9.Sınıf Kimya

Transkript

9.Sınıf Kimya
ÖZEL KILIÇASLAN LİSELERİ
9.Sınıf Kimya
I.ÜNİTE
KİMYA BİLMİ
Mehmet TURK
01.01.2013
2013 Müfredatına Göre
I.ünite: Kimya Bilimi (14 ders sayısı)
Konu Başlıkları
1.1. Kimyanın gelişimi,
Simyadan kimyaya,
Bilimsel çalışma kuralları,
Kimyanın bilim olma
süreci,
Teori
Yasa
Süre
Kazanımlar/Açıklamalar
5
Madde hakkındaki ilk deneyimlerin sınama yanılma yoluyla
edinildiği vurgulanır.
Kimyanın gelişimi işlenirken bilimsel gelişim, sebep-sonuç
ilişkileri ile birlikte verilir.
1.2.Kimya ne işe yarar?
Başlıca kimya disiplinleri,
Kimyanın uğraş alanları,
Kimyasal endüstri
ürünlerine başlıca örnekler.
3
Başlıca kimya disiplinleri dalları) tanıtılır.
İlaç, gübre, petrokimya, arıtım, ahşap işleme, boya-tekstil
işlemeleri kısaca tanıtılarak kariyer bilincine ve girişimciliğe
katkı sağlanır.
1.3.Sembol ve formüllerin tarihsel
gelişimi
1
1.3.1 Kimyanın sembolik dili
Element-sembol
1.3.2.Bileşikler
Bileşik-formül
1.4. Güvenliğimiz ve Kimya
Kimyasal güvenlik
işaretleri,
Kimyada kullanılan sembolik dilin tarihsel süreçteki
gelişimini ve sağladığı kolaylıkları fark eder.
1
(En hafif 20 element olan; H, He, Li, Be, B, C, N, O, F,
Ne, Na, Mg, Al, Si, P, S, Cl, Ar, K, Ca yanında, Cr, Mn,
Fe, Co, Ni, Cu, Zn, Br, Ag, Sn, I, Ba, Au, Hg, Pb gibi
gündelik hayatta sıkça kullanılan elementlerin sembolleri
tanıtılır.)
2
(Yaygın kullanılan; H2O, HCl, H2SO4 , HNO3 ,
CH3COOH, CaO ve NaCl gibi bileşiklerin sistematik
adlandırılmasında element adlarının kullanıldığı ve
kullanılmadığı durumlar irdelenir.)
2
Kimyasal maddelerin insan sağlığına ve çevreye zararlı
etkileri gözden geçirilir.
Güvenlik işaretlerinden yanıcı, yakıcı, korozif, patlayıcı,
tahriş edici, zehirli (toksik), radyoaktif ve çevreye zararlı
anlamına gelen işaretler tanıtılır.
1.
BÖLÜM
İÇERİK:
Kimyanın Gelişimi
1.1.Simyadan kimyaya,
1.1.1.Simya Bölümleri:
1.1.2.Simya Evreleri (Çağlar)
1.1.3.Simyacıların Madde Algısı:
1.2.Kimyanın bilim olma süreci,
1.3.Bilimsel çalışma kuralları,
Teori
Yasa
1.1. Simya:
Değersiz maddeleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirme ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak ölümsüzlük
iksirini bulma uğraşlarına Simya (alşimi), bu işle uğraşanlara simyager (alşimist) ya da simyacı denir. Kısaca
simya bir saflaştırma sanatıdır.
1.1.1.Simya Bölümleri (Pratik Simya ve Mistik Simya)
a. Pratik Simyacılar: Maddelerin dönüşüm yapa yapa en saf madde olan altına dönüşebileceğine
inanıyorlardı. Ayrıca hastalıkların tedavisi ile ölümsüzlük iksirinin bulunacağına inanıyorlardı.
b. Mistik (ezoterik) simyacılar: insanın içine yönelmesi, saflaşması ile ölümsüzlük iksirini bulacaklarına
inanıyorlardı.
1.1.2.Simya Evreleri (Çağlar) (Simya çağı; İatro Simya çağı; Flojiston Simya Çağı)
a. Simya Çağı (M.Ö. 500-1600):
Madde ve ruhun saflaştırılmasıyla daha saf olanı elde etme yolunu tercih eden simyacıların oluşturduğu bir
akımdır. Bilinen en eski simyacı; Empedokles’tir. Simyacıların en etkin ismi Aristo’dur.
Önemli Simyacılar:










Empedokles (M.Ö. 483-423)
Demokrit (M.Ö. 460-370)
Aristo (M.Ö. 384-328)
Epikür (M.Ö. 347-270)
Ebu Musa Cabir ibn-i Hayyan (721-815)
Ebubekir Muhammed bin Zekeriya el Razi (864-923)
İbni Sina (980-1037)
Abdurrahman el Hazeni:(I.S.?-1130)
Albertus Magnus (Büyük Albert) (1193-1280)
Roger Bacon(1214-1294)
b. İatro Simya çağı (1600-1700):
Simyacıların asıl görevlerinin adi metalleri Altına dönüştürmek olmayıp, tıbba hizmet için ilaçlar hazırlamak
olduğunu öne süren bir akımdır. Bir yandan da çağındaki hekimleri eski ustaların yazdıklarını gözü kapalı
uygulayan bilgisizler olarak nitelendirmiş ve onlarla mücadele etmiştir.
Önemli İatro Simyacılar:
 Theophrastus Bombastus von Hohenheim (Paracelsus) (1493-1541)
 Andreas Libavius (1540-1616)
 Merode kontu Johann Baptist van Helmont (1577-1634)
 Toriçelli (1608-16047)
 Robert Boyle (1627-1691)
c. Flijiston Simya Çağı (1650-1800):
Yana bilen maddeler filojiston (alev ilkesi) maddesi içeriyor. Yanma sırasında filojiston maddeyi terk
ediyordu. Bu sebeple filojistonlu maddeler iyi yanıyor, filojistonsuz maddeler yanmıyordu.
Önemli Flojiston Simyacılar:



Johnn Joachim Becher (1635-1682)
Georg Ernest stahl (1660-1734)
Joseph Priestley (1733-1804)
1.1.3.Simyacıların Madde Algısı:
Antik çağın en etkin ve en büyük otoritesi olan Aristo ve onun
izleyicileri:
a. Maddenin, Demokritos’un bahsettiği gibi, atomlu yapıda
olduğu görüşünü küçümseyip, maddelerin bir “yüksek aklın”
görüntüleri olduğunu savundular.
b. Onlara göre; her şey topraktan doğup tekrar toprağa dönerdi.
