Stanley Kubrick, Zihin Kontrol ve Illuminati

Transkript

Stanley Kubrick, Zihin Kontrol ve Illuminati
WEB SİTE : http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2011/07/stanley-kubrick-zihinkontrolu-ve.html?spref=tw
Stanley Kubrick, Zihin Kontrolü ve Illuminati
Selam kaynatasızlar.
Açık konuşayım Kubrick'in şu ana kadar hiçbi filmini beğenmedim. Kıytırık bi mesaj verecem,
sikindirik bi gönderme yapacam diye uzatır da uzatır konuyu anasını satayım. Öyle ana
karakterin yarım saat tek kelime etmeden uzaklara baktığı filmlere kıl olurum zaten, Nuri
Bilge Ceylan'ı da sevmem, ayıyım ve düz adamım evet. Ama ne yalan söyleyeyim Kubrick
son filminde gönlümü aldı lan, adam öyle manidar ve öyle cesur detaylar sıkıştırmış ki filme,
seyredince saygı duruşuna geçtim, dağ başını duman almış gümüş dere durmaz akar diye
bağırıp evi Türk bayraklarıyla donattım. Zira Eyes Wide Shut (Gözleri Tamamen Kapalı),
Illuminati deşifresinin bokunu çıkarmış bir film ve bu filmin tarihi 1999. Onun öncesinde
böyle bir deşifre henüz ne sinemada, ne medyada yapılmadı. Kubrick abimiz birnevi
düşmana ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin olmuş bu konuda yani. Filmi detaylı bi şekilde
anlatacaz zaten, ama önce sevgili sığırlara birtakım laflar hazırladım. Ekşici, gel buraya
evladım yine senden şikayet var.
Acaba bu dalyaraklar neler demişler film hakkında diye merak ettiğimden öncelikle ekşiye
baktım, 2-3 entry dışında hepsi bu film için "üstad, kadın erkek ilişkilerini çok zekice ve
ustaca diyaloglarla işlemiş, ilişkiler hakkındaki klişelere ağır bir tokat indirmiş ve entel
filmlerinin vazgeçilmez yönetmeni İsmail Türüttino'ya selam çakmış swh swh :))))" gibi
dangalakça yorumlarda bulunmuşlar. Biliyorum ki bu filmi seyredenlerin %90'ı da arkadaş
ortamında aynı sikimsonik lafları ettiler bu filmle ilgili. Lan kasıntı dalyaraklar, gelin 2 şey
okuyun da belki Selin'e artistlik yaparsınız bu öğrendiklerinizle. Kadın-erkek ilişkisiymiş,
amına kodumun malları sizi.
Bu film için kadın erkek ilişkilerini anlatan bir film demek, Fight Club için "dövüşlü mövüşlü
aksiyon filmi, Brad Pitt adama yumruk felan atıyo" demekle aynı şey. Yemin ederim
abartmıyorum bak, bir porno filmin amacı ne kadar kadın erkek ilişkilerini anlatmaksa, bu
filmin amacı da ancak o kadar kadın erkek ilişkilerini anlatmak olabilir. Ama bu beğenilme
kaygılı götverenler sırf "Kubrick" filmi olduğu için, hiçbir sikim anlamamış da olsalar o filmi
anlamış rolü yaparlar, seyrederken sıkıntıdan patlasalar da çok beğendim ayağına yatarlar.
Neden? Çünkü bu bir Kubrick filmi. Çünkü Selin'in amına giden yol Kubrick'ten geçer. Çünkü
çok elit, cool, zeki ve entelektüel olan bir insan Kubrick filmini sevmek zorundadır.
Hıyarağaları sizi... La şu Eyes Wide Shut'ı Kudret Sabancı çekmiş olsaydı acaba yine filmden
hiçbir sikim anlamamış halinizle "üstad döktürmüş yeeaa" der miydiniz? Nah derdiniz,
etiketçi götoşlar sizi. Siz tıpatıp aynı 2 pantolonun etiketinde fiyatı daha yüksek olanını alan
embesillersiniz, çünkü siz kendi beğenilerinize ve kendi görüşlerinize göre değil, toplumun
değer yargılarına göre yaşayan sığır sürülerisiniz. Kendinize ait hiçbir boku dile getirmeye
cesaretiniz olmadığı gibi, bunu yapabilen insanları da oturduğunuz yerden eleştirir, şu
hayatta hiçbir sike derman olmazsınız. Lan olum, akıllı olun bak patır patır sıçarım sizin
suratınıza.
Neyse ufaktan konuya girizgahı yapalım artık.
Şu filmi seyrettiğimden beri yemin ederim gece yatıyorum Kubrick, sabah uyanıyorum
Kubrick, bi sigara yakıyorum Kubrick, tuvalette sıçarken deterjan ambalajı yazılarını
okuyorum yine Kubrick... Sıçtın ağzıma be Kubrick. Böyle film mi yapılır lan şerefsiz? Şimdi
Eyes Wide Shut'a geçmeden önce kameralarımızı İstanbul gecelerine çevirecez. Şaka lan
şaka, Clockwork Orange'ın afişlerine bakacaz.
Piramit ve her şeyi gören göz işte, açıklama yaptırmayın lan.
Clockwork Orange'ın yayınlanma tarihi 1971. Bu sembolleri kullanması ışığında Kubrick'in
Illuminati bağlantısı olduğunu, 48 IQ'ya sahip bir sincap bile rahatlıkla anlayabilir. Tek gözler
hadi neyse tesadüf eseri olabilir derdim ama filmin afişi alenen piramit ve Horus'un her şeyi
gören gözü olunca diğerlerinin de maksadının ne olduğu netleşiyor. Kaldı ki mevzu bahis
Kubrick ise zaten o gördüğün şey tesadüf değildir hacı.
Kubrick bu sembolojiyi Dr Strangelove'da da çok fazla kullanmış, o baya baya eski bi film.
Kendisinin Illuminati ile bir ilişkisinin olduğu aşikâr, yüksek mertebeden (30 veya üstü)
mason olduğu söyleniyor ki doğru olma ihtimali de mevcut. Kubrick gibi bi adam çırak
mertebesinde mi mason olacaktı zaten anasını satayım? Fakat son filmi Eyes Wide Shut'ta
"yeter artık ulan Allah mısınız ipneler" diye celallenen bir Polat Alemdar, bir Michael Jackson
gördüm ben.
Şimdi baştan anlaşalım, bu yazı blog'daki diğer yazılardan biraz farklı olacak. Zira bu sefer bir
film analizi yapacam, hem de bir Kubrick filmi. Yani bu da demek oluyor ki yoruma açık bir
konu olduğundan, kesinlikle şahsi yorumlamalarım için "%100 doğrudur" iddiasında
bulunamam. Gerçi ben hiçbir yazım için böyle bi iddiada bulunmuyorum ama yazdığım siyasi
içerikli yazılarda sizlere bilgi sunduğum için o bilgilerin doğruluğunun garantisini verebilirim,
zaten mümkün mertebe kaynak sunuyorum bilgi verdiğimde. Fakat bu sefer bir film
yorumlayacağım için aynı netlikte konuşamam, sonuçta bu bir sanat eseri ve herkes değişik
şekillerde yorumlayabilir. He bu demek değildir ki bu yazıda ben her şeyi götümden
sallayacam, tabi ki yine mantık ve tutarlılık içerisinde yapacam bu sikimsonik saptamalarımı.
Ayrıca Kubrick'in, en azından bu filmini de iyi analiz ettiğimi düşünüyorum hakkımı yemiyim,
ama siz yine de ona göre geçirin süzgecinizden tamam mı canolar, yerim sizi ehehe.
Şimdi biraz ön bilgilendirme yapacaz taşaksızlar.
Filmin senaryosu Traumnovelle (Dream Story) adlı romandan uyarlanma. Roman ile film çok
örtüşüyor fakat birebir aynı değiller. Romanda olup filmde olmayan pek fazla şey yok, fakat
filmde olup romanda olmayan birçok detay var. Kubrick bu romana kendi farkını katmış,
roman ile film arasındaki farkı belirleyen en önemli şey ise konunun işlenişi ve odak noktası.
Roman tamamen kadın-erkek ilişkileri üzerine kurulu Kavak Yelleri dizisi tadındayken,
Kubrick filmin odak noktasını gizli topluluklara yönlendiriyor. Okült sembolizme anasının
amı kadar ağırlık veriyor filmde (iddia ediyorum hayatınızda daha önce "okült sembolizm"
ve "anasının amı" kelimelerini hiç aynı cümle içinde duymamıştınız ehehe). Romanla filmin
en önemli farklarından biri de neredeyse tüm karakterlerin isimlerinin değişmiş olması. Bu
değişiklikleri yapan adam Kubrick olunca "alt tarafı isimleri değiştirmiş yea" diyemiyoruz
tabi, görecez sebeplerini yazının ilerleyen kısımlarında..
Filmin ortalarında, yaklaşık 15 dakika süren bir ayin sahnesi var.
Filmdeki her şey bu sahne ile ilgili. Ayin sahnesinden önceki sahneler de (şerefsiz Kubrick
çok iyi bağlıyo bunları), sonraki sahneler de hep bunun etrafında dönen olaylardan ibaret.
Bu film açık seçik bir Illuminati deşifresi, bunu bilin de sonra bu sahneye gelene kadar
gösterdiğim şeyler için "ne alaka yeeaa, nerden anladın" demeyin. Kubrick bu, boru değil,
adam 3 senede çekmiş bu filmi, çekimleri 400 gün sürmüş. Detay manyağı psikopatın teki
zaten Kubrick, siz daha iyi bilirsiniz ekşici entel kardeşlerim. Hatta Eyes Wide Shut, Guinness
Rekorlar Kitabı'na da girmiştir çekimlerinin bu kadar uzun sürmesinden dolayı. Anlayacağınız
bu filmin her sahnesi, her detayı büyük bir titizlikle çekildi. Hiçbir sahne, hatta hiçbir obje
boşu boşuna yer almadı bu filmde.
Kubrick filmin çekimlerini 3 Mart 1999'da tamamlayıp Warner Bros'a teslim ediyor. 4 gün
sonra, 7 Mart 1999'da "kalp krizi"nden vefat ediyor. Bak sen şu işe. Filmin bizlere ulaşmış
şeklinin biraz kesilip biçilmiş olma ihtimalini de oldukça güçlendiriyor bu 2 tarih arasındaki
yakınlık.
Evet ön bilgilendirmeyi yaptığımı düşünüyorum. Artık filme geçebiliriz sevgili kaynatasızlar,
siz keyfinize bakın ben üstüme rahat bi şeyler alıp geliyorum.
Filmin afişinde tek göz olması da tesadüfi değil, birazdan göstereceğim onlarca şeyi üst üste
koyduğunuzda "anaaaa" diyeceksiniz zaten.
Filmin ilk sahnesi de aha şu, böyle başlıyor film;
Nicole Kidman 2 kolonun arasında. Peki what the fuck is 2 kolon?
Masonlukta Hz Süleyman'ın Tapınağı'ndan alındığına inanılan bu 2 kolon, mistisizme girişi
sembolize eder. Yani dış aleme ait olan bu kolonlar, onların gizli alemlerine açılan bir kapının
sembolüdür.
Filme 2 kolon arasında giriyor olmamız ise tabi ki koca bir tesadüf. Kubrick ne bilsin iki
kolonu, masonluğu, sembolizmi... Kadırga Anadolu Meslek Lisesi torna tesviye bölümünden
mezun bi herif lan Kubrick, bilmiyo musunuz ehehe.
