Makale - Eğitim Bilim Toplum
Transkript
Makale - Eğitim Bilim Toplum
Makale “MESLEK LİSESİ MEMLEKET MESELESİ” Mİ? MESLEKİ TEKNİK ORTAÖĞRETİMİ TOPLUMSAL GÜÇ İLİŞKİLERİ ÇERÇEVESİNDE DÜŞÜNMEK1 “Is The Technical And Vocational Secondary School Beneficial To All Society?” Thinking About the Technical and Vocational Secondary Education in the Context of the Power Relationships Yalçın Özdemir* 62 Öz Son yıllarda mesleki ve teknik ortaöğretimin ortaöğretim içerisindeki payının ve bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayılarının arttırılması ile eğitim programlarının “sanayinin” ihtiyaçlarına daha hızlı ve etkili bir şekilde cevap verebilir hale getirilmesine ilişkin hegemonik söylem daha yüksek sesle dillendirilir olmuştur. Bu söylem, mesleki teknik eğitimin (MTE) “rekabet”, “kalkınma”, “ilerleme” ve “küreselleşen dünya ile uyum” için bir zorunluluk olduğu ve dolayısıyla tüm toplumun çıkarına olduğu savına dayanmaktadır. MTE’ye yönelik yerel ve küresel ölçekteki egemen yaklaşımların kullandığı bu söylem MTE’nin en temelde kafa/kol emeğine dayanan toplumsal işbölümünün ve daha genelde kapitalizmin yeniden üretiminde oynadığı rolün sorgulanmasını da engellemektedir. MTE, bir yandan emek gücünün vasıf kazanma sürecini içerirken aynı zamanda emek gücünün emek süreçlerindeki konumlanışına uygun toplumsal norm ve değerleri de öğrencilere kazandırmayı içeren emek gücünün yeniden üretimini hedefler. Bu hedef, MTE’deki eğitimsel süreçlerin, itaatin ve tâbi oluşun öğrenciler tarafından içselleştirilmesine yönelik olarak işletilmesine yol açmaktadır. Anahtar Sözcükler: Mesleki teknik eğitim, emek gücünün yeniden üretimi, meslek liseleri. Abstract Hegemonic discourse related to the rising of the rate of the vocational and technical education in secondary education, increasing the number of students in these schools and their education programs getting appropriate according to “industry’s” necessities fast and efficiently is more common in recent years. This discourse is based on the idea that the vocational and technical education is necessary for the “competition”, “development”, “and progress” and “adaptation for the global world”, so that it is beneficial to all society. * Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Politikası Bölümü Araştırma Görevlisi. [email protected] Eğitim Bilim Toplum Dergisi / Cilt:6 Say›: 24 Güz: 2008 Sayfa: 62-81 Education Science Society Journal / Volume:6 Issue: 24 Autumn: 2008 Page: 62-81 EBT SAYI 24.indd 62 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir This discourse aimed at vocational and technical education used by hegemonic approaches of local and global also precludes questioning the role of the vocational and technical education on the reproduction of the social division of labour based on the labour of the brain/arm and generally on the reproduction of capitalism. Vocational and technical education purposes to have the process of getting qualification of labour and at the same time purposes reproduction of labour force including students’ getting social norms and values that are appropriate for the labour force’s position in labour processes. This aim of vocational and technical education causes the educational processes in vocational and technical education to be formed as to be internalized by students. Keywords: Vocational and technical education, reproduction of labour force, vocational high schools. Giriş Bu çalışmada, mesleki teknik eğitime (MTE) –özellikle ortaöğretim boyutu ile- yönelik egemen söylem eleştirel bir perspektifle çözümlenmeye çalışılmıştır. Öncelikle, kimi yerel ve küresel aktörlerin söylemleri üzerinden MTE’ye yönelik olarak ileri sürülen argümanlar üzerinde durularak, ilgili söylemin eleştirel bir değerlendirmesine yer verilmiştir. Daha sonra ise, MTE’nin toplumsal güç ilişkileri bağlamında değerlendirilmesi amaçlanmış ve konuya ilişkin tartışmalar, MTE’nin kurumsallaşmasının nedenleri, MTE öğrencilerinin toplumsal/kültürel kökenleri ve bu kurumlardaki eğitimsel süreçler gibi konular üzerinde yoğunlaşmıştır. 63 Egemen Söylem ve Dayandığı Mitler “Meslek Lisesi, Memleket Meselesi” ifadesi, Türkiye’de özellikle son bir sene içerisinde hemen hemen herkesin televizyon ekranlarından izlemiş olması muhtemel iki farklı reklâm filminin2 temel sloganını oluşturmaktadır. Reklam filmlerinin sloganı, KOÇ grubunun Milli Eğitim Bakanlığı desteğini de alarak yürüttüğü bir projenin de ismidir. “Başarısız” ve “serseri” öğrencilerin “bari bir iş öğrensin de adam olsun” diye gönderildikleri okullar olarak algılanan ve TİSK’in (TİSK, 2004) 2004 raporunda da “yoksul okulu” yaftasına sahip olduğu kabul edilen meslek liseleri, reklâm filmlerinde memleketin kalkınması için hayati öneme sahip kurumlar olarak resmedilmektedir: Gençlerimiz iş arıyor. İşverenlerse iyi yetişmiş çalışan bulmakta zorlanıyor. Biz bu meselenin mesleki eğitimle çözüleceğine inanıyoruz. Binlerce meslek lisesi öğrencisine destek vermekten gurur duyuyoruz. Onlar geleceğin iyi yetişmiş çalışanları, ülkemizdeki bütün sektörlerin taze kanı. Koç topluluğu için meslek lisesi memleket meselesi. EBT SAYI 24.indd 63 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... ifadeleri iki farklı reklâmda da tekrarlanan replikleri oluşturmaktadır. İki reklâm filminden birinde bir mobilya atölyesindeki öğrenciler ekranda beliren “Bana iş yok” cümlesinin arasına, atölyede kendilerinin imal etkileri tahtadan yapılmış “mi” harflerini ekleyerek cümleyi “Bana iş mi yok” haline getirmekte; benzer bir şekilde diğer reklâm filminde de torna tezgâhında çalışan öğrenciler arasından bir kız öğrenci3 ekranda beliren “Okusam ne işe yarar?” cümlesini elindeki aletle “Okusam işe yarar” biçimine sokmaktadır. Her iki reklâmda da, meslek liseleri, yoksul ve başarısız gençler ve aileleri için bir “umut kapısı” olarak gösterilmektedir. Bir anlamda onlara, bir iş sahibi olmanın, “adam” olup kendilerini ve ailelerini kurtarmanın yolunun meslek liselerinden geçtiği anlatılmakta, sonuç olarak, toplumda herkes için hayatını kazanmanın bir yolu olduğu gösterilmektedir. 