Bu dönüş zinciri; toprak→ateş→hava→su ve yeniden toprak
şeklindeydi.
c. Aristo’ya göre maddeyi özellikleri belirlemektedir.
Bu özellikler (tabloda olduğu gibi); Kuru-ıslak, soğuk-sıcak
şeklindedir. (“Soğuk ve ıslak →(su)sıvı”, “soğuk ve kuru →
(toprak) katı”, “ıslak ve sıcak →(hava) gaz”, “kuru ve sıcak
→(ateş)ateşi” oluşturur. (soğuk-sıcak ve kuru –ıslak zıt yölü
olduklarından bir birlerini yok ederler.)
Simyacıların madde algısı tamamen yanlış varsayımlar üzerine kurulmuştur. Bu var sayımlar yanlış
olduğu için madde algıları da yanlıştır.
Bu gün biliyoruz ki; “Maddeler, tanecikli (atom) yapıya sahiptir. Maddenin özelliklerini, içerdiği atomun türü
belirlemektedir. Atomların cinsini belirleyen yegane faktör, çekirdeklerinde bulunan proton sayılarıdır. Dolayısıyla
proton sayıları değiştirilmeden atomun cinsinin değiştirilmesi söz konusu değildir. Yani bir çok simyacının da
düşünüp ama söylemeye cesaret edemedikleri gibi; “bakırı ne kadar ısıtırsan ısıt, bakır gene bakırdır.”
1.1.4.Kimya pratiği açısından Simyacıların kullandığı bazı yöntemler:
Simyacıların yaptığı tüm çalışmalar, bilimsel çalışma kurallarından uzak sadece deneme yanılma (sınama)
yoluna dayanmaktadır. Bununla beraber simyacılar halen modern kimyada kullanılmaya devam eden bir
çok yöntemi de kullanmışlardır.
Bunlar; Kavurma, Katılaştırma, Sabitleştirme, Çözme, Yumuşatma, Damıtma, Süblimleştirme, Süzme,
Dinlendirmeye bırakma, Akıcı hale getirme, Mayalama gibi bazı kimyasal yöntemleri de kullanmışlardır.
Ayrıca damıtmada kullanılan imbiği geliştirmiş ve büyük oranda esans damıtılmasında kullanmışlardır.
1.1.5. Simyadan kimya bilimine aktarılan önemli bulgular:
Simyadan kimya bilimine aktarılan önemli bulgular¸ Metaller ve Madencilik, Değerli Taşlar, Boya üretimi,
Mürekkep, Deri boyanması,Seramik, Boyalar ve Kozmetik, Değişik ilaçlar, Cam üretimi ve işlenmesi, Esans
üretimi, Değişik kimyasal ve bitkisel ilaçlar…vb. sayılabilir.
1.2.Kimyanın bilim olma süreci: (Nicel Kimya Çağı)
Simyacıların yaptığı tüm çalışmalar, bilimsel çalışma kurallarından uzak sadece deneme yanılma (sınama)
yoluna dayanmaktadır.
Kimyayı simyadan ayıran en önemli özelliklerden birisi ölçmeye dayalı olmasıdır. Deneysel sonuçların ölçülmesi
ve yorumlanması kimyanın temel kanunlarının ortaya çıkmasına neden olmuş ve kimyada bilimsel süreç böylece
başlamıştır.
Özellikle oksijen gazının elde edilmesi kimyanın bilim olma sürecine sürat kazandırmıştır.
Joseph Priestley, 1774 tarihinde yaptığı bir deneyde, Cıva II oksiti (HgO) ısıtmış ve bu maddeden bir tür
havanın (gazın) kolayca ayrıldığını görmüştür. Ancak kendide bir flojistonist olan priestley farkında olmadan O2
gazını keşfetti.
Daha sonra fransız bilim insanı Lavoiser, 1777 de, Priestleyin yaptığı deneyi tekrarlayarak yanma olayındaki
maddelerin oksijen ile etkileştiğini keşfetti. Bu açıklama ile filoziston teorisi çürütülmüş oldu.
1789’da Lavoisier, oksijenin, havada bulunan ve yanmayı oluşturan bir madde olduğunu ifade etti. Bu
maddeye, asit yapısı anlamına gelen oxygenıum ismini verdi. Çünkü Lavoisier, bütün asitlerin oksijen ihtiva
ettiğini sanıyordu Bundan sonra Lavoiser ise kimyanın kurucusu olarak anılmaya başlandı.
18. yüz yılın sonlarına doğru, başta Lavosier’in ve diğer bilim insanlarının çalışmalarında;
Teraziyi yaygın biçimde kullanmaları, ölçme tekniğini geliştirdi.
Deneyleri sistematik bir şekilde yapılabilmeleri, deneysel çalışma tekniklerini geliştirdi.
Deneylerde kullanılan ve oluşan maddeler arasında nicel ilişkiler kurulabilmeleri,
Ortaya atılan teorilerin doğrudan deney sonuçları ile ilişkilendirilip test edilebilmesi… nicel kimya çağının ya
da kimyanın bilim olma sürecinin başlangıcı olarak düşünülmektedir.
Kısaca kimyanın bilim olma sürecine geçilmesi; yasaların, kuralların ortaya konulmasıyla gerçekleşmiştir.
Bu kural ve yasaların en önemlileri; Kütlenin Korunumu Kanunu, Sabit Oranlar Kanunu, Katlı Oranlar
Kanunu, Birleşen Hacim Oranları Kanunu ve Avogadro Hipotezi şeklinde sıralanır. (Bu yasalar II.Ünitede
anlatılacaktır.)
1.3.Bilimsel çalışma kuralları:
Bilimsel çalışma; problemlere ya da sorunlara güvenilir çözümler arama amacıyla planlı ve sistemli olarak
verilerin toplanması, çözümlenmesi yani analizi, yorumlanarak değerlendirilmesi ve rapor edilmesi sürecidir.
Bilimsel Araştırma Teknikleri Aşaması
Belirlenen bir konuda araştırma yapılırken, belli aşamaları
takip etmek, çalışmanın daha hızlı ve verimli olmasını
sağlayacaktır. Bu aşamalar 8 başlık altında toplanabilir.