Ayrıca 11 Eylül İkiz Kule ritüelinin de bu 2 sütun mevzusu ile ilişkili olduğunu düşünüyorum.
O olay zaten bir terör saldırısı değil ayindi, bunları konuşmuştuk piçirikler.
Şimdi filmin ilk 1 saati açıkçası tırışka muhabbetlerden ibaret. Tamam güzel diyaloglar felan
var, filmin ilerisinde bağlıyor Kubrick bunları konuya ama benim pek ilgimi çekmedi buralar.
Size filmin ilk 1 saatini özet geçeyim,
Nicole Kidman'ın götü.
Evet filmin ilk 1 saati Nicole Kidman'ın götü ve memesi etrafında dönüyor, başka da pek bi
olay yok. O yüzden buraları hızlı geçmeye çalışacam. Birazdan göstereceğim sahneler "bu ne
amına koyim yea" dedirtebilir size, ben de filmi seyrederken ilk 1 saat çok sıkılmıştım, fakat
sonra en tırt detayın bile bir anlama geldiğini ve konuların nasıl bağlandığını görünce
Kubrick'in sakalını yalayasım geldi şerefsizim. Neyse hadi başlıyoruz, altyazıları da okuyun
taşağını yediklerim önemli zira.
Bill (Tom Cruise) ve Alice (Nicole Kidman), arkadaşları Victor'un Noel balosuna gidiyorlar,
film böyle başlıyor. Soldaki sekizgen yıldız ve güneş sembolojisi, birazdan da göreceğiniz
üzere malikânenin heryerine serpiştirilmiş durumda. Sekizgen yıldız, Sümerler'deki gök
tanrısı Anu'nun sembolüdür. (buraya gelirken de damalı zeminden geçiyorlar, Alice'in
arkasındaki koridorıun zeminine bakın). Bu malikânenin, arkadaşları Victor'un mekanı
olduğunu da tekrar edeyim.
Malikanenin heryerinde var bu sembolden.
Ve Kubrick ısrarla çoğu sahnede kadraja alıyor bu sembolleri.
Bu piyanist şantör de bizim Bill'in arkadaşı.
Bill o elemanla muhabbet etmeye gidiyo ve karısı boşta kalıyo. Karı boşta kalınca hemen biri
yazıyo karıya. Yazan eleman Sandor Szaost adında bir Macar'dır. Kendisi ismini, Church of
Satan (Satan Kilisesi)'nin kurucusu Anton "Szandor" LeVey'den alır. Ayrıca bu Sandor da,
tıpkı Anton LeVey gibi Macar'dır. Kubrick, adamın Macar olduğunu özellikle belirtiyor ki,
Anton LeVey'e yaptığı gönderme daha iyi anlaşılsın. Sahnede de arka plandaki pentagramlar
bunu pekiştiren bir başka detaydır.
Bu sırada Bill de başka 2 karıyla karşılıklı yazışıyo. Aileye bak anasını satayım, Karaköy
keranesi gibi. Karılardan tekinin ismini birkaç kez tekrarlattırıyor Kubrick. İsmi Nuala
Windsor; Windsor bugünki İngiliz kraliyet ailesinin soyadıdır biliyosunuz. Windsorlar aslen
İrlandalıdır, Nuala da bir İrlandalı ismidir zaten.
Reisin ismi geçmezse olmaz tabi ehehe. Dur ekşici lisanıyla konuşayım da tüm karılar bana
hasta olsun, "üstad burada Illuminati'nin yetkin ailelerinden Rockefeller'a selam çakmış swh
swh". Ve bu blog'da sık sık bahsettiğim 2 elit ailenin ismini peşpeşe zikrettirdi Kubrick dikkat
ederseniz. İngiliz Kraliyet Ailesi ve Rockefeller ailesi. Bonus olarak satanist Anton LeVey'i de
ekleyin.
Karıların kafa 2 milyon, Bill "nereye gidiyoruz hanımlar ehe mehe" dediğinde, karı
"gökkuşağının bittiği yere" diyor. Bu lafı unutmayın, sonradan dönecem bu konuya.
Rainbow (gökkuşağı), Oz Büyücüsü ve Alice Harikalar Diyarı'nda da işlenen bir temadır ve bir
zihin kontrolü (mind control) yöntemidir, delillerim ile gelecem fakat henüz yeri değil,
ileride bağlayacam bu konuyu. Ve dikkat, Kubrick bu filmde bazı kelimeleri peşpeşe,
defalarca tekrar ettiriyor. Bu ısrarla tekrarlanan kelimelerde hiç boş geçmemiş abimiz,
ısrarla gözümüze soktuğu kelime ya da cümlelerin hepsi manidar anlamlara sahip. Bakın
"gökkuşağının bittiği yer" tamlaması kaç kere tekrarlanıyor 3 yaşında bir çocuğa laf
anlatıyormuşcasına.
Sırf "gökkuşağının bittiği yer" tamlamasının birkaç defa söylenmesi, vurgulanmasıi için
uydurulmuş zoraki diyaloglar bunlar. Dediğim gibi gökkuşağı mevzuna sonra gelecez, filme
devam edelim şimdilik. Bu esnada bizim Bill'i, yukarıdan arkadaşı Victor çağırtır.
Sevgili dostumuz Victor mala vurmuş ama fazla yüklenmiş heralde karıya, karı baygın
vaziyette yatıyor. Bizim Bill de doktor olduğu için onu yanına çağırıyor hemen, yoksa işi
düşmese aramaz pezevenk ehehe.
Bill, Victor'a kadının ismini sorduğunda pompacı dostumuz biraz duraksayarak "eeöö
Mandy" diyor, abazanlar memeye odaklanmayın laf anlatıyoruz şurda sikerim tahtanızı.
Haroini fazla kaçırmış karı, ondan bu hale gelmiş. Bu arada bundan 2 önceki karede ucu
gözüken tabloyu Kubrick burada tamamen arka plan yapıyor. Dikkat ederseniz tablodaki
kadın ile bizim baygın Mandy'nin durumu ve uzanışı aynı. Kubrick bu resmi film için, daha
doğrusu filmin bu sahnesi için özel olarak çizdirmiş, ahanda resmin orijinali:
http://www.christianekubrick.com/paiMed/ck0305b.php. Resmin çizeri ise Kubrick'in eşi
Christiane Kubrick. Ayrıca sadece bu tablo değil, aşağı yukarı filmdeki tüm tablolar film için
özel hazırlanmış. Bunlar da Stanley Kubrick abimizin nasıl psikopatlık derecesinde detay
delisi biri olduğunu size iyice gösteriyordur heralde.
Atiker sıralı otogaz sistemlerinin sunduğu Eyes Wide Shut reklamlardan sonra devam
edecek.
Bu sahneler önemli diye anlattım, ileride işimize yarayacak bunlar. Diğer Kavak Yelleri
tadında geçen sahneleri anlatmayacam zira konumuz o değil amına koyim.
Neyse aynı gece Bill dışarı çıkıyor ve bi fahişe bizim Bill'e yatma teklif edip bunu eve atıyo,
çünkü yılların en meşhur geyiğinin de dediği gibi "Amarika'da kızlar teklif ediyür olum".
Bunlar yiyişirken Bill'i karısı arıyor, Bill de vicdan yapıp çıkıyor fahişenin evinden,
sevişmeden terkediyor mekanı. Fakat tam Bill'in telefonu çaldığı sırada önemli bir detay
gözlere takılıyor (algıda seçicilik);
Duvarlarda pagan maskeleri ve güneş sembolü var. Bu birazdan oluşacak olaylara bir
gönderme (entelcesi: foreshadowing). Yani olaylar buradan sonra bu çerçevede
ilginçleşecek demek istiyor Kubrick.
Dönüş yolunda şu deminki piyanist arkadaşı vardı ya, aha işte bi mekanda onu görüp içeri
giriyor Bill. Ve bu piyanist eleman bizi şu ana kadar izlenilen 1 saatten alıp bambaşka
diyarlara götürecek olan bombayı patlatıyor.
Piyanist, bu gece değişik bir mekanda "gözleri bağlı bir şekilde" piyano çalacağını söylüyor.
Bizim Bill de meraklanıyor tabi, ben de gelecem senle diyo. Piyanist eleman da Bill'in neden
onla gelemeyeceğini şu şekilde açıklıyor;
Tatataaammmm.
Atiker sıralı otogaz sistemlerinin sunduğu Eyes Wide Shut esas şimdi başlıyo mına koyim.
Bunun üstüne Bill gecenin o vaktinde kostümcüye gidiyo maske ve pelerin almak için.
Kafaya koydu yani, gidecek oraya. Şimdi bir süre daha pek semboloji göstermeden filmi
anlatacam, birazdan tespitlerim ile geliyorum az sabredin canlar.
Kostümcü de burası, "rainbow" yine çıktı karşımıza, iyi ki sembol göstermeyecez dedik
amına koyim ehehe. Buradaki dükkan sahibi emmi biraz tuhaf, şöyle ki bizim Bill kostüm
alacakken kızını dükkanda 2 japonla sikişirken yakalıyo bu herif ve tepkisi şu oluyo:
"Gentlemen" (beyler) diye hitap ediyo la kızını sikenlere. İnsanoğlunun gavatlıkta
ulaşabileceği son nokta. Sonra bu herifleri dükkana kilitliyo ve diyo ki;
"Lütfen" ne ulan eşşoğlueşşek, kızını orgazmdan orgazma uçurmuşlar, threesome yapmışlar,
facial cumshot attırmışlar, sen hala lütfen diyosun, e bi de promosyon olarak kendini de
siktirseydin bari. Cingılbört müsün ulan Allahsız?
Ve işte, bu tek cümleyi kaçırırsan şu 10 dakikalık sahnenin tüm amacını da kaçırırsın. Kız
hangi pelerinden alması gerektiğini söylüyor Bill'e. Bak sen şu zilliye, neler de biliyor... Sanki
bu karı ve babası durumdan haberdarlar gibi he? Sanki az önceki basılma sahnesi de
yapmacık bi mizansendi? Buraya çentik atıyoruz geri dönecez, filmle aynı seyirde devam
edelim.
Bill kostüm kiralayıp gidiyo malikâneye, buranın adresini ve giriş için gerekli parolayı piyanist
arkadaşından almıştı.
Bill'in geldiği köşkü dışarıdan bize de gösteriyor Kubrick. Neden biliyor musun, çünkü bu
köşkün ismi gerçekte Mentmore Towers'tır ve Rothschild ailesine aittir... Hö? Nasıl yani?
Rothschild kendi elleriyle mi çektirdi bu filmi? Danışıklı dövüş mü bu film? Buraya da çentik
atıyorum, açıklayacam hepsini, biz filme devam edelim.
Ehehe aklın Rothschild olayında kaldıysa onu bi kenara bırak şimdilik, dönecez o konuya.
Neyse Bill parolayı söylüyo ve içeri kabul ediliyo. Parola "fidelio" (sadakat) kelimesi. İçerde
Bill'i maskeli elemanlar karşılıyo, Bill de takıyo maskesini, yalnız Bill'in şu sıfata bi bakar
mısın ya sihirbaz Mandrake gibi olmuş Allahsız ehehe.
Son aşama, Bill 2 kolonun arasından geçiyor dikkat ederseniz. Çünkü birazdan başka bir
"aleme" giriş yapacak.
Ahanda işte o alem. İçerde Trt halk oyunları ekibinin çayda çıra gösterisi varmış meğersem.
Bizim Bill de partide tanıdığı tek arkadaşı tuvalete sıçmaya giden her sap gibi bi köşede tek
başına sessiz sessiz bekliyo.
