SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ`NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN

Transkript

SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ`NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN
1
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ
ARKEOLOJİK AÇIDAN İNCELENMESİ
(Yüksek Lisans Tezi)
ÜMİT YİĞİT
Kütahya-2012
2
T.C.
DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İktisat Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN
İNCELENMESİ
Danışman:
Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ
Hazırlayan:
Ümit YİĞİT
Kütahya – 2012
3
Kabul ve Onay
Ümit YİĞİT’in hazırladığı “Seyitömer Höyüğü’nün İktisadi Arkeolojik Açıdan
İncelenmesi” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü
yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul
edilmiştir
…/…/2012
İmza
Tez Jürisi
Kabul
Red
Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ (Danışman)
Yrd. Doç. Dr. Cantürk CANER
Yrd. Doç. Dr. Ayşen ALTUN ADA
Doç. Dr. Fatih ÇELEBİOĞLU
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
4
Yemin Metni
Yüksek lisans tezi olarak sunduğum ”Seyitömer Höyüğü’nün İktisadi
Arkeolojik Açıdan İncelenmesi” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve
geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım
kaynakların
kaynakçada
gösterilenlerden
oluştuğunu,
bunlara
atıf
yapılarak
yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.
...../…../2012
Ümit YİĞİT
5
Özgeçmiş
Ümit
YİĞİT,
13.07.1986
tarihinde
Kütahya’da
doğdu.
İlköğretimi
tamamladıktan sonra dört yıllık orta öğrenimine 2000 yılında Kütahya Kılıçarslan Lisesi
(Yabancı Dil Ağırlıklı Süper Lise)’nde başlayarak 2004 yılında mezun oldu. 2005
yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat
bölümünde başlamış olduğu lisans eğitimini, yatay geçiş yaparak geldiği Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden 2009
yılında mezun olarak tamamladı. Aynı yıl ara vermeden Dumlupınar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı’nda İktisat Bilimi üzerine başlamış
olduğu yüksek lisans eğitimini 2011 yılı sonu itibari tamamlamış bulunmaktadır.
v
ÖZET
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİK AÇIDAN
İNCELENMESİ
YİĞİT, Ümit
Yüksek Lisans Tezi, İktisat Ana Bilim Dalı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ
Ocak, 2012, 123 sayfa
“Seyitömer Höyüğü’nün İktisadi Arkeolojik Açıdan İncelenmesi” başlıklı bu
çalışma, Seyitömer Höyük’te 2009 yılında yapılan kazı çalışmaları sonunda elde edilen
iktisadi
arkeolojik
buluntuların
belirlenmesiyle
oluşturulmuştur.
Buluntulardan
hareketle, Seyitömer Höyük’te geçmişte yaşamış toplumlar hakkında bilgi sahibi
olabilmek için yapılması gereken analizlere değinilmiş ve yapılacak olan yeni
çalışmalara yol gösterici öneriler sunulmuştur.
Seyitömer Höyüğü’nün iktisadi arkeolojik açıdan analiz edilebilmesi için
çalışmanın birinci bölümünde iktisat ve arkeoloji bilimleri arasındaki ilişkiye
değinilmiştir. “İktisadi Arkeoloji” kavramı tanımlanmış, teorik çerçevede iktisadi
arkeoloji ve kavramsal temellerine yer verilmiştir. İkinci bölümde höyüğün coğrafik
konumu, höyükte yapılan ilk kazıdan 2009 yılına kadar olan kazıların ayrıntılı sonuçları
gibi höyük hakkında genel bilgilere yer verilmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise yapılan
literatür araştırması sonucunda iktisadi arkeolojinin alt disiplinleri olan zooarkeoloji,
paleoetnobotanik, bioarkeoloji sahalarının çalışabilmesi için büyük maliyetler içeren
fiziksel, biyolojik ve kimyasal testlerin yapılması gerekliliği anlaşılmıştır. Bu nedenle
kazı ekibinin paylaştığı veri ve raporlar kapsamında zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve
bioarkeolojik bulgular 2009 yılı kazı sonuç raporu kısıtı altında tespit edilerek
belirtilmiştir. İnceleme sonucunda ulaşılan tespitler ışığında, ilgili dönemde yaşamış
olan toplumlar hakkında bir takım, veri, ipucu ve imalara dayalı olarak genel sonuçlara
ulaşılmıştır. Ayrıca ileriki dönemlerde yapılabilecek olan kantitatif analizlere dayalı
iktisadi arkeolojik çalışmalarına yol gösterici öneriler getirilmiştir.
Anahtar
Kelimeler:
Seyitömer
Höyük,
İktisadi
Paleoetnobotanik, Bioarkeoloji
Arkeoloji,
Zooarkeoloji,
vi
ABSTRACT
ANALYSIS OF SEYİTÖMER MOUND IN TERMS OF ECONOMIC
ARCHAEOLOGY
YİĞİT, Ümit
Master’s Thesis, Department of Economic Administration
Supervisor: Prof. Dr. İbrahim BAKIRTAŞ
January, 2012, 123 pages
This study ,which is entitled “Analysis of Seyitömer Mound in Terms of
Economic Archaeology”, is generated with determining economic archaeological finds
obtained at the end of Seyitömer Mound 2009 excavations. From finds point of view,
Bounden analysis are addressed and recommendations are presented to guide new
studies to have knowledge about societies lived in Seyitömer Mound in the past.
Relationship between economics and archaeology is mentioned in first part of
study to analyse in terms of economic archaeological of Seyitömer Mound. Concept of
economic archaeology is defined, economic archaeology and its conceptual foundations
is included in theoretical framework. Geographic location of Seyitömer Mound, detailed
results of first excavation until 2009 excavation and general information about mound
are given in the second part of study. As a result of literature research in final section of
study, physical, biological and chemical tests including high costs to be done are
understood to work zooarchaeology, paleoetnobotany and bioarchaeology fields which
are sub-disciplines of economic archaeology. Therefore, within the scope of data and
reports shared by excavation team, zooarchaeological, bioarcheological and
paleoetnobotanic findings are identified and specified
in the constraint of 2009
excavation report. In consequence of research in the light of obtained determinations, a
set of data, cue and general conclusions based on implications are reached about
societies lived in relevant period. Besides, guiding recommendations to economic
archaeological studies based on quantitative analysis that can be made in future
periods are brought.
Keywords:
Seyitömer
Mound,
Economic
Paleoetnobotany, Bioarcheology
Archaeology,
Zooarcheology,
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ............................................................................................................................... v
ABSTRACT ...................................................................................................................vi
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................vii
RESİMLER LİSTESİ ...................................................................................................ix
GİRİŞ .............................................................................................................................. 1
BİRİNCİ BÖLÜM
İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN KAVRAMSAL VE TEORİK TEMELLERİ
1.1. İKTİSADİ ARKEOLOJİNİN TARİHÇESİ ....................................................4
1.2. İKTİSADİ ARKEOLOJİ KAVRAMI ..............................................................8
1.3. İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN ALT DİSİPLİNLERİ..................................... 9
1.3.1. Zooarkeoloji ...................................................................................................9
1.3.2. Paleoetnobotanik ..........................................................................................12
1.3.3. Bioarkeoloji ..................................................................................................13
İKİNCİ BÖLÜM
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ: COĞRAFİK KONUM, KAZI TARİHÇESİ VE KAZI
BULGULARI
2.1. SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN COĞRAFİK KONUMU............................. 16
2.2. KURTARMA KAZILARI VE SONUÇLAR .................................................17
2.2.1. 1989 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................17
2.2.2. 1990 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................19
2.2.3. 1991 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................21
2.2.4. 1992 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................25
2.2.5. 1993 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................27
2.2.6. 2006 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................29
2.2.7. 2007 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................32
2.2.8. 2008 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................36
viii
2.2.9. 2009 Yılı Kurtarma Kazısı ...........................................................................45
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİ AÇISINDAN
İNCELENMESİ
3.1. BULGULAR ......................................................................................................63
3.1.1. Zooarkeolojik Bulgular ................................................................................63
3.1.2. Paleoetnobotanik Bulgular ...........................................................................65
3.1.3. Bioarkeolojik Bulgular .................................................................................71
3.2. GENEL BİR DEĞERLENDİRME .................................................................90
SONUÇ VE ÖNERİLER ............................................................................................. 92
EKLER .......................................................................................................................... 97
KAYNAKÇA .............................................................................................................. 101
DİZİN .......................................................................................................................... 106
ix
RESİMLER LİSTESİ
Sayfa
Resim 2.1: Türkiye Haritası ..........................................................................................16
Resim 2.2: Seyitömer Höyüğü ......................................................................................17
Resim 2.3: Mühür Baskısı .............................................................................................19
Resim 2.4: Amphoriskos ...............................................................................................20
Resim 2.5: Baskı Kalıbı………………………………………………………………..20
Resim 2.6: Marn Yapımı İdol ........................................................................................20
Resim 2.7: Çeşitli Kemik Aletler………………………………………………………20
Resim 2.8: Çeşitli Çanaklar ...........................................................................................20
Resim 2.9: Sikkelerin Ön Yüzleri .................................................................................22
Resim 2.10: Pişmiş Toprak Ağırlıklar ...........................................................................23
Resim 2.11: Aslan Heykelciği .......................................................................................23
Resim 2.12: Arkaik At Heykelciği……………………………………………………..23
Resim 2.13: Demir Aletler, Bıçak, Tara ve Pergel ........................................................24
Resim 2.14: Kemik İğne ve Deliciler ............................................................................24
Resim 2.15: Fildişi, Kemik ve Boynuz Eşyalar ............................................................26
Resim 2.16: Kemik Aletler ............................................................................................26
Resim 2.17: Demir Aletler ve Bronz Ok Ucu ...............................................................26
Resim 2.18: Fibula ve Bilezik Parçaları……………………………………………….26
Resim 2.19: Yağ Kandili ...............................................................................................27
Resim 2.20: Bronz Orak……………………………………………………………….27
Resim 2.21: Pers Bulası .................................................................................................28
Resim 2.22: Bronz Ok Uçları ve Ustra ..........................................................................28
Resim 2.23: Kemik Kaval Ağızlığı ve Aletler ..............................................................29
x
Resim 2.24: Hellenistik Döneme Ait Küpler ................................................................30
Resim 2.25: Taş Kalıp ve Kireç Taşı Silindir Mühür ....................................................31
Resim 2.26: Depas Parçası ............................................................................................31
Resim 2.27: 1 Nolu Ev ..................................................................................................34
Resim 2.28: Toprak Pişmiş Bezeme Kalıbı ...................................................................34
Resim 2.29: Kapaklı Tam Küp .....................................................................................34
Resim 2.30: Bronz Sikkeler……………………………………………………………34
Resim 2.31: Attika Üretimi İthal Seramikler ................................................................39
Resim 2.32: Pişmiş Toprak Kandil ................................................................................40
Resim 2.33: Çeşitli Metal Objeler……………………………………………………..40
Resim 2.34: Kemik Objeler ...........................................................................................40
Resim 2.35: İki İşlik ......................................................................................................42
Resim 2.36: Ocak………………………………………………………………………42
Resim 2.37: Çömlekçik .................................................................................................42
Resim 2.38: Seramik Parçaları…………………………………………………………42
Resim 2.39: At Nalı Formunda Ocak ............................................................................42
Resim 2.40: Bir İşlik .....................................................................................................43
Resim 2.41: Oda İçerisinde Bir Bölme ..........................................................................43
Resim 2.42: O.1130 No’lu İskelet .................................................................................43
Resim 2.43: O.1131 No’lu İskelet……………………………………………………..43
Resim 2.44: O.1132 No’lu İskelet ................................................................................43
Resim 2.45: O.1181 No’lu İskelet……………………………………………………..43
Resim 2.46: İki Adet Ocak ............................................................................................44
Resim 2.47: Önü Taş Döşeli Fırın……………………………………………………..44
Resim 2.48: Bronz Toka ve Altın Takı Grubu ..............................................................44
xi
Resim 2.49: Yanmış Tahıl……………………………………………………………...44
Resim 2.50: Çeşitli Kaplar ............................................................................................45
Resim 2.51: Merdiven ...................................................................................................46
Resim 2.52: Çöp Çukuru ...............................................................................................47
Resim 2.53: Bazı Mekan Görüntüleri ............................................................................47
Resim 2.54: Silolardan Görüntüler ................................................................................48
Resim 2.55: Mekan Dışında Yer Alan Fırınlardan Bazıları ..........................................48
Resim 2.56: Çöp Çukuru Görüntüleri ...........................................................................48
Resim 2.57: Tahıl Örnekleri ..........................................................................................49
Resim 2.58: Öğütme Taşı……………………………………………………………...49
Resim 2.59: Karbonlaşmış Beyin ve Kafatası ...............................................................49
Resim 2.60: 13 No’lu Odadan Ele Geçen Orta Tunç Çağ IV-C Evresi Buluntuları .....50
Resim 2.61: Silolardan Görüntüler ................................................................................50
Resim 2.62: Küpler ........................................................................................................52
Resim 2.63: Akıtacaklı Kap……………………………………………………………52
Resim 2.64: Süzgeçli Kaplar .........................................................................................52
Resim 2.65: Gaga Ağızlı Kap………………………………………………………….52
Resim 2.66: Libasyon (Sunu) Kapları ...........................................................................52
Resim 2.67: Bronz Ok Uçları ........................................................................................52
Resim 2.68: Bronz Mızrak Uçları .................................................................................53
Resim 2.69: Baltalar ......................................................................................................53
Resim 2.70: Kemikten Yapılmış Bızlar ........................................................................53
Resim 2.71: Kemikten Yapılmış Spatulalar ..................................................................53
Resim 2.72: Taş ve Metalden Yapılmış Boncuklar .......................................................54
Resim 2.73: Tüm ve Tümlenebilir Kaplar .....................................................................55
xii
Resim 2.74: 5 No’lu Mekanda Ele Geçen Kaplar .........................................................55
Resim 2.75: Libasyon (Sunu) Kapları ..........................................................................57
Resim 2.76: Çömlekler ..................................................................................................58
Resim 2.77: Çanaklar ....................................................................................................58
Resim 2.78: Rhytonlar ...................................................................................................58
Resim 2.79: Gaga Ağızlı Kaplar ...................................................................................59
Resim 2.80: Dokuma Ağırlıkları ...................................................................................59
Resim 2.81: Bezemeli Ağırşaklar ..................................................................................59
Resim 2.82: Küpe ..........................................................................................................59
Resim 2.83: İğneler…………………………………………………………………….59
Resim 2.84: Kazıyıcı Delici Aletler ..............................................................................60
Resim 2.85: Halka……………………………………………………………………...60
Resim 2.86: Balta ..........................................................................................................60
Resim 2.87: Perdah Taşları…………………………………………………………….60
Resim 2.88: Dilgiler ………………………………………………………………….60
Resim 3.1: Hayvan İskelet Parçaları .............................................................................63
Resim 3.2: Hayvan İskeleti ............................................................................................64
Resim 3.3: İskeletin Konumu………………………………………………………….64
Resim 3.4: Silo İçerisindeki Hayvan İskeleti ................................................................64
Resim 3.5: Hayvan İskeleti Boyutu ve Konumu ...........................................................65
Resim 3.6: Pişmiş Toprak Ağırlık .................................................................................65
Resim 3.7: Ağırlık ve Bileği Taşı……………………………………………………...65
Resim 3.8: Ağırlıklar .....................................................................................................66
Resim 3.9: Çömlek……………………………………………………………………..66
xiii
Resim 3.10: Taş Objeler ................................................................................................66
Resim 3.11: Kase, Testi, Matara……………………………………………………….66
Resim 3.12: 27 No’lu Silo .............................................................................................67
Resim 3.13: 2 Nolu Mezar ............................................................................................67
Resim 3.14: İskeletin Konumu…………………………………………………….......67
Resim 3.15: Çömlek ......................................................................................................68
Resim 3.16: Ağırlık…………………………………………………………………….68
Resim 3.17: Karbonlaşmış Tahıl……………………………………………………….68
Resim 3.18: Seyitömer Höyük ......................................................................................68
Resim 3.19: Sondaj Çukuru............................................................................................69
Resim 3.20: Madenci Kazması………………………………………………………...69
Resim 3.21: Sondaj Çukuru ...........................................................................................70
Resim 3.22: 1 No’lu Taban ……………………………………………………………70
Resim 3.23: Kap Parçası……………………………………………………………….70
Resim 3.24: Yanmış Arpa ve Buğday Örnekleri ...........................................................70
Resim 3.25: Teker Ağırlık .............................................................................................70
Resim 3.26: Ağırşak……………………………………………………………………70
Resim 3.27: 5 No’lu Taban ...........................................................................................70
Resim 3.28: Ana Kaya…………………………………………………………………70
Resim 3.29: Bebek İskeleti ............................................................................................71
Resim 3.30: 1 No’lu Mezar ...........................................................................................72
Resim 3.31: 2 No’lu Mezar Konumu ............................................................................72
Resim 3.32: İnsan İskelet Parçaları ...............................................................................73
Resim 3.33: Hoker Pozisyonunda Üç Adet İskelet .......................................................73
Resim 3.34: Üç Adet İskelet ..........................................................................................74
xiv
Resim 3.35: Deniz Kabuğu Kolyeleri ...........................................................................74
Resim 3.36: Boncuklar ..................................................................................................75
Resim 3.37: Bronz Saç İğnesi………………………………………………………….75
Resim 3.38: 4 No’lu Mezar ...........................................................................................75
Resim 3.39: İskeletin Konumu ......................................................................................76
Resim 3.40: İnsan İskeleti .............................................................................................76
Resim 3.41: 1 No’lu İskeletin Konumu .........................................................................77
Resim 3.42: Kafatası .....................................................................................................77
Resim 3.43: İnsan İskeleti .............................................................................................78
Resim 3.44: İskelet Grubu .............................................................................................79
Resim 3.45: Bronz Hançer ............................................................................................79
Resim 3.46: 3 No’lu İskelet……………………………………………………………79
Resim 3.47: 4 No’lu İskelet ...........................................................................................79
Resim 3.48: 5 No’lu İskelet……………………………………………………………79
Resim 3.49: 6 No’lu İnsan İskeleti ................................................................................80
Resim 3.50: 1 No’lu İskelet ve Yangın Belirtileri .........................................................81
Resim 3.51: 2 No’lu İskelet Konumu ............................................................................81
Resim 3.52: 3 No’lu İskelet Konumu ve Parçaları ........................................................82
Resim 3.53: 4 No’lu İskelet Konumu ............................................................................82
Resim 3.54: 5 No’lu İskelet Konumu ............................................................................83
Resim 3.55: 6 No’lu İskelet Konumu ............................................................................83
Resim 3.56: 6 Adet İnsan İskeleti ..................................................................................84
Resim 3.57: IV B Evresi 1 No’lu Sanduka Mezar Konumu .........................................85
Resim 3.58: 1 No’lu Sanduka Mezar ............................................................................85
Resim 3.59: 1,2,3 No’lu İnsan İskeletleri ......................................................................86
xv
Resim 3.60: 3 No’lu İskelet ...........................................................................................86
Resim 3.61: Tekstil Parçası ...........................................................................................87
Resim 3.62: Bronz Küpe……………………………………………………………….87
Resim 3.63: Bronz Mızrak Ucu………………………………………………………..87
Resim 3.64: 2 No’lu Mezar ...........................................................................................87
Resim 3.65: İskelet Konumu…………………………………………………………...87
Resim 3.66: Çömlek ...................................................................................................... 87
Resim 3.67: Dokuma Ağırlığı …………………………………………………………87
Resim 3.68: Karbonlaşmış Tahıl……………………………………………………….87
Resim 3.69: İnsan İskeleti .............................................................................................88
Resim 3.70: Dilgi .........................................................................................................88
Resim 3.71: Halka Parçaları…………………………………………………………...88
Resim 3.72: 3 No’lu Mezar ve 3 Gömü ........................................................................89
Resim. 3.73: 1 No’lu İskelet ..........................................................................................89
Resim 3.74: 2 No’lu İskelet……………………………………………………………89
Resim 3.75: 3 Adet İskelet……………………………………………………………..89
Resim 3.76: Halka Küpeler ...........................................................................................89
Resim 3.77: Bronz Saç İğnesi………………………………………………………….89
Resim 3.78: Çocuk İskeleti ............................................................................................90
Resim 3.79: Halka Küpeler…………………………………………………………….90
xvi
TEZ METNİ
1
GİRİŞ
Adam Smith ile başlayan ve 19. yüzyılın ortasına kadar yaklaşık yüz yıllık
sürede iktisat kendisine inceleme konusu olarak “Ulusların Zenginliğinin niteliği ve
sebepleri”, “yeryüzü ürünlerinin bölüşümünü düzenleyen yasalar” ve “kapitalizmin
hareket yasaları” belirlemişti. 1870’den sonra ise iktisat yönünü alternatif kullanım
olanaklarına sahip olan kıt kaynaklar ile belli amaçlar arasındaki ilişkide insan
davranışlarına çevirmiştir. Teknik açıdan iktisatın konusu artık “kaynakların etkin
dağıtımı” olmuştur (Savaş, 1999). Bu dönemde sosyal bir bilim dalı olarak iktisat
bilimi, hukuk, sosyoloji, matematik ve istatistik gibi diğer sosyal bilimler ile güçlü bir
ilişki içerisindedir. Örneğin geniş anlamıyla hukuk, kişisel ilişkileri yaptırımlar
aracılığıyla düzenleyen bilim olarak tanımlanmaktadır. Hukuk ile iktisatın ortak paydası
kıt kaynaklarla bağlantılı olarak insan davranışının nasıl organize edileceği temel
kaygıları üzerindedir. İktisadi piyasalar ve hukuksal kurumlar, rakip kullanım alanları
ve kullanıcılar arasında kıt kaynakların hakkaniyet esaslarına göre dağıtılması
konusunda alternatif mekanizmalar olarak düşünülür. Bu iki bilim sadece birbirinin
alternatifi değildir, birbirleri ile içiçedir. Hukuk kuralları çoğu kez (ama her zaman
değil) ticareti (üretim-değişim-tüketim aşamalarının tümünü içine alan) kolaylaştırmak
için tasarlanmaktadır (Gürpınar, 2008:161-180).
İktisat bilimi nasıl diğer bilim dalları ile güçlü bir ilişki içerisinde bulunuyorsa
sosyal bir bilim dalı olan arkeoloji ile de güçlü bir bağa sahiptir. Çünkü bir bireyin, bir
ailenin, bir toplumun ve bir ülkenin ekonomik yapısının ve ekonomik performansının
analiz edilmesi iktisat bilimini açısından büyük önem arz etmekte ve temel çıkarımlar
yapılabilmesi için geçmiş toplumların incelenmesi gerekmektedir. İktisat biliminin
geçmiş toplumların ekonomik yaşantısını analiz edilebilmesi için arkeoloji bilimi ile
güçlü bir bağ içerisinde olması gerekir. Verilen bu bilgiler ışığında, geçmiş yıllarda bu
iki disiplin arasındaki durum incelendiğinde, özellikle 1950’li yıllardan itibaren iktisat
ve arkeoloji bilimlerinin güçlü bir ilişki içerisine girmiş olduğu gözlenmektedir. Bu
kadar güçlü bağ içerisinde olmaları sebebiyle de, iktisat bilimi açısından önemli olan
toplumların ekonomik durumları hakkındaki bilgilerinin o dönem itibariyle gün ışığına
çıkmaya başladığı görülmektedir.
2
İktisat ile arkeoloji bilim dalları arasındaki ilişkinin gelişmesi neticesinde
disiplinler arası bir dal olarak iktisadi arkeoloji inceleme alanı meydana gelmiştir. 1952
yılında Grahame Clark’ın öncülüğünde iktisadi arkeolojinin temelleri atılmış ve
paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji olmak üzere iktisadi arkeolojinin alt
disiplinleri ile geçmiş toplumların ekonomik yaşantısı analiz edilmeye başlanmıştır.
