Referandumun Ardından... Referandumun Ardından

Transkript

Referandumun Ardından... Referandumun Ardından
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Ekim 2010 • Fiyatı: 0,50 TL
Referandumun
Ardından...
Referandumda kaybeden statükocu kanat, kazanan değişim isteyen kanat olmuştur. Egemenler
arasında yürüyen iktidar mücadelesinde, referandumun değişim isteyen kanat tarafından
gündeme getirildiği bilindiğinde, oy veren seçmenlerin çoğunluğu değişim isteğini ifade etmiş, bu
amaca hizmet eden referandumda evet oyu kullanmıştır.

Nükleer Enerjiye
Hayır!

Altınyıldız’da
TİS ve Kölelik


Tekel İşçilerinden
Oturma Eylemi!
Hey Tekstil'de
Yaşanılanlar...
Referandumun ardından
26
maddeden oluşa n
Anayasa Değişiklik
Paketi üzerine halkoylaması 12 Eylül’de yapıldı.
Yüksek Seçim Kurulu’nun
geçici verilerine göre sonuçlar
şöyle:
Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Kayıtlı seçmen sayısı: 52.051.828
Oy kullanan seçmen sayısı:
38.369.023
Geçerli oy sayısı: 37.643.565
Geçersiz oy sayısı: 725.458
Evet oranı: 57.88
Hayır oranı: 42.12
Katılım oranı: %73.71
(www.ysk.gov.tr)
Anayasa değişikliğine 62 il
evet derken, 19 il hayır dedi.
Referandumda % 81 ile hayır
diyen Tunceli’yi, Kırklareli %
74, Edirne % 73, Muğla % 68,
Tekirdağ % 65, Aydın % 64 ve
İzmir % 63 ile izledi.
Evet oranı Ağrı’da % 95.75,
Bingöl ’de % 95.26, Siirt’te
% 95.17, Batman’da % 94.69,
Va n’ d a % 94 .45, Ur fa’ d a
% 94.15, Bitlis’de % 93.07,
Muş’da % 92.21, Mardin’de
% 93.45 oldu.
Referandumda evet oyu veren
21.788.440 kişidir. 15.855.125
kişi ise hayır oyu kullandı. Evet
oyu verenler ile hayır oyu verenler arasında 5.933.315 kişi
fark var. Sandık başına gitmeyen, oy kullanmayanların sayısı
13.682.805 kişidir.
Referandum sonuçları bağlamında şu tespitleri yapabiliriz:
2
* Referandum öncesinde hayır cephesi yürüttüğü kampanyada, Anayasa değişikliklerinin değişiklik yapılan her
noktada 1982 Anayasasına
göre, gerici burjuva demokratik bir Anayasa yönünde bir
ilerleme, bir reform anlamına
geldiği gerçeğini yok saydı.
Onlar Anayasa değişikliklerini değil, bu değişiklikleri yapan AKP’nin niyetini tartıştılar. Onlara göre bu Anayasa
değişiklikleri AKP tarafından
“demokratik, laik, sosyal hukuk devleti”ni ele geçirip yık-

mak, yerine “Tek parti, tek kişinin faşist diktatörlüğünü” geçirmek için yapılıyordu. “Yargı
tarafsızlığını yitirecek, AKP’ye
bağımlı hale gelecekti” vb. Bu
cephenin referandumda kullandığı taktik, referandumu
Anayasa değişikliği referandumu olmaktan çıkarıp, AKP
hakkında bir güven oylamasına
dönüştürmek üzerine kurulu
idi. Hayır cephesi referandumu
AKP’ye evet mi, hayır mı oylamasına dönüştürdü.
Halk oylamasından çıkan
yüzde 58’lik evet oranı, oy kullanan seçmenlerin çoğunluğunun bu oyuna gelmediğini gösteriyor. Seçmen AKP’ye evet
mi, hayır mı? Seçeneğine göre
değil, referandumun konusu
olan Anayasa değişiklik paketine göre oy kullanmıştır.
* Referandum öncesinde evet
cephesi yürüttüğü kampanyada, referandumun AKP’ye
evet ya da hayır referandumu
olmadığını açıklayarak, evet
oylarının AKP’ye evet oyları
olarak yorumlanmayacağını
söyleyerek, AKP’ye tepkinin
sandığa hayır olarak yansımasını engellenmeye çalıştı. Evet
cephesi bir yandan referandum
AKP referandumu değildir diyerek, hayır cephesinin taktiğini boşa çıkarmaya çalışırken,
diğer yandan da referandumu
darbelere/12 Eylül’e evet mi/hayır mı referandumuna dönüştürmeye çalışarak evet oylarını
arttırmaya, CHP ve MHP BDP
tabanından da oy almaya çalıştı. Çıkan sonuç bu açıdan bakıldığında evet cephesi taktiğinin başarıya ulaştığını gösteriyor. CHP, MHP, BDP tabanından bir kesim referandumda
evet oyu kullanmıştır.
* Referandumun genel parlamento seçimi veya genel yerel
seçim olmadığını, bu anlamda
birebir karşılaştırmanın mümkün olmadığını bilinçte tutarak, referandumu 2009 yılında
yapılan yerel seçimlerle kar-
şılaştırdığımızda durum şöyledir:
Evet cephesinin (AKP, BBP,
SP) 2009 yılında yapılan yerel
seçimlerde İl Genel Meclisi için
aldıkları oy oranları % 46,2’dir.
Evet cephesi % 46.2’yı baz aldığımızda, gerilememiş ilerleme
kaydetmiştir. Her partinin gerçek gücü gelecek yıl yapılacak
genel seçimlerde belli olacaktır. Yüzde 58’lik evet oranı, evet
cephesini oluşturan partilerin
yelkenine rüzgar katan, moral
yükselten bir rol oynayacaktır.
Referandum öncesi tersi açıklamalar yapılsa da, evet oylarını
AKP hanesine zafer oyları olarak sayacaktır.
* Referandumda hayır cephesi ni n (CHP, M HP, DP,
DSP) son yerel seçimlerde İl
Genel Meclisi bazında aldıkları oy oranları % 45,7’dir.
Referandumda % 42’lik hayır
sonucu aslında hayır cephesi
için ilerleme değil gerilemedir.
Sonuç hayır cephesi açısından
başarısızlıktır. Bu sonuç CHP,
MHP içinde karışıklıklara yol
açacaktır. CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun referandumda hayır kampanyası
yürütürken, diğer yandan oy
kullanamamış olması da işin
cabasıdır.
* Yapılan bir operasyon ile
CHP’nin başına getirilen, medyanın bir bölümü tarafından
parlatılan, umut olarak gösterilen, halkçı söylemler kullanan
Kemal Kılıçdaroğlu faktörü, referandumda anlamlı bir oy artışı sağlayamamıştır. Çıkan sonuç CHP’de başta Baykal olmak üzere pusuda bekleyen
muhalifleri harekete geçirecek
bir sonuçtur.
* A K P’ni n y ıprat ı l ması,
AKP’ye tepki oylarının sandığa hayır olarak yansıması,
hayır cephesinin referandumdan güçlenerek çıkması, gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde CHP-MHP koalisyonun

sandıktan çıkarılması planı
şimdilik başarısızlığa uğradı.
Statükocu, Kemalist bürokratik
kanadın AKP’nin gidişine dur
demek için geliştirdiği bu plan,
gelecek genel seçimlerde yeniden denenecektir.
* Referandumda % 28’lik boykot oranı söz konusudur. Genel
olarak seçimlerde % 25’lerde
olan normal boykot oyları, % 3
artmıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde % 28’lik boykot
oranı başarı olarak adlandırılamaz. Boykot oranı % 35 ve üzeri
olabilseydi, bu başarılı olarak
değerlendirilebilinirdi.
BDP’nin boykot tavrı Kürt illerinde önemli oranda etkili
oldu. Ağrı’da referanduma katılım oranı %56.42, Adıyaman’da
%81.61, Bingöl ’ de %76.99,
Bitlis’de % 70.01, Diyarbakır’da
%34.8, Hakkari’de % 9.05,
Ma rdin’ de %43.0, Muş’ da
% 5 4 . 0 9, S i i r t ’t e % 5 0 . 8 8 ,
Tunceli’de % 67.22, Urfa’da
%68.43, Van’da % 43.61,
Batman’da %40.62, Şırnak’da
%22.5, Iğdır’da %51.09 oldu.
* Referandumda kaybeden
statükocu kanat, kazanan değişim isteyen kanat olmuştur.
Egemenler arasında yürüyen
iktidar mücadelesinde, referandumun değişim isteyen kanat
tarafından gündeme getirildiği
bilindiğinde, oy veren seçmenlerin çoğunluğu değişim isteğini ifade etmiş, bu amaca hizmet eden referandumda evet
oyu kullanmıştır.
* Sol legalist, reformist partiler (EMEP, ÖDP, TKP) referandum öncesinde hayır kampanyası yürüttü. Reformistler referandumda verilecek hayır oyunun, 12 Eylül Anayasası değişmesin anlamına geldiğini gözlerden gizleyerek, egemenler
arasındaki iktidar mücadelesinin bir ürünü olan referandumda statükocu kanadın yedeğinde hareket ettiler.
14 Eylül 2010 

