PDF ( 4 ) - DergiPark
Transkript
PDF ( 4 ) - DergiPark
ISSN 1300-6363 HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIP DERGİSİ THE MEDICAL JOURNAL OF HAYDARPAfiA NUMUNE TRAINING AND RESEARCH HOSPITAL C‹LT: 50 SAYI: 2 MAYIS - HAZ‹RAN - TEMMUZ - A⁄USTOS VOLUME: 50 NUMBER: 2 MAY - JUNE - JULY - AUGUST Editör Doç. Dr. Refik Demirtunç B‹L‹MSEL DANIfiMA KURULU Prof. Dr. Suphi Acar Dr. Yıldız Özel Doç. Dr. Gülüm Altaca Dr. Ahmet Özgüner Prof. Dr. Süleyman Aktaş Prof. Dr. Recep Öztürk Dr. Neşe Aydın Prof. Dr. Necmettin Pamir Doç. Dr. İkbal Aydıngöz Doç. Dr. Önder Peker Doç Dr. Zafer Berkman Prof. Dr. İrinel Popescu Prof. Dr. M. ‹hsan Karaman Doç Dr. Mustafa Bilici Prof. Dr. Aydın Sav Prof. Dr. Abdullah Sa¤lam Prof. Dr. Nejat Ceyhan Doç. Dr. Haluk Şavlı Doç. Dr. Dursun Duman Dr. Mecit Çalışkan Dr. Nur Akgün Şenel Prof. Dr. Mine Çalışkan Doç. Dr. Feridun Şengör Prof. Dr. Yıldırım Çınar Prof. Dr. Mehmet Masum Şimşek Dr. Doğan Çorbacıoğlu Prof. Dr. Fecri Sevilen Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. Suphi Acar Dr. Aslan Dağar Doç. Dr. Hülya Tireli Doç Dr. Remzi Dalay Doç. Dr. İzzet Titiz Haydarpafla Numuneliler Derne¤i Yay›n Organ›d›r. Doç. Dr. Kemal Demir Prof. Dr. Ümit Topaloğlu Doç. Dr. Mücahit Görgeç Prof. Dr. Cemalettin Topuzlu Dr. Turgut Gül Prof. Dr. Nurdan Tözün Dr. Osman Güney Doç. Dr. Zeynep Vural Tuzcular Doç. Dr. Önal Gürsan Prof. Dr. Metin Türkmen Doç. Dr. Paşa Göktaş Prof. Dr. Nükhet Tüzüner Doç. Dr. Ümit İnce Dr. Yılmaz User Doç. Dr. Cihangir İslam Doç. Dr. Celil Uslu Dr. Osman Karaaslan Prof. Dr. Ata Uysal Doç. Dr. Neşet Köksal Prof. Dr. Adnan Uzunismail Dr. Gültekin Köse Prof. Dr. Cüneyt Üneri Prof. Dr. Tuncay Küçüközkan Dr. Yaşar Yıldırım Dr. Ahmet Nohutçu Dr. Ahmet Cevri Yıldız Doç. Dr. Çağatay Oysu Doç. Dr. Kürşat Yıldız Doç. Dr. Oya Övünç Prof. Dr. Bülent Zülfikar Yardımcı Editörler Doç. Dr. Cevdet Kaya Dr. Ça¤atay Nuho¤lu Editorial Komite Prof. Dr. Ömer Ceran Haydarpaşa Numuneliler Derneği Adına Sahibi Op. Dr. Ahmet Bilgin Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi yılda 3 kez Nisan, Ağustos ve Aralık aylarında yayınlanmaktadır. İntemet üzerinde bulunan Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi web sitesi içinde (http://www.haydarpasanumune.gov.tr/dergi.htm) yayınlanan yazıların özetleri sunulmaktadır. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi World Wide Web Servisi, http://neuro-www2.mgh.harvard.edu/hospitalwebworld.html adresindeki "Harvard Üniversitesi Dünya Hastaneler Kataloğu" ve http://www.hon.ch adresinde "İntemet Üzerinde Sağlık Vakfı" Dünya Hastaneler Kataloğu’nda site edilmiştir. Haydarpaşa Numune Training and Research Hospital Medical Journal may be found on the Haydarpaşa Numune Training and Research Hospital World Wide Web Site from the URL http://www.haydarpasanumune.gov.tr/dergi.htm as abstracts. Haydarpasa Numune Training and Research Hospital World Wide Web service has been sited in the Harvard University Global Hospitals Catalogue at http://neuro-www2.mgh.harvard.edu/hospitalwebworld.html , and the "Health on The Net Foundation" Hospitals List at http://www.hon.ch . Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAK-BİM) Ulusal Tıp Veri Tabanı kapsamındadır. Yay›n ve Bask› Haz›rl›¤› Vip Diplomat Yay›nc›l›k Reklamc›l›k San.Tic.Ltd.fiti. Alemdar Mah. Baflmusahip Sk. No: 3/3 CA⁄ALO⁄LU Tel: (0212) 512 07 26 Fax: (0212) 513 59 94 Baskı Tarihi: Eylül 2010 Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Mecmuası TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) Ulusal Veri Tabanı kapsamındadır. İçindekiler Klinik Çalışma 59 Künt Dalak Travmalar›nda Karbondioksit Anjiyografisinin Yeri Asl›han Semiz Oysu, Kyung J. Cho, Sinan Sahin 64 Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› Dilek Güntepe, Ufuk Bulu¤, Ifl›lay Alt›ntafl, Hakan Yanar, Ülkü Göktürk 72 Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› Dilek Güntepe, Ufuk Bulu¤, Ifl›lay Alt›ntafl, Hakan Yanar, Ülkü Göktürk 80 Huzursuz Bacak Sendromlu Hastalarda Transkranial Emir fiilit, M. Cem Dönmez Ultrasonografinin Tan›daki Yeri; ‹lk Sonuçlar›m›z 84 ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi Mehmet Veysel Bayo¤lu, Duygu Sömen Bayo¤lu, Nihal Karatoprak, Ça¤atay Nuho¤lu, Nevzat Aykut Bayrak, Ömer Ceran 91 Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? Yazar H, Baflaral› M K, Büyükbafl S, Kayhan B C Olgu Sunumu 98 Right-Side Infective Endocarditis Mimicking A Ventricular Myxoma Ali Acar, Vedat Turhan, Y›lmaz Cingözbay, Ahmet Turan Y›lmaz, Mehmet Çoban, Mehmet Uzun, Bilal Kaan ‹nan, Oral Öncül 101 Strabismus Fiksuslu ‹ki Olguda Cerrahi Yaklafl›m›m›z Ahmet F. Nohutcu, Didem Esen, Ahmet Elbay 104 Peroperatif Cerrahiden Ba¤›ms›z Sinir Yaralanmalar›: Olgu Sunumlar› ve Literatürün Gözden Geçirilmesi Taflkan Akdeniz, Tuncay Kaner, ‹brahim Tutkan Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Künt Dalak Travmalar›nda Karbondioksit Anjiyografisinin Yeri Asl›han Semiz Oysu1, Kyung J. Cho2, Sinan Sahin1 ÖZET Amaç: Künt dalak yaralanmas›nda dijital substraksiyon anjiyografi tan› ve tedavide önemli rol oynar. Karbondioksit düflük maliyetli, allerji riski ve bilinen toksisitesi olmayan alternatif bir intravasküler kontrast maddedir. Bu çal›flmada künt dalak travmas› olan olgularda karbondioksit anjiyografisinin etkinli¤inin de¤erlendirilmesi amaçland›. Gereç ve Yöntem: Künt dalak travmas› bulgular› saptanarak embolizasyon öncesinde iyotlu kontrast madde ve karbondioksit kullan›larak anjiyografisi yap›lm›fl olan 7 olgunun bulgular› retrospektif olarak de¤erlendirildi. Bulgular: Yedi olgunun tümünde anjiyografide laserasyon ile uyumlu splenik avasküler alanlar izlendi. ‹ki olguda aktif ekstravazasyon, 3 olguda y›ld›zl› gökyüzü manzaras›, 2 olguda arteriyovenöz flant mevcuttu. Befl olguda kontrast madde ekstravazasyonu saptanmad›. Karbondioksit kullan›larak yap›lan anjiyografide bunlara ek olarak 2 olguda daha aktif ekstravazasyon görüldü. Tüm olgularda splenik arter veya dallar›na yönelik embolizasyon gerçeklefltirildi. Giriflim sonras›nda olgular›n tümünde hemodinamik stabilizasyon sa¤land›. Sonuç: Künt dalak travmas› olan olgularda anjiyografide iyotlu kontrast maddeye ek olarak karbondioksitin de kullan›m› ile aktif ekstravazasyonun saptanabilirli¤i artabilir. Ayr›ca ekstravazasyon daha santral enjeksiyonlarda daha erken aflamada lokalize edilerek travma olgular›nda uygulanacak giriflimin h›zlanmas› sa¤lanabilir. Anahtar Kelimeler: Künt dalak travmas›, karbondioksit anjiyografisi, dijital substraksiyon anjiyografi, embolizasyon. THE ROLE OF CARBONDIOXIDE ANGIOGRAPHY IN BLUNT SPLENIC TRAUMA ABSTRACT Purpose: Digital subtraction angiography plays an important role in blunt splenic trauma. Carbondioxide is an alternative intravascular contrast medium with a low cost and no risk of allergy or known toxicity. The purpose of this study is to evaluate the efficacy of carbondioxide angiography in patients with blunt splenic trauma. Materials and methods: The angiography findings of seven patients with blunt splenic trauma who underwent angiography using iodinated contrast medium and carbondioxide before embolization were retrospectively evaluated. Results: In all of the seven patients splenic avascular areas consistent with laceration were present. Two patients showed active extravasation of contrast medium, while 3 had ‘’starry sky’’ finding and 2 had arteriovenous shunt. Five patients showed no extravasation of contrast medium. At carbondioxide angiography additional two patients were found to have extravasation. All patients underwent embolization of splenic artery or its branches. All patients were hemodynamically stabilized after the interventions. 1. Dr. Siyami Ersek Hastanesi Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Kliniği, İstanbul. 2. Michigan Üniversitesi Hastanesi, Radyoloji ABD, Ann Arbor, MI, ABD. Künt Dalak Travmalar›nda Karbondioksit Anjiyografisinin Yeri Conclusion: In patients with blunt splenic trauma, use of carbondioxide in addition to iodinated contrast medium at angiography may increase the detection of active extravasation. In addition, extravasation may be localized at more central injections which may quicken the intervention in trauma patients. Keywords: Blunt splenic trauma, carbondioxide angiography, digital subtraction angiography, embolization. içeren steril infüzyon torbas› (Angiodynamics, Queensbury, NY, ABD) ile gerçeklefltirildi. Tüp içerisinde bulunan medikal dereceli CO2 bir mikrofiltreden geçirilerek steril ba¤lant› kablosu arac›l›¤›yla infüzyon torbas›na al›nd› ve 50 cc’lik steril enjektörle torbadan çekilerek her bir anjiyogram için yaklafl›k 20 cc katetere enjekte edildi. CO2 anjiyografileri 5 French uç delikli bir kateter kullan›larak gerçeklefltirildi. G‹R‹fi Dalak, künt bat›n travmalar›nda en s›k yaralanan intraabdominal organd›r. Künt dalak yaralanmas›n›n de¤erlendirilmesinde bilgisayarl› tomografi (BT) tercih edilen tan›sal modalitedir ve tedavi edici bir giriflime gereksinimin belirlenmesinde yard›mc› olur (1,2). Dijital substraksiyon anjiyografi (DSA) aktif kanaman›n gösterilmesinde ve embolizasyona yol göstererek tedavide rol oynar (4,6). DSA’da aktif ekstravazasyonu olan olgularda splenik arter embolizasyonu tercih edilen bir tedavi yöntemidir (3-5). DSA’da genellikle noniyonik iyotlu kontrast madde kullan›m› esast›r. Ancak daha önce iyotlu kontrast maddeye karfl› ciddi allerjik reaksiyon gelifltirmifl olgularda, böbrek hastalar›nda ve k›sa zamanda çok volüm kayb› olan renal yetmezlik riskindeki travma olgular›nda iyotlu kontrast madde kullan›m›n›n riskleri iyi bilinmektedir (7). Karbondioksit (CO2) infradiafragmatik arteriyografi ve tüm venografilerde etkin olarak kullan›labilen düflük maliyetli, allerji riski ve bilinen toksisitesi olmayan bir intravasküler kontrast maddedir (810). Düflük viskozitesi nedeniyle aktif kanaman›n gösterilmesinde etkin olabilir. Bu çal›flman›n amac› künt dalak travmas› olan olgularda CO2 anjiyografisinin etkinli¤inin araflt›r›lmas›d›r. BULGULAR Olgular›n 4’ü kad›n 3’ü erkek olup, yafllar› 15 ile 44 aras›nda de¤ifliyordu. Olgular›n 5’inde dalak yaralanmas›n›n nedeni motorlu trafik kazas›, 1’inde bisiklet kazas› ve 1’inde darp idi. Tüm olgularda BT’de perisplenik hematom, hemoperitonyum ve genifl laserasyonlar mevcuttu. Olgular›n dördünde BT ile ekstravasküler aktif kontrast madde akümülasyonu (‘’blush’’) saptand›. ‹yotlu kontrast madde kullan›larak yap›lan DSA incelemesinde olgular›n tümünde laserasyon ile uyumlu splenik avasküler alanlar izlendi. 2 olguda aktif ekstravazasyon, 3 olguda y›ld›zl› gökyüzü manzaras›, 2 olguda arteriyovenöz flant izlenirken, 5 olguda aktif hemoraji düflündürecek kontrast madde ekstravazasyonu saptanmad›. Karbondioksit kullan›larak yap›lan DSA incelemesinde ek olarak 2 olguda daha aktif ekstravazasyon görüldü. Bu iki olguda karbondioksit enjeksiyonu çölyak trunkustan yap›lm›fl olup, olgular›n birinde tek, di¤erinde ise iki ayr› noktada ekstravazasyon mevcuttu (Resim 1 ve 2). Söz konusu iki olgunun iyotlu kontrast madde ile gerçeklefltirilen çölyak trunkus ve selektif splenik arter enjeksiyonlar›nda kontrast madde ekstravazasyonu görülmedi. ‹yotlu kontrast madde ile görülen arteriyovenöz flantlar›n tümü karbondioksit ile de saptan›rken, y›ld›zl› gökyüzü manzaras› karbondioksit anjiyografilerinin hiçbirinde görülmedi (Resim 3). Karbondioksit anjiyografisinde dalak parankiminin kontrastlanmas› tam olarak elde edilemedi¤inden avasküler alanlar de¤erlendirilememekteydi. Bir olguda karbondioksit ile yap›lan trunkus çölyakus ve selektif splenik arter enjeksiyonlar›nda dalak vizüalize edilemedi. Bu olgunun iyotlu kontrast madde enjeksiyonunda dalakta avasküler alanlar izlenmekteydi. BT ile ‘’blush’’ görülmüfl olan dört olgunun ikisinde hem iyotlu kontrast madde, hem de karbondioksit anjiyografilerinde aktif ekstravazasyon do¤rulan›rken, iki tanesinde ekstravazasyon sadece karbondioksit anjiyografisinde görülebildi. Tüm olgularda splenik arter veya dallar›na yönelik em- MATERYAL VE METOD Künt abdominal travma nedeniyle acil servise baflvuran ve BT incelemesinde a¤›r dalak travmas› bulgular› saptanarak dalak embolizasyonu için radyoloji klini¤ine gönderilen ve anjiyografilerinde iyotlu kontrast madde ve CO2 kullan›lm›fl olan 7 olgunun DSA bulgular› retrospektif olarak de¤erlendirildi. Splenik arter embolizasyonu öncesinde tüm olgular›n çölyak ve splenik anjiyogramlar› yap›ld›. Olgular›n tümünde DSA incelemesinde noniyonik iyotlu kontrast madde ve/veya karbondioksit kullan›larak AP aortogram, selektif çölyak trunkus anjiyografisi ve splenik anjiyogramlar elde edildi. Karbondioksit enjeksiyonu el ile iki adet tek yönlü valf 60 Künt Dalak Travmalar›nda Karbondioksit Anjiyografisinin Yeri Resim 1: A: Çölyak trunkus anjiyografisinde karbondioksit enjeksiyonunu takiben dalakta ekstravazasyon (ok). ‹yotlu kontrast madde enjeksiyonu ile çölyak trunkus (B) ve splenik arterden (C) yap›lan anjiyogramlarda ekstravazasyon izlenmedi. Resim 2: Selektif çölyak trunkus anjiyografisinde karbondioksit enjeksiyonu (A) ile iki noktada ekstravazasyon (ok) izlenirken iyotlu kontrast madde enjeksiyonu (B) ile ekstravazasyon saptanmam›flt›r. Splenik arter dallar›n›n embolizasyonu sonras› kontrol anjiyogram (C). 61 Künt Dalak Travmalar›nda Karbondioksit Anjiyografisinin Yeri bolizasyon Gelfoam (Upjohn, Kalamazoo, MI, ABD) ve/veya koil kullan›larak gerçeklefltirildi. Giriflim sonras›nda olgular›n tümünde hemodinamik stabilizasyon sa¤land›. Olgular›n hiçbirinde kanama nedeniyle tekrar anjiyografik ya da cerrahi giriflim gereksinimi olmad›. Tip I diyabet öyküsü olan bir olguda embolizasyondan bir ay sonra drenaj gerektiren abse oluflumu meydana geldi. Bir olgu dört gün sonra bilinmeyen bir nedenle hayat›n› kaybetti. TARTIfiMA Künt dalak travmas›nda nonoperatif tedavi hemodinamik olarak stabil olan olgularda giderek tercih edilen tedavi yöntemi olmaktad›r (3-5). ‹ntravenöz kontrast madde kullan›larak yap›lan BT incelemesi, splenik parankimal yaralanman›n gösterilmesinde güvenilir bir yöntemdir ancak kontrast madde ekstravazasyonunun ve di¤er intrasplenik travmatik vasküler anormalliklerin gösterilmesinde ve yaralanman›n a¤›rl›k derecesinin belirlenmesinde yeterli olmayabilir (4-6). Söz konusu olgularda tan›sal anjiyografi ve embolizasyon gereksinimine hemodinamik bulgular ve BT bulgular›na göre karar verilir (3,4). Künt dalak travmas›n›n BT bulgular› aras›nda laserasyon, hematom, intraparankimal ya da ekstraparankimal ekstravasküler kontrast madde akümülasyonu (‘’blush’’) ve hemoperitonyum say›labilir (2). Bunlardan ‘’blush’’ en s›kl›kla aktif kanama ve giriflim gereksinimi ile iliflkili bulunan bulgudur (6,11). DSA, dalak yaralanmas›nda tan›da ve tedavide önemli rol oynamaktad›r (4,6). Dalak yaralanmalar›n›n tedavisinde anjiyografik giriflim ilk olarak Sclafani ve ark. (13) taraf›ndan 1981’de bildirilmifltir. Seçilmifl olgularda splenik arter embolizasyonu dalak travmas›n›n nonoperatif tedavisine katk› sa¤lamaktad›r (3,4,14,15). Splenik rüptürde DSA bulgular› aras›nda parankimal avasküler alanlar, splenik arterlerden aktif kontrast madde ekstravazasyonu, psödoanevrizma, arteriyovenöz fistül ve y›ld›zl› gökyüzü manzaras› ad› verilen intraparankimal küçük fokal kontrast madde birikimleri say›labilir (12). Dalak yaralanmas›n›n anjiyografik bulgular›, nonoperatif tedavinin sonucunun öngörülmesinde BT bulgular›na oranla daha do¤ru sonuç verir (3). Ayr›ca BT, nonoperatif tedaviye uygun olmayan aktif kanama bulgular›n›n gösterilmesinde her zaman tek bafl›na yeterli olmayabilir (3,4). Anjiyografi ile arteriyovenöz flantlar ve y›ld›zl› gökyüzü manzaras› gibi BT’de görülemeyen intrasplenik vasküler yaralanmalar dahi gösterilebilir (4,12). BT’de benzer flekilde görülebilen intrasplenik psödoanevrizma ve arteriyovenöz fistüller sadece sple- Resim 3: Çölyak trunkus anjiyografisinde karbondioksit (A) ve iyotlu kontrast madde (B) enjeksiyonlar› ile dalakta ekstravazasyon (ok) ve splenik vende arteriyel fazda erken dolum (okbafllar›); arteriyovenöz flant. Distal splenik arter embolizasyonu sonras› kontrol anjiyogram (C). 62 Künt Dalak Travmalar›nda Karbondioksit Anjiyografisinin Yeri nik arteriyografi kullan›larak ay›rt edilebilir (4). Karbondioksit, allerjik reaksiyon ya da nefrotoksisite riski olmayan, alternatif bir intravasküler kontrast maddedir (8-10). Maliyetinin düflük olmas› da di¤er bir avantaj›d›r. CO2, böbrek yetersizli¤i ya da ciddi kontrast madde allerjisi öyküsü olan olgularda vasküler giriflimsel ifllemlerde iyotlu kontrast madde yerine kullan›labilir (8-10). ‹ntravasküler enjeksiyonunu takiben kan içerisinde h›zla çözünür ve tek geçiflte akci¤erler taraf›ndan at›l›r (9). Böylece, yüksek volümlerde kullan›ld›¤›nda bile kan gazlar›nda de¤iflikli¤e neden olmaz. CO2 intravasküler alanda kan› deplase ederek negatif kontrastlanmaya neden olur (9). E¤er kullan›lan CO2 hacmi az olursa gaz kan›n üzerinde seviyelenme göstererek lümenin inkomplet dolumuna neden olabilir. Buna ba¤l› olarak, yalanc› stenoz görünümü ya da dependan damarlarda dolum görülmemesi gibi yanl›fl tan›lara yol açabilir. CO2 ile yeterli vizüalizasyonun sa¤lanamad›¤› durumlarda ek olarak iyotlu kontrast madde kullan›lmas› gerekebilir, ancak yine de bu olgularda kullan›lan iyotlu kontrast madde miktar›n› s›n›rlayarak toksisite riskinde azalma sa¤layabilir (10). Kerns ve ark. (9), travma ya da gastrointestinal kanama olgular›nda CO2’nin aktif kanaman›n gösterilmesi aç›s›ndan iyotlu kontrast maddeye göre daha üstün oldu¤unu öne sürmüfllerdir. Baz› olgularda aktif kanama sadece CO2 ile gösterilmifl ve düflük viskozitesi nede- niyle CO2 arteriyovenöz fistülleri daha iyi göstermifltir. Bizim olgular›m›z›n ikisinde iyotlu kontrast madde ile selektif splenik arter enjeksiyonunda dahi görülemeyen toplam üç alandaki ekstravazasyon CO2 enjeksiyonu ile daha santralden (trunkus çölyakus) yap›lan enjeksiyonda görülmüfltür. Bunun nedeninin, CO2’nin düflük viskozitesi olabilece¤i düflünülmüfltür. BT’de aktif hemorajiyi düflündüren ’’blush’’ bulgusu ile CO2 anjiyografisinde saptanan aktif ekstravazasyon aras›nda mükemmel bir korelasyon gözlenmifltir. Olgular›m›zda CO2 anjiyografisinin dezavantajlar› aras›nda dalak laserasyonunu gösteren parankimal avasküler alanlar›n net vizüalize edilememesi ve yine parankimal diffüz yaralanma bulgusu olan y›ld›zl› gökyüzü manzaras›n›n saptanamamas› say›labilir. Bunun nedeninin CO2 ile parankimal kontrastlanman›n net sa¤lanamamas› oldu¤u düflünülmüfltür. Ayr›ca selektif splenik arter enjeksiyonunda CO2 ile bir olguda dalak vizüalize edilememifltir. Sonuç olarak, künt dalak travmas› olan olgularda yap›lan DSA incelemesinde iyotlu kontrast maddeye ek olarak CO2 kullan›m› ile aktif ekstravazasyonun saptanabilirli¤i artabilir. Ayr›ca ekstravazasyon daha santral enjeksiyonlarda daha erken aflamada lokalize edilerek, gerçeklefltirilecek superselektif kontrastl› anjiyografilere ve embolizasyona yol gösterilmesi ve travma olgular›nda giriflimin h›zlanmas› sa¤lanabilir. KAYNAKLAR 1. Federle MP, Courcoulas AP, Powell M, Ferris JV, Peitzman AB. Blunt splenic injury in adults: clinical and CT criteria for management, with emphasis on active extravasation. Radiology. 1998;206:137-42. 2. Poletti PA, Wintermark M, Schnyder P, Becker CD. Traumatic injuries: role of imaging in the management of the polytrauma victim (conservative expectation). Eur Radiol. 2002;12:969-78. 3. Sclafani SJ, Weisberg A, Scalea TM, Phillips TF, Duncan AO. Blunt splenic injuries: nonsurgical treatment with CT, arteriography, and transcatheter arterial embolization of the splenic artery. Radiology. 1991;181:189-96. 4. Shanmuganathan K, Mirvis SE, Boyd-Kranis R, Takada T, Scalea TM. Nonsurgical management of blunt splenic injury: use of CT criteria to select patients for splenic arteriography and potential endovascular therapy. Radiology. 2000;217:75-82. 5. Wahl WL, Ahrns KS, Chen S, Hemmila MR, Rowe SA, Arbabi S. Blunt splenic injury: operation versus angiographic embolization. Surgery. 2004;136:891-9. 6. Omert LA, Salyer D, Dunham CM, Porter J, Silva A, Protetch J. Implications of the "contrast blush" finding on computed tomographic scan of the spleen in trauma. J Trauma. 2001;51:272-7. 7. Namasivayam S, Kalra MK, Torres WE, Small WC. Adverse reactions to intravenous iodinated contrast media: a primer for radiologists. Emerg Radiol. 2006;12:210-5. 8. Cho KJ, Cho DR. CO2 digital subtraction splenoportography with the "skinny" needle: experimental study in a swine model. Cardiovasc Intervent Radiol. 2003;26:273-6. 9. Kerns SR, Hawkins IF Jr. Carbon dioxide digital subtraction angiography: expanding applications and technical evolution. AJR Am J Roentgenol. 1995;164:735-41. 10. Eschelman DJ, Sullivan KL, Bonn J, Gardiner GA Jr. Carbon dioxide as a contrast agent to guide vascular interventional procedures. AJR Am J Roentgenol. 1998;171:1265-70. 11. Nwomeh BC, Nadler EP, Meza MP, Bron K, Gaines BA, Ford HR. Contrast extravasation predicts the need for operative intervention in children with blunt splenic trauma. J Trauma. 2004;56:537-41. 12. Scatliff JH, Fisher ON, Guilford WB, McLendon WW. The "starry night" splenic angiogram. Contrast material opacification of the malpighian body marginal sinus circulation in spleen trauma. Am J Roentgenol Radium Ther Nucl Med. 1975;125:91-8. 13. Sclafani SJ. The role of angiographic hemostasis in salvage of the 63 Künt Dalak Travmalar›nda Karbondioksit Anjiyografisinin Yeri injured spleen. Radiology. 1981;141:645-50. 14. Cooney R, Ku J, Cherry R, Maish GO 3rd, Carney D, Scorza LB, Smith JS. Limitations of splenic angioembolization in treating blunt splenic injury. J Trauma. 2005;59:926-32. 15. Hagiwara A, Fukushima H, Murata A, Matsuda H, Shimazaki S. Blunt splenic injury: usefulness of transcatheter arterial embolization in patients with a transient response to fluid resuscitation. Radiology. 2005;235:57-64. 