64 MTE’nin önemine yapılan vurgu, daha önce bir reklâm filmine konu olmasa da, daha eski egemen bir söylemin uzantısı olarak değerlendirilmelidir. Bugün özellikle KOÇ grubunun yürüttüğü “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projesi örneğinde olduğu gibi, geçmişte de, gerek sermaye örgütlerinin (TİSK, TÜSİAD vb.) raporlarında, gerekse hükümet programları ve kalkınma planlarında MTE, ülke kalkınması için hayati öneme sahip kurumlar olarak lanse edilmiştir. Diğer yandan MTE’ye ilişkin bu söylem ve politikalar, yalnızca Türkiye’ye özgü olmayıp, tüm kapitalist dünyadakilerin bir yansıması niteliğindedir. Dünya Bankası’nın (DB) 1991 yılında yayınladığı politika belgesi, kuruluşun MTE’ye ilişkin görüşlerini açıkça ifade etmektedir. Belgenin temel önermeleri şu şekilde özetlenebilir: Keskin ekonomik ve teknolojik değişimlerin olduğu bir çağa ayak uydurmak için ülkeler başta ekonomi olmak üzere tüm alanlarda verimliliklerini arttırmak durumundadır ve verimlilik artışının en önemli önkoşullarından birisi de “insan kaynakları”nın gelişimidir. Bu anlamda bir ülkenin nitelikli çalışanlarının düzeyi, ülkelerin kalkınması için de önem taşır. İşgücünün yetiştirilmesi özel sektörde de mümkün olmasına karşılık, işbaşında yetiştirmenin sınırlılıklarından dolayı, mesleki eğitim ve yetiştirmenin devlet okullarında sürdürülmesi şarttır (DB, 1991,7). İşgücünün MTE ile nitelikli hale getirilmesi, bir yandan ekonomideki verimliliği arttırarak ülkelerin gelişmişlik düzeyine olumlu katkıda bulunurken, diğer yandan özellikle fakir ve toplumsal olarak dezavantajlı bireylerin meslek-nitelik kazanmaları EBT SAYI 24.indd 64 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir dolayımında bir eşitlik politikası olarak da işlev görür (DB, 1991, 8). 1991 politika belgesinin bir diğer amacının ise, daha az yetenekli insanların yüksek öğrenimden ve sokaklardan uzak tutulması olduğu yine DB’nin bir diğer yayınında (Dar, 2008) ifade edilmiştir. MTE’ye yönelik yukarıda DB örneği üzerinden betimlenen söylem, yerel sermaye grupları ve örgütlerince tekrarlanmakta ve devlet politikası olarak da kabullenilmektedir. Örneğin TİSK (2004) tarafından Mesleki Eğitim Kurulu’na sunulan “Mesleki Eğitim Sistemimiz ve İşletmelerdeki Beceri Eğitimi, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” isimli rapor incelendiğinde bu raporda, küreselleşme süreci ve bilgi toplumuna uyum sağlanması, ulusal rekabet gücünün geliştirilmesi, işsizlikle mücadele ve sosyal refah düzeyinin yükseltilmesi gerekçeleri üzerinden emek gücü piyasasının talep ettiği nitelik ve nicelikte emek gücünü yetiştirecek bir eğitim sisteminin oluşturulmasının büyük önem taşıdığının ileri sürüldüğü görülmektedir. Aynı raporda, çağımızda en önemli istihdam güvencesinin, emek gücü piyasasının talep ettiği niteliklere sahip olunması olduğu belirtildikten sonra “Bilgi Çağı”nda ve “Bilgi Toplumu”nda MTE sisteminin, bireyin ve ulusun kaderini belirleyen temel unsurlardan birisi olduğu dillendirilerek, sistemin tamamen piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmesi gerektiği savunulmaktadır. Benzer şekilde TÜSİAD’ın 1999 yılında yayınladığı “Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılandırılması” raporunda işsizlik, teknoloji devrimi, küreselleşme, bilgi patlaması ve verimlilik gibi olguların MTE’nin yeniden reformunu zorunlu kıldığı iddia edilmektedir (TÜSİAD, 1999, 20). Raporun ilgi çekici önerilerinden birisi ise, ortaöğretimin bütününün “çok amaçlı liseler” şeklinde örgütlenmesidir. Diğer yandan, aynı raporda, çok amaçlı liselerin aynı çatı altında sosyal bilimler, fen bilimleri ve teknik bilimler bölümlerini içerecek şekilde yapılandırılması da önerilmektedir. Ancak bu öneride dikkat edilmesi gereken konu, fen bilimleri bölümlerinin özellikle yükseköğretime ve teknik bilimler bölümlerinin de sanayiye ara eleman yetiştirecek şekilde yapılanmasının istenmesidir (TÜSİAD, 1999, 114). Dolayısıyla TÜSİAD’ın önerisinin, günümüz MTE sisteminin biçimsel olarak yeniden düzenlenmiş, ancak özüne dokunulmamış farklı bir biçimi olduğu görülür. 65 MTE’ye yönelik egemen söylemin devlet politikası olarak da kabullenildiğini belirtmek mümkündür. Bu tespit, kalkınma planlarında yer alan konuya EBT SAYI 24.indd 65 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... ilişkin ifadelerin okunmasıyla da doğrulanabilir. Örneğin Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (DPT, 2000, 84, 89), örgün ve yaygın mesleki-teknik eğitime ağırlık verileceği, ortaöğretimde mesleki teknik eğitimin payının arttırılacağı, üniversitelere giriş sınavlarında normal liseler ile meslek ve teknik lise mezunları arasındaki farklı değerlendirmelerin kaldırılarak, mesleki ve teknik eğitimin yaygınlaşmasının teşvik edileceği, mesleki teknik eğitim programlarının da meslek standartlarına dayalı olarak yapılandırılmasının sağlanacağı ve çalışma hayatı ile işlevsel işbirliği geliştirileceği ifade edilmektedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da eğitim ve özellikle MTE ile kalkınma arasındaki bağ vurgulanmış ve eğitim programlarının gözden geçirilmesi çerçevesinde, mesleki eğitimin emek gücü piyasasındaki gelişmelere cevap verecek esnekliğe kavuşturulması amacıyla modüler sisteme geçilmesine yönelik çalışmalara “sosyal tarafların” katılımıyla başlandığı ifade edilmiştir (DPT, 2006, 39). 