1. Araştırmanın amacı ve önemi, (Araştırmanın konusu),
2. Araştırma hakkında gözlem yapmak,
3. Araştırma hakkında verilerin toplanması,
4. Hipotez kurma
5. Kontrollü deneyler yapma
6. Deney sonuçlarının tasnif edilmesi,gerçeklere ulaşma,
7. Teori
8. Kanun
Hipotez: Bilim adamlarının, sebebi ispat edilemeyen olaylar hakkında, şahsi kanaatlerini ifade eden
fikirlerine, faraziye veya hipotez denir. Bu fikirler mutlak değildir. Bir hadise hakkında farklı kişiler farklı hipotez
ortaya atmış olabilir.
Teori: Doğruluğu henüz kanıtlanamamış bilimsel önermeler anlamına gelmektedir. Hipotezlerin deney ve
gözlemlerle birlikte desteklenmesi halidir. Teoriler bilimsel gerçeklerin açıklanmasıdır. Ancak doğruluğunda şüphe
vardır. Avagadro hipotezi gibi.
Kanun: Doğruluğu gözlem ve deneylerle iyice desteklenip kanıtlanmış bilimsel önermeler anlamına
gelmektedir. Kütlenin korunumu kanunu, sabit oranlar kanunu gibi.
2.
BÖLÜM
İÇERİK:
Kimya Nedir ve Ne İşe Yarar?
2.1.2.Kimya Nedir ve Ne İşe Yarar?
2.1.2.Başlıca kimya disiplinleri,
2.1.3.Kimyanın uğraş alanları,
2.1.4.Kimyasal endüstri ürünlerine başlıca örnekler.
2.1.1. Kimya nedir ve ne işe yarar?
Kimya: Maddelerin yapısını, özelliklerini, geçirdikleri değişimleri ve bu değişimler sırasındaki enerji değişimini
inceleyen bilim dalına denir.
Daha geniş anlamda; atomları, element ya da bileşik
haldeki maddelerin yapısını, bileşimini ve özelliklerini,
uğradıkları dönüşümleri, bu dönüşümler sırasında açığa
çıkardıkları ya da soğurdukları enerji ve entropiyi
inceleyen bilim dalıdır.
Kimyanın amacı: Kimyanın amacını iki maddede toplaya
biliriz.
a) Evrendeki bütün maddelerin yapısını, özelliklerini ve
davranışlarını keşfetmektir.
b) Evrende var olan maddeleri kullanarak,
yeni
maddeler keşfetmektir.
2.1.2.Başlıca kimya disiplinleri,
Kimya displinleri denildiğinde kimyanın dalları veya alt
dalları akla gelmektedir.
Kimyanın dalları:
Kimyanın Alt Dalları:
Farmasötik Kimya: İdeal ilaç molekülü, yani yan
etkileri olmayan etkili ve yeni ilaçlar elde etmeyi
amaçlayan kimyanın alt dalıdır. Pek çok ülkede
eczacılar kimyacı olarak bilinir.
Agrokimya: Tarım
alanında
verimliliğin
artırılmasını amaç edinmiş kimyanın alt dalıdır.
Gıda kimyası: Besin maddelerinin kimyasal
yapılarını ve organizmadaki işlevlerini inceler.
Petro Kimya: Petrol ya da doğal gazdan
tamamen ya da kısmen türetilen kimyasal
maddelerle ilgilenen kimyanın alt dalıdır.
Çevre Kimyası: Kimyasal maddelerin yol açtığı
çevre kirlenmesini ve önlenmesini konu alır.
Sanayi Kimyası: Modern sanayinin gereksinim
a) İnorganik kimya: Karbon dışındaki bütün kimyasal
duyduğu kimyasal maddeleri büyük miktarlarda
elementlerin bileşikleriyle uğraşır. Hidrojen ve oksijen
elementlerinden oluşan su, bir inorganik bileşik
Tekstil Kimyası: Yapay kimyasal maddelerin
örneğidir.
tekstil alanında da kullanılması için çalışmalar
b) Organik Kimya: Karbonun, oksitleri, karbonatları,
yapan kimyanın alt dalıdır.
siyanürleri, siyanatları hariç diğer tüm bileşiklerine
organik bileşikler, kimyanın bu dalına da organik
Termokimya: Kimya biliminin bir alt dalı olup ilgi
kimya denir.
alanı kimyasal reaksiyonların ısı ile olan
c) Analitik Kimya: Maddelerin içeriğini, yani kimyasal
ilişkileridir.
bileşimlerini inceler. Bir maddenin kimyasal
Nükleer Kimya: Atom altı taneciklerin atomu
bileşenlerinin ya da bileşenlerden bir bölümünün,
nasıl oluşturduklarını ve nükleer enerjiyi
niteliğini ve niceliğini inceleyen kimyaya denir.
inceleyen alt disiplinidir.
d) Biyokimya:
Canlı
organizmalarda
bulunan
kimyasalları, kimyasal reaksiyonları ve etkileşimlerini
inceler.
e) Fiziksel Kimya: Kimyanın fizikle ortak olan konularını inceleyen bilim dalıdır. Kimyasal termodinamik,
kimyasal kinetik, elektrokimya, istatistik, mekanik ve spektroskopi alanlarını kapsar.
2.1.3.Kimyanın uğraş alanları,
Kimya hayatın her alanında karşımıza çıkmaktadır.
Her gün kullandığımız temizlik maddeleri, (sabunlar, şampuanlar, deterjanlar, çamaşır suyu, tuz ruhu, çamaşır
sodası…) kimyasal maddelerdir.
Hayatımızın her kademesinde kullandığımız malzemelerin yapımında kullandığımız yaygın maddeler (kireç,
çimento, beton, camlar, seramik, porselen, boyalar, çözücüler, metaller, alaşımlar), kimyasal maddelerdir.
Canlıların hayatlarını devam ettirmeleri için gerçekleşen tepkimeler (fotosentez, solunum, sindirim), kimyasal
tepkimelerdir.
Her gün istemli ya da istemsiz olarak çevremizde meydana gelen olaylar,(fabrika bacalarından çıkan zararlı
gazlar, tarım ilaçları, otomobil egzozlarından çıkan zararlı gazlar), kimyasal tepkimeler sonucu oluşan
maddelerdir.
Enerji üretimi (barajlar, nükleer santraller, doğal yakıtlar), kimyasal tepkimeler sonunda oluşur.
Hastalandığımızda kullandığımız ilaçlar,kimyasal birer üründür.
Hayatımızın her kademesine girmiş plastik vb. maddeler, kimyasal maddelerdir.
