Ceza Hukuku 12. Grup

Transkript

Ceza Hukuku 12. Grup
HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI
21-24 KASIM 2013 TEKİRDAĞ
Grup Adı
: CEZA HUKUKU 12. GRUP
Grup Konusu
: İNFAZ HUKUKU
Grup Başkanı
: OSMAN ATALAY ( YARGITAY ÜYESİ)
Grup Sözcüsü
: SAMİ ÇETE ( CUMHURİYET SAVCISI)
Raporlama Heyeti :
1- REMZİ GEMİCİ ( Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü
Daire Başkanı)
2- ÖMER KARA ( HSYK BAŞMÜFETTİŞİ)
3- SÜLEYMAN AYDIN ( CUMHURİYET SAVCISI)
4- RAMAZAN ÜNAL( CUMHURİYET SAVCISI)
5- OĞUZHAN SEL( CUMHURİYET SAVCISI)
6- SÜLEYMAN SELÇUK GÖKÇE ( CUMHURİYET SAVCISI)
7- CEMİLE MİRAY SARIKAŞ ( HAKİM)
8- İBRAHİM İPEK ( CUMHURİYET SAVCISI)
9- SÜMEYYE KARACAN SEYHAN ( HAKİM)
10- BURAK CEYHAN ( HAKİM)
Grup YAZICISI
: TUNCAY BAYRAK ( Zabıt Katibi)
GİRİŞ
:
İnfaz Hukuku, Ceza Hukukunun bir dalıdır ve son derece önemlidir. Ceza
Mahkemelerince verilen mahkumiyet kararları eğer infaz edilemez ise hiçbir anlam taşımaz. Ceza
Mahkemelerince verilen kararların infaz edilmesi toplumda cezanın etkinliği ve caydırıcılığı açısından
da önemlidir.
İnfaz aynı zamanda teknik bir konudur. Hükümlü cezaevinde ne bir gün az, ne de
bir gün fazla yatırılabilir. Bir gün az yatırılması halinde mağdurun hakkı ve kamu vicdanı zedelenir.
Bir gün fazla yatırılması halinde ise hükümlünün hakkı zedelenir. Bu nedenle İnfaz Kanununu
gereğince hükümlü ne kadar yatırılması gerekiyorsa o kadar yatırılmalı, ne kadar adli para cezası tahsil
edilmesi gerekiyorsa o kadar adli para cezası tahsil edilmelidir.
İnfaz Hukuku konusunda hazırlanan kanun, tüzük ve yönetmeliklerin açık, net,
anlaşılabilir ve uygulanabilir olması gerekir. Zira, infaz teknik bir konu olduğundan ve insan
hürriyetini de ilgilendirdiğinden Ağrı'da bulunan bir infaz savcısı veya infaz hakimi infaz mevzuatını
okuduğunda ne anlıyorsa Tekirdağ'da bulunan bir infaz savcısı veya infaz hakimi de aynı şeyi
anlamalıdır. İnfaz mevzuatındaki düzenlemelerin 2x2=4 kadar açık, net ve uygulanabilir olması
gereklidir.
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen temel amaç öncelikle
genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici
1
etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün yeniden topluma kazandırılmasını
sağlamak olmalıdır.
UYGULAMADA İNFAZDA YAŞANAN PROBLEMLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
SORUN 1 : İNFAZ MEVZUATININ DAĞINIKLIĞI ve UYGULAMADA BİRLİK
SORUNU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : İnfaz sistemimiz 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı
hakkındaki kanunda, infaz tüzüğü ve yönetmeliklerde düzenlendiği gibi, birçok farklı torba yasada da
infazla ilgili değişiklikler yer almaktadır. Ancak bu durum uygulama birliğinde sıkıntılara yol
açtığından infaz sistemimiz yeniden ele alınarak tek bir mevzuatta düzenlenmesi düşünülmelidir.
İnfaz mevzuatında yapılan değişiklikler tüm Türkiye'de aynı cezayı almış hükümlüler
hakkında aynı şekilde uygulanmalıdır. İnfaz kanunundaki madde ile infaz tüzüğündeki madde ve
özellikle yönetmelikteki maddeler birbiri ile çelişmemelidir. Uygulama birliğini sağlayıcı değişiklikler
yapılmasına özen gösterilmelidir.
Ayrıca, mevzuatın uygulanabilirliği açısından, mevzuatla ilgili sorunlar ve uygulamalarla
ilgili Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün internet sitesinde uygulama ile ilgili çözüm
önerilerini içeren ve yerel savcılardan gelen sorunlara uygun görüş bildiren yazılarında yayınlanması
önerilmektedir. Zira, uygulamadaki problemlerin ve çözüm önerilerinin Ceza ve Tevkif Evleri Genel
Müdürlüğünün ilgili sitesinde yayınlanması, uygulamada birlik ve uygulayıcılar için bir kolaylık
sağlayacaktır.
SORUN 2 : MÜDDETNAME HESAPLAMASINDA ARTIK YIL KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Cezalar TCK 45. Maddesinde belirtildiği üzere hapis ve para cezası
olarak gösterilmektedir. 5275 sayılı İnfaz Kanunun 4. Maddesinde de belirtildiği üzere cezalar
kesinleşmeden kesinlikle infaz edilemez.
Kesinleşen bir ilam infaz savcılığına gönderildikten sonra infaz aşamasında yani
müddetname (süre belgesi) hesaplanmasında artık yılın yani yılın 366 gün çektiği durumlarda
hesaplamanın nasıl ve ne şekilde yapılacağı konusunda tereddütler bulunmaktadır.
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 22/06/2009 tarih, 2009/8612 Esas ve 2009/7885 sayılı kararında
artık yılın müddetname hesaplanmasında dikkate alınması gerektiği belirtmektedir. Ancak Yargıtay 1
Ceza Dairesinin 21/12/2011 tarih 2011/7864 Esas ve 2011/8174 sayılı kararında ise artık yılın
müddetname hesaplamasında dikkate alınmaması gerektiğini belirtmektedir. Uyapta yapılan
müddetname hesaplamalarında ise artık yıl dikkate alınmaktadır.
Uygulama birliği açısından bu konuda ya bir kanun değişikliği yapılmalı ya da Yargıtay
Ceza Genel Kurulundan bu sorunu çözecek bir karar çıkarılmalıdır. Geçiş aşamasında hükümlünün
lehine olarak artık yılın yani yılın 366 gün çektiği durumlarda bu durum müddetname hesaplamasında
dikkate alınmalıdır düşüncesindeyiz.
2
SORUN 3 : ŞARTLI HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASININ
NASIL İNFAZ EDİLECEĞİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının kesinleşmiş bir
karar olmadığı, askıda bir karar olduğu, 5275 sayılı infaz kanunun 4. Maddesinde ancak kesinleşmiş
mahkumiyet kararlarının infaz savcılığına gönderilebileceğinin belirtildiği, buna rağmen şartlı hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasının nasıl infaz edileceği konusunda tereddütler bulunduğu.
Çözüm olarak öncelikle bu konuda yasal bir düzenlemenin yapılması gerektiği. Zira
kesinleşmemiş bir kararın askıda olan bir kararın infaz savcılığına gönderilmesinin çok da doğru
olmadığı, fakat şartlı verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının da bir şekilde infaz edilmesi
gerektiği.
Çözüm olarak TCK’nun 50/1-b maddesinde belirtilen mağdurun veya kamunun uğradığı
zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle giderilmesine ilişkin yaptırımın
nasıl infaz edileceği, infaz tüzüğünde belirtildiğinden, buna paralel olarak bir uygulama yapılması
gerektiği düşünülmektedir.
Şartlı HAGB kararının mahkemesince infaz savcılığına gönderileceği, infaz savcılığının
ilamata kayıt yaptıktan sonra, hükümlünün ilam adresine tevdi mahallini de belirterek paranın 30 gün
içerisinde ödenmesini belirterek tebligat yapması, hükümlünün 30 gün içerisinde bu tevdi mahalline
veya mahkemece bildirilen hesap numarasına parayı yatırması halinde infazın tamamlanarak ilamın
mahkemeye gönderileceği. Eğer hükümlü parayı yatırmazsa şart yerine getirilmediğinden hükmün
açıklanması konusunda mahkemeye ihbarda bulunulması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 4 : TAZYİK HAPSİ, HAPSEN TAZYİK, ZORLAMA HAPSİ, DİSİPLİN
HAPİSLERİNİN NASIL İNFAZ EDİLECEĞİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Tazyik Hapsi ve Hapsen Tazyik icra kanununda belirtilen cezalardan
olduğu. Zorlama hapsinin 6284 sayılı ailenin korunması kanununda belirtilen cezalardan olduğu,
disiplin hapislerinin ise duruşmada mahkeme disiplinini bozan kişilere mahkeme hakimince verilen
cezalardan olduğu,
TCK’nun 45. Maddesinde belirtilen hapis ve adli para cezalarından hariç olmak üzere, bu
cezaların kendi kanunlarında özel olarak düzenlenen cezalardan olduğu.
CMK’nun 2. Maddesinin son fıkrasında, disiplin hapislerinin kısmı bir düzeni korumak
amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen,
tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil
kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade ettiği belirtilmektedir.
Bu cezalar başka cezalarla içtima edilemez(birleştirilemez). Bu cezalarda şartla tahliye
uygulanamaz ve bu cezalar ertelenemez. Tazyik hapsi ve Hapsen Tazyik kararlarının doğrudan açık
cezaevinde infaz edilebileceğine dair Açığa Ayrılma Yönetmeliğinde hüküm bulunmaktadır. Ancak,
bu cezalarda 6411 Sayılı Yasada belirtildiği şekilde denetimli serbestlik uygulanamaz. Yani bu
cezalar açık cezaevinde doğrudan infaz edilir. Örneğin, üç ay tazyik hapsi alan bir hükümlü doğrudan
açık cezaevinde 90 gün yatarak bu süreyi infaz etmiş olur. Her ne kadar bazı infaz savcılıklarınca
tazyik hapsine denetimli serbestlik uygulanmış ise de, Kanun Yararına Bozma Yolu ile Yargıtay'da bu
durum iptal edilmiştir. Artık tazyik hapislerinde denetimli serbestlik kesinlikle uygulanamaz.
3
6284 Sayılı Ailenin Korunması Kanununca verilen Zorlama Hapislerinin nasıl infaz
edileceği konusunda kanunda hüküm bulunmadığı, ancak bu konuda verilen cezanın hükümlünün
kapalı infaz kurumunda cezasını infaz etmesi gerektiği düşünülmektedir. Zorlama hapislerinin
kesinleşmesinin beklenip beklenmediği konusunda da tereddütler bulunmaktadır. Kişinin eşini
dövmesi nedeniyle evden uzaklaştırma cezası alıp, bu cezaya aykırılığı sonucunda zorlama hapsi
verildiğinden bu cezanın kesinleşmesi beklenmesi halinde kocanın eşine daha kötü davranabileceği
dikkate alınarak zorlama hapsi cezalarının derhal infaz edilip edilmeyeceği konusunda yasal bir
düzenleme yapılarak açıklık getirilmesi düşünülmektedir.
Mahkeme disiplinini bozan kişiler hakkında duruşma hakimince verilen 4 güne kadar
disiplin cezaları, kesinleşmesi beklenmeden derhal kapalı cezaevinde infaz edilmesi gereken
cezalardandır. Bu cezalara şartla tahliye uygulanmaz.
