Gazete 2013 1 - Kurtköy Anadolu Lisesi
Transkript
Gazete 2013 1 - Kurtköy Anadolu Lisesi
BATILILAŞMA KASIM Nedir acaba batılılaşmak? Bir batılı gibi düşünmek mi? Bir batılı gibi görünmek mi? Günümüzde bu sorunun cevabı şu: Bir batılı gibi görünmemiz gerektiğini düşünebilmek. Peki ya “batılı” ne anlama gelir? Ülkemizin coğrafi konumuna göre batısında kalan mı?Şinasi’nin açtığı pencerenin cereyanıyla hala batılaşmaya çalışıyoruz.Bu kadar basit olmamalı.,Batının edebiyatıyla, düşünceleriyle, teknolojisiyle, modası ile tanışması 19.yy’da resmi olarak başlamışsa da temeli daha önceye dayanır.Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Şöyle bir örnekle süsleyelim; Osmanlı topraklarına matbaa Avrupa’dan yüz elli yıl sonra gelirken Avrupa’da yeni dikilen bir elbise saraya iki hafta içinde ulaşırdı. Günümüzde de bu böyledir. Günümüzde batının moda ve ahlak adına her şeyi anında ülkemize girmektedir.Biliminin ve tekniğinin girişi de aynı hızdadır.Bu sizi heyecanlandırmasın.Çünkü batı bilim ve teknikte bizi Pazar olarak kullanmaktadır.Osmanlıdan beri batılaşma çabasında olduğumuz gerçek.Aldığımız yolu merak ediyorsanız çevrenize bir bakın… Edebiyatımızı istila eden batıdan bahseder Cemil MERİÇ.”Büyük bir kabiliyetin küçük kinlerini dikleştiren “Zafername”. Eşref ’de minnacık bir Ziya Paşa:” Bir güzel mazmun bulunca…,” kendini bile hicvedebileceğini söyleyen şair ne kadar ciddiye alınabilir? Mısraları bir arının zehirli iğnesi; ve şair bir arı kadar sorumsuz. Neyzen Tevfik, yıldırımı olmayan şimşek, “Han-ı Yağma” başarılı bir tercüme, daha doğrusu pastiş. “Sis” imparatorluğunun mezar taşı kitabesi. Fecir ile sona eren bir karanlık.” Belki de hala aydınlatılamamış bir karanlık. Yalnız edebiyatı değil toplum yapısını da biçimlendirir, batılılaşmak. Üstad Cemil MERİÇ bu durumu şöyle açıklar: “Çağdaş Avrupa ‘nın en “insancı” filozoflarına bir göz atın, hepsi şiddete aşık. Soyumuzun alın yazısıymış bu. Kullanılan şiddet şiddeti kökleştiriyor mu , yok mu ediyor. İşte asıl mesele bu. Şiddeti yok eden şiddet, yalanların en alçakçası değilse vehimlerin en şairanesi. Her kavganın ezeli mazereti:Son kavga olmak.” Ne de güzel söylemiş aslında. Peki ya bu durum yani batı özentisi olmak aslında bize ailelerden devrediliyorsa. Yani kendi irademizle değil de taklitçiliğe olan düşkünlüğümüz yüzünden onlar düşünüp onlar gibi davranmaya çalışıyorsak. O halde şöyle bitirelim: “İş, tablolarla, matematiğe kalmışsa, iki kere iki yalnızca dört ediyorsa, irade nerede kalır? İki kere iki benim iradem olmaksızın da dört edecek. Böyle irade mi olur?” (Dostoyevski) GENÇ K.A.L. 2. sayısı ocak ayında çıkacaktır Kurtköy Anadolu Lisesi www.kurtkoylisesi.k12.tr 15 YILLIK PAZARCI TUNCAY ÖZYAĞCİ -Bu işe nasıl ve neden başladınız? -Okumadığım için aile mesleği olan pazarcılığı devraldım ve 16 yaşında İstanbul’a gelip başladım. -Mesleğinizi sevdiniz mi veya seviyor musunuz? -İlk başlarda cebime para giriyordu ve ben de gençtim, seviyordum. Kendimi güçlü hissediyordum. Ama şimdi sorsanız ne isterdin diye tek cevap “okumak.” -Peki bize bu işin zorluklarını anlatır mısınız? -Aynen anlatayım. ‘Şimdi müşteri her zaman haklıdır, dersen ezerler, Kim ne derse desin ben haklıyım, diyorsan sermayeni bile çıkaramıyorsun, susuyorsun abartıyorlar’. -Nasıl yani bizimle bu anlattıklarınız ile ilgili bir anınızı anlatmak ister misiniz? -Tabi, bir gün 50-60 yaşlarında bir bayan bir kilo domates istedi tam verecekken bana “Tezgâhın arkasından verme hep çürükleri koyacaksın değil mi ama ben yemem oğlum.”dedi. Ben de ‘Ne alakası var teyze.’ dedim. Bana “Sus ukala hem Ömer Hayyam, İslam edebiyatında büyük bir etki alanı yaratmıştır, rubai türünde başlıca örnek olarak benimsenmiştir. Onun yaşama anlayışı, özellikle Şeriat ilkelerine karşı çıkışı, şiire yeni bir içerik kazandırmıştır, birçok, ozana ışık tutmuştur. Türk Divan şiirinde rubai türünde şiir yazan her ozan ondan esinlenmiştir. Türk ozanları içinde, onun yaşamla ilgili düşüncelerini benimseyen en etkili ozanlar Nef’i ve Neyzen Tevfik, Nedimdir. İRANLI BİLGİN HAYYAM Ömer Hayyam İranlı şair ve bilgindir. Mutlu yaşamak için akılla bağdaşmayan her türlü inançtan arınmanın gereğini konu edinen rubaileriyle ünlüdür. Horasan’ın Nişapur ilinde doğdu, aynı yerde öldü. Asıl adı Gıyaseddin Ebu’l-Feth b.İbrahim el-Hayyam’dır. Yaşamı konusunda ayrıntılı bilgi yoksa da, başta Beyhaki olmak üzere, değişik kaynaklar onun Belh, Buhara, Merv ve Bağdat gibi bilimsel bakımdan birer odak durumunda olan yerlerde öğrenim gördüğünü, özellikle matematik, gökbilim, tıp, tasavvuf ve edebiyat alanlarında geniş kapsamlı çalışmalar yaptığını belirlerler. Ömer Hayyam, özellikle o dönemin hemen hemen her matematikçisi gibi astronomiyle ilgilenmiştir. Gerçek Güneş yılından sapması, bugün kullanılana oranla daha küçük olan bir takvim hazırlamıştır. Ömer Hayyam’ın matematik alanında, bilinen on dört yapıtı vardır. Bunlar özellikle aritmetik, sayı kuramı ve cebir dallarında birçok yeni tanım ve yorum içerir. Ömer Hayyam’ın bilimsel çalışmaları yanında, ününün yaygınlaşmasını sağlayan başarısı şiir alanında olmuştur. Onun için yaşamın ereği mutlu olmak, usla bağdaşmayan her türlü inanç ve geleneğin etkisinden kurtulmaktır. Dolayısıyla şiirlerinde mutluluk, sevgi, dostluk, inanç, barış ve insan sorunları üzerinde durur. Hayyam’a göre: Gerçek olan, içinde yaşanan evrendir. Şeriat’ın ileri sürdüğü öte dünya, tanrısal evren, ölümden sonra dirilme, yargı günü hep birer kuruntudur. İnsan usunu kullanarak, onun ışığında yürüyerek “varlık-yokluk kaygısından kurtulmalı, öte dünyayı değil, kendini bilmelidir. Bu evrende- teyze senin annendir.” deyip tezgâhtan aldığı domatesi suratıma fırlattı. -Bu durum sizin için üzücü olmuştur sanırım. -Hayır tam aksi o günden beri müşterilere karşı konuşmalarımda üslubuma dikkat ediyorum ve onlar neyi nasıl isterlerse öyle yapıyorum. Yani aslında müşteri haklı değilse bile haklıdır diyorum. -Sabah 4.50’de yola çık, pazara ulaşınca o Allah’ın belası tenteleri kur –ki onlar öyle uğraştırıcı ki sanki bina inşa ediyorsun- daha sonra tezgah tahtalarını indir, malları diz ve başla bağırmaya. Aslında kulağa zor gelmiyor ama bunu her gün rutin olarak yaptığımızı düşünürsek gerçekten zor. Yani aslında hem kendi işinizin patronu hem kendi işinizin eşe…..niz. -Sizi anlıyorum desem de sanırım pek inandırıcı olmayacak. Bu nedenle ben size kolay gelsin diyorum ve bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum. Berivan Özyakışır Yerin dibinden yıldızlara dek, Ermediğimiz sır kalmadı pek, Her düğümü çözmüş insanoğlu; Ecel düğümünü var mı çözecek? ki yaşam geçicidir, insan yeryüzüne bir kez gelir. Bu nedenle, yaşamın tadını çıkarmalı, elden geldiğince mutlu olmanın yollarını aramalıdır. Ömer Hayyam için temel sorun kişinin varlığıdır. Kişi var olduğu sürece evren ve öteki nesneler vardır, kişi ortadan kalkınca hepsi yok olur; Ben olmayınca bu güller, Bu kızıl dudaklı güzeller, Bu güzel kokulu şaraplar yoktur, Ben düşündüğüm sürece bu dünya vardır. Bir put demiş ki kendine tapana: Bilir misin neden taparsın bana? Sen kendi güzelliğine vurgunsun: Ben ayna tutar gibiyim sana. deyimler ve hikayeleri KASIM Gemileri yakmak Gemiyle işgale gittikleri bir yerde ordusu rakibin gücü karşısında korku duymaya