Rimaks Tekstil / Bartın - Tuzla
Sendikalı oldukları için işten çıkarılan Rimaks Tekstil işçilerinin direnişi sürüyor. Rimaks’ta çalışan 133 işçi TEKSİF’e üye oldukları için işten çıkarılmışlardı. Dünyaca ünlü tekstil markalarına üretim yapan Rimaks işçilerin sırtından karına kar katarken, işçilerin insanca çalışma ve yaşama haklarını gasp ediyor. Rimaks işçilerinin direnişlerini duyurmak ve destek amacıyla yağmur altında düzenledikleri yürüyüşe de polis saldırarak, işçileri gözaltına altı. Çalışma Bakanı Ömer Dinçer ile görüşmek isteyen işçilerin kent merkezine izin vermeyen polis 35 işçiyi gözaltına aldı.
N
ükleer enerji, atomun
çekirdeğinden elde edilen bir enerji türüdür.
Nükleer enerji, üç nükleer reaksiyondan biri ile oluşur:
• Füzyon: Atomik parçacıkların birleşme reaksiyonu.
• Fisyon: Atom çekirdeğinin
zorlanmış olarak parçalanması.
• Yarılanma: Çekirdeğin parçalanarak daha kararlı hale
geçmesi. Doğal (yavaş) fisyon
(çekirdek parçalanması) olarak
da tanımlanabilir.
Ağır radyoaktif maddelerin,
dışarıdan nötron bombardımanına tabi tutularak daha küçük
atomlara parçalanması olayına
fisyon, hafif radyoaktif atomların birleşerek daha ağır atomları meydana getirdiği nükleer
tepkimelere ise füzyon tepkimesi denir. Füzyon tepkimeleriyle fisyon tepkimelerinden
daha fazla enerji elde edilir.
Bir nükleer santral kurmak
için zenginleştirilmiş uranyuma ihtiyaç vardır.
Bu uranyum türleri U-235
başta olmak üzere, U-233,
U-238 ve plütonyum P-239 ve
P-241'dir. Uranyumun fizyon
tepkimesine girerek bölünmesi
sonucunda açığa çok yüksek
miktarda enerji çıkar. Bu bölünme için, nötronlar yüksek
bir hızla uranyum elementinin çekirdeğine çarpar. Bu çarpışma çekirdeğin kararsız hale
geçmesine ve sonrasında büyük bir enerji açığa çıkartan
fisyon tepkimesine neden olur.
Gerçekleşen tetikleyici ilk fisyon tepkimesi sonucunda ortama nötronlar yayılır. Bu nötronlar diğer uranyum çekirdeklerine çarparak fisyonu elementin her atom çekirdeğinde
gerçekleştirene kadar devam
eder.
Nükleer santralin iç yapısına bakıldığında, uranyumun
fisyon tepkimesine girmesiyle
oluşan enerji su buharının çok
yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılmasını sağlar. Yüksek sıcaklıktaki bu buhar, elektrik jeneratörüne bağlı olan türbinlere

verilir. Türbin kanatçıklarına
çarpan yüksek enerjili buhar,
bilinen şekilde türbin şaftını
çevirir ve jeneratörün elektrik enerjisi üretmesi sağlanır.
Jeneratörde oluşan elektrik ise
iletim hatları denilen iletken
teller ile kullanılacağı yere gönderilir.
Dünyada şu an aktif olarak çalışan 441 adet nükleer
santral var. Nükleer santraller
uranyumu işlerken bunu çekirdek parçalaması yoluyla yüksek radyoaktivite taşıyan nükleer atıklar haline dönüştürüyor. Bir nükleer santral yılda
ortalama 25-30 ton radyoaktif
atık yakıt üretir. Basit bir hesapla aktif olan nükleer santrallar her yıl ortalama 10,000
metrik ton atık yakıt üretmektedir. Bugünki teknik ile nükleer atıkları yok etmek, doğaya
ve insanlığa verdiği zararları
ortadan kaldırmak mümkün
değil. Nükleer atıkları güya zararsız hale getirmek için onbinlerce yıl çok korunaklı ortamlarda saklanması gerekiyormuş! Atıkların saklanması
ise hem çok tehlikeli hem de
çok pahalı yöntemlerle mümkün. Bu yöntemler, kendi ülkelerinde toprağa veya okyanusların dibine gömmekten, başka
ülkelere ithal etmeye ve uzaya
göndermeye kadar değişiyor.
Nü k leer at ı k lar, yayd ı kları yüksek dozdaki radyoaktif
ışınlar nedeniyle tüm canlılar
ve doğa için hayati tehlike taşıyor. Nükleer santraller, yaklaşık 50 yıldır faaliyet gösteriyor.
Nükleer santrallerin ürettiği
yüksek radyoaktivite taşıyan
atıkların güvenilir bir şekilde
bertaraf edilmesi için dünya çapında bulunmuş tek bir yöntem
bile yok. Nükleer santrallar
30-40 yıl içinde ömürlerini tamamlarlar ve birer nükleer atık
haline gelirler. Sökülmeleri,
parçaların radyoaktivite düzeylerine göre sınıflandırılmaları ve bertaraf edilmeleri çok
uzun, masraflı, tehlikeli ve güç
bir süreçtir. Bugünki teknikle
bu atıkları yok etmek mümkün
değil.
Almanya’da uzun yıllardan
beri nükleer enerjiye karşı mücadele eden bir çevre hareketi
var. Almanya’da ilk nükleer
araştırma santrali 1957 yılında
Münih yakınlarında bulunan
Garching kasabasında kuruldu.
1957-2004 y ılları arasında
Almanya’da 110 adet atom
santrali kuruldu. İlk elektrik
üreten santral 1962 yılında faaliyete geçti. Almanya’da kurulan santraller ikiye ayrılıyor. Elektrik üreten ve nükleer
araştırma yapan santraller. Son
araştırma reaktörü ise 2004 yılında Dresden şehrinde açıldı.
Oca k 1960 y ı lı nda
Almanya’da atom yasası çıkarıldı. Bu yasa daha sonra bir
çok kez değiştirildi. 14 Haziran
2000 tarihinde Alman hükümeti ile elektrik üreten işverenler arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre, atom
santrallerinin sayısı sınırlandırılacak ve yeni atom santrallerinin yapımına izin verilmeyecekti. 22 Nisan 2002 tarihinde
Alman hükümeti Atom santralleri ile ilgili kararını açıkladı. 2002 yılında Almanya
genelinde 19 adet atom santrali elektrik üretimi yapıyordu.
Alınan karara göre 2021 yılına
kadar atom santralleri kapatılacaktı. İki adet atom santrali
(Stade ve Obrigheim) kapatıldı.
Geriye 17 adet atom santrali
kalmıştı. Bu santrallerde güya
2021 yılına kadar kapatılacaktı.
2009 yılında Alman hükümeti,
Atom santrallerinin kapatılmasının uzatılması için plan yapmaya başladı. 2010 yılının Eylül
ayında Alman Hükümeti atom
santrallerinin kapatılmasının
süresini 8 ile 14 yıl daha uzattığını açıkladı.
Alman hükümetinin bu kararına karşı tepk iler y ükselmeye başladı. 18 Eylül’de
Berlin’de nükleer enerji karşıtları ve çevreci örgütlerin organize ettiği bir yürüyüş yapıldı. Eyleme Yeşiller Partisi,

KESK / Ankara
KESK Ankara Şubeler Platformu tutuklu bulunan 9 KESK üyesinin serbest bırakılması talebiyle
Sakarya Caddesi'nde oturma eylemi yaptı.Yapılan eylemde KESK Ankara dönem sözcüsü Fikret
Aslan açıklama yaptı: "AKP'nin demokrasi anlayışı, toplumsal muhalefete ve eleştirilere kesinlikle
karşıdır, kapalıdı.” Yapılan açıklamada Kürt sorunu ve emek mücadelesi ekseninde KESK’in mücadelesinin durdurulmak istendiği, bu yüzden KESK’lilerin tutuklandığı, ancak KESK’in bu saldırılar
karşısında yılmadan mücadeleye devam edeceği belirtildi.
Sosyal Demokratlar (SPD) ve
Sol Parti (Die Linke) de destek sundu. Yürüyüşe 100 bin
kişi katıldı. Angela Merkel hükümetinin nükleer santrallerin
ömrünü uzatmayı öngören planına karşı onbinlerce kişi başkent Berlin sokaklarına çıktı.
Yürüyüş merkez tren istasyonunun önünde başladı. Alman
başbakanlığı ve Alman parlamentosu, merkez tren istasyonunun hemen karşısında bulunuyordu. Yürüyüş rotası başbakanlığın önü idi. Yürüyüşe
yaşlısından gencine, kadınlardan çocuklu ailelere kadar her
yaş grubundan insanlar katılmıştı. Yürüyüş kolları adeta
Alman parlamento binası, başbakanlık ve diğer Alman devlet dairelerini çembere almıştı.
Yapılan konuşmalarda ve taşınan pankartlarda, nükleer enerjinin zararları anlatıldı. Angela
Merkel’in nükleer santralleri
kapatma planının uzatılması
kararı protesto edildi. Nükleer
karşıtları ve çevreci gruplar eylemlerinin devam edeceği bilgisini verdiler. Yürüyüş boyunca
Herşeye Rağmen taraftarları
dergi satışı ve bildiri dağıtımı
yaptılar.
Nükleer enerjiye karşı çıkmak ve yaşanabilir bir dünya
için mücadele etmek doğrudur. Andaki durumda nükleer
enerji karşıtları ve çevre örgütlerine damgasını vuran reformizmdir. Reformizm, burjuva ideolojisinin bir türüdür.
Büyük insanlığın burjuva siyasetinin reforme edilmesinde bir
çıkarı yoktur. Çevre örgütleri
içinde çalışmak ve sosyalist bilinci taşımak komunistlerin görevidir. Kapitalizmin barbarlığı ancak sosyalist bir dünyanın yaratılması ile ortadan kaldırılabilinir. Doğa ile uyumun
temel alındığı yeni bir dünya
yaratmak hedefimizdir. Bunun
içinde mücadele etmek görevimizdir.
Berlin’den YDİ Çağrı Okuru
19 Eylül 2010 

Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Nükleer Enerjiye Hayır
3
Altınyıldız’da TİS ve kölelik
Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
A
4
lt ıny ı ld ız f irması
İstanbul/Yenibosna’da
tek st i l ü re t i m i y apan bir firmadır. Tekstil giyimde firmayı herkes tanıyor.
Bu firmada üretimde çalışan
biri olarak bu tanınmış markanın ürünleri nasıl fahiş fiyatlarla sattığına da tanığım.
Fabrikanın önünde bulunan
satış mağazasına bazen uğradığımda görmekteyim. Ürün alabileceğimizden değil, servislerin kalkmasından önce oluşan
boşlukta uğrayıp bakıyorum.
Bu firmanın sahibi Cem ve
Ümit Boyner, hani Başbakanın
anayasa referandumunda “bitaraf olanlar, bertaraf olur”, dediği TÜSİAD patronlar kulübünün başkanı.
Firmanın sahiplerini tanıdınız. Firmada örgütlü bir sendika da var ama yalnızca adı
sendika. Yani patronlara rağmen sendika değil, sarı sendika. Tek tesellimiz en azından örgütlüyüz ve sendika var
diyebiliyoruz. Biz çalışanlar da
öyle suya sabuna dokunan çalışanlar değiliz, çok uysal bekleriz toplu sözleşmeyi. İşte yine
öyle kuzu kuzu bekledik. Toplu
sözleşmemiz de onaylanıp sendikaya asıldı çok şükür. Hatta
bin şükür. Ya hiç vermeseydiler ne olacaktı? Buna karşı direnecek bir gücümüz de yok.

