şubat 2010 - Ege Bölgesi Sanayi Odası

Transkript

şubat 2010 - Ege Bölgesi Sanayi Odası
1
şubat 2010
2
Halka arzda nasıl
başarılı olunur
Biliyor musunuz?
Deloitte Kurumsal Finansman ekibinin uzman olduğu sahalardan
biri de halka arzın en doğru şekilde gerçekleştirilmesinde şirketlere
yardımcı olmaktır. Farklı sektörlerdeki başarılı hisse senedi satışları ile
ilgili kapsamlı deneyimlerimiz sayesinde, şirketinizi halka arza
hazırlama konusunda en doğru önerileri verebilecek ideal bir
konumdayız.
Daha fazla bilgi için: [email protected]
www.deloitte.com.tr
şubat 2010
3
şubat 2010
şubat gündemi
Ege Bölgesi Sanayi
Odası, Şubat ayına
Denizli’de Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan başkanlığında 7 bakanın katılımıyla
gerçekleştirilen Ekonomi
Koordinasyon Kurulu
Ege Toplantısı’ndaki
etkinliği, yatırım teşviklerinin KOBİ’lere yönlendirilmesi, sektörel toplantılar ve 320 milyonluk Arap
dünyasının kapılarını
İzmirli sanayicilere açan
Suriye iş gezisi ile damgasını vurdu.
Denizli’deki toplantıya
oldukça hazırlıklı giden
EBSO, sanayici üyelerinden derlediği ve reel
sektörün tamamını ilgilendiren konularla çözüm
4 önerilerini içeren dosyaları Başbakan Yardımcısı
Babacan başta olmak
üzere toplantıya katılan
tüm bakanlara sundu.
EBSO Yönetim Kurulu
Başkanı Ender Yorgancılar da, toplantıda yaptığı
konuşmada 2010 yılında
ekonomik istikrarın önemine dikkat çekti.
Suriye’ye gerçekleştirilen
3 günlük iş ve inceleme
gezisinde ise sırasıyla
Şam, Humus ve Halep
kentlerindeki ticaret ve
sanayi odalarıyla işbirliği
protokolleri imzalayarak
üyelerine yeni dış ticaret kapıları açan EBSO
Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, iki ülke
arasındaki dış ticarete ilk
aşamada 5 milyar dolarlık hedef koydu.
4
Başkan
Zirve ile gelen umut
6
Kapak
Hep beraber daha iyiye
14
22
Haber
Türkiye ekonomisi
toparlanmaya başladı
26
Forum
Kriz ve sanayimizin geleceği
28
Uzman
Dünya
16
34
Yatırım indiriminde son durum
Davos’ta hükümetlere sıkı
önlemler uyarısı
Haber
Uluslararası
18
46
Dünya 2010’a iyi başladı
Haber
Sanayide üretim artıyor
EBSO Arap dünyasının
ticaret kapılarını açıyor
Haber
2010 Dış finansmanda zorlu
bir yıl olacak
şubat 2010
şubat gündemi
Şubat / YIL: 26 SAYI: 309
48
Haber
Teşviklerin adresi
KOBİ’ler olmalı
58
Kent
68
Meclis
Yorgancılar: 2010 ekonomide
verimli olmalı
72
Meclis
EBSO
sanayi sitelerinin de yanında
Sanayicinin gündemi
sektörler ve ekonomi
60
78
Proje
Haber
64
80
“Kadınlar üç misli daha
fazla çalışmak zorunda”
EBSO Vakfı
Sevinin çocuklar
66
Meclis
Tiryaki: Üretim ve istihdama
dayalı model
şubat 2010
5
Endülüs Basım Yayın
İnş. San. Tic. A. Ş.
M. Kemal Atatürk Bulvarı No: 74
A.O.S.B Çiğli - İzmir
Tel: (232) 376 87 76
Fax: (232) 328 09 66
İktisat Kongresi
gibi sempozyum
Çevre
Ambalaj atıkları ve tehlikeli
atıklarda milat
82
Çevre
50 bin yeşil yakalı aranıyor
25 Şubat 2010
başkan
Zirve ile gelen umut
E
6
Devlet Bakanı
ve Başbakan
Yardımcısı
Babacan’ın “Daha
iyiyi ve güzeli hep
beraber yapacağız.
Birbirimize
inandığımız sürece
bunu başarırız.
Türkiye’nin daha
iyi noktalara
geldiğini de dünya
aleme gösteririz”
demesi, sağlanan
birliktelik adına
önemlidir.
konomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın
başkanlığında yapılan Ekonomi
Koordinasyon Kurulu toplantısı
13 Şubat Cumartesi, Denizli’de
gerçekleştirilmiştir.
Şanlıurfa ve Uşak’tan sonraki 3’ncü bölge toplantısı olması,
Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın
Zafer Çağlayan’ın Başbakanla
birlikte yurtdışında olması sebebiyle Hükümetin 7 Bakanla
temsil edilmesi toplantıya ve
Bölgemize verilen önemi göstermektedir.
Ülkemiz sanayi üretiminin
yüzde 11’ini gerçekleştiren
Bölgemize olan bu duyarlılığın
devamını diliyor ve istiyoruz.
Ege’deki illerin vali, belediye
başkanı ve oda başkanlarının da
hazır bulunduğu zirve niteliğindeki toplantıda; bakanlık müsteşarları, BDDK, KOSGEB, TSE
gibi ilgili kurumların karar vericileri, sivil toplum örgütleri ve
birliklerin de katılım sağlaması,
özel sektör ve hükümet arasındaki diyaloğun güçlendirilmesi
açısından önemli bir gelişmedir.
Türkiye’nin sadece
Ankara’dan yönetilmemesi gerektiğini, çiftçinin, sanayicinin
ve tüccarın da sorunlarının birebir dinlenmesinin zaruriyetini
her zaman savunduk. İzmir’deki
odaları temsilen İZTO Başkanı Sayın Demirtaş ile birlikte
konuşmacı olarak katıldığımız
toplantı, bu açıdan oldukça
verimli geçmiştir.
İzmir il ve ilçelerdeki Oda
ve Borsaların 9 Bakanlık ve
TOBB nezdinde iletmek istediği
konular, Odamızca derlenmiş
ve hazırlanan dosyalar, toplantıda bizzat Bakanlara takdim ve
makamlarına teslim edilmiştir.
Bizler söylenmesi gerekenleri söyledik. Aktarılması gereken
konulara dosyamızda geniş yer
verdik. Dün olduğu gibi bundan
sonra da, konuların takipçisi
olmaya devam edeceğiz.
Toplantıda tarım ağırlıklı
olmak üzere, sanayi, turizm ve
ulaşım konularında yaşanılan
sorunlar dile getirilmiştir.
Oda ve Borsa başkanları
özellikle, Bölgedeki jeotermal
enerjinin değerlendirilmesi,
sanayicinin yüklenmek zorunda
olduğu maliyetlerin indirilmesi,
hızlı tren ve demiryolu ağları ile
İzmir’e bağlantının sağlanması,
tarım ve hayvancılığın desteklenmesi, teşvik politikalarının
yarattığı haksız rekabetin önlenmesi ve yerli malı ile yerli üretimin yasalarla desteklenmesi
konularına değinmiştir.
Her ilin temsilcilerinin sıkıntılarını paylaştığı toplantıda,
ilgili bakanlarımızın, müsteşarlarımızın, müdürlerimizin
aldıkları notlara şahit olduk. 8
saat süren istişare toplantısının
elbetteki bizlere geri dönüşü
olumlu olacaktır.
Şanlıurfa toplantısında görüşülen konuların sadece yüzde
16’sına, Uşak toplantısında
görüşülen konuların da sadece
yüzde 26’sına olumsuz yanıt
verilmiş olması, Bölgemiz adına
oldukça umut vericidir.
Ekonomiden Sorumlu Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın toplantıda
“Daha iyiyi güzeli, hep beraber
omuz omuza yapacağız. Birbirimize inandığımız sürece bunu
başarırız. Türkiye’nin daha iyi
noktalara geldiğini de dünya
aleme gösteririz” demesi, sağlanan birliktelik adına oldukça
önemlidir.
Bu tür toplantılarla uzlaşma
ve istişare imkanlarımızın geliştirilmesi, ülkemizin ihtiyaç
duyduğu mesajların verilmesi,
özlenen Türkiye tablosu için
önemli bir gelişmedir.
şubat 2010
7
şubat 2010
kapak
Ekonomi Koordinasyon Kurulu Ege Toplantısı Denizli’de yapıldı
8
Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun
Denizli’de gerçekleştirdiği Ege Toplantısı, bakanların katılımı, sorunlar ve
çözüm önerilerinin ayrıntılarıyla ele
alınmasıyla Türkiye’ye moral oldu.
Toplantıya başkanlık eden Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan, “Daha iyiyi, güzeli hep beraber yapacağız. Birbirimize inandığımız
sürece bunu başarırız” dedi.
Hep beraber
daha iyiye
şubat 2010
9
şubat 2010
kapak
E
10
konomiden Sorumlu Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ekonomisinin iyiye gittiğini
belirterek iş dünyasına “Daha
iyiyi güzeli, hep beraber omuz
omuza yapacağız. Birbirimize
inandığımız sürece bunu başarırız. Türkiye’nin daha iyi noktalara
geldiğini de dünya aleme gösteririz” dedi. Vergi indirimlerinin sonuna gelindiğini artık uygulama
konusunda daha ısrarcı olacaklarını haber veren Babacan, gelişmiş ülkelerin de yakın bir süreçte
Türkiye’nin kriz döneminde aldığı önlemleri almak durumunda
kalacaklarını ileri sürdü.
Ekonomi Koordinasyon
Kurulu’nun Ege’yi kapsayan 39.
Toplantısı, Denizli’de gerçekleştirildi. Denizli Valisi Yavuz
Erkmen’in ev sahipliğinde, Anemon Otel’de Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan
başkanlığındaki toplantıya, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün,
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer,
Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, TOBB adına Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı,
Manisa Ticaret ve Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı Bülent
Koşmaz, bakanlık müsteşarları
ve ilgili kurumların en üst düzey
temsilcileri katıldı.
Ege’deki illerin vali, belediye
başkanı ve oda başkanlarının
da hazır bulunduğu toplantıda
İzmir’i Vali Cahit Kıraç, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz
Kocaoğlu, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret
Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ekrem Demirtaş, İzmir Ticaret
Borsası Yönetim Kurulu Başkanı
Işınsu Kestelli, Ege Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, Dokuz Eylül Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün,
EGEV Başkanı Yılmaz Temizocak, ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer,
BASİFED Başkanı Hüseyin Porsuk, EİB adına Sinan Kızıltan ile
çevre ilçelerdeki Oda başkanları
temsil etti.
Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri anlatan Babacan,
TBMM’de bir çok yasanın geçmesine engel olduğunu ileri sürdüğü
muhalefet partili liderlerine de
yüklendi. Konuşmasında geleceğe
dönük Türkiye’nin hedeflerinden
söz eden ve dünyanın 10 büyük
ekonomisi içinde yer alacağını
özellikle vurgulayan babacan,
“Biz kriz döneminde Nasrettin
Hoca’nın tavsiyesine uyarak testi
kırılmadan önlemlerimizi aldık.
İşler iyiyken kötü günler için tedbir almak gerekiyor. Bankacılık
ve finans sektöründe reformlarımızı daha önce yapmıştık. Bizim
o günlerde yaptıklarımızın dörtte
birini ABD ve İngiltere yapsaydı.
Bugün böylesine küresel krizle
karşı karşıya kalmazdık. Biz iyi
günde kötü günlerin tedbirini
aldık. OECD ülkeleri arasında
finans krizi yaşamayan tek ülke
Türkiye ise, bu, aldığımız tedbirlerin sonucudur” dedi.
Ege ihracatı patlayacak
Ege Bölgesi ekonomisinin
Türkiye’nin lokomotifi olduğunu
belirten Babacan, bölgedeki 8 ilin
yaratılan her yüz katma değerden
14 lirasını sağladığını söyledi.
Sanayi üretiminin yüzde 11’inin
Ege Bölgesinden gerçekleştiğini
ifade eden Babacan şöyle konuştu: “Türkiye ihracatının da yüzde
10’undan fazlası bölgeden yapılıyor. Son üç aydır bir toparlanma
görüyoruz. 2009 ylının son üç
ayında Ege’nin 8 ilinde ihracatta
bir önceki yılın aynı dönemine
göre yüzde 5’lik artış var. TİM
verilerine göre ocak ayında toplam ihracatı yüzde 15 artarak,
855 milyon dolardan 984 milyon
dolara çıktı.”
237 yeni yatırım
Gerçekleştirdikleri teşvik
uygulamasıyla kriz döneminde
237 yatırım için teşvik belgesi
düzenlediklerini belirten Babacan, bunun sonucunda 1 milyar
700 milyon lira tutarında yatırım
yapıldığını söyledi. Ekonomide
güven ve istikrarın sağlanması
için gayret gösterdiklerini hiçbir
zaman popülizme prim vermediklerini dile getiren Babacan,
“Doğru neyse onu yaptık. Ülkede
güven ve istikrarı oluşturduk.
Yapısal reformları yapmaya çalıştık. Bu sayede enflasyonu ve faiz
oranlarını tek haneli rakamlara
indirdik. Bütçe disiplinini sağladık. Krizi döneminde de bizim
toparlanmamız Avrupa’dan daha
şubat 2010
11
şubat 2010
çok daha hızlı olacak. İç piyasadaki düzelmeyi görüyoruz. Takipteki alacak oranı düştü. Merkez
Bankası’nın verilerine göre karşılıksız çek oranı son 2-3 yılın en
iyi düzeyinde” dedi.
12
Muhalefet partilerine
çağrı yapın
Konuşmasında muhalefet
partilerine de yüklenen Babacan, yaptıkları çalışmaların Ak
partinin başarısı olacak gibi
değerlendirerek destek verilmediğini savundu. Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı’ndan örnek veren Babacan, Türk iş dünyasının
önünü açacak 1600 maddelik
kanun görüşmelerinin muhalefet
tarafından engellendiklerini bu
yüzden görüşmelerin yapılamadığını açıkladı. Babacan, “Bunlar
Türkiye’ye zaman kaybı demektir. Türkiye’ye yazık etmek demektir. Bizim kaybedecek bir hafta, bir günümüz yok. Türkiye’nin
ilerlemesine izin vermezseniz
bunda 72 milyonun hakkı vardır.
Sivil toplum örgütü liderlerine ve
sanayicilere sesleniyorum. Biz
iktidardayız, sizden gelecek talep
ve istekleri alıyoruz. Bu toplantılarda onun için düzenleniyor.
Ancak sizde bunları muhalefet
partilerine istediğiniz reformların
Meclis’te engellenmemesi için
çağrı yapın” dedi.
Denizli, Diyarbakır’dan
ayrı tutulamaz
Türkiye’nin cesur adımlar atması ve korkularını yenerek, yeni
ufuklar çizmek zorunda olduğunu belirten Babacan, sorunları
kendi haline bırakarak ekonomideki çıtanın yükselemeyeceğini
vurguladı Milli Birlik projesine
bu nedenle önem verdiklerini
anlatan Babacan, “Bir bölgenin
çözülemeyen sorunu diğer bölgeleri de etkiler. Doğu illerindeki
işsizlik ve yoksulluk terörü tetikliyor. Denizli’yi Diyarbakır’dan
ayrı tutmak mümkün değil.
Türkiye’nin üniter yapısı tartışma
konusu olamaz. Ama yaşanan
sorunlarında çözüme kavuşması
gerekiyor” dedi.
Vergi denetimi
sıklaştırılacak
Üretim ve ihracatta en kötü
dönemin geride kaldığını ifade
eden Babacan, “Bizim toparlanmamız Avrupa’dan çok daha hızlı
olacak. İç piyasadaki düzelmeyi
görüyoruz. Takipteki alacak oranı
düştü. Merkez Bankası’nın verilerine göre karşılıksız çek oranı son
2-3 yılın en iyi düzeyinde. Kayıtdışılığın çok olduğunu biliyoruz.
o konuda daha tavizsiz bir durum
göreceksiniz. Yüzde 10’luk kurumlar vergisi dünyada yok. Vergi
indirimin sonuna gelindi. Bundan
sonra daha sıkı takip başlayacak”
diye konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından basına kapalı olan bölümde,
katılımcılar bölgeleri ve ekonomide yaşanan sıkıntılar hakkında
Bakanlara sorunlarını anlatarak,
önerilerini sundular.
Denizli’nin gücü
Toplantının açılışında Denizli
Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, ile Denizli Valisi Yavuz
Erkmen de şehir ve ekonomisi
hakkında kısa bilgilendirme yaptı.
Denizli’nin ülke ekonomisine
önemli katkılar sağladığını belirten Zeybekçi, 2023 yılında 500
milyar dolar ihracat hedefi içinde
Denizli’nin 15 milyar dolarlık
payı olmasını hedeflediklerini
kaydetti. Vali Erkmen de bir çok
projeyi hayata geçirdiklerine dikkat çekerek, turizm potansiyelinin
değerlendirilmesi için çalıştıklarını vurguladı.
22.5 milyar liralık
yatırım
Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda özel sektörün
imalat sanayinin rekabet gücünün
sürdürülmesi için için yapılaması
gerekenler ile turizm, kalkınma
ajansları, lojistik, ulaştırma, tarım
ve sulama yatırımları, kentsel ve
şubat 2010
bölgesel kalkınma gibi konuların
gündeme geldiğini dile getiren
Babacan, gazetecilerin soruları
üzerine ise yeni teşvik sistemini
illerin sosyo gelişmişlik düzeylerine göre yaptıklarını belirterek,
her ile gelişmişlik düzeyine göre
teşvik verildiğini söyledi. İzmir’in
de Denizli’nin de teşvik aldığını
anlatan Babacan, İzmir’in 1’nci,
Denizli’nin 2’nci bölgede yer
aldığını, bu nedenle teşvik miktarlarının farklı olduğuna dikkat
çekti. Sistemin eksikliklerine de
olabileceğini ifade eden Babacan, son 6 ayda 1523 teşvik belgesi ile 22.5 milyar liralık yatırım
yapıldığını vurguladı. Babacan
kayıtdışının azaltılması ile ilgili
olarak da vergi oranlarının yeterli miktarda indirildiğine işaret
ederek bundan sonra denetim ve
yaptırım konusunda daha etkin
bir döneme girildiğini söyledi.
İzmir Limanı önerisi
ile ilgileniyoruz
Enerji maliyetleri ile ilgili olarak da dışa bağımlı olduklarını
ancak maliyetlerin yükselmemesi
için bu yükü göğüsleyebildikleri
kadar göğüslediklerini ifade etti.
Babacan İzmir Limanı ile ilgili
olarak başta EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar
olmak üzere İzmirli işadamlarının
yatırımı yapıp bir süre işlettikten
şubat 2010
Başta İzmir olmak üzere Ege illerinin valileri, belediye başkanları, Oda başkanları kentlerinin durumlarını
içeren dosyalarıyla Ekonomi Koordinasyon Kurulu
toplantısına koştu. Bakanlar da Müsteşarlarının yanısıra kendilerine bağlı kuruluşların genel müdürleri ve
ilgili daire başkanlarıyla toplantıya geldikleri için konular bütün teknik ayrıntılarıyla ele alındı.
sonra devredecekleri önerisi ile
ilgili soruya ise “Şu anda ihalede hukuki süreç devam ediyor.
Bu süreç tamamlandıktan sonra
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
bu teklifi değerlendirecektir”
dedi.
Turizme destek
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
ise bölgenin turizm potansiyelinin değerlendirilmesi için her
türlü desteği sağladıklarını belirterek, bölgeye daha çok turist
çekmek için arkeolojik kazılar
ve kaliteli yatak kapasitesinin
artırılması için çalıştıklarını anlattı. Tarım Bakanı Mehdi Eker
ise tarım ve hayvancılıkta da Ege
Bölgesi’ne teşvik verdiklerini
belirterek, hayvancılıktan başka
yapacak bir şeyi olmayan Doğu
Anadolu Bölgesi’ne ise daha fazla
destek olduklarını kaydetti.
Tekel işçilerini
belediyeler alabilir
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın ‘Tekel işçilerini İzmir
ve Diyarbakır Belediyeleri işe
alsın” önerisi ile ilgili soruyu
yanıtlayan Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer
ise belediyelerin işçileri istihdam
etme imkanlarından memnuniyet
duyacaklarını kaydetti.
Dinçer, “Bunda herhangi bir
hukuki engel yok. Tekel işçileri 1
ay içinde müraacat ederlerse 4/C
statüsünde çalışacaklar. Sonrasında ise bu haktan yararlanamayacaklar. Belediyelerin bu işçilere
fırsatı vermeleri yararlı olur. Yerelde de işsizlik sorunları giderek
artıyor. Belediyelerin çoğu da işçi
çıkartmaya başladı. Benim tavsiyem bu konuda popülist tavırlar
koymak yerine önce işten çıkarılanları işe almaları.”
13
kapak
Yorgancılar: 2010’da
gündem ekonomi olmalı
14
E
ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, ekonominin siyasi istikrarla beslendiğine dikkati
çekerek 2010 yılında kısır siyasi
çekişmeler yerine TBMM çalışmalarında ekonominin birinci
önceliğe alınmasının Türkiye’nin
2023 hedefleri açısından önemli
olduğunu bildirdi.
Denizli’de gerçekleştirilen
Ekonomik Koordinasyon Kurulu
Ege Bölge Toplantısı’nda sanayicilerin beklentilerine ilişkin bir
konuşma yapan Yorgancılar, sanayileşmenin kalkınmanı temeli
olduğunu vurgularken, “Ülkelerin
geleceğine yön veren bu sözün
gereğini yapmak bizlerin elindedir” dedi.
Dış etkenlerden kaynaklanan
krizin inkar edilemeyeceği gibi
toparlanma eğiliminde görünen
sanayide de işlerin yolunda gitmediği gerçeğinin gözardı edile-
meyeceğini söyleyen Yorgancılar,
ekonominin dinamiği niteliğindeki KOBİ’lerin içinde bulunduğu
en önemli sıkıntının finansman
olduğunu bildirdi. Ender Yorgancılar, “Türkiye`de üretim yapan,
katma değer yaratan, istihdam
sağlayan KOBİ’lerin kredi hacminden yararlanma oranları,
ekonomiye katkıları ile karşılaştırılamayacak seviyelerde düşük
kalmaktadır. 2008 Ekim’inde
uygulamaya geçen istihdam paketi önemli bir mikro reform niteliğinde olmakla birlikte, özellikle
2010 yılında desteklenmesinin
gerekliliğine inanıyoruz. Bu nedenle; SSK primlerinin düşürülmesi ve kıdem tazminatında çözüme gidilmesi, Merkez Bankası
zorunlu karşılık oranlarının aşağı
çekilerek, sanayiciye kredi imkanının tanınması, Eximbank’ın,
daha uygun vade, faiz ve teminat
koşulları ile finansman sağlaması
ve sektörel bazda vergi indirimleri uygulamasına tekrar başlanmasını talep ediyoruz” dedi.
Kasım 2009 tarihinden önce
vadesi gelen ve bu tarihe kadar
ödenmemiş kamu alacakları için
uygulanan yüzde 1.95 oranındaki
gecikme zammının günümüz
ekonomik koşullarında fahiş
denecek kadar yüksek kaldığını
ve aşağı çekilmesi gerektiğini
belirten Yorgancılar, prim borcu
olanların banka hesaplarına SGK
tarafından el konulmasının engellenmesini de istedi. Yorgancılar,
gümrük müşavirlerinin hizmet
için belirlenen asgari ücret tarifesinde yapılan indirimi yeterli
bulmadıklarını anlattı.
Zorlu koşullarda üretim
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, yatırımcının baz
aldığı ilk üç kriterin işçilik, hammadde ve enerji fiyatları olduğu-
şubat 2010
kapak
nu söylerken, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
“Küresel rekabet gücü sıralamasında ilk sırada yer alan ülkelerin, işgücü maliyetlerinin düşük
olduğu ülkeler olduğunu unutmamalı ve bu alanlarda mutlaka
radikal çözümlere gidilmelidir.
Ayrıca, 2023 hedefinde yer alan
500 milyar dolar ihracat için,
Türkiye’nin yeterli enerji kaynağının olmadığı gerçeğini dikkate
aldığımızda, nükleer enerjinin
devreye girmesinin zaruriyeti
de ortaya çıkmaktadır. Küresel
ekonomik sistemde enerji kaynaklarının önemi her geçen gün
artarken, sahip olduğu jeotermal
kaynakları, güneş ve rüzgar enerjisi avantajını kullanabilmesi için
İzmir’de gerekli koşulların oluşturulmasını talep ediyoruz. Üretim
yapmak isteyen sanayicimizin
önünde akaryakıt, elektrik, doğalgaz fiyatları ciddi engel oluşturmakta ve rekabetçi yapımızı
zayıflatmaktadır. Son iki senedir
karlılıkları büyük oranda düşen
sanayicimiz, mevcut maliyetlerini
karşılama noktasında oldukça
zorlanmaktadırlar. Bugün ihracatımızdaki payı yüzde 53 olan
OECD ülkeleri ile sanayiye uygulanan elektrik fiyatlarını karşılaştırdığımızda, 2009’da en yüksek
artış sıralamasında Türkiye ikinci
sırada yer alırken, doğalgaz fiyat
artışında listede ilk sırada yerini
almıştır. Özellikle sanayi için
elektriğe Ocak 2008’de yüzde
12, Temmuz 2008’de yüzde 22,
Ekim 2008’de yüzde 9, arada
yüzde 1’lik indirimlerin ardından
Ekim 2009’da yüzde 10 ve Ocak
2010’da yüzde 1 zam gelmiştir.
Ve biz bu koşullarda bugün üretim yapmaya, ürettiğimizi ihraç
etmeye çalışıyoruz.”
Çözüm yolu
girişimcilikten geçiyor
Üretemeyen toplumların en
büyük sıkıntısının işsizlik olduğunu vurgulayan Ender Yorgancılar,
küresel ekonomik krizin başında
Türkiye’de yüzde 9.9 olan işsizli-
şubat 2010
ğin kriz sürecinde 16.1’e çıktığını, bugün de yüzde 13’lük oranla
Türkiye için yine önemli bir risk
unsuru haline geldiğini anlattı.
Her yıl işgücüne katılan 700 bin
civarındaki gencin bu oranların
dışında kaldığını belirten Yorgancılar, “İstihdam yaratıcı ekonomik
programlar uygulayarak, girişimcilik ruhunu destekleyerek, kadın
girişimci sayımızı artırarak, mesleki eğitimin kalitesini yükselterek
ve özel sektörün önünü açarak
işsizliğe çözüm bulabiliriz” diye
konuştu.
Ege’nin ihracatını da olumsuz
yönde etkileyen Uzakdoğu mallarının yarattığı haksız rekabetle
ilgili devletin yaptığı çalışmalar sürmesine rağmen çok
kan kaybedildiğini
söyleyen Yorgancılar, bu anlamda
AB’de uygulanan
gizli kota sisteminin
Türkiye’de de uygulanabilir hale getirilmesini, AB’nin
karşı çıkmasına
rağmen ayakkabıda
getirilen ek vergi
uygulamasının ürün
bazında genişletilmesini ve Kamu
İhale Kanunu’nda
yerli malı için yüzde
15 olan oranın yüzde 25’e çıkarılmasını, yasadaki “kullanılabilir”
ifadesinin de “kullanılacaktır”
olarak düzeltilmesini istedi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, İzmir İktisat Kongresi
heyecanına ve çabasına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile hükümete teşekkür ederken, “Ekonominin siyasi istikrarla beslendiğini
dikkate aldığımızda, 2010 yılında
siyasi kısır çekişmeler yerine,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında yapılan meclis çalışmalarında ekonominin birinci
önceliğe alınmasını, 2023 hedefleri olan Türkiye açısından son
derece önemsiyoruz” dedi.
15
uzman
YATIRIM İNDİRİMİNDE
SON DURUM
B
16
ilindiği üzere Gelir İdaresi Başkanlığı yapılan düzenleme ile
ticari ve zirai kazançlarda yatırım
indirimi istisnasını öngören 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanunu’nun 19’uncu maddesini 01.01.2006 tarihinden geçerli
olmak üzere kaldırmıştır. İptali istenen
düzenleme ile kazanılmış yatırım indirimi hakkı olanlara 3 yıl süre tanınmış,
diğer bir anlatımla indirilemeyen yatırım
indiriminin 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait kazançlardan indirilmesi mümkün
kılınmış, sonraki yıllarda indirim imkanı
ortadan kaldırılmıştır. Yapılan bu düzenleme 2006 yılından bu yana tartışma
ve eleştirilere konu olmuş nihayetinde
Anayasa Mahkemesi de 2006-2007 ve
2008 yıllarında indiremediği için devreden yatırım indirimi hakları kaybının
hukuka aykırı olduğu yönünde karar
alarak Gelir İdaresi Düzenlemesini iptal
etmiş bulunmaktadır.
Bu ve benzeri konulardaki Anayasa
Mahkemesinin kararlarında ana hareket
noktası, her zaman “kazanılmış haklara saygı” olmuştur. Zira bu kararında
da Anayasa Mahkemesi, Sosyal hukuk
devletinin, toplum ve çalışma yaşamında adalete ve eşitliğe dayalı bir hukuk
düzeni kurmak durumunda olduğunu,
böyle bir hukuk düzenin ise, her alanda
olduğu gibi, sosyal güvenliğe ilişkin düzenlemelerde de, eşitlik, hukuk istikrarı,
hukuk güvenliği ve kazanılmış hakların
korunması ilkelerinin gözetilmesini
zorunlu kıldığını vurgulamış bulunmaktadır.
Bu anlayış ve bakış açısı ile iptal
edilen düzenlemeler sonucunda aşağıda
özetlenen tablo ortaya çıkmış bulunmaktadır;
1- İptal kararı çerçevesinde, Gelir
Vergisi Kanunu’nun 69 ncu maddesi
kapsamında 31.12.2005 itibariyle hak
şubat 2010
uzman
kazanılan ancak kazancın yetersiz olması nedeniyle indirilemeyen devreden yatırım indirimi
tutarları ve 1.1.2006 tarihinden
sonra yapılan 193 sayılı Kanunun
mülga Ek 1, Ek 2, Ek 3, Ek 4, Ek 5
ve Ek 6 maddelerine göre yatırım
teşvik belgesi kapsamında başlanılmış yatırımlarla ilgili yatırım
harcamaları ile Mülga 19. madde
kapsamında yapılmakta olan yatırımlarla iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arzeden yatırım
harcamaları 2009 yılı IV. Geçici
Vergi döneminden itibaren 2009
ve sonraki yıllara ilişkin Gelir ile
Kurumlar Vergisi’ne tabi kazançlardan indirilebilecektir.
2- 31.12.2008 itibariyle devreden yatırım indirimi tutarının
2009 yılında, 24.04.2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara
istinaden düzenlenen yatırım
teşvik belgesi kapsamında 193
sayılı Kanunun mülga Ek 1, Ek 2,
Ek 3, Ek 4, Ek 5 ve Ek 6. maddeleri çerçevesinde yapılan yatırımlarla ilgili olması halinde yeniden
değerleme oranı ile (%2,2),
GVK’nın mülga 19 ncu maddesi
şubat 2010
kapsamında yapılan yatırımlarla
ilgili olması halinde ÜFE endeksi
(%5,93) ile endekslenerek dikkate
alınması gerekmektedir.
3- Anayasa Mahkemesi tarafından “…(vergi oranına ilişkin
hükümler dahil)…” ibaresinin
iptal talebi reddedilmiş olduğundan, yatırım indirimi istisnası
kullanıldıktan sonra kalan matrah
üzerinden yüzde 20 oranı yerine
yüzde 30 oranında kurumlar vergisi hesaplanması gerekmektedir..
Özetle belirtmek gerekirse
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı akabinde 2009 yılı 4. dönem
geçici vergi beyanında yatırım
indiriminin düşülmesi önünde
yasal bir engel gözükmemektedir. Ancak pratikte Gelir İdaresi
Başkanlığı’nın e-beyanlarda yatırım indiriminin gösterileceği ilgili
satıra yer vermemesi nedeniyle,
mevcut yatırım indiriminin geçici
vergi beyanında düşülmesi mümkün bulunmamaktadır.
Konuyla ilgili olarak, Gelir
İdaresi Başkanlığınca yapılan
değerlendirmede, Anayasa Mahkemesi Kararının 08.01.2010
itibariyle Resmi Gazetede yayımlanmış olmasına nedeniyle 2009
hesap döneminde (Geçici Vergi
dönemleri de dahil) yatırım indirimi istisnasından yararlanılmasının mümkün olmadığına karar
vermiş bulunmaktadır.
Yasal durum
Anayasa Mahkemesi yatırım
indirimi ile ilgili iptal kararının
Resmi Gazetede yayımlandığı
tarihten itibaren yürürlüğe girmesini öngörmüş, bu nedenle bize
göre de 08.01.2010 tarihinden
itibaren verilecek tüm beyanlarda
daha önce indirim imkanı bulanamamış yatırım indirim haklarının indirimi önünde yasal bir
engel kalmamıştır.
Bu aşamada mükelleflerin
önünde sadece bir seçenek
kalmaktadır. Geçici vergi ile Kurumlar ve Gelir Vergisi Beyanları
Gelir İdaresi Başkanlığının istediği gibi yatırım indirimi düşülmeksizin verilecek, ancak beyanlara
ihtirazi kayıtla verildiğine dair
şerh düşülerek dava yoluna gidilecektir.
17
haber
Dünya 2010’a iyi başladı
E
konomik canlanmanın talebi
güçlendirmesi dünyada üretim hacmini artırdı. Global
imalat sanayi Ocak ayında 2004
ortalarından bu yana en hızlı
artışı gösterdi. ABD, Çin, Fransa,
İngiltere ve Brezilya gibi ülkelerde imalat faaliyetlerini gösteren
endeksler yükselirken sektörde 22
aydır ilk kez istihdam yaratıldı.
18
Amerikan ekonomisinin yüzde 5.7 büyümesiyle artan küresel
ekonomiye ilişkin iyimserlik
dünya genelinde imalat faaliyetlerinin Ocak ayında büyük bir
hızla arttığını gösteren verilerle
pekişti. Talebe bağlı olarak üretim hacmi ve yeni siparişlerde
yaşanan artışla birlikte global
imalat sektörü 2010 yılına iyi bir
başlangıç yaptı. Dünyanın hemen
hemen bütün bölgelerinde imalat
endeksleri yılın ilk ayında yükselirken, sanayide çarkların daha
hızlı dönmeye başlaması borsaları yükseltti. Emtia piyasalarına da
alım gelmeye başladı.
ABD’de endüstriyel faaliyetler için gösterge niteliğindeki
Arz Yönetim Enstitüsü Endeksi
54.9’dan 58.4 puana çıktı. Ekonomistlerin beklentilerinin üzerinde gerçekleşen artışla endeks
Ağustos 2004’ten bu yana en
yüksek seviyeye çıktı. Rahatlatıcı ABD verilerinin yanında Asya
ve Avrupa’dan gelen veriler de
üretimin artan talebi karşılayabilmesi için çarkların daha
fazla döndüğünü gösterdi. Çin,
ihracat siparişlerinin artması ve
enflasyon baskılarının yükselmesiyle üretim genişlemesini
sürdürdü ve HSBC tarafından
hazırlanan satınalma yöneticileri
endeksi rekor seviyeye yükseldi.
Aynı şekilde Hindistan’da da
satınalma yöneticileri endeksi
55.6 puandan 57.7 puana yük-
İmalat sanayi ABD, Avrupa ve Asya’da yeni yıla
iyi bir başlangıç yaptı.
Türkiye’de de artış sürdü.
selirken, Güney Kore ve Tayvan
da imalat faaliyetlerinde hızlı bir
artış bildirdi.
Ekonomik görünümle ilgili
kaygıların giderek arttığı Euro
Bölgesi’nde Ocak ayı imalat faaliyetleri Aralık ayına göre 0.8
puan arttı. Satın Alma Yöneticileri
Endeksi Aralık ayındaki 51.6 puandan 52.4’e yükseldi. Euro bölgesinde imalat sektöründe arka
arkaya 4 aydır artış kaydedilirken,
endüstriyel büyümenin itici gücü
imalat faaliyetlerinin 10 yılın en
yüksek hızıyla arttığı Fransa gibi
daha sağlıklı ekonomiler oldu.
Almanya’da endeks 52.7’den
53.7’ye çıkarken, İtalya’da üretim
hacmi Ağustos 2007 yılından bu
yana en hızlı yükselişi gösterdi,
endeks 50.8 puandan 51.7 puana
çıktı. Sterlin’in zayıf olmasının
yardımıyla İngiltere’de imalat
faaliyetleri son 15 yılın en büyük artışını gösterdi. Avrupa’da
en kötü veri ise İspanya ve
Yunanistan’dan geldi. Ekonomideki bozulmanın işareti olarak
İspanya’daki endeks Aralık’taki
45.3’ten 45.2’ye inerken,
Yunanistan’da Mayıs 2009’dan
bu yana en düşük seviye olan
46.8’e geriledi.
Krizin en fazla hasar verdiği
büyük ekonomilerden Rusya’da
da endüstriyel faaliyetlerde bir
iyileşme var. Ülkede üretim yeni
siparişlerin Ekim 2009’dan bu
yana ilk kez artmasının yardımıyla üst üste 6’ncı ay ve eskisine oranla daha hızlı bir çıkış
gösterdi. İmalat endeksi son 18
aydır ikinci kez 50.0 seviyesindeki yerini korudu. Brezilya’da
endeks 57.8 puana çıkarak Şubat
2006’dan bu yana en yüksek
seviyeyi gördü.
Yurtdışı talebi
Türkiye’de endeksi
yükseltti
HSBC Türkiye PMI İmalat
Sanayi Endeksi de yükseldi.