Her gün giydiğimiz elbiselerin üretiminde kullanılan (Petro kimya ürünleri) …gibi sayamadığımız alanlar kimyanın
ilgi alanlarıdır.
İşte kimya hayatın her kademesindedir. Hayatımızı kolaylaştırmak için daha nice buluşlar ve gelişmelere gebedir.
Kimyanın uğraş alanlarının artmasıyla “Kimyanın Alt Dalları” dediğimiz bölümleri oluşmuştur.
2.1.4.Kimyasal endüstri ürünlerine başlıca örnekler.
1.
İlaç Üretimi:
İlacın üretiminden hastaya ulaştırılmasına kadar her aşamada yetkinlik
sahibi olan kişilere eczacı denir.
Eczacılık
fakülteleri, Farmakognozi bitkisel-hayvansal
hammaddeleriyle ilgilidir.
ilaç
Farmakoloji, ilaçların vücut üzerindeki etkilerini inceler).
Farmasotik Teknoloji; ilaçların üretim teknikleriyle ilgilidir.
Farmasötik kimya; ilaç hammadddelerinin sentezlenmesiyle ilgilidir.
Eczacı olmak isteyenlerin, kimyaya ve biyolojiye meraklı, ilaç ve
kimyasal maddelere karşı alerjisi olmayan, tertipli, düzenli, dikkatli,
sorumluluk duygusu yüksek kimseler olmaları gerekir.
Eczacılıkta okutulan dersler ; başta kimya olmak üzere fizik,
matematik, biyoloji, genetik, biyoistatistik, fizyoloji, patoloji, besin analizi,
mikrobiyoloji, halk sağlığı, farmakoloji, eczacılık tarihi, deontoloji, tıbbi ilkyardım dersleri, eczacılık mevzuatı olarak
sıralanabilir. İlaç hammadde ve üretim teknikleri, kullanılışlarına ilişkin dersler son iki yılda toplanmıştır.
Eczacıların başlıca görevleri; Doktorlarca düzenlenen reçetelerde yer alan hazır ilaçları müşteriye satmakla
birlikte, hazırlanması gerekli ilaçları hazırlar, Laboratuarda ilaçların geliştirilmesi ve analiziyle ilgili araştırmalar
yapar.
Reçetedeki ilaçların kullanımlarıyla ilgili hastayı bilgilendirir.
Tıbbi veya diğer amaçlar için kullanılan toksin ve zehirli maddeleri hazırlar ve kurallarına uygun olarak dağıtımını
yapar, bozulmaya karşı önlem alır.
Özel zehirli madde içeren reçetelerin kayıtlarını tutar, veteriner ilaçları, tarım ilaçları, tuvalet ve kozmetik ürünlerini
kullanmaları konusunda önerilerde bulunur.
Kariyer Olanakları
Akademik kariyer yapabilirler. Yüksek lisans yaptıkları takdirde uzman eczacı olurlar.
1.
Gübre Üretimi:
Bitkilerin sağlıklı büyümeleri ve yaşamaları için gerekli olan elementler çoğu zaman toprağa dışarıdan verilir. Bu
elementlerin en önemlileri N, P ve K’ dur. Toprakta eksik ve alınmayacak durumda olan elementlerin kimyasal
yolla verilmesine kimyasal gübreleme denir. Gübreler çiftçilerin aynı topraktan bir yılda daha fazla ürün elde
etmelerini sağlarlar. İyi bir uygulama olduğu görünmesine karşılık bazı problemleri de beraberinde getirir.
Doğal gübreler: Tabloda da görüldüğü gibi özellikle hayvanların oluşturduğu gübrelerdir. Bu gübreler bu gün de
hala kullanılmaktadır. Ancak gerekli minerallerin azlığı ve çok zor bulunması nedeniyle kullanılması her geçen
gün azalmaktadır.
Yapay gübreler: Bu gübrelerin bileşimi; azot, fosfor ve
potasyum bakımından oldukça zengindir. Genellikle yapay
gübrelerin içerdiği besin; azot, fosfor pentoksit (P2O5) ve potas
(K2O) olarak ifade edilir.
Yapay gübrelerin ticari ambalajlarında bir veya daha fazla
madde bulunur. Karışık gübrelerin bileşimi çoğunlukla gübre
ambalajlarının üzerindeki bir seri numara ile belirtilir. İlk sayı
azotun yüzdesini, ikincisi fosfor pentaoksidin yüzdesini ve
üçüncüsü de potasın yüzdesini belirtir. Böylece 5-10-10 şeklinde işaretlenmiş bir karışık gübre % 5 azot, % 10
fosfor pentaoksit ve % 10 potas ihtiva eder.
Yapay gübrelerin bazı özellikleri;
a) Azotlu gübreler suda çabuk eridiğinden etkileri de hızlı olur.
b) Süper fosfat, toprak reaksiyonunu asitleştirdiğinden,
iyileştirilmesinde (nötralize edilmesinde) yararlı olur.
fazla
kireçli
toprakların
düzeltilmesinde,
c) Tripl süperfosfat ise normalin 2.5 katı daha yoğundur.
d) Potaslı gübreler suda erir, bu sebepten de bitkilerce kolaylıkla emilir. Genç fidanlarla, iğne yapraklılar
(ibreliler) klora duyarlı olduklarından Potasyum klorürlü gübreler kullanılmamalıdır. En iyisi Potasyum
sülfatlardır.
e) Kireç toprakta:
Asitlerin etkisini azaltır (PH’ ını düzenler).
Toprağın kabuk tutmasını engeller.
Toprağa kırıntılı bir bünye kazandırır.
Mikroorganizmanın etkisini kolaylaştırıp çabuklaştırır.
CaO ağır topraklar için, CaCO3 ise hafif topraklar için iyidir.
Kariyer Olanakları
Özellikle kimyagerler ya da kimya mühendisleri gübre sanayinde çalışmaktadır. Kimyagerler yada kimya
mühendisleri akademik kariyer yapabilirler. Yüksek lisans yaptıkları takdirde yüksek kimyager ya da yüksek kimya
mühendisi olurlar.
2. Petrokimya Sanayi:
Petrokimya Sanayii Türkiye’ye 1960’lı yıllarda başlamış ve kısa sürede hızlı bir gelişim göstermiştir. 1965 yılında,
ülkede Petrokimya Sanayiinin geliştirilmesi amacıyla Petkim kurulmuştur.