SORUN 5: TAZYİK HAPİSLERİNİN İNFAZINDA ZAMAN AŞIMI KONUSU ;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: İcra Mahkemelerince verilen 3 ay tazyik hapsinin infazında 5358
Sayılı Yasada belirtildiği üzere 2 yıllık zaman aşımı süresi vardır ve bu zaman aşımı süresi cezanın
kesinleşmesi ile başlar.
Ancak, hükümlü cezaevinde bir başka hapis cezasını infaz etmekte iken tazyik hapsi cezası
geldiği zaman bu cezanın zaman aşımına uğrama tehlikesi de olduğundan nasıl infaz edileceği
konusunda tereddütler bulunmaktadır.
Öncelikle hapis cezasının infaz edilip, tazyik hapsinin sıraya konması durumunda 2 yıllık
zaman aşımı geçeceğinden, şartla tahliyenin geri alınmasının infazında olduğu gibi hapis cezasının
infazının kesilerek, 3 ay tazyik hapsinin infazı, daha sonra önceki hapsin infazına devam edilmesi
gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 6: DOĞRUDAN AÇIK CEZA İNFAZ KURUMUNDA İNFAZ EDİLECEK
CEZALARDA UYGULAMA BİRLİĞİ SORUNU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: 6352 sayılı Kanunun Geçici 3. maddesinde belirtildiği üzere kasti
suçlarda 3 yıl veya daha az hapislerde, taksirli suçlarda 5 yıl veya daha az hapislerde, miktarına
bakılmaksızın adli para cezalarından çevrilen hapislerde, hükümlü hakkında çağrı kağıdı çıkmasına
rağmen, tebliğden itibaren 10 gün içinde hükümlü infaz savcılığına gelmez ise, hakkında yakalama
emri çıkartılmış ise, kolluk tarafından yakalanarak hükümlü infaz cumhuriyet savcılığına
getirildiğinde, kolluk marifeti ile hükümlü derhal açık ceza infaz kurumuna gönderilecektir.
02.09.2012 tarihinde yürürlüğe giren açığa ayrılma yönetmeliğinin 5 ve 6. maddeleri dikkate
alındığında, yakalama emri çıkan hükümlü kolluk tarafından yakalanınca derhal kolluk marifetiyle
kapalı infaz kurumuna alınacak, oradan şartların gerçekleşmesi halinde açık infaz kurumuna
gönderileceği belirtilmektedir.
Bu durumda açığa ayrılma yönetmeliği ile 6352 sayılı yasanın geçici 3/2 maddesi arasında
çelişki oluşmaktadır. Kanunlar hiyerarşisi açısından kanunların yönetmelikten önceliği
bulunduğundan, bu konuda yönetmelik değişikliği yapılması önerilmektedir.
Açığa ayrılma yönetmeliği hükümleri ve bakanlık, CTE görüşleri uyarınca; Hükümlü 10
gün içerisinde infaz savcılığına müracaat ederse, hükümlü hakkında açığa ayrılma yönetmeliği
gereğince (Ek-1) belgesi (açık ceza infaz kurumlarına gönderme tutanağı) düzenlenecek ve hükümlüye
tebliğ edilerek 10 gün içerisinde açık infaz kurumuna teslim olması istenecektir. Teslim olmadığı
taktirde hükümlü hakkında derhal yakalama emri çıkartılacak. Yakalama emri üzerine hükümlü
4
yakalanıp infaz cumhuriyet savcılığına gelince, derhal kolluk marifetiyle kapalı ceza infaz kurumuna
gönderilecektir.
Yukarıda bahsedilen tüm hususlar sebebiyle, uygulamada UYAP ortamının da tam olarak
işletilememesi sebebiyle; bir hükümlü hakkında birden fazla yerde ek-1 tutanağı düzenlemek suretiyle
işlem yapılmakta, bazı yer cumhuriyet savcılıklarınca açığa ayırma, bazı yer cumhuriyet
savcılıklarınca ise doğrudan kapalı cezaevine gönderme uygulamalarından dolayı, uygulama
birlikteliği sağlanamamaktadır. Bu hususun, duyuru yada görüşten ziyade Adalet Bakanlığınca sözü
edilen yönetmelikte değişiklik yapılması suretiyle çözülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Ayrıca çözüm önerisi olarak, hükümlü hakkında çağrı kağıdı çıkıp, tebliğden itibaren 10 gün
içerisinde hükümlü gelip teslim olmuş ise, kendisine ek-1 tebliğ edilerek açığa gitmesi sağlanacaktır.
Hükümlü çağrı kağıdını tebliğ alıp, 10 gün süre içerisinde infaz cumhuriyet savcılığına gelmezse
hakkında yakalama emri çıkartılacaktır.
Yakalama emri çıkarılan hükümlü kendiliğinden infaz savcılığına teslim olur ise, kolluk
marifetiyle açık infaz kurumuna alınacaktır. Eğer kendiliğinden gelip teslim olmayıp kolluk
marifetiyle yakalanırsa, bu sefer kapalı ceza infaz kurumuna alınacaktır. Hükümlü, Ek-1 belgesinin
tebliğine rağmen 10 gün içerisinde ilgili açık ceza infaz kurumuna teslim olmadığı takdirde hakkında
derhal yakalama emri çıkartılacak, hükümlü yakalanınca kolluk marifetiyle artık kapalı infaz
kurumuna alınması düşünülmektedir.
SORUN 7 : CEZALARIN TOPLANMASI (İÇTİMA) KARARLARININ VERİLİP
VERİLMEYECEĞİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : 5275 Sayılı infaz kanununun 99. ve 101. maddeleri, hapis
cezalarının içtimasını açıkça ön görmesine rağmen ve yine aynı yasanın 107/3 maddesinde
süreli hapiste hükümlü en fazla 28 yıl yatırılabileceği ön görülmesine rağmen, ayrıca adli para
cezaları açısından da 106/7. maddesi gereğince birden fazla para cezası ilamlarında
hükümlünün en fazla 5 yıl (1825 gün) yatırılabileceği belirtilmesine rağmen, uygulamada bazı
mahkemeler içtima kararı vermekte, bazı mahkemeler ise her bir ilam diğerlerinden
bağımsızdır diyerek içtima kararı vermemektedir.
İnfaz kanunun açık düzenlemesi karşısında, mahkemelerce içtima kararının
verilmesi gerektiği, ayrıca bu içtima kararının sonucu olarak hükümlünün cezaevinde kalacağı
süre, açığa ayrılmada hesap edilecek süre ve denetimli serbestlikten yararlanacağı süre
açısından da, yine içtima kararının verilmesi gerektiği önem arz etmektedir. Ancak hapis
cezalarının toplanması ile adli para cezalarının toplanması ayrı ayrı yapılması gerekmektedir.
SORUN 8: ADLİ PARA CEZALARINDA PARA CEZASI MİKTARI 365
GÜNÜ AŞTIĞI ZAMAN ARTAN MİKTAR ÖDENİNCE DENETİMLİ
SERBESTLİKTEN YARARLANIP, YARARLANAMAYACAĞI HUSUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Adli para cezalarında bihakkın infaz esas olduğundan kişinin
ödemesi gereken adli para cezası hapse çevrilince 365 günü aşıyor ise, artan gün miktarı
karşılığı para cezasını kişi öderse kalan bir yıl (365 gün) için denetimli serbestlikten
yararlanma imkanı olabilecektir.
5
SORUN 9: HAPİS CEZASI ve ADLİ PARA CEZALARI OLAN BİR
HÜKÜMLÜNÜN DENETİMLİ SERBESTLİKTEN NASIL YARARLANACAĞI
KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hapis cezaları ve adli para cezaları toplanarak içtima
edildikten sonra hapis cezaları infaz rejimine göre müddetnamesi yapılacak, ayrıca adli para
cezaları bihakkın infaz edileceği için hapis cezasının şartla tahliye süresine eklenecek, buna
göre bulunan tahliye süresinden geriye doğru bir yıl (365 gün) hesap edilerek denetimli
serbestliğe karar verilecektir.
Yani, hapis cezası için denetimli serbestliğe karar verilip, adli para cezası sonraya
bırakılmayacaktır.
Bazı yer savcılıklarınca hapis cezasının müddetnamesine sadece para cezası
eklenerek bırakılmaktadır. Oysa, para cezasının hapse çevrilerek müddetnameye eklenmesi ve
ortak müddetname yapılması gerekmektedir. Denetimli serbestliğin hesaplanmasında da bu
ortak müddetnamenin dikkate alınması gerekecektir.
SORUN 10: VASİ KARARLARININ SÜRESİNDE VE ZAMANINDA
VERİLMEDİĞİ GECİKMELERE YOL AÇTIĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Cezaevinde bulunan hükümlünün cezası bir yıldan fazla ise ve
bu hükümlünün ayrıca adli para cezası varsa bu hükümlüye medeni kanun hükümleri gereği
vasi tayin edilmesi gerekecektir ve adli para cezası ödeme emri bu hükümlünün vasisine
tebliğ edilmesi gerekecektir.
Vasi kararları sulh hukuk mahkemesinden istendiğinde bu mahkemelerce vasi kararı
acil işlerden görülerek hemen verilmediğinden hükümlü hapis cezasını tamamlayarak
çıktıktan sonra vasi kararları gelebilmektedir. Bu da uygulamada adli para cezasının
zamanında infaz edilememesine yol açmaktadır. Vasi kararlarının ivedi işlerden görülerek
biran önce verilerek ilgili infaz savcılığına ulaştırılması çözüm açısından faydalı olacaktır.
SORUN 11 : BİRDEN ÇOK İLAMDA İNFAZ SAVCILIĞINCA TOPLAMA KARARI
VERİLEREK DİREK YAKALAMA EMRİ Mİ? , YOKSA HERBİR İLAM DİĞERİNDEN
BAĞIMSIZ OLUP AYRI AYRI KAYDEDİLİP, İÇTİMA KARARININ HÜKÜMLÜNÜN
YAKALANINCA MI? İSTENECEĞİ KONUSU
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Yeni 5237 sayılı TCK ve 5275 sayılı infaz kanununda her bir ilam
diğerinden bağımsız olup ayrı ayrı işleme tabi olması gerekir.
Hükümlü hakkında mahkumiyet cezası kesinleşince her bir ilamın ayrı ayrı kesinleştirme
şerhi ile birlikte infaz savcılığına gönderilmesi gerekir.
İnfaz Savcılığınca incelenen ilamlar ilamata kaydedilerek her biri hakkında ayrı ayrı ceza
süresine göre çağrı kağıdı çıkartılması gerekir. Ancak aynı hükümlünün birden çok ilamı varsa, ve
kaçma şüphesi uyandıracak bir durumu varsa 5275 sayılı infaz kanunun 19/1 maddesi gereğince direk
yakalama emri çıkartılabilecektir. İçtima yeni TCK ve yeni İnfaz Kanunu gereği hükümlü yakalanıp
cezaevine alınınca müddetnamesinin yapılabilmesi için ve şartla tahliyesinin belirlenmesi için
istenmelidir.
Hükümlünün birden fazla hapis cezası toplanınca kasti suçlarda 3 yıl, taksirli suçlarda 5 yılı
aşıyorsa infaz savcısı infaz kanununun 19/1 maddesindeki yetkisine dayanarak direk yakalama emri
6
çıkartabilecektir. Burada direk yakalama emrinin çıkartılmasının hem erteleme talebinin reddi
açısından, hem de denetimli serbestliğin uygulanması açısından faydası olacaktır. Aksi takdirde, her
bir ilam için ayrı ayrı erteleme, ayrı ayrı denetimli serbestlik talep edilecektir. Nitekim, (açığa ayrılma
yönetmeliğinin 5/1 maddesi yorumlanarak) kasıtlı suçlardan toplam 3 yıl ve üzeri taksirli suçlarda
toplam 5 yıl ve üzeri cezalarda yakalama emri çıkartılması gerektiği de belirtilmektedir.