Sanayi devrimi öncesi ekonominin doğası ve varlığı üzerine yapılan
tartışmaları; ticaretin rolünü, piyasaları ve parayı, toplumun geçim yapısını ve sosyopolitik yapısını; yiyeceklerin, alan kullanımının, bitki ve hayvan yetiştiriciliğinin ve
mübadelenin arkeolojik restorasyonunu; avcı-toplayıcıların, göçebelerin ve ziraatçıların
antropolojik ve arkeolojik tartışmalarını araştıran bir bilim dalı olarak tanımlanabilecek
olan iktisadi arkeoloji disiplini temelinde hazırlanan bu çalışmada, Seyitömer
Höyüğü’nün iktisadi arkeolojik incelemesi yapılmaktadır. Bu inceleme için Seyitömer
Höyüğü Kazı Başkanlığının paylaşmış olduğu veri ve raporlar kapsamında
zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu
kısıtı altında incelenmiştir. Yapılan literatür araştırması neticesinde iktisadi arkeolojinin
alt disiplin dalları olan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji sahalarının
çalışabilmesi için çok ciddi fiziksel, biyolojik ve kimyasal testlerin yapılması gerektiği
ortadadır. Ancak bu analizlerin büyük maliyetler içermesi ve Seyitömer Höyüğü
kazısının henüz tamamlanmamış olmasından dolayı araştırmada, disiplinlerarası bir
bilim dalı olan iktisadi arkeoloji tanıtılmış ve 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında
bioarkeolojik, zooarkeolojik ve paleoetnobotanik bulgular tespit edilerek belirtilmiştir.
İncelemenin sonucunda ulaşılan tespitler ışığında, ilgili dönemde yaşamış olan
toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bir takım veri, ipucu ve
imalara dayalı olarak genel sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca ileriki dönemlerde
yapılabilecek olan kantitatif analizlere dayalı iktisadi arkeolojik çalışmalara yol
gösterici öneriler geliştirilmiştir.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN KAVRAMSAL VE TEORİK TEMELLERİ
4
1.1. İKTİSADİ ARKEOLOJİNİN TARİHÇESİ
Bir bireyin, bir ailenin, bir toplumun veya bir ülkenin ekonomik yapısının ve
ekonomik performansının analiz edilmesi iktisat bilimi açısından büyük önem arz
etmektedir. Rolf Walter’ın “Geçmişi kapsamayan bir bakış açısı var olamaz” (aktaran
Weigel, 2006) sözünden yola çıkarak geçmiş toplumların nasıl bir ekonomik hayata
sahip olduklarının bilinmesi gerektiğinin önemini daha da pekiştirmektedir. İktisat
biliminin geçmiş toplumların ekonomik yaşantısını sağlıklı bir şekilde analiz
edilebilmesi için arkeoloji bilimi ile güçlü bir bağ içerisinde olması zorunlu bir
gerekliliktir. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren iktisat ve arkeoloji bilimi güçlü bir
ilişki içerisine girmiş ve geçmiş toplumların ekonomik yaşamlarına dair bilgiler gün
ışığına çıkartılmaya başlanmıştır.
Arkeoloji ve iktisat arasında birçok bağlantı olmasına rağmen, bu bağlar ana
kol üzerinden sağlanmaktadır. Bunlar iktisat tarihi ve evrimsel iktisattır. İktisat tarihi
yer ve zaman dizisi içerisinde ekonomik olayları ve süreçleri incelemektedir. Bu
incelemede yazılı dokümanlardan ve malzemelerden faydalanmaktadır. Weigel (2006)
malzeme açısından ise iktisat tarihinin yazılı olmayan kanıtlardan da bu faydalanmaya
dâhil etmelidir. Bu açıdan arkeolojinin karakteristik konu incelemeleri, iktisat
tarihindeki bilinmeyenlerin çözülmesinde önemli derecede katkı yapmaktadır. Benzer
durum evrimsel iktisat için de geçerlidir. Bazı bilim çevrelerinin iktisadi ve toplumsal
değişimlere yönelik içsel açıklamalarda tatmin sağlayamamasına bağlı olarak oluşan
rahatsızlıklar, evrimsel iktisadın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İktisadi sistemlerin
evrimine yönelik itici güçler üzerinde bazı fikirlerin ortaya çıkmasında arkeolojinin
önemli derecede yardımcı olduğu çok açıktır (Weigel, 2006).
İktisat ile arkeoloji arasındaki ilişkinin kurulması çok eski zamanlara kadar
dayandırılmakla birlikte Karl Marx’tan Douglass North’a kadar birçok önemli iktisatçı
ve iktisat tarihçisi, özellikle kapitalizm öncesi ekonomileri incelemeye çalışmışlar fakat
bu incelemelerin çoğunda arkeolojik verilerden yararlanmamışlardır. Ayrıca birçok
iktisatçı en iyi hukuk ve devlet sisteminin Roma’ya ait olduğunu düşünerek antik devlet
olarak sadece Roma’yı incelemişlerdir. Diğer antik devletler çalışmalara dâhil
edilmemiştir. Tarihçiler ise zengin ve detaylı ekonomik verilerle çalışmalarına rağmen
yapmış oldukları çalışmalar büyük ölçüde tarih arşivciliğinin ötesine gidememiştir
5
(Smith, 2004). Gerçek anlamda iktisat ve arkeoloji arasında güçlü bir bağın kurulma
gayretleri ve disiplinler arası dalların oluşturulması 1950’li yıllarda başlamıştır. Bu
disiplinler “ ekonomik tarih öncesi (economic prehistory)” (Higgs,1972; Clark, 1989);
arkeolojik biçimsel bulgular için ekonomik bir boyut sunma amacını taşıyan “ taş devri
ekonomisi (paleoeconomy)” (Higgs and Jarman, 1975) ve “ iktisadi arkeoloji (economic
archaeology)” (Sheridan and Bailey, 1981) sahaları oluşturularak kendine özgü bilim
dalları meydana getirmiştir.
Arkeoloji ve iktisat bilimleri arasında güçlü bir bağ oluşturulması ve iktisadi
arkeolojinin disiplinler arası bir bilim dalı haline gelmesinde öncü isim Grahame
Clarke’dır. (Marciniak and Coles, 2010). Clark (1952) “Prehistoric Europe: the
Economic Basis” başlıklı çalışmasında tarih öncesi Avrupa’yı incelemiş ve
araştırmasını ekonomi üzerine temellendirmiştir (Harris, 1977; Coles, 2010). Kazılarda
elde edilen doğal kalıntılar ve hayvan kemiklerinin içinde yer aldığı arkeolojik
bulguların konseptini genişleterek bilim dünyasına önemli bir katkıda bulunmuştur.
Clark’ın çalışması ile ekonomik ve ekolojik özellikler, paleoetnobotanik ve arkeozooloji
gibi yeni bilimsel kavramların ortaya çıkmasını sağlamıştır (Trigger, 1990). 1950’li
yıllarda temelleri atılan iktisadi arkeolojinin gelişimi 1972’de Higgs ve ekibinin
çalışmaları ile kuvvet kazanmıştır. İktisadi arkeoloji, İngiltere’de 1970’li yılların ilk
dönemlerinde E.S. Higgs’in öncülüğündeki farklı alanlarda uzmanlaşmış bilim adamları
tarafından yürütülen “British Academy Major Research Project in the Early History of
Agriculture” projesinin Cambridge Üniversitesi yayınlarından çıkan “Papers in
Economic Prehistory” isimli yayına dönüştürülmesi ile birlikte geliştirilmiştir. Higgs’in
yönetimindeki bu grup biyoloji, genetik, bitki fizyolojisi, zooloji, coğrafya, antropoloji
ve diğer konularda uzman kişilerden oluşmaktaydı (Higgs, 1972). Tarımın ve
hayvancılığın kökenlerinin araştırılmasına yönelik modellerin ve metodların test
edilmesi için bu bilim adamları geniş çapta yeni araştırma metotları geliştirdiler ve bu
araştırma metotları günümüzde bilimsel arkeologların ayrılmaz bir parçası haline
gelmiştir (Levy, 2011). Hem iktisatçıların hem de arkeologların geçmiş toplumların
analizinde iktisadi arkeoloji dalını göz önüne almaları bu sahanın dünya genelinde
arkeolojik araştırmanın temel alt disiplinlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır.
Günümüzde birçok disiplinler arası araştırma projesi iktisadi arkeolojinin alt
dallarında
faaliyet
gösteren
çok
sayıda
uzmanlığı
kapsamaktadır.
Bunlar
6
paleoetnobotanik,
içermektedir
zooarkeoloji,
(Levy,
2011).
petrografya,
Arkeolojinin
jeomorfoloji
alt
disiplinleri
ve
uzamsal
analizi
archaeoethnobotany,
zooarkeoloji, maden arkeolojisi ek olarak teknoloji ve el sanatları arkeolojisi bazı ortak
araştırma stratejileriyle tamamı birbirleriyle bağlantılıdır. Bu alt dalların tamamı, teknik
süreci ve üretilmiş olan malların orijinal miktarlarını açıklayabilmek için üretim
kalıntılarını analiz etmektedir. Bu alt dallar ekolojik ve teknik bağımlılığı açıklamakta
ve deneysel verilerle birlikte etnografik karşılaştırmaları kullanmaktadır (Kerig, 2010).
1960’lardan beri paleolotik arkeolojinin farklı disiplinlerle tortul ve faunal kalıntıların
analizi, örneklerin tarihlenmesi ve istatistiksel verilerin analizini içeren bir ilişki
içerisine girmesi arkeolojinin disiplinler arası bir bilim dalına dönüşmesini sağlamıştır
(Sinclair, 2008).
İktisadi arkeolojinin alt disiplinlerinin teknikleri arkeolojik materyallerin geri
kazandırılması ve örneklendirilmesi için “geleneksel” arkeolojiden çok daha fazla
dikkat ve özen gerektirmektedir. Zooarkeoloji, kökeni tükenmiş sürü hayvanlarının
örneklerinin ve hayvancılık sistemlerinin doğasını restore etmek için faunal kalıntıların
geniş çapta toplanmasını gerektirmektedir. Paleoetnobotanik bitki temelli ekonominin
yeniden yapılandırılması amacını taşımaktadır ve bu dal sadece flotasyon tekniğiyle
elde edilen karbonize olmuş mikroskobik ve makroskobik tohum kalıntılarının
araştırılmasına dayanmaktadır (Levy, 2011).
Paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji alt dalları kullanılarak bir
toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bulgular elde edilmekte
ve elde edilen bulgular ile ilgili toplumun iktisadi arkeoloji konseptinin ortaya
konmasında
temel
teşkil
etmektedir.
İktisadi
arkeologların
hipotezlerini
oluşturabilmeleri için bir toplumun ekonomik yapısının ve ekonomik performansının
incelenmesinde arkeolojik verilerin nasıl elde edildiği, nasıl analiz yapıldığı ve analiz
sonucunda verilerin nasıl yorumlandığı büyük önem arz etmektedir. Bu hipotezlerin test
edilmesinde paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji özellikle tarih öncesi
toplumların analizinde en önemli alt dallar haline gelmiştir.
Paleoetnobotanik, zooarkeoloji ve bioarkeoloji alt bilim dalları ile toplumların
tüketim ve üretim yapıları kantitatif bir şekilde değerlendirilebilmektedir. Literatürde
iktisadi arkeologların tüketim konusundan daha çok üretim konusu üzerine araştırma
7
yaptıkları görülmektedir. Bir taraftan önemli anahtar veriler fiziksel ihtiyaçların
değerlendirilmesi ile elde edilebilirken, bir diğer yandan tüketim tercihleri gurup
spesifiği
olarak
ve
malların
erişilebilirliği
ile
düzenli
etkileşim
içerisinde
kavramsallaştırılmıştır (Kerig, 2010). Üretime ilişkin araştırmalar ise son yirmi yıl
içerisinde önemli gelişmeler göstermiştir. Bu gelişmeler özellikle tarımsal üretimlerin
bioarkeolojisinde ve maden arkeolojisinde olduğu kadar teknoloji ve el sanatlarındaki
araştırmalarda da yaşanmıştır. İlgili uzun yıllara ait parametrelerin tahminlenmesinin
önemi için, ekonomik sektörlerin yapısı ile ilgili kalitatif veriler giderek artan bir
şekilde kantitatif düşüncelerle pekiştirilmektedir. Alan kullanımı, hayvan sürüsünün
büyüklüğü, çıktılar, çevresel etkiler, iş yükü ve kaynakların analizi ile birlikte daha fazla
bilgi erişilebilir duruma gelmiştir. Bu durum, ekonomik yapı üzerine olan bir
odaklanmadan ekonomik performansı dikkate alan bir düşünceye doğru hareket eden
dönüşümü beraberinde getirmiştir. Bu dönüşümün ilk evresinde arkeolojinin, malların
bölüşümü ile ilgilendiği görülmektedir. En çok dikkat edilen durum, egzotik
materyallerin bulunması ve sonrasında ise kendi içindeki mübadelenin yapısının
araştırılmasıdır. Güncel değerlendirmeler, nesiller içindeki ilk neolitik mübadele ağı,
demir çağının diplomatik hediyeleri, “erken ortaçağa kadar olan ilk dünya-sistemleri”,
“ticaret limanları” gibi mübadelenin tarihsel spesifik türleri üzerine vurgu yapmaktadır.
Örnek verilen arkeolojik modeller genellikle bulguların uzamsal analizinin temeli
kantitatif argümanlarla desteklenmektedir. Bununla beraber, mübadele edilmiş malların
miktarı yani ticaret performansı konularının alan içindeki kapsamı da artmıştır.
Avrupa’da keşfedilen bulguların artması ve coğrafi bilgi sistemlerinin geniş çapta
kullanılması şimdiye kadar bilinmeyen verilerin yorumlanması, analiz ve tespit edilmesi
için yeni fırsatlar oluşturmaktadır (Kerig, 2010).
Ek olarak, peyzaj arkeolojisi iktisadi faktörlerin uzamsal bölüşümü ile güçlü
bir ilişkiye sahiptir. Jeofiziksel madendeki son gelişmeler yerleşim alanlarının, üretim
yerlerinin ve maden kalıntılarının hızlı ve eksiksiz bir şekilde tespit edilmesine izin
vermektedir. Bilimsel analizdeki son gelişmeler hem daha güvenilir hem de daha fazla
sayıda kaynak kullanımını oluşturmaktadır. Birtakım tahmin yordamları, ekonomik
proxylerin ve endekslerin tespit edilmesi, coğrafik bilgi sistemleri ile ekonomik
faktörlerin uzamsal analizi, geçmiş ekonomik sistemlerin hesaplanması ve model
geliştirilmesinde ekonometrik araçların uygulanması gelecek vadeden gelişmeler olarak
8
kayda geçmiştir (Kerig, 2010). Arkeolojik bulgularla gelişen yeni teknikler ve
kavramlar sayesinde bilim insanları dinamik iktisadi arkeolojiyi sadece insanların ne
yediği ve temel kurumlarını nasıl finanse ettiği konusu ile değil aynı zamanda yerel ve
bölgesel tarihin seyrinden etkilenen bu temel ilişkilerin nasıl ve niçin yön değiştirdiği
hakkında ilerlemeler kaydetmişlerdir (Feinman, 2008).
Güncel gelişmeler arkeolojiye hızlı bir şekilde yön verebilirken, iktisadi
arkeoloji tüm arkeolojik alan ve araştırma programlarının uzun süreli ve ayrılmaz bir
parçası haline gelmiştir. Çünkü iktisadi arkeoloji ampirik tabanlıdır ve elde edilen
verilerin biyolojik ve fiziksel kaynaklarından geniş çapta faydalanılması her çeşit
düşünce okulunun ve teorik arkeologların hipotezlerini test etmeleri için olanak
sağlamaktadır. İktisadi arkeoloji yaklaşımındaki değişimler süresince bu dalın
geçerliliğini korumasını sağlayan nedenlerden birisi verilerin kantitatif açıklamalara
dayandırılmasıdır. Böylece hipotez oluşturmada kullanılan gözlemlerin türetilmesine
imkân sağlamaktadır (Levy, 2011).
1.2. İKTİSADİ ARKEOLOJİ KAVRAMI
İktisadi arkeolojinin amacı geçmişteki ekonomik karar verme mekanizmasını
tanıtmak, tanımlamak ve açıklamaktır. Bu nedenle hem yapı (doğal ve sosyal koşullar)
hem de performans (etkinlik ve malların miktarı açısından) ile ilgilenmekte ve
ekonomik yapı ile ilgili sorulara odaklanmaktadır: İktisadi arkeolojinin görevi biyolojik
ve kültürel yaklaşımlar arasındaki açığı kapamaktır. İklimsel, coğrafik, biyolojik ve
teknik faktörler temel olarak kalitatif bir şekilde tanımlanmış ve sosyal koşullarla
ilişkilendirilmiştir (Kerig, 2010).
İktisadi arkeoloji, üretim, bölüşüm, tüketim ve sınıflaşma temelinde antik
toplumlar ile bu toplumların doğal ve kültürel kaynakları arasındaki ilişkiyi
incelemektedir. Bu bağlamda iktisadi arkeologlar toplumların kendi doğal kaynaklarını
nasıl kullandıklarına, toplum nüfusunun nasıl büyüdüğüne ve azaldığına, çevrede ve
teknolojideki değişimleri ve kültürel değişimden üretimi nasıl etkilendiğine yanıt
aramaktadırlar (Feinman, 2008; Levy, 2011).
Sonuç olarak iktisadi arkeoloji, sanayi devrimi öncesi ekonominin doğası ve
varlığı üzerine yapılan tartışmaları; ticaretin rolünü, piyasaları ve parayı, toplumun
9
geçim yapısını ve sosyo-politik yapısını; yiyeceklerin, alan kullanımının, bitki ve
hayvan yetiştiriciliğinin ve mübadelenin arkeolojik restorasyonunu; avcı-toplayıcıların,
göçebelerin ve ziraatçıların antropolojik ve arkeolojik tartışmalarını araştıran bir bilim
dalıdır. İktisadi arkeolojinin bu tanımından hareketle çalışmanın amacı, Seyitömer
Höyüğü’nden elde edilen arkeolojik bulgularının bioarkeoloji, zooarkeoloji ve
paleoetnobotanik alt disiplin dalları kullanılarak iktisadi arkeoloji bağlamında analiz
edilmesi ve ilgili dönemde yaşamış olan toplumun ekonomik yapısı, ekonomik
performansı hakkında bir takım veri, ipucu ve imalara dayalı olarak genel sonuçlara
ulaşılmasıdır.
1.3. İKTİSADİ ARKEOLOJİ’NİN ALT DİSİPLİNLERİ
Bir toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bulgular
elde edilmesi ve elde edilen bulguların yorumlanarak ilgili toplumun iktisadi arkeoloji
konseptinin ortaya çıkarılmasında iktisadi arkeolojinin alt disiplinleri olan zooarkeoloji,
paleoetnobotanik ve bioarkeoloji sahalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Arkeolojik verilerin
nasıl elde edildiği, nasıl analiz yapıldığı ve analiz sonucunda verilerin nasıl
yorumlandığı iktisadi arkeologların hipotezlerini oluşturabilmeleri için büyük önem arz
etmektedir. Çalışmanın bu kısmında hipotezlerin test edilmesinde ve iktisadi arkeoloji
konseptinin oluşturulmasında kullanılan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji
alt disiplin dalları hakkında bilgi verilmektedir.
1.3.1. Zooarkeoloji
Zooarkeoloji, prehistorik ve arkeolojik buluntu yerlerinden çıkarılan hayvan
kemiklerini zoolojik açıdan inceleyen bir bilimdir. Zooarkeologlar dünyanın çeşitli
bölgelerinde birbirlerinden habersiz ve bağımsız olarak çalıştıkları için zooarkeolojik
metodlar, hesaplamalar ve kemik ölçümleri son derece çeşitlilik gösterir. Böyle
olmasına rağmen, temelde önemli olan nokta kemiklerin doğru tanımlanabilmesidir.
Zooarkeolojinin en önemli amacı, bir kemik yığınından, mümkün olan zoolojik ve
antropolojik bilgilerin çıkarılmasını sağlamaktır (Açıkkol, 2006).
10
Zooarkeoloji diğer bir ifadeyle insanlar ve hayvanlar arasındaki geçmişteki
etkileşimleri araştıran bir çalışma sahasıdır (Thomas, 1996). Arkeoloji biliminin
içerisinde bir uzmanlık olan zooarkeoloji alt biliminin öncelikli temel amacı arkeolojik
alanlardan ortaya çıkarılan hayvan kalıntıları temelinde insan ve çevre etkileşimine
anlam kazandırmaktır (Peres, 2010). Zooarkeoloji, geçmiş toplumların hayvanları nasıl
kullandığıyla şekillenen ve birbiriyle ilişki içerisinde olan sosyal ve çevresel sürecin
anlaşılabilmesine katkı sağlamaktadır (deFrance, 2009). Bir disiplin olarak zooarkeoloji
son otuz yıldan fazla süre içerisinde katlanarak önemi büyümüş ve bu disiplin içerisinde
çalışma yapan uzmanların sayısı da büyük çapta artış göstermiştir. Zooarkeoloji
araştırma konseptinin oluşturulabilmesi için araştırmacılar arkeolojik alanlardan
çıkarılan hayvan kalıntılarını incelemektedir.
Arkeolojik
kayıtlarda
sunulan
hayvanlar
fosil
asemblajı
olarak
adlandırılmaktadır (Klein and Cruz-Uribe, 1984). Hayvan kalıntıları araştırmacılara
mevsimsellik, insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri, avcılık uygulamaları, politik ve
sosyal organizasyonlar, yerleşim kalıpları (alışkanlıkları) ve kaynak kullanımı gibi
toplum araştırılmaları konuları hakkında çeşitli bilgiler verebilmektedir. Bir
zooarkeolojik asemblajda küçük hayvanların varlığı etnografik analoji süresince bu
hayvanların yakalanması için gerekli olan teknoloji hakkında bilgi verebilmektedir
(Reitz and Wing, 2008). Arkeolojik verilerle ilişkilendirilmiş etnografik analoji aynı
zamanda yiyecek üretimi ve çöp öğütümü davranışlarının yorumlanabilmesini de
sağlamaktadır (Peres, 2010).
Zooarkeolojik kalıntılar, antik dönemdeki kaynak tercihleri, teknolojik
adaptasyon, kültürel süreklilik ve yerleşim alanlarının yorumlanmasına yardım
etmektedir. Geçmişteki çevrelerin insanlar tarafından kullanılmasına yönelik tüm
çalışmalar çevresel arkeoloji temelli çok yönlü kanıt bağlantıları oluşturmalıdır.
Zooarkeolojik veri çalışmaları süresince, belli bir amaç için üretilmiş ve fayda sağlayan
insan eserleri asemblajları, yerleşke alanları ve beslenme havzası,
topraklar ve
topografı ve insan iskelet kalıntılarının stabil izotopu gibi gerekli bilgiler bu
yorumlamaların güçlendirilmesi veya değiştirilmesi için elde edilebilir. Örneğin insan
kemiği kollajeninin stabil izotop analizi, bir arkeolojik popülasyon tarafından tüketilen
protein kaynaklarının çevresel orijinin belirlenmesine imkan tanımaktadır. Bu türden
11
analizler, popülasyon içerisinde ve popülasyonlar arasında tüketilen kaynakların
çeşitliliği ve devamlılığı hakkında bilgi verebilir (Peres, 2010).
Zooarkeolojik
kalıntılar,
hayvanların
çeşitli
alanlarda
yiyecek
temin
edebilmeleri için nasıl hareket ettiği, hayvansal ürünlerin nasıl ticari mallara
dönüştürüldüğü ve hayvanların ideolojik güç sembolleri olarak nasıl kullanıldığının
anlaşılmasında kullanılabilmektedir (deFrance, 2009). Avlanan hayvan türlerinin
dişlerinin (özellikle memeli hayvanlar), balıkların otolithslerinin (balığın işitmesini ve
sesin dengelenmesini sağlayan kulaktaki üç kemik) ve omurgasızların mevsimsel artış
miktarı üzerine yapılan çalışmalar, bir yerleşimin meydana geldiği, kaynak kullanımının
programlandığı ve yaş sınıflarının hedeflendiği zamandaki dönem hakkında bilgiler
verebilir.
