SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ`NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN
Transkript
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ`NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN
1 SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN İNCELENMESİ (Yüksek Lisans Tezi) ÜMİT YİĞİT Kütahya-2012 2 T.C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN İNCELENMESİ Danışman: Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ Hazırlayan: Ümit YİĞİT Kütahya – 2012 3 Kabul ve Onay Ümit YİĞİT’in hazırladığı “Seyitömer Höyüğü’nün İktisadi Arkeolojik Açıdan İncelenmesi” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir …/…/2012 İmza Tez Jürisi Kabul Red Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ (Danışman) Yrd. Doç. Dr. Cantürk CANER Yrd. Doç. Dr. Ayşen ALTUN ADA Doç. Dr. Fatih ÇELEBİOĞLU Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü 4 Yemin Metni Yüksek lisans tezi olarak sunduğum ”Seyitömer Höyüğü’nün İktisadi Arkeolojik Açıdan İncelenmesi” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım. ...../…../2012 Ümit YİĞİT 5 Özgeçmiş Ümit YİĞİT, 13.07.1986 tarihinde Kütahya’da doğdu. İlköğretimi tamamladıktan sonra dört yıllık orta öğrenimine 2000 yılında Kütahya Kılıçarslan Lisesi (Yabancı Dil Ağırlıklı Süper Lise)’nde başlayarak 2004 yılında mezun oldu. 2005 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünde başlamış olduğu lisans eğitimini, yatay geçiş yaparak geldiği Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden 2009 yılında mezun olarak tamamladı. Aynı yıl ara vermeden Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı’nda İktisat Bilimi üzerine başlamış olduğu yüksek lisans eğitimini 2011 yılı sonu itibari tamamlamış bulunmaktadır. v ÖZET SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN İNCELENMESİ YİĞİT, Ümit Yüksek Lisans Tezi, İktisat Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ Ocak, 2012, 123 sayfa “Seyitömer Höyüğü’nün İktisadi Arkeolojik Açıdan İncelenmesi” başlıklı bu çalışma, Seyitömer Höyük’te 2009 yılında yapılan kazı çalışmaları sonunda elde edilen iktisadi arkeolojik buluntuların belirlenmesiyle oluşturulmuştur. Buluntulardan hareketle, Seyitömer Höyük’te geçmişte yaşamış toplumlar hakkında bilgi sahibi olabilmek için yapılması gereken analizlere değinilmiş ve yapılacak olan yeni çalışmalara yol gösterici öneriler sunulmuştur. Seyitömer Höyüğü’nün iktisadi arkeolojik açıdan analiz edilebilmesi için çalışmanın birinci bölümünde iktisat ve arkeoloji bilimleri arasındaki ilişkiye değinilmiştir. “İktisadi Arkeoloji” kavramı tanımlanmış, teorik çerçevede iktisadi arkeoloji ve kavramsal temellerine yer verilmiştir. İkinci bölümde höyüğün coğrafik konumu, höyükte yapılan ilk kazıdan 2009 yılına kadar olan kazıların ayrıntılı sonuçları gibi höyük hakkında genel bilgilere yer verilmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise yapılan literatür araştırması sonucunda iktisadi arkeolojinin alt disiplinleri olan zooarkeoloji, paleoetnobotanik, bioarkeoloji sahalarının çalışabilmesi için büyük maliyetler içeren fiziksel, biyolojik ve kimyasal testlerin yapılması gerekliliği anlaşılmıştır. Bu nedenle kazı ekibinin paylaştığı veri ve raporlar kapsamında zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular 2009 yılı kazı sonuç raporu kısıtı altında tespit edilerek belirtilmiştir. İnceleme sonucunda ulaşılan tespitler ışığında, ilgili dönemde yaşamış olan toplumlar hakkında bir takım, veri, ipucu ve imalara dayalı olarak genel sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca ileriki dönemlerde yapılabilecek olan kantitatif analizlere dayalı iktisadi arkeolojik çalışmalarına yol gösterici öneriler getirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Seyitömer Höyük, İktisadi Paleoetnobotanik, Bioarkeoloji Arkeoloji, Zooarkeoloji, vi ABSTRACT ANALYSIS OF SEYİTÖMER MOUND IN TERMS OF ECONOMIC ARCHAEOLOGY YİĞİT, Ümit Master’s Thesis, Department of Economic Administration Supervisor: Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ January, 2012, 123 pages This study ,which is entitled “Analysis of Seyitömer Mound in Terms of Economic Archaeology”, is generated with determining economic archaeological finds obtained at the end of Seyitömer Mound 2009 excavations. From finds point of view, Bounden analysis are addressed and recommendations are presented to guide new studies to have knowledge about societies lived in Seyitömer Mound in the past. Relationship between economics and archaeology is mentioned in first part of study to analyse in terms of economic archaeological of Seyitömer Mound. Concept of economic archaeology is defined, economic archaeology and its conceptual foundations is included in theoretical framework. Geographic location of Seyitömer Mound, detailed results of first excavation until 2009 excavation and general information about mound are given in the second part of study. As a result of literature research in final section of study, physical, biological and chemical tests including high costs to be done are understood to work zooarchaeology, paleoetnobotany and bioarchaeology fields which are sub-disciplines of economic archaeology. Therefore, within the scope of data and reports shared by excavation team, zooarchaeological, bioarcheological and paleoetnobotanic findings are identified and specified in the constraint of 2009 excavation report. In consequence of research in the light of obtained determinations, a set of data, cue and general conclusions based on implications are reached about societies lived in relevant period. Besides, guiding recommendations to economic archaeological studies based on quantitative analysis that can be made in future periods are brought. Keywords: Seyitömer Mound, Economic Paleoetnobotany, Bioarcheology Archaeology, Zooarcheology, vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ............................................................................................................................... v ABSTRACT ...................................................................................................................vi İÇİNDEKİLER ............................................................................................................vii RESİMLER LİSTESİ ...................................................................................................ix GİRİŞ .............................................................................................................................. 1 BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN KAVRAMSAL VE TEORİK TEMELLERİ 1.1. İKTİSADİ ARKEOLOJİNİN TARİHÇESİ ....................................................4 1.2. İKTİSADİ ARKEOLOJİ KAVRAMI ..............................................................8 1.3. İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN ALT DİSİPLİNLERİ..................................... 9 1.3.1. Zooarkeoloji ...................................................................................................9 1.3.2. Paleoetnobotanik ..........................................................................................12 1.3.3. Bioarkeoloji ..................................................................................................13 İKİNCİ BÖLÜM SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ: COĞRAFİK KONUM, KAZI TARİHÇESİ VE KAZI BULGULARI 2.1. SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN COĞRAFİK KONUMU............................. 16 2.2. KURTARMA KAZILARI VE SONUÇLAR .................................................17 2.2.1. 1989 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................17 2.2.2. 1990 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................19 2.2.3. 1991 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................21 2.2.4. 1992 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................25 2.2.5. 1993 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................27 2.2.6. 2006 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................29 2.2.7. 2007 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................32 2.2.8. 2008 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................36 viii 2.2.9. 2009 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................45 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİ AÇISINDAN İNCELENMESİ 3.1. BULGULAR ......................................................................................................63 3.1.1. Zooarkeolojik Bulgular ................................................................................63 3.1.2. Paleoetnobotanik Bulgular ...........................................................................65 3.1.3. Bioarkeolojik Bulgular .................................................................................71 3.2. GENEL BİR DEĞERLENDİRME .................................................................90 SONUÇ VE ÖNERİLER ............................................................................................. 92 EKLER .......................................................................................................................... 97 KAYNAKÇA .............................................................................................................. 101 DİZİN .......................................................................................................................... 106 ix RESİMLER LİSTESİ Sayfa Resim 2.1: Türkiye Haritası ..........................................................................................16 Resim 2.2: Seyitömer Höyüğü ......................................................................................17 Resim 2.3: Mühür Baskısı .............................................................................................19 Resim 2.4: Amphoriskos ...............................................................................................20 Resim 2.5: Baskı Kalıbı………………………………………………………………..20 Resim 2.6: Marn Yapımı İdol ........................................................................................20 Resim 2.7: Çeşitli Kemik Aletler………………………………………………………20 Resim 2.8: Çeşitli Çanaklar ...........................................................................................20 Resim 2.9: Sikkelerin Ön Yüzleri .................................................................................22 Resim 2.10: Pişmiş Toprak Ağırlıklar ...........................................................................23 Resim 2.11: Aslan Heykelciği .......................................................................................23 Resim 2.12: Arkaik At Heykelciği……………………………………………………..23 Resim 2.13: Demir Aletler, Bıçak, Tara ve Pergel ........................................................24 Resim 2.14: Kemik İğne ve Deliciler ............................................................................24 Resim 2.15: Fildişi, Kemik ve Boynuz Eşyalar ............................................................26 Resim 2.16: Kemik Aletler ............................................................................................26 Resim 2.17: Demir Aletler ve Bronz Ok Ucu ...............................................................26 Resim 2.18: Fibula ve Bilezik Parçaları……………………………………………….26 Resim 2.19: Yağ Kandili ...............................................................................................27 Resim 2.20: Bronz Orak……………………………………………………………….27 Resim 2.21: Pers Bulası .................................................................................................28 Resim 2.22: Bronz Ok Uçları ve Ustra ..........................................................................28 Resim 2.23: Kemik Kaval Ağızlığı ve Aletler ..............................................................29 x Resim 2.24: Hellenistik Döneme Ait Küpler ................................................................30 Resim 2.25: Taş Kalıp ve Kireç Taşı Silindir Mühür ....................................................31 Resim 2.26: Depas Parçası ............................................................................................31 Resim 2.27: 1 Nolu Ev ..................................................................................................34 Resim 2.28: Toprak Pişmiş Bezeme Kalıbı ...................................................................34 Resim 2.29: Kapaklı Tam Küp .....................................................................................34 Resim 2.30: Bronz Sikkeler……………………………………………………………34 Resim 2.31: Attika Üretimi İthal Seramikler ................................................................39 Resim 2.32: Pişmiş Toprak Kandil ................................................................................40 Resim 2.33: Çeşitli Metal Objeler……………………………………………………..40 Resim 2.34: Kemik Objeler ...........................................................................................40 Resim 2.35: İki İşlik ......................................................................................................42 Resim 2.36: Ocak………………………………………………………………………42 Resim 2.37: Çömlekçik .................................................................................................42 Resim 2.38: Seramik Parçaları…………………………………………………………42 Resim 2.39: At Nalı Formunda Ocak ............................................................................42 Resim 2.40: Bir İşlik .....................................................................................................43 Resim 2.41: Oda İçerisinde Bir Bölme ..........................................................................43 Resim 2.42: O.1130 No’lu İskelet .................................................................................43 Resim 2.43: O.1131 No’lu İskelet……………………………………………………..43 Resim 2.44: O.1132 No’lu İskelet ................................................................................43 Resim 2.45: O.1181 No’lu İskelet……………………………………………………..43 Resim 2.46: İki Adet Ocak ............................................................................................44 Resim 2.47: Önü Taş Döşeli Fırın……………………………………………………..44 Resim 2.48: Bronz Toka ve Altın Takı Grubu ..............................................................44 xi Resim 2.49: Yanmış Tahıl……………………………………………………………...44 Resim 2.50: Çeşitli Kaplar ............................................................................................45 Resim 2.51: Merdiven ...................................................................................................46 Resim 2.52: Çöp Çukuru ...............................................................................................47 Resim 2.53: Bazı Mekan Görüntüleri ............................................................................47 Resim 2.54: Silolardan Görüntüler ................................................................................48 Resim 2.55: Mekan Dışında Yer Alan Fırınlardan Bazıları ..........................................48 Resim 2.56: Çöp Çukuru Görüntüleri ...........................................................................48 Resim 2.57: Tahıl Örnekleri ..........................................................................................49 Resim 2.58: Öğütme Taşı……………………………………………………………...49 Resim 2.59: Karbonlaşmış Beyin ve Kafatası ...............................................................49 Resim 2.60: 13 No’lu Odadan Ele Geçen Orta Tunç Çağ IV-C Evresi Buluntuları .....50 Resim 2.61: Silolardan Görüntüler ................................................................................50 Resim 2.62: Küpler ........................................................................................................52 Resim 2.63: Akıtacaklı Kap……………………………………………………………52 Resim 2.64: Süzgeçli Kaplar .........................................................................................52 Resim 2.65: Gaga Ağızlı Kap………………………………………………………….52 Resim 2.66: Libasyon (Sunu) Kapları ...........................................................................52 Resim 2.67: Bronz Ok Uçları ........................................................................................52 Resim 2.68: Bronz Mızrak Uçları .................................................................................53 Resim 2.69: Baltalar ......................................................................................................53 Resim 2.70: Kemikten Yapılmış Bızlar ........................................................................53 Resim 2.71: Kemikten Yapılmış Spatulalar ..................................................................53 Resim 2.72: Taş ve Metalden Yapılmış Boncuklar .......................................................54 Resim 2.73: Tüm ve Tümlenebilir Kaplar .....................................................................55 xii Resim 2.74: 5 No’lu Mekanda Ele Geçen Kaplar .........................................................55 Resim 2.75: Libasyon (Sunu) Kapları ..........................................................................57 Resim 2.76: Çömlekler ..................................................................................................58 Resim 2.77: Çanaklar ....................................................................................................58 Resim 2.78: Rhytonlar ...................................................................................................58 Resim 2.79: Gaga Ağızlı Kaplar ...................................................................................59 Resim 2.80: Dokuma Ağırlıkları ...................................................................................59 Resim 2.81: Bezemeli Ağırşaklar ..................................................................................59 Resim 2.82: Küpe ..........................................................................................................59 Resim 2.83: İğneler…………………………………………………………………….59 Resim 2.84: Kazıyıcı Delici Aletler ..............................................................................60 Resim 2.85: Halka……………………………………………………………………...60 Resim 2.86: Balta ..........................................................................................................60 Resim 2.87: Perdah Taşları…………………………………………………………….60 Resim 2.88: Dilgiler ………………………………………………………………….60 Resim 3.1: Hayvan İskelet Parçaları .............................................................................63 Resim 3.2: Hayvan İskeleti ............................................................................................64 Resim 3.3: İskeletin Konumu………………………………………………………….64 Resim 3.4: Silo İçerisindeki Hayvan İskeleti ................................................................64 Resim 3.5: Hayvan İskeleti Boyutu ve Konumu ...........................................................65 Resim 3.6: Pişmiş Toprak Ağırlık .................................................................................65 Resim 3.7: Ağırlık ve Bileği Taşı……………………………………………………...65 Resim 3.8: Ağırlıklar .....................................................................................................66 Resim 3.9: Çömlek……………………………………………………………………..66 xiii Resim 3.10: Taş Objeler ................................................................................................66 Resim 3.11: Kase, Testi, Matara……………………………………………………….66 Resim 3.12: 27 No’lu Silo .............................................................................................67 Resim 3.13: 2 Nolu Mezar ............................................................................................67 