Bir de en büyük sendikamız
Teksif’e helal olsun. Boyner’ler
çok sağ olsunlar bu kriz (!?) koşullarında adamlar canı gönülden üç-beş ekmek parası zam
verdiler. Sendikamız da canı
gönülden bu ekmek için çabaladı ve aldı. Bu işsizlik zamanında bir üç yılı daha başarıyla kotardılar. Kotardılar dedik hani öyle az-buz değil, bütün olumsuzluklara göğüs gererek alınlarının hakkıyla bir sözleşme yenilediler. Eskiye razıyken ve bu altı aylık süre ve ondan öncesinde de bir kez olsun toplu sözleşmemiz ne oldu?
Diye sormamışken bizim sözleşmemizi paşa paşa yenilediler. Sendikamız babayiğit çıktı,
çatır-çatır söktü ve aldı. Şükür
bu günü gösterenlere öldürmeden açlığa gömenlere, bu kölelik koşullarına ve açlığa şükür
eden biz çalışanlar çok yaşayalım…
Bu kadar olumsuz koşula rağmen yine de birkaç ekmek daha
eve götürmemize, eskiden yaptıkları toplu-sözleşme maddelerini de koruyarak imzaladılar anlaşmayı. İki tarafta başımızdan eksik olmasın. Biz
de bu patron ve sendikacılara
daha fazla güvenerek çalışmak
istiyoruz. Halimiz çok kötü.
Alıştık alıştırıldık kul’a kul’luk
etmeye.
Yapılan toplu sözleşme maddelerinden en önemlilerini aktarayım. Ondan sonra siz karar
verin. Patron ve sendikanın bizi
nasıl düşündüklerine, ölmeden
çalışmaya razı ettiklerine siz de
tanık olun...
“Madde 4) XXI. Dönem Grup
Toplu İş Sözleşmesindeki sosyal
yardımlar, ücret zammı oranlarında ve uygulama tarihlerinde
arttırılır.”
Sosyal yardımı her ay yiyecek
maddeleri olarak alıyoruz. En
son ayın yiyecek yardımı net
90 lira. Normal piyasa koşullarında yaptığım hesaba göre verilen yiyecekler 40-45 lira tutuyor. Toptan aldıkları için daha
ucuza aldıkları kesin fakat kalan ve aslında bizim hakkımız
olan parayı ne yaptıkları belirsiz. Ne biz ne de sendika bir şey
sormuyor.
“Madde 6) XXI. Dönem Grup
Toplu İş Sözleşmesinin Fazla
çalışma başlıklı 24. Maddesi
ve tatiller ve ücretleri başlıklı
26. Maddeleri aynen uygulanacaktır.”
“Ancak 1.10. 2010 – 1.4.2013
tarihleri ararsında 24. ve
26. Maddelere göre yapılacak çalışmalara 4857 sayılı İş
Kanunundaki esaslara ve oranlara göre ödeme yapılacaktır.
(Yıllık fazla mesai 4857 sayılı
iş kanunu’na göre azami fazla
mesai süresi olan yıllık 270 saati geçemez aşan kısım % 100
zamlı uygulanır.)”
Aldığım ücret 550 lira, saat
ücretim 3.50 lira. Mesaiye kaldığımda % 50 zamlı 4.75 lira
ediyor. Mesainin içinde yemek
süresini de düşüyorlar. Yıllardır
kalifiye bir işçi olarak, yoksulluk sınırının altında çalışıyorum. İlginç olan, bu yoksulluk sınırlarını araştırıp açıklayanlar da, bizim açlık sınırının altında çalışmamıza göz
yumanlar ve kılını kıpırdatmayanlar da yine bu sendikalar.
En büyük suç ise bizim örgütlü
bir güce sahip olmayışımız ve

Sendikanın da karşısında durabilecek örgütlü bir gücü harekete geçirememiş olmamızdır. Onlar da koltuklarını tehlikede görmedikleri ve örgütlülüğümüzün zayıflığını bildikleri için bilerek patronla bu kadar rahat dirsek teması içerisindeler.
Bu sefalet ücretleri yüzünden bir dizi işçi gönüllü olarak mesailere kalmaktadır. İki
ayda 270 saat mesaiyi dolduranlar var, daha iyi bir ücret verilmiş olsa kim mesaiye kalmak
ister ki? Fazla zamanını daha
farklı kullanır, uykuya hasret
işe gitmez.
“Madde 7) X XII: Dönem
Grup Toplu İş Sözleşmesi’nin
“Ücret Zammı” başlıklı 35.
Maddesindeki oranlar aşağıdaki gibi olacaktır.
Sözleşmenin imzalanması tarihinde işyerinde hizmet akdi
devam eden taraf sendika üyesi
işçilerin 31.03.2010 tarihinde
almakta oldukları brüt ücretlerine 01.04.2010 tarihinden geçerli olmak üzere % 4 oranında
zam yapılacaktır.
30.09.2010 tarihinde işyerinde
hizmet akdi devam eden üyelerin brüt ücretlerine 01.10.2010
tarihinde geçerli olmak üzere
% 3 oranında zam yapılacaktır.
31.03.2011 tarihinde işyerinde
hizmet akdi devam eden üyelerin brüt ücretlerine 01.04.2011
tarihinden geçerli olmak üzere
% 4 oranında zam yapılacaktır.
30.09.2011 tarihinde işyerinde
hizmet akdi devam eden üyelerin brüt ücretlerine 01.10.2011
tarihinde geçerli olmak üzere
% 3 oranında zam yapılacaktır.
31.03.2012 tarihinde işyerinde
hizmet akdi devam eden üyelerin brüt ücretlerine 01.04.2012
tarihinden geçerli olmak üzere
% 4 oranında zam yapılacaktır.
30.09.2012 tarihinde işyerinde
hizmet akdi devam eden üyelerin brüt ücretlerine 01.10.2012
tarihinde geçerli olmak üzere %
3 oranında zam yapılacaktır.”

Anakonda / Kırklareli
Lüleburgaz'da bulunan İtalyan sermayeli Anakonda Isıtıcı ve Pişirici Cihazlar işyerinde, sendikalı oldukları için işten atılan işçiler direnişe başladı. Birleşik Metal-İş Sendikası'nın çoğunluğu sağlayarak yetki başvurusunda bulunduğu Anakonda işyerinde patron 6 işçiyi işten çıkardı. Birleşik
Metal-İş Sendikası yaptığı açıklama şöyle dedi: “Anayasal hakları olan sendikallaşma haklarını kullandıkları için haksız yere işten atılarak yıldırılmaya çalışılan üyelerimiz, bu tarihten itibaren bu
haksızlığa boyun eğmeyerek fabrikanın önünde mücadeleyi sürdürüyorlar."

çiyi aynı fabrikada çalıştıran
kaç yüz tane fabrika var? İşte
Altınyıldız iki bine yakın işçi
çalıştırıyor. Bu fabrika gerçekten Boyner ikilisinin altın yumurtlayan tavuğudur. Bu tavuğu altın yumurtlar hale biz
getiriyoruz, Fakat patron bir
dizi çanak yalayıcıları ile birlikte kazancı sağlayan bizlere kölece yaşama yetecek kadar ücrete mahkum ediyorlar. Ama biz toplu sözleşme dönemlerinde uyuyoruz. Birileri
bize rağmen bizim ekmeğimizi
ve aşımızı kısıyor, sesimiz çıkmıyor. Bu kader değildir. Birlik
olamamaktır, güç olamamaktır.
Fabrikanın çalışma koşulları
ayrı bir yazı konusu. Esnek çalışma, performans, kuralsız çalışmalar alabildiğine uygulanıyor. Normal çalışma saatlerini
zor geçirirken yukarıda belirttiğim gibi bir de mesai uygulamaları var.
Bakmayın sendikalı olduğumuza. İsmi var kendisi yok. Bu
kadar kötü olmasına rağmen
yine de sendikasızlıktan iyidir
bizim durumumuz. Yıllardır
çalışıyorum. Sendikaya gidip
Toplu İş Sözleşmemiz nasıl gidiyor demek istiyorum. Her
şeyi kabullenen biri olmak istemiyorum. Kaldırınca sopasını
gocuklu celep (nazım’ın kulakları çınlasın) kapı önüne koymaya hazır bekliyor. Üretimden
gelen güç diyen sesler duyuyorum, bu güç örgütlü değilse bir
hiçtir. Demek ki işçi sınıfının
harekete geçmesi lazım. Fakat
henüz o durumda olmadığı görülüyor. Arada benim gibi biraz ucundan tutayım diyenlerin az olduğu yerde patron ve
güya bizi temsil eden ve ücretlerini de ödediğimiz sendika
temsilcilerimiz güçsüzlüğümüzden dolayı bizi önemsemiyor. İstediğini yapabiliyor.
Biliyorum devran dönecektir.
Bir kaç kişi değil hep birlikte
istendiğimizde daha iyisini ve
güzelini kendimiz için yapacağız. Hep birlikte başaracağımız
günler gelecektir. Altınyıldız
patronu o zaman bu kadar rahat olamayacaktır.
Bir YİD okuru kadın işçi
22 Eylül 2010 
Tekel işçilerinin
Tek Gıda İş önünde oturma
eylemi devam ediyor
H
atay, İzmir, Tokat,
İstanbul, Batman’dan
gelen 30 civarında
Tekel işçisi, 4 Ekim günü
İstanbul Levent’te bulunan
Tek Gıda İş Sendikası Genel
Merkezi önünde oturma eylemine başladı. Sendikaya girişleri polis barikatı ile engellenen işçiler, 4 Ekim’den bu yana
gece gündüz demeden oturma
eylemine devam ediyorlar.
11 Ekim Pazartesi günü işçileri ziyaret ederek, Tekel işçileri
ile konuştuk.
Hüseyin Bozkurt: “19 yıllık Tekel işçisiyim. 1 Ekim itibariyle iş kaybı tazminatı ödemesi son buldu. 4 Ekim günü
buraya geldik. Üye olduğumuz
sendika yönetimi ile konuşmak
istedik. Polis barikatı ile karşılaştık. Bizi içeriye bırakmadılar. Genel başkan arka kapıdan kaçtı. Sendikaya karşı değiliz. 4 C’li olarak çalışmak istemiyoruz. Özlük haklarımızı
istiyoruz. Sendika Tekel işçilerine verdiği sözleri yerine getirsin. Geleceğimiz için, çocuklarımız için buradayız.”
Türkiye Haskar: 21 yıllık
Tekel işçisiyim. Haklarımız
için aylarca direndik. Sendika
attığı imzaların arkasında durmadı. Sendika 1 Nisan’dan bu
yana işçilere verdiği mücadele
sözünü yerine getirmedi. Biz
şimdiye kadar sendikayı karşımıza almadık. İstiyoruz ki
sendika önümüze geçsin, bizimle birlikte mücadele etsin.
Öfkeliyiz, kızgınız. Sadece ekmek derdindeyiz. Sendika bu
mücadelede bizi yalnız bıraktı. Kamuda güvencesiz çalıştırılan 4 C’li, 4 B’li binlerce
işçi var. Bu işçilerin sayısı artacak. Gün gelecek bu işçiler birleşerek sendikadan hesap soracaklar. Kamuda Güvencesiz
Çalışanların İşçi Birliğini
(GÜCDER) kurduk. Sendika
ya üyemiz değilsiniz desin, ya