Arkada bizim Bill'in arkadaşı piyano çalıyo, mekânda canlı müzik var. Ayrıca 50'lik + tekila
shot 8 lira, perşembeleri halk günü.
Ayinde çalan ilahi ise şu: http://fizy.com/#s/12o3wb. Açın dinleyin hemen şimdi, iyi tribe
sokuyo ehehe. Zaten öyle bi müzik ki bunun çaldığı ortamda 3 dakika dur "ben tanrıyım"
dersin mına koyim. Burada Kubrick bir Ortodoks ve bir Hindu ilahisini mix'lemiş. Ve Kubrick
ayin sahnesinde bu ilahiyi bize TERSTEN dinletiyor, kelime sonlarındaki garip telaffuzdan
farkedebilirsiniz siz de ilahinin tersten çaldığını. Bildiğiniz gibi satanist ayinlerde ritüeller
tersten yapılır, Tanrı'ya ters gitmekle alakalı bi durum bu. Filmdeki müziği ters çevirip
dinlediğinizde ise aslında müziğin düz ve sözleri anlamlı halini dinlemiş oluyorsunuz, buyrun
burda çevrilmişi var: http://www.youtube.com/watch?v=-7fZ28GeQi8. Ve neden Hindu
ilahisi kullanılıyor biliyor musunuz? Çünkü Kubrick olayı çözmüş abicim, uyduruk spiritüalit
Hindu inanışlarının da, tanrılarının da temelinde satanizm olduğunu biliyor adam. Nazi
svastikası bile spiritüalist bir Hindu inanışına aittir, kaynağı orasıdır. Valla zeki adam şu
Kubrick, okur bu çocuk.
Filmi henüz seyretmemiş olanlar için biraz gösterecem bu ayin sahnelerini. Bu arada bizim
pelerinliler soyunuyo.
Am mı lan o?
Valla am.
Bizim Bill de Show Tv'deki Şans Kapıyı Çalınca yarışmasında aile reisi yarışırken arkada ayetel
kürsi okuyan babaanne gibi içinden bildiği duaları okuyo, aklı çıktı la garibanın ehehe.
Reis sırayla kızları bir eş seçmeleri için görevlendiriyo. Illuminati'de kızlar teklif ediyomuş
lan, biz de mi girsek ehehe.
Karı aklı işte, öyle tek başına cool takılıyo diye gitti Bill'i seçti. Yok lan yoki, onu seçmesinin
bir sebebi var.
Karı bizimkinin yeni gelin gibi hareketlerinden anladı buraya yabancı olduğunu ve iyi niyetli
de bi karı çıktı.
Karı uyarıyo bizimkini.
Buradan sonra Bill odaları geziyo ve Kubrick bize orgy sahnelerini gösteriyor, arka planda
başka bir Hindu ilahisi çalıyor. Ve bu filmin yapım yılı 1999... Öncesinde sinema ya da
televizyonda yok böyle bir elit ifşası.
Şimdi maskelerle sevişmenin manası nedir biliyor musunuz? Alevilere atılan pislik bir ifita
vardır, "mum söndü gecesi" diye. Neymiş yok efendim ışıklar kapatılıp karanlıkta herkes
tuttuğunu skermiş, bu bir ayinmiş. Peki Kubrick'in bize gösterdiği bu ayin de aynı mantıkla
işlemiyor mu? Maskeler olduğu sürece kimin kim olduğu belli olmuyor ve insanlar
karşısındakinin kim olduğunu bilmeden birbirleriyle cinsel ilişkiye giriyorlar. Şimdi bu mum
söndü palavrasının nereden ve kimlerden geldiğini görüyor musunuz? Türkiye'de kimlerin
bu ayinlerini Alevilere malettiğini görüyor musunuz? Yaa...
Eşcinsel ilişki de var tabi aiynlerde. İbneliğin lüzumu yok beyler.
Bizim karı tekrardan buluyo Bill'i, hala vaktin varken git, sana daha fazla yardımcı olursam
ikimizi de sikerler diyo.
Bu sırada bizim Bill'den işkillenmişler, bizim karı bile Bill'in saf hareketlerinden orada
yabancı olduğunu çaktı zaten. Diğer abiler de eşek değiller ya, farkedip çağırıyorlar hemen
Bill'i. (Adam Bill'i götürürken Frank Sinatra'nın "Strangers in the Night" (Gecedeki
Yabancılar) şarkısı çalmaya başlar)
Bill'i sorguya çekerler.
Kaçarı yok, sikecekler bizim Bill'i. Kırmızı pelerinli ayin liderinin oturduğu tahttaki çift başlı
kartal sembolü var ya, işte o size girsin ehehe. Yok yok girmesin, bakın şimdi sizden 2 resim
arasındaki 7 farkı bulmanızı isteyecem.
Bu da 33. dereceden mason sembolü, yani kırmızı pelerinli dayının tahtındaki sembolün
aynısı. Hee neymiş, bu öylesine sıradan bir grup seks partisi değilmiş. Masonik bir ayinmiş.
Ve o kırmızılı abimizin yerinde olanlar, reel hayatta benim bu blogda isimlerini defalarca
zikrettiğim saygıdeğer ailelerimizin liderleri oluyorlar. Bu ayinlere size bu blogda tanıttığım
kişiler katılıyor, Rockefeller, Rothschild ve elit çevreleri... Aklınız almıyo di mi? Hepsi takım
elbiseli efendi iş adamları gibi görünüyo normalde di mi? He he.
Bizim karı fedai çıkıyor, "onun yerine beni alın" deyip kendini feda ediyor. Bir başka deyişle
bu kadın kendi hayatıyla Bill'in kefaretini ödüyor ve Bill özgür kalıyor. Yani bırada amaç
ritüelistik bir şekilde birini kurban etmek, Bill ya da başkası, sorun değil.
Şşşş indir o eli. Bizim Bill'i azad ediyorlar fakat "burada gördüklerinizi birilerine anlatırsanız
kaynatanızı sikeriz sevgili kardeşim :)" uyarısında bulunuyorlar. Kubrick bunların yapma
dedikleri şeyi yapmış olmuyor mu la?
Şimdi az mola hocam.
Kubrick neden bu sahneleri Rothschild'in kendi mülkünde çekti? Madem bu film yüzünden
öldü ya da öldürüldü, öyleyse buna nasıl izin verdiler? Zaten bundan önceki esas soru şu,
eğer Kubrick bu filmi iyi niyetle çektiyse (ki %99 öyle) neden Tom Cruise'u oynattı? Tom
Cruise bildiğiniz gibi tarikatçinin, cemaatçinin önde bayrak flama taşıyanı. Scientology denen
spiritüalist dine inanıyor ve bu oluşumun 2 numaralı adamı kendisi. Ayrıca eşi doğum
yaptığında onun plasentasını yemişti, haberlere falan konu olmuştu bu "aa ne kadar ilginç
ehehe :)))" diye, fakat aslında o bir pagan ritüeliydi. Ayrıca Nicole Kidman da Eyes Wide
Shut'ın çekimleri esnasında Tom Cruise ile evliydi ve scientology üyesiydi.
Bir Scientology toplantısında Tom Cruise.
Kanye West ve Tom Cruise.
Piramit dememe lüzum?
Kubrick'in önceki filmlerinde bu Illuminati piramidi ve sembolojisini kullandığını biliyoruz. Bu
bilgiler ışığında diyebiliriz ki, Kubrick muhtemelen onlardan biriydi. Bu ayin sahneleri ancak
orada bulunmuş ya da ciddi bilgiler sahibi olan biri tarafından bu kadar detayıyla ve onları
rahatsız edebilecek bir şekilde canlandırılabilirdi.
Ama durun bakalım, bu film onların korku politikalarına hizmet eden bir film ise, Kubrick'in
filmi teslim ettikten 4 gün sonra kalp krizi sebebiyle ölmesi nedir? Bu nasıl bir danışıklı dövüş
ki sonunda Kubrick gibi birisinin hayatına mal olsun? Üstelik karısı Christiane Kubrick onun
kalp krizi yüzünden öldüğü iddialarını hala kabul etmez...
Teşekkürler Fikret. şimdi kameralarımızı New York'tan bir dram manzarasına çeviriyoruz.
En son bizim Bill'i yakalayıp göndermişlerdi ayinden. Ayinden sonraki ilk sahnede, Bill kapıyı
açıyor ve eve giriyor. Şimdi bu 10 saniyelik sahneyi seyrediyoruz. 5. ve 7. saniyeler arasında
Bill'in sırtına iyi bakın, "her şeyi gören göz" belirecek. Bildiğin insan gözü beliriyor orada, ben
tırstım lan bunu ilk gördüğümde.
Farkettiniz umarım, youtube'a ekleyince video kalitesi yarak gibi düşüyomuş onu öğrendim
ama elinizde DVD'si varsa 1:26:42'ye odaklanın daha net farkedeceksiniz. Bu kesinlikle bir
ışık, yansıma, göz yanılgısı vs değil, oraya doğru vuran bir ışık yok, fizik kurallarına aykırı
amına koyim.
Kubrick reyiz gözü Bill'in üzerine kasten yerleştirmiş, zira Bill artık "her şeyi gören göz"ün
takibindedir ve onlar tarafından mimlenmiştir.
Valla göze geldi çocuk ehehe.
Ertesi sabah Bill kiraladığı kıyafetleri geri götürmek için tekrar Rainbow denen dükkana
gider.
Gündüz vakti daha iyi görürüz ki Rainbow'un yanındaki bina bir mason locasıdır. Bu
eklediğim resimde net görünmemekte fakat DVD Player'da zoom yaparak bunu daha net
görebilirsiniz. Ayrıca bu binanın bir mason locası olduğu benim keşfim değil, internet'teki
diğer kaynaklarda buldum ve bu mekânın yerlileri de böyle diyor.
Bill'in maskesi çıkmaz kiraladığı eşyalar arasından. Ve bizim orospu karı belirir orda.
Gavat baba dün kızını siken herifleri uğurluyor, çıkışta ellerine kolonya dökmediği kaldı
pezevengin. Bizim babanın, kızını sattığını söylememe gerek yok heralde artık ehehe.
Kız uzun süre boş boş bakıyor bizim Bill'e.
Bakın hala o boş bakışlar... Kız bir seks kölesi ve o ayinlere de katılıyor, hatırlayın bu
söylemişti Bill'e hangi pelerinden alması gerektiğini. Yani muhtemelen dün geceki ayinde bu
karı da vardı.
Hala hipnotize olmuş gibi bakıyor. Bu filmin yönetmeni Kubrick, bir sahneyi 90 kere çektiği
olmuş bu filmde, Guinness Rekorlar kitabına girmiş. Her detayın bir anlamı var, bunu
unutmayın.
Baba bizim Bill'e de satmak istiyor kızını. Kız hala çamaşır makinası seyreden otistik çocuklar
gibi Bill'i seyrediyor lan.
Bakın şimdi anlatacaklarım asla teori değil, %100 eminim bunlardan, kafayı yedim artık
onlarca yabancı sitede, blog'da, Kubrick fan sayfalarında fink atmaktan ve oralarda da
birebir düşündüğüm şeyleri görünce defalarca hasssssiktir dedim. Aklın yolu bir zira.
Parçaları birleştirecez taşaksızlar, iyi dinleyin.

Kız bir seks kölesi.



Illuminati ile, daha doğrusu seks içerikli Illuminati ayinleri ile bağı var.
Boş ve donuk bakışları, hipnozdaymış gibi hareketleri var.