başlayınca Sezar askerini yüksek bir tepeye çıkartır. Aşağıda kalan birkaç askere gemileri ateşe vermeleri emrini verir. Geldikleri gözleri önünde çıtır çıtır yandığını gören askerler şok geçirmiştir. Gördüğünüz gibi “GEMİRLERİ YAKTIK ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK’ ya bu savaşı kazanırsınız ya da hepimiz burada ölürüz şeklinde bir konuşma yapar. Savaş Sezar’ın ordularının ezici zaferiyle sonuçlanır. Akla karayı seçmek Dinimize göre sabah namazının kılınma vakti sabah güneş doğuncaya kadardır.Ortalık ağarmaya başlayıp da ak iplik ile kara iplik birbirinden seçilinceye kadar sabah namazı kılma süresi devam eder.Ağır hastalar bütün gece sancı ve ızdırap içinde kıvrınarak uyuyamadıklarından sabahı zor ederler buna da akla karayı seçmek derlermiş. İpe un sermek Nasrettin Hoca’nın aldığını bir türlü geri vermeyen ya da kırık, dökük,kırık,kopuk olarak geri getiren bir komşusu, hocadan bir gün urgan ister.Hoca’da bizim hanım biraz evvel urganın üzerine un serdi,veremeyiz der.Komşusu güler;”Aman hocam,hiç urgan üstünde un durur mu ipe un serilir mi?”diye sorunca,hoca;Cevabını verir;”Neden serilmesin vermeye gönlüm olmayınca serilir elbet” der. Güme gitmek Zamanında yeni çeriler suçluları yakalayıp zindana kapatırlarken hoop güüm diye nara atarlarmış.Ancak aynı kurunun yanında yaşta yanar gibi bazen zindana atılanlar arasında suçu olmayan masum kişilerde olurmuş.Halkta böyle kişilere adamcağız güme gitti yazık oldu derlermiş. Mürekkep yalamak Eskiden mürekkeplerin içinde bezir isi denilen bir madde bulunurmuş.Yazarken yapılan yanlışlıklar yalama yoluyla giderilirmiş.Okuma yazma bilen kişiler az olduğundan bir iki satır yazabilen kişiler el üstünde tutulurmuş.Mürekkep yalayanlar üstün sayılırmış. Hiç merak ettiniz mi? 13 yaş neden uğursuz kabul edilir? Kaynak:Ali bolat’ın hiç merak ettiniz mi? Adlı kitabıdır.Bu soruyla birlikte su 0 derecede kaynar mı? İki gözümüz olduğu halde nasıl tek görürüz?gibi ilginç sorular yer almaktadır. İngilizce deyimler ve Türkçe anlamları 1)To fall into disfavour İngilizce anlamı:Kötülük içine düşmek Türkçe anlamı:Gözden düşmek 2)To be conspicuous İngilizce anlamı:Göze çarpmak Türkçe anlamı:Göze batmak 3)To curry favour İngilizce anlamı:iyiliği yemek Türkçe anlamı:göze girmek Hazırlayan:Vildan ÇINAR Sınıf:9-E GENÇ K.A.L. 2. sayısı ocak ayında çıkacaktır Kurtköy Anadolu Lisesi www.kurtkoylisesi.k12.tr ÜNİVERSİTEDEN MEKTUP Sevgili Arkadaşlar, Kurtköy Lisesi’nden bu sene mezun oldum.Şimdi ise Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü’nde okuyorum.Bu liseyi isteyerek seçmedim.Herkes gibi benim de gözüm yukarılardaydı.Bir anadolu, fen veya sağlık meslek lisesine gitmek istiyordum.Sınavda iyi puan almak gibi kötü puan alma ihtimalim de vardı.Ve o ihtimal benim için gerçekleşmişti. Bu düz lisede kalmak niyetinde değildim.Fakat sonra kaldığıma sevindim. Gerçekten öyleydi.Çünkü burada mükemmel arkadaşlıklar edindim.Beni doğru yoldan ayırmayan , iyi günümde de kötü günümde de yanımda olan dostlarım var artık.Ve tabi ki birbirinden değerli, derdimi anlatabileceğim ve sevincimi paylaşabileceğim, halen de beni unutmayan desteklerini esirgemeyen öğretmenlerim var.Ben bu lisede çok şey öğrendim. Başta eğitimimin temelini burada attım.Lisede öğretmenler odasına gidip öğretmene soru sormak kadar basit bir şey olmadığını gördüm, istenilince küçücük şeylerden bile insanları mutlu etmeyi , onlara yardım edebilmeyi öğrendim. Matematik ve geometriyi ne kadar sevdiğimi de belirtmek isterim. Bunun tam aksine edebiyatı sevemiyorum. Ama bu edebiyat bilgisine sahip olmadığım anlamına gelmez.Al- lah,edebiyat hocalarımdan, yazmayı unuttuğum matematik hocalarımdan da razı olsun.Haklarını ödeyemem.