Kot taşlama işçileri / İstanbul
İstanbul’da 7 yıl boyunca kot taşlama işinde çalışan ve silikozis hastalığına yakalanan Yılmaz
Dımbır (32), patron ve Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine açtığı davayı kazandı.
5,5 yıl süren mahkeme Yılmaz Dımbır’ın sigortasız çalıştığı günlerinin sigortalı sayılmasına karar verdi.
Çalışma gücünün %59’unu kaybettiğine karar veren mahkeme kararı uyarınca SGK Yılmaz
Dımbır’a aylık 565 TL iş göremezlik maaşı bağladı.
da hakkımızı arasın.”
İşçiler burjuva medyanın eylemlerine yer vermemesinden, eylemlerinin basında yer
bulmamasından rahatsızlar.
Şimdilik yeterli olmasa da eylemlerine yapılan destekten
memnunlar.
İşçiler, eylemleri üzerine yaptıkları basın açıklamasında
şunları söylüyorlar:
“Tek Gıda İş yönetimi ise, 1
Nisan’dan bu yana işçilere ve
kamuoyuna verdiği mücadele
sözlerini, şerefi üzerine yaptığı yeminlerin hiçbirini tutmadı. Mücadele etmekten geri
kaçıyor.
Bu koşullarda ya kaderimize
boyun eğip, Hükümet ne verirse ona razı olacağız, ya da
sendikamızın temelini Tekel işçilerinin attığı sendikamız Tek
Gıda İş’in mücadeleyi başlatması için kapısını aşındırmaya
devam edeceğiz.
Sendika yönetiminden Tekel
işçileri için verdiği sözleri tutmasını istemek için buradayız.
78 günlük mücadelenin boşa
çıkmaması için geldik. 4 C uygulamasının ve taşeronlaşmanın genel bir çalışma biçimi
haline gelmesini önlemek için
mücadele etmekten başka yolumuz kalmadı.”
Tekel işçileri yürüttükleri
mücadele ile 4 C’de iyileştirme
yapılmasını sağladılar. Bu mücadele 4 C’yi ortadan kaldırmaya yetmedi. 4 C’ye karşı mücadele sadece Tekel işçilerinin
değil, işçi sınıfının ortak mücadelesi olmadığı sürece de bunu
başarmak mümkün değildir.
Sadece 4 C, 4 B’yi değil, bir bütün olarak kapitalist sistemi ortadan kaldırmak için işçi sınıfının örgütlenmesi, mücadele
etmesi dışında seçenek yok.
Haydi Tekel işçileri ile dayanşmaya!
11 Ekim 2010 

Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Altınyıdız’da eski yeni fark
etmiyor, herkes asgari ücret alıyor. Altı aylık dilimler halinde
bu sözleşme döneminde alacağımız ücretler, birinci altı ay
için 570 lira, ikinci altı ay 587
lira olacak. 2011 yılında 611
lira, ikinci yarı 630 lira, 2012
yılı için 655 lira, ikinci yarıyı
ise 675 lira olarak hesaplamak
mümkün.
“8) XXI. Dönem Grup Toplu
İş Sözleşmesinin “ikramiye”
başlıklı 40. Maddesi aynen uygulanacaktır.”
Üç yıldan daha eski olan çalışanların 4 tam maaş ikramiye
hakkı var, daha az çalışma süresi olanların 2.5 maaş ikramiye hakkı var.
“9) Sözleşmenin yürürlülük
tarihi ile imza tarihi arasındaki
ücret zammını ve sosyal ödemelerden doğan birikmiş farklar, en geç 01.02.2011 tarihine
kadar ödenecektir.”
Toplu sözleşme dönem farklarımızı bile 6 aylık zaman dilimine yaymaktalar.
“11) İşbu XXII. Dönem Toplu
İş Sözleşmesi anlaşma tutanağı taraflarca 31 Ağustos 2010
günü imza edilmiştir.”
36 ayın 6 ayı gitti, biz işçiler
biraz öfkelendik. (Öfkelendik
dediysem bir şeyleri işverene
yansıtan veya sendikamızın da
bu öfkeden nasibini aldığı bir
öfkelenme değil. Bizim öfkemiz
kendimize. Arkadaşımıza bile
yansıtamadığımız bir öfke, onlar da bize yansıtamadı. Neme
lazım bu işsizlikte işsiz kalmak.) 15-20 lira arasında zam
yaptılar güle güle kullanın dediler. Şimdi neme lazım patrondur, her şeyi hesaplamıştır, bu
sıkıntılı dönemde onun da işleri yoksa alışmışta kazanmaya
kem gözlerden yüzbin kere saklayarak. Biz ise alışkınızdır, az
kazanıp az yemeye(!?). Şaka bir
yana, evinde benim kazandığım kadarını bulamayan işsiz
yüzbinler var sokakta. Tok değilsem de yarı-aç yatıyorum, işsiz yarı açta yatamıyor. Bütün
bunları bize reva gören patron ve onun devletine karşı her
alanda örgütlenmeli ve karşı
duruş sergilemeliyiz.
Taşeronun bu kadar yaygın
olduğu bu ülkede binlerce iş-
5
AVUSTURYA’da Emekçilerle ilgili yeni bir yasa:
AVUSTURYA’da Emekçilerle
ilgili yeni bir yasa: Güvence
altına alınmış asgari gelir
üzerine federal devlet ile
eyaletler arasındaki anlaşma
Yoksullukla mücadelede ileri
bir adım mı acaba?
Av u st u r y a
Federal
Pa rla mentosu g üvenc e a lt ı n a a l ı n m ı ş a s g a r i ge l i r
(Mindestsicherung) üzerine federal merkezi devlet ile eyalet
hükümetleri arasındaki anlaşmayı geçen Temmuz ayında karara bağladı. Bu yasa 01 Eylül
2010 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.
Avusturya federal sosyal işler bakanlığına göre bu yasa,
şimdiye kadar eyaletten eyalete
farklı olan sosyal yardımın yerini alacak. Ama bunu alabilmek
bazı koşulların yerine getirilmesine bağlı.
Bunu almaya kimlerin hakkı
var?
Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Güvence altına alınmış asgari gelirini alma hakkından
(Almanya’daki Hartz IV e benzer) ancak kendisinin ve aile fert-
6
lerinin ihtiyaçlarını karşılamaya
yeterli gelire sahip olmayanlar ve
(Örneğin sosyal sigortasal haklar gibi) üçüncü şahıslardan aldıkları ile gereksinimlerini karşılayamıyan insanlar yararlanabilecekler.
Avusturya vatandaşlarının
yanı sıra 5 yıllık AB-sürekli yerleşim hakkı veya süresiz oturma
iznine sahip göçmenler ve onların aile bireyleri, iltica başvuruları kabul edilmiş olanlar,
AB-vatandaşları vb. de bu hakka
sahip.
Amma velâkin çalışabilir durumdaki kişiler çalışma güçlerini aktif bir şekilde iş piyasasına sunmalıdırlar. Resmi makamlara göre kendisinin yapabileceği uygun bir işe gitmeyi kabul etmeme halinde bu, yarısına
kadar kesilebilir.
Güvence altına alınmış asgari
gelir ne kadar?
Güya ihtiyaca yönelik güvence
altına alınmış asgari gelirin çıkış noktası emeklilik sigortasının net asgari gelir denkleştirme tabanıdır. Bu miktar 2010
yılı için tek başına yaşayanlarda
ayda 744.- avro net, (evli) çiftlerde ayda net 1.116 avro’dur.
Güvence altına alınmış asgari
gelirde ayda 558.- avro tek başına yaşayanlara; (evli) çiftlere
ise 837.- avro yılda 12 kez ödenecektir. Bu yasa çıkmadan önce
yapılan pazarlıklarda sözde güvence altına alınmış asgari gelirin emeklilik maaşlarında olduğu gibi yılda 14 kez (yani bir
maaş izin parası, bir maaş yılbaşı
parası şeklinde) ödenmesi gerektiği tartışıldı. Lafta her zaman
emekçilerden yana olduklarını
iddia eden, hükümetin büyük ortağı Avusturya Sosyaldemokrat
Partisi (SPÖ) ve onun önderliğindeki 1,3 milyon üyeli ÖGB
(Avusturya Sendikalar Birliği)
sosyal ortaklık adına bu talepten
vazgeçtiler.
Aynı hanede yaşayan çocuk
başına en az 134.- avro artması
öngörülmüştür. Yalnız bu miktar dördüncü çocuktan itibaren
112.- avro’ya düşmektedir. Bu
paranın içinde % 25 lik ev masrafı payı yer almaktadır. Eğer güvence altına alınmış asgari gelirden yararlanan kişi, kendi evinde
veya akrabalarının yanında kira
ödemeden kalıyorsa, bu miktar
kesilmektedir.
Yeni doğan çocuklarına bakmak
zor u nda k i a nne
veya baba çocuk üç
yaşına gelene kadar
çalışma zorunluluğundan muaftır.
Ne büyük bir ilerleme değil mi?
Bu miktarlar asgari standartlardır.
İsterlerse eyalet hükümetleri bu sınırların üzerlerine çıkabilirler.
Bu yeni yasal
uygulama
Avusturya’da
yoksulluğu
gerçekten
azaltıyor mu?
Bilindiği üzere
Av u s t u r y a z en-