Zooarkeolojik
asemblajların
yorumlanması
birtakım
değerlendirme
kriterlerine ihtiyaç duymaktadır. Analistlerin, tafonomik koşulların ve kurtarma
tekniklerinin sebep olabileceği yanılgı faktörlerinin farkında olması gereklidir. Herhangi
bir faunal kalıntı için kritik olan nokta, materyallerin tamamen ortaya çıkarılması,
faunal kalıntıların içeriğinin detaylı kayda alınması ve bağlantılarının yapısının
anlaşılması için yoğunlaştırılmış bir efor sergilenmesidir. Bu bilgi, insanların yaşamını
sürdürebilme
stratejilerinin
(beslenme,
gerekli
teknoloji,
tedarik,
imalat
ve
modifikasyonu içeren) ve geçmişteki yaşam çevresinin anlaşılabilmesi konusunda
kalıntıları yorumlayan zooarkeologlara yardımcı olmaktadır. Zooarkeologlar, akademik,
bilimsel ve kurtarma kazılarını kapsayan tüm arkeolojik projelerinin planlama
evrelerinin oluşturulmasına ihtiyaç duymaktadırlar. Araştırma amacının, kullanılan
örnek alma ve kurtarma metotlarının, laboratuar ve saha ekibinin beceri düzeyinin ve
kalıntıların kültürel içeriğinin bilinmesi zooarkeologlar açısından büyük önem arz
etmektedir. Ortaya çıkabilecek yanılma kaynaklarının dolayısıyla analizlerin ve
yorumların yapısının belirlenmesi için bu verilere ihtiyaç duyulmaktadır (Peres, 2010).
Zooarkeolojik çalışmaların insanlar ve av hayvanları arasındaki sıkı ilişkiyi
ortaya koymakta önemli rolü vardır. İnsan populasyonlarının demografik yapıları
hakkında, yaşam stratejileri ve av hayvanlarının seçimi gibi önemli faktörlerin
yardımıyla güvenilir bilgiler elde edilebilmektedir.
12
1.3.2. Paleoetnobotanik
Fiziksel kanıtlar ile geçmişteki insanların davranışlarını öğrenmek arkeolojinin
temel amaçlarından birisidir. Kunth’un (1826) antik Mısır’da botanik kalıntıları ifade
etmesinden ve Heer’in (1866, 1865) Swiss-Lake’de yaşamış olanların kullandığı sebze
türü yiyeceklerin listesini yapmasından buyana arkeolojik ortamlardan elde edilen bitki
kalıntılarının analizi arkeolojinin bu temel amacını gerçekleştirmesini kolaylaştırmıştır.
Jones’un 1941 yılında yayınladığı “The Nature and Status of Ethnobotany” isimli
eseriyle birlikte insanlar ile bitkiler arasındaki karşılıklı ilişkinin araştırılmasına yönelik
bu türden çalışmalar daha fazla şekillenmiştir (Wright, 2010).
Elde edilmiş arkeolojik bitki kalıntılarının analizi ve yorumlanması veya
“paleoetnobotanik” olarak tanımlanması Hastorf ve Posser (1988) tarafından yapılmış
ve sistematik gelişim tekniklerinin yaygınlaşmasıyla 1970’li yıllarda filizlenmiştir.
Günümüzde paleoetnobotanikçiler beslenme, tarımın kökeni, çevresel değişim, kaynak
erişilebilirliği ve kullanımı, taş aletler ve çömlekçilik fonksiyonu ve uzun dönemde
sosyo-ekonomik değişiklikler gibi birkaçını sayabileceğimiz bilgiler üzerine katkı
sağlamaktadırlar.
Özetle
paleoetnobotanik
araştırmalar
geçmişteki
insanların
davranışlarının ve inanışlarının sırlarının çözülmesinde değerli bir araç olarak artan bir
şekilde tanınmaktadır (Wright, 2010).
Arkeolojik alanlardan toplanabilen bitki belirti türleri polenlerden tohumlara
kadar DNA değişkenliği göstermektedir. Çeşitli bir takım kalıntıları gruplandırmak için
gözlem, kurtarma ve analiz yöntemleri ortak uygulama türleridir. Paleoetnobotanik
disiplininde üç temel belirti türü bulunmaktadır. Bunlar makrobotanik kalıntılar,
mikrobotanik kalıntılar ve kimyasal ve moleküler belirtilerdir. Makrobotanik kalıntılar
çıplak gözle veya düşük güçlü bir mikroskopla görülebilen parçalanmış veya bütün bitki
parçalarından oluşmaktadır. Buna karşın mikrobotanik kalıntılar gözle görülemeyen ve
sadece yüksek çapta büyütmeyle görülebilen çok küçük bitki parçaları olarak
adlandırılmaktadır.
Kimyasal ve moleküler belirtiler ise farklı ve kompleks
ekstraksiyon ve analiz yöntemleri ile tespit edilebilen artakalan belirtilerdir (Wright,
2010).
13
1.3.3. Bioarkeoloji
Bioarkeoloji kültürel (arkeolojik) bağlamda insanların biyolojik kalıntılarını
inceleyen bilimdir. Bioarkeoloji kavramı ilk olarak 1972 yılında İngiliz arkeolog
Graham Clark tarafından zooarkeolojiye referans olarak türetilmiştir. 1977 yılında Jane
Buikstra tarafından yeniden tanımlanan bioarkeoloji özellikle ABD’de arkeolojik
alanlardan elde edilen insan iskeleti kalıntılarının bilimsel çalışması ve osteoarkeoloji
veya paleo-osteoloji disiplin dalı olarak bilinmektedir. İngiltere ve birçok Avrupa
ülkesinde bioarkeoloji terimi, genel olarak daha çok çevresel arkeoloji olarak faunal
kalıntıların analizi olmasına karşın arkeolojik alanlardan elde edilen her tür biyolojik
kalıntının analizi şeklinde anılmaktadır (Šlaus, 2009).
Bioarkeoloji temel olarak arkeolojik alanlardaki insan popülasyonunun
bağlamsal analizidir (Buikstra, 1977). Bioarkeoloji insanların nasıl beslendiği ile değil
nasıl yaşadıkları hakkında sorulara yanıt aramak için arkeoloji ve iskelet biyolojisinin
kombinasyonunu kullanmaktadır. Bioarkeoloji bu kombinasyonu gerçekleştirmek için
kişilerin osteobiyografisi ve popülasyonun biyokültürel adaptasyonuna odaklanmaktadır
(Beck, 2006).
Kemikler ve dişler antropolojinin bünyesinde yeni gelişmekte olan çeşitli
bağlantı noktalarının temelini oluşturmaktadır. Bu bilgi ışığında, disiplinler arası yeni
bir
araştırma
sahası
olan
bioarkeolojinin
(Larsen,
1997),
biyolojik/fiziksel
antropolojideki arkeoloji eğitimi ve yeteneği ile antropologların ortak ilgi alanlarını ve
amaçlarını çevrelediği belirtilmektedir. İnsan ve hayvan kemik ve dişlerinin morfolojisi,
patolojisi ve kimyası insan ve hayvanların evrimsel tarihleri, hayat hikayeleri, büyüme
ve kalkınmaları, çevre, beslenme ve davranışlarının kayıt altına alınmasını
sağlamaktadır. Birçok bioarkeolog, kemiklerin ve dişlerin kimyasal ve izotopik
kompozisyonunu geçmişteki beslenme, çevre ve göç modellerini yeniden yapılandırmak
için düzenli olarak analiz etmektedir (Ambrose and Krigbaum, 2003).
Bir bilim dalı olarak arkeolojinin temel amaçlarından biri geçmişteki
popülasyonların hayat koşullarını yeniden düzenlemektir. Bu bağlamda, geçmişteki
popülasyonların yaşam kalitesinin güvenilir birçok belirleyicisi kemik ve dişler gibi
biyolojik kalıntılardır. Bioarkeolojinin çok geniş çapta potansiyel oluşturması ve geçmiş
toplumların daha iyi anlaşılması için şu faktörler dikkate alınmalıdır (Šlaus, 2009):
14
i) Osteolojik kalıntılardaki cinsiyet ve ölüm yaşının belirlenmesi için
standardize edilmiş ve güvenilir metotların kullanılması;
ii) Sadece son birkaç on yıl içerisinde erişilebilir hale gelmiş olan arkeolojik
olarak
iyi
belgelenmiş
ve
geniş
çapta
geliştirilmiş
osteolojik
toplamaların
(koleksiyonlar) ilişkilendirilmesi;
iii) Bioarkeolojik analizlerdeki çoklu istatistiksel metotların uygulanması ve
geliştirilmesi;
iv) Çalışmanın temel odağı olan tüm popülasyonun analizi üzerinde bir vurgu
yapılması için bir kişinin ve bu kişinin osteolojik karakterinin betimlenmesinden
kaynaklanan analiz odağındaki değişim veya değişimlerdir. Çünkü bu değişimler,
arkeolojik alanlardan çıkarılmış olan insan kemikleri, tıpkı tarihsel belgeler veya
arkeolojik eserler gibi tarihi anlamak için çalışılması gereken geçmişteki bir belge
durumuna gelmiştir.
15
İKİNCİ BÖLÜM
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ: COĞRAFİK KONUM, KAZI TARİHÇESİ VE KAZI
BULGULARI
16
2.1. SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN COĞRAFİK KONUMU
Kütahya sınırları içerisinde yer alan Seyitömer Höyüğü, il merkezinin
kuzeybatısında olup, merkeze 26 km. uzaklıktadır (Resim 2.1). Höyük, Seyitömer
Kömür İşletmeleri kömür havzası içinde, eski Seyitömer Kasabası’nın bulunduğu
alanda yer almaktadır. Yaklaşık 150 x 140 metre ölçülerinde ve yüksekliği 23,5 metre
olan eski bir yerleşim yeridir (Resim 2.2). Bu alan pliosen yaşlı bir göl oluşumudur.
Tortul kayaçlar, konglomera, mavi yeşil renkli killi tabaka ve ana kömür damarından
oluşmaktadır. Höyüğün de içerisinde bulunduğu havza genel olarak büyük çapta
tektonik hareketlere maruz kalmıştır. Bölge kömür alımlarından dolayı, coğrafi
özelliklerini tamamen yitirmiştir (Aydın, 1991).
Resim 2.1: Türkiye Haritası
17
Resim 2.2: Seyitömer Höyüğü
2.2. KURTARMA KAZILARI VE SONUÇLAR
Höyük kurtarma kazı çalışmalarına, höyüğün altında bulunan 12 milyon ton
kömür rezervinin kullanılabilir duruma getirilip, ekonomiye kazandırılması amacıyla
başlanmıştır (Bilgen, 2009). 1989 yılında Eskişehir Müze Müdürlüğü tarafından
başlanan kazılara, 1990-1995 yılları arasında Afyon Müze Müdürlüğü tarafından devam
edilmiştir. 96 yılından sonra kazılara on yıl gibi bir süre ara verilmiş, 2006 yılında
Dumlupınar üniversitesi kazılara yeniden başlamıştır. Seyitömer Höyüğü’nde 19891995 yılları arasında yapılan kazılarda, höyüğün 1/10’luk kısmı kazılabilmiştir. Bu
nedenle, höyük hakkında daha detaylı veri ve bilgiler, Dumlupınar üniversitesi kazı
ekibinin 2006 yılından başlayarak halen sürdürmekte olduğu çalışmalarını bitirmesi
sonucunda elde edilecektir.
2.2.1. 1989 Yılı Kurtarma Kazısı
Kazılara ilk olarak 1989 yılında Eskişehir Müzesi Müdürlüğü’nce Nurullah
Aydın başkanlığında başlanmıştır. Yaklaşık beş ay gibi bir süreç almış olan çalışma
öncesinde, bölgenin coğrafi yapısı incelenmiş, yüzey buluntuları değerlendirilerek kazı
çalışmaları buna göre yönlendirilmiştir (Aydın, 1991).
18
Bu dönem içerisinde yapılan kazı çalışmaları ile höyükte açılan bazı açmalarda
önemli mimari yapılara ve buluntulara rastlanmıştır. Bu kazılarda sura ait olduğu
düşünülen düz ve çıkıntılı olarak izlenen kalın duvar temelleri, depo olarak kullanıldığı
öngörülen içleri küplerle dolu olan dikdörtgen mekânlar, dikdörtgen bir ocak ve ocak
içinde insitu durumda bir kâse bulunmuştur. Açmalarda gün ışığına çıkarılan
mekânların, terk edildikten sonra ya olduğu gibi, ya da onarılıp bazı ilaveler yapılarak
daha sonraki dönemlerde kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Höyüğün farklı bölgelerinde
yapılan açmalar sonucunda ortaya çıkan taş döşeme bir sokak ve sokağın açıldığı bir
meydan ilginç bulunurken, diğer bir açmada da taş döşemenin altında höyüğün batısına
doğru giden bir pis su kanalı tespit edilmiştir (Aydın, 1991).
1989 yılı çalışmaları, geç dönemleri gün ışığına çıkarmıştır ve geç dönem
yerleşmeleriyle ilgili olarak birbirini takip eden dört evreli kültür tabakası tespit
edilmiştir. Az da olsa Erken ve Orta Tunç Çağı’na ait bulgular elde edilmiştir. Çanak
çömlekte ise tüm evrelerde bir süreklilik söz konusudur. Bu seramiklerin yerli olanların
yanı sıra çok sayıda ithal olanlarına da rastlanmıştır. Kazı çalışmalarında insan
iskeletine rastlanılmamış olması, yerleşimin çok kısa aralıklarla bilinçli olarak terk
edildiğini ve hemen yerleşildiğini göstermektedir. 1989 yılı çalışmaları sadece kazı
çalışmalarından oluşmayıp, çıkartılan eserlerin değerlendirilmesi, eserlerin yıkanması,
istatistiğinin yapılması ve önemli eserlerin çizilip fotoğraflanması gibi çalışmaları da
kapsamaktadır. Bu çalışmaların sonucunda restorasyon ve konservasyon işlemi yapılan
110 adet eserinde Kütahya Müzesine teslim edildiği belirtilmektedir. (Aydın, 1991).
Kazı alanında yapılan açmalardan çıkartılan; yazılı anfora kulp parçası,
üzerinde at tasviri olan bir pişmiş toprak mühür baskısı (Resim 2.3), Helenistik bir
kandil parçası gibi buluntular sayesinde bu sezonki çalışmaların M.Ö VI. yüzyıl ile M.S
III. yüzyıl arasına tarihlenebileceği belirtilmiştir (Aydın, 1991).
19
Resim 2.3: Mühür Baskısı
2.2.2. 1990 Yılı Kurtarma Kazısı
1 Ekim- 7 Kasım 1990 tarihleri arasında bir ay altı gün gibi kısa bir süreç alan
1990 yılı kazı çalışmaları, Afyon Müzesi Müdürlüğü tarafından Ahmet Topbaş
başkanlığında yapılmıştır. Zamanın kısıtlı olmasından dolayı, bir önceki dönem kazı
çalışmalarında belirlenmiş olan üst iki tabaka ile altta yer alan tabakalaşmanın
belirlenmesi ve yerleşim yerinin sınırlarının saptanması hedeflenmiştir (Topbaş, 1992).
1990 dönemi kazı çalışmalarında höyüğün belirli plan karelerinde çalışılmış
olduğu belirtilmektedir. Bu plan karelerde yapılan açmalardan bazılarında önemli,
dikkat çekici buluntular elde edilmiştir. Örneğin bir açmada, yerleşim yeri olarak
kullanılmış olan bu höyüğün o dönemlerde şiddetli yangınlara maruz kaldığına işaret
eden bulgulara rastlanmıştır. Yanık olan tabakalarda da çok sayıda Erken Tunç Çağ
özellikli çanak çömlek parçaları, sapan taşı, ağırşak ve bileği taşı gibi buluntular elde
edilmiştir. Höyükte bu sezon kazıların sürdürüldüğü E/15 açmasının II. terasında ele
geçen bulgulardan çift kulplu amphoriskos (Resim 2.4) ve mühür biçimli baskı kalıbı
(Resim 2.5) dikkat çekmektedir. Bunun yanında C/15 açmasından da kayda değer
buluntular elde edilmiştir. Bunlar bazıları;
marndan bir idol (Resim 2.6), kemik
deliciler (Resim 2.7), testiler, çanaklar ve kaseler (Resim 2.8) gibi bulgulardır (Topbaş,
1992).
20
Resim 2.4: Amphoriskos
Resim 2.6: Marn Yapımı İdol
Resim 2.8: Çeşitli Çanaklar
Resim 2.5: Baskı Kalıbı
Resim 2.7: Çeşitli Kemik Aletler
21
Höyüğün diğer bölümlerinde, sur kalıntıları, sur üzerinde teras duvarlarının
varlığı ve bu kerpiç duvarların da yine yangına maruz kaldığı gözlemlenebilmiştir.
Başka bir açmada ise küçük eser olarak Hellenistik döneme ait üzerinde iki kontrmark
olan, ön yüzünde Athena portresi, arka yüzünde ayakta miğferli Athena portresi ile
“
yazısı bulunan bronz bir sikke, bir adet cam boncuk,
boynuzdan yapılan delici alet ve çakmak taşından yapılmış bir kesici alet gibi buluntular
ele geçmiştir. Farklı plan karelerde çok sayıdaki açmalardan elde edilen buluntular da
vardır. Bunlardan Hellesnistik dönem özelliğinde olanlar arasında; siyah renkli çift
kulplu çömlek, iki adet yonca ağızlı testi, Fenike tipi cam bilezik gibi önemli buluntular
vardır. Yine farklı bir açmada bulunmuş olan üç mezarın Hellenistik dönemde
kullanıldığı belirtilmektedir. Bu dönemde kullanılan mezarların ise daha sonraki
dönmelerde soyulmuş olduğu anlaşılmıştır. Genel olarak kazı çalışmalarında bulunan
çanak çömlek parçalarının, üstte Roma dönemi, altta ise Hellesnistik dönem
karekterinde olduğu belirtilmektedir (Topbaş, 1992).
Höyükte yapılan 1990 yılı çalışmaları sonucunda, höyüğün kuzeydoğu
tarafında anakayaya kadar olan tabakalaşma belirlenmiştir. Tabakalaşmanın belirlendiği
bu açmalarda, anakaya üzerinde Kalkolitik dönemden Erken Tunç Çağ I’e geçiş ile
başlayan ilk yerleşim Erken Tunç Çağ I ve II yoğun bir yerleşime dönüşerek,
anakayadan itibaren kuvvetli bir yangın geçirmiş ve önemli bir kültür tabakası
oluşturmuştur (Topbaş, 1992).
2.2.3. 1991 Yılı Kurtarma Kazısı
Bir önceki döneme göre uzun sayılabilecek olan, yedi ay süren 1991 yılı
çalışmaları, 1989 ve 1990 yıllarındaki bazı açmaları da kapsayarak toplam 33 açmada
gerçekleşmiştir. 1991 yılı kazı çalışmaları ışığında dönemlere ait yapı katları ve
buluntular gözlemlenmiştir (Topbaş, 1993).
İlk olarak üst yerleşim, Roma dönemi yapılaşmasının gözlemlenebildiği
kadarıyla neler içerdiğine değinilerek bu dönemdeki önemli mimari yapılara ve
buluntulara yer verilmiştir. “Büyük Oda” ve “Kanal” olarak betimlenen yapılar önemli
olanlarıdır. Bu yapılardan kanalda bulunan hayvan kemikleri, boğa heykelcik ve figürün
parçaları, bu alanın tapınak ya da kutsal bir alan olabileceği şeklinde yorumlanmıştır.
22
Çünkü hayvan heykelcik ve kabartmalarının parçalanmış olarak bulunması, adanan
boğa heykelcik ve kabartmalarının da çok parçalı olarak gözlemleniyor olması, canlı
hayvan kurban etmek yerine figürlerinin kırılarak kurban edilmesi biçiminde
açıklanabilmektedir. Bu döneme ait olan diğer önemli buluntular arasında bir adet yağ
kandili, bir adet Gordianus III (238-244)’e ait gümüş sikke ve bir adet Gallianus (253268)’e ait Kütahya Roma şehir bronz sikkesi yer almaktadır (Resim 2.9) (Topbaş,
1993).
Resim 2.9: Sikkelerin Ön Yüzleri
İkinci olarak ise açmalarda Helenistik dönem yapılaşmasının görüldüğü ve bu
yapılaşmanın da iki ayrı evrede olduğu belirtilmektedir. I. Evre (Geç Helenistik) alt
evre yerleşimin yeniden kullanılması biçiminde olduğundan ayrı bir evre olarak
belirlenmiştir. II. Evre ise (Erken Helenistik dönem) höyüğün tüm çalışılan alanlarında
gözlemlenebilen bir yapılaşmaya sahiptir. Bu evredeki yapılarda; odalar içinde kerpiçle
çevrelenmiş ocaklar, 2 ve 3’lü gruplar halinde küpler, oda ortalarında taşlarla çevrili
ocaklar görülmüştür (Topbaş, 1993).
Açmalarda rastlanan diğer bir dönem olan Klasik dönem, höyüğün kuzey
kesimindeki karelerinde görülmüştür. Bu dönemdeki yapılaşma yan yana büyük odalar
biçimindedir. Odaların içinde ocaklar, çok sayıda ip delikli ağırlıklar (Resim 2.10),
mutfak kaplarına ait olduğu düşünülen çanak çömlek parçaları bulunmuştur (Topbaş,
1993).
23
Resim 2.10: Pişmiş Toprak Ağırlıklar
1991 yılı kazı çalışmalarında rastlanan son dönem ise Arkaik dönemdir. Klasik
dönem büyük oda tabanlarının altından bulunan parçalar sayesinde Arkaik dönemin
varlığından söz edilmiştir. Arkaik dönemin en belirgin bulguları ise; çatı kiremiti, beyaz
üzerine kırmızı boyalı aslan (Resim 2.11) ve at figürinleri (Resim 2.12) dir. Topbaş
(1993) ele geçen aslan figürinin Lidya etkisi taşıdığını ifade etmektedir.
Resim 2.11: Aslan Heykelciği
Resim 2.12: Arkaik At Heykelciği
Bu dört döneminde gözlenebildiği 1991 yılı kazı çalışmalarında çok sayıda
küçük buluntu da ele geçirilmiştir. Metal buluntular arasında demir eşyalar çoğunlukta
olup, bunlar demir külçe ve curuflar, ok uçları, mızrak uçları, bıçaklar, pergel, gem
parçası (Resim 2.13), çivi gibi aletlerdir. Buna karşılık üç parça altından malzeme ve
bronzdan sikkeler bulunmuştur. Sikkelerden dört adedinin Bithinia Kralı Prusias I’e
24
(M.Ö. 228-184) ait olduğu düşünülmektedir. Boncuk, ağırşaklar, vazo parçaları ve
Fenike tipi koku kabı gibi buluntular camdan imal edilen buluntular arasındadır. Bu
dönem insanlarının avcılıkta uğraşmakta olduğu da, bulunan geyik boynuzları ve
kemiklerinden anlaşılabilmektedir. Bunun yanında keçi ve koyun gibi küçükbaş hayvan
boynuz ve kemikleri ile kuş cinsi hayvan kemikleri bulunmuştur. Bu kemiklerden bıçak
sapları, düğmeler, oyuncaklar, kemik iğne ve delici aletler (Resim 2.14) yapıldığı
buluntulardan anlaşılmaktadır (Topbaş, 1993).
Resim 2.13: Demir Aletler, Bıçak, Tara ve Pergel
Resim 2.14: Kemik İğne ve Deliciler
Roma öncesi dönemlerinde tarihlemesinin yapıldığı bu dönem çalışmasında
bulgular; iki evreli olarak belirlenen Hellenistik dönemin evresi M.Ö. III. ve II. yüzyıl,
üst evresi ise M.Ö. I. yüzyıl-M.S. I. yüzyıl arasında tarihlenmiştir. Klasik dönem M.Ö.
25
V-IV. yüzyıl arası tarihlenirken, Arkaik dönemin ise M.Ö. VII-VI. yüzyılları arası
tarihlenmiştir (Topbaş, 1993).