Ve dükkanın adı RAINBOW (Gökkuşağı).
Sonuç: Kubrick burada bas bas bağırmış, "zihin kontrolü var, MKULTRA diye bir yöntem var"
diye. Ey sığır ekşici, teması kadın erkek ilişkisi değil bu filmin. Senaryonun esinlenildiği
"Traumnovelle" adlı romanda tek bir masonik sembol, masonik ima yok, sadece elit kesimin
yaptığı grup seks partisi var romanda. Kubrick kendisi ekledi bu filme masonik temayı. Adam
filmin başında bile 50 kere bağırdı sana "gökkuşağının bittiği yer" diye, defalarca şu
dükkanın girişindeki "rainbow" yazısını ve gökkuşağı resmini gösterdi o kıt kafana girsin diye,
mesajı al diye. Ama sen hala "kadın-erkek ilişkilerindeki şehvetli tutkular ve rasyonel
çıkarımlar swh swh" gibi sikimsonik anlamlar peşindesin amına kodumun fularlı çakma
enteli. Boş beleş orospu çocuğu seni.
Oz Büyücüsü
Gökkuşağı ve aynalar zihin kontrolünde kullanılan birer semboldür. Oz Büyücüsü ve Alice
Harikalar Diyarı'nda adlı kitaplarda da bu gökkuşağı ve aynalar sık sık kullanılır. Bu çocuk
kitapları, çocukları kitlesel biçimde programlamak için yapılmış birer zihin kontrolü
projesidir ki çocuklar üzerinde ne kadar fazla oynadıklarını biliyorsunuz. Walt Disney dahi
33. dereceden masondur, sikip atıyorlar körpecik beyinleri bu adamlar. Çocuklar onlar için
çok önemli, zira bir çocuğu etkilemek çok daha kolaydır. Çocukluğunda cinsel istismara
maruz kalmış, aşırı düzeyde seksüel içerikli sübliminal mesajlar almış bir genci, erginlik
çağında ve yetişkinliğinde oyun hamuru gibi şekillendirmek, uzaktan kumandalı oyuncak
araba gibi yönetmek çok daha kolaydır.
Tabi ki gökkuşağı ve ayna görünce hipnoz olmayacak çocuklarınız, bunlar sadece birer
sembol. Belki Pavlov'un köpeklerini harekete geçiren zil sesi gibi birer tetikleyici bunlar,
belki de çok başka anlamları var... CIA'de görevli uzman değilim o kadarını bilemiyorum ve
bilmek de istemiyorum, fakat gözlerim ve beynim var, şunu görüyorum: Wizard of Oz ve
Alice in Wonderland birer zihin kontrolü programıdır, gökkuşağı ve aynalar bu sembolojinin
birer parçasıdır. Hatta Wizard of Oz ile Aleister Crowley arasında bir esinlenme dahi vardır.
Bakın ben ekşicilere çok söverim o ayrı konu ama ekşi'yi ekşi yapan yazarlara saygım
sonsuzdur. Zaten 2000'li yılların başında dial-up interneti olan biz ergenler için bir
Pokeimam vardı, bir Ekşi Sözlük vardı, başka da bi sikim yoktu internette. Ekşi'nin birinci
nesili ve İnci'nin birinci nesili iyi çocuklardır ayrıca, kaliteli adamlardır çoğu. Bakın Oz
Büyücüsü hakkında ne demiş Ekşi'nin en eski yazarlarından Cyrano, MUHAKKAK okuyun;
Ben bu sözlük entry'sini bilimsel bir veri olarak önünüze sunmuyorum. Sadece az kafanızı
çalıştırıp fikir sahibi olun diye gösteriyorum. Oz Büyücüsü'nün kitabını okumadıysanız,
filmini seyretmediyseniz, çocuklar üzerinde yarattığı etkileri görün istiyorum. Sizlere olaya
tarafsız bir insanın bakış açısını gösteriyorum.
Kubrick romandaki tüm karakterlerin isimlerini değiştirerek filme aktardı demiştik, Nicole
Kidman'ın canlandırdığı karakterin isminin "Alice" olması da bir tesadüf mü sizce?
Şimdi birazcık filmde flashback yapacaz, şu ayin sahnelerinden önce Bill bi orospu karıya
gitmişti hatırlarsanız. Bill'in telefonla konuştuğu sahnede bu kadının evindeki 2 kitap,
isimleri gözükecek şekilde kadrajda kaldı yaklaşık 1 dakika boyunca.
Sanırım dünyanın en kültürlü orospusuyla karşı karşıyayız, kızın evinde Introducting
Sociology (Sosyolojiye Giriş) kitabı var. Öbür kitabın adı ise Shadows of the Mirror (Aynanın
Gölgeleri). Bendeki filmin kalitesi çok sikkoydu, DVD'niz varsa daha net görürsünüz.
Bu kızın evindeki pagan maskelerini hatırlayın, belki o da ayindeydi. Tıpkı Rainbow Shop'taki
diğer kız gibi, fahişe ve elitlerin seks kölesi. Ve ne gariptir ki yine seks kölesi olan bir kadın ve
yine onun olduğu mekânda bir zihin kontrolü göndermesi var; "ayna".
Size elitlere ve siyasetçilere pazarlanan bir seks kölesi ismi vereyim günümüzden, kabalistik
öğreti ile yetiştirilmiş bir yahudi kızı; Natalie Portman. Şimdi kendisiyle ilgili apayrı
dökümanlar sunacam size, bir tanesine bakıp "siktir lan bu ne" deme sıçarım suratına,
göstereceklerimin hepsini üst üste koy ve azıcık analiz yetin varsa öyle bir değerlendir.
Devendra Banhart adlı okultist elemanın Carmensita klibine bir bakalım, o zamanlar beraber
oldukları Natalie Portman da oynuyor klipte.
Lucifer abimizi anarak başlıyoruz.
Om işareti, a-ok işareti ya da nam-ı diğer 666 sembolü.
Natalie hanim kızımız.
Güneş sembolojisi
Birader alnında piramit çıkmış.
Gökkuşağı (hadi canım?)
Güneş sembolojisi.
"Gökkuşağının bittiği yere gitmek istemez misin?"
Mısır konsepti olduğunu mu düşünüyorsunuz bu klibin? Lucifer? 666 sembolleri?
Gökkuşağı? Zihin kontrolündeki seks kölesi Natalie Portman?
Görmeyeli amma değişmiş la bizim Mısır konsepti.
Bir ara beraberlerdi bu herifle.
Aha da bununla.
Seks kölesi Natalie Portman'ın eski tokmakçılarından biri kimdi dersiniz acaba...
Yanındaki adam kim biliyor musun?
Kendisi pek zengin, pek elit bir abimiz.
Nathaniel ROTHSCHILD
Nathaniel Rothschild ile Natalie Portman'ın ilişkileri vardı... Google diye bir şey var, kendiniz
de bakabilirsiniz.
Rothshild ve Rockefeller ailelerinin her taşın altından çıkıyor olmaları ve bunun aksine
medyada oldukça az haberlerinin veriliyor olması dikkatinizi çekmediyse zaten, ananız sizi
doğurmamış sıçmıştır kusura bakmayın.
Natalie ablamızın siyasetçilerle de arası çok iyidir.
Hillary Clinton ve Natalie Portman.
Bill Clinton ve Natalie Portman.
Ve kendisi bir zamanlar Obama'nın da seçimlerdeki reklam yüzüydü...
Bakınız: Bu video. Ya da kendisinin ne alakası varsa 2008'deki "erken seçim" oylamasında
insanları "evet" oyu kullanmaya teşvik ettiği bu video ya da bu video.
Fazla söze lüzum?
CIA'in geliştirdiği MK Ultra projesi ile, böyle pilli bebekler yaratıyorlar işte. Seks kölesi,
reklam yüzü, propaganda aracı, çok fonksiyonlu Yahudi mutfak robotu Natalie Portman.
MK Ultra'nın sonuçlarından bahsetmiştim Lady Gaga başlıklı yazılarda. Röportajın ortasında
gelen birilerini (?) görüp sağa sola bakarak "hello oh my god hellooo" diye hayali
arkadaşlarına selam veren Britney Spears'ı, 7 aylık hamile haliyle kendinden geçmiş bir
şekilde karnını gösterip "sanırım biraz gazım var" diyen, hamile olduğunun farkında olmayan
ve 3 sene önce vefat eden Anna Nicole Smith'in %100 gerçek görüntü kayıtlarının olduğu
video link'leri vermiştim.
Boş bir vaktinizde muhakkak seyredin bu video'yu:
http://www.youtube.com/watch?v=0vSver59BsU
Muse'un son albümünü de bir inceleyin, MK ULTRA adında bir şarkıları var tamamen bu
konuyla ilgili. Yine Muse grubunun "Uprising" şarkısının da sözlerine bir bakın, "onlar bizi
yönetemeyecekler, onlar bizi zorlayamayacaklar, galip gelen biz olacağız" diyerek
Illuminati'ye nasıl meydan okuduklarını görün (umarım samimilerdir bu tavırlarında). He
tabi ekşici entel kardeşlerimiz bu "uprising" şarkısında Illuminati'ye göndermeler olduğunu
zerre anlamadan "aay çok güzeeaaal şarkıııaa" entry'leri giriyorlar o ayrı konu. Uprising
başlığındaki 60 küsür entry'de tek bir "illuminati" kelimesi yok Ekşi Sözlük'te, hani en
entelektüel, en zeki kesimimiz onlar ya, o yüzden oradan örnek veriyorum.
Bak tamamen ANTİ-SİYONİST mesajlar veren Uprising şarkısı için girilmiş bir ekşi entry'si,
Bizim üniversitelerimiz öküz yetiştiriyor.
Cehalet esas kendini "elit" sanan öküz kesimin arasında kol geziyor.
Bu sebeple bu dangalaklara karşı bildiklerinizi savunmaktan çekinmeyin. Ben bu blog'da bazı
şahsıma ait tespitler dışında, zaten genel olarak bilinen şeyleri anlatıyorum, fakat sizi buraya
çeken şey okudukça "aa evet lan şerefsizim aklıma gelmişti" diye içinizden geçiriyor olmanız,
haksız mıyım? Size çok farklı şeyler anlatmıyorum, sadece amele toplum baskısı sebebiyle
söylemeye cesaret edemediklerinizi sizin adınıza dile getiriyorum, tek esprim de orda. O
yüzden beni aynştayn da yapmayın, kahraman da yapmayın, zaten bi sik olmaz benden.
Kendi sikkofield'ınız olun, kendi gerçeklerinizi dile getirmekten çekinmeyin, tamam mı
canlar ehehe. Dininizi, milletinizi ve görüşünüzü savunduğunuz için size faşist ya da şakirt
gözüyle bakacak Selin'in ben ta amına koyim. Bırak o Selin görünümlü Kezban'ın sidikli amını
sikecem diye şekilden şekle girme, kişiliğinden ve duruşundan ödün verme sen. Çok zorda
kalırsan ben veririm sana, bi aloya bakar (siktir lan o kadar da değil ehehehe).
Eyes Wide Shut'a devam edelim biz, filmdeki zihin kontrolü göndermeleri bunlarla sınırlı
değil, filmin seyri esnasında tekrardan dönecem zihin kontrolü göndermelerine.
Bill ayinden çıktıktan sonra "her şeyi gören göz"ün takibine alınmıştı hatırlarsanız, "bu
konuyu araştırırsan ananı sikeriz" diye de uyarılmıştı.