ginlikte dünyanın 10., Avrupa
Birliği içinde 4. en zengin ülkesi.
Buna karşın 9 milyona yakın
nüfusu olan bu ülkede yaklaşık
300.000 den fazla kişi ayda 600.avro’dan fazla bir gelire sahip değil. Ve de bir milyona yakın kişi
yoksulluk sınırının (951.- avro)
altında bir gelirle yaşamak zorundadır. Bu çıplak rakamlar
açık bir dil konuşmaktadır. Bu
yeni yasal uygulama bir ilerleme
olmadığı gibi yoksulluğu engellememekte ve sosyal koruyucu
ağı daha sağlam hale getirmemektedir. Bunun köklü bir şekilde değiştirilmesi bu sistemde
mümkün değildir.
Fazla lafa gerek yok. Şimdi eski
uygulama ile yeni uygulamayı
somut, gerçek örneklerle rakamsal olarak karşı karşıya koyarak
bu yeni yasanın ne menem bir
‘reform’ olduğuna bakalım:
İki kızına tek başına bakan
bir anne olarak 541,91 avro kira
ödediği bir dairede oturmaktadır. 257,77 avro tutarında oturma
yardımı almakta, yani onun kira
payı 285,14 avro tutmaktadır.
Çocuklar için çocukların babasından ayda toplam 233.- avro almaktadır. Sözü edilen bu bayan
yarım gün temizlikçi olarak çalışmakta ve bu işten ayda 492,75
avro kazanmaktadır.
Aşağıdaki tutarlarda sosyal
yardım alınmaktadır: Tablo -1
Bu konuda başka bir dizi somut örnek daha verilebilir. Ama
gerek yok.
Avusturya’daki sınıf bilinçli
emekçilerin bu sahtekârlıkların
hesabını sormalıdırlar, soracaklardır.
Ekim 2010
Avusturya’dan sendikalı
bir okur 
Not: Yararlandığımız
Kaynaklar: - ÖGB’nin üye dergisi Solidarität = Dayanışma,
sayı: 926,
Eylül 2010, sf.: 5 Alm.
- Migrare Yayın Organı Direkt,
No.: 3/2010 Alm./Türkçe
- Komak-ml yayın organı,
Proletarische Rundschau, Nr.:34,
Eylül 2010, Sf.: 24-25, Alm.

UPS / İstanbul
Sendikalaştıkları için işten atılan ve 151 gündür direnişte olan UPS işçilerine bir destek te taraftar
gruplarından geldi. TÜMTİS’in “Giy formanı, al topunu” çağrısı ile UPS'nin İstanbul Mahmutbey'de
bulunan Aktarma Merkezi önüne davet ettiği dayanışma eylemine futbol takımlarının taraftar grupları katıldı. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Sakaryaspor'un muhalif taraftar grupları eyleme katılarak UPS işçilerinin direnişine destek verdiler.
Hey tekstilde yaşanılanlar

lamalarda bulundu: Bugün
tekstil yok sayılırsa kadın çalışan kalmaz. Bu sektöre iyi baksınlar. Bu sektör istihdam için
önemli bir sektör. Sektörü eleştirmektense, hassas sektör ilan
edip kayıt dışılığa karşı proje
geliştirilsin. 4-5 bin kişiyle çalışan hangi işyerine ödül verdiniz? Çalışanların yüzde 70’i kadın olan hangi firmayı tebrik
ettiler? Kayıt içi ve merdiven
altı arasında ne fark göz ettiler? Önce Sayın Başbakan bunu
açıklasın. Kayıt dışılıkta haklı
ama bunu yaratan ben miyim?
Sistem yarattı. Anayasa’yı değiştirme gücüne sahip olan hükümetin kayıt dışılığı engellemesi çok mu zor? Suç sistemde.
Sayın patronum bu çıkışıyla işçi
dostu kılığına büründü. Birçok
işçi tarafından da helal olsun
denip takdir edildi. Bu çıkışı
yapan patronum sanki sömürüye karşı bir portre çizdi sormak lazım 600 liraya çalıştırdığın insanları sömürmüyor musun? Sormak lazım iş sözleşmelerinde olmasına rağmen, çalışan işçilerinizin ikramiyelerini iki yıldır neden ödemiyorsunuz? Tatil günleri yaptırdığınız mesailerin ücretlerini neden düşürdünüz?
Öte yandan Anadolu da yatırım yapmak için devletten yardım isteyen patronum, 10 bin
işçi çalıştıracak kapasitem var.
Atölyelere iş veriyorum. Hey
Tekstil Türkiye’de örme tekstilin en büyüğü. 4 bin çalışanımız var ve gittikçe de büyüyoruz. Dokumaya da başlıyoruz.
Benim daha çok işçi kapasitem
var diyor. Anadolu ya yatırım
yapmasının tek sebebi işçi ücretlerinin düşük olması ve devletten aldığı teşviklerdir... Ha
bir de işçilerle daha iyi diyalog
kurmak için Kürtçe öğreniyormuş. Sormak lazım, karşınıza
hangi işçiyi alıp sohbet ettiniz?
İşçiler sizi gördüğü zaman titremeye başlıyor. Sanırım şirin görünmeye çalışıyor patronum.
Yeni İşi Dünyası okuru
6 Ekim 2010 
Avrupa’da 1’inci, Dünya’da 3’üncüyüz!
B
irçok alanda birincilikleri, ikincilikleri ve üçüncülükleri ile övünen Türkiye’nin oysa reklamı yapılandan
daha fazla birinciliği var. Çalışma Bakanlığı’nın 2008
yılı verilerine göre Türkiye’de 72 bin 963 iş kazası yaşandı
ve bu kazalardan 69 bin 369 erkek, 3 bin 594 kadın etkilendi.
865 kişi ise iş cinayetlerine kurban gitti. Türkiye sadece kayıtlı
olan ve buzdağının görünen yüzünü oluşturan bu rakamlarla
Avrupa’da birinci, Dünya’da ise üçüncü sırada yer alıyor.
Bakanlığın verilerine en fazla iş kazası İzmir'de yaşanıyor. 10
bin 95 işçinin kaza geçirdiği İzmir'de kayıt dışı çalışmanın görece daha az olmasından kaynaklanıyor bu birincilik. İzmir'i
8 bin 489 işçiyle İstanbul, 7 bin 150 işçiyle Bursa, 6 bin 145
işçiyle Manisa, 3 bin 681 işçiyle Zonguldak, 3 bin 601 işçiyle
Kocaeli, 3 bin 472 işçiyle Ankara, 2 bin 779 işçiyle Kayseri, 2
bin 389 işçiyle Denizli, 2 bin 322 işçiyle Eskişehir izliyor. İş kazası yaşanmayan tek yer Ardahan?
En basit önlemleri dahi almayan patronlar işçilerin canlarını sadece basit maliyet unsuru olarak hesaplıyorlar. İşçilerin
ölümleri patronları sadece alacakları ceza söz konusu olduğunda ilgilendiriyor.
4 Eylül: İstanbul/Silivri Belediyesi işçisi Necdin Ayvazoğlu
(48) asfalt yama robotunun kapağına sıkışarak can verdi.
7 Eylül: Kocaeli/Dilovası’nda bulunan Çolakoğlu Metalurji
Fabrikası’nda üzerine forklift düşen Hamza Zengin (44) hayatını kaybetti.
13 Eylül: İstanbul/Galatasaray’ın yeni standının kanalizasyon çalışması sırasında göçük meydana geldi. Göçük altında
kalan Gökhan Yavuz (30) ve Raşit Ek (20) yaşamını yitirdi.
15 Eylül: Burdur’un Gündoğdu beldesinde doğalgaz boru döşeme işinde çalışan işçilere paletli iş makinası çarptı. Kazada
Şehmuz Koyuncu (30) yaşamını yitirdi, Lütfi Yıldız (26) ağır
yaralandı.
15 Eylül: A.Karahisar OSB’nde bir yem fabrikasında çalışan
işçiler küspeyi şişlemek için içi Ayçiçek küspesi dolu siloya çıktılar. Bu küspe aniden kayınca silonun içine düşen Hasan Yel
nefessiz kalarak can verdi.
19 Eylül: Balıkesir/Bandırma Bor ve Asit Fabrikalarında çalışan Yalçın Şenyiğit (40) ayağının kayması sonucu bor madeni
çözelti oluklarına düşerek can verdi.
21 Eylül: Kocaeli/Gebze’de bulunan Enplast Fabrikasında
çalışan Galip Kaya makinede temizlik yaptığı sırada helezonun çalışması sonucu sağ kolunu kaptırdı. Kaya’nın kolu tekrar dikildi.
22 Eylül: Ordu/Korgan ilçesinde elektrik tellerinin yeraltına
alınması işinde çalışan işçi Mehmet Narin (32) akıma kapılarak can verdi. Seyfullah Tolga (30) ağır yaralandı.
24 Eylül: Kütahya/Tomruk yüklü traktör yokuş aşağı inerken makas yapması sonucu devrildi. Şöfor Necmi Askılıkaya
(33) hayatını kaybetti.
30 Eylül: Afşin-Elbistan Linyitleri (AEL) İşletme
Müdürlüğü'nde arızalı iş makinesinin bakımını yaparken
kepçe ağzı üzerine düşen işçi Cuma Yılmaz (32) hayatını
kaybetti.

Mutaş / Kocaeli
Gebze’de bulunan Mutaş Demir Çelik'te işçilerin işten atılması karşısında, işçiler fabrikayı işgal ettiler. DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası'nda örgütlendikleri işten atılan işçiler fabrika önünde
direnişe geçmişlerdi. Daha sonra patronun 11 işçiyi daha işten atması karşısında işçilerin cevabı fabrika işgali ile geldi. 50'den fazla işçinin çalıştığı fabrikada sendikalı işçilerin tamamının işten atılmasıyla işçiler, fabrikayı işgal ettiler.

Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
M
erhaba emek dostları,
Ben beş yıldır aynı
iş yerinde çalışan bir
tekstil işçisiyim. Çalıştığım
firma tekstil sektöründe hatırı
sayılır bir firma… İkitelli’de,
Bat ma n’ d a , Ç erkez’ de,
Hacıbektaş’da, Kastamonu
da toplamda 8 fabrikası olan
koca bir şirket. Ben bu şirketin
Sefaköy şubesin de çalışıyorum.
Sizlere patronumdan bahsetmek istiyorum. Çünkü son zamanlarda gazetelerde çok fazla
çıkmaya başladı. Önce çalıştığım iş yeri hakkında kısa bir
bilgi vermek istiyorum
İşe ilk girdiğim dönemde ücretlerimizi düzenli alıyor, mesailerimizde herhangi bir sorun
yaşamıyorduk. Hatta her ayın
15’inde aksatılmadan istisnasız herkese avans veriliyordu.
(5 sene önce) Ancak süreç içerisinde her şey tersine işledi.
Önce avanslar kaldırıldı, süreç
içerisinde mesai saat ücretleri
düşürüldü, yakın zamanda maaşlarımız düzensiz ödenmeye,
hatta 2 ayda bir ödenme aşamasına geldi. İlk girdiğim dönemde, 600 kişilik olan iş yerinde krizle birlikte büyük çapta
işten çıkarmalar oldu ve çalışan
sayısı 150 kişiye düştü. Kriz
dönemi dediysem kriz patronumu gerçekten de teğet geçti.
Çünkü krizin başlamasıyla işlerimiz de arttı. Tüm üretimini
fasona kaydırarak krizden etkilenmiş rolü oynadılar ve işten çıkarmalara hız verdiler.
Yaklaşık 6 ay önce yeni bantlar
kurarak 600 liraya işçi almaya
başladılar. Bu arada işçi çıkarmaların yaşandığı dönemde
patronumuz medyada sürekli
biz işçi çıkarmıyoruz diye nutuklar atıyordu. Patronum kim
mi? TOBB Kadın Girişimciler
Kurulu Başkanı ve Hey Tekstil
Yönetim Kurulu Başkanı
Aynur Bektaş.
Yaklaşık bir sene önce başbakan tekstildeki sömürüye
atıfta bulunarak tekstilcileri
uyarmıştı buna karşı sayın
patronum gazetelere, açık-
. . . İş cinayetleri . . .
7
Hukuk Köşesi
sunda tehlikeli bir hususun tespit edilmesi durumunda, bu eksiklikler giderilinceye kadar, iki müfettiş, birer işçi ve işveren
temsilcisi ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdüründen
oluşan komisyon kararıyla işyerinin faaliyeti tamamen veya
kısmen durdurulur, işyeri kapatılır.
Bu şekilde kapatılan veya faaliyeti durdurulan işyerlerinde
çalışmakta olan işçilere, işveren ücretlerini ödemeye devam etmek veya ücretlerinde bir düşüklük olmamak üzere başka bir
iş vermek zorundadır.
80. maddeye göre de sanayi alanında faaliyet gösteren, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli
işlerin yapıldığı işyerlerinde her işveren bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmak zorundadır. İşverenler bu kurulların aldıkları kararları uygulamakla yükümlüdürler.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 07.04.2004
tarih ve 25426 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan bir yönetmelik bu kurul hakkında açıklamalarda bulunulmuştur. Bu yönetmeliğe göre İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu işveren veya vekilinden, iş güvenliği ile görevli bir mühendis veya teknik elemandan, işyeri hekiminden, işyeri yönetiminden bir kişiden, varsa
bir sivil savunma uzmanından, işyerinden bir usta veya ustabaşından, işyeri sendika temsilcisinden (sendika yoksa işçilerin
seçecekleri bir kişiden) ve sağlık ve güvenlik işçi temsilcisinden
oluşur. Ancak yasa bu kurulun başkanı olarak işvereni, sekreteri olarak ta iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanı göstermektedir.
Gelecek sayıda iş sağlığı ve güvenliği konusuna devam edeceğiz.
Bu bölümde iş yasalarına göre açıklamalarda bulunmaktayız.
Bu konuda ise bilinmesi gereken şey yasaların patronları, sermayeyi koruduğudur. Buna rağmen işçi sınıfının haklarını araması ve bu hakları genişletmesi için tüm yol ve araçlarla mücadele yürütmesi gerekmektedir. Hukuk mücadelesi de bu araçlardan birisidir.
İş Sağlığı ve Güvenliği?
“Kapatılan veya faaliyeti durdurulan
işyerlerinde çalışmakta olan işçilere, işveren
ücretlerini ödemeye devam etmek veya
ücretlerinde bir düşüklük olmamak üzere
başka bir iş vermek zorundadır.”
Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
4857
8
sayılı İş Kanunu’nu incelemeye İş Sağlığı
ve Güvenliğini içeren 5. bölümü ile devam
ediyoruz. 4857 sayılı yasada yer alan bu bölüm adından da anlaşılacağı gibi işçilerin sağlığını veya güvenliğini değil, işin sağlığını ve güvenliğini ön planda tutmaktadır. Kapitalistler için işin güvenliği, işçinin güvenliğinden önce
gelmektedir. Zaten hemen her gün yaşanan iş cinayetleri, sakat
kalmalar bunun en önemli kanıtı durumundadır.
Bu bölümde yer alan 77. maddede, işverenler işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliği için gerekli olan her türlü önlemi almak,
araç ve gereçleri sağlamakla sorumlu tutulmuş, işçilerin ise alınan bu önlemlere uyması zorunlu tutulmuştur. Ayrıca işverenlerin bu önlemlere uyulup uyulmadığını denetlemesi, işçileri
riskler konusunda bilgilendirmesi, iş güvenliği konusunda eğitim vermesi zorunluluğu da yasaya belirtilmektedir. Oysa bilindiği gibi birçok işyerinde ne gerekli önlemler alınmakta ne
de işçiler bilgilendirilmektedir. İşçilerin alınmayan önlemler
konusunda işvereni uyarması, gerektiğinde çalışmaktan kaçınarak Bakanlığa başvurması, bu konuda bilinçli davranması
gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili olarak Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından 09.12.2003 tarih ve 25311 sayılı
Resmi Gazete’de bir yönetmelik yayınlanmıştır. Bu yönetmeliğe göre işveren gerekli tedbirleri aldıktan sonra, işe yeni aldığı işçilere gerekli eğitimi vermek zorundadır. Bunun dışında
çalışma yeri veya iş değişikliğinde, yeni teknoloji kullanımında
da bu eğitimleri vermek zorundadır. Bu yönetmeliğe göre işyerinde çalışan işçiler arasından bir veya daha fazla işçi Sağlık ve
Güvenlik İşçi Temsilcisi olarak yine o işyerindeki işçiler tarafından seçilir.
İşveren işyerinde alacağı önlemler konusunda işçileri bilgilendirmek ve işçilerinde görüş ve önerilerini almakla yükümlüdür. İşyerinin Bakanlık yetkilileri tarafından denetlendiği durumlarda işçilerin yetkililere görüşlerini bildirme hakları da
vardır.
Madde 79’a göre bir işyerinde kanunda belirtilen önlemlerin
alınmadığının veya eksik alındığının, işçilerin yaşamı konu-

İşçi kahvaltısı yaptık
Ç
eşitli işyerlerinde çalışan arkadaşlarımızın ve onların birlikte getireceği işçilerle birlikte kahvaltı yapmanın iyi olacağını düşünerek, işçi kahvaltısı organize ettik.
Birkaç arkadaş ile birlikte sofrayı hazırladık. Belirlenen saatte
davet ettiğimiz işçi arkadaşlar gelmeye başladı Hep birlikte sofraya oturuldu. Kahvaltı yapıldıktan sonra sohbet ettik. Bir arkadaş kahvaltıyı neden yaptığımızı, amacımızın ne olduğunu anlattı. Çeşitli işyerlerinde çalışan işçi arkadaşlarımızın sorunlarının ortak olduğunu, birlikte mücadele ederek, örgütlenerek sorunların üstesinden gelebileceğimizi anlattı. İşçi arkadaşlara yönelik olarak gelecekte çeşitli etkinlikler planladığımızı, işçi arkadaşların hangi konuda etkinlik yapılmasını istediklerini sordu.
Konuşan işçi arkadaşlar yaşadıkları sorunlardan örnekler vererek, yapılan kahvaltının çok olumlu olduğunu, gelecekte bu tarz
etkinliklerin devam etmesi gerektiğini söylediler. Etkinlikler için
şu öneriler getirildi: İş hukuku üzerine, sendikal çalışma üzerine,
insan hakları üzerine, taşeronlaştırma üzerine, kiralık işçi sorunu
üzerine etkinlik yapılması önerileri getirildi. İşçi sorunlarını işleyen, toplumsal temalı film gösterimleri yapılması önerildi.
Sohbetten sonra, kısa bir tiyatro oyunu birlikte izlendi.
40 civarında kişinin katıldığı, kahvaltı ile başladığımız işçi arkadaşlara yönelik etkinliklere devam edeceğiz.
Yeni İşçi Dünyası Okuru
1 Ekim 2010 


Spor Emekçileri Sendikası / İstanbul
Bir süre önce kuruluşunu ilan eden Spor Emekçileri Sendikası (Spor-Sen) 25-26 Eylül tarihlerinde
1. Olağan Genel Kurulu'nu gerçekleştirdi. Yeni yönetimin seçildiği Genel Kurul’da ayrıca DİSK’e katılma kararı alındı. Sendikadan yapılan açıklamada "Genel Kurul, işçi sınıfı sendikal hareketinin birliğine verdiği önemi yaşama geçirerek spor emekçilerinin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu
(DİSK)'na katılmasını karara bağlamıştır" denildi. Spor-Sen ayrıca “Tüm emekten yana güçleri,
Spor-Sen'in çalışmalarını ve spor emekçilerinin örgütlenmesini yükseltme” çağrısında bulundu.
Tez Koop İş
Sendikası’nda neler
oluyor?
5 Ekim 2010
“Tez Koop-İş 2 Nolu Şube
Üzerindeki İşgali Kaldırıyor,
Yönet i m i İş çi lere İade
Ediyoruz
Basına ve kamuoyuna
Tez Koop-İş 2 Nolu Şube üzerinde sendika genel merkezinin
ve sahte 5 Nolu şube yönetiminin yasa, hukuk tanımaz işgaline son vermek üzere buradayız. Şubemiz uzun zamandır
çeşitli oyunlarla işçilerin elinden alınmıştır. Genel Merkez
kendisine boyun eğen bir şube
yönetimi istemektedir. İşçilerin
hakkını arayan, sendika içi demokrasiyi uygulayan üye, temsilci ve yöneticileri ise, sahte

