örgütlerde mobbıng ve tükenmişlik ilişkisi

Transkript

örgütlerde mobbıng ve tükenmişlik ilişkisi
Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.41-54
AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠ’NDE POPÜLĠST YENĠ
SAĞ: ÇAY PARTĠSĠ HAREKETĠ
Evren AltınkaĢ1
Murat Necip Arman2
ÖZET
1773 Boston Çay Partisi olayından esinlenen Çay Partisi hareketi, Barack Obama’nın Amerika Birleşik
Devletleri’nin ilk Afrika kökenli Amerikalı başkanı olarak seçilmesinin hemen ardından, 2009’un ilk
aylarında çeşitli toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle iç politikada etkili olamaya başlamıştır. Bir politik
partiye dönüşmeden sivil bir inisiyatif biçiminde örgütlenen hareket Amerikan sağındaki yeni eğilimleri
bünyesinde toplayan bir çatı organizasyonudur. Bu çalışmada Amerikan toplumunun dengelerinde
meydana getirebileceği olası etkileri nedeniyle Çay Partisi hareketinin küresel ölçekte etkileri olabileceği
iddia edilmektedir.
KELĠMELER: Çay
muhafazakârlık, popülizm.
ANAHTAR
Partisi,
Barack
Obama,
Sarah
Palin,
THE NEW POPULIST RIGHT in UNITED STATES of AMERICA:
TEA PARTY MOVEMENT
ABSTRACT
The Tea Party movement which was inspired by the case of 1773 Boston Tea Party, began to be
influential in domestic politics in US by several meetings and protest marches from the date of the first
months of 2009, immediately after the Barack Obama's election as the first African-American president.
The movement, organized in the form of a civil action initiative without turning into a political party, is
an umbrella organization which collects the new rightist trends in US domestic politics. In this study, it is
claimed that Tea Party may couse some effects on a global scale due to its possible effects on the balance
of the American society.
KEYWORDS: Tea Party Movement,
Barack Obama, Sarah Palin, conservatism,
populism.
Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi.
Yrd.Doç. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi.
1
2
41
Evren Altınkaş/Murat Necip Arman
GĠRĠġ
Amerika Birleşik Devletleri‟ndeki (ABD) siyasi partiler ve politikaları incelenirken
genelde Cumhuriyetçilerin iç politikada sağ, muhafazakâr ve uluslararası politikada
ise müdahale yanlısı politikalar izlediği, Demokratlar‟ın ise liberal, küresel ve
barışçı politikaları tercih ettiği yorumu yapılır. Birbirlerinden farklı gibi görünse de;
her iki parti iktidarında da ana akım politikaların değişmemesi, dünya genelinde de
ABD‟nin ekonomik ve sosyal değerlerinin hangi parti iktidarda olursa olsun
değişmeyeceği, Amerikan halkının genel değer yargılarının iktidarın temsil gücüyle
pekiştiği inancını doğurmuştur. Barack Hussein Obama‟nın iktidara gelmesinden
sonra Amerika içinde muhalefetin boyutları değişmiş, ortaya çıkan Çay Partisi
Hareketi (Tea Party Movement), hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partilerin
politikalarına karşı muhalif bir söylem geliştirmiştir. ABD siyasal tarihinde bir ilki
temsil eden böylesine güçlü bir üçüncü hareketin ortaya çıkışı, üzerinde durulması
ve iyi analiz edilmesi gereken bir konudur.
Çay Partisi Hareketi ABD iç politikasında daima var olmuş ancak yaygın bir
toplumsal destek bulamamış aşırı sağ, hatta ırkçı, hareketlerin aksine büyük bir
kamuoyu desteğine sahip olmuştur. Bu durumun nedenleri arasında ilk defa bir
Afrika kökenli Amerikalı‟nın başkan seçilmesi ve 2008 tarihinden itibaren etkisini
ağır biçimde gösteren küresel ekonomik krizin yarattığı toplumsal rahatsızlık
sayılabilir. Başkan Obama‟nın sağlık reformu politikasına karşı muhalefette
gözlemlendiği gibi sosyal devlet vurgusu, ekonomik alanda her türlü müdahalenin
piyasanın çarklarını işleyemez hale getireceğine dair kurucu liberal düşünce de Çay
Partisi‟ne yönelik desteğin nedenleri arasında sayılabilir. Bu anlayış, Çay Partisi
taraftarlarının ilan ve afişlerde Obama‟yı komünist olarak nitelemesine dahi neden
olmuştur. Ancak hareket destekçilerinin şiddetle olan ilişkileri konusunda
kamuoyunda ortaya çıkan endişe hareketin zayıf unsurlarının başında gelmektedir.