Türkiye’de endeks Ocak’ta 53.0
olarak hesaplandı. Konuya ilişkin
olarak açıklanan raporda “Genişleme oranı 2009 Aralık ayından
bu yana hızlanarak içinde bulunduğumuz dört aylık dönemin en
Çin, 5 yıl sonra imalatın da lideri olacak
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından açıklanan Çin raporunda, devasa boyuttaki devlet teşvikleri yardımıyla dünya ekonomisinin resesyondan çıkmasına liderlik eden
dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’in gelecek 5-7 yılda ABD’yi
geçerek dünyanın en büyük imalatçısı haline geleceğini bildirdi.
Çin’in halen uygulamakta olduğu canlandırma tedbirlerini devam
ettirebileceğini, ekstra kamu harcamalarında bulunabileceğini
belirten OECD, Çin’in kamu finansmanının güçlü olmaya devam
ettiğini, 2008 yılında kamu borcunun GSYİH’e oranının yüzde 28
seviyesinde bulunduğunu ve veriler teşviklerin bunu sadece 3
puan artırdığına dikkat çekti.
şubat 2010
haber
yükseğine ulaşmış oldu. Türk
imalatçıların aldığı yeni işler
Ocak ayında güçlü bir artış gösterdi ve 2009 yılının sonundan
beri yaşanan ivmede yavaşlama
eğilimini tersine çevirdi. Küresel
ekonomik göstergeler iyileşmeye
devam ederken, özellikle yurtdışından olmak üzere yeni siparişlerde görülen artış, artan talep
ile desteklenmektedir” denildi.
Raporda şu üç noktaya dikkat çekildi:
Denizaşırı ülkelerden yeni
sipariş alımları sektörün genişlemesine katkı yapmaya devam
etti.
İstihdamda büyüme güçlü
kaldı.
Girdi maliyetlerindeki enflasyon artışı fabrika çıkış fiyatlarını
daha da yükseğe taşıyor.
Yeni istihdam
Ocak ayında dünya genelinde çarkların daha hızlı dönmeye
başlaması, imalat sektöründe
istihdamı arttırdı. JP Morgan Satın
Alma Yöneticileri Endeksi’ne göre
2004 yılı ortalarından bu yana
en hızlı artışın görüldüğü imalat
sektöründe istihdam 2008 yılının
Mart ayından bu yana ilk kez
arttı. 22 aydır ilk kez istihdam
artarken büyük ekonomiler ara-
şubat 2010
Tüketici güveninde artış var
GFK Türkiye’nin araştırmasına göre Tüketici Güven Endeksi 6.7
puan artarak 80.1 olarak gerçekleşti.
GFK Türkiye’nin araştırmasına göre, Tüketici Güven Endeksi,
Ocak ayında bir önceki aya göre 6,7 puan artarak 80,1 olarak
gerçekleşti.
Avrupa Komisyonu tarafından AB’ye üye ve aday ülkelerin ekonomik konjonktürlerini takip etmek amacıyla yürütülen “İşyerleri
ve Tüketici Araştırmaları Ortak Uyumlu AB Programı”nın Tüketici
Araştırması’nı Avrupa Komisyonu adına yürüten GFK Türkiye,
Ocak ayına ilişkin Tüketici Güven Endeksini açıkladı.
Buna göre, 2009 yılı Aralık ayında 73,4 olan tüketici güven endeksi, Ocak ayında 6,7 puan artarak, 80,1 oldu.
Endeksin alt kalemlerine ve değişim oranlarına bakıldığında da
Ocak ayında, gelecek 12 ay için hanenin maddi durumuna yönelik beklenti 7,5 puan (yüzde 8,3) artarak, 98,3’e, genel ekonomik
duruma yönelik beklenti 8,1 puan (yüzde 8,4) artarak 96,3’ten
104,4’e yükseldi. İşsizlik oranına yönelik beklenti de 5,5 puan
(yüzde 8,3) artarak 65,9’dan 71,4’e, tasarruf eğilimi ise 5,7 puan
(yüzde 14,1) artarak 46,2’e çıktı.
sında ABD, İngiltere ve Çin, işe
alımların en fazla olduğu ülkeler.
Analistler sipariş/stok rasyosundaki artışın, imalat sektöründeki
canlılığın süreceğine işaret ettiğini söylüyor.
Borsalar ve emtia
fiyatları yükseldi
Olumlu imalat verileri, dünya
genelinde borsaları da yükseltti.
Emtia piyasalarına da alım gelmeye başladı. ABD’de imalat
verisinin etkisiyle Dow Jones
yükselişle kapanırken, Asya, Avrupa ve ABD vadeli işlemlerinde
yükseliş vardı. İmalatın artmasının emtia talebini destekleyeceği
beklentisiyle hammadde fiyatları
da yükseliyor.
19
haber
20
Sanayide üretim artıyor
A
ylık Sanayi Üretim Endeksi
2009 Aralık ayında bir
önceki yılın aynı ayına
göre yüzde 25.2, Kasım ayına
göre ise yüzde 8.7 artış gösterdi.
Bir önceki yılın aynı dönemine
göre en yüksek artış yüzde 33.2
ile ara malı imalatında görüldü.
Sanayi üretim endeksinin 2009
yılı ortalamasına bakıldığında
ise üretimin yüzde 9.6 azaldığı
belirlendi.
TÜİK, Aralık ayı Aylık Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarını
açıkladı. Aylık Sanayi Üretim
Endeksi, 2009 yılı Aralık ayında
2008 yılının aynı ayına göre yüzde 25.2 artarak 117.1’e yükseldi.
Sanayi üretimi Kasım ayına göre
ise yüzde 8.7 artış gösterdi.
Takvim Etkisinden Arındırılmış Endeks 2009 yılı Aralık
ayında bir önceki yılın aynı ayına
göre yüzde 8.3 artış gösterirken,
bir önceki aya göre yüzde 0.7
arttı.
Ekim ayındaki yüzde 6.5 ile
beklentilerin üzerinde artış gösteren Aylık Sanayi Üretim Endeksi,
Kasım ayında yüzde 2.2 azalmıştı. Endeks 2009 yılının 7 aylık
döneminde yaşanan toparlanmanın ardından, Ağustos ayında
düşüşe geçmişti. Ağustos’ta geçen
yılın aynı ayına göre yüzde 6.3,
bir önceki aya göre ise yüzde
5.7 azalış gösteren endeks, Eylül
ayında ise sanayi üretim endeksi
geçen yıla göre yüzde 8.6 azalırken, bir önceki aya göre 0.2
azalmıştı.
İmalat sanayinde
yüzde 28’lik artış
Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2009 yılı Aralık ayında, bir önceki yılın aynı ayına
göre Madencilik ve Taşocakçılığı
sektörü endeksi yüzde 15.4 artarak 108’den 124.7’ye, İmalat
Sanayi sektörü endeksi yüzde 28
artarak 90’dan 115.2’ye, Elektrik,
Gaz ve Su sektörü endeksi ise
yüzde 10.9 artarak 117.6’dan
130.4’e yükseldi.
Aramalı imalatında
yükseliş trendi
Ana Sanayi Grupları (MIGs)
Sınıflamasına göre, 2009 yılı Aralık ayında bir önceki yılın aynı
ayına göre en yüksek artış yüzde
33.2 ile Ara Malı İmalatında
görüldü. Diğer gruplar incelendiğinde ise, Dayanıklı Tüketim Malı
İmalatının yüzde 30.1, Sermaye
Malı İmalatının yüzde 28.5, Dayanıksız Tüketim Malı İmalatının
yüzde 22.5, Enerjinin ise yüzde
10.1 oranında arttığı dikkati çekti.
Üretim 2009’da
yüzde 9.6 azaldı
Sanayi üretiminin 2009 yılı
ortalamasına bakıldığında ise üretimin yüzde 9.6 azaldığı görüldü.
Ara malı imalatı geçen yıl yüzde
9.9, dayanıklı tüketim malı imalatı yüzde 3.9, dayanıksız tüketim
malı imalatı yüzde 3.3, sermaye
malı imalatı yüzde 25.3 azaldı.
şubat 2010
haber
Yorgancılar: Rakamlar
aldatıcı olmasın
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, rakamların büyüklüğünün aldatıcı olmaması gerektiğini söyledi. 2008 yıllık toplam
sanayi üretiminin binde 9 azalırken, 2009’da yıllık bazda sanayi
üretiminin yüzde 9.6 oranında
daraldığını hatırlatan Yorgancılar,
“25,2 oranındaki yüksek artışın
ana sebebi baz etkisidir. 2008
aralık ayında açıklanan %17,8’lik
daralmaya göre gelen bir artıştır.
O nedenle de çok da gerçeği
yansıtmamaktadır. Rakamın büyüklüğü aldatıcı olmasın. İşgünü
sayısının da geçen yıla göre fazla
olması rakamın daha şişkin çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca,
2009 Aralık ayında ihracatın
%30 artmış olması da rakamın
büyümesine etken olmuştur. Sadece Diğer ulaşım araçları büro
makineleri ve radyo tv sektörleri
daralma gösterirken diğer sektörlerde artış gerçekleşmiştir. Yıllık
bazda incelediğimizde en fazla
daralmanın, motorlu kara taşıtları, diğer ulaşım araçları ve kok
kömürü, petrol sektörlerinde yaşandığını görmekteyiz” dedi.
Ergün: İyileşme 2010’da
istikrarlı şekilde sürecek
Çağlayan: İhracata dayalı
büyüme ihtiyacı var
Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün,
2009 Aralık ayı sanayi üretim endeksini
değerlendirirken,
“Sanayi üretimindeki
iyileşme, 2010 yılında
da istikrarlı bir şekilde
sürecektir” dedi.
Üretimdeki bu artışın
sürpriz olmadığını,
önümüzdeki dönemde
hem mevcut yatırımlar
hem de yeni yatırımlar
açısından olumlu bir
sürece girildiğinin görüldüğünü ifade eden Ergün, küresel konjonktürde
gerçekleşen olumlu seyir kadar yeni pazarlara olan
yönelimle artış sürecine giren ihracatın, üretimin de
artacağına işaret ettiğini vurguladı.
“Büyümenin öncü göstergesi sanayi üretimindeki
bu olumlu gelişme, 2010 yılında hedeflerimizin
daha da ilerisine ulaşacağımızın sağlam bir göstergesi niteliğindedir. Sanayi üretimindeki iyileşme,
2010 yılında da istikrarlı bir şekilde sürecektir” diyen Ergün, şunları kaydetti:
“Küresel kriz nedeniyle birçok ülkenin özellikle
kamu maliyesi ve finans alanında hala yoğun sıkıntılar yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Krizin ortaya
çıktığı 2008 sonundan itibaren, kredi derecelendirme kuruluşları çok az sayıda ülkenin notunu artırdılar, birçok ülkenin notunda da düşüşler gerçekleşti.
Küresel kriz ortamında tüm dünyada ticaretin azaldığı, ihracat kanallarının daraldığı bu dönemde,
kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi
notunu ise arka arkaya artırmıştır. Bu not artışları,
Türkiye ekonomisinin sağlam bir makroekonomik
yapıya sahip olduğunu, Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülkeler arasında üst sıralarda yer aldığını
göstermektedir.”
Bakan Ergün, bu noktada Türkiye’nin üzerine düşenin, gerçek gündemi teşkil eden, ekonomiye odaklanmak olduğunu bildirdi.
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı
Zafer Çağlayan,
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan sanayi
üretimi endeksinin,
Türk ekonomisinin
ihracata dayalı büyüme ihtiyacında
olduğu gerçeğini
bir kez daha ortaya
koyduğunu kaydetti.
Çağlayan, “Keşke
bankalarımız da
krizde reel sektöre daha fazla destek olsaydı, o
zaman krizden daha hızlı çıkardık” dedi.
Açıklanan verilerin sanayideki, üretimdeki toparlanmanın devam ettiğini gösterdiğini belirten
Çağlayan, “Sanayi üretimi verileri, ihracatla
paralel bir eğilim gösteriyor ki, bu da normaldir.
Biliyorsunuz daha önce açıklanan Aralık ayı dış
ticaret verileri, ihracatımızın Aralık ayında yüzde
30,3 artarak 10 milyar 62 milyon dolara ulaştığını göstermişti” dedi.
İhracattaki artışın sanayi üretimindeki artışın
öncü göstergesi, tetikleyicisi olduğunu ifade
eden Çağlayan, genel sanayi üretimi endeksi
yüzde 25,2 artarken, imalat sanayindeki artışın
yüzde 28’e ulaşmasının da bunu destekleyen bir
unsur olduğunu bildirdi.
Üretim ve ihracat artışının Türkiye’nin döviz kazanması anlamına geldiğini belirten Çağlayan,
“Üretim artmalı ki, ihracat artsın ve Türkiye döviz
kazansın. Küresel krizin en önemli mirası olan
işsizlik sorununu başka türlü aşamayız. Keşke
krizin derin olduğu günlerde, krizden en az etkilenen, burnu bile kanamayan finans sektörümüz
de, özellikle bankalarımız da reel sektörümüze
daha fazla destek olsaydı. İhracatçımıza, sanayicimize üretimini, ihracatını devam ettirecek
desteği verebilseydi, çok daha farklı bir noktada
olabilirdik” diye konuştu.
şubat 2010
21
haber
22
İhracat Ocak’ta arttı
T
ürkiye’nin Ocak ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına
göre yüzde 12.52 artışla 7
milyar 912 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Son 12 aylık ihracat önceki döneme göre yüzde
21.6 azalışla 97 milyar 955 milyon dolara geriledi. Ocak ayında
en fazla ihracat yapan sektörler
ise 1 milyar 433 milyon dolar ile
otomotiv ve yan sanayii, 1 milyar
171 milyon dolar ile hazırgiyim
ve konfeksiyon ve 850 milyon
dolar ile kimyevi maddeler ve
mamulleri oldu.
Türkiye İhracatçılar Meclisi
(TİM) 2010’nun ilk ihracat oranlarını Erzurum’da açıkladı. TİM’in
verilerine göre, Ocak ayı ihracatı
geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 12.52 artışla 7 milyar 32
milyon dolardan 7 milyar 912
milyon dolara yükseldi. Son bir
yıllık dönemde ise ihracat bir
önceki döneme göre yüzde 21.6
azalışla 124 milyar 949 milyon
dolardan 97 milyar 955 milyon
dolar seviyesine geriledi.
Sanayi ihracatında artış
Sanayi ihracatı yılın ilk ayında
Türkiye Ocak ayını
ihracat başarısıyla kapattı. 2009’un Ocak ayına
göre yüzde 12.52’lik
artış umut verdi. Ege’nin
ihracatı da yılın ilk ayında yüzde 12 yükseldi.
yüzde 12.98 artarak 6 milyar 450
milyon dolara ulaştı. 2009 yılının
Ocak ayında sanayi ihracatı 5
milyar 753 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmişti. Sanayi mamulleri ihracatı da aynı dönemde
yüzde 7.84 artışla 4 milyar 648
milyon dolardan 5 milyar 13
milyon dolara yükseldi.
Taşıt araçları 1.4
milyar dolara çıktı
Ocak’ta Sanayi mamullerinde
en yüksek artış yüzde 42.82 ile
taşıt araçları ve yan sanayi ürünlerinde görüldü. Taşıt araçları ve
yan sanayi ihracatı 1 milyar 433
milyon dolar olarak gerçekleşti. Hazır giyim ve konfeksiyon
ihracatı da yüzde 2.29 artışla
1 milyar 145 milyon dolardan
1 milyar 170 milyon dolara ulaştı. Elektrik ve elektronik ihracatı
yüzde 14.46 artışla 624.5 milyon
dolara çıkarken, çimento ve toprak ürünleri ihracatı yüzde 16.69
artarak 236.5 milyon dolar oldu.
Demir çelik ürünleri ihracatı ise
yüzde 29.4 azalışla 683.5 milyon
dolara gerilerken, makine ve aksamları ihracatı yüzde 1.52 azalarak 402.6 milyon dolara düştü.
Madencilik ihracatı
yüzde 73.67 arttı
Kimyevi maddeler ve mamulleri ihracatı Ocak ayında yüzde
49.23 artarak 569.9 milyon
dolardan 850.5 milyon dolara
yükseldi. Tarıma dayalı işlenmiş
ürünler ihracatı da yüzde 18.99
artarak 636.7 milyon dolar, tekstil
ve tekstil hammaddeleri ihracatı
yüzde 21.14 yükselişle 482 milyon dolar oldu. Madencilik ihracatı aynı dönemde yüzde 73.67
artarak 270.4 milyon dolara çıktı.
Tarımda kısmi artış
Tarım ihracatı yılın ilk ayın-
şubat 2010
haber
da yüzde 1.68 artarak 1 milyar
122 milyon dolardan 1 milyar
141 milyon dolara ulaştı. Bitkisel ürünler ihracatı yüzde 0.85
azalışla 852.8 milyon dolara gerilerken, ağaç ve orman ürünleri
ihracatı yüzde 12.9 artışla 208.4
milyon dolara, hayvansal ürünler
ihracatı da yüzde 3.02 artarak 80
milyon dolara yükseldi. Hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve
mamulleri ihracatı yüzde 2.62
azalarak 298.9 milyon dolara,
yaş meyve ve sebze ihracatı yüzde 6.41 azalışla 182.5 milyon
dolara, tütün ihracatı ise yüzde
15.24 azalışla 92.8 milyon dolar
seviyesine geriledi.
Bir yılda sanayi ihracatı
yüzde 24.2 azaldı
Son oniki aylık dönemde
ise sanayi ihracatı yüzde 24.2
azalışla 108 milyar 255 milyon
dolardan 82 milyar 53 milyon
dolara düştü. Sanayi mamulleri
ihracatı yüzde 25.17 azalışla
64 milyar 341 milyon dolara,
kimyevi maddeler ve mamulleri
ihracatı yüzde 24.54 azalarak 9
milyar 945 milyon dolara, tarıma
dayalı işlenmiş ürünler ihracatı
ise yüzde 14.6 düşüşle 7 milyar
767 milyon dolar seviyesinde
gerçekleşti. Madencilik ihracatı
yüzde 17.88 azalarak 2 milyar
622 milyon dolar olurken, tarım
ihracatı ise aynı dönemde yüzde
1.64 azalışla 13 milyar 279 milyon dolara geriledi.
Ege’nin ihracatı Ocak’ta yüzde 12 arttı
Ege Bölgesi’nde 2009’da yüzde 20 daralan ihracat, bu yılın ilk
ayında ortalama yüzde 12 yükseldi. Sanayi ürünlerindeki artışın yüzde 40’a çıkması da umutları canlandırdı.
Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre 2009’un son aylarında
başlayan yükselişin 2010 yılında da devam etmesi umutları
çoğalttı. Mevsim şartlarının da etkisiyle tarım ürünleri ihracatında yüzde 9’luk azalma yaşandı. Zeytinyağı ve kuru meyve,
ihracatı en istikrarlı ürünler oldu. Zeytin ve zeytinyağı ihracatı
her iki dönemde de 15 milyon, kuru meyve ve mamulleri ise
48 milyon dolarlar seviyesinde gerçekleşti. Tarımdaki en sert
düşüş, yüzde 35’le su ürünleri ve hayvansal mamullerde
yaşandı. Onları, yüzde 17’lik oranla tütün takip etti. Tarım
sektöründeki en yüksek ihracat artışı ise yüzde 28’le ağaç ve
orman ürünlerinde oldu.
23
Ocak ayında en fazla ihracat
yapan sektörler ise 1 milyar 433
milyon dolar ile otomotiv ve yan
sanayii, 1 milyar 171 milyon dolar ile hazırgiyim ve konfeksiyon
ve 850 milyon dolar ile kimyevi
maddeler ve mamulleri oldu.
şubat 2010
haber
Türkiye ekonomisi
toparlanmaya başladı
24
D
ünya Bankası Türkiye
Direktörü Ulrich Zachau,
Türkiye ekonomisinin
2010 yılındaki görünümüyle ilgili
olarak “olumlu” düşündüğünü
vurgulayarak, Türkiye ekonomisinin toparlanmaya başladığını
söyledi.
TEPAV ve Dünya Bankası
tarafından düzenlenen “Küresel
Ekonomik Beklentiler 2010 –
Kriz, Finans, Büyüme” konulu
panel Ankara’da yapıldı. Türkiye
ekonomisindeki toparlanmanın
geçen yıl başladığının altını çizen
Zachau, kesin resmi rakamların
henüz açıklanmamasına rağmen,
“2009’un dördüncü çeyreğindeki
büyüme oranı ‘geçen senenin
aynı dönemiyle karşılaştırıldığında’ neredeyse artıya geçti. Türkiye ekonomisinin temelleri hala
sağlam” şeklinde konuştu.
Küresel krizin, tüm dünya
ekonomisini ve Türkiye ekonomisi etkilediğini belirten Zachau,
ancak Türkiye ekonomisinin,
geçen yılın son çeyreğinde topar-
lanmaya geçtiğini vurgulayarak
şunları söyledi:
“Küresel ekonomik belirsizlik
hala yüksek düzeyde ve aynı durum Türkiye için de geçerli. Öte
yandan, Türkiye ekonomisinin
2010 yılındaki görünümüyle ilgili
olarak olumlu düşünüyorum.
Ekonomi toparlanmaya başladı.
2009’un dördüncü çeyreğindeki
büyüme oranı (geçen senenin
aynı dönemiyle karşılaştırıldığında) neredeyse artıya geçti. 2010
yılında ekonomik büyümenin, iç
tüketimdeki hafif bir artışla yüzde 3-4 gibi olmasını bekliyoruz.
Şirketler ve hanehalkları arasında
yapılan son anketlerin sonuçları
birçok şirketin 2010 yılındaki
toparlanma konusunda iyimser
olduğunu ortaya koyuyor.”
2010’da işsizlikte çok
küçük azalma
İstihdamdaki iyileşmenin,
ekonomik büyümeyi arkadan
takip ettiğinin altını çizen Zac-
hau, istihdamın artmasında özel
sektördeki toparlanmayla 2010
bütçesi ve Orta Vadeli Programın
güçlü bir şekilde uygulanmasının
da önemine dikkat çekerek, işsizlikte çok küçük bir azalma olacağını vurguladı. Zachau, sözlerine
şöyle devam etti:
“Genellikle istihdam büyüme başladıktan birkaç ay sonra
kendini gösterdiğinden dolayı,
2010 yılında işsizlikte çok küçük
bir azalma olacak. En önemlisi,
özel sektörün güveni ve sağlıklı
bir toparlanma 2010 bütçesinin ve 2010-2012 Orta Vadeli
Programının güçlü bir şekilde
uygulanmasına bağlıdır. İşsizlik,
ekonomik durgunluk sonucunda
ailelerin karşı karşıya kaldığı en
büyük zorluklardan birisidir. Kısa
vadede, büyüme bu yıl tekrar
başlayacak, ancak işsizlik hemen
azalmayacaktır. Dolayısıyla,
özellikle gençler arasında olmak
üzere Türkiye yüksek işsizlik
oranları görmeye devam edecektir. Çıraklık, mesleki eğitim ve iş
şubat 2010
haber
arama yardımı gibi aktif işgücü
piyasası politikaları, iş arayanlara
yardımcı olmanın iyi yollarıdır.
Yakın bir işbirliği içerisinde çalıştığımız İŞKUR, burada önemli bir
role sahiptir.
Türkiye, genç bir işgücüne sahip
olduğundan dolayı, uzun vadede
artan beceriler ve işletmelere
daha fazla istihdam yaratma esnekliğinin sağlanması işsizlikle
mücadelede anahtar rol oynayacaktır. Yaptığımız analizler
‘işlerin korunmasından’, ‘çalışanların korunmasına’ doğru bir
geçiş göstermektedir; örneğin bir
yandan işverenlerden talep edilen
yüksek kıdem tazminatlarının
düşürülmesi, diğer yandan işsizlik
sigortasının çalışanlar arasında
daha fazla yaygınlaştırılması.”
IMF anlaşmasının
iki etkisi olur
Uluslararası Para Fonu (IMF)
ile yapılacak bir stand-by anlaşmasının etkilerinin, anlaşmanın
ayrıntılarına bağlı olacağını
vurgulayan Zachau, anlaşmanın
iki etkisinin olacağını belirterek,
şunları söyledi:
“Hükümet’in ve IMF’nin olası
bir yeni düzenleme üzerindeki
görüşmeleri devam ediyor; şu
ana kadar bir anlaşma imzalanmadı. Eğer yeni bir düzenleme
olursa, bunun etkileri anlaşmanın
ayrıntılarına bağlı olacaktır. Esas
olarak bunun iki potansiyel etkisi
olacaktır. Bu düzenleme ilave dış
finansman sağlayabilir ki bu da
ülkenin uluslararası rezervlerini
artıracaktır ve Hükümet’in iç
piyasadan borçlanma ihtiyacını
azaltacaktır. Ayrıca, yatırımcılar
anlaşmayı ekonomik politika için
yararlı bir çıpa olarak yorumlayabilir.”
Emekli maaş
zamlarının etkisi
2010 yılı için açıklanan
emekli maaş zamlarının sosyoekonomik etkilerinin olacağını
belirten Zachau, bu zamlarla
maaş farklarının biraz kapanaca-
şubat 2010
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau,
“Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam” dedi.
ğını, maliyetinin de, telafi edici
önlemlerle karşılanacağını kaydetti. Ulrich Zachau, “En düşük
emekli maaşı ile en yüksek emekli maaşı arasındaki fark biraz
kapanacaktır. Ayrıca memurların
emekli maaşları ile özel sektör
çalışanlarının emekli maaşları
arasındaki fark da biraz kapanacaktır. Elbette ki bu önlemin bir
maliyeti olacaktır. Yapılan açıklamadaki en önemli unsur, Orta
Vadeli Programın geçerliliğini
koruyacak olması ve başka alanlardaki harcamaların kısılması ya
da gelirlerin arttırılması yoluyla
bu maliyetin telafi edici önlemlerle karşılanacak olmasıdır.
Ayrıca, Ekim 2008’de kanunlaşan
sosyal güvenlik reformuyla getirilen kurallara dayalı yaklaşımı
güçlendirmeye devam etmek de
önemlidir” dedi.
Potansiyel riskler
Türkiye ekonomisini etkileyebilecek potansiyel risklerin
esas itibarıyla dış kaynaklı olabileceğinin altını çizen Zachau,
potansiyel riskler ve bu risklerin
telafi edilmesinde Orta Vadeli
Program’ın güçlü bir şekilde
uygulanmasına dikkat çekerek,
şunları söyledi:
“Türkiye’nin temelleri hala
sağlam. Temel riskler dünya ekonomisindeki yeni bir durgunluk
ile ilgilidir. Örneğin finans sektöründe yeni bozulmalar yoluyla.
Bir başka risk ise, Türkiye’deki
yatırımcı güveninin iç siyasi veya
ekonomik faktörler sebebiyle
azalması olabilir. Hükümetin orta
vadeli programı ile mali planının ve reform gündeminin güçlü
bir şekilde uygulanmasının çok
önemli olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Bu, istihdam ile
birlikte tekrar güçlü ekonomik
büyümenin temellerini atacaktır
ve bundan tüm Türk halkı faydalanabilecektir.”
Yeni bir büyüme
hikayesi lazım
TEPAV Direktörü Prof. Dr.
Güven Sak, Türkiye’nin büyüme
oranını yükseltmesi gerektiğini,
bunu için de yeni bir büyüme
hikayesine ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Sak, bu çerçevede
olmazsa olmaz koşulun mali
disiplin olduğunu belirtti. Sak,
aynı çerçevede, kurumsal altyapının yenilikçi bir ekonomi için
ne kadar elverişli olduğunun sorgulanması gerektiğini belirterek,
Türkiye’de ekonomik büyüme
performansı artırmak için üzerine
rol düşen çok sayıdaki kurumun
bu sürecin bir parçası haline
gelmesi gerektiğini kaydetti.
Kurumların ortak hedefler için
çalıştıklarının farkında olması ve
Türkiye’nin artık nasıl büyüyeceği
ve rekabet gücünü nasıl koruyabileceğine ilişkin gündeme geri
dönmesi gerektiğini vurgulayan
Sak, özel sektörün politika tasarım sürecine aktif olarak katılması
gerektiğini kaydetti.
Sak, Türkiye’nin bir önceki
yıla göre daha iyimser bir tablo
gösterdiğini ifade ederek, gelişmekte olan ülkelere bakıldığında
ekonominin bir an önce düzelebileceği bir ortamda olmadığını
aksine ülkelerin ayrışma döneminde olunduğunu kaydetti.
Türkiye’nin gelişmekte olan bir
ülke olmasının geçişi yavaşlatan
bir faktör olduğunu belirten Sak,
“Türkiye’nin büyük bir ekonomi
olması, ihtiyaçlarının yayılmış
olması Türkiye’nin teknolojik
gelişmelere sıçramasının önünde engel oluşturmaktadır” dedi.
Yenilikçi bir ekonomiye geçişin
önünü tıkayan piyasa aksaklıklarının, etkin ve yaratıcı biçimde
tasarlanmış bir kamu müdahalesi
çerçevesi gerektirdiğini belirten
Sak, ikinci nesil reformların bu
kapsamda acilen ele alınması
gerektiğini vurguladı.
25
26
JCR da not artırdı, sıra S&P’de
TÜRKİYE’NİN KREDİ NOTLARINDAKİ SON DEĞİŞİM
T
ürkiye’nin kredi notundan
son iki aydaki üçüncü
artış Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR’dan
geldi. JCR notu BB’ye yükseltti.
Türkiye’nin spekülatif düzeyden
çıkmasına tek kademe kaldı. Şimdi tüm gözler notu artırmamakta
direnen S&P’ye çevrildi.
Japon kredi derecelendirme
kuruluşu JCR, Türkiye’nin kredi
notunu, BB(-)’den, BB’ye yükseltti.
Moody’s: Ba2 (Durağan) (2010 Ocak’tan Ba3’ten tek kademe yükseltildi)
Fitch: BB (+) (Durağan) (2009 Aralık’ta BB (-)’den iki kademe yükseltildi.
JCR: BB (Durağan) (2010 Şubat’ta tek kademe yükseltildi)
S&P: BB (-) (Durağan) (2009 Eylül’de görünümü negatiften yükseltti)
Kuruluş, kredi notu artırımına
esas olarak, Türkiye’nin, küresel
mali krizde, dış şoklara karşı gösterdiği dayanaklılığı gösterdi. JCR,
Türkiye’nin kredi notuna ilişkin
ekonomik görünümünü ise durağan olarak açıkladı.
Japon kredi derecelendirme
kuruluşu JCR, Türkiye’nin, küresel
kriz ortamında dış mali yardım
almaksızın idare edebildiğini ve
krizin üstesinden gelebildiğini de
kaydederken, Uluslararası Para
Fonu (IMF) ile yeni bir stand-by
anlaşmasının, uluslararası güveni
daha da artırabileceğini bildirdi.
Türkiye’nin kredi notunu BB
(-)’den, BB’ye yükselten JCR, Türkiye ekonomisinin dayanıklığını
güçlendirmesi açısından, önceki
yıllarda kamu maliyesi ve mali
sistemin iyileştirilmesinin, küresel
şubat 2010
haber
mali krizde Türkiye ekonomisini
destekleyen unsurlar olduğunu
ifade etti. Reyting kuruluşu, ekonomik büyümenin, ekonomideki
baz etkisinin de yardımıyla, bu
yıl yüzde 5’in üstünde olabileceğini kaydetti.
Yeni artırım için 3 kriter
JCR Eurasia Yönetim Kurulu
Başkanı Orhan Ökmen, kredi
notu artışının Türkiye’nin kesinlikle ayrıştığının bir göstergesi
olduğunu söyledi. Yunanistan,
Portekiz gibi ülkelerin notunun düşürüldüğü bir dönemde
Türkiye’nin notunda gerçekleşen
artışın bir tabuyu da kırdığını
söyleyen Ökmen, “Türkiye hep
krizlere karşı kırılgan bir ülke olarak nitelendirilirdi. Bu not artırımlarıyla ya bu tanımlamanın yanlış
olduğu, ya da bahsedilen bu
kırılganlığın artık düzeldiği ortaya
çıktı. Not artırımında Türkiye’nin
kriz döneminde hiçbir dış destek
(IMF gibi) almadan, sadece kendi
imkanlarıyla krizi başarılı bir şekilde atlatmış olması önemli rol
oynadı. Fakat Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde attığı adımların da not artırımında önemli
etkisi oldu” dedi.
Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkması için
önünde sadece tek bir not artırımı
kaldığına dikkati çeken Ökmen,
bunun için JCR’ın üç önemli kriteri yakından izleyeceğini belirtti.
Ökmen “IMF ile yapılacak bir
anlaşma, 2000’lerin başından
beri süregelen ekonomik reform
sürecine sosyal, hukuki ve siyasi reformların da eklenmesi ve
Türkiye’de siyasi tansiyonların
oynaklığının azaltılması, AB
ile hareketlenen müzakerelerin
daha da hareketli hale gelmesi,
Türkiye’nin kredi notunun önce
görünümünde sonra da kademesinde yeni bir artış getirebilir”
dedi.
İki ayda üç artırım
Böylece Türkiye, iki ay içerisinde dört büyük kredi derece-
şubat 2010
lendirme kuruluşunun üçünden
4 adet not artırımı elde etmiş
oldu. Türkiye’nin kredi notunu 2009 yılının aralık ayında
Fitch iki kademe, 2010’un ilk
ayında ise Moody’s tek kademe
artırmıştı. Bu iki not artırımının
ardından tüm gözler öncelikle
Standard&Poors’a (S&P) çevrilmişti. S&P’nin not artırımının ne
zaman geleceği tartışmaları sürerken, dün bir sürpriz de Japon
kredi derecelendirme kuruluşu
JCR’dan geldi.
Zachau: S&P de
artırabilir
JCR’ın kararının ardından
Türkiye’nin kredi notunu artırmayan tek derecelendirme
kuruluşu olarak S&P kaldı. S&P,
en son 2008 yılında Türkiye’nin
kredi görünümünü negatiften
durağana yükseltmiş, kredi notunu ise BB (-) seviyesinde sabit
bırakmıştı. Fitch ve Moody’s’in
not artırımından sonra ocak ayı
ortasında S&P yetkililerinin Ankara bürokrasisine ziyaretlerini
sıklaştırdığı dikkati çekmiş, bu
da özellikle kamu yönetiminde bir not artırımının geleceği
beklentilerini artırmıştı. Dünya
Bankası Türkiye Direktörü Ulrich
Zachau da, bankanın hazırladığı
Küresel Ekonomik Beklentiler
2010 raporunda, Türkiye’nin
kredi notunun S&P tarafından da
artırılabileceğini belirtti. Eğer S&P
tek kademe not artırımı yaparsa,
Türkiye’nin S&P’den aldığı not,
Fitch ve JCR’ın BB kademesine,
Moody’s’in ise Ba2 kademesine
denk gelen notlarına eşit olacak.
Enflasyon ve kur beklentisi arttı
Merkez Bankası’nın Şubat ayının ilk anketine göre, 2010 yıl sonu
enflasyon beklentisi yüzde 7,50’ye yükseldi. Cari yıl sonu yıllık
gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) büyüme beklentisi, Şubat ayının ilk
anketinde, bir önceki ankete göre değişiklik göstermedi ve yüzde 3,9
düzeyinde kaldı.
Merkez Bankası, mali ve reel sektörde karar alıcı ve uzman kişiler
ile profesyonellerin beklentilerini saptamaya yönelik her ay iki kez
düzenlediği Beklenti Anketinin Şubat ayı ilk dönem sonuçlarını
açıkladı.
Buna göre, Ocak ayının ikinci dönem anketinde yüzde 1,33 olan
cari ayın tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) beklentisi, Şubat ayının ilk
anketinde yüzde 0,80’e geriledi. Gelecek ayın TÜFE beklentisi ise
söz konusu dönemde yüzde 0,60’tan yüzde 0,70’e yükseldi. İki ay
sonrasının TÜFE beklentisi ise yüzde 0,65’ten yüzde 0,70’e çıktı.
2010 Ocak ayının ikinci döneminde yüzde 7,15 olarak belirlenen
yıl sonu yıllık TÜFE beklentisi, Şubat ayının ilk anketinde yüzde
7,50’ye, 12 ay sonrasının yıllık yüzde 6,79 olan TÜFE beklentisi
yüzde 6,91’e, 24 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi de yüzde
6,54’ten yüzde 6,60’a yükseldi.
Gelecek 3. ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli TL
cinsi Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi, yüzde
10,18’den yüzde 10,45’e, gelecek 12. ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir
sabit kupon ödemeli TL cinsi Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz
oranı beklentisi ise yüzde 11,40’dan yüzde 11,52’ye çıktı.
Cari ay dolar kuru beklentisi 1,4646’dan 1,5003’e yükseldi. Yıl sonu
dolar kuru beklentisi de 1,5412 liradan 1,5513’e, gelecek 12 ay
sonundaki dolar kuru beklentisi de 1,5712’den 1,5749 liraya çıktı.
27
forum
Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Nurettin Özdebir EBSOhaber için yazdı
Kriz ve sanayimizin geleceği
28
Ekonomik kriz, en derin
etkisini reel kesimde
özellikle sanayi üretiminde göstermiştir. 2008
Ağustos’unda düşmeye
başlayan sanayi üretimi Şubat 2009’da dibe
vurmuştur. Yaz sonlarına doğru toparlanma
eğilimindeki sanayi
üretiminde bunun niteliği ve sürdürülebilirliği
konusunda endişelerimiz
devam etmektedir.
Küresel ekonomiyle entegre
olmuş, mal ve sermaye akımlarına açık bir ekonomi olan
Türkiye de küresel krizden derin
bir biçimde etkilenmiştir. Başta
AB olmak üzere gelişmiş ülkelere
yaptığımız ihracat, o ülkelerdeki
ekonomik daralma nedeniyle sert
bir biçimde düşmüştür. Küresel
kriz, içeride de beklentileri olumsuz bir biçimde etkilemiş, tüketici
ve reel kesim güven endeksleri
hızlı bir biçimde gerilerken özel
tüketim ve yatırım harcamaları
hızla düşüşe geçmiştir. Tüm bu
gelişmeler sonucunda 2009 yılında ekonominin yaklaşık yüzde
6 küçüleceği ve işsizlik oranının
yüzde 15’lere yaklaşacağı tahmin
edilmektedir. Bu rakamlar küresel
krizin Türkiye’ye maliyetinin ne
kadar yüksek olduğunu göstermektedir.