64 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› Dilek Güntepe1, Ufuk Bulu¤2, Ifl›lay Alt›ntafl3, Hakan Yanar4, Ülkü Göktürk5 ÖZET Amaç: Bu çal›flman›n amac›, yan›k nedeniyle yatarak tedavi görmüfl okul ça¤› çocuklar›nda, uzun dönem sonras›nda görülen travma sonras› stres belirtilerini ve travma sonras› stres bozuklu¤u (TSSB) prevalans›n› incelemektir. Gereç ve Yöntem: Ocak 2001 ve Aral›k 2006 aras›nda ‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Acil Cerrahi Yan›k Ünitesinde yatarak tedavi görmüfl, yan›k gerçekleflti¤inde 5-12 yafllar› aras›nda olan 20 çocuk ve ailesi çal›flmaya dahil edilmifltir. Çal›flmada Veri Toplama Formu, Okul Ça¤› Çocuklar› için Duygulan›m Bozukluklar› ve fiizofreni Görüflme Çizelgesi – fiimdi ve Yaflamboyu Versiyonu (ÇDfiG-fiY)-TSSB Eki ve Çocuklar için Travma Sonras› Stres Tepki Ölçe¤i (TSS-TÖ) kullan›lm›flt›r. Bulgular: 20 çocuktan oluflan çal›flma grubundaki hastalar›n 13’ü erkek (%65), 7’si k›z (%35) olup yan›k s›ras›ndaki yafl ortalamas› 6.65±1.81, flimdiki zaman yafl ortalamas› ise 9.65±2.56 olarak saptanm›flt›r. Yan›k nedeni olgular›n 11'inde (%55) hafllanma, 5'inde (%25) alev, 4'ünde (%20) elektrikti. Bu çal›flma grubu için TSSB prevalans› %30 bulunmufl olup, travma sonras› stres (TSS) tepkisi düzeyi çocuklar›n %75’inde yüksek bulunmufltur. Yeniden yaflant›lama ve artm›fl uyar›lm›fll›k belirtileri s›k görülürken, kaç›nma belirtileri daha az s›kl›kta görülmüfltür. Sonuç: Yan›k sonras› geliflen TSSB s›kl›¤› aç›s›ndan, çal›flmam›z, alan›ndaki literatürle uyumlu bulgular ver- mifltir. Bununla birlikte, TSSB tan›s› almayan olgular›n da büyük ço¤unlu¤unda, travma sonras› stres belirtileri yüksek saptanm›flt›r. Anahtar sözcükler: Yan›k, travma sonras› stres bozuklu¤u, çocuk THE PREVALANCE OF POSTTRAUMATIC STRESS RISORDER IN CHILDREN HOSPITALIZED FOR ACUTE BURNS SUMMARY Objective: In this study, it is aimed to examine the long term posttraumatic stress symptomatology and the presence of posttraumatic stres disorder (PTSD) in children who had been hospitalized for acute burns. Material and Methods: Twenty children aged 5-12 years at the time of burn injury who had been hospitalized at Burn Unit in Istanbul Medical School of Istanbul University between January 2001 and December 2006 and their parents participated in the study. The psychiatric status of the child was assessed by using Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Aged Children Kiddie-SADS-Lifetime Version – Section for PTSD, The PTSD Reaction Index for Children. Results: 13 (65%) of the children were male. The mean age of the children was 9.65±2.56 while the mean age at the time of burn injury was 6.65±1.81. Although the prevalance of PTSD for this sample was 30%, the psychiatric morbidity was relatively high, with %75 of children showing high posttraumatic stres reaction. 1. Adli Tıp Kurumu, İstanbul 2. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, İstanbul 3. Kahramanmaraş Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi, Kahramanmaraş 4. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul 5. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› ya da ölüm tehdidi, a¤›r bir yaralanma ya da kendisinin veya baflkalar›n›n fizik bütünlü¤üne bir tehdit olay› yaflama, böyle bir olaya tan›k olma ya da böyle bir olayla karfl› karfl›ya gelme s›ras›nda yaflanan afl›r› korku, çaresizlik ya da dehflet duygusunu takiben ilerleyen zamanda geliflen yeniden yaflant›lama belirtileri, kaç›nma belirtileri ve artm›fl uyar›lm›fll›k belirtileriyle karakterize psikiyatrik bir tablodur. Ruhsal Bozukluklar›n Tan›sal ve ‹statistiksel El Kitab›, yeniden gözden geçirilmifl, 4. Bask› (DSM-IV-TR) TSSB tan› kriterleri Tablo 1’de sunulmaktad›r. Akut stres bozuklu¤u (ASB), travmadan sonraki 1 ay içinde görülen psikopatolojiyi ifade ederken, TSSB ilk 1 aydan sonra devam eden psikopatolojiyi ifade eder. Yan›kl› çocuklarda ASB ve TSSB s›k görülen psikiyatrik tablolard›r. Saxe ve ark. yan›kl› çocuklarda ASB s›kl›¤›n› %40 olarak bildirmifltir (3). Yan›k sonras› 1 y›l ve sonras›nda ise TSSB prevalans› %15-45 aras›nda rapor edilmektedir (4-6). Conclusion: In our study, our prevalance rate of PTSD following acute burns in children were similar with the prevalance rates reported in literature. However, we noted very high rates of PTSD symptoms in children without PTSD. Key Words: Burn, Posttraumatic Stress Disorder, Child G‹R‹fi Yan›k, erken dönem ve uzun dönem travmatik özellikler gösteren bir yaralanmad›r. Yan›k s›ras›nda ve tedavi sürecindeki ifllemler s›ras›nda yaflanan dehflet duygusu, kontrol kayb›, umutsuzluk, beden bütünlü¤ünün bozulmas› ve a¤r›, yan›¤›n erken dönem travmatik özellikleri olarak düflünülebilir. Yan›¤›n beden bütünlü¤ünde yaratt›¤› yaralanma daha sonra skar oluflumuna neden olabilir. Fiziksel görünümdeki bozulma veya fiziksel ifllevsellikte k›s›tl›l›k ve bu komplikasyonlara yönelik çok say›da cerrahi müdahale yan›¤›n uzun dönemli travmatik özellikleridir. Yan›k yaflam›fl çocuklarda yan›¤›n erken dönem ya da uzun dönem travmatik özelliklerine ba¤l› sorunlar geliflebilir. Çocu¤un bedeni a¤›r bir yan›k gibi büyük bir travmaya yan›t verebilirlikte olabilir, ancak çocu¤un nörobiyolojik yan›t› onu duygusal olarak zarar görmeye yatk›n k›labilir. Yan›k sonras› dönemde ayr› nörobiyolojik ve psiklojik özellikleri olan üç evre vard›r; akut evre, ara evre ve rehabilitayon evresi (1). Psikiyatrik de¤erlendirme ve tedavi yaklafl›m›, her evre için ayr› olarak ele al›nmal›d›r. Akut evrede s›k görülen psikiyatrik durumlar aras›nda anksiyete, konfüzyon, deliryum, a¤r› sendromlar›, uykusuzluk, depresyon yer al›r. ‹lerleyen günlerde bafllayan ara evredeki hasta ciddi hayati tehlikeyi atlatm›flt›r ve iyileflme süreci içindedir. Hastanede kal›fl süreci stres yüklüdür ve bu evre için “sürekli travmatik stres” ifadesi oldukça uygun görünmektedir. Bu evrede TSSB, di¤er anksiyete bozukluklar›, depresyon, uyum bozukluklar› ve uyku sorunlar› s›k görülmektedir. Üçüncü olarak, rehabilitasyon evresi yaflan›r. Bu evrede yafla uygunsuz davran›fllar, panik, TSSB, dikkat eksikli¤i hiperaktivite bozuklu¤u, aile çocuk anlaflmazl›¤›, depresyon, uyum sorunlar›, enürezis ve enkoprezis s›k rastlanan durumlard›r (2). Kendilik sayg›s›, beden alg›s›, yafl›t iliflkileri, yan›¤›n neden oldu¤u flekil bozuklu¤una toplumun verdi¤i olumsuz tepkilerle bafla ç›kma ve aile içi sorunlar ile ilgili zorlanmalar görülür. Yan›k, travmatik stres reaksiyonuna yol açt›¤› belirlenen ilk travma türlerindendir. TSSB, gerçek bir ölüm GEREÇ VE YÖNTEM Bu çal›flmaya, ‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Acil Cerrahi Yan›k Ünitesinde Ocak 2001 ve Aral›k 2006 aras›nda yatarak tedavi görmüfl, yan›k gerçekleflti¤inde 5-12 yafllar› aras›nda olan, psikiyatrik görüflmelere ve uygulanacak testlere koopere olabilecek kadar sosyal ve zihinsel ifllevsellikte olan çocuklar dahil edilmifltir. D›fllanma kriterleri ise ‹stanbul d›fl›nda ikamet ediyor olma ve ciddi iletiflim bozuklu¤u varl›¤›yd›. Ulafl›labilen 25 ailenin 3'ü ‹stanbul d›fl›nda yaflad›¤› için d›flland›, 1’i çal›flmaya kat›lmay› kabul etmedi ve 1 ailede ise çocuk vefat etmiflti. Çal›flmaya dahil edilen 20 çocuk ve ailesi Ekim 2007 ve Ocak 2008 tarihleri aras›nda de¤erlendirilmifltir. Her olgu için görüflme süresi 180 dakika idi, 2 tane 10’ar dakikal›k dinlenme aras› uyguland›. Çal›flma hakk›nda bilgi verilip hem çocuklardan hem de ailelerinden yaz›l› olarak bilgilendirilmifl onamlar› al›nd›ktan sonra görüflmeler yürütülmüfltür. Çal›flmada 3 gereç kullan›lm›flt›r: 1- Veri Toplama Formu: Çal›flma ekibi taraf›ndan oluflturulan veri formu ile olgu ve ailesine ait sosyodemografik özellikler, yan›k ve hastanede yat›fl süreciyle ilgili özellikler kaydedildi. Olgular›n yan›k ünitesindeki t›bbi kay›tlar›ndaki veriler de kaynak olarak de¤erlendirildi, bu veriler görüflme s›ras›nda aile ve çocuk ile tekrar gözden geçirilerek veri toplama formuna aktar›ld›. 2- Okul Ça¤› Çocuklar› için Duygulan›m Bozukluklar› 66 Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› Tablo 1. TSSB DSM-IV-TR Tan› Kriterleri Afla¤›dakilerden her ikisinin de bulundu¤u bir biçimde kifli travmatik bir olayla karfl›laflm›flt›r: 1. Kifli, gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, a¤›r bir yaralanma ya da kendisinin veya baflkalar›n›n fizik bütünlü¤üne bir tehdit olay› yaflam›fl, böyle bir olaya tan›k olmufl ya da böyle bir olayla karfl› karfl›ya gelmifltir. 2. Kiflinin tepkileri aras›nda afl›r› korku, çaresizlik ya da dehflete düflme vard›r. Not: Çocuklar bunlar›n yerine dezorganize ya da ajite davran›flla tepkilerini d›flavurabilirler. B. Travmatik olay afla¤›dakilerden biri (ya da daha fazlas›) yoluyla sürekli olarak yeniden yaflan›r: 1. Olay›n, elde olmadan tekrar tekrar an›msanan s›k›nt› veren an›lar›; bunlar›n aras›nda düfllemler, düflünceler ya da alg›lar vard›r. Not: Küçük çocuklar, travman›n kendisini ya da de¤iflik yönlerini konu alan oyunlar› tekrar tekrar oynayabilirler. 2. Olay›, s›k s›k, s›k›nt› veren bir biçimde rüyada görme. Not: Çocuklar, içeri¤ini tam anlamaks›z›n korkunç rüyalar görebilirler. 3. Travmatik olay sanki yeniden oluyormufl gibi davranma ya da hissetme (uyanmak üzereyken ya da sarhoflken ortaya ç›k›yorsa bile, o yaflant›y› yeniden yafl›yor gibi olma duygusunu, ilüzyonlar›, halüsinasyonlar› ve disosiyatif “flashback” epizodlar›n› kapsar). 4. Travmatik olay›n bir yönünü ça¤r›flt›ran ya da and›ran iç ve d›fl olaylarla karfl›laflma üzerine yo¤un bir psikolojik s›k›nt› duyma. 5. Travmatik olay›n bir yönünü ça¤r›flt›ran ya da and›ran iç ve d›fl olaylarla karfl›laflma üzerine fizyolojik tepki gösterme. C. Afla¤›dakilerden üçünün (ya da daha fazlas›n›n) bulunmas› ile belirli, travmaya efllik etmifl uyaranlardan sürekli kaç›nma ve genel tepki gösterme düzeyinde azalma (travmadan önce olmayan): 1. Travmaya efllik etmifl olan düflünce, duygu ya da konuflmalardan kaç›nma çabas›. 2. Travma ile ilgili an›lar› uyand›ran etkinlikler, yerler ya da kiflilerden uzak durma çabalar›. 3. Travman›n önemli bir yönünü an›msayamama. 4. Önemli etkinliklere karfl› ilginin ya da bunlara kat›l›m›n belirgin olarak azalmas›. 5. ‹nsanlardan uzaklaflma ya da insanlara yabanc›laflt›¤› duygular›. 6. Duygulan›mda k›s›tl›l›k (ör. sevme duygusunu yaflayamama). 7. Bir gelece¤i kalmad›¤› duygusunu tafl›ma (ör. bir mesle¤i, evlili¤i, çocuklar› ya da ola¤an bir yaflam süresi beklentisi içinde olmama). D. Afla¤›dakilerden ikisinin (ya da daha fazlas›n›n) bulunmas› ile belirli, artm›fl uyar›lm›fll›k semptomlar›n›n sürekli olmas›: 1. 2. 3. 4. 5. Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük. ‹ritabilite ya da öfke patlamalar›. Düflüncelerini belirli bir konu üzerinde yo¤unlaflt›rmada zoluk çekme. Hipervijilans. Afl›r› irkilme tepkisi gösterme. E. Bu bozukluk (B, C ve D tan› kriterlerindeki semptomlar) 1 aydan daha uzun sürer. F. Bu bozukluk, klinik aç›dan belirgin bir s›k›nt›ya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da ifllevselli¤in önemli di¤er alanlar›nda bozulmaya neden olur. Varsa Belirtiniz: Akut: Semptomlar 3 aydan daha k›sa sürerse Kronik: Semptomlar 3 aydan daha uzun sürerse Varsa Belirtiniz: Gecikmeli bafllang›çl›: Semptomlar, stres etkeninden en az 6 ay sonra bafllam›flsa 67 Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› Grafik 1. Travma sonras› stres tepkisi fliddeti. ve fiizofreni Görüflme Çizelgesi - fiimdi ve Yaflamboyu fiekli - Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Tarama ve Tan› Eki: ÇDfiG-fiY, çocuk ve ergenlerin geçmiflteki ve flu andaki psikopatolojilerini saptamak amac›yla Kaufman ve arkadafllar› (1997) taraf›ndan gelifltirilmifl, yar› yap›land›r›lm›fl bir görüflme formudur. Her bir tan›y› de¤erlendirmek için belli taray›c› sorular ve de¤erlendirme ölçütleri verilmifltir. Tarama görüflmesi ile pozitif belirtiler varsa tan›y› do¤rulamak amac›yla tan› alan›nda ek puanlama yap›lmaktad›r. ÇDfiG-fiY Gökler B ve ark.taraf›ndan ilk olarak Türkçe'ye çevrilmifl olup geçerlik güvenilirlik çal›flmas›nda, arac›n çocuk psikiyatrisinde s›k görülen birçok hastal›k aç›s›ndan etkin bir tan› arac› oldu¤u düflünülmektedir (7). 3- Çocuklar ‹çin Travma Sonras› Stres Tepki Ölçe¤i: Çocuklar için TSS-TÖ, TSSB belirtilerinin varl›¤›n› de¤erlendirmek için bafllang›çta yar›-yap›land›r›lm›fl bir görüflme olarak tasarlanan, 20 maddelik bir self-report ölçektir. ÇTSS-TÖ, do¤al afet, savafl, yaflam› tehtid eden hastal›k ya da cinsel istismar gibi çok çeflitli travmatik olay için çocuklarda TSSB ölçümü amac›yla en s›k kullan›lan ölçümdür. Her madde, belirtinin fliddetine göre 0-4 puan aras›nda de¤erlendirilir. Toplam puan 0-11 aras›nda ise TSSB yoktur veya flüphelidir; 12-24 aras›nda ise hafif TSS tepkisi, 25-39 ise orta TSS tepkisi, 40-59 ise a¤›r TSS tepkisi, ve 6080 ise çok a¤›r TSS tepkisi olarak de¤erlendirilmektedir. Çocuklar için TSS-TÖ'nün Türkçe geçerlik güvenirlik çal›flmas› Erden G ve ark. taraf›ndan yap›lm›flt›r (8). DSM-IV TSSB tan›lar› ile Çocuklar ‹çin TSS-TÖ puanlamalar›na iliflkin ölçütlerin tutarl›l›¤› anlaml› bulunmufltur. ‹statistiksel De¤erlendirme: Bu çal›flmada istatistiksel analizler NCSS 2007 paket program› ile yap›lm›flt›r. Verilerin de¤erlendirilmesinde tan›mlay›c› istatistiksel metotlar›n (ortalama, standart sapma, s›kl›k da¤›l›mlar›) yan› s›ra gruplar aras› karfl›laflt›rmalarda tek yönlü varyans analizi, alt grup karfl›laflt›rmalar›nda Tukey çoklu karfl›laflt›rma testi, nitel verilerin karfl›laflt›rmalar›nda ki-kare testi kullan›lm›flt›r. Sonuçlar, anlaml›l›k p<0,05 düzeyinde de¤erlendirilmifltir. Etik Aç›klama: Çal›flman›n gerçeklefltirilebilmesi için ‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Etik Kurul izni mevcuttur. belirti yok hafif orta a¤›r çok a¤›r Grafik 2. TSSB olmayan çocuklarda B - C - D kriterlerini karfl›lama Grafik 3. TSSB’li çocuklarda B - C - D belirtilerinin görülme yüzdesi BULGULAR 20 çocu¤un 13’ü erkek (%65), 7’si k›z (%35) olup çal›flma grubunun yan›k s›ras›ndaki yafl ortalamas› 6.65±1.81, flimdiki zaman yafl ortalamas› ise 68 Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› Grafik 4. TSSB olmayan çocuklarda B - C - D belirtilerinin görülme yüzdesi. Her bir B, C ve D kriteri ayr› olarak de¤erlendirilmifltir. Tan› kriterlerinin B 1-5, C 1-7 ve D 1-5 olarak adland›r›lmas›, DSM-IV tan› kriterlerine göre yap›lm›flt›r (Tablo 1). TSSB tan›s› alan ve almayan gruplar her bir belirti varl›¤› aç›s›ndan ayr› ayr› incelenmifltir (Grafik 3 ve Grafik 4). TARTIfiMA Çal›flmam›zda ÇDfiG-fiY’ye göre olgular›n %30’unda fiimdiki Zaman TSSB tan›s› saptanm›flt›. Di¤er yandan, olgular›n büyük k›sm› yan›ktan uzun dönem sonra de¤erlendirmede orta, a¤›r ya da çok a¤›r düzeyde TSSB belirtisi gösteriyordu (%75). TSS-TÖ puan›na göre, uzun dönem sonras› TSSB belirtisi göstermeyen çocuk say›s› sadece 1’di (%5). Yan›k sonras› geliflen TSSB prevalans›yla ilgili çal›flmalar incelendi¤inde, yan›k sonras› 3. ve 6. aylar aras›nda %23-33 aras›nda (4, 9); yan›k sonras› 1 y›l ve sonras›nda %15-45 aras›nda TSSB prevalans› rapor edilmektedir (4-6). Yan›k sonras›nda 6 ay ve daha fazla zaman geçmifl çocuklarla yap›lan bir baflka çal›flmada, çocuklar›n %30’unda TSSB saptanm›flt›r (10). Bizim çal›flmam›zda saptanan TSSB oran› literatürde bildirilenlerle benzerlik gösteriyordu. Bununla beraber, TSSB tan›s› almayan olgular›n önemli bir bölümünde fliddetli TSSB belirtileri varl›¤› gözlenmiflti. Yan›¤›n travmatik etkisinin izleri belirgindi. Ancak, bulgular› yorumlarken örnekleme ait özelliklerin ak›lda tutulmas› önemli görünmektedir. Yan›kl› çocuklarla ilgili çal›flmalarda farkl› yafl gruplar›n›n, farkl› yan›k fliddetlerinin ele al›nd›¤›; dolay›s›yla, sonuçlar›n karfl›laflt›r›labilirli¤inde dikkatli olunmas› gerekti¤i literatürde de vurgulanmaktad›r. Bizim örneklem grubumuz hastanede yan›k nedeniyle yatarak tedavi görmüfl çocuklardan oluflmaktayd›. Bu nedenle, yüksek oranda TSSB belirtisi saptanmas›, örneklemin bu özelli¤i ile ilgili olabilir. Hastanede yatm›fl olmak, gerek do¤rudan hastane sürecinin travmatik özellikleri, gerekse dolayl› olarak yan›k fliddeti yüksek çocuklar› biraraya getirmesi aç›s›ndan TSSB belirti prevalans›n›n yüksekli¤i üzerinde etkili olabilir. TSS-TÖ’ye göre orta-a¤›r ve çok a¤›r fliddette TSS tepkisi saptanan olgular›n çok yüksek oranda bulunmas› ancak çocuklar›n %30'unda TSSB tan›s›n›n karfl›lanm›fl olmas›, çocuklarda TSSB belirtilerini ayr› ayr› de¤erlendirme gereksinimi yaratm›flt›r. TSSB tan›s› almayan olgular aras›nda, do¤rudan travmayla ilgili fliddetli belirtilerin gözlenmesi düflündürücüdür. TSSB tan› kriterlerinin, çocuklardaki de¤erlendirme gücü 9.65±2.56 olarak saptanm›flt›r. Hastalar›n 11 (%55)’i hafllanma, 5 (%25)’i alev, 4 (%20)’ü elektrik nedeniyle yanm›flt›r. ÇDfiG-fiY’ye göre TSSB varl›¤› de¤erlendirildi¤inde, fiimdiki Zaman TSSB tan›s› alan olgular›n say›s› 6 (%30), Geçmifl Zaman TSSB tan›s› alan olgular›n say›s› ise 10 (%50) bulunmufltur. TSS-TÖ ile belirtilerin varl›¤› de¤erlendirilerek TSS-TÖ puanlar› elde edilmifl olup olgular TSS-TÖ puan›na göre "belirti göstermeyenler, hafif, orta, a¤›r ve çok a¤›r belirti gösterenler" olarak grupland›r›lm›flt›r. Belirti göstermeyen veya hafif belirti gösteren grup (5 olgu) %25’i olufltururken, olgular›n %75’inde orta, a¤›r veya çok a¤›r travma sonras› stres tepkisi saptanm›flt›r (Grafik 1). ÇDfiG-fiY ile TSSB DSM-IV tan› kriterleri varl›¤› de¤erlendirilmifltir. Yeniden yaflant›lama belirtileri, B kriterleri olarak adland›r›lm›flt›r; TSSB tan›s› için karfl›lanmas› gereken B kriteri say›s› 1 veya üstü olmal›d›r. Kaç›nma belirtileri, C kriterleri olarak adland›r›lm›flt›r; tan› için C kriteri say›s› 3 veya üstü olmal›d›r. Afl›r› uyar›lm›fll›k belirtileri D kriterleri olarak adland›r›lm›flt›r; tan› için D kriter say›s› 2 veya üstü olmal›d›r. TSSB tan›s› için, her üç belirti grubu için beklenen kriter say›s›n›n karfl›lanmas› gerekmektedir. ÇDfiG-fiY’ye göre, TSSB tan›s› almayan olgular üç tan› kriteri grubunu (B, C ve D kriterleri) karfl›lama aç›s›ndan incelenmifltir (Grafik 2). TSSB tan›s› almayan grup için B, C ve D kriterlerini karfl›lama oranlar› s›ras›yla %85.7, %21.4 ve %57.1 olarak saptanm›flt›r. TSSB tan›s› almayan grupta “B kriteri”nin yüksek oranda karfl›land›¤› görülmüfltür. TSSB tan›s› aç›s›ndan B kriterini karfl›lama koflulu sensitif iken, C kriterini karfl›lama koflulu ise oldukça spesifik görünmektedir. 69 Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› aç›s›ndan incelendi¤i çal›flmalara gereksinim oldu¤u düflünülmüfltür. Çal›flmam›zda, ÇDfiG-fiY’ye göre, TSSB tan›s› almayan olgular üç tan› kriteri grubunu (B, C ve D kriterleri) karfl›lama aç›s›ndan incelenmifltir (Grafik 2). TSSB tan›s› almayan grup için B, C ve D kriterlerini karfl›lama oranlar› s›ras›yla %85.7, %21.4 ve %57.1 olarak saptanm›flt›r. Literatürde, yan›kl› olgular›n hangi TSSB kriterlerinin s›k görüldü¤ünü inceleyen çal›flmalar oldukça azd›r. 2006’da yay›nlanm›fl bir çal›flmada, hastanede yat›fl gerektiren yan›kl› çocuklarda, hastaneden ç›kt›ktan sonraki birinci ayda yap›lan de¤erlendirmede, olgular›n %10’u TSSB tan›s› al›rken %68’inin B kriterini karfl›lad›¤› rapor edilmifltir (11). Yan›kl› hastalarla yap›lan bir baflka çal›flmada, erken dönem de¤erlendirmesinde, olgular›n yar›s›ndan fazlas› B kriterini, yine yar›s›ndan fazlas› D kriterini karfl›larken, olgular›n sadece dörtte birinin C kriterini karfl›lad›¤› rapor edilmifltir (12). Bizim çal›flmam›z›n sonuçlar›, yan›kl› çocuklarda, uzun dönemde yeniden yaflant›lama ve afl›r› uyar›lm›fll›k belirtilerinin s›k görüldü¤üne, kaç›nma belirtileri kriterinin daha az karfl›land›¤›na iflaret etmektedir. Bir travma olarak yan›¤›n kendine has özelliklerinin, yo¤un hastane sürecinin, bu belirti da¤›l›m› üzerinde etkisi olabilece¤i düflünüldü. Ancak, bulgular› yorumlarken flu da ak›lda tutulmal›d›r ki TSSB tan›s› konurken, B kriteri için en az 1, D kriteri için en az 2 belirti varl›¤› gerekmektedir. C kriterinin karfl›lanmas› için daha fazla say›da belirtinin saptanmas› gere¤i, sonuçlar› bu yönde etkilemifl olabilir. Sonuç olarak, çal›flmam›zda TSSB tan›s› almayan grupta “B kriteri” varl›¤›n›n oldukça yüksek, C kriteri varl›¤›n›n oldukça düflük bulunmas› göz önüne al›nd›¤›nda, yan›kl› çocuklarda TSSB tan›s› aç›s›ndan B kriterini karfl›lama koflulu sensitif iken, C kriterini karfl›lama koflulu ise oldukça spesifik görünmektedir. Bu görünümün nedenlerini araflt›ran ileri çal›flmalara gereksinim vard›r. Bu konuda yap›lacak çal›flmalar yan›¤›n psikiyatrik etkilerini daha iyi anlamaya ve TSSB tan› kriterlerini yeniden gözden geçirmeye yararl› olacakt›r. Çal›flmam›zda, TSSB tan›s› alan ve almayan çocuklarda her bir yeniden yaflant›lama, kaç›nma ve afl›r› uyar›lm›fll›k belirtisi varl›¤› ayr› olarak de¤erlendirilmifltir. Yeniden yaflant›lama belirtileri aç›s›ndan incelendi¤inde, TSSB tan›s› alan grupta, “travmay› hat›rlatan uyaranlarla belirgin s›k›nt› duyma” belirtisi en s›k gözlenen belirti (%100) oldu¤u görülmüfltür. Bu belirti, TSSB tan›s› alan grupta, TSSB tan›s› almayan gruba göre belirgin derecede yüksek s›kl›kta saptanm›fl olup, di¤er belirtilerin s›kl›klar› aç›s›ndan iki grup aras›nda belirgin fark saptanmam›flt›r. Literatürde, yeniden yaflant›lama belirtileri aras›nda en s›k saptanan belirtiler ise “travmayla ilgili yineleyici ve zorlay›c› an›lar” ve “travmayla ilgili flashbackler” yaflanmas›d›r (12, 13). Ancak bu belirtilerin s›k oluflu, yan›kl› bütün olgular için rapor edilmifltir. Bizim çal›flmam›zda da bu belirtiler, yan›kl› bütün olgular için s›k saptanm›flt›r; ancak, “travmay› hat›rlatan uyaranla s›k›nt› duyma”, TSSB’li olgularda TSSB olmayan olgulara göre belirgin derecede çok ifade edilmifltir. Bu nedenle, bu belirtinin yan›kl› çocuklarda TSSB aç›s›ndan spesifiklik gücünü akla getirmifltir. Kaç›nma belirtileri aç›s›ndan incelendi¤inde, “travman›n önemli bir yönünü hat›rlayamama” belirtisi, TSSB tan›s› alan grupta di¤er belirtilere göre oldukça düflük s›kl›k (%16.7) göstermekteydi. Bu belirtinin, her iki grupta da yak›n s›kl›kta görülmesi de dikkat çekti. Di¤er belirtilere ait s›kl›klar ise TSSB tan›s› alan grupta belirgin olarak yüksek saptanm›flt›r. “Travman›n önemli bir yönünü hat›rlayamama” literatürde de yan›kl› çocuklar için nadir rapor edilmifltir (12). Yan›kl› çocuklarda bu belirtinin az rapor edilmesi, yan›¤›n kendine özgü özelliklerini ve yan›¤›n tetikledi¤i psikiyatrik süreci anlamaya yard›mc› olmas› aç›s›ndan önemli olabilir. Afl›r› uyar›lm›fll›k belirtileri aç›s›ndan incelendi¤inde ise, her bir afl›r› uyar›lm›fll›k belirtisi TSSB tan›s› alan grupta daha yüksek s›kl›kta görülmüfl olup, en yüksek s›kl›k gösteren belirti olarak “düflüncelerini belirli bir konu üzerinde yo¤unlaflt›rmada zorluk çekme” (%100) saptanm›flt›r. Benzer flekilde, konuyla ilgili di¤er baz› çal›flmalar da bu belirtiyi yüksek s›kl›klarda rapor etmifltir; ancak bu çal›flmalar “uykuya dalmada güçlük” ve “irkilme” belirtilerini de s›k rapor etmifltir (12, 13). Konsantrasyonla ilgili sorunlar, iki aç›dan önemli olabilir. ‹lk olarak, travman›n dikkat fonksiyonlar› üzerine olumsuz etkilerinin büyüklü¤ünü gösteriyor olabilece¤i düflünüldü. ‹kinci olarak ise, çocuktaki yan›k öncesi mevcut olan dikkat sorunlar›n›n çocu¤u travmaya yatk›n k›lm›fl olabilece¤i, dolay›s›yla yan›kl› çocuklarda bu nedenle bu belirtinin s›k gözlenmifl olabilece¤i akla geldi. Literatürde DEHB’li çocuklar›n, yan›k aç›s›ndan riskli bir grup oluflturdu¤unu iddia eden çal›flmalar art›fl göstermektedir. Bu durumun ortaya konmas›, özellikle riskli çocuklar›n belirlenmesi ve yan›k için koruyucu önlemlerin gelifltirilmesi aç›s›ndan oldukça önemlidir. 