Resim 3.14: İskeletin Konumu…………………………………………………….......67 Resim 3.15: Çömlek ......................................................................................................68 Resim 3.16: Ağırlık…………………………………………………………………….68 Resim 3.17: Karbonlaşmış Tahıl……………………………………………………….68 Resim 3.18: Seyitömer Höyük ......................................................................................68 Resim 3.19: Sondaj Çukuru............................................................................................69 Resim 3.20: Madenci Kazması………………………………………………………...69 Resim 3.21: Sondaj Çukuru ...........................................................................................70 Resim 3.22: 1 No’lu Taban ……………………………………………………………70 Resim 3.23: Kap Parçası……………………………………………………………….70 Resim 3.24: Yanmış Arpa ve Buğday Örnekleri ...........................................................70 Resim 3.25: Teker Ağırlık .............................................................................................70 Resim 3.26: Ağırşak……………………………………………………………………70 Resim 3.27: 5 No’lu Taban ...........................................................................................70 Resim 3.28: Ana Kaya…………………………………………………………………70 Resim 3.29: Bebek İskeleti ............................................................................................71 Resim 3.30: 1 No’lu Mezar ...........................................................................................72 Resim 3.31: 2 No’lu Mezar Konumu ............................................................................72 Resim 3.32: İnsan İskelet Parçaları ...............................................................................73 Resim 3.33: Hoker Pozisyonunda Üç Adet İskelet .......................................................73 Resim 3.34: Üç Adet İskelet ..........................................................................................74 xiv Resim 3.35: Deniz Kabuğu Kolyeleri ...........................................................................74 Resim 3.36: Boncuklar ..................................................................................................75 Resim 3.37: Bronz Saç İğnesi………………………………………………………….75 Resim 3.38: 4 No’lu Mezar ...........................................................................................75 Resim 3.39: İskeletin Konumu ......................................................................................76 Resim 3.40: İnsan İskeleti .............................................................................................76 Resim 3.41: 1 No’lu İskeletin Konumu .........................................................................77 Resim 3.42: Kafatası .....................................................................................................77 Resim 3.43: İnsan İskeleti .............................................................................................78 Resim 3.44: İskelet Grubu .............................................................................................79 Resim 3.45: Bronz Hançer ............................................................................................79 Resim 3.46: 3 No’lu İskelet……………………………………………………………79 Resim 3.47: 4 No’lu İskelet ...........................................................................................79 Resim 3.48: 5 No’lu İskelet……………………………………………………………79 Resim 3.49: 6 No’lu İnsan İskeleti ................................................................................80 Resim 3.50: 1 No’lu İskelet ve Yangın Belirtileri .........................................................81 Resim 3.51: 2 No’lu İskelet Konumu ............................................................................81 Resim 3.52: 3 No’lu İskelet Konumu ve Parçaları ........................................................82 Resim 3.53: 4 No’lu İskelet Konumu ............................................................................82 Resim 3.54: 5 No’lu İskelet Konumu ............................................................................83 Resim 3.55: 6 No’lu İskelet Konumu ............................................................................83 Resim 3.56: 6 Adet İnsan İskeleti ..................................................................................84 Resim 3.57: IV B Evresi 1 No’lu Sanduka Mezar Konumu .........................................85 Resim 3.58: 1 No’lu Sanduka Mezar ............................................................................85 Resim 3.59: 1,2,3 No’lu İnsan İskeletleri ......................................................................86 xv Resim 3.60: 3 No’lu İskelet ...........................................................................................86 Resim 3.61: Tekstil Parçası ...........................................................................................87 Resim 3.62: Bronz Küpe……………………………………………………………….87 Resim 3.63: Bronz Mızrak Ucu………………………………………………………..87 Resim 3.64: 2 No’lu Mezar ...........................................................................................87 Resim 3.65: İskelet Konumu…………………………………………………………...87 Resim 3.66: Çömlek ...................................................................................................... 87 Resim 3.67: Dokuma Ağırlığı …………………………………………………………87 Resim 3.68: Karbonlaşmış Tahıl……………………………………………………….87 Resim 3.69: İnsan İskeleti .............................................................................................88 Resim 3.70: Dilgi .........................................................................................................88 Resim 3.71: Halka Parçaları…………………………………………………………...88 Resim 3.72: 3 No’lu Mezar ve 3 Gömü ........................................................................89 Resim. 3.73: 1 No’lu İskelet ..........................................................................................89 Resim 3.74: 2 No’lu İskelet……………………………………………………………89 Resim 3.75: 3 Adet İskelet……………………………………………………………..89 Resim 3.76: Halka Küpeler ...........................................................................................89 Resim 3.77: Bronz Saç İğnesi………………………………………………………….89 Resim 3.78: Çocuk İskeleti ............................................................................................90 Resim 3.79: Halka Küpeler…………………………………………………………….90 xvi TEZ METNİ 1 GİRİŞ Adam Smith ile başlayan ve 19. yüzyılın ortasına kadar yaklaşık yüz yıllık sürede iktisat kendisine inceleme konusu olarak “Ulusların Zenginliğinin niteliği ve sebepleri”, “yeryüzü ürünlerinin bölüşümünü düzenleyen yasalar” ve “kapitalizmin hareket yasaları” belirlemişti. 1870’den sonra ise iktisat yönünü alternatif kullanım olanaklarına sahip olan kıt kaynaklar ile belli amaçlar arasındaki ilişkide insan davranışlarına çevirmiştir. Teknik açıdan iktisatın konusu artık “kaynakların etkin dağıtımı” olmuştur (Savaş, 1999). Bu dönemde sosyal bir bilim dalı olarak iktisat bilimi, hukuk, sosyoloji, matematik ve istatistik gibi diğer sosyal bilimler ile güçlü bir ilişki içerisindedir. Örneğin geniş anlamıyla hukuk, kişisel ilişkileri yaptırımlar aracılığıyla düzenleyen bilim olarak tanımlanmaktadır. Hukuk ile iktisatın ortak paydası kıt kaynaklarla bağlantılı olarak insan davranışının nasıl organize edileceği temel kaygıları üzerindedir. İktisadi piyasalar ve hukuksal kurumlar, rakip kullanım alanları ve kullanıcılar arasında kıt kaynakların hakkaniyet esaslarına göre dağıtılması konusunda alternatif mekanizmalar olarak düşünülür. Bu iki bilim sadece birbirinin alternatifi değildir, birbirleri ile içiçedir. Hukuk kuralları çoğu kez (ama her zaman değil) ticareti (üretim-değişim-tüketim aşamalarının tümünü içine alan) kolaylaştırmak için tasarlanmaktadır (Gürpınar, 2008:161-180). İktisat bilimi nasıl diğer bilim dalları ile güçlü bir ilişki içerisinde bulunuyorsa sosyal bir bilim dalı olan arkeoloji ile de güçlü bir bağa sahiptir. Çünkü bir bireyin, bir ailenin, bir toplumun ve bir ülkenin ekonomik yapısının ve ekonomik performansının analiz edilmesi iktisat bilimini açısından büyük önem arz etmekte ve temel çıkarımlar yapılabilmesi için geçmiş toplumların incelenmesi gerekmektedir. İktisat biliminin geçmiş toplumların ekonomik yaşantısını analiz edilebilmesi için arkeoloji bilimi ile güçlü bir bağ içerisinde olması gerekir. Verilen bu bilgiler ışığında, geçmiş yıllarda bu iki disiplin arasındaki durum incelendiğinde, özellikle 1950’li yıllardan itibaren iktisat ve arkeoloji bilimlerinin güçlü bir ilişki içerisine girmiş olduğu gözlenmektedir. Bu kadar güçlü bağ içerisinde olmaları sebebiyle de, iktisat bilimi açısından önemli olan toplumların ekonomik durumları hakkındaki bilgilerinin o dönem itibariyle gün ışığına çıkmaya başladığı görülmektedir. 2 İktisat ile arkeoloji bilim dalları arasındaki ilişkinin gelişmesi neticesinde disiplinler arası bir dal olarak iktisadi arkeoloji inceleme alanı meydana gelmiştir. 1952 yılında Grahame Clark’ın öncülüğünde iktisadi arkeolojinin temelleri atılmış ve paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji olmak üzere iktisadi arkeolojinin alt disiplinleri ile geçmiş toplumların ekonomik yaşantısı analiz edilmeye başlanmıştır. Sanayi devrimi öncesi ekonominin doğası ve varlığı üzerine yapılan tartışmaları; ticaretin rolünü, piyasaları ve parayı, toplumun geçim yapısını ve sosyopolitik yapısını; yiyeceklerin, alan kullanımının, bitki ve hayvan yetiştiriciliğinin ve mübadelenin arkeolojik restorasyonunu; avcı-toplayıcıların, göçebelerin ve ziraatçıların antropolojik ve arkeolojik tartışmalarını araştıran bir bilim dalı olarak tanımlanabilecek olan iktisadi arkeoloji disiplini temelinde hazırlanan bu çalışmada, Seyitömer Höyüğü’nün iktisadi arkeolojik incelemesi yapılmaktadır. Bu inceleme için Seyitömer Höyüğü Kazı Başkanlığının paylaşmış olduğu veri ve raporlar kapsamında zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında incelenmiştir. Yapılan literatür araştırması neticesinde iktisadi arkeolojinin alt disiplin dalları olan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji sahalarının çalışabilmesi için çok ciddi fiziksel, biyolojik ve kimyasal testlerin yapılması gerektiği ortadadır. Ancak bu analizlerin büyük maliyetler içermesi ve Seyitömer Höyüğü kazısının henüz tamamlanmamış olmasından dolayı araştırmada, disiplinlerarası bir bilim dalı olan iktisadi arkeoloji tanıtılmış ve 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında bioarkeolojik, zooarkeolojik ve paleoetnobotanik bulgular tespit edilerek belirtilmiştir. İncelemenin sonucunda ulaşılan tespitler ışığında, ilgili dönemde yaşamış olan toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bir takım veri, ipucu ve imalara dayalı olarak genel sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca ileriki dönemlerde yapılabilecek olan kantitatif analizlere dayalı iktisadi arkeolojik çalışmalara yol gösterici öneriler geliştirilmiştir. 3 BİRİNCİ BÖLÜM İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN KAVRAMSAL VE TEORİK TEMELLERİ 4 1.1. İKTİSADİ ARKEOLOJİNİN TARİHÇESİ Bir bireyin, bir ailenin, bir toplumun veya bir ülkenin ekonomik yapısının ve ekonomik performansının analiz edilmesi iktisat bilimi açısından büyük önem arz etmektedir. Rolf Walter’ın “Geçmişi kapsamayan bir bakış açısı var olamaz” (aktaran Weigel, 2006) sözünden yola çıkarak geçmiş toplumların nasıl bir ekonomik hayata sahip olduklarının bilinmesi gerektiğinin önemini daha da pekiştirmektedir. İktisat biliminin geçmiş toplumların ekonomik yaşantısını sağlıklı bir şekilde analiz edilebilmesi için arkeoloji bilimi ile güçlü bir bağ içerisinde olması zorunlu bir gerekliliktir. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren iktisat ve arkeoloji bilimi güçlü bir ilişki içerisine girmiş ve geçmiş toplumların ekonomik yaşamlarına dair bilgiler gün ışığına çıkartılmaya başlanmıştır. Arkeoloji ve iktisat arasında birçok bağlantı olmasına rağmen, bu bağlar ana kol üzerinden sağlanmaktadır. Bunlar iktisat tarihi ve evrimsel iktisattır. İktisat tarihi yer ve zaman dizisi içerisinde ekonomik olayları ve süreçleri incelemektedir. Bu incelemede yazılı dokümanlardan ve malzemelerden faydalanmaktadır. Weigel (2006) malzeme açısından ise iktisat tarihinin yazılı olmayan kanıtlardan da bu faydalanmaya dâhil etmelidir. Bu açıdan arkeolojinin karakteristik konu incelemeleri, iktisat tarihindeki bilinmeyenlerin çözülmesinde önemli derecede katkı yapmaktadır. Benzer durum evrimsel iktisat için de geçerlidir. Bazı bilim çevrelerinin iktisadi ve toplumsal değişimlere yönelik içsel açıklamalarda tatmin sağlayamamasına bağlı olarak oluşan rahatsızlıklar, evrimsel iktisadın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İktisadi sistemlerin evrimine yönelik itici güçler üzerinde bazı fikirlerin ortaya çıkmasında arkeolojinin önemli derecede yardımcı olduğu çok açıktır (Weigel, 2006). İktisat ile arkeoloji arasındaki ilişkinin kurulması çok eski zamanlara kadar dayandırılmakla birlikte Karl Marx’tan Douglass North’a kadar birçok önemli iktisatçı ve iktisat tarihçisi, özellikle kapitalizm öncesi ekonomileri incelemeye çalışmışlar fakat bu incelemelerin çoğunda arkeolojik verilerden yararlanmamışlardır. Ayrıca birçok iktisatçı en iyi hukuk ve devlet sisteminin Roma’ya ait olduğunu düşünerek antik devlet olarak sadece Roma’yı incelemişlerdir. Diğer antik devletler çalışmalara dâhil edilmemiştir. Tarihçiler ise zengin ve detaylı ekonomik verilerle çalışmalarına rağmen yapmış oldukları çalışmalar büyük ölçüde tarih arşivciliğinin ötesine gidememiştir 5 (Smith, 2004). Gerçek anlamda iktisat ve arkeoloji arasında güçlü bir bağın kurulma gayretleri ve disiplinler arası dalların oluşturulması 1950’li yıllarda başlamıştır. Bu disiplinler “ ekonomik tarih öncesi (economic prehistory)” (Higgs,1972; Clark, 1989); arkeolojik biçimsel bulgular için ekonomik bir boyut sunma amacını taşıyan “ taş devri ekonomisi (paleoeconomy)” (Higgs and Jarman, 1975) ve “ iktisadi arkeoloji (economic archaeology)” (Sheridan and Bailey, 1981) sahaları oluşturularak kendine özgü bilim dalları meydana getirmiştir. Arkeoloji ve iktisat bilimleri arasında güçlü bir bağ oluşturulması ve iktisadi arkeolojinin disiplinler arası bir bilim dalı haline gelmesinde öncü isim Grahame Clarke’dır. (Marciniak and Coles, 2010). Clark (1952) “Prehistoric Europe: the Economic Basis” başlıklı çalışmasında tarih öncesi Avrupa’yı incelemiş ve araştırmasını ekonomi üzerine temellendirmiştir (Harris, 1977; Coles, 2010). Kazılarda elde edilen doğal kalıntılar ve hayvan kemiklerinin içinde yer aldığı arkeolojik bulguların konseptini genişleterek bilim dünyasına önemli bir katkıda bulunmuştur. Clark’ın çalışması ile ekonomik ve ekolojik özellikler, paleoetnobotanik ve arkeozooloji gibi yeni bilimsel kavramların ortaya çıkmasını sağlamıştır (Trigger, 1990). 1950’li yıllarda temelleri atılan iktisadi arkeolojinin gelişimi 1972’de Higgs ve ekibinin çalışmaları ile kuvvet kazanmıştır. İktisadi arkeoloji, İngiltere’de 1970’li yılların ilk dönemlerinde E.S. Higgs’in öncülüğündeki farklı alanlarda uzmanlaşmış bilim adamları tarafından yürütülen “British Academy Major Research Project in the Early History of Agriculture” projesinin Cambridge Üniversitesi yayınlarından çıkan “Papers in Economic Prehistory” isimli yayına dönüştürülmesi ile birlikte geliştirilmiştir. Higgs’in yönetimindeki bu grup biyoloji, genetik, bitki fizyolojisi, zooloji, coğrafya, antropoloji ve diğer konularda uzman kişilerden oluşmaktaydı (Higgs, 1972). Tarımın ve hayvancılığın kökenlerinin araştırılmasına yönelik modellerin ve metodların test edilmesi için bu bilim adamları geniş çapta yeni araştırma metotları geliştirdiler ve bu araştırma metotları günümüzde bilimsel arkeologların ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir (Levy, 2011). Hem iktisatçıların hem de arkeologların geçmiş toplumların analizinde iktisadi arkeoloji dalını göz önüne almaları bu sahanın dünya genelinde arkeolojik araştırmanın temel alt disiplinlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır. Günümüzde birçok disiplinler arası araştırma projesi iktisadi arkeolojinin alt dallarında faaliyet gösteren çok sayıda uzmanlığı kapsamaktadır. Bunlar 6 paleoetnobotanik, içermektedir zooarkeoloji, (Levy, 2011). petrografya, Arkeolojinin jeomorfoloji alt disiplinleri ve uzamsal analizi archaeoethnobotany, zooarkeoloji, maden arkeolojisi ek olarak teknoloji ve el sanatları arkeolojisi bazı ortak araştırma stratejileriyle tamamı birbirleriyle bağlantılıdır. Bu alt dalların tamamı, teknik süreci ve üretilmiş olan malların orijinal miktarlarını açıklayabilmek için üretim kalıntılarını analiz etmektedir. Bu alt dallar ekolojik ve teknik bağımlılığı açıklamakta ve deneysel verilerle birlikte etnografik karşılaştırmaları kullanmaktadır (Kerig, 2010). 1960’lardan beri paleolotik arkeolojinin farklı disiplinlerle tortul ve faunal kalıntıların analizi, örneklerin tarihlenmesi ve istatistiksel verilerin analizini içeren bir ilişki içerisine girmesi arkeolojinin disiplinler arası bir bilim dalına dönüşmesini sağlamıştır (Sinclair, 2008). İktisadi arkeolojinin alt disiplinlerinin teknikleri arkeolojik materyallerin geri kazandırılması ve örneklendirilmesi için “geleneksel” arkeolojiden çok daha fazla dikkat ve özen gerektirmektedir. Zooarkeoloji, kökeni tükenmiş sürü hayvanlarının örneklerinin ve hayvancılık sistemlerinin doğasını restore etmek için faunal kalıntıların geniş çapta toplanmasını gerektirmektedir. Paleoetnobotanik bitki temelli ekonominin yeniden yapılandırılması amacını taşımaktadır ve bu dal sadece flotasyon tekniğiyle elde edilen karbonize olmuş mikroskobik ve makroskobik tohum kalıntılarının araştırılmasına dayanmaktadır (Levy, 2011). Paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji alt dalları kullanılarak bir toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bulgular elde edilmekte ve elde edilen bulgular ile ilgili toplumun iktisadi arkeoloji konseptinin ortaya konmasında temel teşkil etmektedir. İktisadi arkeologların hipotezlerini oluşturabilmeleri için bir toplumun ekonomik yapısının ve ekonomik performansının incelenmesinde arkeolojik verilerin nasıl elde edildiği, nasıl analiz yapıldığı ve analiz sonucunda verilerin nasıl yorumlandığı büyük önem arz etmektedir. Bu hipotezlerin test edilmesinde paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji özellikle tarih öncesi toplumların analizinde en önemli alt dallar haline gelmiştir. Paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji alt bilim dalları ile toplumların tüketim ve üretim yapıları kantitatif bir şekilde değerlendirilebilmektedir. Literatürde iktisadi arkeologların tüketim konusundan daha çok üretim konusu üzerine araştırma 7 yaptıkları görülmektedir. Bir taraftan önemli anahtar veriler fiziksel ihtiyaçların değerlendirilmesi ile elde edilebilirken, bir diğer yandan tüketim tercihleri gurup spesifiği olarak ve malların erişilebilirliği ile düzenli etkileşim içerisinde kavramsallaştırılmıştır (Kerig, 2010). Üretime ilişkin araştırmalar ise son yirmi yıl içerisinde önemli gelişmeler göstermiştir. Bu gelişmeler özellikle tarımsal üretimlerin bioarkeolojisinde ve maden arkeolojisinde olduğu kadar teknoloji ve el sanatlarındaki araştırmalarda da yaşanmıştır. İlgili uzun yıllara ait parametrelerin tahminlenmesinin önemi için, ekonomik sektörlerin yapısı ile ilgili kalitatif veriler giderek artan bir şekilde kantitatif düşüncelerle pekiştirilmektedir. Alan kullanımı, hayvan sürüsünün büyüklüğü, çıktılar, çevresel etkiler, iş yükü ve kaynakların analizi ile birlikte daha fazla bilgi erişilebilir duruma gelmiştir. Bu durum, ekonomik yapı üzerine olan bir odaklanmadan ekonomik performansı dikkate alan bir düşünceye doğru hareket eden dönüşümü beraberinde getirmiştir. Bu dönüşümün ilk evresinde arkeolojinin, malların bölüşümü ile ilgilendiği görülmektedir. En çok dikkat edilen durum, egzotik materyallerin bulunması ve sonrasında ise kendi içindeki mübadelenin yapısının araştırılmasıdır. Güncel değerlendirmeler, nesiller içindeki ilk neolitik mübadele ağı, demir çağının diplomatik hediyeleri, “erken ortaçağa kadar olan ilk dünya-sistemleri”, “ticaret limanları” gibi mübadelenin tarihsel spesifik türleri üzerine vurgu yapmaktadır. Örnek verilen arkeolojik modeller genellikle bulguların uzamsal analizinin temeli kantitatif argümanlarla desteklenmektedir. Bununla beraber, mübadele edilmiş malların miktarı yani ticaret performansı konularının alan içindeki kapsamı da artmıştır. Avrupa’da keşfedilen bulguların artması ve coğrafi bilgi sistemlerinin geniş çapta kullanılması şimdiye kadar bilinmeyen verilerin yorumlanması, analiz ve tespit edilmesi için yeni fırsatlar oluşturmaktadır (Kerig, 2010). Ek olarak, peyzaj arkeolojisi iktisadi faktörlerin uzamsal bölüşümü ile güçlü bir ilişkiye sahiptir. Jeofiziksel madendeki son gelişmeler yerleşim alanlarının, üretim yerlerinin ve maden kalıntılarının hızlı ve eksiksiz bir şekilde tespit edilmesine izin vermektedir. Bilimsel analizdeki son gelişmeler hem daha güvenilir hem de daha fazla sayıda kaynak kullanımını oluşturmaktadır. Birtakım tahmin yordamları, ekonomik proxylerin ve endekslerin tespit edilmesi, coğrafik bilgi sistemleri ile ekonomik faktörlerin uzamsal analizi, geçmiş ekonomik sistemlerin hesaplanması ve model geliştirilmesinde ekonometrik araçların uygulanması gelecek vadeden gelişmeler olarak 8 kayda geçmiştir (Kerig, 2010). Arkeolojik bulgularla gelişen yeni teknikler ve kavramlar sayesinde bilim insanları dinamik iktisadi arkeolojiyi sadece insanların ne yediği ve temel kurumlarını nasıl finanse ettiği konusu ile değil aynı zamanda yerel ve bölgesel tarihin seyrinden etkilenen bu temel ilişkilerin nasıl ve niçin yön değiştirdiği hakkında ilerlemeler kaydetmişlerdir (Feinman, 2008). Güncel gelişmeler arkeolojiye hızlı bir şekilde yön verebilirken, iktisadi arkeoloji tüm arkeolojik alan ve araştırma programlarının uzun süreli ve ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Çünkü iktisadi arkeoloji ampirik tabanlıdır ve elde edilen verilerin biyolojik ve fiziksel kaynaklarından geniş çapta faydalanılması her çeşit düşünce okulunun ve teorik arkeologların hipotezlerini test etmeleri için olanak sağlamaktadır. İktisadi arkeoloji yaklaşımındaki değişimler süresince bu dalın geçerliliğini korumasını sağlayan nedenlerden birisi verilerin kantitatif açıklamalara dayandırılmasıdır. Böylece hipotez oluşturmada kullanılan gözlemlerin türetilmesine imkân sağlamaktadır (Levy, 2011). 