2.2.4. 1992 Yılı Kurtarma Kazısı
1992 yılında yapılan ve üç ay süren kazı çalışmalarının, 1989 ve 1991 yılında
açılan açmalarda devam ettirilmesi öngörülmüş, fakat bu karelerdeki planların
çizilememiş olmasından dolayı çalışmalar farklı bölgelere kaydırılmıştır. Bu dönem
çalışmalarında daha önceki yıllarda yapılan kazıların mimari çizimleri yapılıp, kâğıda
aktarılarak somut verilere dönüştürülmüştür. Diğer yandan belirli bölgelerde kazılara
devam edilmiştir. Bu bölgelerdeki kazıların sonucunda bazı yerlerde iki aşamalı, bazı
yerlerde ise üç aşamalı sur yapılarıyla höyüğün çevrelendiği görülmüştür. Surlar, ileri
çıkan duvarlarla desteklenmiş ve bu desteklerden yararlanılarak üzerleri kapatılmış olan
yerleşim yeri olarak kullanılabilecek mekânlar elde edilmiştir. Bu gözlemlere dayanarak
sur dışı yerleşimin varlığı ve sur yerleşiminin Helenistik döneme ait olduğu ileri
sürülmektedir. Kazı alanının diğer bölgelerinde yapılan kazılar sonucu höyüğün
güneybatısında bulunan çatı kiremitlerinden, ilgili alanın Geç Roma dönemine ait
yerleşimleri barındırdığı da anlaşılmıştır. Bölüm bölüm Erken Tunç Çağı’na ait
tabakalara rastlanmıştır. Topbaş (1994) bulgular arasında Hitit dönemi parçaları
bulunmuş olmasına rağmen, kesin Hitit yerleşiminden söz edilemeyeceğine vurgu
yapmaktadır.
1992 kazı çalışmaları sonucunda elde edilen ve önemli olarak düşünülen
bulgular arasında, bir adet gümüş Hellenistik sikke, iki aslanı ayaklarından havaya
kaldıran kanatlı dev tasvirli bulle, pişmiş toprak figürin, Klasik ve Arkaik dönem kâse
parçaları, kemik ve fildişinden yapılmış alet ve eşyalar (Resim 2.15-2.16), demir ve
bronzdan yapılmış alet ve süs iğneler (Resim 2.17-2.18), marn ve mermer idoller gibi
buluntulara yer verilmektedir (Topbaş, 1994).
26
Resim 2.15: Fildişi, Kemik ve Boynuz Eşyalar
Resim 2.16: Kemik Aletler
Resim 2.17: Demir Aletler ve Bronz Ok Ucu
Resim 2.18: Fibula ve Bilezik Parçaları
27
2.2.5. 1993 Yılı Kurtarma Kazısı
1993 yılında yapılan kazı çalışmalarında ilk hedef, 1990 yılında yapılmış olan
tabakalaşmanın ayrıntılı olarak belirlenmesi ve höyüğün yerleşim bakımından yoğun
olan, en yüksek bölümünün kuzeydoğu tarafında tabakalaşma yönünde kazı
yapılmasıyla dere yatağına kadar inebilmek olarak belirlenmiştir. Bu dönemdeki
kazıların bir başka hedefi ise önceki yıl kısmen ortaya çıkmış olan taş basamakları tam
olarak ortaya çıkarmak ve batı tarafının alt kısımlarındaki yerleşimi belirleyebilmektir.
Bu hedefler doğrultusunda höyüğün batı eteğinde, kuzeydoğu ve kuzeybatı
yamaçlarında toplam yirmi dört açmada çalışılmıştır (İlaslı, 1996).
Batı etek çalışması sonucunda, höyüğü çevreleyen moloz taşlı surdan bir kesim
sökülerek höyük iç tabakalarına girilmiş höyük üst tabakası temelleri altında buluntular
ele geçirilmiştir. Bunlardan, M.Ö. I. bin (M.Ö. VII-VIII. yüzyıl kraterlerine benzer)
üzerinde kuş motifli paneli olan krater parça, Roma dönemi yağ kandili (Resim 2.19),
bronz orak (Resim 2.20), kase, çok sayıda aşık grubu ve çömlek adı geçen buluntular
arasındadır (İlaslı, 1996).
Resim 2.19: Yağ Kandili
Resim 2.20: Bronz Orak
Kuzeybatı yamaç çalışmasında, çok kuvvetli Erken Tunç Çağ yangınının varlığı
ve
bu
yangından
etkilenerek
çok
sayıda
deforme
olmuş
çanak
çömleğin
gözlemlenebildiği belirtilmiştir. Bunlara ek olarak bu bölümde yapılan kazılarda Frig
28
dönemine ait olduğu belirtilen biri dar diğeri geniş ağızlı çömlek ve iki yarım kap içinde
hayvan kemikleri bulunmuştur (İlaslı, 1996).
1993 yılı kurtarma kazıların yapıldığı höyüğün diğer bir bölümü olan
kuzeydoğu yamaç çalışmasında Frig mimarisinin varlığını gösteren yapılar, Pers tasvirli
savaş sahnesinin basıldığı iki bulle (Resim 2.21), demirin işlendiğinin saptanıldığı iki
fırın temeli görülmüştür. Ayrıca M.Ö. II. bine ait olan bu tabakadan emzikli bir çömlek
ile içinde iki ezme taşı olan ikiz ocak ve at nalı şeklinde bir başka ocak diğer elde edilen
buluntular arasındadır. Pişmiş toprak testi, çanak, çömlek ve küpler, ağırlık ve
ağırşaklar, çakmaktaşı dilgiler, taş el baltaları, bronz topuz başlı tek ve çift gözlü
iğneler, ustra (Resim 2.22), demir bıçak, külçe, çekiç ve orak biçimi silah, kemik
araçlar ve kaval ağızlığı (Resim 2.23) kuzeydoğu yamacından elde edilen diğer önemli
buluntulardır (İlaslı, 1996).
Resim 2.21: Pers Bulası
Resim 2.22: Bronz Ok Uçları ve Ustra
29
Resim 2.23: Kemik Kaval Ağızlığı ve Aletler
1993 yılında yapılmış olan kazılar sonucunda höyüğün doğuya doğru
eğimleşen bir ana kayalık üzerinde kurulduğu tespit edilmiştir. Höyüğün alt yerleşimden
itibaren eğimli, orta yerleşimde sandık, üst yerleşimde basamaklı surla çevrelenmiş
olduğu ve her aşamasında az da olsa kulelerle takviye edildiği belirtilmiştir. Bu yıl 369
adet envanterlik, 604 adet etütlük olmak üzere toplam 973 adet farklı maddelerden
yapılmış küçük buluntu ve ayrıca çok sayıda çanak çömlek parçası, çatı kiremiti, yine
çok sayıda kemik parçası gibi buluntuların ele geçirilmiştir (İlaslı, 1996).
10 yıl gibi uzun bir süre ara verilen höyük kurtarma kazı çalışmalarına,
Dumlupınar Üniversitesi ve Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü arasında 2006
yılında imzalanan 5 (+1) yıllık protokol ile 2006 yılının haziran ayında tekrar
başlanmıştır (Bilgen, 2008).
2.2.6. 2006 Yılı Kurtarma Kazısı
2006 yılı çalışmaları 12 Haziran’da başlamış 4 Kasım 2006 tarihinde sona
ermiştir. 2006 yılı çalışmaları, kazılara on yıl ara verilmiş olması nedeniyle
kullanılamaz hale gelen kazı evlerinin onarımı ve düzenlenmesi, kazı depo binasının
düzenlenmesi, mimari planların bilgisayarlara aktarılması ve höyük kazıları olarak dört
ana amaç doğrultusunda yürütülmüştür. Bu amaçlar doğrultusunda kazı evi olarak iki
yeni bina daha kullanım amacıyla tahsis edilmiştir. Kazı Evleri, Kazı Evi, Çizim ve
Restorasyon Atölyeleri ve Kazı Deposu olmak üzere dört ayrı bina proje için hazır hale
getirilmiştir. Diğer yandan çuvallar halinde depoda durmakta olan, 1989-1995 yılları
arasında ele geçirilen kiremit, kemik ve taş ile çanak çömlek parçalarından bir sezona
30
ait olanlarını kazı ekibince tekrar elden geçirilmiştir. Böylelikle Seyitömer Höyüğü’nün
çanak çömlek özelliğinin anlaşılması amaçlanmıştır. Höyükten elde edilen kalıntıları
anlamak ve dönemlerini tespit etmek için: önceki kazı sezonlarında çizimleri yapılmış
olan mimarı planlar AutoCAD programında tekrar çizilmiş, planların tamamı topografik
harita üzerinde birleştirilerek höyükteki kalıntılar ile çizimler karşılaştırılmış ve eksik
olan çizimler tamamlanmıştır (Bilgen, 2008).
Çalışmalara verilen on yıllık ara höyükte tahribata neden olmuş, açığa
çıkartılan yapılar yıkılmış ve orijinalliği bozulmuştur. Eldeki mimari çizimler
yardımıyla bu yapılar eski haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu restorasyon çalışmaları
sürerken, devam eden kazı çalışmaları ile de yeni buluntular elde edilmiştir. 2006
kazısında Erken Hellenistik Döneme ait 8 adet küp (Resim 2.24) çıkartılmış ve yine
Hellenistik Dönme ait çok sayıda kap parçaları, marl ve kemik objeler, idoller ve figürin
parçaları ele geçirilmiştir. Farklı bir bölgedeki açmada ise çok sayıda ağırşak, M.Ö. I.
binyıla ait çark yapımı gri kap parçaları, M.Ö. II. binyıla tarihlenen taş kalıp ve bir adet
kireç taşı silindir mühür bulunmuştur (Resim 2.25). Diğer yandan 2006 kazısında,
önceki kazılarda yapıların açılamamış kısımları açılırken, bu açılan bölgelerden de yeni
buluntuların ele geçirilmiştir. Bu buluntular marl ve kemik objeler, bir adet taş damga
mühür şeklindedir (Bilgen, 2008).
Resim 2.24: Hellenistik Döneme Ait Küpler
31
Resim 2.25: Taş Kalıp ve Kireç Taşı Silindir Mühür
Daha öncede çalışılmış olan höyüğün kuzeydoğu yamacında 2006 yılında da
bir açmada devam edilmiştir. Bu açmada gözlemlenebilen yapılar içerisinde yuvarlak
formlu fırın tabanları dikkat çekmektedir. Bu tabanlar üzerinden yanmış buğday taneleri
toplanmıştır. Elde edilen küçük buluntuların M.Ö. II. binyılın bütün dönemlerinin
özelliklerini taşıdığı da belirtilmiştir. 2006 yılında bu bölgedeki bazı açmalarda kazı
çalışması yapılmamış olmasına rağmen sadece temizliği yapılırken bile bulgular ele
geçirilmiştir. Örneğin E.T.Ç’ına ait olduğu belirtilen depas parçası (Resim 2.26) bu
şekilde elde edilen buluntudur (Bilgen, 2008; Bilgen vd., 2011a).
Resim 2.26: Depas Parçası
32
2006 yılında yapılan kazı çalışmalarında, önceki dönemlerde yapılan
çalışmalarda tespit edilmiş olan Roma ve Helenistik gibi dönemlere ait kültür katlarına
rastlanmıştır. Bu dönemlerde gözlemlenmiş olan katlarında kendi aralarında farklı
yapılanmalara sahip olduğuna ve çeşitli evrelerden oluştuğuna değinilmiştir. 2006 yılı
kazıları sonucunda Seyitömer Höyüğü’nün beş bin yıllık kesintisiz yerleşim yeri olduğu
ve burada yaşayan halkların cam, seramik, dokumacılık ve madencilik ile uğraşmış
olduğu belirtilmiştir (Bilgen, 2008).
2.2.7. 2007 Yılı Kurtarma Kazısı
Seyitömer Höyüğü 2007 yılı kazı çalışması altı ay sürmüş ve bu çalışmalarda
höyüğün stratigrafisi yeniden düzenlenmiştir. Düzenleme sonucunda başlıca VI tabaka
saptanmış ve bu tabakalarında her birinin kendi içinde farklı yapılara sahip olduğu
belirtilmiştir. Tabakalar aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:
I. Tabaka (Roma Dönemi)
II. Tabaka (Hellenistik Dönem M.Ö. 330-30)
A-Geç Evre
B-Erken Evre
III. Tabaka (Hellenistik Öncesi/Geç Demir Çağ M.Ö. V-IV. yy)
A-Geç Evre
B-Orta Evre
C-Erken Evre
IV. Tabaka ( Demir Çağ, M.Ö. 1200-500)
A-Geç Evre (Geç Demir Çağ, M.Ö. VI. yy)
B-Orta Evre (Orta Demir Çağ, M.Ö. 900-500)
C-Erken Evre (Erken Demir Çağ, M.Ö. 1200-900)
V. Tabaka (Orta ve Geç Tunç Çağ, M.Ö. 2000-1200)
VI. Tabaka (Erken Tunç Çağ, M.Ö. 3000-2000) (Bilgen vd., 2011b).
33
I. Tabaka Roma Dönemi’ne tarihlenmiştir. Höyük merkezinde ki açmalardan,
Zeus Tapınağı ile alakalı olduğu düşünülen su kanalı ve duvar kalıntıları bulunmuştur.
Daha önceki dönemlerde de belirtildiği gibi bu adak kanalında çok sayıda kırılmış,
parçalanmış hayvan figürinleri bulunmuştur (Bilgen, 2009). Roma Dönemi yerleşiminin
kanıtı olarak da 1993 yılındaki kazıda ele geçirilmiş olan Gallianus’a (253-268) ait
Kütahya Roma Şehir Sikkesi gösterilmektedir (Topbaş, 1993).
Höyük üzerinde en iyi korunmuş olan II. Tabaka Hellenistik döneme
tarihlenmiştir ve iki ayrı mimari evrede ele alınmıştır. Hellenistik dönem yerleşimi
kuleli ve güçlü sur duvarları ile çevrelenmiş bir yerleşimdir. Erken evreye ait yapıların
açığa çıkartıldığı kazı bölgelerinde, dikdörtgen planlı, çok odalı ve avlulu evlerin de
gözlemlenebildiği belirtilmektedir. Bu evlerden en dikkat çekici olanı ise, höyük
merkezinde olduğu belirtilen 20 metre uzunluğunda, 12-16 metre genişliğinde, 3 odaya
ve bir avluya sahip olan 1 No’lu evdir (Resim 2.27; Çizim 2.1). Avlu 19,5 x 22,7 ve 20
metre ölçülerindedir. Höyüğün tam merkezinde olması ve mevcut ölçülerinden çok daha
büyük ölçülerde olabileceği düşüncesi, bu evin bir bey veya yöneticiye ait olabileceği
tezini güçlendirmektedir. Höyüğün diğer bölümlerinde ise erken evreye ait, içinde
yanmış buğday kalıntıları bulunan silolara ve büyük çoğunlu çöp koymak amacıyla
kullanılan çukurlara rastlanmıştır. Hellenistik döneminin diğer bir evresi olan geç evre,
erken evreye göre daha iyi korunmuştur. Erken evrede kullanılan yapıların, bazı ilaveler
yapılarak bu evrede de kullanıldığı gözlemlenmiştir. Ayrıca bu evrede kullanılmış olan
yapılar içerisinde, büyük seramik fırını, ocak ve ocak kalıntıları bulunmuştur. II. Tabaka
küçük buluntuları arasında; çok sayıda yerel üretim gri kap parçaları, az sayıda kırmızı
ithal kaplar, bir adet pişmiş toprak bezeme kalıbı (Resim 2.28), bir adet kapaklı tam küp
(Resim 2.29), bronz sikkeler (Resim 2.30), altından bir adet kolye sallantısı, bir adet
boncuk, tunçtan delici ve iğneler, demirden çok sayıda korozyona uğramış obje ve
curuflar, kemikten delici ve çeşitli objelerdir. (Bilgen, 2009).
34
Resim 2.27: 1 Nolu Ev
Resim 2.28: Toprak Pişmiş Bezeme Kalıbı
Resim 2.29: Kapaklı Tam Küp
Resim 2.30: Bronz Sikkeler
Höyüğün belirli bölümlerinde yapılan kazılarda hemen II. Tabaka’nın altında
III. Tabaka yapıları açılmıştır. Yapılan çalışmalarda III. Tabaka yerleşimine ait olan
dikdörtgen ve yamuk planlı ahşap dikmeli mekânlarla, silolar açığa çıkartılmıştır. I. ve
35
II. Tabaka’da da kullanıldığından bahsettiğimiz, höyüğü çevreleyen kuleli güçlü sur
duvarları aslında ilk kez III. Tabaka yerleşiminde inşa edilerek kullanılmaya
başlanmıştır. III. Tabaka da kendi arasında geç, orta ve erken evre olarak üç mimari
evreye sahiptir. Çalışma yapılan açmalardan bazılarında erken evre yapılarına
rastlanmıştır. İnşasında büyük blok taşlar kullanılarak yapılmış olan koruma duvarları,
ilk kez III. Tabaka’nın bu evresinde yapılmaya başlanmıştır. Birbirine yaslandırılmış
şekilde inşa edilmiş olan bu duvarlar uzun süre dayanıklılığını koruyabilmiştir. 2006
yılında bulunmuş olan 5 adet küp ve çok sayıda çatı kiremitlerinin III. Tabaka’nın C
erken evresine ait olduğu belirtilmektedir. Yine bu tabakaya ait, B orta evresine
tarihlenen yapılarda ortaya çıkartılmıştır. Bu evreye ait bazı mekânlar hakkında, içinden
çıkan küplere dayanılarak depo odası olarak kullanılmış olabileceği düşünülmektedir.
İşlenmiş ya da işlenmeye hazır geyik boynuzları, çakmak taşından bıçak bu evreye ait
olan küçük buluntulardır. Höyüğün farklı plan karelerinde III. Tabaka’nın A geç
evresine ait, içinde ocak bulunan, yamuk planlı küçük bir oda açılmıştır. Yine III.
Tabaka’ya ait fakat hangi evresine ait olduğu belirlenemeyen toplu halde buluntular ele
geçirilmiştir. Bunlar arasında bir adet bronz kepçe, pişmiş topraktan bir kandil, bir şişe,
iki adet kötü durumda tunç sikke ve bir adet kesilmiş geyik boynuzu vardır. Bu toplu
halde bulunmuş olan bulgular haricinden III. Tabaka’ya ait diğer bulgular ise şunlardır;
bir adet ip delikli damga mühür, mühür baskısı, demir objeler, marl objeler, kemikten
delici ve iğneler, II. Tabaka geleneğinde çok sayıda gri renkli kap parçaları, az miktarda
kırmızı renkli kaplar (Bilgen, 2009).
IV. Tabaka kendi içerisinde üç farklı mimari evreyi barındırmaktadır. Bunlar
A-geç evre, B-orta evre, C-erken evre dir. Höyükte bu evrelerin görüldüğü plan
karelerde çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan geç evre, teras duvarları ile çevrelenen bir
yerleşimdir. Bu evreye ait olan çok odalı ahşap dikmeli yapı, yaklaşık 20 x 12 metre
ölçülerinde ve 6 odaya sahiptir. Bazı odalarının önceki yıllara ait kazı dönemlerinde
ortaya çıkartıldığı belirtilmiştir. Ayrıca höyüğün yamacına inşa edilmiş IV. Tabaka teras
yapıları gözlemlenmiştir. Bu yapılar birbirine paralel iki duvar dizisinin araların
doldurulması şeklinde elde edilmiştir. Gözlemlenen teras odalarının her birinde, ocak ve
fırın kalıntıları açığa çıkartılmıştır. Diğer yandan 2006 ve 2007 çalışmalarında orta
evreye ait herhangi bir yapı belirlenememiştir. Bu tabakanın son evresi, teras duvarının
hemen altında yamaçtaki dar alanda belirlenmiş olan ve şiddetli yangına maruz kaldığı
36
gözlemlenen C-erken evresidir. Burada çok sayıda tam kap in situ, kesici ve ezgi taşı da
bulunmuştur (Bilgen, 2009).
V. Tabaka yapılarına rastlanmış olan plan karelerden yola çıkılarak, V.
Tabaka’nın da çok şiddetli yangına maruz kaldığı belirtilmektedir. Duvarlardaki kireç
taşların bile erimiş halde bulunması, yangının ne denli şiddetli olduğu göstermektedir.
V. Tabaka duvarları IV. Tabaka teras duvarlarının altında kalmıştır. Bu nedenle V.
Tabaka duvarlarının planı belirlenememiştir. Bu tabakada ele geçirilen kırmızı,
devetüyü renkli çark yapımı kaplar M.Ö. II. binyıla tarihlenmiştir. Bu buluntular
arasında, tipik Orta Anadolu M.Ö. II. binyıl kap geleneğini yansıtan, yonca ağızlı ve
gaga ağızlı kapların var olduğu belirtilmiştir (Bilgen, 2009).
2007 yılı yapılan çalışmaların sonucunda VI tabakalı ve o anlık 11 farklı
mimari yapıda yerleşimlerin varlığı saptanmıştır. I. II. ve III. Tabaka’ların tamamı IV.
Tabaka’nın bir bölümü açılmıştır. V. Tabaka’ya höyük yamacında ulaşılmış, en alttaki
VI. Tabaka’da ise çalışılamamıştır. Bu 11 mimari evreli VI. Tabaka’dan oluşan yapı
Seyitömer Höyüğü’nün M.Ö. III bin yıldan Roma Dönemine kadar aralıksız yerleşim
yeri olduğunu gözler önüne sermektedir. Her dönemde yerleşimin, çevresi koruma ve
teras duvarları ile çevrelenmiş olup çok odalı avlulu yapılarla temsil edildiğine dikkat
çekilmiştir. Ele geçirilen bulgulardan, devetüyü renkli çark yapımı kaplar sayesinde
höyükte, M.Ö. II. binyıldan I. bin yıla geçişin kesintisiz olduğu anlaşılmıştır. IV.
Tabaka’nın orta ve geç evresinde, kapların renginde kahverengiden griye kayma
gözlemlenmiştir. III. II. ve I. Tabaka’lar boyunca devam eden gri kaplar Seyitömerin
yerel üretimidir. Yerel üretimli kapların yanında az sayıda ithal kaplarda kazılarda
bulunmuştur. Höyüğün kültürel özelliklerinin daha iyi anlaşılması için önem arz eden
1000’e yakın küçük buluntu ele geçirilmiştir (Bilgen, 2009).
2.2.8. 2008 Yılı Kurtarma Kazısı
2008 yılında kazı çalışmalarına III. Tabaka’nın kazılması ile başlanmıştır. Bu
çalışmalar sonucunda III. Tabaka ve altındaki tabakaların stratigrafisi tekrar
düzenlenmiştir:
37
I. Tabaka (Roma Dönemi)
II. Tabaka (Hellenistik Dönem M.Ö. 334-30).
II-A: Geç Evre
II-B: Erken Evre
III. Tabaka (Akhaemenid Dönem: M.Ö. 500-334).
III-A: M.Ö. 4. yüzyıl (400-334).
III-B: M.Ö. 5. yüzyıl.
IV. Tabaka (Orta Tunç Çağ: M.Ö. 18. yüzyıl).
IV-A: Geç Evre.
IV-B: Erken Evre.
V. Tabaka (Erken Tunç Çağ: M.Ö. 3000-2000) (Bilgen vd., 2011c).
Düzenlenen III. Tabaka ve altındaki tabakalar yukarıda belirtildiği gibidir.
Burada III. Tabaka Akhanemenid dönem olarak tarihlenmektedir. Çünkü tarihte
Perslerin Anadolu’ya M.Ö. 547/46 yılında girip 200 yıl hüküm sürdüğü bilgisi yer
almaktadır. Seyitömer Höyük’te yapılan kazılardan da, Akhaemenid Dönem
yerleşiminin burada M.Ö. 5. yüzyılda başladığı anlaşılmaktadır (Bilgen vd., 2011c).
