinde dolaylı vergilerin ve TRT payının bulunduğunu, dünyada ise hiçbir ülkede enerji bedeline bu kadar çok fon ve dolaylı vergi yüklenmediğini belirtti. Aslında elektrik bedelinin kilowatt saatinin yüksek olmasından ziyade, üzerinde durulması gereken iki nokta bulunduğunu, birincisinin, kayıplardan kaynaklanan ve maliyetin yükselmesine sebep olan dağıtım şirketlerinin zararları olduğunu, dolayısıyla kayıpların minimum düzeye çekilmesi için çalışılması gerektiğini, bunun için de herkesin evlerinden başlayarak fabrikalara kadar kayıpları revize etmesi gerektiğini, ikinci konunun ise, enerji üzerindeki dolaylı vergilerin sanayiden arındırılmasının sağlanması olduğunu söyleyen Özyavru, vergilerden arındırılmayan sanayicinin zarar etmeye devam edeceğini dile getirdi. Atıl Akkan Elektrik fiyatlarını bölgesel tarife düşürür Türkiye’de enerjiye yapılan zamların geri çekilmesi durumunda, dünyada yaşanan krizin bizi de vuracağını, eğer şu an için krizden etkilenmiyorsak, bunun 2000 yılında yaşanan krizde gerçekçi tedbirlerin alınarak, onlarca bankanın ve şirketin iflas etmesi pahasına ekonominin sıfırdan başlaması sayesinde olduğunu, bugün Türk bankalarının her gece Avrupa bankalarına 12 milyar dolar borç verir hale geldiğini, hükümetin yaptığı zamları geri çekmesi durumunda BOTAŞ’tan başlamak üzere TEDAŞ’ın, TEİAŞ’ın TEÜAŞ’ın açıklarının herkesi boğacağını vurgulayan Akkan, buradaki tek suçlunun 5 yıl boyunca elektriğe zam yapmamak için direnen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın olduğunu, bu zaman zarfında enflasyon oranında veya biraz altında zam yapılsaydı, bu seneki zamların %7-8’lerden daha fazla olmamış olacağını söyledi. Akkan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın “Uyuyan güzel kızı uyandırdık”, “jeotermal enerjiyi başlatıyoruz” beyanatları üzerine Ankara’ya gidip, 6 bin YTL ödeyerek ihaleye çıkacak 12 Jeotermalin şartnamesini satın aldığında, Manisa’da bulunan 3 jeotermal bölgede hiç deneme kuyusu açılmamış olduğunu gördüğünü, gerekli çalışmaların yapılmadan ihaleye çıkılacağını, bir nevi insanların aldatıldığını belirterek, Aydın’da bulunan 6 jeotermal bölgesi için de daha evvel verilen lisans sahiplerinin bizim sahalarımızı tekrar satışa çıkartıyorsunuz diye müracaat ettiklerini ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde kurulmuş bilirkişi heyetinin yaptığı incelemeler ile mahkemeye müracaat edileceğini söyledi. TEDAŞ’a elektrik veren TETAŞ’ın %34.5 zam aldığını, TEDAŞ’ın ise EPDK’ya müracaat ederek bu zammın yapılması durumunda elektriği müşterisine aynı fiyattan veremeyeceğini ilettiği, dolayısıyla elektrik ücretlerine tekrar %5 ile %12 arasında zam yapılacağını söyledi. Yüzde 54’ü doğalgazdan elde edilen elektrik enerjisinde ucuzluğun mümkün olmadığını, TETAŞ’ın barajlardaki suyu tarımsal sulama için kullandırırken hidroelektrik santrallerde elektrik de ürettiği için maliyetleri dengeleyebildiğini hatırlatan Akkan, yeni santral yapıldığında kilowattsaat maliyetlerinin yine yüksek olacağını hatırlattı. Akkan artık Türkiye’nin ucuz elektrik kullanma devrinin bittiğini, bölgesel tarifenin uygulanması için Salih Esen’in 3.5 sene uğraştığını, ancak ne yazık ki bir netice alınamadığını, üstelik doğuda 5 senedir ölçülmeyen elektrik saatlerine karşı, Ege Bölgesi’nde hiç kaçak olmadığı halde bölgemiz insanına cereme çektirildiğini ifadeyle, bölgesel tarife uygulamasına geçilmesi ile Ege’de elektrik fiyatlarının %20 oranında düşeceğini belirtti. Akkan, bu ay itibariyle elektriğe olan talepte 2 bin megavatlık düşüş yaşandığını, çünkü klima ve ısıtıcıların çalıştırılmadığını, bu düşüşe rağmen arzın artmadığını, zira barajdaki suların temmuz ve ağustos aylarında hem sulama yapılması, hem de elektrik üretilmesi için saklandığını, hem sulamayla kuraklığın aşıldığını, hem de elektrik üretildiğini dile getirerek, Türkiye’nin erken bir soğuğa yakalanması durumunda elektrik sıkıntısının başlayacağını söyledi. Artık enerji için söylenebilecek tek şeyin herkes tarafından tasarruf yapılması olduğunu, ısı yalıtımları yaparak, fabrikalardaki hantal ve çok enerji harcayan motorları değiştirerek tasarrufa gidilmesi gerektiği söyleyen Akkan, kendilerinin de böyle bir çalışma kapsamında buhar tribünü almak için Çin’e gittiklerini ve merdiven altı olmayan gerçek anlamda sanayi ürünü olan tribünü Avrupa fiyatının 1/5’i, Amerika fiyatının 4 te 1’i fiyatına satın aldıklarını, aslında ülkemizde de bunu üretebilecek fabrikaların olduğunu, zira bir fabrikanın 700 megavat gücünde tribün yaptığını, hatta kendisinin bu tribünü kullandığını belirtti. Akkan güneş enerjisine artık ciddi anlamda önem verilmesi ve güneş bölgelerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirterek, şirket olarak güneş bölgesi olan Konya’da 1000 dönümlük arazi aldıklarını ancak, Amerika’da güneş enerji santrali kuran firmaların 2011’e kadar dolu olduğunu, şu an için sipariş ve para kabul etmediklerini, 2012 - 2013 yıllarındaki üretimi belirleyebilmek için 2010 yılına randevu verdiklerini, bugün dünyada böyle de bir sıkıntının yaşandığını dile getirdi. Akkan, Meclis toplantısına davet edilen konuklar nedeniyle toplantıların uzadığını, oysa konuk davet edilmek isteniyorsa bunun özel bir toplantı şeklinde düzenlenmesi, böylece meclisin daha iyi çalışmasına fırsat tanınması gerektiğini de ifade etti. ebsohaber 60 ekim 2008 MECLİS Kürşad Yuvgun Uluslararası fuar tarihi gelişigüzel değiştirilemez EBSO Meclis Üyesi Kürşad Yuvgun, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin bastırdığı 2008 yılına ait Türkiye Fuar Rehberi’ni inceledikten sonra, ilgi alanına giren fuarları işaretlediğini, bunlardan bir tanesinin de 4-7 Eylül tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde, İstanbul Fuarcılık A.