1.2. İKTİSADİ ARKEOLOJİ KAVRAMI İktisadi arkeolojinin amacı geçmişteki ekonomik karar verme mekanizmasını tanıtmak, tanımlamak ve açıklamaktır. Bu nedenle hem yapı (doğal ve sosyal koşullar) hem de performans (etkinlik ve malların miktarı açısından) ile ilgilenmekte ve ekonomik yapı ile ilgili sorulara odaklanmaktadır: İktisadi arkeolojinin görevi biyolojik ve kültürel yaklaşımlar arasındaki açığı kapamaktır. İklimsel, coğrafik, biyolojik ve teknik faktörler temel olarak kalitatif bir şekilde tanımlanmış ve sosyal koşullarla ilişkilendirilmiştir (Kerig, 2010). İktisadi arkeoloji, üretim, bölüşüm, tüketim ve sınıflaşma temelinde antik toplumlar ile bu toplumların doğal ve kültürel kaynakları arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Bu bağlamda iktisadi arkeologlar toplumların kendi doğal kaynaklarını nasıl kullandıklarına, toplum nüfusunun nasıl büyüdüğüne ve azaldığına, çevrede ve teknolojideki değişimleri ve kültürel değişimden üretimi nasıl etkilendiğine yanıt aramaktadırlar (Feinman, 2008; Levy, 2011). Sonuç olarak iktisadi arkeoloji, sanayi devrimi öncesi ekonominin doğası ve varlığı üzerine yapılan tartışmaları; ticaretin rolünü, piyasaları ve parayı, toplumun 9 geçim yapısını ve sosyo-politik yapısını; yiyeceklerin, alan kullanımının, bitki ve hayvan yetiştiriciliğinin ve mübadelenin arkeolojik restorasyonunu; avcı-toplayıcıların, göçebelerin ve ziraatçıların antropolojik ve arkeolojik tartışmalarını araştıran bir bilim dalıdır. İktisadi arkeolojinin bu tanımından hareketle çalışmanın amacı, Seyitömer Höyüğü’nden elde edilen arkeolojik bulgularının bioarkeoloji, zooarkeoloji ve paleoetnobotanik alt disiplin dalları kullanılarak iktisadi arkeoloji bağlamında analiz edilmesi ve ilgili dönemde yaşamış olan toplumun ekonomik yapısı, ekonomik performansı hakkında bir takım veri, ipucu ve imalara dayalı olarak genel sonuçlara ulaşılmasıdır. 1.3. İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN ALT DİSİPLİNLERİ Bir toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bulgular elde edilmesi ve elde edilen bulguların yorumlanarak ilgili toplumun iktisadi arkeoloji konseptinin ortaya çıkarılmasında iktisadi arkeolojinin alt disiplinleri olan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji sahalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Arkeolojik verilerin nasıl elde edildiği, nasıl analiz yapıldığı ve analiz sonucunda verilerin nasıl yorumlandığı iktisadi arkeologların hipotezlerini oluşturabilmeleri için büyük önem arz etmektedir. Çalışmanın bu kısmında hipotezlerin test edilmesinde ve iktisadi arkeoloji konseptinin oluşturulmasında kullanılan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji alt disiplin dalları hakkında bilgi verilmektedir. 1.3.1. Zooarkeoloji Zooarkeoloji, prehistorik ve arkeolojik buluntu yerlerinden çıkarılan hayvan kemiklerini zoolojik açıdan inceleyen bir bilimdir. Zooarkeologlar dünyanın çeşitli bölgelerinde birbirlerinden habersiz ve bağımsız olarak çalıştıkları için zooarkeolojik metodlar, hesaplamalar ve kemik ölçümleri son derece çeşitlilik gösterir. Böyle olmasına rağmen, temelde önemli olan nokta kemiklerin doğru tanımlanabilmesidir. Zooarkeolojinin en önemli amacı, bir kemik yığınından, mümkün olan zoolojik ve antropolojik bilgilerin çıkarılmasını sağlamaktır (Açıkkol, 2006). 10 Zooarkeoloji diğer bir ifadeyle insanlar ve hayvanlar arasındaki geçmişteki etkileşimleri araştıran bir çalışma sahasıdır (Thomas, 1996). Arkeoloji biliminin içerisinde bir uzmanlık olan zooarkeoloji alt biliminin öncelikli temel amacı arkeolojik alanlardan ortaya çıkarılan hayvan kalıntıları temelinde insan ve çevre etkileşimine anlam kazandırmaktır (Peres, 2010). Zooarkeoloji, geçmiş toplumların hayvanları nasıl kullandığıyla şekillenen ve birbiriyle ilişki içerisinde olan sosyal ve çevresel sürecin anlaşılabilmesine katkı sağlamaktadır (deFrance, 2009). Bir disiplin olarak zooarkeoloji son otuz yıldan fazla süre içerisinde katlanarak önemi büyümüş ve bu disiplin içerisinde çalışma yapan uzmanların sayısı da büyük çapta artış göstermiştir. Zooarkeoloji araştırma konseptinin oluşturulabilmesi için araştırmacılar arkeolojik alanlardan çıkarılan hayvan kalıntılarını incelemektedir. Arkeolojik kayıtlarda sunulan hayvanlar fosil asemblajı olarak adlandırılmaktadır (Klein and Cruz-Uribe, 1984). Hayvan kalıntıları araştırmacılara mevsimsellik, insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri, avcılık uygulamaları, politik ve sosyal organizasyonlar, yerleşim kalıpları (alışkanlıkları) ve kaynak kullanımı gibi toplum araştırılmaları konuları hakkında çeşitli bilgiler verebilmektedir. Bir zooarkeolojik asemblajda küçük hayvanların varlığı etnografik analoji süresince bu hayvanların yakalanması için gerekli olan teknoloji hakkında bilgi verebilmektedir (Reitz and Wing, 2008). Arkeolojik verilerle ilişkilendirilmiş etnografik analoji aynı zamanda yiyecek üretimi ve çöp öğütümü davranışlarının yorumlanabilmesini de sağlamaktadır (Peres, 2010). Zooarkeolojik kalıntılar, antik dönemdeki kaynak tercihleri, teknolojik adaptasyon, kültürel süreklilik ve yerleşim alanlarının yorumlanmasına yardım etmektedir. Geçmişteki çevrelerin insanlar tarafından kullanılmasına yönelik tüm çalışmalar çevresel arkeoloji temelli çok yönlü kanıt bağlantıları oluşturmalıdır. Zooarkeolojik veri çalışmaları süresince, belli bir amaç için üretilmiş ve fayda sağlayan insan eserleri asemblajları, yerleşke alanları ve beslenme havzası, topraklar ve topografı ve insan iskelet kalıntılarının stabil izotopu gibi gerekli bilgiler bu yorumlamaların güçlendirilmesi veya değiştirilmesi için elde edilebilir. Örneğin insan kemiği kollajeninin stabil izotop analizi, bir arkeolojik popülasyon tarafından tüketilen protein kaynaklarının çevresel orijinin belirlenmesine imkan tanımaktadır. Bu türden 11 analizler, popülasyon içerisinde ve popülasyonlar arasında tüketilen kaynakların çeşitliliği ve devamlılığı hakkında bilgi verebilir (Peres, 2010). Zooarkeolojik kalıntılar, hayvanların çeşitli alanlarda yiyecek temin edebilmeleri için nasıl hareket ettiği, hayvansal ürünlerin nasıl ticari mallara dönüştürüldüğü ve hayvanların ideolojik güç sembolleri olarak nasıl kullanıldığının anlaşılmasında kullanılabilmektedir (deFrance, 2009). Avlanan hayvan türlerinin dişlerinin (özellikle memeli hayvanlar), balıkların otolithslerinin (balığın işitmesini ve sesin dengelenmesini sağlayan kulaktaki üç kemik) ve omurgasızların mevsimsel artış miktarı üzerine yapılan çalışmalar, bir yerleşimin meydana geldiği, kaynak kullanımının programlandığı ve yaş sınıflarının hedeflendiği zamandaki dönem hakkında bilgiler verebilir. Zooarkeolojik asemblajların yorumlanması birtakım değerlendirme kriterlerine ihtiyaç duymaktadır. Analistlerin, tafonomik koşulların ve kurtarma tekniklerinin sebep olabileceği yanılgı faktörlerinin farkında olması gereklidir. Herhangi bir faunal kalıntı için kritik olan nokta, materyallerin tamamen ortaya çıkarılması, faunal kalıntıların içeriğinin detaylı kayda alınması ve bağlantılarının yapısının anlaşılması için yoğunlaştırılmış bir efor sergilenmesidir. Bu bilgi, insanların yaşamını sürdürebilme stratejilerinin (beslenme, gerekli teknoloji, tedarik, imalat ve modifikasyonu içeren) ve geçmişteki yaşam çevresinin anlaşılabilmesi konusunda kalıntıları yorumlayan zooarkeologlara yardımcı olmaktadır. Zooarkeologlar, akademik, bilimsel ve kurtarma kazılarını kapsayan tüm arkeolojik projelerinin planlama evrelerinin oluşturulmasına ihtiyaç duymaktadırlar. Araştırma amacının, kullanılan örnek alma ve kurtarma metotlarının, laboratuar ve saha ekibinin beceri düzeyinin ve kalıntıların kültürel içeriğinin bilinmesi zooarkeologlar açısından büyük önem arz etmektedir. Ortaya çıkabilecek yanılma kaynaklarının dolayısıyla analizlerin ve yorumların yapısının belirlenmesi için bu verilere ihtiyaç duyulmaktadır (Peres, 2010). Zooarkeolojik çalışmaların insanlar ve av hayvanları arasındaki sıkı ilişkiyi ortaya koymakta önemli rolü vardır. İnsan populasyonlarının demografik yapıları hakkında, yaşam stratejileri ve av hayvanlarının seçimi gibi önemli faktörlerin yardımıyla güvenilir bilgiler elde edilebilmektedir. 12 1.3.2. Paleoetnobotanik Fiziksel kanıtlar ile geçmişteki insanların davranışlarını öğrenmek arkeolojinin temel amaçlarından birisidir. Kunth’un (1826) antik Mısır’da botanik kalıntıları ifade etmesinden ve Heer’in (1866, 1865) Swiss-Lake’de yaşamış olanların kullandığı sebze türü yiyeceklerin listesini yapmasından buyana arkeolojik ortamlardan elde edilen bitki kalıntılarının analizi arkeolojinin bu temel amacını gerçekleştirmesini kolaylaştırmıştır. Jones’un 1941 yılında yayınladığı “The Nature and Status of Ethnobotany” isimli eseriyle birlikte insanlar ile bitkiler arasındaki karşılıklı ilişkinin araştırılmasına yönelik bu türden çalışmalar daha fazla şekillenmiştir (Wright, 2010). Elde edilmiş arkeolojik bitki kalıntılarının analizi ve yorumlanması veya “paleoetnobotanik” olarak tanımlanması Hastorf ve Posser (1988) tarafından yapılmış ve sistematik gelişim tekniklerinin yaygınlaşmasıyla 1970’li yıllarda filizlenmiştir. Günümüzde paleoetnobotanikçiler beslenme, tarımın kökeni, çevresel değişim, kaynak erişilebilirliği ve kullanımı, taş aletler ve çömlekçilik fonksiyonu ve uzun dönemde sosyo-ekonomik değişiklikler gibi birkaçını sayabileceğimiz bilgiler üzerine katkı sağlamaktadırlar. Özetle paleoetnobotanik araştırmalar geçmişteki insanların davranışlarının ve inanışlarının sırlarının çözülmesinde değerli bir araç olarak artan bir şekilde tanınmaktadır (Wright, 2010). Arkeolojik alanlardan toplanabilen bitki belirti türleri polenlerden tohumlara kadar DNA değişkenliği göstermektedir. Çeşitli bir takım kalıntıları gruplandırmak için gözlem, kurtarma ve analiz yöntemleri ortak uygulama türleridir. Paleoetnobotanik disiplininde üç temel belirti türü bulunmaktadır. Bunlar makrobotanik kalıntılar, mikrobotanik kalıntılar ve kimyasal ve moleküler belirtilerdir. Makrobotanik kalıntılar çıplak gözle veya düşük güçlü bir mikroskopla görülebilen parçalanmış veya bütün bitki parçalarından oluşmaktadır. Buna karşın mikrobotanik kalıntılar gözle görülemeyen ve sadece yüksek çapta büyütmeyle görülebilen çok küçük bitki parçaları olarak adlandırılmaktadır. Kimyasal ve moleküler belirtiler ise farklı ve kompleks ekstraksiyon ve analiz yöntemleri ile tespit edilebilen artakalan belirtilerdir (Wright, 2010). 13 1.3.3. Bioarkeoloji Bioarkeoloji kültürel (arkeolojik) bağlamda insanların biyolojik kalıntılarını inceleyen bilimdir. Bioarkeoloji kavramı ilk olarak 1972 yılında İngiliz arkeolog Graham Clark tarafından zooarkeolojiye referans olarak türetilmiştir. 1977 yılında Jane Buikstra tarafından yeniden tanımlanan bioarkeoloji özellikle ABD’de arkeolojik alanlardan elde edilen insan iskeleti kalıntılarının bilimsel çalışması ve osteoarkeoloji veya paleo-osteoloji disiplin dalı olarak bilinmektedir. İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinde bioarkeoloji terimi, genel olarak daha çok çevresel arkeoloji olarak faunal kalıntıların analizi olmasına karşın arkeolojik alanlardan elde edilen her tür biyolojik kalıntının analizi şeklinde anılmaktadır (Šlaus, 2009). Bioarkeoloji temel olarak arkeolojik alanlardaki insan popülasyonunun bağlamsal analizidir (Buikstra, 1977). Bioarkeoloji insanların nasıl beslendiği ile değil nasıl yaşadıkları hakkında sorulara yanıt aramak için arkeoloji ve iskelet biyolojisinin kombinasyonunu kullanmaktadır. Bioarkeoloji bu kombinasyonu gerçekleştirmek için kişilerin osteobiyografisi ve popülasyonun biyokültürel adaptasyonuna odaklanmaktadır (Beck, 2006). Kemikler ve dişler antropolojinin bünyesinde yeni gelişmekte olan çeşitli bağlantı noktalarının temelini oluşturmaktadır. Bu bilgi ışığında, disiplinler arası yeni bir araştırma sahası olan bioarkeolojinin (Larsen, 1997), biyolojik/fiziksel antropolojideki arkeoloji eğitimi ve yeteneği ile antropologların ortak ilgi alanlarını ve amaçlarını çevrelediği belirtilmektedir. İnsan ve hayvan kemik ve dişlerinin morfolojisi, patolojisi ve kimyası insan ve hayvanların evrimsel tarihleri, hayat hikayeleri, büyüme ve kalkınmaları, çevre, beslenme ve davranışlarının kayıt altına alınmasını sağlamaktadır. Birçok bioarkeolog, kemiklerin ve dişlerin kimyasal ve izotopik kompozisyonunu geçmişteki beslenme, çevre ve göç modellerini yeniden yapılandırmak için düzenli olarak analiz etmektedir (Ambrose and Krigbaum, 2003). Bir bilim dalı olarak arkeolojinin temel amaçlarından biri geçmişteki popülasyonların hayat koşullarını yeniden düzenlemektir. Bu bağlamda, geçmişteki popülasyonların yaşam kalitesinin güvenilir birçok belirleyicisi kemik ve dişler gibi biyolojik kalıntılardır. Bioarkeolojinin çok geniş çapta potansiyel oluşturması ve geçmiş toplumların daha iyi anlaşılması için şu faktörler dikkate alınmalıdır (Šlaus, 2009): 14 i) Osteolojik kalıntılardaki cinsiyet ve ölüm yaşının belirlenmesi için standardize edilmiş ve güvenilir metotların kullanılması; ii) Sadece son birkaç on yıl içerisinde erişilebilir hale gelmiş olan arkeolojik olarak iyi belgelenmiş ve geniş çapta geliştirilmiş osteolojik toplamaların (koleksiyonlar) ilişkilendirilmesi; iii) Bioarkeolojik analizlerdeki çoklu istatistiksel metotların uygulanması ve geliştirilmesi; iv) Çalışmanın temel odağı olan tüm popülasyonun analizi üzerinde bir vurgu yapılması için bir kişinin ve bu kişinin osteolojik karakterinin betimlenmesinden kaynaklanan analiz odağındaki değişim veya değişimlerdir. Çünkü bu değişimler, arkeolojik alanlardan çıkarılmış olan insan kemikleri, tıpkı tarihsel belgeler veya arkeolojik eserler gibi tarihi anlamak için çalışılması gereken geçmişteki bir belge durumuna gelmiştir. 15 İKİNCİ BÖLÜM SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ: COĞRAFİK KONUM, KAZI TARİHÇESİ VE KAZI BULGULARI 16 2.1. SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN COĞRAFİK KONUMU Kütahya sınırları içerisinde yer alan Seyitömer Höyüğü, il merkezinin kuzeybatısında olup, merkeze 26 km. uzaklıktadır (Resim 2.1). Höyük, Seyitömer Kömür İşletmeleri kömür havzası içinde, eski Seyitömer Kasabası’nın bulunduğu alanda yer almaktadır. Yaklaşık 150 x 140 metre ölçülerinde ve yüksekliği 23,5 metre olan eski bir yerleşim yeridir (Resim 2.2). Bu alan pliosen yaşlı bir göl oluşumudur. Tortul kayaçlar, konglomera, mavi yeşil renkli killi tabaka ve ana kömür damarından oluşmaktadır. Höyüğün de içerisinde bulunduğu havza genel olarak büyük çapta tektonik hareketlere maruz kalmıştır. Bölge kömür alımlarından dolayı, coğrafi özelliklerini tamamen yitirmiştir (Aydın, 1991). Resim 2.1: Türkiye Haritası 17 Resim 2.2: Seyitömer Höyüğü 2.2. KURTARMA KAZILARI VE SONUÇLAR Höyük kurtarma kazı çalışmalarına, höyüğün altında bulunan 12 milyon ton kömür rezervinin kullanılabilir duruma getirilip, ekonomiye kazandırılması amacıyla başlanmıştır (Bilgen, 2009). 1989 yılında Eskişehir Müze Müdürlüğü tarafından başlanan kazılara, 1990-1995 yılları arasında Afyon Müze Müdürlüğü tarafından devam edilmiştir. 96 yılından sonra kazılara on yıl gibi bir süre ara verilmiş, 2006 yılında Dumlupınar üniversitesi kazılara yeniden başlamıştır. Seyitömer Höyüğü’nde 19891995 yılları arasında yapılan kazılarda, höyüğün 1/10’luk kısmı kazılabilmiştir. Bu nedenle, höyük hakkında daha detaylı veri ve bilgiler, Dumlupınar üniversitesi kazı ekibinin 2006 yılından başlayarak halen sürdürmekte olduğu çalışmalarını bitirmesi sonucunda elde edilecektir. 2.2.1. 1989 Yılı Kurtarma Kazısı Kazılara ilk olarak 1989 yılında Eskişehir Müzesi Müdürlüğü’nce Nurullah Aydın başkanlığında başlanmıştır. Yaklaşık beş ay gibi bir süreç almış olan çalışma öncesinde, bölgenin coğrafi yapısı incelenmiş, yüzey buluntuları değerlendirilerek kazı çalışmaları buna göre yönlendirilmiştir (Aydın, 1991). 18 Bu dönem içerisinde yapılan kazı çalışmaları ile höyükte açılan bazı açmalarda önemli mimari yapılara ve buluntulara rastlanmıştır. Bu kazılarda sura ait olduğu düşünülen düz ve çıkıntılı olarak izlenen kalın duvar temelleri, depo olarak kullanıldığı öngörülen içleri küplerle dolu olan dikdörtgen mekânlar, dikdörtgen bir ocak ve ocak içinde insitu durumda bir kâse bulunmuştur. Açmalarda gün ışığına çıkarılan mekânların, terk edildikten sonra ya olduğu gibi, ya da onarılıp bazı ilaveler yapılarak daha sonraki dönemlerde kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Höyüğün farklı bölgelerinde yapılan açmalar sonucunda ortaya çıkan taş döşeme bir sokak ve sokağın açıldığı bir meydan ilginç bulunurken, diğer bir açmada da taş döşemenin altında höyüğün batısına doğru giden bir pis su kanalı tespit edilmiştir (Aydın, 1991). 1989 yılı çalışmaları, geç dönemleri gün ışığına çıkarmıştır ve geç dönem yerleşmeleriyle ilgili olarak birbirini takip eden dört evreli kültür tabakası tespit edilmiştir. Az da olsa Erken ve Orta Tunç Çağı’na ait bulgular elde edilmiştir. Çanak çömlekte ise tüm evrelerde bir süreklilik söz konusudur. Bu seramiklerin yerli olanların yanı sıra çok sayıda ithal olanlarına da rastlanmıştır. Kazı çalışmalarında insan iskeletine rastlanılmamış olması, yerleşimin çok kısa aralıklarla bilinçli olarak terk edildiğini ve hemen yerleşildiğini göstermektedir. 