Artı Değer
belgelerle suçlayıp ihraç kararları almakta, mahkemelerin
iade kararlarına rağmen görevlerine iade etmemektedir.
Bir işveren bile haksız yere işten attığı işçiyi yasa gereği işe
iade ettiğinde işbaşı verilir.
Bir devlet memuru haksız
yere görevinden alınır ve mahkeme görevine iade ederse işinin başına geçer.
Tez Koop-İş 2 Nolu Şubede
Şube Başkanı Hulusi Uğurcan
sahte bir belgeye dayandırılarak genel merkezin talebiyle ihraç edilmiş, mahkeme belgenin
sahte olduğunu ortaya koyarak
görevine iade edilmiştir.
Bu göreve iade kararının
mahkemeden çıkacağını iyi bilen Tez Koop-İş Genel Merkezi
yasal olmayan bir biçimde Tez
Koop-İş 5 Nolu Şubeyi açarak
üyeleri bur şubeye aktarmış ve
2 Nolu Şubenin içini boşaltmıştır.
Tam bir vurgunculukla, yasa
tanımazlıkla karşı karşıyayız.
Sahteciliğin, sendika ağalığının, hukuk, yasa tanımazlığın,
ben yaptım oldu mantığının
en açık örneğini Tez Koop-İş
Sendikası 2 Nolu Şube’de yaşadıklarımızda görmekteyiz.
Bizler, yani Tez Koop-İş 2
Nolu Şubenin temsilci, üye ve
gerçek yöneticileri olarak, göreve iade kararını uygulamayan, uygulamadığı için kabahatler kanunundan ceza bile
alan merkez ve sahte şube yöneticilerinin diktatörlüğüne son
veriyor, şube yönetimini bugün
itibariyle sahiplerine iade ediyoruz.
En yakın zamanda delege seçimi yaparak demokratik bir
şube kongresi yapmak üzere,
yönetimi devralıyoruz.
Tezkoop-İş Sendikası
2 Nolu Şube Yönetim
Kurulu”
A
rtı değer, Marksist politik ekonominin en temel kategorilerinden biridir.
Artı değer, üretim süreci içinde işgücü kullanarak metayı
üreten, ona bu şekilde değer katan işçilerin, kattıkları değerin
patronlar tarafından ödenmeyen, el konulan kısmıdır.
Artı değer, ücretli işçinin işgücünün değerinin ötesinde yarattığı ve kapitalistin karşılıksız olarak elkoyduğu değerdir.
Yani artı değer, işçinin ödenmeyen emeğinin sonucudur.
Kapitalist işletmede işgünü, gerekli emek zamanı ve artı
emek zamanı olmak üzere ikiye ayrılır; ücretli işçinin emeği de
gerekli emek ve artı emek olmak üzere ikiye bölünür. Gerekli
emek zamanı sürecinde işçi işgücünün değerini yeniden üretir; artı emek sürecinde artı değer yaratır.
Artı değer, kapitalist toplumda mülk sahibi sınıfların tüm
gelirlerinin kaynağıdır.
Artı değer oranı sömürünün gerçek boyutlarını ortaya koyar. İşçilerin emeğinin ödenmeyen, patronlar tarafından içedilen kesimi ne kadar yüksekse, artı değer oranı, yani gerçek
sömürü oranı da o kadar yüksektir.
Artı emek zamanını artırmak, patronların çıkarınadır. Artı
emek zamanını, dolayısıyla artı değer oranını artırmanın iki
yöntemi ve artı değerin bu iki yönteme uygun iki biçimi vardır.
a)Mutlak artı değer: Artı emek zamanı bir bütün olarak işgücünün mutlak uzatılmasıyla arttırılabilir. Bütün şartlar aynı
kalmak şartıyla, işçinin daha uzun süre çalışması, artı emek
zamanının mutlak olarak artması anlamına gelir. İşgücünün
uzatılmasıyla yaratılan artı değere mutlak artı değer denir.
b)Görece artı değer: Sömürü derecesini yükseltmenin ikinci
yöntemi, işgününün toplam süresi değişmeden, gerekli emek
zamanını kısaltma yoluyla kapitalistin elkoyduğu artı değeri
büyütmektir.
Gerekli emek zamanının kısaltılması ve buna uygun olarak
artı emek zamanının arttırılması yoluyla oluşan artı değere
görece artı değer denir.
Bir de Ekstra artı değer: Tek tek kapitalistlerin işletmelerinde, aynı üretim dalındaki işletmelerin çoğunluğunda kullanılmaya başlanmadan önce, daha mükemmelleşmiş makineler ve üretim yöntemleri kullandıklarında oluşur. Tek tek
kapitalistler, bu şekilde kendi işletmelerinde söz konusu üretim dalının üzerinde bir emek üretkenliği elde ederler. Bunun
sonucu olarak söz konusu kapitalistin işletmesinde üretilen
metanın değeri, aynı metanın toplumsal ortalama değerinden
daha düşüktür. Fakat metanın pazardaki değerinin para cinsinden ifadesi olan fiyatı toplumsal emek üretkenliğine göre
belirlendiğinden, kapitalist mallarını andaki toplumsal ortalama fiyata sattığında, anda normal olan oranın üzerinde bir
artı değer oranı elde eder. Buna ekstra artı değer denir.

Çelik-İş Sendikası / Kardemir
Kardemir'de Türk Metal ve Çelik-İş Sendikası arasında süre yetki kavgasını Çelik-İş kazandı, tüm
işçiler kaybetti. Yetkiyi Çelik-İş’in almasından hemen sonra işyerinden 27 işçi işten çıkarıldı. Yetki
kavgasında Türk Metal Sendikası'nın itirazını reddeden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yetkili
sendikanın Çelik-İş Sendikası olduğunu açıkladı. Daha önce de 29 işçinin işten atıldığı Kardemir’de,
son dönemde işten çıkarılan işçilerin sayısı 56’ya ulaştı. Sendikalar arasında yetki kavgası sürerken
Kardemir'e yeni işçi alımı yapılmış ve bu işçiler Çelik-İş Sendikası'na üye kaydedilmişti.
5 Ekim 2010 

Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
T
ez Koop İş Sendikası
Genel Merkezi 2 No’lu
Şube’de, 2005 yılından
bu yana yaşanılan sorunlar
sonucu 5 No’lu şubeyi açtı ve
2 No’lu Şube üyelerini 5 No’lu
Şube’ye bağladı. 2 No’lu Şube
yönetimine de müteşebbis heyet atadı.
Tez koop-İş 2 No’lu Şube
Başkanı Hulusi Uğurcan, Genel
Merkez tarafından sendikadan
ihraç edilmesine karşı açtığı
hukuk mücadelesini kazanarak
gereğinin yapılmasını Genel
Merkez’den talep etti.
Mahkeme kararına dayanarak Hulusi Uğurcan ve 2 No’lu
şube üyeleri, 24 Eylül günü 2
No’lu Şubeye –yeni 5 No’lu
Şube- giderek, şubeyi terk etmeme eylemine başladılar.
Hulusi Uğurcan ve üyeler genel
merkezden mahkeme kararlarının uygulanmasını talep ettiler.
29 Eylül günü yapılan polis
operasyonu ile şubeyi terk etmeme eylemine son verildi.
Aşağıda Tez Koop İş Sendikası
2 No’lu Şube Yönetiminin basın açıklamasını yayınlıyoruz.
Eğitim Köşesi
9
Tez Koop İş Sendikası’ndan
Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
C
10
arrefour’da grev kararı
alındı
Ca r refou r Saba ncı
Ticaret Merkezi A.Ş. ve bağlı işyerlerinde örgütlü Tez Koop İş
Sendikası ile işveren arasında
10 Mart 2010 tarihinde başlanılan toplu iş sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı.
Resmi arabulucunun da görev
süresi içerisinde uyuşmalığı giderememesi üzerine Tez Koop
İş Sendikası Carrefour Sabancı
Ticaret Merkezi A.Ş. ve bağlı işyerlerinde 21 Eylül 2010 tarihi
itibariyle grev kararı aldı.
Carrefour’da grev kararı alınmasına rağmen, sendikanın
grev hazırlığı yok.
Greve başlama süresinin bitmesine az bir süre kala, hatta
son anda sendikanın toplu iş
sözleşmesini imzalaması yaşanılmayan bir şey değil. Daha
önce örneğin Migros sözleşmesinde yaşanılan bir olgu.
Real’de de sendika grev kararı
almış, grev kararını uygulamamış, son anda toplu sözleşmeyi
imzalamıştır. Carrefour’da
da böyle olacağını söylemek
için kahin olmaya gerek yok!
Göstermelik grev kararı alınmakta, son anda toplu sözleşmeye imza atılmaktadır.
Tesco Kipa’da Ma hkeme