Petkim’in, Yarımca Kompleksinde bulunan ünitelerin büyük bir bölümü ekonomik ömürlerini tamamlamaları ve
rekabet güçlerini kaybetmeleri nedeniyle 1993–1995 yılları arasında kapatılmıştır. Bu gün Türkiye’nin neredeyse
tek petrokimyasal üreticisi olan Petkim, üretim faaliyetlerine Aliağa’da devam etmektedir. Petkim’in özel sektöre
devredilmesiyle Türkiye petrokimya sanayii Türkiye özel sektöründe en önemli alanlardan biri olarak yerini
almıştır.
Petkim’de hammadde olarak nafta kullanılmaktadır.
Kullanılan Ham Maddeler ve Oluşan Ürünler:
Nafta çıkışlı petrokimyasal üretiminde ana ürünler; etilen, propilen, C4 akımı ve Aromatikler olmak üzere çok
sayıda çeşitli yan ürünler üretilmektedir.
Termoplastik grubunda; Alçak Yoğunluk Polietilen (AYPE), Yüksek Yoğunluk Polietilen (YYPE), Polipropilen
(PP) ve Polivinil Klorür (PVC) üretilmektedir.
Elyaf hammaddeleri grubunda; Akrilonitril (ACN), Saf Tereftalik Asit (PTA) ve Monoetilen Glikol (MEG)
üretilmektedir.
Etilen çıkışlı; AYPE torba, sera örtüsü, film, kablo, oyuncak, boru, şişe, hortum imalatında ve ambalaj
sanayiinde; YYPE ambalaj filmi, altyapı ve su boruları, şişe, meşrubat kasası, oyuncak, benzin deposu ve bidon
üretiminde; MEG polyester iplik ve polyester film imalatında ve PVC boru, kapı, pencere, panjur, kablo, şişe, yapı
malzemesi, ambalaj film, yer karosu ve serum torbası imalatında kullanılmaktadır.
Propilen çıkışlı; PP örgü çuval, halı ipliği, masa örtüleri, peçete, paspas, keçe, hortum, kalorifer borusu, balık
ağı, fırça, battaniye imalatında; ACN ise tekstil sanayinde elyaf, suni yün, ABS reçineleri üretiminde hammadde
olarak kullanılmaktadır.
Aromatikler çıkışlı ürünlerden; benzen deterjan hammaddesi olarak, beyaz eşya parçalarının üretiminde; toluen
çözücü olarak, patlayıcı madde imalatında ve ilaç ve kozmetik sanayiinde; PA boya hammaddesi olarak ve PTA
polyester elyafı, polyester reçine ve film imalatında kullanılmaktadır. Kısaca petrokimya sanayii, hayatımızın içine
girmiştir ve olmazsa olmazlardandır.
Petkim’de üretilen satılabilir diğer ürünler arasında ise; Ftalik Anhidrit (PA), Sudkostik, Benzen, Paraksilen(PX), C5 Karışımı, Aromatik Yağ, C4, PE Torba sayılabilir.
Petrolden üretilen ve hayatımızın içine kadar giren yukarıdaki maddeler dikkate alındığında Petro kimya sanayinin
önemi daha güzel anlaşılmaktadır.
Kariyer Olanakları
Özellikle kimyagerler ya da kimya mühendisleri Petro kimya sanayinde çalışmaktadır. Kimyagerler yada kimya
mühendisleri akademik kariyer yapabilirler. Yüksek lisans yaptıkları takdirde yüksek kimyager ya da yüksek kimya
mühendisi olmaktadırlar.
3.
Arıtım: Bir maddeyi, yabancı maddelerden arındırmaya genel anlamda arıtma denir.
Atık: Kullanma süresi dolan, yaşam için tehlike oluşturan ve yaşadığımız ortamdan uzaklaştırılması gereken
maddelere atık diyoruz.
Atık olarak nitelendirdiğimiz maddeler insan sağlığı için zararlı olan maddelerdir. Bu maddelerin içerisinde
bulunan karbonlu bileşikler, azotlu bileşikler ve fosforlu bileşiklerdir.
Atıkları sınıflandırırken genelde sanayi ve evsel atıklar olmak üzere iki gruplaya biliriz.
Atıkların doğada faz olarak bulunma durumuna göre katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç grupta inceleyebiliriz.
Sanayi atıkları karbon bileşikleri içeriği bakımından zengindir, çünkü kullanılan hammaddenin içeriğinde karbon
bulunmaktadır. Bu atıklar sanayi türüne bağlı olarak değişme gösterir.
Evsel atıklarda da karbonlu bileşikler çok sayıda bulunmaktadır. Genelde katı atıklar karbonlu bileşikler
bakımından zengindir
Katı atıkların biyolojik olarak parçalanması zordur. Katı atık oluşumunun en aza indirmek için geri dönüşüm en
sağlıklı sistemdir. Metal, cam ve kağıt atıkların geri kazanılıp tekrar kullanılması plastiklerin de tekrar kullanılabilir
cinsten olması gerekir.
Başlıca arıtma sistemleri : Anaerobik Arıtma, Atık Hiyerarşisi, Atık Ayrıştırma, Foseptik, Geri Dönüşüm, Geri
kazanım, Kompost, Mekanik Biyolojik Arıtma, Yakma, Yeniden kullanım.
Kariyer Olanakları
Özellikle kimyagerler ya da kimya mühendisleri Arıtma Sanayinde çalışmaktadır. Kimyagerler ya da kimya
mühendisleri akademik kariyer yapabilirler. Yüksek lisans yaptıkları takdirde yüksek kimyager ya da yüksek kimya
mühendisi olmaktadırlar.
Etkinlik: Yukarıda verilen arıtma sistemlerini inceleyerek alternatif arıtma sistemleri projelendiriniz?
3.
BÖLÜM
İÇERİK:
Sembol ve formüllerin tarihsel gelişimi,
3.1.Sembol ve formüllerin tarihsel gelişimi,
3.2. Element ve elementlerin özellikleri
3.2.1. Çok kullanılan bazı elementlerin sembolleri
3.3. Bileşik ve bileşiklerin özellikleri
3.3.1. Çok kullanılan bazı bileşik formülleri
3.1. Sembol ve formüllerin tarihsel gelişimi
Simyacılar; 4 elementi belli geometrik yapılarla özdeşleştirerek sembolleştirdiler.