Ş. firması tarafından organize edilen “Roma Türk 2008 23. Uluslararası Promosyon Ürünleri Fuarı” olduğunu ki hazır İstanbul’a gitmişken aynı tarihlere denk gelen CNR EXPO Fuarcılık tarafından organize edilen “2008 4. Açıkhava ve İç Mekan Reklam Fuarı”na da katılmayı planladığını belirtti.Ancak açılış günü fuarı ziyaret etmek istediği için, açılış saatini öğrenmek için katalogda belirtilen organizatör firmanın web sitesine girdiğinde, fuarın 23 - 26 Ekim tarihleri arasında yapılacağını öğrendiğini ve çok şaşırdığını söyleyen Yuvgun, bunun üzerine, organizasyon firmasını arayarak, fuar tarihinin ertelendiğini teyit ettiğini ve Türkiye’de uluslararası bir fuar organizasyonunun tarihlerinin yasal olarak değiştirilebilmesi için ilgili tarihten en az 3 ay önce müracaat edilmesi gerektiğini, kendilerinin de bu müracaatı yaptıklarını öğrendiğini, akabinde de Odamız Genel Sekreteri’ni arayarak konuyu aktardığını dile getirdi. Genel Sekreter Kalyoncu’nun konuyla ilgili yaptığı araştırma sonrası kendisine dönerek, organizasyonun iptal edildiğinin doğru olduğunu, bu tür bir organizasyonu iptal etmek için yasal sürenin ilgili tarihten bir ay önce olduğu ve Odalar Birliği’nde bu konuyla ilgilenen Fuarlar Müdürü Cihat Alagöz’ün kendisini arayacağı bilgisini verdiğini söyledi. Kendisini arayan Alagöz’ün ilgili mevzuatın düzenlenmesi için çalışmaların yapıldığını, ayrıca yaşanan bu hadiseyi ilgili komisyona taşıyarak, gerekli düzenlemenin yapılması için gayret sarf edeceğini söylediğini dile getiren Yuvgun, konuyla ilgili kendisinden istenen raporu Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’a takdim etti. Fuarcılığın gerçekten bambaşka bir olay olduğunu, bazı ülkelerde fuar merkezlerinin büyük metropolitan alanlar olmasa da o şehrin ekonomisini canlı tutan, hatta ülkenin ekonomisine ciddi katkılar sağlayan merkezler haline getirilmiş olduğunu, dolayısıyla uluslararası fuar organizasyonları işinin çok ciddi olduğu için gereken ilginin gösterileceğini umduğunu ifade etti. Rıdvan Hasgüçmen Hatalı politikalara karşı sessiz kalmayalım EBSO Meclisi Katip Üyesi Rıdvan Hasgüçmen, büyük bir ekonomik kriz yaşadığımız bu günlerde Kıbrıs Sanayi Odası Başkanı, hükümetin yanlış politikalarını protesto için vergileri, elektrik, su, SSK primlerini yatırmayacaklarını belirttiğini, Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak yanlış uygulamalara ve politikalara karşı neden sessiz kaldığımızı, geçmiş Meclis toplantılarından birinde Atatürk Heykeli’ne yürüyüş kararı alınmasına karşın neden bu kararın yerine getirilmediğini sorarak, Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’ı duyarlı olmaya ve tepki göstermeye davet ettiğini söyledi. EBSO’dan sanayiciye kapasite raporu uyarısı Ege Bölgesi Sanayi Odası, üyelerini Belgesi verilmesine veya vizesinin yakapasite raporlarının geçerlilik tarihlepılmasına imkan sağlayan kapasite raEge Bölgesi Sanayi Odası, kaparini sürekli kontrol etmeleri ve süresiporunun zamanında alınıp Sanayi Sicil site raporu olmayan veya raponin bitimini son güne kadar beklemeBelgelerinin elektrik dağıtım müesseserunun süresi dolmaya az kalan den yenilemeleri konusunda uyardı. lerine önceki belgenin bitiş tarihinden sanayicilerin son gün gelmeden Fabrikaların yatırım miktarından önce ibraz edilmesi gerektiğine dikkat yeni raporlarını almalarını istedi. makine parkına, üretim gücüne hatta çeken EBSO, “Kapasite raporunun personeline kadar ayrıntılı bilgilesüresi önümüzdeki bir kaç ay içerisinrin yeraldığı kapasite raporlarının geçerlilik süresinin üç yıl de bitecek olan üyelerimize üç aylık dilimler halinde bir yazı olduğunu hatırlatan EBSO, mevzuata göre tüm işletmelerin ile uyarı yapılmaktadır. Ancak bir kez daha imalatçı-İhracatçı kapasite raporu yaptırması ve yenilemesinin mecburiyetine olan üyelerimizin bir ihtiyaç anında mağdur durumda kaldikkat çekti. EBSO, İşletmelerin kapasite raporunun olmaması mamaları için kapasite raporu olmayanların kapasite raporu veya geçerlilik süresinin dolmasının kontrollerde sanayicileri müracaatında bulunmaları, kapasite raporları olup da bunların mağdur duruma düşürebileceğini de vurgularken, böyle bir süresi bitenleri yeniden müracaat etmeleri hususunda uyarıyodurumla karşılaşanların acilen kapasite raporu düzenlenmesi ruz” bildirisini yayınladı. için başvurduklarının görüldüğünü ifade etti. Ege Bölgesi Sanayi Odası Sanayi Dairesi Müdürüğü, Fabrikaların başka bürokratik işlemlerin yanısıra sanayi Oda’ya üye sanayicilerin kapasite raporlarını zamanında vertarifesinden elektrik enerjisi kullanabilmesi için Sanayi Sicil mek için titiz ve özverili bir çalışma gerçekleştiriyor. ebsohaber 61 ekim 2008 HABER Enerjide yeni rota rüzgar ve güneş Petrol ve kömür gibi fosil kaynakenerji fiyatlarına yapılan zamlar ortaya larına dayalı enerji üretiminin çevre konularak alternatif enerji kaynaklarının EBSO’nun ev sahipliği yaptığı topsorunlarına yol açmasının yanı sıra bu önemi tartışıldı. lantıda özellikle rüzgar ve güneş kaynakların rezervlerinin giderek azalSempozyumda konuşan TBMM enerjisinden daha fazla yararması rotayı güneş ve rüzgar gibi yenileSanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, lanmak için yapılması gerekenler nebilir enerji kaynaklarına çevirirken, bu bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ayrıntılarıyla ele alındı. enerjinin üretiminin desteklenmesi için Dr. Soner Aksoy, LPG, jeotermal, biyo siyasi irade üzerinde baskı oluşturulması yakıt, doğal gaz, enerji verimliliği, Ar-Ge istendi. Sanayiciler ucuz ve kesintisiz enerji taleplerini tekrarve yenilenebilir enerji alanlarında ciddi yasalar çıkardıklarını, larken, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, bilgi ve Türkiye’nin bu yasalara çok ihtiyacı bulunduğunu söyledi. Teknoloji Komisyonu Başkanı Dr. Soner Aksoy, özellikle güneş Bu alanda kendilerinden önce hiç yasa bulunmadığını, çıenerjisi termik santralleri kurulması konusunda sanayiciye kardıkları yasaları yürürlüğe soktuklarını ve takipçisi olduklarını alım garantisi getirilmesi gerektiğini savundu ve fiyatın 5 euro/ belirten Dr. Aksoy, şunları kaydetti: cent’ten 20 euro/cent’e çıkarılması konusunda hazırladığı yasa “Ülkemiz yenilenebilir enerji açısından çok ciddi bir poteklifini TBMM başkanlığına verdiğini açıkladı. tansiyele sahip. Bu kaynakların devreye sokulması gerekiyor. Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü tarafından, Goethe Konutlarda yüzde 30-50 elektrik açığımız var. Sanayi, ulaşım Enstitüsü ile İzmir Alman Kültür Merkezi’nin katkıları ve Ege alanlarıyla elektriği taşırken ve iletirken de aynı şekilde açıkBölgesi Sanayi Odası işbirliğiyle düzenlenen 6. Yenilenebilir lar mevcut. Bu durumda nükleer enerji tesisi kurmak birincil Enerji Sempozyumu, EBSO Meclis Salonunda gerçekleştirildi. bir ihtiyaç değildir. Önce bu alanlardaki açıkları kapatmamız Konunun uzmanı Türk ve yabancı akademisyenlerle sektör tem- gerekir. Nükleer enerji daha sonraki iştir. Ülkemizde elektrik silcileri yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi koüretiminde kömür ve suyun kullanımı yüzde 40’tır. Bunu yüzde nusunda bilgiler verdi. Başta elektrik ve doğalgaz olmak üzere 90’lara çıkarmalıyız. Ciddi bir termik santral hamlesi var. Bunu ebsohaber 62 ekim 2008 HABER özel sektör yapıyor. Yüzlerce küçük su kaynağımız var. Bu sular boşa akıyor. Bunları da kullanmamız gerekir. Kömür ve sudan sonra rüzgar enerjisi konusunda da çalışmalarımız oldu. Türkiye’nin rüzgar haritasını çıkardık. 500 yerde ölçüm yaptık. Bu rakamlar toplandı ve 20-24 bin megavat rüzgar enerjisi potansiyelimiz olduğunu saptadık. Türkiye’de önümüzdeki günlerde rüzgar türbinlerinin dönmeye başladığını göreceğiz.” Yenilenebilir enerji üretimine Türkiye’de de Batı ülkelerinde olduğu gibi destek verilmesi gerektiğini savunan Aksoy, devletin başta güneş olmak üzere yenilenebilir kaynaklardan enerji üretiminde alım garantisi fiyatlarını yükselten bir yasa teklifi hazırlayıp hem TBMM Başkanlığı’na hem de parti grubuna sunduğunu bildirdi. Almanya’da güneş olmamasına rağmen güneş enerjisi için 47 euro/cent alım garantisi verildiğini ifade eden Aksoy, şu görüşleri savundu: “Güneş, jeotermal ve biyodizel alım fiyatlarının yüksek tutulması gerekir. Güneş enerjisinde sanayiciye alım garantisi fiyatı 20 euro/cent olması gerekir. Yasa teklifinde bunu belirttim. Bu alanda sanayiciye gerçekçi rakamlar verilmeli. Alım garantisinin rakamı yükselirse, ciddi alımlar gelecektir, ayrıca bu yabancı sermayenin de ilgisini çekecektir. Bu konuda üniversiteler pasif kalıyor. Bu rakamların belirlenmesinde görüş bildirmiyorlar. Halbuki yüksek alım garantisi olursa daha çok ve daha iyi ürünler üretiriz, sanayiciye yenilenebilir enerjinin özelliklerini daha iyi anlatabiliriz gibi bir faaliyette bulunabilirler. Önerdiğim fiyat konusunda üniversitenin beni desteklemesini istiyorum. Türkiye’de güneş teknolojisini geliştirmemiz lazım. Bu yenilenebilir enerjinin üretimine yönelik cihazlar ileri teknoloji ürünleridir. Bunları araştırıp geliştirmek ve kullanıma hazır hale getirmek üniversitenin görevidir.” Taşkın: Sanayicinin rekabet gücü azalıyor EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın da sanayinin en önemli enerji girdilerinden biri olan elektriğe yılbaşında yüzde 10 zam yapıldığını hatırlattı. 1 Temmuz’da yapılan ikinci zammın otomatik fiyatlandırma sistemi çerçevesinde yüzde 22’ye çıktığını, üçüncü zammının da 1 Ekim’de itibaren uygulanmaya başlandığını ve şu anda sanayicinin elektriği yüzde 49,31 zamlı olarak kullandığını söyledi. Elektriğe yapılan zamların sanayicinin dünya ile rekabetine olumsuz etki yarattığını vurgulayan Taşkın, “Sanayicinin içinde bulunduğu sıkıntı, patlak veren küresel krizin getirmiş olduğu durgunluğa elektrik zamlarının da eklenmiş olması sanayicilerimizi daha da zor koşullarda çalışmaya itmekte ve rekabet gücünü azaltmaktadır. Ülkemizde yatırımsızlık, bakımsızlık, kontrolsüzlük ve işletme şartlarından kaynaklanan kayıp ve kaçağın yılda 1,5-2 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Dünya standartlarına göre yüzde 7’lik kayıp kaçak oranının normal ölçü olarak kabul edilmesine rağmen ülkemizdeki 81 ilden 71’inde rakamlar bundan fazladır” dedi. Tamer Taşkın, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke olduğunu anlatırken bu kaynakların maksimum derecede kullanılması gereğine işaret etti. Taşkın, rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerjinin kullanılmasının çevreyi korumanın yanı sıra enerji güvenliği ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için de önemli olduğunu vurguladı. 10 kilowatlık rüzgar türbinleri Ege Üniversitesi (EÜ) Güneş Enerjisi Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Sıddık İçli de, enstitünün son 8 yıl içinde güneş enerjisinden elektrik üretim teknolojileri, güneş pilleri ve fotovoltaik sistemler olan silisyum kristal ve organik boylar maddeli güneş panellerinde üretim düzeylerine ulaşmış olduğunu söyledi. Enstitüde geliştirilen yüksek verimli biyogaz reaktör tasarımlarıyla metan gazı ve yüksek kaliteli gübre üretim sistemleri doğal zirai ve çiftlik atıklarının endüstriyel enerji kaynakları haline dönüştürülmeleri sağlandığını belirten Prof. Dr. İçli, şöyle konuştu: “Bugün Ege Bölgesi’nde 12 bölgedeki belediyelerde, kooperatiflerde, çiftliklerde mega boyutta biyoenerji gazı üretim tesisleri kurulmuş veya üretime geçme aşamasındadırlar. Avusturya’nın elektrik enerjisinin üçte biri kadarını biyoatıklardan ürettiği göz önüne alınırsa, Türkiye’de bu teknolojimizin getireceği katkılar anlaşılır sanırız. Enstitümüz yüzde 100 yerli üretimde 5 kilovatlık rüzgar türbinleri yanında 10 kilovatlık rüzgar tribünleri teknolojisinin de sanayimize aktarılmasını ebsohaber 63 ekim 2008 HABER sağlattırmıştır. Bu teknolojinin rüzgar hızı verimi yüksek olan kırsal kesimlerde ekonomiye katkılı olacağı öngörülmektedir.” rinden biri olan enerjiye bağlı. Enerjinin sadece varlığı yetmiyor devamlılığı da Yenilenebilir enerjide Avrupa çok önemli. Yenilenebilir enerji kaynakülkelerine göre potansiyeli büyük ları yatırımları desteklenmeli” dedi. olmasına rağmen kullanım oranı EBSO’nun ev sahipliğinde gerAlmanlar potansiyelin düşük Türkiye’nin zaman kaybetçekleştirilen 6. Yenilenebilir Enerjiler farkında meden yatırım yapması önerildi. Sempozyumu’nda oturum başkanlığı yaAlmanya’nın İzmir Başkonsolosu pan Kalpaklıoğlu, bugün kullanılan fosil temsilcisi Barbara Fehle ise Almanya’da yakıtların hem tükenmeye başladığını hem çevresel açıdan zarar yenilebilir enerjinin tüm enerji sektörü içinde payının yüzde 14 verdiğini hem de üretim ve kullanım maliyetlerinin yükseldiğini olduğunu, bu rakamın yüzde 25-30 oranına çıkarmayı planlananlattı. dıklarını söyledi. Almanya’da biyoyakıt kullanımının yüzde 7 Nedim Kalpaklıoğlu, “Doğal enerji kaynakları kıtlaşırken olduğunu, bunu yüzde 14’e çıkarmayı hedeflediklerini belirten enerji talebi de giderek artıyor. Çevre kirliliği artıyor. Son yıllarFehle, “Bu yakıtların devreyle girmesiyle 110 milyon ton karbondioksitin salınımı engellenmiştir. Güneş pillerinin üretiminde da yaşadığımız iklim değişikliği ve küresel ısınmaya sebep olan sera gazlarının atmosferi tehdit edici boyutlara ulaşması elektrik Almanya ileri bir teknolojiye