70 Akut Yan›k Nedeniyle Hospitalize Edilmifl Çocuklarda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Prevalans› Yan›¤›n kendine özgü travmatik özelliklerini ve TSSB geliflimini anlamaya yönelik çal›flmalar›n gerekli oldu¤una düflündüren çal›flmam›z›n en önemli s›n›rl›l›¤› örneklem boyutunun küçük olmas›d›r. Yan›kl› çocuklar için, uzun süren tedavi süreçleri nedeniyle uzun süreli takip ve de¤erlendirme olana¤› söz konusudur. Bu nedenle, yan›kl› çocuklar prospektif çal›flma dizaynlar› için oldukça uygundur. Yan›kl› çocuklarda travman›n etkilerini irdeleyen çal›flmalar, gerek TSSB geliflimini anlamaya katk› gerek yan›¤›n ruhsal bir travma olarak anlafl›lmas›na katk› sa¤lamas› aç›s›ndan önemli görünmektedir. KAYNAKLAR 1. Watkins P.N., Cook E.L., May S.R. et al. (1988): Psychological stages in adaptation following burn injury: A method for facilitating psychological recovery of burn victims, J Burn Care Rehabil, 9, 376. 2. Stoddard F.J., Fricchione G.L. (2004): Burn Patients, In Stern T.A., Fricchione G.L., Cassem N.H., Jellinek M.S., Rosenbaum J.F. (eds), Massachusetts General Hospital Handbook of General Hospital Psychiatry, 5th edition, pp.697-710. 3. Saxe G., Stoddard F., Sheridan R. et al. (1999): PTSD in children with burns, A longitudinal study, Paper presented at the International Society for Traumatic Stress Studies annual meeting, Miami. 4. McKibben J., Bienvenu O.J., Bresnick M.G., Fauerbach J.A. (2007): Acute stress disorder and posttraumatic stress disorder following major burn injury, Proc Am Burn Assoc, San Diego, CA. 5. Fauerbach J.A., Lawrence J., Haythornthwaite J. et al. (1997): Psychiatric history affects post trauma morbidity in a burn injured adult sample, Psychosomatics, 38, 374–85. 6. Ehde D.M., Patterson D.R., Wiechman S.A., Wilson L.G. (2000): Posttraumatic stress symptoms and distress 1 year after burn injury, J Burn Care Rehabil, 21, 105–11. 7. Gökler B., Ünal F., Pehlivantürk B., Kültür E.Ç., Akdemir D., Taner Y. (2004): Okul ça¤› çocuklar› için duygulan›m bozukluklar› ve flizofreni gö- rüflme çizelgesi-flimdi ve yaflam boyu flekli - Türkçe uyarlamas›n›n geçerlik ve güvenirli¤i, Çocuk ve Gençlik Ruh Sa¤l›¤› Dergisi, 11(3), 109-116. 8. Erden G., K›l›ç E.Z., Uslu R., Kerimo¤lu E. (1999): Çocuklar için travma sonras› stres tepki ölçe¤i: Türkçe geçerlilik, güvenirlik çal›flmas›, Çocuk ve Gençlik Ruh Sa¤l›¤› Dergisi, 6(3), 143-149. 9. Difede J., Ptacek J.T., Roberts J. et al. (2002): Acute stres disorder after burn injury: a predictor of posttraumatic stres disorder?, Psychosomatic Medicine, 64(5), 826-834. 10. Stoddard F.J., Norman D.K., Murphy J.M., Beardslee W.R. (1989): Psychiatric outcome of burned children, J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 28, 589–595. 11. Stoddard F.J., Drake J.E., Murphy J.M., Saxe G., Levine J.B:, Sheridan R.L. (): The prevalence of ptsd diagnoses and symptomatology in young burned children, 38th Annual Meeting of the American Burn Association, April 4–7, 2006, Las Vegas, Nevada,S62. 12. Ehde D.M., Patterson D.R., Wiechman S.A., Wilson L.G. (1999): Posttraumatic stress symptoms and distress following acute burn injury, Burns, 25, 587–92. 13. Rusch M.D., Grunert B.K., Sanger J.R., Dzwierzynski W.W., Matloub H.S. (2000): Psychological adjustment in children after traumatic disfiguring injuries: a 12-month follow-up, Plast Reconstr Surg, 106, 1451-8. 71 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› Dilek Güntepe1, Ufuk Bulu¤2, Ifl›lay Alt›ntafl3, Hakan Yanar4, Ülkü Göktürk5 ÖZET Amaç: Bu çal›flman›n amac›, yan›k sonras›nda çocuklarda görülen anksiyete belirtileri ile ilgili ailelerin fark›ndal›klar›n› de¤erlendirmektir. Gereç ve Yöntem: ‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Acil Cerrahi Yan›k Ünitesinde yatarak tedavi görmüfl, yan›k gerçekleflti¤inde 5-12 yafllar› aras›nda olan 20 çocuk ve ailesi Veri Toplama Formu, Çocuklar için Anksiyete Bozukluklar›n› Tarama Ölçe¤i (ÇATÖ) Anne Baba Formu ve Çocuk Formu, Çocuklar için Travma Sonras› Stres Tepki Ölçe¤i (TSS-TÖ), Okul Ça¤› Çocuklar› için Duygulan›m Bozukluklar› ve fiizofreni Görüflme Çizelgesi – fiimdi ve Yaflamboyu Versiyonu (ÇDfiG - fiY)- TSSB Eki kullan›larak incelenmifltir. Bulgular: 20 yan›kl› çocuk için (13 erkek, 7 k›z) yan›k s›ras›ndaki yafl ortalamas› 6.65±1.81, flimdiki zaman yafl ortalamas› 9.65±2.56 olarak saptanm›fl olup yan›k nedeni olgular›n 11'inde (%55) hafllanma, 5'inde (%25) alev, 4'ünde (%20) elektrikti. ÇATÖ’nün en yüksek oranda iflaret etti¤i anksiyete bozuklu¤u seperasyon anksiyetesi bozuklu¤uydu. Anne baban›n de¤erlendirdi¤i ÇATÖ anksiyete puanlar› ile TSS-TÖ puan› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki bulunmam›flt›r. Çocu¤un ifade etti¤i ÇATÖ anksiyete puanlar› ile TSS-TÖ aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki saptanm›flt›r (p=0.0001). Sonuç: Yan›kl› çocuklar› olan ailelerin, çocukta geliflebilecek duygusal ve davran›flsal belirtilerle ilgili fark›ndal›klar›n›n artt›r›lmas› gerekmektedir. Anahtar sözcükler: Yan›k, çocuk, anksiyete, aile THE PARENTAL AWARENESS OF CHILD’S ANXIETY SYMPTOMS FOLLOWING ACUTE BURN SUMMARY Objective: The objective of this paper is to examine parental awareness of child's anxiety symptoms following acute burn. Material and Methods: Twenty children aged 5-12 years at the time of burn injury who had been hospitalized at Burn Unit in Istanbul Medical School of Istanbul University and their parents were evaluated by using Screen for Child Anxiety Related Emotional Disorders (SCARED) - child and parent forms, Child Posttraumatic Stress Reaction Index for Children (CPTSD-RI) and Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Aged Children KiddieSADS-Lifetime Version – Section for PTSD. Results: For 20 children with burns (13 males), the mean age was 9.65±2.56 while the mean age at the time of burn injury was 6.65±1.81. The reasons for hospitalizations were scalds (55%), flame burns (25%) and electrical burns (20%). According to SCARED, the highest scores were reported for seperation anxiety disorder. The relationship between parent scores of SCARED and PTSD-RI scores was not statistically significant, while there was a statistically significant relationship between the child scores of SCARED and PTSD-RI scores (p=0.0001). 1. Adli Tıp Kurumu, İstanbul 2. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, İstanbul 3. Kahramanmaraş Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi, Kahramanmaraş 4. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul 5. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› Çocukta yanik sonrasi geliflen belirtiler, çocu¤un t›bbi tedaviye gösterece¤i iflbirli¤ini olumsuz etkileyebilir. Bu belirtiler okula dönüflte gecikmeye, akademik baflar›da düflüklü¤e, sosyalizasyonda bozulmaya, ergenlikte madde kötüye kullan›m›na, kiflilik de¤iflimine neden olabilir. Bu nedenle, çocukta yanik sonrasi gelisen psikiyatrik durumlarda erken tani ve tedavi oldukca onemlidir. Ailelerin bu belirtileri farketmede zorlanabilecekleri dikkate al›nd›¤›nda, çocuk ve aile ile iflbirli¤i içinde olan sa¤l›k çal›flanlar›n›n bu konuda uyan›k olmas› ve psikiyatrik de¤erlendirmeyi de göz önünde bulundurmas› oldukça önemli görünmektedir. Conclusion: Our findings indicate the need to increase the parental awareness of child's anxiety symptoms following acute burn. Key words: Burn, child, anxiety, parents G‹R‹fi Çocukluk döneminde psikiyatrik yard›m almaya baflvuru, genellikle ailenin çocukta geliflen belirtileri fark etmesiyle olas› olabilmektedir. Baz› durumlarda ise ö¤retmen, komflu gibi çocu¤u tan›yan di¤er kifliler çocu¤un yafl›yor olabilece¤i sorunlarla ilgili aileyi uyarabilmektedir. Özellikle hastal›k yaflayan bir çocukta aileler çocukta geliflen psikiyatrik belirtileri farketmede zorlanabilirler. Yaralanm›fl ya da hasta bir çocu¤un anne babas›, ölüm tehlikesi veya t›bbi durumun çocu¤un gelece¤ine olumsuz etkisi konusunda kayg›lar yaflar. Bununla beraber, çocu¤a, hastanede yatman›n veya ac› verici t›bbi ifllemlerin yaratt›¤› stresle bafl etme konusunda destek olmalar› gerekir. Bütün bunlar, birçok anne baba için dayan›lmas› zor bir deneyim olabilir. Çal›flmalar gösteriyor ki, bir anne baba için en stres verici olaylardan biri de çocuktaki yan›kt›r. Yan›kta anne baba için stres kaynaklar› oldukça çoktur; bunlar aras›nda anne babada da yan›k olmas›, evden ve di¤er aile üyelerinden uzakta olma, çocu¤un ac› verici cerrahi ifllemler yaflamas›na tan›k olma ve çocu¤un gelecekte yan›¤a ba¤l› sorunlar yaflamas›ndan korkma say›labilir (1). Bununla beraber, baz› çal›flmalarda, yan›kl› çocu¤un anne babas›nda suçluluk, depresyon, anksiyete, hostilite gibi psikolojik belirtiler geliflti¤i bildirilmifltir (2). Yan›kl› çocuklar›n anne babas›nda geliflen TSSB belirtilerini inceleyen çal›flmalar ise az olmakla beraber, bulgular pek çok yan›kl› çocuk anne babas›nda travma sonras› stres belirtileri geliflti¤ine iflaret etmektedir. Hall ve ark.’›n yan›kl› çocuk aileleriyle yapt›klar› bir çal›flmada, ailelerin %47’sinde yan›k sonras› 3. ayda belirgin oranda travma sonras› stres belirtileri bildirilmifltir (1). Anne babada geliflen psikiyatrik belirtiler de ailenin çocu¤u de¤erlendirmesinde zorlanmalara yol açabilir. Anne babalar çocuklar›nda TSSB belirtilerini, gerçekte oldu¤undan daha az belirttiklerini gösteren çal›flmalar mevcuttur (3). Gurwitch ve ark.’›n›n çal›flmas›nda (4), anneleri taraf›ndan TSSB belirtileri ifade edilmemifl travmatize çocuklarda, “posttravmatik oyun, artm›fl irkilme yan›t› ve uyku sorunlar›” gibi travmatik stres belirtileri saptand›¤› rapor edilmifltir. Çok küçük çocuklarda TSSB’nin hangi belirtilerinin görüldü¤ü henüz net olarak ortaya konmam›flt›r. GEREÇ VE YÖNTEM Ocak, 2001 ile Aral›k, 2006 tarihleri aras›nda yan›k nedeniyle ‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Acil Cerrahi Yan›k Ünitesinde hospitalize edilmifl ve yan›k gerçekleflti¤inde 5-12 yafllar› aras›nda olan, psikiyatrik görüflmelere ve uygulanacak testlere koopere olabilecek kadar sosyal ve zihinsel ifllevsellikte olan çocuklar çal›flmaya dahil edildi. ‹stanbul d›fl›nda ikamet ediyor olma ve ciddi iletiflim bozuklu¤u olmas› d›fllanma kriterleriydi. Ekim 2007 ve Ocak 2008 tarihleri aras›nda, 20 çocuk ve ailesinden yaz›l› olarak bilgilendirilmifl onamlar› al›nd›ktan sonra 10'ar dakikal›k iki tane dinlenme aras› ile 180 dakikal›k görüflmeler yürütülmüfltür ve afla¤›daki gereçler uygulanmistir. 1- Veri Toplama Formu:Yan›kl› çocuk ve ailesine ait sosyodemografik veriler, yan›kla ve hastanede yat›fl süreciyle ilgili verilerin kayededildigi veri toplama formu çal›flma ekibi taraf›ndan oluflturulmufltur. 2- Çocuklarda Anksiyete Bozukluklar›n› Tarama Ölçe¤i - Anne Baba Formu ve Çocuk Formu: Birmaher B ve ark. taraf›ndan gelifltirilen ÇATÖ'nün Türkçe geçerlik ve güvenirlik çal›flmas›, Çakmakç› FK taraf›ndan yap›lm›flt›r (5). Çocu¤un anksiyetesini de¤erlendiren 41 maddeden oluflmaktad›r. Her madde, belirtinin fliddetine göre 0,1 veya 2 puan al›r. Toplam puan ve 5 ayr› faktör puan› elde edilir. Toplam puan kesim noktas› 25 olarak önerilmektedir ve herhangi bir anksiyete bozuklu¤u varl›¤›na iflaret edebilece¤i düflünülmektedir. Her bir faktör ayr› bir anksiyete bozuklu¤una iflaret eder. Her biri ayr› hesaplanan 5 faktör puan›n›n kendi kesim noktalar› vard›r, kesim puanlar›n›n afl›lmas›n›n panik bozukluk ve somatik belirti, yayg›n anksiyete bozuklu¤u, ayr›l›k anksiyetesi bozuklu¤u, sosyal fobi, okul fobisi varl›¤›na iflaret edebilece¤i düflünülmektedir. 3- Çocuklar ‹çin Travma Sonras› Stres Tepki Ölçe¤i: 73 Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› Çocuklar için TSS-TÖ 20 maddelik bir self-report ölçektir, Türkçe geçerlik güvenirlik çal›flmas› Erden G ve ark. taraf›ndan yap›lm›flt›r (6). TSS-TÖ, çeflitli travmatik olay için çocuklarda TSSB ölçümü amac›yla en s›k kullan›lan ölçümdür. Her madde, belirtinin fliddetine göre 0-4 puan aras›nda de¤erlendirilir. Toplam puan 0-11 aras›nda ise TSSB yoktur veya flüphelidir; 12-24 aras›nda ise hafif TSSB tepkisi, 25-39 ise orta TSSB tepkisi, 40-59 ise a¤›r TSSB tepkisi, ve 60-80 ise çok a¤›r TSSB tepkisi olarak de¤erlendirilmektedir. 4- Okul Ça¤› Çocuklar› için Duygulan›m Bozukluklar› ve fiizofreni Görüflme Çizelgesi - fiimdi ve Yaflamboyu fiekli - Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u Tarama ve Tan› Eki: ÇDfiG-fiY, Kaufman ve arkadafllar› taraf›ndan gelifltirilmifl yar› yap›land›r›lm›fl bir görüflme formudur. Türkçe geçerlik güvenirlik çal›flmas› Gökler B ve ark. taraf›ndan yap›lm›flt›r (7). ‹statistiksel De¤erlendirme: Bu çal›flmada istatistiksel analizler NCSS 2007 paket program› ile yap›lm›flt›r. Verilerin de¤erlendirilmesinde tan›mlay›c› istatistiksel metotlar›n (ortalama, standart sapma, s›kl›k da¤›l›mlar›) yan› s›ra gruplar aras› karfl›laflt›rmalarda tek yönlü varyans analizi, alt grup karfl›laflt›rmalar›nda Tukey çoklu karfl›laflt›rma testi, nitel verilerin karfl›laflt›rmalar›nda ki-kare testi kullan›lm›flt›r. Sonuçlar, anlaml›l›k p<0,05 düzeyinde de¤erlendirilmifltir. Etik Aç›klama: Çal›flman›n gerçeklefltirilebilmesi için ‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Etik Kurul izni mevcuttur. BULGULAR 2001 Ocak ve 2006 Aral›k tarihleri aras›nda ‹stanbul T›p Fakültesi Acil Cerrahi Yan›k Ünitesi’nde yan›k nedeniyle 686 hasta yatarak tedavi görmüfltür. 686 hastanin 379’u (%55.2) 18 yafl alt›ndad›r. Çal›flmam›zda 18 yafl alt› grubun %66.2’si erkek olup, 18 yafl üstü hastalar›n ise % 78.8’i erkektir. Hastaneye baflvuru s›ras›nda 5-12 yafllar› aras›nda olan ve sa¤ kalan çocuklar›n say›s› 44'tür ve 18 yafl alt› hastalar›n %11.6's›n› oluflturmaktad›r. Yan›k s›ras›nda 5-12 yafllar› aras›ndaki 44 çocu¤un 25’inin (%56.8) ailesine telefonla ulafl›lm›flt›r; 25 ailenin 20’si çal›flmaya dahil edilmifltir. Çal›flmaya dahil edilmeyen 5 ailenin 3’ü ‹stanbul d›fl›nda yaflad›¤› için d›fllanm›flt›r, 1’i çal›flmaya Tablo 1: Yan›kl› çocuklar›n anne baba özellikleri 74 Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› Tablo 2: Yan›k nedenlerinin yafl aç›s›ndan çoklu karfl›laflt›rmas›. Tablo 3: Olgular›n özellikleri. 75 Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› Grafik 1: ÇATÖ’de anne-babaya ve çocu¤a göre faktör* kesim puanlar›n› geçen olgu say›s›. * faktör 1: panik bozukluk ve somatik belirtiler. faktör 2: yayg›n anksiyete bozuklu¤u. faktör 3: seperasyon anksiyetesi bozuklu¤u. faktör 4: sosyal fobi. faktör 5: okul fobisi. kat›lmay› kabul etmemifltir, ve 1 ailede ise çocuk vefat etmifltir. Çal›flma grubunun yan›k s›ras›ndaki yafl ortalamas› 6.65±1.81, flimdiki zaman yafl ortalamas› ise 9.65±2.56 olarak saptanm›flt›r. Hastalar›n 13’ü erkek (%65), 7’si k›z (%35) olup bu çocuklar›n anne babalar›yla ilgili sosyodemografik veriler Tablo 1’de sunulmaktad›r. 20 kiflilik çal›flma grubunda 11 hafllanma, 5 alev, 4 elektrik yan›¤› saptanm›flt›r. Bu grupta, hafllanma daha küçük yafl grubunda daha çok gözlenmifltir (9 yafl alt› %81,8). Alev ve elektrik yan›klar› daha çok erkeklerde gözlenmifltir. Ancak, hasta say›s›ndaki k›s›tl›l›¤›n istatistiksel anlaml›l›¤› etkiledi¤i düflünülmüfltür. 44 çocuktan oluflan 5-12 yafl aras› grup incelendi¤inde (Tablo 2), hafllanma, alev, elektrik yan›k gruplar›n›n yan›k gerçekleflti¤indeki yafl ortalamalar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k gözlenmifltir (p=0,0001). Hafllanma grubunun yan›k gerçekleflti¤indeki yafl ortalamas› alev ve elektrik gruplar›ndan istatistiksel olarak anlaml› derecede düflük bulunmufl (p=0,0001, p=0,043), alev ve elektrik gruplar›n›n yan›k gerçekleflti¤indeki yafl ortalamalar› aras›nda ise istatistiksel farkl›l›k gözlenmemifltir (p=0,996). Yine 5-12 yafl aras› 44 çocuktan oluflan grup incelendi¤inde, hafllanma, alev, elektrik yan›k gruplar›n›n cinsiyet da¤›l›mlar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k gözlenmifltir (p=0,002). Hafllanma nedeniyle baflvuran çocuklar›n %65,2’si k›z (15 k›z) iken alev ve elektrik yan›kl› çocuklar›n s›ras›yla %88,2’si (15 erkek) ve %75’i(3 erkek) erkekti. Anksiyete düzeyleri ÇATÖ ile de¤erlendirilmifltir; her olgu için anne baban›n ifadesine göre ve çocu¤un ifadesine göre ÇATÖ anksiyete puanlar› Tablo 3’te sunulmufltur. ÇATÖ de faktör puanlar› anne baba ve çocu¤a göre ayr› ayr› hesaplanm›flt›r. Faktörler s›ras›yla panik bozukluk ve somatik belirtiler, yayg›n anksiyete bozuklu¤u, seperasyon anksiyetesi bozuklu¤u, sosyal fobi ve okul fobisi ile iliflkilidir. Her faktör için kesim puan›n› geçen, dolay›s›yla o faktörün iflaret etti¤i anksiyete bozuklu¤u aç›s›ndan risk tafl›yan çocuklar› belirlemede anne baban›n de¤erlendirmesi ve çocu¤un kendini de¤erlendirmesi farkl›l›k gösteriyordu. Anne babaya ve çocu¤a göre faktör kesim puan›n› geçen çocuk say›lar›, Grafik 1’de sunulmufltur. ÇATÖ anksiyete ve faktör puanlar› ile TSS-TÖ aras›ndaki iliflki anne baba ve çocuk için ayr› ayr› incelenmifltir. Anne baban›n de¤erlendirdi¤i ÇATÖ anksiyete puan› ve TSS-TÖ puan› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki bulunmam›flt›r. Benzer flekilde, anne baban›n de¤erlendirmesine göre faktör puanlar›yla çocuktaki TSS-TÖ puan› aras›nda, 5 ayr› faktör için de istatistiksel olarak anlaml› iliflki bulunmam›flt›r. Buna karfl›n, çocu¤un ifade etti¤i ÇATÖ anksiyete puan› ile 76 Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› Çal›flmam›zda hafllanma, alev, elektrik yan›k gruplar›n›n yafl ortalamalar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k gözlenmifltir (p=0,004). Hafllanma yan›klar›, küçük yafllarda daha s›k gözlenirken, alev ve elektrik yan›klar› daha büyük çocuklarda daha s›k gözlenmifltir. Bulgular›m›z, hafllanman›n özellikle küçük çocuklarda s›k, yafl artt›kça alev ve elektrik yan›klar›n›n s›kl›¤›nda art›fl ifade eden çal›flmalarla benzerlik göstermifltir. Bu durumun, elektrik ve alev yan›klar›n›n daha çok d›fl ortamlarda oluflmas› ve yafl artt›kça çocuklar›n d›fl ortamlarda daha çok bulunmalar› ile aç›klanabilece¤i düflünüldü. Çal›flmam›zda, hafllanma, alev, elektrik yan›k gruplar›n›n cinsiyet da¤›l›mlar› aras›nda da istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k gözlenmifltir (p=0,002). Alev ve elektrik yan›klar› erkek çocuklarda k›zlara göre daha s›k bulunmufltur. Literatürde, okul ça¤› çocuklar için yan›k erkeklerde daha s›k görülmekle beraber, alev ve elektrik yan›klar›nda erkek oran›n›n daha da yüksek oldu¤u dikkat çekmektedir. Bu durumun, erkek çocuklar›n d›fl ortamlarda daha çok zaman geçirmesiyle, risk al›c› davran›fllar›n erkek çocuklarda daha çok görülmesiyle, bu çeflit yan›klar›n gerçekleflebilece¤i ifl ortamlar›nda daha çok erkek çocuklar›n yer almas›yla iliflkili olabilece¤i akla geldi. Yan›kla ilgili olarak, yafl, cinsiyet ve yan›k nedenleriyle ilgili sosyodemografik veriler, yan›k nedeniyle yafl aras›ndaki iliflki ve yan›k nedeniyle cinsiyet aras›ndaki iliflki ile ilgili bulgular literatürde bildirilen bulgularla benzerlik göstermektedir. Çal›flmam›zda, olgulardaki anksiyete anne baban›n ifadesine ve çocu¤un kendi ifadesine göre ÇATÖ ile de¤erlendirilmifltir. ÇATÖ’nün en yüksek oranda iflaret etti¤i anksiyete bozuklu¤u seperasyon anksiyetesi bozuklu¤uydu (çocu¤un kendi ifadesine göre 17 olgu, anne baba ifadesine göre 8 olgu). Literatürde yan›kl› çocuklarla ilgili çal›flmalar, seperasyon anksiyetesinin önemine iflaret etmektedir (14). Bizim çal›flmam›zda, yan›ktan sonra uzun bir dönem geçmesine ra¤men, ayr›l›k anksiyetesi belirtilerinin s›k olarak gözlenmesi dikkat çekiciydi. Yan›kta, uzun ve stres yüklü hastanede yat›fl süreci aile ile çocuk aç›s›ndan zorlay›c› ayr›l›klara neden olur; ayr›ca bu dönem, çocu¤un aile taraf›ndan rahatlat›lmaya çok fazla gereksinim duydu¤u bir dönemdir. Ayr›ca, yan›k sonras› ailenin yaflad›¤› kay›p korkusunun da ayr›l›k kayg›s› belirtileri gelifliminde etkili olabilece¤i akla geldi. Yan›kl› çocuklar›n tedavi sürecinde, ayr›l›k anksiyetesinin önemi göz önüne al›narak, aile TSS-TÖ aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki saptanm›flt›r (p=0.0001). Yine, çocu¤un ifade etti¤i faktör puanlar› ve TSS-TÖ puanlar› aras›ndaki iliflki istatistiksel olarak anlaml› bulunmufltur. Her olgu için TSS-TÖ puan› Tablo 3’te sunulmufltur. TSS-TÖ puan›na göre olgular belirti göstermeyenler, hafif, orta, a¤›r ve çok a¤›r belirti gösterenler olarak grupland›r›lm›flt›r. Olgular›n %75’inde orta, a¤›r veya çok a¤›r travma sonras› stres tepkisi saptanm›flt›r. ÇDfiG-fiY’ye göre fiimdiki Zaman TSSB tan›s› alan olgular›n say›s› 6 (%30) olarak bulunmufltur Olgularda saptanan TSSB bir baflka çal›flmam›zda tart›fl›lm›flt›r. TARTIfiMA Bu çal›flmada yan›k ünitesinde yatarak tedavi görmüfl yan›kl› hastalar›n sosyodemografik özellikleri de¤erlendirilmifl olup, uzun dönem sonras›nda anksiyete belirtileri aç›s›ndan anne baba ve çocu¤un ifadeleri karfl›laflt›r›lm›flt›r. Çal›flmam›zda yan›k ünitesinde yatarak tedavi gören yan›kl› hastalar›n %55.2’si 18 yafl alt›ndayd›. Benzer olarak, ülkemizde 2005’te yap›lm›fl bir çal›flmada yan›k nedeniyle baflvurular›n %58.7’sinin 16 yafl alt› olgulardan olufltu¤u bildirilmifltir(8). Yine bir çal›flmada, Türkiyenin güney kesiminde yan›k ünitelerine baflvuran hastalar›n da %53.6’s›n› çocuklar›n oluflturdu¤u bildirilmifltir (9). Çal›flmam›zda 18 yafl alt› grubun %66.2’si erkek olup, 18 yafl üstü hastalar›n ise % 78.8’i erkekti. Literatür incelendi¤inde yan›kla yaralanman›n erkeklerde k›zlara göre daha fazla görüldü¤ü, erkek k›z oran›n›n 1.44:1 ile 2.55:1 aras›nda de¤iflti¤i görülmektedir (1013). Bu durumun erkeklerde agresif ve risk al›c› davran›fllar›n daha s›k görülmesiyle, ifl yaflam›nda erkeklerin daha çok yer almas›yla ilgili olabilece¤i düflünülmektedir. Çocuklar aras›nda da yan›¤›n erkek çocuklarda daha çok görüldü¤ü bildirilmektedir (8,9). Yan›¤›n gerçekleflmesinde erkek cinsiyetin yan›k aç›s›ndan çocu¤a ait bir risk faktörü olabilece¤i düflünüldü. Çal›flmam›zda, en s›k görülen yan›k nedeni hafllanma olup, bunu alev ve elektrik yan›klar› takip ediyordu. Pediyatrik yan›kla ilgili çal›flmalarda da, en s›k yan›k nedeni olarak hafllanma, hafllanmay› ise alev ve elektrik yan›klar›n›n takip etti¤i rapor edilmektedir. Çay içme al›flkanl›¤›n›n yayg›nl›¤›, mutfaktaki ›s›t›c›lar›n çocuklar›n rahat ulaflabilece¤i yükseklikte bulunmalar›, mutfak araçlar›n›n güvenliksiz tasar›mlar›n›n özellikle çocuk hafllanma yan›klar›nda risk oluflturdu¤u düflünülmektedir. 