Üniversiteye kadar hep asosyal bir insan oldum, üniversiteye kadar diyorum çünkü bu asosyallikten kurtulmak için kendime söz verdim.Ama var ya en çok da sınava hazırlandığım sene sinemaya falan gittim.İyi ki de gitmişim. Evet, şimdi üniversiteliyim. Peki iyi bir üniversite kazanmak bu kadar zor mu?Hiç zor değil.Arkadaşlar, bunu samimi söylüyorum.Ben sınava son sene hazırlandım ,diğer seneler okul yazılılarına çalışmak dışında bir şey yapmadım;ama hukuk, tıp okumak istiyorsanız sınava iki sene önce çalışmaya başlamanızı öneririm. Başta söylediğim gibi iktisat bölümünde okuyorum. Ben iktisadı tercih ettim. Bu bölüm oldukça eğlenceli.Kötü değil. Bir kere sayısal ağırlıklı benim için ideal bir bölüm.İş imkanı oldukça fazla ekonominin olduğu her yerde iş bulabilirsiniz;ama bunun için kendinizi geliştirmelisiniz.Üniversiteye gelince: Bir kere çok rahat lisede boş derslerde eve gidemezdik şimdi ise derste canın mı sıkıldı dersin ortasında çekip gidebilirsin.İşte böyle arkadaşlar.Size anılarımı da anlatmak isterdim;ama malum daha yeniyiz anlatacak şeyler daha yaşamadım. Hepinize hayırlı ve başarılı yıllar diliyorum. Nazife Uzunoğlu ŞİİR HİÇ Onlar hiç yaşamadılar ki Şimdi ölseler ne olur? Onlar hiç gülmediler ki Kahkaha atsalar ne olur? Ölü çocuklarımı topluyorum Şimdi Kirli bakışlarınızdan Masum çocuklar Kan kokuyor şimdi… Korkuları parlar Mermilerinizde! Çaresizlikleri, Parlak nefretinizde! Onlar hiç yaşamadı ki Aslında; Öldürseniz ne olur? Daha şefkat göremeden Ölen çocuklar; Huzura kavuşun. Ve siz Şimdi kanlı sularınızda yüzün! O masum, saf,güzel Çocuklar… Bir melek kadar taze! Oysa süt kokmaları gereken; Ölü çocuklar! Onlar hiç tebessüm bile etmedi, Şimdi yaşasalar ne olur YASEMİN SAĞLIK BALÇİÇE KPAMİR’le İNTERAKTİF RÖPORTAJ ŞİMDİ DE SÖZ BALÇİÇEK’te - Merhaba Balçiçek Hanım nasılsınız? - Teşekkürler duydum ki okul gazetesinde benimle yaptığın bir konuşmayı yayınlamak istiyormuşsun. - Evet size de şimdiden teşekkür ediyorum beni kırmadığınız için. - Asıl ben teşekkür ederim sizin gibi gençler beni ülkenin geleceği ile ilgili kaygılarımdan arındırıyor. - O zaman başlayalım, öncelikle sizin kısa bir özgeçmişinizi alabilir miyiz? - 16.06.1973 Ankara doğumluyum. Daha bir yaşındayken İstanbul’a gelmişiz. Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi’nin ardından ODTÜ Psikoloji bölümünü bitirdim.17 yaşından beri gazeteciliğin içindeyim. - Peki ya özel zevkleriniz, yapmaktan keyif aldığınız şeyler neler? - Kitap okumak ve yazmak. Yazmayı çok sevdim. Zaten bu mesleği seçmemdeki en büyük etkendi. - Hangisi zor, gazetecilik mi annelik mi? Böyle bir karşılaştırma yapabilir misiniz? - Tabiî ki annelik derim. Gazetecilik çok daha kolay. İş o çünkü. Öbürü bir hayat biçimi öyle bir anlam yükleniyor ki size “anne”siniz, “Balçiçek” değilsiniz sadece. Ben doğum yaptığımda bir arkadaşım da bana çok güzel bir laf söylemişti.Hüzünlenmiştim ama çok doğru: “Sana yürümeyi öğretiyorum, benden uzaklaş diye…” Ne kadar güzel bir laf değil mi? -Yaptığınız her şey ciddi mesai gerektiriyor. Özellikle ikizlere annelik... İş ve ev arasında nasıl bölünüyorsunuz? -Hem de nasıl ciddi bir iş, annelik. Asla kaytaramazsın. Patronlar, yani ikizler asla affetmiyor. O yüzden de yöneticilik yapmak istemedim. Kendi saatlerimi kendim belirliyorum. Bu önemli bir özgürlük. Öğleden sonra ikiye kadar iş yerine gelmiyorum. Ben evden çıkmadan onlar öğle uykusuna yatmış oluyor. Gece maalesef onlar uyuduktan sonra eve dönebiliyorum. Cumartesi ve pazar tamamen onlara ait. Annem iyi ki yanımda... - Hem gazetede