Ekonomik kriz en derin etkisini reel kesimde, özellikle sanayi
üretiminde göstermiştir. 2008
Ağustos’unda düşmeye başlayan
sanayi üretimi Şubat 2009’da dibe
vurmuştur. Sanayi üretimindeki
düşüş yaz aylarında yavaşlamış,
ve yıl sonuna doğru bazı toparlanma emareleri göstermiştir. Ancak,
sanayi üretimindeki toparlanmanın
niteliği ve sürdürülebilirliği konusundaki endişelerimiz devam
etmektedir. Bu endişelerimizin
temelinde kredi kanallarının hala
tıkanık olması yatmaktadır. Ban-
şubat 2010
forum
kalar, büyük işletmelere düşük
faizlerle kredi verirken KOBİ’lere
kredi vermemekte, kredi verseler
bile çok yüksek faizler talep etmektedirler. Ayrıca Kredi Garanti
Fonunun etkili bir biçimde çalışmaması da finansman sıkıntısı
içindeki KOBİ’lerin sorunlarını
ağırlaştırmaktadır. KOBİ’lerin
finansman kanalları açılmadıkça, sanayide güçlü ve yaygın
bir toparlanma beklemek aşırı
iyimserlik olur. Bu nedenle bankacılık kesiminin KOBİ’lere kredi
açmak için öne sürdükleri şartları
yumuşatmaları ve KOBİ kredilerinin yeniden yapılandırılmasında
daha esnek bir tavır sergilemeleri
gerekmektedir. Aksi takdirde
sanayimizdeki kan kaybı 2010
yılında da hızlanarak devam edecektir.
Türkiye ekonomisinin 2010
yılındaki performansı esas olarak dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı olacaktır. Eğer
dünya ekonomisi 2010 yılında
toparlanmaya başlarsa Türkiye
ekonomisinin de buna paralel bir
gelişme sergileyeceğini tahmin
ediyoruz. Ancak, küresel krizden
çıkışın nasıl olacağı ekonomistler
arasında da tartışma konusudur.
Bazı ekonomistler krizden çıkışın
yavaş ancak sürdürülebilir olacağını düşünürken bazı ekonomistler krizin çift dipli olacağını
yani ekonomideki toparlanmanın geçici olduğunu ve küresel
ekonominin yeniden resesyona
gireceğini ifade etmektedir. Eğer
çift dipli bir kriz yaşayacaksak
işlerin yeniden nasıl ve ne zaman
bozulacağını kestirmek güçtür.
Dubai ve Yunanistan örneklerinde görüldüğü gibi önümüzdeki
dönemde finansal piyasalarda
yeni sürprizler yaşayabiliriz. Ama
biz, çift dipli resesyon olasılığını
göz ardı etmemekle birlikte ihtiyatlı iyimserliğimizi koruyor ve
küresel ekonomideki toparlanmanın, yavaş olmakla birlikte devam
edeceğini düşünüyoruz.
Ekonomi yönetimi, kanımızca, küresel krizin Türkiye
şubat 2010
Ekonomi yönetimi
ekonomik toparlanmayı
hızlandırmak ve işsizliğin sosyal maliyetlerini
düşürmek için ekonomik
politikalarda reel sektöre öncelik vermelidir.
Ancak daha da önemlisi
gerçekleştirilecek yapısal reformlarda reel
sektör üzerine yoğunlaşılmasıdır. Kriz sonrası
dünyada likidite eskisi
kadar bol olmayacaktır.
İç tasarrufları artırıcı
tedbirler alınmalıdır.
üzerindeki etkilerini teşhis ve
tedavide geç kalmış, ekonomik
tedbirlerin alınmasındaki gecikme krizin maliyetinin yükselmesine neden olmuştur. Ekonomi
yönetimi, ekonomik toparlanmayı
hızlandırmak ve işsizliğin sosyal
maliyetlerini düşürmek için ekonomik politikalarda reel sektöre
öncelik vermelidir. Ancak, daha
da önemlisi, gerçekleştirilecek
yapısal reformlarda reel sektör
üzerinde yoğunlaşılmasıdır. Reel
sektörün rekabet gücünü artıracak, ülkemizde iş yapma ortamını
iyileştirecek, üretim, yatırım,
istihdam ve ihracatın önünü
açacak yapısal reformlar mutlaka gerçekleştirilmelidir. Bunun
yanı sıra kriz sonrası dönemde
sanayimizin finansman ihtiyacının nasıl karşılanacağı
da önemli bir belirsilik
içermektedir. Kriz sonrası dünyada likidite
eskisi kadar bol
olmayacak
ve yurtdışı
kredi imkanları
önemli ölçüde daralacaktır. Bu
nedenle iç tasarrufları artırıcı tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Üzerinde durmamız gerekn diğer
bir konu da ihracattır. Kriz sonrasında dünya pazarlarında rekabet
yoğunlaşacak ve ihracatımız bu
yoğun rekabetten olumsuz etkilenebilecektir. Bu nedenle sanayimizin iç pazardaki konumunu
güçlendirecek tedbirler üzerinde
yoğunlaşılmalıdır. Ekonomik
büyümede iç talebin rolü uzunca bir süre gözden kaçırılmıştır.
Önümüzdeki dönemde bu eksikliğin telafi edileceğini umuyoruz.
Sanayimizin temel sorunları
bir sanayileşme stratejisinin olmayışından kaynaklanmaktadır.
Bu eksiklik birbiriyle çelişen ya
da çatışan kararların alınmasına
yol açmakta, ekonomik politika
değişikliklerinde zamanlama
hatasına yol açarak sanayimizin
rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. Önümüzdeki dönemde
bu eksikliklerin giderileceğini ve
sanayimizin önündeki engellerin
temizleneceğini
umuyoruz.
29
dünya
Davos’ta hükümetlere
Davos’taki ekonomiye yön veren toplantılara katılan iş dünyasının liderleri, finans
sektörüne yönelik sıkı önlemler alma konusunda popülist davranmamaları için hükümetleri uyardı. Bu uyarıların gerisinde ABD Başkanı Barack Obama’nın büyük
bankaları küçültme ve vergilendirme planı bulunuyor.
İ
ş ve siyaset dünyasının liderleri İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleştirilen Dünya
Ekonomik Forumu’nun 40’ıncı
toplantısında bir araya geldi.
“Dünyanın Durumunu İyileştirme: Yeniden Düşünme, Yeniden
Tasarlama, Yeniden İnşa Etme”
sloganı doğrultusunda başlayan
toplantılarda küresel ekonomik
kriz masaya yatırılırken krizden
çıkış aşamasında belirlenecek
stratejiler konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. 90 ülkeden 2
bin 500’ü aşkın kişinin katıldığı
zirvede, ele alınan konu başlıkları
arasında, “ekonomik ve sosyal
refah, küresel riskleri azaltma ve
sistemik sorunlara yönelme, sürdürülebilirliğin sağlanması, de-
ğerler çerçevesi oluşturmak, etkin
kurumları inşa etmek” yeraldı.
Davos’ta toplantılara katılan
iş dünyasının liderleri 1930’lardan bu yana görülen en kötü
resesyondan kırılgan bir çıkışın
yaşandığı bu dönemde, finans
sektörüne yönelik sıkı önlemler
alma konusunda popülist davranmamaları için hükümetlere
30
şubat 2010
dünya
sıkı önlemler uyarısı
uyarılarda bulundu. Bu uyarıların
gerisinde ABD Başkanı Barack
Obama’nın büyük bankalara kısıtlama getirme ve vergilendirme
planının yarattığı endişeler bulunuyor. Zirve öncesinde bankacıların bu düzenlemelere karşı lobi
yapacakları ancak, Obama’nın
“Savaş istiyorlarsa ben savaşa
hazırım” açıklamasını dikkate
alarak bu konuda çok fazla zorlayıcı olmayacakları yorumları
yapılmıştı.
PricewaterhouseCoopers kuruluşunun küresel başkanı Dennis
Nally, “Düzenlemeye ilişkin reformların popülist bir mesaj ver-
me kaygısından kaynaklanması
durumunda büyük bir talihsizlik
yaşanacağını belirterek “ABD,
İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinde bu tür girişimler görüyoruz.
Bu, şaşırtıcı bir durum değil.
Çünkü bu konuda çok tepki var
ve halk harekete geçilmesini
istiyor” dedi. Barclays Başkanı
Bob Diamond da dün katıldığı bir
oturumda Obama’nın bankaların
büyüklüklerini sınırlama planını
eleştirerek “Ben bu konuda bir
kanıt görmüyorum. Eğer büyüğün
kötü olduğunu söyleyip geri adım
atarsanız, bu durum küresel ticaret ve ekonomiler üzerinde çok
büyük olumsuz etkiler yaratır”
diye konuştu.
Trichet’den
küresel işbirliği mesajı
Avrupa Merkez Bankası
(AMB) Başkanı Jean-Claude Trichet, The Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte, ABD’de
bankacılık alanında tasarlanan
reformaların doğru yönde atılmış bir adım olduğunu, ancak
uluslararası işbirliği gerektirdiğini
söyledi. ABD’deki bankaların
büyüklük ve işlem faaliyetlerine
getirilmesi planlanan sınırlamaları “tutarlı ve ilginç” olduğunu
belirten Trichet, AMB’nin de bunları büyük bir dikkatle incelemekte olduğunu ifade etti. Standard
Chartered CEO’SU Peter Sands
de düzenlemelere ilişkin farklı
girişimlerin büyük bir karmaşa
yaratabileceğini dile getirdi.
ABD’li girişim sermayesi şirketi Providence Equity Partners’ın
CEO’su Jonathan Nelson ise
hükümetlerden ve finans sektöründen birbirlerini hedef göstermekten vazgeçmelerini istedi
ve yönetimin iyileştirilmesine
odaklanma çağrısı yaptı. Yaşananların sorumluluğunun herkes
şubat 2010
31
32
tarafından paylaşılması gerektiğine değinen Nelson “Suçlama
oyunundan vazgeçmeliyiz. kriz
öncesinde dünyayı umursamaz
bir şekilde borç alınıp veriliyordu” diye konuştu.
Aralarında Goldman Sachs
CEO’su Lloyd Blankfein ve
JPMorgan Chase’in CEO’su Jamie
Dimon’un da bulunduğu bazı
yüksek profilli yöneticiler bu yıl
Davos’a katılmadı.
Yılmaz: Tünelin
ucundaki günışığı
Türkiye’den kamu kesimini
temsilen Davos’ta bulunan tek
yetkili olan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “Yeni Normal” başlıklı panele katılarak kriz
sonrası ortama ilişkin görüşlerini
açıkladı. Krizin neresinde olunduğunu anlatan ve “tünelin ucundaki ışığın günışığı” olduğunu
söyleyen Yılmaz, “Aydınlığa doğru çıkıyoruz. Ben burada temkinli
bir iyimserlik gördüm” dedi.
Harvard Business School’dan
Josh Lerner’in yönettiği panelde konuşmacı olarak Durmuş
Yılmaz’ın yanı sıra, Almanya
Merkez Bankası Başkanı Axel
A.Weber, Fransa Merkez Bankası Başkanı Christian Noyer,
Japonya Dış Ticaret Örgütü
Başkan ve CEO’su Yasuo Hayashi, İngiltere’den Apax Partners
CEO’su Martin Halusa, ABD’li
Accel Partners’ten Jim Breyer ve
ABD’li Highbridge Capital Managament yöneticisi Scott Kapnick
yer aldı.
Daha az risk
daha çok ihtiyat
Yatırımcıların “Daha az risk”,
“daha çok ihtiyatın” aranacağı,
finansal krizden sonra risk algılamalarının aynı olmayacağı
yeni küresel mali sistemde “yeni
normal”, daha çok düzenleyici ve
denetleyici önlem içeriyor.
Davos Zirvesi’nde, küresel
krize neden olan eski standart
ve sistemlerin yerine, yeni
normalleşmenin kuralları tartışılıyor. 1929 Dünya Ekonomik
Buhranı’ndan bu yanaki en
büyük krizin ortaya çıkmasında
katkıda bulunan Bretton Woods
Sistemi sorgulanırken, “Yeni Bir
Bretton Woods” için küresel risk
ve sistemik hataların araştırıldığı
panellerde, çözüm yolları da
tartışıldı.
Denetim artacak
Yeni normalin prensipleri
belirlenirken, yeni küresel mali
sistemde, “yeni normal” daha
çok düzenleyici ve denetleyici
önlem içeriyor. Bankacılık sistemindeki ihtiyatların artırılmasını
da öngören sistem, ekonomistlere
göre, bir anlamda “ak akçe kara
gün içindir” prensibiyle hareket
edecek.
Ekonomistler, örneğin eski
düzende, bankaların riskli yatırım
alanlarına yönelerek bankacılık
ana faaliyet alanı dışında hareket
ettiklerini, ihtiyat bulundurmanın
kârlı bir hareket olarak görülmediğini; ancak “yeni normal”
düzeninde, ihtiyatın önemli olacağını vurguluyorlar.
Yeni normallerin temelinde
daha az risk, daha çok ihtiyat
olacağını belirten ekonomistler,
eskiden tamamıyla piyasanın
kendi mekanizmasıyla düzelmesine bırakılan mali sistemin, yeni
düzende, genel ekonomideki
tüm resmi görebildikleri için
ulusal ve uluslararası resmi mali
kurumların da sisteme daha etkin
katılarak, gözetleyeceklerini ifade
ediyorlar.
Ekonomistler, Davos toplantılarının da ana teması olan, yeniden düşünerek, yeniden tasarlayarak inşa edilecek yeni normalin
belirlenmesiyle, yatırımların önünü açacak öngörülebilirliğin de
güçleneceğine işaret ediyor.
şubat 2010
33
şubat 2010
dünya
Borç krizi Davos’un da kâbusu
Davos Zirvesi’nin üçüncü gününde de gündem krizden çıkış ve yeni riskler oldu.
Küresel Riskler Raporu’nda ise borç krizine sürüklenen hükümetlere vurgu yapıldı.
Yüksek borcun ekonomik büyümeyi de yavaşlatacağının altı çizildi.
D
34
ünya genelindeki iş ve
siyaset dünyasının önde
gelen isimleri küresel krizi masaya yatırdıkları Davos’ta bir
yandan ekonomik canlanma için
belirlenmesi gereken stratejiler
üzerinde fikir alışverişi yaparken,
diğer yandan da ortaya çıkabilecek yeni risklerin neler olabileceği konusunda tahminlerde bulundu. Dünya Ekonomik Forumu
tarafından hazırlanan “Küresel
Riskler Raporu”na göre 2010 için
en önemli endişe kaynağı ekonomilerini canlandırmaya çalışan ve
resesyonla mücadele eden hükümetlerin borç krizine doğru sürüklenmeleri. G-20 ülkeleri arasında
yalnızca Avustralya, Çin, Suudi
Arabistan ve Rusya’nın dev borç
yükü altına girmekten kaçınabilecekleri öte yandan Japonya’nın
toplam borcunun ise ekonomisinin iki katını aştığı belirtiliyor.
Uluslararası Para Fonu’nun
(IMF) Mali İlişkiler Direktörü
Carlo Cottarelli’ye göre ekonomiler bir kaç on yıl boyunca
daha yüksek borçla yaşayacak
ve bunun bedeli de düşük oranlı
ekonomik büyüme olacak. Daha
önceki krizlerde etkili olan varlık
fiyatlarındaki düşüşün devam
etmesi, dünya ekonomisinin krizden çıkıştaki lokomotifi olanak
nitelendirilen Çin’in büyümesinin
yavaşlaması olasılığı, ortaya çıkabilecek mali krizler, bazı ülkelerin korumacı önlemlere dönme
ihtimali, altyapı yatırımlarının
azalması ve mali sektöre yönelik
sıkı denetleme ve düzenleme
planlarının oluşturacağı maliyet
de gözardı edilmemesi gereken
risk unsurları olarak öne çıkıyor.
Harvard Üniversitesi’nin ekonomi profesörlerinden Kenneth
Rogoff’a göre küresel ekonomik
büyüme yavaş olacak. Bu durum
döviz kurları üzerinde aşağı,
enflasyon üzerinde ise yukarı
yönlü bir baskıya neden olabilir.
Bu süreçte merkez bankalarının
izleyeceği politikalar, düşük faiz
ve gevşek para politikalarında
çıkışın zamanlaması büyük önem
kazanacak.
Enflasyon tehdidi
Birçok ülkede krizden çıkış
işaretlerinin artmasıyla birlikte
tırmanışa geçen fiyatlar merkez
bankası yöneticilerinin uykularını
kaçırmaya başladı. Hükümetlerin
harcamaları dizginleme konusunda başarılı olamamaları halinde
enflasyonun daha da hızlanacağı
ve tüketicilerin harcama gücünü
azaltacağı belirtiliyor. Böyle bir
durumda merkez bankası yöneticileri faizleri yükseltme silahına
sarılmaktan başka çare bulmakta
şubat 2010
zorlanacak. Bu da ekonomik
canlanmanın sürmesi için faiz
oranlarının düşük kalmasını isteyen hükümet yetkilileriyle merkez bankası yönetimlerinin karşı
karşıya gelmesine neden olacak.
Arjantin’de yaşanan kriz bunun
son örneklerinden biri oldu. Devlet Başkanı Cristina Fernandez
borçların ödenmesi için merkez
bankasının kaynaklarının bir kısmını kullanılması önerisine karşı
çıkan Merkez Bankası Başkanı
Martin Redrado’yu görevden aldı.
Öte yandan, küresel krizle
birlikte, dünya ekonomisinin yönlendirilmesinde, G-7’nin yerini
alan ve Türkiye’nin de üyesi bulunduğu G-20 grubunun krizden
çıkmak için daha çok gayret göstereceği belirtildi. G-20 Dönem
Başkanı Güney Kore’nin Devlet
Başkanı Lee Myung-bak, Davos’ta
yaptığı açıklamada, küresel ekonomik toparlanma için işbirliği
gayretlerini iki katına çıkaracaklarını söyledi. Lee Myung-bak,
G-20’nin, kriz sonrası için bir
gündem hazırlayacağını da vurguladı.
Reformlar not
artışı getirebilir
Küresel ekonomik krizi ilk
tahmin eden ünlü ekonomist
Prof. Nouriel Roubini, Türkiye
ekonomisi için ılımlı bir iyimserlik içinde olduğunu belirterek,
büyümenin sağlanacağını ancak,
hızının Türkiye’nin uygulayacağı
reformlara ve küresel toparlanmaya bağlı olacağını kaydetti.
Türkiye’nin, ticaretinin önemli
bir kısmını Avrupa ülkeleriyle
yaptığını hatırlatan Roubini,
bu nedenle, Avrupa ülkelerinin toparlanmasının, Türkiye
ekonomisinin de büyümesini
hızlandıracağını söyledi. İhtiyati
önlemler açısından, IMF ile anlaşma yapılıp yapılmamasının da
büyüme hızını belirleyici unsurlardan biri olduğunu kaydeden
Roubini, sağlam para ve maliye
politikası uygulamasına devam
edildiği, ayrıca ekonomik-mali
şubat 2010
35
reformlar gerçekleştirildiği sürece
kredi derecelendirme kuruluşlarının, gelecek yıllarda Türkiye’ye
“Yatırım Yapılabilir” notu verebileceğini de vurguladı. Bu arada
“Ortadoğu’da Güç Dengesini
Yeniden Düşünmek” isimli bir
panelde Türkiye’nin bölgede ve
“Ortadoğu’nun Avrupa ile ilişkilerinin geleceğinde” çok önemli bir
role sahip olduğu belirtildi.
Bankacılıkta yeniden
yapılanma şart
Nobel Ekonomi Ödülü sahibi
ünlü ekonomist Joseph Stiglitz,
yetkililerin bankalara yeni bir
düzenleme rejimi getirilmesine
ihtiyaç bulunduğu konusunda
geniş ölçekli bir uzlaşıya varmaları gerektiğini söyledi. Yeni
düzenlemeler ya da vergilerin
duyurulmasıyla birlikte banka-
ların başka bir ülkeye taşınma
tehdidinde bulunduklarını kaydeden Stiglitz, bu nedenle temel
sorunların çözülmeden kaldığını
dile getirdi. Stiglitz, “Eğer geniş
bir uzlaşı sağlansaydı, bizi dibe
doğru götüren ve büyük karışıklığa yol açan bu yarış durabilirdi”
diye konuştu. Bankaların riskli
yatırımlarda kullanmak için teşvik
aldıklarını kaydeden Stiglitz, onları sınırlamanın yollarından birinin
de kullanabilecekleri kaldıraçları
azaltmak olduğunu ifade etti.
Bankacılar için “Kazandıkları
zaman kârlarını ceplerine koyuyorlar, kaybettikleri zaman ise ise
vergi mükellefleri ödüyor” diyen
Stiglitz, düzenleyici yetkililerin
siyasi baskılardan bağımsız olmaları gerektiğini ancak kuralları
uzmanların yardımıyla hükümetin
koymasının uygun olduğunu vurguladı.
uluslararası
EBSO Arap dünyasının
36
Türkiye ile Suriye arasında vizenin kaldırılmasından sonra bu ülkeye
İzmir’den ilk iş ve inceleme gezisini gerçekleştiren Ege Bölgesi Sanayi
Odası, üyelerinin 320
milyonluk Arap dünyası
pazarına girişlerine öncü
oldu. EBSO, Şam, Humus ve Halep’teki Odalarla işbirliği anlaşmaları
imzalarken, Türkiye ile
Suriye arasında 5 milyar
dolarlık dış ticaret
hedefi koydu.
E
ge Bölgesi Sanayi Odası,
ekonomik işbirliği imkanlarının artırılması ve İzmirli
sanayicilerin dış pazar paylarında artış sağlanması amacıyla
Suriye’ye iş ve inceleme gezisi
gerçekleştirdi. Türkiye ile Suriye
arasında vizelerin kaldırılmasından sonra bu ülkeye İzmir’den
ilk iş gezisini düzenleyen EBSO,
üyelerinin 320 milyonluk Arap
pazarına girişlerine öncü olurken, Şam, Humus ve Halep’teki
Odalarla imzaladığı işbirliği anlaşmalarıyla bu ülkedeki varlığını
perçinledi. Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, Türkiye ile
Suriye arasındaki dış ticarete ilk
aşamada 5 milyar dolarlık hedef
koydu.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar’ın başkanlığında
Yönetim Kurulu Üyesi Berkay
Eskinazi’nin koordinatörlüğünde
gerçekleştirilen Suriye iş ve inceleme gezisi, İzmirli sanayicilere
yeni fırsat kapıları açtı. Sanayicilerden oluşan 53 kişilik heyetle
gerçekleştirilen gezinin ilk durağı
Şam oldu. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar,
Şam’da Ekonomi ve Ticaret Bakanı Lamyaa Assi ile biraraya geldi.
Şam Ticaret Odası ve Şam Sanayi
Odası ile EBSO arasında işbirliği
protokolleri imzalanırken, İzmirli
sanayiciler de Suriyeli meslektaşlarıyla yaptıkları ikili görüşmelerde önümüzdeki süreçte
meyvelerini verecek anlaşmaların
temellerini attı. EBSO Heyeti,
Şam temasları kapsamında Şam
Uluslararası Fuarı’nı da gezdi.
şubat 2010
uluslararası
ticaret kapılarını açıyor
37
İlk olan kazanır
ilk gelen EBSO
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Suriye iş ve
inceleme gezisi kapsamında Ekonomi ve Ticaret Bakanı Lamyaa
Assi’yi ziyaret etti. Türkiye’nin
Şam Büyükelçisi Ömer Önhon’un
da katıldığı ziyarette konuşan
Bakan Assi, iki ülke arasındaki
ilişkilerin üst seviyeye çıkabilmesi
için ülkelerin karşılıklı çıkarlarına
dayalı ilişkiler geliştirmek gerektiğini söyledi. EBSO heyetine
“Suriye’ye hoş geldiniz” diyen
Bakan Assi, bu seyahatin Suriyeli
iş adamlarıyla yapıcı bir işbirliğine dönüşmesini istedi.
Assi, “İki ülke arsındaki ilişkiler 2007 yılındaki serbest ticaret
anlaşmasıyla önemli mesafeler
katetti. Türkiye ve Suriye arasında, siyasetteki güzel ilişkiler eko-
şubat 2010
nomik ve kültürel işbirliğine de
yansımalı” dedi.
Assi, ticarette yaşanan mevcut
sorunların giderilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını, varsa
önerileri de dinlemeye hazır olduklarını aktardı.
Daha sonra söz alan Ender
Yorgancılar, Türkiye’nin, ekonomik anlamda dünyanın parlayan
yıldızlarından biri olduğunu
kaydetti. Türkiye’nin son iki yılda
komşularıyla olan ticaretinde
büyük gelişmeler yaşandığını,
bu ülkelerle ticaretin son iki yılda yüzde 30-40 oranında artış
gösterdiğini anlatan Yorgancılar,
Türkiye’nin Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük müteahhitlik
hizmeti veren ülke durumuna
geldiğini, turizm alanındaki tecrübelerini de artık yurt dışına
taşıdığını belirtti.
Ender Yorgancılar, Türkiye’nin
Suriye ile yaşadığı sorunlarıysa,
kamu ihalelerinin sonuçlanmasının uzun sürmesi, teminat
mektuplarının incelenmesinin
zaman alması, ürünlere uygulanan referans fiyatın yüksekliği
olarak sıraladı. Yorgancılar daha
sonra Bakan Assi’ye çini bir tabak
hediye ederek, kendisini İzmir’e
davet etti.
Büyükelçilik ziyareti
EBSO heyeti, Türkiye’nin Şam
Büyükelçiliğini de ziyaret etti.
Büyükelçi Ömer Önhon’a ziyarete ilişkin bilgi veren Yorgancılar,
Suriye’deki yatırım imkanları
hakkında da bilgi aldı.
Suriye’deki potansiyeli nasıl
değerlendirebileceklerini öğrenmek için bu geziyi düzenlediklerini kaydeden Yorgancılar, he-
uluslararası
38
yette plastik, gıda, metal, makine,
inşaat ve tekstil sektörlerinden
temsilciler bulunduğunu anlattı.
Büyükelçi Önhon da,
Suriye’deki yeni açılım süreciyle
birlikte ilişkilerde canlanma yaşandığını belirterek, şöyle devam
etti:
“Suriye’de komşu ülke olmamızdan kaynaklanan bizimle
ilgili bir korku var. İtalya’dan,
Fransa’dan, bizden çekindikleri
kadar çekinmiyorlar. ‘Türkiye’nin
bu kadar güçlü hale gelmesi bizim ekonomimizi yutar mı’ diye
düşünüyorlar. Bu tür ziyaretler
sosyal ve kültürel içerikten çok
somut bir işbirliği projelerine
dönüşmeli. Buraya ilk gelen kazanır. Türk firmalarının gelip yer
kapmasını istiyoruz.”
Heyette bulunan EBSO Meclis
Üyesi Salih Esen de, ülkede yatırım yapmadan önce ürünlerinin
nasıl ses getireceğini bilmek istediklerini, bunun için önce pazar
payını görerek yatırım yapmayı
düşündüklerini söyledi.
İşbirliği anlaşmaları
Ege Bölgesi Sanayi Odası
(EBSO), ticari ve ekonomik işbirliği imkanlarının artırılması
amacıyla Şam Ticaret Odası ve
Şam Sanayi Odası ile işbirliği
anlaşması imzadı.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar başlığındaki
heyet, Şam’daki temasları kapsamında, Şam Ticaret Odası’nı
ziyaret etti. Şam Ticaret Odası
Başkanı Ghassan Al-Qallaa burada yaptığı konuşmada, EBSO
heyetini Suriye’de görmekten çok
mutlu olduklarını dile getirerek,
“Umarım bu görüşmelerden
olumlu sonuçlar alınır” dedi.
Al-Qallaa, EBSO ve İzmir’in,
gıda, tekstil, otomotiv ve demirçelik sektörlerinde ilerlemiş
olduğunu, bu sektörlerin Suriye
için de önem taşıdığını belirterek,
“Özellikle Ege Bölgesi’ndeki girişimcilerle turizmle ilgili işbirliği
yapmak istiyoruz” dedi.
Suriye ve Türkiye’nin ortak bir
uygarlığın uzantısı olduğunu ifade eden Al-Qallaa, iki ülke arasında ticaret konusunda önemli
adımlar atıldığını, Türk ürünlerini
Suriye’nin tüm pazarlarında görebilmenin mümkün olduğunu,
Suriye mallarının da özellikle
Türkiye’nin güneyindeki illerde
yaygın olarak bulunduğunu anlattı.
Al-Qallaa, “Biz yabancı yatırımcı için bütün imkanları sağla-
maya hazırız ve Türk iş adamlarının buraya yatırım yapmasından
daha çok memnun oluruz” diye
konuştu.
Yıllar önce Türkiye’de başlatılan ekonomik reformların bugünlerde Suriye’de yapılmaya çalışıldığını dile getiren Al-Qallaa,
bu nedenle iki ülkenin ortak
çalışmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Al-Qallaa, “Bölge
insanı olarak karşımıza çeşitli
engeller çıkmaktadır. Bunların
üstesinden gelmek için işbirliği
yapmalıyız. Türkiye’de üretilen
ürünleri ve ortak yatırımlarla üretilen ürünleri diğer Arap ülkelerine Suriye üzerinden verebiliriz”
görüşünü aktardı.
Türkiye’deki siyasi iktidarın
Suriye ve Arap ülkelerinin sorunlarıyla ilgili tutumlarını da
unutmamak gerektiğini belirten
Al-Qallaa, “Özellikle, Davos’ta
sırtını İsrail Başbakanı’na dönerek
söyledikleriyle Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, tüm İslam aleminin kahramanı olmuştur” dedi.
Türkiye ile
dostluğumuz önemli
Şam Sanayi Odası Başkanı
Imad Ghreiwati de iki ülkenin
tarihini Osmanlılar dönemiyle
şubat 2010
uluslararası
sınırlamanın doğru olmadığını
belirterek, dostluk ve kardeşliğin
çok daha önceden başladığını
kaydetti.
Sultan Abdülhamit döneminden bugüne kadar ortak pek çok
unsur bulunduğunu dile getiren
Ghreiwati, Beşar Esad, Abdullah
Gül ve Recep Tayyip Erdoğan
görüşmesinden sonra, iki ülke
ilişkilerinin çok daha sıkı bir şekilde geliştiğini bildirdi.
Ghreiwati, iki ülke arasındaki
dostluğu Churcill’in bir sözüyle
örneklendirerek, “Churcill, ‘Dostluklar değil, çıkarlar önemlidir’
demiş. Oysa Türkiye ile bizim
dostluğumuz çok daha önemlidir” dedi.
Sanayi, turizm ve hizmet sektörlerinde iki ülkenin yapacağı
işlerin karşılıklı mal alıp-verme
esasına dayanmaması gerektiğini
dile getiren Ghreiwati, Suriye’de
yatırım için elverişli bir ortam
bulunduğunu, yapılacak ikili görüşmelerde ortak projelere daha
çok önem verilmesi gerektiğini
vurguladı.
Suriye Deniz Ticaret Odası
Başkanı Abdul Kader Sabra da
Büyük Arap Serbest Bölgesi’nin
üyesi olan Suriye’nin Türk firmalarının tecrübelerinden yararlanmak istediğini söyledi. Sabra,
“Rekabet değil, bütünleşmek
istiyoruz. Bu bütünleşme Suriye
ve Türk halkı için olmalıdır” diye
konuştu.
Sorunlar çözülürse
yatırımlar daha da artar
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, her iki
ülkenin kendi işlerinde bölgesel
bir güç haline geldiğini anlatarak,
geçmişten gelen birlikteliğin,
ekonomik ve ticari ilişkilerin öne
Humus’ta Türk - Suriye Fuarı kurulacak
Humus Ticaret Odası Başkanı Mohammed Adel
Tayara, Humus’ta bir Türk- Suriye Fuarı kurmak
istediklerini bildirdi. İzmir Enternasyonal Fuarı gibi
değişik sektörlerin bir arada yer alacağı bu fuarla
ilgili konferans düzenleyeceklerini kaydeden Tayara, “Bu fuarı düzenlerken Şam Ticaret ve Sanayi Odaları’ndan da destek alacağız. Yakın bir
tarihte Türkiye’ye gelerek sizin deneyimlerinizi de
yerinde görmek istiyoruz” dedi.
Mobilya, rüzgar enerjisi ve mücevherat
Humus Sanayi Odası Başkanı Labeeb Al-Ikhvan
da, Suriye’nin ortasında yer alan Humus’un, Lübnan ve Irak gibi ülkelere yakın olduğunu belirterek
“Bu amaçla Hasyaa Sanayi şehrini kurduk. Bölgede değişik sektörlerde firmaların faaliyet gösteriyor. 5 milyon metrekarelik alanı Humus’ta yatırım
düşünen Türklere tahsis edebiliriz” diye konuştu.
Al-Ikhvan, Humus ve Halep’te mücevharat
sektörünün Türk ve Suriyeli işadamlarının bu
şubat 2010
alanının yanı sıra rüzgar enerjisi ve mobilya konusunda birlikte çalışabileceğini kaydetti. Ikhvan,
“Humus’ta beş yıldızlı bir otel inşa ediliyor. Bunun
teşrifatıyla ilgilelen mobilya firmaları bize başvursun” dedi.
Büyük hedeflere doğru
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da, Türkiye’nin komşu ülkelerle başlattığı
siyasi-politik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik dış
politikasının ekonomik ilişkilere de yansıdığını
vurguladı.
Suriye ile turizm ve sanayi alanlarında ortaklıklar
kurulabileceğini bildiren Yorgancılar, ortak yatırım
öncesi Türk ürünlerinin Suriye’de ne kadar pazar
payı alacağını görmek istediklerini de sözlerine
ekledi. Ender Yorgancılar, “Geçtiğimiz yıl iki ülke
arasındaki ticaret hacmi yüzde 20 artışla 1.8
milyar dolar oldu. Ancak bu yeterli değil. Ticaret
hacmi 5 milyar dolar olmalı” dedi.
39
uluslararası
40
çıkmasıyla pekişeceğini söyledi.
Türkiye’nin komşu ülkelerle
ticaretinin gelişmesinin önemine
işaret eden Yorgancılar, en çok
ihracatı AB ülkeleri ile ABD’ye
yaptıklarını, bunun sebebinin
kaliteli mal üretmek olduğunu
belirtti. Yorgancılar, şöyle devam
etti:
“İkili ilişkilerimizi geliştirmek
için bu tür ziyaretlerimizi çoğaltacağız. Ayrıca İzmir Liman’ından
Laskiye’ye direkt seferlerin olması, mal alıp-verme konusunda da
sorun teşkil etmemektedir. Ancak
ticarette bazı aksamalar olabilmektedir. Özellikle Suriye’de
ihalelerin geç sonuçlanması,
ihale sonuçlanmasına rağmen
akreditif açıklanmaması, referans
fiyat uygulaması gibi sorunları
Büyükelçilik vasıtasıyla ilgili bakana ilettik. Bu sorunlar da çözülürse iki ülke arasındaki yatırımlar
daha da artacaktır.”
Yorgancılar, daha sonra, günün anısına iki Oda başkanına
birer gümüş tabak hediye etti.
Şam Ticaret Odası’ndaki toplantıda, EBSO sunumuyla İzmir
ve İzmir ekonomisi hakkında
bilgi verildi.
Konuşmaların ardından EBSO
ile iki oda arasında işbirliği anlaşması imzalandı. Daha sonra Türk
ve Suriyeli iş adamları ikili görüşmelerde bulundular.
Suriye’de yatırım
imkanları sunuluyor
EBSO heyeti, temasları kapsamında Şam Uluslararası Fuarı’nı
da ziyaret etti. Şam Ticareti Geliştirme Merkezi Müdürü Wael Ashraf Orfahli tarafından karşılanan
heyet, fuarı gezerek, yetkililerden
bilgi aldı. Orfahli, ekonomik
ilişkilerin geliştirilmesi için yapılacak yatırımlar konusunda
her türlü yardıma hazır olduklarını söyledi. Orfahli, iki ülkenin
cumhurbaşkanlarının yaptıkları
görüşmeler ve özellikle Suriye
Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı
ziyareti sonucu karşılıklı alınan
kararlar gereği, Türk yatırımcılarla ticaret ve ihracatta birlikte
çalışmak istediklerini vurguladı.
Orfahli, iki ülkenin kardeşlik ve
dostluğunu pekiştirmek istedikle-
şubat 2010
uluslararası
rini de dile getirdi.
El Cezire bölgesinde yatırım
yapmak isteyen firmalara ücretsiz
arazi verildiğini, 10 yıl vergiden
muafiyet sağlandığını anlatan
Orfahli, iş adamları için Suriye’de
genel bir kurul oluşturulduğunu,
Halep ve Şam’daki serbest bölgelerde yatırım yapılabileceğini
kaydetti. Türk heyeti adına konuşan EBSO Meclis Üyesi Ateş
İlyas Demirkalkan da oda üyeleri
olarak ağırlıkla sanayi ve ihracat
yaptıklarını, Suriye’ye de buradaki yatırım olanaklarını yerinde
görmek ve tespit etmek için geldiklerini aktardı.
Komşu ile iyi ilişki
ekonomiye yarar
Suriye’deki temasları kapsamında Şam’dan Humus’a geçen
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar başkanlığındaki heyet, Humus Ticaret Odası’nı
ziyaret etti. Burada düzenlenen
toplantıda konuşan Humus Ticaret Odası Başkanı Adel Tayara,
Humus’un Suriye’nin üçüncü
büyük şehri olduğunu belirterek,
kentin sanayide gelişme gösterdiğini belirtti.
İki ülke arasındaki siyasi ilgi
ve alakanın, ticari ilişkilere de
yansımasını arzu ettiklerini ifade
eden Tayara, “Her zaman anlaşmak ve sizlere yatırımlarınızda
yardımcı olmak istiyoruz” dedi.