77 Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› ve çocu¤u bir arada kalmas› ve ailenin çocu¤u rahatlatmaya yönelik desteklenmesi önemli görünmektedir. ÇATÖ’nün ikinci s›kl›kta iflaret etti¤i anksiyete bozuklu¤u ise sosyal fobiydi (çocu¤un kendi ifadesine göre 14 olgu, anne baba ifadesine göre 6 olgu). Literatürde, yan›kl› çocuklarda sosyal anksiyete belirtilerinin s›k görüldü¤ünü bildiren çal›flmalar mevcuttur Birçok çocu¤un, yan›k skar›na karfl› gösterilen toplumsal tepkiden rahats›zl›k duydu¤u, görünümdeki de¤ifliklikle beraber sosyal uyumda belirgin zorluklar yaflamaya bafllad›¤›, sosyal fobik belirtilerin geliflti¤i rapor edilmektedir (15-17). Çal›flmam›zda çocuktaki anksiyeteyi de¤erlendirme aç›s›ndan, anne baba ve çocu¤un de¤erlendirmeleri aras›nda belirgin farkl›l›k vard›. ÇATÖ’de okul fobisi d›fl›nda bütün anksiyete bozukluklar› aç›s›ndan, anne baba ifadesine göre kesim puan›n› geçen olgu say›s›, çocu¤un ifadesine göre olandan oldukça düflüktü. Ailelerin, t›bbi bak›m ve tedaviyle afl›r› meflgul olmalar›ndan dolay›, çocuktaki psikiyatrik belirtilere yeterince dikkat etmedikleri, çocuktaki belirti s›kl›¤› ve fliddetini olandan az rapor etme e¤iliminde olduklar› düflünülmektedir (17-19). Ayr›ca, anksiyete bozukluklar›n›n içe vurum bozuklu¤u özellikleri tafl›mas›ndan, ailenin belirtileri yeterince fark edememifl olabilece¤i akla geldi. ÇATÖ anksiyete ve faktör puanlar› ile TSS-TÖ aras›ndaki iliflki anne baba ve çocuk için ayr› ayr› incelendi¤inde, çocu¤un ifade etti¤i ÇATÖ anksiyete puan› ve bütün faktör puanlar› ile TSS-TÖ aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki saptanm›flt›r (p=0.0001). Buna karfl›n, anne baban›n de¤erlendirdi¤i ÇATÖ anksiyete puan› ve faktör puanlar› ile TSS-TÖ puan› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki bulunmam›flt›r. Çal›flmam›zdaki bu bulgular, iki flekilde yorumlanm›flt›r. ‹lk olarak, anne baba taraf›ndan, çocu¤un yaflad›¤› anksiyetenin olandan daha az fark edilmifl ve daha az ifade edilmifl olmas› nedeniyle anne baba ÇATÖ puan› ile TSS-TÖ puan› aras›nda korelasyon saptanmad›¤› düflünüldü. ‹kinci olarak, ÇATÖ puanlar›yla iliflkisi incelenen TSS-TÖ ölçe¤inin çocuk taraf›ndan doldurulmufl bir ölçek olmas›n›n, çocuk ÇATÖ puanlar›n›n TSS-TÖ puanlar›yla yüksek korelasyon göstermesinde etkili olabilece¤i düflünüldü. Çocu¤un ifade etti¤i anksiyete belirtilerinin önemli oldu¤u, yan›kl› çocuklarda yaralanma sonras› uyum sürecinde anksiyete belirtilerine dikkat edilmesi gerekti¤i düflünüldü. Çocu¤un travmayla iliflkili yaflad›¤› anksiyeteyi ve etkilerini de¤erlendirmede, aile ve çocu¤un ifadelerinin farkl›l›k gösterdi¤i görülmüfl olup, ailelerin çocukla ilgili daha az anksiyete ifade etti¤i dikkat çekmifltir. Bu yafl grubunda, çocu¤un psikiyatrik yard›m baflvurusu için, aile taraf›ndan çocu¤un yaflad›¤› stresin yeterince de¤erlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu durum göz önüne al›nd›¤›nda, özellikle yan›k gibi t›bbi sorunlu çocuklar› olan ailelerin, çocu¤un yaflad›¤› duygusal ve davran›flsal belirtilerle ilgili fark›ndal›klar›n›n artt›r›lmas› gerekmektedir. Bu amaçla, travman›n etkileriyle ilgili ailelerin ve sa¤l›k çal›flanlar›n›n bilgilendirilmesi önemli görünmektedir. Yan›ktan hemen sonraki dönemde herhangi bir psikiyatrik belirti saptanmam›fl olmas› yan›lt›c› olabilir, çünkü bu durum daha sonra bu belirtilerin geliflmeyece¤i anlam›na gelmez. Çocuklar cerrahi takip alt›nda olduklar›ndan, cerrahlar›n bu geç belirti bafllang›c› konusunda bilgili olmalar› gerekir. Bazen belirtiler yaralanmadan aylar sonra ortaya ç›kabilmektedir. T›bbi görüflmeler s›ras›nda sorulacak birkaç soru, uyum sorunlar›n varl›¤›n› saptamaya çok yard›mc› olabilir. Çocuklara flashback, kabus, mutsuzluk, uyku sorunu, yeniden yaralanma korkusu, bedensel görünümle ilgili kayg›lar, yafl›t iliflkileriyle ilgili kayg›lar›n sorulmas› faydal› olabilir. Ailelere çocu¤un duygudurumu, dikkati, uyku al›flkanl›¤›, akademik baflar›s›, davran›flsal de¤ifliklikler, özellikle de agresyon, geri çekilme ve kaç›nma davran›fllar›n›n sorulmas› çocuktaki belirtileri fark etmede yararl› olabilir. Örneklem boyutunun küçük olmas›, çal›flmam›z›n en önemli s›n›rl›l›¤›n› oluflturmaktad›r. Daha genifl örneklem gruplar›yla benzer çal›flmalar›n yap›lmas›yla ailelerin, yan›kl› çocu¤un yaflad›¤› anksiyete konusunda fark›ndal›klar›n›n artt›r›lmas› gere¤inin vurgulanmas› sa¤lanacakt›r. 78 Yan›kl› Çocuklarda Geliflen Anksiyete Belirtileri ile ‹lgili Ailelerin Fark›ndal›¤› KAYNAKLAR 1. Hall E., Saxe G., Stoddard F., et al. (2005): Posttraumatic stress symptoms in parents of children with acute burns, Journal of Pediatric Psychology, March, 1-10 2. Kent L., King H., Cochrane R. (2000): Maternal and child psychological sequelae in pediatric burn injuries, Burns, 26, 317–22. 3. Stoddard F., Saxe G., Ronfeldt H. et al. (2006): Acute stress symptoms in young children with burns, J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 45(1), 87–93. 4. Gurwitch R.H., Sitterle K.A., Young B.H., Pfefferbaum B. (2002): The aftermath of terrorism, In: Helping children cope with disasters and terrorism, LaGreca A.M., Silverman W.K., Vernberg E.M., Roberts M.C. (eds.), Washington, DC, American Psychological Association, pp.327–357 5. Çakmakç› F.K. (2004): Çocuklarda Anksiyete Bozukluklar›n› Tarama Ölçe¤i Geçerlik ve Güvenirlik Çal›flmas›, Çocuk ve Gençlik Ruh Sa¤l›¤› Dergisi, 11(2). 6. Erden G., K›l›ç E.Z., Uslu R., Kerimo¤lu E. (1999): Çocuklar için travma sonras› stres tepki ölçe¤i: Türkçe geçerlilik, güvenirlik çal›flmas›, Çocuk ve Gençlik Ruh Sa¤l›¤› Dergisi, 6(3), 143-149. 7. Gökler B., Ünal F., Pehlivantürk B., Kültür E.Ç., Akdemir D., Taner Y. (2004): Okul ça¤› çocuklar› için duygulan›m bozukluklar› ve flizofreni görüflme çizelgesi-flimdi ve yaflam boyu flekli - Türkçe uyarlamas›n›n geçerlik ve güvenirli¤i, Çocuk ve Gençlik Ruh Sa¤l›¤› Dergisi, 11(3), 109-116. 8. Tar›m A., Nursal T.Z., Y›ld›r›m S., Noyan T., Moray G., Haberal M. (2005): Epidemiology of pediatric burn injuries in southern Turkey, J Burn Care Rehabil, 26, 327–330. 9. Anlatici R., Ozerdem O., Dalay C., Kesiktas E., Acarturk S., Saydaog- lu G. (2002): A retrospective analysis of 1083 Turkish patients with serious burns, Burns, 28, 231–7. 10. Maghsoudi H., Pourzand A., Azarmir G. (2005): Etiology and outcome of burns in Tabriz, Iran: an analysis of 2963 case, Scand J Surg, 94(1), 77–81. 11. Song C., Chua A. (2005): Epidemiology of burn injuries in Singapore from 1997 to 2003, Burns, 31(1), 18–26. 12. Kobayashi K., Ikeda H., Higuchi R., Nozaki M., Yamamoto Y., Urabe M., et al. (2006): Epidemiological and outcome characteristics of major burns in Tok, Burns, 32, 1044–1051. 13. Chien W.C., Pai L., Lin C.C., Chen H.C. (2003): Epidemiology of hospitalized burns patients in Taiwan, Burns, 29(6), 582–8. 14. Saxe G., Stoddard F., Hall E., et al. (2005): Pathways to ptsd, part I: children with burns, Am J Psychiatry, 162, 1299–1304. 15. Fauerbach J.A., Pruzinsky T., Saxe G.N. (2007): Psychological health and function after burn injury: setting research priorities, Journal of Burn Care & Research, July-August, 587-592. 16. Cox E.R., Call S.B., Williams N.R., Reeves P.M. (2004): Shedding the layers: exploring the impact of the burn camp experience on adolescent campers’ body image, J Burn Care Rehabil, 25, 141–147. 17. Rusch M.D., Grunert B.K., Sanger J.R., Dzwierzynski W.W., Matloub H.S. (2000): Psychological adjustment in children after traumatic disfiguring injuries: a 12-month follow-up, Plast Reconstr Surg, 106, 1451-8. 18. Martini D.R., Ryan C., Nakayama D., et al. (1990): Psychiatric sequelae after traumatic injury: The Pittsburgh Regatta accident, J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 29, 70. 19. Yule W., Williams R.M. (1990): Posttraumatic stress reactions in children, J Trauma Stress, 3, 279. 79 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Huzursuz Bacak Sendromlu Hastalarda Transkranial Ultrasonografinin Tan›daki Yeri; ‹lk Sonuçlar›m›z Emir fiilit1, M. Cem Dönmez2 ÖZET Huzursuz bacak sendromu (HBS), bacaklarda anormal duyular olarak tan›mlanan kronik bir rahats›zl›kt›r. Hastal›¤›n, fizyopatolojik mekanizmas› henüz yeterince aç›klanamam›flt›r. Baz› araflt›rmac›lar, transkranial ultrasonografide (TKUS) beyin sap›nda bir tak›m yap›sal de¤ifliklikler tan›mlam›flt›r. Biz bu çal›flmada, TKUS’de özellikle substantia nigra (SN)’da daha önce de tan›mlanm›fl olan hipoekojenitenin, HBS’lu hastalarda tan› kriteri olarak kullan›l›p kullan›lamayaca¤›n› araflt›rmak istedik. Bu amaçla 18 HBS’lu hasta ve 18 sa¤l›kl› kontrol grubuna TKUS incelemesi yapt›k. ‹ncelemede beyin sap›nda SN lokalizasyonuna uyumlu ekojenik bölge alan›n› manuel olarak ölçtük. Bilateral ekojenik bölgenin toplam alan› <0.20 cm2 ve alt›nda ise bu durumu SN hipoekojenitesi olarak tan›mlad›k. HBS’lu hastalarda kontrol grubuna göre daha yayg›n olan SN hipoekojenitesinin (s›ras›yla, %77 ve %16), duyarl›l›¤›n› %77,7, özgüllü¤ünü %83,3, positif kestirim de¤erini % 82,3, do¤ruluk oran›n› %80,5 bulduk. Hastal›k süreci ve hasta yafl› ile bulgular›m›z aras›nda korelasyon saptamad›k. Elbette daha genifl gruplarla ve parametrelerle ileri çal›flmalara ihtiyaç var ancak biz bu ön çal›flma bulgular›m›za göre TKUS’nin HBS tan›s›nda ek tan› kriteri olarak kullan›labilece¤ini düflünüyoruz. Anahtar kelimeler: huzursuz bacak sendromu (HBS), transkranial ultrasonografi (TKUS), substansia nigra. 1. Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji AD, Yozgat. 2. Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji AD, Yozgat. DIAGNOSTIC VALUE OF TRANSCRANIAL SONOGRAPHY IN PATIENTS WITH RESTLESS LEGS SYNDROME; PRELIMINARY RESULTS SUMMARY Restless legs syndrome (RLS) is a chronic disorder characterized by abnormal sensations in the legs. Pathophysiological mechanism of the syndrome has not been explained clearly, yet. Some researchers reported the morphological changes in brainstem of RLS patients, by transcranial ultrasonography (TCS). In this study we aimed to investigate whether TCS findings (specially decreased SN echogenicity) can be used as a diagnostic criteria for RLS. We studied, 18 RLS patients and 18 healty controls with TCS. We measured the echogenic areas reflected the SN location at brainstem planimetrically, and used the results for further analyses. If, sum of the echogenic areas on both sides of the brainstem was ≤0.20 cm2, it was defined as SN hypoechogenicity. We found that, SN hypoechogenicity was more prevalent in RLS patients than in healty controls (77 % and 16 %, respectively). Results showed good sensitivity (77,7%), specificity (83,3%) and diagnostic accuracy (80,5%). There were no correlation between SN hypoechogenicity and the duration of disease or the age of patients. Further studies are needed with large patient groups but according to our preliminary results it seems that TCS can be used as an additional diagnostic criteria for RLS patients. Huzursuz Bacak Sendromlu Hastalarda Transkranial Ultrasonografinin Tan›daki Yeri; ‹lk Sonuçlar›m›z larda transkranial ultrasonografi (TKUS) ile beyin sap› ve substantia nigra (SN) incelemeleri yap›lm›fl ve hasta grupta substantia nigran›n hipoekojenik göründü¤ü saptanarak, bu morfolojik de¤iflikli¤in HBS’da tan› kriteri olarak kullan›labilece¤i bildirilmifltir (4,9,10,11). Hastal›k çok genifl bir yelpazede seyretti¤inden ve çal›flmalar s›n›rl› say›da oldu¤undan gerçekten de böyle bir morfolojik tan› kriterinin varl›¤›ndan bahsetmek henüz mümkün görünmemektedir. Benzer çal›flmalar›n art›r›lmas›na ihtiyaç vard›r. Bu nedenle, biz de çal›flmam›zda TKUS çal›flmalar›n› geniflleterek tekrarlamak ve TKUS’nin HBS tan›s›nda tan› kriteri olarak kullan›l›p kullan›lamayaca¤›n› de¤erlendirmek istedik. Key words: Transcranial sonography, restless legs syndrome, substantia nigra G‹R‹fi Huzursuz bacak sendromu (HBS), ço¤unlukla alt ekstremiteyi ilgilendiren tarif edilmesi zor anormal duyularla karakterize yayg›n bir nörolojik rahats›zl›kt›r. Yaflla birlikte art›fl gösteren HBS, toplumun % 5-10’unu etkilemektedir. Olgular›n ço¤u idiopatik ve % 25’i ailesel özellik göstermektedir (1,2). Semptomlar›n fliddeti ve s›kl›¤› de¤iflkenlik göstermekle birlikte ana özelli¤i geceleri ve özellikle uyku esnas›nda oluflmas› ve hareketle düzelmesidir (3). HBS tek bafl›na görülebildi¤i gibi, demir eksikli¤i anemisi, böbrek yetmezli¤i, polinöropati, uyku bozukluklar›, kayg› bozuklu¤u ve depresyon, parkinson gibi birçok hastal›kla birlikte ve gebelikte sekonder olarak görülebilir (1,4,5,6). Fizyopatolojisi tam olarak ayd›nlat›lamad›¤›ndan ve fiziksel bir bozukluk ya da morfolojik belirteçleri olmad›¤›ndan genellikle tan›da ve tedavide yetersiz kal›n›r (4,7,8). Tedavisi mümkün olan HBS flimdiye kadar klinik bir tan› olarak kabul edilmifl ve tan›s›nda standart sa¤lamak amac›yla Uluslararas› HBS Çal›flma Grubu (IRLS-SG) taraf›ndan hasta öyküsüne dayal› tan› kriterleri oluflturulmufltur (1,3,7) (Tablo1). GEREÇ ve YÖNTEM Çal›flmam›zda, yaz›l› onaylar› al›nan, yafl ve cinsiyetleri uyumlu, 18 HBS’lu hasta ile 18 sa¤l›kl› kontrol grubu incelendi. HBS’lu grup IRLS-S’nin kabul etti¤i 4 tan› kriterine göre belirlendi (1,2,7). Her iki grup da fizik ve nörolojik muayene ile rutin laboratuar incelemelere tabi tutuldu. Daha sonra, tüm olgulara, hastalar›n tan›s›, muayene ve laboratuar sonuçlar› bilinmeden TKUS yap›ld›. Ultrasonografik incelemede 2 MHz’lik konveks prob (GE Logic P5, US) kullan›larak, transtemporal yaklafl›mla beyin sap› aksial planda görünütülendi. Hiçbir hasta ve kontrol olgusunda TKUS incelemede zorlukla karfl›lafl›lmad›. Önceki çal›flmalarda tan›mland›¤› gibi, her iki temporal kemik taraf›ndan yap›lan de¤erlendirmede hipoekoik beyin sap› içerinde SN’ya uyan ekojenik alan manuel olarak çizildi (4,9,11,12). Her iki ekojenik SN alan› hesaplan›p toplam› al›narak de¤erlendirmelerde kullan›ld› (Resim 1). Toplam SN alan› 0.20 cm2 ve alt›nda ise hipoekojenik SN olarak tan›mland› (4,9). ‹statistiksel analizde student-t testi kullan›ld›. Tablo 1: HBS tan› kriterleri 1. Parestezi dizestezi duyular› ile birlikte bacaklar› hareket ettirme iste¤i 2. Hareket ettirme iste¤inin yatma oturma gibi istirahat dönemlerinde bafllamas› ya da art›fl göstermesi 3. fiikayetlerin hareket halinde iken (yürüme, bükme, ovalama, kas›lma vb), aktivite süresince k›smen ya da tamamen azalmas› BULGULAR Tüm hasta ve kontrol grubu olgular›nda TKUS baflar› ile gerçeklefltirildi, hiçbir olgu çal›flma d›fl› b›rak›lmad›. HBS’lu hastalar›n %77’sinde (14/18) ve kontrol grubunun %16’s›nda (3/18) SN hipoekojenitesi tespit edildi (Resim 2). HBS’lu hastalar›n %72 sinde (13/18) ilave hastal›k görülmezken, 5 hastan›n 2’sinde Parkinson hastal›¤› ve birer hastada da kronik böbrek hastal›¤›, polinöropati ve depresyon vard›. Tüm olgulara ait klinik, demografik veriler ve TKUS bulgular› Tablo 2’de sunulmufltur. HBS’lu hastalarda SN hipoekojenitesinin duyarl›l›¤› %77,7, özgüllü¤ü %83,3, positif kestirim de¤eri % 82,3, do¤ruluk oran› %80,5 bulunmufltur. SN ekojeni- 4. fiikayetlerin akflam ve geceleri ortaya ç›kmas› ya da gündüze göre daha da artmas› Son y›llarda yap›lan baz› çal›flmalarla merkezi sinir sistemindeki dopaminerjik, opiat ve demir metabolizmalar›nda defisitler tan›mlanmaya bafllanm›flt›r (3,4,9). ‹lave olarak, elektrofizyolojik çal›flmalar, BOS incelemeleri, PET-SPECT ve MR incelemeleri gibi de¤iflik çal›flmalarla da HBS için fonksiyonel ve yap›sal tan› kriterleri araflt›r›lmaktad›r. Ancak bu çal›flmalarda tan›mlanan de¤ifliklikler ve bulgular henüz HBS için yeterince tan›sal de¤ildir (4,5). Daha güncel olarak da, HBS’lu hasta- 81 Huzursuz Bacak Sendromlu Hastalarda Transkranial Ultrasonografinin Tan›daki Yeri; ‹lk Sonuçlar›m›z tesi HBS’lu hastalarda kontrol grubuna göre belirgin flekilde azalm›fl bulundu (p< 0.001). Hastal›k süreci ile SN hipoekojenitesi aras›nda anlaml› fark bulunmazken, erkek hastalarda oran kad›nlara göre fazla bulundu. TARTIfiMA Substantia nigra, subtalamik nukleusun hemen alt›nda yer alan ve orta beyin santral bölümünde seyreden, dopaminerjik nöronlar içeren bölgedir. Dopamin hareket sisteminde etkin rolü olan bir nörotransmitter oldu¤undan metabolizmas›ndaki aksakl›k sonucu baflta Parkinson olmak üzere birçok hareket bozuklu¤u ortaya ç›kar. Bu nedenle birçok nörolojik hastal›kta SN’n›n morfolojik ve fonksiyonel olarak de¤erlendirilmesi önem kazanmaktad›r. SN’n›n morfolojik de¤erlendirmesi amac›yla BT, MR, PET, SPECT ve son y›llarda TKUS kullan›lmaktad›r (4,5,13). Bu teknikler aras›nda TKUS, kullan›c› ba¤›ml› olan subjektif bir yöntem oldu¤undan ölçümleri de daha az güvenilir bulunmaktad›r. Bununla birlikte, birçok de¤iflik çal›flma grubu TKUS kullanarak beyin parankimini de¤erlendiren çal›flmalar yapm›fl ve yapmaktad›r (4, 9, 10, 11, 12, 14, 15). ‹lk olarak Becker ve arkadafllar›, Parkinson hastalar›nda SN ekojenitesinde art›fl saptayark bu bulgunun tan›da kullan›labilece¤ini bildirmifltir (14). Sonras›nda, TKUS’nun Parkinson hastalar› ve benzeri hastal›k gruplar›nda kullan›lmas›na ilgi giderek artm›fl ve birçok Resim 1: Sa¤l›kl› kontrol grubu olgusunda, ipsilateral hipoekoik beyin sap› (noktal› çizgi 1) içerisinde substantia nigran›n normal ekojenik görününmü (ok bafl›) Resim 2: HBS’lu hastada, bilateral beyin sap›nda substantia nigra lokalizasyonunda azalm›fl ekojenite izlenmektedir (ok bafllar›) Tablo 2: Demografik, klinik veriler ve TKUS bulgular› 82 Huzursuz Bacak Sendromlu Hastalarda Transkranial Ultrasonografinin Tan›daki Yeri; ‹lk Sonuçlar›m›z çal›flma yap›lm›flt›r (12,14,15,16). Baz› araflt›rmac›lar da, SN’daki dejeneratif sürecin di¤er nörolojik hastal›klarla ilgisi olup olmad›¤›n› araflt›rm›fl ve bulunan de¤iflikliklerin HBS’lu hastalarda tan› kriteri olup olamayaca¤›n› de¤erlendirmifltir (4,9,10,11). Schmidauer ve ark, ilk kez SN’da demir eksikli¤ine ba¤l› ekojenite azalmas›ndan bahsetmifllerdir (10). Godau ve ark ise çal›flmalar› geniflleterek daha büyük hasta grubunda elde ettikleri sonuçlarla, azalm›fl SN ekojenitesinin HBS tan›s› için etkin bir kriter oldu¤unu bildirmifllerdir (11). Bizim çal›flmam›zda da, HBS’lu hastalardaki SN hipoekojenitesi literatüdekine benzer flekilde yüksek duyarl›l›k (% 77), özgüllük (%83) ve do¤ruluk oran› (0.85) gösterdi. Baz› çal›flmalarda HBS’nun kad›nlarda daha fazla görüldü¤ü ve baz› çal›flmalarda da yafla ba¤l› SN ekojenite de¤ifliklikleri oldu¤u bildirilmifltir (2,17). Bizim çal›flmam›zda SN hipoekojenitesi erkeklerde daha fazla oranda bulundu ancak yafla ba¤l› farkl›l›k saptanmad›. Hasta say›m›z k›s›tl› oldu¤undan erkek/kad›n oran›n›n ve yafla ba¤l› de¤ifliklilkerin daha genifl gruplarda de¤erlendirilmesini uygun oldu¤unu düflünüyoruz. Çal›flmam›zda, HBS’na efllik eden hastal›k varl›¤› ve hastal›¤›n süreci konusunda da SN eko- jenitesi ile korelasyon saptanmad›. Son çal›flmalar›nda Godau ve ark, SN ekojenitesi ilave olarak raphe, red nukleus ve bazal ganglion ekojenitelerini de de¤erlendirerek TKUS’nin HBS’lu hastalardaki tan›sal etkinli¤ini art›rmay› amaçlam›fllard›r. Bu çal›flma sonucunda raphe hipoekojenitesinin (%70) ve red nukleus hiperekojenitesinin (%60), HBS’lu hastalarda kontrol grubuna oranla daha yüksek oldu¤unu bildirmifllerdir (4). HBS’lu hastalarda beyin sap›ndaki bu tür eko de¤iflikliklerinin fizyopatolojisi ve klinik olarak önemi henüz yeterince aç›klanamam›flt›r. Ancak bu de¤iflikliklerin doku demir içeri¤i ile ilgili olabilece¤i söylenmektedir (2,9). Elbette bu konuda daha çok çal›flma yap›lmas›na ihtiyaç var ancak biz de bu ön çal›flmada sadece SN ekojenitesini de¤erlendirdik. HBS bu kadar kompleks bir hastal›k ve flikayetler çok genifl yelpazede seyretti¤inden daha genifl gruplarla daha farkl› parametreler kullanarak çal›flmalar›n sürmesi gerekmektedir. Deneyimimiz ve hasta say›m›z artt›kça baflka parametreleri de ekleyerek çal›flmalar›m›za devam edece¤iz, ama bu ön çal›flma sonuçlar›m›za göre TKUS’nun HBS hastalar›nda ek tan› kriteri olarak kullan›labilece¤ini düflünüyoruz. KAYNAKLAR 1. Trenkwalder C, Paulus W, Walters AS. The restless legs syndrome. Lancet Neurol 2005; 4(8): 465-75 2. Yüksel G, Varl›bafl F, Karl›kaya G, Tireli H. Huzursuz bacak sendromu: klinik ve demografik de¤erlendrime. Parkinson Hast. Hareket Boz. Der 2006, 9(2): 94-103 3. Chaudhuri KR. Iron and restless legs syndrome: The story unfolds. Sleep Med 2006; 7: 395-6 4. Godau J, Wevers AK, Gaenslen A, Di Santo A, Liepelt I, Gasser T, Berg D. Sonographic abnormalities of brainstem structures in restless legs syndrome. Sleep Med 2008; 9: 782-9 5. Etgen T, Draganski B, Ilg C, Ilg C, Schröder M, Geisler P, Hajak G, Eisensehr I, Sander D, May A. Bilateral thalamic gray matter changes in patients with restless legs syndrome. NeuroImage 2005; 24: 1242-7 6. Patrick L. Restless legs syndrome: pathophysiology and the role of iron and folate. Altern Med Rev 2007; 12(2): 101-12 7. Allen RP, Picchietti D, Hening WA, Trenkwalder C, Walters AS, Montplaisi J. Restless legs syndrome: diagnostic criteria, special consideration, and epidemiology (a report from the restless legs syndrome diagnosis and epidemiology workshop at the National Institutes of Health). Sleep Med 2003; 4: 101-19 8. Trenkwalder C, Högl B, Winkelmann J. Recent advances in the diagnosis, genetics and treatment of restless legs syndrome. J Neurol 2009; 256: 539-53 9. Godau J, Manz A, Wevers AK, Gaenslen A, Berg D. Sonographic substantia nigra hypoechogenicity in polyneuropathy and restless legs syndrome. Mov Disord 2009; 24(1): 133-7 10. Schmidauer C, Sojer M, Seppi K, Stockner H, Högl B, Biederman B, Brandauer E, Peralta CM, Wenning GK, Poewe W. Transcranial ultrasound shows nigral hypoechogenicity in restless legs syndrome. Ann Neurol 2005; 58(4): 630-4 11. Godau J, Schweitzer KJ, Liepelt I, Gerloff C, Berg D. Substantia nigra hypoechogenicity: definition and findings in restless legs syndrome. Mov Disord 2007; 22(2): 187-92 12. Miwa H, Okawa M, Kajimoto Y, Kondo T. Transcranial sonography of the substantia nigra in patients with Parkinson’s disease. J Neurol 2007; 254(4): 15-20 13. Earley CJ, Barker PB, Horska A, Allen RP. MRI-determined regional brain iron concentrations in early- and late- onset restless legs syndrome. Sleep Med 2006; 7: 458-61 14. Okawa M, Miwa H, Kajimoto Y, Hama