Kasti suçtan 2 yıl hapis ve taksirli suçtan 2 yıl hapis cezası olup, toplam cezası 4 yıl hapis
cezasını bulduğundan bu kişi kapalı cezaevine gönderilerek yapılan müddetnamesine göre toplam
cezasının 1/5'i ni kapalıda yattıktan sonra, açığa ayrılıp burada son 1 yıl (365 gün) denetimli
serbestlikten yararlanabilecektir.
SORUN 12: HÜKÜMLÜNÜN HAPİS CEZASI VE ADLİ PARA CEZASI
İLAMI AYNI MAHKEMEDEN VEYA FARKLI MAHKEMELERDEN PARA
CEZASININ HAPSE ÇEVRİLMESİNDE ÇAĞRI KAĞIDI ÇIKARTILIP
ÇIKARTILMAYACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Hükümlü hakkında uyuşturucu madde ticaretinden 6 yıl 3 ay
hapis ile 5.000,00 TL adli para cezası kesinleşip ilam infaz savcılığına gelince hükümlü
hakkında hapis cezası için yakalama emri, adli para cezası için ödeme emri çıkartılacaktır.
Para cezası ödeme emri tebliğe rağmen 30 gün içerisinde ödenmemiş ise, para cezası
hapse çevrilerek yakalama emri çıkartılacak, bu kişi için 6411 Sayılı Yasa ile değişik olarak
ayrıca çağrı kağıdı çıkartılmayacaktır.
SORUN 13: HÜKÜMLÜ ŞARTLA TAHLİYESİNE 1 YIL KALA DENETİMLİ
SERBESTLİKLE SERBEST KALDIĞI ZAMAN, HÜKÜMLÜNÜN YENİ BAŞKA BİR İLAMI
GELDİĞİ ZAMAN NE YAPILACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hükümlü şartla tahliyesine 1 yıl (365 gün) kala infaz hakimliğince
denetimli serbestliğe ayrıldıktan sonra, yeni bir başka ilamı geldiği zaman bu ilamdaki süreye bakılır.
Bu süre 3 yılın üzerindeyse ve kasti bir suçsa direkt yakalama emri çıkartılarak hükümlünün denetimli
serbestliğinin iptali için infaz hakimliğine müracaat edilir.
Ancak yeni gelen ilamdaki süre 1 yıllık denetimli serbestlikten yararlanacağı süre içerisinde
kalıyorsa, bu durumda hükümlü hakkında çağrı kağıdı çıkartılarak hükümlü gelince, denetimli
serbestlikten yararlanmak istediğine dair dilekçe alınarak ilamlar içtima edilip infaz hakimliğinden bu
içtima kararına göre yeni bir denetimli serbestlik süresi istenmesinin uygun olacağı belirlenmiştir.
Hükümlü denetimli serbestliğe ayrıldıktan sonra, başka bir ilde kesinleşen suçtan
dolayı yeni bir ilamı infaz savcılığına geldiğinde, UYAP bilişim sistemi uyarı vermediğinden,
hükümlünün hem infazın ertelenme talebi olabileceği, hem de şartları uyduğu taktirde ayrıca
yeniden denetimli serbestlikten faydalanma durumu olabileceği söz konusu olmaktadır.
UYAP’ta bu konuda uyarı veren bir sistemin olması gerektiği, ancak geçiş
aşamasında infaz savcılığına başvuran kişinin T.C numarası ile “T.C KİMLİK
SORGULAMA” butonu ile sorgulama yapılarak bu şekilde hükümlünün başkaca infaz
etmekte olduğu veya denetimli serbestliğe ayrıldığı durumlar görülebilecektir.
7
UYAP'ta Ocak ayında yapılacak değişikle açık cezaevinde bulunan denetimli
serbestlikte bulunan veya kapalıda bulunupta açığa ayrılması söz konusu olan hükümlüler
açısından başka ilamları olduğu zaman UYAP ikaz verebilecektir.
Hükümlü denetimli serbestlikten yararlanarak dışarıda iken bir başka adli para cezası
ilamı geldiğinde hükümlü dışarıda bulunduğundan hükümlü hakkında adresine adli para
cezası ödeme emri gönderilecektir. Bu para cezası ödeme emri tebliğden itibaren 30 gün
beklenecek, hükümlü gelir teslim olursa bu para cezasının tamamını öderse problem
kalmayacaktır. Para cezasında kısmi ödeme yaparsa, hükümlüye bu konuda denetimli
serbestlikten yararlanma imkanı verilecektir.
Ancak, para cezası ödenmezse hapse çevrilmiş olduğundan hükümlü yeniden
cezaevine alınarak içtima yapılıp, bu içtimaya göre yeni müddetnamesi yapılacak, bu
müddetnameye göre tahliyesine bir yıl kala denetimli serbestlikten yararlandırılabilecektir.
SORUN 14: ÇOCUK MÜDDETNAMESİ TANZİMİNDE SUÇ TARİHİ
İTİBARI İLE YANLIŞ HESAPLAMALARIN YAPILDIĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ:Çocuk müddetnamelerinde özellikle suç tarihi 01.06.2005’den
önce ise, mutlaka iki müddetnamenin yapılması gerektiği, hem suç tarihi itibarı ile ½ ve ayda
6 gün indirimden yararlanarak yapılacak bir müddetname, hem de yeni 5275 sayılı İnfaz
Kanununun 107/5 maddesi dikkate alınarak 1/3 indirim + 18 yaş dikkate alınarak hükümlünün
kapalı infaz kurumunda kaldığı 1 gün, 2 gün sayılarak ikinci müddetname yapılmalı, sonuç
olarak hangi müddetname hükümlünün lehine ise, o müddetnameye göre hükümlü çocuk
cezaevinde kalmalıdır.
Ayrıca 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 28. maddesi ile 18
yaş, 15 yaşa indirildiğinden, bu tarihten sonra yapılan müddetnamelerde ise 15 yaşın dikkate
alınması gerektiği, müddetnamelerin bir bütün olarak yapılarak, karma uygulama
yapılmaması gerektiği belirlenmiştir.
Ayrıca çocuklar hakkında 6008 Sayılı Kanun gereğince, kesinlikle terör
müddetnamesi yapılmayarak, örgüt suçundan ceza alan çocuk hakkında da mutlaka normal
müddetname yapılması gerektiği belirlenmiştir. Çocuk hükümlünün işlediği suç terör suçu
olup, suç tarihi 01/06/2005'ten önce ise, bu çocuk hakkında yine terör müddetnamesi
yapılmayarak normal 647 Sayılı İnfaz Kanunu gereği ½ ve ayda 6 gün indirim üzerinden
müddetname yapılmalıdır.
Çocuklar hakkında müddetname hesaplamasında, 5275 sayılı yasanın 107/5 maddesi
gereği şartla tahliyesinin hesaplanmasında infaz kurumunda geçirdiği 1 gün, 2 gün sayılır.
Ancak bihakkın hesaplanmasında böyle bir indirim yapılamaz.
Çocuklar hakkında adli para cezalarında mahsup yapılırken, TCK’nun 63. maddesi
gereği 100,00 TL üzerinden mahsup yapılır. 1 gün, 2 gün sayılarak 200,00 TL olarak mahsup
yapılmaz. Zira, çocuklar hakkında verilen adli para cezası ödeme emrine rağmen ödenmez ise,
hapse çevrilemez.
SORUN 15: MÜKERRİRLİKTE TEKERRÜRE ESAS ALINAN CEZANIN VE
MÜDDETNAMENİN NASIL YAPILACAĞI KONUSU;
8
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Mükerrir hükümlü hakkında 5275 sayılı infaz kanununun
108/2 maddesi gereğince, tekerrüre esas olan sabıkalarının en ağırının dikkate alınması
gerekmektedir.
Mükerrir müddetnamelerinin yapılmasında, iki müddetname yapılması gerektiği,
birinci müddetnamenin 5275 sayılı infaz kanununun 108/2 maddesi dikkate alınarak 1/3 +
tekerrüre esas cezanın en ağırı dikkate alınarak yapılması, ikinci müddetnamenin ise 5275
sayılı infaz kanununun 108/1-c maddesi dikkate alınarak ¼ indirimden müddetname
yapılması, sonuç olarak her iki müddetnamenin karşılaştırılarak, hangisi hükümlünün lehine
ise buna göre hükümlünün infaz kurumunda yatırılması gerektiği belirlenmiştir.
Mükerrir hükümlüler hakkında ceza mahkemeleri kesinleşmiş ilamı infaz savcılığına
gönderirken, mutlaka hükümlünün tekerrüre esas cezasını gösteren sabıka kaydını,
kesinleşmiş ilam örneklerini, gerekirse Yargıtay ilamını da ekleyerek infaz savcılığına
gönderilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Tekerrüre esas ceza konusunda ihtilaf ve tereddütün bulunması halinde, 5275 sayılı
infaz kanununun 98. maddesi gereğince infazda tereddüt bulunduğunda ilgili mahkemesinden
bu konuda karar istenmesi faydalı olacaktır.
SORUN 16: MÜKERRİRLER HAKKINDA SÜRELİ HAPİS CEZASININ ÜST
SINIRININ NE OLACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Normal olarak birden fazla süreli hapis cezasına mahkumiyet
halinde, 5275 sayılı infaz kanununun 107/3-e maddesi gereğince en fazla 28 yıl hapis
yatılacağının belirtildiği, ancak Mükerrir hükümlüler hakkında birden fazla süreli hapislerde
yatılması gereken azami sürenin ne olduğu konusunda kanunda hüküm bulunmamaktadır. Bu
konuda kanunen bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
Çözüm önerisi olarak, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 01/10/2012 tarih 2008/11853
Esas ve 2012/16731 sayılı kararında belirtildiği üzere, süreli hapiste mükerrirlik söz konusu
ise, içtima edilen cezanın şartla tahliyesi hesaplanınca toplam 28 yılı da aşıyorsa, bu durumda
28 yıla tekerrüre esas alınan cezanın en ağırı eklenerek müddetname yapılacaktır. Ancak,
uygulamada bu sorunun çözümlenmesi açısından yasal bir düzenleme yapılması uygun
olacaktır.
Süreli hapislerde hükümlü en fazla 28 yıl yatırılacağından hükümlü cezaevinde iken
bir başka süreli hapis cezası geldiği zaman ne yapılacağı konusunda kanunda bir düzenleme
yoktur. Burada da yeniden içtima yapılarak yine 28 yıla bağlanması söz konusu olabilecektir.
Ancak, uygulamada bu sorunun çözümlenmesi açısından yasal bir düzenleme yapılması
uygun olacaktır.
Ayrıca 5275 sayılı İnfaz Kanunun 107/4 maddesinde terör suçluları ile ilgili şartla
tahliye indirimi ön görülmüş olmasına rağmen, hem terör suçu olup, hem de kişi mükerrir ise
bu durumda nasıl bir müddetname yapılacağı konusunda kanunda bir hüküm
bulunmamaktadır. Bu da uygulamada bir çok soruna sebep olmaktadır.