1989 yılı çalışmaları sadece kazı çalışmalarından oluşmayıp, çıkartılan eserlerin değerlendirilmesi, eserlerin yıkanması, istatistiğinin yapılması ve önemli eserlerin çizilip fotoğraflanması gibi çalışmaları da kapsamaktadır. Bu çalışmaların sonucunda restorasyon ve konservasyon işlemi yapılan 110 adet eserinde Kütahya Müzesine teslim edildiği belirtilmektedir. (Aydın, 1991). Kazı alanında yapılan açmalardan çıkartılan; yazılı anfora kulp parçası, üzerinde at tasviri olan bir pişmiş toprak mühür baskısı (Resim 2.3), Helenistik bir kandil parçası gibi buluntular sayesinde bu sezonki çalışmaların M.Ö VI. yüzyıl ile M.S III. yüzyıl arasına tarihlenebileceği belirtilmiştir (Aydın, 1991). 19 Resim 2.3: Mühür Baskısı 2.2.2. 1990 Yılı Kurtarma Kazısı 1 Ekim- 7 Kasım 1990 tarihleri arasında bir ay altı gün gibi kısa bir süreç alan 1990 yılı kazı çalışmaları, Afyon Müzesi Müdürlüğü tarafından Ahmet Topbaş başkanlığında yapılmıştır. Zamanın kısıtlı olmasından dolayı, bir önceki dönem kazı çalışmalarında belirlenmiş olan üst iki tabaka ile altta yer alan tabakalaşmanın belirlenmesi ve yerleşim yerinin sınırlarının saptanması hedeflenmiştir (Topbaş, 1992). 1990 dönemi kazı çalışmalarında höyüğün belirli plan karelerinde çalışılmış olduğu belirtilmektedir. Bu plan karelerde yapılan açmalardan bazılarında önemli, dikkat çekici buluntular elde edilmiştir. Örneğin bir açmada, yerleşim yeri olarak kullanılmış olan bu höyüğün o dönemlerde şiddetli yangınlara maruz kaldığına işaret eden bulgulara rastlanmıştır. Yanık olan tabakalarda da çok sayıda Erken Tunç Çağ özellikli çanak çömlek parçaları, sapan taşı, ağırşak ve bileği taşı gibi buluntular elde edilmiştir. Höyükte bu sezon kazıların sürdürüldüğü E/15 açmasının II. terasında ele geçen bulgulardan çift kulplu amphoriskos (Resim 2.4) ve mühür biçimli baskı kalıbı (Resim 2.5) dikkat çekmektedir. Bunun yanında C/15 açmasından da kayda değer buluntular elde edilmiştir. Bunlar bazıları; marndan bir idol (Resim 2.6), kemik deliciler (Resim 2.7), testiler, çanaklar ve kaseler (Resim 2.8) gibi bulgulardır (Topbaş, 1992). 20 Resim 2.4: Amphoriskos Resim 2.6: Marn Yapımı İdol Resim 2.8: Çeşitli Çanaklar Resim 2.5: Baskı Kalıbı Resim 2.7: Çeşitli Kemik Aletler 21 Höyüğün diğer bölümlerinde, sur kalıntıları, sur üzerinde teras duvarlarının varlığı ve bu kerpiç duvarların da yine yangına maruz kaldığı gözlemlenebilmiştir. Başka bir açmada ise küçük eser olarak Hellenistik döneme ait üzerinde iki kontrmark olan, ön yüzünde Athena portresi, arka yüzünde ayakta miğferli Athena portresi ile “ yazısı bulunan bronz bir sikke, bir adet cam boncuk, boynuzdan yapılan delici alet ve çakmak taşından yapılmış bir kesici alet gibi buluntular ele geçmiştir. Farklı plan karelerde çok sayıdaki açmalardan elde edilen buluntular da vardır. Bunlardan Hellesnistik dönem özelliğinde olanlar arasında; siyah renkli çift kulplu çömlek, iki adet yonca ağızlı testi, Fenike tipi cam bilezik gibi önemli buluntular vardır. Yine farklı bir açmada bulunmuş olan üç mezarın Hellenistik dönemde kullanıldığı belirtilmektedir. Bu dönemde kullanılan mezarların ise daha sonraki dönmelerde soyulmuş olduğu anlaşılmıştır. Genel olarak kazı çalışmalarında bulunan çanak çömlek parçalarının, üstte Roma dönemi, altta ise Hellesnistik dönem karekterinde olduğu belirtilmektedir (Topbaş, 1992). Höyükte yapılan 1990 yılı çalışmaları sonucunda, höyüğün kuzeydoğu tarafında anakayaya kadar olan tabakalaşma belirlenmiştir. Tabakalaşmanın belirlendiği bu açmalarda, anakaya üzerinde Kalkolitik dönemden Erken Tunç Çağ I’e geçiş ile başlayan ilk yerleşim Erken Tunç Çağ I ve II yoğun bir yerleşime dönüşerek, anakayadan itibaren kuvvetli bir yangın geçirmiş ve önemli bir kültür tabakası oluşturmuştur (Topbaş, 1992). 2.2.3. 1991 Yılı Kurtarma Kazısı Bir önceki döneme göre uzun sayılabilecek olan, yedi ay süren 1991 yılı çalışmaları, 1989 ve 1990 yıllarındaki bazı açmaları da kapsayarak toplam 33 açmada gerçekleşmiştir. 1991 yılı kazı çalışmaları ışığında dönemlere ait yapı katları ve buluntular gözlemlenmiştir (Topbaş, 1993). İlk olarak üst yerleşim, Roma dönemi yapılaşmasının gözlemlenebildiği kadarıyla neler içerdiğine değinilerek bu dönemdeki önemli mimari yapılara ve buluntulara yer verilmiştir. “Büyük Oda” ve “Kanal” olarak betimlenen yapılar önemli olanlarıdır. Bu yapılardan kanalda bulunan hayvan kemikleri, boğa heykelcik ve figürün parçaları, bu alanın tapınak ya da kutsal bir alan olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. 22 Çünkü hayvan heykelcik ve kabartmalarının parçalanmış olarak bulunması, adanan boğa heykelcik ve kabartmalarının da çok parçalı olarak gözlemleniyor olması, canlı hayvan kurban etmek yerine figürlerinin kırılarak kurban edilmesi biçiminde açıklanabilmektedir. Bu döneme ait olan diğer önemli buluntular arasında bir adet yağ kandili, bir adet Gordianus III (238-244)’e ait gümüş sikke ve bir adet Gallianus (253268)’e ait Kütahya Roma şehir bronz sikkesi yer almaktadır (Resim 2.9) (Topbaş, 1993). Resim 2.9: Sikkelerin Ön Yüzleri İkinci olarak ise açmalarda Helenistik dönem yapılaşmasının görüldüğü ve bu yapılaşmanın da iki ayrı evrede olduğu belirtilmektedir. I. Evre (Geç Helenistik) alt evre yerleşimin yeniden kullanılması biçiminde olduğundan ayrı bir evre olarak belirlenmiştir. II. Evre ise (Erken Helenistik dönem) höyüğün tüm çalışılan alanlarında gözlemlenebilen bir yapılaşmaya sahiptir. Bu evredeki yapılarda; odalar içinde kerpiçle çevrelenmiş ocaklar, 2 ve 3’lü gruplar halinde küpler, oda ortalarında taşlarla çevrili ocaklar görülmüştür (Topbaş, 1993). Açmalarda rastlanan diğer bir dönem olan Klasik dönem, höyüğün kuzey kesimindeki karelerinde görülmüştür. Bu dönemdeki yapılaşma yan yana büyük odalar biçimindedir. Odaların içinde ocaklar, çok sayıda ip delikli ağırlıklar (Resim 2.10), mutfak kaplarına ait olduğu düşünülen çanak çömlek parçaları bulunmuştur (Topbaş, 1993). 23 Resim 2.10: Pişmiş Toprak Ağırlıklar 1991 yılı kazı çalışmalarında rastlanan son dönem ise Arkaik dönemdir. Klasik dönem büyük oda tabanlarının altından bulunan parçalar sayesinde Arkaik dönemin varlığından söz edilmiştir. Arkaik dönemin en belirgin bulguları ise; çatı kiremiti, beyaz üzerine kırmızı boyalı aslan (Resim 2.11) ve at figürinleri (Resim 2.12) dir. Topbaş (1993) ele geçen aslan figürinin Lidya etkisi taşıdığını ifade etmektedir. Resim 2.11: Aslan Heykelciği Resim 2.12: Arkaik At Heykelciği Bu dört döneminde gözlenebildiği 1991 yılı kazı çalışmalarında çok sayıda küçük buluntu da ele geçirilmiştir. Metal buluntular arasında demir eşyalar çoğunlukta olup, bunlar demir külçe ve curuflar, ok uçları, mızrak uçları, bıçaklar, pergel, gem parçası (Resim 2.13), çivi gibi aletlerdir. Buna karşılık üç parça altından malzeme ve bronzdan sikkeler bulunmuştur. Sikkelerden dört adedinin Bithinia Kralı Prusias I’e 24 (M.Ö. 228-184) ait olduğu düşünülmektedir. Boncuk, ağırşaklar, vazo parçaları ve Fenike tipi koku kabı gibi buluntular camdan imal edilen buluntular arasındadır. Bu dönem insanlarının avcılıkta uğraşmakta olduğu da, bulunan geyik boynuzları ve kemiklerinden anlaşılabilmektedir. Bunun yanında keçi ve koyun gibi küçükbaş hayvan boynuz ve kemikleri ile kuş cinsi hayvan kemikleri bulunmuştur. Bu kemiklerden bıçak sapları, düğmeler, oyuncaklar, kemik iğne ve delici aletler (Resim 2.14) yapıldığı buluntulardan anlaşılmaktadır (Topbaş, 1993). Resim 2.13: Demir Aletler, Bıçak, Tara ve Pergel Resim 2.14: Kemik İğne ve Deliciler Roma öncesi dönemlerinde tarihlemesinin yapıldığı bu dönem çalışmasında bulgular; iki evreli olarak belirlenen Hellenistik dönemin evresi M.Ö. III. ve II. yüzyıl, üst evresi ise M.Ö. I. yüzyıl-M.S. I. yüzyıl arasında tarihlenmiştir. Klasik dönem M.Ö. 25 V-IV. yüzyıl arası tarihlenirken, Arkaik dönemin ise M.Ö. VII-VI. yüzyılları arası tarihlenmiştir (Topbaş, 1993). 2.2.4. 1992 Yılı Kurtarma Kazısı 1992 yılında yapılan ve üç ay süren kazı çalışmalarının, 1989 ve 1991 yılında açılan açmalarda devam ettirilmesi öngörülmüş, fakat bu karelerdeki planların çizilememiş olmasından dolayı çalışmalar farklı bölgelere kaydırılmıştır. Bu dönem çalışmalarında daha önceki yıllarda yapılan kazıların mimari çizimleri yapılıp, kâğıda aktarılarak somut verilere dönüştürülmüştür. Diğer yandan belirli bölgelerde kazılara devam edilmiştir. Bu bölgelerdeki kazıların sonucunda bazı yerlerde iki aşamalı, bazı yerlerde ise üç aşamalı sur yapılarıyla höyüğün çevrelendiği görülmüştür. Surlar, ileri çıkan duvarlarla desteklenmiş ve bu desteklerden yararlanılarak üzerleri kapatılmış olan yerleşim yeri olarak kullanılabilecek mekânlar elde edilmiştir. Bu gözlemlere dayanarak sur dışı yerleşimin varlığı ve sur yerleşiminin Helenistik döneme ait olduğu ileri sürülmektedir. Kazı alanının diğer bölgelerinde yapılan kazılar sonucu höyüğün güneybatısında bulunan çatı kiremitlerinden, ilgili alanın Geç Roma dönemine ait yerleşimleri barındırdığı da anlaşılmıştır. Bölüm bölüm Erken Tunç Çağı’na ait tabakalara rastlanmıştır. Topbaş (1994) bulgular arasında Hitit dönemi parçaları bulunmuş olmasına rağmen, kesin Hitit yerleşiminden söz edilemeyeceğine vurgu yapmaktadır. 1992 kazı çalışmaları sonucunda elde edilen ve önemli olarak düşünülen bulgular arasında, bir adet gümüş Hellenistik sikke, iki aslanı ayaklarından havaya kaldıran kanatlı dev tasvirli bulle, pişmiş toprak figürin, Klasik ve Arkaik dönem kâse parçaları, kemik ve fildişinden yapılmış alet ve eşyalar (Resim 2.15-2.16), demir ve bronzdan yapılmış alet ve süs iğneler (Resim 2.17-2.18), marn ve mermer idoller gibi buluntulara yer verilmektedir (Topbaş, 1994). 26 Resim 2.15: Fildişi, Kemik ve Boynuz Eşyalar Resim 2.16: Kemik Aletler Resim 2.17: Demir Aletler ve Bronz Ok Ucu Resim 2.18: Fibula ve Bilezik Parçaları 27 2.2.5. 1993 Yılı Kurtarma Kazısı 1993 yılında yapılan kazı çalışmalarında ilk hedef, 1990 yılında yapılmış olan tabakalaşmanın ayrıntılı olarak belirlenmesi ve höyüğün yerleşim bakımından yoğun olan, en yüksek bölümünün kuzeydoğu tarafında tabakalaşma yönünde kazı yapılmasıyla dere yatağına kadar inebilmek olarak belirlenmiştir. Bu dönemdeki kazıların bir başka hedefi ise önceki yıl kısmen ortaya çıkmış olan taş basamakları tam olarak ortaya çıkarmak ve batı tarafının alt kısımlarındaki yerleşimi belirleyebilmektir. Bu hedefler doğrultusunda höyüğün batı eteğinde, kuzeydoğu ve kuzeybatı yamaçlarında toplam yirmi dört açmada çalışılmıştır (İlaslı, 1996). Batı etek çalışması sonucunda, höyüğü çevreleyen moloz taşlı surdan bir kesim sökülerek höyük iç tabakalarına girilmiş höyük üst tabakası temelleri altında buluntular ele geçirilmiştir. Bunlardan, M.Ö. I. bin (M.Ö. VII-VIII. yüzyıl kraterlerine benzer) üzerinde kuş motifli paneli olan krater parça, Roma dönemi yağ kandili (Resim 2.19), bronz orak (Resim 2.20), kase, çok sayıda aşık grubu ve çömlek adı geçen buluntular arasındadır (İlaslı, 1996). Resim 2.19: Yağ Kandili Resim 2.20: Bronz Orak Kuzeybatı yamaç çalışmasında, çok kuvvetli Erken Tunç Çağ yangınının varlığı ve bu yangından etkilenerek çok sayıda deforme olmuş çanak çömleğin gözlemlenebildiği belirtilmiştir. Bunlara ek olarak bu bölümde yapılan kazılarda Frig 28 dönemine ait olduğu belirtilen biri dar diğeri geniş ağızlı çömlek ve iki yarım kap içinde hayvan kemikleri bulunmuştur (İlaslı, 1996). 1993 yılı kurtarma kazıların yapıldığı höyüğün diğer bir bölümü olan kuzeydoğu yamaç çalışmasında Frig mimarisinin varlığını gösteren yapılar, Pers tasvirli savaş sahnesinin basıldığı iki bulle (Resim 2.21), demirin işlendiğinin saptanıldığı iki fırın temeli görülmüştür. Ayrıca M.Ö. II. bine ait olan bu tabakadan emzikli bir çömlek ile içinde iki ezme taşı olan ikiz ocak ve at nalı şeklinde bir başka ocak diğer elde edilen buluntular arasındadır. Pişmiş toprak testi, çanak, çömlek ve küpler, ağırlık ve ağırşaklar, çakmaktaşı dilgiler, taş el baltaları, bronz topuz başlı tek ve çift gözlü iğneler, ustra (Resim 2.22), demir bıçak, külçe, çekiç ve orak biçimi silah, kemik araçlar ve kaval ağızlığı (Resim 2.23) kuzeydoğu yamacından elde edilen diğer önemli buluntulardır (İlaslı, 1996). Resim 2.21: Pers Bulası Resim 2.22: Bronz Ok Uçları ve Ustra 29 Resim 2.23: Kemik Kaval Ağızlığı ve Aletler 1993 yılında yapılmış olan kazılar sonucunda höyüğün doğuya doğru eğimleşen bir ana kayalık üzerinde kurulduğu tespit edilmiştir. Höyüğün alt yerleşimden itibaren eğimli, orta yerleşimde sandık, üst yerleşimde basamaklı surla çevrelenmiş olduğu ve her aşamasında az da olsa kulelerle takviye edildiği belirtilmiştir. Bu yıl 369 adet envanterlik, 604 adet etütlük olmak üzere toplam 973 adet farklı maddelerden yapılmış küçük buluntu ve ayrıca çok sayıda çanak çömlek parçası, çatı kiremiti, yine çok sayıda kemik parçası gibi buluntuların ele geçirilmiştir (İlaslı, 1996). 10 yıl gibi uzun bir süre ara verilen höyük kurtarma kazı çalışmalarına, Dumlupınar Üniversitesi ve Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü arasında 2006 yılında imzalanan 5 (+1) yıllık protokol ile 2006 yılının haziran ayında tekrar başlanmıştır (Bilgen, 2008). 2.2.6. 2006 Yılı Kurtarma Kazısı 2006 yılı çalışmaları 12 Haziran’da başlamış 4 Kasım 2006 tarihinde sona ermiştir. 2006 yılı çalışmaları, kazılara on yıl ara verilmiş olması nedeniyle kullanılamaz hale gelen kazı evlerinin onarımı ve düzenlenmesi, kazı depo binasının düzenlenmesi, mimari planların bilgisayarlara aktarılması ve höyük kazıları olarak dört ana amaç doğrultusunda yürütülmüştür. Bu amaçlar doğrultusunda kazı evi olarak iki yeni bina daha kullanım amacıyla tahsis edilmiştir. Kazı Evleri, Kazı Evi, Çizim ve Restorasyon Atölyeleri ve Kazı Deposu olmak üzere dört ayrı bina proje için hazır hale getirilmiştir. Diğer yandan çuvallar halinde depoda durmakta olan, 1989-1995 yılları arasında ele geçirilen kiremit, kemik ve taş ile çanak çömlek parçalarından bir sezona 30 ait olanlarını kazı ekibince tekrar elden geçirilmiştir. Böylelikle Seyitömer Höyüğü’nün çanak çömlek özelliğinin anlaşılması amaçlanmıştır. Höyükten elde edilen kalıntıları anlamak ve dönemlerini tespit etmek için: önceki kazı sezonlarında çizimleri yapılmış olan mimarı planlar AutoCAD programında tekrar çizilmiş, planların tamamı topografik harita üzerinde birleştirilerek höyükteki kalıntılar ile çizimler karşılaştırılmış ve eksik olan çizimler tamamlanmıştır (Bilgen, 2008). Çalışmalara verilen on yıllık ara höyükte tahribata neden olmuş, açığa çıkartılan yapılar yıkılmış ve orijinalliği bozulmuştur. Eldeki mimari çizimler yardımıyla bu yapılar eski haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu restorasyon çalışmaları sürerken, devam eden kazı çalışmaları ile de yeni buluntular elde edilmiştir. 2006 kazısında Erken Hellenistik Döneme ait 8 adet küp (Resim 2.24) çıkartılmış ve yine Hellenistik Dönme ait çok sayıda kap parçaları, marl ve kemik objeler, idoller ve figürin parçaları ele geçirilmiştir. Farklı bir bölgedeki açmada ise çok sayıda ağırşak, M.Ö. I. binyıla ait çark yapımı gri kap parçaları, M.Ö. II. binyıla tarihlenen taş kalıp ve bir adet kireç taşı silindir mühür bulunmuştur (Resim 2.25). Diğer yandan 2006 kazısında, önceki kazılarda yapıların açılamamış kısımları açılırken, bu açılan bölgelerden de yeni buluntuların ele geçirilmiştir. Bu buluntular marl ve kemik objeler, bir adet taş damga mühür şeklindedir (Bilgen, 2008). Resim 2.24: Hellenistik Döneme Ait Küpler 31 Resim 2.25: Taş Kalıp ve Kireç Taşı Silindir Mühür Daha öncede çalışılmış olan höyüğün kuzeydoğu yamacında 2006 yılında da bir açmada devam edilmiştir. Bu açmada gözlemlenebilen yapılar içerisinde yuvarlak formlu fırın tabanları dikkat çekmektedir. Bu tabanlar üzerinden yanmış buğday taneleri toplanmıştır. Elde edilen küçük buluntuların M.Ö. II. binyılın bütün dönemlerinin özelliklerini taşıdığı da belirtilmiştir. 2006 yılında bu bölgedeki bazı açmalarda kazı çalışması yapılmamış olmasına rağmen sadece temizliği yapılırken bile bulgular ele geçirilmiştir. Örneğin E.T.Ç’ına ait olduğu belirtilen depas parçası (Resim 2.26) bu şekilde elde edilen buluntudur (Bilgen, 2008; Bilgen vd., 2011a). Resim 2.26: Depas Parçası 32 2006 yılında yapılan kazı çalışmalarında, önceki dönemlerde yapılan çalışmalarda tespit edilmiş olan Roma ve Helenistik gibi dönemlere ait kültür katlarına rastlanmıştır. Bu dönemlerde gözlemlenmiş olan katlarında kendi aralarında farklı yapılanmalara sahip olduğuna ve çeşitli evrelerden oluştuğuna değinilmiştir. 2006 yılı kazıları sonucunda Seyitömer Höyüğü’nün beş bin yıllık kesintisiz yerleşim yeri olduğu ve burada yaşayan halkların cam, seramik, dokumacılık ve madencilik ile uğraşmış olduğu belirtilmiştir (Bilgen, 2008). 2.2.7. 2007 Yılı Kurtarma Kazısı Seyitömer Höyüğü 2007 yılı kazı çalışması altı ay sürmüş ve bu çalışmalarda höyüğün stratigrafisi yeniden düzenlenmiştir. Düzenleme sonucunda başlıca VI tabaka saptanmış ve bu tabakalarında her birinin kendi içinde farklı yapılara sahip olduğu belirtilmiştir. Tabakalar aşağıdaki gibi sıralanmaktadır: I. Tabaka (Roma Dönemi) II. Tabaka (Hellenistik Dönem M.Ö. 330-30) A-Geç Evre B-Erken Evre III. Tabaka (Hellenistik Öncesi/Geç Demir Çağ M.Ö. V-IV. yy) A-Geç Evre B-Orta Evre C-Erken Evre IV. Tabaka ( Demir Çağ, M.Ö. 1200-500) A-Geç Evre (Geç Demir Çağ, M.Ö. VI. yy) B-Orta Evre (Orta Demir Çağ, M.Ö. 900-500) C-Erken Evre (Erken Demir Çağ, M.Ö. 1200-900) V. Tabaka (Orta ve Geç Tunç Çağ, M.Ö. 2000-1200) VI. Tabaka (Erken Tunç Çağ, M.Ö. 3000-2000) (Bilgen vd., 2011b). 33 I. Tabaka Roma Dönemi’ne tarihlenmiştir. Höyük merkezinde ki açmalardan, Zeus Tapınağı ile alakalı olduğu düşünülen su kanalı ve duvar kalıntıları bulunmuştur. Daha önceki dönemlerde de belirtildiği gibi bu adak kanalında çok sayıda kırılmış, parçalanmış hayvan figürinleri bulunmuştur (Bilgen, 2009). Roma Dönemi yerleşiminin kanıtı olarak da 1993 yılındaki kazıda ele geçirilmiş olan Gallianus’a (253-268) ait Kütahya Roma Şehir Sikkesi gösterilmektedir (Topbaş, 1993). Höyük üzerinde en iyi korunmuş olan II. Tabaka Hellenistik döneme tarihlenmiştir ve iki ayrı mimari evrede ele alınmıştır. Hellenistik dönem yerleşimi kuleli ve güçlü sur duvarları ile çevrelenmiş bir yerleşimdir. Erken evreye ait yapıların açığa çıkartıldığı kazı bölgelerinde, dikdörtgen planlı, çok odalı ve avlulu evlerin de gözlemlenebildiği belirtilmektedir. Bu evlerden en dikkat çekici olanı ise, höyük merkezinde olduğu belirtilen 20 metre uzunluğunda, 12-16 metre genişliğinde, 3 odaya ve bir avluya sahip olan 1 No’lu evdir (Resim 2.27; Çizim 2.1). Avlu 19,5 x 22,7 ve 20 metre ölçülerindedir. Höyüğün tam merkezinde olması ve mevcut ölçülerinden çok daha büyük ölçülerde olabileceği düşüncesi, bu evin bir bey veya yöneticiye ait olabileceği tezini güçlendirmektedir. Höyüğün diğer bölümlerinde ise erken evreye ait, içinde yanmış buğday kalıntıları bulunan silolara ve büyük çoğunlu çöp koymak amacıyla kullanılan çukurlara rastlanmıştır. Hellenistik döneminin diğer bir evresi olan geç evre, erken evreye göre daha iyi korunmuştur. Erken evrede kullanılan yapıların, bazı ilaveler yapılarak bu evrede de kullanıldığı gözlemlenmiştir. Ayrıca bu evrede kullanılmış olan yapılar içerisinde, büyük seramik fırını, ocak ve ocak kalıntıları bulunmuştur. II. Tabaka küçük buluntuları arasında; çok sayıda yerel üretim gri kap parçaları, az sayıda kırmızı ithal kaplar, bir adet pişmiş toprak bezeme kalıbı (Resim 2.28), bir adet kapaklı tam küp (Resim 2.29), bronz sikkeler (Resim 2.30), altından bir adet kolye sallantısı, bir adet boncuk, tunçtan delici ve iğneler, demirden çok sayıda korozyona uğramış obje ve curuflar, kemikten delici ve çeşitli objelerdir. (Bilgen, 2009). 