K, Morita S, Nakanishi I, Kondo T. Transcranial sonography of the substantia nigra in Japanese patients with Parkinson’s disease or atypical Parkinsonism: clinical potential and limitations. Inten Med 2007; 46(18): 1527-31 15. Berg D, Siefker C, Becker G. Echogenicity of the substantia nigra in Parkinson’s disease and its relation to clinical findings. J Neurol 2001; 248: 684-9 16. Spiegel J, Behnke G, Fuss G, Becker G, Dillmann U. Echogenic substantia nigra in patients with orthostatic tremor. J Neural Transm 2005; 112: 915-20 17. Rothdach AJ, Trenkwalder C, Haberstock J, Keil U, Berger K. Prevalence and risk factors of RLS in an elderly population: the MEMO study. Neurol 2000; 54(5): 1064-8 83 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi Mehmet Veysel Bayo¤lu1, Duygu Sömen Bayo¤lu2, Nihal Karatoprak2, Ça¤atay Nuho¤lu2, Nevzat Aykut Bayrak2, Ömer Ceran3 ÖZET Amaç: Akut romatizmal atefl (ARA) tan›s› ilk kez konan hastalar›n epidemiyolojik, klinik ve laboratuar yönünden de¤erlendirilmesi. Yöntem: Ocak 2000 ile May›s 2006 tarih-leri aras›nda ilk kez ARA tan›s› alan 107 hasta retrospektif olarak incelendi. Vaka-lar, yafl gruplar›na, cinsiyetlerine, görüldü¤ü mevsime, majör ve minör kriterlere, destekleyici bulgulara, minör bulgular›n cinsiyet ve yafl gruplar›na da¤›l›m›na, minör bulgular›n sedimantasyonla iliflkisine göre incelendi. Ayr›ca artritli vakalar tutulan eklemlerine göre, karditli vakalar kapak lezyonlar›n›n da¤›l›m›na, karditin klinik derecesine göre de¤erlendirildi. Bulgular: Hastalar›m›z›n yafl ortalamas› 10,6±2,8 y›l olarak tespit edildi. Erkek/k›z oran› 2,2 bulundu. Bu oran önceki yay›nlara göre daha yüksekti. Hastalar›m›z›n majör bulgulara göre da¤›l›m›n› inceledi¤imizde, en çok görülen majör bulgunun artrit oldu¤u saptand›. ‹kinci s›rada kardit, 3. s›rada kore, 4. s›rada ise eritema marginatum (EM) yer almaktayd›. Subkutan nodül hiç görülmedi. Yapt›¤›m›z çal›flmada istatistiksel olarak k›z hastalarda erkeklere göre kardit, erkek hastalarda k›zlara göre artrit görülme oran› anlaml› derecede yüksekti (p<0.05). Akut faz reaktanlar› yüksekli¤i en s›k rastlad›¤›m›z minör bulguydu. S›ras›yla atefl, elektrokardiyoramda (EKG) PR uzamas›, artralji gördü¤ümüz di¤er bulgulard›. Geçirilmifl streptokok enfeksiyonuna ait bulgular aras›nda en s›k rastlan›lan bulgu “Anti Streptolizin O” (ASO) yüksekli¤iyken, s›ras›yla di¤er bulgular tonsillit öyküsü ve pozi- tif bo¤az kültürüydü. Eritrosit sedimantasyon h›z› (ESR) yüksekli¤i görülme oran› % 92,5 ve C-reaktif protein (CRP) yüksekli¤i görülme oran› %82’ydi. ESR yüksekli¤i olan hastalarda, olmayanlara göre kore görülme oran› daha düflüktü (p<0.05). Artritli hastalarda en s›k tutulan eklemler s›ras›yla ayak bile¤i, ikinci s›kl›kla diz, daha sonra s›ras›yla el bile¤i, kalça, interfalangiyal eklem, dirsek, intertarsal eklem ve omuzdu. Karditli hastalarda kardit a¤›rl›k derecesine göre en s›k hafif kardit görülmekteydi. Valvüliti olan hastalarda en s›k görülen bulgu izole mitral yetersizli¤iydi (MY). Daha sonra s›ras›yla MY+AY (aort yetersizli¤i) ve izole AY gelmekteydi. Sonuçlar: Bulgular›m›z›n bir bölümü önceki araflt›rmalar›n sonuçlar›yla benzer özellikler sergilerken, baz› parametrelerde farkl›l›klar oldu¤u görülmektedir. Olgu say›m›z›n az olmas› çeliflkili sonuçlar› aç›klayabilir. Bu nedenle hastal›¤›n klinik ve laboratuar özelliklerinin ülkemizde olas› farkl›l›klar›n› ortaya koymak üzere çok merkezli ve genifl serili araflt›rmalara gereksinim vard›r. Anahtar kelimeler: Akut romatizmal atefl, retrospektif, analiz. EVALUATION OF THE PATIENTS WHO HAVE DIAGNOSED FOR THE FIRST TIME AS ACUTE RHEUMATIC FEVER WITH RESPECT TO EPIDEMIOLOGICAL, CLINICAL AND LABORATORY FINDINGS SUMMARY Objective: Epidemiological, clinical and laboratory 1. Yakacık Doğumevi ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi. 2. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Kliniği. 3. İstanbul Medipol Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Prof. Dr. ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi evaluation of patients who have diagnosed as acute rheumatic fever for the first time. Method: 107 patients diagnosed as acute rheumatic fever for the first time, from January 2000 to May 2006 evaluated retrospectively. Cases studied to the relation of age, sex, time of the year, minor, minor and supporting criteria, and relationship of sedimentation with the mi-nor signs. Also cases with arthritis studied according to the affected joint, cases with carditis according to the distribution of the lesions of valves and clinic degree of carditis. Results: Our patients mean age was 10.6±2.8 years. Boys/ girls ratio was found as 2.2 which is higher value in compare of the literature. When we evaluated our patients’ distribution of minor signs, the most common minor sign is arthritis, then carditis, corea, erithema margi-natum, respectively. Subcutane nodules have not been seen. In our study, we found that carditis is more common in female patients and arthritis is more common in male patients (p<0.05). High acute phase reactant levels was the most common minor sign, then fever, elongation of P-R interval at the ECG, arthralgia respectively. In the signs of previous strep-tococcal infection the most common one is high levels of ASO, then history of tonsillitis, positive throat culture, respectively. Ratio of high levels of ESR was % 92.5, and CRP was % 82. Corea is significantly common in patients with high ESR levels (p<0.05). Patients with arthritis has the most affected joint ankle, knee, wrist, hip, interphalangeal joints, elbow, in-tertarsal joint, shoulder, respectively. Patients with carditis have the mildest carditis, accord-ing to degree of carditis. Patients with valvulitis have mostly, isolated mitral insufficiency, then mitral and aortic insufficiency and isolated aortic insufficiency respectively. Conclusion: The results of our retrospective analysis partially parallel with previous reported data. This contradiction may be due to relatively insufficient number of the patients in our study group. Because of this reason, multi-center studies with large number of patients should be done for investigating probable variations of the disease in our country. Key words: Acute rheumatic fever, retrospective, analysis. olan, konnektif dokunun kollajen liflerinde harabiyete sebep olabilen ve genellikle subakut veya kronik seyreden, kalp kapak fibrozisi yaparak yavafl ilerleyen valvüler kalp hastal›¤›na sebep olabilen bir hastal›kt›r (l). Çocuk ve genç adolesanlarda akkiz kalp hastal›¤›n›n en s›k sebebidir (2). Günümüzde halen bir sa¤l›k problemi olan bu hastal›¤›n, etkin ve erken antibiyotik kullan›m›, yeni gelifltirilen afl› çal›flmalar›, primer ve sekonder penisilin profilaksisi ile geliflmifl ülkelerde son 20 y›l içinde insidans›nda azalmalar saptanm›flt›r (3). Ülkemizde kesin rakamlar olmamakla beraber yayg›n bir sa¤l›k problemi olmaya devam etmektedir. Gürsan ve akadafllar› (4,5) ilkokul ça¤›nda romatizmal kalp hastal›¤› prevelans›n› yüz binde 70, Beyazova ve arkadafllar› (5) 1970-1973’te akut romatizmal atefl insidans›n› yüz binde 56,5 1988 deki çal›flmalar›nda yüz binde 36,7 olarak tespit etmifllerdir. Ankara’da ayn› bölgede 10 y›l arayla yap›lan taramada insidans›n yüz binde 940’tan yüz binde 560’a geriledi¤i bulunmufltur (5). Bu çal›flmada, toplum sa¤l›¤› aç›s›ndan hala son derece önemli yeri olan bu hastal›¤›, ilk kez tan› alan çocuklarda epidemiyolojik, klinik ve laboratuar yönünden incelemesi arzu edilmifltir. Bu amaçla 20002006 y›llar› aras›nda klini¤imizde ilk ata¤› olan 107 hasta retrospektif olarak de¤erlendirilmeye al›nd›. Amac›m›z de¤iflik klinik, laboratuar ve epidemiyolojik bulgularla hekimin karfl›s›na gelen bu hastal›¤a yaklafl›mda klinisyene ›fl›k tutman›n ötesinde ülkemize ait olas› farkl›l›klar› ortaya koyarak önceki araflt›rmalara katk›da bulunmakt›r. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çal›flmada Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Çocuk Sa¤l›¤› ve Hastal›klar› Klini¤inde Ocak 2000 ile May›s 2006 tarihleri aras›nda ilk kez ARA tan›s› alan 107 hastan›n dosyalar› retrospektif olarak incelendi. Rekürren atak geçirenler ile tan›s› flüpheli olup ARA tedavisi bafllanan hastalar çal›flmaya al›nmad›lar. Hastalar›n ARA tan›s›, 1992’de gözden geçirilmifl Jones kriterlerine göre konulmufltu. Tüm hastalarda tam kan say›m›, eritrosit sedimantasyon h›z›, ASO ve CRP titreleri bak›lm›flt›. Hastalar›m›z›n 12 derivasyonlu EKG ve telekardiyografileri çekilmiflti. Telekardiyograf›de kardiyotorasik orana (KTO) göre kardiyomegali derecelendirilmiflti. 1 yafl›ndan büyük çocuklarda KTO 0,5’in üzerinde ise kardiyomegali olarak de¤erlendirilmiflti. Tüm hastalar›m›za ekokardiyografik inceleme yap›la- G‹R‹fi VE AMAÇ Akut romatizmal atefl, ba¤ dokusu özellikle de eklem, kalp ve beyin gibi yayg›n sistemik tutulumu 85 ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi mam›flt›. Yap›labilen eko-kardiyografik incelemeler çocuk kardiyoloji uzmanlar› taraf›ndan gerçeklefltirilmiflti. Kardit tan›s›, fizik inceleme ve oskültasyon bulgular›na dayan›larak konuldu. Fizik inceleme ve oskültasyon bulgular› normal olup, dopler eko ile saptanan kapak yetersizli¤i, kardit için tek bafl›na tan› kriteri olarak kullan›lmad›. Kalp tutulumu hafif, orta dereceli ve a¤›r olmak üzere 3 grupta de¤erlendirildi. Hafif kardit: Kapak yetersizli¤i var, kardiyomegali yok. Orta dereceli kardit: Kardiyomegali var, konjestif kalp yetmezli¤i bulgusu yok. A¤›r kardit: Konjestif kalp yetmezli¤i bulgusu var. 10) Karditi olanlarda kapak lezyonlar›n da¤›l›m› 11) Karditi olanlarda karditin klinik derecesi Çal›flmada sedimantasyon h›z› için referans aral›¤› 020 mm/saat, ASO için 200 Todd ünite, CRP de¤erleri kalitatif olarak de¤erlendirmeye al›nm›fl ve CRP pozitifli¤i anlaml› olarak kabul edilmifltir. ‹statistiksel ‹ncelemeler ve çal›flmada elde edilen bulgular de¤erlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 program› kullan›ld›. Çal›flma verileri de¤erlendirilirken tan›mlay›c› istatistiksel metodlar›n (ortalama, standart sapma, frekans) yan› s›ra niteliksel verilerin karfl›laflt›r›lmas›nda Ki-Kare testi ve Fisher Exact Ki-Kare testi kullan›ld›. Sonuçlar % 95’lik güven aral›¤›nda, anlaml›l›k p<0.05 düzeyinde de¤erlendirildi. Çal›flma yap›l›rken vakalar afla¤›daki bulgularla de¤erlendirildi: 1) Yafl gruplar›na ve cinsiyetlerine göre da¤›l›m 2) Hastal›¤›n görüldü¤ü mevsime göre da¤›l›m 3) Majör kriterlere göre da¤›l›m 4) Majör kriterlerin cinslere ve yafl gruplar›na göre da¤›l›m 5) Minör kritelere göre da¤›l›m 6) Destekleyici bulgulara göre da¤›l›m 7) Hastalarda ve majör kriterlerde eritrosit sedimantasyon yüksekli¤inin da¤›l›m› 8) Hastalarda CRP yüksekli¤i 9) Artritli vakalarda tutulan eklemler BULGULAR Çal›flma Ocak 2000 ile May›s 2006 tarihleri aras›nda Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Çocuk Klini¤inde yafllar› 48 ay ile 193 ay aras›nda de¤iflmekte olan toplam 107 olgu üzerinde geriye dönük olarak yap›lm›flt›r. Olgular›n ortalama yafl› 127,62±34,19 ayd›r. Çal›flmam›z süresince klini¤imize hastane kurallar›na uygun olarak 16 yafl üstü hastalar kabul edilmemifltir. Tablo 1: Majör kriterlerin görülme yüzdelerine göre da¤›l›m›. n % Kardit 58 54,2 Artrit 100 93,5 Kore 5 4,7 Eritema Marginatum 4 3,7 Tablo 2: Minör kriterlerin görülme yüzdelerine göre da¤›l›m›. n % Artralji 6 5,6 Atefl 65 60,7 EKG’de PR uzamas› 21 19,6 Yükselmifl akut faz reaktanlar› 104 97,2 86 ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi 5 yafl alt› olgu oran› % 2,8, 5-9 yafl aras› olgu oran› % 31,8, 10-14 yafl aras› olgu oran› % 63,6 ve 15 yafl üstü olgu oran› % 1,9’dur. Olgular›n % 69,2’si erkek ve %30,8’i k›zd›r. Hastal›¤›n k›fl mevsiminde görülme oran› % 32,7, ilkbaharda görülme oran› %36,4, yaz mevsiminde görülme oran› % 14 ve sonbaharda görülme oran› % 16,8’dir. Majör kriterlerin da¤›l›m›na bakt›¤›m›zda; olgular›n % 54,2’sinde kardit, %93,5’inde artrit, % 4,7’sinde kore ve % 3,7’sinde Eritema marginatum görülmüfltür. Subkutan nodül hiç görülmemifltir. Erkek olgularda kardit görülme oran› (% 45,9); k›z olgularda kardit görülme oran›ndan (% 72,7) istatistiksel olarak anlaml› düzeyde düflüktür (p<0.05). Erkek olgularda artrit görülme oran› (% 97,3); k›z olgularda artrit görülme oran›ndan (% 84,8) istatistiksel olarak anlaml› düzeyde yüksektir (p<0.05). Kore ve eritema marginatum görülme oranlar›na göre cinsiyetler aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir farkl›l›k bulunmamaktad›r (p>0.05). Kardit görülme oranlar›na göre tüm yafl gruplar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir farkl›l›k bulunmamaktad›r (p>0.05). 5-9 yafl aras›nda kardit görülme oran› % 52,9 iken, 10-14 yafl grubunda kardit görülme oran› % 55,9’dur. 5 yafl alt› olgularda kardit görülmezken; 15 yafl üstü 2 olguda da kardit görülmüfltür. Artrit görülme oranlar›na göre yafl gruplar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir farkl›l›k bulunmamaktad›r (p>0.05). 5-9 yafl aras›nda artrit görülme oran› % 97,1 iken, 10-14 yafl grubunda artrit görülme oran› % 91,2’dir. 5 yafl alt› 3 olguda ve 15 yafl üstü 2 olguda da artrit görülmüfltür. Kore görülme oranlar›na göre yafl gruplar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir farkl›l›k bulunmamaktad›r (p>0.05). Kore sadece 10-14 yafl grubundaki olgular›n % 7.4’ünde görülmüfltür. Eritema marginatum görülme oranlar›na göre yafl gruplar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir farkl›l›k bulunmamaktad›r (p>0.05). 5-9 yafl aras›nda eritema marginatum görülme oran› % 8,8 iken, 10-14 yafl grubunda eritema marginatum görülme oran› % 1,5’tir. 5 yafl alt› ve 15 yafl üstü olgularda eritema marginatum görülmemifltir. Bir majör bulgusu olan olgu oran› % 45,8 iken; iki majör bulgusu olanlar›n oran› % 52,3 ve üç majör bulgusu olanlar›n oran› % 1,9’dur. Hiçbir olguda üçten fazla minör kriter görülmemifltir. Minör kriterlerin da¤›l›m›na bak›ld›¤›nda; olgular›n % 5,6’s›nda artralji, % 60,7’sinde atefl, % 19,6’s›nda EKG’de P-R uzamas› ve % 97,2’sinde yükselmifl akut faz reaktanlar› görülmüfltür. ‹lk tan› ARA hastalar› incelendi¤i için “geçirilmifl ARA öyküsü” minör kriterler aras›nda yoktur. Bir minör kriteri olan olgu oran› % 24,3 iken; iki minör bulgusu olanlar›n oran› % 68,2 ve üç minör bulgusu olanlar›n oran› % 7,5’tir. Hiçbir olguda üçten fazla minör kriter görülmemifltir. Streptokok enfeksiyon bulgular›n›n da¤›l›m›na bak›ld›¤›nda; olgular›n % 86’s›nda ASO yüksekli¤i, % 54,2’sinde tonsillit öyküsü ve % 26,2’sinde pozitif bo¤az kültürü oldu¤u görülmüfltür. Hiçbir hastam›zda geçirilmifl k›z›l öyküsü yoktu. Olgularda ESR yüksekli¤i görülme oran› % 92,5 ve CRP yüksekli¤i görülme oran› % 82,2’dir. ESR yüksek olan olgularda kore görülme oran› (% 3); ESR düflük olan olgularda kore görülme oran›ndan (% 35) istatistiksel olarak anlaml› düzeyde düflüktür (p<0.05). Ayak bile¤i tutulan olgu oran› % 67,3, el bile¤i tutulan olgu oran› % 20,6, dizi tutulan olgu oran› % 56,1, dirse¤i tutulan olgu oran› % 4,7, interfalangial eklemi tutulan olgu oran› % 5,6, intertarsal eklemi tutulan olgu oran› % 4,7, omuzu tutulan olgu oran› % 3,7 ve kalças› tutulan olgu oran› % 5,6’d›r. Olgular›n % 6,5’inde tutulan eklem bulunmazken; % 32,7’sinde bir adet tutulma, % 47,7’sinde iki adet tutulma, % 12,1’inde üç adet tutulma ve % 0,8’inde üçten fazla ekleminde tutulma görülmüfltür. Olgular›n % 5,6’s›na eko yap›lamam›flt›r. Olgular›n % 40,2’sinde kapak lezyonu yokken; % 28’inde MY, % 4,7’sinde AY ve % 21,5’inde MY+AY vard›r. Olgular›n % 45,8’s›nda kardit yokken; % 40,2’sinde hafif kardit, % 9,3’ünde orta kardit ve % 4,7’sinde a¤›r kardit bulunmaktad›r. TARTIfiMA Akut romatizmal atefl, s›kl›k, morbidite ve mortalite aç›lar›ndan sosyoekonomik faktörlerle yak›ndan ilgili, akut veya kronik kalp hastal›¤›na neden olabilen, tekrarlayabilen önemli bir hastal›kt›r. Potansiyel olarak önlenebilir bir hastal›k olmas›na karfl›n her y›l 1020 milyon yeni ARA vakas›n›n olufltu¤u tahmin edilmekte, hayat›n ilk 50 y›l›nda ölüme yol açan kalp hastal›klar› aras›nda romatizmal kalp hastal›klar› (RKH) birinci s›ray› almaktad›r (3). ARA dünya üzerinde insanlar›n yaflad›¤› her yerde görülür. Ancak sosyoekonomik koflullar› iyi olan geliflmifl ülkelerde özellikle son 25-30 y›l içinde gerek ilk atakta, gerekse reaktivasyonlar›n oluflumunda belirgin bir azalma olmufltur (6). Oysa geliflmekte olan ve az geliflmifl ülkelerde ÜSYE'nun yetersiz tedavisi, 87 ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi profilaksinin tam olarak uygulanamamas› ve halk›n büyük bir ço¤unlu¤unun primer sa¤l›k hizmetlerinden yararlanamamas› gibi nedenlere ba¤l› olarak ARA ve RKH için hala yüksek insidans ve prevalans de¤erleriyle karfl›lafl›lmaktad›r. Ülkemizde de ARA ve RKH'n›n pediatrik yafl grubundaki hasta popülasyonunda s›k görüldü¤ü bilinmekle beraber halihaz›rda yap›lan çal›flmalar daha çok bölgesel yada yerel nitelikler tafl›r. Saraçlar ve arkadafllar› taraf›ndan 1970'li y›llar›n bafl›nda Etimesgut ve çevresinde yap›lan bir çal›flmada ARA insidans› 20/100 000 olarak bulunmufltur (7). Ayn› bölgede ayn› tarihlerde yap›lan bir baflka çal›flmada ise Beyazova ve arkadafllar› ARA insidans›n› 56,5/100.000 olarak belirlemifllerdir. Bu çal›flman›n devam›nda 15 y›l sonra ayn› bölgede tespit edilen insidans de¤eri 36,7/100 000 olarak bulunmufltur (5). Bilimsel anlamda güvenilir istatistiksel de¤erlerin elde edilmesi için ülke çap›nda çok merkezli organize bir epidemiyolojik çal›flman›n yap›lmas› gerekmektedir. Bizim yapt›¤›m›z çal›flmada hastalar›m›z›n yafl da¤›l›m› incelendi¤inde en genç hastan›n 4, en yafll› hastan›n 16 yafl›nda oldu¤u görülmektedir. Çal›flmam›z süresince klini¤imize 16 yafl üstü hastalar kabul edilmemifltir. Ortalama yafl ise 10,6 y›l olarak dokümante edilmifltir. Yay›nlarda ARA insidans›n›n %90 oran›nda 5-15 yafl aras›nda oldu¤u ileri sürülmektedir (8). Bizim hastalar›m›z›n %97,4'ü bu s›n›rlar›n içerisinde ve literatür verileri ile uyumlu bulunmufltur. Bilimsel araflt›rmalarda ARA olan hastalarda cinsiyet aç›s›ndan fark tespit edilememifltir (9). Bizim çal›flmam›zda literatürdeki verilerin aksine erkeklerde 2,2 kat daha fazla tespit edilmifltir. Yay›nlarda Sydanham's koresininde 8-12 yafl prepubertal k›zlarda s›k oldu¤u bildirilmektedir (10) . Bizim çal›flmam›zda ise k›zlar ile erkekler aras›nda anlaml› bir farkl›l›k görülmedi. Bu durumun bizim hasta say›m›z›n görece az olmas›ndan kaynakland›¤›n› düflünmekteyiz. Yapt›¤›m›z çal›flmada k›z hastalar›m›zda erkek hastalara göre kardit görülme aç›s›ndan istatistiksel olarak anlaml› yükseklik tespit edildi. Erkek hastalar›m›zda ise artrit görülme aç›s›ndan k›z hastalar›na göre istatistiksel olarak anlaml› derece yükseklik bulundu. Literatürde kardit ve artritin cinsiyet da¤›l›m› aç›s›ndan farkl›l›k olmad›¤›n› iddia eden yay›nlar oldu¤u gibi bizim verilerimizle uyumlu yay›nlar da mevcuttur (11). ARA, A grubu beta hemolitik streptokoklar›n neden oldu¤u hastal›k olup, en s›k görüldü¤ü mevsim k›fl ve erken bahar dönemidir. Bizim çal›flmam›zda da hastal›k en s›k %36,4 ile ilkbahar, %33,7 ile k›fl mevsimlerinde görülmekteydi. Hastalar›m›zda majör kriterlerden en s›k % 93,5 ile artrit görülmüfltür. Di¤erleri s›ras›yla, % 54,2’sinde kardit, % 4,7’sinde kore ve % 3,7’sinde eritema marginatum saptanm›flt›r. Subkutan nodül hiç görülmemifltir. Literatürde yer alan çal›flmalar incelendi¤inde ARA vakalar›nda majör bulgular›n da¤›l›m›n›n farkl› serilerde farkl› oranlarda oldu¤u görülmektedir. Bizim çal›flmam›z ülkemizin yay›nlar›yla uyumluydu (12). Vakalar›m›z› daha önce yap›lan çal›flmalarla karfl›laflt›rd›¤›m›zda kardit oranlar› literatürle benzer olmas›na ra¤men artrit oran›m›z literatürden yüksekti. Çal›flmam›za sadece ilk tan› alan hastalar› almam›z, rekürren ARA hastalar›n› dahil etmememiz ve hem kardit hem artrit aç›s›ndan baflvurulan genel pediatri klini¤i olmam›z bu farkl›l›¤› izah edebilir. Bilindi¤i gibi reküren ARA ataklar›nda, karditin ortaya ç›kma ihtimalinin artt›¤› bildirilmektedir. Reküren ARA olan hastalar› çal›flmam›za ilave etseydik artrit oranlar›m›z düfler, kardit oranlar›m›z art›p literatür verileri ile benzerlik sergileyebilirdi. Kore ve eritema marginatum vakalar›m›z önceki yay›nlara göre daha az oranda bulunmufltur. Subkutan nodülü olan vaka ise hiç gözlenmemifltir. Literatürde de subkutan nodülün görülmedi¤i vaka gruplar› mevcuttur. Hastalar›m›z›n hiç birinde subkutan nodül saptamay›fl›m›z olgular›n bize akut dönemde gelmemeleri yan› s›ra subkutan nodüllerin k›sa sürede kaybolmalar› ile aç›klanabilir. Çal›flmam›zda yafl gruplar› ile kardit, artrit, eritema marginatum ve kore görülme oranlar› aç›s›nda istatistiksel olarak anlaml› bir farkl›l›k bulunmam›flt›r. Yay›nlarda yaflla beraber kardit görülme oran›nda azalma, artrit görülme oran›nda artma oldu¤unu belirten farkl› sonuçlar mevcuttur (13). Bizim çal›flmam›z›n verilerinin literatürle uyumsuz olmas›n›n nedenini 16 yafl›ndan büyük hastalar› çal›flmam›za dahil etmemiz yan› s›ra 3 yafl›ndan küçük hastalar›m›z›n olmamas›ndan kaynaklanabilir. Hastalar›m›zda tan› esnas›nda bir adet majör bulgusu olan hasta oran› % 45,8 iken; iki tane majör bulgusu olanlar›n oran› % 52,3 ve üç majörü bulgusu olanlar›n oran› % 1,9’dur. Hiçbir olguda üçten fazla majör bulgu görülmemifltir. Bu veriler literatüre benzerdir. Yay›nlarda 2 majör bulgusu olan hastalar›n say›s› 1 majör bulgusu olanlardan küçük say›sal farklarla daha fazlad›r. Yapt›¤›m›z çal›flmada akut faz reaktanlar› yüksekli¤i ( 88 ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi % 97,2 ) en s›k rastlan›lan minör bulgudur. Atefl ise % 60 ile ikinci s›ray› almaktad›r. S›ras›yla EKG’de PR uzamas› vakalar›n % 19,6’s›nda, artralji % 5,6’s›nda görülmektedir. Bu bulgular literatürle uyumludur. Geçirilmifl streptokok enfeksiyonuna ait bulgular aras›nda en s›k rastlan›lan bulgunun % 86 ile ASO yüksekli¤iyken, di¤er bulgulardan tonsillit öyküsü hastalar›m›z›n % 54,2’sinde ve pozitif bo¤az kültürü % 26,2’sinde görülmüfltür. Bu bulgular önceki yay›nlarla uyumludur (2). Hastalar›m›zda ESR yüksekli¤i görülme oran› % 92,5 ve CRP yüksekli¤i görülme oran› % 82,2 ile litaratürle uyumluydu (14). Çal›flmam›zda ayr›ca ESR yüksekli¤iyle majör kriterleri karfl›laflt›rd›k: ESR yüksek olan hastalarda artrit görülme oran› (% 94,9); ESR düflük olan hastalarda artrit görülme oran›ndan (% 75) yüksek olmakla birlikte, bu yükseklik istatistiksel olarak anlaml› bulunmad›. ESR yüksekli¤i ile eritema marginatum ve kardit görülme oran› aras›nda anlaml› fark bulunmad›. ESR yüksek olan olgularda kore görülme oran› (% 3); ESR düflük olan olgularda kore görülme oran›ndan (% 35) istatistiksel olarak anlaml› düzeyde düflük bulundu. Korede görülen bu bulgu literatürle uyumludur. Artriti olan hastalar›m›zda en s›k tutulan eklem % 67,3 ile ayak bile¤idir. ‹kinci s›kl›kla % 56,1 ile diz tutulmaktayd›. Daha sonra s›ras›yla el bile¤i (% 20,6), kalça (% 5,6), interfalangiyal eklem ( % 5,6 ), dirsek( % 4,7 ), intertarsal eklem( % 4,7 ) omuz( % 3,7 ) gelmekteydi. Literatürde de en s›k ayak bile¤i, diz, el bile¤i tutulan eklemler olup bulgular›m›z önceki yay›nlar›n verileriyle uyumludur (15). Kardit aç›s›ndan hastalar›m›z de¤erlendirdirildi¤inde kardit tan›s› alan 58 hastam›z›n 50’sinde üfürüm tespit edilmifltir. Önceden ARA veya RKH olmayan bir hastada anlaml› apikal sistolik üfürüm, apikal middiastolik üfürüm veya bazal diastolik üfürümün duyulmas›, ARA veya RKH anamnezi olan bir hastada ise daha önceden varolan üfürümde de¤ifliklik olmas› veya yeni bir üfürümün ortaya ç›kmas› doktoru kardit aç›s›ndan uyaran en önemli fizik bulgudur. Hastalar›- m›z›n % 45,8’s›nda kardit yokken, % 54,2‘sinde de¤iflik fliddette hafif, orta, a¤›r kardit tan›s› konulmufltur. Ayr›ca 8 hastam›zda hiçbir dinleme bulgusu olmaks›z›n yap›lan doppler EKO ile sessiz valvulit tan›s› konulmufltur. Son zamanlarda yap›lan çal›flmalarda hiçbir semptomu ve oskültasyonda hiçbir dinleme bulgusu olmayan hastalarda EKO ile valvulit tespit edilmifl, sessiz kardit tan›s›nda EKO'nun önemi vurgulan›p ileride bu yöntemin majör bulgular aras›nda yer alabilece¤i bildirilmifltir (16). Kardit a¤›rl›k derecesine bak›ld›¤›nda hastalar›m›z›n % 40,2’sinde hafif kardit, % 9,3’ünde orta kardit ve % 4,7’sinde a¤›r kardit bulunmufltur. Literatürdeki veriler benzer olup hastalarda en s›k görülen kalp tutulumu hafif kardit olarak rapor edilmifltir (17). Çal›flmam›zda hastalar›m›z›n % 94,4 üne EKO incelemesi yap›labilmifl, % 5,6’s›na ise yap›lamam›flt›r. EKO incelemede hastalar›n % 40,2’sinde kapak lezyonu saptanmam›flt›r. Kapak lezyonu olanlarda en s›k ( % 28’inde) tek bafl›na MY görülürken, ikinci s›kl›kla (% 21,5’inde) MY+AY birlikteli¤i, üçüncü s›kl›kla da sadece (% 4,7’sinde ) AY görülmüfltür. Yay›nlarda bildirilen verilerde de romatizmal kalp hastal›klar›nda en s›k tutulan kapak mitral kapak olup en s›k görülen bulgu ise izole mitral yetmezliktir. Bilimsel araflt›rmalarda tek bafl›na MY karditli ARA hastalar % 50-85 oran›nda, izole AY %13-17 oran›nda, AY+MY % 25-40 oran›nda bildirilmektedir (18). Bizim çal›flmam›z karditli hastalarda izole MY olarak yeniden hesapland›¤›nda % 51,6 oran›nda olup literatür verileriyle uyumludur. AY+MY % 39,6 olup literatürle uyumludur. ‹zole AY % 8 olup önceki araflt›rmalara göre daha az oranda saptanm›flt›r. Sonuç olarak, bulgular›m›z›n bir bölümü önceki araflt›rmalar›n sonuçlar›yla benzer özellikler sergilerken, baz› parametrelerde farkl›l›klar oldu¤u görülmektedir. Olgu say›m›z›n az olmas› çeliflkili sonuçlar› aç›klayabilir. Bu nedenle hastal›¤›n klinik ve laboratuar özelliklerinin ülkemizde olas› farkl›l›klar›n› ortaya koymak üzere çok merkezli ve genifl serili araflt›rmalara gereksinim vard›r. 89 ‹lk Kez Akut Romatizmal Atefl Tan›s› Alan Hastalar›n Epidemiyolojik, Klinik ve Laboratuvar Yönünden De¤erlendirilmesi KAYNAKLAR 1. Gök H. Akut Romatizmal Atefl Klinik Kardiyoloji. 