köşe yazıyorsunuz, hem televizyonda program yapıyorsunuz. Bunu başaramayan meslektaşlarınız var, zira ikisinde de kendin gibi olmak, soru sormak, yazmak zor iş. Sırrınız ne? -Sırrım falan yok. Kendim gibiyim, o kadar. Gazete farklı tabii. Orada röportaj yapmak önemli ama o röportajı iyi paketlemek de önemli. Bazen birkaçımızın ismini öne çıkarıyor, "İyi röportaj yapıyor" diye sunuyorlar ya... Yalan dolan. Herkes iyi iş yapıyor gazetelerde ama bazıları iyi sunuluyor, bazılarının işi öldürülüyor. Televizyona gelince... Orası sahici. Canlı yayında hiçbir şeyi saklayamıyorsun, kandırmaca yok. Galiba izleyici benim sahiciliğimi sevdi. KASIM GENÇ K.A.L. 2. sayısı ocak ayında çıkacaktır Kurtköy Anadolu Lisesi www.kurtkoylisesi.k12.tr NEREYE NİÇİN Bu yazıyı yazmadan önce çok düşündüm Böyle bir yazı özendiğimiz batılı kesimin, hangi ahlaki kuralları ve ilmi yazmak ne kadar doğru olabilirdi? Sorguladım,sorgulan- neşriyatından bahsedebilirsiniz ki bana. Yanlış anlaşılmasın ması gerektiği kadar… Bu yazıydı sanki beni ifade edebi- amacım kesinlikle batıyı yermek değil, Onlar bazı konularda lecek olan… Düşüncelerimi dile getirmem için bir fırsattı bizden daha ileri ama benim anlatmak istediğim, bizim o sanki bu yazı… tarafları örnek almak yerine tezat olanı örnek almamız. - Bugüne kadar çok eleştiriler alan bir gazetecisiniz. Köşenizden veda etmenize bile fırsat verilmemiş bir gazetecisiniz hatta. Ama siz "Dönüşüm muhteşem olacak" dercesine, medyaya çok hızlı ve her kanaldan geri döndünüz. Hırslı mı, çalışkan mı, şanslı mısınız? -Köşemden veda etmeme izin verilmeyişi o yönetimin acizliği, o yöneticinin kifayetsizliğidir. Üstelik Hıncal Abi'nin köşesinden veda ettim. Dönüşüm muhteşem olsun diye düşünmedim, işe ihtiyacım vardı, teklif edildi, ben de başladım. Televizyon da işin 'bonus'u oldu. -Peki ya yeni nesil için bir şey söylemek ister misiniz? -Yine Mevlana'dan, Şems'ten cevap vereyim: "Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler arasında nice cennet bahçeleri var: Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir." - Beni kırmadınız teşekkürler umarım mesajınız yerini bulur. - Umarım. Berivan Özyakışır. Bunu körü körüne savunmamız. Bir örnekle devam etmek Bir insan veya bir toplum ne kadar ileri ne kadar geri olabil- istiyorum; irdi? Daha doğrusu ne kadar ilerici ne kadar gerici olabilirdi? İki tarafı ele alalım bir tarafta, herhangi bir ahlak terbiyesi İşte bizim toplumumuzda da bu vardı İlerici miydik yoksa olmayan, kaybolmuş davranışlar sergileyen, yaşadığı toplu- gerici mi? Peki şu olabilir miyiz? Gerilikten sıyrılmaya çalışan ma saygısı olmayan ve ilmi gündemden uzak olan kesim. ilericiler.Evet bence buyuz, yani geri kalmış ilericileriz. Fakat Diğer tarafta ise; yaşadığı topluma ve dünyaya faydalı birçok toplumdan ileri olduğumuzu unutmamak şart. olmayı çabalayan ve bu amaçla ilmi gündem, oluşturan Önemli olan hangi toplumun ne kadar ileri olduğu değil; kesim. Evet, bu iki tezat kesim’de, batıda barınıyor. Fakat biz önemli olan bizim kendimizden ileri olanlara nasıl toplum olarak, herhangi bir ahlaki terbiyesi olmayan kayıp yaklaştığımız. Günümüzde kimdir bizden ileri olan? Muhte- kurallı kayıp davranışları, örnek alıyoruz kendimize. İşte melen batılı toplumlar. Ama hangi konuda ne kadar ileriler yanlış burada boy gösteriyor. ve biz onlara nasıl yaklaşıyoruz? Yani ‘batılılaşıyoruz’. İşte Peki, bizim ‘batılılaşma hareketi’ öncüsü ünlü yazarlarımızın burada büyük bir sorun yakaladım.