34 Resim 2.27: 1 Nolu Ev Resim 2.28: Toprak Pişmiş Bezeme Kalıbı Resim 2.29: Kapaklı Tam Küp Resim 2.30: Bronz Sikkeler Höyüğün belirli bölümlerinde yapılan kazılarda hemen II. Tabaka’nın altında III. Tabaka yapıları açılmıştır. Yapılan çalışmalarda III. Tabaka yerleşimine ait olan dikdörtgen ve yamuk planlı ahşap dikmeli mekânlarla, silolar açığa çıkartılmıştır. I. ve 35 II. Tabaka’da da kullanıldığından bahsettiğimiz, höyüğü çevreleyen kuleli güçlü sur duvarları aslında ilk kez III. Tabaka yerleşiminde inşa edilerek kullanılmaya başlanmıştır. III. Tabaka da kendi arasında geç, orta ve erken evre olarak üç mimari evreye sahiptir. Çalışma yapılan açmalardan bazılarında erken evre yapılarına rastlanmıştır. İnşasında büyük blok taşlar kullanılarak yapılmış olan koruma duvarları, ilk kez III. Tabaka’nın bu evresinde yapılmaya başlanmıştır. Birbirine yaslandırılmış şekilde inşa edilmiş olan bu duvarlar uzun süre dayanıklılığını koruyabilmiştir. 2006 yılında bulunmuş olan 5 adet küp ve çok sayıda çatı kiremitlerinin III. Tabaka’nın C erken evresine ait olduğu belirtilmektedir. Yine bu tabakaya ait, B orta evresine tarihlenen yapılarda ortaya çıkartılmıştır. Bu evreye ait bazı mekânlar hakkında, içinden çıkan küplere dayanılarak depo odası olarak kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. İşlenmiş ya da işlenmeye hazır geyik boynuzları, çakmak taşından bıçak bu evreye ait olan küçük buluntulardır. Höyüğün farklı plan karelerinde III. Tabaka’nın A geç evresine ait, içinde ocak bulunan, yamuk planlı küçük bir oda açılmıştır. Yine III. Tabaka’ya ait fakat hangi evresine ait olduğu belirlenemeyen toplu halde buluntular ele geçirilmiştir. Bunlar arasında bir adet bronz kepçe, pişmiş topraktan bir kandil, bir şişe, iki adet kötü durumda tunç sikke ve bir adet kesilmiş geyik boynuzu vardır. Bu toplu halde bulunmuş olan bulgular haricinden III. Tabaka’ya ait diğer bulgular ise şunlardır; bir adet ip delikli damga mühür, mühür baskısı, demir objeler, marl objeler, kemikten delici ve iğneler, II. Tabaka geleneğinde çok sayıda gri renkli kap parçaları, az miktarda kırmızı renkli kaplar (Bilgen, 2009). IV. Tabaka kendi içerisinde üç farklı mimari evreyi barındırmaktadır. Bunlar A-geç evre, B-orta evre, C-erken evre dir. Höyükte bu evrelerin görüldüğü plan karelerde çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan geç evre, teras duvarları ile çevrelenen bir yerleşimdir. Bu evreye ait olan çok odalı ahşap dikmeli yapı, yaklaşık 20 x 12 metre ölçülerinde ve 6 odaya sahiptir. Bazı odalarının önceki yıllara ait kazı dönemlerinde ortaya çıkartıldığı belirtilmiştir. Ayrıca höyüğün yamacına inşa edilmiş IV. Tabaka teras yapıları gözlemlenmiştir. Bu yapılar birbirine paralel iki duvar dizisinin araların doldurulması şeklinde elde edilmiştir. Gözlemlenen teras odalarının her birinde, ocak ve fırın kalıntıları açığa çıkartılmıştır. Diğer yandan 2006 ve 2007 çalışmalarında orta evreye ait herhangi bir yapı belirlenememiştir. Bu tabakanın son evresi, teras duvarının hemen altında yamaçtaki dar alanda belirlenmiş olan ve şiddetli yangına maruz kaldığı 36 gözlemlenen C-erken evresidir. Burada çok sayıda tam kap in situ, kesici ve ezgi taşı da bulunmuştur (Bilgen, 2009). V. Tabaka yapılarına rastlanmış olan plan karelerden yola çıkılarak, V. Tabaka’nın da çok şiddetli yangına maruz kaldığı belirtilmektedir. Duvarlardaki kireç taşların bile erimiş halde bulunması, yangının ne denli şiddetli olduğu göstermektedir. V. Tabaka duvarları IV. Tabaka teras duvarlarının altında kalmıştır. Bu nedenle V. Tabaka duvarlarının planı belirlenememiştir. Bu tabakada ele geçirilen kırmızı, devetüyü renkli çark yapımı kaplar M.Ö. II. binyıla tarihlenmiştir. Bu buluntular arasında, tipik Orta Anadolu M.Ö. II. binyıl kap geleneğini yansıtan, yonca ağızlı ve gaga ağızlı kapların var olduğu belirtilmiştir (Bilgen, 2009). 2007 yılı yapılan çalışmaların sonucunda VI tabakalı ve o anlık 11 farklı mimari yapıda yerleşimlerin varlığı saptanmıştır. I. II. ve III. Tabaka’ların tamamı IV. Tabaka’nın bir bölümü açılmıştır. V. Tabaka’ya höyük yamacında ulaşılmış, en alttaki VI. Tabaka’da ise çalışılamamıştır. Bu 11 mimari evreli VI. Tabaka’dan oluşan yapı Seyitömer Höyüğü’nün M.Ö. III bin yıldan Roma Dönemine kadar aralıksız yerleşim yeri olduğunu gözler önüne sermektedir. Her dönemde yerleşimin, çevresi koruma ve teras duvarları ile çevrelenmiş olup çok odalı avlulu yapılarla temsil edildiğine dikkat çekilmiştir. Ele geçirilen bulgulardan, devetüyü renkli çark yapımı kaplar sayesinde höyükte, M.Ö. II. binyıldan I. bin yıla geçişin kesintisiz olduğu anlaşılmıştır. IV. Tabaka’nın orta ve geç evresinde, kapların renginde kahverengiden griye kayma gözlemlenmiştir. III. II. ve I. Tabaka’lar boyunca devam eden gri kaplar Seyitömerin yerel üretimidir. Yerel üretimli kapların yanında az sayıda ithal kaplarda kazılarda bulunmuştur. Höyüğün kültürel özelliklerinin daha iyi anlaşılması için önem arz eden 1000’e yakın küçük buluntu ele geçirilmiştir (Bilgen, 2009). 2.2.8. 2008 Yılı Kurtarma Kazısı 2008 yılında kazı çalışmalarına III. Tabaka’nın kazılması ile başlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda III. Tabaka ve altındaki tabakaların stratigrafisi tekrar düzenlenmiştir: 37 I. Tabaka (Roma Dönemi) II. Tabaka (Hellenistik Dönem M.Ö. 334-30). II-A: Geç Evre II-B: Erken Evre III. Tabaka (Akhaemenid Dönem: M.Ö. 500-334). III-A: M.Ö. 4. yüzyıl (400-334). III-B: M.Ö. 5. yüzyıl. IV. Tabaka (Orta Tunç Çağ: M.Ö. 18. yüzyıl). IV-A: Geç Evre. IV-B: Erken Evre. V. Tabaka (Erken Tunç Çağ: M.Ö. 3000-2000) (Bilgen vd., 2011c). Düzenlenen III. Tabaka ve altındaki tabakalar yukarıda belirtildiği gibidir. Burada III. Tabaka Akhanemenid dönem olarak tarihlenmektedir. Çünkü tarihte Perslerin Anadolu’ya M.Ö. 547/46 yılında girip 200 yıl hüküm sürdüğü bilgisi yer almaktadır. Seyitömer Höyük’te yapılan kazılardan da, Akhaemenid Dönem yerleşiminin burada M.Ö. 5. yüzyılda başladığı anlaşılmaktadır (Bilgen vd., 2011c). 2008 yılı kazı çalışmaları III. Tabaka’nın kazılmasına devam edilerek başlanmıştır. Bu tabakanın kazılması esnasında daha önce değinilmiş ve Roma Dönemi’ne tarihlenmiş olan tapınağın çevresinde büyük bir çukur tespit edildiği belirtilmiştir. Yine bu çukur içerisinden çok sayıda seramik parçası, boğa figürin parçası ele geçirilmiştir. Bu yüzden de çukurun Zeus kültü ile ilişkili bir Bothros olduğunun anlaşıldığı bildirilmektedir. Höyüğün farklı bir alanında Roma Dönemi’ne tarihlenmiş bir çukur daha gözlemlenmiş, bu çukurun içinde ise herhangi bir buluntuya rastlanamaması gerekçesiyle, toprak altından bir şeyler bulmak amacıyla açılan bir çukur olduğu kanısına varılmıştır (Bilgen vd., 2011c). III. Tabaka’nın A Evresi(M.Ö. 4. yüzyıl)’nin bir önceki kazı sezonunda büyük bir kısmı açığa çıkartılmıştır. Bu sezonki çalışmalarla bu tabakaya ait olan yerleşimin tamamen ortaya çıkartılarak kaldırıldığı belirtilmektedir. Mimari yapılar adı altında bahsedilen sur duvarının, yine bu tabakanın A Evresi’nde yapıldığı öngörülmüş buna 38 gerekçe olarak ise höyüğün genelinde, sur duvarının altında M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen yapıların açığa çıkması gösterilmiştir. Diğer mimari yapılar olarak ele alınan mekanlar hakkında ise bu evreye ait olduğu söylenen toplam 12 tanesinin korunabilmiş olduğu bilgisi yer almaktadır. Genel olarak mekanların çoğu daha önceki yıllarda açığa çıkartılmakla birlikte, 2008 yılı kazılarıyla tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bulgulara göre, mekan duvarlarının tam anlamıyla korunamadığı, tahrip olan kısımlarının mevcut olduğu, bazı mekanların korunan duvarlarında ise ahşap dikme yerlerinin olduğu ifade edilmekedir. Bu mekanların bazılarında bulunan ocaklar sayesinde buraların yaşam yeri olarak kullanıldığı öngörülmüştür. Mevcut veriler sayesinde bazı mekanların bir arada değerlendirilmesi gerekliliğinden söz edilirken bunların muhtemelen kompleks bir yapıya ait odalar olduğu belirtilmiştir. Söz konusu 12 mekanın bu evreye tarihlenmesinde; kiminin kaldırıldığında altından bulunan M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen parça buluntular, kiminin yanında ya da hemen önünde yine M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenmiş bulgular önemli derecede yardımcı olmuştur. Bu buluntular arasında hepsi M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen; Attika üretimi siyah firnisli bir cup-skyphosa ait parçalar, Attika üretimi siyah firnisli cup-kanthoras kaidesi ve Attika üretimi siyah firnisli bir balık tabağı eserleri yer almaktadır. Bu evreye ait olan, mimarı yapılardan sonuncusu ise silolardır. Höyükte yer alan ve bu evreye ait olan silolardan sadece bir silo korunabilmiştir (Bilgen vd., 2011c). III. Tabaka’nın B Evresi’ne (M.Ö. 5. yüzyıl) ait yapıların sadece bir bölümüne ulaşılabilmiştir. Bu evrenin mimari kalıntılarına bakıldığında; mekan duvarları ya da temelleri ve herhangi bir mekan oluşturmayan duvar ya da temel parçaları ile karşılaşılmıştır. Mimari yapılar arasında Afyon Müzesi’nin yapmış olduğu eski dönem kazılarında açığa çıkartılan merdiven de yer almaktadır. Bu merdivenin 2008 yılında açığa çıkartılan kısımlarının olduğu, merdivenin altında ve üstünde yer alan yapılar sayesinde de bu evreye ait olduğu düşünülmektedir. Mimari yapılardan mekanlar olarak ise bu evreye ait olan on adet mekan korunabilmiştir. Bu mekanların, gerek III-A Evre yapılarının altında olması gerekse çevreleri ya da içlerinde ele geçen buluntuların olması M.Ö. 5. yüzyıl ile tarihlenmesine olanak sağlamıştır. Bu evrenin son mimari yapılarından korunabilmiş olan dört adet silodan bahsedilmektedir. Bu silolar hepsi yuvarlak yapıdadır. Bilgen vd. silolarda buluntular olmamasına rağmen yüksek ihtimalle tahıl vb. gıda maddelerinin depolandığı belirtmektedir (Bilgen vd., 2011c). 39 2008 yılı kazı sezonunda III. Tabaka tamamen açığa çıkartılmış ve daha sonra alt tabakaları kazabilmek amacıyla kaldırılmıştır. Yukarıda detaylı olarak anlatılan iki farklı evreden oluşmuştur. Buluntulardan yola çıkarak; aslında bu iki evre arasında hiçbir değişiklik olmadığı göze çarpmaktadır. Kısaca bu iki evre arasında herhangi bir kültür farkı yoktur. Sadece zamanla yıkılan yapıların üzerilerinin örtülerek yerine yeni yapıların inşa edildiği görülmektedir. Bu tabakada her iki evrede rastlanan mekanların hepsinin ev olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Bu tabakanın en önemli buluntu grubunu seramikler oluşturmaktadır. Seramik buluntular arasında en önemli grubu ise Attika üretimi ithal seramikler (Resim 2.31) oluşturmaktadır. Bir diğer önemli seramik grubu ise ticari amphoralar oluşturmaktadır. Üretim merkezlerine göre farklı tipler sergileyen bu amphoraların, üretim yerlerinin tespit edilmesiyle Seyitömer’in bu dönemdeki ticari ilişkileri hakkında önemli bilgiler elde edilmiş olacaktır. Bu buluntuların yanı sıra, çok sayıda ağırşak ve dokuma tezgah ağırlığı, pişmiş toprak kandiller (Resim 2.32), cam kap parçaları, marndan yapılmış obje, kandil ve idoller, çeşitli metal (Resim 2.33) ve kemik objelerle (Resim 2.34) bol sayıda geyik boynuzu bu tabaka buluntuları arasında yer almaktadır (Bilgen vd., 2011c). Resim 2.31: Attika Üretimi İthal Seramikler 40 Resim 2.32: Pişmiş Toprak Kandil Resim 2.33: Çeşitli Metal Objeler Resim 2.34: Kemik Objeler 2008 kazı sezonunda, höyükte IV. Tabaka’ya ait yapılar büyük oranda açığa çıkartılmıştır. Bu tabakanın mimari açıdan iki evre içerdiği tespit edilmiştir. IV-A Evresi’ne ait teras duvarı ve yirmi yedi adet mekandan söz edilmektedir. Bu mekanların çoğunda gözlemlenen durum yanık kalıntıların varlığıdır. Bu da mekanların yoğun yangınlara maruz kaldığına işaret etmektedir. Bunun yanında bazı mekanlarda gözlemlenen paleoetnobotanik buluntulara örnek olarak; küp içerisinde ya da etrafında rastlanan karbonlaşmış tahıl taneleri, bol miktarda yanmış buğday taneleri, içi karbonlaşmış buğdaylarla dolu bir libasyon kabı verilebilir. Ayrıca bu mekanlarda, iktisadi değere sahip ürünlerin üretildiğinin, satıldığının, depolandığının düşünülmesine yol açan yapı ve buluntulara rastlanılmıştır. 9 No’lu mekanda rastlanan moloz taşlardan yapılmış bir platform ve ezgi taşı buranın buğday öğütülen bir işlik olduğunu gösterirken, aynı zamanda öğütülen tahılların da depolanıp, korunduğu bir yapı barındırdığı görülmüştür. 14 No’lu mekan içerisinde bulunan ocak ve içerisinde bronz kalıntıları olan toprak pişmiş pota da bu mekanın bir atölye olarak yorumlanmasına neden olmuştur. 16 No’lu mekanda duvarda asılıyken tabana düştükleri anlaşılan küçük 41 kapların olması, bazılarının ise iç içe geçmiş olarak ele geçmesi, bu mekanın bir tür seramik satış yeri ya da depolama yeri olduğunu düşündürmektedir. 23 No’lu mekan için ise, ele geçen buluntulardan yola çıkılarak bu mekanın bir seramik üretim atölyesi olduğu ifade edilmektedir (Bilgen vd., 2011c). IV. Tabaka’nın IV-B Evresi adı altında, bu evreye ait teras duvarı ve 33 adet mekandan söz edilmektedir. Bu mekanların çoğu IV-B Evresi’nde inşa edilmiş fakat IV-A Evresi’nde ilaveler yapılarak veya onarılarak kullanılmıştır. Yine bu mekanların yangına maruz kaldığı, yangın izleri taşıyan buluntuların varlığı sayesinde anlaşılmaktadır. Bu evreye ait mekanlarda önem arz eden yapı ve buluntulara rastlanmıştır. Bu buluntulara örnek olarak 17 No’lu mekan olarak belirtilen yapı içersindeki; iki işlik (Resim 2.35), bir ocak (Resim 2.36), bir çömlekçik (Resim 2.37), seramik parçaları (Resim 2.38) ve çömlek parçaları verilebilir. 19 No’lu mekanda ise at nalı formunda ocak (Resim 2.39), bir işlik (Resim 2.40), bir bölme (Resim 2.41) verilebilir. Bu yapıların yanında yine 19 No’lu mekanın A odasının en önemli buluntu grubunu, bir deprem sonucu yıkılan binanın enkazı altında kaldıkları anlaşılan, bioarkeolojik öneme sahip olan insan iskeletleri oluşturmaktadır. Toplam dokuz insan iskeleti, taban üzerinde çeşitli yer ve pozisyonlarda açığa çıkarılmıştır. Bunlar arasında yüz üstü bir pozisyonda, elleri başının altında vaziyette duran O.1130 No’lu iskelet (Resim 2.42) ve bu iskeletin kuzey doğusunda, sırt üstü, belden aşağısı yan durur, ellerini omuz hizasında iki yana açmış bir pozisyonda O.1131 No’lu iskelet (Resim 2.43) ortaya çıkartılmıştır. O.1132 No’lu iskelet, sırt üstü, başı doğuya bakar bir pozisyondadır (Resim 2.44). O.1135 No’lu iskelet in başı güneye bakar durumdadır, belden aşağısı tahrip olmuştur. O.1136 ve O.1134 No’lu iskeletler kapı girişinde bulunmuştur, O.1134 No’lu iskelet diğerinin üzerine düşmüz vaziyette ortaya çıkartılmıştır. O.1162 No’lu iskelet B odasının girişinin hemen önünde, ayakları karnına doğru çekilmiş vaziyette, sırt üstü pozisyondadır. Son olarak kafatası ve kol kemiklerinin bazı parçaları sağlam durumda olan O.1181 No’lu iskelet (Resim 2.45) ortaya çıkartılmıştır. İskeletlerin bel hizalarından bronz hançerler ele geçirilmiştir. Altın küpe, bronz bir saç tokası, deniz kabuğu ve bronz boncuklardan oluşan kolye iskeletlerin çevrelerinden ele geçirilmiş diğer önemli buluntulardır. Son mekan olarak, önemli buluntular içerdiği düşünülen 28 No’lu mekandır. Bu mekanda 2 adet ocak (Resim 2.46), ocaklardan birinin önün taşlarla döşenmiş olması (Resim 2.47) dikkat 42 çeken mimari yapılardan bir diğeridir. Bu mekanda birden çok bireye ait olduğu düşünülen, bioarkeolojik önemi olan insan iskeletleri de açığa çıkartılmıştır. Bu iskeletlere ait kemikler yoğun yangından ötürü oldukça tahrip olmuştur. Bu iskeletlerin yanı sıra yanlarından ele geçen küçük buluntu grubuda büyük önem taşımaktadır. Bronz toka ve altın takı grubu (Resim 2.48) ve yanmış tahıl örnekleri (Resim 2.49) bu buluntular arasındadır (Bilgen vd., 2011c). Resim 2.35: İki İşlik Resim 2.36: Ocak Resim 2.37: Çömlekçik Resim 2.38: Seramik Parçaları Resim 2.39: At Nalı Formunda Ocak 43 Resim 2.40: Bir İşlik Resim 2.41: Oda İçerisinde Bir Bölme Resim 2.42: O.1130 No’lu İskelet Resim 2.43: O.1131 No’lu İskelet Resim 2.44: O.1132 No’lu İskelet Resim 2.45: O.1181 No’lu İskelet 44 Resim 2.46: İki Adet Ocak Resim 2.48: Bronz Toka ve Altın Takı Grubu Resim 2.47: Önü Taş Döşeli Fırın Resim 2.49: Yanmış Tahıl Özetle IV. Tabaka’nın iki evresi mimari ya da kültürel açıdan birbirinden farklı değildir. Yıkılan mekanların yerine yenileri yapılarak ya da eski yapılar onarılarak kullanılmıştır. Bu yüzden iki evre buluntuları arasında hiçbir fark yoktur. Yapılar ya tek odalı, ya da iki veya üç odalıdır. Mekanların birbiriyle bağlantılı kompleks yapıları oluşturduğu görülse de, bağımsız olduğu da görülmüştür. Yapılar genelde ortak duvarlar içermektedir. Bu döneme ait mekanların çoğunun ev olarak kullanıldığı ifade edilebilirken, evler haricinde seramik üretim atölyesi, seramik satış yeri, bronz atölyesi olma olasılığı yüksek mekanlar da tespit edilmiştir. Bu tabakaya ait yapıların hemen hemen hepsinin büyük yangınlara maruz kaldığı ileri sürülmektedir. Yangın sebebi ise büyük şiddetli bir deprem olarak düşünülmektedir. Yani deprem sonucu yıkılan yapıların içerisindeki ocak ve fırınlardan başlayan yangın giderek yerleşime yayılmış olabilir. Yanmış insan iskeletleri deprem sonrası yangınların çıktığını güçlendirmektedir (Bilgen vd., 2011c). 2008 yılında yapılan kazı çalışmalarında gözlemlenen son tabaka V. Tabaka’dır. Aynı zamanda Seyitömer Höyük’te bugüne kadar yapılan kazılarda ulaşılan en erken tarihli tabaka olma özelliğine sahiptir. Yaklaşık olarak höyüğün ortalarında V. 45 Tabaka olan Erken Tunç Çağ Tabaka’sına ulaşılmıştır. Bu sene yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarıldığı kadarıyla üç mekan ve içerlerinden ele geçirilen bazı küçük buluntulardan söz edilmiştir. Bu yapılar ve buluntular sayesinde de V. Tabaka’nın yoğun bir yangın geçirdiği anlaşılmıştır. Yangın sonucu yapıların sıvaları pişmiş ve bu yüksek ısı duvarların taşlarını tahrip etmiştir. V. Tabaka’da ele geçen buluntular olarak; çeşitli kaplar (Resim 2.50), pişmiş toprak bir fırça ve bir ağırşak ile dilgiler bulunmaktadır (Bilgen vd., 2011c). Resim 2.50: Çeşitli Kaplar Yine bu çağa ait diğer bir evrede de kazı sonucu deprem çatlaklarının tespit edilmesi ve yanmış yıkılmış vaziyetteki yapılar, bu evrenin de depremle son bulduğunu göstermektedir. Bu dönemde höyük yoğun depremlere maruz kalmış, bu yüzden de höyükte Geç Tunç Çağ yerleşimi gözlemlenememiştir. Bu dönem halkının depremler sonucunda başka yerlere taşınmış olduğu düşünülmektedir. Orta Tunç Çağ’ına ait olan tabakanın hemen üzerinde M.Ö 5. yüzyıl tabakası yer almaktadır. Boğazlar, Kıyı Ege ve İç Anadolu üçgeninin merkezinde yer alan Seyitömer Höyüğü’nün antik dönemde ticaret yolları üzerinde stratejik bir konuma sahip olduğu düşünülmektedir (Bilgen vd., 2011c). 2.2.9. 2009 Yılı Kurtarma Kazısı 2009 yılında yapılan kazılara, bir önceki yıl açığa çıkartılmış olan IV. Tabaka yapılarının kaldırılması ile başlanmıştır. Bu tabaka da yer alan farklı bir evre tespit 46 edilmiş ve stratigrafi düzenine ekleme yapılmıştır. Bilgen vd.’nin bulgular bağlamındaki yeni stratigrafisi şu şekildedir; I. Tabaka (Roma Dönemi) II. Tabaka (Hellenistik Dönem M.Ö. 334-30). II-A: Geç Evre II-B: Erken Evre III. Tabaka (Akhaemenid Dönem: M.Ö. 500-334). III-A: M.Ö. 4. yüzyıl (400-334). III-B: M.Ö. 5. yüzyıl. IV. Tabaka (Orta Tunç Çağ: M.Ö. 18. yüzyıl). IV-A: Geç Evre. IV-B: Orta Evre. IV-C: Erken Evre. V. Tabaka (Erken Tunç Çağ: M.Ö. 3000-2000) Höyük’te III. Tabaka (Akhaemenid Dönem) yapıları 2008 yılı kazı sonucunda kaldırılmıştır. Bu yıl, IV. ve V. Tabakaları açığa çıkarma çalışmaları sırasında, yine M.Ö. 5. yüzyıla ait yapılar olan Akhaemenid Dönem yapıları ile karşılaşılmıştır. Bu tabakaya ait mimari yapılar olarak; dört teras-sur duvarı, üç adet mekan ve merdiven (Resim 2.51) den söz edilmektedir (Bilgen vd., 2011d). Resim 2.51: Merdiven 47 IV. Tabaka A Evresi’nde ön planda yer alan bulgular teras duvarı, dört mekan, bir silo ve çöp çukurlarıdır (Resim 2.52). Bu yapılardan silo, 1990 yılında açığa çıkartılmış olmasına karşın 2009 yılı kazı çalışmaları sırasında temizlenmiştir (Bilgen vd., 2011d). Resim 2.52: Çöp Çukuru IV. Tabaka’nın B Evresi’nde ise otuz bir adet mekanın (Resim 2.53), iki adet koridorun, bir adet avlunun, on üç adet silonun (Resim 2.54) varlığına değinilmiştir. Bu yapılar haricinde bu evreye ait olan, mekan dışında yer alan sekiz adet fırın (Resim 2.55) vardır. 