şubat 2010
Tayara, iki ülke arasındaki
ekonomik ve ticari iş hacmini en
yüksek seviyeye çıkarmak için bir
fuar düzenlemeyi planladıklarını,
bunun hazırlıklarına 2 ay içerisinde başlayacaklarını da bildirdi.
Humus Sanayi Odası Başkanı
Labib Al-Akhvan da Suriye’nin
ortasında yer alan Humus’un,
Lübnan ve Irak gibi ülkelere yakın olduğunu söyledi.
Humus’taki Hasyaa sanayi
merkezinde Türk yatırımcılar için
uygun yatırım imkanları olduğunu, bu bölgede 5 milyon metrekarelik bir alanın yatırım düşünen
Türk iş adamlarına ücretsiz verileceğini dile getiren Al-Akhvan,
“İki ülke iş adamları, yapılacak
ikili görüşmelerle güzel ortaklıklara imza atabilirler” dedi.
Al-Akhvan, Humus ve
Halep’te mücevherat sektörünün
oldukça geliştiğini, Türk ve Suriyeli iş adamlarının bu alanda ve
rüzgar enerjisi konusunda birlikte
çalışabileceğini kaydederek,
Humus’ta beş yıldızlı bir otel inşa
edildiğini, bunun mobilya sektörü
için iş imkanları yaratabileceğini
dile getirdi.
Türkiye stratejik
konumda
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar da Türkiye’nin,
komşu ülkelerle başlattığı siyasipolitik ilişkilerin geliştirilmesine
yönelik dış politikasının, yavaş
yavaş ekonomik ilişkilere de yansımaya başladığını kaydetti.
İki ülke liderlerinin görüşmeleri sonucu vizenin kaldırıldığını
hatırlatan Yorgancılar, bunun
Türkiye ve Suriye arasındaki
ekonomi ve turizm sektörleri için
önemli olduğunu vurguladı. Yorgancılar, Türkiye’nin doğu ve batı
arasında çok önemli bir stratejik
konumu bulunduğunu belirterek,
“Türkiye komşularıyla ne kadar
iyi ilişki geliştirirse, komşularının
da bundan pay alma imkanı o
kadar artar” dedi.
Ender Yorgancılar, geçen yıl
iki ülke arasındaki ticaret hacminin yaklaşık 1 milyar 800 milyon
dolar olduğunu ifade ederek, bu
rakamı 2012 yılına kadar 5 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini kaydetti. Türkiye’nin 130
milyar dolarlık ihracatında sanayinin payının yüzde 92 olduğunu
hatırlatan Yorgancılar, sanayi
ve turizm alanlarında ortaklıklar
kurulabileceğini belirtti.
Yorgancılar, Türk ürünlerinin
Suriye’de ne kadar pazar payı
alacağını görmek istediklerini de
sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından EBSO
ile iki oda arasında işbirliği anlaşması imzalandı. İzmir ve Türkiye
ekonomisinin anlatıldığı sunumun ardından, firma temsilcileri
ikili görüşmelerde bulundu.
41
uluslararası
42
Halep’te EBSO ağırlığı
Ege Bölgesi Sanayi Odası
(EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, Suriye’nin
Halep kentinde imzaladıkları anlaşmaların ana amacının, mevcut
ilişkileri geliştirmek, yatırım olanakları sağlamak ve Türkiye’deki
teknoloji bilgi birikimini çevre
ülkelerle paylaşmak olduğunu
söyledi.
Suriye’deki temasları kapsamında EBSO heyeti, Halep Ticaret Odası’nı ziyaret etti. Burada
bir konuşma yapan Halep Ticaret
Odası Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Mohammed Mustafa
Nasır, Suriye’nin dünyada ve
Arap ülkeleri arasında önemli bir
coğrafi konuma sahip olduğunu
belirtti.
Suriye’deki yeni açılımın,
ekonomik ve ticari faaliyetlere
yansıdığını dile getiren Nasır,
bunun iki ülke arasındaki ticari
işbirliği ve ortak yatırımları teşvik
ettiğini söyledi.
Nasır, Suriye’nin Türkiye için
diğer Arap ülkelerine, Türkiye’nin
Suriye için Avrupa’ya açılan
bir kapı olduğunu ifade ederek,
“Türk ve Suriyeli iş adamları
olarak görevimiz ticari ilişkilerin
gelişmesi için daha fazla çaba
göstermektir. Tüm Türk girişimcileri yatırım için ülkemize davet
ediyoruz” dedi.
Halep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Mohammed Sayem Al-Dahar
da Suriye ile Türkiye arasındaki
politik ilişkilerin iyi yansımaları
olduğunu dile getirerek, bunun
sanayi yatırımlarıyla desteklen-
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar:
İmzaladığımız anlaşmaların ana amacı, mevcut ilişkilerimizi geliştirmek, yatırım olanakları sağlamak
ve Türkiye’deki teknoloji birikimini çevre ülkelerle
paylaşmaktır.
mesi gerektiğini vurguladı.
Al-Dahar, “Türkiye ile Suriye
yalnızca iki komşu değil, aynı
tarihi ve gelenekleri paylaşan,
aynı kültür ve sosyal bölge içinde
yaşayan iki dost ülkedir. Halep’te
gelecek vaat eden yatırım alanları
bulunuyor. Yeni sanayi bölgemiz,
yeni projeler gerçekleştirmek isteyen girişimcilere çok iyi fırsatlar
sunmaktadır” diye konuştu.
Arap ülkeleriyle
ortak projeler
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da 2007
yılında yürürlüğe giren serbest
ticaret anlaşmasıyla iki ülke arasındaki ticaret hacminin yüzde
50 artarak 2008’de 1,8 milyar
dolara ulaştığını hatırlatarak, “Bu
ziyaretimiz kapsamında imzaladığımız anlaşmaların ana amacı
mevcut ilişkilerimizi geliştirmek,
yatırım olanakları sağlamak ve
Türkiye’deki teknoloji bilgi birikimini çevre ülkelerle paylaşmaktır” dedi.
İzmir ile Suriye arası uzak gibi
görünse de hem kara yolu, hem
şubat 2010
uluslararası
de İzmir Limanı’ndan Lazkiye’ye
yapılan düzenli deniz yoluyla
çok kolay ulaşım sağlanabildiğini
belirten Yorgancılar, İzmir’den
yapılan ihracatın büyük kısmının
AB ülkeleri ABD’ye yapıldığını,
bunun nedeninin yüksek kaliteli
üretim olduğunu söyledi.
Yorgancılar, imzalanacak
anlaşmanın her iki ülke için de
hayırlı olmasını diledi.
Daha sonra söz alan
Türkiye’nin Halep Başkonsolosu
Adnan Keçeci, ülkeler arasında
ticari ilişkilerin kısa bir süre öncesine kadar istenen düzeyde olmadığını ifade ederek, buna rağmen
sınır illerdeki halklar arasında
yakın bir dostluk ilişkisi bulunduğunu, ticaretin de mütevazı
da olsa belli bir miktarda devam
ettiğini bildirdi.
Keçeci, Suriyeli iş adamlarının, Türkiye’den beklentisinin
Suriye’de somut yatırım yapmaları olduğunu belirterek, “Böylece
diğer Arap ülkelerine yönelik
ortak projeler geliştirilebilir. Bu
anlamda sizlerden katkı bekliyoruz” dedi.
Konuşmaların ardından EBSO
ile iki oda arasında işbirliği anlaşması imzalandı. İzmirli ve Suriyeli firmalar da ikili iş görüşmelerinde bulundu.
Sanayici memnun
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın
ticari ve ekonomik işbirliği im-
şubat 2010
kanlarının artırılması amacıyla
Suriye’ye düzenlediği iş ve inceleme ziyaretine katılan sanayiciler geziden memnun döndü.
Suriye’nin Şam, Humus ve Halep
kentlerinde 300’den fazla ikili iş
görüşmesi gerçekleştiren sanayiciler, bunların somut projelerle
sonuçlanacağından ümitli. İkili
görüşmeler sonrası pek çok iş
adamı iş bağlantıları gerçekleştirirken, bazıları da önce distrübütörlük şeklinde başlayacakları
ticareti ilerleyen dönemde ortak
üretime taşımayı hedefliyor.
Ziyareti değerlendiren EBSO
Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, çevre ülkelerle
ilişkilerin artırılması politikası
neticesinde, Suriye’deki potansiyeli değerlendirmek amacıyla
bu ziyareti gerçekleştirdiklerini
kaydetti.
Genel olarak, gelen Türk iş
adamlarından olumlu geri dönüşler aldığını dile getiren Yorgancılar, “Seyahatimiz bence çok başarılı geçti. Suriye’den memnun
ayrılıyoruz” dedi.
Ender Yorgancılar, tekstil,
gıda, plastik sektörlerinin iş bağlantıları yaptıklarını belirterek,
“Bunların artacağını düşünüyorum. Türkiye’de de mal satmaya
gittiğiniz zaman ‘Al kartı, benim
böyle bir malım var’ deyince
adam sana hemen sipariş vermiyor. Neticede bu bir süreç. Çim
büyütmek gibi. Tohumu atacak-
sın, iyi bakacaksın, sonra yeşerecek, ondan sonra verim verecek”
dedi.
Halep’in BMC’den 140 adet
otobüs alma talebi bulunduğunu,
bunu BMC yetkililerine bildirdiklerini anlatan Yorgancılar,
“İnşallah o da BMC açısından
iyi sonuçlanır. Bu arada mobilya
sektöründen kimse yoksa da mobilya sektöründen gelen talepler
var. Döndüğümüzde ilgili komitelere bunları sunacağız” diye
konuştu.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, dünya petrol
ve doğal gaz rezervlerinin yüzde
70’inin Türkiye’nin doğusunda,
bu rezervlerin yüzde 40’lık kullanım alanının da Türkiye’nin
batısında olduğunu belirterek,
“Türkiye, bu lojistik konumunu
komşu ülkelerle geliştirebildiği
takdirde, sadece Türkiye değil,
çevremizdeki tüm ülkeler de kazanacak. Onun için Türkiye’nin
konumu çok önemli” dedi.
Firmaların yüzü güldü
Üç gün boyunca Suriyeli
iş adamlarıyla görüşen Türk
iş adamları bu görüşmelerden
memnun ayrıldı. Görüşmeleri
gazetecilere değerlendiren iş
adamları burada gördükleri ilgiden oldukça umutlu olduklarını
dile getirdiler.
Tekpan Elektro Montaj Yönetim Kurulu Başkanı Davut Yanık,
43
uluslararası
44
2009 yılında Suriye’de bir un
fabrikasının elektrik trafo ve montaj kumanda panolarıyla ilgili 800
bin dolarlık bir iş aldıklarını, bunun tamamlanmak üzere olduğunu belirtti. Bu ziyaret kapsamında
üç şehirde yaptığı görüşmelerin
olumlu geçtiğini, bir başka un
fabrikasıyla anlaşmak üzere olduklarını belirten Yanık, “Önümüzdeki yıllarda sanıyorum bize
daha çok iş çıkacak” dedi.
Kumsal Tıbbi Cihaz İlaç Su
Arıtma AŞ Genel Müdürü İbrahim
Alkan da ilaç sektöründe faaliyet
gösteren bir iş adamının, Başkonsolosluk aracılığıyla kendisiyle
görüştüğünü belirterek, “Beraber
çalışmak için ortam oluşturmaya
çalışacağız” dedi.
Ülkede sağlık sektöründe
neler yapıldığını öğrenmek iste-
diklerini dile getiren Alkan, yurt
dışında hemodiyaliz solüsyon
fabrikaları kurulmasını sağladıklarını, bununla ilgili Suriye’de de iş
yapmak istediklerini söyledi.
Esen Plastik yönetim Kurulu
Başkanı Salih Esen, bu pazarda
daha önce de çalıştığını ifade
ederek, Suriye seyahati kapsamında gezdikleri üç şehirde
20’ye yakın görüşme yaptığını
anlattı.
Adana’daki fabrikalarının yıl
sonunda devreye girmesiyle buraya yapılan iş hacminin 10 katına
çıkacağını ön gördüğünü bildiren
Esen, “Ticaret hacminin 50 milyon avrolar seviyesine ulaşacağını tahmin ediyorum. Bu temaslar,
bunun gerçekleşmesinde yardımcı olacak” diye konuştu.
İM Makine Sanayi ve Ticaret
Yönetim Kurulu Başkanı, EBSO
eski yönetim kurulu üyesi Müjdat
Şahan da Suriye’ye büyük beklentilerle gelmediğini kaydederek, “Ama umduğumun üstünde
bir ilgiyle karşılaştım” dedi.
Daha Suriye’ye gelmeden
iki firmanın kendisiyle bağlantı
kurduğunu anlatan Şahan, ısıtma,
soğutma işleriyle uğraşan aynı
zamanda bir mühendislik firması
olan Al Afes Group ile toplantı
yaptıklarını, bunun güzel sonuçları olacağını söyledi.
Şahan, “Kuvvetle muhtemel
müşterimiz olacaklar. Belki
birlikte spesifik bir imalatımız
da olacak. Bazı firmalarla da
distribütörlük, temsilcilik gibi
çalışmalarımız olabilir. Burası 10 yıl içinde Türkiye için çok iyi bir
pazar olacak” diye konuştu.
şubat 2010
uluslararası
Yorgancılar: Söz sahibi
olabileceğimiz sektörler var
E
ge Bölgesi Sanayi Odası
(EBSO) Yönetim kurulu
Başkanı Ender Yorgancılar,
İzmir’deki geniş sanayi mozaiği
içinde, Suriye’de mutlaka söz
sahibi olunabilecek sektörler bulunduğunu bildirdi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, üç gün süren
iş gezisini değerlendirdi. Gaziantep, Antakya ve Adana’nın kara
yoluyla Suriye’ye çok yakın olduğunu, ancak İzmir Limanı’ndan
Laskiye’ye sürekli konteyner
taşımacılığı yapıldığını belirten
Yorgancılar, “Dolayısıyla aynı
ucuz maliyetle ürünleri teslim
edebiliriz. İzmir’deki geniş sanayi
mozaiği içinde Suriye’de mutlaka
bizim söz sahibi olabileceğimiz
sektörler var” dedi.
Yorgancılar, ziyaret kapsamında yapılan ikili görüşmelerde Türk
firmalarına yoğun ilgi gösterildiğini ifade ederek, ziyaretin çok
başarılı olduğunu, verimli toplantılar gerçekleştirildiğini söyledi.
Bu tür yerlere mal satmanın
birden bire mümkün olamayacağına değinen Yorgancılar, “Gelir
gelmez ‘Malı alıyorum-satıyorum’
demek zaten hayalden başka bir
şey değil. Önemli olan bu ilişkilerin sürdürülmesi. Gelişme potansiyeli olan bir ülkede, gelişmiş
Türkiye’nin avantajlarını burasıyla
paylaşmak istiyoruz” diye konuştu.
Yorgancılar, Suriye’nin ardından Libya, Azerbaycan, Kuzey
Irak gibi ülkelere gitmeyi planladıklarını da bildirdi.
Türkiye’nin bulunduğu ortamda doğu ile batı arasındaki lojistik
merkez olmasıyla hem enerji,
hem ekonomi alanında 21. yüzyıla damgasını vuracak bir ülke
olduğunu dile getiren Yorgancılar,
“Bu da ekonominin gelişmesiyle
şubat 2010
oluyor. Daha çok üretip, daha
çok istihdam yaratıp dünyanın
10. büyük ekonomisi haline gelmemiz için hiçbir eksiğimiz yok”
dedi.
İki gün gönce birinci yılını
dolduran yönetimin birlik içinde
çalıştığına değinen Yorgancılar,
“Biz artık iş için, icraat için varız”
dedi.
Kazan-kazan mantığı
EBSO Yönetim Kurulu Üyesi
Haluk Tezcan da İzmir sanayisinin boyutunu dış dünyayla birleştirmek istediklerini belirterek,
bu anlamda ilk gezinin Suriye’ye
düzenlendiğini söyledi.
İki ülke arasındaki vizenin
kaldırıldığını hatırlatan Tezcan,
bu gelişmenin sıcaklığından geri
kalmamak adına böyle bir çalışma başlattıklarını dile getirdi.
Tezcan, şöyle devam etti:
“İlk seyahatte sonuç almak kolay olmayabilir. Birkaç kere gidişgeliş olduktan sonra, gerek İzmirli
sanayiciler Suriyeli iş adamlarıyla
ortaklık anlaşmaları, gerekse Suriyeli sanayiciler İzmir’de yatırım
anlaşmaları yapacaktır diye düşünüyorum. Çünkü her iki tarafın da
karşılıklı iş yapma anlayışı, kültürü var. Bu birliktelikten mutlaka
meyveler oluşacaktır. Ve bizlerin
de bu meyvelerin sonuçlarını hep
beraber toplayacağımızı düşünüyorum.”
Antakya, Gaziantep, Mersin
gibi illerin kendilerinden daha
avantajlı gibi göründüğünü belirten Tezcan, İzmir’in de buraya
gelmesinin kentin iş yapma konusunda istekli olduğunu ortaya
koyduğunu söyledi.
İstanbul ve pek çok ilden
Suriye’ye gelen Türk iş adamları olduğunu anlatan Tezcan,
henüz sonuca giden bir çalışma
olmadığını dile getirdi. Tezcan,
ikili görüşmeler, gazete ilanları,
yazışmalar ve firma tanıtımlarıyla
kendilerini anlatmaya çalıştıklarını ifade ederek, bu şekilde niyetlerinin hedefe ulaşmak olduğunu,
bu gezinin turistik bir seyahat gibi
düşünülmemesini ortaya koymaya
çalıştıklarını kaydetti.
Tezcan, “Onlar da işin sonuçlanmasına önem verdikleri için
çabalarımızı sevinçle karşıladılar.
Her iki taraf da kazan-kazan mantığına bakıyor” dedi.
Bu arada Suriye Ulusal Kanalı, Ender Yorgancılar ile ziyarete
ilişkin bir röportaj gerçekleştirdi.
EBSO heyetinin Suriye temasları
ülke gazetelerinde de yer buldu.
45
uluslararası
Kazakistan ile ticaret
daha da gelişecek
EBSO Yönetim Kurulu
Başkanı Yorgancılar’ı
ziyaret eden Kazakistan
Büyükelçisi Bagdad
Amreyev, ülkesi ile
İzmir arasındaki
ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesine özel bir
önem verdiklerine
dikkat çekti.
46
K
azakistan, İzmir ile ekonomik ilişkilerini güçlendirmek amacıyla fahri konsolosluk açtı. Kazakistan Büyükelçisi Bagdad Amreyev ile İzmir
Fahri Konsolosu Mevlüt Özkişi,
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar’ı ziyaret ederek
ülkesi ile İzmir arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda fikir alışverişinde bulundu.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Yorgancılar, İzmir’de açılan yeni
fahri konsolosluğun, Türkiye ile
Kazakistan arasında ilişkilerin
gelişmesine önemli katkı sağlayacağına inandığını belirtti. Türkiye
ile Kazakistan arasında halen 1.5
milyar dolar civarında bir dış ticaret hacmi bulunduğunu, ancak
bunun daha da artması gerektiğini
kaydeden Yorgancılar, Antalya ve
Konya’dan sonra İzmir’de açılan
fahri konsolosluğun da desteğiyle
Kazakistan ile İzmir ve Ege arasındaki ekonomik ilişkilerin çok
daha kolay gelişeceğini söyledi.
Büyükelçi Amreyev de, Türkiye ile Kazakistan arasında siyasi
ve kültürel ilişkilerin son derece
iyi olmasına karşın ekonomik
ilişkilerde istenilen seviyenin yakalanamadığını ifade etti.
Ülkeler arasındaki ticareti
mutlaka daha ileri seviyelere
taşımak istediklerini dile getiren
Amreyev, “İki ülke arasındaki
ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi
için bölgeler arasında ilişki kurulmasına önem veriyoruz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı
ziyaretimde İzmir ile Almatı
arasında ‘kardeş şehir’ ilişkisi
kurulmasını teklif ettim. Almatı,
Kazakistan’ın en büyük bölgelerinden biri. İzmir’de aynı şekilde
Türkiye’nin çok güçlü bir bölgesi.
Bu iki şehir arasında doğrudan
ilişki kurulması, iki ülke arasındaki ilişkilerin de gelişmesini sağlayacaktır. Benim büyükelçi olarak
öncelikli amacım, İzmir’den iş
adamlarını Almatı’ya götürmek,
sonra da Almatı’dan iş adamlarını
İzmir’e getirmek. Bu şekilde bölgeler arasında iyi irtibat kurulursa
ilişkilerin de çok daha iyi olacağını düşünüyoruz” dedi.
şubat 2010
uluslararası
İzmir Hollanda ilişkileri
tarımsal alanda derinleşiyor
H
ollanda Büyükelçisi Jan
Paul Dirkse, İzmir Hollanda Fahri Konsolosu
Karel F. Dutilh ve Hollanda Tarım Bakanlığı yetkilileri, Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı
Mehmet Tiryaki’yi makamında
ziyaret etti. Ziyarette tarım ve
hayvancılık sektörünün İzmir ve
Hollanda da karşılıklı gelişimi ve
etkileşimi ele alındı. EBSO Meclis
Başkanı Tiryaki’nin işbirliği önerisi Hollanda heyeti tarafından da
kabul gördü ve EBSO organizatörlüğünde İzmirli gıda sanayicileriyle Hollanda Tarıma Dayalı
Ticaret Destek Ofisi’nin işbirliği
yapması konusunda prensip anlaşmasına varıldı.
Hollanda Büyükelçisi Jan
Paul Dirkse, “2012’de TürkiyeHolanda ilişkileri 400. yılına
giriyor. Bugün ilk adımını attığımız İzmir Tarım Destekleme
Merkezi’nin bu anlamda Türkiye
ve Hollanda arasındaki köprüyü
daha da güçlendireceğini düşünüyorum” dedi.
Hollanda’da süt ve süt ürünlerinin büyük bir sektör olmasına
rağmen son yıllarda bahçeciliğin
onu geride bıraktığını belirten
Büyükelçi Dirkse, tüketicilerin
talepleri doğrultusunda tarım
şubat 2010
yapıldığını, seracılığın geliştirilip
tüm Avrupa’ya ürün sağlandığını
söyledi.
İzmir’in de bahçecilik potansiyelinin yüksek olduğuna dikkat
çeken Jan Paul Dirkse, “Hollanda
ve Türkiye’nin karşılıklı ithalat ve
ihracatından ziyade bahçeciliğin
gelişmesinin üstünde durmalıyız.
Türkiye’de bahçecilik konusunda
çok elverişli koşullar var. Öncelikli olarak kentin deniz kenarında ve yumuşak bir iklime sahip
olmasını örnek gösterebiliriz. Bizim hayalimiz burada ürettiğimiz
ürünleri öncelikle yerel iç piyasamıza sunmak. Bu bölge ileride
bütün dünyaya dağıtım yapan
bir yer olabilir. Tarım destekleme
ofisini bu amaçla burada hizmete
sokuyoruz. Türkiye ile Hollanda
arasındaki tarım sektöründeki ilişkileri geliştirmek için yapılması
gereken halen birçok çalışma vardır. Bu nedenle Hollanda Tarım
Bakanlığı temsilcisi olarak Tarıma
Dayalı Ticaret Destek Programı
Koordinatörü Jop Kipp İzmir’de
kalacak” diye konuştu.
Hollanda’nın tarım alanlarını
sınırlı olduğuna dikkat çeken
Hollanda Tarım Endüstrisi Bölümü Müdürü Marcel Vernooji de,
açılışı yapılan tarım destek ofisi
aracılığıyla İzmir’in tüm dünyaya
dağıtım yapan bir merkez haline
dönüşeceğini ifade etti. Vernooji,
ülkesindeki üniversitelerde sağlıklı gıdalar konusunda çalışan
yenilik merkezinin İzmir’deki
üniversitelerle işbirliği yapabileceğini de bildirdi.
Helva yapma zamanı
EBSO Meclis Başkanı Mehmet
Tiryaki, tüm dünyada hissedilen
kriz ile birlikte Türkiye’de para
kazanan sektörlerin sekteye uğradığını hatırlatırken, krizin en az
hissedildiği sektörlerin arasında
tarım ve hayvancılığın geldiğini
söyledi. EBSO’da et ve süt ürünleri anlamında 121, yaş sebze ve
meyve işlemede 88, kuru meyve
ve gıda sanayi konusunda da 63
firmanın üye olduğunu bildiren
Tiryaki, “Un var şeker var neden
helva yapmıyoruz? Tarım ve
gıda sektöründeki üyelerimizle
Hollandalı firmaların yüz yüze
görüşmelerinin sağlanarak işbirliğine gitmesi konusunda çalışma
yapabiliriz. Eğitim konusunda
İzmir’deki 9 üniversitemiz işbirliği yapabilir. Sektörlerin istihdama
katkıları nedeniyle ortak çalışmaların destekçisiyiz” diye konuştu.
47
haber
2010
Dış finansmanda
zorlu bir yıl
olacak
D
48
eloitte’un, üç ayda bir
yayınladığı Ekonomik
Görünüm raporunun
2010 Ocak sayısında Türkiye’nin
2009 yılını yaklaşık 14 milyar
dolarlık cari açıkla kapatmasına
karşılık, rakamın bu yıl ikiye katlanmasının beklendiği belirtildi.
Deloitte, Ekonomik Görünüm
2010 – Ocak raporunu “Yeni yıla
temkinli girerken...” altbaşlığı
ile yayınladı. Deloitte Ekonomi
Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan raporda 2009
yılını küresel gelişmelere bağlı
olarak reel ekonomide ciddi daralma ile kapatan Türkiye ekonomisinin özellikle dış finansman
ihtiyacının karşılanması açısından çeşitli risklere açık olduğu
ifade ediliyor.
2009’da özellikle piyasalar
tarafında yaşanan bazı olumlu
gelişmelere karşılık 2010’da dış
ve iç finansmanda sıkışmanın
devam etmesi bekleniyor.
Uzmanlar, baz etkisi ağırlıklı
olarak yeniden büyüme sürecine
girecek Türkiye ekonomisinde
cari açığın tekrar artacağını
tahmin ediyor. Mevcut finansman ihtiyacının ise ekonomiyi
zorlayacağı, kalıcı ve güçlü bir
iyileşmeyi geciktirebileceği öngörülüyor.
2010 cari açık
beklentisi
30 milyar dolar
Türkiye ekonomisi 2009 yı-
lında 14 milyar dolar civarında
bir cari açık ve 48 milyar dolara
yaklaşan bir borç servisi ile toplam 60 milyar doların üzerinde
bir finansman ihtiyacını karşıladı.
Buna karşılık, rapora göre cari
açığın 2010 yılında 30 milyar
dolara yaklaşacağı tahmin ediliyor.
2010 yılında cari açığın yanı
sıra 40 milyar doların üzerinde
borç servisi için de ayrıca finansman ihtiyacı doğacağını belirten
rapora göre bu yıl toplam 70 milyar doların üzerinde bir sermaye
girişine ihtiyaç duyulacak. Ayrıca
yaklaşık 25 milyar dolarlık kısa
vadeli kredi borcunun da bu yıl
içinde çevrilmesi gerekiyor.
Deloitte Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, Deloitte Ekonomik
Görünüm 2010 - Ocak raporu
hakkında şunları söyledi:
“2010 yılına girerken hem
dünya, hem de Türkiye ekonomisi belli bir istikrar kazanmış gibi
görünüyor. Kalıcı bir iyileşmeye
yönelik veriler cesaret verici olmakla birlikte, Türk ekonomisini
zorlu bir yıl bekliyor. Gelişmiş
ülkelerde kamu sektörünün artan borç yükü, kriz esnasında
uygulanan aşırı genişleyici para
ve mali politikaların bir noktada
yavaşlaması gereği, finansal sistemin regülasyonu konusundaki
belirsizlikler, korumacılığın artma tehlikesi gibi birçok sorun,
önümüzdeki dönem ortaya
çıkması olası risklerin kaynağı
olabilir. En geniş kabul gören
senaryo, global büyümede gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin baskın olduğu, buna karşılık
gelişmiş ülkelerde sorunların
devam ettiği bir dünya ekonomisi tablosu çiziyor. Bizler de bu
senaryoyu makul bulmakla birlikte olgulara Türkiye açısından
temkinli yaklaşılması gerektiğini
düşünüyoruz”.
Doğrudan yabancı
yatırımda daralma
Türkiye’nin bu yıl için ihtiyaç
duyduğu finansmanı, geçmişte
çok rahat bularak büyümeyi finanse edebildiği, ancak mevcut
konjonktürde koşulların farklı
olduğu belirtiliyor.
En önemli finansman kaynaklarından doğrudan yabancı
yatırımın (DYY) 2009’u 7,5 milyar dolar (net 6,5 milyar dolar)
ile bitirmesi, 2010’da ise bu
kalemin brüt 10 milyar dolara
(net 8,5 milyar dolar) yakın bir
büyüklüğe ulaşması bekleniyor.
Bu rakam 2006-2007 döneminde
net bazda yılda 20 milyar dolar,
2008’de ise 16 milyar dolar civarındaydı.
Doğrudan yabancı yatırımlar,
geçen yıl, gayrimenkul ve küçük
çaplı özel sektör birleşmelerinin
yanı sıra bir önceki senenin 3G,
İzgaz ve elektrik dağıtım bölgelerinden sağlanan gelirlerden
oluştu. 2010’da ise DYY’nin
elektrik dağıtım bölgeleri ve üretim santralleri, Başkentgaz, İDO,
şubat 2010
haber
2009 yılını küresel gelişmelere bağlı olarak reel ekonomide ciddi daralma ile kapatan Türkiye ekonomisinin özellikle dış finansman ihtiyacının karşılanması açısından çeşitli risklere açık olduğu belirtiliyor.
otoyollar, ve Milli Piyango ihalesi
gibi başlıca özelleştirme varlıklarından 2,5 milyar dolar civarında
bir sermaye çekmesi beklenirken,
gayrimenkul dahil 7 milyar dolar
civarı bir özel sektör katkısı ile
yılı 9,5-10 milyar dolar civarında
tamamlaması öngörülüyor.
Kamu borçlanması
sinyal veriyor
Finansman tarafındaki olası
sıkışıklığın ikinci bacağını kamu
finansmanı oluşturuyor. 2010
Finansman Programı’yla yıl için
öngördüğü iç borç çevirme oranını yüzde 99,5 olarak açıklayan
Hazine, 138,4 milyar TL’si anapara, 44,2 milyar TL’si faiz olmak
üzere toplam 182,6 milyar TL iç
borç servisi öngörürken, toplam
181,6 milyar TL’lik bir iç borçlanma öngörüyor.
2008 sonunda yayınlanan
programda yüzde 77,8 olarak
açıklanan iç borç çevirme oranının, 2009’da faiz dışı dengedeki
sapmaya bağlı olarak yüzde
103,5 olarak gerçekleşeceği tahmini yer alıyordu. 2010’da da
benzer bir borçlanma kaçınılmaz
gibi görünüyor.
Hükümetin enflasyon
hedefi aşılacak
Son aylarda gösterdiği yükselişle geçen yılı yüzde 6,5 düzeyinde kapatan enflasyonun önümüzdeki dönemde gerek ağırlıklı
olarak enerji fiyatlarından doğan
baz etkisi, gerek ekonomideki
hafif canlanma ve mali tarafta
gelirleri artırmak amacıyla yapılan fiyat ve vergi uyarlamaları
yüzünden, yüzde 8 - 9 aralığına
kadar yükselmesi kaçınılmaz
gözüküyor.
Dış finansman açısından sıkıntılı geçmesi beklenen 2010 yı-
şubat 2010
lında TL’nin reel bazda çok fazla
değerlenmeyeceği öngörülüyor.
Geçen yıl da benzer bir eğilim
izleyen TL’de reel bazda ciddi bir
değerlenme yaşanmamış olmasına karşılık paritedeki oynamalar
liranın dolar ve euro karşısındaki
seyrini doğal olarak etkiliyor.
Deloitte Türkiye
iş dünyasının yanında
Denetim, vergi, yönetim
danışmanlığı ve kurumsal finansman hizmetlerinde dünyanın en
büyük kuruluşlarından biri olan
Deloitte, 140’tan fazla ülkede,
168 bini aşkın personeli ile faali-
yet gösteriyor. Deloitte’un dünya
çapında cirosu 26,1 milyar dolar.
İleri teknoloji kullanan, değişik alanlardaki bilgi ve becerilerini bir araya getiren Deloitte,
dünya çapındaki tüm müşterilerine aynı yüksek kaliteli hizmeti
sunmayı ilke edindi.
Dünyanın en büyük şirketlerinin yarıdan fazlasına ve büyük
ulusal teşebbüslere, kamu kurumlarına, ulusal devlere ve küresel
çapta hızla büyüyen şirketlere
hizmet veren Deloitte, birçok
gelişmekte olan pazarda da lider.
Türkiye’de çalışmalarına
1986 yılında başlayan Deloitte
faaliyetlerini İstanbul, Ankara ve
İzmir’de 900’ü aşkın çalışanıyla
sürdüren Deloitte, Türkiye’de
denetim, vergi, yönetim danışmanlığı, kurumsal finansman ve
kurumsal risk alanlarında hizmet
veriyor.
49
haber
Teşviklerin adresi
KOBİ’ler olmalı
E
50
ge Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, içinde bulunduğumuz dönemde teşviklerin
yeni ve büyük yatırımlar yerine
kriz ortamında ekonominin yükünü çeken KOBİ’lere verilmesi
gerektiğini savundu.
Yatırımların durma noktasına geldiği ve krizin etkilerinin
yatırımcıları derinden etkilediği
şu günlerde kriz sonrası döneme
hazırlıklı olmak için yarım kalan
veya planlanmış fakat ertelenmiş
yatırımları devreye alınması, yeni
yatırımlara girişilmesi, işletmelerin sürekliliği için hayati önem
taşırken, Ege Bölgesi Sanayi Odası üyelerini yeni teşvik sistemi
hakkında bilgilendirdi. Hazine
Müsteşarlığı Teşvik Uygulama
Daire Başkanı Mehmet Yurdal
Şahin, Maliye Bakanlığı Milli
Emlak Genel Müdürlüğü Devlet
Malları Uzmanı Haluk Göğüş,
EBSO Mali Müşaviri Tayfun Şenol
ile Halkbank Anafartalar Şube
Müdürü Tahsin Eliş’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda,
devletin yatırımcılara sağladığı
avantaj ve teşviklerin yakından
takibi, desteklerden sonuna kadar
yararlanılmasının, yatırım maliyetlerinin minimize edilmesi ve
yatırımın rantabilitesi açısından
önemine dikkat çekildi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, hükümet
tarafından bölgesel farklılıkları
gidermek amacıyla verilen teşviklerden KOBİ’lerin yeterince
faydalanamadığını, yeni ve büyük
yatırımların tercih edildiğini söyledi. Ender Yorgancılar, “Mevcut
yatırımlar yerine yeni yatırımların
teşvik edilmesi hususu, bizce
konuşulması gereken en önemli
başlıktır. Kriz ortamında gelen
paket ile mevcut şartlarda üretimlerini devam ettirmeye çalışan, istihdamlarını korumakta zorlanan
KOBİ’lerimiz değil de yeni ve
büyük yatırımların destekleniyor
olmasını anlamakta zorlanıyoruz”
dedi.
Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği (TOBB) bünyesinde kayıtlı
olan 1.3 milyon firmanın yüzde
99’unun KOBİ olduğu bilgisini
veren Yorgancılar, “Tüm ekonomilerde kalkınmanın, istihdamın
ve refahın dağılımının KOBİ’lerin
desteklenmesi ile mümkün olduğu unutulmamalıdır. En iyimser
tahminle 2 sene içinde etkilerini
görebileceğimiz teşvikler konusunda zamanlama hatası yapıldı-
şubat 2010
haber
ğı inancındayım” diye konuştu.
Yorgancılar, paketin istihdam
ayağının eksik kaldığını, gerçek
işsiz sayısının 6,5 milyona yaklaşması nedeniyle aktif işgücü programlarının bir an evvel devreye
sokulması gerektiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“Türkiye her yıl iş gücüne
katılan 700 bin gence iş sağlamak
zorundadır. O nedenle yeni yatırımlar zaruri olmakla birlikte, kriz
ortamında atıl kalan mevcut yatırımlara da destek verilmesi şarttır.
Hazırlanan bir raporda, son 10
yılda 29,5 milyarlık teşvikli yatırımlarla, sadece 121 bin kişiye
istihdam yaratıldığı ortaya çıkmıştır. Bu sonuç, hedeflenen 500 bin
istihdama nasıl ulaşılacağı sorusunu akıllara getirmektedir.”
Paketin finansmanı konusunda şeffaf davranılmadığını, illerin
bölgelere göre ayrımında “taraflı”
davranıldığını, illerde yoğunlaşan
sektörlerin desteklenmemesinin
büyük eksiklik olduğunu ifade
eden Yorgancılar, getirilen teşviklerle 3. Bölgenin yatırımcılar açısından cazip hale getirildiğini, bu
nedenle “sosyal ve siyasi” unsurların öne çıktığını dile getirdi.
Ender Yorgancılar, yatırımcılar açısından maliyetlerdeki istisnaların büyük önem taşıdığını,
hammadde ve işçilik maliyetlerinin yüksek olduğu ülkemizde
girdi kalemleri arasında önemli
pay sahibi olan enerjinin desteklenmemesinin paketin eksik kalan
yönü olduğunu savundu.
“Vergi ve ihracat geliri sağlayan İzmir’e bizler yatırımcı
çekmeye çalışırken, 36 kilometre
uzağımızdaki Manisa teşviklerle
desteklenirse, OSB’lerimize nasıl
yatırımcı bulacağız?” diye soran
Yorgancılar, 3. Bölgede deriye
teşvik verilirken, 30. kilometre
ötesindeki Menemen Deri Serbest Bölgesinde aynı teşviklerin
uygulanmamasının buradaki yatırımların atıl kalmasına ve büyük
bir maddi kayba uğramasına yol
açacağını söyledi.