Bu çalışmanın ilk bölümünde harekete adını veren 1773 tarihli Boston Çay Partisi
olayı incelenecektir. Kuzey Amerika kolonilerinin sömürgeci İngiliz
parlamentosunda kabul edilen çay vergisine karşı başlattıkları bu eylem Amerikan
Bağımsızlık Savaşı‟nın fitilini ateşleyerek ulusal bir sembol haline gelmiştir. İkinci
bölümde Amerikan muhafazakâr hareketi incelenerek, Çay Partisi Hareketi ile
Cumhuriyetçi Parti muhafazakârlığı arasındaki temel farklar ortaya koyulacaktır.
Üçüncü bölümde Çay Partisi hareketi‟nin ortaya çıkma koşulları ve talepleri
incelenerek, son bölümde hareketin lideri konumundaki Sarah Palin‟in temsil ettiği
kimlik ve ideolojinin Amerikan toplumu tarafından ne ölçüde desteklendiği
sorusuna yanıt aranacaktır. Sonuç bölümünde ise, bir Çay Partisi hareketi analizi
yapılarak bunun Amerikan iç politikasına ve uluslararası politikaya gelecekteki olası
etkileri üzerine öngörülerde bulunulacaktır.
42
Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.41-54
1. 1773 BOSTON ÇAY PARTĠSĠ OLAYI
İngilizlere karşı Amerikan Bağımsızlık Savaşı‟nın sembol olaylarından olan 1773
tarihli Boston Çay Partisi (Boston Tea Party) olayı günümüzde de yeni muhafazakâr
bir eğilime esin kaynağı olmaktadır. 16 Aralık 1773 tarihinde Kızılderili kılığına
girmiş Amerikan koloni kuvvetleri, İngiltere‟nin ABD üzerindeki kolonyal
politikalarını ve yüksek vergileri ortadan kaldırabilmek için Boston Limanı‟ndaki
Doğu Hindistan Kumpanyası‟na ait İngiliz gemilerinde bulunan tonlarca çayı denize
döktüler. Bu olay sırasında eylemcilerin sloganı “Temsil olmadan vergilendirme de
yok”tu. (Mullins ve Wallin, 2004: 2) Kendilerinin temsil edilmediği İngiliz
Parlamentosu‟nda kabul edilen bir vergiyi ödemeyi reddeden koloniler (Uhl, 2006:
565) İngiltere ile çatışmaya başladılar. Parlamento‟nun Boston Limanı‟nı kapatması
üzerine İngiliz Crown yönetimi ile Amerikan kolonileri arasında başlayan gerginlik
Amerikan Bağımsızlık Savaşı‟na giden yolu açmıştır. (Barley, 2007: 202)
Çay Partisi olayının ardında yatan ana neden Yedi Yıl Savaşları‟ndan büyük bir
sömürge gücü olarak çıkmış İngiltere‟nin savaşın maliyetini kolonilere ödetmek için
on üç Amerikan kolonisine uyguladığı ağır vergilerdir. (Sander, 1997: 114) Dini
baskılar ve girişimciliğin önündeki emperyal engeller nedeniyle yeni dünyaya göç
etmiş Avrupalı gruplardan oluşan bu on üç koloni topluluğu Çay Partisi olayından
hemen sonra başlayan Bağımsızlık Savaşı‟nın sonunda, Fransa‟nın da desteği ile
1776 yılında Amerika‟nın bağımsızlığını ilan etti.
Kuzey Amerika tarihi açısından son derece önemli bir sembol olan Çay Partisi bu
olayın ardından devletin ekonomi üzerindeki kontrolüne ve piyasa dengesini
bozacak her türlü vergiye karşı Amerikan muhafazakâr/liberal hareketini tanımlayan
bir benzetme olarak kullanılagelmiştir. Nitekim bağımsızlığın mimarlarından
Madison ve Jefferson bağımsızlığın hemen ardından yayınlanan Haklar
Bildirgesi‟nde (Bill of Rights) serbest ticareti engelleyen tekellerin
sınırlandırılmasını temel bir insan hakkı olarak vurgulamışlardır. (Barley, 2007:
114) Bu noktada Amerikan muhafazakârlığı konusu önem kazanır. Fransız
Devrimi‟nin toplumu radikal biçimde dönüştürücü söylemine karşı, toplumun
devrimci değil ancak tedrici bir biçimde modernleşmesini savunan, devletin dış
politikada güçlü olmasını kabul eden ancak iç politikadaki müdahaleci politikaların
karşı duran, piyasa şartlarının ekonominin yegâne düzenleyicisi olduğuna inanan
Amerikan muhafazakârlığı, yüzyıllar boyunca Amerikan demokrat hareketi ile
birlikte Amerikan iç politikasını belirleyen iki temel siyasi akımdan biri
olagelmiştir.