2008 yılı kazı çalışmaları III. Tabaka’nın kazılmasına devam edilerek
başlanmıştır. Bu tabakanın kazılması esnasında daha önce değinilmiş ve Roma
Dönemi’ne tarihlenmiş olan tapınağın çevresinde büyük bir çukur tespit edildiği
belirtilmiştir. Yine bu çukur içerisinden çok sayıda seramik parçası, boğa figürin parçası
ele geçirilmiştir. Bu yüzden de çukurun Zeus kültü ile ilişkili bir Bothros olduğunun
anlaşıldığı bildirilmektedir. Höyüğün farklı bir alanında Roma Dönemi’ne tarihlenmiş
bir çukur daha gözlemlenmiş, bu çukurun içinde ise herhangi bir buluntuya
rastlanamaması gerekçesiyle, toprak altından bir şeyler bulmak amacıyla açılan bir
çukur olduğu kanısına varılmıştır (Bilgen vd., 2011c).
III. Tabaka’nın A Evresi(M.Ö. 4. yüzyıl)’nin bir önceki kazı sezonunda büyük
bir kısmı açığa çıkartılmıştır. Bu sezonki çalışmalarla bu tabakaya ait olan yerleşimin
tamamen ortaya çıkartılarak kaldırıldığı belirtilmektedir. Mimari yapılar adı altında
bahsedilen sur duvarının, yine bu tabakanın A Evresi’nde yapıldığı öngörülmüş buna
38
gerekçe olarak ise höyüğün genelinde, sur duvarının altında M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen
yapıların açığa çıkması gösterilmiştir. Diğer mimari yapılar olarak ele alınan mekanlar
hakkında ise bu evreye ait olduğu söylenen toplam 12 tanesinin korunabilmiş olduğu
bilgisi yer almaktadır. Genel olarak mekanların çoğu daha önceki yıllarda açığa
çıkartılmakla birlikte, 2008 yılı kazılarıyla tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bulgulara
göre, mekan duvarlarının tam anlamıyla korunamadığı, tahrip olan kısımlarının mevcut
olduğu, bazı mekanların korunan duvarlarında ise ahşap dikme yerlerinin olduğu ifade
edilmekedir. Bu mekanların bazılarında bulunan ocaklar sayesinde buraların yaşam yeri
olarak kullanıldığı öngörülmüştür. Mevcut veriler sayesinde bazı mekanların bir arada
değerlendirilmesi gerekliliğinden söz edilirken bunların muhtemelen kompleks bir
yapıya ait odalar olduğu belirtilmiştir. Söz konusu 12 mekanın bu evreye
tarihlenmesinde; kiminin kaldırıldığında altından bulunan M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen
parça buluntular, kiminin yanında ya da hemen önünde yine M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenmiş
bulgular önemli derecede yardımcı olmuştur. Bu buluntular arasında hepsi M.Ö. 4.
yüzyıla tarihlenen; Attika üretimi siyah firnisli bir cup-skyphosa ait parçalar, Attika
üretimi siyah firnisli cup-kanthoras kaidesi ve Attika üretimi siyah firnisli bir balık
tabağı eserleri yer almaktadır. Bu evreye ait olan, mimarı yapılardan sonuncusu ise
silolardır. Höyükte yer alan ve bu evreye ait olan silolardan sadece bir silo
korunabilmiştir (Bilgen vd., 2011c).
III. Tabaka’nın B Evresi’ne (M.Ö. 5. yüzyıl) ait yapıların sadece bir bölümüne
ulaşılabilmiştir. Bu evrenin mimari kalıntılarına bakıldığında; mekan duvarları ya da
temelleri ve herhangi bir mekan oluşturmayan duvar ya da temel parçaları ile
karşılaşılmıştır. Mimari yapılar arasında Afyon Müzesi’nin yapmış olduğu eski dönem
kazılarında açığa çıkartılan merdiven de yer almaktadır. Bu merdivenin 2008 yılında
açığa çıkartılan kısımlarının olduğu, merdivenin altında ve üstünde yer alan yapılar
sayesinde de bu evreye ait olduğu düşünülmektedir. Mimari yapılardan mekanlar olarak
ise bu evreye ait olan on adet mekan korunabilmiştir. Bu mekanların, gerek III-A Evre
yapılarının altında olması gerekse çevreleri ya da içlerinde ele geçen buluntuların
olması M.Ö. 5. yüzyıl ile tarihlenmesine olanak sağlamıştır. Bu evrenin son mimari
yapılarından korunabilmiş olan dört adet silodan bahsedilmektedir. Bu silolar hepsi
yuvarlak yapıdadır. Bilgen vd. silolarda buluntular olmamasına rağmen yüksek
ihtimalle tahıl vb. gıda maddelerinin depolandığı belirtmektedir (Bilgen vd., 2011c).
39
2008 yılı kazı sezonunda III. Tabaka tamamen açığa çıkartılmış ve daha sonra
alt tabakaları kazabilmek amacıyla kaldırılmıştır. Yukarıda detaylı olarak anlatılan iki
farklı evreden oluşmuştur. Buluntulardan yola çıkarak; aslında bu iki evre arasında
hiçbir değişiklik olmadığı göze çarpmaktadır. Kısaca bu iki evre arasında herhangi bir
kültür farkı yoktur. Sadece zamanla yıkılan yapıların üzerilerinin örtülerek yerine yeni
yapıların inşa edildiği görülmektedir. Bu tabakada her iki evrede rastlanan mekanların
hepsinin ev olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Bu tabakanın en önemli buluntu
grubunu seramikler oluşturmaktadır. Seramik buluntular arasında en önemli grubu ise
Attika üretimi ithal seramikler (Resim 2.31) oluşturmaktadır. Bir diğer önemli seramik
grubu ise ticari amphoralar oluşturmaktadır. Üretim merkezlerine göre farklı tipler
sergileyen bu amphoraların, üretim yerlerinin tespit edilmesiyle Seyitömer’in bu
dönemdeki ticari ilişkileri hakkında önemli bilgiler elde edilmiş olacaktır. Bu
buluntuların yanı sıra, çok sayıda ağırşak ve dokuma tezgah ağırlığı, pişmiş toprak
kandiller (Resim 2.32), cam kap parçaları, marndan yapılmış obje, kandil ve idoller,
çeşitli metal (Resim 2.33) ve kemik objelerle (Resim 2.34) bol sayıda geyik boynuzu
bu tabaka buluntuları arasında yer almaktadır (Bilgen vd., 2011c).
Resim 2.31: Attika Üretimi İthal Seramikler
40
Resim 2.32: Pişmiş Toprak Kandil
Resim 2.33: Çeşitli Metal Objeler
Resim 2.34: Kemik Objeler
2008 kazı sezonunda, höyükte IV. Tabaka’ya ait yapılar büyük oranda açığa
çıkartılmıştır. Bu tabakanın mimari açıdan iki evre içerdiği tespit edilmiştir. IV-A
Evresi’ne ait teras duvarı ve yirmi yedi adet mekandan söz edilmektedir. Bu mekanların
çoğunda gözlemlenen durum yanık kalıntıların varlığıdır. Bu da mekanların yoğun
yangınlara maruz kaldığına işaret etmektedir. Bunun yanında bazı mekanlarda
gözlemlenen paleoetnobotanik buluntulara örnek olarak; küp içerisinde ya da etrafında
rastlanan karbonlaşmış tahıl taneleri, bol miktarda yanmış buğday taneleri, içi
karbonlaşmış buğdaylarla dolu bir libasyon kabı verilebilir. Ayrıca bu mekanlarda,
iktisadi değere sahip ürünlerin üretildiğinin, satıldığının, depolandığının düşünülmesine
yol açan yapı ve buluntulara rastlanılmıştır. 9 No’lu mekanda rastlanan moloz taşlardan
yapılmış bir platform ve ezgi taşı buranın buğday öğütülen bir işlik olduğunu
gösterirken, aynı zamanda öğütülen tahılların da depolanıp, korunduğu bir yapı
barındırdığı görülmüştür. 14 No’lu mekan içerisinde bulunan ocak ve içerisinde bronz
kalıntıları olan toprak pişmiş pota da bu mekanın bir atölye olarak yorumlanmasına
neden olmuştur. 16 No’lu mekanda duvarda asılıyken tabana düştükleri anlaşılan küçük
41
kapların olması, bazılarının ise iç içe geçmiş olarak ele geçmesi, bu mekanın bir tür
seramik satış yeri ya da depolama yeri olduğunu düşündürmektedir. 23 No’lu mekan
için ise, ele geçen buluntulardan yola çıkılarak bu mekanın bir seramik üretim atölyesi
olduğu ifade edilmektedir (Bilgen vd., 2011c).
IV. Tabaka’nın IV-B Evresi adı altında, bu evreye ait teras duvarı ve 33 adet
mekandan söz edilmektedir. Bu mekanların çoğu IV-B Evresi’nde inşa edilmiş fakat
IV-A Evresi’nde ilaveler yapılarak veya onarılarak kullanılmıştır. Yine bu mekanların
yangına maruz kaldığı, yangın izleri taşıyan buluntuların varlığı sayesinde
anlaşılmaktadır. Bu evreye ait mekanlarda önem arz eden yapı ve buluntulara
rastlanmıştır. Bu buluntulara örnek olarak 17 No’lu mekan olarak belirtilen yapı
içersindeki; iki işlik (Resim 2.35), bir ocak (Resim 2.36), bir çömlekçik (Resim 2.37),
seramik parçaları (Resim 2.38) ve çömlek parçaları verilebilir. 19 No’lu mekanda ise at
nalı formunda ocak (Resim 2.39), bir işlik (Resim 2.40), bir bölme (Resim 2.41)
verilebilir. Bu yapıların yanında yine 19 No’lu mekanın A odasının en önemli buluntu
grubunu, bir deprem sonucu yıkılan binanın enkazı altında kaldıkları anlaşılan,
bioarkeolojik öneme sahip olan insan iskeletleri oluşturmaktadır. Toplam dokuz insan
iskeleti, taban üzerinde çeşitli yer ve pozisyonlarda açığa çıkarılmıştır. Bunlar arasında
yüz üstü bir pozisyonda, elleri başının altında vaziyette duran O.1130 No’lu iskelet
(Resim 2.42) ve bu iskeletin kuzey doğusunda, sırt üstü, belden aşağısı yan durur,
ellerini omuz hizasında iki yana açmış bir pozisyonda O.1131 No’lu iskelet (Resim
2.43) ortaya çıkartılmıştır. O.1132 No’lu iskelet, sırt üstü, başı doğuya bakar bir
pozisyondadır (Resim 2.44). O.1135 No’lu iskelet in başı güneye bakar durumdadır,
belden aşağısı tahrip olmuştur. O.1136 ve O.1134 No’lu iskeletler kapı girişinde
bulunmuştur, O.1134 No’lu iskelet diğerinin üzerine düşmüz vaziyette ortaya
çıkartılmıştır. O.1162 No’lu iskelet B odasının girişinin hemen önünde, ayakları karnına
doğru çekilmiş vaziyette, sırt üstü pozisyondadır. Son olarak kafatası ve kol
kemiklerinin bazı parçaları sağlam durumda olan O.1181 No’lu iskelet (Resim 2.45)
ortaya çıkartılmıştır. İskeletlerin bel hizalarından bronz hançerler ele geçirilmiştir. Altın
küpe, bronz bir saç tokası, deniz kabuğu ve bronz boncuklardan oluşan kolye
iskeletlerin çevrelerinden ele geçirilmiş diğer önemli buluntulardır. Son mekan olarak,
önemli buluntular içerdiği düşünülen 28 No’lu mekandır. Bu mekanda 2 adet ocak
(Resim 2.46), ocaklardan birinin önün taşlarla döşenmiş olması (Resim 2.47) dikkat
42
çeken mimari yapılardan bir diğeridir. Bu mekanda birden çok bireye ait olduğu
düşünülen, bioarkeolojik önemi olan insan iskeletleri de açığa çıkartılmıştır. Bu
iskeletlere ait kemikler yoğun yangından ötürü oldukça tahrip olmuştur. Bu iskeletlerin
yanı sıra yanlarından ele geçen küçük buluntu grubuda büyük önem taşımaktadır. Bronz
toka ve altın takı grubu (Resim 2.48) ve yanmış tahıl örnekleri (Resim 2.49) bu
buluntular arasındadır (Bilgen vd., 2011c).
Resim 2.35: İki İşlik
Resim 2.36: Ocak
Resim 2.37: Çömlekçik
Resim 2.38: Seramik Parçaları
Resim 2.39: At Nalı Formunda Ocak
43
Resim 2.40: Bir İşlik
Resim 2.41: Oda İçerisinde Bir Bölme
Resim 2.42: O.1130 No’lu İskelet
Resim 2.43: O.1131 No’lu İskelet
Resim 2.44: O.1132 No’lu İskelet
Resim 2.45: O.1181 No’lu İskelet
44
Resim 2.46: İki Adet Ocak
Resim 2.48: Bronz Toka ve Altın Takı Grubu
Resim 2.47: Önü Taş Döşeli Fırın
Resim 2.49: Yanmış Tahıl
Özetle IV. Tabaka’nın iki evresi mimari ya da kültürel açıdan birbirinden farklı
değildir. Yıkılan mekanların yerine yenileri yapılarak ya da eski yapılar onarılarak
kullanılmıştır. Bu yüzden iki evre buluntuları arasında hiçbir fark yoktur. Yapılar ya tek
odalı, ya da iki veya üç odalıdır. Mekanların birbiriyle bağlantılı kompleks yapıları
oluşturduğu görülse de, bağımsız olduğu da görülmüştür. Yapılar genelde ortak duvarlar
içermektedir. Bu döneme ait mekanların çoğunun ev olarak kullanıldığı ifade
edilebilirken, evler haricinde seramik üretim atölyesi, seramik satış yeri, bronz atölyesi
olma olasılığı yüksek mekanlar da tespit edilmiştir. Bu tabakaya ait yapıların hemen
hemen hepsinin büyük yangınlara maruz kaldığı ileri sürülmektedir. Yangın sebebi ise
büyük şiddetli bir deprem olarak düşünülmektedir. Yani deprem sonucu yıkılan
yapıların içerisindeki ocak ve fırınlardan başlayan yangın giderek yerleşime yayılmış
olabilir. Yanmış insan iskeletleri deprem sonrası yangınların çıktığını güçlendirmektedir
(Bilgen vd., 2011c).
2008 yılında yapılan kazı çalışmalarında gözlemlenen son tabaka V.
Tabaka’dır. Aynı zamanda Seyitömer Höyük’te bugüne kadar yapılan kazılarda ulaşılan
en erken tarihli tabaka olma özelliğine sahiptir. Yaklaşık olarak höyüğün ortalarında V.
45
Tabaka olan Erken Tunç Çağ Tabaka’sına ulaşılmıştır. Bu sene yapılan kazılar
sonucunda ortaya çıkarıldığı kadarıyla üç mekan ve içerlerinden ele geçirilen bazı
küçük buluntulardan söz edilmiştir. Bu yapılar ve buluntular sayesinde de V.
Tabaka’nın yoğun bir yangın geçirdiği anlaşılmıştır. Yangın sonucu yapıların sıvaları
pişmiş ve bu yüksek ısı duvarların taşlarını tahrip etmiştir. V. Tabaka’da ele geçen
buluntular olarak; çeşitli kaplar (Resim 2.50), pişmiş toprak bir fırça ve bir ağırşak ile
dilgiler bulunmaktadır (Bilgen vd., 2011c).
Resim 2.50: Çeşitli Kaplar
Yine bu çağa ait diğer bir evrede de kazı sonucu deprem çatlaklarının tespit
edilmesi ve yanmış yıkılmış vaziyetteki yapılar, bu evrenin de depremle son bulduğunu
göstermektedir. Bu dönemde höyük yoğun depremlere maruz kalmış, bu yüzden de
höyükte Geç Tunç Çağ yerleşimi gözlemlenememiştir. Bu dönem halkının depremler
sonucunda başka yerlere taşınmış olduğu düşünülmektedir. Orta Tunç Çağ’ına ait olan
tabakanın hemen üzerinde M.Ö 5. yüzyıl tabakası yer almaktadır. Boğazlar, Kıyı Ege ve
İç Anadolu üçgeninin merkezinde yer alan Seyitömer Höyüğü’nün antik dönemde
ticaret yolları üzerinde stratejik bir konuma sahip olduğu düşünülmektedir (Bilgen vd.,
2011c).
2.2.9. 2009 Yılı Kurtarma Kazısı
2009 yılında yapılan kazılara, bir önceki yıl açığa çıkartılmış olan IV. Tabaka
yapılarının kaldırılması ile başlanmıştır. Bu tabaka da yer alan farklı bir evre tespit
46
edilmiş ve stratigrafi düzenine ekleme yapılmıştır. Bilgen vd.’nin bulgular bağlamındaki
yeni stratigrafisi şu şekildedir;
I. Tabaka (Roma Dönemi)
II. Tabaka (Hellenistik Dönem M.Ö. 334-30).
II-A: Geç Evre
II-B: Erken Evre
III. Tabaka (Akhaemenid Dönem: M.Ö. 500-334).
III-A: M.Ö. 4. yüzyıl (400-334).
III-B: M.Ö. 5. yüzyıl.
IV. Tabaka (Orta Tunç Çağ: M.Ö. 18. yüzyıl).
IV-A: Geç Evre.
IV-B: Orta Evre.
IV-C: Erken Evre.
V. Tabaka (Erken Tunç Çağ: M.Ö. 3000-2000)
Höyük’te III. Tabaka (Akhaemenid Dönem) yapıları 2008 yılı kazı sonucunda
kaldırılmıştır. Bu yıl, IV. ve V. Tabakaları açığa çıkarma çalışmaları sırasında, yine
M.Ö. 5. yüzyıla ait yapılar olan Akhaemenid Dönem yapıları ile karşılaşılmıştır. Bu
tabakaya ait mimari yapılar olarak; dört teras-sur duvarı, üç adet mekan ve merdiven
(Resim 2.51) den söz edilmektedir (Bilgen vd., 2011d).
Resim 2.51: Merdiven
47
IV. Tabaka A Evresi’nde ön planda yer alan bulgular teras duvarı, dört mekan,
bir silo ve çöp çukurlarıdır (Resim 2.52). Bu yapılardan silo, 1990 yılında açığa
çıkartılmış olmasına karşın 2009 yılı kazı çalışmaları sırasında temizlenmiştir (Bilgen
vd., 2011d).
Resim 2.52: Çöp Çukuru
IV. Tabaka’nın B Evresi’nde ise otuz bir adet mekanın (Resim 2.53), iki adet
koridorun, bir adet avlunun, on üç adet silonun (Resim 2.54) varlığına değinilmiştir. Bu
yapılar haricinde bu evreye ait olan, mekan dışında yer alan sekiz adet fırın (Resim
2.55) vardır. 2009 kazı çalışmaları sonucunda B Evresi’ne ait toplam on beş adet de çöp
çukuru (Resim 2.56) tespit edilmiştir (Bilgen vd., 2011d).
Resim 2.53: Bazı Mekan Görüntüleri
48
Resim 2.54: Silolardan Görüntüler
Resim 2.55: Mekan Dışında Yer Alan Fırınlardan Bazıları
Resim 2.56: Çöp Çukuru Görüntüleri
IV. Tabaka C Evresi’ne ait mekanlar, IV-B Evresi mekanlarının kaldırılmasıyla
açığa çıkartılmıştır. 2009 kazı çalışmaları sonucunda bu evreye ait toplam on yedi adet
mekan ve toplam otuz adet silo açığa çıkartılmıştır. Bütün tabakalar göz önüne
alındığında IV-C Evresi en çok silonun bulunduğu evre olarak dikkat çekmektedir. İki
adet kil teknesi, mekan harici iki adet fırın diğer önemli yapılardır. Bu evrede rastlanan
mekanlar arasında 6 No’lu mekan dikkat çekmektedir. Bu yapı içersinden elde edilen
buluntular sayesinde, mekanın bölmelerinden A odasının, bir mutfak-işlik olabileceği
49
düşünülmektedir. Çünkü ele geçen buluntular arasında çömlek içinde tahıllar (Resim
2.57) ve öğütme taşı (Resim 2.58) yer almaktadır. Yine aynı evrede ilginç buluntuların
ele geçirildiği ve dört kullanım veresine sahip 13 No’lu mekan yer almaktadır. Bu
mekanı ilginç kılan, farklı cinsiyetlere sahip olduğu belirlenebilen yanmış durumda ele
geçen altı adet insan iskeletinin varlığıdır. Burada beş iskelete ait kafatası içersinden
karbonlaşarak, formları korunmuş bir şekilde ele geçirilen beyinler (Resim 2.59) de
dikkat çeken diğer bir noktadır (Bilgen vd., 2011d). Bioarkeolojik öneme sahip olan bu
iskeletler ve buluntular üçüncü bölümde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Resim 2.57: Tahıl Örnekleri
Resim 2.58: Öğütme Taşı
Resim 2.59: Karbonlaşmış Beyin ve Kafatası
50
Resim 2.60: 13 No’lu Odadan Ele Geçen Orta Tunç Çağ IV-C Evresi Buluntuları
IV-C evresine ait otuz adet silonun (Resim 2.61) var olduğundan da
bahsetmiştik. Bu yapılar moloz taşlarla örülmüştür ve içerileri kille sıvanmıştır. Geneli
yuvarlak plana sahip iken aralarında dikdörtgen plana sahip silolarında bulunduğu
belirtilmiştir (Bilgen vd., 2011d).
Resim 2.61: Silolardan Görüntüler
51
Bu evreye ait olan dört adet mezar ve bir adet hayvan iskeleti bulunmuştur
(Bilgen vd., 2011d). Yine bu mezarlardan elde edilen insan iskeletleri ve hayvan iskelet
buluntuları bioarkeolojik ve zooarkeolojik değerlere sahip buluntulardır.
IV. Tabaka için genel değerlendirme yapıldığında aşağıdaki buluntu temelli
bilgiler ön plana çıkmaktadır: 2008 yılında iki evreden oluştuğu düşünülen IV.
Tabaka’nın 2009 kazısında bir evre daha içerdiği anlaşılmaktadır. Fakat bu evrenin
mimari yapısı da diğer evrelerden farklılık göstermemektedir. Mekanlar tek, iki ya da üç
odalı olup, bağımsız veya birbiri ile bağlantılı kompleks yapılardır.bu mekanlarda seki
de vardır. Yapıların hepsinde olmasa da, bazılarının duvarlarında ahşap dikme yerleri
gözlemlenmiştir bu, çatıyı taşıma sistemi ve duvar örgü sistemi hakkında günümüze
bilgi vermektedir. Mekanlar içerisinde genellikle ocak ya da fırın, tahıl öğütülmesi için
yapılmış olan, ezgi taşlarının da bulunduğu işlikler ve malzeme depolamak için
bölmelerin yer aldığı belirtilmiştir. Bu bölmeler içerisinden ele geçen buluntular,
bölmelerin işlevleri hakkında yorum yapılabilmesini sağlamıştır. Bölmelerin, mekanda
yapılan günlük işlemler için gerekli olan su, buğday, un, araç gereç, vb. malzemelerin
konulması için yapılmış olabileceği düşünülmektedir. Bu döneme ait mekanların
genelinin ev olarak kullanıldığı ve yine bu dönem yapılarının çoğunun yangına maruz
kaldığı anlaşılmaktadır. Bu yangının sebebi ise varlığı tespit edilmiş olan büyük şiddetli
bir depremdir. Mekanlar içerisinde yer alan ocak ya da fırınlardan deprem sonucu
başlayan yangın yerleşime yayılmıştır. Enkaz altında bulunan insan iskeletlerinin
yanmış olması bu düşünceyi desteklemektedir (Bilgen vd., 2011d).
Bu tabaka da intramural gömülerle karşılaşılmıştır. Genelde iki tip gömü
çeşidine rastlanmıştır. Biri inhumation diğeri ise sanduka mezardır. Her iki tip gömüde
de mezar hediyeleri olabildiği gibi hiçbir hediyenin olmadığı gömülere de rastlanmıştır
(Bilgen vd., 2011d).
Bu tabakaya ait buluntular arasında en büyük grubu yine seramikler
oluşturmaktadır. Bunlardan bazıları; küpler (Resim 2.62), akıtacaklı kaplar (Resim
2.63), süzgeçli kaplar (Resim 2.64), gaga ağızlı kaplar (Resim 2.65), libasyon kapları
(Resim 2.66)dır. Metal buluntular arasında; bronz ok uçları (Resim 2.67), mızrak uçları
(Resim 2.68), baltalar (Resim 2.69) yer almaktadır. Kemik eserler arasında bızlar
(Resim 2.70), spatulalar (Resim 2.71) yer almaktayken, mezar hediyesi olarak
52
bırakılmış taşlardan ve metalden yapılmış boncuklar (Resim 2.72) diğer önemli
buluntulardır (Bilgen vd., 2011d).