Ama bizim Bill dayanamayıp o ayinin yapıldığı malikâneye geri dönüyor bir gündüz vakti. Sap
sap kapıda bekliyo.
Fakat "big brother is watching you".
İçeriden bir emmi beliriyor, Bill'e bir zarf veriyor.
Çoktan biliyorlar bizim elemanın meraklanıp geri geleceğin, uyarı mesajını bile
hazırlamışlar.
Hatta bir başka sahnede Bill'i takip ediyorlar, ve takip eden adam kasıtlı şekilde uzun uzun
Bill'e bakıyor. Yani amaçları gizli bir takipten daha çok, bizim Bill'e "seni izliyoruz orospu
çocuğu" mesajı vermek. Başka bir deyişle amaç, korku politikası ile gözdağı vermek. Hay
amına koyim o kadar şey yazıyom beni de takip etsenize piçler :( Edin de ananızı sikeyim bi
ehehe.
Bu adamlar bu boku zaten şu anda da yapıyorlar. "Biz her şeye hakimiz, tüm güç bizde"
mesajı vermek istiyorlar, bu yüzden kendilerini bilerek deşifre ediyorlar.
Öyle mi sizce?
Birçok şeye sahipler, birçok şeye hakimler, fakat ASLA her şeye sahip değiller.
Şunu unutmayın ki bu adamlar henüz istedikleri ölçüde her şeyin hakimi olsalardı bu korku
politikasını medya yoluyla insanlar üzerinde uygulamaya çalışmazlardı.
Seni yıldırmak istiyorlar ki sen örgütlenemeyesin diye.
Sana korku salıyorlar ki "artık iş işten geçti, yarağı yedik" diye umutsuzluğa kapıl diye.
Fakat hiç de öyle değil. Senden korkuyor olmasalar seni korkutup güvenini kırmaya
çalışmakla vakit kaybetmezlerdi.
Kardeşinizin de var bikaç projesi, Allah kısmet ederse sizin de desteğinizle gücümüz
yettiğince elimizi taşın altına sokacaz. Ve taşaksızlar, gücümüz çok şeye yeter, yemin ederim
ki kuru sıkı laflar değil bunlar, ben bilmediğim şey üzerinden atıp tutmam.
Toplu halde yapılmış ciddi ve büyük bir boykot, bir ay boyunca Coca Cola tüketmemek,
Shell'den benzin almamak, onlara müthiş bir "biz buradayız" mesajı olur. Ve zaten onların
esas çekincesi de bizim birlik olmamız... Bu yüzden bizim kültürümüzü, insanlığın ahlak
anlayışını dejenere ediyorlar ki birlik olamayalım, sikim sikim görüş ayrılıklarıyla bölünelim
diye...
1 ay boyunca Türkiye'de Coca Cola satışları %90 düşse, Coca Cola iflas etmez, maddi olarak
belki de hiçbir sikim kaybetmezler. Maddi olarak kaybetmezler fakat, başka birçok şeyi
kaybederler. Korktukları şey tam olarak başlarına gelmiş olur ki onların esas korkusu da
zaten karşılarında örgütlenmiş ve bilinçli bir halk görmek.
Bundan çekinmiyor olsalardı Kubrick öl(dürül)mezdi, Michael Jackson öldmezdi, John
Lennon ölmezdi, araştırmacı John Todd 30 yıl hapse çarptırılmazdı. Böyle tek tabanca
gidersem belki bana da yaparlar bi boklar, sana da yaparlar, hayat bu belli mi olur? O
sebeple "tek tabanca" olmayacaz, "birlik" olacaz. Coming soon, konuşacaz bunları
kaynatasızlar ehehe.
Neyse filme dönelim şimdi biz.
"Gökkuşağının bittiği yere gitmek istemez misin?"
Şu bizim sosyoloji okuyan kültürlü orospu vardı ya, Bill onun evine gidiyor fakat onun yerine
ev arkadaşı var evde. Dikkat ettiysen gökkuşağının bittiği yer burası, Bill ve kızın üzerinden
geçen gökkuşağını gördün di mi evladım? Bu kız da resimde gördüğünüz üzere orospu, seks
kölesi ve yine bir gökkuşağı ibaresi... Kızın eteğindeki pentagramlar ise satanizmden ziyade
zihin kontrolünü temsil etmekte. Herneyse, Bill bu kadından, o gün yatmaktan son anda
caydığı fahişenin AIDS olduğunu öğreniyor. Ballı pezevenk ucuz yırtmış.
Bi kafeye girip gazete okuyor Bill. Gazetenin manşeti gördüğünüz üzere "lucky to be alive"
(hayatta kaldığı için şanslı). Kubrick abimiz burada sadece Bill'in AIDS muhabbetinden
yırtmasına göndermede bulunmuyor, bir taşla kuş sürüsü vuruyor bu manşet üzerinden.
Şöyle ki...
Dünki ayinde Bill için kendisini feda eden kadının ölüm haberi var bu gazetede. Aynı
zamanda güzellik kraliçesiymiş kendisi, ve ismi de Amanda.
Yani manşetinde "hayatta kaldığı için şanslı" yazan gazetede, Bill bu şansını borçlu olduğu
kadının ölüm haberini okuyor.
Bu, filmin başında Bill'in yardımına koştuğu Mandy.
Bu da ayinde Bill için hayatını veren kadın, yani Mandy.
Bu da Mandy (Amanda)'nın ölüm haberi.
Filmi bilmeyenler için hızlıca izah edeyim, bu 3 kadın da aynı kişi; Mandy. Zaten Bill birkaç
sahne sonra morga giderek Mandy'nin ayinde kurban edilen kadın olduğunu görecek.
Mandy de Amanda'nın kısaltması, bizdeki Fatma ve Fatoş gibi işte.
Peki şimdi Mandy'nin ya da Amanda'nın hayatını bir özet geçelim,



Seks kölesi
Güzellik kraliçesi / ünlü birisi
Genç yaşta overdose'dan ölü bulunuyor
Mandy mi?
Marilyn Monroe olmasın bu?
O da 36 yaşında overdose'dan hayatını kaybetmişti.
Şimdi bi sigara yakın, arkanıza yaslanın, gözlerinizi iyi açın.
Ben bi şey söyleyip öyle havada bırakmam onu, huyum değildir.
Kubrick reisin neden bu filmi 400 günde çektiğini, neden Guinness'e girdiğini daha net
göreceksiniz şimdi.
Biraz flashback yapacaz. Ayin sahnesine dönelim, en son Mandy kendini feda etmişti,
kurban edilmek üzere götürülmüştü ve ayin sahneleri orada bitmişti. Ayinden sonraki
hemen ilk sahnenin bir kısmını görmüştük, hani Bill eve dönüyordu ve mimlendiği için
sırtında her şeyi gören göz beliriyordu. Şimdi Bill'in eve girdiği ve yatak odasına doğru
yürüdüğü bu gayet sikko sahnelere Kubrick reisin serpiştirdiği diğer mesajlara bakacaz.
Bill ayinden eve döner, kapıyı açar ve kapıyı açınca bir süre duraksar. Sebep? Kapı numarası
olan "5A" yeteri sürece kadrajda gözüksün diye. Kubrick 5A'nın gözükmesi için önünü de hiç
kapattırmamış ve film elinizde varsa bakın, kapı bu şekilde açıkken Tom Cruise bir süre
bekliyor, adeta poz veriyor.
İçeri doğru yürürken duvardaki HELENA yazısının önünde bir sire bekliyor Tom Cruise.
Helena filmdeki kızının adı bu arada. Ve unutmayın, bunlar ayinden hemen bir sonraki
sahneler. Yani bu esnada Amanda henüz kurban edildi ya da edilmek üzere.
Amanda kurban edildikten hemen sonra gözümüze sokulan bu 5 A ve HELENA ne anlama
geliyor?
Marilyn Monroe, 5 AĞUSTOS 1962'de, 5. HELENA Drive'da ölü bulundu.
Ve ölüm sebebi yine overdose'du.
Dayı diyorum ya işte haftalardır kafayı yiyorum bu nasıl film diye, manyak olum bu Kubrick.
Marilyn Monroe'nun bildiğiniz gibi zamanın ABD başkanı Kennedy ile ilişkisi vardı. Seks
ikonasıydı. Genç bir yaşta öldü.
Kubrick burada atıfta bulunmak için konu mankeni olarak Marilyn Monroe'yu seçmiş, fakat
onun işarettiği sadece Marilyn Monroe değil. O, zihin kontrolünde tutulan tüm seks kölesi
kadınları işaret ediyor.
Zihin kontrolünde, yarı hipnoz halinde olduğu çok belliyken çekilmiş video'ları olan Anna
Nicole Smith de 3 sene önce overdose'dan hayatını kaybetti. Bu MK ULTRA zihin kontrolü
yönteminde haplardan ve uyuşturucu maddelerden faydalanıyorlar tabi ki, fakat bu
insanların davranışları öyle "hacı kafa 2 milyon yea" gibi değil. Hipnozdalar. Bu bir zihin
kontrolü yöntemi.
Bu karı Miley Cyrus.
Disney'in bir yarışmasında "keşfediliyor", "yetiştiriliyor" ve ortaya seks kölesi bir kadın
çıkıyor. 16-17 yaşında kucak dansı yapıyor yönetmenine, çıplak pozlar veriyor.
Tek bu karı değil tabi, çok var bunun gibi yeni yetme fahişe ünlü şimdilerde, Selena Gomez,
Demi Lavato, Vanessa Hudgens vs vs... Bunların hepsi de Disney çıkışlı. Ama "ne var hacu
Abd'de kızlar çatır çatır sikişiyür o yaşlarda, altında bi şey arama yea" diye düşünüyorsanız
sizi şöyle alalım,
Sağdaki çocuklar kimler biliyor musunuz? Britney Spears, Christina Aguilera ve Justin
Timberlake.
Disney'in Mickey Kulübü'ne üyeler çocuk çağlarında, Disneyland'deki bir yarışmada
keşfediliyor bunlar.
Bu 3'ünün daha o yaşlarda, beraber, Disney'in fotoğrafında aynı karede olmaları tesadüf di
mi? Mına kodumun sığırları sizi...
Bunları o yaşlarda seçiyorlar.
O yaşlarda başlıyorlar zihin kontrolü uygulamalarına, programlanıyor bu çocuklar.
Bunu DISNEY yapıyor.
Ne kadar iğrenç bir sistem görüyorsunuz di mi?
Ve bu insanlar aşırı yetenekli oldukları için ünlü olmuyorlar. Britney, Christina, J. Timberlake,
Lady Gaga, bunların bir esprileri yok, şarkıları bile kendilerine ait değil. Bu kişileri ünlü
"yapıyorlar".
Lady Gaga'nın gerçek ismi Stefani'dir, o Stefani denilen kız çok yetenekli olduğu için Lady
Gaga olmadı. Lady Gaga zaten planlanmış bir karakterdi, birinin Lady Gaga olması
gerekiyordu ve Stefani'yi Lady Gaga yaptılar. Bir başka deyişle bu rolü ona verdiler.
Kubrick tüm bu dönen dolapların farkında, tabi o hayattayken Lady Gaga felan yoktu ortada
eşek evladım isimlere takılma, bu zihin kontrolü programlamasının, seks kölesi edilen diğer
kadınların, bunların hepsinin farkındaydı adam. Eyes Wide Shut'ta bunları anlattı.
Eyes Wide Shut, 2 senaryosu, 2 kurgusu olan bir filmdir.