9
SORUN 17: İNFAZDA MAHSUP KONUSUNDAKİ PROBLEMLER;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Hükümlünün tutuklu olarak kaldığı sürenin, kesinleşmiş olan
başka bir hapis cezasından mahsubunun TCK’nın 63. maddesi gereğince mümkün bulunduğu,
ancak mahsupta para cezası mahsuplarında yargılama aşamasındaki tutukluğun TCK’nın 63.
maddesi gereği 100,00 TL’den mahsup edilmesi gerektiği, karar kesinleştikten sonra infaz
aşamasındaki nezaret süresinin ise mahkemenin çevirmede ön gördüğü miktar üzerinden
mahsup edilmesi gerektiği,
Hapis cezalarındaki mahsubun, infaz edilmekte olan ilamın mahkemesinden
istenmesi gerektiği, içtima edilmiş bir cezanın infazı söz konusu ise mahsubun içtima
mahkemesinden istenmesi gerektiği, ayrıca mahsup veren mahkemenin bu mahsup kararının
bir suretini ilgili mahsuba konu tutukluluğun bulunduğu mahkeme dosyasına da bildirmesi
gerektiği belirlenmiştir. Ancak bu konuda kanunda bir yasal düzenleme olmadığından
uygulamada sıkıntılara yol açmaktadır.
Hükümlünün kesinleşen ve infaza gönderilen para cezası 2.700,00 TL olup, bu
hükümlü yargılama aşamasında 30 gün tutukta kalmış ise, mahkeme karar kesinleşip infaz
savcılığına gönderdiğinde, infaz savcılığı bu kararı ilamata kaydedecek, kesinleşme tarihini
yerine getirme tarihi olarak yerine getirme fişini doldurarak ilamı infazen mahkemesine iade
edecektir. Ayrıca tutukta fazla kaldığı süre belirtilerek başka bir cezası var ise ondan da
mahsup edilebileceği bildirilecektir.
Hükümlü hakkında hem hapis hem de adli para cezası verilmiş ise, bu suçtan aynı
zamanda tutukta kalmışsa, tutuklu kaldığı süre öncelikle hapisten mahsup edilecektir.
Hükümlü hem hapis hem de para cezasına mahkum edilmiş ise, bu hükümlü
yargılama aşamasında tutukta kalmışsa, hapis cezası açısından denetimli serbestlikten
yararlanma imkanı söz konusu ise, tutukta kalınan bu süre para cezasından mahsup
edilecektir.
Hükümlünün (A) suçundan yargılama aşamasında tutukta kaldığı süre (B) suçundaki
infaz etmekte olduğu adli para cezasından çevrilen hapis cezasından mahsup edilirken hapis
olduğu için gün üzerinden mahsup edileceği, ancak para cezası olarak infazı söz konusu
olacak ise, bu durumda kişi yargılama aşamasında tutuklu kaldığından TCK'nun 63. maddesi
gereği 100,00 TL'nin dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 18: ŞARTLA TAHLİYENİN GERİ ALINMASI KONUSU
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Hükümlü kapalı infaz kurumundan şartla tahliye ile çıktıktan
sonra bihakkın tahliye tarihine kadar ki denetim süresi içerisinde, 5275 sayılı kanunun
107/12. maddesi gereği (eski 765 sayılı TCK’nın 17. maddesi) kasten bir suç işlerse, bu
suçtan hapis cezası alırsa ve bu ceza da kesinleşirse, kanunen şartla tahliyesinin geri alınması
söz konusu olacaktır.
Şartla tahliyenin geri alınması kararı, birinci suçtan ceza aldığı veya şartla tahliye
olduğu mahkemeden istenecektir. Şartla tahliyenin geri alındığı süre hakkında derhal
yakalama emri çıkartılacak, öncelikle şartla tahliyesi geri alınan süre infaz edilecek, sonra
diğer ilam infaz edilecektir.
10
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 15/10/2012 tarih, 2012/4608 esas ve 2012/7559 sayılı
Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla ilgili olarak 4616 Sayılı Yasa ile ilgili şartla
tahliyenin geri alınmaması konusunda yanlış bir karar verildiği,
Bu karardan sonra Yargıtay 1. Ceza Dairesinin aynı konu ile ilgili bir çok şartla
tahliyenin geri alınmasına ilişkin kararı çıktığı, en son olarakta Yargıtay 1. Ceza Dairesinin
16/05/2013 tarih, 2013/2286 Esas ve 2013/3883 sayılı kararının çıktığı, bu kararla birlikte
artık şartla tahliye ile bihakkın tahliye tarihi arasında önceki suç 4616 sayılı yasaya tabi bir
suç olsa bile deneme süresi içerisinde kasten bir suç işlenirse ve bu suçtan kişi hapis cezası
alır ise, şartla tahliye geri alınacaktır.
SORUN 19: ŞARTLA TAHLİYENİN GERİ ALINMASINDA DENEME
SÜRESİNDE İŞLENEN SUÇTAN ALINAN CEZA MİKTARININ, ŞARTLA
TAHLİYENİN GERİ ALINMASINA ETKİSİ;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Hükümlünün şartla tahliyesinden sonra bihakkın tahliyesine
12 yıl süre bulunduğu, bu kişinin şartla tahliyeden iki yıl sonra basit kasten yaralama
suçundan 4 ay hapis cezası alması durumunda ve bu ceza kesinleşince, ikinci suçun suç tarihi
ile birinci suçun bihakkın tahliye tarihi arasındaki 10 yıllık şartla tahliye süresi yanacaktır.
İkinci suç basit bir suç olmasına rağmen kasti bir suç olduğu için ceza miktarı da çok
az olmasına rağmen şartla tahliye geri alındığı için bu hükümlü on yıl fazladan yatmış
olacaktır. Bu da adalet duygusunu rencide etmektedir. Sonuç olarak ikinci suçtaki alınan
cezanın miktarına orantılı olarak şartla tahliyenin geri alınması konusunda bir düzenleme
yapılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi kurallarına uygunluk açısından şartla tahliyenin
geri alınması konusunda, yargılama yapılması gerektiği, bu tür kararların dosya üzerinden
alınmayarak, ilgili hükümlüye gerekirse çağrı çıkartılarak savunmasının alınması, bu konuda
mahkemece yargılama yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin daha uygun olacağı
düşünülmektedir.
Şartla tahliyenin geri alınması kararları itirazı kabil kararlardır. Ancak, bu tür
kararlar temyizi kabil kararlardan olması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 20: KONUTTA İNFAZ KARARLARININ ADLİ
CEZALARINDA DA UYGULANIP, UYGULANAMACAĞI KONUSU;
PARA
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hapis cezalarının konutta infazı konusunda 5275 Sayılı İnfaz
Kanununun 110. maddesinde süre ve yaş şartı bulunduğu,
Hapis cezalarının, konutta infazının mümkün olabileceği konusunda, Yargıtay 2.
Ceza Dairesinin 10/03/2010 tarih, 2009/53799 Esas ve 2010/7351 sayılı kararının bulunduğu,
Ancak, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 24/06/2009 tarih, 2008/21510 Esas ve
2009/12657 sayılı kararında ise, adli para cezalarında da konutta infazın mümkün olabileceği
belirtilmiştir.
Kanunda açıkça hapis cezalarında konutta infazın olabileceği belirtildiğinden, adli
para cezalarında konutta infazı mümkün olamayacağı değerlendirilmektedir. Bu konuda yasal
düzenlemenin yapılabileceği düşünülmelidir.
11
SORUN 21: İNFAZDA TEBLİGAT KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Çağrı kağıdı veya ödeme emrinin hükümlünün ilamda
gösterilen adresine tebliğ edileceği, 5275 sayılı yasanın 20/3 maddesinde öngörüldüğü,
Hükümlünün adres değişikliğini yargılama aşamasında ilgili mahkemeye, infaz aşamasında
ise infaz savcılığına bildirmek zorunda olduğu. Aksi takdirde hükümde gösterilen adrese
yapılan tebligatın geçerli sayılacağı belirtilmiştir.
Hükümlünün ilamdaki adresine normal tebligat yapıldıktan sonra, hükümlü o adreste
bulunmuyor ise ayrıca Tebligat Kanunun 35. Maddesine göre tebligat yapılmasının gerekli
olup olmadığı tartışma konusudur. Teftiş Kurulu Raporu ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün
uygun görüş yazılarında ayrıca Tebligat Kanunun 35. Maddesine göre tebligatın yapılması
gerektiği belirtilmektedir.
Ancak kanunun açık hükmüne rağmen böyle bir tebligatın yapılıp yapılmayacağı
hususu uygulamada tartışmalıdır. Buna kanunen bir çözüm üretilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Çocuklar hakkında verilen denetimli serbestlik kararının, denetimli serbestlik
müdürlüğünce çocuğun bizzat kendisine mi, yoksa velisine mi tebligat yapılacağı hususunda
tereddütler bulunmaktadır.
Bu konuda tebligat kanunu gereğince çocuk hükümlünün velisine tebligat yapılmalı,
ancak çocuk hükümlü de bu konuda bilgilendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca
denetimli serbestlik yönetmeliğinin 40/1 maddesi gereğince, denetimli serbestlik kararlarının
bizzat hükümlüye tebliği öngörüldüğünden çocuk hükümlüye de bizzat tebligat yapılması
gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 22: 6411 SAYILI YASAYLA ŞARTLI TAHLİYESİNE 1 YIL KALA
DENETİMLİ SERTBESTLİKLE SERBEST BIRAKILAN HÜKÜMLÜLER KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Açık infaz kurumunda şartla tahliyesine 1 yıl kalan
hükümlünün denetimli serbestlikle serbest bırakılmasına infaz hakimliğince karar
verilmesinde, aranan koşullardan olan iyi hallilik ve değerlendirme raporunun
düzenlenmesinde süre konusunda farklı uygulamaların olduğu,
Bir kısım infaz hakimliğince aynı gün karar verilerek denetimli serbestlikle
hükümlünün tahliye olduğu, bir kısım infaz hakimliğince iyi hallilik için belli bir süre (1 hafta
veya 15 gün süre) geçtikten sonra denetimli serbestlikle tahliye işleminin yapıldığı
anlaşıldığından, bu konuda bir standardın bulunmadığı nedenle, süreye ilişkin bir yasal
düzenlemenin olması gerektiği düşünülmektedir.
Şartla tahliye ile denetimli serbestliğe karar verileceği sürenin tatil gününe denk
gelmesi durumunda, önceden mesai saatleri içerisinde böyle bir kararın alınıp, alınamayacağı
konusunda tereddüt yaşanmış, ancak nasıl ki, şartla tahliye süresi tatil gününe geldiği zaman
öncesinden şartla tahliye alınabildiği gibi bu konuda da denetimli serbestlik kararının tatile
gelmesi durumunda önceden böyle bir karar alınabilecektir. Ancak, uygulama o gün
yapılacaktır.
12
SORUN 23: 6411 SAYILI YASADAN ÖNCE ADLİ PARA CEZASI ÖDENMEDİĞİ
İÇİN HAPSE ÇEVRİLMİŞ VE YAKALAMA EMRİ ÇIKARTILMIŞ İLAMLARDA,
YENİDEN ÇAĞRI KAĞIDI ÇIKARTILIP ÇIKARILAMAYACAĞI KONUSU
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: HSYK’nın 27.02.2013 tarihli ve 87742275-045.02-42-2013/125/7883
sayılı görüşünde açıklandığı üzere, para cezalarında ödeme emrine rağmen süresinde ödenmemiş ve
hapse çevrilerek yakalama emri çıkartılmış ise, 6411 sayılı yasadan sonra da yeniden çağrı kağıdı
çıkartılmayarak yakalama emri devam edecektir.