Resim 2.62: Küpler
Resim 2.64: Süzgeçli Kaplar
Resim 2.66: Libasyon (Sunu) Kapları
Resim 2.67: Bronz Ok Uçları
Resim 2.63: Akıtacaklı Kap
Resim 2.65: Gaga Ağızlı Kap
53
Resim 2.68: Bronz Mızrak Uçları
Resim 2.69: Baltalar
Resim 2.70: Kemikten Yapılmış Bızlar
Resim 2.71: Kemikten Yapılmış Spatulalar
54
Resim 2.72: Taş ve Metalden Yapılmış Boncuklar
2009 kazı yılında rastlanan son tabakanın V. Tabaka (Erken Tunç Çağ) olduğu
kazı sonuç raporundan anlaşılmaktadır. Bir önceki kazı yılında höyüğün üzerinde
merkeze yakın bir alanda Erken Tunç Çağ mekanlarının ortaya çıkartılmaya başlandığı
belirtilmişti. 2009 yılı çalışmaları sonunda ise bu tabakaya ait toplam yirmi beş adet
mekanın açığa çıkartılmıştır. 2009 yılı sonu itibari ile ortaya çıkartılan bu mekanların
konut, seramik atölyesi ve seramik deposu amacıyla kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Bu dönem kazılarında dinsel işleve sahip olduğu düşünülen bir yapıya da rastlanılmıştır
(Bilgen vd., 2011d).
Mekanlardan 2 No’lu mekan olarak tanımlanan ve buluntular ışığında seramik
atölyesi olduğu tahmin edilen yapı içerisinden elli üç adet eser bulunmuştur. Bunların
bir çoğu tüm kap ve tümlenebilir kaptan oluşmaktadır (Resim 2.73). Yine seramik
atölyesi olduğu düşünülen 3, 4, 8, 10, 12, 13, 16, 19, 21 No’lu meknalardan ele geçirilen
buluntularda hemen hemen benzer nitelikte olan kaplar, çanaklar, kap yapımı
kalıplardan oluşmaktadır. Seramik atölyesi olarak kullanılan bu mekanlardan özellikle 8
No’lu mekan içerisinde yer alan, ortalama mekanın yarısını kaplayacak şekilde yapılmış
olan fırının ve seramik yapımında kullanılan, parmak izlerinin görüldüğü kil
topraklarının varlığı, bu mekanın atölye amacıyla kullanıldığını göstermektedir. Bu
mekanlardan farklı olarak depo olarak kullanıldığı düşünülen 5 No’lu mekan içerisinden
çok sayıda kap ele geçirilmiştir (Resim 2.74). Çok sayıda kabın iç içe bulunması ise
depo olarak kullanıldığı şeklinde yorumlanabilir. Yani genel anlamda, mekanlardan elde
edilen buluntular o mekanın kullanımı hakkında fikir yürütmeyi sağlamıştır. Bazı
55
mekanlardan hiçbir buluntu ele geçirilememiştir. Belirli mekanlarında birbiri ile
bağlantılı olarak kullanıldıkları, kazı sonucunda ortaya çıkan görüntü ve yapılardan
anlaşılabildiğine değinilmiştir. Örneğin 2, 6, 5 ve 7 no’lu mekanlar dolaylı ya da
doğrudan bir avluya açılmaktadır. Bu yüzden adı geçen mekanların kompleks bir yapıya
ait oldu düşünülmektedir. Bilgen vd. (2011d) bu kompleks yapının seramik atölyesi
olduğunu ifade etmektedir. Tüm yapılar birlikte düşünüldüğünde bazı mekanların
üretim, bazılarının üretilenlerin depolanmasında ve bazıları da konut olarak
kullanılmıştır.
Resim 2.73: Tüm ve Tümlenebilir Kaplar
Resim 2.74: 5 No’lu Mekanda Ele Geçen Kaplar
56
V. Tabaka’ya ait olan yapılardan en farklısının 25 no’lu mekandır. Bu yapının
planının bugüne kadar ortaya çıkartılan diğer Erken Tunç Çağ yapılarından farklı olması
dikkat çekicidir. Megaron plan sergileyen bu yapının iki kullanım evresine sahip olduğu
tespit edilmiştir. Bu yapıyı diğer yapılardan ayıran bir diğer özellik ise içerisinden ele
geçen çok sayıdaki libasyon kaplarıdır. Özellikle libasyon kaplarından yola çıkılarak bu
yapının dinsel bir işleve sahip olduğu düşünülmektedir. Bu megaron yapının sahip
olduğu odaların kapılarının aynı aks üzerinde yapılmamış olması da, dışarıdan
bakanların kapılar açıkken içeriyi doğrudan görmesini engelleme düşüncesini
taşımaktadır. Yani içerisinde gerçekleştiği düşünülen dinsel ritüellerin dışarıdan
görülmesini engelleme amacı taşıyarak yapılmış olmalıdır. Bu yapının dinsel bir yapı
olmasını düşündüren veriler şunlardır;
- Yapı, höyük üzerinde yerleşimin merkezinde yer almaktadır.
- Sahip olduğu megaron planı ile açığa çıkartılan Erken Tunç Çağ yapılarından
farklı tek yapıdır.
- Yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilmiş, fakat planında bir değişiklik
yapılmamıştır (Antik dönemlerde tapınak vb. dinsel yapıların planlarının geleneğe bağlı
kaldığı bilinmektedir.).
- Birbiri ardı sıra gelen iki kapısının aynı aks üzerinde yapılmamış olması,
içeride yapılanların dışarıdan görülmesine engel olmak amacını taşımaktadır. Aslında
bir çok kültürde çeşitli dinsel ritüellerin göz önünde yapılmadığı bilinmektedir.
-Yapı içerisinden, bu kazı dönemine kadar açığa çıkartılan hiçbir Erken Tunç
Çağ yapısında olmadığı kadar çok miktarda libasyon kabının (Resim 2.75) bulunmuş
olmasıdır (Bilgen vd., 2011d).
57
Resim 2.75: Libasyon (Sunu) Kapları
2009 yılında gözlemlenmiş olan V. Tabaka hakkında kısa bir değerlendirme
yapılırsa; Seyitömer Höyük’te Erken Tunç Çağ’a ait yerleşimi işaret eden tabaka, 2009
yılı sonu itibari ile sadece bir evre olarak höyüğün batı ve orta kesiminde
gözlemlenmiştir. Mekanların dikdörtgen planlı, ortak duvar kullanılarak, birbirine
paralel şekilde yapılmıştır. Bu tabakada yer alan yerleşimin planının IV. Tabaka’nın
planına göre mimari açıdan daha düzgün görülmektedir. Seki, platform, ocak, fırın
ortaya çıkarılan mimari öğeler olarak belirtilmiştir. Höyüğün bu tabakasında, IV.
Tabaka’da görülen yangından daha da şiddetli bir yangının gerçekleştiği, ele geçen yapı
ve buluntuların taşıdığı izlerden anlaşılmıştır. Mekanların hepsi dikdörtgen plana
sahipken sadece biri megaron planlıdır. Atölye olduğu düşünülen yapılar içerisinde,
seramik yapım tekniklerinden biri olan kalıp tekniğinin kullanıldığına işaret eden kalıp
ve kalıpla şekillendirilmiş kaplar bulunmuştur. Elde edilen verilerden yola çıkarak,
Seyitömer Höyüğün, Erken Tunç Çağ’da seramik üretiminin ön plana çıktığı bir
yerleşim merkezi olduğunu ifade edebiliriz (Bilgen vd., 2011d).
V. Tabaka’ya ait buluntular arasında sayıca fazla olan en büyük grubu
seramikler oluşturmuştur. Bunlar; küpler, çömlekler (Resim 2.76), çanaklar (Resim
2.77), kaseler, rhytonlar (Resim 2.78), depaslar, gaga ağızlı kaplar (Resim 2.79), üç
ayaklı kaplar, kapaklar, minyatür kaplar ve tepsilerdir. Dokuma materyallerinden
ağırlıklar (Resim 2.80), çoğunluğu bezemeli olan ağırşaklar (Resim 2.81) ele geçmiştir.
Metal buluntular arasında ise; hançer, küpe (Resim 2.82), iğneler (Resim 2.83), kazıyıcı
58
delici aletler (Resim 2.84) ve halkalar (Resim 2.85) yer almaktadır. Taş aletler ise balta
(Resim 2.86), perdah taşları (Resim 2.87) ve dilgilerdir (Resim 2.88). (Bilgen vd.,
2011d).
Resim 2.76: Çömlekler
Resim 2.77: Çanaklar
Resim 2.78: Rhytonlar
59
Resim 2.79: Gaga Ağızlı Kaplar
Resim 2.80: Dokuma Ağırlıkları
Resim 2.81: Bezemeli Ağırşaklar
Resim 2.82: Küpe
Resim 2.83: İğneler
60
Resim 2.84: Kazıyıcı Delici Aletler
Resim 2.86: Balta
Resim 2.87: Perdah Taşları
Resim 2.85: Halka
Resim 2.88: Dilgiler
2009 yılı çalışmaları özetlenirse, bu yılda yapılan arazi çalışmaları höyüğün üst
kısmına aittir. 2008 yılında kısıtlı alanlarda Erken Tunç Çağ yerleşim yapıları tespit
edilirken, 2009 yılı kazıları sonucunda bu döneme ilişkin yapılar daha geniş alanlarda
açılmıştır. Orta Tunç Evresine ait bulunan bir mekân içerisinde, enkaz altında kalmış
altı adet insan iskeletine rastlanmıştır. Gözlemlere dayanarak bu evrenin de diğer iki
evre gibi depremle son bulduğu düşünülmektedir. Erken Tunç Çağ’a bakıldığında elde
elden buluntuların ve yapıların durumu, Orta Tunç Çağ’ından daha şiddetli bir yangın
geçirmiş olduğunun göstergesidir (Bilgen vd., 2011d).
61
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SEYİTÖMER HÖYÜĞÜ’NÜN İKTİSADİ ARKEOLOJİ AÇISINDAN
İNCELENMESİ
62
Seyitömer Höyüğü’nde yaşamış olan geçmiş toplumların sosyal-kültürel
durumu, ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında bilgiler nasıl elde
edilebilir? Bilimsel olarak bu soruya cevap verebilmek için, birinci bölümde anlatılan
iktisadi arkeolojinin alt disiplin dallarının açıklamalarına istinaden Seyitömer
Höyüğü’nde ele geçen bulguların neler olduğu öncelikle tespit edilmelidir. Yani
zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik değere sahip bulgular belirlenmelidir.
Seyitömer Höyüğü’nde 1989 yılında başlayan ve 2011 yılı itibari ile halen devam eden
kurtarma kazıları sonunda hazırlanmış olan sonuç raporlarından, kazı ekibinin
paylaştıkları
arasında
2009
Yılı
Kazı
Sonuç
Raporu’nda
zooarkeolojik,
paleoetnobotanik ve bioarkeolojik değere sahip bulgular daha fazladır. Kazı
başkanlığının
paylaşmış
olduğu
veri
ve
raporlar
kapsamında
zooarkeolojik,
paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında
belirlenmiştir. Üç başlık altında bu bulgulara, raporda yer aldıkları şekilde ayrıntılı
olarak yer verilmiştir. Bu bölümde değinilecek bütün bulgular, Bilgen vd. (2011d)
tarafından hazırlanmış olan kaynak referans alınarak sunulmuştur.
Yapılan literatür taraması bize iktisadi arkeolojinin alt disiplin dalları olan
zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve bioarkeoloji sahalarının çalışabilmesi için çok ciddi
fiziksel, biyolojik ve kimyasal testlerin yapılması gerektiğini göstermiştir. Fakat bu
analizlerin büyük maliyetler içermesi ve Seyitömer Höyüğü kazısının henüz
tamamlanmamış olmasından dolayı incelememizin son bölümünde 2009 Yılı Kazı
Sonuç Raporu kısıtı altında bioarkeolojik, zooarkeolojik ve paleoetnobotanik arkeolojik
bulgular tespit edilerek belirtilmiştir. Bulguların ayrıntılı olarak belirtilmesinden sonra,
höyük hakkında genel bilgiler olarak; Seyitömer Höyük yerleşiminin hangi dönemde
başladığı, yerleşik halkın günlük uğraşları gibi gözlemler sonucu ulaşılabilen bilgilere
yer verilmiştir. Ayrıca Seyitömer Höyüğü üzerine, ileriki dönemlerde yapılabilecek olan
kantitatif analizlere dayalı iktisadi arkeolojik çalışmalara yol gösterici öneriler
geliştirilmiştir.
63
3.1. BULGULAR
3.1.1. Zooarkeolojik Bulgular
2009 Kazı Sonuç Raporu’na göre zooarkeolojik bulgular orta tunç çağı IV-B
evresi ve IV-C evresinde saptanmıştır. IV-B Evresi’nde (Plan 3) birden çok hayvan
iskeleti yer almaktadır. Bu bulgular şu şekilde açıklanmaktadır:
J sektörü, G-13 plankaresinin doğusunda ve 5 no’lu mezarın 1.10m. güneyinde,
1175.70m. seviyesinde ele geçen bulgulara göre birden çok hayvana ait iskelet parçaları
(J.1341)
bulunmaktadır
(Resim
3.1).
Kemikler
üzerindeki
incelemeler
tamamlanmadığından iskeletlerin kaç adet olduğu ve hangi hayvanlara ait olduğu henüz
bilinmemektedir. Bunlara ek olarak, iskeletlerin yanında herhangi bir buluntu ele
geçmemiştir.
Resim 3.1: Hayvan İskelet Parçaları
Y sektörü, L -13 plankaresinin batısında, 1176.32m. seviyesinde ortaya
çıkarılan diğer hayvan iskeleti (Resim 3.2) ise yaklaşık olarak 0.35m. uzunluğundadır.
Kuzey-güney doğrultulu uzanmakta olan iskeletin başı batıya bakmaktadır (Resim 3.3).
İskelet (Y.721) yoğun yangına maruz kalmış ve kemikler dağılmış vaziyettedir.
64
Resim 3.2: Hayvan İskeleti
Resim 3.3: İskeletin Konumu
IV-C Evresi’nde (Plan 4) ortaya çıkarılan zooarkeolojik bulgular şu şekildedir:
Bu evrede ortaya çıkarılan hayvan iskeleti 2 no’lu silonun içinde yer
almaktadır. 2 no’lu silo I sektörü, G-11 plankaresinin ortasında bulunmaktadır (Resim
3.4). Silonun çapı 1.37x1.58m. arasında değişmektedir. Üst seviyesi 1175.45m., taban
seviyesi 1173.09m. olan silonun duvar kalınlığı 0.20m.’dir. Silo duvarında bir yenileme
gözlemlenmektedir. Silonun içinin açılması esnasında dolgu toprak içerisinde
1174.60m. seviyesinde, 0.98m. uzunluğundaki bir hayvan iskeleti ile karşılaşılmıştır
(Resim 3.5). Kuzeygüney yönlü uzanmakta olan iskeletin başı doğuya bakmaktadır.
İskeletin ait olduğu hayvanın silo içine atılmış ya da düşmüş olabileceği
düşünülmektedir.
Resim 3.4: Silo İçerisindeki Hayvan İskeleti
65
Resim 3.5: Hayvan İskeleti Boyutu ve Konumu
3.1.2. Paleoetnobotanik Bulgular
2009 yılı kazı sonuç raporuna göre paleoetnobatanik bulgular, orta tunç çağı
IV-B ve IV-C evresi ile birlikte erken tunç çağı V-A evresinde ortaya çıkartılmıştır. IVB evresi (Plan 3) E sektöründe yer alan 45 no’lu mekâna ait ilk kullanım evresi B
odasının kuzeydoğu köşesinde yer alan fırının tabanı 1174.87-1174.76m. seviyeleri
arasında kuzeyden güneye eğimlidir. İç ölçüsü 1.30x1.10m., dış ölçüsü 1.57x1.60m.
ebatlarındadır. Fırının doğusunda odanın tabanı üzerinde 1174.70m. seviyesinde çok
sayıda pişmiş toprak ağırlık (E.104) bulunmuştur (Resim 3.6). Bu buluntuların yanında
yine taban üzerinde 1174.75m. seviyesinde yanmış buğday tanelerine (E.105)
rastlanmıştır. Ayrıca odanın batı duvarı önünde, taban üzerinde 1174.79m. seviyesinde
bronzdan yapılmış iki adet orak (E.97/E.98), iki adet ağırlık (E.99) ve bileği taşı (E.100)
tespit edilmiştir (Resim 3.7).
Resim 3.6: Pişmiş Toprak Ağırlık
Resim 3.7: Ağırlık ve Bileği Taşı
66
IV-C evresi (Plan 4) V sektöründe yer alan ilk kullanım evresi olan 13 no’lu
mekânın tabanı üzerinde ele geçen buluntular şunlardır: pişmiş ve pişmemiş durumda
çok sayıda dokuma tezgâh ağırlığı (V.1643 A) (Resim 3.8), ocak ayağı (V.1643 B),
çömlek (V.1643 C) (Resim 3.9), çömlek (V.1643 D), yonca ağızlı testi (V.1643 E),
çömlek (V.1643 F), tohum örneği (V.1643 G), kâse (V.1643 H), yonca ağızlı testi
(V.1643 I), matara (V.1643 J) (Resim 3.11), oyun pulu (V.1643 K), ağırşak (V.1643 L),
on iki adet taş obje (V.1643 M) (Resim 3.10), ağırşak (V.1643 N), tepsi (V.1643 O),
ezgi taşı (V.1643 P), çömlek (V.1643 R), çömlek (V.1643 S).
Resim 3.8: Ağırlıklar
Resim 3.9: Çömlek
Resim 3.10: Taş Objeler
Resim 3.11: Kase, Testi, Matara
V sektörü, L-10 plankaresinde yer alan 27 no’lu silo dikdörtgen plana sahiptir
(Resim 3.12). 2.00x1.50m. ölçülerindeki silonun korunan üst seviyesi 1176.44m., taban
seviyesi ise 1174.74m.’dir. Duvar kalınlığı ise 0.15m.’dir. Tabanı üzerinden 11 adet
pişmiş toprak dokuma tezgâh ağırlığı (V 1680) ve çok sayıda karbonlaşmış buğday
tanesi (V 1678) ele geçmiştir. Yangın geçiren silonun sıvaları pişmiş durumdadır.
67
Resim 3.12: 27 No’lu Silo
İnhumation mezarlar olarak tespit edilen 2 no’lu mezar Y sektörü K-13
plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır (Resim 3.13). Burada üst üste iki gömü söz
konusudur. Üstte yer alan iskelet 1175.99m. seviyesinde, 1.10m. uzunluğunda, doğubatı doğrultulu uzanmaktadır. Kafatası tahrip olmuş olan iskelet hoker pozisyonundadır
(Resim 3.14). Bu iskeletin yanında bir çömlek (Y.937) (Resim 3.15), bir dokuma
tezgâh ağırlığı (Y.938) (Resim 3.16), bir kursun obje (Y.939), üç adet de kırık vaziyette
tümlenebilir kap (Y.940, Y.941, Y.942) ile çok sayıda karbonlaşmış tahıl (Y.943)
(Resim 3.17) ele geçmiştir.
Resim 3.13: 2 Nolu Mezar
Resim 3.14: İskeletin Konumu
68
Resim 3.15: Çömlek
Resim 3.16: Ağırlık
Resim 3.17: Karbonlaşmış Tahıl
V. Tabaka Erken Tunç Çağı V-A Evresi (Plan 5) V sektöründe yer alan 7 no’lu
mekânın güneydoğusunda karbonlaşmış tahıllar (O.1499) bulunmuştur. Ayrıca tahribat
ve sondaj çukuru çalışması yapılmış ve bu çalışma sonucunda P sektörü, I-12
plankaresinde (Resim 3.18-3.19), 2008 kazı sezonunda tespit edilen ve son noktası
bulunamayan çukur içerisinden ele geçen boğa figürünün parçaları göze alınarak Roma
Dönemi’ne tarihlenmişti. Bu yıl yapılan çalışmalar sırasında 1171.59m. seviyesinde
modern döneme ait bir madenci kazması (Resim 3.20) ele geçmiş ve böylece çukurun
modern dönemde açıldığı anlaşılmıştır. Tahribat çukuru 1171.12m. seviyesinde son
bulmuştur.
Resim 3.18: Seyitömer Höyük
69
Resim 3.19: Sondaj Çukuru
Resim 3.20: Madenci Kazması
Çukur çevresi 4.00x2.50m. ölçülerinde genişletilerek çukurun tahrip ettiği
mimari öğeler tespit edilmiştir. Çukurun tahrip ettiği beş taban ve bir duvar tespit
edilmiştir (Resim 3.21). Çukur içinde 1172.74m. seviyesinde tespit edilen 1 no’lu taban
(Resim 3.22) üzerinde kuzey kesimi tahrip edilmiş 0.70x1.00m. ölçülerinde bir ocak
tespit edilmiştir. Taban üzerinde yanmış halde arpa (P.1659), buğday örnekleri (P.1660)
(Resim 3.24) ve ağırşak (P.1661) (Resim 3.26) ile teker ağırlık (P.1662) (Resim 3.25),
bir kaba ait parça (Resim 3.23) ele geçmiştir. 1172.54m. seviyesinde 2 no’lu taban,
1171.45m. seviyesinde 3 no’lu taban tespit edilmiştir. 1171.03m. seviyesinde 4 no’lu
taban açığa çıkarılmış ve 1170.59m. seviyesindeki 5 no’lu taban ise tas döşemelidir
(Resim 3.27). Ayrıca 1169.25m. seviyesinde bulunan 1 no’lu duvarın alt seviyesi
1168.38m.’dir.
Tahribat
çukuru
1171.12m.
seviyesinde
bittikten
sonra
1.60x0.70m.
ölçülerindeki çukur içinde seviye inilmeye devam edilmiş ve bir sondaj açılmıştır. Bu
çalışma 1166.70m. seviyesinde ana kayaya (Resim 3.28) ulaşılarak tamamlanmıştır. Bu
çalışma sonucunda höyüğün merkezinde anakayaya kadar 8m. kalınlığında kültür
toprağının olduğu gözlemlenmiştir. Sondaj içerisinden ele geçen malzemeler, buradaki
en erken yerleşimin Erken Tunç Çağ yerleşimi olduğunu kanıtlamaktadır.
70
Resim 3.21: Sondaj Çukuru Resim 3.22: 1 No’lu Taban Resim 3.23: Kap Parçası
Resim 3.24: Yanmış Arpa ve Buğday Örnekleri
Resim 3.25: Teker Ağırlık
Resim 3.27: 5 No’lu Taban
Resim 3.26: Ağırşak
Resim 3.28: Ana Kaya
71
3.1.3. Bioarkeolojik Bulgular
2009 Yılı Seyitömer Höyüğü Kazı Sonuç Raporu’na göre elde edilen
bioarkeolojik bulgular orta tunç çağı IV-B ve IV-C evrelerinde yer almaktadırlar. IV-B
(Plan 3) evresinde yer alan bioarkeolojik bulgular mezar içinde ve mezar dışında yer
alan insan iskeletlerinden oluşmaktadır. E sektörü üçüncü kullanım evresindeki 53 no’lu
mekânnın sıkıştırılmış toprakla yapılmış olan 1176.21m. seviyeli tabanı kaldırılmış ve
taban altı dolgusunda, mekânın kuzey duvarının hemen güneyinde, 1175.77m.
seviyesinde, 0.45x0.38m.’lik alanda bir bebek iskeleti (R.497) bulunmuştur (Resim
3.29).