sahiptir. Bu alandaki ihracatımız ve ısı enerjisi öncelikli olmak üzere enerjinin her alanda verimli yüzde 30 artmıştır” dedi. ve etkin kullanılmasını zorunla hale getiriyor. Ama bunlar yeterli İzmir’deki Goethe Enstitüsü Direktörü Dr. Hans Werner Schmidt de, petrol ithal etmek zorunda olan Almanya ve Türkiye mi?” diye konuştu. Enerjinin bugün doğanın kendi evrimi içinde bulunan, hiçbir gibi ülkeler için güvenli ve aynı zamanda çevre dostu bir enerji maliyet ve uğraş gerektirmeyen daha sonraki zamanlarda da sunumunun önemine dikkat çekti. Teknolojik ve yenilenebilir doğada eksilmeden bulunabilen su, güneş, buhar, rüzgar, atık enerji enerjilerin kullanımı açısından Almanya’nın ileri noktada ve çamurlardan elde edilebildiğini hatırlatan Nedim Kalpaklıoğolduğunu söyleyen Dr. Schmidt, “Türkiye ise yenilenebilir enerlu, “Zaman kaybetmeden harekete geçip yenilenebilir enerjiyi jide Almanya’dan çok daha büyük potansiyele sahip olmasına rağmen kullanım oranı düşük. Son yıllarda yenilenebilir enerjiye kullanmaya başlamalıyız” dedi. Kalpaklıoğlu, dışa bağımlılığı azaltması, maliyetleri azaltarak kamu ilgisi ve bilgi düzeyinin yükselmesinin yanısıra özellikle istihdamı artırması, kalkınmayı hızlandırması ve sürekliliğini sağEge’de Alman ortaklarla birkaç önemli proje gerçekleştirildi. lamasının yanı sıra çevreyi korumasıyla da insancıl bir ortamda Biz de bir kültür merkezi olarak klasik görevlerimiz arasında yaşamayı sağlaması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının olmamasına rağmen yenilenebilir enerjiler açısından yüksek bir kullanılmasının zorunlu hale geldiğini anlattı. potansiyele sahip Ege’de EÜ Güneş Enerjisi Enstitüsü ve EBSO Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengibi önemli partnerlerle birlikte çalışıyoruz” dedi. gin bir bölgede yeraldığını söyleyen Nedim Kalpaklıoğlu, “Gerekli düzenlemelerin ardından ve istikrarlı bir plan çerçevesinde Kalpaklıoğlu: Gelişim sanayi ve enerjiye bağlı Ar-Ge çalışmalarını hızlandırmasıyla yatırımcılara düşük faizli Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı kredi, vergi iadesi ve muafiyeti, sübvansiyon gibi uygulamalar Nedim Kalpaklıoğlu, Türkiye’nin ve gelişmekte olan bütün ülkehazırlanır ve desteklenirse mevcut kaynaklarımızla dünyada lerin kalkınmalarının büyük ölçüde sanayiye dayandığını beliralternatif enerjide söz sahibi olabiliriz” diye konuştu. tirken, “Sanayilerin de gelişimi ve verimliliği en büyük girdile- ebsohaber 64 ekim 2008 HABER Teröre karşı topyekün mücadele ediyoruz Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, terörle mücadelede sanayicilere düşen milli görevin daha çok üretip ihracat yapmak, daha fazla istihdam imkanları yaratarak Türk ulusunu güçlü ve geleceğe ümitle bakar hale getirmek olduğunu söyledi. İzmir Şehit Aileleri İnsan Hakları ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Nurettin Yeşilbağ ile yönetim kurulu üyeleri EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’ı ziyaret etti. Derneğin amaçları hakkında bilgi veren Yeşilbağ, terörle mücadelede şehit olanların ailelerine ve yakınlarına imkanları ölçüsünde sahip çıkmaya, onları kimseye muhtaç etmeden yaşamlarını sürdürmelerine yardımcı olmaya çalıştıklarını söyledi. Vatanın güvenliği ve namusunu korumanın en kutsal görev olduğunu vurgulayan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, bu uğurda hayatlarını veren genç fidanların yüce tanrının katında da en güzel şekilde ağırlanacaklarına inandığını söyledi. Tamer Taşkın, “Bizi şehitlerimiz kadar duygulandıran önemli bir husus, şehit ailelerinin acı kayıplarını ancak bu ulusa yakışan bir vakarla karşılamaları, gönüllerinde yanan kor ateşe rağmen vakur bir şekilde “vatan sağolsun” diyerek tüm ulusa verdikleri kararlılık ve sabır mesajıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu yüzden güçlü ve saygındır. Bu yüzden dünya devletleri arasında önemli bir devlettir” dedi. Türkiye’nin gelişmesini, ilerlemesini engellemek isteyenlerle her zaman mücadele edileceğini belirten Taşkın, hiçbir ayrım yapmadan tek yürek olup ortak akılla çözüm yolları üretileceğini bildirdi. Tamer Taşkın, şöyle konuştu: “Burada biz sanaycilere düşen milli görev ise; daha çok üretmek, daha çok ihracat yapmak, daha fazla vatan evladına iş imkanları yaratmak, ulusumuzu daha zengin, daha güçlü, geleceğe daha ümitle bakar hale getirmektir. Biliyoruz ki yeteri kadar üretmeyen hiç bir ülke uzun vadede huzurlu ve güvenli olamaz. Ekonomik bağımsızlığını kazanamayan siyasi bağımsızlığını da kazanamaz. Ülkemizin her yanının üretim va yatırımla donatılması halinde oluşacak yeni iş imkanları ve zenginlik, bu teröre ülkemiz içerisinden taraftar kazanmak isteyecek şer güçlerine vurulacak en büyük darbe olacaktır.” MGK: Terörle mücadele kararlılıkla sürecek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) toplantısında terörle mücadelede koordinasyonu güçlendirmek üzere yeni bir kurumsal yapılanmaya gidilmesi benimsendi. Terörle büyük bir özveri ve başarıyla mücadele eden güvenlik güçlerine yönelik ''haksız ithamların'' bölücü terör örgütü ve yandaşlarının amaçlarına hizmet ettiği hatırlatılan toplantıda, ''terörle mücadele ortamında herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi ve güvenlik güçlerine destek olması gerektiği'' vurgulandı. Irak konusunun, Irak tarafıyla yapılan son temasların ışığında kapsamlı olarak ele alındığı toplantıda, bölücü terör örgütünün Irak topraklarını kullanarak Türkiye’ye eylemlerde bulunmasının önlenmesi ve bertaraf edilmesi amacıyla daha etkin ve sonuç alınmasını sağlayacak tedbirler değerlendirildi. Toplantıda, Irak tarafının atması istenen adımların yakından takip edilmesi de kararlaştırıldı. MGK'nın Ekim ayı olağan toplantısının ardından, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nce yayımlanan bildiri şöyle: “Toplantıda; ülke güvenliğini ilgilendiren iç ve dış gelişmeler ele alınmış, bölücü terör örgütü ve yandaşlarının, birlik ve beraberliğimizi zedelemeye yönelik, menfur eylem ve saldırılarının amacına ulaşamayacağına; milletimizin her zaman olduğu gibi sağduyusunu koruyacağına olan inanç teyit edilmiştir. Bu bağlamda; tehdidin demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde bertaraf edileceği ve terörizmle mücadelenin devletimizin tüm kurumlarının etkin işbirliği ve milletimizin güven ve