1.Bask›. Nobel T›p Kitabevleri. ‹stanbul 1996: 327-336. 2. Dajani AS. Rheumatic Fever in Braunvvald Heart Disease. A Textbook of Cardiovascular Medicine, 5th edition, Braunvvald E. eds. Philadelphia: WB Saunders Co, 1997: 1769-1775. 3. Rullan E, Sigal LH. Rheumatic Fever. Curr Rheumatol Rep 2001;3(5):445-52. 4. Gürsan CT, Neyzi O. ‹stanbul'un Rami gecekondu bölgesinde çocuk sa¤l›¤› konusunda araflt›rmalar. Ka¤›t ve Bas›n ‹flleri Afi., ‹stanbul 1967. 5. Beyazova U, Benli D ve Beyazova M. Akut romatizmal atefl görülme s›kl›¤›,Çocuk sa¤l›¤› ve hastal›klar› dergisi 1987;2:78-80. 6. Kolo¤lu F, Yaprak I, Kansay S, Ça¤layan S. Çocuk yafl grubunda A grubu beta hemolitik streptokoksik üst solunum yolu enfeksiyonlar›n›n penisilin deriveleri ile tedavisi. SSK Tepecik Hastanesi Dergisi 1991;1(2):109-114. 7. Saraçlar M, Ertu¤rul A, Özme fi ve Ajun A. Akut romatizmal atefl insidans› ve romatizmal kalp hastal›klan prevalans›. Türk Kardiyoloji Derne¤i Arflivi 1978;7:50-55. 8. Markowitz M. Nelson Textbook of Pediatrics 1987:10:539 -544. 9. Myung K, Park MD. Pediatric Cardiology for Practitioners: Normal Pediatric Electrocardiograms. 1984:1;32. 10. Iglesias-Gamarra A, Mendez EA. Cuellar ML. Ponce de Leon JH, Jimenez C, Canas C, estrepo J. Pena M, Valle R Espinoza LR. Poststreptococcal reactive arthritis in adults: long-term follow-up. Am J Med Sci 2001; 321(3):173-7. 11. Feinstein A.R., Mossa R. Prognostic significance of valvuler involvement in acute rheumatic fever. N Eng J Med 1959;260:1001-1007. 12. O¤uz A, Gökalp A, Gültekin A, Tanzer F, ‹ça¤as›o¤lu D, Gümüfler C. Sivas yöresinde saptanan akut romatizmal atefl olgular›n›n gözden geçirilmesi. C Ü T›p Fak Dergisi 1989; 11(1-2): 12-17. 13) Sukumar ‹P. Acute and chronic rheumatic heart disease. Pediatric Cardiol 1987;2:117-122. 14. Hosier DM. Resurgence of acute rheumatic fever, AJDC, 1987;141:730-732. 15. Veasy LG. Rheumatic fever-T.Duckett Jones and rest of the history. Cardiol Young 1995;5:293-301. 16. Ferrieri P. Acute Rheumatic Fever. The come -back of a disappearing disease (editorial). Am J Dis Child. 1987;141:725-727. 17. Onwuchekura AL ve Uguawa EC.Pattern of rheumatic heart disease in Nigeria. Trop Doc 1997;26:67-69. 18. Stollerman GH. Acute Rheumatic Fever. Lancet 1997; 349:935 954. 90 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? Yazar H1, Baflaral› M K2, Büyükbafl S2, Kayhan B C3 ÖZET Amaç: Düzeltilmifl Ca terimi (dzCa), hemodiyaliz camias›nda klinik kullan›mda ve tedavi protokolleri düzenlemelerinde, yeni bir kavram olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Az say›da araflt›rma olmas›na ra¤men, klinisyenler taraf›ndan k›sa sürede kabul gören bu kavram, özellikle son y›llarda geri ödeme kurumlar›nca tan›mlanm›fl, baz› ilaçlar›n reçete edilmesinde range aral›klar› bile belirlenmifltir (sevalemer kriterleri; BUT 2008). K/DOQI’ a göre dzCa 8,4-9,5 mg/dl ve dzCaxP ise, 55’in alt› hedef de¤erler olarak belirlenmifltir. Öte yandan, tüm bu klinik kullan›m gerçeklerine ra¤men, laboratuarlarda test sonuçlar›n›n dzCa de¤eri olarak klinisyenlerin hizmetine sunulmamas› ise dikkat çekicidir. Amac›m›z, Ca ile dzCa aras›nda, sevalemer reçete yaz›lmas› aç›s›ndan, dikkate de¤er bir fark olup olmad›¤›n›n ortaya konulmas›d›r. Metod: Çal›flmaya kat›lan tüm hasta gruplar›n›n izinleri al›nm›fl ve veriler 12 ay boyunca özel haz›rlanan formlarda, sorumlu hekim taraf›ndan arflivlendirilmifltir. Çal›flmaya dahil edilen hastalar, bikarbonatl› hemodiyaliz tedavisi gören yetiflkin bireyler olup, periton diyalizli ve pediatrik hasta gruplar›, dahil edilmemifllerdir. Hastalar›n kan serumunda; albumin, iPTH, Ca ve P’a bak›larak, Ca, dzCa, CaxP, dzCaxP de¤erleri istatistiksel aç›dan incelenerek, sevalemer reçete kriterlerinde ortaya ç›kmas› muhtemel farkl›l›klar tespit edilmeye çal›fl›lm›flt›r. Hastalar; GrupA (her iki durumda reçete yaz›labilecek hasta say›s›), GrupB (dzCaxP de¤erlerine göre ilaç kullanmamas› gereken) ve GrupC (dzCaxP 1. Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya A.B.D, Md, Phd,Yozgat 2. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya A.B.D, Md, PhD, Diyarbakır 3. Yozgat Devlet Hastanesi, İntaniye, Md, Yozgat de¤erlerine göre ilaç kullanmas› gereken hasta say›s›) olarak, üç kategoride de¤erlendirilmifltir. Numuneler prediyaliz al›nm›fl ve Vitros FS 5.1 ile Vitros 950, Abott Architect 2000 SR, Beckman Coulter Access 2 cihazlar› ile çal›fl›lm›flt›r. Bulgular: Çal›flmada CaxP de¤erleri ve dzCaxP aras›nda kayda de¤er bir ç›kmam›flt›r (p >0,05). Ancak bu durum, sevalemer reçetesi aç›s›ndan incelendi¤in de ise, yani; CaxP ve dzCaxP de¤erleri kullanarak yaz›lan reçeteler aras›nda, istatistiksel aç›dan fark ç›km›flt›r (tablo2, Grup B ve Grup C, p<0,05). Sonuç: Çal›flmada; laboratuarlarda, kan albumin de¤erleri dikkate al›narak gerekli olan hastalarda, Ca yerine düzeltilmifl Ca de¤erinin sonuç olarak verilmesi ve tedavi protokolleri düzenlenirken, dzCa de¤erlerinin göz’ ard› edilmemesi gereklili¤i sonucuna ulafl›lm›flt›r. Anahtar kelimeler: Sevalemer, iyonize Ca, iyonize dzCa. ADULT PATIENT IN HEMODIALYSIS OF WHOM, “SEVALEMER” PRESCRIPTION CA AND ADJUST CA BETWEEN ARE THERE DIFFERENCE? ABSTRACT Aim: This study our aim ionise Ca and adjust Ca between, sevalemer written order for a medication prescription which the values probably difference from angle statistically. MATERIAL AND METHOD Work their all sick groups's which join permissions red Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? and data 12 moon on the time and private at the forms which are prepared. Work inside all sick which is done after the adult individuals who see hemodialysis with bicarbonate cure become, on the other hand peritoneum dialysis and pediatric her sick groups, not inside. . In the blood serum of patients, albumin, iPTH, Ca and P 'is a look at "sevalemer" treatment can be started, and this situation can not be taken into account when dzCa fact if the probably differences of views can occur. Patients were evaluated in three main groups, statistical studies were done. This groups; group A (be used to assesment, CaxP and dzCaxP values), Group B (be used to assesment, according to CaxP values) and Group C (be used to assesment, according to dzCaxP values). All the patient’s bloods were taken prehemodialysis and centrifuged in 30 minutes. The blood serum has been analyzed by Vitros FS 5.1, Vitros 950 apparatus and Abott Architect 2000 SR in with Beckman Coulter Access 2. Result: The represented work has been CaxP values and dzCaxP not value differents (p>0.05). Nevertheless this condition, "sevalemer" treatment can be started enough values (table 2, GroupA and Group B, p<0.05). Conclusion: This study shows that serum ionise Ca value instead of ionise dzCa value always writing a prescription. Key words: Sevalemer, ionise calcium, ionise adjust calcium. flekilde etkilemektedir (4). Normal albumin konsantrasyonu 4g/dl oldu¤u kabul edilirse, albumin’ de ki 1g/dl de¤iflim, kalsiyum’u 0,8mg/dl de¤ifltirir. Düzeltilmifl kalsiyum hesaplamalar›nda yayg›n olarak kullan›lan formül; düzeltilmifl Ca2+ = ölçülen total Ca2+ + 0.8 x (4 – albumin düzeyi) fleklindedir (1). Bu konuda klinisyenlere yard›mc› olan uygulamalardan bir di¤eri ise, ilgili verilerinin girilmesi ile otomatik hesaplama yapan ve tablo 1 de gösterilen “hesaplama tablosu” dur. Kullan›m› daha pratik olan bu tabloya bilgiler girilince, bilgisayar otomatik olarak düzeltilmifl kalsiyum miktar›n› ve Ca2+x P miktar› olarak hesapl›yor ve ilgili ilac›n, yaz›lmas› halinde geri ödeme kriterlerine göre olumlu veya olumsuz görüfl belirtiyor. Klinisyenlerce kullan›lan ve K/DOQI klavuzu referans al›narak tasarlanan bu ve benzeri tablolar›n, SUT ve BUT uygulamalar› ile flekillenen çeflitleri, her y›l güncellenerek kullan›ma sunulmaktad›r (2009 y›l› hesaplama tablosu, tablo1). Görüldü¤ü gibi gerek dzCa2+ ve gerekse dzCa2+x P hesaplamalar›, art›k tedavi protokolleri düzenlemelerine girmifl, hatta geri ödeme sa¤l›k sigorta kurumlar›nca bile kabul görmüfltür. Çal›flmada amac›m›z; SDBY hastalar›nda hipoalbuminemi nedeni ile ayr›ca önem arz eden bu durumun, istatistiksel aç›dan önemli olup olmad›¤›n›n ortaya konulmas›d›r. Çal›flma da sevalemer reçete edilmesi bu duruma örnek seçilmifl, CaxP ile dzCaxP de¤erlerine bak›larak, her ikisi aras›nda ciddi bir de¤ifliklik olup olmad›¤› ortaya konulmak istenmifltir. Ç›kacak olan sonucun ise, klinisyenlere reçete yazma aflamas›nda fikir vermesi, ayr›ca hedeflenmifltir. G‹R‹fi VE AMAÇ Son dönem böbrek yetmezli¤ine giden süreçte SDBY hastalar›nda, renal replasman tedavilerinde ülkemizde en çok tercih edileni hiç kuflkusuz hemodiyalizdir (10,16). Evre V KBY olan bu hastalarda kan Ca seviyesi ise, ayr›ca önem arz’ etmektedir. Kan Ca seviyesinin hemodiyalizde stabil tutulmas›nda, Ca içeren fosfor ba¤lay›c›lar›n kullan›m› ve rutinde kullan›lan solüsyonlara 2.5 mEq/L (5-7 mg/dL) kalsiyum eklemek genellikle yeterli olmaktad›r. Hemodiyaliz akut ve kronik reçetelerinde bu kadar önemli olan Ca2+ , önemli fonksiyonlar› olan esansiyel bir elementtir. Ca2+ ekstracelüler s›v›da üç flekilde bulunur, bunlardan ilki yaklafl›k % 50 proteine ba¤l› non iyonize form, ikincisi % 5 iyon olarak, üçüncüsü ise % 45 olarak serbest katyon formudur. Proteine ba¤l› olan Ca2+ un % 80 ‘ i ise albumine ba¤lanarak tafl›n›r. Son dönem böbrek yetmezlikli (SDBY), evre 5 hemodiyaliz hastalar›nda albumin ile ilgili ciddi problem hipoalbuminemi görülme s›kl›¤›d›r (2,17,18). Bu durum total kalsiyum seviyelerini anlaml› YÖNTEMLER Kas›m 2008 tarihinde bafllayan ve Ekim 2009 tarihinde sona eren bu çal›flma, 12 ay sürmüfltür. Çal›flma özel bir hemodiyaliz ünitesinde tedavi gören, çal›flma izinleri al›nan, y›ll›k bazda say›lar› 69-75 aras› de¤iflmekte olan, dahil edilme kriterlerine uyan hastalar›n, kan tahlillerinin arflivlendirilmesi fleklinde yap›lm›flt›r. Veriler, özel haz›rlanan formlara bizzat hekim taraf›ndan, hastalar›n Ca, CaxP ve dzCa, dzCaxP de¤erleri kay›t edilerek yap›lm›flt›r. Düzeltilmifl Ca ve dzCaxP hesaplamalar›nda, tablo1’ deki hesaplama tekni¤i tercih edilmifltir. Çal›flmada izlenen yöntem, iki ana bafll›kta toplanabilir. Bunlardan ilki; hastalar›m›z›n tamam›n› içeren bir çal›flma olup, ayl›k bazda hastalar›n, iPTH, Kt/Vüre, albumin, Ca, CaxP, dzCa, dzCaxP, de¤erlerinin tespiti. ‹kincisi ise, bu de¤erlerin ilave edilmesi ile, sevalemer reçeteleme kriterleri bütününe uyan ve tedavileri bafllanan hastalar›n (grafik1), tedavi protokol- 92 Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? Tablo 1: Düzeltilmifl Ca hesaplama tablosu. lerine bu durumun katk›s›n›n araflt›r›lmas› olmufltur (grafik2). Bu durumun tespiti için hastalar›m›z üç ana gruba ayr›larak incelenmifltir. Grup A: hem CaxP ve hem de dzCaxP reçete yazma kriterlerine uyan hastalardan oluflmufltur. Grup B: bu grup hastalar›m›z ise dzCa, dzCaxP de¤erlerine göre ilaç kullan›lmamas› gerekirken normal Ca ve CaxP de¤erlerine göre ilaç kullananlardan oluflmufltur. Grup C: normal Ca, CaxP, de¤erlerine göre ilaç kullan›lmamas› gerekirken, dzCa ve CaxP de¤erlerine göre ilaç kullananlar olarak oluflmufltur (tablo2, grafik2). Hemodiyaliz tedavisi gören tüm hastalar içerisinden sevalemer kullanan hastalar›n (BUT-2008’ be göre) takipleri ayl›k olarak yap›lm›flt›r (grafik1). Hastalar›m›z›n kan numuneleri önemine binaen prediyaliz olarak al›nm›flt›r. Numuneler, p›ht›laflma ifllemi olduktan sonra merkezde elektro – mag m 4812 cihaz› ile santrifüj ifllemine tabi tutulmufl ve serumlar› ayr›flt›r›lm›flt›r. ‹lgili laboratuara so¤uk zincire uyularak gönderilmifl, Vitros FS 5.1 ile Vitros 950, Abott Architect 2000 SR, Beckman Coulter Access 2 cihazlar› ile çal›fl›lm›flt›r. Hatal› olmas› muhtemel olan tahliller ikinci bir laboratuarda yeniden çal›fl›lm›fl ve veri formlar›na do¤ru olan sonuçlar›n kay›tlar›n›n yap›lmas›na özellikle dikkat edilmifltir. Hastalar›n tamam›, haftada üç seans en az dört saat olmak kayd› ile bikarbonatl› diyaliz tedavisine al›nm›fl ve bu konuya ayr›ca hassasiyet gösterilmifltir. Çünkü yap›lan araflt›rmalar göstermifltir ki; seans›nda tam diyaliz olamayan hastalar›n kan biyokimya de¤erleri, bir sonraki seansta, olumsuz etkilenmektedir. Çal›flmaya kat›lan tüm hastalar özel diyetisyen taraf›ndan e¤itime tabi tutulmufl, kan biyokimyalar›n› (özellikle, Ca, P ve albumin aç›s›ndan) etkilemesi muhtemel g›dalar konusunda uyar›lm›fl ve bu konuda özel hasta takipleri yap›lm›flt›r. Hastalar›m›z›n tamam› yetiflkin hemodiyaliz hastalar› olmakla birlikte, prediyaliz serum Ca hedef de¤erleri 9-12 mg/dL aras›nda tutulmaya çal›fl›lm›flt›r. Hedef de¤erlere ulaflmak için; hastalar›n kulland›klar› fosfor ba¤lay›c›lar›n içerisindeki Ca miktar›na, kan iPTH de¤erlerine, aktif d vitamini analo¤u kullan›p kullanmad›klar›na ve beslenme de¤iflikliklerine dikkat edilerek, her hasta için özel diyalizat Ca de¤erleri hesaplanm›flt›r. Tablo 2: 12 ayl›k zaman diliminde gruplara göre hasta da¤›l›mlar›. BULGULAR Araflt›rmam›z›n yap›ld›¤› y›llarda geçerli olan 2008 BUT (bütçe uygulama tebli¤i) ilkelerinde düzeltilmifl kalsiyum ifadesi yaz›l› olarak geçmekte olup, reçete yazma kolayl›¤› için, ilaç firmalar› taraf›ndan otomatik hesaplama pro¤ramlar›, tablo ve grafiklerle klinisyenle- 93 Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? Grafik 1: Hemodiyaliz tedavisi gören yetiflkin hastalardan sevalemer reçetesi uygulanan hastalar›n, aylara göre da¤›l›mlar›. Grafik 2: 12 ayl›k zaman diliminde gruplara göre hasta da¤›l›mlar›. Bu çal›flmadaki veriler, SPSS 17 istatistik paket program›yla anlaml›l›k seviyesinde analiz edilmifltir. ‹statistiksel analizlerde normal ve düzeltilmifl de¤erlerin karfl›laflt›r›lmas›nda parametrik olmayan testlerden Mann-Whitney U testi kullan›lm›flt›r. rin kullan›m›na sunulmakta idi (örnek tablo1). Bu noktada dikkatimizi çeken en önemli konu, geçerlili¤i BUT ile kabul edilen düzeltilmifl kalsiyum’ un özellikle hipoalbuminemisi olan hastalarda hala neden otamatik olarak hesaplan›p, klinisyenlerin hizmetine sunulmad›¤› olmufltur. Çal›flmam›z›n temel bulgusundan ilki, tüm hastalar›n BUT-2008 kriterlerine göre de¤erlendirilmesi ve bunlardan ne kadar›n›n sevalemer kullanmaya 94 Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? Tablo 3: Düzeltilmifl serum Ca teriminin kullan›m›, K/DOQI Tablo 4: Sevelamer kullan›m ilkeleri BUT 2008 Tablo 5: CaxP, dzCaxP aras›nda istatistiksel fark. 95 Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? hak kazand›¤› fleklinde olmufltur (grafik1). Grafik 1 olarak sunulan veride görüldü¤ü gibi ortalama ayl›k 75 hastan›n maximum %58 ‘ i (Mart09), minimum ise %38’ i (A¤ustos09) sevalemer kullanm›flt›r. Yine tüm hastalar›m›z›n serum iyonize Ca, CaxP de¤erleri ile dzCa, dzCaxP de¤erleri aras›nda fark olup olmad›¤› çal›flmam›zda elde edilen önemli bulgulardan olup, elde edilen sonuç ise, normal CaxP de¤erleri ile, düzeltilmifl CaxP aras›nda kayda de¤er bir fark olmad›¤› fleklinde olmufltur (tablo5, p >0,05). Çal›flman›n en önemli bulgusu ise, bu duruma ra¤men CaxP ile dzCaxP ayr› ayr› kullan›l›nca sevalemer reçetelemelerinde ortaya ç›kan fark›n istatistiksel aç›dan de¤erli olmas›d›r (tablo2, grafik2, p<0,05) Tablo2’ deki sonuçlara bak›ld›¤›nda B gurubu yani normal Ca ve CaxP de¤erleri gere¤ince ilaç verilmesi gereken hasta say›s› dzCa ve dzCaxP’ ye göre daha fazla ç›km›flt›r. B ile C aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir farkl›l›k vard›r (P=0.001 < 0.05). Grafik 2 ise bu durumu farkl› bir görsellikte sunmaktad›r. Grup A: hem dzCa ve dzCaxP, hemde nornal Ca ve CaxP de¤erlerinin 9.2 ile 10.2, 55 ile 72 aras›nda olanlar›n say›s› (yani; her iki durumda reçete yaz›labilecek hastalar›n say›s›) Grup B: dzCa ve dzCaxP de¤erlerine göre ilaç kullan›lmamas› gerekirken, normal Ca ve CaxP de¤erlerine göre ilaç kullananlar›n say›s›. Grup C: normal de¤erlerine göre ilaç kullan›lmamas› gerekirken dzCa ve dzCaxP de¤erlerine göre ilaç kullananlar›n say›s›. ç›kmaktad›r (kifliye özel diyalizat Ca, Ca içeren-içermeyen P ba¤lay›c›lar, özel Ca-P diyetleri, vs). Kan kalsiyumun önemi hiç kuflkusuz, tart›fl›lmayacak kadar aç›kt›r. Ancak bizim burada tart›flmaya açmak istedi¤imiz konu, dzCa’ dur. Kronik renal replasman tedavilerinde K/DOQI klavuzlar›nda tan›mlanan ve tedavi protokollerinde art›k fatura geri dönüflüm kurumlar›nca bile kabul gören, dzCa ile dzCaxP de¤erleri özellikle; son dönem böbrek yetmezlikli hastalarda, standart laboratuar sonucu fleklinde verilmelimidir, yoksa mevcut uygulamalar devam m› etmelidir. Bu konuda farkl› yaklafl›mlar söz konusudur, bunlardan ilki; albumin seviyelerine göre hastalar grupland›r›labilir ve albumin 4g/dl alt›nda olanlar›n Ca de¤erleri dzCa fleklinde verilebilir, ikincisi ise tüm hastalar›n Ca de¤erleri dzCa olarak verilmeli fleklindedir. Bu durumda sadece hipoalbuminemisi olan hastalar de¤il, tüm hastalar›n sonuçlar› düzeltilmifl Ca fleklinde verilmifl olacak’ ki, daha genele hitap etmesi aç›s›ndan önem arz’ etmektedir. Hastalar›n gerçek Ca ve gerçek CaxP de¤erlerini kendilerinin’ de bilmesi yaflam tarz› t›bb› aç›s›ndan’ da (life style medicine) önemlidir. Bu durumda hastalar, beslenme flekillerini ve diyetlerini daha dikkatli, daha bilinçli, düzenleme imkan›na kavuflmufl olacaklard›r. Tart›flmaya aç›lan bu iki husus, özellikle tedavi protokolleri düzenlenmelerinde sorun olarak karfl›lafl›lan ve çözümü için hissedilen ihtiyaçtan dolay›, gündeme getirilmifltir. Bu konuda yetkin olan, konunun uzman› klinisyenlerin, klinik biyokimyac› gözü ile tespit edilen bu iki durumu dikkate almalar›, taraf›m›zdan önem arz’ etmektedir. Bilindi¤i gibi, laboratuar tahlil programlar› klinisyenlerin talepleri dikkate al›narak yaz›lmakta ve sonuçlar print edilmektedir. Makalemizde tart›flmaya açt›¤›m›z en önemli konu, geçerlili¤i BUT ile kabul edilen düzeltilmifl kalsiyum’ un özellikle hipoalbuminemisi olan tüm hastalarda hala neden otamatik olarak hesaplan›p, klinisyenlerin hizmetine sunulmad›¤›d›r. Belki tablo5’ te taraf›m›zdan tespit edilen istatistiksel aç›dan fark olmamas› bu ad›m›n at›lmas›n› önlemekte olabilir, ancak göz’ard› edilmemesi gereken en önemli gerçek, bu durumun sevalemer reçetelemelerinde istatistiksel aç›dan de¤erli olufludur (tablo2, p<0,05). Üstelik tablo 3’te görüldü¤ü gibi NF-K/DOQI klavuzu tedavi protokolü düzenlenmesinde düzeltilmifl Ca de¤erlerini tavsiye etmektedir. TARTIfiMA Evre V kronik böbrek yetmezlikli hastalarda, akut reçete düzelenmesi esnas›nda diyaliz solüsyonunun Ca düzeyi oldukça önem arz’ etmektedir. Van der Sande ve arkadafllar›n›n yapt›¤› bir araflt›rmada belirtildi¤i gibi, diyaliz solüsyonunda ki kalsiyum düzeyi 3.0 mEq/L’ den düflük oldu¤u takdirde, hipotansiyon riski artmaktad›r (2). Bu bilgiye ilave olarak belirtilecek olursa; diyalizden önce hipokalsemisi olan hastalarda Ca seviyesi yeterli olan bir diyalizat kullan›lmaz ise iyonize kalsiyum diayaliz esnas›nda daha da düflece¤inden, konvülzyonlar görülebilir. Öte yandan Nappi ve arkadafllar›n›n yapt›¤› bir araflt›rmada düflük kalsiyum içerikli diyalizat kullan›ld›¤›nda aritmi ortaya ç›kt›¤› belirtilmifltir (6). SDBY hastalar›nda hemodiyaliz tedavi protokolleri düzenlemelerinde ise, kan iyonize Ca de¤eri yine önemini korumakta, ancak; kifliye özel hemodiyaliz tedavisi içerisinde sorun olmaktan neredeyse SONUÇ Çal›flmam›zda ulafl›lan sonuçlar› iki ana bafll›kta toplaya biliriz; Bu sonuçlardan ilki, tahlil yap›lan laboratuar- 96 Yetiflkin Hemodiyaliz Hastalar›nda “Sevalemer” Reçetesinde, Düzeltilmifl Ca ve Normal Ca aras›nda Fark Var m›? larda, kan albumin de¤erleri dikkate al›narak gerekli olan hastalarda,Ca yerine dzCa de¤erlerinin sonuç olarak verilmesinin önemli oldu¤udur. ‹kinci olan› ise, klinisyenlerin tedavi protokollerini düzenlerken özellik- le serum albumin seviyesi 4 g/dl nin alt›nda olan hastalarda, dzCa de¤erlerini göz’ ard› etmemeleri ve mutlaka dzCaxP de¤erleri hesaplamas›n›n önemine inanmalar› fleklinde olmufltur. KAYNAKLAR 507, 2004. 