Resim 3.29: Bebek İskeleti
2009 kazı çalışmaları sonucunda höyükte genel anlamda iki tip gömünün
olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki sanduka mezarlar, diğeri ise inhumation
mezarlardır. Sanduka mezarlarda ortaya çıkarılan insan iskeletleri şu şekildedir:
1 no’lu mezar J sektörü, G-12 plankaresinin ortasında yer almaktadır. Mezar
0.95x1.40m. boyutlarında, 1175.97m. üst seviyeli, 1175.39m. alt seviyelidir. Yuvarlak
plana sahip mezarın batı tarafı, 0.20m. kalınlığındaki tek sıra taş örgüsüyle, doğu tarafı
ise orta büyüklükteki taşlarla oluşturulmuştur (Resim 3.30). Duvarların iç yüzü sarı
renkli kille sıvalıdır. Aynı kille yapılmış olan taban 1175.44m. seviyesindedir ve taban
altının taşla döşendiği görülmektedir. Mezarın kuzeyinde 0.75m. genişliğinde giriş
bulunmaktadır. Mezar içindeki iskelet (J.1356) 1175.68m. seviyesindedir. Batı duvarı
72
önünde yer alan iskeletin sadece bir ayak, bacak, leğen ve az sayıda kaburgasına ait
kemikleri bulunmaktadır. Mezar içinde herhangi bir buluntu ele geçmemiştir.
Resim 3.30: 1 No’lu Mezar
2 no’lu mezar P sektörü, I-13 plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır
(Resim 3.31). Mezarın iç ölçüleri 1.00x0.95m.’dir. Duvar kalınlıkları yaklaşık 0.17m.
olup, duvarların üst seviyesi 1176.28m., alt seviyesi ise 1175.64m.’dir. Mezarın tabanı
ise 1175.67m. seviyesindedir. Mezar yapısının dört duvarı da korunmuş şekilde ele
geçmiş, duvarlar küçük ve düzgün taşlarla yapılmıştır. Yapının duvarlarının iç yüzü
kille sıvanmıştır. Mezarın tabanının ise sıkıştırılmış topraktan olduğu tespit edilmiştir.
İçinde 1176.02m. seviyesinde insan iskeleti parçalarına rastlanmıştır (Resim 3.32).
İskelet parçaları (P.1319) kafatası ve kollardan oluşmaktadır. İskeletin kafatası üzerinde,
bronz küpe (P.1318) ele geçmiştir. Küpe üzerinde gümüş olduğu düşünülen halka bir
sallantı bulunmaktadır.
Resim 3.31: 2 No’lu Mezar Konumu
73
Resim 3.32: İnsan İskelet Parçaları
Bu iskelet parçaları kaldırılıp mezar içerisinde derinleşmeye devam edilmiş ve
bu çalışma sonucunda 1175.67m. seviyesinde (P.1468) A, B, C olarak adlandırdığımız
kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu hoker pozisyonunda yatırılmış üç adet iskelete daha
rastlanmıştır (Resim 3.33). Mezarın ortasında bulunan iskelete P.1468 A iskeleti adı
verilmiş ve kafatasının altından bir bronz halka küpe (P.1469) ele geçmiştir. Mezarın
batısında yer alan iskelet ise P.1468 B iskeleti olarak adlandırılmış ve bunun da
kafatasının altından bir bronz halka küpe (P.1470) bulunmuştur. Mezarın doğusunda yer
alan iskelete P.1468 C iskeleti adı verilmiş ve kafatasının altından üç adet bronz halka
küpe (P.1473) ele geçmiştir. Ayrıca mezar içerisinden bir kemik boncuk (P.1471) ve
seramik parçaları (P.1472) ele geçmiştir.
Resim 3.33: Hoker Pozisyonunda Üç Adet İskelet
74
3 no’lu mezar E sektörü, F-15 plankaresinin güneyinde yer almaktadır.
Mezarın inşası esnasında bu alanda var olan bir duvardan faydalanılmıştır. Mevcut
duvara bitişik olarak örülen yeni duvarlarla mezar oluşturulmuştur. Doğu-batı 1.80m.,
kuzey-güney 1.00m. ebatlarında olan mezarın duvarlarının korunan üst seviyesi
1175.87m. alt seviyesi ise 1174.07m.’dir. Mezarın duvarları moloz taşlarla örülmüştür.
Girişi batıda yer alır ve 0.83m. genişliğindedir. Mezar içerisinde üç adet iskelet açığa
çıkartılmıştır (Resim 3.34). İskeletlerde yön birliğinin olmadığı görülmektedir.
İskeletler 1174.13m. seviyesindeki sıkıştırılmış toprak taban üzerinde ele geçmiştir.
İskeletler yanından, deniz kabuğundan yapılmış yüz on sekiz adet kolye tanesi (E.31)
(Resim 3.35), bronz, taş, kemik, cam hamuru ve kireç taşından yapılmış yetmiş yedi
adet boncuk (E.32) (Resim 3.36) ve bir adet bronz saç iğnesi (E.33) ele geçmiştir
(Resim 3.37).
Resim 3.34: Üç Adet İskelet
Resim 3.35: Deniz Kabuğu Kolyeleri
75
Resim 3.36: Boncuklar
Resim 3.37: Bronz Saç İğnesi
4 no’lu mezar I sektörü, H-11 plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır. III.
Tabaka M.Ö. 5. yüzyıla tarihli 1 No’lu merdivenin doğu duvarı altında bulunmaktadır
(Resim 3.38). Tek sıra halinde örülmüş duvarlar ile sınırlandırılmış mezarın doğu ve
güney duvarları tahrip olmuştur. Doğu-batı doğrultulu, 1176.35m. seviyesindeki iskelet
hoker pozisyonundadır (Resim 3.39). İskeletin açılması sırasında 1176.25m.
seviyesinde mermer bir idol (I.449) ele geçmiştir. İdolün iskeletin seviyesinden daha üst
seviyede bulunması, idolün mezar hediyesi olduğu konusunda şüpheye düşülmesine
neden olmuştur. Ayrıca iskeletin sol kolu yanında bir kemik bilezik (I.442), kafatası
yanında da iki ağırşak (I.450, 451) bulunmaktadır.
Resim 3.38: 4 No’lu Mezar
76
Resim 3.39: İskeletin Konumu
5 No’lu Mezar bir inhumation mezar türüdür. Bu mezar J sektörü, G-13
plankaresinin doğusunda yer almaktadır. D sektöründe bulunan 44 no’lu mekânın C
odası batı duvarı dışında, dolguda 1175.82m. seviyesinde ortaya çıkarılmıştır. Yarıhoker pozisyonunda, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu insan iskeleti (J.1301), 1.00m.
uzunluğundadır (Resim 3.40). İskeletin etrafında bunun bir mezar olduğunu gösterecek
herhangi bir mimari unsur yoktur. Diğer yandan herhangi bir mezar hediyesi de
bulunmamaktadır. Fakat yarı-hoker pozisyonda olması bilinçli bir gömünün olduğunu
göstermektedir. Bu sebeple de bunun bir inhumation gömü olduğunu düşünmek
mümkündür.
Resim 3.40: İnsan İskeleti
77
Mezar harici insan iskeletleri ise şu şekildedir:
1 no’lu iskelet J sektörü, G-13 plankaresinde 2008 kazı sezonunda açılan 28
no’lu mekânın C odası alt dolgusunda yer almaktadır (Resim 3.41). 1176.08m.
seviyesindeki insan iskeletinin (J- 1221) kafatası (Resim 3.42) ve üst gövdesine ait bazı
kemikler bulunmaktadır. İskeletin bir gömü olduğuna işaret edebilecek herhangi bir
bulguya rastlanmamıştır (Resim 3.43)
Resim 3.41: 1 No’lu İskeletin Konumu
Resim 3.42: Kafatası
78
Resim 3.43: İnsan İskeleti
2, 3, 4 ve 5 no’lu insan iskeletleri K sektörü, G-14 plankarenin kuzeyinde, 45
no’lu mekânın kuzeybatısında ortaya çıkartılan dört adet iskeletin üçü bir alanda, biri ise
bu gruptan biraz uzakta yer almaktadır. 2008 ve 2009 yıllarında yapılan kazı çalışmaları
esnasında höyüğün çeşitli alanlarında depremle yıkılmış mekânlar içerisinde, enkazlar
altında kalmış vaziyette iskelet grupları ile karşılaşılmıştı. Bunlar genellikle bir mekânın
içerisinde yer alıyorlardı. Burada sözü edilen iskelet grubu da genel görünümü itibarıyla
diğer iskelet gruplarını hatırlatmaktadırlar. Bu grubun etrafındaki çalışmalar henüz
tamamlanmadığı için, bunlarında bir mekân içerisinde olup olmadıklarını söylemek için
henüz erkendir. Fakat genel görünümleri sebebiyle bunların mezar olmadığını söylemek
mümkündür (Resim 3.44). 2 no’lu iskelet (K.781) 1174.91m. seviyesindedir. İskeletin
bas ve gövde kısmına ait kemik parçalarının dağınık olduğu görülmektedir. İskeletin bel
hizasında bronz hançer (K.766) ele geçmiştir (Resim 3.45).
3 no’lu iskelet (K.782) 1174.85m. seviyesindedir (Resim 3.46). İskeletin bas
ve gövde kısmı güneye bakmaktadır. Bacak kısmının kemikleri dağınık olarak
bulunmuştur. İskeletin kulak hizasında iç içe geçmiş halkalardan oluşan sallantılı bronz
bir küpe (K.785) ele geçmiştir. 4 no’lu iskelet (K.783) 1174.87m. seviyesindedir
(Resim 3.47). Bas ve gövde kemikleri güneye bakmaktadır. Bacak kısmına ait kemikler
dağınık durumdadır. 2, 3 ve 4 no’lu iskeletler 2.50x2.00m. boyutlarında bir alanı
kaplamaktadır. Söz konusu iskeletlerin bir düzen içinde olmadıkları görülmektedir. 5
no’lu iskelet (K.784) 1174.76m. seviyesindedir (Resim 3.48). İskelet kuzey-güney
79
uzantılı ve bas kısmı kuzeye bakmaktadır. İskelet 1.54m. boyunda ve yan yatmış
vaziyettedir.
Resim 3.44: İskelet Grubu
Resim 3.45: Bronz Hançer
Resim 3.47: 4 No’lu İskelet
Resim 3.46: 3 No’lu İskelet
Resim 3.48: 5 No’lu İskelet
80
6 no’lu insan iskeleti R sektörü, J-14 plankaresinin güneyinde yer alan 53
No’lu Mekanın 1176.21m. seviyesindeki, sıkıştırılmış topraktan tabanı altından ele
geçmiştir (Resim 3.49). 1175.77m. seviyesinde 0.45x0.38m. ebatlarında olan iskeletin
bir bebeğe (R.497) ait olduğu düşünülmektedir. Dağınık vaziyetteki iskeletin bir
mezarla ilgili olmadığı düşünülmektedir.
Resim 3.49: 6 No’lu İnsan İskeleti
IV-C Evresi’nde (Plan 4) yer alan bioarkeolojik bulgular şu şekildedir:
IV-C evresi V sektöründeki 13 no’lu mekânın kuzeybatısında, tabanın çökmüş
olduğu alanda 1175.26m. seviyesinde altı adet insan iskeleti açığa çıkarılmıştır (Resim
3.56). İskeletlerin yoğun yangın geçirdikleri görülmektedir. Ortaya çıkarılan
iskeletlerin, duruş, boy ve cinsiyetleri aşağıdaki gibidir: 1 no’lu iskelet (V.1657), doğubatı doğrultulu yüz üstü uzanmaktadır (Resim 3.50). Sol kolu yanda dirsekten kıvrılmış
vaziyette, sağ kolu vücudunun altında kalmıştır. Sol kolu altında 2 no’lu iskeletin
kafatası bulunmaktadır. Sağ bacağı sol bacağı üzerinde durmaktadır. İskeletin kafatası 4
no’lu iskeletin karın bölgesindedir. 1 no’lu iskeletin 1.67m. boyunda, bir kadına ait
olduğu tespit edilmiştir.
81
Resim 3.50: 1 No’lu İskelet ve Yangın Belirtileri
2
no’lu
iskelet
(V.1658),
kuzeybatı-güneydoğu
doğrultulu
sırt
üstü
uzanmaktadır (Resim 3.51). Dirsekten kıvrılarak yana açılmış sağ kolu üzerinde 3 no’lu
iskeletin sol kolu bulunmaktadır. Sol kolu ise yana açılmıştır. Sol ayağı sağ ayağının
üzerinde durmaktadır. İskeletin kafatası 1 no’lu iskeletin sol kolu altındadır. 2 no’lu
iskeletin 1.70m. boyunda bir kadına ait olduğu anlaşılmıştır.
Resim 3.51: 2 No’lu İskelet Konumu
3 no’lu iskelet (V.1659), doğu-batı doğrultulu sırt üstü uzanmaktadır (Resim
3.52). Sağ kolu vücudunun yanında, sol kolu yana açılarak 2 no’lu iskeletin sağ kolu
üzerinde durmaktadır. Sağ bacağı karın bölmesine çekilmiş, sol bacağı ise uzanmış
vaziyette olup 6 no’lu iskeletin göğsü üzerindedir.
82
Resim 3.52: 3 No’lu İskelet Konumu ve Parçaları
4 no’lu iskelet (V. 1660), güneybatı-kuzeydoğu doğrultulu ve yüz üstü
uzanmaktadır (Resim 3.53). Sağ kolu yanda açık, sol kolu ise sırtı üzerinde
durmaktadır. Karın kısmında 1 no’lu iskeletin kafatası bulunmaktadır. İskeletin
ortalama 1.54m. boyunda ve erkeğe ait olduğu anlaşılmıştır.
Resim 3.53: 4 No’lu İskelet Konumu
83
5 no’lu iskelet (V.1661), güneydoğu-kuzeybatı doğrultulu ve yan yatmış
vaziyettedir (Resim 3.54.). Sol ve sağ bacakları dizlerinden kıvrılmıştır. Kolları oldukça
tahrip olduğundan duruşları ile ilgili bir yorum yapamamaktayız. 5 no’lu iskeletin
1.47m. boyunda bir çocuğa ait olduğu tespit edilmiştir.
Resim 3.54: 5 No’lu İskelet Konumu
6 no’lu iskelet (V.1662), kuzeybatı-güneydoğu doğrultuludur ve yüz üstü
uzanmaktadır (Resim 3.55). Oldukça tahrip olan iskeletin kol ve bacak duruşları
hakkında kesin bir yargıya varılamamıştır. Vücudunun göğüs kısmı üzerinde 3 no’lu
iskeletin sol bacağı bulunmaktadır. 6 no’lu iskeletin 0.80m. boyunda bir çocuğa aittir.
Resim 3.55: 6 No’lu İskelet Konumu
84
Resim 3.56: 6 Adet İnsan İskeleti
Yukarıda buluntu durumları ile tanımlanmış olan iskeletlerin kaldırılması
esnasında arkeolojik kazılar için hiç de alışılagelmedik bir durumla karşılaşılmıştır: 1, 3,
4, 5 ve 6 no’lu iskeletlerin kafatasları içerisinde yangın sonucunda karbonlaşarak
korunmuş beyin kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Beyinlerden üçü kısmen dağılmış
durumdayken, ikisi formunu çok iyi koruyabilmiştir. Bütün vaziyetteki söz konusu iki
beynin lobları ve üzerlerindeki girinti ve çıkıntıları açıkça görülebilmektedir. Yangın
sonucunda kavrularak yüzeyleri siyah renk alan beyinler incelendiğinde bunların iç
kısımlarının kahverengi olduğu gözlemlenmiştir. Beyinlerin bu şekilde korunabilmesi
için çok özel koşulların bir araya gelmiş olması gerekmektedir. Muhtemelen deprem
sonucunda yıkılan binanın enkazı insanları bulunduğu mekânın üzerini örterek, bir
anlamda fırın ortamı yaratmış ve böylece; oksijenin az olduğu bu ortamda beyinler
yavaş yavaş karbonlaşmış olmalıdır. Kafatası içerisinde kapalı ortamdaki beyinlerin ateş
ile direkt temas etmemiş olması da önemli bir faktördür. Nitekim diğer organlara ait
hiçbir kalıntı söz konusu değildir. 1 no’lu iskeletin beynine V.1664, 3 no’lu iskeletin
beynine V.1664, 4 no’lu iskeletin beynine V.1665, 5 no’lu iskeletin beynine V.1667, 6
no’lu iskeletin beynine V.1666, kasa numaraları verilmişti. Bu odanın deprem ve yangın
geçirmesinden sonra güneyde yer alan girişinin hemen dış tarafına bir mezar (1 No’lu
Mezar) yapılarak giriş iptal edilmiştir. Bu mezar mekân duvarına bitişik olarak inşa
edilmiştir. Söz konusu deprem ve yangın sonucunda ölen kişilerden üçü bu mezara
gömülmüşlerdir.
85
IV-B Evresinde olduğu gibi bu evrede de; sanduka mezar, inhumation olmak
üzere genel anlamda iki tip gömü ile karşılaşılmaktadır. Sanduka mezar olarak tespit
edilen 1 no’lu mezar V sektörü, L-11 plankaresinde, 13 no’lu mekânın güney duvarına
bitişik olarak yapılmış ve bu mekânın girişini kapatmış durumdadır (Resim 3.57).
Mezarın boyutları 140x140m., üst seviyesi 1175.34m.’dir. Düz plaka şekilli taşların dik
olarak yerleştirilmesi ile yapılan mezarın, tabanı da taştan olup, seviyesi 1174.76m.’dir
(Resim 3.58). Mezar içinde üç bireye ait iskelet ortaya çıkarılmıştır. Mezar içerisinde
üst kısımda kısmen yangına maruz kalmış iki kişinin dağınık haldeki iskeletleri açığa
çıkartılmıştır. Bunların altında ise yanmamış bir iskelet (3 No.lu İskelet) bulunmuştur.
Bu iskelet diğerlerine göre daha iyi korunmuş durumdadır.
Resim 3.57: IV B Evresi 1 No’lu Sanduka Mezar Konumu
Resim 3.58: 1 No’lu Sanduka Mezar
1 no’lu ve 2 no’lu iskeletler mezarın üst seviyesinde, 3 no’lu iskelet ise 1 ve 2
no’lu iskeletin altında yer almaktadır (Resim 3.59). 1 no’lu iskelet yanmamış ve
86
iskeletin büyük bir kısmı korunmuş durumdadır. 1 no’lu iskeletin 25-35 yaslarında bir
erkeğe ait olduğu anlaşılmıştır (Resim 3.60.). 2 no’lu iskeletin sadece kaburga ve ayak
kemikleri bulunmaktadır. İskeletin yas ve cinsiyeti hakkında fikir edinilememiştir. 3
no’lu iskeletin ise büyük bir kısmı korunmuştur. Fakat kafatası parçalanmış durumda
ele geçmiştir. İskeletin bir kadına ait olduğu tespit edilmiştir. Mezarın kuzeybatısında,
iskeletlerin üst seviyesinde bir tekstil parçası açığa çıkartılmıştır (Resim 3.61). Söz
konusu tekstilin iskeletlerin giysilerine mi yoksa üzerlerini örtmekte kullanılan bir
kumaş parçasına mı ait olduğu bilinmemektedir. Ayrıca 3 no’lu iskelete ait olan bronz
bir küpe (V. 1727) (Resim 3.62.), bronz bir mızrak ucu (V.1731) (Resim 3.63.) ve
yonca ağızlı bir testi (V.1730) ele geçmiştir.
Resim 3.59: 1,2,3 No’lu İnsan İskeletleri
Resim 3.60: 3 No’lu İskelet
87
Resim 3.61: Tekstil Parçası Resim 3.62: Bronz Küpe Resim 3.63: Bronz Mızrak Ucu
İnhumation mezar olarak tespit edilen 2 no’lu mezar Y sektörü K-13
plankaresinin kuzeybatısında yer almaktadır (Resim 3.64). Burada üst üste iki gömü söz
konusudur. Üstte yer alan iskelet 1175.99m. seviyesinde, 1.10m. uzunluğunda, doğubatı doğrultulu uzanmaktadır. Kafatası tahrip olmuş olan iskelet hoker pozisyonundadır
(Resim 3.65). Bu iskeletin yanında bir çömlek (Y.937) (Resim 3.66), bir dokuma
tezgâh ağırlığı (Y.938) (Resim 3.67), bir kursun obje (Y.939), üç adet de kırık vaziyette
tümlenebilir kap (Y.940, Y.941, Y.942) ile çok sayıda karbonlaşmış tahıl (Y.943)
(Resim 3.68) ele geçmiştir.
Resim 3.64: 2 No’lu Mezar
Resim 3.65: İskelet Konumu
Resim 3.66: Çömlek Resim 3.67: Dokuma Ağırlığı Resim 3.68: Karbonlaşmış Tahıl
88
Bu iskelet kaldırıldıktan sonra altından 1175.91m. seviyesinde, 0.90m.
uzunluğunda bir iskelet daha açığa çıkartılmıştır (Resim 3.69). İskeletler, sarı renkte kil
ile yapılmış 1.95x2.00m. boyutlarındaki bir taban üzerinde yer almaktadır. Alttaki
iskeletin yanında bir dilgi (Y.946) (Resim 3.70), kursun halka parçaları (Y.947) (Resim
3.71) ve bir ezme taşı (Y. 948) ele geçmiştir.
Resim 3.69: İnsan İskeleti
Resim 3.70: Dilgi
Resim 3.71: Halka Parçaları
3 no’lu mezar I sektörü, H-10 plankaresinin güneybatısında yer alan mezarda
üç gömü bulunmaktadır. Yan yana yerleştirilmiş olan iskeletler 1176.13m. seviyesinde
yer almaktadırlar (Resim 3.72). Kuzeyde yer alan 1 no’lu iskelet (I.654), dogu-batı
uzantılıdır
(Resim
3.73).
Dorsal
pozisyonda
olan
iskeletin
dizden
aşağısı
korunmamıştır. Güneyde yer alan 2 no’lu iskelet (I.655) doğu-batı uzantılıdır (Resim
3.74). Hoker pozisyonunda olan iskeletin kafatası korunmamıştır. Kafatasının olması
gereken yerde iç içe geçmiş üç adet kurşun halka küpe (I.644) (Resim 3.76) ve bronz
bir saç iğnesi (I.635) (Resim 3.77) ele geçmiştir. 3 no’lu iskelet (I.656), 1 ve 2 no’lu
89
iskeletlerin arasında bulunmaktadır (Resim 3.75). İskeletin üzerinde düz-plaka bir taş
yer almaktaydı. Hoker pozisyonundaki iskelet doğu-batı doğrultuludur.
Resim 3.72: 3 No’lu Mezar ve 3 Gömü
Resim. 3.73: 1 No’lu İskelet Resim 3.74: 2 No’lu İskelet Resim 3.75: 3 Adet İskelet
Resim 3.76: Halka Küpeler Resim 3.77: Bronz Saç İğnesi
4 no’lu mezar O sektörü, J-11 plankaresinin güneydoğusunda, 1175.85m.
seviyesinde açığa çıkartılan iskeletin (O.1675), 7-8 yaslarındaki bir çocuğa ait
olabileceği düşünülmektedir (Resim 3.78). Kafatasının her iki yanında kulakların
olması gereken yerde kurşun halka küpeler bulunmaktadır. Bireyin sağ (O.1658) ve sol
kulağında (O.1659) kurşun halkalarla yapılmış birer küpe olduğu tespit edilmiştir
(Resim 3.79).
90
Resim 3.78: Çocuk İskeleti
Resim 3.79: Halka Küpeler
3.2. GENEL BİR DEĞERLENDİRME
2009 yılı kazı sonuç raporunda yer alan zooarkeolojik bulgular sayısının az
olması ve bu fosil asemblajlarının hangi türden hayvanlara ait olduğunun belirlenmemiş
olması zooarkeolojinin temel çalışma sahası olan insanlar ve hayvanlar arasındaki
geçmişteki
etkileşimin
nasıl
olduğu
hakkında
yeterli
bilgiye
sahip
olmayı
engellemektedir.