2009 kazı çalışmaları sonucunda B Evresi’ne ait toplam on beş adet de çöp çukuru (Resim 2.56) tespit edilmiştir (Bilgen vd., 2011d). Resim 2.53: Bazı Mekan Görüntüleri 48 Resim 2.54: Silolardan Görüntüler Resim 2.55: Mekan Dışında Yer Alan Fırınlardan Bazıları Resim 2.56: Çöp Çukuru Görüntüleri IV. Tabaka C Evresi’ne ait mekanlar, IV-B Evresi mekanlarının kaldırılmasıyla açığa çıkartılmıştır. 2009 kazı çalışmaları sonucunda bu evreye ait toplam on yedi adet mekan ve toplam otuz adet silo açığa çıkartılmıştır. Bütün tabakalar göz önüne alındığında IV-C Evresi en çok silonun bulunduğu evre olarak dikkat çekmektedir. İki adet kil teknesi, mekan harici iki adet fırın diğer önemli yapılardır. Bu evrede rastlanan mekanlar arasında 6 No’lu mekan dikkat çekmektedir. Bu yapı içersinden elde edilen buluntular sayesinde, mekanın bölmelerinden A odasının, bir mutfak-işlik olabileceği 49 düşünülmektedir. Çünkü ele geçen buluntular arasında çömlek içinde tahıllar (Resim 2.57) ve öğütme taşı (Resim 2.58) yer almaktadır. Yine aynı evrede ilginç buluntuların ele geçirildiği ve dört kullanım veresine sahip 13 No’lu mekan yer almaktadır. Bu mekanı ilginç kılan, farklı cinsiyetlere sahip olduğu belirlenebilen yanmış durumda ele geçen altı adet insan iskeletinin varlığıdır. Burada beş iskelete ait kafatası içersinden karbonlaşarak, formları korunmuş bir şekilde ele geçirilen beyinler (Resim 2.59) de dikkat çeken diğer bir noktadır (Bilgen vd., 2011d). Bioarkeolojik öneme sahip olan bu iskeletler ve buluntular üçüncü bölümde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Resim 2.57: Tahıl Örnekleri Resim 2.58: Öğütme Taşı Resim 2.59: Karbonlaşmış Beyin ve Kafatası 50 Resim 2.60: 13 No’lu Odadan Ele Geçen Orta Tunç Çağ IV-C Evresi Buluntuları IV-C evresine ait otuz adet silonun (Resim 2.61) var olduğundan da bahsetmiştik. Bu yapılar moloz taşlarla örülmüştür ve içerileri kille sıvanmıştır. Geneli yuvarlak plana sahip iken aralarında dikdörtgen plana sahip silolarında bulunduğu belirtilmiştir (Bilgen vd., 2011d). Resim 2.61: Silolardan Görüntüler 51 Bu evreye ait olan dört adet mezar ve bir adet hayvan iskeleti bulunmuştur (Bilgen vd., 2011d). Yine bu mezarlardan elde edilen insan iskeletleri ve hayvan iskelet buluntuları bioarkeolojik ve zooarkeolojik değerlere sahip buluntulardır. IV. Tabaka için genel değerlendirme yapıldığında aşağıdaki buluntu temelli bilgiler ön plana çıkmaktadır: 2008 yılında iki evreden oluştuğu düşünülen IV. Tabaka’nın 2009 kazısında bir evre daha içerdiği anlaşılmaktadır. Fakat bu evrenin mimari yapısı da diğer evrelerden farklılık göstermemektedir. Mekanlar tek, iki ya da üç odalı olup, bağımsız veya birbiri ile bağlantılı kompleks yapılardır.bu mekanlarda seki de vardır. Yapıların hepsinde olmasa da, bazılarının duvarlarında ahşap dikme yerleri gözlemlenmiştir bu, çatıyı taşıma sistemi ve duvar örgü sistemi hakkında günümüze bilgi vermektedir. Mekanlar içerisinde genellikle ocak ya da fırın, tahıl öğütülmesi için yapılmış olan, ezgi taşlarının da bulunduğu işlikler ve malzeme depolamak için bölmelerin yer aldığı belirtilmiştir. Bu bölmeler içerisinden ele geçen buluntular, bölmelerin işlevleri hakkında yorum yapılabilmesini sağlamıştır. Bölmelerin, mekanda yapılan günlük işlemler için gerekli olan su, buğday, un, araç gereç, vb. malzemelerin konulması için yapılmış olabileceği düşünülmektedir. Bu döneme ait mekanların genelinin ev olarak kullanıldığı ve yine bu dönem yapılarının çoğunun yangına maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu yangının sebebi ise varlığı tespit edilmiş olan büyük şiddetli bir depremdir. Mekanlar içerisinde yer alan ocak ya da fırınlardan deprem sonucu başlayan yangın yerleşime yayılmıştır. Enkaz altında bulunan insan iskeletlerinin yanmış olması bu düşünceyi desteklemektedir (Bilgen vd., 2011d). Bu tabaka da intramural gömülerle karşılaşılmıştır. Genelde iki tip gömü çeşidine rastlanmıştır. Biri inhumation diğeri ise sanduka mezardır. Her iki tip gömüde de mezar hediyeleri olabildiği gibi hiçbir hediyenin olmadığı gömülere de rastlanmıştır (Bilgen vd., 2011d). Bu tabakaya ait buluntular arasında en büyük grubu yine seramikler oluşturmaktadır. Bunlardan bazıları; küpler (Resim 2.62), akıtacaklı kaplar (Resim 2.63), süzgeçli kaplar (Resim 2.64), gaga ağızlı kaplar (Resim 2.65), libasyon kapları (Resim 2.66)dır. Metal buluntular arasında; bronz ok uçları (Resim 2.67), mızrak uçları (Resim 2.68), baltalar (Resim 2.69) yer almaktadır. Kemik eserler arasında bızlar (Resim 2.70), spatulalar (Resim 2.71) yer almaktayken, mezar hediyesi olarak 52 bırakılmış taşlardan ve metalden yapılmış boncuklar (Resim 2.72) diğer önemli buluntulardır (Bilgen vd., 2011d). Resim 2.62: Küpler Resim 2.64: Süzgeçli Kaplar Resim 2.66: Libasyon (Sunu) Kapları Resim 2.67: Bronz Ok Uçları Resim 2.63: Akıtacaklı Kap Resim 2.65: Gaga Ağızlı Kap 53 Resim 2.68: Bronz Mızrak Uçları Resim 2.69: Baltalar Resim 2.70: Kemikten Yapılmış Bızlar Resim 2.71: Kemikten Yapılmış Spatulalar 54 Resim 2.72: Taş ve Metalden Yapılmış Boncuklar 2009 kazı yılında rastlanan son tabakanın V. Tabaka (Erken Tunç Çağ) olduğu kazı sonuç raporundan anlaşılmaktadır. Bir önceki kazı yılında höyüğün üzerinde merkeze yakın bir alanda Erken Tunç Çağ mekanlarının ortaya çıkartılmaya başlandığı belirtilmişti. 2009 yılı çalışmaları sonunda ise bu tabakaya ait toplam yirmi beş adet mekanın açığa çıkartılmıştır. 2009 yılı sonu itibari ile ortaya çıkartılan bu mekanların konut, seramik atölyesi ve seramik deposu amacıyla kullanıldığı tahmin edilmektedir. Bu dönem kazılarında dinsel işleve sahip olduğu düşünülen bir yapıya da rastlanılmıştır (Bilgen vd., 2011d). Mekanlardan 2 No’lu mekan olarak tanımlanan ve buluntular ışığında seramik atölyesi olduğu tahmin edilen yapı içerisinden elli üç adet eser bulunmuştur. Bunların bir çoğu tüm kap ve tümlenebilir kaptan oluşmaktadır (Resim 2.73). Yine seramik atölyesi olduğu düşünülen 3, 4, 8, 10, 12, 13, 16, 19, 21 No’lu meknalardan ele geçirilen buluntularda hemen hemen benzer nitelikte olan kaplar, çanaklar, kap yapımı kalıplardan oluşmaktadır. Seramik atölyesi olarak kullanılan bu mekanlardan özellikle 8 No’lu mekan içerisinde yer alan, ortalama mekanın yarısını kaplayacak şekilde yapılmış olan fırının ve seramik yapımında kullanılan, parmak izlerinin görüldüğü kil topraklarının varlığı, bu mekanın atölye amacıyla kullanıldığını göstermektedir. Bu mekanlardan farklı olarak depo olarak kullanıldığı düşünülen 5 No’lu mekan içerisinden çok sayıda kap ele geçirilmiştir (Resim 2.74). Çok sayıda kabın iç içe bulunması ise depo olarak kullanıldığı şeklinde yorumlanabilir. Yani genel anlamda, mekanlardan elde edilen buluntular o mekanın kullanımı hakkında fikir yürütmeyi sağlamıştır. Bazı 55 mekanlardan hiçbir buluntu ele geçirilememiştir. Belirli mekanlarında birbiri ile bağlantılı olarak kullanıldıkları, kazı sonucunda ortaya çıkan görüntü ve yapılardan anlaşılabildiğine değinilmiştir. Örneğin 2, 6, 5 ve 7 no’lu mekanlar dolaylı ya da doğrudan bir avluya açılmaktadır. Bu yüzden adı geçen mekanların kompleks bir yapıya ait oldu düşünülmektedir. Bilgen vd. (2011d) bu kompleks yapının seramik atölyesi olduğunu ifade etmektedir. Tüm yapılar birlikte düşünüldüğünde bazı mekanların üretim, bazılarının üretilenlerin depolanmasında ve bazıları da konut olarak kullanılmıştır. Resim 2.73: Tüm ve Tümlenebilir Kaplar Resim 2.74: 5 No’lu Mekanda Ele Geçen Kaplar 56 V. Tabaka’ya ait olan yapılardan en farklısının 25 no’lu mekandır. Bu yapının planının bugüne kadar ortaya çıkartılan diğer Erken Tunç Çağ yapılarından farklı olması dikkat çekicidir. Megaron plan sergileyen bu yapının iki kullanım evresine sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu yapıyı diğer yapılardan ayıran bir diğer özellik ise içerisinden ele geçen çok sayıdaki libasyon kaplarıdır. Özellikle libasyon kaplarından yola çıkılarak bu yapının dinsel bir işleve sahip olduğu düşünülmektedir. Bu megaron yapının sahip olduğu odaların kapılarının aynı aks üzerinde yapılmamış olması da, dışarıdan bakanların kapılar açıkken içeriyi doğrudan görmesini engelleme düşüncesini taşımaktadır. Yani içerisinde gerçekleştiği düşünülen dinsel ritüellerin dışarıdan görülmesini engelleme amacı taşıyarak yapılmış olmalıdır. Bu yapının dinsel bir yapı olmasını düşündüren veriler şunlardır; - Yapı, höyük üzerinde yerleşimin merkezinde yer almaktadır. - Sahip olduğu megaron planı ile açığa çıkartılan Erken Tunç Çağ yapılarından farklı tek yapıdır. - Yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilmiş, fakat planında bir değişiklik yapılmamıştır (Antik dönemlerde tapınak vb. dinsel yapıların planlarının geleneğe bağlı kaldığı bilinmektedir.). - Birbiri ardı sıra gelen iki kapısının aynı aks üzerinde yapılmamış olması, içeride yapılanların dışarıdan görülmesine engel olmak amacını taşımaktadır. Aslında bir çok kültürde çeşitli dinsel ritüellerin göz önünde yapılmadığı bilinmektedir. -Yapı içerisinden, bu kazı dönemine kadar açığa çıkartılan hiçbir Erken Tunç Çağ yapısında olmadığı kadar çok miktarda libasyon kabının (Resim 2.75) bulunmuş olmasıdır (Bilgen vd., 2011d). 57 Resim 2.75: Libasyon (Sunu) Kapları 2009 yılında gözlemlenmiş olan V. Tabaka hakkında kısa bir değerlendirme yapılırsa; Seyitömer Höyük’te Erken Tunç Çağ’a ait yerleşimi işaret eden tabaka, 2009 yılı sonu itibari ile sadece bir evre olarak höyüğün batı ve orta kesiminde gözlemlenmiştir. Mekanların dikdörtgen planlı, ortak duvar kullanılarak, birbirine paralel şekilde yapılmıştır. Bu tabakada yer alan yerleşimin planının IV. Tabaka’nın planına göre mimari açıdan daha düzgün görülmektedir. Seki, platform, ocak, fırın ortaya çıkarılan mimari öğeler olarak belirtilmiştir. Höyüğün bu tabakasında, IV. Tabaka’da görülen yangından daha da şiddetli bir yangının gerçekleştiği, ele geçen yapı ve buluntuların taşıdığı izlerden anlaşılmıştır. Mekanların hepsi dikdörtgen plana sahipken sadece biri megaron planlıdır. Atölye olduğu düşünülen yapılar içerisinde, seramik yapım tekniklerinden biri olan kalıp tekniğinin kullanıldığına işaret eden kalıp ve kalıpla şekillendirilmiş kaplar bulunmuştur. Elde edilen verilerden yola çıkarak, Seyitömer Höyüğün, Erken Tunç Çağ’da seramik üretiminin ön plana çıktığı bir yerleşim merkezi olduğunu ifade edebiliriz (Bilgen vd., 2011d). V. Tabaka’ya ait buluntular arasında sayıca fazla olan en büyük grubu seramikler oluşturmuştur. Bunlar; küpler, çömlekler (Resim 2.76), çanaklar (Resim 2.77), kaseler, rhytonlar (Resim 2.78), depaslar, gaga ağızlı kaplar (Resim 2.79), üç ayaklı kaplar, kapaklar, minyatür kaplar ve tepsilerdir. Dokuma materyallerinden ağırlıklar (Resim 2.80), çoğunluğu bezemeli olan ağırşaklar (Resim 2.81) ele geçmiştir. Metal buluntular arasında ise; hançer, küpe (Resim 2.82), iğneler (Resim 2.83), kazıyıcı 58 delici aletler (Resim 2.84) ve halkalar (Resim 2.85) yer almaktadır. Taş aletler ise balta (Resim 2.86), perdah taşları (Resim 2.87) ve dilgilerdir (Resim 2.88). (Bilgen vd., 2011d). Resim 2.76: Çömlekler Resim 2.77: Çanaklar Resim 2.78: Rhytonlar 59 Resim 2.79: Gaga Ağızlı Kaplar Resim 2.80: Dokuma Ağırlıkları Resim 2.81: Bezemeli Ağırşaklar Resim 2.82: Küpe Resim 2.83: İğneler 60 Resim 2.84: Kazıyıcı Delici Aletler Resim 2.86: Balta Resim 2.87: Perdah Taşları Resim 2.85: Halka Resim 2.88: Dilgiler 2009 yılı çalışmaları özetlenirse, bu yılda yapılan arazi çalışmaları höyüğün üst kısmına aittir. 2008 yılında kısıtlı alanlarda Erken Tunç Çağ yerleşim yapıları tespit edilirken, 2009 yılı kazıları sonucunda bu döneme ilişkin yapılar daha geniş alanlarda açılmıştır. Orta Tunç Evresine ait bulunan bir mekân içerisinde, enkaz altında kalmış altı adet insan iskeletine rastlanmıştır. Gözlemlere dayanarak bu evrenin de diğer iki evre gibi depremle son bulduğu düşünülmektedir. Erken Tunç Çağ’a bakıldığında elde elden buluntuların ve yapıların durumu, Orta Tunç Çağ’ından daha şiddetli bir yangın geçirmiş olduğunun göstergesidir (Bilgen vd., 2011d). 61 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİ AÇISINDAN İNCELENMESİ 62 Seyitömer Höyüğü’nde yaşamış olan geçmiş toplumların sosyal-kültürel durumu, ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bilgiler nasıl elde edilebilir? Bilimsel olarak bu soruya cevap verebilmek için, birinci bölümde anlatılan iktisadi arkeolojinin alt disiplin dallarının açıklamalarına istinaden Seyitömer Höyüğü’nde ele geçen bulguların neler olduğu öncelikle tespit edilmelidir. Yani zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik değere sahip bulgular belirlenmelidir. Seyitömer Höyüğü’nde 1989 yılında başlayan ve 2011 yılı itibari ile halen devam eden kurtarma kazıları sonunda hazırlanmış olan sonuç raporlarından, kazı ekibinin paylaştıkları arasında 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu’nda zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik değere sahip bulgular daha fazladır. Kazı başkanlığının paylaşmış olduğu veri ve raporlar kapsamında zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında belirlenmiştir. Üç başlık altında bu bulgulara, raporda yer aldıkları şekilde ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Bu bölümde değinilecek bütün bulgular, Bilgen vd. (2011d) tarafından hazırlanmış olan kaynak referans alınarak sunulmuştur. Yapılan literatür taraması bize iktisadi arkeolojinin alt disiplin dalları olan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji sahalarının çalışabilmesi için çok ciddi fiziksel, biyolojik ve kimyasal testlerin yapılması gerektiğini göstermiştir. Fakat bu analizlerin büyük maliyetler içermesi ve Seyitömer Höyüğü kazısının henüz tamamlanmamış olmasından dolayı incelememizin son bölümünde 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında bioarkeolojik, zooarkeolojik ve paleoetnobotanik arkeolojik bulgular tespit edilerek belirtilmiştir. Bulguların ayrıntılı olarak belirtilmesinden sonra, höyük hakkında genel bilgiler olarak; Seyitömer Höyük yerleşiminin hangi dönemde başladığı, yerleşik halkın günlük uğraşları gibi gözlemler sonucu ulaşılabilen bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca Seyitömer Höyüğü üzerine, ileriki dönemlerde yapılabilecek olan kantitatif analizlere dayalı iktisadi arkeolojik çalışmalara yol gösterici öneriler geliştirilmiştir. 63 3.1. BULGULAR 3.1.1. Zooarkeolojik Bulgular 2009 Kazı Sonuç Raporu’na göre zooarkeolojik bulgular orta tunç çağı IV-B evresi ve IV-C evresinde saptanmıştır. IV-B Evresi’nde (Plan 3) birden çok hayvan iskeleti yer almaktadır. Bu bulgular şu şekilde açıklanmaktadır: J sektörü, G-13 plankaresinin doğusunda ve 5 no’lu mezarın 1.10m. güneyinde, 1175.70m. seviyesinde ele geçen bulgulara göre birden çok hayvana ait iskelet parçaları (J.1341) bulunmaktadır (Resim 3.1). Kemikler üzerindeki incelemeler tamamlanmadığından iskeletlerin kaç adet olduğu ve hangi hayvanlara ait olduğu henüz bilinmemektedir. Bunlara ek olarak, iskeletlerin yanında herhangi bir buluntu ele geçmemiştir. Resim 3.1: Hayvan İskelet Parçaları Y sektörü, L -13 plankaresinin batısında, 1176.32m. seviyesinde ortaya çıkarılan diğer hayvan iskeleti (Resim 3.2) ise yaklaşık olarak 0.35m. uzunluğundadır. Kuzey-güney doğrultulu uzanmakta olan iskeletin başı batıya bakmaktadır (Resim 3.3). İskelet (Y.721) yoğun yangına maruz kalmış ve kemikler dağılmış vaziyettedir. 64 Resim 3.2: Hayvan İskeleti Resim 3.3: İskeletin Konumu IV-C Evresi’nde (Plan 4) ortaya çıkarılan zooarkeolojik bulgular şu şekildedir: Bu evrede ortaya çıkarılan hayvan iskeleti 2 no’lu silonun içinde yer almaktadır. 2 no’lu silo I sektörü, G-11 plankaresinin ortasında bulunmaktadır (Resim 3.4). Silonun çapı 1.37x1.58m. arasında değişmektedir. Üst seviyesi 1175.45m., taban seviyesi 1173.09m. olan silonun duvar kalınlığı 0.20m.’dir. Silo duvarında bir yenileme gözlemlenmektedir. Silonun içinin açılması esnasında dolgu toprak içerisinde 1174.60m. seviyesinde, 0.98m. uzunluğundaki bir hayvan iskeleti ile karşılaşılmıştır (Resim 3.5). Kuzeygüney yönlü uzanmakta olan iskeletin başı doğuya bakmaktadır. İskeletin ait olduğu hayvanın silo içine atılmış ya da düşmüş olabileceği düşünülmektedir. Resim 3.4: Silo İçerisindeki Hayvan İskeleti 65 Resim 3.5: Hayvan İskeleti Boyutu ve Konumu 3.1.2. Paleoetnobotanik Bulgular 2009 yılı kazı sonuç raporuna göre paleoetnobatanik bulgular, orta tunç çağı IV-B ve IV-C evresi ile birlikte erken tunç çağı V-A evresinde ortaya çıkartılmıştır. IVB evresi (Plan 3) E sektöründe yer alan 45 no’lu mekâna ait ilk kullanım evresi B odasının kuzeydoğu köşesinde yer alan fırının tabanı 1174.87-1174.76m. seviyeleri arasında kuzeyden güneye eğimlidir. İç ölçüsü 1.30x1.10m., dış ölçüsü 1.57x1.60m. ebatlarındadır. Fırının doğusunda odanın tabanı üzerinde 1174.70m. seviyesinde çok sayıda pişmiş toprak ağırlık (E.104) bulunmuştur (Resim 3.6). Bu buluntuların yanında yine taban üzerinde 1174.75m. seviyesinde yanmış buğday tanelerine (E.105) rastlanmıştır. Ayrıca odanın batı duvarı önünde, taban üzerinde 1174.79m. seviyesinde bronzdan yapılmış iki adet orak (E.97/E.98), iki adet ağırlık (E.99) ve bileği taşı (E.100) tespit edilmiştir (Resim 3.7). Resim 3.6: Pişmiş Toprak Ağırlık Resim 3.7: Ağırlık ve Bileği Taşı 66 IV-C evresi (Plan 4) V sektöründe yer alan ilk kullanım evresi olan 13 no’lu mekânın tabanı üzerinde ele geçen buluntular şunlardır: pişmiş ve pişmemiş durumda çok sayıda dokuma tezgâh ağırlığı (V.1643 A) (Resim 3.8), ocak ayağı (V.1643 B), çömlek (V.1643 C) (Resim 3.9), çömlek (V.1643 D), yonca ağızlı testi (V.1643 E), çömlek (V.1643 F), tohum örneği (V.1643 G), kâse (V.1643 H), yonca ağızlı testi (V.1643 I), matara (V.1643 J) (Resim 3.11), oyun pulu (V.1643 K), ağırşak (V.1643 L), on iki adet taş obje (V.1643 M) (Resim 3.10), ağırşak (V.1643 N), tepsi (V.1643 O), ezgi taşı (V.1643 P), çömlek (V.1643 R), çömlek (V.1643 S). Resim 3.8: Ağırlıklar Resim 3.9: Çömlek Resim 3.10: Taş Objeler Resim 3.11: Kase, Testi, Matara V sektörü, L-10 plankaresinde yer alan 27 no’lu silo dikdörtgen plana sahiptir (Resim 3.12). 2.00x1.50m. ölçülerindeki silonun korunan üst seviyesi 1176.44m., taban seviyesi ise 1174.74m.’dir. Duvar kalınlığı ise 0.15m.’dir. Tabanı üzerinden 11 adet pişmiş toprak dokuma tezgâh ağırlığı (V 1680) ve çok sayıda karbonlaşmış buğday tanesi (V 1678) ele geçmiştir. Yangın geçiren silonun sıvaları pişmiş durumdadır. 67 Resim 3.12: 27 No’lu Silo İnhumation mezarlar olarak tespit edilen 2 no’lu mezar Y sektörü K-13 plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır (Resim 3.13). Burada üst üste iki gömü söz konusudur. Üstte yer alan iskelet 1175.99m. seviyesinde, 1.10m. uzunluğunda, doğubatı doğrultulu uzanmaktadır. Kafatası tahrip olmuş olan iskelet hoker pozisyonundadır (Resim 3.14). Bu iskeletin yanında bir çömlek (Y.937) (Resim 3.15), bir dokuma tezgâh ağırlığı (Y.938) (Resim 3.16), bir kursun obje (Y.939), üç adet de kırık vaziyette tümlenebilir kap (Y.940, Y.941, Y.942) ile çok sayıda karbonlaşmış tahıl (Y.943) (Resim 3.17) ele geçmiştir. Resim 3.13: 2 Nolu Mezar Resim 3.14: İskeletin Konumu 68 Resim 3.15: Çömlek Resim 3.16: Ağırlık Resim 3.17: Karbonlaşmış Tahıl V. Tabaka Erken Tunç Çağı V-A Evresi (Plan 5) V sektöründe yer alan 7 no’lu mekânın güneydoğusunda karbonlaşmış tahıllar (O.1499) bulunmuştur. Ayrıca tahribat ve sondaj çukuru çalışması yapılmış ve bu çalışma sonucunda P sektörü, I-12 plankaresinde (Resim 3.18-3.19), 2008 kazı sezonunda tespit edilen ve son noktası bulunamayan çukur içerisinden ele geçen boğa figürünün parçaları göze alınarak Roma Dönemi’ne tarihlenmişti. Bu yıl yapılan çalışmalar sırasında 1171.59m. seviyesinde modern döneme ait bir madenci kazması (Resim 3.20) ele geçmiş ve böylece çukurun modern dönemde açıldığı anlaşılmıştır. Tahribat çukuru 1171.12m. seviyesinde son bulmuştur. Resim 3.18: Seyitömer Höyük 69 Resim 3.19: Sondaj Çukuru Resim 3.20: Madenci Kazması Çukur çevresi 4.00x2.50m. ölçülerinde genişletilerek çukurun tahrip ettiği mimari öğeler tespit edilmiştir. Çukurun tahrip ettiği beş taban ve bir duvar tespit edilmiştir (Resim 3.21). Çukur içinde 1172.74m. seviyesinde tespit edilen 1 no’lu taban (Resim 3.22) üzerinde kuzey kesimi tahrip edilmiş 0.70x1.00m. ölçülerinde bir ocak tespit edilmiştir. Taban üzerinde yanmış halde arpa (P.1659), buğday örnekleri (P.1660) (Resim 3.24) ve ağırşak (P.1661) (Resim 3.26) ile teker ağırlık (P.1662) (Resim 3.25), bir kaba ait parça (Resim 3.23) ele geçmiştir. 