EBSO Yönetim Kurulu Baş-
şubat 2010
kanı Yorgancılar, “Türkiye 12
öncelikli sektörünü tespit ederek
önemli bir adım atmış olmakla
birlikte, bölgesel teşvikler açısından beklenen faydayı sağlayamayacak gibi görünmektedir. Genel
itibariyle yasanın, hem yurt içi
hem de yabancı yatırımcıları teşvik edici niteliği olmadığı inancındayım. Daralan pazarlarda
rekabet her geçen daha da zorlaşıyor. Türkiye dünya pazarlarında
söz sahibi olmak istiyorsa girdi
maliyetlerini rekabet edilebilir
seviyelere getirmeli ve yüksek
katma değer yaratan ürünler üretebilmeli” diye konuştu.
Ar-Ge teşvikleri olumlu
Eksiklere rağmen teşvik paket ile rekabet gücünü arttıracak
teknoloji ile Ar-Ge içeriği yüksek
yatırımların teşvik edilecek olmasını olumlu bulduklarını hatırlatan Yorgancılar, kümelenmenin
esas alınması ve sektörel teşviklerin de yerinde kararlar olduğunu
vurguladı.
İzmir’in de içinde olduğu
birinci bölgede katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin teşvik
edilecek olması sanayiye ivme
kazandıracağının altını çizen Yorgancılar, “Bugün 81 ile verilen
teşvikleri diğerlerinden ayıran en
önemli özellik, gelişmiş yörelerin
ve sektörel teşviklerin de kapsama dahil edilmesidir. Ancak,
hangi bölgede hangi sektör gelişmişse, teşvik sisteminin ona göre
hazırlanması hatta daha spesifik
çalışılarak, ilçe bazında; örneğin
Tire’de-Ödemiş’te hayvancılık
ve süt ürünlerinin, Aliağa’da
kimya’nın, Bayındır’da çiçekçiliğin desteklenmesi gerekliliğine
inanıyoruz” dedi.
Herkesi mutlu
etmek zor
Teşvik sistemi ile bilgi veren
ve bir sunum yapan Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Daire
Başkanı Mehmet Yurdal Şahin,
verilen teşviklerle herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını
savundu. Şahin, Türkiye’de uygulanan devlet desteklerinin kalkınma ve yıllık planlara uygun olma,
AB’nin devlet yardımları normlarına uygun olma ve uluslar arası
anlaşmalarla üstlenilen yükümlülüklere uygun olma kriterleri
baz alınarak verildiğini vurguladı.
Şahin, verilen teşvik belgelerinin
de bölgelere ve yatırım miktarına
göre değiştiği bilgisini vererek,
“Teşvik belgesi alabilmek için
1’nci bölgede yatırım tutarının
1 milyon TL olması gerekirken;
3’üncü ve 4’üncü bölgede sabit
yatırım tutarının en az 500 bin
TL olması gerekiyor. Bu durumda
destek veriliyor” diye konuştu.
2009 yılında yürürlüğe giren
yeni teşvik sistemi hakkındaki ayrıntılı bilgilere Ege Bölgesi Sanayi
Odası’nın internetteki kurumsal
web sitesi ebso.org.tr’de Temel
Hizmetler kategorisinde sırasıyla
belgeler – raporlar – sanayi hizmetleri bölümünden ulaşılabilir.
51
sektörlerimiz
Sütün patronu İzmir olmalı
52
T
ürkiye’de süt üretiminin
yüzde 10’unun gerçekleştirildiği İzmir’in sütte söz sahibi olması gerektiği ifade edildi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Süt
ve Süt Ürünleri Sanayi Meslek
komitesi ile İzmir Tarım İl Müdürlüğü işbirliğiyle “Süt Mamüllerinde Kullanılan Katkı Maddeleri,
Ürün İçeriğinin Ambalaj Üzerine
Açıkça Yazılması ve Süt Toplama
Koşullarının İyileştirilmesi” konulu toplantı, insanlar için vazgeçilmez gıda maddesi konusunda
bilinmeyenleri ve bilinmesi gerekenleri ortaya koydu.
İzmir Tarım İl Müdürü Ahmet
Güldal, Türkiye süt üretiminin
onda birinin İzmir’de gerçekleştirildiğini dile getirdi. Güldal,
İzmir’de yıllık 1 milyon 85 bin
ton süt üretimi yapıldığını, günlük
üretimin ise 3 bin ton olduğunu
aktararak, “Bu rakamlar, sütün
patronunun İzmir olması gerektiğini gösteriyor” dedi.
İzmir’de süt ürünlerinin fazla
üretilmesinin, ancak sanayiyle
sağlıklı ilişkinin kurulmasıyla anlamlı olacağını, ancak bu zincir-
EBSO Yönetim Kurulu
Başkanı Yorgancılar:
Ülkemizde üretilen sütün sadece yüzde 40’lık
bölümü modern süt
tesislerinde gerçekleştiriliyor. Bu oran AB’de
yüzde 95’tir.
de sorunlar yaşandığını belirten
Güldal, “Bin 700 ton süt soğuk
zincirle sanayiye ulaştırılıyor. Bu
da günlük üretimin yüzde 57’sine
tekabül ediyor. Geri kalanı soğutulmadan mandıra ya da uygun
olmayan işletmelere gidiyor.
Bunu öncelikle yüzde 80-90’lara,
nihai olarak da yüzde 100’e yakın hale getirmek istiyoruz” diye
konuştu.
Ahmet Güldal, sorunları aşma
yönünde önümüzdeki dönemde
sektör temsilcileriyle toplantılar
yapacaklarını, yol haritası belirleyeceklerini sözlerine ekledi.
şubat 2010
sektörlerimiz
İhracatın yarısı
kadar ithalat
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar da, Türkiye’nin
12 milyon ton yıllık süt üretimiyle
642 milyon tonluk dünya üretiminde 16. sırada, inek başına süt
veriminde ise 72. sırada yer aldığını söyledi.
Sağılan inek sayısında 10.
sırada yer alan Türkiye’nin süt
sığırı başına düşen ortalama yıllık
süt veriminde hem dünya ortalamasının hem de Bulgaristan ve
Romanya gibi komşu ülkelerin
çok gerisinde bulunduğunu dile
getiren Yorgancılar, “Pazarın ana
merkezi başta Fransa ve Hollanda olmak üzere Avrupa’dır. Süt
ürünlerine talep AB’nin ihracatını
ve pazar payını artırmaktadır. Bu
büyüyen pazardan Türkiye’nin
daha fazla pay alamamasını üzülerek görmekteyiz” dedi.
Yorgancılar, Türkiye süt ve süt
ürünleri ihracatının 2009 yılının
11 ayında 239 milyon dolar iken,
ithalatının 101 milyon dolara
ulaştığını belirterek, “Yani neredeyse ihracatımızın yaklaşık yarısı kadar da ithalat gerçekleştiriyoruz, ki bu tarım ülkesi olmakla
övünen Türkiye için hiç de iyi bir
şubat 2010
gelişme değildir” diye konuştu.
Türkiye’de üretilen sütün yalnızca yüzde 40’lık bölümünün
modern süt tesislerinde gerçekleştirildiğini dile getiren Yorgancılar, “Oysa bu oran AB’de yüzde
95’tir” dedi.
Yorgancılar, merdiven altı
üretim ile standartlara uygun olmayan, kalite ilkeleriyle bağdaşmayan bazı katkı maddeleri kullanılarak yapılan üretimin büyük
tehlike arz ettiğini vurgulayarak,
“Katkı maddeleriyle üretilenleri,
sizin de aileniz, çocuklarınız yiyor. Parayı bir kere kazanıyorsunuz ama onun vicdan azabı ömür
boyu sürer” şeklinde konuştu.
EBSO Süt ve Süt Ürünleri
Sanayi Meslek Komitesi Başkanı
Serhan Sakıpağa da, üreticilerin
de katıldığı bu toplantıyı düzenlemekteki amaçlarının gerekli
kamuoyunu oluşturmak, İzmir
ve çevresindeki süt üretimini ve
buna bağlı sanayiyi daha iyi noktalara götürmek olduğunu söyledi.
Beslenmede önemli yer tutan
süt ürünlerinin tüketiciye ulaşana
kadarki zincirinin sağlıklı işlemesinin önemine dikkati çeken
Sakıpağa, “Doğru ile yanlış aynı
potada eriyerek haksız rekabet
oluşturuyor. Bu durum da tüketicilerin sağlığını tehlikeye atıyor”
dedi.
53
vizyon
TÜRKİYE EKONOMİSİ VE
İNŞAAT SEKTÖRÜ
54
Murat Demirer
EBSO Geçmiş Dönem
Yönetim Kurulu Başkanı
2
008 yılının sonlarında
başlayan ve Türkiye yi de
ciddi boyut da etkileyen
ekonomik kiriz etkisini halen
sürdürmektedir. İnşaat sektörü ve
özelliklede inşaatın alt sektörü
olan konut yatırımları ekonomik
krizlerden en çok etkilenen, sektörler dendir.
Ayrıca inşaat sektörü 300‘ün
üzerinde ki girdileri ile de çok
sayıda sektörü, direk ve en direk
olarak etkiler. Örneğin toprak sanayin den, demir çelik sanayine,
ahşap işleri sanayinden, mobilya
sanayine, plastik sanayinden,
otomatik sanayine, elektrik sanayinden, tekstil sanayine ve finans
sektörüne kadar uzanan direk
veya en direk etki alanı vardır.
İstihdam ağırlıklı sektör yapısıyla
da ülkemizdeki işsizliğin azaltılmasına önemli katkılar sağlar.
İnşaat sektörü ve Konut yatı-
rımları ekonomik krizlerden en
çok ve çabuk etkilenip, duran ve
kriz kalktığında da yavaş, hareket
kazanıp krizden en son çıkan
sektördür. Sektör tıpkı bir ağır
vasıtaya benzer. Ağır vasıta ani
frende dururken, araca nasıl ağır
hasar verirse sektör de ani duruşlarda kaçınılmaz ve telafisi zor
hasarlar alır. Kriz kalktığında da
inşat sektörü ve konut yatırımları
tıpkı bir ağır vasıta gibi hemen
harekete geçemez. Sektörün ivme
kazanması, sektörün etkilediği
ve etkilendiği sektörlerle uyuma
geçmesi, zaman alır ve ciddi bir
ek finansman kaynağı gerektirir.
Diğer taraftan ekonomik
krizden çıkmanın ve ekonomiyi
yeniden rayına oturtmanın yollarından biri de, İnşaat sektörünü
hareketlendirmek ve konut yatırımlarını özendirmektir. Burada
hükümetin ve ekonomi kurmaylarının yapacağı işler ve alacakları
kararlar önem arz etmek dedir.
Bunu birçok ülke ve özellikle
ABD, sektörün hareketlenmesi
için tedbirler almakta ve teşvikler
uygulamakta, altyapı yatırımlarına hız kazandırmakta, Konut
(mortgage) kredilerini teşvik
etmekte, bunları yaptıktan sonra
da, inşaat sektörünü günü gününe izlemektedirler. Bu tedbirler
Amerika Birleşik Devletinin,
1929-1930 yıllarındaki ekonomik
kiriz de ve ABD Cumhurbaşkanı
Ronald Reagen’ın görev yaptığı
1981-1989 dönemindeki krizde
de titizlikle uygulanmıştı. Bu dönemlerde inşaat sektörünün durumu ve gelişmesi ABD ekonomisinin göstergesi olarak algılanıp
takip edilmiştir.
Ülkemizde de ekonomik krizden çıkış, istihdamı arttırmanın
önemli yollarından biri de, inşaat
sektörü ile konut yatırımlarının
arttırılmasını sağlamaktır. Bu
bağlamda kamunun ve ekonomiyi yönlendiren kurmaylarımızın
alacağı yönlendirici kararlar ve
kamu ile yerel yönetimlerce yapılacak yatırımlar vardır.
Gerek yatırımcı kamu kuruluşları ve gerekse yerel yönetimler kaynağı bulunmuş altyapı
şubat 2010
vizyon
yatırımlarına hız kazandırmalıdır.
Bunlar ülkemize sosyal ve ekonomik katkıları olan kamunun
veya yerel yönetimlerin yapmakla
sorumlu oldukları ve halk dan
toplanan vergilerle finanse edilen
işlerdir. Örneğin ulaşım tesisleri,
hidroelektrik ve tarım yatırımlarının gerçekleşmesini sağlayacak
barajlar ve sulama tesisleri, gerekli kamusal tesisler v.b. Bu tür
altyapı yatırımlarına ekonomik
kriz dönemlerinde daha çok
yönelmek, ekonomik krizden
çıkışın tetikleyicisi olmaktadır. Bu
yatırımlar özel sektörün önünü
açmakta ve piyasalarda güven
oluşturmaktadır. Ekonomiye
olumsuz etkisi olacak ve kaynağı
bulunmamış yatırımlara kesinlikle başlanılmamalıdır.
Ekonomik krizden çıkışın bir
diğer yolu da konut yatırımlarına hız kazandırmaktır. Bunun
yapılabilmesi için alınması
gerekli tedbirler, kamu ve yerel
yönetimlerce yapılması gerekli
çalışmalar ve teşvikler vardır. Bu
çalışmalar ekonomiyi olumlu
etkilerken, diğer taraftan da ülkemizin yıllık yeni konut ihtiyacı
olan yaklaşık 600 000 adet konutun yapılmasını sağlayacaktır.
Bunun için öncelikle kent
planları çağdaş ölçülerde yeniden ele alınmalı, yeni arsa üretimi sağlanmalıdır. Bu çalışmalar
yapılırken de gecekonduların
şehirlerimize getirdiği olumsuzlukları giderici tedbirler alınmalı, kentlerimizin yeni planları
yapılmalıdır. Kentlerimizin ekonomik hayatının canlandırılması
ve kentsel yaşam kalitesinin
yükseltilmesi için kentlerimizin
yenilenmesi gerekmektedir.
Kentlerimizin dönüşümü ve
yenilenmesi için kamu, yerel
yönetimler ve özel sektörün
uzlaşı içinde, katılımcı ve kararlı
bir yaklaşım göstermesi esas tır.
Projeler hazırlanırken ve uygulanırken sonuçlarının cevre ile
uyumu sağlanmış, sürdürülebilir
olması için gerekli yasal düzenlemeler önceden yapılmalıdır.
şubat 2010
İmar planlarının yapılması,
onaylanması ve uygulanması
sürecindeki karmaşa giderilmeli,
yetki sınırları kesin hatlarıyla
belirlenmeli ve işlemler basitleştirilerek zaman kaybı önlenmelidir.
Uzun vadeli ve gelişmelere uyum
sağlayabilecek pratik çözümler
içeren çağdaş planlara yönelmelidir.
Ucuza üretilmiş bu arsalar
üzerinde özel kesimce yapılacak
projelerden, konut sahibi olacak
kesimin bir bölümü, konutunun
bedelini ödeyebilecek gelir düzeyine sahiptir. Önemli bir bölümü
ise kredi taksitlerini ödeyebilecek
gelir seviyesindedir. İşte burada
konut kredilerinin devreye girmesini sağlayacak tedbirlerin,
kamunun yönlendirici kararlarıyla ve finans sektörünce alınması,
kamuca; teşviklerin devreye
sokulması, kredi faizlerinin ve
şartlarının cazip hale getirilmesi
gerekmektedir.
Orta ve dar gelirli vatandaşlara yönelik konut projelerinin geliştirilmesi özendirilmeli ve teşvik
edilmelidir.
Bunun için, kamu kesimi ve
belediyelerce alt yapısı yapılmış
ucuz arsa üretilmeli, damga vergisi kaldırılmalı, KDV oranları
düşürülmeli, dolaylı vergi ve
harçlar kaldırılmalıdır.
55
meslek komitelerimiz
Kuyumculuk sanayileşiyor
56
D
ünyada kuyumculuk
teknolojisinin gelişmesi
ve talep artışı sektörde
sanayileşmeyi gerekli kılıyor.
Türkiye’de ise 1985 yılından sonra külçe altın ithalatının serbest
bırakılması seri üretimi, dolayısıyla da sanayileşmeyi teşvik etti.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Kuyumculuk ve İmitasyon Ürünleri
Sanayi Meslek Komitesi, sektörü
mercek altına aldı. İzmir’de özel
bir yeri olan grubun EBSO çatısı
altında toplam 45 üyesi yeralırken, 2009-2012 dönemi Meslek
Komitesi’nde sanayicileri Doğan
Reşitoğlu (Komite Başkanı), Ali
Uslu (Başkan Yardımcısı), Kamil
Porsuk (Meclis Üyesi ve Yönetim Kurulu Üyesi), Ümit Karakaş
(Meclis Üyesi) ile V. Yalım Temizocak (Üye) temsil ediyor.
pırlanta işleme kapasitesine
sahip. Yaklaşık 300 bin kişi istihdam ediliyor. 2001 – 2008 yılları
arasında yıllık ortalama işlem
hacmi 285 ton olurken, 2008
yılında ihracatın ithalatı karşıma
oranı da yüzde 82’ye yükseldi.
Sayıları 2 bin 500 civarındaki
işletme genellikle atölye düzeyinde olan sektör, her yıl üretilen
mücevherin ortalama yarısını
ihraç ediyor. Türkiye külçe altın
ithalatında dünyada ilk 5 ülke
arasında yeralıyor. Satış mağazaları İstanbul başta olmak üzere
büyük kentlerde yoğunlaşıyor.
Ege ve Akdeniz’de turistik satışlar
ağırlıkta. Türkiye’de yaklaşık 30
bin perakende satış yapan mağaza ve 15 civarında modern tekno-
Değerli üretim
Komitenin yaptığı çalışmaya
göre; Türk kuyumculuk sektörü
yıllık 400 ton altın, 300 ton gümüş, 1.2 milyar dolar değerinde
şubat 2010
meslek komitelerimiz
loji kullanan büyük üretim tesisi
bulunuyor.
Girişimcilik ruhu
Kuyumculuk ve imitasyon
ürünleri sanayindeki işletmelerin
sahip olduğu kişisel girişimcilik
ruhu sürekli büyüme isteğini de
beraberinde getiriyor. İşletmelerin
KOBİ olmasının üretimde uzmanlaşmaya yol açıyor ve kaynak
verimliliğinde önemli artışlar
sağlıyor.
Sektör faaliyet alanı düşük
sabit sermaye gerektirdiği için
yeni firmalar kolaylıkla pazara
girebiliyor. Ancak firmaların
küçük ölçekli olması nedeniyle
profesyonel yönetici ve uzman
çalıştırma ile ideal makine parkı
oluşturma, üretim metodu, finansman ve pazarlama teknikleri
ile mali mevzuattan yararlanma
imkanları sınırlı durumda.
Türkiye’de kuyumculuk sek-
törünün daha çok aile şirketi niteliğinde olması değişimlere daha
hızlı adapte olabilme imkanı da
sağlıyor. sektörün güçlü yanları
kültürel miras, ürün çeşitliliği,
üretimde esneklik, kaliteli ürün,
rekabet edebilir esnek fiyatlar
olarak sıralanıyor.
Kurumsallaşma şart
Kuyumculuk sektörünün
kurumsallaşma ile sektörü temsil edecek planlayıcı ve sözcü
kurumsal yapının oluşturulması
yolunda zaman kaybetmemesi
isteniyor. Sektörün öncelikleri;
ortak çıkarların belirlenmesi, sektörün ulusal pazarda orta ve uzun
vadede beklenen talep daralmasına kendisini hazıraması, büyüme
stratejisinin ulusal pazardan uluslararası pazara dönüştürülmesi,
sürdürülebilir bir büyüme temel
hedef olarak alınıp bu yönde
stratejik planlama yapılması,
finans sektörü ile işbirliği geliştirilerek kıymetli madenlere dayalı
türev ürünlerin sektörün riskten
korunması için önemi, katma
değeri artıracak markalaşma sürecinin desteklenmesi, yetişmiş
işgücünün artırılması için sektöre
yönelik eğitimin 4 yıllık yüksek
okul seviyesine çıkarılmasının
sağlanması olarak sıralanıyor.
Kuyumculuk sektöründe ihracatın artması için öncelikle Gelir
ve Kurumlar Vergisi, kıymetli
taşlarda ÖTV, ihracat bedellerinin altınla ödenmesi, Ata Karnesi
sorunlarının çözülmesi istenirken, TOBB Kıymetli Maden ve
Mücevher Sektörü Master Planı,
Envanter Çıkarılması, Türkiye
Hane Halkı Tasarruf ve Yatırım
Eğilimleri, İhracat Strateji Planı
çalışmaları yürütülüyor. Çin ile
Hindistan’a yönelik mücevher
pazar potansiyeli ve rekabet analizleri de sürdürülüyor.
57
Plastik sektörüne nitelikli eleman
E
geplasder, AB projesi ile 156
genci plastik sektörüne kazandırdı.
Plastik sektöründe duyulan
nitelikli eleman ihtiyacına cevap
vermek, artan işsizliğe çözüm bulmak, işgücü talep ile arz taraflarının diyalog kurmasını sağlamak
amacıyla; Ege Plastik Sanayicileri
Dayanışma Derneği’nin (EGEPLASDER) hazırlayıp yürüttüğü AB
destekli “Plastik Sektöründe Bölgesel Mesleki Eğitim ve İstihdam
Projesi” son etap plastik mesleki
eğitim kursu ile tamamlandı.
şubat 2010
10 ay süreli ve yaklaşık 120
bin euro bütçeli olan proje kapsamındaki mesleki eğitimler Mazhar Zorlu Anadolu Teknik Lisesi
Plastik Endüstri Meslek Lisesi’nin
plastik uygulama atölyelerinde ve
laboratuarlarında üç alanda gerçekleştirildi.
Proje çerçevesinde plastik
mesleki eğitimlerinin kalitesini artırmak için meslek lisesine gerekli
makine, ekipman ve sarf malzemeleri alınıp hibe edildi. Katılımcıların mesleki eğitim sürecindeki
ihtiyaç duydukları tüm masrafları
yürütülen projeden karşılandı.
Bugüne kadar üç dönemde
toplam 156 işsiz genç plastik operatörlüğü mesleki eğitim kursunu
tamamladı. Kursiyerlere sertifikaları Egeplasder Yönetim Kurulu
Üyeleri, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Mazhar Zorlu Anadolu Teknik
Lisesi Plastik Endüstri Meslek
Lisesi’ndeki Japon profesörler ve
öğretmenlerin katıldığı törenle
verildi. Eğitimini tamamlayan
gençlerden başarılı olanlar sektördeki firmalarda istihdam edilmeye
başlandı.
meslek komitelerimiz
Ekmekte hijyen ve kalite çabası
58
Ege Bölgesi Sanayi Odası Unlu
Mamüller Sanayi Meslek Komitesi, ekmek üretiminde hijyen ve
kaliteyi ön plana çıkarırken, kayıtdışı faaliyetlerin de sona erdirilmesi için çaba gösteriyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Unlu Mamüller Sanayi Meslek
Komitesi, insanların en temel
ihtiyacı beslenme konusunda
oldukça hassas çalışmalara imza
atıyor. İzmir’de sanayi niteliği
taşıyan 120 işletmenin üye olduğu meslek komitesini bu dönem
Abit Eser (Komite Başkanı), İsmail
Daşçı (Komite Başkan Yardımcısı), Soner Çelik (Meclis Üyesi),
Faik Dalgıç (Meclis Üyesi), Halil
Bektaş (Üye) temsil ediyor.
“Değişim, değişmeyen tek
gerçektir” düşüncesini desteklercesine sürekli değişen ve gelişen
unlu mamüller sektöründe atılan
her adımda hijyen ve kalite konusunda ilerleme artarak devam
ediyor. Tüm pozitif ilerlemeye
rağmen, fırın sayısının talebe göre
fazla olması, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı piyasa denetimlerinin
düzenli yapılmaması ve ilgili
kanunların uygulanamaması nedeniyle kayıtdışı faaliyet gösteren
korsan fırınların, araçlı seyyar
satıcıların, cami önleri ve pazar
yerlerinde açıkta satış sayısının
artması; mevcut işletmelerde de
denetim yetersizliği nedeniyle
ötürü sigortasız işçi çalıştırma
gibi haksız rekabete yol açacak
hareketlerin olması işletmelerin
üretim kapasitelerinin çok altında
çalışmasına ve maliyetlerinin birim üründe yükselmesine neden
oluyor.
AB standartlarında, sağlıklı ve
kaliteli bir üretim yapmak üzere
hijyen kurallarını üretim, dağıtım
ve satış birimlerinin tümünde
sağlamaya çalışan kurumların
karşısında bu kuralları yerine
getirmekten çok uzak işletmelerin, üretim ve çalışma izni
almadan, zorunlu olduğu halde
mühendis istihdam etmeden ve
sağlıksız şartlarda üretimi yapılmış hammadde kullanarak düşük
maliyetle ve kalitesizce üretimini
sürdürmesi, sektörde haksız bir
rekabet oluşturuyor.
Nerede, hangi şartlarda ve
hangi hammaddeleri kullanarak
üretildiği belli olmayan ekmeklerin şehir dışından da getirilerek
semt pazarlarında, cami önlerinde açıkta satışının yapılması da
bu konuya bir örnek oluşturmaktadır. Bu tip üretim ve satış yerlerinin ilgili kurumlarca kesinlikle
kapatılması, açıkta satış yapılmasına da müsaade edilmemesi
gerekiyor.
Basında ekmek hakkında
çıkan bazı yanıltıcı haberlerin
tüketicinin yanlış bilinçlenmesine
ve ekmeğe karşı önyargılı yaklaşmasına neden olduğunu belirten
EBSO Unlu Mamüller Sanayi
Meslek Komitesi, sosyal proje
olarak işe başlayıp daha sonra
ticari boyuta dönüşen belediyelerin ekmek üretimi oluşumu da
sektöre ciddi yıkıcı bir darbe vurduğuna dikkat çekiyor. Komite,
sağlık ve beslenme açısından son
derece büyük önem taşımasına
rağmen sürekli fiyatla gündeme
gelen sektörün sorunlarının hem
tüketici hem de üretici açısından
en kısa zamanda çözüme kavuşturulmasını istiyor.
şubat 2010
eğitim
EBSO Teknik Eğitim Çalışma Grubu ve
ASAD’dan sanayicilere ağır ve tehlikeli iş eğitimi
E
şubat 2010
Bayram Talay
59
Nadir Erdir
ge Bölgesi Sanayi Odası Teknik Eğitim Çalışma Grubu
ile Atatürk Organize Sanayi
Bölgesi Sanayici ve İşadamları
Derneği (ASAD), İzmir Atatürk
Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren sanayicileri Ağır ve
Tehlikeli İşler Yönetmeliği kapsamında alınacak eğitim ve sertifikalar konusunda bilgilendirdi.
Aynı zamanda EBSO Yönetim
Kurulu Üyesi de olan ASAD Başkanı Bayram Talay’ın ev sahipliği
yaptığı toplantıda, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği kapsamında
düzenlenecek eğitimler sonunda
verilecek sertifikaların mutlaka
Milli Eğitim Bakanlığı onaylı olması gerektiği bildirildi.
EBSO Yönetim Kurulu Üyesi
ve ASAD Başkanı Talay, toplantının açılışında yaptığı konuşmada,
göreve geldiklerinden itibaren
İAOSB’ye ve sanayiye nitelikli
eleman yetiştirmeyi öncelikleri
arasına aldıklarını söyledi. Bu
kapsamda Çiğli Kaymakamlığı,
Çiğli Halk Eğitimi Merkezi ve
İşkur ile protokol yaptıklarını ve 3
bin 470 kişiye eğitim verdiklerini
hatırlatan Bayram Talay, “Bu sayı
her geçen gün artmaya devam
ediyor. Sanayiciler için önemli
olan ağır ve tehlikeli iş protokolu
bilgilendirme semineri ile amacımız firmalarda çalışan insan gücü
potansiyelini niteliğini arttırmak
ve daha kaliteli hizmet verilmesini sağlamak açısından önemlidir.
Ayrıca bireylerin kendilerini yenilemelerine fırsat vermek, iş sağlığı
ve güvenliği konusunda bilgilerini
ve becerilerini geliştirmektir”
dedi.
EBSO Meclis Üyesi ve Teknik
Eğitim Çalışma Grubu Başkanı
Nadir Erdir de, ağır ve tehlikeli
işlerde çalışan personelin eğitiminde mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifika alınması
gerektiğini vurguladı. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla
yayımlanan genelgede; Bakanlıkça onaylanmamış sertifikaların
geçersiz olması nedeniyle kursiyerlerin mağduriyetlerine neden
olduğunun bildirildiğini hatırlatan
Nadir Erdir, “EBSO okullarla işbirliği yaparak İzmir’de şu anda
ağır ve tehlikeli iş eğitimlerinin
sonunda MEB onaylı sertifika
verilmesini sağlayan tek kurum”
diye konuştu.
EBSO Meclis Üyesi Muin Altın ile yine EBSO Teknik Eğitim
Çalışma Grubu içinde yeralan
Sadettin Dumlu ve Şuayip Kurt da
yönetmeliği içeriği hakkında katılımcıları bilgilendirdi.
kent
60
EBSO sanayi
sitelerinin de yanında
E
ge Bölgesi Sanayi Odası,
İzmir’deki sanayi sitelerinin de sorunlarını çözüme
kavuşturmak için çalışmalarını
sürdürüyor. Küçük işletmelerin
finansman ve istihdam açısından
desteklenmesi amacıyla KOSGEB
ile İşkur’un sağladığı olanaklardan yararlanmalarının yollarını
açmaya çalışan EBSO, ayrıca
yerel yönetimleri ilgilendiren
konulara da ağırlık veriyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
İbrahim Gökçüoğlu’nun başkanlığındaki toplantıda İzmir’deki sanayi sitelerinin yöneticileri finans
kuruluşlarından belediyelere kadar çeşitli yönetim kademelerini
ilgilendiren konularına EBSO’nun
verdiği destek sayesinde yaklaşım
görüldüğünü ifade etti.
EBSO Sanayiciler
Kulübü’ndeki toplantıda 2. Sanayi Sitesi’ni Erol Çamkıran, 3.
Sanayi Sitesi’ni Sedef Tabakoğlu
ile Besim Gür, 5. Sanayi Sitesi’ni
Turgay Avcı ile Mustafa Dibek,
Kısıkköy Metal İşleri Sanayi
Sitesi’ni Engin Uğurlular, Işıkkent
Ayakkabıcılar Sitesi’ni Güngör
Evcimen ve Turgut Türker, Ata
Sanayi Sitesi’ni Temel Peken ile
Nejat Öztürk, Ulukent Sanayiciler Derneği’ni Taner Telcioğlu ile
Mustafa Kemal Oral temsil etti.
EBSO Meclis Üyesi Yıldıray Yalınız ile Genel Sekreter Yardımcısı
Galip Kokulu’nun da katıldığı
toplantıda, sanayi sitelerinde
faaliyet gösteren işletmelerden
pek çoğunun KOBİ kredilerinden
faydalanamadıkları ve kredisini
ödeyemeyen kuruluşların bankaların eline geçmesi, temizlik
başta olmak üzere yerel yönetim
hizmetlerinden yararlanamama,
vergi ve harçların yüksekliği, nitelikli eleman ihtiyacı ve mesleki
eğitim gündeme damgasını vuran
konular oldu.
Girişimlerin etkisi
Sanayi Siteleri yöneticileriyle
daha önce gerçekleştirilen toplantıda dile getirilen konularla ilgili
yapılan girişimleri ve sonuçlarını
katılımcılarla paylaşan EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Gökçüoğlu, 2010 yılında daha
aktif bir çalışma atmosferi içinde
olacaklarını bildirdi. EBSO’nun
sanayi sitelerindeki konuları yerinde incelemek, yönetimlerle
ortak çalışma yolları geliştirmek
amacıyla küçük sanayi sitelerine
ziyaretler gerçekleştireceğini hatırlatan İbrahim Gökçüoğlu, pilot
uygulamaların ESTİM ve 4. Sanayi Sitesi’nde başlatılacağını söyledi. Sanayi sitelerinin sorunlarının
çözümü amacıyla EBSO’nun
yaptığı girişimlerin bir hareket
yarattığının anlaşıldığını belirten
Gökçüoğlu, çözüm üretmenin
uzun süre alması nedeniyle konuların yılmadan takip edilmesi
gerekliliğini dile getirdi.
Mesleki eğitim ve işletmelerin
ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman
temini konularında İşkur’da
açılan kursları örnek gösteren
Gökçüoğlu, “Bu eğitimler ve toplantılar küçük sanayi sitelerinde
de gerçekleştirilebilir. Kurslardan
yararlananlar küçük sanayi sitelerinde istihdam edilebilir” dedi.
İbrahim Gökçüoğlu, bankaların küçük işletmelerin desteklenmesine yönelik finansman uygulamaları konusunda KOSGEB,
temerrüt faizleriyle ilgili olarak
da Bankalar Birliği nezdinde
şubat 2010
kent
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın İzmir’deki sanayi
sitelerinin sorunlarını çözüme kavuşturma yolunda
site yönetimleriyle başlattığı birliktelik, EBSO’nun
girişimlerinin sonuçlarını göstermeye başladığını
ortaya koydu. Site yöneticileri, bürokrasi ve yerel
yönetimlerin ilgisine dikkat çekti.
girişimlerde bulunabileceklerini
bildirirken, işletmelerin de maliyet muhasebesini öğrenmedikleri
sürece sıkıntıların yaşanmaya
devam edeceğini, bu nedenle
EBSO’daki eğitimlerin önem kazandığını anlattı.
Eğitim önemli
EBSO Meclis Üyesi Yıldıray
Yalınız da, sanayi sitelerinin
sorunları konusunda Oda’nın
devreye girmesiyle özellikle yerel
yönetimlerin ilgisinin arttığına
dikkat çekti. Önümüzdeki süreçte
önem taşıyan özellikle finansman, çevre ve mesleki eğitim
konularında sanayicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla EBSO’daki
eğitimlere katılım konusunu gündeme getiren Yalınız, sivil toplum
örgütlerine daha çok görev düşeceğini, bu nedenle EBSO’nun
güçlü bir yapıya kavuşmasının
büyük önem taşıdığını vurguladı.
Birlikte güçlenelim
EBSO Genel Sekreter Yardımcısı Galip Kokulu ise, sanayi
sitelerinde faaliyet göstermelerine
rağmen Oda’ya üye olma şartını taşıyan işletmelerin zaman
kaybetmeden üyelik işlemlerini
yapmalarını istedi. Sanayicilerin
hem EBSO hem de İTO’ya kayıtlı
olmalarının ek bir mali külfet
yaratmayacağına, üyelik aidatlarının bölünerek ödeneceğine işaret
eden Kokulu, “Üretim yapanların
ait oldukları Odaya kayıtlı olmaları hem kendileri hem de faaliyet
gösterdikleri sektörler açısından
Türkiye’nin üretim yapısından sorunların çözümüne kadar büyük
önem taşıyor” diye konuştu.
şubat 2010
Çözüm için çalışma
İzmir 3. Sanayi Sitesi Temsilcisi Sedef Tabakoğlu, mesleki
eğitim konusunda destek vermeye hazır olduklarını belirterek
kendilerinin de Mesleki Yeterlilik
Kurumu’nun tespit ettiği dallarda
eğitim vermeyi planladıklarını,
sınıflarının ve kadrolarının hazır
olduğunu söyledi. Tabakoğlu ayrıca, büyük üretici firmaların çok
önemli olduklarını, ürettikleri yedekparçaların sanayi sitelerindeki
garaj ve tamircilerde kullanıldığını hatırlatarak, after-marketin
alternatif ve eşdeğer yedekparça
kullanımına hazır oldunu dile
getirdi.
Manda Çayı’nın taşıdığı kirliliğin 3. Sanayi Sitesi’nde biriktiğini anlatan Sedef Tabakoğlu, su
sirkülasyonunun metronun altına
kadar gerçekleşmesi halinde kokunun önleneceğini, betonlama
yapıldığında da kirlilik yaratan
unsurların temizlenebileceğini
ifade etti.
Kısıkköy Metal İşleri Sanayi
Sitesi temsilcisi Engin Uğurlular,
Tabela-Reklam Vergileri, Ruhsat
Harçları, Emlak Vergileri gibi konularda Menderes Belediyesi’nin
diğer belediyelerden daha yüksek
rakamlar uyguladığını, ayrıca
bankaların temerrüt faizlerinin
birçok firmayı zor durumda bıraktığını söyledi.
Ulukent Sanayicileri Derneği
temsilcisi Taner Telcioğlu da,
Ulukent’te 850 dönüm arazi
üzerinde 50 metrekareden 25
bin metrekareye kadar değişen
büyüklüklerde 60 fabrika ve 3 bin
çalışanın bulunduğu, 12 milyon
euroluk yatırım barındıran ve
“konut harici kentsel kullanım
amaçlı alan” olarak tanımlanan
bölgenin yasal statüsünü değiştirmek için çok çaba harcamalarına
rağmen başarılı olamadıklarını
ifade etti. Kimlik arayışı sonucunda 7 yıl önce dernek kurarak
bölgeyi geliştirmye çalıştıklarını
söyleyen Telcioğlu, “İşletmelerin
sanayi ruhsatları var, imar ile
ilgili yasal problem yok, hatta 25
binlik plana sanayi sitesi olarak
geçtik. Ancak Menemen Belediyesi ciddi bir gelir kaynağını kaybetmemek adına bölgenin sanayi
sitesi olmasını istemiyor” dedi.
Taner Telcioğlu, finans
sektörünün reel sektöre olan
yaklaşımının olumsuzluğundan
yakınırken, Türkiye’yi üreticilerin
ve katma değer yaratanların kurtaracağının her ortamda dile getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Finansman ve yerel
yönetim sorunları
Ayakkabıcılar Küçük Sanayi
Sitesi temsilcisi Turgut Türker,
ekonomik krizin etkileri nedeniyle sitedeki işyerlerinin yaklaşık
yüzde 35’inin bankaların eline
geçtiğine dikkat çekti. Güvenlik
önlemi olarak kendi imkanlarıyla
sitenin çeşitli yerlerine alarmlar
taktıklarını, çöplerini bile kendi
kamyonlarıyla topladıklarını belirten Türker, EBSO’nun girişimleriyle merkezi ve yerel yönetimlerin sorunlarına ilgi göstermeye
başlamasından duydukları memnuniyeti de dile getirdi.