Hakkında yakalama emri çıkmış olsa da 6411 sayılı yasa ile para cezasının hapse çevrilmesi
halinde yeniden çağrı kağıdı çıkartılması gerektiği bir kısım katılımcı tarafından belirtilmiştir.
SORUN 24: 6411 SAYILI DENETİMLİ SERBESTLİĞE AYRILAN
HÜKÜMLÜNÜN YENİ BİR ADLİ PARA CEZASI İLAMI GELDİĞİNDE, BU PARA
CEZASI İLAMININ KİME TEBLİĞ EDİLECEĞİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Hükümlü cezaevinden denetimli serbestlikten dolayı
çıktığından ve serbest bulunduğundan, Medeni Kanunun 471. maddesi gereğince, para cezası
ödeme emrinin hükümlünün bulunduğu adrese tebliğinin gerektiği ve vasi tayinine gerek
bulunmadığı belirlenmiştir.
Bir kısım katılımcılar denetimli serbestlikte bulunan hükümlünün kısıtlı olduğu, bu
nedenle para cezası ödeme emrinin hükümlünün kendisine değil, vasisine tebliğ edilmesi
gerektiği konusunda görüş bildirmişlerdir.
SORUN 25 : HÜKÜMLÜNÜN CEZASI ERTELENMİŞ VE TCK’NUN 51/4-b
MADDESİ
GEREĞİNCE
YÜKÜMLÜLÜK
YÜKLENMİŞ
İSE,
BU
YÜKÜMLÜLÜĞÜN İNFAZ EDİLEMEMESİ HALİNDE, YÜKÜMLÜLÜĞÜN
DEĞİŞTİRİLEBİLİP DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİ KONUSU ;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Ertelemede verilen yükümlülüğün infaz savcılığınca yerine
getirilmesi mümkün görülemiyor ise, bu durumda yükümlülüğün değiştirilmesi için
mahkemeye müracaatta bulunulmalıdır. TCK’nun 50/6 maddesinde belirtilen seçenek
tedbirlerin değiştirilebileceği hususu, mahkeme kararı ile ertelenmiş cezalarda da
uygulanabileceği düşünülmektedir.
SORUN 26 : 5275 SAYILI KANUNUN 17/1 MADDESİ GEREĞİNCE,
HÜKÜMLÜNÜN TALEBİ ÜZERİNE İNFAZIN ERTELENMESİ KONUSU:
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Çağrı kağıdı üzerine hükümlünün infaz savcılığına müracaat
ederek 5275 sayılı infaz kanununun 17/1 maddesi gereğince infazının ertelenmesini istemesi
durumunda, bu erteleme kararını hangi savcılığın vereceği konusunda tereddüt bulunduğu,
Bu konuda HSYK’nın hükümlünün başvuruda bulunduğu yer savcılığının vereceği
konusunda görüşü bulunduğu, ancak bu durumda hükümlünün kendisine erteleme kararı
verecek savcıyı seçeceği konusunda endişe bulunduğundan, hükümlünün yerleşim yeri
(mernis adresi) İnfaz Cumhuriyet Savcılığından veya mahkeme kararının bulunduğu yer
cumhuriyet savcılığından talepte bulunabileceği düşünülmektedir.
13
İnfaz ertelemelerinde hükümlünün başvurduğu savcılık UYAP üzerinden ilgili
savcılıktan ilamı isteyince erteleme konusunda yaptığı işlem sonucunu mutlaka ilgili
mahkeme kararının verildiği yer savcılığına bildirmesi gerekmektedir.
5275 Sayılı İnfaz Kanunun 17/1 maddesinde hükümlü tarafından erteleme için
başvurulduğunda infaz savcısı tarafından takdire dayalı olarak ertelemeye yer olmadığına dair
karar verilebilmektedir.
Bu karara karşı kanunda herhangi bir itiraz mercii gösterilmemiştir. Yani infaz
savcılığınca verilen bu karara karşı ne mahkemesine, ne de infaz hakimliğine itiraz edilebilir.
Ancak 5275 sayılı İnfaz Kanunun 16. Maddesinde belirtilen hastalık nedeniyle ertelemede
itiraz ön görülmüştür. Bu itirazın da 5275 sayılı kanun 98/2 fıkrasında belirtilmiştir. Hastalık
nedeniyle ertelemede kanunen itiraz mümkün olmasına rağmen, mazeret nedeniyle
ertelemelerde itiraz merciinin kanunda gösterilmemesi uygulamada tereddütlere yol
açmaktadır.
Bu konuda çözüm önerisi olarak yasal düzenleme yapılması gerektiği, geçiş
aşamasında savcılığın idari işlemi olduğu için hüküm mahkemesine itirazın yapılabileceği
düşünülmektedir.
Hükümlülerin cezanın miktarı açısından birçok infaz savcılığından almış olduğu
cezalarla ilgili erteleme talep etmekte, erteleme kararı veya ertelemenin reddine dair karar
alabilmektedir. Ancak UYAP da bu konu görünmediğinden infaz savcılıkları müracaat
üzerine erteleme kararı verebilmektedir. UYAP ekranında bu konuda uyarı butonunun
eklenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
5275 sayılı yasanın 17/1 maddesi gereğince erteleme başvurusu için hükümlünün
bizzat gelmesinin gerekmediği, velisi veya vekili tarafından da bu konuda infaz savcılığına
müracaat yapılabileceği, ancak erteleme kararının tebliği veya erteleme talebinin reddine dair
kararın tebliğinin, hükümlünün bizzat kendisine veya vekiline yapılması gerektiği
düşünülmektedir.
Teminat mukabili ertelemelerde hükümlü erteleme süresinde müracaat etmemişse
teminatın hazineye irad kaydı söz konusu olacaktır. Ancak, teminatın hazineye irad kaydı
konusunda hangi mahkemenin karar vereceği belirtilmemektedir. Bu konuda kıyasen CMK
115/2 maddesi gereğince kararı veren mahkemeden talepte bulunulmaktadır. Kararı veren
mahkemenin CMK 115/2 maddesi gereği teminatın hazineye irad kaydı konusunda karar
vermesi veya bu konuda açık bir yasal düzenleme yapılması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 27 : HÜKÜMLÜNÜN YARGILANMAKTA OLDUĞU BİRDEN
FAZLA İNFAZ DOSYASI OLMASI DURUMUNDA, AÇIK CEZA İNFAZ
KURUMUNA AYRILMANIN NASIL YAPILACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Hükümlünün açık cezaevinde bulunduğu sırada, soruşturması
ve kovuşturması devam eden, üst sınırı 7 yıldan az olmayan başka bir suçtan dosyasının
olması durumda, 5275 sayılı infaz kanunun 14/4 maddesinde, açığa ayrılma yönetmeliğinin
8/b maddesinde belirtildiği üzere, hükümlünün kapalı infaz kurumuna iadesinin gerektiği,
Ayrıca kanun ve açığa ayrılma yönetmeliğinde belirtilen 7 yıldan az olmayan tabiri,
7 yılı da kapsadığı düşünülmektedir.
14
Bir kısım katılımcılar bu 7 yıl konusunun suç bazında ele alınmasının gerektiğini
belirtmektedir. Ayrıca masumiyet karinesi gereği henüz cezası kesinleşmediğinden bu
durumda bulunan hükümlülerin denetimli serbestlikten yararlanmaya devam edeceği kanaati
de belirtmişlerdir.
SORUN 28: 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU’NUN 53/6 MADDESİNDE
ÖNGÖRÜLEN “SÜRÜCÜ BELGESİNİN GERİ ALINMASI” GÜVENLİK
TEDBİRİNİN, CEZANIN KESİNLEŞMESİ İLE BİRLİKTE YA DA CEZANIN
TAMAMEN İNFAZINDAN SONRA EL KONULMASI GEREKTİĞİ HUSUSUNDA
UYGULAMADA OLUŞAN TEREDDÜTLERİN GİDERİLMESİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Özellikle TCK’nun 53/6 maddenin yazım tarzındaki “…
hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer…” ifadesinin kişilerin mağduriyetlerine sebebiyet
vermesi ve aynı zamanda sonrasındaki cümle ile kendi içinde çeliştiği, bu nedenle yeniden
düzenlenmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte Denetimli serbestlik hizmetleri yönetmeliğinin 73/5. maddesinde
açık bir şekilde bu neviden kararların yerine getirilmesine, cezanın infazının
tamamlanmasından itibaren başlanacağı belirtilmiştir.
Yargıtay içtihatlarında ise, kanunla paralel bir şekilde, sürücü belgesinin geri
alınmasının hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği ifade edilmektedir.
Kanuni düzenlemenin biran önce değiştirilerek, ehliyetin veya ruhsatın geri
alınmasına ilişkin kararın kesinleşme ile değil, cezanın infazın tamamlanması ile başlanması
gerektiği düşünülmektedir.
Çözüm önerisi olarak, TCK 53/6 maddesinin infazında yani ehliyetin geri
alınmasında, eğer hapis cezası verilmiş ise, infazın şartla tahliyeden sonra yapılması
gerektiği, adli para cezasına karar verilmiş ise, kararın kesinleşmesi ile birlikte infaza
başlanması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 29 : HÜKÜMLÜ KAPALI CEZAEVİNDE İKEN SONRADAN
GELEN ADLİ PARA CEZASINDAN ÇEVRİLEN HAPİS CEZASI NEDENİYLE
AÇIK CEZA EVİNE AYRILIP AYRILAMAYACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hükümlü kapalı infaz kurumunda toplam cezasının 1/5’ni
yatıp açığa ayrılacağı sırada, adli para cezasından çevrilme hapis cezasının gelmesi halinde,
hükümlünün açık cezaevine ayrılıp ayrılamayacağı konusunda tereddütler bulunmaktadır.
Adli para cezalarından çevrilen hapsin infazı açığa ayrılma yönetmeliği gereğince
bizzat açık ceza evinde yapılacağından, hükümlü kapalı infaz kurumunda toplam cezasının
1/5’ni iyi halli geçirmiş ise, açığa ayrılma şartlarını da taşıyorsa, sonradan adli para
cezasından çevrilme hapis cezası gelmiş olsa bile yine de açık infaz kurumuna
ayrılabilecektir.
Ancak, açık cezaevinde iken cezalar içtima edilerek toplam ceza üzerinden denetimli
serbestliğe ayrılma süresi hesap edilerek, buna göre hükümlü denetimli serbestliğe
ayrılacaktır.
15
Bir kısım katılımcılar tarafından, hapis cezası ile adli para cezasından çevrilen
hapisten hükümlü olarak kapalıda bulunan kişinin açığa ayrılabilmesi için, hapis cezası ile
adli para cezasından çevrilme hapis toplanarak, bu toplam üzerinden 1/5'ini yatan
hükümlülerin açığa ayrılabileceği konusunda görüş bildirilmiştir.
