Devamı için tıklayın
Transkript
Devamı için tıklayın
DAHA AZ İSRAF ARTIKLARIN GERİ DÖNÜŞÜMÜ: BÜYÜK “S” HARFİ İLE BİR SANAT İsraf, insanların ihtiyaçlarından daha fazlasını biriktirme yönündeki doğal olmayan eğiliminin sonucunda oluşuyor. Çevre danışmanı olan Roberto Cavallo bunu bize izah ediyor. Ayrıca derneklerden, tüketicilerden, kuruluşlardan ve hatta animasyon filmlerinden alınan israfa karşı yeni olumlu işaretleri anlatıyor. Yazan ROBERTO CAVALLO Yiyecek artıkları, çöpümüzün dörtte birinden fazlasını hatta bazı bölgelerde yarısını oluşturuyor. Bunun önemli bir kısmı, yeniden kullanılması zor, hatta belki de imkânsız olan, gerçek çöptür ve en iyi seçenek, doğanın olağanüstü döngüsünü devam ettirmek için daha sonra gübre yapılmak üzere ayrıştırılarak toplanmasıdır. Organik kısmın gübre haline getirilerek geri dönüştürülmesi, toprağa geri döndürülecek organik maddenin önemli oranda geri kazanımı ile sera gazı salımının azaltılmasını birlikte olanaklı kılar; çünkü İtalya’da çoğu kez olduğu gibi, bu organik atıklar gömülürse, biyogaz oluşumuna katkıda bulunurlar. Biyolojik olarak bozulan atığın önemli bir kısmı gıdadan oluşuyor. Bu çoğu kez, maalesef hâlâ tüketilebilecek olan ve önemsiz nedenlerle ya da yetersiz depolama nedeniyle çöpe atılmış gıdadır. Görünüşe bakılırsa, etimolojik olarak “bir insanın bir gün boyunca hayatta kalmasını sağlamak için gerekenler,” diye tarif edilen gıdanın bu anlamı, artık bilinmediği gibi tedavülden de kalkmış durumda. İnsanların ihtiyaçlarından fazlasını biriktirme yönündeki doğal olmayan eğilimi, tehlikeli bir israf döngüsünü de ortaya çıkarıyor. İtalya’da her gün yenebilecek durumdaki 4 bin ton gıda çöpe atılıyor, yani bir yılda üretilen 32 milyon ton belediye atığının 6 milyon tonu gıda. Ekmeğin ve pişmiş makarnanın yüzde 15’i her gün çöpü boyluyor ve sadece Milano’da 180 tona varan miktarda ekmek atılıyor. Yüzde 18 ile etin, yüzde 12 ile de yeşillik ve sebzenin durumunun daha iyi olmadığını söylemek gerek. Bunun anlamı şu: yenilemez durumdaki kısımlar çıkarılırsa, her birimiz yılda 60 kilo yiyeceği çöpe atıyoruz. Bu 60 kilonun içinde tabağındakini bitirmeden sofradan kalkanın halinin yaman olduğu günlerde büyükannemizin bize ne yapıp edip yedireceği yemek artıkları var. Bir ADOC raporuna göre, gıda israfımız yılda ortalama, bir ailenin toplam harcamasının yüzde 8’ine karşılık gelen 454 Euro’yu buluyor. Bu açıdan bakıldığında, Over the Hedge adlı animasyon filmde herkese ders verilen olağanüstü bir an var: rakun RJ’nin kaplumbağa Verne ve arkadaşlarını insanların evine götürerek, onların tüm yaşamının nasıl yiyecek etrafında döndüğünü göstermesi. İnsanlar ile yiyecek arasındaki ilişkinin paradokslarını gösteren sahneler bir kreşendo yapıyor ve filmin sonunda rakun şunu diyor: “Yaşamak için yiyor, yemek için yaşıyoruz! Yeterince yiyecekleri yok mu sanki? Hayır, yok! Çünkü insanlar hiçbir zaman doymak bilmez!” Gıda israfının izi üç yere kadar sürülebilir: evdeki buzdolabı, kamuya açık ve özel kantinler (okullar, hastaneler, belediyeler) ve