66 Bu yaklaşım çerçevesinde MTE’yi yeniden yapılandırmaya yönelik Türkiye’de birçok proje ve uygulama halen yürürlüktedir. Buna göre, 9. sınıf ortak olmak üzere genel eğitim ile mesleki eğitim ayrılmıştır. Avrupa Birliği’ne (AB) katılım müzakereleri çerçevesinde, AB Topluluk Programlarına katılım konusunda sorumluluk üstlenecek Ulusal Ajans ve bir mesleğin başarılı olarak yürütülmesi için ulusal meslek standartlarının belirlenmesiyle programlar arasında denklik sağlanması, belgelendirme ve sertifikalar sisteminin yürütülebilmesi amacıyla gerekli standartları belirleyen Mesleki Yeterlilik Kurumu oluşturulmuştur (Anapa, 2008, 117). Birbirlerine benzese de, yaklaşım ortaklığının gösterilebilmesi açısından çeşitli aktörlerin MTE’yi kutsayan söylemi kullanışlarına ilişkin verilen örnekler, genel olarak toplumsal gerçekliğin ve bu gerçeklikteki çelişkilerin anlaşılmasını olanaksızlaştırmaktadır. Gerçekliğin çelişkili ve dolayısı ile güç ilişkilerince belirlenen yapısının anlaşılması önündeki her engel, aynı zamanda söz konusu ilişkilerinden beslenen iktidarın çıkarınadır. Foucault, iktidar ilişkilerinin yaşamsal olarak bağımlı olduğu ve kurulumunun merkezinde yer aldığı öznel deneyimlerin sorunsallaştırmalar yolu ile oluşturulduklarını ve dönüştürüldüklerini ifade eder. Sorunsallaştırma ise Foucault’a göre herhangi bir şeyi doğru ve yanlış oyununa sokan ve onu ister EBT SAYI 24.indd 66 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir ahlaki düşünce, ister bilimsel bilgi, isterse siyasi analiz vb. biçimde olsun bir düşünce nesnesi olarak kuran söylemsel ve söylemsel olmayan pratikler bütünüdür (Keskin, 2005). MTE’yi kutsayan, onu teknolojik belirlenimli ‘ilerlemenin’ zorunlu ve yansız bir sonucu, aynı zamanda da aracı olarak gören söylem, bu bağlamda iktidarın kendisini söylemsel düzlemde yeniden üretimi olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan ilgili söylem, iç içe geçmiş, birbirlerinden beslenen ve birbirlerini meşrulaştırarak yeniden üreten kimi mitos yığınlarından oluşan bir söylemler ağı olarak değerlendirilebilir. Bir başka ifade ile MTE’yi kutsayan söylem, kimi mitoslar tarafından beslenir. Çünkü mitoslar olgulara nötral ve dışsal bir doğrulama sağlayarak toplumsal ilişkilerde yapıların tarafsız, apolitize düzenleyiciler olduğunu ima eder ve böylelikle bireylerin adalet fikrini kabullenmesini kolaylaştırırlar (Halliday, 2004, 157). Dolayısıyla bu mitosların incelenmesi, MTE’yi güç ilişkileri bağlamında çözümleme açısından kaçınılmazdır. MTE’ye yönelik söylem irdelendiğinde, bunun ekonomik olanla siyasal olanı birbirinden ayıran ve tarihselliği reddeden epistemolojik ve metodolojik bir yaklaşıma dayandığı görülebilir. Dolayısı ile bu epistemolojik ve metodolojik yaklaşım, ilgili söylemin yeniden üretimini amaçlayan mitosların başında gelmektedir. Sıklıkla kullanılan “bilgi çağı”, “bilgi toplumu”, “yeni ekonomi”, “teknolojik devrim” vb. kavramsallaştırmalar incelendiğinde bu kavramsallaştırmaların özellikle teknolojik determinist bir yaklaşıma dayandıkları ifade edilebilir. Buna göre bilimdeki –teknolojiye indirgenmiş ve kullandığı yöntem itibari ile de her türlü değerden “arındırılmış”gelişmeler, dünyanın küresel bir köye dönüştüğü yeni bir çağ açmıştır. Bu önkabuller, aynı zamanda “hayatta kalmak için uyum sağlanması gereken” bu çağın karşı konulamazlığını da ima etmektedirler. Çünkü eğer “bilimsel ilerlemeler” insanın iradesi dışında kendiliğinden gelişen dolayısıyla apolitik süreçler ise, doğal olarak bilimsel gelişmelerin sonuçları da insan iradesinin müdahale alanı dışında bırakılmış olmaktadır. Bir başka ifade ile insanlığın doğaya karşı kendisini var etme mücadelesinde yarattığı teknoloji, toplumların kendilerini, ona göre biçimlendirdikleri bir zorunluluk alanına, doğa/tanrıya dönüştürülerek MTE’ye yönelik egemen söylemin kullandığı temel argümanlardan birisi olmuştur. Buna göre MTE, teknolojik gelişmelerin toplumsal olarak yansız bir sonucu, hatta “ilerleme”nin bir EBT SAYI 24.indd 67 67 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... 68 aracıdır. Bu pozitivist yaklaşım benimsendiğinde, MTE’yi güç ilişkileri bağlamında çözümlemeye yönelik yaklaşımlar, kalkınma, refah, mutluluk ve “tarihsel ilerleme”ye karşıt, dolayısıyla “ideolojik” olmakla kolayca itham edilebilmektedir. Sonuç olarak ekonomik olanla siyasal olanı dolayısıyla olgu ile değeri birbirinden ayıran epistemolojik/metodolojik yaklaşımın kendisi MTE’nin toplumsal güç ilişkileri içerisindeki rolünü perdelemekte ve meşrulaştırmaktadır. Pozitivizm mitosunun MTE tartışmalarında temel alınmasının ulaşacağı en uç nokta, toplumsal sınıflar arasındaki çelişkilerin reddidir. Sınıf çelişkilerinin yadsındığı noktada sermayenin özel çıkarının toplumun genel çıkar olarak sunulduğu ideolojik mistifikasyon da devreye kolaylıkla girebilmektedir. Sınıfsız, imtiyazsız dolayısıyla çıkarları birbiri ile çelişmediği gibi bağdaşan insanların yarattığı bir memleket içerisinde bireyler, eğitim yolu ile çalışabilecekleri birer iş bulacak, nitelikli ara eleman ihtiyacını karşılayacak sanayinin gelişmesine hizmet edecek ve bunun sonucunda da kendileri, “sanayi” ve memleket kalkınacaktır. Dolayısıyla bu pozitivist yaklaşımdan hareketle meslek liselerinin birer memleket meselesi olduğunu ifade etmekte hiçbir sakınca kalmamaktadır. MTE’yi meşrulaştıran mitoslardan bir diğeri ise meritokrasidir. MTE’yi savunan görüşler, özellikle yukarıda kimi örneklerinde görüldüğü gibi, bu okullarda okuyan öğrencilerin üniversiteyi kazanacak kabiliyetleri olmaması varsayımından hareket ederek, “madem bu öğrenciler üniversiteye gidemeyecek, bari bir meslekleri olsun” anlayışı ile MTE’yi meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Temel olarak bireylerin toplumsal konumlarının, bireylerin toplumsal sınıf, cinsiyet, ırk, dil, din vb. özelliklerinden bağımsız olarak, sadece bireylerin kabiliyetlerine göre belirlenmesi gerektiği savına dayanan meritokrasi anlayışı, bireylerin kabiliyetlerinin de en temelde eğitim yolu ile ayrıştırılarak sıralanabileceğini iddia etmektedir. Bu anlayışa göre eğitim, fırsat eşitliği4 ilkesi temelinde bireylere sunulduğunda, bireyler zekâları ölçüsünde, doğuştan yetenekli oldukları alanlara göre sınıflandırılacaktır. Böylelikle bireylerin toplumsal konumlarının saptanması, toplumsal sınıf, cinsiyet, ırk, dil, din vb. bakılmaksızın eşit koşullarda ve âdil bir seçim-sıralama sağlayan eğitim ile yapılacağından ayrıcalıklar da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu yaklaşımda “yetenek”, işbölümünün gerçekleştirilmesinde kullanılan temel ölçütlerden birisi olarak kullanılmaktadır. Modern toplumlarda EBT SAYI 24.indd 68 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir işbölümünün “yeteneğe” dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerektiği ve bireylerin “yeteneklerinin” da en iyi ve âdil bir biçimde eğitim yolu ile ölçülüp sınıflandırılabileceği iddiası, eğitimin özellikle seçici ve ayrıştırıcı rolünün vurgulanmasına yol açmıştır. Örneğin işlevselci düşünürler arasındaki Earl