SORUN 30 : HÜKÜMLÜNÜN HAPİS CEZALARI İLE ADLİ PARA
CEZALARINDAN ÇEVRİLEN HAPİS CEZALARININ OLMASI HALİNDE
DENETİMLİ
SERBESTLİK
SÜRESİNİN
HESAPLANMASININ
NASIL
YAPILACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hükümlünün hapis cezası ile adli para cezasından çevrilme
hapis cezasının olması halinde, denetimli serbestlik süresinin hesaplanmasında sıralı
müddetname yapılarak, yani hapis cezasının şartla tahliyesi ile adli para cezasından çevrilen
hapis cezasının bihakkını eklenerek, hükümlünün toplam cezaevinden tahliye olacağı süre
belirlenip, bundan 1 yıl (365gün) geriye dönük tarih belirlenerek, bu tarih itibariyle denetimli
serbestliğe karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Aksi takdirde hapis cezasında denetimli serbestlik uygulanıp ayrıca adli para
cezasına da denetimli serbestlik uygulanması gerekecek bu durumda denetimli serbestlik
süresi 1 yıldan fazla uygulanmış olacaktır.
SORUN 31: ADLİ PARA CEZALARINDAN ÇEVRİLME HAPİS
CEZALARINDA SUÇ TARİHİ 01.06.2005 İLE 5739 SAYILI KANUNUN YÜRÜRLÜK
TARİHİ OLAN 01.03.2008 TARİHLERİ ARASINDA İSE DENETİMLİ
SERBESTLİĞİN NASIL HESAP EDİLECEĞİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Denetimli serbestlik süresinin hesaplamasında adli para
cezalarında bihakkın tahliye tarihinin esas alınacağı, ancak suç tarihi 01.06.2005 ile
01.03.2008 tarihleri arasında olan adli para cezasından çevrilme hapislerde, şartla tahliye
uygulanacağından, suç tarihi bu tarihler arasında olan adli para cezasından çevrilme
hapislerde denetimli serbestlik süresinin hesaplanmasında, şartla tahliye tarihinin esas
alınması gerektiği belirlenmiştir.
SORUN 32 : 5275 SAYILI KANUNUN 105/A MADDESİ GEREĞİNCE
DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİNE UYMAYIP KAPALI İNFAZ KURUMUNA
ALINMASINA KARAR VERİLEN HÜKÜMLÜLER İLE İLGİLİ KAPALIYA İADE
KARARININ
KESİNLEŞTİRİLMESİNİN
GEREKİP
GEREKMEDİĞİ
VE
KAPALIYA TESLİMDEKİ 2 GÜNLÜK SÜRENİN HANGİ TARİHTE
BAŞLAYACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hükümlü Denetimli Serbestlikle tahliye olduktan sonra,
denetimli serbestlik yükümlülüklerine uymayıp veya başka bir suçtan soruşturma geçirmesi
nedeniyle, 5275 sayılı kanunun 105/A maddesi gereğince infaz hakimliğince kapalıya iadesi
konusunda karar verildiğinde, bu karar hükümlüye tebliğ edilerek 2 gün içerisinde en yakın
infaz savcılığına teslim olması istendiğinden, hükümlü bu kararı öğrendiği tarihten itibaren
16
itiraz hakkını kullanabilecektir. Bu nedenle kapalıya iade kararlarının kesinleşmesi
beklenmeyip tebliğden itibaren öğrenme tarihi esas alınarak, bu öğrenme tarihinden itibaren 2
gün içerisinde infaz savcılığına gelerek teslim olmamış ise, hakkında firardan işlem yapılacak
ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulabilecektir.
Sonuç olarak kapalıya iade kararlarının hükümlüye tebliğ edildiğinden kesinleşmesi
aranmayıp, hükümlüye bu kararın tebliğ tarihi esas alınarak işlem yapılması gerektiği
düşünülmektedir.
Kapalıya iade kararlarında özellikle iki gün içerisinde kapalıya teslim olması
gerektiği, itiraz hakkı bulunduğu, bu itirazının teslim olma süresini durdurmayacağı özellikle
şerh edilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Kapalıya iade kararlarında, infaz hakimliğince hükümlüye tebligat yapıldıktan
itibaren hükümlü iki gün içerisinde teslim olacağı kapalı cezaevinin bulunduğu infaz
savcılığına giderek teslim olması gerektiği, ancak teslim olmadığı durumda firar işlemi
başlatılabilmesi için hangi tarihin esas alınacağı konusunda tereddütler bulunduğu, bu konuda
tebliğ tarihinin esas alınması gerektiği düşünülmektedir. Ancak, bu tebliğ tarihi gecikmiş ise,
yani karardan itibaren 35 gün sonra tebligat yapılmış ise, bu arada da hükümlü
yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmiş ise, bu 35 günün cezadan mahsup edilmesi
gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 33: TCK 191/1 MADDESİNDE BELİRTİLEN UYUŞTURUCU
MADDE KULLANMAKTAN KAYNAKLANAN TEDAVİ VE DENETİMLİ
SERBESTLİK TEDBİRİNİN, AYNI KİŞİ HAKKINDA BİRDEN FAZLA VERİLMESİ
VE BUNUN İNFAZI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak,
kabul etmek veya bulundurmak suçundan neredeyse hiç hapis cezası verilmemektedir. Bir kişi
hakkında uyuşturucu madde kullanmak suçundan suç yerleri farklı olduğu zaman birden çok
kez tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmektedir.
TCK.nun 191. inci maddesinin altıncı fıkrasının son cümlesindeki “ancak, bunun için
kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar
verilmemiş olması gerekir” ifadesi, uygulamada Yargıtay kararları nedeniyle
işletilememektedir. Bu durumu fark eden kullanıcılar eskiye oranla daha rahat uyuşturucu
kullanabilmektedirler.
Hakim, yargılama yaparken kişinin hakkında daha önce tedavi ve denetimli
serbestlik kararı verilip verilmediğini bilememektedir.
TCK.nun 191. inci maddesindeki düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
Bu nedenle kanunda gerekli düzenlemeler yapılması gerektiği, UYAP ta da kişi
hakkında daha önceden tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmiş ise, bu konuda uyarı
butonunun olması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 34 : DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULANIRKEN İHLAL
DURUMUNDA MAHSUP YAPILIRKEN İHLAL TARİHİNİN Mİ, YOKSA
17
KAPALIYA GÖNDERME KARARININ KESİNLEŞMESİ TARİHİNİN Mİ ESAS
ALINACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : 1-Denetimli Serbestlik uygulanırken bir ihlal durumu varsa,
mahsup yapılırken, ihlal tarihinin dikkate alınması gerekeceği,
2-Denetimli Serbestlik uygulanırken, hükümlünün alt sınırı 1 yıldan az olmayan
başka bir suç işlemesi halinde, bu durumda mahsup yapılırken suç tarihinin dikkate alınması
gerektiği,
3-Denetimli Serbestlik uygulanırken, denetimli serbestlik öncesi işlenen ve üst sınırı
7 yıldan az olmayan bir suçtan soruşturma ve kovuşturma dosyası varsa, bu durumda
mahsubun infaz hakimliğinin karar tarihi esas alınarak yapılması gerektiği
düşünülmektedir.
Bu konuda hangi tarihin esas alınacağı hususunda infaz hakimliğinden karar da
istenebileceği düşünülmektedir.
SORUN 35 : HAPİS CEZASININ ERTELENMESİNDE YÜKÜMLÜLÜKLERİN
DENETİM SÜRESİ İÇERİSİNDE YERİNE GETİRİLEMEMESİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Mevcut TCK.nun 51. Maddesinin düzenlemesinde, erteleme
halinde verilen yükümlülüklerin denetim süresi içerisinde yerine getirilmesi gerekmektedir.
Çoğu zaman, yükümlülüklerin infazı tamamlanamadan denetim süresi sona erebilmektedir.
Cezanın ertelenmesinde denetim süresi içerisinde verilen bir kısım yükümlülüklerin
infazı mümkün olamamaktadır. Örneğin ücret karşılığında çalıştırılma mükâfat olarak
algılanmakta ve hükümlüyü kimse ücretli olarak çalıştırmak istememektedir. Eğitim
kurumuna devam etme yaptırımında ise, çocuğun suçu işlediği yaşı ile kararın kesinleştiği ve
infaz aşamasındaki yaşı farklı olabilmekte ve çocuk eğitim yaşının çok üstünde
olabilmektedir.
Rehberlik uygulamada yükümlülük olarak kabul edilmediği için, hükümlülerin buna
uymaması müeyyidesiz kalmaktadır.
Bu nedenle, infazı mümkün yükümlülüklere yer verilmesi yönünde TCK.da
değişiklik yapılması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 36:
GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZININ
YAPILACAĞININ KANUNDA DÜZENLENMEMİŞ OLMASI KONUSU;
NASIL
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: 5275 sayılı CGTİHK.da sadece hapis ve adli para cezalarının
yerine getirilmesine ilişkin hükümlere yer verilmiş, ancak güvenlik tedbirlerinin nasıl yerine
getirileceği düzenlenmemiştir.
TCK.nun 53/6. maddesinde düzenlenen güvenlik tedbirlerinden “Bir kamu
kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya
sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten
yoksun bırakılma” tedbiri, kişi ceza infaz kurumundan çıktıktan sonra bihakkın tahliyeye
kadar devam ettiğinden kişinin cezaevi sonrası topluma adaptasyonunu ve ıslahını olumsuz
etkileyebilmektedir.
18
Bu nedenlerle kanunlarımızda güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin yeniden ele
alınması gerektiği değerlendirilmektedir.
SORUN 37 : HÜKÜMLÜNÜN CEZAEVİ NAKİLLERİNDEKİ SORUNLARI
KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hükümlü bir açık cezaevinden diğer bir açık cezaevine nakil
olduğunda, infaz dosyası zamanında gönderilmediğinden hükümlü izin hakkını
kullanamamaktadır. Bu nedenle hükümlü nakil olunca infaz dosyasının bir an önce ilgili infaz
savcılığına gönderilmesi veya UYAP‘tan taranarak ilgili dosyanın biran önce UYAP
üzerinden gönderilmesi gerektiği.
Hükümlünün izne ayrıldıktan sonra izin dönüş saatinin belirlenmesinde 5275 sayılı
kanunun 58/3 maddesinin dikkate alınması, yani aynı il sınırları içerisinde bulunan ceza infaz
kurumları nakillerde aynı gün içerisinde, farklı illerde bulunan ceza infaz kurumları
arasındaki nakillerde ise kurum amirinin 48 saati geçmeyecek şekilde belirleyebileceği,
Hükümlünün izin süresini geçirdikten sonra 5275 sayılı yasanın 97/2 maddesi
gereğince 2 gün (48 saat içerisinde)
teslim olması durumunda, disiplin suçunun
uygulanacağı, ancak 2 günden sonra teslim olması durumunda hakkında firar işlemi yapılması
gerekeceği,
Firarla ilgili soruşturmanın ve disiplin işleminin hangi savcılıkça yapılacağı
hususunda tereddütler bulunduğu, çözüm önerisi olarak hükümlünün nakil olduğu, ancak
giderek teslim olmadığı cezaevinin bağlı bulunduğu infaz savcılığınca soruşturma ve disiplin
işleminin yapılması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 38: ETKİN PİŞMANLIK VE 5275 SAYILI YASANIN 108/4
MADDESİNE GÖRE MÜKERRİRLERE ÖZGÜ İNFAZ REJİMİNE GÖRE
CEZANIN ÇEKTİRİLMESİNDE AYKIRILIK DURUMUNDA
MÜEYYİDENİN
OLMAMASI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Kanunlarımızda, etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler
hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunacağı ve 5275 sayılı infaz
kanununun 108/4 maddesi gereğince mükerrirler hakkında cezanın infazının
tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi
belirleneceğine ilişkin hükümler bulunmasına rağmen, hükümlünün denetimli serbestlik
yükümlülüğüne uymaması halinde, uymamanın bir müeyyidesi bulunmamaktadır. Bu durumu
fark eden hükümlüler, haklarındaki tedbire rağmen denetimli serbestlik yükümlülüğüne
uymamaktadırlar.