Güngör Evcimen de, KOSGEB
destekleri için bürokrasi ve istenilen teminatların ağırlığını anlattı.
2. Sanayi Sitesi temsilcisi Erol
Çamkıran ile 5. Sanayi Sitesi
temsilcisi Turgay Avcı, sitede
terkedilmiş araç sorununa yerel
yönetimlerin dikkatini çekti.
Ata Sanayi Sitesi temsilcisi
Nejat Öztürk herkesi birlik ve
beraberlik içinde iş yapmaya
davet ederken, Temel Peken de
EBSO’nun yaptığı girişimler üzerine yetkililerin sitede incelemelerde bulunduğunu anlattı.
61
proje
“Kadınlar üç misli daha
fazla çalışmak zorunda”
İzmir’in Girişimci Kadınları Projesi’nde deneyim paylaşımı toplantısına katılan
Yeni Asır Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı, çalışan kadınların aynı anda ailesine, evine, çocuğuna ve kocasına zaman ayırmak zorunda olduğuna dikkat çekti.
62
‘İzmir’in Girişimci Kadınları
Projesi’ kapsamında düzenlenen
Deneyim Paylaşım Toplantısı’na
katılan Yeni Asır Gazetesi Genel
Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı, “İş hayatında başarılı olmak
isteyen kadınların erkeklere göre
3 misli daha fazla çalışması gerekiyor” dedi.
İzmir Valiliği, Ege Bölgesi Sanayi
Odası, İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği tarafından yürütülen
ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın desteklediği projede deneyim paylaşım toplantısı gerçekleştirildi.
Cesaret önemli
Toplantıya konuşmacı olarak
katılan Bursalı, kadınların erkek-
lere oranlara çok daha iyi sosyal ilişkiler kurabildiğine, daha
gözlemci ve ayrıntıcı olduğuna
dikkat çekti. Bursalı, “İşini sev,
doğru hedefler koy, zamanı iyi
kullan, doğru ve hızlı kararlar
ver. Başarının tarifi özetle bu
kriterler” dedi.
Kadınların duygusallıkları nedeniyle başarısızlığa mahkum
oldukları gibi yanlış algılamaların
olduğunu ifade eden Bursalı,
duygusal önsezilerin bazen en
önemli fizibilite çalışmasından
bile daha fazla artı sağlayabildiğine dikkat çekti. Başarının
cinsiyetten bağımsız olduğunun
yavaş yavaş da olsa anlaşılmaya
başlandığının altını çizen Bursalı,
“Girişimciliğin bence en önemli
unsuru cesaret. Bunun yanında
da vizyon, dayanıklılık, detaycılık
ve duygu zenginliğinden doğan
önseziler çok önemli. Mesleklerine görev bilinci ile bağlı oluşları
kadınlara iş dünyasında önemli
bir değer katıyor” diye konuştu.
Hayatın patronu
Kadınların hayatın patronu olduğuna işaret eden Bursalı, alışverişin, tüketim kültürünün, çocuk
yetiştirme ve organizasyon ile birlikte pek çok etkinlikte kadınların
hep önde olduğunu kaydetti.
Bursalı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hayatın patronları olan kadınların iş dünyasının da patron
şubat 2010
proje
olmaması için hiçbir sebep yok.
Dünyanın en büyük şirketlerinin
başında çok başarılı kadın yöneticiler var. Girişimcilik için eğitim
de çok şart değil. Bugün çeşitli
nedenlerle eğitimini tamamlayamamış birçok kadının çok başarılı
olduğunu görüyoruz. Kadınların
aynı anda ailesine, evine, çocuğuna ve kocasına yeteri kadar
zaman ayıramaması düşüncesi
de var. Bu nedenle kadınlarda
zaman zaman suçluluk duygusu
oluyor. Ama her şeye rağmen ben
yaşadığımız kent gibi dünyanın
da dişi olduğuna inanıyorum.”
Kadın girişimcilerin sorularını
da yanıtlayan, iş yaşamındaki
tecrübelerini de anlatarak, başarı
sırlarını paylaşan Şebnem Bursalı,
“Çalışma yaşamında birbirinizi
destekleyin” önerisinde de bulundu.
Güçlü kadın
güçlü toplum
Proje Koordinatörü ve EBSO
Yönetim Kurulu Üyesi Berkay
Eskinazi de, kadınların iş gücüne
katılım oranının artmasının hem
birey olarak güçlenmelerini hem
şubat 2010
de toplumsal refahı ve kalkınmayı olumlu yönde etkileyeceğini
söyledi. Eskinazi, “Kız çocukların
eğitime erişimlerinin artırılması,
kadın girişimciliğinin geliştirilmesi çalışma ve aile yaşamını dengelemeyi destekleyici olanakların
sağlanması önem taşıyor” dedi.
Sürdürülebilir büyüme kavramının önem kazandığı günümüzde bu istikrarın yakalanmasındaki
en önemli adımlardan birini
kadın girişimciliğin oluşturduğuna dikkat çeken Eskinazi, işsizlik
oranının aşağı çekilmesi için
izlenecek politikalar kapsamında özel sektörde girişimciliğin
geliştirilmesinin zorunluluğunu
gündeme getirdi. Berkay Eskinazi, “Türkiye nüfusunu oluşturan
70 milyon insandan 50 milyonu
çalışabilir iş gücünü, bu gücün
yarısını da kadınlarımız teşkil
ediyor. Fakat 25 milyon kadınımızdan sadece 6 milyonu çalışıyor. 19 milyon kadın her türlü
sosyal güvenceden yoksul şekilde
evde oturuyor. 1 milyon 300 bin
girişimci erkeğe karşılık ne yazık
ki 80 bin kadın girişimci bulunuyor. Kadın girişimci sayısının
azlığına sebep aile ve eş baskısı
temel oluştursa da bir o kadar da
finansal ve bürokratik engeller,
ekonomideki istikrarsızlık ve ağır
vergi yükleri etkili oluyor” diye
konuştu.
Fikri, bilgisi olan kadınların
girişimciliğinin desteklenmesi
amacıyla bütün dünyada bazı uygulamalar başlatıldığını hatırlatan
Berkay Eskinazi, kadın girişimci
sayısının artırılması için seferberlik gerçekleştirilmesi gerektiğini,
bu konuda devletin de üzerine
sorumluluk düştüğünü vurguladı.
Denizli: Önümüzdeki 10
yıl kadınların yılı olacak
İZSİAD Başkanı İlknur Denizli ise, kadın girişimci olmanın
zorluklarına işaret ederek, yılmadan çalışılması gerektiğinin
altını çizdi. Girişimciliğin bir ruh
hali olduğunu savunan Denizli,
“Önümüzdeki 10 yıl kadınların
yılı olacak. Bütün dünyayı kadınlar yönetecek. Dünyada hep
kazananların isimlerini duyarsınız. O yüzden sizde hep kazanın.
Sizden bahsetsinler” açıklamasında bulundu.
63
yaşam
Kadınlar Günü’nüz
kutlu olsun
S
Berkay Eskinazi
EBSO Yönetim Kurulu Üyesi
EBSO Vakfı
Bayanlar Birliği Başkanı
64
Bu güne kadarki süreçte bilimde, sanatta yerini hakkıyla alamayan kadın, geçmişin açığını kapatmak
istiyor. İnsan olma
şansını bu dünya
için kullanmak üzere
daha hızlı adımlar
atıyor.
ıcak bir gülümsemeyi, yürekte
meltem oluveren sevecenliği,
çınlamasıyla baharı getiren
kahkahayı, evladının elini bırakmadan yeniden yeniden umut
etmeyi, göz yaşına rağmen cesareti
cömertçe sunuveren kadınlar..
Erkeklerin vaz geçemediği
anneleri, kız kardeşleri, gözlerinin bebeği kız evlatları ve uğruna
yanıp tutuştukları aşkları. Onlar
olmadığında yalnızlaşıvermeleri,
öksüzleşivermeleri..
Kimi zaman yaşamın en küçültücü acılarını çekmek zorunda
bırakılan, unutulmuş, hırpalanmış
çaresiz bırakılmış kadınlar..
Sabah saatlerinde ve akşam
saatlerinde bakımlı saçları, zarif
makyajlarıyla ellerindeki bilgisayar
çantalarıyla caddelerde başı dik
yürüyen hayatın getirdiği sorunlara
meydan okumaya hazır kadınlar..
İş hayatında biz de varız diyen,
geceyi gündüze katan, istihdam
yaratan iş kadınları..
Sabah fabrikaya varır varmaz
mavi önlüğünü giyen, evine aşını
ekmeğini götürmek için çalışan
cesur işçi kadınlar..
Kocasını işe, çocuklarını okula
yollayan, adı anılmayan ama evine
güç ve sağlık olan, sığınacak liman
olan evin annesi kadınlar..
Sabahın erken saatlerinde bir
hayatı kurtarmak için tüm dikkatiyle ameliyat yapan yeşil önlüklerin
içindeki cerrah kadınlar..
Zarif parmaklarıyla gitarın tellerine dokunan, bir kemana can
veren; ayaklarıyla estetiğin en güzel halini dansla sunan kadınlar..
Bir köprü inşaatı üzerinde başındaki kaskı, üstündeki tulumuyla
projenin parçası olan kadınlar..
Hayattan alacaklarının bilincinde olan, tüm ülke kadınları .için
sorumluluk duyan yürüyüşünde
rüzgarın gücünü taşıyan İzmir kadınları.. Mart ayının 8’inde kadınlar gününüzü kutlamaktan gurur
duyacağım.
Değişen yaşamın içinde kadınların kendi gücünün farkına varması; eşitlikçi uygar tutuma sahip
aydın erkeklerin sayısının artması
ve kadınla el ele vermesi; eğitimli
kadın sayısının artması; üretim
sürecinde erkekler gibi yer alması;
ailede ve iş dünyasında yönetimsel düzeyde kararlara katılması
ülkemizin ve dünyamızın kaderini
değiştiriyor.
Kimi zaman bir resim sergisinin
ressamı, kimi zaman sanayi alanda
cesur bir girişimci, kimi zaman
bankacı, teknik eleman, politikacı, hukukçu, eğitimci.. Bu güne
kadarki süreçte bilimde, sanatta
yerini hakkıyla alamayan kadın,
geçmişin açığını kapatmak istiyor.
İnsan olma şansını bu dünya için
kullanmak üzere daha hızlı adımlar atıyor.
Bu değişimin destekleyicisi
olan Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın
bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum. Kadın meclis üyelerine
sahip olan Odamız aynı zamanda
Vakfımız bünyesinde kız ve erkek
öğrencilerin eğitimini destekleyen
Bayanlar Birliğini de bünyesinde
barındırıyor. Bunun da ötesinde
EBSO, kadın girişimcileri ve sanayideki kadınları destekleyen önemli projeleri gerçekleştiriyor.
İşte 8 Martta kadınların emeğinin ve haklarının tartışılacağı bir
Kadınlar günü daha kutlanacak.
İnsanlar, kadın erkek birlikteliğini
düşünecek bir kez daha. Bir kez
daha kadının bu dünyadaki yerini
düşünecek. Bir kez daha kat edilmesi gereken ne uzun bir yol olduğunu görecek. Umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Başladık bir kere.
Daha iyi olacak. Sadece kadınlar
için değil, tüm dünya için.
Ege Bölgesi Sanayi Odamızın
değerli kadın meclis üyeleri, sevgili
Gülfem Perçin, Işın Yılmaz, Arzu
Amirak kadınlar günümüz kutlu
olsun. Herkesin Kadınlar Günü
kutlu olsun..
şubat 2010
pano
65
şubat 2010
EBSO Vakfı
Sevinin
çocuklar
E
66
ge Bölgesi Sanayi Odası Vakfı, İzmir’in en uzak yerlerinden Kiraz’ın Cevizli köyünde
EBSO’nun yaptırdığı ilköğretim
okulunda öğrenim gören 366 öğrenciyi tepeden tırnağa giydirdi.
EBSO armalı yeni kıyafetlere kavuşan öğrencilerin sevinci yüzlerinden okunurken, okul yönetimi
de yardım ve buna öncülük eden
sanayicilere teşekkür etti.
Türkiye’de zorunlu eğitimin 5
yıldan 8 yıla çıkarılmasıyla birlikte
eğitim hamlesi gerçekleştiren Ege
Bölgesi Sanayi Odası, İzmir’in en
uzak ve vatandaşların gelir düzeyinin en alt derecede olduğu
Kiraz’ın Cevizli Köyü ile Bergama
Dereköy’de ilköğretim okulu yaptırdı. EBSO’nun çabasını örnek
alan İzmirli işadamları da kendileri yine köylerde okul yaptırarak,
öğrencilere burs vererek eğitime
destek oldu.
EBSO, gerek Oda olarak gerekse kurduğu vakıfla okula ve burada
okuyan öğrencilere desteklerini
sürdürdü. Özellikle EBSO Vakfı
Bayanlar Birliği yaptığı yardımlarla
öğrencilerin yüzünü güldürmeyi
bildi.
EBSO Vakfı, Cevizli Ege Bölgesi
Sanayi Odası İlköğretim Okulu
yönetimi ile yaptığı görüşmelerde
genellikle maddi durumu zayıf
öğrencilerin kıyafete ihtiyaç duyduğunu saptadı ve geçtiğimiz Eylül
şubat 2010
EBSO Vakfı
Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı, başlattığı yardım kampanyası ile Cevizli Ege
Bölgesi Sanayi Odası İlköğretim Okulu’nun 366 öğrencisini giydirdi.
ayı sonunda “Bir ihtiyaç sahibi
öğrenciyi de sen giydir” sloganıyla yardım kampanyası başlattı.
EBSO Yönetim Kurulu, Meclis ve
Meslek Komitesi üyesi sanayicilerin para ve kumaş yardımlarıyla
ayrım yapılmadan okulun 366
öğrencisinin hepsine EBSO armalı okul kıyafetleri kazandırıldı.
O köy hiç uzak olmadı
Ege Bölgesi Sanayi Odası ve
EBSO Vakfı, sosyal sorumluluk
bilinci çerçevesinde kurum kültürüne uygun olarak yaptırdığı
okulların ofis makineleri ve malzemeleri, kırtasiye, buralarda
okuyan öğrencilerin de giyim ve
gıda ihtiyaçlarının karşılanmasında her zaman duyarlı oldu.
Cevizli Ege Bölgesi Sanayi
Odası İlköğretim Okulu yönetimi,
bütün öğrencilerin giydirildiği
yardımla birlikte bugüne kadar
kendilerini yalnız bırakmayan
EBSO’ya müteşekkir olurken,
“Her alanda EBSO ismini taşımaktan büyük onur duyuyoruz.
Bu aidiyet, Atatürk’çü çağdaş ve
laik gençler yetiştirmek ve yeni
başarılara imza atmak için bizi
motive ediyor” dedi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Vakfı yönetimi de, bütün sanayici
ve işadamlarını eğitime destek
vermeye çağırırken, “İzmir’in en
uzak ilçesinin en uzak köyünde
bulunan okulumuza yaptığımız yardımlarla eğitimde fırsat
eşitliğine
şubat 2010
bir nebze de olsa katkıda bulunmaktan mutluyuz. Cevizli ve
Dereköy’deki okullarımıza yardıma devam edeceğiz. Tek amacımız, EBSO’nun kurum kültürüne
uygun olarak sahiplendiğimiz
okullarımızın başarılarını daha
da artırması, ülkemize faydalı
bireyler yetiştirmesidir” görüşünü
ifade etti.
EBSOV’a vergi muafiyeti yolda
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar, EBSO Vakfı’na kamu yararına çalışan vakıf statüsü
kazandırılarak yapılan bağışların vergi muafiyeti sağlaması için
girişimlerini sürdürüyor. EBSO Vakfı’nın sayıları 500’ü bulan
öğrenciye burs verdiğini, EBSO’nun yaptırdığı okulların ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını ifade eden Yorgancılar, bu konuda hazırlanan dosyayı da bütün bakanlara sunarak söz aldı.
Bürokratik işlemleri tamamlanan dosyanın Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın önünde olduğu ve onun imzasını beklediği
öğrenildi. Ender Yorgancılar, EBSO yönetiminin geçtiğimiz ay
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Çankaya Köşkü’ndeki ziyareti
sırasında da EBSO Vakfı’na kamu yararına çalışan vakıf statüsü
kazandırılarak vergi muafiyeti sağlanmasına ilişkin çalışmalar
hakkında bilgilendirerek desteğini aldı.
67
meclis
Üretim ve
istihdama
dayalı
model
68
E
ge Bölgesi Sanayi Odası
Meclis Başkanı Mehmet
Tiryaki, 2010 yılının ilk
meclis toplantısında her yeni yılın
beraberinde umut, iyimserlik ve
olumlu beklentiler getirdiğini belirterek, 2010 yılının ülkece daha
huzurlu, birlik beraberlik içerisinde ve krizin giderek azaldığı
bir yıl olarak gerçekleşmesini,
ülkemize, bölgemize hayırlı ve
kazançlı olmasını temenni etti.
Tiryaki, geçmiş dönem meclis
ve yönetim kurulu üyeliği yapan
Erdoğan Aracı ve Meclis Üyeliği
yapan Saadettin Bakalım’ın vefat
ettiğini belirterek, merhumlara
Allahtan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına bir kez daha başsağlığı diledi ve Meclisi bir dakikalık
saygı duruşuna davet etti. EBSO
Meclis Toplantısı’na katılan Erdoğan Aracı’nın oğlu Fatih Aracı da,
babasının 22 sene EBSO’da görev
yaptığını, onunla hep gurur duyduklarını, belirterek, babasının
şahsına gösterilen yakınlığı gördükten sonra gururlarının bir kez
daha arttığını söyledi ve meclis
üyelerine teşekkür etti.
Mehmet Tiryaki, Meclis
Üyesi Ahmet Bilge Göksan’a kayınvalidesinin, Atilla Üner’e de
kayınpederinin vefatı nedeniyle
başsağlığı diledi.
TOBB Başkanı
Hisarcıklıoğlu’nun basında çıkan
darbe planı iddialarına ilişkin
olarak yaptığı açıklama da EBSO
Meclis’nde okunarak üyelerin
bilgisine sunuldu.
EBSO Meclis Başkanı Tiryaki,
İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret
Borsası ve Odamız’ın her yıl ayrı
ayrı düzenlemekte olduğu ödül
töreninin, bu yıl ilk defa “İzmir
Ekonomisi 2008 Ödül Töreni”
adı altında birlikte gerçekleştirildiğini, bu projeyi hayata geçiren
her üç oda başkanına teşekkür
ederek, ödül alan herkesi bir kez
daha tebrik ettiğini söyledi.
Odamız 40. grup Soğutma Sanayi Meslek Komitesi’nden Meclis Üyesi Kerim Gümrükçüler’in,
Meclis Üyeliği görevinden istifa
ettiğini, yerine yapılan seçim ile
Halit Turgut Salaçin’in getirildi-
ğini söyleyen Tiryaki, Salaçin’e
yeni görevinde başarılar diledi.
Tiryaki ayrıca, İzmir Ticaret
Borsası Yönetim Kurulu Başkanı
Işınsu Kestelli’nin 2008 yılının
en başarılı kadın girişimcisi ödülünü kazandığını, Arkas Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Lucien
Arkas’ın da son yapılan genel kurulda TUSİAD Yönetim Kurulu’na
seçildiğini belirterek, kendilerini
tebrik etti ve başarılı bir çalışma
dönemi diledi.
Mehmet Tiryaki, Cumhurbaşkanı ve bakanlarımıza yapılan
ziyaretlere ilişkin izlenimlerini
Meclis Üyeleriyle paylaştı. Tiryaki, Cumhurbaşkanı’na iş alemine,
sanayicilere, özellikle yurt dışı
gezilerinde verdiği destek ve
ülkemizin en çok ihtiyacı olan
birlik, beraberlik ve diyalog hususunda vermiş olduğu uzlaşmacı
katkılarından dolayı teşekkür ettiklerini, Cumhurbaşkanı Gül’ün
ise kendilerine, birlik ve beraberliğin her zamankinden daha fazla
önem kazandığını, İzmir İktisat
Kongresi’nin 2010 yılında yapıl-
şubat 2010
meclis
masının son derece faydalı olacağını, kendisinin de bu konuda
hükümet nezdinde her türlü
desteği vereceğini belirttiğini ifadeyle, Yönetim Kurulumuz’a ve
Yönetim Kurulu Başkanı Ender
Yorgancılar’a başarılı geçen bu
ziyaretten ötürü EBSO Meclisi
adına teşekkür etti.
Ülkemizin geleceği
Ithalatla kararmasın
EBSO Meclis Başkanı Tiryaki,
2010 yılında ülkemiz yöneticilerinin ithalata dayalı büyüme
modelinden vazgeçerek, üretimi
ve istihdamı arttırmaya yönelik
bir model benimseyip ülkemizin
geleceği adına çok önemli bir
adım atmalarını ümit ettiğini söyleyerek, aşırı değerli Türk lirası
ve düşük döviz kurunun yarattığı
ucuz ithalatın sanayicileri ve
ihracatçıları mağdur ettiğini, ucuz
ithalatın bütçe açığını körüklediği
gibi ülkemizi üretim üssü olmaktan çıkardığını, katma değer ve
istihdam olanakları sınırlı bir ithal
malı dağıtım ve lojistik üssü haline getirmeye başladığını belirtti.
Kayıt dışılığın ise ülkemizdeki
sosyal barışı zedeleyerek, sıkıntıların artmasına neden olduğunu,
gerekli önlemler alınmadıkça
devletimizin vergi açığını dolay-
şubat 2010
lı vergilerle kapatmaya devam
edeceğini ifade eden Tiryaki,
OECD ülkelerinde ortalaması
yüzde 30, ABD’de ise yüzde 17,6
seviyelerinde olan dolaylı vergi
oranlarının ülkemizde yüzde 7275 mertebesinde bulunduğunu
vurguladı.
Ekonomiden Sorumlu Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’a yaptıkları ziyarette,
Babacan’ın bu krizde kredi notu
iki puan artan tek ülkenin Türkiye
olduğunu büyük bir memnuniyetle ifade ettiğini söyleyen
Tiryaki, diğer taraftan ilimizde
“Toplum Yararına Çalışma Prog-
ramı” çerçevesinde 1000 kişiye
kişi başına 576 TL verilerek okul
temizliği, yol bakımı gibi kamu
işlerinde çalıştırılması için İzmir
İş Kurumuna 5,59 milyon TL
gönderildiğini, her ne kadar bu
iyi niyetli girişimi takdir etseler de
tüm illerde buna benzer ödenekler aktarıldığı düşünüldüğünde
rakamların işsiz insanları iş sahibi
yapma yönündeki yatırımlarda
kullanılmasının daha doğru olacağı kanaatini taşıdıklarını, zira
son DPT raporunun iş arayanlar
yerine yardımla yaşayan bir kitle
oluştuğu bilgisini verdiğini vurguladı.
69
meclis
2010
ekonomide
verimli
olmalı
E
70
ge Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Ender Yorgancılar, yılın ilk
meclis toplantısındaki konuşmasına Haiti’de yaşanan ve resmi
rakamlara göre 200 binden fazla
insanın ölümüyle sonuçlanan
depremin akıllara 17 Ağustos
1999’da İzmit ve Gölcük’te yaşanan depremi getirdiğini hatırlatarak başladı. Yorgancılar, her
ne kadar “depremle yaşamaya
alışmalıyız” denilse de bunun
gerçekleşebilmesi için öncelikle
depreme karşı altyapının oluşturulması, binaların depreme
dayanıklı yapılması gerektiğini
söyleyen Yorgancılar, depremle yaşamaya alışan Japonya’da
gerçekleşen 6-7 büyüklüğündeki
depremlerde insanların burnunun
bile kanamadığını belirtti.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu için basında yer alan
haberlerin tek kelimeyle asılsız
iddialar olduğunu söyleyen Yorgancılar, “Ben darbe yapmayı
vatana ihanet kabul ederim. İhanete teşebbüs edenlerin de yanında olmam, olamam” diyen ve her
platformda sağlıklı demokrasi ve
bu demokrasinin de kuralları ile
birlikte hareket edildiği takdirde
ülkelerin kalkınabileceğini ifade
eden biri için daha fazla bir şey
söylemeye gerek olmadığını, konunun yargıya intikal ettirildiğini
söyledi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı’nın Odamıza yaptığı ziyaretten tüm üyelerin haberdar
olduğunu, ziyarette kendisine
aktarılan konuların hem Odamız web sitesinde hem de EBSO
Haber’de yer aldığını belirten
Yorgancılar, şu anda Türkiye’deki
işsizliğin buz dağının görünen
kısmı olduğunu, görünmeyen
kısmın boyutunun ise işverenler
tarafından çok iyi bilindiğini söyledi. Her ne kadar işsizlik oranı
yüzde 13 olarak açıklansa da iş
aramaktan vazgeçenler, mevsimlik çalışanlar, turizm, tarım sektöründe çalışanlar da bu rakamın
içine konulduğunda 5 milyonun
üzerinde işsizimizin olduğunun
tahmin edildiğini, 71 milyonu
aşan ülkemiz nüfusuyla işsizlerimizin sayısı kıyaslandığında
her 5 kişiden birinin işsiz olduğu
sonucunun ortaya çıktığını, buna
her yıl 700 bin civarında üniversiteden mezun olanlar da eklendiğinde reel sektörün konumunun
ne kadar önemli olduğunun bir
kez daha ortaya çıktığını belirtti.
Yorgancılar, devlet tarafından
gerekli yatırım yapılmıyorsa, reel
sektör tarafından yapılacak yatı-
rımlar sayesinde işsizliğin önüne
geçilebileceğini, onun için de her
fırsatta dile getirdikleri işveren
üzerindeki maliyetlerinin aşağıya çekilmesi, yatırım ortamının
iyileştirilmesi, teşvik sisteminin
yeni yatırımlara desteklemesi ve
devam eden üretimlere de bir
şekilde teşvik uygulamasının yapılması hususlarını bir kez daha
ifade etmek istediğini söyledi.
EBSO’nun önerisi sonucu
İzmir’de EBSO, İZTO ve İTB’nin
ortak çalışmasıyla yapılan ödül
törenin gerçekten başarılı geçtiğini, amaçlarının bundan sonraki ödül törenlerinin de ortak
yapılması olduğunu dile getiren
Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası
ve İzmir Ticaret Borsası Başkanları ile ödül törenini onurlandıran
TOBB Başkanına teşekkür ederek,
bir teşekkürü de bu kriz ortamında yatırım, üretim, istihdam,
Ar-Ge, marka gibi kriterlerde
ödül alan firmaların hak ettiğini
söyledi. Ortak hareketle yaratılan
sinerji ile İzmir’in çözüm bekleyen konularının da üç oda başkanlarının imzası ile Ankara’ya
gönderildiğini, bu uyumun bundan sonraki süreçte de devam
etmesini temenni ettiklerini dile
getirdi.
şubat 2010
meclis
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, 2010
yılının verimli değerlendirilmesi, büyümede süreklilik sağlanması için yatırım, üretim ve istihdamın
artırılması, KOBİ’lerin finans sorunlarının çözülmesi
konularını gündeme taşıdı.
Ankara’da olumlu
temaslar
Göreve geldikleri günden
bugüne sürekli olarak, yaşanan
sıkıntıları doğru platformlarda,
doğru kişilere aktararak, çözüm
sağlayabilmek adına, problemlerin kendilerine iletilmesini söylediklerini, bu doğrultuda kendilerine ulaştırılan konuları aktarmak
amacıyla Tiryaki’nin de ifade
ettiği üzere Cumhurbaşkanı ve
bazı bakanlardan randevu alarak
makamlarında ziyaret ettiklerini
belirtti. Yorgancılar, Cumhurbaşkanımıza “İzmir İktisat Kongresi,
İzmir Ziyareti, EXPO çerçevesinde İzmir’e yapılması düşünülen
projelerin devamı, İzmir Limanı/
Çandarlı Limanı, turizm, Çeşme
Yarımadası’nın ikinci bir Antalya
Limanı olarak hayata geçirilebilmesi ve bunun için mutlaka
yap-işlet-devret modelinin Çeşme
Yarımadası’nda uygulanması,
EBSO Vakfı’nın Kamu Yararına
Çalışan Vakılar statüsüne alınarak
vergi muafiyeti sağlanması gibi
konuları arz ettiklerini, Cumhurbaşkanımızın da yurt dışına yapmış olduğu seyahatlerin son derece olumlu sonuçlar doğurması
nedeniyle İzmir’den sanayici ve
işadamlarının da bu organizasyonlarda yer alması gerektiğini
hatırlattığını ifadeyle, yapılacak
seyahatlerde yer almak isteyen
sanayicilerin kendilerine müracaat etmelerini söyledi.
EBSO Vakfı’nın vergiden muaf
tutulması konusunu, Cumhurbaşkanına, İzmir Milletvekillerine,
Ak Parti İl Başkanı’na, Başbakan
Yardımcısı Babacan’a aktardığını,
Maliye Bakanı Şimşek’in de yazdığı yazıda her türlü işlemin bittiği, Başbakanlık Müsteşarlığı’nda
dosyamızın beklediği haberini
şubat 2010
aldıklarını, bu konunun yakın sürede çözüleceğini düşündüğünü,
olumlu haberi alır almaz Meclisi
bilgilendireceklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinden sonra kendisinin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden
aranarak, Cumhurbaşkanı Gül’ün
25-29 Mart 2010 tarihleri arasında İzmir ve Manisa‘ya iki günlük
seyahatte bulunacağının ve Odamızı da ziyaret edeceği bilgisinin
verildiğini söyleyen Yorgancılar,
bundan büyük bir memnuniyet
duyacaklarını ifade etti.
Ender Yorgancılar, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Babacan’a yaptıkları ziyarette;
2010 yılının verimli değerlendirilmesi, büyümede süreklilik sağlanması ve buna bağlı istihdamın
artırılması, ihracatı artırıcı teşviklerin uygulanması, yeni yatırımların teşvik edilmesi, enerji maliyetlerinin düşürülmesi, finansman
sorununa çözüm bulunması, yerli
malı kullanımının özendirilmesi, serbest bölgeler, İzmir İktisat
Kongresi, İzmir Limanı ve EBSO
Vakfı konularının aktarıldığını
söyledi. İzmir Limanı ile ilgili
olarak Babacan’a yaşanan süreci ve konuyla ilgili oluşturduğu
projesini aktardığını projeyle ilgili
olarak, Ankara’dan döndükten iki
gün sonra Özelleştirme İdaresi
Başkanı’nın arayarak kendisini
Ankara’ya davet ettiğini, eğer uygun bir yol haritası çizebilirlerse,
İzmir Limanı için çaba sarfetmiş
olacaklarını belirtti. Hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan
Yardımcısıyla görüşme süreleri
yarım saat olmasına rağmen bir
saat yanlarında kaldıklarını, her
ikisinin de oldukça ilgi gösterdiklerini belirten Yorgancılar, bunun
için kendilerine bir kez daha
teşekkürlerini iletti.
Krizin ilacı yerli malı
Kamu İhale Kanunu’nda “yüzde 15 yerli malı kullanılabilir”
ifadesinin yer aldığını, bu oranın
yüzde 20-25 kadar çıkarılması
ve ifadenin “kullanılmalıdır“ şeklinde değiştirilmesi taleplerini de
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan’a ilettiklerini belirtti. Görüşmede Babacan’ın da;
dünyanın içinden geçtiği kritik
sürecin devam ettiğini, bu açıdan
da 2010 yılının her şeyin normale
döneceği bir yıl olamayacağını,
gelişmiş ülkelerde ekonominin
büyük hacimli olması sebebiyle, sorunun da büyük olduğunu
özellikle vurguladığını, Batı
Avrupa’da bankacılık sektöründe
sıkıntının devam ettiğini, zarar
edecek bankaların olabileceğini,
gelişmiş ülkelerde reel sektörün
krizden etkilenmesi sebebiyle işsizliğin arttığını ve devam
edeceğini, toparlanmanın suni
olduğunu, ülkemizde kriz sebebiyle başlatılan önlemlerin geri
çekilmesindeki en büyük sebebin
kamu dengelerinin yerine oturtulmasından kaynaklandığını, mevduat, kredi ve hazine borçlanma
vadelerinin uzatılmasının güven
açısından çok önemli olduğunu,
bugüne kadar ülkemizde yapılmayan bütçe ve borçlanmada
uzun vadeli programı, mali kural
ile gerçekleştirme çalışmalarına
başlanıldığını, yani bundan önce
bir yıllık mali programların yapılırken, artık 3 yıllık mali programların yapılıp, uygulamaya konulduğunu ve bugüne kadar IMF’siz
yola devam edilmesine rağmen,
uygun şartlar altında ve ülkemiz
menfaatleri doğrultusunda alınacak IMF kredisinin yatırım ve
büyümeye olumlu yansıyacağı
konularını dile getirdiğini söyledi.
Ender Yorgancılar, “IMF ile
yapılacak anlaşmanın kurlar
üzerindeki baskısı ile dolar 1
lira olur mu?” sorusunu sorarak, eğer olursa ihracatçımızın
bunun karşısında dayanama-
71
meclis
EBSO Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki ile Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Oda’ya makam
aracı armağan eden Aliağa OSB Yönetim Kurulu Başkanı Atıl Akkan’a teşekkür plaketi verdi.
72
yacağı ve herhangi bir rekabet
şansının kalmayacağını özellikle
vurguladıklarını Babacan’ın ise
bu paranın herhangi bir şekilde
piyasaya yansımayacağını, kamu
iç borçlarının ödenmesinde kullanılacağını, dolayısıyla kamu
iç borçları ödendikçe Merkez
Bankası’nın piyasada herhangi
bir paraya ihtiyacı olmadığı için
buna karşılık piyasaya sürülecek
her bir lira karşılığında bankaların elinde bir buçuk liralık bir
kaynak olacağını ve bankalardaki
likiditenin artacağını, sanayicinin
paraya daha rahat ulaşılabilir bir
durumda geleceği görüşünü ilettiğini söyledi.
Dış Ticaret Müsteşarı Ahmet
Yakıcı’ya; serbest ticaret anlaşmalarında sektörel önceliklerin
dikkate alınması, yerli sanayiciye
pozitif ayrımcılık uygulaması
yapılması konularını ilettiklerini,
çünkü yeri geldiğinde AB Üyesi
ülkelerin bile AB şartlarını bir
kenara bırakıp, resmi olmasa bile
gözetme yöntemi, vergi yöntemi
veya pozitif ayrımcılık mantığıyla
yerli sanayinin üretimini destekle-
diğini ifade ettiklerini, şayet Türk
sanayisinin de kalkınması isteniyorsa aynı uygulamaların yapılması gerektiğini belirttiklerini
söyledi. Yorgancılar, hangi sektöre hangi ülkelerde gümrük vergisi
uygulandığını, kota konulduğunu,
o sektörün için de olmadan bilinmediğini, onun için kendilerine
yaşanan sıkıntılar iletilirse çözüm
için, anlaşmaların yeni baştan
yapılabilmesi için çaba sarf edebileceklerini vurguladı.
Yorgancılar, Ankara seyahatinde yatırım, üretim, istihdamı
arttırma, ihracat yapma konuları
üzerinde durulduğunu, önlerine
çıkan engellerden bahsedildiğini
ifadeyle, tüm üyelerden Nisan
ayına kadar çevre ile ilgili sıkıntılarını çok iyi irdelemelerini
önererek, ciddi cezai yaptırımları
bulunduğunu belirtti.
Ülkemizde en yüksek rakamı
Temmuz ayında gören elektrik
tüketiminin, Aralık ayında tekrar
17 milyar kwh seviyelerine yükseldiğini, halen yüzde 36.5’lik
oran ile işçilik maliyeti en yüksek
ülkelerin içinde bulunduğumuzu,
üretim artmadığı sürece önüne
geçilemeyecek işsizlik konusu
için reel sektörün yatırım yapma
gerekliliğini bir kez daha vurgulamak istediğini ifade etti.
Aliağa Organize Sanayi
Bölgesi’nde sıkıntılı günlerin
yaşandığını, herkesin kendince
fikrini söyleyip eleştiri yaptığını,
netice itibariyle geçen Meclis
Toplantısı’nda Akkan’ın da ifade
ettiği gibi ALOSBİ’nin güzel günlere ulaştığını söyleyen Yorgancılar, Akkan’ın söz verdiği üzere
ALOSBİ olarak Odamız’a bir
araba hediye ettiğini, bunun için
kendisine teşekkürlerini sunduğunu dile getirdi. Ender Yorgancılar,
herkese 2010 senesinin aileleriyle
birlikte sağlıklı, huzurlu, kazasız,
bol bereketli bir yıl olmasını temenni etti.
Yorgancılar üyeleri
cevaplandırdı
EBSo Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar, Meclis üyesi
sanayicilerin gündeme getirdiği
konuları da cevaplandırdı. Nadir
Erdir’in bahsettiği Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği kapsamın-
şubat 2010
meclis
da, Yönetmelik öncesinde işyerlerinde çalıştırılan meslek lisesi
mezunu olmayan çalışanlarına
verilecek eğitimlerin, Milli Eğitim
Müdürlüğü’nce arzu edildiği takdirde 50-75-100 kişi çalıştırılan
fabrikalarda, yerinde uygulamalı
olarak eğitim verildiğini dile getiren Yorgancılar, Oda’dan gönderilen yazılara görüş bildirilmediği
takdirde yol haritası çizmenin
çok zor olduğunu belirtti.
Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi’nin
annesinin rahatsızlığı nedeniyle toplantıdan erken ayrılmak
durumunda kaldığını, ancak
Aslanlı’nın söz ettiği Çevre Çalışma Grubu ile ilgili konuşmasını
not aldığını, konuları Çiçekçi’ye
ileteceğini belirten Yorgancılar,
ayrıca bir sonraki toplantıda tüm
meclis üyelerinin konu ile ilgili
bilgilendirileceğini ifade etti.
Atıl Akkan’ın ödül kriterlerinin gözden geçirilmesi konusunda haklı olduğunu, Çakmaktepe A.Ş.’nin cirosundan dolayı
ödül alması gerektiğini, ATAER
şubat 2010
A.Ş.’nin de aynı durumda olduğunu vurgulayan Yorgancılar,
ödül verirken Kamu ve KOBİ
olarak iki kategori yapıldığını,
çünkü aynı kategoride olduklarında KOBİ’lerin ödül alamaz duruma geldiğini ifadeyle, bir sonraki
ödül töreni için kriterler belirlenirken daha dikkatli bir değerlendirme yapılacağını söyledi.
Mustafa Dirin’in bahsettiği
kredilerle ilgili olarak, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcı
Ali Babacan ile Dış Ticaret Müsteşarı Ahmet Yakıcı’ya konuyu
arz ettiklerini belirten Yorgancılar, yapılan ihracatta özellikle
makine imalatçılarına mutlaka
ve mutlaka Eximbank’ın kaynak
sağlaması gerektiğini, onun için
de sermayesini ve yapısını yeni
baştan düzenlenmesi gerektiğini
dile getirdi.
Atilla Üner’in sözlerine teşekkür eden Yorgancılar, en büyük
hedeflerinin İzmir’de yakalamış
oldukları bu birlik ve beraberliğin
devam etmesi olduğunu, bunu
kimin yaptığının hiç önemi bu-
lunmadığını söyledi.
Yakup Özdanon’un dile getirdiği konu için iki kere belediyeye
giderek konuyu aktardığını, toplantı sonrasında da belediye başkanını arayarak son gelişmenin
ne olduğunu soracağı söyleyen
Yorgancılar, kendilerinin de bir
noktaya kadar işi götürebildiklerini, ondan sonrasının belediyenin
yetkisinde olduğunu, konunun
ancak belediyece yapılacak uygulamayla aşılabileceğini dile
getirdi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ile ilgili basında yer alan
haberlerle ilgili olarak, herkesin
her şeyi yazabileceğini, ancak
Hisarcıklıoğlu’na böyle bir leke
atılmasını kabul etmediğini, zaten Hisarcılıoğlu’nun da yapmış
olduğu basın bülteni ile bu iddialara yanıt verdiğini söyleyen
Yorgancılar, Türkiye’nin gündemi
ekonomi olmadığı müddetçe,
yatırım ve kalkınmanın hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini, halen
suni gündemlerle uğraşıldığını
ifade etti.
73
meclis
Sanayicinin gündemi
sektörler ve ekonomi
74
Ege Bölgesi Sanayi
Odası 2010 yılının
ilk meclis toplantısına darbe iddiaları ve
TOBB Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu’nun
darbe sürecinde
başbakan yapılmak
istenmesi tartışmaları damgasını vurdu. Darbe
sözcüğü ile Hisarcıklıoğlu isminin
yan yana gelemeyeceğini belirten
İzmirli sanayiciler,
TOBB Başkanı’na
büyük destek verdi.
Lokomotif sektörlerin ithalat tehdidiyle
karşı karşıya kalması, Ağır ve Tehlikeli
İşler Yönetmeliği
kapsamındaki
eğitimler ve çevre
konuları da sanayicilerin gündemindeki yerini aldı.
Nadir Erdir
Ağır ve tehlikeli işlerde
mesleki eğitim
EBSO Meclis
Üyesi Nadir
Erdir, Takım
Tezgahları
İmalat Sanayi Meslek
Komitesi’nden meclis
üyesi olduğunu, aynı
zamanda
Yönetim
Kurulu’nca
oluşturulan
Teknik Eğitim Çalışma Grubu’nda başkanlık
görevini yürüttüğünü söyledi. Erdir,
Çalışma Grubu olarak, Yönetim
Kurulu adına İl İstihdam Kurulu
toplantılarına katıldıklarını, Valilik,
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir
Ticaret Odası, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği ve İş-Kur’dan
temsilcilerin yer aldığı bu Kurul’da
İş-Kur’un sanayiciye sağladığı staj
ve kurs konularının görüşüldüğünü,
İş-Kur İzmir İl Müdürü Süleyman
Boyacıoğlu’nun da bu konularla ilgili
detaylı tanıtım ve açıklamaları gerek
Meclisimizde, gerekse meslek komiteleri toplantılarımızda yaptığını dile
getirdi.
Birçok sanayicinin İş-Kur tarafından gerçekleştirilen uygulamadan
faydalandığını, ancak uygulama
aşamasında bazı sıkıntılarla karşılaştıklarını, Takım Tezgahları İmalat
Sanayi Meslek Komitesi olarak, bu
konuda kendi komitelerinde yaşanan
sorunları tespit ederek, bunu bir rapor halinde hazırladıklarını belirten
Erdir, Yönetim Kurulu’na sundukları
raporun Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı’na yapılan ziyarette iletildiğini ifade etti.
Erdir, yaptıkları incelemede
staj programı kapsamında İş-Kur’a
başvuran 60 sanayiciden 20’sinin,
staj programından yararlanabilme
kurallarından biri olan; çalıştırılan
şubat 2010
meclis
işçi sayısının son 6 ayın altında
olamayacağı kriterinden dolayı
red cevabı aldığını, ayrıca İşKur’un uyguladığı 6 aylık ücretsiz
kurs açma konusundan yararlanmak isteyen sanayicilerimizin,
kursa katılanların yüzde 50’sini
istihdam etme zorunluluğu nedeniyle, kurs açamadıklarını tespit
ettiklerini, yapılan uygulamada
yüzde 50 oranının çok yüksek
olduğu, yüzde 10-20 gibi oranlara
çekilmesi konusundaki fikirlerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı’na ilettikleri raporda yer
verdiklerini söyledi.
Çalıştırılan stajyerlere İş-Kur
tarafından 600 lira gibi bir ücret
ödenirken sigortalarının sadece
kaza sigortası bölümünün ödendiğini, sağlık sigortası primlerinin ödenmediğini, dolayısıyla
hastalandıklarında ilaçlarını
ceplerinden almak durumunda
kaldıklarını belirten Erdir, bu sıkıntıyı yapılan ilk toplantıda İşKur’a ileteceklerini ifadeyle, eğer
konuyla ilgili yaşanan sıkıntı varsa
çözüm bulunması adına kendilerine iletmelerini istedi.
Nadir Erdir, 31 Mayıs 2009
tarih, 27244 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
”Ağır Ve Tehlikeli İşler Yasası”nın
çıkmasının en büyük sebebinin
Tuzla’da yaşanan ve ölümle
sonuçlanan kazalar olduğunu
söyleyerek, yaşanan kazaların
ardından Bakanlık müfettişlerince
yapılan incelemede, çalışılan işin
tehlike boyutunun bilinmemesinden kaynaklandığı sonucunun
ortaya çıktığını ve çıkarılan kanun
ile yapılan işin tehlike boyutunun
bilinmesi adına çalıştırılan işçilerin meslek lisesi mezunu olması
zorunluluğunun getirildiğini ifade
etti. İşe yeni alınan işçiler için bu
kriter uygulanabilecekken, meslek
lisesi mezunu olmayan ama kanundan önce çalışmaya başlayan
işçiler için nasıl bir uygulama yapılacağı konusunda komite olarak
bir çalışma yaptıklarında; diğer
odaların bu sıkıntıyı, üyelerine
kendi bünyelerinde bulunan eği-
şubat 2010
tim merkezlerini adres göstererek
aştıklarını gördüklerini söyledi.
Erdir, bunun üzerine komite olarak bir protokol hazırladıklarını,
uygun görülmesinin akabinde
Odamız ile Milli Eğitim Müdürlüğü arasında İzmir’deki Endüstriyel
Teknik Öğretim Okul ve Kurumlarında Meslek Kursu İle Geliştirme
ve Uyum Kursu Açılmasına Ait
Esasları Düzenleyen Çerçeve
Protokolü’nün imzalandığını,
yapılacak çalışma ile meslek lisesi
mezunu olmayan 4 bin 700 civarı çalışanın belge alabileceğini
belirtti.
Yapılması planlanan uygulamanın tüm sanayicilere gönderildiğini, ancak daha iyi duyurulması adına basında yer alması için
Yönetim Kurulu Başkanı’ndan
ricada bulunan Erdir, OSB’lerden
de yardım istediklerini hatta duyurularına cevap veren OSB’lere
Milli Eğitim Müdürlüğü’nden
görevlilerle giderek sunum da
yaptıklarını ifade etti.
EBSO Meclis Üyesi Vedat
Sabırlı, ”Ağır ve Tehlikeli İşler
Yasası”nın getirdikleri konusunda
üyelerimizin aydınlatılması ve
onlara yol gösterebilmek adına
hem Yönetim Kurulu’nun hem de
Meclis’in çok daha iyi bilgilendirilmesi gerektiğini, zira 1 Ocak
2010 tarihi itibariyle ceza uygulamalarının başlayabileceğini, hatta
bazı meslek odalarınca bu konunun ranta dönüştürülmek istendiğini, büyük firmalarla anlaşma
yaparak, çalışanların eğitilmesinin
gündemde olduğunu, dolayısı ile
konuyla ilgili Odamız’ın daha
somut bir adım atması gerektiğini
söyledi.
Nadir Erdir, Konuyla ilgili detaylı bilginin EBSO Haber’de yer
alacağını, bazı meslek odalarının
bu durumdan rant elde etmeye
çalışacağını, ancak belgelendirme yetkisinin sadece Milli Eğitim
Müdürlüğü’nde olduğunu, başka
bir kurumun belge vermesinin
söz konusu olmadığını, kriterlerin
belli olması nedeniyle ders programlarına kadar her şeyin hazır-
landığını bu konuda bir sıkıntı
bulunmadığını belirtti.
Atıl Akkan
Hisarcıklıoğlu ismi ve
darbe birarada olamaz
EBSO
Meclis
Üyesi
Atıl Akkan, bu
sene üç
odanın
ortaklaşa
gerçekleştirdiği
ödül
töreninde Çakmaktepe
Enerji
A.Ş. olarak, sıfırdan başlayıp,
58 milyon liraya kadar üretim
yapmasına rağmen Odamız’dan
herhangi bir ödül alamadığını, gerekçesini sormak için Genel Sekreterliği aradığında, Çakmaktepe
A.Ş’nin KOBİ ya da büyük şirket
statüsünde olmadığı için ödül verilemediği yanıtını aldığını, ancak
İzmir Ticaret Odası’nca Kurumlar
Vergisi sıralamasında 31. sırada
yer alarak ödüle layık görüldüğünü söylerken, EBSO’nun ödül
kriterlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Akkan, bazı Yönetim Kurulu
Üyelerinin basında yer alabilmek
adına, görevleri olmadığı halde,
Odamız’ı ilgilendirmeyen konularda basın toplantısı yaptığını
ifadeyle, Berkay Eskinazi’nin
Seferihisar’ın “Yavaş Şehir” seçilmesi dolayısıyla EBSOV Bayanlar
Birliği olarak Seferihisar Belediye
Başkanı’nı davet ederek, basına
açık bir toplantı gerçekleştirdiğini, katılımı fazla göstermek için
de EBSO personelinin toplantıya
iştirakinin sağlandığını söyledi.
Eğer EBSOV Bayanlar Birliği
olarak bir toplantı yapılacaksa
apar topar EBSO personelinin
toplantıya alınmaması gerektiğini,
çünkü çağırılan kişinin yapılan bu
davranışla rencide olabileceğini
75
meclis
76
dile getiren Akkan, ayrıca “Yavaş
Şehir” seçilen bir yerin sanayiden
uzak olan yer anlamına geldiği
için Odamız tarafından ödüllendirilmesini de doğru bulmadığını
belirtti.
Hüseyin Vatansever’in de
Enerji Verimliliği Çalışma Grubu
olarak basın toplantısı gerçekleştirerek, “Türkiye’nin jeotermal
haritasını çıkaracağız” diye beyanat verdiğini, zaten Türkiye’nin
çıkarılmış bir jeotermal haritası
bulunduğunu, daha önce Meclis
toplantımıza katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın bu konudan bahsettiğini söyleyen Akkan,
ortada yeni bir çalışma yokken,
daha önce yapılmış çalışmalar
için basın açıklaması yapılmasını
doğru bulmadığını dile getirdi.
Akkan, EBSOV Bayanlar
Birliği’nin Bergama Dereköy
İlköğretim Okulu’na aldıkları destekler ile ek derslik yapılacağını
açıkladıklarını ama kimden ne
kadar destek alındığı konusunda
net bir açıklama yapılmadığını
ifadeyle, demokratik ve şeffaf
olmak adına her şeyin net olarak
ortaya konması gerektiğini belirtti.
Atıl Akkan, TOBB Başkanı
Hisarcıklıoğlu’nu çok iyi tanıdığını, o nedenle Taraf Gazetesi’nde
çıkan haberlerle uzaktan yakından hiçbir ilişkisinin olamayacağı
gibi, gazetede yer alan bakanlar
kurulu listesindeki isimlerle bir
arada bulunmasının da mümkün
olamayacağını belirtti.
Anayasa’nın 135. maddesinde “Amaçları dışında faaliyet
gösteren ve siyasetle uğraşan
meslek kuruluşlarının sorumlu
organlarının görevine, kanunun
belirttiği merciin istemi üzerine,
mahkeme kararı ile son verilir ve
yerlerine yenileri seçtirilir” dendiğini, dolayısıyla eğer bu haber
gerçek niteliği taşımış olsaydı
Hisarcıklıoğlu’nun görevden alınarak, yeniden seçim yapılması
gerekeceğini söyledi.
Akkan, tüm bunların yanı
sıra Hisarcıklıoğlu’nun TOBB
Başkanlığı görevine demokratik
yollarla değil kendi kurumundaki
sivil otoritenin yaptığı darbe ile
geldiğini, 2003 Kasım ayında
yapılması gereken Oda seçimlerin 5590 Sayılı Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği Kanunu’nun
değişeceği gerekçe gösterilerek
seçimlerin 1,5 sene uzatıldığını ve
yeni çıkarılan 5174 Sayılı Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu ile TOBB Başkanı’nın Genel
Kurul tarafından seçilmesinin ve
görev süresi bitmeden düşürülmemesinin sağlandığını belirtti. O
dönemki Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun’a, yapılan uygulamanın yanlış olduğunu, zira milletin
iradesi ile seçilen Başbakan’ın
bile verilen gen soru önergesi ile
TBMM’sinin çoğunluğunun sağlanmasıyla görevinden düşürülebilindiğini ifade ettiklerini, ancak
karardan döndüremediklerini
belirten Akkan, böyle bir demokrasinin olamayacağını, şayet yönetim kurulu, başkanının bir hatasını görüyorsa onu görevinden
düşürme yetkisine sahip olması
gerektiğini dile getirdi. Akkan, bu
fırsattan istifade 5174 sayılı kanunda yer alan TOBB Başkanı’nın
düşürülememe maddesinin düzeltilmesini ve kanunun demokratik
hale getirilmesinin güzel olacağını söyledi.
Akkan, tanıdığı Hisarcıklıoğlu
’nun darbeler ile hiçbir ilgisinin
olmayacağının bir kez daha altını
çizerek, Hisarcıklıoğlu’nun bu
badirenin içinden alnının akıyla
çıkacağına inandığını sözlerine
ekledi.
EBSO Vakfı’na
yapacağınız
bağışlar;
öğrencilerimize
burs, geleceğe
ışık oluyor.
Ege Bölgesi
Sanayi Odası Vakfı
Tel. (232) 455 29 69
Mustafa Dirin
Lokomotif sektörlere
ithalat tehdidi
EBSO
Meclis
Üyesi
Mustafa
Dirin,
Haiti’de
yaşanan
depremin
herkesi
derinden
üzdüğünü,
bu tür
olayların
tekrarı-nın yaşanmamasını ümit
ettiğini, ancak bu olay karşısında sadece üzülmekle kalmayıp,
ders çıkartarak, gerekli önlemlerin alınması gerektiğini, zira
Japonya’da meydana gelen depremlerde kimsenin burnu bile kanamazken, deprem kuşağında yer
alan, gerekli önlemleri almayan
ülkelerde büyük can kayıplarının
yaşandığını belirtti.
Dirin, bölgemizdeki organize sanayi bölgelerinin kurucusunun EBSO olduğunu, onun
için de OSB’lerin sürekli olarak
Odamız’a hizmetleri bulunması
gerektiğini düşündüğünü ifadeyle, Aliağa Organize Sanayi
Bölgesi’nin Odamız’a katkılarından dolayı Akkan’a teşekkür ettiğini söyledi.
Avrupa Birliği’nin Uzak Doğu
ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları yaptığını, en son Güney
Kore ile yapılan anlaşmayla AB
ülkelerinin sıfırlanmış gümrükle
ithalat yapacaklarını öğrendiğini
belirten Dirin, ülkemizin Gümrük
Birliği Anlaşması’na istinaden sıfır
gümrükle ithalat yapmak zorunda
kalırken, ne yazık ki sıfır gümrükle ihracat yapamayacaklarını,
bu uygulamanın ülke sanayicileri
için tehlike boyutuna geldiğini
düşündüğünü, konuyu yeni öğrendiği için çok fazla detay bilmediğini, ancak Yönetim Kurulu’nun
bilgisine sunmak istediğini belirtti.
şubat 2010
meclis
Dirin, Türkiye’nin ticaret hacminin 750-800 milyar olduğunu,
bunun 100 milyar dolarının ihracatla, 150 milyar doların ise ithalat ile gerçekleştirildiğini, dolayısı
ile 500-550 dolarlık bir ticaret
hacminin iç piyasada dolaşması
gerekirken ne yazık ki lokomotif
sektörlerin dahi ancak yüzde 3040 kapasite ile çalıştığını söyledi.
Mustafa Dirin, Yönetim Kurulu
Başkanı Yorgancılar’ın bahsettiği
yerli malı kullanımının özendirilmesi konusunda özel bir çalışma
yapılmasında fayda olduğunu
düşündüğünü, böyle bir çalışma
yapılırsa da içinde yer almak istediğini dile getirdi.
Atilla Üner
Başarılı işlerde EBSO
imzası var
EBSO
Meclis
Üyesi
Atilla
Üner,
kayınpederinin
vefatı nedeniyle
kendisini
yalnız
bırakmayan tüm
dostlarına minnetlerini
sunarken, yaşadığı bu üzüntü
nedeniyle geçen Meclis toplantısı
sonrasında eşli gerçekleştirilen
yemekli geceye katılamadığını,
ancak dağıtılan CD’den izleme
fırsatı bulduğunu, her ne kadar
yapılan organizasyona katılamasa
da böyle güzel bir organizasyonu
gerçekleştiren Yönetim Kurulu’na
teşekkür ettiğini belirtti.
Odamız’ın, İzmir Ticaret
Odası ve İzmir Ticaret Borsası
ile ortaklaşa gerçekleştirdiği İzmir Ekonomisi 2008 Yılı Ödül
Töreni’nde İzmir’de yıllardır
görmeyi arzu ettikleri birlikteliğe
tanık olmaktan dolayı büyük bir
mutluluk duyduğunu, birlik ve
beraberlik adına güzel tohumların
şubat 2010
atıldığını ve bunun arkasının da
geleceğini düşündüğünü söyleyen
Üner, birlikteliğin güzel bir güç
gösterisine dönüştüğü bu tabloyu
kaçıran arkadaşları adına üzüldüğünü belirterek, böyle güzel bir
organizasyon gerçekleştirdikleri
için Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’a teşekkür etti.
Ödül töreninin ortaklaşa yapılması
fikrinin Yorgancılar’dan çıktığını
düşündüğünü, onun için de kendisiyle gurur duyduğunu, bundan
sonra bu tip organizasyonların devamını beklediklerini dile getirdi.
Yorgancılar’ın konuşmasında
Cumhurbaşkanı ve bakanlara gerçekleştirdikleri ziyaretlerde çok
büyük ilgi gördüklerini ve güzel
mesajlar aldıklarını ifade ettiğini,
işte bu ilginin birliktelikten kaynaklandığını, yıllardır bölünmüş
sivil toplum örgütleri karşısında
bütünleşmiş bir İzmir gören devlet
erkanının da yaklaşımının farklı
olduğunu ifade etti.
Balyoz darbe planında TOBB
Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun adının
geçmesinin kabul edilemez bir
durum olduğunu, TOBB Delegesi
olarak Hisarcıklıoğlu’nu yakinen
tanıdığını, böylesine bir karalamanın yapılamayacağını, bunun
tüm TOBB camiasına yapılan bir
hakaret olduğunu, bu karalamayı
yapanların en kısa sürede demokrasi çerçevesinde cezalandırılacaklarına inandığını belirtti.
Sezai Aslanlı
İZÇEV yönetiminde
yeralmalıydık
EBSO
Meclis
Üyesi
Sezai
Aslanlı,
öncelikle, İzmir
Çevre
Koruma
Vakfı
Yönetim
Kurulu
Üyeliğine ve
İZÇEV
Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilen 9 Eylül Üniversitesi ÇEVMER Müdürü Prof.
Dr. Ayşegül Pala’yı tebrik ederek
başarılarının devamını diledi.
Geçen dönem Çevre Çalışma
Grubu Başkanı Halit Şahin’in
İzmir Çevre Koruma Vakfı Yönetim Kurulu’ndaki görev süresinin 5 Ocak 2010 tarihinde
sona ermesiyle yerine Erdoğan
Çiçekçi’nin göreve getirildiğini,
ancak Çiçekçi’nin İzmir Çevre
Koruma Vakfı Yönetim Kurulu
Toplantısı’na katılmaması nedeniyle, o toplantıda yapılacak
İZÇEV Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu üyeliği seçimlerinde
Odamız’ın aday olamadığını ve
EBSO‘nun yıllardır yönetiminde
bulunduğu İZÇEV Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu’nda yer
alamadığını, bizim yerimize İzmir
Çevre İl Müdürü Osman Tatar’ın
yönetime seçildiğini belirtti.
Aslanlı, Çiçekçi’nin Çevre
Çalışma Grubu Başkanlığı’na
seçimsiz geldiği için, İZÇEV Çevre Laboratuvarı Yönetim Kurulu
üyeliğine de seçimsiz gelebileceğini düşündüğünü ama öyle
olmadığını, çünkü bu tür ortamlarda aday olmak, kulis yapmak,
Vakfın Yönetim Kurulu üyeleriyle
iyi ilişkilerde bulunmak gerektiğini belirtti. Bu eleştiriyi yapmaktaki
amacının EBSO’nun daha iyi temsil edilmesi için olduğunu, yoksa
Çiçekçi’nin şahsıyla ilgili bir sorununu bulunmadığını, Odamız için
önem taşıyan bu tip kurumlardaki
görevlere aktif ve zaman ayırabilecek kişilerin talip olmasını
beklediğini, nitekim daha önceki
meclis toplantılarında da aynı
anda bir çok görevin bir kişinin
üzerinde toplanmaması gerektiğini ifade ettiğini söyledi.
Aslanlı, ayrıca Çiçekçi’nin
Ocak ayında yapılan Çevre Çalışma Grubu aylık toplantısı sonrasında, toplantıda bulunan beş
meclis üyesinden sadece ikisini
odasına çağırarak ayrı bir toplantı
gerçekleştirdiğini, niye böyle bir
ayrımcılık yapıldığını, gizli görüş-
77
meclis
meler içerisinde bulunulduğunu
anlayamadığını, kendilerine bir
mesaj mı verilmek istendiğini ifade ederek, çevre komitesi üyeliği
görevinin kendilerine zorla verilmediğini, eğer bir organizasyonda
görev alınıyorsa hakkının verilmesi, şeffaf ve paylaşımcı olunması
gerektiğini dile getirdi.
Yıldıray Yalınız
Çevre Çalışma Grubu
çalışıyor
78
EBSO
Meclis
Üyesi
Yıldıray
Yalınız,
Çevre
Çalışma
Grubu’nun bir
üyesi
olarak
Sezai
Aslanlı’nın konuşması
üzerine
söz aldığını belirtirken Yalınız,
şayet Erdoğan Çiçekçi, Odamız’ın
temsil edilmesi gereken bir görevde yer almamış ise mutlaka bunun
anlamlı bir açıklamasının olacağını ya da Çiçekçi’nin hatası olsa
bile, bu hatayı telafi edecek başka
güzel bir çalışma sergileyeceğine
inandığını belirtti.
Yalınız, Aslanlı’nın bahsettiği
Çevre Çalışma Grubu toplantısında İZKA projeleriyle ilgili Çevre
ve Orman İl Müdürlüğü’nden bir
yetkilinin bilgi verdiğini, sponsor
bulunması durumunda projelerin hayata geçirilebileceğini,
ayrıca çevresel kanunların ve
yönetmeliklerin ısrarla dikkate
alınması gerekliliğini ifade ettiğini, toplantının çok uzun sürmesi
nedeniyle Çiçekçi’nin katılımcıları
daha fazla tutmamak adına arzu
edenlerle birlikte odasında görüşmelere devam edebileceklerini
söylediğini ve kendinin de Hakan
Ürün’le birlikte bu görüşmeye
dahil olduğunu, ki Ürün’ün çevre
yönetmelikleriyle ilgili detaylı bilgi
alıp, meslek komitesi üyelerini
bilgilendirmek üzere bu görüşmeye katıldığını, kendisinin de çevre
yönetmelikleri ile ilgili elinden
geldiğince bölgesinde bulunan
sanayicileri bilgilendirmeye gayret
ettiğini, ancak ciddi bir ekonomik
sıkıntı yaşayan üreticinin, değil
çevre için, basit bir maliyet hesabı
çıkaracak gücünün dahi bulunmadığını belirterek, meclis üyesi olarak üzerine düşen görevi yapmaya
gayret ettiğini söyledi.
O gün yaptıkları görüşmede,
İZKA’nın turizm ve tarım alanındaki projelerini, Odamız’ın
karasuyla ilgili bir projede yer
alıp, almayacağı konularında görüş alışverişinde bulunulduğunu,
herhangi bir karar ya da görevlendirmenin yapılmasının söz konusu
olmadığını belirtti.
Meclis Üyesi Sezai Aslanlı,
Çevre Çalışma Grubu toplantısı
sonrasında, Çiçekçi’nin odasında
başka bir toplantı daha gerçekleştiriliyorsa alınan kararların, diğer
çalışma grubu üyelerine de iletilmesi gerektiğini söyledi.
Yıldıray Yalınız, zaten çok fazla uzayan çalışma grubu toplantısında katılımcıların vaktini daha
fazla almamak adına Çiçekçi’nin
odasında görüşmelere devam edildiğini, bunda başka bir gayenin
olmadığını ve alınmış herhangi
bir kararın da bulunmadığını ifade
etti.
Mehmet Karahaliloğlu
Yaşananlar kayıkçı
kavgası gibi
EBSO
Meclis
üyesi
Mehmet
Karahaliloğlu,
TOBB
Başkanı
Hisarcıklıoğlu
ile ilgili
yapılan
konuşmalara
istinaden
Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan
“Fırın ağzı kardeşliği” başlıklı
yazıyı okuyan Karahaliloğlu,
yazıyı yazan gazetecinin Rifat
Hisarcıklıoğlu’nu Kayserili bir işadamı olarak 1998 yılında tanıdığını, o dönemlerde Abdullah Gül,
Salih Kapusuz, Fehmi Koru, Atilla
Koç, Zahid Akman ile bir araya
gelerek, Kayseri’ye özgü yemeklerin yendiği gayri resmi toplantılar
gerçekleştirdiklerini, o zamandan
bu zamana o grupta bulunan
Hisarcıklıoğlu’nun bileğinin hakkı
ile TOBB Başkanlığı’na, Abdullah
Gül’ün ise Cumhurbaşkanlığı
görevine seçildiğini, o günlerde
gayet samimi oldukları halde bugün “Balyoz Planı” gündeme geldiğinde neden Hisarcıklıoğlu’nun
arkasında söz konusu arkadaşlarının bulunmadığını anlayamadığını yazıya döktüğünü söyleyerek,
konuyla ilgili herhangi bir yorum
yapmayacağını, sadece bunların
hepsinin birer kayıkçı kavgası
olduğunu dile getirdi.
Yakup Özdanon
Bürokrasi yatırımcıyı
kaçırıyor
EBSO
Meclis
Üyesi
Yakup
Özdanon, Geçen sene
MartNisan
aylarında
yabancı bir
ortakla
Torbalı’da 150
kişinin istihdam edileceği bir
projeye başlayacakken, İzmir
Büyükşehir Belediyesi tarafından
keyfi bir uygulama ile sürekli
olarak farklı plan ölçeklerinin
istenmesi ve planların bir türlü
hazırlanamaması nedeniyle arazilerinin sanayi parseli olmasına
rağmen ne yazık ki halen inşaata
başlayamadıklarını, bu nedenle
şubat 2010
meclis
EBSO iki çınarını kaybetti
E
Cumhur Kendir
ge Bölgesi Sanayi Odası,
birbiri ardına iki çınarı,
eski yönetim kurulu ve
meclis üyelerinden Erdoğan
Aracı ile Cumhur Kendir’i kaybetti.
Sektörün ve eğitimin
öncüsü Aracı
EBSO’ya 1963 yılında meslek komitesi üyesi olarak adım
atan Erdoğan Aracı, 1967 yılında Meclis ve Yönetim Kurulu
Üyesi oldu. Yugoslavya’nın
Üsküp bölgesinden Turgutlu’ya
göç eden ve ticaretle uğraşan bir
ailenin ferdi olan Aracı, 19631978, 1981-1983 yılları arasında Meclis Üyeliği, 1967 yılında
Yönetim Kurulu Üyeliği olmak
üzere EBSO’da toplam 22 yıllık,
İTO’da ise 12 yıllık meclis üyeliği boyunca mesleki başarılarının
yanı sıra eğitime verdiği büyük
katkılarla da dikkat çekti.
Turgutlu’da ailesine ait bakkaliye dükkanının bodrum katında Kurtuluş Matbaası ile ortak
olarak basım ve yayın sektörüne
giren Erdoğan Aracı, ilerleyen yıllarda İzmir’de Marifet
Matbaası’nın ortağı oldu. Daha
sonra Kral Matbaası’nı satın alan
Aracı, sektörde büyüme trendine girdi. İhracatçıların yurt dışından getirttiği alüminyum etiketleri ilk defa Türkiye’de üretti,
davetiyede Türkiye’nin ikinci
imalatçısı ve ilk ihracatçısı oldu.
Flekso baskı makineleri ve kağıt
peçete makineleri üretti, yaş
sebze ve meyve ihracatçılarının
ithal ettiği ambalaj malzemelerinin yurt içinde ilk imalatını gerçekleştirerek sektörün hizmetine
sundu. Sektöründe ilk ofset baskı ve matbaacılıkta kullanılan
diğer makineleri getirterek öncü
rol oynadı.
Erdoğan Aracı, EBSO
Meclisi’nde görev yaptığı süre
içinde mesleki eğitim çalışmalarıyla dikkat çekti. Sektörlerin nitelikli eleman ihtiyacı
için EBSO’nun desteği altında
bir okulun (Bugün Alsancak
Stadı’nın yanında DEÜ bünyesine dahil edilen bina) kurulması
için çalışmalar yaptı, ABD ve
Almanya’dan öğretim üyeleri ile
makineler getirilmesini sağladı.
İTO’da meclis üyeliği sırasında
İTO Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi
iken İEÜ’nun kurucuları arasında yeraldı. 50 yıldan fazla ticaretin, matbaacılık ve basım sanayinin içinde rol alan Erdoğan
Aracı, hastalığına ve vefatına
kadar her gün düzenli olarak işyerine gelerek şirketin başındaki
iki evladına yardımcı oldu.
yabancı ortaklarının, işbirliğinden vazgeçmek üzere olduğunu,
kendilerine ruhsat almak için
2010 Şubat ayına kadar mühlet
tanındığını dile getirdi. Özdanon, ülkemizdeki işsizlik oranlarının gitgide büyümesinden
bahsedilirken istihdam yaratmak
isteyen sanayicinin önünün bir
takım prosedürlerle kapatıldığını
söyledi.
Konuyu aktarmak üzere İzmir
Büyükşehir Belediyesi ile görüşme sağlayan Yönetim Kurulu
şubat 2010
İnşaatın mektepli
emekçisi Kendir
EBSO’da 1997-2005 yılları
arasında Meclis Üyeliği, İTO’da
Meclis Başkanvekilliği yapan
Cumhur Kendir, İTÜ İnşaat
Fakültesi’nden 1963 yılında
mezun oldu.
Kendir, iş hayatına
betonarme-çelik proje bürosu
kurarak başladı. Daha sonra
yine aynı fakülteden mezun
olan Mehmet Tabağ ile Kenet Kollektif Şirketi’ni kurdu.
Tariş’in Margarin fabrikası olmak üzere şok sayıda işyeri ve
konut projesine imza attı.
Ege Bölgesi inşaat sektörünün önde gelen mekteplilerinden olan Cumhur Kendir,
EBSO Meclisi’nde görev yaptığı
süre içinde özellikle yerel yönetimler, SİT sorunu ve kent
yenilemesi, trafik, ulaşım, yollar
ve otoparklar gibi şehirde insan
yaşamını doğrudan ilgilendiren
konuları gündeme getirmesiyle
dikkat çekti.
Sosyal alanda Zihinsel
Özürlüler Yetiştirme ve Koruma
Vakfı’nda Mütevelli Heyet Üyeliği görevini de üstlenen Cumhur Kendir, iş ve kişisel ilişkilerinde empati kurabilmesiyle de
örnek bir kişiliğe sahipti.
Başkanı Ender Yorgancılar’a
katkıları için teşekkür eden Yakup Özdanon, ne yazık ki bürokrasiyi aşamadıklarını ve yabancı
ortakların şehrimizden gitmek
üzere olduğunu Meclis’in bilgisine sunmak istediğini ifade etti.
79
haber
İktisat Kongresi gibi sempozyum
80
İ
zmir Valisi Cahit Kıraç, 1923
yılında Atatürk’ün emriyle toplanan İzmir İktisat Kongresi’nin
iktisat politikalarını batılı ülkelere duyurma görevi üstlenen bir
kongre olduğunu, 5. iktisat kongresinin hazırlık çalışmalarının da
devam ettiğini söyledi.
1923 İzmir İktisat Kongresi onuruna İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde düzenlenen
İzmir İktisat Sempozyumu’nun
açılışında konuşan Vali Cahit
Kıraç, İzmir İktisat Kongresi ruhunun bugünlere aktarılması
açısından bu tür sempozyumların
büyük önem taşıdığını söyledi.
Sempozyum boyunca küreselleşme, ekonomik bağımsızlık, tarım
politikaları, turizm, sanayileşme,
ekonomik sorunlar ve çözüm
önerileri konularındaki toplantılarda önemli sonuçların ortaya
konulacağını belirten Vali Kıraç,
İzmir’in doğal güzellikleri, insan
kaynakları, yetişmiş insan gücü,
5 bin sivil toplum örgütü, dernek,
vakıf ve meslek örgütleriyle güçlü
bir kent olduğun ve ekonomik
politikalara yön verebileceğini
vurguladı. İzmir’in 2009 yılında vergi
gelirlerinin 18 milyar 617 milyon
iken 5 milyar 183 milyon lira
İzmir Valisi Kıraç: İzmir
İktisat Kongresi iktisat
politikalarımızı Batılı ülkelere duyurma görevini
üstlenmiş bir kongredir.
geri yatırım alabildiğini belirten
Vali Kıraç, yenilenebilir enerji
kaynakları, yüksek turizm potansiyeli, rüzgar enerjisi, jeotermal
kaynakları, güneş enerjisi potansiyeliyle önemli bir kent olduğunu,
bu gücünü kullanması gerektiğini
kaydetti. 17 Şubat 1923 yılında
Atatürk’ün emriyle toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde 1135 delegenin katıldığını, bu kongrenin
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Lozan
görüşmelerinin kesintiye uğradığı
bir dönemde yapıldığını hatırlatan
Vali Kıraç, şunları söyledi:
“İzmir İktisat Kongresi, iktisat
politikalarımızı batılı ülkelere
duyurma görevini üstlenmiş bir
kongreydi. Bugüne kadar dört
iktisat kongresi yapıldı. 5. İktisat
Kongresi yapılması talepleri var.
Hem Kalkınma Ajansı Yönetim Kurulu’nda, hem Başkanlar
Kurulu’nda konu gündeme geldi.
İzmir Valisi olarak ben, İzmir
İktisat Kongresi’nin belli periyot-
larda uluslararası boyutta yapılışına önem veriyor, destekliyorum.
En son yapılan İzmir Kalkınma
Ajansı’nın mali destek programının açıklanması sırasında, Devlet
Bakanları Cevdet Yılmaz ve Mehmet Aydın’ın katıldığı programda,
DPT uhdesinde böyle bir kongrenin yapılmasının uygun olacağı
tasvip gördü. Sonrasında konu
Cumhurbaşkanımıza, Valilerin
katıldığı bir toplantıda arz edildi.
Cumhurbaşkanımız konunun
daha önce EBSO heyetinin ziyareti sırasında kendisine izah edildiğini söyledi, kısa sürede yapılması
konusunda beni talimatlandırdı.
Ne zaman yaparız araştırıyoruz,
gündeme aldık. Öğleden sonra
İzmir Kalkınma Ajansı’nın toplantısı var. DPT’nin bir genel
müdürünün içinde yer alacağı
İzmir sivil toplum örgütlerinde bir
değerlendirme komitesini bugün
oluşturacağız. Çalışma başlasın,
en erken ne zaman yetişeceğiz
değerlendirmek lazım. 2011 yılında mutlaka bu vasıfta, çapta
bölgenin, Türkiye’nin ulusal,
uluslararası, yerel bazda politik
konularının ele alınıp tartışılacağı,
Türkiye’ye çıkış kapısı gösterecek bir çalışma olmasına önem
veriyoruz, başaracağız. Böyle bir
şubat 2010
haber
kongreyi üniversite, sivil toplum
örgütleri, belediyeler başta olmak
üzere Kalkınma Ajansı ile gerçekleştireceğimize inanıyorum.”