satış noktaları, özellikle büyük süpermarketler. Gıda depolamak amacıyla yapılmış olan buzdolabı günümüzde artık gıdanın mezarı haline geldi: kapısını açtığımızda küflenmiş peynir veya salam, bozulmuş domates sosu ve günü geçmiş mozarella veya yoğurt buluyoruz. Bu yüzden müsaade edin, size ekoloji ve ev ekonomisi konusunda bir tavsiyede bulunayım: elinizde torbalarla süpermarketten geldiğinizde buzdolabını açın, içindeki her şeyi çıkarın; önce yeni satın aldığınız yiyecekleri yerleştirin ve sonra dolaptan çıkardığınız eskileri yenilerin önüne, görünecek şekilde tekrar koyun ki en önce onlar tüketilsin. Kamuya açık kantinler menülerindeki yemekleri hazırlarken gıdayı “israf” ediyor çünkü bazı porsiyonlar servis yapılmıyor, diğerleri pişirme tepsilerinde kalıyor ve bazı taze yiyecekler -tipik olarak ekmek ve meyvesergileniyor ancak tüketilmiyor. Böyle bir durumda; Torino Belediyesi’nin, toplama şirketi (AMIAT), Gıda Bankası ve bazı yardım kuruluşlarının (SERMIG, Caritas, St. Vincent’s) işbirliğiyle organize ettiği mükemmel etkinlikler, ekmek ve meyvenin kurtarılabileceğini gösteriyor: bir okul yılında 8 tondan fazla ekmek ve 20 ton meyve, bir grup okul tarafından kurtarıldı ve yeniden dağıtıldı. Büyük ölçekli dağıtım kuruluşları ise başka nedenlerle (ambalajlama kusurları, son kullanım tarihinin yaklaşması, kısmen hasar görme vs.) yenebilecek durumdaki gıdaları atıyor. Torino’daki ‘Good Samaritan’ veya Ferrara’daki ‘Ugly but Good’ gibi giderek yaygınlaşan tecrübeler, orta ölçekli süpermarketlerin 100 tondan fazla yiyeceği toplayıp bunları en muhtaç kimselere dağıtmasının mümkün olduğunu gösterdi. Son yıllarda atıkların geri kazanımı için, özellikle (bu yıl Kasım 16 - 24 tarihlerinde yapılacak olan) Avrupa Atık Azaltma Haftası sırasında tanıtılan ilginç girişimler atıklar konusundaki geleneksel alışkanlıkları ve reçeteleri yeniden değerlendirdi: örneğin Consortium COVAR14’ün “Artıklarla yemek pişirme” projesi, Torino veya Val d’Aosta Bölgesi’nin “Tasarruf reçeteleri” veya Iren Emilia’nın Academia Barilla ile yazdığı “Artık yemek kitabı.” Bu bir yaratıcılık meselesi değil: Şair ve eleştirmen Olindo Guerrini’nin, ölümünden sonra 1918’de yayınlanan The art of using leftovers from canteens başlıklı harika metnini düşünmeniz yeterli. “Fransızcadan tercüme edilmiş iki veya üç kitapçık dışında, artıklardan yemek yapma sanatı ayrı olarak düşünülmüyor; bunun yerine en sevilen kitaplarda orada burada birkaç özlü reçete olarak geçiyordu, sanki utanılacak bir şeymiş gibi. Bense Fransa’da artıklardan yararlanma sanatının burjuva Aşçılığın ayrılmaz bir parçası olduğunu sanıyordum.” Artıkların kurtarılması, büyük harf “S” ile gerçek bir “S”anat ve sağladığı tüm yararlar yüzünden övünülmesi gereken bir şey. Roberto Cavallo, kamu yönetimleri için teknik danışmanlık ve çevresel iletişimde önde gelen şirketlerden olan ERICA’nın kurucusudur. Yazdığı ve başkahramanı olduğu (daha sonra bir kitap haline gelen) oyun: Less than 100 pounds. Recipes for a diet of our trash.