desteğiyle her koşulda sürdürüleceği belirtilmiştir. Bu amaçla terörle mücadelede koordinasyonu güçlendirmek üzere yeni bir kurumsal yapılanmaya gidilmesi benimsenmiştir. Terörle büyük bir özveri ve başarıyla mücadele eden güvenlik güçlerimize yönelik haksız ithamların bölücü terör örgütü ve yandaşlarının amaçlarına hizmet ettiği hatırlatılarak, terörle mücadele ortamında herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi ve güvenlik güçlerimize destek olması gerektiği vurgulanmıştır. ebsohaber 65 ekim 2008 KENT Akdeniz ülkeleri İzmir’de buluştu İzmir Ticaret Odası’nın düzenlediği “Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri: Geçmiş ve Gelecek” konulu sempozyum Swissotel Grand Efes’te gerçekleştirildi. Akdeniz’e kıyısı olan 16 ülkeden 60’ı iş dünyası, 28’i akademisyen olmak üzere 88 temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen ve ticaret, turizm, çevre koruma gibi alanlarda işbirliği imkanlarının masaya yatırıldığı zirvede, vizelerin kaldırılmasının gelişmede zincirleme reaksiyon etkisi yapacağı ortaya konuldu. Sempozyumun açılışında yapılan konuşmalara Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu damgasını vurdu. İzmir’in Akdeniz’in önemli ticaret merkezlerinden biri olduğunu söyleyen Maliye Bakanı Unakıtan, Akdeniz Havzası’nın 450 milyon nüfusu barındırdığını ve bu ülkelerde 7 trilyon dolarlık milli gelirin bulunduğunu belirten Unakıtan, buna rağmen bu ülkeler arasındaki ticaretin potansiyeli kadar ilerlemediğini kaydetti. Vizeleri kaldırsınlar Akdeniz Havzası için geçmişte Barcelona Süreci, Akdeniz Ticaret Odaları Birliği gibi işbirliklerinin gündeme geldiğini hatırlatan Unakıtan, şöyle dedi: “Dünyadaki bu hır-gür, kavga-gürültü ebsohaber 66 ekim 2008 KENT niye? İşadamları ne güzel toplanıyor. Bunu herkes kendi politikacılarına anlatsın. Siyasiler de böyle toplantılarda işbirliği yapsın. Sizler ne güzel bir örneksiniz. Politikacılara baskınızı artırın ki, dünyada barış, işbirliği ve huzur hakim olsun. Politikacılara bırakırsanız kavga, gürültü, savaş bitmez. Siz bunlara örnek olun biraz. Akdeniz ülkeleri bir araya geliyorlar birçok da güzel şeye imza atılıyor. Ama öncelikle yapılması gereken husus var. Birbirleriyle serbest ticaret anlaşmaları imzalasınlar, başka şeye lüzum yok. İleriye doğru vizeleri de kaldırsınlar bak görün nasıl oluyor. Akdeniz’deki ticaret birden bire çok daha ileri noktalara gelir. Tüm bölge insanlarının refahı artar, herkes istifade eder. Akdeniz’de refah seviyesi yüksek olan, düşük olan, gelişmekte olan ülkeler var. Bunların hepsi ortadan kalkar, ticaret, ülkeleri birbirine yaklaştırır barışı, huzuru tetikler.” İzmir gelişmeye müsait İzmir’in uluslararası platformda daha iyi tanınır hale gelmesi gerektiğini, EXPO deneyiminin yeterli olmadığını, gelecek dönemde bölgedeki sivil toplum örgütleriyle yurtdışında kenti tanıtıcı “road show”lar düzenleyeceklerini bildiren Bakan Unakıtan, İzmir’in daha fazla uluslararası etkinlik düzenleyerek özelliklerini dünyaya anlatması gerektiğini dile getirdi. Unakıtan, “İzmirimiz İstanbul’dan sonra ikinci şehrimiz ama ikisi arasında çok fark olmamalı. İstanbul yükünü almış, İzmir çok daha fazla gelişmeye müsait. İklim, taşıma kolaylığı, nereden bakarsanız bakın avantajları çok. Bunlardan daha fazla yararlanılması lazım” diye konuştu. Hükümet olarak 2002’den sonra komşularla ticari ilişkilerin artırılması konusuna özel önem verdiklerini, bunun sonucunda Akdeniz ülkeleriyle 22 milyar dolar olan ticaretin bugün 59 milyar dolara yükseldiğini, bu ülkelere yapılan ihracatın da 9.5 milyar dolardan 30.5 milyar dolara çıktığını ifade eden Bakan Unakıtan, Akdeniz ülkelerinin AB ülkelerinden sonra dış ticarette ikinci sırada yer aldığını vurguladı. Hisarcıklıoğlu: ‘Zenginlik denizi’ olsun Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Akdeniz’in tarihte olduğu gibi bugün de en işlek ve en yoğun deniz trafiğinin yaşandığı bir deniz olduğuna işaret etti. Tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasının dünya gündeminde olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, Bakü-TiflisKars Demiryolu Projesi, Karadeniz Otoyolu ve liman özelleştir- ebsohaber 67 ekim 2008 KENT melerinin tamamlanmasıyla mal ticarelarlık ticaret hacmine sahip olduğunu ve tinin Türkiye üzerinden Akdeniz’e daha Çin’in ardından en fazla yabancı sermaye Akdeniz, yaklaşık 450 milyon fazla miktarda kaydırılmasının mümkün çeken bölge olduğunu kaydeden Ekrem nüfus ve 2.5 trilyon dolarlık ticaret olacağını, bu gelişmelerin başta Türkiye Demirtaş, 1995’te Barselona Sürecihacmi ile dikkat çekiyor. Çin’in olmak üzere Akdeniz’deki tüm ülkelere Avrupa Akdeniz Ortaklığı’nın ekonomik ardından en fazla yabancı sermayeni fırsatlar sunacağını dile getirdi. olarak daha büyük bir ortaklığı hedefleye yatırımı yapılıyor.. Türkiye’nin dünyadaki 210 ülkeye diğini, 2010’da 43 üyeli ve 800 milyon 130 milyar doları geçen ihracat yaptığını tüketiciye sahip bir serbest ticaret bölgesi hatırlatan Hisarcıklıoğlu, Akdeniz ülkeleriyle yapılacak işbirlikle- oluşturulmasının planlandığını ifade etti. rinin Türkiye’ye çok daha fazla dinamizm ve fırsat yaratacağına Demirtaş, Akdeniz için birlik çalışmalarının AB’ye bir alterinandıklarını belirtti ve “Türkiye olarak Akdeniz ülkelerine yaknatif haline gelmemesi gerektiğine, Avrupa ve Akdeniz ilişkilaşımımız dostluk, ortaklık ve işbirliği zeminine dayanmaktadır. lerinin birbirini tamamlayan bir süreç olması gerektiğine işaret Bizim Akdeniz’deki hedefimiz uzun vadeli, sağlam temellere ederek, şöyle dedi: “Coğrafyamızda bazı ülkeler arasında sorundayalı, verimli bir ortaklıktır. Bunun için birikimimizi paylaşmak, lar olduğu bir gerçektir. Ticaretin ülkelerin yakınlaşmasında ve hep birlikte kalkınmak ve Akdeniz’i bir zenginlik denizi yapmak barışın daha güçlü olmasında güven ortamının yaratılmasında istiyoruz” dedi. ticaretin ne kadar etkisi olduğunu, Yunanlı dostlarımızla çok iyi biliyoruz. Ege’yi barış denizi yapmak için çok emek verdik. Vali: İşbirliğine hazırız Bu konuda deneyimlerimiz ve başarılarımız var. Amacımız, Vali Cahit Kıraç, Akdeniz kıyıları arasında ticaretin tarihin Akdeniz’e kıyısı olan tüm liman kentleri ve ülkeleri arasında her döneminde önemini koruduğunu, 20’nci Yüzyıl’da bu öneticaretin, kültürel alışverişin, turizmin gelişmesi ve yeni işbirliği min