Hopper, sanayileşmiş toplumlardaki eğitimin temel işlevinin “seçme” olduğunu belirterek, eğitimin yapısının anlaşılabilmesi için seçim süreçlerinin incelenmesi gerektiğini ifade etmektedir (Blackedge ve Hunt, 1985, 80). Mesleki teknik eğitim veren ortaöğretim okullarının öğrenci seçiminin liyakat esaslarına göre yapılıp yapılmadığı ya da mevcut toplumsal ilişkiler içerisinde bunun olanaklı olup olmadığını araştıran birçok araştırma (Lakes, 1993; Grelet, 2004, 7) eğitim süreçlerindeki bireyleri sıralamaya ve kategorize etmeye yönelik olarak kullanılan ‘yansız’ standartlaştırılmış testlerin ve diğer sınav mekanizmalarının, eğitimsel kazanımları ya da liyakati değil ama eşitsizliği yeniden üretmeye dönük araçlar olarak kullanıldığını vurgulamaktadırlar. İlgili araştırmalar, MTE okullarının, öğrencileri sınıfsal konum, toplumsal cinsiyet, sosyal statü (öğrenci babalarının sosyo-mesleki statüleri) ailelerin eğitimsel beklentileri ile emek gücü piyasalarında çocuklarına yararlı olacağını düşündükleri en yüksek diploma ve öğrencilerin sosyal çevreleri gibi kriterlere göre sıraladığını vurgulamaktadırlar. Dolayısıyla bu okulların öğrencileri salt liyakat ve ilgilerine göre seçtiğine yönelik meritokratik söylem, toplumdaki eşitsiz güç ilişkilerinin üstünü örtmekte ve MTE’yi meşrulaştırmaktadır. Diğer yandan özellikle ortaöğretim seviyesinde öğrencilerin bir mesleğin dar uzmanlık alanına mahkûm edilmesi, insanın çok yönlü gelişebileceğinin, birden çok ilgisinin ve yeteneğinin olabileceğinin ve aynı zamanda ilgiyeteneklerin de zamanla değişebileceğinin inkârını gerektirir. Nitekim Sabancı grubu, sahibi olduğu Sabancı Üniversitesi’nde “bölümsüz üniversite” (Sabancı Üniversitesi, 2009) olarak da bilinen uygulamayı 2000–2001 eğitim öğretim yılından beri uygulamaktadır. Bu uygulamada öğrenciler üniversite giriş sınavına göre tercihini yaparken bölüm seçmek yerine program grupları bazında seçim yapmakta ve üniversite öğrenimlerinin ilk iki yılında ortak dersler almaktadırlar. Bu sistem Sabancı Üniversitesi tarafından öğrencilerin; dar uzmanlık alanlarına sıkışmaması, “disiplinleri bir bütün olarak algılayıp kavrayabilmesi”, “bütünü görerek kendi uzmanlık alanları dışındaki disiplinler hakkında da bilgi sahibi olabilmesi”, “kendi ilgi ve yetenek alanlarını keşfedebilmesi”, bu yolla “kendi özgür iradeleri ile seçim yaparak” EBT SAYI 24.indd 69 69 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... “diplomasıyla barışık bireyler” olarak üniversiteden mezun olabilmesi adına kutsanmaktadır. Sabancı grubunun bir yandan kendi üniversitesinde dar uzmanlaşmanın olumsuzluklarını giderici bir sistemle öğrencilerin ilgi ve yeteneklerinin değişebileceğini kabulü, diğer yandan çok daha erken yaş grubundaki öğrencileri dar bir uzmanlık alanına hapseden bir sistem olan MTE’yi kutsaması bu açıdan oldukça ironik olduğu kadar gerçekliğin çarpıtılmasına da iyi bir örnektir. 70 MTE’ye yönelik egemen işlevselci söylemin kendisini meşrulaştırmada kullandığı bir diğer mitos ise eğitim ile beceri ve istihdam arasında yakın bir bağ kuran ve özellikle “bilimsel” ifadesini İnsan Sermayesi Kuramı’nda (İSK) bulan yaklaşımlardır. Çalışmanın başında aktarılmaya çalışılan Koç grubuna ait iki reklâm filmi tekrar hatırlanacak olursa, bu reklâm filmlerinde somutlaşan yaklaşımın öğrencilere, meslek liselerinden mezun olmaları durumunda istihdam vaadinde bulunduğu çok açık olarak tekrar görülecektir. Bir anlamda bu yaklaşım, eğitim yolu ile nitelik kazanan bireylerin, “rasyonel” bir biçimde hareket eden emek gücü piyasalarında hiçbir ayrımcılığa uğramadan sadece emek gücü niteliklerine göre istihdam edileceğini ve istihdam koşullarının da yine temelde emek gücü niteliklerine göre belirleneceğini ileri sürmektedir.5 Bu bakış açısından işsizlik, salt ekonomik bir kategori olarak sunularak, işsizliliğin temel nedeni eğitim sisteminin, sanayinin ihtiyaçlarına uygun nitelik ve nicelikte vasıflı eleman yetiştirememesine indirgenmektedir. Dolayısıyla işsizliğin çözümü için eğitim adres gösterilerek, eğitimin “sanayinin” ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılması bir zorunluluk olarak dayatılmaktadır. Böylesi bir yaklaşım, “emek gücü sahiplerinin yaşadıkları ülkenin uluslararası işbölümü içerisindeki konumunu, ülkenin sermaye birikim düzeyini, sermaye sınıfı içerisindeki hegemonik fraksiyonun birikim stratejileri üretme kapasitesini ve bu kapasitenin belirlenmesinin önemli bir belirleyicisi olarak ülke sermayesi içerisindeki emeğin örgütlenme ve dolayısıyla mücadele gücünü (Yücesan Özdemir ve Özdemir, 2008, 13), bir başka ifade ile kapitalist toplumsal formasyonu ve bu toplumsal formasyona ilişkin yapısal çelişkiler ile bu çelişkilerin yarattığı krizlerin varlığının perdelenmesine hizmet etmektedir. Yukarıda çeşitli boyutları ile aktarılmaya çalışılan MTE’ye yönelik egemen söylemin ideolojik işlevlerinin deşifre edilebilmesinin temel koşullarından EBT SAYI 24.indd 70 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir birisi, ekonomik olanla siyasal olanı birbirinden ayrı gören bu epistemolojik tutumun reddidir. Böylesi bir reddediş bilimsel arayışlarda kullanılan “nasıl” sorusunun yanında “neden” sorusunu ve özneler arası güç ilişkilerinin deşifre edilebilmesi amacı ile “kim” ve “kim için” sorularının sorulmasını gerektirir. Bu noktadan hareketle, çalışmanın bundan sonraki bölümünde, MTE’ye yönelik olarak nasıl, neden, kim ve kim için sorularının yanıtlarını vermeye yönelik bir tartışma, sorunun ortaya konulabilmesi açısından kaçınılmaz görünmektedir. Meslek Lisesi Kimin Meselesi? Eğitimsel gerçeklikler, toplumsal gerçekliklerin birer parçasıdırlar. Bu özellikleri ile eğitimsel gerçeklikler toplumsal gerçeklikler içerisindeki tüm çelişkileri kendi bünyelerinde taşırlar. Dolayısıyla eğitimsel gerçekliklerin anlaşılabilmesi, toplumsal gerçekliklerden ayrı olarak düşünülemez. MTE’nin, siyasal, toplumsal ve kültürel düzlemler dışında, salt ekonomik kategorilerle incelenmesi durumunda, en iyi ihtimalle eksik ve fakat genellikle yanlış sonuçlara ulaşılması kaçınılmazdır. Bilimsel incelemelerin nasıl sorusunu içerdiği kadar, neden, kim ve kim için sorularını da içermesi, toplumsal gerçekliğin, sınıfsal çelişkiler tarafından şekillenen karakteri itibari ile zorunludur. Dolayısıyla MTE’ye ilişkin süreçlerin anlaşılabilmesi açısından bu kurumların, hangi toplumsal gelişmelerin sonucunda neden ortaya çıktıkları, toplumsal gerçeklik üzerindeki etkilerinin neler olduğu, bu etkileri hangi dolayımlar yoluyla yarattığı, bu okullarda okuyan öğrencilerin toplumsal kimliklerinin neler olduğu, bir başka ifadeyle kim oldukları ve sonuçları itibari ile bu kurumların kim/kimler için hizmet ettiği sorularının sorulması gerekmektedir. Böylesi bir sorgulama, aynı zamanda bu okul türlerindeki eğitimsel süreçlerin anlaşılmasına da olanak tanıyacaktır. 