Daha sonraki simyacılar; yeni elementler keşfedildikçe, tüm elementlerin eninde sonunda "altın"a dönüşeceği
düşüncesinden yola çıkan simyacılar, güneşin simgesini altına vererek diğer gezegenleri de değişik simgelerle
gösterdiler.
Kimyanın bilim olma sürecine girdikten sonra Dalton, simyacıların sembollerine benzer biçimde o güne kadar
bulunan 36 elementi belli sembollerle gösterdi. Aynı şekilde sembollerden yola çıkarak bası bileşiklerin muhtemel
formüllerini de gösterdi.
Her elementin belli şekille gösterilmesi beraberinde büyük bir zorluğu da getirmekteydi. Bu karmaşalıktan
kurtulmak için 1813 yılında Jon Jakop Berzelius isimli araştırmacı, elementleri belli bir sistem içinde
simgelemeyi başarmıştır.
Günümüzde hala bu sistem kullanılmaktadır.
Bu sisteme göre:
1. Her element bir ya da iki harften oluşan bir simge ile ifade edilir. Bu simgenin ilk harfi her zaman büyük
yazılır. Örnek: H, Li, Na,K..gibi.
2. Simgelerde sıklıkla, elementin İngilizce ya da Latince adının ilk harfi kullanılır.
Örnek: H (Hidrojen: Hydrogen), C ( Karbon: Carbon ), B ( Bor, Borium)
3. Eğer elementin baş harfi ile simgelenen başka bir element varsa, bu elementin simgesinde baş harfin
yanına, İngilizce adının ikinci harfi de eklenir.
Örnek: He ( Helyum: Helium), Ca (Kalsiyum: Calcium), Na (Sodyum: Natrium)…gibi.
4. Eğer elementin İngilizce adının ilk 2 harfi, bir diğer elementle aynıysa, simgesinde baş harfin yanına, bu
kez baş harften sonraki ilk ortak olmayan sessiz harf getirilir.
Örnek: Cl (Klor: Chlorine), Cr (Krom: Chromium), Sb (Antimon: Stibium)..
5. Bazı elementlerin simgelerinde de, bu elementlerin Latince ya da eski dillerdeki adları temel alınmıştır. Bu
11 elementin simgeleri ve adları şöyledir:
Na (Sodyum: Natrium), Sb (Antimon: Stibium), K (Potasyum: Kalium), Sn (Kalay: Stannum), Fe
(Demir: Ferrum), W (Tungsten: Wolfram), Cu (Bakır: Cuprum) Au (Altın: Aurum), Ag (Gümüş:
Argentum) Hg (Cıva: Hydrargyrum), Pb (Kurşun: Plumbum)
6. Çoğu yapay olarak sentezlenen yeni elementlerin simgeleriyse, atom numaralarına karşılık gelen Latince
rakamlar esas alınarak verilmiştir.
Örneğin; atom numarası 116 olan Ununheksiyum elementinin simgesi olan "Uuh", 1: uni - 1: uni - 6: hexa
kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır.
3.2.1.Element:
Aynı cins atomlardan meydana gelen saf maddelere element denir. Bugün 116 farklı element bilinmektedir.
Bunların 92 tanesi doğada bulunmaktadır. Geri kalanları ise laboratuar ortamında elde edilmiştir. Elementler;
metaller, ametaller ve yarı metaller olmak üzere 3 ana bölümde incelenirler. Soy gazlar çoğu zaman kendi içinde
değerlendirilirler. İlerleyen konularda ayrıntılarına girilecektir.
Elementlerin genel Özellikleri:
Özelliklerini taşıyan en küçük birimleri atomlardır.
Bir elementin tüm atomlarının proton sayıları aynıdır.
Bir elementin tüm atomlarının nötron sayıları aynı olmaya bilir.
Saf maddelerdir.
Kimyasal ve fiziksel yollarla daha basit maddelere ayrıştırılamazlar. Ancak nükleer yöntemlerle atomlar
parçalana bilir.
6. Belirli erime ve kaynama noktaları vardır.
7. Belirli yoğunluğa sahiptirler.
8. Elementler sembollerle gösterilirler. (Tabloda çok kullanılan elementlerin sembolleri verilmiştir. Bu sembollerin
çoğunu ilk öğretimden tanıyoruz. Bilmediklerimizi de lütfen öğrenelim.)
1.
2.
3.
4.
5.
3.1.2.Sembol:
Elementlerin kısaca gösterilmesine sembol denir. Her elementin kendine has bir sembolü vardır. Lise müfredati
için çok kulandığımız elementlerin sembolleri aşağıdaki gibidir.
Metaller
Sembol
Ametal/Soygaz
Sembol
Lityum
Sodyum
Potasyum
Berilyum
Magnezyum
Kalsiyum
Stransiyım
Li
Na
K
Be
Mg
Ca
Sr
Bor
Hidrojen
Karbon
Azot
Fosfor
Oksijen
Kükürt
B
H
C
N
P
O
S
Alüminyum
Demir
Bakır
Gümüş
Cıva
Altın
Platin
Nikel
Krom
Kalay
Kurşun
Tungsten
Uranyum
Cinko
Al
Fe
Cu
Ag
Hg
Au
Pt
Ni
Cr
Sn
Pb
W
U
Zn
Selenyum
Flor
Klor
Brom
İyot
Helyum
Neon
Argon
Kripton
Ksenon
Radon
Se
F
Cl
Br
I
He
Ne
Ar
Kr
Xe
Rn
3.3.1.Bileşik:
İki ya da daha fazla maddenin (element-bileşik) kimyasal yollarla, belirli bir oranda, birleşmesi sonucunda oluşan
ve kendine özgü özellikleri olan arı maddelere bileşik adı verilir.
Bileşiklerin Genel Özellikleri:
1) Yapılarında iki ya da daha fazla madde bulundururlar.
2) Belli oranda birleşirler.
3) Kimyasal olarak birleşirler.
4) Sadece kimyasal yollar ile bileşenlerine ayrıla bilirler.
5) Kendini oluşturan maddelerin özelliklerini taşımazlar.
6) Saf ve homojen maddelerdir.
7) Belirli erime ve kaynama noktaları vardır.
8) Belirli yoğunluğa sahiptirler.
9) Bileşikler formüllerle gösterilirler.
3.3.2.Bileşik Formülleri:
Tıpkı elementleri semboller ile ifade ettiğimiz gibi bileşikleri de formüllerle ile ifade ederiz.
En basit bileşik formülleri, element sembollerini ve elementin bileşikteki oranını içerir. Bileşik formülleri tüm
dünyada ortaktır.