Bunlardan birincisi sığır ekşici kesime hitap eden senaryodur ki onlar insanların %99'unu
falan oluşturur. Bu filmi seyredip şöyle derler; "Üstad adın erkek ilişkilerini anlatmış yeeaa
swh"
İkinci ve esas senaryo ise zihin kontrolü programlaması başta olmak üzere bu elit ailelerin
ne boklar karıştırdığını ifşa etmektir. Kubrick bu filmi tamamlayıp teslim ettikten 4 gün sonra
öldüyse bunun altında bir şey arayacaksın kuzum. Bu anasını siktimin hayatı o kadar da
tesadüflerle dolu değil zira. Onlar bunları sana gayet normal, tesadüfi olaylarmış gibi
kakalıyorlar ama öküzün bacağı hiç de öyle değil. Kubrick abimizin buna da müthiş bir
göndermesi var filmin devamında, birazdan gelecez oraya.
Şimdi inançlı birine kafir, kafir birine inançlı demek, etik olarak da dini olarak da doğru
değildir. Fakat sadece elde ettiğim işaretleri toplayarak bir varsayımda bulunacam, yazının
buradan sonrasını iyi okuyun uçuşa geçecez ehehe.
Önceki filmlerinde gayet onların piramit, göz ve güneş sembollerini kullanan bir Kubrick
vardı. Görünen o ki abimiz Michael Jackson gibi sonradan doğru yolu bulmaya başlamış ve
Eyes Wide Shut gibi onlara büyük bir darbe indiren bir film çekerek kapanışı yapmış.
Şimdi Lady Gaga'nın çok ilginç bir şarkı sözünü yazacam buraya, sadece bir dörtlük. Lady
Gaga başlıklı yazıları okuyanlar biliyordur, Gaga da durumunun boktanlığının farkında fakat
birtakım sebeplerden dolayı bırakamıyor sahip oldukalrını. Hatta son kliplerini genelde
ağlayarak bitiriyordu, hatırladınız di mi? Heh, şimdi Gaga'nın "Dance in the Dark"
şarkısından bazı kısımlar sunacam size.
Marilyn, Judy, Sylvia, tell'em how you feel girls,
Work your blond Benet Ramsey will haunt like Liberace
Find your freedom in the music
Find your Jesus, find your Kubrick.
Meali:
Marilyn, Judy, Sylvia, onlara nasıl hissettiğinizi anlatın kızlar
Özgürlüğünü bul (müzikteki)
Kendi İsa'nı bul, kendi Kubrick'ini bul.
Şarkıda ismi geçen bu kişiler (Marilyn, Sylvia, Judy, Ramsey) genç yaşta şaibeli şekilde ölen
ünlü kadınlar. Tüm bu isimleri zikredilmiş kadılar onların seks kölesidir demiyorum, zira
aralarında 6 yaşında bir kız çocuğu da var birazdan açıklayacam, bu isimlerin ortak paydaları
"intihar" mı "cinayet" mi hala bilinmeyen bir şekilde hayatlarını kaybetmiş olmaları... Flash
tv gazeteciliği iş başında, işte o kadınlar:
Marilyn Monroe: 36 yaşında overdose'dan ölü bulundu.
Judy Garland: 47 yaşında overdose'dan ölü bulundu. İlginçtir, sinema kariyerine
çocukluğunda Oz Büyücüsü filminde oynayarak başladı.
Sylvia Plath: 31 yaşında zehirlenerek öldü. Öncesinde overdose'dan intihar teşebbüsünde de
bulundu.
JonBenet Ramsey: 6 yaşında faili meçhul cinayete kurban gitti, çocuk güzellik kraliçesi.
Dünyalar tatlısı da bi kız, görseniz fotoğraflarını...
Ve şarkının devamında Prenses Diana'yı da anıyor, o da malum bir senaryo sonucu çok genç
yaşta öldürülmüştü.
Tüm bu şaibeli şekilde, genç yaşta hayata veda eden kadınların isimlerini anıyor Gaga ve
sonra şunu diyor "Kendi özgürlüğünüzü bulun, kendi İsa'nızı bulun, kendi Kubrick'inizi
bulun"
Hatırlayın Lady Gaga, Judas şarkısında "Jesus is my virtue, but Judas is the demon i cling to"
(İsa benim erdemim, fakat Judas takılıp kaldığım şeytanım) diyordu.
Erdemi olarak gördüğü İsa gibi örnek gösterdiği bir diğer kişi de Stanley Kubrick.
Kubrick'in yaptığı gibi, siz de özgürlüğünüzü bulun diyor bu şarkıda Gaga. Bu mesajı veriyor.
"Find your Jesus, find your Kubrick.", bu nasıl şarkı sözü lan? Bizim Serdar Ortaç'ın sözlerine
hiç benzemiyor anasını satayım. Buralara buralara we dont need no buralara...
Ve bu Dance in the Dark şarkısı hangi sözlerle başlıyor biliyor musunuz?
Silicone, saline, poison inject me,
Baby, I'm a free bitch.
Meali:
Silikon (silisyum), ilaç, zehir enjekte et bana
Ben özgür bir fahişeyim bebeğim
Zehir, yabancı maddeler, ilaçlar, enjekte etmek? Fahişe? N'oluyor lan?
Lady Gaga bu sözlerle başlıyor şarkıya. Ve bu şarkıda daha sonra "overdose" alarak
ölen/öldürülen kadınları anıyor.
Afedersin ama, her şey anasının amı kadar açık.
Zihin kontrolü ile pilli bebek haline getirilen, seks kölesi yapılan kadınlardan bahsediyor Lady
Gaga. Tıpkı Kubrick'in yaptığı gibi... Ve Lady Gaga bu olayların zaten içerisinde olduğu için,
Kubrick filmlerini (başta Eyes Wide Shut) sığır ekşici bakış açısıyla seyretmiyordur
muhtemelen. Kubrick'in ne uğruna öldüğünü, neler yaptığını biliyor bu kadın. Çünkü kendisi
zaten Kubrick'in bahsettiği bu olayların tam ortasında.
Zihin kontrolü...
Bunu sadece ilaçlarla değil, başta çocuk hikayeleri, filmler, televizyon, klipler, kısacası medya
ile bizlere de uyguluyorlar. Ahlak anlayışımız günden güne değişiyor. Ahlaksızlıkları normal
karşılar hale geliyoruz gittikçe. Normal olmayan şeyleri normal karşılamaya başlıyorsak eğer
işte orada sıkıntı var demektir.
Johnny Depp kendi filmlerini kendisi seyretmiyor, "merak etmiyorum nasıl göründüğümü ya
da filmin neye benzediğini" diyor. Bunları kendi ağzıyla söylüyor, seyredin şu yukarıda
link'ini verdiğim amına kodumun video'sunu, anlatılıyor hepsi. Zihin kontrolüne maruz
kalıyoruz yıllardır, ufak ufak, bilinçaltı mesajlarıyla, dejenere edilen hayat görüşlerinin bize
güzelmiş gibi dayatılmasıyla mahfediliyor hayat anlayışımız.
1 yıldır odamdaki televizyonu açmıyorum. En ufak bir eksikliğini hissettiysem orospu çocuğu
olayım.
Kapatın şu amına kodumun cihazını. Fatmagül'ü kim sikmiş öğrenmeyiverin, hiçbi sikim
kaybetmezsiniz, aksine çok şey kazanırsınız, inanın bana.
Neyse filme devam edelim artık. En son Bill gazetede Mandy'nın ölüm haberini okuyordu, ve
doğru olup olmadığını görmek için yattığı morga gidiyor.
Bakın şimdi çok uçuk bir tespitte bulunacam, hazır olun tekrardan uçuşa geçecez.
Yazının başlarında da söylediğim gibi Kubrick bazı kelime veya kelime gruplarını ısrarla
tekrarlamış bazı sahnelerde. Ve bunu yaparken de genelde çok boş, saçma diyaloglar
kurmuş ki, esas amacının kelimeyi tekrar ettirmek olduğunu, tekrarladığı kelimeyi
vurguladığını görelim diye.
Windsor (Kraliyet ailesinin soyadı) ve "gökkuşağının bittiği yer" örneklerinde olduğu gibi, bu
tekrarlanan kelimeler hep bir anlama geliyordu, hiçbiri boş yere tekrar ettirilmedi. Kafamıza
kafamıza kaktı bu mesajları Kubrick.
Şimdi Bill ile Mandy'nin cesedinin bulunduğu morga gidecez beraber. Ve Amanda'nın gerçek
ismini biz ilk defa burada öğreniyoruz filmde, zira o gazete haberinin detayları bize
gösterilmedi, Bill kendisi okudu o haberi. Ben filmi zaten seyretmiş olduğum için o kişinin
Mandy olduğunu açıkladım size. Şimdi bakalım Mandy'nin gerçek ismi kaç kere tekrar
ettiriliyor.
Bill morga gider, ve görevli bayana görmek istediği kişinin, yani Mandy'nin ismini söyler.
Amanda Curran.
Görevli kadın "pardon ismi neydi" diye tekrar soruyor.
Üstüne heceliyor...
Israrla tekrar tekrar soruyor...
20 saniyede "Amanda Curran" tam 5 kez tekrar edildi. Özellikle Curran hecelerine dahi
ayrıldı.
Aklıma gelen şey sizin de aklınıza geldi mi?
Curran -> Kuran?
Olabilir mi?
Filmi ilk seyrettiğimde yanımdaki arkadaşıma "ehehe karının ismi Kuran la" dedim, fakat bir
sonraki sahneye bakınca benim "ehehe" oldu sana "ehehehhöaaskkkk".
"Üzerinde on dokuz vardır" - Müddesir suresi, 30. ayet.
Kuran'ın 19'a dayalı bir matematiksel düzen ile indiği söyleniyor son yıllarda, ve bu 19'daki
sırdan etkilenerek müslüman olan birçok yabancı kişi var. Ben bu konuda agnostik
takılıyorum biraz, yani olabilir de olmayabilir de, bilemeyiz. Neyse siktir edin şimdi beni,
filme dönelim biz. Curran (Kuran)'ın defalarca tekrarlandığı sahneden sonraki sahneye
bakalım, Bill morga girer...
Yaklaşık 1 dakika boyuncao Curran'ın üzerindeki 19 kadrajda tutuluyor.
Kubrick Kuran'la ilgili bir mesaj vermek istiyor olabilir mi? Ahaha kim bilir... Bu son
gösterdiğim şey teoriydi işte, fakat tesadüf olması çok zor olan bir teori. Zira söz konusu
yönetmen sembollerin ve detayların hastası olan Kubrick, bu film onun hayatına mal oluyor,
ve Curran'ı ısrarla defalarca tekrar ettirdikten sonra, ayette de dendiği gibi üzerine 19'u
yerleştiriyor.
Amanda Curran...
Ve "Amanda" ne demek biliyor musunuz?
Latince Amanda; "fit to be loved, lovely" (sevmeye yaraşır, sevilmeye değer) demektir.
Ehehe...
Lady Gaga'nın "Kendi İsa'nızı bulun, kendi Kubrick'inizi bulun" demesinin tüm bunlarla bir
alakası olabilir mi? Kubrick kendini onların arasından çekip çıkarmış olabilir mi?
Bilemiyorum, elimizde bu gösterdiklerim var sadece, fakat bunları tesadüfe yorasım da
gelmiyor pek.
Kubrick'in sembolojiye ne kadar önem verdiğini daha net göstereyim şimdi size, hoş sıkı
hayranları biliyordur zaten bunu.
CRM 114 muhabbetini duymuş muydunuz Kubrick'le ilgili?