71 Kurumsallaşmış olarak MTE, tarih sahnesine ilkin Avrupa’da 19. yy. içerisinde (Benavot, 1983, 63–65) ve 19. yy. sonlarına doğru da ABD’de (Benavot, 2006) ortaya çıkmıştır. MTE’in neden ve nasıl ortaya çıktığına ilişkin farklı açıklamalar bulunmaktadır. Bu açıklamalardan ilki, çalışmanın ilk bölümünde değişik aktörlerin bakış açılarından bu soruya ilişkin benzer yanıtları temsil eden yaklaşımdır. Bu açıklama tarzı, MTE’in basit bir şekilde teknolojik gelişmelerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıktığı savına dayanmaktadır. Buna göre teknolojik devrimler sonrasında üretimin fabrikalarda merkezileşmesi EBT SAYI 24.indd 71 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... ve üretim sürecinin mekanizasyonu ile karmaşıklaşması, üretim sürecinde yer alacak emek gücünün niteliğini de değiştirmiş, buna bağlı olarak teknolojik gelişmeler öncesinde babadan oğla doğru ya da çıraklık yöntemleri ile gerçekleştirilebilen emek gücünün yeniden üretim sürecinin eğitim kurumlarında gerçekleştirilmesi zorunlu olmuştur. Bu açıklama tarzı, emek gücünü homojen olarak varsayan yaklaşımların aksine, emeğin teknolojik zorunluluklara dayalı olarak heterojenleştiği/ heterojenleşeceği gerekçesi ile o zamana kadar öğretim programları açısından homojen bir nitelik taşıyan eğitim programlarının da heterojenleşmesi gerektiğini ve bunun doğal bir süreç olduğunu ileri sürmektedir. Bu yaklaşım, eğitim ile istihdam ve dolayısıyla kalkınma arasında yakın bir bağ olduğu varsayımından hareket etmektedir. Dolayısıyla, istihdam oranlarının düşük olmasının en büyük nedeni eğitimdeki niceliksel sorunlardır. Diğer yandan eğitimdeki niceliksel gelişmelere karşın işsizlik oranlarının umulanın aksi yönde gelişmesi, bu yaklaşıma göre, eğitim sistemlerinin niteliksel sorunlarına bağlanarak açıklanmaktadır. 72 EBT SAYI 24.indd 72 Daha önce aktarılan reklâm filmlerinden alıntılanan “Gençlerimiz iş arıyor. İşverenlerse iyi yetişmiş çalışan bulmakta zorlanıyor” gibi ifadeler, işsizlik oranları dikkate alındığında gençlerin iş aramaları bağlamında doğrulanabilirken, MTE yolu ile vasıflı hale getirilen bireylerin işverenlerce ne kadar arzulandığı konusu sorgulanmak durumundadır. Türkiye’de MTE mezunu öğrencilerin istihdam oranları, MTE ile istihdam arasında doğrudan bir ilişki kuran açıklama tarzının test edilebilmesi açısından önemli bir bilgi kaynağıdır. Bu anlamda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı’nın (EARGED) 2008 yılında gerçekleştirdiği “Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Mezunlarının İzlenmesi Projesi” isimli araştırma (EARGED, 2008) oldukça anlamlıdır. Araştırma, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi olarak faaliyet gösteren mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarından 2001–2002 ile 2007–2008 öğretim yılları arasında mezun olmuş ve bu proje kapsamında hazırlanan anketleri doldurmuş 26427 mezun ile bu okulların bulunduğu yerleşim yerlerinde proje kapsamında iş birliği yapılarak işletme yöneticisi anketini dolduran ve bu okullardan mezun olan öğrencileri çalıştıran veya çalıştırmayan 5137 işletme yetkilisinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir Araştırma sonuçlarına göre mezun öğrencilerin yalnızca %29,66’sı bir işte çalışmaktadır. Çalışan öğrencilerin %45,51’i geçici olarak çalışırken, %54,49’u sürekli olarak çalışmaktadır. Diğer yandan bir işte çalışanların yalnızca %41,70’i çalışmakta olduğu işin mezun olduğu bölümle tamamen ilgili olduğunu ifade ederken, %32,99’u işlerinin okudukları bölümle kısmen alakalı olduğunu ve %25’31’i ise çalıştıkları işin mezun oldukları bölümle hiçbir alakası olmadığını ifade etmişlerdir. Araştırmaya katılan mezun öğrencilerin %20,93’ü ise hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalıştıklarını ifade etmişlerdir. Çalışan mezunların %22,88’i asgari ücretten az ve %30’25’i de asgari ücret alarak çalışmaktadırlar (EARGED, 2008). Sonuçlar incelendiğinde, MTE okullarından mezun olan öğrencilerin üçte birinden azının bir işte çalışıyor olması, egemen söylemin aksine bu okulların istihdam ile ilişkilerinin oldukça zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer yandan bu okullarla istihdam arasında bağ kurulurken, mezunların kendi mezun oldukları alanlarda çalışıp çalışmadıklarının da incelenmesi gerekir. Öğrencilerin kendi mezun oldukları alan dışında bir işte çalışmaları, mezunların istihdamının MTE almış olmalarından kaynaklandığına ilişkin önermeyi de sorunlu hale getirir. Sonuçlar incelendiğinde çalışan mezunların yarısından azının çalıştıkları işle mezun oldukları alanın tamamen ilgili olduğunu söylediği dikkate alındığında, mezunların üçte birinden azının mezun oldukları okul nedeni ile iş buldukları sonucu bile tartışmalı hale gelmekte ve okul türü ile istihdam arasında varsayılan bağ giderek zayıflamaktadır. Mezunların beşte birinden fazlasının hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalıştığı, yarısına yakınının geçici olarak çalıştıkları ve yarısından fazlasının da asgari ücretten az veya asgari ücret alarak çalıştıkları düşünüldüğünde, bu okul türü mezunlarının özellikle esnek çalışma koşullarında ve güvencesiz olarak düşük ücretlerle çalıştırılabildikleri anlaşılmaktadır. MTE ile istihdam arasındaki ilişkiye yönelik olarak incelenebilecek kaynaklardan birisi de Türkiye İş Kurumu’nun (TİK, 2007) Türkiye Geneli 2007 Yılı İşgücü Piyasası Araştırması Sonucu isimli çalışmasıdır. Çalışma sonuçlarından birisi olarak Türkiye’de mevcut