giderek arttığını söyledi. Son yıllarda Akdeniz ülkelerinin alanlarının bulunması. Bu sempozyumda, turizmi geliştirecek, birbirlerine daha yaklaştıklarına dikkat çeken Kıraç, “Bu havzada uluslararası seyahati kolaylaştıracak önlemler için fikir üretmek etkin ve kalıcı olmak isteyen her ülkenin İzmir’in ortaklığına ve projeler geliştirip uygulamak son derece yararlı olacak.” ihtiyacı vardır. İzmir olarak işbirliğine her zaman hazırız” diye konuştu. Hedef, en güvenli liman Demirtaş: Barışa katkı İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, farklı disiplinlerden akademisyenlerin, işadamlarına daha fazla ticaret için geçmişten geleceğe ışık tutacağını söyledi. Toplantının yapılma fikrinin Bakan Unakıtan’dan çıktığını belirten Demirtaş, bu nedenle kendisine teşekkür etti. Akdeniz’in yaklaşık 450 milyonluk nüfusa, 2.5 trilyon do- İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş da kruvaziyer ve kongre turizminin öneminin altını çizdi. Yalçıntaş, Akdeniz’in ışıltılı bir rota haline ve geleceğin en güvenli limanlarından biri durumuna getirilebileceğini belirtti. Yalçıntaş, “Bize düşen, İzmir ve diğer Akdeniz limanlarını ihtişamlı, ticaretin geliştiği, insanların refah içinde yaşadığı yerler haline getirmektir” diye konuştu. İzmir Ticaret Borsası Başkanı Aydın Kesen, sempozyum çerçevesinde yaratılacak işbirliği ortamı somut projeler ortaya koyacağına inandığını ifade etti. Öte yandan 2 gün süren sempozyum boyunca Fas’ın Kazablanka Sanayi ve Ticaret Odası, Ürdün Aqaba Ticaret Odası, Ürdün Sanayi Odası ile İTO arasında karşılıklı işbirliği anlaşmaları da imza altına alındı. Gala yemeğinde dostluklar pekişti Sempozyum için İzmir’e gelen konuklar gala yemeğinde bir araya geldi. Türkiye dışında 16 ülkeden 88 temsilcinin yanı sıra Devlet eski Bakanı ve TBBM Meclis eski Başkan Vekili Yüksel Yalova, EBSO Başkanı Tamer Taşkın, İTB Başkanı Aydın Kesen, Slovenya İzmir Fahri Konsolosu Mazhar İzmiroğlu, Portekiz İzmir Fahri Konsolosu Fahri Gökyayla, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Atilla Sezgin’in de katıldığı gecede Türk Yunan Ticaret Odası Başkanı Panayotis Koutsikos, Samos Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Themistokles Papatheofanous, eşi Stavrofla Papatheofanous sirtaki oynarken İTO Başkanı Ekrem Demirtaş da onlara eşlik etti. Bu sırada bir ara İTO Başkanı Ekrem Demirtaş ile Samos Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Themistokles Papatheofanous’in eşi Stavrofla Papatheofanous başbaşa sirtaki oynadığı gecede İEÜ Halk Dansları Topluluğu’nun sunduğu gösteri beğeni topladı. ebsohaber 68 ekim 2008 KENT Taşkın: Akdeniz’de dayanışma küresel gereklilik Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, istikrar ve büyümenin yolunun ticareti artırmaktan geçtiğini belirtirken, Akdeniz ülkelerinin dayanışmasının, amaç birliği esasıyla hareket etmesinin küresel bir gereklilik olduğunu vurguladı. “Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri: Geçmiş ve Gelecek” konulu sempozyumun açılışında konuşan Taşkın, hem Avrupalı hem de Akdenizli olan Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasındaki köprü konumuyla tarihi süreçte her zaman yerini aldığını anlattı. Taşkın, “İzmir ise ticaretin, kültürün ve turizmin limanı olarak Akdeniz ve dünya tarihinin medeniyetler şehri olmuştur. Geldiğimiz noktada Akdeniz’de barış, istikrar ve büyüme üç önemli konu olarak karşımıza çıkıyor. İstikrar ve büyümenin yolu ticareti artırmaktan geçiyor. Bu çerçevede Akdeniz ülkelerinin dayanışması, amaç birliği esasıyla hareket etmesi küresel bir gerekliliktir” dedi. Akdeniz ülkeleri arasıdaki ticaretin geliştirilmesinde mevzuatları günün koşullarına göre uyarlamaktan sınai kalkınmayı destekleyen araçlar geliştirilmesine varan boyutlarda ele alınması gerektiğini söyleyen Taşkın, rekabet edilebilirliğin ve altyapının güçlenmesi için yatırımlar açısından çekici bir ortam yaratılmasına olan ihtiyaca dikkat çekti. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, “Özellikle de rekabet gücünün geliştirilmesi ticaretin serbestleştirilmesiyle eş zamanlı olarak ele alınmalı. Türkiye başta olmak üzere Akdeniz havzasındaki ülkelerin ticari sorunları aşmaları ve aralarındaki ilişkileri geliştirmeleri Akdeniz bölgesinin ve ticaretin altın çağına dönmesini sağlayacak. Akdeniz coğrafi, kültürel ve siyasi açıdan dünya ticaretinin atardamarlarından biri olmaya devam edecek. Akdeniz liman kentleri yalnız ticaret değil Akdeniz’in liman kentleri birbirine yakınlaştı aynı zamanda uygarlığın da yolunu açmaya devam ediyor” dedi. İzmir’in de Akdeniz havzasındaki coğrafi konumu ve lojistik üstünlükleriyle Türkiye ekonomisinde önemli bir paya sahip olduğuna değinen Tamer Taşkın, altyapısını tamamlayan kentin Akdeniz’de yatırım yapmak için en cazip bölge olduğunu bildirdi. İzmir’in Türkiye’nin en büyük sanayi kentleri arasında bulunduğuna ve uluslararası tanınırlığının arttığına dikkat çeken Taşkın, gıda, demir-çelik, tekstil, çimento, kimya ve petrokimya, inşaat, makine, elektrik-elektronik, otomotiv ve yan sanayi, maden, mermer sanayilerinde güçlü firmaların bulunduğunu, gemi sökümü, kültür balıkçılığı, mega yat yapımı, lojistik ve jeotermal enerjiyle ısıtılan seracılığın son zamanlarda yatırım artışı yaşanan yıldız sektörler olduğunu da sözlerine ekledi. Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden 17 ticaret odası başkanı, yönetici ve akademisyenin katıldığı toplantının sonuç bildirgesine ortak işbirlikleri damgasını vurdu. İzmir Ticaret Odası tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri Sempozyumu, 450 milyon nüfuslu bölgede kültürel ve ticari işbirliklerini tohumunu attı. Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden 17 ticaret odası başkanı ve yöneticisi ile çok sayıda akademisyenin katıldığı sempozyumun sonuç bildirgesi ile sempozyumun kongre şeklinde iki yılda bir düzenlenmesi, turizm, ulaştırma gibi çalışma grupları kurulması kararlaştırıldı. Üniversiteler arasında öğrenci ve öğretmen değişimi programından limanlarda bürokratik engellerin kaldırılması ve tarifelerin eşitlenmesine, menkul kıymetler ve ticaret borsalarının işbirliğinden ortak fuar organizasyonuna, doğal afetlere karşı Yangın Akdeniz Projesi’nin oluşturulmasından Akdeniz mutfağına ve Akdeniz olimpiyatlarının yeniden canlandırılmasına kadar çok farklı konularda işbirliği yapma kararı alındı. Turizm ve taşımacılık öncelikli Akdeniz’in yaklaşık 450 milyonluk nüfus ve 2,5 trilyon dolarlık ticaret hacmine sahip olduğunu ve Çin’in ardından en fazla yabancı sermaye çeken bölge olduğunu belirten Ekrem Demirtaş, bölgenin dostluk denizine dönüşmesi için çaba göstereceklerini söyledi. Akdeniz ülkeleri arasında yapılacak çok iş olduğunu dile getiren Demirtaş, özellikle turizm, yük ve yolcu taşımacılığı sektörlerine ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi. Demirtaş, “Cezayir, Selanik, Dubrovnik, İskenderiye, Beyrut gibi Akdeniz liman kentleri arasında feribot trafiği başlatalım. Bu şekilde hem yolcu hem mal taşırız. Tunus ile bu konuda çalışmalara başladık. Diğer ülkelerle de turizm ve ticaret projeleri geliştirebiliriz” diye konuştu. Akdeniz Oyunları’na yine aday olalım Akdeniz’e komşu 17 ülkenin işadamları, oda başkanları ve ebsohaber 69 ekim 2008 KENT akademisyenlerini bir araya getiren “1. Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri Sempozyumu”nun sonucunda İzmir’in 1971 yılında ev sahipliği yaptığı Akdeniz Oyunları’na tekrar aday olması damgasını vurdu. Güney Kıbrıs Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Manthos Mavrommatis ve Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Hasan Kutluince’nin bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunması ile barış zirvesine dönüşen sempozyumun kapanış bildirgesinde de “Giderek etkinliğini kaybeden Akdeniz Olimpiyatları’nın dünyada daha çok ses getiren bir organizasyon olması için ortak çaba gösterilecektir” maddesi yer aldı. Swissotel Grand Efes’in yeni kongre merkezinde gerçekleştirilen kongre için 17 ülkeden gelen temsilciler, ticaretten eğitime işbirlği imkanlarını karşılıklı olarak görüşme imkanı buldu. Tekrar canlanmalı İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, “Geçmişte büyük bir etkinliğe sahip bu oyunların tekrar canlandırılması gerekiyor. Olimpiyat, Akdeniz ülkeleri arası ekonomik ve ticari ilişkilerin canlanması için önemli bir görev üstlenecek. Bu oyunları tekrar canlandırmak için çalışmalara başlama kararı aldık. Bu kapsamda İzmir’in Akdeniz Oyunları’na tekrar ev sahipliği yapması için çalışma başlattık” dedi. Geleneksel olacak Yayınlanan sonuç bildirgesinde sempozyumun 2 yılda bir düzenlenmesi ve kongreye dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Bundan sonra yapılacak ilk kongreye yeniden İzmir’in ev sahipliği yapmasının da karara bağlandığı sonuç bildirgesini açıklayan İTO Başkanı Demirtaş, iki gün süren sempozyumun çok başarılı geçtiğini söyledi. Demirtaş, “Biz büyük heyecanla bu işe başlamıştık, Akdeniz’den gelen konuklarımızın da aynı heyecanı duyması daha da sevindirici” diye konuştu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın sempozyumun açılışındaki konuşmasında gündeme getirdiği Akdeniz ülkeleri arasında vizenin kaldırılması ve serbest ticaret anlaşmaları yapılması konusunun da sempozyumda ele alındığını dile getiren Demirtaş, “Katılımcılar vizelerin kaldırılması konusunda kendi ülkelerinde girişimde bulunacaklar. Serbest ticaret anlaşmaları ise, ayrı bir konu. O konuda devletlerarası çalışma yapılması görüşü benimsendi” dedi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, İTO Meclis Başkanı Kalkan, Yönetim Kurulu Başkanı Demirtaş ve Manisa TSO Yönetim Kurulu Başkanı Koşmaz, Türk iş dünyasının ağırlığını hissettirdi. Katkı sağlayacak Akdeniz ülkeleri arasında işbirliğini artırmak için internet ortamından da yararlanarak bir portal kurulacağını ifade eden Demirtaş, bildirgede eğitimde işbirliğinden, ulaşım alanındaki ortak projelere kadar birçok konunun ele alındığını kaydetti. Demirtaş, “Olimpiyat, Akdeniz ülkeleri arası ekonomik ve ticari ilişkilerin canlanması için önemli bir görev üstlenecek. Bu oyunları tekrar canlandırmak için çalışmalara başlama kararı aldık. Bu kapsamda İzmir’in Akdeniz Oyunları’na ev sahipliği yapması için çalışma başlatacağız” dedi. ebsohaber 70 ekim 2008 KENT Bildirgeden satırbaşları 1- Kongre, ASCAME ve Akdeniz genelinde faaliyet gösteren diğer uluslararası organizasyonlar, iş konseyleri, Akdeniz meslek odaları ve eş düzey kurumların bir araya geleceği bir platform olacaktır. Akdeniz akademik ve iş dünyası bu çalışmalara entegre edilecektir. 2- Eğitim alanında yeni işbirlikleri yapılması amacıyla İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde 2009 yılından itibaren Akdeniz liman kentlerinden 2 öğrenciye tam burs verilecektir. 3- Akdeniz’de kalıcı barış, güven ve refah ortamı tesisi için Akdeniz ticaret odaları tüm paydaşları ikna etmek üzere çaba göstermeyi kabul etmiştir. 4- Akdeniz’de olabilecek yangın ve doğal felaketlere karşı önceden önlemler alınması için güç birliği oluşturulacaktır. Yangın 6 Projesinin Yangın Akdeniz Projesi’ne dönüştürülmesi ve Akdeniz’deki ülkelerin doğal felaketlerin önlenmesi konusunda işbirliği yapması için AB nezdinde girişim yapılacaktır. 7- Turizm konusunda işbirliği yapılacak, bu işbirliğinin sadece yaz turizmi ile sınırlı kalmaması sağlanacak; yat turizmi, kruvaziyer turizmi, spor, sağlık ve şehir turizminin geliştirilmesi yönünde ortak çalışmalar yürütülecektir. Akdeniz’in uzak pazarlara tanıtımı için ortak çalışma yapılacaktır. 8- Limanlarda bürokratik engellerin kaldırılması, tarifelerin uygun hale getirilmesi ve mümkünse tarifelerin eşitlenmesi için girişim yapılacaktır. 9- Akdeniz’de Menkul Kıymetler ve diğer borsalar arası işbirliği teşvik edilecektir. 10- Akdeniz ülkeleri ticaret odalarının ortak kullanacağı bir portal oluşturulacak ve portalda firma ve sektör veri tabaları yer almalı ve sanal iletişim imkı sağlanacaktır. Akdeniz Partners programı oluşturulacak ve Akdeniz ülkelerinden firmaların eşleştirilmesi sağlanacaktır. 11- İki yılda bir değişik kentlerde düzenlenmek üzere “Akdeniz Liman Kentleri Fuarı” organize edilecektir. 12- Giderek etkinliğini kaybeden Akdeniz Olimpiyatlarının dünyada daha çok ses getiren bir organizasyon olması için ortak çaba gösterilecektir. 13- Akdeniz ülkeleri arasındaki ticaret yasalarının yarattığı zorlukların ortadan kaldırılması ve ortak yatırımların arttırılması için meslek odaları insiyatif alarak çalışmalarda bulunacaklardır. 