Bu CRM 114, Kubrick'in birnevi imzası, entel deyimiyle "trademark"ı. Kubrick bu CRM 114'ü
ilk önce Dr. Strangelove filminde kullanıyor, bir cihaza CRM 114 ismini veriyor. O filmin de
sembolojiyle iç içe olduğunu söylemiştim. Ardından bunu Clockwork Orange filminde de
kullanıyor ve hastaya verilen bir ilacın ismini "CERUM 114" olarak koyuyor, yani "CRM 114".
Bu sembolojiyi son olarak Eyes Wide Shut'ta da kullanıyor. Nasıl mı?
Curran ve 19 sahnelerinden hemen bir sonraki sahneye bakalım.
IMDB'de de aynı bilgiyi bulabilirsiniz. Curran'ın yattığı oda, hastanenin C koridorunun 114
numaralı odasında. Yani C Room 114. Yani CRM 114.
Size Kubrick detaylara ve sembollere hastalık derecesinde önem verir demiş miydim?
Meraklısına, Kuran'da 114 sure vardır ve 114, on dokuzun katıdır. Ve bu CRM 114, iki buçuk
saatlik filmin sadece "Curran ve 19"lu sahnelerine sıkıştırılıyor.
Garip şeyler bunlar ehehe.
Velhasıl kelam özet geçeyim size: Allah diyen Kubrick bulundu, Darwinciler panikte.
Ben gözlemlediklerimi sundum size, isteyen istediği anlamı çıkarmakta serbest... Kubrick
hacı oldu, geçen gün sabah namazını beraber kıldık gibi bir iddiam yok, fakat kendisinin
Kuran'ı okumuş olması ve bize bir mesaj bırakmak istemiş olması muhtemel.
Ulan valla bizim Mustafa Altıoklar'ın daşağını yiyim ya... Adam ne güzel 2 sevişme sahnesi, 3
entel diyaloglu tırışka sahne koyuyor, al sana film. Bi de şu Kubrick'e bak, matematiksel kod
fışkırıyor filmden anasını satayım, Bim Dost Yoğurt'un barkodu bile bu kadar karışık değil
ulan.
Filmin sonlarına geliyoruz, Bill morgda Amanda'yı (Mandy'i) gördükten sonra arkadaşı Victor
kendisini çağırıyor. Hani şu filmin başında Amanda'yı sikip bayıltan herif ehehe.
Elit arkadaşımız Victor'un odasına giderken damalı zeminden geçiyoruz.
Bu sembolü hatırlamışsınızdır herhalde, filmin başındaki mekâna döndük zira, Victor'un
malikânesine.
Ve beklenildiği gibi, Victor o ayindeki maskelilerden biri olduğunu itiraf eder.
Malikanesindeki tüm o semboller sırf dekor olsun diye değilmiş yani di mi sevgili sığır ekşici?
"Ayy üstad bu filmde kadın erkek ilişkilerini anlatıyoooooo" diyen çemçük ağzına kepçe
kepçe sıçarım senin orospu çocuğu.
Victor pişkin pişkin konuşur Bill ile. Ve Victor'un bu filmde "zengin" ve "elit" işadamlarından
birisini temsil ettiğini söylememize bile yok sanırım. Bill bir doktor, Victor diye bir arkadaşı
var, ve böyle bir işin içinde olduğunu öğreniyor Victor'un, hiç aklına bile gelmezdi. Emin olun
sizin de aklınıza gelemeyecek kişilerin onlarla ilişkileri var. Dış görünüşe aldanmayın,
kimseye inanmayın, her zaman -abartmamak koşulu ile- belli ölçüde bir şüphe payı bırakın.
Victor tam da bu meseleden bahsediyor işte. Devamında şöyle diyor; "sana oradakilerin
isimlerini söylesem gece uyuyamazsın, ama zaten söylemeyecem."
Orada bulunan kişiler takım elbiseli bakanlar, iş adamları, oyuncular, sanatçılar, ünlüler ve
elitlerdi... Dışarıdan baktığınızda "siktir lan olamaz" diyeceğiniz kişilerdi.
Ve Bill'in orada yabancı olduğunu anlamalarında, Bill'in oraya taksi ile gelmiş olması da etkili
olmuş. Zira oradaki herkes zaten limuzini ile gelmiş ayine (bunu Victor söylüyor). Hepsi elit
kesimden varlıklı insanlardı anlayacağınız, zaten öyle bi ayinde tornacı Hüseyin'in ne işi var
amına koyim ehehe.
Victor arkadaşımız pişkinliğini sürdürerek Bill'e yapılan tehditlerin, kadının kendini kurban
etmesinin ve her şeyin bir "kurmaca" olduğu söylüyor. "Yersen" çekiyor yani Bill'e.
Tüm bunları sırf Bill korksun diye tezgâhladıklarını söylüyor...
Of of of, bunların hiçbiri boş sahneler değil abicim, dikkatli okuyun şimdi.
Bill tüm o olanların kurmaca olduğuna inanmıyor haliyle, zira morga gidip orada kurban
edilen Amanda'nın cesedini kendi gözleriyle gördü.
Fakat Victor neden tüm bunların kurmaca olduğunu söylüyor Bill'e, neden böyle bir şey
uyduruyor?
Bill "paranoya" yapsın diye... Ya tutarsa diye... Yani Bill'e vermek istediği duygu şu: "Aslında
orada gayet olağan şeyler yaşandı, her şey normaldi, sırf sen kork diye biz tezgah yaptık
sana, aslında yok öyle şeyler ehehehehe..."
İşte şimdi Illuminati dediğinizde size "ne saçmalıyosun amına koyim, biz lisedeyken
konuşurduk bunları, komplo teorisi onlar heyecanlı ergen seni heh heh heh" triplerine giren
dalyaraklar var ya, işte onlar bu oltayı yemiş olan orospu çocuklarının ta kendileri. Victor'un
yalanlarına kanan dangalakların ta kendileri onlar...
Size her şey normalmiş hissiyatı verdiler bugüne kadar, "heeey hayat gayet normal akışıyla
sürüp gidiyor" dediniz içten içe, fakat hiçbir şey normal gitmedi, hep onlar şekillendirdi bu
dünyayı.
Ve bu filmin çekildiği yıl 1999'du.
Yakın bir tarihe kadar bu böyleydi, fakat artık bu politikayı bile uygulamıyorlar, yalanlama
ihtiyacı bile hissetmiyorlar artık. İyice yüzsüzleşerek "biz buradayız" diyorlar şu an, benim
size bu blogda defalarca gösterdiğim gibi...
Size onlarca tarihi gerçek sundum, medya deşifresi yaptım, klip ifşası yaptım, fakat inanmak
istemeyen sığır yaradılışlı gerzekler bunları anlatmaya kalktığınızda size hala "paranoyak"
gözüyle baktılar di mi? Olum bakın, size bir ayet verecem şimdi bu konuyla ilgili, fakat inançlı
olmasanız bile söylenilmek isteneni kapmaya çalışın siz. Amına koyim şuraya Konfiçyus'un
bir sözünü alıntılasam taocu olmasanız bile "vay bee adam demiş abi ehehehehe" dersiniz
dalyaraklar, hiç değilse en azından şu objektifliği Kuran için de gösterin, fazlasını
beklemiyorum şu an;
"27. Ah bir görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri
gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek."
"28. İşin doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi
yasaklandıkları şeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu, onlar, tam yalancıdırlar." - En'am
Suresi.
Anladın mı taşağını yediğim? Bazıları var ki, bu hayatı 3 milyar yıl da yaşasaları aynı boku
yiyecekler, o karakterdeler... Bazı insanlar var ki anneleri orospu olmasa bile orospu çocuğu
olmayı tercih ediyorlar. O yüzden siktir edeceksin onları sen, onlara yapacak bir şey yok,
taşa hayat veremezsin ya sen? Çoğunlukta bile olsalar takmayacaksın onları sikine. Kimse
bilmiyor bile olsa doğru yine doğrudur, bunu unutma.
Valla güzelim başından beri diyorum ben hümanist değilim diye, götü boklu sığırın peşinden
koşamam ben aman beyimiz bir şeyleri anlasın, farketsin diye. Bu kadar sığırlık yapan zaten
uyanmasın amına koyim, siktirsin gitsin hayatı boyunca sömürülsün pezevenk. Sen elinden
geleni yap tabi yine de onun gözünü açmak için, ama abartma, o çaba göstermezse
biryerden sonra bırak. Bırak o senin götünde dolansın "gerçeği" öğrenmek için, sen onun
değil... Dolanmıyorsa o zaten olayı da anlamamıştır, treni de kaçırmıştır... Sığır olmaya
mahkum bir pezevenktir o, kusura bakmayın ben Mevlana değilim, herkesin hakkı neyse o.
Hani bazen şunu düşünüyorsunuzdur, "iyi de dayı, bazıları bu dünyaya cennet gibi bi hayatı
yaşamak için doğuyo, o adamla fakir adam aynı cennete mi gidecek şimdi?"
İyi de hacım, 400 metre yarışlarını düşün, atletleri düşün.
Bu yarışın başlangıç anı, bak görüyo musun pistin merkezine yakın konumdaki atlet en
geriden başlıyor. Yarıçapı yüksek kısımdaki atlet en ileride başlıyor. Fakat aslında onların
hiçbiri ne ileride, ne de geride başlıyor, hepsi eşit mesafe koşacaklar birazdan.
İnsanoğlu bile sikimsonik matematik hesaplarıyla bu adaleti sağlayabiliyorken, Tanrı bunu
sağlayamaz mı sanıyorsun?
Pistin uzak çaplı bölümünde koşan atlet zengindir, önde başlıyor gibi gözükür fakat onun da
koşacağı mesafe diğer "fakir" atletlerle aynıdır.
Şöyle düşün amına koyim, milyoner ve mutlu mesut bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelmiş
adamdan belki de 100'lük sınav kağıdı vermesi bekleniyordur bu dünyada. Ama cahil, fakir
ve imkânları kısıtlı olarak dünyaya gelmiş olan adam 50'lik kağıt verse de geçiyordur belki,
ehehe kapiş?
Ben kendi çabalarımla ilahi adaleti size ancak bu kadar açıklayabilirim, haşa ehehe. Neyse
filme devam edelim biz.
Victor "tüm bunlar oyundu laa, sen kork diye yaptık ehehe" diye sıkınca bizim Bill yemiyor
bunu tabi. "İyi de yarram, ben gittim gördüm bu beni kurtaran kadını öldürdünüz, nasıl bi
oyun ki bu sonunda bir insan öldürüyorsunuz" diye çıkışıyor.
"Sevişmekten yorgun düştü, senin için kendini feda etmedi o kadın, o olayla bir ilgisi yok
ölümünün, tesadüfi bunlar" diye sıçıp sıvıyor Victor.
Hala ısrarla sana tüm bu olanları "olağan" şeylermiş gibi kakalamaya çalışıyorlar... Görüyor
musun? Ey öküzün toprağa sıçtığı bok kadar aklı olmayan ekşici, görüyor musun Kubrick'in
sana vermek istediği mesajı?
İyice yerleşti mi kıt kafana? Kubrick dahi bir adam ama karşısındaki sığır sürüsü iyice anlasın
diye bu sahneleri tekrar tekrar veriyor... Kubrick burada diyor ki: "Madem elinde yeterli
sayıda delilin/işaretin var, hala onların salak yalanlarına inanma. Onlar sana her şey
normalmiş gibi hissettirmeye çalışsa da inanma".