5275 sayılı yasanın 108/4. maddesi gereğince mükerrirler hakkında cezanın infazının
tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmak üzere denetim süresinin
belirleneceği zorunlu olup, bu denetim süresinde 108/5. maddesi gereğince koşullu
salıverilmeye ilişkin hükümlerin uygulanacağı, yine mükerrir hakkında 108/6. maddesi
gereğince denetim süresinin uzatılmasına da karar verilebileceği, bu denetim süresinin en
fazla 5 yıl uzatılabileceği belirtilmektedir. Ancak uygulamada bu konuda problemler
19
doğmaktadır. Problemlerin çözümü için denetimli serbestlik yönetmeliğinde değişiklik
düşünülmelidir.
Bu nedenle, etkin pişmanlık ve mükerrirlere özgü infaz rejimine göre cezanın
çektirilmesinde, denetimli serbestlik yükümlülüğüne uyulmamasının, müeyyideye bağlanması
gerektiği değerlendirilmiştir.
SORUN 39 : HÜKÜMLÜNÜN AÇIK CEZAEVİNDEYKEN FİRAR ETMESİ
DURUMUNDA YAPILACAK İŞLEMLER KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Hükümlü açık cezaevinde iken firar etmesi durumunda, infaz
koruma memurlarınca tutulan tutanak infaz savcılığına gönderilince, infaz savcılığı firar
suçundan dolayı suç duyurusunda bulunarak cezai yönden işlem yapılmasını sağlayacak,
ayrıca firar yapılan cezaevi idaresi de disiplin işlemini başlatarak hükümlü yakalanınca en
yakın kapalı ceza infaz kurumuna alınması konusunda karar alıp, bu kararı infaz hakimliğinin
onayından geçirecektir.
Uygulamada infaz savcılığında hükümlü firar ettiği için, yakalama emri çıkartılması
gerektiği, ancak böyle bir yakalama emri çıkartıldığında infaz dosyasının kapatılarak ilgili
infaz savcılığına gönderilemediği, yakalama emri kaldırılarak ancak infaz dosyasının
gönderilebildiği anlaşıldığından,
Bu konuda çözüm önerisi olarak firar eden hükümlüler ile ilgili olarak UYAP da ilgili
bir yakalama butonunun olması gerektiği düşünülmektedir.
Hükümlü açık cezaevinde içtimalı bir cezayı infaz ederken firar etmiş ise, bu durumda
firardan dolayı işlemleri firar ettiği cezaevinin bağlı bulunduğu infaz savcılığınca yapılması
gerektiği, yakalama emrinin bu savcılıkça çıkartılacağı, hükümlü yakalanıncaya kadar infaz
dosyasının bu savcılıkta bekletilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Ayrıca bir kısım katılımcılar, cezalar içtimalı olduğu için içtima kararını veren
mahkemenin bulunduğu yer infaz savcılığınca bu işlemlerin yapılması gerektiği düşüncesini
belirtmişlerdir.
SORUN 40: CMK 109 MADDESİNDE DÜZENLENEN ADLİ KONTROL
TEDBİRLERİNİN İNFAZI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: CMK. 109 md. düzenlenen adli kontrol tedbirlerinden bazıları
tutuklamaya alternatif niteliğe sahip bulunmamaktadır. Taşıt kullanamamak ve tedavi veya
muayene tedbirlerine tâbi olmak, spor müsabakalarına katılamamak tedbirleri gibi.
Bu nedenle; adli kontrol tedbirleri tekrar gözden geçirilerek, tutuklamaya gerçekten
alternatif olabilecek tedbirler seçilmelidir.
Konutu terk etmemek adli kontrol tedbirinde, tedbirin uygulanma süresinin
belirtilmesi ve cezadan mahsubunun mümkün hale getirilmesi gerektiği de
değerlendirilmektedir.
SORUN 41: ŞARTLA TAHLİYESİ GERİ ALINAN HAPİS CEZASI İLE
DİĞER CEZALARIN İÇTİMA EDİLİP EDİLEMEYECEĞİ KONUSU VE BU
CEZALARDAN HANGİSİNİN ÖNCE İNFAZ EDİLECEĞİ KONUSU;
20
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : 5275 sayılı infaz kanunun 107/12 maddesinde ( 647 Sayılı
İnfaz Kanununun 17/2. maddesinde) şartla tahliyenin geri alınması ön görülmüştür.
Şartla tahliyesi geri alınan hükümlünün cezası diğer cezalarla içtima edilmemeli, bu
ceza öncelikle bihakkın olarak infaz edilmeli, daha sonra diğer hapis cezası ayrı olarak infaz
edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
SORUN 42 : İKİ KEZ MÜKERRİR OLAN KİŞİNİN İNFAZI VE AÇIĞA
AYRILIP AYRILAMAYACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : 5275 sayılı yasanın 108/3. maddesinde ikinci defa tekerrür
hükümlerinin uygulanması durumunda hükümlü koşullu salıverilemez şeklinde belirtilmiştir.
Bu nedenle ikinci kere mükerrir olan hükümlü hakkında cezası bihakkın infaz gerekecektir.
Açığa ayrılma yönetmeliğinin 8/1-b maddesi gereğince haklarında ikinci defa
tekerrür hükümleri uygulananlar açığa ayrılamayacaktır.
Bu nedenle ikinci kez mükerrir olan hükümlülerin cezası öncelikle bihakkın olarak
infaz edilecek, daha sonra diğer hapis cezaları infaz edilerek denetimli serbestliğe ayrılma
açısından bu ikinci hapis cezalarının infazı dikkate alınacaktır.
SORUN 43: TEHLİKELİ VE RİSKLİ HÜKÜMLÜLERİN DE İYİHALLİLİK
UYGULANMASINDAN YARARLANMASI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Cezaların infazında fiil yerine faili, suç yerine suçluyu esas
alan bir infaz rejimi oluşturulmalıdır. İnfaz sürecinde, kişinin işlediği suçun türü veya niteliği
değil, risk ve ihtiyaçları belirleyici olmalıdır.
Bunun için infaz kanununda yer alan iyi hallilik kavramının bu çerçevede gözden
geçirilmesi ve yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
İyi hallilik kavramının yeniden tanımlanması, infaz sürecinde iyi hallilik yerine
tekrar suç işleme veya zarar verme riskleri ile suçlunun tehlikelilik durumunun belirleyici
olması yönünde kanun değişikliği çalışması yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
Ayrıca iyi hallilik kavramının özellikle cezaevi idare kurulu tarafından verildiğinden
daha somut kriterlere bağlanması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 44: HÜKÜMLÜ HAKKINDA ŞARTLA TAHLİYEYE KARAR
VEREN MAHKEMENİN YÜKÜMLÜLÜK VE UZMAN GÖREVLENDİRMEMESİ
KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Hükümlü hakkında şartla tahliyeye karar veren mahkemenin
5275 sayılı yasanın 107/6,7,8,9 maddeleri gereğince, ilgili hakkında yükümlülüğe karar
verebileceği gibi, bu konuda uzman da görevlendirebilecektir.
Ancak, şartla tahliyeye karar veren mahkemenin bu konuda genel uygulamalarda
hiçbir yükümlülük ve uzman görevlendirmediği görülmektedir.
21
İnfazda caydırıcılığın sağlanması ve hükümlünün yeniden topluma kazanılması
açısından şartla tahliye ile birlikte yükümlülük verilmesi, uzman görevlendirilmesi konusunun
önemli olduğu,
Bu konuda ceza infaz kurumlarında şartlı tahliye kurullarının oluşturulması, şartla
tahliyenin standartlarının ve kurallarının belirlenmesi, bu standart ve kurallara göre tahliye
kararının kurul tarafından verilmesi, ancak itiraz halinde infaz hakiminin denetimine tabi
tutulması,
Ayrıca, şartla tahliye süresince uygulanacak yükümlülüğün, kişinin risk ve
ihtiyaçlarına göre ilgili denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından belirlenmesi gerektiği
düşünülmektedir.
SORUN 45: SEÇENEK YAPTIRIMLARDAN TCK’NIN 50/1-b MADDESİNİN
İNFAZINDA, TCK’NIN 51/2 MADDESİNDEKİ CEZANIN ERTELENMESİNİN
ŞARTA BAĞLI KILINDIĞI DURUMLARDA İNFAZIN NASIL, NE ŞEKİLDE VE
KİM TARAFINDAN YAPILACAĞI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Seçenek yaptırımlardan TCK’nın 50/1-b maddesi gereğince,
mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin
suretiyle tamamen giderilmesi yaptırımının infazında tereddütler bulunduğu,
İnfaz tüzüğünde bu konuda hüküm bulunduğu, TCK’nın 50/1-b maddesinin infazının
infaz savcılığınca yapılması gerektiği, ancak zarar miktarının ve mağdurun hangi hesabına bu
paranın yatırılacağının mahkemece mutlaka infaz savcılığına bildirilmesi gerektiği, mahkeme
kararında bildirilmemesi durumunda, infazda tereddüt varlığı nedeniyle 5275 sayılı kanunun
98. maddesi gereğince mahkemesinden kararın istenebileceği,
TCK’nın 51/2. maddesi gereğince, cezanın ertelenmesinin şarta bağlı kılındığı
durumlarda bu kararın nasıl infaz edileceği konusunda tereddütler bulunduğu,
Bu tür kararların infazının İnfaz Cumhuriyet Savcılığınca TCK’nın 50/1-b
maddesindeki gibi yapılması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN
46:
İNFAZ
YASASINDAKİ
DEĞİŞİKLİKLERİN
ÖDÜLLENDİRMEDEN ZİYADE HAK OLARAK KABUL EDİLMESİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: İnfaz mevzuatında yapılan değişikliklerin, hükümlünün
yeniden topluma kazandırılması, cezaların caydırıcılık etkilerinin arttırılması ve hükümlünün
iyi halliliğinin gözetilmesi olmasına rağmen, mevzuat değişikliklerinin uygulamada çoğu
hükümlüye bir hak olarak uygulandığı görüldüğünden, uygulamada bu hükümlerin bir hak
değil, iyi halli hükümlüye bir ödül olarak uygulanması gerektiği düşünülmektedir.
Hükümlüler hakkında iyi halliliğine uygun olarak kademeli bir infaz sisteminin
geliştirilmesi özellikle ödüllendirmenin artırılması, iyi halli hükümlüye gerekirse belli bir
komisyon tarafından erken tahliye imkanınında sağlanılması ve bu konuda mevzuat
düzenlemesinin yapılması gerektiği de düşünülmüştür.