‘´Batılılaşma’.Evet biz bu hareketi başlatma amacı bu muydu? Batılılaşma derken batılılaşıyoruz. Fakat yanlışlarıyla beraber. Yani aynı zaman- böyle bir batılılaşmayı mı istiyorlardı? Amaçları bu muydu? da yanılıyoruz. Toplum olarak batının doğrularını almak Namık Kemaller, Şinasiler, Recaizadeler bu uğurda mı yerine, yanlışlarını işliyoruz kendi toplum kurallarımıza, mücadele ettiler? Biz yanlış özentiler yapalım diye mi sorgulamadan dogmatik bir biçimde. Nasıl mı? Bunu anla- sürgünlere gittiler? Peki, Namık Kemal bu gün halimizi mak için günlük hayatımızı veya çevremizi kısa bir görse, iki yüz yıl önce dediğini demez mi? Onun zamanında süreliğine gözlemlemiz kâfi. vatan, dış güçlerin fiili işgaliyle elden gidiyordu. Fakat şimdi Örneğin; günlük yaşantımızı ele alalım. Bugün çoğumuz toplum yavaş yavaş kendini bitiriyor. Nasıl mı? Ne olduğu televizyon dizilerinde veya kliplerde gördüğümüz batı belirsiz kesimlerin etikten bihaber, kendileriyle tezat özentisi ünlülerin, serkeş hayatlarını, rahat tavırlarını, lauba- davranışlarına düşünmeden özenerek. Yani kendi isteğimi- li konuşma üsluplarını, samimiyetsiz edalarını sorgulama- zle onlar gibi oluyoruz. Onların istediği de bu değil miydi? dan benimsiyoruz. Peki, bu ne kadar doğru ne kadar yanlış? Onlar gibi olmamız. İşte orası tartışmaya açıktır. Toplum olarak yanlış şeylere Şunu belirtmek isterim; Tam bağımsızlık bayrağının resmi özeniyoruz burası kesin. Bugün birçoğumuzun özendiği dilinin ve siyasi sınırlarının olmasıyla olmuyor. Tam bağımsı- yerli etkilendiği batılı bir kesim var. Orası mutlak. Peki bu zlık, belirli yanlışlara körü körüne özenmeden, kendi etik ünlülerimizin kurallarımız üzerinde yükselmektir bence. Unutmayalım: özendiği dolaylı yoldan bizimde etkilendiğimiz kesim ne kadar ileri? Bence hiç, yani ‘Değerli olan yenidir, ama her yeni olan değerli kocaman bir sıfır ileri olmak hovarda gecelerde, çılgın değildir.’(Daniel Webster) partilerde, sabahlara kadar eğlenmeye müsaade etmek Sağlıcakla kalın… olmamalı ilerilik; her türlü ilmi neşriyatı icra ettikten sonra belirli ahlak kuralları çevresinde gelişmeli. Fakat bizim SAMETHAN KARABULUT 11-D 1326 RÖ POR TAJ Sn. Karabulut, öncelikle kısaca kendinizi tanıtır mısınız? -Ben Eyüphan Karabulut .1965 Bitlis doğumluyum. 38 yıldır İstanbul’da ikamet etmekteyim. İlkokula Bitlis’te başladım Kurtköy’de devam ettim ve Pendik Lisesinden mezun oldum. Gazetecilik mesleğine kaç yılında başladınız? -2003 yılında şirket olarak bu mesleğe ilk adımlarımızı attık. Sizden gazeteciliği anlatmanız istense neler söylersiniz? -Her şey den önce gazetecilik zevkli bir meslek. Ayrıca bazı gerçekleri ortaya çıkarmak bir sanattır bence. Haber yapmak, hareketli ve heyecanlı olmak ise işe renk katıyor. Sizce gazeteciliğin belirli zorlukları var mı? -Tabii ki var, bazı gerçekleri yansıtmaya kalktığınızda karşınızda bazı güçleri görebiliyorsunuz. Bu başlıca bir sorundur. Bunun yanında, her meslekte olduğu gibi belirli zorlukları var. Ama katlanmak işimize güzellik katıyor. Peki, siz mesleğe başlarken ne gibi zorluklarla karşılaştınız? -Birçok zorluklarla karşılaştık diyebiliriz. Her şeyden önce okuma alışkanlığı az olan bir ülkede halka bir şeyler okutmaya çalışmak en zoru. Sizce okuma kitlesi yayıncının psikolojisini etkiler mi? -Tabii ki etkiler az önce belirttiğim gibi okuma alışkanlığı az olan bir ülkede yaşıyoruz. Gazetecilik her şeyden önce bir şeyi topluma yaymak, anlatmak ve toplumu biçimlendirmektir. Bu yüzden toplum davranışları yayıncı psikolojisi ile aynı doğrultudadır. Sizce gazeteci bir bireyin hangi niteliklere sahip olması gerekir? -Bana göre her şeyden önce dürüst olması gerekir bunun dışında cesaret ve sabır olmazsa olmaz. Günümüzde yayın yapmak bir hayli zorlaştı ve yaygın süreli yayın yapan birçok