İşte sen sığır ekşici, sen önyargılı yobaz ekşici... Sen bu yüzden gözünü açan insanlara
"komplocu" diyorsun, çünkü sen her şeyin en doğrusunu bildiğini sanan fakat özünde hiçbir
bok bilmeyen kibirli bir öküzsün. Sen Victor'un gerizekalıca yalanlarına ikna olan bir
dangalaksın. Sen Kubrick'in bu imalarla ve mesajlarla dolu filmini "kadın erkek ilişkilerini
anlatıyo üstad yeeeaaa :))))" diye yorumlayan bir sik beyinlisin. Başka da hiçbir bok değilsin.
Sana yemin ederim ki sen bundan fazlası değilsin.
Sen sistemin sana yutturmaya çalıştığı hapı yutmaya dünden razı olan bir öküzsün, çünkü
keyfinin yerinde olduğunu düşünüyorsun. Fakat senin "sürekli" bir keyfin yok, sen hiç savaş
görmedin, sen hiçbir sikim görmedin 80'li jenerasyonun sığır ekşicisi... 80'lerin sonunda
90'ların başında çocuk olmayı bir marifet sanıyorsun ama senin jenerasyonun şu amına
kodumun hayatında hiçbir sikim görmedi ekşici (istisnalar kaideyi bozmaz ulan, Bosnalı
kardeşlerimize saygılar sevgiler). Sen bir sığırsın ekşici, bunları göremiyorsun, amına
kodumun Pink Floyd dinleyen yobazı seni... Yobazlık sadece sarık takmakla olmuyor.
Bak şimdi o ayindeki kadının, yani Mandy'nin ölümünü nasıl açıklıyor farmason arkadaşımız
Victor;
İşte bir insanı yaftalamak bu kadar kolay. "O zaten uyuşturucu bağımlısıydı, o yüzden öldü
amına koyim bizle ne alakası var?".
Gerçi ben o kadar ünlü değilim ama yine de birilerinin dikkatini çekmişimdir muhakkak, belki
yarın öbür gün başıma bir şey gelirse benim için de şey derler "babasını kaybetmiş, intihara
da teşebbüs etmiş, manyaktı bu zaten kafayı yemiş işte".
Yaparlar bunu ehehe. Valla olur bak, hayat bu, belli mi olur?
John Lennon bile ne dedi; "Başıma bir şey gelirse bilin ki bu bir kaza değildir".
Ve gencecik yaşında bir cinayete kurban gidiyor bu adam...
İşte insan hayatı bu amına kodumun dünyasında bu kadar ucuz, çünkü bizler bir birlik
değiliz, planlı ve örgütlü hareket edemiyoruz bu ibnelerin yaptığı kadar. Kuru kuruya iyi
niyet hiçbir sikim ifade etmez, biz de şerefsiz olan bu götler kadar planlı hareket etmeliyiz.
Tamam mı taşağını yediklerim?
İşte o ayinde kurban edilen kadının yani Amanda'nın ölümünü böyle açıklıyor Victor. Bir
gece önce o karıyı sikip bayıltmıştı hatırlarsanız ehehe, şu soğukkanlılığa bakın.
Size "normal olmayan şeyleri normalmiş gibi kabul ettiriyorlar" dediğimde ne demek
istediğimi anladınız mı şimdi? İşte amına kodumun aklı bir, Kubrick de onu diyor, hem de bu
gerizekalı sikko'dan 12 yıl önce diyor bunları Kubrick.
Filmin son sahneleri... Bill kiraladığı kostümleri geri verirken maskesi bunların arasından
çıkmamıştı. Ve eve döndüğünde bu maskeyi karısı Alice'in yanı başında görüyor. Yani
adamlar diyor ki "senin götündeki donu alırız haberin bile olmaz", bunun üzerine Bill ağlıyo
zırlıyo işte.
Tamam her şeyi gören gözünüz ile her şeyi görüyorsunuz, eyvallah. Görün tamam da ne
sikim yapabilirsiniz ulan amına koduklarım? Yiğidin malı meydandadır amına koyim, gelin
beni de görün, ip numaramı bulursunuz Google'dan ehehe.
Ben bunları siz korkun diye anlatmıyorum ciğerler, "ciddi"ye alın diye anlatıyorum. Çünkü
insanoğlu göttür, yumurta kapıya dayanmadan hiçbir bok yapmaz, azcık korkutmak gerekir
onu. Ama azcık stres bile iyi bir şeydir, zira o stres seni Öss'ye çalışmak için motive etmiştir
lise yıllarında. Azcık enflasyon bile iyi bir şeydir ekonomide, zira o enflasyon hareketlilik ve
dinamizm getirir ekonomiye. Ekonomi okuyorum sikerim ananızı bana laf anlatmayın. Bu
"Illuminati" korkusunun da birazı iyidir, çünkü onları ciddiye almanızı sağlar, zira ciddiye
alınmaya değecek güçteler. Hatta çok güçlüler. Fakat "bir" olduk mu, "birlik" olduk mu
onların anasını sikeriz, no problem ehehe.
"Fuck", kibar çevirmenlerimiz bunu "düzüşmek" olarak çevirmişler. Kubrick'in son filmi olan
Eyes Wide Shut'ın son cümlesi "Fuck"... Kubrick sinema kariyerini "fuck" kelimesi/cümlesi ile
sonlandırıyor.
Filmi seyredenler bilir ki filmin bu sahnesi bir alışveriş merkezinde geçiyor, ve Alice'in
etrafında tonlarca yıldız beliriyor bu sahelerde. Evet tüm bu yıldızlar zihin kontrolü
sembolojisi, fakat ben konuyu "komplo teorisi" olarak görmeyin diye bu tür yoruma açık
sembolleri katmadım bu yazıya. Yoksa bana bıraksanız daha neler neler çıkar bu yazıdan da
neyse ehehe.
Canolar, benim kafa da kıyak şu an, yazıyı bitirmek mecburiyetindeyim ve filmin son
sahnelerini biraz hızlı geçtim o yüzden. Fakat siz Kubrick abimizin bize bırakmak istediği
mesajı aldınız sanıyorum.
Ve şimdi size son olarak birkaç fantastik bilgi daha veriyorum...
Kubrick, Eyes Wide Shut'ı esinlendiği Traumnovelle adlı romanı 1960'lı yıllarda, "2001: A
Space Odyssey" adlı kült filmi çekerken okuyor ve Eyes Wide Shut'ı çekme kararını da o
zaman alıyor.
Kubrick'in kült filminin adı: 2001: A Space Odyssey
Kubrick'in ölüm tarihi: 7 Mart 1999
Peki tahmin edin bu iki tarih arasında kaç gün var?
Kubrick'in ölüm tarihi olan 7 Mart 1999 ile, en ünlü filmlerinden birine konu olan 1 Ocak
2001 tarihi arasında tam tamına 666 gün var...
Buyrun hesaplayın isterseniz, tam 666 gün: http://iki-tarih-arasindaki-gunsayisini.hesaplama.net/ (bu da nasıl bir site ismi amına koyayım)
İşin içinde sanki ritüelistik bir hava var di mi? Yok canım... Bu yazıda dile getirdiğim 1209485
şey gibi bu da bir tesadüf...
Bakın canını yediklerim, ben kendim ikna olmadığım, inanmadığım hiçbi şeyi sizinle burada
paylaşmıyorum, fakat bu demek değildir ki ben yanılmam, tabi ki yanılırım amına koyayim.
Ben kimim? İyi güzel de, buraya kadar yazdığım 70 küsür yazıda, 500 sayfalık kitap olacak
kadar yazıda, ben sürekli mi yanıldım amına koyayım ya?
Anlattıüğım her şey mantık çerçevesinde değil miydi? Her şey birbiriyle tutarlı değil mi? Be
amına koduklarım ben daha size muhtarlıktan imzalı mühürlü ikametgâh belgesi mi
getireyim neyi bekliyorsunuz ulan benden? CIA ofisine mi sızayım? Be ağzına bacağımı
soktuklarım, ben her insanın ulaşabileceği bilgileri bir araya topluyorum ve puzzle'ın
parçalarını birleştirmenize yardımcı oluyorum. Ananızı sikeyim sizin eğer hala bunları
göremiyorsanız, ananızın bi günahı yok belki ama yine de sikeyim onu ben.
Ve size son olarak bir şey daha söyleyeyim.
Söyleyeyim ki bu amına koduklarım bu sistemi nasıl oturtmuşlar görün, söyleyeyim ki bu
sistem nasıl yalanlar üzerine bir sistemmiş görün.
Tom Cruise'un evine gittiği bir orospu karı vardı hatırlayın, evinde sosyoloji kitabı vardı ve 1
dakika kadar kadrajda kalıyordu o kitap.
Olum bakın, bu adamlar dünyaya ne makina mühendisleriyle, ne genetik mühendisleriyle,
ne de tıpçılarla yön veriyorlar. Dünyaya yön veren bilim sosyolojidir.
Sosyoloji nedir? En basit ifadeyle "toplum bilimi".
Bu dünya üzerindeki insanların yönelimlerini, psikolojilerini, sürü psikolojisine yön veren
etmenleri inceleyen bilimdir sosyoloji.
O yüzden bu anasını siktimin dünyasında "sosyoloji" denen bölüm üniversitelerde rağbet
görmez.
Rağbet görse ne olacak? Mezunları iş bulamayacak... Zaten iş bulamasınlar ki diğerleri de
bunu görüp bu dala yönelmesin, toplumda bu bilim dalı istihdam edilemesin. Herkes
mühendis olsun ki uzaya çıkalım, çağ atlayalım, he amına koyayım he.
Neden tüm zeki çocuklar "sayısal" bölümüne yönlendirilirler lisede? Müyendiz olsun, doktur
olsu diye di mi? E amına koyim artık sikini sallasan mühendise denk geliyor amına kodumun
toplumunda, ee noluyor? Uzaya mı çıkarıyor bizi bu sığır mühendisler?
Bu adamlar dünyayı, toplumları, insanları "sosyoloji" bilimi vasıtasıyla yönetiyorlar. Medyayı
ele geçirirlerse dünyayı da ele geçirmiş olacaklarını bu sayede keşfettiler 20. yüzyılın
başında.
48 tane çocuğum olsa tekine bile mühendis ol demem, kendi çok can atıyorsa o ayrı, ama
ben özellikle mühendis olsun istemem. Mühendisler alınmayın olum sizi kötülemiyorum lan,
oyunun kuralı buysa elbette ki kuralına göre oynayacaz biz de. Bu dünya "burada sürün,
ahirette kralsın boolum" dünyası değildir, fakat elinden geldiğince hayata SEN şekil vermeye
çalış. Birilerinden bir şeyler bekleme sürekli.
Bu son dediğimi ekşiciler şu yolla yapıyorlar: "olmamış, saçma, beğenmedim."
Ulan orospunun sıçtığı, başkalarının dayattığına uymamak bu değildir. Başkalarının
dayattığına uymayacaksın fakat kendin yapacaksın bir şeyler, kendin çabalayacaksın.
Oturduğun yerden sikini taşağını yaya yaya elini taşın altına sokan insanlara "olmamış"
demek EN BÜYÜK orospu çocukluğudur. "Sözde" filozoflara ihtiyacı yok bu memleketin, elini
taşın altına sokabilen, yürekli ve bilinçli insanlara ihtiyacı var...
Bu memleketin de, dünyanın da, insanlığın da oturduğu yerden ahkâm kesen orospu
çocuklarına ihtiyacı yok.
Amatör ruhla profesyönel işler çıkaracak insanlara ihtiyacı var bu dünyanın.
Bizim de çabamız bu yöndedir.
Anlayana.
Sevgilerimle, öperim kaynatanızı.