2. AMERĠKAN MUHAFAZAKÂR HAREKETĠ
43
Evren Altınkaş/Murat Necip Arman
Kökenleri eski Yunan uygarlığına kadar dayandırılsa da muhafazakârlık modern
zamanlara ait bir ideolojidir. İrem‟in de ifade ettiği gibi Fransız Devrimi sonrası
ortaya çıkan ulus devlet modelinin üç ilkesi olan milliyetçilik, laiklik ve
endüstrileşmenin entelijansiyanın organizasyonel yapısında ve toplumun semboller
dünyasında yarattığı kökten dönüştürücü etkiye karşı bir refleks olarak belirmiştir.
(İrem, 2002: 96) Devrim sonrası etkilerini kıta Avrupasında gösteren
muhafazakârlık, Anglo-Sakson politik geleneğine ise ilk kez İngiliz liberal Whig
partisi milletvekili olan Edmund Burke (1729-1794) tarafından sokulmuştur.
Fransızca kökenli “conservatisme” kavramı İngilizce‟ye The Quarterly Review
editörü J. W. Croker tarafından 1830‟da “conservatism” şeklinde tercüme edilmiştir.
İngiliz politik hayatında „Tamworth Manifestosu‟nda ilk kez yer alan kavram
Calhoun, Webster ve Brownson politik hareketleri ile Amerikan siyasi literatürüne
girmiştir. (Akkaş, 2003: 242)
Cumhuriyetçi Parti‟nin 1854 yılında kurulması ile muhafazakârlık Kuzey Amerika
siyasal hayatının en önemli iki kanadından birini temsil etmekteydi. İlk kuruluşunda
köleliğe karşı bir hareket olan Cumhuriyetçi Parti, Roosevelt‟in Demokrat Parti‟yi
merkezin soluna kaydırma girişimleri ile siyasal yelpazede Demokrat Parti‟ye göre
daha sağda bir konum almaya başladı. 1950‟li ve 1960‟lı yıllardaki Afrika kökenli
Amerikalı hareket sürecinde iki parti arasındaki ayrışma çok daha belirgin hale
gelmeye başladı. Demokratlar Afrika kökenli Amerikalı hareketini desteklerken,
Cumhuriyetçiler ırk ayrımına dayanan yasaları savunmaya devam ettiler. Yanı sıra,
bu yıllarda Cumhuriyetçi Parti komünizmi Amerikan ideallerine zarar verecek en
tehlikeli görüş olarak değerlendirmekte ve zaman zaman Demokratları komünizme
taviz vermekle suçlamaktaydılar. 1990‟larda ise tüm dünyada dinin politikadaki
ağırlığının artmasından ABD politik yaşamı da etkilendi. Layman‟ın analizinde
rakamsal olarak da ifade edildiği gibi, ortodoks görüşlere sahip dindar Amerikalılar
Cumhuriyetçi partiye yönelirken, seküler ve liberal seçmenler ise Demokrat Parti‟ye
oy vermeyi sürdürdüler. (Layman, 1997: 289) Bu dönemde eşcinsel evlilikler, kök
hücre nakli, okul ve mahkemelerdeki dinsel semboller ve evrim teorisi gibi kilisenin
de müdahil olduğu konular, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti‟nin popüler
tartışma alanları arasına girdi.