Bu örnekler sendikal bürokrasinin işçi
haklarını ekonomik anlamda bile doğru
dürüst savunmadığını gösteriyor. Sınıf
sendikacılığı, sınıf bilinçli işçilerin sendika
yönetimlerine gelmesi, sendikaların gerçek
anlamda fethedilmesi işçi örgütlerine
dönüşmesi, sendikal bürokrasinin
egemenliğini kırmak için elzem olarak
görünüyor.
Süreci Başladı
Tez Koop İş sendikası, 8 bin
işçinin çalıştığı Tesco Kipa’da
2003 yılından beri sürdürdüğü
örgütlenme çalışmasını başarıyla tamamlayarak gerekli çoğunluğu sağladı. 6 Mayıs 2010
tarihinde Çalışma Bakanlığı’na
yapılan yetki tespiti başvurusu sendika lehine sonuçlandı.
Tesco Kipa işvereni yetki tespitine itiraz ederek konuyu mahkemeye taşıdı. 22 Eylül’de davanın ilk duruşması İzmir’de
yapıldı. Duruşmaya çok sayıda Tesco Kipa işçisi de katıldı. Gelecek duruşma tarihi 1 Kasım 2010 tarihine ertelendi. Tesco Kipa işçileri işve-
reninin yaptığı itirazı protesto
etmek için mağazalarda yemek
boykotu yaptı.
IBM’de grev uygulanmadı
IBM (International Business
M a c h i ne s) Tü r k L i m it e t
Şirketinde 2008 yılında, Tez
Koop İş Sendikası’nın başlattığı
örgütlenme mücadelesi patron
tarafından engellenmeye çalışılmış; açılan davaların sendika
lehine sonuçlanması üzerine,
Çalışma Bakanlığı’nın 3 Mart
2010 tarihli yetki belgesi ile
Tez Koop İş Sendikası’nın IBM
Türk Limitet Şirketinde toplu iş

sözleşmesi yapmaya yetkili olduğu kesinleşmiştir.
13 Nisan 2010 tarihinde başlanılan, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine uyuşmazlıkla
sonuçlanmış; atanan resmi arabulucu da görev süresi içerisinde uyuşmazlığı giderememiştir.
Tez Koop İş sendikası Genel
Merkezi 21 Temmuz 2010 tarihinde IBM Türk Limitet Şirketi
ve bağlı işyerlerinde grev kararı
almış, grev kararının 27 Eylül
2010 tarihinde ve saat 10.00’da
uygulamaya konulmasına karar
vermiştir.
IBM’de 27 Eylül’de başlanılacağı ilan edilen greve başlanılmamıştır. İlan edilen günde
grev başlamadığı için grev kararı düşmüştür.
Bu örnekler sendikal bürokrasinin işçi haklarını ekonomik anlamda bile doğru dürüst savunmadığını gösteriyor.
Sınıf sendikacılığı, sınıf bilinçli
işçilerin sendika yönetimlerine gelmesi, sendikaların gerçek anlamda fethedilmesi işçi
örgütlerine dönüşmesi, sendikal bürokrasinin egemenliğini
kırmak için elzem olarak görünüyor.
5 Ekim 2010 

Praktiker / Koop-İş Sendikası
Koop-İş Sendikası iki yıldır süren yetki mücadelesini kazanarak Türkiye genelinde bulunan
Praktiker Yapı Marketlerinde yetkiyi aldı. Koop-İş’in 15 Aralık 2008'de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına, Praktiker Yapı Marketleri’nde TİS düzenlemek için çoğunluk tespiti başvurusunda bulunmuştu. Bakanlık, 8 Ocak 2009'da Koop-İş Sendikası'nın Praktiker’e ait 6 ildeki 10 mağazada çoğunluğu sağladığını bildirmişti. Ancak Praktiker İşvereni buna itiraz etmişti. Mahkeme iptal talebinin reddine karar vererek Koop-İş Sendikasını yetkili sendika olarak belirledi.
Dünyadan İşçi Haberleri
B
i r öncek i say ı m ı z da
Avrupa’da işçiler hükümetlerin kemer sıkma
politikalarına karşı greve hazırlandığını duyurmuştuk. 29
Eylül’de Avrupa Sendikalar
Konfederasyonu’nun (ETUC)
organize ettiği en büyük eylem, Avrupa’nın başkenti olarak sayılan Belçika’nın başkenti
Brüksel’de gerçekleşti. 30 ayrı
ülkeden katılımcılarla gerçekleştirilen Brüksel yürüyüşünde
yüz binin üzerinde bir katılım
oldu. Oldukça renkli geçen yürüyüşte “Kesintilere hayır, önce
iş ve büyüme” yazılı pankartlar
taşındı. ETUC mitingde yaptığı açıklamada “Bu krize biz
yol açmadık. Faturayı patronlar
ödesin” dedi.
İşten Atmaları
Kolaylaştırmak Ve
Maliyetleri Ucuzlatmak İçin
Hazırlanmış Bir Reform
A
vrupa ülkelerinde milyonlarca işsize yeni iş
alanları yaratmak yerine hükümetler, patronlara işten çıkarmalar için yeni süreçler hazırlıyor. Adını “Emek reformu” olarak koydukları bu
yeni saldırı planları ile günümüzde çalışılan yılbaşına 45
günlük kıdem tazminatı ödenirken yeni yasayla bu 33 gün
olarak düzenleniyor. Objektif
nedenlerle işten çıkarmaları
kolaylaştıran bu reform ile ge-

lirlerinde kalıcı bir azalma ya
da kabaca gelir kaybına uğrayacağını tahmin eden şirketler en fazla 12 ay olmak üzere
yılda 20 gün kıdem tazminatı
ile işçi çıkarabilecek. Emek reformu fabrikalarda yeni işten
atmaları sağlamak için tasarlandı. Sadece fabrikalar değil
kamuda çalışan işçilerde objektif nedenlerden dolayı işten
atmalarla yüzleşecek. Ayrıca
kamu harcamalarını azaltma
kampanyaları ile bu reformun
propagandası yapılmakta üstelik Patronların, işten çıkarmalar için karşılaması gereken her
türlü masrafı için kamu fonları
devreye sokuluyor.
İspanya’nın yüzde 70’i
grevdeydi
İ
spanya’da Sosyalist Parti
iktidarı dönemindeki ilk
büyük grev 10 milyon işçinin iş bırakmasıyla gerçekleşti.
İşçiler gece yarısından itibaren
24 saatlik iş bırakma eylemi için
hazırlıklar yapıyordu. Başkent
Madrid’deki mitingde farklı
bir eylem tarzı geliştiren protestocular, dükkân ve bankaları doldurup izdiham yaratarak işyerlerini kapanmaya zorladı. Barcelona’daki eylemlerde
ise çatışmalar çıktı. Eylemler,
mali krizde en ağır darbelerden
birini alan İspanya'da işçilerin
genel grevi ile başladı.
İşçiler 24 saatlik iş bırakma
eylemi için dün gece yarısından itibaren grev gözcülükleri oluşturarak toplandılar.
Başkent Madrid'de bir de miting düzenlediler.
Genel grev patronların işe
alıp işten çıkarma işlemlerini kolaylaştırmak üzere çalışma yasalarında planlanan
değişiklikleri ve kamu harcamalarındaki kesintileri hedef
alıyor.
Öte yandan ülkenin önde gelen sendikalarından UGT'ten
yapılan ilk açıklamada, genel
greve katılımın yüzde 70'in
üzerinde olduğu iddia edildi.
Polonya, Portek iz,
İtalya, Letonya, İrlanda ve
Sırbistan'da da ulusal çapta
eylemler yapıldı.
Yunanistan
Y
unanistan'da çalışma koşullarını protesto eden
doktorlar, liman, telekomünikasyon, toplu taşıma araçları çalışanları grev ve iş bırakma eylemlerine gitti.
Devlet hastanelerinde görevli doktorların bu sabah
başlayan 24 saatlik grevi nedeniyle hastanelerde yalnızca
acil servis ve güvenlik birimlerinin görev yapacağı bildirildi.
Y u n a n i s t a n
Telekomünikasyon Şirketi

Çapa Tıp Fakültesi / İstanbul
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi yemekhanesinden işten atılan taşeron işçiler üç haftadır
sürdürdükleri oturma eylemini sonlandırdılar. Ücretlerini tam ve düzenli almak istedikleri için işten
atılan yemekhane işçileri hastane önünde direnişe geçmişlerdi. Oturma eylemini sonlandıran 14 işçi
yaptıkları açıklamada “Anayasa değişikliği ile demokrasi getireceğini iddia eden Hükümete sesleniyoruz! Kamu kaynaklarının hortumlanmasının, özelleştirmenin, işçilerin hukuksuz ve kölece çalıştırılmasının aracı olan taşeron çalışma, derhal yasaklanmalıdır." taleplerini dile getirdiler.
(OTE) çalışanlarının da 24
saat iş bırakma kararı aldığı,
liman çalışanlarının da saat
07.00-10.00 arasında iş bırakma eylemi yaptığı kaydedildi.
Öte yandan, troleybüs ile
otobüs şoförlerinin saat 11.0016.00, tramvay ve metro çalışanlarının 12.00-16.00, banliyö trenleri çalışanlarının
12.00-17.00 arasında sefere
çıkmayacağı açıklandı.
Yunanistan İşçi Sendikaları
Federasyonu'nun (GSEE) başkent Atina'da saat 18.00'de
protesto gösterisi yapılması
çağrısında bulunduğu belirtildi.
Şili
G
eçen say ımızda 700
metre yerin altında kalan madencilerden haber vermiştik. CNN’in verdiği
habere göre mahsur kalan madencilere ışık göründü.
5 Ağustos’tan bu yana 700
metre yerin altında mahsur
kalan madenciler için açılan
ilk kurtarma kuyusu madencilerin bulunduğu yere ulaştı.
Madenci yakınlarının sevinmesine neden olan bu gelişme
konusunda yetkililer, sevinmenin daha erken olduğunu
belirtiyorlar. Her hangi bir
komplikasyon olmaması halinde 24 ile 36 saatte madencilerin sağ salim dışarı çıkarılabileceklerini söylüyorlar.
10 Ekim 2010 

Ekim 2010 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Avrupa’da Grev Dalgası
11
Şili'li Madenciler
Kurtarıldı!
Maden kazası kader
değildir!
Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Aziz Özer • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4
Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: [email protected] • web: www.yid.ydicagri.org
YDİ ÇAĞRI Sayı 147’nin İşçi Özel Sayısı -2- • Ekim2010 • Fiyatı: Türkiye: 0,50 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro
Baskı: Uğur Matbaacılık (0212-501 81 09) Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 6. Kat A Blok 4 NA 8-10-11-23 · Topkapı - İstanbul • Yayın Türü: Yerel Süreli

Benzer belgeler

Şiddet ve çatışma yayılıyor: Gerici ve bölücü

Şiddet ve çatışma yayılıyor: Gerici ve bölücü Şu ana kadar işçilerin morali bozulmadı. Ancak patron ve taraftarları boş durmuyor. İşçiler için tek yol, birlikteliklerini koruyarak mücadeleye devam etmek. Bu da bir kurtarıcı beklemeden hep birl...

Detaylı