1172.54m. seviyesinde 2 no’lu taban, 1171.45m. seviyesinde 3 no’lu taban tespit edilmiştir. 1171.03m. seviyesinde 4 no’lu taban açığa çıkarılmış ve 1170.59m. seviyesindeki 5 no’lu taban ise tas döşemelidir (Resim 3.27). Ayrıca 1169.25m. seviyesinde bulunan 1 no’lu duvarın alt seviyesi 1168.38m.’dir. Tahribat çukuru 1171.12m. seviyesinde bittikten sonra 1.60x0.70m. ölçülerindeki çukur içinde seviye inilmeye devam edilmiş ve bir sondaj açılmıştır. Bu çalışma 1166.70m. seviyesinde ana kayaya (Resim 3.28) ulaşılarak tamamlanmıştır. Bu çalışma sonucunda höyüğün merkezinde anakayaya kadar 8m. kalınlığında kültür toprağının olduğu gözlemlenmiştir. Sondaj içerisinden ele geçen malzemeler, buradaki en erken yerleşimin Erken Tunç Çağ yerleşimi olduğunu kanıtlamaktadır. 70 Resim 3.21: Sondaj Çukuru Resim 3.22: 1 No’lu Taban Resim 3.23: Kap Parçası Resim 3.24: Yanmış Arpa ve Buğday Örnekleri Resim 3.25: Teker Ağırlık Resim 3.27: 5 No’lu Taban Resim 3.26: Ağırşak Resim 3.28: Ana Kaya 71 3.1.3. Bioarkeolojik Bulgular 2009 Yılı Seyitömer Höyüğü Kazı Sonuç Raporu’na göre elde edilen bioarkeolojik bulgular orta tunç çağı IV-B ve IV-C evrelerinde yer almaktadırlar. IV-B (Plan 3) evresinde yer alan bioarkeolojik bulgular mezar içinde ve mezar dışında yer alan insan iskeletlerinden oluşmaktadır. E sektörü üçüncü kullanım evresindeki 53 no’lu mekânnın sıkıştırılmış toprakla yapılmış olan 1176.21m. seviyeli tabanı kaldırılmış ve taban altı dolgusunda, mekânın kuzey duvarının hemen güneyinde, 1175.77m. seviyesinde, 0.45x0.38m.’lik alanda bir bebek iskeleti (R.497) bulunmuştur (Resim 3.29). Resim 3.29: Bebek İskeleti 2009 kazı çalışmaları sonucunda höyükte genel anlamda iki tip gömünün olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki sanduka mezarlar, diğeri ise inhumation mezarlardır. Sanduka mezarlarda ortaya çıkarılan insan iskeletleri şu şekildedir: 1 no’lu mezar J sektörü, G-12 plankaresinin ortasında yer almaktadır. Mezar 0.95x1.40m. boyutlarında, 1175.97m. üst seviyeli, 1175.39m. alt seviyelidir. Yuvarlak plana sahip mezarın batı tarafı, 0.20m. kalınlığındaki tek sıra taş örgüsüyle, doğu tarafı ise orta büyüklükteki taşlarla oluşturulmuştur (Resim 3.30). Duvarların iç yüzü sarı renkli kille sıvalıdır. Aynı kille yapılmış olan taban 1175.44m. seviyesindedir ve taban altının taşla döşendiği görülmektedir. Mezarın kuzeyinde 0.75m. genişliğinde giriş bulunmaktadır. Mezar içindeki iskelet (J.1356) 1175.68m. seviyesindedir. Batı duvarı 72 önünde yer alan iskeletin sadece bir ayak, bacak, leğen ve az sayıda kaburgasına ait kemikleri bulunmaktadır. Mezar içinde herhangi bir buluntu ele geçmemiştir. Resim 3.30: 1 No’lu Mezar 2 no’lu mezar P sektörü, I-13 plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır (Resim 3.31). Mezarın iç ölçüleri 1.00x0.95m.’dir. Duvar kalınlıkları yaklaşık 0.17m. olup, duvarların üst seviyesi 1176.28m., alt seviyesi ise 1175.64m.’dir. Mezarın tabanı ise 1175.67m. seviyesindedir. Mezar yapısının dört duvarı da korunmuş şekilde ele geçmiş, duvarlar küçük ve düzgün taşlarla yapılmıştır. Yapının duvarlarının iç yüzü kille sıvanmıştır. Mezarın tabanının ise sıkıştırılmış topraktan olduğu tespit edilmiştir. İçinde 1176.02m. seviyesinde insan iskeleti parçalarına rastlanmıştır (Resim 3.32). İskelet parçaları (P.1319) kafatası ve kollardan oluşmaktadır. İskeletin kafatası üzerinde, bronz küpe (P.1318) ele geçmiştir. Küpe üzerinde gümüş olduğu düşünülen halka bir sallantı bulunmaktadır. Resim 3.31: 2 No’lu Mezar Konumu 73 Resim 3.32: İnsan İskelet Parçaları Bu iskelet parçaları kaldırılıp mezar içerisinde derinleşmeye devam edilmiş ve bu çalışma sonucunda 1175.67m. seviyesinde (P.1468) A, B, C olarak adlandırdığımız kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu hoker pozisyonunda yatırılmış üç adet iskelete daha rastlanmıştır (Resim 3.33). Mezarın ortasında bulunan iskelete P.1468 A iskeleti adı verilmiş ve kafatasının altından bir bronz halka küpe (P.1469) ele geçmiştir. Mezarın batısında yer alan iskelet ise P.1468 B iskeleti olarak adlandırılmış ve bunun da kafatasının altından bir bronz halka küpe (P.1470) bulunmuştur. Mezarın doğusunda yer alan iskelete P.1468 C iskeleti adı verilmiş ve kafatasının altından üç adet bronz halka küpe (P.1473) ele geçmiştir. Ayrıca mezar içerisinden bir kemik boncuk (P.1471) ve seramik parçaları (P.1472) ele geçmiştir. Resim 3.33: Hoker Pozisyonunda Üç Adet İskelet 74 3 no’lu mezar E sektörü, F-15 plankaresinin güneyinde yer almaktadır. Mezarın inşası esnasında bu alanda var olan bir duvardan faydalanılmıştır. Mevcut duvara bitişik olarak örülen yeni duvarlarla mezar oluşturulmuştur. Doğu-batı 1.80m., kuzey-güney 1.00m. ebatlarında olan mezarın duvarlarının korunan üst seviyesi 1175.87m. alt seviyesi ise 1174.07m.’dir. Mezarın duvarları moloz taşlarla örülmüştür. Girişi batıda yer alır ve 0.83m. genişliğindedir. Mezar içerisinde üç adet iskelet açığa çıkartılmıştır (Resim 3.34). İskeletlerde yön birliğinin olmadığı görülmektedir. İskeletler 1174.13m. seviyesindeki sıkıştırılmış toprak taban üzerinde ele geçmiştir. İskeletler yanından, deniz kabuğundan yapılmış yüz on sekiz adet kolye tanesi (E.31) (Resim 3.35), bronz, taş, kemik, cam hamuru ve kireç taşından yapılmış yetmiş yedi adet boncuk (E.32) (Resim 3.36) ve bir adet bronz saç iğnesi (E.33) ele geçmiştir (Resim 3.37). Resim 3.34: Üç Adet İskelet Resim 3.35: Deniz Kabuğu Kolyeleri 75 Resim 3.36: Boncuklar Resim 3.37: Bronz Saç İğnesi 4 no’lu mezar I sektörü, H-11 plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır. III. Tabaka M.Ö. 5. yüzyıla tarihli 1 No’lu merdivenin doğu duvarı altında bulunmaktadır (Resim 3.38). Tek sıra halinde örülmüş duvarlar ile sınırlandırılmış mezarın doğu ve güney duvarları tahrip olmuştur. Doğu-batı doğrultulu, 1176.35m. seviyesindeki iskelet hoker pozisyonundadır (Resim 3.39). İskeletin açılması sırasında 1176.25m. seviyesinde mermer bir idol (I.449) ele geçmiştir. İdolün iskeletin seviyesinden daha üst seviyede bulunması, idolün mezar hediyesi olduğu konusunda şüpheye düşülmesine neden olmuştur. Ayrıca iskeletin sol kolu yanında bir kemik bilezik (I.442), kafatası yanında da iki ağırşak (I.450, 451) bulunmaktadır. Resim 3.38: 4 No’lu Mezar 76 Resim 3.39: İskeletin Konumu 5 No’lu Mezar bir inhumation mezar türüdür. Bu mezar J sektörü, G-13 plankaresinin doğusunda yer almaktadır. D sektöründe bulunan 44 no’lu mekânın C odası batı duvarı dışında, dolguda 1175.82m. seviyesinde ortaya çıkarılmıştır. Yarıhoker pozisyonunda, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu insan iskeleti (J.1301), 1.00m. uzunluğundadır (Resim 3.40). İskeletin etrafında bunun bir mezar olduğunu gösterecek herhangi bir mimari unsur yoktur. Diğer yandan herhangi bir mezar hediyesi de bulunmamaktadır. Fakat yarı-hoker pozisyonda olması bilinçli bir gömünün olduğunu göstermektedir. Bu sebeple de bunun bir inhumation gömü olduğunu düşünmek mümkündür. Resim 3.40: İnsan İskeleti 77 Mezar harici insan iskeletleri ise şu şekildedir: 1 no’lu iskelet J sektörü, G-13 plankaresinde 2008 kazı sezonunda açılan 28 no’lu mekânın C odası alt dolgusunda yer almaktadır (Resim 3.41). 1176.08m. seviyesindeki insan iskeletinin (J- 1221) kafatası (Resim 3.42) ve üst gövdesine ait bazı kemikler bulunmaktadır. İskeletin bir gömü olduğuna işaret edebilecek herhangi bir bulguya rastlanmamıştır (Resim 3.43) Resim 3.41: 1 No’lu İskeletin Konumu Resim 3.42: Kafatası 78 Resim 3.43: İnsan İskeleti 2, 3, 4 ve 5 no’lu insan iskeletleri K sektörü, G-14 plankarenin kuzeyinde, 45 no’lu mekânın kuzeybatısında ortaya çıkartılan dört adet iskeletin üçü bir alanda, biri ise bu gruptan biraz uzakta yer almaktadır. 2008 ve 2009 yıllarında yapılan kazı çalışmaları esnasında höyüğün çeşitli alanlarında depremle yıkılmış mekânlar içerisinde, enkazlar altında kalmış vaziyette iskelet grupları ile karşılaşılmıştı. Bunlar genellikle bir mekânın içerisinde yer alıyorlardı. Burada sözü edilen iskelet grubu da genel görünümü itibarıyla diğer iskelet gruplarını hatırlatmaktadırlar. Bu grubun etrafındaki çalışmalar henüz tamamlanmadığı için, bunlarında bir mekân içerisinde olup olmadıklarını söylemek için henüz erkendir. Fakat genel görünümleri sebebiyle bunların mezar olmadığını söylemek mümkündür (Resim 3.44). 2 no’lu iskelet (K.781) 1174.91m. seviyesindedir. İskeletin bas ve gövde kısmına ait kemik parçalarının dağınık olduğu görülmektedir. İskeletin bel hizasında bronz hançer (K.766) ele geçmiştir (Resim 3.45). 3 no’lu iskelet (K.782) 1174.85m. seviyesindedir (Resim 3.46). İskeletin bas ve gövde kısmı güneye bakmaktadır. Bacak kısmının kemikleri dağınık olarak bulunmuştur. İskeletin kulak hizasında iç içe geçmiş halkalardan oluşan sallantılı bronz bir küpe (K.785) ele geçmiştir. 4 no’lu iskelet (K.783) 1174.87m. seviyesindedir (Resim 3.47). Bas ve gövde kemikleri güneye bakmaktadır. Bacak kısmına ait kemikler dağınık durumdadır. 2, 3 ve 4 no’lu iskeletler 2.50x2.00m. boyutlarında bir alanı kaplamaktadır. Söz konusu iskeletlerin bir düzen içinde olmadıkları görülmektedir. 5 no’lu iskelet (K.784) 1174.76m. seviyesindedir (Resim 3.48). İskelet kuzey-güney 79 uzantılı ve bas kısmı kuzeye bakmaktadır. İskelet 1.54m. boyunda ve yan yatmış vaziyettedir. Resim 3.44: İskelet Grubu Resim 3.45: Bronz Hançer Resim 3.47: 4 No’lu İskelet Resim 3.46: 3 No’lu İskelet Resim 3.48: 5 No’lu İskelet 80 6 no’lu insan iskeleti R sektörü, J-14 plankaresinin güneyinde yer alan 53 No’lu Mekanın 1176.21m. seviyesindeki, sıkıştırılmış topraktan tabanı altından ele geçmiştir (Resim 3.49). 1175.77m. seviyesinde 0.45x0.38m. ebatlarında olan iskeletin bir bebeğe (R.497) ait olduğu düşünülmektedir. Dağınık vaziyetteki iskeletin bir mezarla ilgili olmadığı düşünülmektedir. Resim 3.49: 6 No’lu İnsan İskeleti IV-C Evresi’nde (Plan 4) yer alan bioarkeolojik bulgular şu şekildedir: IV-C evresi V sektöründeki 13 no’lu mekânın kuzeybatısında, tabanın çökmüş olduğu alanda 1175.26m. seviyesinde altı adet insan iskeleti açığa çıkarılmıştır (Resim 3.56). İskeletlerin yoğun yangın geçirdikleri görülmektedir. Ortaya çıkarılan iskeletlerin, duruş, boy ve cinsiyetleri aşağıdaki gibidir: 1 no’lu iskelet (V.1657), doğubatı doğrultulu yüz üstü uzanmaktadır (Resim 3.50). Sol kolu yanda dirsekten kıvrılmış vaziyette, sağ kolu vücudunun altında kalmıştır. Sol kolu altında 2 no’lu iskeletin kafatası bulunmaktadır. Sağ bacağı sol bacağı üzerinde durmaktadır. İskeletin kafatası 4 no’lu iskeletin karın bölgesindedir. 1 no’lu iskeletin 1.67m. boyunda, bir kadına ait olduğu tespit edilmiştir. 81 Resim 3.50: 1 No’lu İskelet ve Yangın Belirtileri 2 no’lu iskelet (V.1658), kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu sırt üstü uzanmaktadır (Resim 3.51). Dirsekten kıvrılarak yana açılmış sağ kolu üzerinde 3 no’lu iskeletin sol kolu bulunmaktadır. Sol kolu ise yana açılmıştır. Sol ayağı sağ ayağının üzerinde durmaktadır. İskeletin kafatası 1 no’lu iskeletin sol kolu altındadır. 2 no’lu iskeletin 1.70m. boyunda bir kadına ait olduğu anlaşılmıştır. Resim 3.51: 2 No’lu İskelet Konumu 3 no’lu iskelet (V.1659), doğu-batı doğrultulu sırt üstü uzanmaktadır (Resim 3.52). Sağ kolu vücudunun yanında, sol kolu yana açılarak 2 no’lu iskeletin sağ kolu üzerinde durmaktadır. Sağ bacağı karın bölmesine çekilmiş, sol bacağı ise uzanmış vaziyette olup 6 no’lu iskeletin göğsü üzerindedir. 82 Resim 3.52: 3 No’lu İskelet Konumu ve Parçaları 4 no’lu iskelet (V. 1660), güneybatı-kuzeydoğu doğrultulu ve yüz üstü uzanmaktadır (Resim 3.53). Sağ kolu yanda açık, sol kolu ise sırtı üzerinde durmaktadır. Karın kısmında 1 no’lu iskeletin kafatası bulunmaktadır. İskeletin ortalama 1.54m. boyunda ve erkeğe ait olduğu anlaşılmıştır. Resim 3.53: 4 No’lu İskelet Konumu 83 5 no’lu iskelet (V.1661), güneydoğu-kuzeybatı doğrultulu ve yan yatmış vaziyettedir (Resim 3.54.). Sol ve sağ bacakları dizlerinden kıvrılmıştır. Kolları oldukça tahrip olduğundan duruşları ile ilgili bir yorum yapamamaktayız. 5 no’lu iskeletin 1.47m. boyunda bir çocuğa ait olduğu tespit edilmiştir. Resim 3.54: 5 No’lu İskelet Konumu 6 no’lu iskelet (V.1662), kuzeybatı-güneydoğu doğrultuludur ve yüz üstü uzanmaktadır (Resim 3.55). Oldukça tahrip olan iskeletin kol ve bacak duruşları hakkında kesin bir yargıya varılamamıştır. Vücudunun göğüs kısmı üzerinde 3 no’lu iskeletin sol bacağı bulunmaktadır. 6 no’lu iskeletin 0.80m. boyunda bir çocuğa aittir. Resim 3.55: 6 No’lu İskelet Konumu 84 Resim 3.56: 6 Adet İnsan İskeleti Yukarıda buluntu durumları ile tanımlanmış olan iskeletlerin kaldırılması esnasında arkeolojik kazılar için hiç de alışılagelmedik bir durumla karşılaşılmıştır: 1, 3, 4, 5 ve 6 no’lu iskeletlerin kafatasları içerisinde yangın sonucunda karbonlaşarak korunmuş beyin kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Beyinlerden üçü kısmen dağılmış durumdayken, ikisi formunu çok iyi koruyabilmiştir. Bütün vaziyetteki söz konusu iki beynin lobları ve üzerlerindeki girinti ve çıkıntıları açıkça görülebilmektedir. Yangın sonucunda kavrularak yüzeyleri siyah renk alan beyinler incelendiğinde bunların iç kısımlarının kahverengi olduğu gözlemlenmiştir. Beyinlerin bu şekilde korunabilmesi için çok özel koşulların bir araya gelmiş olması gerekmektedir. Muhtemelen deprem sonucunda yıkılan binanın enkazı insanları bulunduğu mekânın üzerini örterek, bir anlamda fırın ortamı yaratmış ve böylece; oksijenin az olduğu bu ortamda beyinler yavaş yavaş karbonlaşmış olmalıdır. Kafatası içerisinde kapalı ortamdaki beyinlerin ateş ile direkt temas etmemiş olması da önemli bir faktördür. Nitekim diğer organlara ait hiçbir kalıntı söz konusu değildir. 1 no’lu iskeletin beynine V.1664, 3 no’lu iskeletin beynine V.1664, 4 no’lu iskeletin beynine V.1665, 5 no’lu iskeletin beynine V.1667, 6 no’lu iskeletin beynine V.1666, kasa numaraları verilmişti. Bu odanın deprem ve yangın geçirmesinden sonra güneyde yer alan girişinin hemen dış tarafına bir mezar (1 No’lu Mezar) yapılarak giriş iptal edilmiştir. Bu mezar mekân duvarına bitişik olarak inşa edilmiştir. Söz konusu deprem ve yangın sonucunda ölen kişilerden üçü bu mezara gömülmüşlerdir. 85 IV-B Evresinde olduğu gibi bu evrede de; sanduka mezar, inhumation olmak üzere genel anlamda iki tip gömü ile karşılaşılmaktadır. Sanduka mezar olarak tespit edilen 1 no’lu mezar V sektörü, L-11 plankaresinde, 13 no’lu mekânın güney duvarına bitişik olarak yapılmış ve bu mekânın girişini kapatmış durumdadır (Resim 3.57). Mezarın boyutları 140x140m., üst seviyesi 1175.34m.’dir. Düz plaka şekilli taşların dik olarak yerleştirilmesi ile yapılan mezarın, tabanı da taştan olup, seviyesi 1174.76m.’dir (Resim 3.58). Mezar içinde üç bireye ait iskelet ortaya çıkarılmıştır. Mezar içerisinde üst kısımda kısmen yangına maruz kalmış iki kişinin dağınık haldeki iskeletleri açığa çıkartılmıştır. Bunların altında ise yanmamış bir iskelet (3 No.lu İskelet) bulunmuştur. Bu iskelet diğerlerine göre daha iyi korunmuş durumdadır. Resim 3.57: IV B Evresi 1 No’lu Sanduka Mezar Konumu Resim 3.58: 1 No’lu Sanduka Mezar 1 no’lu ve 2 no’lu iskeletler mezarın üst seviyesinde, 3 no’lu iskelet ise 1 ve 2 no’lu iskeletin altında yer almaktadır (Resim 3.59). 1 no’lu iskelet yanmamış ve 86 iskeletin büyük bir kısmı korunmuş durumdadır. 1 no’lu iskeletin 25-35 yaslarında bir erkeğe ait olduğu anlaşılmıştır (Resim 3.60.). 2 no’lu iskeletin sadece kaburga ve ayak kemikleri bulunmaktadır. İskeletin yas ve cinsiyeti hakkında fikir edinilememiştir. 3 no’lu iskeletin ise büyük bir kısmı korunmuştur. Fakat kafatası parçalanmış durumda ele geçmiştir. İskeletin bir kadına ait olduğu tespit edilmiştir. Mezarın kuzeybatısında, iskeletlerin üst seviyesinde bir tekstil parçası açığa çıkartılmıştır (Resim 3.61). Söz konusu tekstilin iskeletlerin giysilerine mi yoksa üzerlerini örtmekte kullanılan bir kumaş parçasına mı ait olduğu bilinmemektedir. Ayrıca 3 no’lu iskelete ait olan bronz bir küpe (V. 1727) (Resim 3.62.), bronz bir mızrak ucu (V.1731) (Resim 3.63.) ve yonca ağızlı bir testi (V.1730) ele geçmiştir. Resim 3.59: 1,2,3 No’lu İnsan İskeletleri Resim 3.60: 3 No’lu İskelet 87 Resim 3.61: Tekstil Parçası Resim 3.62: Bronz Küpe Resim 3.63: Bronz Mızrak Ucu İnhumation mezar olarak tespit edilen 2 no’lu mezar Y sektörü K-13 plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır (Resim 3.64). Burada üst üste iki gömü söz konusudur. Üstte yer alan iskelet 1175.99m. seviyesinde, 1.10m. uzunluğunda, doğubatı doğrultulu uzanmaktadır. Kafatası tahrip olmuş olan iskelet hoker pozisyonundadır (Resim 3.65). Bu iskeletin yanında bir çömlek (Y.937) (Resim 3.66), bir dokuma tezgâh ağırlığı (Y.938) (Resim 3.67), bir kursun obje (Y.939), üç adet de kırık vaziyette tümlenebilir kap (Y.940, Y.941, Y.942) ile çok sayıda karbonlaşmış tahıl (Y.943) (Resim 3.68) ele geçmiştir. Resim 3.64: 2 No’lu Mezar Resim 3.65: İskelet Konumu Resim 3.66: Çömlek Resim 3.67: Dokuma Ağırlığı Resim 3.68: Karbonlaşmış Tahıl 88 Bu iskelet kaldırıldıktan sonra altından 1175.91m. seviyesinde, 0.90m. uzunluğunda bir iskelet daha açığa çıkartılmıştır (Resim 3.69). İskeletler, sarı renkte kil ile yapılmış 1.95x2.00m. boyutlarındaki bir taban üzerinde yer almaktadır. Alttaki iskeletin yanında bir dilgi (Y.946) (Resim 3.70), kursun halka parçaları (Y.947) (Resim 3.71) ve bir ezme taşı (Y. 948) ele geçmiştir. Resim 3.69: İnsan İskeleti Resim 3.70: Dilgi Resim 3.71: Halka Parçaları 3 no’lu mezar I sektörü, H-10 plankaresinin güneybatısında yer alan mezarda üç gömü bulunmaktadır. Yan yana yerleştirilmiş olan iskeletler 1176.13m. seviyesinde yer almaktadırlar (Resim 3.72). Kuzeyde yer alan 1 no’lu iskelet (I.654), dogu-batı uzantılıdır (Resim 3.73). Dorsal pozisyonda olan iskeletin dizden aşağısı korunmamıştır. Güneyde yer alan 2 no’lu iskelet (I.655) doğu-batı uzantılıdır (Resim 3.74). Hoker pozisyonunda olan iskeletin kafatası korunmamıştır. Kafatasının olması gereken yerde iç içe geçmiş üç adet kurşun halka küpe (I.644) (Resim 3.76) ve bronz bir saç iğnesi (I.635) (Resim 3.77) ele geçmiştir. 3 no’lu iskelet (I.656), 1 ve 2 no’lu 89 iskeletlerin arasında bulunmaktadır (Resim 3.75). İskeletin üzerinde düz-plaka bir taş yer almaktaydı. Hoker pozisyonundaki iskelet doğu-batı doğrultuludur. Resim 3.72: 3 No’lu Mezar ve 3 Gömü Resim. 3.73: 1 No’lu İskelet Resim 3.74: 2 No’lu İskelet Resim 3.75: 3 Adet İskelet Resim 3.76: Halka Küpeler Resim 3.77: Bronz Saç İğnesi 4 no’lu mezar O sektörü, J-11 plankaresinin güneydoğusunda, 1175.85m. seviyesinde açığa çıkartılan iskeletin (O.1675), 7-8 yaslarındaki bir çocuğa ait olabileceği düşünülmektedir (Resim 3.78). Kafatasının her iki yanında kulakların olması gereken yerde kurşun halka küpeler bulunmaktadır. Bireyin sağ (O.1658) ve sol kulağında (O.1659) kurşun halkalarla yapılmış birer küpe olduğu tespit edilmiştir (Resim 3.79). 