açık işlerde, işverenlerin istihdam edecekleri çalışanlarda en çok aradıkları eğitim durumu olarak “fark etmez” seçeneğini belirtmeleri (TİK, 2007, 17), özelde mesleki eğitim ve genelde eğitim ile istihdam arasında kurulan bağın geçerliği konusunda ciddi kuşkular yaratmaktadır. EBT SAYI 24.indd 73 73 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... Tüm bu veriler dikkate alındığında MTE’nin istihdam, kalkınma, verimlilik, rekabet vb. gerekçelerle memleket meselesi olarak ifade edilmesine yönelik açıklamaların geçersizliği ortaya çıkmaktadır. MTE kurumları öğrencilerinin üniversiteye gitmelerinin istenmediği ve mezunların çok küçük bir bölümünün6 üniversiteyi kazandığı da dikkate alındığında bu kurumlarda okuyan öğrencilerin çıkmaz bir sokağa girdikleri ifade edilebilir. MTE’nin neden ortaya çıktığı sorusunun cevabı bu okullarda okuyan öğrencilerin toplumsal kimlikleri ile bir başka ifade ile kim/kimler oldukları ile yakından ilgilidir. Bu okulların öğrencilerinin kim oldukları, aynı zamanda bu okulların kime ve neye hizmet ettiğinin ve dolayısıyla bu okullardaki eğitimsel süreçlerin niteliğinin de anlaşılmasını sağlayacaktır. 74 Bhola, (1995, 27–29), MTE’nin tüm dünyada çok yaygın olarak sınıfsal yapıyı yeniden ürettiğine yönelik eleştiriler aldığını ifade etmektedir. Literatür incelendiğinde (Brown, 1999; Dikmen, 2007; Grelet, 2004; Karakaya, 2008; Marks, 2005; Tek, 2006) MTE kurumlarına devam eden öğrencilerin büyük oranda sosyoekonomik statüleri ve eğitim seviyeleri düşük ailelere mensup, kısa yoldan iş bulabilmeyi ve bir an önce “hayata atılmayı” isteyen kişiler olduklarına ilişkin verilere ulaşmak mümkündür. MTE kurumlarının istihdamla ilişkisinin zayıf olduğu ve bu okullardan mezun olan öğrencilerin üniversiteye de devam edemedikleri düşünüldüğünde, MTE’nin toplumsal yeniden üretim aracı olarak işlev gördüğünü söylemek mümkündür. Eğitime yönelik meritokratik-işlevselci düşünce geleneğinin fikir kaynaklarından birisi olan Durkheim (Aktaran: Tezcan, 1993, 13) özünde kafa/kol emeği ayrımına dayalı işbölümünün dolayısıyla sınıfsal çelişkilerin yeniden üretimi ile okul türleri (MTE/Genel eğitim vb.) arasındaki farklılaşmaların ilişkisini açıkça ifade etmektedir: Bir toplum, içinde çeşitli çevreler, muhitler olduğuna göre çeşitli türde eğitim vardır denebilir. Toplum kast (kapalı toplum sınıflar)lardan mı kurulmuştur? O halde eğitim, bir kasttan öbür kasta oranla değişir… Kentlinin eğitimi köylününkine benzemediği gibi, burjuvanın eğitimi de işçinin eğitimi gibi değildir… Eğitim aynı cinsten bir biçim almış değildir. Mademki çocuğun başaracağı ödevlere çevreye göre hazırlanması gerekir, eğitim de belirli bir yaştan sonra uyguladığı kimseler için aynı olmamak zorundadır. Bunun içindir ki bütün uygar ülkelerde eğitimin ayrı olduğunu EBT SAYI 24.indd 74 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir ve uzmanlaştığını görüyoruz… Eğer bir toplumda iş çok bölüme uğramışsa çocuk ortak fikirler, duygulardan başka bunlar üzerinde pek çok meslek istidatlarını da aynı zamanda isteyecektir. Kapitalist toplumsal formasyonda kafa/kol emeğine dayalı işbölümünün yeniden üretiminin temel koşulu, emek gücünün mevcut sınıfsal konumları yeniden üretecek biçimde yeniden üretimidir. Emek gücünün nitelikli hale getirilmesi, “kalifikasyonu” bir başka ifade ile yeniden üretimi Althusser’in (2006, 86–90) de ifade ettiği gibi, ancak emek gücünün toplumsal-teknik işbölümü içerisindeki konumuna uygun toplumsal kural, norm, meslek kuralları, meslek ahlakı vb. “bağımlı kılma biçimleri” içinde ve bu biçimler altında sağlanır. Dolayısıyla emek gücünün yeniden üretimi, toplumsal işbölümüne bağlı olarak eğitim süreçleri içerisinde emek gücünün nitelikli hale getirilmesi (meslek kazandırma süreci) ve bu çerçevede mesleklere ilişkin toplumsal değerlerin aktarılması süreçlerini kapsamaktadır. Kapitalizm koşullarında mesleklere ilişkin toplumsal değerler aynı zamanda emeğin ücretli emek olarak kavranmasını sağlayan “tâbi oluş” mantığını içerir. Meda’nın (2004, 148-149) da belirttiği gibi, tâbi olmak, belirgin bir sözleşmenin yokluğu ile görülür. Dolayısıyla tâbi oluş koşullarında belirgin olan tek şey, emekçinin kendi özerk iradesinden vazgeçip işverenin iradesine tâbi olması anlamına geleceğinden tâbi oluş koşullarında kişinin kendini ifadesinin ve özerkliğini geliştirmesinin de olanakları kalmamaktadır. Geleceğin ücretli emekçilerini yetiştirmek üzere kurumsallaşan MTE süreçlerinin de tabi oluş mantığını içselleştirme amacını güttüğü ifade edilebilir. Dolayısıyla MTE emek gücünün toplumsal yeniden üretimi, bir anlamda üretim ilişkilerinin yeniden üretimine de hizmet etmektedir. 75 MTE bir yandan sınıfsal yeniden üretimi sağlarken aynı zamanda sermaye için oldukça hayati kimi rolleri de yerine getirmektedir. Teknoloji sabitken emek gücünün daha nitelikli hale getirilmesi (emek verimliliğinin yükseltilmesi) birim işin yapılabilmesi için gerekli zorunlu emek zamanının düşürülmesine ve dolayısıyla artık emek zamanının arttırılmasına yol açar. Artık emek zamanında yaratılacak her ek süre ise göreli artık değerin bir başka ifade ile emek sömürüsünün arttırılması anlamını taşımaktadır. Böylelikle MTE, artık değerin yaratılması noktasında önemli bir işlevi yerine getirir. MTE mezunu öğrenciler bir anlamda kendilerini sermaye için daha nitelikli hale getirmekle, EBT SAYI 24.indd 75 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... kendileri üzerinden yaratılacak artık değerin çekilmesi koşullarını da yaratmış olmaktadırlar. Diğer yandan işsizlik oranları da hesaba katıldığında emek gücü piyasalarındaki vasıflı emeğin niceliksel olarak artışı hâlihazırda istihdam edilen emek gücünün istihdam koşulları üzerinde baskı yaratma koşullarını da yine sermayeye verebilmektedir. Sermaye bir yandan göreli artık değeri arttırma ve bir yandan da hâlihazırda istihdam ettiği emek gücünün çalışma koşulları üzerinde baskı yaratabilme koşullarını MTE yoluyla kendi lehine geliştirirken diğer yandan istihdam edeceği bireylerin emek süreçlerindeki olası yetiştirme maliyetlerini kamusallaştırma fırsatını da MTE’nin kamu okullarında verilmesi yolu ile yakalamış olmaktadır. 