Paleoetnonbotonik bulgular çok sayıda karbonlaşmış buğday tanesi, fiğ
(hayvan yemi), tahıl ve arpa örnekleridir. 2009 yılı kazı sonuç raporunda ifade edildiği
gibi çok sayıda silo mekanlarının höyükte yer alması burada yaşamış olan toplumun
önemli bir stok oluşturma ihtiyacının olduğunu göstermektedir. Bulgular arasında elde
edilen ezgi taşı vb. araçların varlığı o dönem toplumlarının tahıl öğütümünde önemli bir
teknolojiye sahip olduklarını göstermektedir. Kazı tamamlanmış olduğunda, ele
geçirilen paleoetnobotanik bulguların sayısal olarak karşılaştırılması ile bazı önemli
bilgiler elde edilecektir. Örneğin bu paleoetnobotonik bulgular arasında fiğ (hayvan
yemi) miktarının sayısal olarak çoğunlukta olması höyük halkının hayvancılıkla
uğraştığının kanıtı olarak gösterilebilecektir.
Bioarkeolojik bulgular çok sayıda insan iskeleti içermesine rağmen, hayvan
iskeletlerinde de olduğu gibi, kemik ve dişlerin morfolojik, patolojik ve kimyasal
analizleri henüz yapılmadığı için gerek insanların gerekse hayvanların evrimsel tarihleri,
çevre, beslenme ve davranışlarının neler olabileceği hakkında değerlendirme yapmak
mümkün değildir.
Seyitömer Höyüğü’nde ele geçirilen bioarkeolojik bulgular içerisinde yer alan
insan iskeletlerine ait kemikler analiz edilmiş olsaydı; i-) Şayet iskeletler çok kaslı ise
91
bireyin uğraş alanı olarak avcılık yorumu yapılabilecekken, az kaslı ise bireyin daha çok
üretimle
(seramik,
kuyumculuk,
dokumacılık,
vb.)
ilgilenmiş
olabileceği
söylenebilecekti. İi-) Diş yapısı analizinden; bireyin beslenme alışkanlıkları (et tüketip
tüketmediği), mesleği, vitamin eksikliklerine bağlı olarak yakalandığı hastalıklar
bilinebilirdi. Bu analizler tamamlanmış olduğunda o dönem höyük halkının; gündelik
yaşamı, meslekleri, beslenme alışkanlıkları, geçirdikleri hastalıklar, ortalama yaşam
süreleri belirlenebilecektir.
İktisadi arkeolojinin alt disiplinleri olan zooarkeolaji, paleoetnobotonik ve
bioarkeolojinin Seyitömer Höyüğün’den elde edilen arkeolojik bulgular çerçevesinde
günümüze kadar çalıştırılmamış olması bu höyükte yaşamış olan insanların nasıl bir
yaşama sahip oldukları, hayvanlar ve çevre ile nasıl bir etkileşim içerisine girdikleri,
kaynaklara nasıl erişebildikleri ve kullandıkları ve sosyo-ekonomik hayatlarında nasıl
bir değişiklik yaşadıkları hakkında kesin bilgiler elde edilememesine neden olmaktadır.
Bu nedenle çalışmamızın amacı, temel öneriler geliştirerek ileriki yıllarda yapılabilecek
olan çalışmalara yol göstermek ve ışık tutmaktır.
92
SONUÇ VE ÖNERİLER
Seyitömer Höyüğü sosyal-kültürel ve ekonomik açıdan, höyükte 1989 yılında
başlanan ve günümüzde halen devam eden kazıların sonucunda elde edilen kazı
bulguları temelinde incelenmiştir. Kazının tamamen sonuçlanmamış olması nedeniyle,
bulguların analizleri de yapılıp tamamlanmamıştır. Bu deneme açısından önemli olan bu
durumları göz ardı ederek, tamamlanan dönem kazıları sonucunda elde edilen bulgularla
höyük hakkında bazı imalarda bulunulmuştur.
2009 kazı sonuç raporunda yer alan, 2009 yılı kazılarında açılmış olan sondaj
(tahribat) çukuru sayesinde, höyüğün üzerinde kurulduğu anakayaya ulaşılmış ve
höyükte ilk yerleşim Erken Tunç Çağ (M.Ö. 3000-2000)’ına kadar gitmektedir.
Arkeolojik kanıtlar buu coğrafyanın tarih boyunca yerleşim yeri olduğuna ve kesintisiz
beş bin yıllık iskana sahip olduğuna işaret etmektedir. Bilgen vd. (2011a) höyüğün
tarihte Tunç, Frig, Helenistik, Roma ve Selçuklu dönemlerinde yerleşim yeri olarak
kullanıldığını ileri sürmektedir.
Seyitömer Höyük’te gözlemlenen mimari yapılardan, konut olarak kullanılan
mekanların genellikle birbiri ile bağlantılı kompleks bir yapıda olması, höyük
yaşayanlarının birbirine olan ihtiyacını, yine mekanlar içerisinde yer alan seki, platform,
fırın, ocak, atölye tarzı yapıların varlığı günlük yaşamları ve aktiviteleri hakkında
bilgiler vermektedir. Atölyelerde; höyük kazılarında bütün dönemlerde süreklilik
göstererek, en çok buluntu olarak ele geçen seramikler üretilmiştir. Bazı atölye
fırınlarında ise demir işlenmiştir. Bol miktarda bulunan ağırşak ve ağırlıklar sayesinde,
dönem insanlarının dokumacılıkla da uğraştığı anlaşılmaktadır. Mekan içerisindeki
işliklerde, ezgi taşları aracılığı ile tahıllar öğütülmüş, öğütülen bu tahıllardan ise
fırınlarda
ekmek
yapılmıştır.
Depo
amaçlı
bölmelerin
ve
siloların
varlığı;
İhtiyaçlarından fazla olan ürünlerini depoladıklarını göstermektedir. Silolar genellikle
güneş görmeyen cepheye yakın mekanlara yapılmıştır. Sebebi ise muhafaza edilmek
istenen malzemelerin serin tutularak bozulmasını engellemektir. Mekanlarda ve
çevrelerinde bulunan geyik boynuzları, halkın avcılıkla uğraştığını göstermektedir.
İskeletler üzerinde veya kazı alanında bol miktarda bulunan boncuk, takı, küpe gibi
malzemeler, o dönem insanlarının takı tarzı şeylere önem verdiğini göstermektedir.
93
Höyüğün bulunduğu coğrafya, bol miktarda killi toprağı barındırdığından
seramik üretimini kaçınılmaz kılmıştır. Bütün dönemlerdeki höyük yaşayanları seramik
üretiminde bulunmuştur. Erken Tunç Çağ döneminde seramik üretiminde, ileri bir
teknik olan, kalıp tekniğinin kullanılmaya başlanması ise höyüğü özgün bir özelliğe
kavuşturmuştur. Ele geçen bulgular arasında seramik eserlerin çokluğu, höyük halkının
seramik üretimi endeksli bir yaşam sürdüğü şeklinde yorumlanabilir.
Konumu itibari ile Boğazlar, Kıyı Ege ve İç Anadolu üçgeninin ortasında yer
alan Seyitömer Höyüğü’nün ticaret yolları üzerinde stratejik bir konuma sahip
olabileceği Bilgen tarafından ileri sürülmektedir. Höyükte ele geçirilen seramikler
arasında Seyitömer’in yerel üretimi olanların yanı sıra ithal kaplar da mevcuttur. Bu
durum çevre kültür bölgeleri ile bir ticaretin varlığını göstermektedir. Ele geçen
seramiklerden bazılarında, bilinmeyen mühür tarzında işaretlerin olması, bunların da
uluslararası ticaret yoluyla höyüğe gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. Bu ticaretin
hangi uluslarla, hangi konu ve boyutlarda olduğunu yorumlayabilmek için seramiklerin
kimyasal analizlerine gerek duyulmaktadır. Ticarete konu olan mallar nelerdir? Bu
soruya tam cevap verebilmek için bütün bulguların kimyasal analizlerinin yapılması,
hangi tahılların, metallerin, seramiklerin, vb. maddelerin bu coğrafya ya ait özellikler
taşıdığı bilinmelidir.
Höyük, coğrafi konumu itibari ile çok büyük çapta tektonik hareketlere maruz
kalmıştır. Höyüğün stratigrafisinde yer alan farklı tabakalarda gözlemlenebilen büyük
çaptaki deprem çatlakları, bu coğrafyanın her dönemde depremlerle sarsıldığını ispatlar
niteliktedir. Höyüğün bulunduğu çevre, doğa koşulları höyükteki yaşamı da etkilemiştir.
Büyük depremler sonrasında yerleşik halkın, alternatif yaşam alanları aradığı
dönemlerde olmuştur.
Höyükten elde edilen bulgular ışığında; Seyitömer Höyüğü’nde yaşayan
insanlar Erken Tunç Çağ’dan itibaren avcılık yapmış, tarımla uğraşmanın yanında
küçükbaş hayvan yetiştirmiş, seramikçilik, dokumacılık gibi el sanatlarının yanında
maden işleme gibi önemli diyebileceğimiz sanayi üretimleriyle uğraşmışlardır.
Seyitömer Höyüğü’nde yapılan kazı çalışmalarının devam ediyor olması ve her
kazı çalışması sonrası elde edilen bulguların sayısındaki artış nedeniyle zooarkeolojik,
paleoetnobotanik ve bioarkeolojik çalışmalar henüz yapılmamıştır. Çok sayıdaki
94
arkeolojik bulguya rağmen, mevcut kısıt nedeniyle 2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu veri
alınarak zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular tespit edilmiş ve
ileride yapılabilecek olan iktisadi arkeoloji çalışmalarına yol göstermek hedef olarak
seçilmiştir. Bu hedef doğrultusunda yapılan araştırma sonuçları bağlamında ileride
yapılacak çalışmalar için şu önerilerde bulunulabilir.
Seyitömer Höyüğü’nün iktisadi arkeolojik perspektifinin oluşturulabilmesi için
arkeologların akademik, bilimsel ve kurtarma kazılarını kapsayan tüm arkeolojik
projelerin planlama evrelerini oluşturmaları gereklidir.
Fosil asemblajlarının teknik analizleri mevsimsellik, insanların yaşamlarını
sürdürebilmeleri, avcılık uygulamaları, politik ve sosyal organizasyonlar,
yerleşim kalıpları ve kaynak kullanımı gibi toplum araştırmaları konuları
hakkında çeşitli bilgiler araştırmacılar tarafından elde edilebilecektir.
Zooarkeolojik asemblajlar da küçük hayvanların tespit edilmesi etnografik
analoji süresince bu hayvanların yakalanması için gerekli olan teknoloji
hakkında bilgiler sunabilecektir.
İnsan ve hayvan kemiklerinin kollajeninin stabil izotop analizi sayesinde
Seyitömer höyüğünde yaşamış olan popülasyon tarafından tüketilen protein
kaynaklarının çevresel orijinin belirlenmesine ve popülasyonlar arasında
tüketilen
kaynakların
çeşitliliği
ve
devamlılığı
hakkında
bilgi
elde
edilebilmesine imkan tanıyacaktır.
Hayvan fosil asemblajının analizi ile hayvanların ne tür alanlarda yiyecek temin
edebildikleri ve nasıl hareket ettikleri hakkında bilgiler elde edilebilecek ve
hayvan ürünlerinin ne şekilde ticari mallara dönüştürüldüğü ve hayvanların
ideolojik ve dinsel güç sembolleri olarak nasıl kullanıldığı anlaşılabilecektir.
Hayvan kemiklerinin kimyasal analizi ile kas ve yağ yapıları ortaya konularak
bu hayvanların evcil yada yabani olup olmadıkları tespit edilebilecektir.
Paleoetnobotonik
bulguların
makrobotonik,
mikrobotonik,
kimyasal
ve
moleküler analizleri beslenme, tarım kökeni, çevresel değişim, kaynak
kullanımı, taş aletler, çömlekçilik ve sosyo-ekonomik koşulların değişimi
hakkında bilgiler sağlayacaktır.
95
İnsan iskeletlerinin osteobiyografik ve biyokültürel adaptasyonu ile yapılan
bioarkeolojik kombinasyon çalışmaları ile insanların nasıl yaşadıkları hakkında
sorulara cevap bulunabilecektir.
İnsan kemik ve dişleri, geçmişte yaşamış olan popülasyonların yaşam kalitesinin
nasıl oluştuğu hakkında çok önemli bilgiler sunabilmektedir. Bu nedenle
osteolojik kalıntılardaki cinsiyet ve ölüm yaşının belirlenmesi ve bu kalıntıların
diğer osteolojik koleksiyonlarla ilişkilendirmesi ayrıca çoklu istatistiksel
metotların uygulanması araştırmacılara gerçekçi bilgiler verecektir.
İktisadi
arkeoloji
çerçevesinin
reel
anlamda
oluşturulabilmesi
için
araştırmacıların kantitatif analizlere başvurması gereklidir. Bu bağlamda
kantitatif analizlerin yapılmasında araştırmacılar çeşitli paket programları
kullanarak
gerçekçi
tahminlemelerde
bulunabilecektirler.
Arkeologların
kullanabileceği program araçlarından en önemlisi Kintigh (2011)’in Tools for
Quantitative Archaeology programıdır.
Kintigh (2011)’in paket programı kullanılarak höyükte yaşamış olan geçmiş
popülasyonların nüfus sayısında ki artış ve/veya azalışların tahminlenmesi
yapılabilecektir.
Kazı çalışmaları sonucunda elde edilen seramik vb. el sanatları ürünlerinin
kimyasal ve fiziksel madde analizleri yapılarak, bu el sanatları ürünlerinin
kullanım amaçlarının ve alanlarının belirlenmesi mümkün olacaktır.
İktisadi arkeoloji konseptinin oluşturulması için kimyager, biyolog, tarihçi,
sosyolog, matematikçi, fizikçi, antropolog, arkeolog, tarım bilimci, topografya
ve petrografya uzmanı, ekonomist, seramik mühendisi, jeomorfolog, zoolog ve
genetik bilim adamlarının kazı ekibine dahil edilmesi gereklidir. Böylece
disiplinler arası bir çalışma sahası elde edilerek analizler yapılabilecektir.
Gerek Seyitömer Höyüğü’nde yaşamış gerekse diğer arkeolojik çalışmalara
konu olan geçmiş toplumların ekonomik yapısı ve ekonomik performansı hakkında
bilgiler elde edilmesi ve bu bilgiler ışığında çeşitli yorumlar yapılması hem
arkeologların hem iktisatçıların çalışmaları için büyük önem arz etmektedir. Bu
çalışmada Seyitömer Höyüğü Kazı Başkanlığının paylaşmış olduğu veri ve raporlar
kapsamında zooarkeolojik, paleoetnobotanik ve bioarkeolojik bulgular 2009 Yılı Kazı
96
Sonuç Raporu kısıtı altında gerçekleşmiştir. Yapılan literatür araştırması neticesinde
iktisadi arkeolojinin alt disiplin dalları olan zooarkeoloji, paleoetnobotanik ve
bioarkeoloji sahalarının çalışabilmesi için çok ciddi fiziksel, biyolojik ve kimyasal
testlerin yapılması gerektiği ortadadır. Ancak bu analizlerin büyük maliyetler içermesi
ve
Seyitömer
Höyüğü
kazısının
henüz
tamamlanmamış
olmasından
dolayı
incelememizde, disiplinlerarası bir bilim dalı olan iktisadi arkeolojinin tanıtılması ve
2009 Yılı Kazı Sonuç Raporu kısıtı altında bioarkeolojik, zooarkeolojik ve
paleoetnobotanik arkeolojik bulgular bağlamında ileri sürülebilen bilgiler dışında
kapsamlı sonuçlara ulaşılamamıştır.
97
EKLER
98
EK 1: Plan Örnekleri
99
100
101
KAYNAKÇA
AÇIKKOL, A., (2006), “Üçağızlı Mağarası Faunasının Zooarkeolojik Açıdan
İncelenmesi: Capra, Capreleus, Dama ve Cervusların Morfometrik Açıdan
Analizi”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara.
AMBROSE, Stanley H., and John, KRİGBAUM, (2003), “Bone Chemistry and
Bioarchaeology” Journal of Anthropological Archaeology, 22, ss:193-199.
AYDIN, N., (1991), “Seyitömer Höyük Kurtarma Kazıları, 1989”, I. Müze Kurtarma
Kazıları Semineri, Ankara, ss: 91–204.
BECK, Lane Anderson, (2006), “Kidder, Hooton, Pecos, and the Birth of
Bioarchaeology”,
(derleyenler
Jane
E.Buikstra
and
Lane
A.
Beck),
Bioarchaeology: The Contextual Analysis of Human Remains, ss:83-94.
BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011a), “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı
Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010,
Kütahya, ss:1-19.
BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011b), “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı
Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010,
Kütahya, ss:20-77.
BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011c), “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı
Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010,
Kütahya, ss:78-203.
BİLGEN, A. N., G. COŞKUN ve Z. BİLGEN, (2011d), “Seyitömer Höyüğü 2009 Yılı
Kazı Sonuç Raporu” Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu 2006-2010,
Kütahya, ss:204-372.
BİLGEN, A.N., (2008), “Seyitömer Höyüğü 2006 Yılı Kazısı”, 29. Kazı Sonuçları
Toplantısı, C. I, Ankara, ss: 321–332.
BİLGEN, A.N., (2009), “Seyitömer Höyüğü 2007 Yılı Kazısı”, 30. Kazı Sonuçları
Toplantısı, C. II, Ankara, ss:71–88.
102
BUİKSTRA, Jane E., (1977), “Biocultural Dimensions of Archeological Study: A
Regional Perspective”, (derleyen R. L. Blakely), Biocultural Adaptation in
Prehistoric America, Proceedings of the Southern Anthropological Society,
No. 11. ss:67-84 Athens, GA: University of Georgia Pres.
CLARK, J. G. D., (1952), Prehistoric Europe: the Economic Basis, Cambridge
University Pres.
CLARK, J. G. D., (1989), Economic Prehistory: Papers On Archaeology, Cambridge
University Pres.
COLES, John, (2010), “Grahame Clark–A Personal Perspective”, (derleyenler
Arkadiusz Marciniak and John Coles), Grahame Clark and His Legacy,
Cambridge Scholars Publishing, ss: 3-26.
deFRANCE, Susan D., (2009), “Zooarchaeology in Complex Societies: Political
Economy, Status, and Ideology”, Journal of Archaeological Research. 17, ss:
105–168.
FEİNMAN, Gary M., (2008), “Economic Archaelogy”, Encyclopedia of Archaeology,
Cilt: 2, Elsevier/Academic Press, ss.1114–1120.
GÜRPINAR, Bünyamin, (2008), “Hukuk ve Ekonominin Ortak Temelleri -Hukuk ve
Ekonomi” Akımı, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 20,
ss:161-180.
HARRİS, David R., (1977), “Socio-economic Archaeology and the Cambridge
Connection: A Reviwe on Problems in Economic and Social Archaeology”,
Island Archaeology, Jun., ss:113-119.
HASTORF, Christine and Virginia S. POSSER, (1988), Current Paleoethnobotany:
Analytical Methods and Cultural Interpretations of Archaeological Plant
Remains, University of Chicago Press, Chicago.
HEER, O., (1865), “Die Pflanzen der Pfahlbauten. Neujahrsblatt fur Naturforsch”,
Gesellschaft 68, ss:1–54
103
HEER, O., (1866), Treatise on the Other Parts of Europe, (derleyen F. Keller), ss.
518–536. Translated by J. E. Lee. Longmans, Green, and Company, London,
U.K.
HİGGS E.S. and M.R., JARMAN, (1975), “Palaeoeconomy”, In: (derleyen E.S. Higgs)
Palaeoeconomy, Cambridge University Press, ss:1-7.
HİGGS, E.S. (1972), Papers in Economic Prehistory, Cambridge Univesity Pres.
İLASLI, A., (1996), “Seyitömer Höyüğü 1993 Yılı Kurtarma Kazısı”, VI. Müze
Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss:1–20.
JONES, Volney H., (1941), “The Nature and Status of Ethnobotany”, Chronica
Botanica 6: ss: 219–221.
KERIG, Tim, (2010), “Economic Archaeology: From Structure to Performance”,
International Conference Cologne, June 9-11, 2010.
KİNTİGH, Keith, Tools for Quantitative Archaeology, (2011), http://www.tfqa.com
(24.05.2011).
KLEİN, Richard G., and Kathryn Cruz-URİBE, (1984), The Analysis of Animal Bones
from Archaeological Sites, University of Chicago Press, Chicago.
KUNTH, Carl S., (1826), “Recherches Sur les Plantes Trouvees dans les Tombeaux
Egyptiens”, Annales des Sciences Naturelles, VIII:11.
LARSEN, C.S., (1997), Bioarchaeology: Interpreting Behavior from the Human
Skeleton, Cambridge University Press, Cambridge.
LEVY, Thomas E., (2011), “Economic Archaeology”, http://www.jrank.org/
history/pages/6048/economic-archaeology.html (04.03.2011).
MARCINIAK, Arkadiusz and John, COLES, (2010), Grahame Clark and His
Legacy, Cambridge Scholars Publishing, ss: ix-xv.
PERES, Tanya M., (2010), “Methodological Issues in Zooarchaeology”, (derleyenler
A.M. Van Derwarker and T.M. Peres), Integrating Zooarchaeology and
Paleoethnobotany: A Consideration of Issues, Methods, and Cases, Springer
Press ss: 15-36.
104
REITZ, Elizabeth J., and Elizabeth S. WING, (2008), Zooarchaeology, 2nd edition.
Cambridge University Press, Cambridge, U.K.
SAVAŞ, Vural Fuat, (1999), İktisatın Tarihi, Siyasal Kitabevi, 3.Baskı.
SHERIDAN, A. and G. BAILEY, (1981), Economic Archaeology: Towards an
Integration of Economic and Social Assroaches,, British Archaeological
Reports 96, Oxford.
SİNCLAİR, Anthony, (2008), “To Stones And Bones, Add Genes and Isotopes, Life
Histories and Landscapes: Accumulating Issues for the Teaching of Palaeolithic
Archaeology”, RAE Journal, Cilt: 1, Issue 2, ss: 57-75.
ŠLAUS, Mario, (2009), “Bioarchaeology (Anthropological Archaeology)”, (derleyen P.
Rudan) , Physical (Biological) Anthropology, , ss:29-47.
SMITH, Michael E., (2004), “The Archaeology of Ancient State Economies”, the
Annual Review of Anthropology, April 16, ss: 73-102.
THOMAS, Kenneth D., (1996), “Zooarchaeology: Past, Present and Future”, World
Archaeology, Cilt: 28, No. 1, Zooarchaeology: New Assroaches and Theory
(Jun., 1996), ss: 1-4.
TOPBAŞ, A., (1992), “Kütahya Seyitömer Höyüğü 1990 Yılı Kurtarma Kazısı”, II.
Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss:11–34.
TOPBAŞ, A., (1993), “Seyitömer Höyüğü 1991 Yılı Kurtarma Kazısı”, III. Müze
Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss:1–30.
TOPBAŞ, A., (1994), “Seyitömer Höyüğü 1992 Yılı Kurtarma Kazısı”, IV. Müze
Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, ss: 297–310.
TRİGGER, Bruce G., (1990), A, History of Archaeological Thought, Cambridge
University Press.
WEİGEL, Wolfgang, (2006), “Some Economics of Archaeology”, 14th International
Conference of the ACEI, Vienna, 6-9 July.
105
WRİGHT, Patti J., (2010), “Methodological Issues in Paleoethnobotany”, (derleyenler
A.M. VanDerwarker and T.M. Peres), Integrating Zooarchaeology and
Paleoethnobotany: A Consideration of Issues, Methods, and Cases, Springer
Press ss: 37-64.
www.dressid.eu/files/contentfiles/file/Aussendung%20Köln%202010.pdf (14.03.2011).
www.fokus.or.at/fileadmin/fokus/user/downloads/acei_paper/Bedate.pdf (15.03.2011).
106
DİZİN
A
Ağırşak, xiii, 71
Amphoriskos, ix, 20
Arkaik, ix, 23, 25
D
Marn, ix, 20
P
Pergel, ix, 24
S
Depas, x, 31
Dilgi, xv, 89
İ
İdol, ix, 20
M
Sanduka, xv, 72, 86
Silo, xii, xiii, 65, 68
T
Tahıl, xi, xiii, xv, 44, 49, 69, 89
Tara, ix, 24

Benzer belgeler