Amerikan muhafazakârlığında çalışmamızda da incelenecek olan köklü bir ayrışma
2008 yılında ABD‟de emlak piyasasında meydana gelen krizin, çığ etkisiyle küresel
bir ekonomik krize dönüşmesi ile eşzamanlıdır. İkinci Bush döneminin hemen
başında yaşanan 11 Eylül olayı ve akabinde Afganistan ve Irak işgalleri nedeniyle
savunma giderlerinde yaşanan aşırı artış zaten Amerikan ekonomisini zor duruma
sokmuştu. Ayrıca, ABD imajı bu işgaller nedeniyle, tarihte hiç yaşanmamış ölçüde
ağır hasar görmüş,3 bu durum da Amerika‟nın tek kutuplu küresel düzenin liderliği
Amerika‟nın Ortadoğu‟da fiili işgalci ülke olmasının ardından, Arap Dünyasında Amerikan imajı o güne
kadar ölçülmüş en düşük düzeye inmiştir. Bu imaj dünyanın pek çok bölgesinde de belirgin bir biçimde
zedelenmiştir. (2006 Annual Arab Public Opinion Survey , Washington: Brookings Institution, Saban
Center
for
Middle
East
Policy,
8
Şubat.
2007:
http://brookings.edu/views/speeches/telhami20070208.pdf.)
3
44
Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.41-54
pozisyonunu tehdit eder bir hâl almıştı. Bu konjonktürde Obama‟nın başkan adaylığı
pek çok kesim tarafından, mevcut imajlar açısından bir restorasyon fırsatı olarak
algılanmıştır. Nitekim Obama‟nın başkan seçilmesinin ardından Amerika imajında
belirgin bir düzelme olduğu da iddia edilmektedir.4 Ancak ilk kez bir Afrika kökenli
Amerikalı‟nın ABD başkanı olması ile muhafazakâr düşünce içinde
Cumhuriyetçilerden çok daha aşırı sağda bir hareket ortaya çıktı. Fasenfest‟in
popülist bir sağ kanat hareketi olarak tanımladığı Çay Partisi, ABD Başkanı
Obama‟nın sağlık ve seçim finansmanı reformlarına karşı saldırgan bir liberal
hareket olarak doğmuştur. (Fasenfest, 2010: 771)
Popülist sağ hareketler, milliyetçilik fikrinin de etkisiyle, Avrupa‟da özellikle
1990‟ların ikinci yarısından itibaren gözle görülür bir şekilde güçlenmeye
başlamıştır. Avusturya‟da Haider örneğinde en radikal formlarından birini
gözlemleyebileceğimiz bu popülist sağ milliyetçi hareketler Hollanda‟da,
Almanya‟da ve Fransa‟da da destek kazanmıştır. Göçmen politikalarının sertleşmesi,
yabancı işçilerin istihdamına yönelik sınırlandırmalar, 11 Eylül sonrası
Müslümanlara yönelik ortaya çıkan Islamofobi, devletin topladığı vergilerle yaptığı
harcamalar arasında vergiyi verenin haklarının öncelikli olarak korunması gibi temel
politikaları olan bu sağ milliyetçi hareketler bahsi geçen popülist hareketlerin
Avrupa‟daki sonuçlarıydı. Bu popülizm kuşkusuz ki ABD içinde de, Obama‟nın
iktidara gelmesiyle birlikte kendine yer bulmayı başarmıştır.
3. YENĠ BĠNYILDA ÇAY PARTĠSĠ
Boston‟daki tarihi Çay Partisi olayı, ABD içinde vergi ödeyen ve bunun karşılığında
beklentileri olan vatandaşlar için daima sembolik bir anlama sahip olmuştur. Bazı
muhafazakâr düşünürler Amerika‟nın kurucu değerleri olan özgürlük, eşitlik, rızaya
dayalı ekonomik özgürlük ve mülkiyet hakkı gibi değerlerin Demokrat Parti
tarafından göz ardı edildiğini ve yıllar boyunca oluşan birikimin en sonunda bir
tepkiye dönüştüğünü iddia etmektedir. (Spalding, 2010) 2009 yılında Başkan
Obama‟nın Kongre‟den, Amerikan ekonomisinin resesyondan depresyona doğru
gitmesi nedeniyle geniş çaplı ekonomik önlemler alınmasını istemesi ile hareket
kitlesel gösterilere başlamıştır. Günümüzde ABD‟nin gündeminde önemli bir yer
tutan Çay Partisi Hareketi 24 Ocak 2009‟da “Young Americans for Liberty” isimli
gençlik örgütünün başkanı Trevor Leach‟in New York‟taki “obezite vergileri”ni
protesto etmek amacıyla düzenlediği bir çay partisi protestosu ile ortaya çıkmıştır.