Örnek:
XmYn gibi bir formülde;
m: x’in atom sayısını
m: y’in atom sayısını ifade eder.
Etkinlik: Bazı bileşikleri oluşturan atomların cinsini ve sayısını inceleyiniz. Atomların sayısı değiştiğinde neler ola
bileceğini tartışınız?
3.
BÖLÜM
İÇERİK:
Güvenliğimiz ve Kimya
3.4.1. Güvenliğimiz ve Kimya
3.4.2. Kimyasal güvenlik işaretleri,
3.4.1. Güvenliğimiz ve Kimya
Bu gün üretimi yapılan kimyasal bileşik sayısının 65 milyonu bulduğunu biliyoruz.
Pek çok kimyasal madde, tehlikesinden habersiz olarak evlerimize; iş yerimize, elbiselerimize, uyuduğumuz
yatağımıza, çocuklarımızın ders araç ve gereçlerine, gıdalarımıza ve vücudumuza girmekte; ama çoğu zaman
bunların farkında bile değiliz.
Endüstri ve kozmetik sanayinde geniş çapta kullanılan florokarbon gazı, atmosferin koruyucu ozon tabakasını
zayıflatmaktadır.
Asbest liflerin uzun süre kullanımı çalışanlarda kanser oluşumuna neden olmuştur.
Zararsız zannedilmiş olan analjezik ilaçların fazla kullanımı sonucu bu ilaçların böbrek yetmezliğine yol açtıkları
görülmüştür.
Tarımda çok fazla tabiî ve sun’î gübre kullanımı zemin sularının kimyasal kirlenmesine neden olmaktadır.
Kısacası, çevremizde ne kadar çok kimyasal madde varsa sağlığımız o ölçüde tehlikeye girmektedir. Özellikle atık
suların nehirlere, göllere ve denizlere boşaltılması çok dramatik çevre sorunlarına neden olmaktadır. Endüstriyel
atık suların içerisinde bulundurdukları toksit maddeler, sudaki canlı yaşamının kısa sürede tükenmesine yol
açmakta ve ekosistemi felç etmektedir. Ayrıca içme sularına karışmalarıyla önemli sağlık sorunlarına yol açar.
Sanayileşmiş ülkelerde yeryüzü kaynaklarının kontrolsüz harcanması sonucu ozon tabakasının tahribi, asit
yağmurları, sera tesiri, hava, kara ve denizlerin kirlenmesine, ormanların ve tarım alanlarının azalması hayat
alanını giderek daraltmaktadır.
Ozon tabakasının incelmesinin başlıca tehlikesi cilt kanserlerinin artmasıdır. Sera etkisinin temel nedeni ise petrol
ve kömür gibi fosil yakıtların kullanımıdır. Bu durumunun zamanla oluşturabileceği muhtemel neticeler arasında
atmosfer ısısının artması, buzulların erimesiyle deniz seviyelerinin yükselmesi, karaların azalması, kuraklık ve
dolayısıyla gıda kıtlığı tehlikesi sayılabilir.
Ayrıca, inşaat materyali, sentetik malzemeler içeren mefruşat ve çeşitli tüketim ürünlerinin (boya kâlemleri,
inceltiler, cila, vernik…) içerdikleri bileşikler ev içi havasını kirleterek sağlık açısından zararlar oluşturabilmektedir.
Asbest ve kurşun içeren boyalar bilhassa sağlık açısından tehlikeli olmaktadır.
Ayrıca, öğrencilerin kimya laboratuarlarında dokundukları tüm maddeler zararlı maddelerdir denilebilir.
Çalışan kişinin sağlığı açısından bu maddelerin tanınması ile bu maddelerle temas halinde oluşabilecek zararlı
etkilerin önceden bilinmesi ve olası kazaların önlenmesi mümkündür.
Kaza anında neler yapılacağı mutlaka laboratuaarlarda yazılı olarak bulundurulmalı, kazaya uğrayan kişi acilen
bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir.
Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği; 11 Temmuz 1993 tarih ve 21634 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu yöbetmelik ilgili şahıslar tarafından okunmalıdır. Yoksa suç işlediğimizin farkında
olmayız.
3.4.2. Kimya Laboratuarlarında karşılaştığımız ve insan sağlığına zararlı kimyasalların başlıcaları:
AMONYAK ( %25 NH3) : Deri, göz ve solunum
organlarını tahrip eder.
AMONYUM KLORÜR (saf) (NH4Cl): Vücuda
girdiğinde sağlığa zararlıdır.
AMONYUM OKSALAT (saf) ((NH4)2 C2O4.
H2O): Vücuda girdiği zaman sağlığa zararlıdır.
BAKIR (I) KLORÜR (saf) (CuCl): Vücuda
girdiği zaman sağlığa zararlıdır. Vücut
temasından sakınınız.
BAKIR (II) NİTRAT (Cu(NO3)2 3H2O): Vücuda
girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından
sakınınız.
BAKIR SÜLFAT (saf) (CuSO4 5H2O): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
BARYUM HİDROKSİT (saf) (Ba(OH)2 8H2O): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
BARYUM KLORÜR (saf) (BaCl2 . 2H2O): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
BARYUM NİTRAT (saf) (Ba(NO3)2): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
BROM (Br2 ): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Gaz buharını teneffüs etmeyiniz. Deri, göz ve elbiseye temastan
sakınınız.
CİVA (Hg) : Zehirlidir. Vücut temasından sakınınız.
DEMİR (II) SÜLFAT (saf) (FeSO4 7H2O): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
FOSFORİK ASİT (H3PO4): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Gaz buharını teneffüs etmeyiniz. Deri, göz ve elbise
temasından sakınınız.
GÜMÜŞ NİTRAT (saf) (AgNO3): Çürütücü, aşındırıcı ve patlayıcı maddedir. Deri, göz ve elbise temasından
sakınınız.
HİDROJEN PEROKSİT % 30( H2O2): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Gaz buharını teneffüs etmeyin. Deri, göz
ve elbise temasından sakınınız.
HİDROKLORİK ASİT % 37 (HCl): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Gaz buharını teneffüs etmeyiniz. Deri, göz ve
elbise temasından sakınınız.
NİTRİK ASİT % 67-70 (HNO3): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Gaz buharını teneffüs etmeyin. Deri, göz ve
elbise temasından sakınınız.
KALSİYUM KLORÜR (Anhidrit saf) (CaCl2): Tahriş edici maddedir. Deri ve gözle temastan sakınınız.