14- Akdeniz mutfağına yönelik ortak bir uygulamalı eğitim programı oluşturulacak ve programın akredite edilerek uluslararası geçerliliği sağlanacaktır. Akdeniz mutfağı bütün dünyaya tanıtılarak Akdeniz restoranı konsepti ve ortak menü oluşturulması önerisi kabul edilmiştir. 15- Akdeniz ülkeleri arasında özellikle ulaşım alanında projeler geliştirilerek Avrupa Birliği fon desteği ile gerçekleştirilecektir. 16- Akdeniz ülkeleri uygun olduğu ölçüde serbest ticaret anlaşmaları imzalanması, uygulanması, vize uygulamalarının kaldırılması, bu ülkelere özel uygulamalar geliştirilmesi önerisi kabul edilmiştir. 17- Ortak kültüre sahip Akdeniz ülkeleri arasında kruvaziyer ve feribot turizmi ile yat turizmi geliştirmek için ortak çalışma yapılacak ve bu girişimlerin sürekliliği için çalışma grubu kurulacaktır. 18- Bütün Akdeniz çocuklarını bir araya getirecek Akdeniz Mutlu Çocukları Programı oluşturulacaktır. ebsohaber 71 ekim 2008 KENT Taşkın’dan marka kentler hedefi markası yaratmalıyız. Turizmi geliştireEge Bölgesi Sanayi Odası Başkanı cek teşvikler uygulanmalı. Daha fazla Tamer Taşkın, 1. Uluslararası Akdeniz TiEBSO Yönetim Kurulu Başkanı turist çekmek için iyi tanımlanmış bir careti ve Liman Kentleri Sempozyumu’nda Taşkın, yönettiği oturumda Akpazarlama planı hazırlayalım. Bölgemiz “Kültürel Ortaklıklar ve Turizmin İşlevi” deniz kentlerinin biraraya gelsavaşın yaşandığı bir coğrafya. Gelecek konulu toplantıya başkanlık yaptı. Taşkın, mesinin büyük etkileri olacağına nesillerin barış içinde yaşaması için toplantının açılışında yaptığı konuşmada dikkat çekti.. Akdeniz’de marka kentler yaratmak gerek‘Akdeniz’in mutlu çocukları’ projesini tiğine dikkat çekti. gerçekleştirelim. Akdeniz kentlerinin biraraya gelmesinin büyük etkileri olaMuhammed El-Massry (Mısır Ticaret Odaları Federasyonu cağını ifade eden Tamer Taşkın, “ Akdeniz’in etrafında çevre, Başkanı) Akdeniz liman kentlerini her iki yılda biraraya getirekültür ve tarihle başbaşa olmayı sağlayacak organizasyonlar lim. Bu süre içerisinde de çeşitli etkinliklerle görüşmeye devam gerekiyor. Hepimizin toplam başarısı Akdeniz’in gelişmesini etmeliyiz. sağlayacak. Yeni yerlere, yeni limanlara yelken açıp başarı En büyük sıkıntımız limanları bağlayan hatların olmaması, kazanmalıyız. Yaşadığımız kentleri dünyaya pazarlayıp marka lojistik şirketlerin bulunmaması. Avrupa Kalkınma Bankası ve yaratmalıyız” dedi. Akdeniz Yatırım Bankaları ile bu projeyi finanse edebiliriz. MeAkdeniz kentleri arasında turizm başta olmak üzere kruvadinvest ile yatırımları, Medculture ile turizmi geliştiririz. ziyer limanlar ve yat turizmine yönelik yatırımların özellikle Nael Raja Hasan Alkabariti (Ürdün Akabe Ticaret Odası dikkate alınmasını savunan Taşkın, İzmir’I de sanayi yatırımBaşkanı) Türkiye’de ve Ege’de ortak yatırım imkanlarını gördük. larına yönelik avantajlarıyla öne çıkardı ve “İzmir’de 12, Ege Görüşmelerimizi sürekli hale getirip yeni projeler geliştirebiliriz. Bölgesi’nde ise 42 organize sanayi bölgesi faaliyet gösteriyor. Mahthos Mavrommatis (Güney Kıbrıs Sanayi ve Ticaret Yine bölgemizden birçok işletme Mısır, Sudan gibi maliyeti Odası Başkanı) Akdeniz kentlerini dünyaya tanıtıp gelen turist düşük ülkelerde yatırımlar gerçekleştiriyor. İşdünyası temsilcileri sayısını artıralım. İyi bir tanıtım yaparsak Amerika kıtasından ve olarak ülkeniz sanayicileri ile yatırım projelerini gerçekleştirmeAsya’nın farklı ülkelerinden turist çekeriz. Limanlarımız arasında ye hazırız” dedi. deniz ulaşımını da geliştirmeye ihtiyacımız var. Ramazan Gündoğdu (Kıbrıs Türk Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi) Ortak ulaşım projeleri kentleri ve ülkeleri birbirine Akdeniz ülkeleri işbirliğine açık bağlar. İnşallah bize gelen gemi Güney Kıbrıs’ın Limasol şehrine Daniel Zimet (Türkiye İsrail İş Konseyi Başkan Yardımcısı de uğrar. ) Akdeniz’deki tüm liman kentlerini birleştirip ortak bir turizm ebsohaber 72 ekim 2008 HABER İzmir’in lider kadınları yola devam ediyor Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın koorİzmir’in Lider Kadınları projesini dinasyonunda İzmir Valiliği, Büyükşehir devam ettiren kadınların biraraya geldiği EBSO’nun önderliğinde gerçekleşBelediyesi ortaklığı ve Yerel Gündem toplantıya ev sahipliği yapan EBSO Yönetirilen İzmir’in Lider Kadınları pro21 desteği ile yürütülen İzmir’in Lider tim Kurulu Sayman Üyesi Cengiz Kocagil, jesi katılımcıları, proje bitmesine Kadınları projesine katılan kadınlar, onların bugüne kadar gerçekleştirdiği rağmen birlikteliklerini ve çalışmageçtiğimiz Temmuz ayında projenin çalışmaları, devamı için gösterdikleri larını aralıksız sürdürüyor. kapanış toplantısı gerçekleştirilmesine gayreti överken, “Sizlerle Odamızın ve rağmen topluluğu bozmadan çalışmalasizlerin arasıda oluşan sinerjiyi sürdürmek rına ilk günkü gibi devam ediyor. ve sizlere bir kez daha teşekkür etmek için biraradayız. İzmir’in İş dünyası, sivil toplum ve yerel yönetim alanında yönetici lider kadınlarının yanında olacağız” dedi. olan 40 kadın, liderlik vasıflarını geliştirmek, özendirmek ve bu İzmirli kadın girigrupların etkileşimini artırmak amacıyla yürütülen proje çerçeşimciler, Belçikalı vesinde birçok eğitim ve seminer gerçekleştirdiği projenin dekadın girişimcilerle vamında birlikteliklerini korurken, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın de biraraya geldi. ev sahipliğinde Sanayiciler Kulübü’nde gerçekleştirilen yemekli toplantıda yine biraraya geldi. İzmir’in Lider Kadınları Projesi katılımcısı iken Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İzmir İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı seçilen Mine Tüzemen Özçelik ile Başkan Yardımcıları Şahika Aşkıner ve Hande Hiçyılmaz’ın da yeraldığı toplantıda kadınlar proje kapanmış olsa da EBSO desteği ile proje çalışmalarına devam ettiklerini, Platform ile Portal olmak üzere oluşturulan iki çalışma grubuyla yeni aktiviteler gerçekleştirdiklerini ifade etti. Portal çalışma grubu tarafından proje süresince elde edilen etkileşimle çalışmalarını sürdüren İzmir’in Lider Kadınları için internette www.liderkadin.org adresiyle erişilebilen web sitesi oluşturuldu. Platform grubu ise, insanlardaki istek ve kaygıyı ortaya çıkararak çatışma analizini tespit etmek, farklı bakış açıları geliştirmek, karar alma süreçlerini kolaylaştırmak ve birlikte hareket ederek sorunların çözülmesini sağlamak amacıyla eğitim programları düzenledi. ebsohaber 73 ekim 2008