12. Ariyan CE, Sosa JA.: Assessment and management of patients with abnormal calcium. Crit Care Med; 32(4 suppl.): 146-154, 2004. 13. Ar›k N, Atefl K, Süleymanlar G, Tonbul H. Z ve ark, Hekimler için hemodiyaliz kaynak kitab›, Kronik Böbrek Hastal›¤› ve Yetmezli¤i, 1-24, Günefl kitapevi, 2009. 14. Burtis C. A, Ashwood R. E, Bruns E. D, Kidney Function Tests, Chapter 24, Fourth Edition, TIETZ Rexbook of Clinical Chemistry and Molekcular Diagnostics, ,Elsevier Saunders, 2006. 15. Dan›fl R, Özmen fi, Ak›n D, Befltafl R, ve ark, 2001-2007 Son dönem Böbrek Yetmezli¤i Olgular›m›z›n Geriye Dönük Analizi, Türk Nefroloji ve Transplantasyon Dergisi, 190-195, Cilt/ Vol.16,No:14, Ekim 2007. 16. Yazar H, Cahit B K, Bal A, Pekgör A, Polat M, Etyolojik Tan›lar› FMF olan yetiflkin hemodiyaliz hastalar› ve di¤er etyolojik tan›l› hastalar›n kan serumlar›nda baz› laboratuar testlerinin de¤erlendirilmesi. Haydarpafla Numune E¤itim Araflt›rma T›p Dergisi 49 , (4) 240-245, 2009. 17. Yazar H, Baflarali M K, Pekgör A, Polat M, Büyükbafl S, Hemodiyaliz tedavisi gören, son dönem böbrek yetmezlikli yetiflkin hastalarda, yafl, intra dialitik kilo art›fl› ve anti hipertansif ilaç kullan›m› de¤erlendirilmesi. Haydarpafla Numune E¤itim Araflt›rma T›p Dergisi, 49, (4) 234-239, 2009. 18. Yazar H, Baflarali M K, Pekgör A, Polat M, Büyükbafl S, Son dönem böbrek yetmezlikli yetiflkin hemodiyaliz hastalar›ndan, etyolojik tan›lar› tip II dm olanlar›n›n, di¤er etyolojik tan›l› hastalara göre Albumin, K, PTH, CaxP de¤erleri mukayesesi. Haydarpafla Numune E¤itim Araflt›rma T›p Dergisi, 49, (4), 2010. 19. Yazar H, Baflarali M K, Pekgör A, Polat M, Büyükbafl S, Son Dönem Böbrek Yetmezli¤inde Kt/V üre de¤erlerinin, Etyolojik farkl›l›klar ve mortalite ile iliflkileri. Haydarpafla Numune E¤itim Araflt›rma T›p Dergisi 49 , (4) 246-251, 2009. 1. Port FK, Eknoyan G, The dialysis outcomes and practice patterns study (DOPPS) and the kidney disease outcomes quality initiative (K/DOQI): a cooperative initiative to improve outcomes for hemodialysis patients worldwide. Americanjournal of kidney diseases. Vol:44, No:5 suppl 2: pp: 1-6, November, 2004. 2. Van der Sande FM, et al. Effect of dialysate calcium concenttrations in intradialytic blood pressure course in cardiac – compromised patients. Am J Kidney Dis, 32:125-131, 1998. 3. Robert K Murray, Darly K. Granner, Peter A. Mayes, Victor W. Rodwell, Harperin Biyokimyas›, Ca metabolizmas›, 567-574, Bar›fl t›p kitap evi, 24. Bas›m, ‹stanbul 1998. 4. Kjelisttrand CM et al. Short daily hemodialysis survival in 415 patients treated for 1006 patient-years. Nephrol Dial Transplant. 2008: 23. 3283-3289. Mihai R, Farndon JR: Parathyroid disease and and calcium metabolism. Br J Anaesth;85: 29-43, 2000 5. John T. Daugirdas, Peter G. Blake, Todd S. Ing, kronik diyaliz reçetelendirmesi, diyaliz öncesi serum kalsiyum düzeyi hesaplamas›, 144-145, Handbook of Dialysis, Diyaliz el kitab›, 3. Bask›, Günefl Kitap evi, 2003. 6. Nappi SE, et al.QTc dispersion increases during hemodialysis with low – calcium dilysate Kidney Int 57:2117-2122, 2000. 7. Tominaga Y: Surgical management of secondary hyperparathyroidism in uremia. Amer JMed Sciences; 317(6): 390-397, 1999 8. National Hemodialysis, Transplantation and Nephrology of the dialys›s and transplantation Registry Report of Turkey, 2006. 9. National Hemodialysis, Transplantation and Nephrology of the dialys›s and transplantation Registry Report of Turkey, 2007. 10. National Hemodialysis, Transplantation and Nephrology of the dialys›s and transplantation Registry Report of Turkey, 2008. 11. Quiros RM, Alioto J, Wilhelm SM, et al.: An algorithm to maximize use of minimally invasive parathyroidectomy. Arch Surg;139(5): 501- 97 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Right-Side Infective Endocarditis Mimicking A Ventricular Myxoma Ali Acar1, Vedat Turhan1, Y›lmaz Cingözbay2, Ahmet Turan Y›lmaz3, Mehmet Çoban1, Mehmet Uzun2, Bilal Kaan ‹nan3, Oral Öncül1 SUMMARY A 39 years old man was admitted with recurrent high fever, lost of appetite and weakness for three months. He had no history of congenital heart defect, intravenous drug use or central venous line insertion. Transesophageal echocardiographic examination established a right ventricular mass sized 32x13 mm that localized to apex and showed first degree pulmonary insufficiency. Diagnosis of cardiac myxoma was made and than mass was removed by surgically. Pathologic examination of the mass revealed suppurative inflammation that involving endocardium and myocardium with no evidence of myxoma. In addition Staphylococcus epidermidis was obtained repeatedly blood cultures. A diagnosis infective endocarditis was made on the basis of histopathologic findings and positive blood culture results. The patient was treated successfully by antimicrobial treatment (vancomycin plus gentamycin plus for 6 weeks) with surgery. Keywords: Endocarditis, myxoma, echocardiography VENTR‹KÜLER M‹KSOMAYI TAKL‹T EDEN SA⁄ KALP ENFEKT‹F ENDOKARD‹T‹ ÖZET Otuz dokuz yafl›ndaki erkek hasta üç ayd›r tekrarlayan yüksek atefl, ifltahs›zl›k ve halsizlik flikayetleri nedeniyle hastanemize yat›r›ld›. T›bbi özgeçmiflinde konjenital kalp hastal›¤›, intravenöz madde ba¤›ml›l›¤› veya damar içi giriflim gibi bir risk faktörü yoktu. Transözafagial ekokardiografide sa¤ ventrikül apeksinde lokalize 32x13 mm boyutlar›nda kitle ve birinci derecede pulmoner yetmezlik saptand›. Kardiyak miksoma tan›s› konularak kitle cerrahi olarak ç›kar›ld›. Kitlenin patolojik incelemesinde endokardiyum ve miyokardiyumu tutan süpüratif inflamasyon bulgular› saptand› buna karfl›n miksoma ile iliflkili patolojik bulguya rastlanmad›. Tekrarlayan kan kültürlerinde Staphylococcus epidermidis izole edildi. Histopatolojik ve kan kültürü pozitifli¤i sonuçlar›yla enfektif endokardit tan›s› konuldu. Hasta cerrahi ve antimikrobiyal (vankomisin ve gentamisin) kombinasyonuyla baflar›l› bir flekilde tedavi edildi. Anahtar kelimeler: Endokardit, miksoma, ekokardiyografi INTRODUCTION Infective endocarditis (IE) is defined as inflammation of the endocardium and is a potentially fatal disease. Although blood cultures remain key in making the diagnosis IE, the need for indirect diagnostic techniques such as echocardiography that are both specific and sensitive is increasing. However vegetation can not always distinguish from cardiac mass even by transesophageal echocardiography (1-3). In this report, we presented a patient with right ventricular mural endocarditis in whom findings on an echocardiogram initially suggested the presence of a right ventricular myxoma. 1. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Servisi 2. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Kardiyoloji Servisi 3. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Kalp Damar Cerrahi Servisi Right-Side Infective Endocarditis Mimicking A Ventricular Myxoma CASE REPORT A 39 years old man was admitted with a three months history of unexplained recurrent fever, lost of appetite and weakness. He had been treated medically for suspected upper respiratory tract infection in various clinical centers. However, he was unresponsive to the treatment and his general clinical status had progressively worsened. On physical exam, the patient’s temperature was 38 ºC, pulse was 98 bpm, blood pressure was 120/80 mm Hg, and respiratory rate was 18 breaths/min. The examination of his head and neck, and lungs were normal. His heart had a regular rate and rhythm, with no gallops, rubs, or murmurs. Abdominal examination revealed enlarged liver with span of 2cm, non-tender, firm and smooth. The rest of his physical examination was unremarkable. Laboratory tests showed that white blood cell (WBC) 7900/L with a normal differential, hemoglobin 13.4gr/dl, hemotokrit %38.7, erythrocyte sedimentation rate (ESR) 38 mm/h, and C-reactive protein (CRP) 20 mm/dL. Blood biochemistry and urinalyses were within the normal limits. On ultrasonogram; gallbladder, portal vein and biliary system were normal whereas hepatomegaly (170 mm) was determined. Transoesophageal echocardiographic examination established a right ventricular mass sized 32x13 mm that localized to apex and showed first degree pulmonary insufficiency (Figure 1). Cardiac magnetic resonance imaging showed a solid 2x1 cm sized mass on anterior wall of right ventricle adjacent to interventricular septum. A diagnosis of right ventricular cardiac myxoma was performed upon these findings and the patient was sent to the cardiovascular surgery department. The mass was removed and tricuspid valve Key annuplasty was performed. Despite the surgical intervention, fever was persisted. Pathologic examination of the mass revealed suppurative inflammation that involving endocardium and myocardium with no evidence of myxoma (Figure 2). Staphylococcus epidermidis was grown from blood cultures that were obtained before the surgical intervention. Although initially the positive blood culture was thought to be contaminated, repeat cultures of blood from the two different peripheral vein yielded S. epidermidis. On the basis of histopathologic findings and positive blood culture results, a diagnosis of infective endocarditis was made. Combination of vancomycin (4x500 mg) plus gentamicin (3x80 mg) was given intravenously for six weeks. Figure 1. Echocardiographic image of the right ventricular mass. Figure 2. The image of the right ventricular mass removed by surgically. Subsequently fever was not observed and there was no mass on echocardiography in follow-up examinations during the one year period. DISCUSSION Right-sided infective endocarditis has been estimated only 5% of all cases of infective endocarditis. Studies have shown that 73% of right-sided infective endocarditis cases have preexisting congenital heart disease or acquired valvular lesion (4). Hematogenous infection of normal mural endocardium without an 99 Right-Side Infective Endocarditis Mimicking A Ventricular Myxoma anatomical disturbance or immunosuppression has been reported to be exceptional. Ahmed and associates (5) reported a case of biventricular mural vegetations in a 40 year old patient with no known predisposing conditions. In the present case was described a young man who suffered recurrent fever and right ventricular mass was revealed by transesophageal echocardiography. The findings of transesophageal echocardiography were consistent with myxoma. Right side vegetation can mimic cardiac tumor, especially since the patients without history of drug abuse and without evidence of underlying cardiac abnormality like as our patient. The most common pathogens associated with mural endocarditis are staphylococci, viridans streptococci, and Enterococcus spp. Most of the recent studies about etiology of infective endocarditis was pointed out changing in spectrum of organism, especially increase in the incidence of coagulase-negative staphylococci (CoNS) (6,7). In our cases, CoNS yielded from blood culture initially was considered to be contaminated. But we decided it’s a causative agent when repeated cultures of blood were yielded CoNS. About 75–85% of cardiac myxomas originate from the left atrium whereas 15–20% originate from the right atrium (8). Most myxomas arise from the interatrial septum adjacent to the fossa ovalis. Only 3–4% are found in the left and right ventricle each. Signs and symptoms of both myxomas and endocarditis may resemble each other. So, clinicians should be keep in mind IE in cases that thought to be cardiac myxoma with has suffered prolonged recurrent fever. REFERENCES 1. Uppal KM, Nuno IN, Schwartz DS, Ashton KA, Vaughn AS. Isolated right ventricular outflow tract mass presenting as hemoptysis. Ann Thorac Surg 2000; 70: 2158-2159. 2. Leone S, dell'aquila G, Giglio S, et al. Infected atrial myxoma: case report and literature review. Infez Med. 2007;15: 256-61. 3. Nicholson MR, Roche AH, Kerr AR, Long S. Mitral valve vegetations in bacterial endocarditis resembling left atrial myxoma. Aust N Z J Med. 1980; 10: 327-9. 4. Ak K, Adademir T, Isbir S, Arsan S. Right ventricular mural endocarditis presenting as an isolated apical mass in a non-addict patient with congenital deafness and aphasia. Right ventricular mural endocarditis presenting as an isolated apical mass in a non-addict patient with con- genital deafness and aphasia. Interact Cardiovasc Thorac Surg. 2009; 8: 498-500. 5. Ahmed I, Katz DH, Crooke GA, et al. Biventricular mural vegetations in a patient without valvular pathology. J Am Soc Echocardiogr. 2006; 19: 5-7. 6. Miele PS, Kogulan PK, Levy CS, et al. Seven cases of surgical native valve endocarditis caused by coagulase-negative staphylococci: An underappreciated disease. Am Heart J. 2001; 142: 571-6. 7. Khan NU, Farman MT, Sial JA, Achakzai AS, Saghir T, Ishaq M. Changing trends of infective endocarditis. J Pak Med Assoc. 2010; 60: 24-7. 8. Alter P, Grimm W, Rominger MB, et al. Right ventricular cardiac myxoma. Herz 2005; 30: 663-667. 100 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Strabismus Fiksuslu ‹ki Olguda Cerrahi Yaklafl›m›m›z Ahmet F. Nohutcu1, Didem Esen2, Ahmet Elbay3 ÖZET Strabismus fiksus ilerleyici ezotropya geliflimiyle sonuçlanan göz hareketlerinde fliddetli k›s›tl›l›kla karakterize bir hastal›kt›r. Strabismus fiksus olgular›n›n tedavi yönetimi zordur.Bu çal›flmada strabismus fiksuslu iki olgunun cerrahi tedavisi sunulmufltur. Anahtar kelimeler: Strabismus fiksus, cerrahi, miyopi OUR SURGICAL APPROACH IN TWO CASES WITH STRABISMUS FIXUS SUMMARY Strabismus fixus is characterized by severe ocular motility restriction with the development of progressive esotropia. Management of strabismus fixus treatment is challenging. In this study; surgical treatment of two cases with strabismus fixus is presented. Key Words: Strabismus fixus, surgery,myopi G‹R‹fi Strabismus fiksus büyük kayma aç›l› ezotropya ve göz hareketlerinde s›n›rl›l›k ile belirli, az görülen bir flafl›l›k formudur. Konjenital fibrozis sendromununun bir alt grubu gibi düflünülse de(1-3), do¤umdan sonra da geliflebilir(4,5). D›fl rektus(DR) paralizisinden uzun bir süre sonra iç rektusta(‹R) yayg›n hipertrofi ve kontraksiyon geliflmesine ba¤l›; extraoküler kaslarda inflamasyon veya cerrahi sonras› çevre dokular aras›ndaki yap›fl›kl›klara ba¤l› olarak geliflebilir(6). Amiloidoz(7) ve yüksek miyopiye(8) ba¤l› geliflen strabismus fiksus olgular› da 1. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. Göz Kliniği 2. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2. Göz Kliniği 3. Pendik Devlet Hastanesi, Göz Kliniği bildirilmifltir. Geriletme-rezeksiyon ifllemleri, konjonktiva ve tenon geriletmesi(9), ask›l› geriletme(8), traksiyon dikifli uygulanmas›(9) ve parsiyel Jensen prosedürü(10) gibi çeflitli cerrahi yöntemler denenmektedir. Çal›flmam›zda klini¤imizde iki strabismus fiksus olgusuna uygulanan cerrahi yöntemler ve sonuçlar› sunulmaktad›r. Hastalara çal›flman›n ayr›nt›lar› anlat›larak, ayd›nlat›lm›fl yaz›l› onam formu al›nm›flt›r OLGU 1 63 yafl›nda erkek hasta sol gözde çocukluktan beri olan ve son 10 y›ld›r artan içe kayma ve göz hareketlerinde k›s›tl›l›k flikayeti ile baflvurdu. Görme keskinli¤i sa¤ gözde 1.0, sol gözde ise 1 metreden parmak sayma (mps)düzeyindeydi. Sol göz hareketleri d›fla daha fazla olmak üzere her yöne k›s›tl›yd›. Kayma aç›s› 45°den fazlayd›. Hastan›n yap›lan oftalmolojik ve sistemik muayenesinde herhangi baflka bir patolojiye rastlanmad›. ‹lk ameliyatta sol göz ‹R kas›na 8 mm ask›l› geriletme ve konjonktiva geriletmesi; sol DR kas›na 8 mm rezeksiyon yap›ld›. Cerrahi sonras› sol göz görme keskinli¤i 4 mps düzeyine ç›kan hastan›n kaymas› belirgin olarak devam etmekteydi. 4 ay sonra ikinci bir giriflimle sol ‹R kas›na disinsersiyon ve konjonktiva alt› dokulara serbestlefltirmeyle birlikte, 4/0 ipekle episkleral olarak temporal limbusa 1.5 mm mesafeden geçen ve orbital rim iç yüzünden geçecek flekilde d›fl kantusta dü¤ümlenen gözü d›fla bakar durumda sabitleyen dikifl at›ld›. Bu dikifl 2 hafta sonra al›nd›. Strabismus Fiksuslu ‹ki Olguda Cerrahi Yaklafl›m›m›z Resim 1: Ameliyat öncesi sol gözde yüksek prizm diyoptrili ezotropya Resim 2: Ameliyat sonras› azalm›fl ezotopya Resim 3: Ameliyat öncesi her iki gözde içe kayma mevcut. Resim 4: Ameliyat sonras› her iki göz primer pozisyonda. anomali oldu¤u düflünülmüfltür(1-3). Ancak do¤umdan sonra görülen olgular da bildirilmifltir(4,5). Strabismus fiksustaki ‹R kontraksiyonu, DR paralizisinden sonra geliflebildi¤i gibi; ikincil olarak yüksek miyopide kas›n orbital kenar ile göz küresi aras›nda s›k›flmas›na ya da diyabet, kafa travmas› veya kafa içi bas›nç art›fl› sonucu DR kas›n›n her iki 6. sinir paralizisine ba¤l› zay›flamas› nedeniyle de geliflebilir. ‹lk olgumuzda strabismus fiksus nedeni tan›mlanamam›fl, ikinci olgumuzda ise yüksek miyopiye ikincil geliflti¤i düflünülmüfltür. Strabismus fixus tedavisinde çeflitli cerrahi yöntemler denenmifltir. Hayashi ve arkadafllar›(9) ‹R geriletmesiDR rezeksiyonu yönteminin sadece küçük kayma aç›lar›nda etkili oldu¤unu görmüfller ve abduksiyon k›s›tl›l›¤›n›n fazla oldu¤u vakalarda IR geriletmesi ile beraber alt ve üst rektus transpozisyonunu da uygulam›fllard›r. Krzizok ve arkadafllar› (11) DR’u posterior fisasyon sütürü ile skleraya fiske etmifllerdir. Larsen ve arkadafllar›(10) parsiyel Jensen yöntemi ile baflar›l› sonuçlar elde etmifllerdir. Sebebi ne olursa olsun strabismus fiksus olgular›n›n cerrahi tedavilerinde tek bir yöntemle baflar› sa¤lanamamaktad›r. Çal›flmam›zda 2 olgumuzda da serbestlefltirici ifllemlere ek olarak traksiyon dikifli uygulayarak etkili bir sonuç ve kayma derecelerinde belirgin bir azalma gözlemledik. Hastan›n son ameliyattan 2 ay sonra yap›lan muayenesinde sol göz görme keskinli¤i 0.5 düzeyinde idi ve 10_D miktar›nda sol içe kaymas› vard›. OLGU 2 25 yafl›nda kad›n hastan›n çocukluktan beri devam eden birincil bak›fl yönünde sol gözde daha fazla olmak üzere her iki gözde içe kaymas› vard›. Sa¤ gözde -20,0 D, sol gözde -17.0 D k›rma kusuru bulunan hastan›n camla görme keskinli¤i sa¤da 0.05, solda 0.2 düzeyindeydi ve hastan›n her iki gözünde miyopik dejenerasyon mevcuttu. Kayma aç›s› 45°den fazlayd› ve göz hareketleri her yöne k›s›tl›yd›. Yap›lan ayr›nt›l› oftalmolojik muayenesinde ek bir patolojiye rastlanmad›. Her iki gözde ‹R kas›na 8 mm ask›l› geriletme ve konjonktiva geriletmesi ile birlikte temporal limbusa 1.5 mm mesafeden episkleral olarak geçen ve orbital rim iç yüzünden geçecek flekilde d›fl kantusta dü¤ümlenen gözü d›fla bak›flta sabitleyici dikifl at›ld›. ‹ki hafta sonra sabitleyici dikifl al›nd›. Hastan›n amliyat sonras› birinci ayda yap›lan muayenesinde birincil bak›fl yönünde kayma yoktu ve göz hareketleri her yöne k›s›tl›yd›. TARTIfiMA Strabismus fiksus ilk olarak retraksiyon sendromunun bir türü olarak tan›mlanm›fl ve konjenital yap›sal bir KAYNAKLAR 1. Aebli R . Retraction syndrome, Arch Ophthalmol 1933;10:602-610. 2. Bielschowsky.A. Lectures on motor anomalies, Am J. Ophthalmol 1939;22:357-367 3. Brown H W . Strabismus Ophthalmic Symposium II pp 402 Mosby, St. Louis 1958 4. Villaseca A. Strabismus fixus. Am J Ophthalmol 1959;48:761-62 5. Mein J, Trimble R. Diagnosis and Management of Ocular Motility Disorders, 2nd ed. Oxford:Blackwell Scientific; 1991:351-352. 6. Jin YH. Strabismology. Ulsan: UUP; 2001:380-382. 7. Sharma P, Gupta NK, Arora R, Prakash P. Strabismus fius convergens secondary to amyloidosis. J Pediatr Ophthalmol Strabismus 1991;28:236-7 8. Yokoyama T, Tabuchi H, Ataka S, Shiraki K, Miki T, Mochizuki K. The mechanism of development in progressive esotropia with high 102 Strabismus Fiksuslu ‹ki Olguda Cerrahi Yaklafl›m›m›z myopia. In: Jan-Tjeerd de Faber, editor. Transactions: 26th Meetig, Euroean Strabismological Association, Barcelona, Spain, September 2000, Lise(Netherlands): Swets and Zeitlinger; 2001.p.218-21 9. Hayashi T, Iwashige H, Maruo T. Clinical features and surgery for acquired progressive esotropia associated with severe myopia. Acta Ophthalmol Scand 1999;77:66-71 10. Larsen PC, Gole GA. Partial Jensen’s procedure fort he treatment of myopic strabismus fixus. JAAPOS 2004;8:393-5 11. Krzizok T, Schroeder B. Measurement of recti eye muscle paths by magnetic resonance imaging in highly myopic and normal subjects. Invest Ophthalmol Vis Sci 1999;40:2554-60 103 Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi T›p Dergisi 2010; 50 (2) Peroperatif Cerrahiden Ba¤›ms›z Sinir Yaralanmalar›: Olgu Sunumlar› ve Literatürün Gözden Geçirilmesi Taflkan Akdeniz1, Tuncay Kaner2, ‹brahim Tutkan3 Bazen nöroflirürjiyen ”cerrah baflar›l› bir sa¤ laminotomi sonras› sol uyluk yan›c› a¤r›s›nda ne yapmal›d›r” veya “yeni do¤mufl bebe¤ini kuca¤›na alan anne normal do¤um sonras› geliflmifl düflük aya¤› üzerine basmal› m›d›r” gibi tats›z sorulara yan›t vermek zorunda kalabilir. Peroperatif sinir yaralanmalar› hem cerrah hem de anestezist için hala önemli t›bbi ve adli problemlerdir. Biz bu çal›flmam›zda peroperatif periferik sinir yaralanmalar› gözlenen olgular›m›z› sunduk ve tart›flt›k. Anahtar kelimeler: Peroperatif sinir yaralanmalar›, cerrahi pozisyon, meralgia parestetika, common peroneal sinir, posterior tibial sinir, tarsal tünel sendromu. PERIOPERAT‹VE SURGERY UNRELATED NERVE INJURIES: CASE REPORTS AND REVIEW OF THE LITERATURE ABSTRACT Sometimes a neurosurgeon should answer unpleasant questions like “what should a surgeon must do for a left thigt located burning pain after a successful right side laminotomy” or “should a mother carry her newborn baby on her dropped foot occured after a normal delivery”. Perioperative nerve injuries are still important medical and legal problems either for surgeon or for anestesiologist. We would like to report and discuss our cases who had developed perioperatuar peripheric nerve injury. Key words: Perioperative nerve injuries, surgical po- sitioning, meralgia parestetica, common peroneal nerve, posterior tibial nerve, tarsal tunnel syndrome. G‹R‹fi Cerrahi tedavide farkl› uygulamalar için de¤iflik pozisyonlar›n ve yard›mc› ekipmanlar›n gündeme gelmesiyle birlikte peroperatif periferik sinir yaralanmalar› bildirilmeye bafllam›flt›r. Bu yaralanmalar, cerrahi sahaya komflu sinir yaralanmalar›ndan farkl› olarak, cerrahi sahadan uzak sinirlerin kötü pozisyon, yanl›fl cerrahi ekipman, hatal› turnike ve elastik bandaj kullan›m› s›ras›nda sinirde bas›, gerilme, iskemi ve yaralanma gibi fizyopatolojik stresler sonras› ortaya ç›kan ve düzelmesi uzun zaman alan, bazen de cerrahi tedavi gerektiren ileti bozukluklar›d›r (1,2). Peroperatif sinir yaralanmalar› hem cerrah hem de anestezist için hala önemli t›bbi ve adli problemlerdir. Biz bu çal›flmam›zda cerrahi bir giriflim esnas›nda peroperatif olarak oluflan ve bize baflvuran periferik sinir yaralanmalar›n› , bunlar›n nedenlerini ve tedavilerini tart›flt›k. OLGU SUNUMLARI Olgu 1: 47 yafl›nda kad›n hasta nörojenik kladikasyon yak›nmas› ile baflvurdu. L3-4 grade I spondilolistezis ve L3-4 ve L4-5 spinal stenoz tan›s› ile opere edildi. Dekompresyon ve posterior enstrümantasyon uygulanan hastada postoperatif erken dönemde sol uyluk d›fl yüzünde yanma ve uyuflma yak›nmas›na neden 1. Delta Hospital, Nöröşirurji Kliniği,İstanbul 2. Pendik Devlet Hastanesi, Nöroşirurji Kliniği, İstanbul 3. Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroşirürji kliniği, İstanbul Peroperatif Cerrahiden Ba¤›ms›z Sinir Yaralanmalar›: Olgu Sunumlar› ve Literatürün Gözden Geçirilmesi olan meralgia parestetika saptand›. Hastan›n yak›nmalar› steroid ve gabapentin tedavisiyle k›sa sürede geriledi ve postoperatif üçüncü haftada kayboldu. Olgu 5: 70 yafl›nda tip II diyabetik erkek hasta sa¤ siyatalji yak›nmas› ve L2-3 ve L5-S1 sa¤ paramedian disk herniasyonlar› nedeniyle opere edildi. Postoperatif erken dönemde solda düflük ayak saptand›. Postoperatif MRG herhangi bir özellik göstermedi. Elektromiyografide fibula bafl›na uyan bölgede kronik s›k›flma rapor edildi. Konservatif tedavi uygulanan hastan›n 3 ay sonraki muayenesinde kas gücü 4/5’e yükseldi. Olgu 2: 48 yafl›nda kad›n hasta sol siyatalji yak›nmas› ve L5-S1 sol paramedian disk herniasyonu tan›s› ile opere edildi. Postoperatif erken dönemde sa¤ uyluk d›fl yüzde meralgia parestetika saptand›. Diyabetik ve obez olan hastan›n yak›nmalar› 3 ayl›k konservatif tedavi sonras› tamamen kayboldu. Olgu 6: 58 yafl›nda kad›n hastada bilateral diz protezi cerrahisini takiben 48 saat elastik bandaj uygulamas› sonras› sa¤da düflük ayak saptanm›fl. Poliklini¤imize gönderilen hastan›n postoperatif 12. günde çekilen EMG incelemesinde sa¤ common perineal sinirde hasar saptand›. 2 ayl›k konservatif tedavi (gabapentin ve B kompleks vitaminleri) sonras› a¤r›s› azalan hastan›n muayenesinde sa¤da kas gücünün 3/5’e yükseldi¤i saptand›. Hastan›n 4. ay kontrolünde sa¤ ayakta kuvvet tama yak›n olarak de¤erlendirildi. Olgu 3: 45 yafl›nda erkek hasta L4-5 sa¤ paramedian rekürren disk herniasyonu tan›s› ile opere edildi. Postoperatif erken dönemde solda meralgia parestetica saptand›. Obez olan (114 kg.) hastan›n yak›nmalar› 1 ayl›k gabapentin tedavisi sonras› tamamen düzeldi. Olgu 4: 28 yafl›nda erkek hasta sa¤ siyatalji yak›nmas› ve L4-5 sa¤ paramedian disk herniasyonu nedeniyle opere edildi. Postoperatif erken dönemde solda düflük ayak saptand›. Postoperatif manyetik rezonans görüntüleme (MRG) herhangi bir özellik göstermedi. 3 hafta sonra çekilen elektromiyografi (EMG) incelemesi ile sol common peroneal sinir tutulumu gösterildi. Konservatif tedavi uygulanan ve fizik tedavi program›nda takip edilen hastan›n yak›nmalar› 3 ayl›k tedavi sonunda tamamen düzeldi. Olgu 7: 58 yafl›nda tip II diyabetik kad›n hastada sol diz protezi cerrahisini takiben antiembolik amaçla 48 saat elastik bandaj uygulamas› sonras› sol ayak bile¤i iç yüzünden ayak taban› medial yüzüne ve parmaklar›n palmar yüzüne yay›lan a¤r›, yanma ve kar›ncalanma yak›nmas› geliflmifl. Uygulanan medikal tedavilerin yan›t vermemesi üzerine hastaya geçirdi¤i operasyo- Tablo 1: Olgular›n özellikleri. DM: Diabetes mellitus. 105 Peroperatif Cerrahiden Ba¤›ms›z Sinir Yaralanmalar›: Olgu Sunumlar› ve Literatürün Gözden Geçirilmesi nun 3. ay›nda poliklini¤imizce istenen EMG incelemesi sonucunda sol tarsal tünel sendromu tan›s› konuldu. Tip II diyabeti ilaçla kontrol alt›nda olan hastan›n ayak bile¤ine yönelik MRG tetkikinde tarsal tünelde bas›ya neden olabilecek patoloji gösterilemedi. Bize baflvurmadan önce 3 ay süresince uygulanm›fl olan tüm konservatif tedavilerden sonuç al›namayan hasta opere edildi. Postoperatif dönemde hastan›n yak›nmalar› düzeldi. Olgu 8: 52 yafl›nda kad›n hasta sa¤ diz protezi cerrahisini takiben cerrahi sahada geliflen hematom sebebiyle 48 saat sürdürülen elastik bandaj uygulamas› sonras›nda sa¤ ayak bile¤i medial yüzünden ayak taban› medial yüzü ve halluks palmar yüzüne yay›lan a¤r›, kar›ncalanma yak›nmas› sebebiyle tetkik edilmifl. Yap›lan EMG incelemesinde tarsal tünel sendromu tan›s› konmufl. Ayak bile¤i MRG tetkikinde tarsal tünel içerisinde bas› yapan patoloji gösterilememifl. 5 ay süren konservatif tedavi ile sonuç al›namamas› üzerine klini¤imize refere edilen olgu opere edildi. Postoperatif dönemde hastan›n yak›nmalar› düzeldi. Hastalar›n özellikleri Tablo 1’de özetlendi. TARTIfiMA Cerrahi hastan›n ameliyat masas›na cerrahi ekip taraf›ndan do¤ru yerlefltirilmesiyle bafllar. Hastan›n ameliyat masas›ndaki kötü pozisyonuna veya cerrahi esnas›nda gerekli ekipmanlar›n kötü yerlefltirilmesi veya kullan›lmas›na ba¤l› olarak geliflen sinir yaralanmas›n›n fizyopatogenezinde gerilme, bas›, iskemi ya da bu mekanizmalar›n kombinasyonlar› rol oynayabilmektedir (1,2). Neden ne olursa olsun kötü pozisyona ba¤l› düflük fliddette gerilme vasa nervorumlar›n daralmas›na ve fokal iskemiye yol açar. Gerilme fliddetinin artmas›yla birlikte intranöral ba¤ dokusunda y›rt›lma, kanama ve/veya nekroz, gerilmifl sinir sert bir yüzey üzerine tuzaklanm›flsa buna eklenen fokal bas›n›n da etkisiyle intranöral venöz bas›nçta artma ve epinöral kompartmanda ödem, Schwann hücrelerinde hasar ve bölgesel veya paranodal myelin kayb› ortaya ç›kmaktad›r. Daha da yüksek bas›nçlarda aksonal kay›p ve Wallerian dejenerasyonu oluflmaktad›r (2). EMG’de patolojinin fliddetine göre ileti yavafllamas› veya blo¤u gösterilebilir. Tam aksonal kay›p ile EMG’de denervasyon bulgular› ortaya ç›kar. ‹yileflme aksonlar›n lezyon distalinde 1mm/gün h›zla yenilenmesiyle ile gerçekleflmektedir. Sinir devaml›l›¤›n›n bozuldu¤u ileri yaralanmalarda bu yenilenme neredeyse imkans›zd›r. (2) 106 Periferik sinir yaralanmalar›nda diyabet (1,2,13,6), obezite (2,6,8,13) veya zay›fl›k (2,8,10), önceden var olan periferik nöropati (2), hipotansiyon (2,7), derin hipotermi (2) predispozan faktörler olarak bildirilmektedir. Tutulan sinirler aras›nda üst ekstremitelerde brakial pleksus ve ulnar (1), alt ekstremitelerde common perineal sinir s›kl›kla yaralanan sinirdir (2). Brakial pleksus yaralanmalar› daha çok traksiyona ba¤l› oluflurken (1,2) ulnar ve peroneal yaralanmalarda kompresyon daha s›k gözlenmektedir (1). Turnike ve elastik bandaj uygulamas›na ba¤l› yaralanmalar alt ekstremitelerde daha s›k ortaya ç›kmaktad›r (2,14). Cerrahi esnas›nda hastaya verilen pozisyonlar aras›nda literatürde en s›k litotomi pozisyonunda yaralanma bildirilmektedir (2,3,4,11). Bu pozisyonda siyatik (4), common peroneal (2,4,11), tibial, femoral, lateral femoral kütanöz, safen ve obturator sinir (2) yaralanmalar› yay›nlanm›fl, hastan›n bu pozisyonda kal›fl süresinin uzamas› ile yaralanma riskinin artt›¤› bildirilmifltir (2,12). Di¤er pozisyonlar aras›nda prone ve lateral dekübitusta aksiller (2), ulnar (2), common peroneal (2,14), pudental (10), oturur pozisyonda common peroneal (2), siyatik (2,15), supin pozisyonda pudental (10) sinir yaralanmalar› görülebilmektedir. Turnike ve elastik bandaja ba¤l› en s›k ulnar, radial ve common peroneal yaralanmalar bildirilmifltir (2). Baz› yazarlar cerrahi sürenin periferik sinir yaralanmas›nda önemli oldu¤unu ileri sürerken (10,15) di¤erleri cerrahi sürenin önemsiz oldu¤unu belirtmektedirler (8). Dawson ve ark (1) peroperatif sinir yaralanmas› geliflen olgularda sa¤lam tarafta da iletinin yavafllam›fl oldu¤unu, Winfree (2) ve Cassells ve ark.(9) yay›nlar›nda peroperatuar sinir yaralanmas› olan olgular›n cerrahi öncesi yap›lm›fl elektrofizyolojik incelemelerinde iletinin yavafl oldu¤unu bildirmekte, her üç yazar da önceden var olan ileti bozuklu¤unun yaralanman›n geliflmesini kolaylaflt›rd›¤›n› ileri sürmektedirler. Denervasyona ait elektrofizyolojik bulgular 2-3 hafta sonra ortaya ç›kt›¤›ndan EMG incelemenin 3 hafta sonras›nda yap›lmas› önerilmektedir (1,2). Peroperatuar sinir yaralanmas› ay›r›c› tan›s›nda servikal spinal yaralanmalar, otoimmün nörolojik bozukluklar ve di¤er kas-iskelet kökenli yaralanmalar akla gelmelidir. Sinir hasar›n› taklit edebilecek önemli bir tablo neden olufltu¤u bilinmeyen akut brakial Pleksittir (di¤er adlar› brakial nörit, nöraljik amyotrofi, Parsonage -Turner sendromu). Ay›r›c› Tan›da EMG yeterli olmaktad›r. (2) Peroperatif periferik sinir yaralanmalar›nda s›kl›kla konservatif tedavi yeterli olmaktad›r (2). Tedavi, yak›n- Peroperatif Cerrahiden Ba¤›ms›z Sinir Yaralanmalar›: Olgu Sunumlar› ve Literatürün Gözden Geçirilmesi malar›n giderilmesi (analjezikler ve gabapentin), fizik tedavi uygulamalar› ve destek immobilizatörlerden oluflur. Tedaviye yan›t vermeyen olgularda cerrahi yaklafl›m ile sinir eksplorasyonu ve rahatlat›lmas› sa¤lan›r (2,5,6). sa da ne yaz›k ki hala görülmektedir. Ameliyathanede görevli tüm uzmanlar sinir yaralanmas›n›n geliflmemesi için dikkatli olmal›d›r. ‹yi al›nm›fl anamnez, cerrahi öncesi muayenede predispozan faktörlerin iyi de¤erlendirilmesi ve ameliyathanede pozisyon ve turnikeelastik bandaj uygulamas›nda standart kurallara uyulmas›yla birlikte peroperatif sinir yaralanmas› olas›l›¤› en aza indirilebilir. SONUÇ Peroperatif sinir yaralanmalar›, standart kurallara uyul- KAYNAKLAR hesiology 1994; 8 ‹ssue 6 (abstract). 9. Casscells C, Lindsey R W, Ebersole J, Li B. Ulnar Neuropathy After Median Sternotomy; Clinical Orthopaedics and Related Research. 1993;291:259-265. 10. Hofmann A, Jones RE, Schoenvogel R. A report of four cases Pudendal nerve neurapraxia as a result of traction on the fracture table. J Bone Joint Surg Am. 1982;64:136-138. 11. Liu YH, Wang JJ, Chang CF. Common peroneal nerve palsy following a surgical Procedure : a case report. Acta Anestesiol sin. 1999; 37(2):101-3. 12. Wong C A, Scavone B M, Dugan S, Smith J C, Prather H, Ganchiff J N, McCarthy R J. Incidence of Postpartum Lumbosacral Spine and Lower Extremity Nerve Injuries. Obstetrics & Gynecology. 2003;101 (2): 279-288. 13. Ay A, Sa¤›rkaya Z, Yurtkuran M. Bir Meraljia Parestetika Olgusu. T Klin FTR 2004; 4:21-24. 14. Garland H, Moorehouse D. Compressive lesions of the eksternal popliteal (common peroneal) nerve. BMJ 1952; 27: 1373 15. Hjortrup A, Rasmussen B F, Kehlet H. Sciatic neuropaties. BMJ 1983;15(287): 1108. 1. Dawson DM, Krarup C. Perioperative nerve lesions. Arch Neurol. 1989; 46: 1355-1360. 2. J. Winfree J C, Kline D G. Intraoperative positioning nerve injuries. Surgical Neurology 2005; 63: 5 – 18. 3. Warner M A, Warner D O, Harper C M, Schroeder D R, Maxson P M. Lower Extremity Neuropathies Associeted with Lithotomy Positions. Anesthesiology 2000; 93 : 938-42. 4. Burkhart F L, Daly J W. Sciatic and Peroneal Nerve ‹njury: A Complication of Vaginal Operations. Obstetrics and Gynecology 1966; 28 (1):99-102. 5. ‹ltar S, Alemdaro¤lu K B, K›l›nç C Y, Alagöz E, Aydo¤an N H. Meraljia Parestetika – Üç Olgu sunumu ve Literatürün gözden geçirilmesi. S.D.Ü. T›p Fak. Derg. 2008:15(1)/ 35-37. 6. ‹lbay K, Evliyao¤lu Ç, Ceylan S. Lomber diskopatiyi taklit eden Meraljia Parestetika: Üç olgu sunumu. Türk Nöroflirürji Dergisi 2001; 11: 218 - 221. 7. Swenson J D, Bull D A. Postoperative Ulnar Neuropathy Associated with Prolonged lschemia in the Upper Extremity During Coronary Artery Bypass Surgery. Anesth Analg 1997; 85:1275-7. 8. Warner M A, WarnerM E, Martin J T. Ulnar Neuropathy: Incidence, Outcome, and Risk Factors in Sedated or Anesthetized Patients. Anest- 107 Yaz›m Kurallar› afla¤›daki örneklere tam olarak uyulmal›d›r. Örnek 1: Mufti GR, Shah PJR, Parkinson MC, Riddle PR. Diagnosis of clinically occult bladder cancer by in vivo staining with methylene blue. Br J Urol 1990; 65: 173. Örnek 2: Ahlgren AD, Simrell CR, Triche TJ et al. Sarcoma arising in a residual testicular teratoma after cytoreductive chemotherapy. Cancer 1984; 54: 2015. Kitap kaynaklar›: Yazarlar›n ad›, bafll›k, kitab›n ad›, editörleri, bask› say›s›, yay›m yeri, yay›nevi, cilt no, ilk ve son sayfalar ile y›l› belirtilir. Örnek: Schaeffer AJ, Grayhack JT: Surgical Management of Ureteropelvic Junction Obstruction. Cambell’s Urology (Walsh PC, Gittes RF, Perlmutter AD, Stamey TA, ed). Fifth edition. Philadelphia, Saunders. Vol 3, 2505-2533, 1986. Yazar sayfas›: Tüm yazarlar›n ünvanlar›, görevleri, görev yerleri ve yaz›flmalardan sorumlu yazar›n adresi, telefonu, e-mail ve faks› belirtilir. Tablolar: Her biri ayr› sayfaya yap›lmal› metine göre numaralanm›fl olmal›d›r. Her tablonun mutlaka bir bafll›¤› bulunmal› ve metin tekrar› olmamal›d›r. fiekiller: Foto¤raflar siyah-beyaz ve parlak bask› olmal›, 7x11 cm’den küçük olmamal›d›r. Çizimler beyaz ka¤›da siyah mürekkep ile yap›lm›fl olmal›d›r. Foto¤raf ve flekillerin aras›na numara ve k›saca makale ad› kurflun kalemle silik olarak yaz›lmal›, flekillerin üst taraf› okla belirtilmelidir. fiekillerin aç›klamalar› ayr› bir sayfada verilmelidir. fiekil arkas›na yazar ismi yaz›lmamal›d›r. * Olgu sunumlar› 5 daktilo sayfas›n› geçmemelidir. Bunlarda yaz› düzeni bafll›k sayfas› ve özetler sonras›nda: Girifl, olgu sunumu, tart›flma ve kaynaklar fleklindedir. Olgu sunumlar›nda fazla say›da flekil, foto¤raf ve kaynak kullan›lmas›ndan kaç›n›lmal›d›r. * K›saltmalar ilk kulland›klar› yerde parantez içinde aç›k olarak tan›mlanmal›, bafll›kta ve çok gerekli de¤ilse özette k›saltma kullan›lmamal›d›r. * Metin içinde geçen ilaçlar›n ticari adlar› yerine jenerik adlar› Türkçe okundu¤u biçimiyle verilmelidir. * Kabul edilmifl yaz›lar›n CD kayd› gönderilirse, bas›m iflleri daha h›zl› yap›labilecektir. Gerekli koflullar için CD’de yaz› gönderme kurallar›na bak›n›z. Yazarlara ayr› bask› gönderilmez, telif hakk› ödenmez. * Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi (HNH) T›p Dergisi HNH Yard›m Derne¤i yay›n organ›d›r ve y›lda 4 kez olmak üzere üç ayda bir yay›nlanmaktad›r. * Yaz›lar t›bb›n bütün dallar›n› kapsar. Deneysel ve Klinik araflt›rmalar, olgu sunumu, derleme yaz›lar ve daha önce yay›mlanm›fl yaz›larla ilgili elefltiri veya katk› mektuplar›, Türkçe ve ‹ngilizce olarak yay›n için kabul edilir. * Türkçe yaz›larda Türk Dil Kurumu’nun yeni yaz›m k›lavuzu ve Türkçe sözlük esas al›nmal›d›r. * Gönderilen yaz›lar hakem-de¤erlendirme (peer-review) sistemine göre incelenir. Gönderilen yaz›lar yay›mlans›n ya da yay›mlanmas›n geri verilmez. Yaz›larda ileri sürülen düflüncelerden yazarlar› sorumludur. Gerekli durumlarda araflt›rma için etik kurulu onay› al›nm›fl olmal›d›r. * Gönderilen yaz›lar dergi kurallar›na uygun olarak haz›rlanmal›d›r, aksi durumda düzeltilmek üzere geri yollan›l›r ve yay›m› gecikir. * Yay›mlanmak üzere gönderilen yaz›lar›n daha önce baflka bir yerde yay›mlanmam›fl olmas› ve yay›m için de¤erlendirme aflamas›nda bulunmamas› gerekir. Bilimsel toplant›larda sunulmas› nedeniyle yaz›lar›n özet kitapç›klarda 200 kelimeyi geçmeyen biçimde yer alm›fl olmas› bu kural›n d›fl›ndad›r, ancak bu durumda bildirinin yeri ve tarihi belirtilmelidir. Makaleler, yukar›da belirtilen koflullar›n yerine getirildi¤ini de bildiren ve tüm yazarlarca imzalanm›fl bir mektup eflli¤inde gönderilmelidir. * Yay›mlanmak üzere gönderilecek yaz›lar A4 (210x297mm) ka¤›d›n tek yüzüne, çift aral›kla, her iki kenarda da en az 2.5 cm boflluk kalacak flekilde daktilo (veya bilgisayar yaz›c›s›) ile yaz›lmal›d›r. Gönderilen materyal, yaz›, flekil, tablo ve resimlerin hepsi üç tak›m halinde yollanmal›d›r. Orijinal yaz›lar›n tablolar ve kaynaklar dahil olmak üzere 15 daktilo sayfas›ndan uzun olmamas› gereklidir. *Orijinal makale düzeni afla¤›daki gibi olmal›d›r: Bafll›k sayfas›: Yaz›n›n bafll›¤›, yazarlar›n k›saltmas›z olarak adlar› ve araflt›rman›n yap›ld›¤› kurum. Özet: Yap›lan çal›flman›n içeri¤ine göre en az 50, en fazla 200 kelime. ‹ngilizce bafll›k ve özet: Türkçe bafll›k ve özetin tam karfl›l›¤› olmal›d›r. Metin: Girifl, Gereç ve Yöntem (veya Hastalar ve Yöntem), Bulgular, Tart›flma, Teflekkürler, Kaynaklar. Kaynaklar metin içerisinde geçifl s›ras›na göre numaralanmal›d›r. Dört veya daha az yazarl› kaynaklarda tüm yazarlar›n soyad› ve adlar›n›n bafl harfleri verilir, dörtten fazla yazarl›larda ise ilk 3 yazar›n soyad› ve adlar›n›n bafl harflerine et al. (ve ark.) eklenir. Yaz›n›n bafll›¤›, yay›mland›¤› derginin ad› (Index Medicus k›saltmalar›na uygun olarak), cilt ve ilk sayfa numaras› ve yay›m y›l› yaz›l›r. Kaynak yaz›m›nda gereksiz noktalama iflaretleri kullan›lmamal›, * Yaz›lar›n gönderilme adresleri: Dr. Refik Demirtunç Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 3. Dahiliye Klinik Sefli¤i Üsküdar/‹STANBUL e-mail: [email protected] 109 INTRUCTIONS TO AUTHORS * The Medical Journal of Haydarpafla Numune Training and Research Hospital is the publication organ of HNH Aid Association and is published quarterly. * The written articles cover all branches of medicine (Experimental and clinical researches, case reports, reviews and letters of comment on previously published articles ). Publications are accepted both in English and Turkish. * In Turkish articles, new writting guide of The Turkish Language Society and Turkish dictionary must be used as the principle guides. * Submitted articles are subject to editorial revision. Manuscripts are not returned regardless of publication or rejection. The authors are responsible for suggestions in their articles. Ethical committee approval should have been obtained for experimental or clinical trials when applicable. * The manuscripts should be prepared according to these instructions, otherwise they will be returned without revision. * The submitted articles should never be published before or under consideration by any journal. This excludes publication in abstract books as shorter than 200 words after presentation at scientific occasions, but the title and the date of the meeting should be adressed in the paper. Manuscripts should be sent with a cover letter signed by all authors that also indicates the above mentioned conditions. * The manuscripts should be typed or printed on one side of A4 (210x297 mm) paper, double spaced and with generous margins (at least 2.5 cm) on every side. All submitted material should be on triplicate. The original papers should not exceed 15 type-written pages including tables and references. * The original paper design should be as: Title page: Title of the article, whole names of the authors and the institution where the work has been done. Summary: Should include the aim, methods, results and the conclusion in about 150 words. Title and Summary in Turkish: Should be the exact translation of the English abstract. (This could be left to the Editors.) The text: Should be arranged as: Introduction, Patients and Methods, (or Materials and Methods), Results, Discussion and Acknowledgements. The references should be numbered in the order they appear in the text. Surnames and initials of all authors should be given in references with four or less authors. If there are more than four authors et al. is suffixed to the first three authors. Title of paper, name of journal (abbreviated according to Index Medicus), volume number, first page number, and date should be written. Do not use unnecessary punctuation and adhere strictly to the following examples. Example 1: Mufti GR, Shah PJR, Parkinson MC, Riddle PR. Diagnosis of clinically occult bladder cancer by in vivo staining with methylene blue. Br J Urol 1990; 65: 173. Example 2: Ahlgern AD, Simrell CR, Trriche TJ et al. Sarcoma arising in a residual testicular teratoma after cytoreductive chemotherapy. Cancer 1984; 54: 2015. Book references: Should include names of authors, title, name of the book, editors, edition number, place of publication, publisher, volume number first and last page numbers, and publication year. Example: Schaeffer AJ, Grayhack JT: Surgical Management of Ureteropelvic Junction Obstruction. Campbell’s Urology (Walsh PC, Gittes RF, Perlmutter AD, Stamey TA, ed). Fifth edition. Philadelphia, Saunders. Vol 3, 2505-2533, 1986. Authors’ page: The titles andd affiliations of all authors and the adress, phone and fax number of the author responsible for correspondence should be given. Tables: Each table should be on a seperate page and be numbered on Arabic numerals according to the order they appear in the text. Figures: The photographs should be black and white glossy prints not smaller than 7x11 cm. Only good drawings on white paper can be accepted. On the back of each illustration, indicate its number, a descriptive part of the title and ‘top’ with a soft pencil. Legends to the figures should be given on a seperate page. * Case reports should never exceed 5 type-written pages. Following the title page and summaries the sequence should be as: Introduction, Case report, Discussion, and References. Case reports should include limited number of figures and references. * The abbreviations should be defined in paranthesis when they first appear in the text. They should not be used in the title and summary unless extremely necessary. * The generic names of the drugs are preferred instead of proprietary names in the text. * The authors are highly recommended to send their accepted papers in a CD. This will speed publication. Please find the relevant information in the journal. * Offprints are not supplied. Accepted papers become the permanent property of the publisher. * The manuscripts should be sent to: Dr. Refik Demirtunç Haydarpafla Numune E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi 3.Dahiliye Klinik Sefli¤i Üsküdar/‹STANBUL e-mail: [email protected] 110 NOTLAR NOTLAR NOTLAR