kuruluş pes etti. Oysa siz uzun yıllardır hizmet veriyorsunuz bunun sebebi ne olabilir? -Her şeyden önce azim, çok önemli, ikinci olarak yaptığın işin doğru olduğuna önce kendin inanacaksın. Üçüncü olarak topluma bir şeyler verebilme çabası. Dürüst olma ve yayıncılık ilkelerine ters düşmemektir bence. Sizce bir gazetecinin toplumdaki itibarı nedir? -Gazete her zaman toplumda değer kazanmıştır. Fakat yayın politikası ve yayının hitap ettiği kitle çok önemli. iyi yayıncılıkta istikrarlı olursan toplumda iyi bir itibar bırakırsın. Ayrıca gazetecilikte objektif bakmalısın sübjektif bakarsan pilin bir yere kadar dayanır. Tecrübeli bir gazeteci olarak gazeteci olmak isteyen gençlere neler söylemek istersiniz? -Ülkemizin geleceği gençlerin elinde, onlar ne kadar dürüst olursa toplum ve onlardan sonra gelecek nesil de o kadar ileri olacak onlara tavsiyem toplumunuza, kendinize ve dolaylı olarak sizden sonra yetişecek nesile faydalı olmak için çabalayın Kutadgu Bilig'den Öğütler 6- Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye fakat helal ye. 1- Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir. 7- Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle. 8- Fenalık cahillikten doğar, hastalıklar kötülükler hep aynı noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da bilgisizlere bilgi verilmiş olur. 2- Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar. 3- Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar. 9- Her sözü söz diye ağzından çıkarma. Lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle. 4- İşi adaletle yap, buna gayret et; hiçbir zaman zulüm etme; Allah'a kulluk et ve O'nun kapısına yüz sür. 13- İnsanların seçkini insanlığa faydalı olan insandır. Halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır. 14- Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esirdir. 15- Yalnız kendi menfaatini gözeten dosta gönül bağlama. Fayda görmezse, sana düşman olur, ondan vazgeç. 10- İnsan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez. 5- Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille karşıla; her işte tatlı dil kullanırsan saadet sana bağlanır. KASIM 12- İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur. İnsanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider. 11- İyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır! GENÇ K.A.L. Kurtköy Anadolu Lisesi 2. sayısı ocak ayında çıkacaktır www.kurtkoylisesi.k12.tr RÖPORTAJ -Merhaba Müge bize kendini biraz tanıtır mısın? 1 2 Merhaba, ben Müge Karataş. 18 yaşındayım. Kurtköy Lisesi mezunuyum 3 ve Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri, Hemşirelik Bölümünde 4 5 okuyorum. 6 7 8 9 -Bölümünü nasıl buldun, neden Sağlık Bilimleri? 10 Aslında çok aramadım. Zaten sağlık sektöründe çalışmak istiyordum. 12 Çocukluk hayalim diyebilirim. Avantajları olan bir bölüm. İstersem kendimi yükseltebileceğimi biliyorum. 13 14 15 17 18 -Bu bölümü kazanamasaydın eğer hedefin ne olurdu? Kesinlikle sınava tekrar hazırlanırdım ve yine bu bölüme girerdim. 19 -Sence lise ve üniversite arasında ki en belirgin fark nedir? 20 Nasıl anlatsam lisede kendin oluyorsun. İçinden geldiği gibi davranıyor21 sun. Ama üniversitede böyle değil. İnsanlar her şeyini eleştiriyor, farklı bakıyor. Olgunlaşıyorsun diyelim. Bir de samimiyet ve arkadaş farkı var. Lise arkadaşlarımı özlüyorum. -Alışamadığın ne var? Açıkçası hocalara pek alışamadım. Nasıl çalışacağımı hiç bilmiyorum. Sınavlar yaklaştı ama ben tuttuğum notlara bakıyorum notlar bana. SOLDAN SAĞA 2. Amasya Genelgesi’nde Anadolu’nun her bakımdan en güvenli yeri olan hangi şehrinde milli bir kongre toplanması istenmiştir? 