76 EBT SAYI 24.indd 76 Bir toplumsal yeniden üretim aracı olarak kurgulanan MTE kurumlarındaki eğitimsel süreçlerin bu anlamda emek süreçleriyle ilişkilendirilmesi yanlış olmayacaktır. Bowles ve Gintis’in de ifade ettiği gibi, seçkinler için belirlenmiş seçkin kadrolara yönelik eğitim kurumlarındaki eğitimsel süreçler, liderlik ve kişisel özerklik, girişimcilik vb. gibi değerleri aktaracak bir şekilde ve MTE yoluyla işçi sınıfı çocukları için verilecek eğitim ise, ezberci öğrenme ve edilgen itaati sağlayacak bir otorite ödül-ceza sistemi ile öğretmen-öğrenci ilişkisini doğuracaktır. (Aktaran: Hickox, 1982, 567). MTE’nin ezberci öğrenme, itaat, kurallara biat etme gibi değerleri öğrencilere aktarımında kullandığı temel yöntemlerden birisi ise, bu okul türündeki öğrencilerin –Türkiye özelinde özellikle Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinin- teorik bilgiye erişimlerini kısıtlamasıdır. Endüstri meslek lisesi öğrencileri 11 ve 12’inci sınıflarda (öncelikle son sınıf öğrencileri olmak üzere) genel bilgi ve teknik teorik dersleri haftanın iki gününde okulda alırlarken, uygulamalı meslek derslerini ise haftanın üç gününde alanları ile ilgili işletme yerlerinde yapmaktadır (http://etogm.meb. gov.tr/index .asp? sayfa_id =200&sayf a=eml). Eğitimlerinin son yıllarında haftanın sadece iki günü okula gelirlerken haftanın üç günü işletmelerde “çalışan” öğrencilerin eğitimsel değerlerden çok itaati, sorgulamadan biat etmeyi bizzat iş başında yaşayarak öğrenmeleri bu açıdan çok da yadırgatıcı olmamalıdır. Çünkü bu öğrencilerin gerek okul içerisindeki eğitim süreçlerinde gerekse eğitimlerinin birer parçası olarak işletme çalışmalarında en temelde ücretli emeğin tâbi oluş mantığını içselleştirmeleri bu okulların amaçlarının başında gelmektedir. 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir Okulda oldukları süreç içerisinde ise bu okullarda öğrenci-öğretmen ilişkisi usta/çırak ilişkisine indirgenirken, eğitim süreçleri öğretime ve eğitimsel süreçler de işbaşı yetiştirme süreçlerine indirgenmektedir. Bu indirgeme, sembolik ya da simulatif olmaktan ziyade, bizzat pratik olarak yaşanmaktadır. Örneğin MTE okullarındaki döner sermaye uygulamaları, öğrencilerin, öğrencilikten çıkarak işçileştiği süreçler olarak gerçekleşmektedir. Bu süreçlerde öğrenciler “eğitimi” piyasa adına ücretli işçiler biçiminde çalışarak almaktadırlar. Döner sermaye süreçleri öğrencilerin; yaptıkları işin tasarımı, örgütlenmesi ve işin sonucunda ortaya çıkan değer üzerinde söz/yetki/ karar sahibi olamamaları bağlamında yabancılaşmayı emek gücü piyasaları öncesinde bu okullarda yaşamalarının bir boyutunu oluşturmaktadırlar. Nitekim istenen de okulların hayatın aynası olması değil midir? Sonuç Yerine MTE kurumları sermayenin, bir yandan üretim sürecinde ihtiyaç duyduğu vasıf gereksinimleri ile diğer yandan daha genel olarak toplumsal yeniden üretim gereksinimlerine yönelik olarak kurgulanmış kurumlardır. Böylesi bir kurgu, eğitimi araçsallaştırmakta ve eğitimin bireyi özerk bir özne olma sürecinde güçlendiren içeriğini boşaltmaktadır. Bu kurgu, doğası gereği eğitimsel süreçleri de bir bütün olarak kendisi doğrultusunda araçsallaştırır. Gorz’un (2001, 97) da ifade ettiği gibi özne, ancak “bir başka öznenin sevgisi sayesinde özne olmaya davet edildiğinde ortaya çıkar ve bu öteki özne tarafından sevilme arzusuyla gelişir”. Böylesi bir özneleşme sürecinin MTE kurumlarında var olması şüphesiz hiç de kolay değildir. 77 Ücretli emekçi adayı olarak hapsedildikleri uzmanlık alanları içerisinde MTE öğrencileri bir yandan kendi toplumsal koşullarını yeniden yaratacak olan kendi emek vasıflarını geliştirirken, bu yolla kendi ezilmişlik koşullarını da öğrencilikleri esnasında hazırlamaya başlamaktadırlar. MTE süreçleri, emek gücünün yeniden üretimi bağlamında öğrencilerine “işçi” kimliği kazandırmayı hedefler. MTE süreçleri öğrencilere “işçi” kimliğini kazandırma süreçleri olarak değerlendirildiğinde ve kimlik oluşumunun da bireylerin öznelliklerini içeren bir “oluş süreci” olduğu dikkate alındığında, MTE’nin yeniden üretim işlevinin pürüzsüz olmadığı, bir başka ifade ile özellikle öğretmen ve eğitim bilimcilerin müdahalelerine açık olduğu EBT SAYI 24.indd 77 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... ifade edilebilir. İşçi kimliğinin mevcut toplumsal formasyondaki tâbi oluş dolayımındaki kodları bu bağlamda eleştirel bir yapıbozuma uğratılmaya da açıktır. Bu eleştirel yapıbozum, öğrencilerin toplumsal koşullarının, toplumsal koşullarına yol açan toplumsal çelişkilerin, bu çelişkileri yaratan toplumsal özne/süreçlerin öğrencilerce bilinir olmasını sağlamaya ve sonuç olarak, öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmeleri yönünde onları güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Diğer yandan MTE kurumlarının geleceğin işçi sınıfı bireylerini yeniden ürettiği düşünüldüğünde, özellikle sendikal örgütlerin de bu mücadele alanına dâhil olmaları gerekmektedir. DİPNOTLAR 78 EBT SAYI 24.indd 78 1 Bu çalışma 9–11 Aralık 2009 tarihlerinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Türk Sosyal Bilimler Derneği’nce düzenlenen 11. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’nde sunulan bildiri metninin geliştirilmiş halidir. 2 İlgili reklam filmlerine http://www.mesleklisesimemleketmeselesi.com/tr-TR/ Bursiyerlerimiz/Videolar html adresinden ulaşılabilir. 3 Bir kız öğrencinin mesleki bir okulun metal bölümünde çalışıyor olarak resmedilmesi, mesleki teknik eğitimdeki cinsiyetçi yapılanmanın maskelenmesine de hizmet etmektedir. Zira gerek mesleki eğitimin Türkiye’de Kız Teknik ve Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü şeklinde cinsiyetlere göre yapılanışı, gerek Kız ve Erkek Teknik eğitime bağlı okullardaki bölümlerin cinsiyetçi yapısı ve bu anlamda öğrencilerin bir bakıma bölüm seçiminde cinsiyetlerine göre yönlendirilmesi mesleki teknik eğitimdeki cinsiyetçi yapıyı açıkça göstermektedir. 