Yerel yönetimlerin
iktisat politikası
İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyelerin kendilerine kaynak yaratarak
ve projelerinde öncelik sıralaması
yaparak hareket etmesi gerektiğini söyledi. Kocaoğlu, “2010 yılı
başlarında yerel yönetimlerde
iktisat politikası ne olmalı” konulu
açılış bildirisinde, “Bir belediye
başkanı, eğer yapacağı yatırım
borçlandığı paranın ana parasını
ve faizini ödeyebilecekse, bu projeyi borçlanarak yapabilir. Çünkü
karşılığını alacaktır. Yok eğer
kaynakları festivallere harcıyorsa,
onun işi zordur. Yerel yönetimlerin tahvil çıkarması konuları da
şimdi gündemde, ancak bunun
için önce belediyenin güvenilir
olması lazım” diye konuştu.
Bugün İzmir Büyükşehir
Belediyesi’nin vadesi geçmiş tek
bir kuruş borcu bulunmadığının
altını çizen Başkan Kocaoğlu,
“Borç ödeme performansı bakımından Türkiye’de birinci sırada
olan bir belediyeyiz. Bizden
sonraki dönemde eğer, Kamu
İhale Kurulu da sorun çıkarmaz,
önümüze taş koymaz ve adil davranırsa, yaptığımız yatırımların
karşılığı alınmaya başlandığında,
bizden sonra gelecek olan değerli
belediye başkanı tahvil satacak
güçte olacaktır. Geçtiğimiz 5 sene
ve önümüzdeki süreçle birlikte
toplam 10 senedeki çalışmalarımız, İzmir’i bu güce ulaşacaktır”
dedi.
87 yılda büyük adım
Ege Bölgesi Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi, İzmir
İktisat Kongresi’nin düzenlenmesinden bu yana geçen 87
yılda Türkiye’nin çok büyük
adımlar attığını, dünyanın 17’nci,
Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi olmayı başardığını söyledi.
17 Şubat 1923’te gerçekleş-
şubat 2010
tirilen İzmir İktisat Kongresi’nin
onuruna düzenlenen ve tarihi
değerlerimize sahip çıkmanın
göstergesi olan İzmir İktisat
Sempozyumu’nda EBSO adına
konuşan Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Çiçekçi, “Pek çok
uluslar arası kuruluş ve ekonomist
tarafından Türkiye’nin, geleceğin
ilk 10 büyük ekonomisi arasında gösterilmesi, bundan sonra
yapılması gerekenler açısından
oldukça önem taşımaktadır. Böyle
bir süreçte 1923 ruhuyla hareket
etmemiz gerekiyor” dedi.
Ulu Önder Atatürk’ün henüz
cumhuriyeti ilan etmeden önce
gerçekleştirdiği kongre ile ekonomik bağımsızlığın önemini vurgulamasına dikkat çeken Erdoğan
Çiçekçi, İzmir’in bu kongreye ev
sahipliği yapmasını da önemsediklerini anlattı. Çiçekçi, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir milli iktisat kongresi, krizle birlikte sözü edilen yeni dünya
düzenine hazırlanma aşamasında
bizlere ışık tutacak. 1923 yılındaki kongrede hammaddesi yurt
içinde olan endüstri kollarının
kurulmasından özel girişimcilerin
desteklenmesine, yatırımcılara
kredi sağlayacak bankaların kurulmasından sanayiyi teşvik edici
yasaların çıkarılması ve yerli malına kadar birçok konu görüşüldü.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal
gelişmesinin daha ileri aşamalara
ulaştırılması amacıyla toplanan
4. Türkiye İktisat Kongresi’nde ise
istikrarlı büyüme hızının sağlanmasından rekabet gücünün artırılmasına, yoksullukla mücadeleden
bölgesel gelişme dinamiklerine
kadar birçok konuda karara varıldı. 2002-2007 yılları arasında
dünyada esen olumlu rüzgarı da
arkasına alan Türkiye’nin önemli
gelişmeler kaydettiğini biliyoruz.
Ancak günümüzdü bu kararlar
hala önemini ve geçerliliğini
korumaktadır. Bugün de bunları
aynen talep ediyoruz.”
Sonuncusu Türkiye İktisat
Kongresi adıyla gerçekleşse de
87 yılda sadece 4 kongre organizasyonundan üzüntü duyduklarını, EBSO’nun bu bilinçle
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ı makamlarında ziyaret
edip yeni bir İzmir İktisat Kongresi
yapılmasını talep ettiklerini hatırlatan Erdoğan Çiçekçi,
“İzmir için ayrıca tarihi anlamı
olan ve marka şehir olma yolunda önemli bir adım olacak İzmir
İktisat Kongresi için iktidardan
muhalefet partisi temsilcilerine ve
sivil toplum kuruluşlarına kadar
ortak olumlu görüşün hakim olmasından mutluluk duyuyoruz”
diye konuştu.
81
çevre
82
Ambalaj atığında milat 28 Şubat
Tehlikeli atıkta 2 Nisan
E
ge Bölgesi Sanayi Odası,
çevre konusunda gerçekleştirdiği 4 ayrı toplantı ile
sanayicileri Ambalaj Atıklarının
Kontrolü Yönetmeliği ve Tehlikeli
Atıklar konularında bilgilendirdi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim
Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi’nin başkanlığında
İzmir Çevre İl Müdürlüğü ile ortaklaşa düzenlenen toplantılarda
sanayicilerin ambalaj atıkları beyannamelerini 28 Şubat, tehlikeli
atıklarda ise 2 Nisan gününe kadar vermeleri gerektiği bildirildi.
Beyanda bulunmayanlara yaklaşık
32 bin liradan 95 bin liraya kadar
değişen miktarlarda para cezaları
uygulanacak.
EBSO Meclis Salonu’nda 1517 Şubat 2010 tarihleri arasında
gerçekleştirilen çevre bilgilendirme toplantılarının ilkinde Ambalaj
Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği
ele alındı. Ambalaj üreticilerinin;
ambalajın malzemesi veya kendisini üretenler, ambalajın doğrudan üretildiği ürünü piyasaya
sürenlere tedarik edenleri, piyasaya sürenlerin ise ürünü ambalajlar
ile paketleyen üzekrinde adını
ve/veya ticari markasını kullanan
gerçek veya tüzel kişiyi ifade
ettiği hatırlatılan bilgilendirme
toplantısında, ambalaj atığı üreticilerin ilgili oldukları belediyeler
tarafından hazırlanarak bakanlığa
sunulan Ambalaj Atığı Yönetim
Planı doğrultusunda belirlenen
toplama sistemine uygun olarak
biriktirmek ve bedelsiz olarak
belediyenin sistemine vermekle
yükümlü oldukları ifade edildi.
Ambalaj üreticisi veya piyasaya
sürenler, Ambalaj Atıklarının
Kontrolü Yönetmeliği ekinde yeralan müracaat formunu internet
aracılığıyla doldurabilmek için
Çevre Bakanlığı’na başvurarak internet erişim şifresi ile kod numa-
rası almakla yükümlü. Kanun ve
yönetmeliklerde öngörülen usul
ve esaslara, yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak atık toplayan,
taşıyan, geçici ve ara depolama
yapan, geri kazanan, geri dönüşüm sağlayan, tekrar kullanan ve
bertaraf eden gerçek kişilere 31
bin 745, ithal edenlere 790 bin
364, kurum, kuruluş ve işletmelere 95 bin 235 lira para cezası
kesilmesinin yanısıra TCK’nın 181
ve 182’nci maddelerine göre de
suç duyurusunda bulunulacak.
Bilgi ve belge verme yükümlülüğüne aykırı hareket edenler
için uygulanan idari para cezası
2010 yılında 7 bin 934 lira olarak
belirlendi.
EK-4 “Ambalaj Üreticisi Müracaat Formunu” ve Ek-5’te “Piyasaya Süren Müracaat Formu”nu
internet aracılığı ile doldurarak bir
suretini Şubat ayı sonuna kadar İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne
şubat 2010
çevre
iletmek zorundalar.
Tehlikeli atıkları
lisanslı firmalara verin
Tehlikeli Atıkların Kontrolü
Yönetmeliği ve Atık Yönetimi
Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik konulu bilgilendirme toplantısında tehlikeli atıkların tanımı ve
belirlenmesi ayrıntılarıyla açıklanırken, “Tehlikeli atıklar bertaraf
için mutlaka lisanslı firmalara
verilmelidir” uyarısı yapıldı. Tehlikeli atıkları bertaraf eden lisanslı
firma listesi Çevre ve Orman
Bakanlığı’nın internet sitesindeki
atık yönetimi bölümünden öğrenilebiliyor.
Tehlikeli atığı olanlar beyan
işlemlerini yapabilmek için Çevre
ve Orman il Müdürlüğü’ne başvurarak kullanıcı kodu ve şifre almaları gerekiyor. Tehlikeli atık beyanları http://www.atikyonetimi.
cevreorman.gov.tr online işlemler
bölümünden yapılabiliyor. Beyan
sistemi 2 Nisan 2010 tarihi mesai
saati sonuna kadar açık kalacak.
Tehlikeli atıkları mevzuata
aykırı olarak toplayan, taşıyan,
geçici ve ara depolayan, geri
kazanan ve bertaraf eden gerçek
kişiler için 132 bin 275 TL.’den,
kurum, kuruluş ve işletmeler için
de 396.815 TL’den başlayan idari
para cezası uygulanacak.
Çevre denetiminde
yeni kavramlar
İlk olarak 21 Kasım 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan
ve revizyon geçirerek 22 Ekim
2009 tarilli Resmi Gazete’de revizyonlu hali ile yayımlanan Çevre Denetim Yönetmeliği konusunda da sanayiciler bilgilendirildi.
Çevre Denetim Yönetmeliği;
faaliyetleri sonucu çevre kirliliğine neden olan ve/veya neden
olabilecek ve Çevre Kanununa
göre yürürlüğe konulan düzenlemeler uyarınca denetime tâbi
kurum, kuruluş veya işletmelerin
çevre görevlisi istihdam etmelerini ve çevre yönetim birimini
kurmalarını zorunlu kılıyor. Bunu
yapmayan firmalar ise Çevre ve
Orman Bakanlığı’nca yetkilendi-
şubat 2010
rilmiş firmalardan çevre yönetim
hizmeti satın almakla yükümlü
olacak.
Ek-1 listesinde yer alan tesis
veya faaliyetler en geç 18 ay içerisinde,
Ek-2 listesinde yer alan tesis
veya faaliyetler ise en geç 24 ay
içerisinde,
Altyapı çalışmalarına başlayan Organize Sanayi Bölgeleri,
11’inci maddede belirtilen tesislere sahip belediyeler ve mahalli
idare birlikleri, 12’nci maddede
belirtilen sağlık kuruluşları veya
hastaneler, 24 ay içerisinde çevre
yönetim birimlerini kurmak veya
çevre görevlisi istihdam etmek ya
da çevre yönetimi hizmeti almak
zorundalar.
İzin ve lisanslar
Çevre Kanunu’nca Alınması
Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelik, 29 Nisan
2209 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanarak 2010 yılı başından
itibaren yürürlüğe girdi. Olumsuz
çevresel etkileri olan faaliyet ve
tesisler için bütüncül yaklaşım
çerçevesinde; kirliliğin önlenmesi,
azaltılması, kontrolü için tek bir
çevre izni verilmesine ilişkin usul
ve esasları düzenlemeyi amaçlayan Yönetmelik, Çevre İzni, Çevre
İzin Belgesi ve Emisyon konula-
rını tanımlarken, her biri için ayrı
izin yerine hepsini içeren tek bir
çevre izni almayı sağlıyor.
Yönetmelik kapsamında çevre
iznine veya çevre izin ve lisansına
tabi işletmeler, çevresel etkilerine
göre; Ek-1 ve Ek-2 listelerinde
yer alan işletmelerin, çevre izni
veya çevre izin ve lisansı alması
zorunlu.
Yönetmelik uyarınca verilecek
geçici faaliyet belgesi veya çevre
izin veya çevre izin ve lisansı;
Ek-1 listesinde belirtilen işletmeler
için Bakanlık, Ek- 2 listesinde belirtilen işletmeler için İl Çevre ve
Orman Müdürlükleri tarafından
veriliyor.
Mevcut işletmeler, bu Yönetmelik yürürlüğe girmeden önce
ilgili mevzuat kapsamında ayrı
ayrı almış oldukları izin veya
lisanslarından, bu Yönetmelik
yürürlüğe girdikten sonra geçerliliği ilk bitecek olanın süre bitiş
tarihinden en az otuz gün önce
bu Yönetmelik kapsamında çevre
izin veya çevre izin ve lisans başvurusunda bulunacak.
Çevre izin ve lisansları süresiz
olan işletmeler ise, Yönetmeliğin
yürürlüğe giriş tarihinden itibaren
en geç 2 yıl içerisinde bu Yönetmelik kapsamında çevre izin veya
çevre izin ve lisans başvurusunda
bulunmakla yükümlü.
İZKA projelerine hazırlık
Ege Bölgesi Sanayi Odası Çevre Çalışma Grubu Toplantısı gündeminde görüşülen “İZKA’nın açtığı Tarım
ve Kırsal Kalkınma-Turizm ve Çevre Mali Destek Programları” ile ilgili neler yapabiliriz konusu ile ilgili olarak
toplantıyı takiben Çevre ve Orman İl Müdürlüğü ile ortak
toplantılar yapılarak, iki proje konusunda çalışmalar yapılmaya başlandı.
EBSO, “Zeytinyağı Üretim Tesislerinden Kaynaklanan
Çevre Kirliliğinin Önlenmesi” ile “Bornova 1., 2., 3., 4. Ve
5. Sanayi Sitelerinde Bulunan İşletmelerin Faaliyetlerinden Kaynaklanan Çevre Kirliliğinin Önlenmesi” projelerini taraflarla paylaşırken, taraflar arasında iş paylaşımı
belli oranlarda yapıldı. Projelerin İZKA’ya verilmesi için
çalışmalar sürdürülüyor.
83
çevre
50 bin yeşil yakalı aranıyor
84
İ
nsanoğlunun çevresel felaketleri geri döndürmek için gösterdiği çaba, yeni iş alanları
ve çok sayıda yeni meslek ortaya
çıkarıyor. “Green jobs” yani yeşil
işlerden söz ediyoruz.
İnsan kaynakları (İK) uzmanları buna “yeşil yakalı” da diyor.
Mavi, beyaz derken, kariyer
planları artık yeşil yakalı işleri de
kapsıyor. Halen dünyada çokça yeşil iş ve yeşil meslek var.
Önümüzdeki dönemlerde daha
da yeni yeşil işler ortaya çıkması
bekleniyor. Şu anda istihdamı
yaygınlaşan meslekler arasında;
yenilenebilir enerji danışmanlığı,
yenilenebilir enerji mühendisliği,
rüzgar enerjisi uzmanlığı, rüzgar
enerjisi teknikerliği, yeşil pazarlama danışmanlığı, karbon satış
uzmanlığı, yeşil insan kaynakları
yöneticiliği, çevre ve enerji huku-
ku uzmanlığı, organik tarım mühendisliği, doğal yaşam koçluğu,
ekolojik turizm danışmanlığı, ısı
yalıtım uzmanlığı, çevre mühendisliği, ekolojik bina tasarımcılığı,
şehir planlama mühendisliği, atık
su uzmanlığı ve içilebilir su uzmanlığı dikkat çekiyor.
Merkezi ABD’de bulunan
ve bu alanda istihdam arayışına
cevap veren Green Jobs şirketinin
araştırmasına göre, halen dünya
genelinde yenilenebilir enerji
sektöründe çalışanların sayısı
yaklaşık 2.5 milyon. En çok yeşil
yakalı sırasıyla Çin, ABD, Brezilya ve Almanya’da çalışıyor.
2030’a kadar yeşil iş yaratmada liderliği biyolojik yakıt
sektörünün alması ve 12 milyon
yeni işin ortaya çıkması bekleniyor. Bunu 6.3 milyon işle güneş
enerjisinden elektrik üretme sek-
törü izlerken, rüzgar enerjisinden
elektrik üretme sektörünün 2.1
milyon iş yaratması bekleniyor.
50 bin yeşil yakalı
Türkiye’de de yeşil işler son
dönemde yapılan yenilenebilir
enerji yatırımları ve AB ile başlayan çevre müzakereleriyle ivme
kazanıyor. Şu anda istihdam
edilen pozisyonlar arasında; yenilenebilir enerji danışmanlığı,
yenilenebilir enerji mühendisliği,
rüzgar enerjisi uzmanlığı, organik
tarım mühendisliği, doğal yaşam
koçluğu, ısı yalıtım uzmanlığı ile
çevre mühendisliği başı çekiyor.
Hem kamu hem de özel sektörde yeşil işlerle ilgili ilerleyen
yıllarda ciddi bir büyüme potansiyeli bulunuyor. İnsan kaynakları
uzmanlarına göre, Türkiye’de
şubat 2010
çevre
daha çok organik tarım ve rüzgar
enerjisi alanında yoğunlaşma dikkat çekiyor. Şu anda çoğu büyük
şirket de enerji ihtiyaçlarını azaltmak ve yenilenebilir enerji kullanabilmek için çalışmalara başlamış durumda. İlerleyen yıllarda
daha çok şirketin yeşil enerjiye
yönelmesi bu süreci tetikleyecek.
Veriler, Türkiye’de 8 bin 500’ü
kamu kurum ve kuruluşlarında
olmak üzere 50 bin yeşil yakalının çalıştığını gösteriyor. Birkaç
yıl içerisinde bu sayının iki katına
çıkması muhtemel görünüyor.
Hatta yeni meslekler bile ortaya
çıkabilir. Örneğin; yeşil kozmetik
veya organik kozmetik, ileride
canlanması beklenen sektörlerden. Bu da yeni istihdamlar yaratabilir.
alanında sertifika veriyor. Ayrıca
endüstri meslek liseleri ve iki
yıllık meslek yüksek okullarının
elektrik-elektronik bölümleri yeşil
enerji alanındaki tekniker açığını
kapatabilir.
Maaşları daha yüksek
Bu alanda yetişmiş eleman
azlığı ve artan istihdam ihtiyacı,
yeşil işlerde istihdam edilenlerin ücretlerine olumlu yansıyor. Pazarlama uzmanı Cengiz
Çatalkaya’ya göre, yeşil yakalıların normal ücretlere oranla yüzde
50, hatta yüzde 100 daha fazla
ücret alması mümkün. Çünkü yeşil işler tutkulu ve yetişmiş kişilere ihtiyaç duyuyor ve şimdilik bu
alanda eğitim veren fazla kurum
olmadığı yok. Bu yüzden yetişmiş
personel de çok fazla değil. Bu
da ücretlerin yüksek olacağına
işaret ediyor.
Türkiye’de bu alandaki ilanlar, özellikle rüzgar enerjisiyle
ilgili olanlar daha çok kariyer
siteleri aracılığıyla duyuruluyor.
İşe alım politikasına gelince...
Normal işe alım politikası uygulanıyor. Ancak bu alanda çalışacak
kişilerin çok yönlü olmasına dikkat edilmeli. Örneğin yenilenebilir enerji danışmanı, mühendislik
bilgisinin yanında pazarlama,
işletme bilgisine de sahip olmalı.
Yeşil insan kaynakları yönetmeni,
insan kaynakları haricinde pazarlama, iletişim, reklam, psikoloji,
sosyoloji ve çevre; enerji hukuku
Okullar yeşil
enerjiye yoğunlaşıyor
İstihdam ihtiyacı nedeniyle bu
alanda eğitim veren kurumların
sayısı da gün geçtikçe artıyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde
bulunan Enerji Enstitüsü, enerji
mühendisi yetiştiriyor. Geçmişte
bu bölüm, nükleer enerjiye odaklanmışken şu anda yenilenebilir
enerji ve konvansiyonel enerjiyle
ilgili branşlarda da eğitim veriyor. Bu alanlarda eğitim verilen
başka bir bölüm de Bahçeşehir
Üniversitesi’nde açılan Enerji
Sistemleri Mühendisliği…
İK uzmanları, bu bölüm mezunlarını oldukça güzel işlerin
beklediğini düşünüyor. Rüzgar
enerjisi alanında ülkemizde
yüksek lisans ve doktora eğitimi
veren bir kurum da var: Gebze
Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rüzgar Enerjisi Araştırma Merkezi.
Burada rüzgar enerjisi, rüzgar
türbinleri ve teknolojileri üzerine
eğitimler veriliyor. Mezunları iş
bulma konusunda çok şanslı görünüyor.
Enerji hukuku alanında çalışan Enerji Hukuku Araştırma
Enstitüsü, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü var.
Bu kurumlar da enerji hukuku
şubat 2010
85
çevre
86
uzmanı ise hukuk haricinde enerji, çevre ve maliye konularında
da bilgi sahibi olmalı..
Çatalkaya, yeşil yakalıların
ilerleyen yıllarda mesleklerinde
uzmanlaştıkça sektörlerinde aranılan kişi haline geleceğini savunuyor. “Bu da çalışma şartları ve
maddi olanakları daha yüksek bir
işleri olacağı anlamına geliyor”
diyor. Çatalkaya’nın bu alanda
kariyer yapmak isteyenlere yönelik bir tavsiyesi var: “Geleceğin
yeşil meslekleri, karma disiplinlerden, yaratıcılık ve hayat boyu
eğitim ve gelişim gerektiren meslekler olacak. Bu yüzden yeşil
işlerde çalışmak isteyen kişilerin
kendilerini sürekli yetiştirmeleri,
alanları dışında pazarlama, iletişim, reklam, psikoloji, sosyoloji
gibi disiplinler hakkında da bilgi
sahibi olmaları gerekiyor.”
Çevre yatırımları
tetikleyecek
Avrupa Birliği ile çevre faslı
için müzakereler geçen yılın sonuna doğru başladı. Bu alanda
kamu ve özel sektörün yükümlülüğü, ciddi bir yatırım hamlesine
işaret ediyor. Çevre alanında 50
ila 70 milyar euro’luk yatırım
ihtiyacı bulunuyor. İK uzmanları,
çevre alanında önümüzdeki 2 yıl
içinde 20 bin yeni iş yaratılmasını
bekliyor.
Prometheus Danışmanlık Genel Müdürü Yücel Atış’a göre, lise
mezunlarından ekonomist ve mühendislere kadar yeni pozisyonlar
doğacak. Mevcut şirketlerin yeşil
şirketlere dönüşümü de yeni işler
yaratacak. Süreçler yeniden analiz edilecek, standartlar gözden
geçirilecek, tüm bölümlerde yeşil
şirket sistemlerine uyum süreci
yaşanacak. 2 yıl içinde oluşacak
20 bin yeni istihdamın yarısı bu
alanda danışmanlık verenler ile
mal ya da hizmet üreten şirketlerde sağlanacak.
Diğer ülkelerdeki yeşil işlerin
başlangıçta hızlı bir artış gösterdiğine dikkat çeken Atış, sonrasında ise yıllık yüzde 10-15 arası
dengeli bir büyüme gözlendiğini
belirtiyor. Atış’a göre, Türkiye’de
bu trendi yakalamak, denetimin
etkinliğine bağlı olacak. İlk aşamada kalite bölümleri içinde
mühendis düzeyinde pozisyonlar
oluşacak. Süreç içinde ise çevre
bölümleri oluşacak.
Manpower önce
analiz ediyor
Yeşil yakalı istihdamında
uzman İK şirketlerinden biri de
Manpower. Şirketin Türkiye
Genel Müdürü Ebru Coş’un verdiği bilgiye göre, “yeşil yakalı”
pozisyonu henüz terminolojimize girmiş değil. Talep olan
pozisyonların hangisinin yeşil
yakalı olduğu analiz sürecinden
sonra anlaşılıyor. Ve bu anlamda
Türkiye’de 8 bin 500’ü kamu
kurum ve kuruluşlarında olmak
üzere 50 bin yeşil yakalı çalışıyor. Manpower Professional, bu
tarz spesifik alanlarda uzmanlaşmış profesyonellerin bulunması
ve işe yerleştirilmesi alanında
hizmet sunuyor. Manpower
Professional’ın portföyündeki
enerji, yalıtım, gıda, pazarlama
şirketlerinin çoğunun çevresel
iyileştirmeye yönelik faaliyetleri
var ve bu alanlarda uzmanlaşmış
veya uzmanlaşmaya açık adaylar
için talep sürekliliği gözleniyor.
Yeşil yakalı işlerin çevre dostu
ürünleri ve servisleri içerdiğini
söylen Coş’a göre, çevreyle
ilgili çalışmalarını geliştirmek
isteyen firmalar yeni yeşil yakalı meslekler yarattılar. Yeşil
yakalı sektör süratle büyüyor
ve gelişiyor. Örneğin yeşil
işler, ABD’de şu anda beşinci
büyük sektör haline gelmiş
durumda. Ayrıca yenilenebilir enerji alanında gelinen
nokta, bu alandaki uzmanlara
duyulan ihtiyacı beraberinde
getiriyor.
Yenilenebilir enerji danışmanları ilk akla gelen yeşil
yaka pozisyonlar. Bugüne kadar enerji mühendisliği olarak
adlandırılan mühendislik dalı,
günün koşullarına uygun olarak faaliyet alanını güncelliyor.
Yenilenebilir enerji mühendisi
diye tanımlanmasa da önemli
bir yeşil yaka pozisyonunu
temsil ediyor.
Çevre mühendisliği, sürdürülebilir kalkınma trendiyle birlikte yeniden parlamakta olan
mesleklerden biri. Bu eğitimi
veren kurumlarda da birtakım
inovatif bakış açıları hayata
geçirilerek mesleğin değerini
yükseltmek mümkün.
şubat 2010
çevre
Organik tarım ve pazarlama
alanı hareketlenen bir başka alan.
Bu noktada klasik mesleki bilgilerin ötesinde bir vizyona sahip
olan ziraat mühendisleri, yüksekokul mezunları ve pazarlamacılar da değer kazanıyor.
Atık yönetimi önem
kazanacak
AB mevzuatına uyum konusunda şirketlere danışmanlık hizmeti veren CPS AG’nin
Yönetim Kurulu Başkanı Tulu
Gümüştekin’e göre, AB’nin
çevre müktesebatı içerisinde en
kapsamlı düzenlemelerden biri
sanayi kirliliğinin önlenmesine
yönelik atık yönetimi. Dolayısıyla
Türkiye’de de sanayi işletmeleri,
lisans ve emisyon limit değerleri
temelinde sıkı koşullara tabi tutulacak. İşletme izin prosedürlerini
yürüten farklı kamu kurumları
arasında etkin bir eşgüdüm mekanizması oluşturulacak. Buna
ilaveten, atık oluşumu ve bertaraf edilmesi, enerji verimliliği,
hammadde kullanımı, gürültü,
kazaların önlenmesi gibi hususlar
bütünsel bir yaklaşımla ele alınacak. Kirliliğin kaynakta kontrolü,
azaltılması, yeniden kazanımı
ve geri dönüşümü gibi önlemler
yoğunlaşacak. Şirketlerde çok
geniş kapsamlı bir geri dönüşüm
süreci yaşanacağına dikkat çeken
Gümüştekin’e göre, AB çevre politikasına uyum kapsamında yeni
arıtma tesisleri çıkacak, bunlar
da yepyeni iş sahaları yaratacak.
Çevre alanında yapılacak yatırımlar 50 ila 70 milyar euro arasında
değişiyor. Altyapı yatırımları en
fazla masrafın yapılacağı yatırımlar olacak. Ölçüm sistemleri,
yeraltı sularının temizliği, gürültü
haritalarının çıkarılması gibi konularda özel sektör için yeni iş
sahaları açılacak.
Monster: İstihdam
100 bini bulabilir
Merkezi ABD’de bulunan
ve yeşil işler alanındaki kariyer
imkanlarına yer veren Monster,
green careers, green MBA ve
alt başlıklarda yol gösteriyor.
Monster Türkiye’ye göre ulaşım,
inşaat, enerji, tarım gibi sektörlerde yeşil işlerin gelişmesi çok
daha kolay görünüyor. Bu alanda
kamu ve özel sektörün işbirliğine
bağlı olarak karbon salımının
azaltılması yönündeki çabalar
karşılığını bulabilir. Yenilenebilir
enerji sektöründe rüzgar ve güneş
enerjisine yapılacak yatırımlar
kısa sürede yüz binlerce yeni
istihdam yaratacak. Yine yenilenebilir enerji sektöründe bulunan
jeotermal, hidroelektrik, biyokütle alanlarında da yüksek seviyede
istihdam potansiyeli bulunuyor.
Kamuda çevresel faaliyetlerde istihdam edilenlere ve özel
sektörde rüzgar endüstrisinde,
organik tarımda, ekolojik pazarlarda çalışanlara ve çevre mühendislerinin sayılarına bakıldığında,
50 bin kişilik bir istihdam olduğu
varsayılıyor. Sadece hidroelektrik santrali, rüzgar santralleri
ve jeotermal projelerin hayata
geçmesiyle bu sayının 100 binin
üzerine çıkması mümkün.
YEŞİL MESLEKLER
Yenilenebilir enerji mühendisliği: Şu anda İstanbul Teknik
Üniversitesi’nde bulunan Enerji
Enstitüsü enerji mühendisi yetiştiriyor. Geçmişte bu bölüm,
nükleer enerjiye odaklanmışken
şu anda yenilenebilir enerji ve
konvansiyonel enerjiyle ilgili
branşlarda da eğitim veriyor.
Buradan mezun olacak kişiler
ilerleyen yıllarda yenilenebilir
enerji mühendisi unvanını alabilir
ve bu alanda oluşacak meslek
şubat 2010
87
çevre
88
açığını kapatabilir. Bu alanlarda
eğitim veren başka bir bölüm de
Bahçeşehir Üniversitesi’nde açılan Enerji Sistemleri Mühendisliği
Bölümü. Bu bölüm mezunlarını
oldukça cazip kariyer fırsatları
bekliyor. Bu bölümden mezun
olup MBA veya pazarlama mastırı yapanların önü ise daha da
açık.
Yenilenebilir enerji danışmanlığı: Son dönemde yenilenebilir enerji yatırımları hız
kazandı. Bu şirketler için hem PR
ve pazarlama açısından hem de
yeni enerji kaynaklarını kullanma
açısından önemli bir hamle olabilir. Bu alanda kendini geliştirecek
başarılı mühendisler, MBA veya
pazarlama mastırı da yaparlarsa
ilerleyen yıllarda çok iyi şartlarda
rahatlıkla iş bulabilirler.
Green marketing danışmanlığı: Şirketlerin çevre politikaları ve
çevreyle ilgili sosyal sorumluluk
planlarını yürütmek ve duyurmaktan sorumlu. Ürünün üretiminden tüketimine kadar çevre
ve doğa dostu olmasını ve doğa-
ya katkı yapmasını sağlamak gibi
görevleri yürütecek, pazarlama,
işletme, endüstri veya çevre mühendisliği bölümlerden mezun,
kendini pazarlama odaklı yetiştirmiş kişiler bu alanda çalışabilir.
Şirketler, çevre bilinci geliştikçe
böyle danışmanlara daha fazla
ihtiyaç duyacaklar.
Yeşil insan kaynakları yönetmenliği: Çalışanlar arasında çevre
duyarlılığı yaratmaya, onların
şirket kaynaklarını daha tasarruflu kullanmalarını sağlamaya
yönelik bir pozisyon. Gereksiz
Günümüzde şirketler
için sadece üretim ve pazarlama yeterli olmuyor.
Çevreye duyarlı üretim
yaptığını ortaya koyanlar
dünya piyasasından daha
fazla pay alıyor. Çevre
ve enerji yöneticileri de
öne çıkıyor.
kaynak tüketimini engelleyecek,
ortak araç uygulaması, personelin
çevreyle ilgili projelere katılımı,
ofis ve çevrenin doğaya uygun ve
doğaya zarar vermeyecek şekilde
düzenlenmesi işlerini yapacak;
işletme, insan kaynakları, çevre
konusunda bilgili insan kaynakları yönetmenlerine ve uzmanlarına
ilerleyen yıllarda daha çok ihtiyaç duyulacak.
Çevre ve enerji hukuku
uzmanlığı: Şirketlerin doğal kaynaklar ve enerji konularını yasal
mevzuata uygun şekilde ve çevreyle uyumlu şekilde yönetecek
uzmanlara ihtiyaçları var. Bu
uzmanlar, kamu ve özel sektör
arasındaki hukuksal konuları çözecek, ilerleyen yıllarda AB uyum
yasaları çerçevesinde şirketlerin
bu yasalara uygun çalışmasını
sağlayacak. Bu şekilde çalışacak
enerji hukuku uzmanlarına büyük
ihtiyaç duyulacak. Bu alanda bir
Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü kurulmuş durumda.
Doğal yaşam koçluğu: Gıda
mühendisliği, ziraat mühendis-
şubat 2010
liği, çevre ve ekoloji mühendisliği alanlarından birinden mezun olup sosyoloji,
iletişim, psikoloji, sağlık alanında da
kendini takviye eden meslek sahipleri
doğal yaşam koçu olabilir. Bunlar, hizmet
verdikleri kişinin yediği yemeklerden
yaptığı sporlara, tatil yapacağı yere kadar
her şeyi planlayabilir. İnsanların daha
uzun ve kaliteli yaşamasına katkıda bulunabilirler.
Ekolojik turizm/tatil uzmanlığı: Önümüzdeki yıllarda doğa ve ekolojik turizm
konusunda uzmanlaşmış, kendini yetiştirmiş rehberlere/uzmanlara ve tesislere
ihtiyaç olacak. Doğal kaplıcalara sahip
yerler, yaylalar, ekolojik tatil köyleri, tatil
çiftlikleri, orta yaş üstü tatilcilerin ve sağlıklı tatil isteyen kişilerin çekim merkezi
olacak.
Organik tarım mühendisliği: Organik
ürün yetiştiriciliği son dönemde çok gelişti. Henüz bu alanda eğitim veren bir
üniversite yok. Ancak ziraat mühendisleri
kendilerini bu alanda geliştirirlerse önemli bir iş imkânına kavuşabilirler.
Rüzgar enerjisi uzmanlığı: Rüzgar,
en bilinen ve en popüler yenilenebilir
enerji kaynaklarından biri. Ülkemizde
şu anda çok sayıda şirket, rüzgar türbini
yapmaya başladı. Bu meslek açısından da
büyük açık var. Rüzgar enerjisi alanında
ülkemizde yüksek lisans ve doktora eğitimi veren sadece bir kurum var. O da
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rüzgar
Enerjisi Araştırma Merkezi. Burada rüzgar
enerjisi, rüzgar türbinleri ve teknolojileri
üzerine eğitimler veriliyor. Mezunları iş
şubat 2010
bulma konusunda
çok şanslı görünüyor.
YEŞİL İŞLERDE ÇALIŞAN SAYISI
Kaynak
Dünya geneli
Rüzgar
300.000
Solar PV
170.000
Solar Thermal 624.000
Biyokütle
1.174.000
Hidroelektrik 39.000
Jeotermal
25.000
Toplam
2.332.000
aynak: Green Jobs
K
Seçilmiş ülkeler
Almanya
ABD
İspanya
Çin
Danimarka
Hindistan
82.100
36.800
35.000
22.200
21.000
10.000
Çin
Almanya
İspanya
ABD
600.000
35.000
26.449
15.700
Çin
Almanya
İspanya
ABD
600.000
13.300
9.140
1.900
Brezilya
ABD
Çin
Almanya
İspanya
500.000
312.200
266.000
95.400
10.349
Avrupa
ABD
20.000
19.000
ABD
Almanya
21.000
4.200
89
İznik çinileri EBSO’da sergilendi
90
E
ge Bölgesi Sanayi Odası,
kurumsal sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde
Türk Kadınlar Birliği’nin düzenlediği ve ünlü sanatçı Mehmet
Gürsoy’un eserlerinden oluşan İznik Çinileri Sergisi’ne ev sahipliği
yaptı. Türk Medeni Kanunu’nun
kabul edilişinin 84’ncü yıldönümünde EBSO Sergi Salonu’ndaki
serginin açılışında konuşan Türk
Kadınlar Birliği Başkanı Şermin
Akman, Medeni Kanun’un 17
Şubat 1926’da kabul edilmesiyle
Türk kadınının çok önemli haklarına, Türk ailesinin de çağdaş ve
demokratik bir yapıya kavuşturulduğunu hatırlattı. Akman, laik ve
çağdaş Türkiye’nin sonsuza kadar
yaşaması için eğitimin önemine
dikkat çekti.
Projelere destek
EBSO Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu da, anlamlı bir etkinliğe ev
sahipliği yapmaktan mutluluk
duyduklarını ifade etti. EBSO’da
hanımlara ve çalışmalarına her
türlü desteği verdiklerini belirten
Gökçüoğlu, “Yönetim Kurulumuzda da bir bayan üyemiz var.
Sizlerin yaptığı projeler hayatı
anlamlı kılıyor” diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı
UNESCO’nun kendi sanat dalında yaşayan insan hazinesi adayı
olarak seçtiği çiniye gönül veren
sanatçı Mehmet Gürsoy ise, çini
kullanımının tarihsel gelişimi hakkında sergiyi gezenleri aydınlattı.
Bugüne kadar pek çok ulusal ve
uluslararası sergiye imza atan
Mehmet Gürsoy, İznik çinilerinin
yeniden doğuşunda önemli rol
oynuyor. Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi’nde çinicilik sanatını
öğreten ve 16’ncı yüzyıldan beri
bilinen sanatın günümüzdeki
halefi olarak nitelendirilen Gürsoy, İznik yazılarını araştırarak
geliştirdiği teknikle İznik çinilerini yeniden yapılandırıyor.
şubat 2010
91
şubat 2010
92
şubat 2010

Benzer belgeler