90 Resim 3.78: Çocuk İskeleti Resim 3.79: Halka Küpeler 3.2. GENEL BİR DEĞERLENDİRME 2009 yılı kazı sonuç raporunda yer alan zooarkeolojik bulgular sayısının az olması ve bu fosil asemblajlarının hangi türden hayvanlara ait olduğunun belirlenmemiş olması zooarkeolojinin temel çalışma sahası olan insanlar ve hayvanlar arasındaki geçmişteki etkileşimin nasıl olduğu hakkında yeterli bilgiye sahip olmayı engellemektedir. Paleoetnonbotonik bulgular çok sayıda karbonlaşmış buğday tanesi, fiğ (hayvan yemi), tahıl ve arpa örnekleridir. 2009 yılı kazı sonuç raporunda ifade edildiği gibi çok sayıda silo mekanlarının höyükte yer alması burada yaşamış olan toplumun önemli bir stok oluşturma ihtiyacının olduğunu göstermektedir. Bulgular arasında elde edilen ezgi taşı vb. araçların varlığı o dönem toplumlarının tahıl öğütümünde önemli bir teknolojiye sahip olduklarını göstermektedir. Kazı tamamlanmış olduğunda, ele geçirilen paleoetnobotanik bulguların sayısal olarak karşılaştırılması ile bazı önemli bilgiler elde edilecektir. Örneğin bu paleoetnobotonik bulgular arasında fiğ (hayvan yemi) miktarının sayısal olarak çoğunlukta olması höyük halkının hayvancılıkla uğraştığının kanıtı olarak gösterilebilecektir. Bioarkeolojik bulgular çok sayıda insan iskeleti içermesine rağmen, hayvan iskeletlerinde de olduğu gibi, kemik ve dişlerin morfolojik, patolojik ve kimyasal analizleri henüz yapılmadığı için gerek insanların gerekse hayvanların evrimsel tarihleri, çevre, beslenme ve davranışlarının neler olabileceği hakkında değerlendirme yapmak mümkün değildir. Seyitömer Höyüğü’nde ele geçirilen bioarkeolojik bulgular içerisinde yer alan insan iskeletlerine ait kemikler analiz edilmiş olsaydı; i-) Şayet iskeletler çok kaslı ise 91 bireyin uğraş alanı olarak avcılık yorumu yapılabilecekken, az kaslı ise bireyin daha çok üretimle (seramik, kuyumculuk, dokumacılık, vb.) ilgilenmiş olabileceği söylenebilecekti. İi-) Diş yapısı analizinden; bireyin beslenme alışkanlıkları (et tüketip tüketmediği), mesleği, vitamin eksikliklerine bağlı olarak yakalandığı hastalıklar bilinebilirdi. Bu analizler tamamlanmış olduğunda o dönem höyük halkının; gündelik yaşamı, meslekleri, beslenme alışkanlıkları, geçirdikleri hastalıklar, ortalama yaşam süreleri belirlenebilecektir. İktisadi arkeolojinin alt disiplinleri olan zooarkeolaji, paleoetnobotonik ve bioarkeolojinin Seyitömer Höyüğün’den elde edilen arkeolojik bulgular çerçevesinde günümüze kadar çalıştırılmamış olması bu höyükte yaşamış olan insanların nasıl bir yaşama sahip oldukları, hayvanlar ve çevre ile nasıl bir etkileşim içerisine girdikleri, kaynaklara nasıl erişebildikleri ve kullandıkları ve sosyo-ekonomik hayatlarında nasıl bir değişiklik yaşadıkları hakkında kesin bilgiler elde edilememesine neden olmaktadır. Bu nedenle çalışmamızın amacı, temel öneriler geliştirerek ileriki yıllarda yapılabilecek olan çalışmalara yol göstermek ve ışık tutmaktır. 92 SONUÇ VE ÖNERİLER Seyitömer Höyüğü sosyal-kültürel ve ekonomik açıdan, höyükte 1989 yılında başlanan ve günümüzde halen devam eden kazıların sonucunda elde edilen kazı bulguları temelinde incelenmiştir. Kazının tamamen sonuçlanmamış olması nedeniyle, bulguların analizleri de yapılıp tamamlanmamıştır. Bu deneme açısından önemli olan bu durumları göz ardı ederek, tamamlanan dönem kazıları sonucunda elde edilen bulgularla höyük hakkında bazı imalarda bulunulmuştur. 2009 kazı sonuç raporunda yer alan, 2009 yılı kazılarında açılmış olan sondaj (tahribat) çukuru sayesinde, höyüğün üzerinde kurulduğu anakayaya ulaşılmış ve höyükte ilk yerleşim Erken Tunç Çağ (M.Ö. 3000-2000)’ına kadar gitmektedir. Arkeolojik kanıtlar buu coğrafyanın tarih boyunca yerleşim yeri olduğuna ve kesintisiz beş bin yıllık iskana sahip olduğuna işaret etmektedir. Bilgen vd. (2011a) höyüğün tarihte Tunç, Frig, Helenistik, Roma ve Selçuklu dönemlerinde yerleşim yeri olarak kullanıldığını ileri sürmektedir. Seyitömer Höyük’te gözlemlenen mimari yapılardan, konut olarak kullanılan mekanların genellikle birbiri ile bağlantılı kompleks bir yapıda olması, höyük yaşayanlarının birbirine olan ihtiyacını, yine mekanlar içerisinde yer alan seki, platform, fırın, ocak, atölye tarzı yapıların varlığı günlük yaşamları ve aktiviteleri hakkında bilgiler vermektedir. Atölyelerde; höyük kazılarında bütün dönemlerde süreklilik göstererek, en çok buluntu olarak ele geçen seramikler üretilmiştir. Bazı atölye fırınlarında ise demir işlenmiştir. Bol miktarda bulunan ağırşak ve ağırlıklar sayesinde, dönem insanlarının dokumacılıkla da uğraştığı anlaşılmaktadır. Mekan içerisindeki işliklerde, ezgi taşları aracılığı ile tahıllar öğütülmüş, öğütülen bu tahıllardan ise fırınlarda ekmek yapılmıştır. Depo amaçlı bölmelerin ve siloların varlığı; İhtiyaçlarından fazla olan ürünlerini depoladıklarını göstermektedir. Silolar genellikle güneş görmeyen cepheye yakın mekanlara yapılmıştır. Sebebi ise muhafaza edilmek istenen malzemelerin serin tutularak bozulmasını engellemektir. Mekanlarda ve çevrelerinde bulunan geyik boynuzları, halkın avcılıkla uğraştığını göstermektedir. İskeletler üzerinde veya kazı alanında bol miktarda bulunan boncuk, takı, küpe gibi malzemeler, o dönem insanlarının takı tarzı şeylere önem verdiğini göstermektedir. 93 Höyüğün bulunduğu coğrafya, bol miktarda killi toprağı barındırdığından seramik üretimini kaçınılmaz kılmıştır. Bütün dönemlerdeki höyük yaşayanları seramik üretiminde bulunmuştur. Erken Tunç Çağ döneminde seramik üretiminde, ileri bir teknik olan, kalıp tekniğinin kullanılmaya başlanması ise höyüğü özgün bir özelliğe kavuşturmuştur. Ele geçen bulgular arasında seramik eserlerin çokluğu, höyük halkının seramik üretimi endeksli bir yaşam sürdüğü şeklinde yorumlanabilir. Konumu itibari ile Boğazlar, Kıyı Ege ve İç Anadolu üçgeninin ortasında yer alan Seyitömer Höyüğü’nün ticaret yolları üzerinde stratejik bir konuma sahip olabileceği Bilgen tarafından ileri sürülmektedir. Höyükte ele geçirilen seramikler arasında Seyitömer’in yerel üretimi olanların yanı sıra ithal kaplar da mevcuttur. Bu durum çevre kültür bölgeleri ile bir ticaretin varlığını göstermektedir. Ele geçen seramiklerden bazılarında, bilinmeyen mühür tarzında işaretlerin olması, bunların da uluslararası ticaret yoluyla höyüğe gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. Bu ticaretin hangi uluslarla, hangi konu ve boyutlarda olduğunu yorumlayabilmek için seramiklerin kimyasal analizlerine gerek duyulmaktadır. Ticarete konu olan mallar nelerdir? Bu soruya tam cevap verebilmek için bütün bulguların kimyasal analizlerinin yapılması, hangi tahılların, metallerin, seramiklerin, vb. maddelerin bu coğrafya ya ait özellikler taşıdığı bilinmelidir. Höyük, coğrafi konumu itibari ile çok büyük çapta tektonik hareketlere maruz kalmıştır. Höyüğün stratigrafisinde yer alan farklı tabakalarda gözlemlenebilen büyük çaptaki deprem çatlakları, bu coğrafyanın her dönemde depremlerle sarsıldığını ispatlar niteliktedir. Höyüğün bulunduğu çevre, doğa koşulları höyükteki yaşamı da etkilemiştir. Büyük depremler sonrasında yerleşik halkın, alternatif yaşam alanları aradığı dönemlerde olmuştur. Höyükten elde edilen bulgular ışığında; Seyitömer Höyüğü’nde yaşayan insanlar Erken Tunç Çağ’dan itibaren avcılık yapmış, tarımla uğraşmanın yanında küçükbaş hayvan yetiştirmiş, seramikçilik, dokumacılık gibi el sanatlarının yanında maden işleme gibi önemli diyebileceğimiz sanayi üretimleriyle uğraşmışlardır. Seyitömer Höyüğü’nde yapılan kazı çalışmalarının devam ediyor olması ve her kazı çalışması sonrası elde edilen bulguların sayısındaki artış nedeniyle zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik çalışmalar henüz yapılmamıştır. Çok sayıdaki 94 arkeolojik bulguya rağmen, mevcut kısıt nedeniyle 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu veri alınarak zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular tespit edilmiş ve ileride yapılabilecek olan iktisadi arkeoloji çalışmalarına yol göstermek hedef olarak seçilmiştir. Bu hedef doğrultusunda yapılan araştırma sonuçları bağlamında ileride yapılacak çalışmalar için şu önerilerde bulunulabilir. Seyitömer Höyüğü’nün iktisadi arkeolojik perspektifinin oluşturulabilmesi için arkeologların akademik, bilimsel ve kurtarma kazılarını kapsayan tüm arkeolojik projelerin planlama evrelerini oluşturmaları gereklidir. Fosil asemblajlarının teknik analizleri mevsimsellik, insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri, avcılık uygulamaları, politik ve sosyal organizasyonlar, yerleşim kalıpları ve kaynak kullanımı gibi toplum araştırmaları konuları hakkında çeşitli bilgiler araştırmacılar tarafından elde edilebilecektir. Zooarkeolojik asemblajlar da küçük hayvanların tespit edilmesi etnografik analoji süresince bu hayvanların yakalanması için gerekli olan teknoloji hakkında bilgiler sunabilecektir. İnsan ve hayvan kemiklerinin kollajeninin stabil izotop analizi sayesinde Seyitömer höyüğünde yaşamış olan popülasyon tarafından tüketilen protein kaynaklarının çevresel orijinin belirlenmesine ve popülasyonlar arasında tüketilen kaynakların çeşitliliği ve devamlılığı hakkında bilgi elde edilebilmesine imkan tanıyacaktır. Hayvan fosil asemblajının analizi ile hayvanların ne tür alanlarda yiyecek temin edebildikleri ve nasıl hareket ettikleri hakkında bilgiler elde edilebilecek ve hayvan ürünlerinin ne şekilde ticari mallara dönüştürüldüğü ve hayvanların ideolojik ve dinsel güç sembolleri olarak nasıl kullanıldığı anlaşılabilecektir. Hayvan kemiklerinin kimyasal analizi ile kas ve yağ yapıları ortaya konularak bu hayvanların evcil yada yabani olup olmadıkları tespit edilebilecektir. Paleoetnobotonik bulguların makrobotonik, mikrobotonik, kimyasal ve moleküler analizleri beslenme, tarım kökeni, çevresel değişim, kaynak kullanımı, taş aletler, çömlekçilik ve sosyo-ekonomik koşulların değişimi hakkında bilgiler sağlayacaktır. 95 İnsan iskeletlerinin osteobiyografik ve biyokültürel adaptasyonu ile yapılan bioarkeolojik kombinasyon çalışmaları ile insanların nasıl yaşadıkları hakkında sorulara cevap bulunabilecektir. İnsan kemik ve dişleri, geçmişte yaşamış olan popülasyonların yaşam kalitesinin nasıl oluştuğu hakkında çok önemli bilgiler sunabilmektedir. Bu nedenle osteolojik kalıntılardaki cinsiyet ve ölüm yaşının belirlenmesi ve bu kalıntıların diğer osteolojik koleksiyonlarla ilişkilendirmesi ayrıca çoklu istatistiksel metotların uygulanması araştırmacılara gerçekçi bilgiler verecektir. İktisadi arkeoloji çerçevesinin reel anlamda oluşturulabilmesi için araştırmacıların kantitatif analizlere başvurması gereklidir. Bu bağlamda kantitatif analizlerin yapılmasında araştırmacılar çeşitli paket programları kullanarak gerçekçi tahminlemelerde bulunabilecektirler. Arkeologların kullanabileceği program araçlarından en önemlisi Kintigh (2011)’in Tools for Quantitative Archaeology programıdır. Kintigh (2011)’in paket programı kullanılarak höyükte yaşamış olan geçmiş popülasyonların nüfus sayısında ki artış ve/veya azalışların tahminlenmesi yapılabilecektir. Kazı çalışmaları sonucunda elde edilen seramik vb. el sanatları ürünlerinin kimyasal ve fiziksel madde analizleri yapılarak, bu el sanatları ürünlerinin kullanım amaçlarının ve alanlarının belirlenmesi mümkün olacaktır. İktisadi arkeoloji konseptinin oluşturulması için kimyager, biyolog, tarihçi, sosyolog, matematikçi, fizikçi, antropolog, arkeolog, tarım bilimci, topografya ve petrografya uzmanı, ekonomist, seramik mühendisi, jeomorfolog, zoolog ve genetik bilim adamlarının kazı ekibine dahil edilmesi gereklidir. Böylece disiplinler arası bir çalışma sahası elde edilerek analizler yapılabilecektir. Gerek Seyitömer Höyüğü’nde yaşamış gerekse diğer arkeolojik çalışmalara konu olan geçmiş toplumların ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bilgiler elde edilmesi ve bu bilgiler ışığında çeşitli yorumlar yapılması hem arkeologların hem iktisatçıların çalışmaları için büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada Seyitömer Höyüğü Kazı Başkanlığının paylaşmış olduğu veri ve raporlar kapsamında zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular 2009 Yılı Kazı 96 Sonuç Raporu kısıtı altında gerçekleşmiştir. Yapılan literatür araştırması neticesinde iktisadi arkeolojinin alt disiplin dalları olan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji sahalarının çalışabilmesi için çok ciddi fiziksel, biyolojik ve kimyasal testlerin yapılması gerektiği ortadadır. Ancak bu analizlerin büyük maliyetler içermesi ve Seyitömer Höyüğü kazısının henüz tamamlanmamış olmasından dolayı incelememizde, disiplinlerarası bir bilim dalı olan iktisadi arkeolojinin tanıtılması ve 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında bioarkeolojik, zooarkeolojik ve paleoetnobotanik arkeolojik bulgular bağlamında ileri sürülebilen bilgiler dışında kapsamlı sonuçlara ulaşılamamıştır. 97 EKLER 98 EK 1: Plan Örnekleri 99 100 101 KAYNAKÇA AÇIKKOL, A., (2006), “Üçağızlı Mağarası Faunasının Zooarkeolojik Açıdan İncelenmesi: Capra, Capreleus, Dama ve Cervusların Morfometrik Açıdan Analizi”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. AMBROSE, Stanley H., and John, KRİGBAUM, (2003), “Bone Chemistry and Bioarchaeology” Journal of Anthropological Archaeology, 22, ss:193-199. AYDIN, N., (1991), “Seyitömer Höyük Kurtarma Kazıları, 1989”, I. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss: 91–204. BECK, Lane Anderson, (2006), “Kidder, Hooton, Pecos, and the Birth of Bioarchaeology”, (derleyenler Jane E.Buikstra and Lane A. Beck), Bioarchaeology: The Contextual Analysis of Human Remains, ss:83-94. BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011a), “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010, Kütahya, ss:1-19. BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011b), “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010, Kütahya, ss:20-77. BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011c), “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010, Kütahya, ss:78-203. BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011d), “Seyitömer Höyüğü 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010, Kütahya, ss:204-372. BİLGEN, A.N., (2008), “Seyitömer Höyüğü 2006 Yılı Kazısı”, 29. Kazı Sonuçları Toplantısı, C. I, Ankara, ss: 321–332. BİLGEN, A.N., (2009), “Seyitömer Höyüğü 2007 Yılı Kazısı”, 30. Kazı Sonuçları Toplantısı, C. II, Ankara, ss:71–88. 102 BUİKSTRA, Jane E., (1977), “Biocultural Dimensions of Archeological Study: A Regional Perspective”, (derleyen R. L. Blakely), Biocultural Adaptation in Prehistoric America, Proceedings of the Southern Anthropological Society, No. 11. ss:67-84 Athens, GA: University of Georgia Pres. CLARK, J. G. D., (1952), Prehistoric Europe: the Economic Basis, Cambridge University Pres. CLARK, J. G. D., (1989), Economic Prehistory: Papers On Archaeology, Cambridge University Pres. COLES, John, (2010), “Grahame Clark–A Personal Perspective”, (derleyenler Arkadiusz Marciniak and John Coles), Grahame Clark and His Legacy, Cambridge Scholars Publishing, ss: 3-26. deFRANCE, Susan D., (2009), “Zooarchaeology in Complex Societies: Political Economy, Status, and Ideology”, Journal of Archaeological Research. 17, ss: 105–168. FEİNMAN, Gary M., (2008), “Economic Archaelogy”, Encyclopedia of Archaeology, Cilt: 2, Elsevier/Academic Press, ss.1114–1120. GÜRPINAR, Bünyamin, (2008), “Hukuk ve Ekonominin Ortak Temelleri -Hukuk ve Ekonomi” Akımı, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 20, ss:161-180. HARRİS, David R., (1977), “Socio-economic Archaeology and the Cambridge Connection: A Reviwe on Problems in Economic and Social Archaeology”, Island Archaeology, Jun., ss:113-119. HASTORF, Christine and Virginia S. POSSER, (1988), Current Paleoethnobotany: Analytical Methods and Cultural Interpretations of Archaeological Plant Remains, University of Chicago Press, Chicago. HEER, O., (1865), “Die Pflanzen der Pfahlbauten. Neujahrsblatt fur Naturforsch”, Gesellschaft 68, ss:1–54 103 HEER, O., (1866), Treatise on the Other Parts of Europe, (derleyen F. Keller), ss. 518–536. Translated by J. E. Lee. Longmans, Green, and Company, London, U.K. HİGGS E.S. and M.R., JARMAN, (1975), “Palaeoeconomy”, In: (derleyen E.S. Higgs) Palaeoeconomy, Cambridge University Press, ss:1-7. HİGGS, E.S. (1972), Papers in Economic Prehistory, Cambridge Univesity Pres. İLASLI, A., (1996), “Seyitömer Höyüğü 1993 Yılı Kurtarma Kazısı”, VI. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss:1–20. JONES, Volney H., (1941), “The Nature and Status of Ethnobotany”, Chronica Botanica 6: ss: 219–221. KERIG, Tim, (2010), “Economic Archaeology: From Structure to Performance”, International Conference Cologne, June 9-11, 2010. KİNTİGH, Keith, Tools for Quantitative Archaeology, (2011), http://www.tfqa.com (24.05.2011). KLEİN, Richard G., and Kathryn Cruz-URİBE, (1984), The Analysis of Animal Bones from Archaeological Sites, University of Chicago Press, Chicago. KUNTH, Carl S., (1826), “Recherches Sur les Plantes Trouvees dans les Tombeaux Egyptiens”, Annales des Sciences Naturelles, VIII:11. LARSEN, C.S., (1997), Bioarchaeology: Interpreting Behavior from the Human Skeleton, Cambridge University Press, Cambridge. LEVY, Thomas E., (2011), “Economic Archaeology”, http://www.jrank.org/ history/pages/6048/economic-archaeology.html (04.03.2011). MARCINIAK, Arkadiusz and John, COLES, (2010), Grahame Clark and His Legacy, Cambridge Scholars Publishing, ss: ix-xv. PERES, Tanya M., (2010), “Methodological Issues in Zooarchaeology”, (derleyenler A.M. Van Derwarker and T.M. Peres), Integrating Zooarchaeology and Paleoethnobotany: A Consideration of Issues, Methods, and Cases, Springer Press ss: 15-36. 104 REITZ, Elizabeth J., and Elizabeth S. WING, (2008), Zooarchaeology, 2nd edition. Cambridge University Press, Cambridge, U.K. SAVAŞ, Vural Fuat, (1999), İktisatın Tarihi, Siyasal Kitabevi, 3.Baskı. SHERIDAN, A. and G. BAILEY, (1981), Economic Archaeology: Towards an Integration of Economic and Social Assroaches,, British Archaeological Reports 96, Oxford. SİNCLAİR, Anthony, (2008), “To Stones And Bones, Add Genes and Isotopes, Life Histories and Landscapes: Accumulating Issues for the Teaching of Palaeolithic Archaeology”, RAE Journal, Cilt: 1, Issue 2, ss: 57-75. ŠLAUS, Mario, (2009), “Bioarchaeology (Anthropological Archaeology)”, (derleyen P. Rudan) , Physical (Biological) Anthropology, , ss:29-47. SMITH, Michael E., (2004), “The Archaeology of Ancient State Economies”, the Annual Review of Anthropology, April 16, ss: 73-102. THOMAS, Kenneth D., (1996), “Zooarchaeology: Past, Present and Future”, World Archaeology, Cilt: 28, No. 1, Zooarchaeology: New Assroaches and Theory (Jun., 1996), ss: 1-4. TOPBAŞ, A., (1992), “Kütahya Seyitömer Höyüğü 1990 Yılı Kurtarma Kazısı”, II. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss:11–34. TOPBAŞ, A., (1993), “Seyitömer Höyüğü 1991 Yılı Kurtarma Kazısı”, III. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss:1–30. TOPBAŞ, A., (1994), “Seyitömer Höyüğü 1992 Yılı Kurtarma Kazısı”, IV. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss: 297–310. TRİGGER, Bruce G., (1990), A, History of Archaeological Thought, Cambridge University Press. WEİGEL, Wolfgang, (2006), “Some Economics of Archaeology”, 14th International Conference of the ACEI, Vienna, 6-9 July. 105 WRİGHT, Patti J., (2010), “Methodological Issues in Paleoethnobotany”, (derleyenler A.M. VanDerwarker and T.M. Peres), Integrating Zooarchaeology and Paleoethnobotany: A Consideration of Issues, Methods, and Cases, Springer Press ss: 37-64. www.dressid.eu/files/contentfiles/file/Aussendung%20Köln%202010.pdf (14.03.2011). www.fokus.or.at/fileadmin/fokus/user/downloads/acei_paper/Bedate.pdf (15.03.2011). 106 DİZİN A Ağırşak, xiii, 71 Amphoriskos, ix, 20 Arkaik, ix, 23, 25 D Marn, ix, 20 P Pergel, ix, 24 S Depas, x, 31 Dilgi, xv, 89 İ İdol, ix, 20 M Sanduka, xv, 72, 86 Silo, xii, xiii, 65, 68 T Tahıl, xi, xiii, xv, 44, 49, 69, 89 Tara, ix, 24