KALSİYUM NİTRAT (saf) (Ca(NO3)2. 4 H2O): Tahriş edici maddedir. Deri ve gözle temastan sakınınız.
KALSİYUM KARBÜR (Karpit) (CaC2): Su ile temastan sakınınız.
KURŞUN (II) NİTRAT (saf) (Pb(NO3)2): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
MAGNEZYUM NİTRAT (saf) (Mg (NO3)2 . 6H2O): Tahriş edici maddedir. Deri ve gözle temastan sakınınız.
MAĞNEZYUM ŞERİDİ (Mg) (Mol ağırlığı: 24,31 g/mol) : Kolay yanıcı maddedir. Isı ve kıvılcım kaynaklarından,
açık alevlerden uzak tutunuz.
MANGAN DİOKSİT (MnO2 ): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
İYOT (saf) (I2 ): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
KALSİYUM HİDROKSİT (Ca(OH)2): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Deri, göz ve elbiseyle temastan sakınınız.
POTASYUM İYODAT (saf) (KlO3): Yangını artırıcı maddedir. Bütün yanıcı maddelerle temastan sakınınız.
POTASYUM KLORAT (Teknik) (KClO3): Yangını artırıcı ve sağlığa zararlı maddedir. Vücut temasından ve bütün
yanıcı maddelerle temasından sakınınız.
POTASYUM KROOMAT (saf) (K2CrO4): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
POTASYUM PERMANGANAT (saf) (KMnO4): Yangını artırıcı ve sağlığa zararlı maddedir. Vücut temasından ve
bütün yanıcı maddelerle temasından sakınınız.
POTASYUM TİYOSİYANAT (saf) (KSCN): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
SODYUM DİKROMAT (saf) (Na2Cr2O7 . 2H2O): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından
sakınınız.
SODYUM HİDROKSİT (saf) (NaOH): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Deri, göz ve elbiseyle temastan sakınınız
SODYUM KARBONAT (Teknik) (NaCO3): Tahriş edici maddedir. Deri ve gözle temastan sakınınız.
NAFTALİN (Pul halinde) (C10 H8): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
SODYUM METALİ (Na): Kolay yanıcı, çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Rutubet, su, deri, göz ve elbiseyle
temasından sakınınız.
ASETİK ASİT (Buzlu) (CH3COOH): Çürütücü ve aşındırıcıdır. Gaz buharını teneffüs etmeyin. Deri, göz ve
elbiseyle temastan sakınınız.
ASETON (CH3COCH3): Kolay tutuşabilen maddedir. Isı ve kıvılcım kaynaklarından açık alevlerden uzak tutunuz.
Serin yerlerde muhafaza ediniz.
ASET ALDEHİT (Etanal % 99 C2H4O): Yanıcı ve tahriş edicidir. Gaz buharını teneffüs etmeyiniz. Deri ve gözle
temasından sakınınız.
SODYUM NİTRAT (saf) (NaNO3): Yangını artırıcı maddedir. Bütün yanıcı maddelerle temastan koruyunuz.
SÜLFİRİK ASİT (seyreltik) (H2SO4): Çürütücü ve aşındırıcı maddedir. Gaz buharını teneffüs etmeyin. Göz, deri
ve elbise temasından sakınınız.
FENOL (C6H5OH): Zehirlidir. Vücut temasından sakınınız.
OKSALİK ASİT (saf) (C2H2O4 . 2H2O): Vücuda girdiğinde sağlığa zararlıdır. Vücut temasından sakınınız.
RENKLİ İSPİRTO : Kolay yanıcı maddedir. Isı ve kıvılcım kaynaklarından açık alevlerden uzak tutunuz.
ETİL ALKOL (Etanol) (C2H5OH): Kolay yanıcı maddedir. Isı ve kıvılcım kaynaklarından, açık alevlerden uzak
tutunuz. Serin yerde muhafaza ediniz.
TOLUEN (C7H8): Zararlı ve kolay tutuşabilen bir maddedir. Vücut temasından, ısı ve kıvılcım kaynaklarından, açık
alevlerden uzak tutunuz.
DİETİL ETER (C2H5-O-C2H5): Kolay yanıcı maddedir. Isı ve kıvılcım kaynaklarından, açık alevlerden uzak
tutunuz. Serin yerde muhafaza ediniz.
3.4.3.Güvenlik İşaretleri,
Laboratuvar uygulamalarında oluşabilecek tehlikelere karşı uyarmak için güvenlik sembolleri kullanılmaktadır. Bu
semboller aşağıda açıklanmıştır. Laboratuvar uygulamalarınızda bu güvenlik sembollerini ilgili deneylerinizde
panoya asmanız önerilir.
ELDİVEN
Cilde zararlı bazı kimyasal maddelerle çalışırken eldiven kullanılması gerektiğini
hatırlatan uyarı işareti.
ELEKTRİK GÜVENLİĞİ
Bu sembol, elektrikli aletler kullanılırken dikkat edilmesi gerektiğinde görülür.
YANGIN GÜVENLİĞİ
Bu sembol, açık alev etrafında tedbir alınması gerektiğinde görülür.
PATLAMA (İNFİLAK) GÜVENLİĞİ
Bu sembol, yanlış kullanımdan dolayı patlamaya sebep olacak kimyasal maddeleri
gösterir.
GÖZ GÜVENLİĞİ
Bu sembol, gözler için tehlike olduğunu gösterir. Bu sembol görüldüğünde koruyucu
gözlük takılmalıdır.
KESİCİ CİSİMLER GÜVENLİĞİ
Bu sembol, kesme ve delme tehlikesi olan keskin cisimler olduğu zaman görülür.
KİMYASAL MADDE UYARISI
Bu sembol deriye dokunması halinde yakıcı veya zehirleyici etkisi olan
kimyasal maddeler kullanılırken görülür.
RADYOAKTİF GÜVENLİĞİ
Bu sembol, radyoaktif maddeler kullanırken görülür.
TASARRUFLU KULLANIM UYARISI
Bu sembol, maddenin uygun bir şekilde kullanılmasına dikkat edilmesi
gerektiğinde ortaya çıkar.
ZEHİRLİ MADDE UYARISI
Bu sembol, zehirli maddeler kullanılırken görülür.
KIRILABİLİR CAM UYARISI
Bu sembol yapılacak deneylerde
kırılabilecek türden olduğunu gösterir.
kullanılacak
cam
malzemelerin

Benzer belgeler