4.Anlaşma Devletleri, Melis-i Mebusan’ı basarak Kuvay-ı Milliye yanlısı milletvekillerinin bir kısmını tutukladıktan sonra nereye sürgüne göndermişlerdir? 7. “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.”hükmü hangi genelgede benimsenmiştir? 8. Anlaşma Devletleri’nin stanbul’a geldiği 13 Kasım 1918’de, Geldikleri gibi giderler.” Diyerek kurtuluşa olan inancını ortaya koyan kimdir? 10. Amasya Genelgesi’nden rahatsız olan İstanbul Hükümeti kimlerin baskısıyla 9. Ordu müfettişi Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a çağırmıştır? 13. Erzurum Kongresi’nde,” Osmanlı Hükümeti vatanın bağımsızlığını sağlayamaz ve koruyamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır.” Hükmü yer almıştır. Bu hükümeti kurmakla kim görevlendirilmiştir? 14. Erurum Kongresi’ne göre yeni kurulan hükümeti kongre toplanmamış ise kim seçecektir? 18. Erzurum Kongresi’nin devam ettiği günlerde Batı Anadolu’daki vatanseverlr, Yunan saldırılarına karşı savunma ve direnme faaliyetlerini birleştirmek, Kuvayi Milliyecilerin ihtiyaçlarını karşılamak ve bu birliklerin düenli hale getirilmesi için 26-30 Temmuz 1919’da nerede bir kongre toplanmıştır? 19. 20-22 Ekim tarihleri arasında Amasya’da yapılan görüşmelere İstanbul Hükümeti adına kim katılmıştır? 20. Mebuslar Meclisi 28 Ocak 1920’de gizli oturumda kabul ettiği belgeye ne ad verilir? 21. Mustafa Kemal Paşa Samsun’a hangi vapurla gitmiştir? YUKARIDAN AŞAĞIYA 1. Mustafa Kemal Paşa İngiliz askerlerinin varlığından dolayı güvenli olmadığı için Samsun’dan nereye geçmiştir? 2. 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı kongrenin adı nedir? 3. Mustafa Kemal Paşa’nın Türk ulusunu işgallere karşı birleştirmek ve ulusal mücadeleyi başlatmak için gittiği şehir neresidir? 5.Erzurum Kongresi’nin “Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.” Maddesile hangi sisteme karşı çıkılmıştır? 6. Temsilciler Kurulu’nun çalışmaları ve İstanbul ile ilişkileri kesmesi sonucunda kim istifa etmiştir? 9. Amaya Genlgesi, Erzurum’daki 15. Kolordu komutanı hangi paşanın da onayı alındıktan sonra Anadolu’daki sivil ve asker tüm makamlara gönderilmiştir? 11. Ulusu, Temsilciler Kurulu ve Milli Mücadele etrafında toplamak ve Milli Mücadele konusunda doğru bilgilendirmek amacıyla Sivas Kongresi’nden sonra hangi gazete çıkarılmaya başlanmıştır ? 12. “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.” Hükmü Kurtuluş Savaşı’nın hangi yönünü ortaya koymaktadır? 15. Hangi ilin valisi Sivas Kongresi’nin toplanmasını engellemeye çalışmıştır? 17. “Milli sınırlar içinde vatan ir bütündür, asla parçalanamaz.”hükmü hangi kongrede alınmıştır? -Boş vaktinde neler yapıyorsun? Üniversiteye geçtiğim için yavaş yavaş gezmeye başladım diyebilirim. Her zamanki gibi bol bol kitap okuyorum. Bir de evde iğnelerim var meyveleri denek olarak kullanıyorum yavaş yavaş iğne yapmaya başladım. Kendimi hazırlıyorum. -Buradan Kurtköy Anadolu Lisesi öğrencilerine söylemek istediklerin neler? Her şeyden önce kendinize bir hedef belirleyin. İnsanın bir hedefi olmadığında hiçbir şey yapamaz. Çok çalışın diyemiyorum, düzenli çalışın. Bol bol kitap okuyun ki anlama kabiliyetiniz artsın. Sosyal aktivitelere kesinlikle katılın ben katılmadığım için çok pişmanım. Ve son olarak kendinize mutlu olabileceğiniz bir meslek seçin. -Senin eklemek istediğin bir şeyler var mı? Buradan üzerimde emekleri olan tüm hocalarıma sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Hepsini çok seviyorum. -Sana yeni okulunda başarılar diliyoruz. Bize vaktini ayırdığın için teşekkür ederiz. Başarılı bir dönem diliyorum. Ben teşekkür ederim. Eylem DURTAŞ