SORUN 47 : ANAYASA MAHKEMESİNİN 5275 SAYILI KANUNUN 48/1
MADDESİNİ İPTAL ETTİĞİ, BU KONUDA NE YAPILABİLECEĞİ KONUSU;
22
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : 5275 sayılı infaz kanunun 48/1 maddesinde, infaz yasasının
37–46 maddelerinde yer alan eylemlerin tanımına uymayan ve kanunda tanımları yapılmamış
olan eylemler, nitelik ve ağırlıkları bakımından bunlara benzedikleri aynı maddelerdeki
disiplin cezalarıyla ile karşılanırlar maddesi, AYM tarafından iptal edildiği, henüz gerekçenin
yayınlanmadığı,
Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin geçerli olduğu, ancak disiplin eylemleri
yönünden tek tek hangi eylemin hangi disiplin cezasına ilişkin olduğu belli olmadığından bu
konuda ne yapılacağı konusunda tereddüt bulunmaktadır. AYM’nin iptali gözetilerek bu
konuda derhal bir yasal düzenleme yapılması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 48 : TCK’NUN 57. MD.’DEKİ AKIL HASTALARINA AİT
GÜVENLİK TEDBİRİNİN İNFAZI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Suç tarihinde akıl hastası olup, TCK’nun 32. ve 57/1 Maddesi
gereğince akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanan hükümlülerin infazında, yüksek
güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır, denilmesine rağmen halen bu
konuda yüksek güvenlikli sağlık kurumu bulunmamaktadır.
Bu tip hükümlüler en yakın ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gönderilerek tedavi
altına alınmaktadır. En kısa zamanda Sağlık Bakanlığı ile Adalet Bakanlığının iş birliği
yaparak, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarının belirlenmesi ve bu şekilde akıl hastalarına
ilişkin infazın sağlanması gerektiği düşünülmektedir.
Akıl hastalarının kolluk marifetiyle ruh ve sinir hastalıkları hastanesine
gönderilmesinde de uygulamada tereddütlerin bulunduğu, bu konuda mevzuatta düzenleme
yapılması gerektiği belirlenmiştir.
SORUN 49 : BİHAKKIN TAHLİYE SÜRESİNİN BELİRLENMESİ KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ : Bihakkın tahliye süresinin belirlenmesinde 5275 sayılı infaz
kanunun 107/6 maddesi dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekir.
Örneğin -1 :Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında hükümlü cezaevinde 30 yıl
fiilen yatacaktır. 30 yılın ½’si 15 yıldır. 30 yıl + 15 yıl = 45 yıl bi hakkın tahliye tarihidir.
Örneğin - 2 :Müebbet hapis cezalarında hükümlü cezaevinde 24 yıl fiilen
yatacaktır. 24 yılın ½’si 12 yıldır. 24 yıl + 12 yıl = 36 yıl bihakkın tahliye tarihidir.
Örneğin - 3 :Birden fazla süreli hapislerde içtima yapılınca hükümlü cezaevinde
5275 sayılı yasanın 107/3-e maddesi gereğince en fazla 28 yıl fiilen yatacaktır. Birden fazla
süreli hapsin toplamı öncelikle belirlenecek, 1/3 şartla tahliye indiriminden sonra kalan süre
28 yılın üzerinde ise, bu miktar önce 28 yıla indirilerek 28 yıl üzerinden fiilen infaz
yapılacaktır.
10 yıl + 20 yıl + 12 yıl + 18 yıl hapis = Toplam ceza 60 yıl hapis.
60 yıl ÷ 1/3 indirim = 20 yıl,
60 yıl – 20 yıl = 40 yıl,
Bu hükümlü 40 yıl ceza evinde kalmayacak, 107/3-e maddesi gereği 28 yıl
yatacaktır.
23
Bu hükümlünün bihakkın tahliye tarihi ise, 28 yılın ½’si = 14 yıldır.
28 yıl + 14 yıl = 42 yıl bihakkın tahliye tarihidir.
SORUN 50 : İNFAZ MEVZUATININ UYGULAYICI CUMHURİYET
SAVCISI
VE
HAKİMLER
TARAFINDAN
BİR
BÜTÜN
OLARAK
DEĞERLENDİRİLİP AYKIRILIKLAR KONUSUNDA KANUN YARARINA BOZMA
YOLUNA GİDİLMESİ GEREKTİĞİ;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: İnfazın uygulanmasında yalnızca kanuna bağlı kalınmamalı,
infaz tüzüğü, yönetmelikler, HSYK Genelgeleri, CTE ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğü
genelge ve uygun görüş yazıları, protokoller dikkate alınarak bir bütün olarak değerlendirilip
ortak bir çözüm yapılmalıdır.
Ayrıca, infazda karşılaşılan problemlerle ilgili olarak çözüm bulunabilmesi için idari
işlemin itiraz yoluyla kesinleşmesi durumunda kanun yararına bozma yoluna da gidilerek
uygulamayı rahatlatacak çözüm önerilerinin ortaya çıkmasında çalışma yapılması gerektiği
düşünülmektedir.
SORUN 51: İNFAZA ARA VERMENİN, DENETİMLİ SERBESTLİKTE DE
TANINMASI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: 5275 Sayılı infaz kanununun 17/2 maddesi gereğince
hükümlüler hakkında 1 yıl + 1 yıla kadar mazeret nedeniyle infaza ara verme söz konusu
olabilmektedir. Yani, hükümlünün eğitimi nedeniyle infaza ara verilebilecektir.
Ancak, denetimli serbestlikte iken yurtdışında örneğin Kıbrıs'ta okuyan bir
hükümlünün eğitim nedeniyle infazına ara verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle 5275
Sayılı İnfaz Kanununun 17/2. maddesindeki infaza ara verme kurumunun, denetimli
serbestlikle şartla tahliye olan hükümlülere de verilebileceği konusunda kanunen bir
düzenleme yapılması gerektiği düşünülmelidir.
SORUN 52: İNFAZDA SORUMLULUK KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: İnfaz sistemimizde 5275 Sayılı yasanın 5. maddesinde
belirtildiği üzere cezanın infazı cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir
denilmektedir. Ancak, uygulamada kararı veren mahkemenin bulunduğu yer savcılığı ile
içtima kararının verildiği yer savcılığının diğer infaz yapılan yer savcılıklarına nazaran daha
etkin olması gerektiği ve infazdan asıl sorumlu olan savcılıkların bu savcılar olması gerektiği
düşünülmektedir.
İnfaz savcıları tarafından ilam evraklarının iyi bir şekilde incelenerek infazın hatasız
ve eksiksiz yapılması konusunda özen gösterilmesi gerektiği, mahkemenin vermiş olduğu
kararda hata varsa Yargıtaya gitmeden kesinleşmiş ise, CMK 309 gereğince kanun yararına
bozma yoluna gidilmesi gerektiği veya herhangi bir ilam Yargıtay onamasından geçmiş bile
olsa eğer yaş küçüklüğü nedeniyle indirim yapılmamış ise, bu konuda Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı itirazı olağanüstü kanun yoluna gidilmesi gerektiği, ilamların infazından savcılık
incelemesinin son derece önemli ve hassas olduğu belirlenmiştir.
24
İnfaz savcılığının görev tanımı kanunda yeniden düzenlenmesi gerektiği, cezaevi
mümessil savcılığı kurumunun cezaevi idaresi ile savcılar arasındaki iş birliğinin sağlanması
açısından yeniden düzenlenmesi veya büyük şehirlerde cezaevinden sorumlu infaz
savcılarının ayrı olarak belirlenmesi gerektiği hususu düşünülmüştür.
SORUN 53: YABANCILARIN İNFAZI KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: Yabancıların hapis cezalarının infazı konusunda, adli para
cezalarının infazı konusunda, yurt dışında bulunup Türkiye'de suç işleyen kişilerin kırmızı
bültenle aranması konusunda çeşitli ihtilafların bulunduğu nedenle, özellikle yabancıların
infazı konusunda ortak, açık, net mevzuat düzenlemesinin yapılması gerektiği düşünülmelidir.
Yabancıların hapis cezalarının infazında kapalı infaz kurumunda kaldıktan sonra
açığa ayrıldıklarında açık infaz kurumuna teslim olmamakta, firar etmekte ve yurtdışına
kaçmaktadır. Bu konuda da infazın tamamlanması veya yabancıların belli bir yerde
infazlarının tamamlanması açısından düzenlenme yapılması gerektiği düşünülmektedir.
Yabancı olup sınır dışı edilen hükümlülerin adreslerinin belli olmaması nedeniyle
sonradan ceza aldıkları zaman bu cezalarının da infazında sorun olduğu, bu konuda da
düzenleme yapılması gerektiği düşünülmektedir.
SORUN 55 : İNFAZDA EĞİTİM KONUSU;
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: İnfaz teknik bir konu olduğundan, özellikle infaz konusunda
görev yapan Cumhuriyet Savcılarının, İnfaz Hakimlerinin ve İnfaz Hakimliği kararlarına
itiraz mercii olarak bakan Ağır Ceza Mahkemeleri Hakimlerinin, HSYK, Türkiye Adalet
Akademisi, CTE, Kanunlar Genel Müdürlüğü ile birlikte sadece infazı içeren değişik seminer
ve çalıştayların yapılmasının uygun olacağı düşünülmüştür.
Bu kapsamda, yıl içerisinde sonbahar döneminde önceden planlama ve organizasyon
yapılarak, katılımcıların konusunda uzman kişilerden seçilmesi ve gerekli bilgilendirmelerin
de hazırlık çalışmalarının yapılabilmesini teminen, önceden ilgililere ulaşılmak suretiyle
HSYK, Türkiye Adalet Akademisi, başta CTE ve Kanunlar Genel Müdürlüğü olmak üzere
Adalet Bakanlığının diğer ilgili birimleri ile de istişare edilerek, gerekli çalışmanın
başlatılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
SONUÇ :
İnfaz hukukunun son derece önemli olduğu, insan hürriyetinin kısıtlanmasıyla
doğrudan ilgili bulunduğu, infaz mevzuatında yapılan değişikliklerdeki amacın öncelikle
genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini
engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün yeniden
topluma kazandırılmasını sağlamak olduğu,
İnfaz teknik bir konu olduğundan, 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu yeniden ele
alınarak, infaz hakimliğinin yetki ve görevleri genişletilmeli, özellikle ceza mahkemelerince
karar verilip kesinleştikten ve ilam infaza verildikten sonra, ceza mahkemesi hakimi dosyadan
25
el çekerek infaz ile ilgili şartla tahliye dahil tüm infaz işlemlerinin ihtisaslaşmış infaz
mahkemelerince yapılmasının uygun olacağı kanaatindeyiz. 23/11/2013
OSMAN ATALAY
YARGITAY ÜYESİ
REMZİ GEMİCİ
CTE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
DAİRE BAŞKANI
SAMİ ÇETE
GAZİANTEP C.SAVCISI
SÜLEYMAN AYDIN
BAKIRKÖY C. SAVCISI
ÖMER KARA
HSYK BAŞMÜFETTİŞİ
RAMAZAN ÜNAL
DENİZLİ HAKİMİ
OĞUZHAN SEL
PAZARCIK C. SAVCISI
SÜLEYMAN SELÇUK
GÖKÇE
ÇAL C. SAVCISI
CEMİLE MİRAY SARIKAŞ
BAFRA HAKİMİ
İBRAHİM PEK
TEKMAN C.SAVCISI
SÜMEYYE KARACAN
SEYHAN
BAYKAN HAKİMİ
BURAK CEYHAN
SİLİVRİ HAKİMİ
26

Benzer belgeler

mükerrir hükümlerin infazında müddetname hesaplanması

mükerrir hükümlerin infazında müddetname hesaplanması (1/4 indirimden) yapılan müddetname olduğundan, mükerrir hükümlü hakkında bu 2. müddetname (547 gün) uygulanacaktır. Yani 5275 sayılı yasanın 108/1-c md. dikkate alınarak yapılan müddetname geçerli...

Detaylı