4 Eğitimde fırsat eşitliği söylemi, eğitimde eşitliği, bireylerin eğitimden yararlanması önünde herhangi bir yasal engel olmaması şeklinde dar bir çerçevede kavramaktadır. Oysa bireylerin eğitim alabilmeleri önünde yasal bir engel olmaması, bireylerin eğitim olanaklarının eşit olduğu anlamına gelmemekte, fakat bu söylem yoluyla, kapitalist toplumda öğrencilerin toplumsal kökenlerine bağlı olarak yaşadıkları tüm eğitimsel eşitsizlikler perdelenebilinmektedir. 5 Piyasaların rasyonel şekilde hareket edeceğine ilişkin iddiadan hareketle istihdamdaki etnik, dinsel ve cinsiyetçi ayrımcılık perdelenmektedir. Türkiye İş Kurumu’nun (TİK, 2007) Türkiye geneli 2007 Yılı İşgücü Piyasası Araştırması Sonuç Raporu isimli çalışması incelendiğinde çalışanların %77’sinin erkek ve yalnızca %23’ünün kadın olması bu açıdan emek gücü piyasalarının rasyonaliteden uzak ayrımcı doğasını toplumsal cinsiyet bağlamında gözler önüne sermektedir. 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir 6 EARGED’in Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Mezunlarının İzlenmesi Projesi 2008 Yılı Raporu sonuçlarına göre MTE kurumlarından mezun olan öğrencilerin yalnızca %7,01’i kendi alanında ve %3,52’si de alanları dışında 4 yıllık öğrenim veren lisans programlarına devam etmektedir. KAYNAKÇA Althusser, L. (2006). Yeniden Üretim Üzerine. (Çev. I. Ergüden ve A.Tümertekin). (Birinci Baskı). İstanbul: İthaki Yayınları Anapa, S. (2008). Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Türkiye’de Mesleki Ve Teknik Eğitim. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Benavot, A. (1983). The Rise and Decline of Vocational Education. Sociology of Education, Vol. 56, No. 2, 63-76. Benavot, A. (2006). The Diversification Of Secondary Education: School Curricula In Comparative Perspective. UNESCO International Bureou of Education (IBE) Working Papers on Curriculum Issues Nº 6. Bhola, H.S. (1995). Functional Literacy, Workplace Literacy and Technical and Vocational Education: Interfaces and Policy Perspectives - Studies No. 5 (UNEVOC, 1995, 66 p.) Unesco, Paris. Web:http://unesdoc.unesco.org/ images/0010/001018/101856E.pdf adresinden 14.3.2009’da alınmıştır. 79 Blackledge, D ve Hunt, B. (1991). Sociological Interpretations of Education. London: Routledge: Brown, H.J. (1999). College Choice: Perceptions and Priorities. Educational Management Administration Leadership 27. 85-98 Dar, Vocational Education And Training Reform: Lessons Of Experience. Labor Markets Core Course: Jobs For a Globalizing World. Web: http://info.worldbank. org/etools/docs/library/243350/day3Amit%20DarVETPPTApril2Session2.pdf adresinden 14.6.2008 tarihinde alınmıştır. Dikmen, S. (2007). Ortaöğretimde Mesleki ve Teknik Eğitim Tercihine Etki Eden Etkenlerin Belirlenmesi (Karabük İli İçin). Yayımlanmamış Bilim Uzmanlığı Tezi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Zonguldak. DPT (2000). Uzun Vadeli Strateji Ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001 – 2005 EBT SAYI 24.indd 79 25.05.2010 12:32 “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” mi? Mesleki Teknik Ortaöğretimi Toplumsal Güç İlişkileri .... DPT (2006). Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013). DB (Dünya Bankası). (1991). Vocational and Technical Education and Training. A World Bank Policy Paper. Washingtonr DC, World Bank. EARGED Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı (2008). Mesleki Ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Mezunlarının İzlenmesi Projesi ( 2008 Yılı Raporu ). Ankara. Gorz, A. (2001). Yaşadığımız Sefalet: Kurtuluş Çareleri. (Çev. N.Tural). İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Grelet, Y. (2004). Vocational Education, Training, Specialisation and Social Repruduction. Paper For The Workshop Transitions in Youth, 2-4. Web: http://www. roa.unimaas.nl/TIY2004/papers/TIY2004_Grelet.pdf adresinden 10.4.2009’da alınmıştır. Halliday, J. (2004). Distributive Justice And Vocational Education. British Journal of Educational Studies. Vol. 52, No.2 , pp 151–165. 80 Hickox, M.S.H. (1982). The Marxist Sociology of Education:A Critique. The British Journal of Sociology. Vol.33, (4), 563-578. Web: URL:http://www.jstor.org/stable/589362 adresinden 31.12.2008’de alınmıştır. Karakaya, E. (2008). Endüstri Meslek Lisesi Örgencilerinin Şiddet Eğilimlerinin Çok Yönlü Olarak Değerlendirilmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul Keskin, F. (2005). Özne ve İktidar. Michel Foucalut Seçme Yazılar 2: Özne ve İktidar içinde. Ss. 11–24. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Lakes, R. (1993). If Vocational Education Became Critical Work Education. Philosophy Of Education. Web: http://www.ed. uiuc.edu/eps/PES-Yearbook/93_docs/ LAKES.HTM adresinden 10.4.2009’da alınmıştır. Marks, G.N. (2005). Cross-National Differences and Accounting for Social Class Inequalities in Education. International Sociology. Vol 20(4): 483–505. Meda, D. (2004). Emek Kaybolma Yolunda Bir Değer mi?. (Çev. I.Ergüden). İstanbul: İletişim Yayınları. Özdemir, G.Y. ve Özdemir, A.M. (2008). Sermayenin Adaleti: Türkiye’de Emek ve Sosyal Politika. Ankara:Dipnot Yayınları. Sabancı Üniversitesi. (2009). Bölümsüz Üniversite. Web: http://www.sabanciuniv. EBT SAYI 24.indd 80 25.05.2010 12:32 Yalçın Özdemir edu.tr/tr/? genel _bilg i/genel_bilgi_bolumsuz_universite.html 23 Aralık 2009’da alınmıştır. Tek, D. A., (2006). Sanayi Toplumu Sonrası Türkiye’de Mesleki Eğitim Ve Kız Meslek Liseleri (Adapazarı Kız Meslek Lisesi Örneği). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya. Tezcan, M. (1993). Eğitim Sosyolojisinde Çağdaş Kuramlar ve Türkiye. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu). (2004). TİSK Tarafından Mesleki Eğitim Kuruluna Sunulan “Mesleki Eğitim Sistemimiz Ve İşletmelerdeki Beceri Eğitimi Sorunlar Ve Çözüm Önerileri” Raporu. Web: http://www.tisk.org.tr/ yayinlar.asp?sbj=ana&ana_id=53 TİK (Türkiye İş Kurumu). 2007. Türkiye Geneli 2007 Yılı İşgücü Piyasası Araştırması Sonuç Raporu. TÜSİAD (Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği). (1999) Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılandırılması. Yayın No. TÜSİAD-T / 9 9 - 2 / 2 5 2 ). İstanbul. 81 http://etogm.meb. gov.tr/index .asp? sayfa_id =200&sayf a=eml) http://www.mesleklisesimemleketmeselesi.com/tr-TR/Bursiyerlerimiz/Videolar EBT SAYI 24.indd 81 25.05.2010 12:32