(The Tea Party Movement: http://www.europarl.europa.eu/meetdocs/2009_2014/
documents/ d-us/dv/tea-party-me/tea-party-memo.pdf) Bu protestoya katılanların bir
kısmı, 18. yüzyılda Boston‟da İngiliz çaylarını denize döken Amerikalıları andıran
kıyafetler giymişlerdi. Bu protestoyu Temsilciler Meclisi grup eski başkanı
Cumhuriyetçi Parti Senatörü Dick Armey tarafından yönetilen FreedomWorks isimli
Örneğin önde gelen haber ajanlarından Reuters‟in Ipsos kuruluşu ile birlikte yaptığı “Obama‟nın
Başkanlığının ilk aylarında ABD‟nin İmajı” araştırmasının sonuçlarına göre, tüm dünya ülkelerinin
gözünde ABD‟nin imajının yükseldiği gözlemlenmiştir. (Ipsos-Reuters Araştırması; Obama Başkanlığı ve
Dünya‟da ABD İmajı: http://www.ipsos-kmg.com)
4
45
Evren Altınkaş/Murat Necip Arman
organizasyon tarafından 10 Şubat 2009 tarihinde gerçekleştirilen gösteri izlemiştir.
Florida‟daki bu gösteriden bir hafta sonra Seattle ve Denver‟da da benzer gösteriler
düzenlemiştir.
Bu gösterilerde ultra liberal Çay Partisi destekçileri, temelde ABD ekonomisinin
kötüye gittiği ve gittikçe iflasa doğru sürüklendiği, Obama hükümetinin ise
ABD‟nin kurucu değerleriyle bir savaş halinde olduğu inancını taşımakta olduklarını
iddia ettiler. Çay Partisi Hareketi genel hatlarıyla bakıldığında; Obama‟nın
Müslüman ülkelerle –Bush yönetimine oranla çok daha güçlü- bir temas halinde
olmasına karşı tepkici bir tutum sergileyen; kaçak göçmenlere karşı alınan
önlemlerin daha sıkı olmasını talep eden; eşcinsellerin evlenme haklarının
olmadığını, hatta eşcinsellerin toplum içinde bir politik güce sahip olmalarının kabul
edilemez olduğunu düşünen ve çoğunluğu Protestan beyazlardan oluşan bir gruptur.
Amerika‟da 11 Eylül sonrası hızlanarak artan Amerikan milliyetçiliğinin çeşitli
şekillerde dışavurumları Bush döneminde yoğun olarak hükümet seviyesinde
yapılmış olmasına rağmen; Obama döneminde bu milliyetçiliğin yerini göçmenleri
ve “öteki”leri kucaklayan bir yönetim anlayışının alması, Amerikan toplumunun
Çay Partisi‟ni destekleyen kesimleri arasında bir umutsuzluk ve üzüntü yaratmıştır
diyebiliriz. (Travis Carter v.d., 2010: 3)
Çay Partisi hareketinde başı çeken aktörlerden biri olan Glenn Beck, sessiz çoğunluk
olarak nitelendirdiği sıradan Amerikalıların artık harekete geçme vakitlerinin
geldiğini
iddia
ettiği
“Biz
Onları
Kuşatıyoruz”
(Beck,
2009:
http://www.glennbeck.com) isimli yazısında Çay Partisi hareketinin dokuz temel
ilkeyi savunduğunu ifade etmektedir:
. Amerika iyidir,
. Tanrı‟ya inanıyorum ve önem veriyorum,
. Her zaman daha dürüst bir insan olmak için çalışmalıyım,
. Ailem kutsaldır,
. Hukuka aykırı her suçun bir cezası vardır,
. Herkesin yaşama, mutluluk ve özgürlük hakkıdır; ama herkes eşit olmak zorunda
değildir,
. Şu anda sahip olduklarımı paylaşmam için hükümet beni zorlayamaz,
. Otoriteyle aynı fikirde olmamak, beni “daha az Amerikalı” yapmaz,
46
Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.41-54
. Hükümet bana hesap verir, ben hükümete hesap vermem.
Bu maddeleri tek tek incelediğimizde Çay Partisi Hareketi‟nin “öteki”leştirmeye
çalıştığı Obama hükümeti, göçmenler, yabancılar, eşcinseller, Müslümanlar,
Demokratlar ve diğerleri; Amerika‟yı daha kötü bir yer yapan, Tanrı‟ya –daha
doğrusu hareket savunucularının Tanrı imgesine-inanmayan, inansa da önem
vermeyen, dürüstlükten uzaklaşmış, aile kurumunu önemsemeyen, suça ve suçlulara
göz yuman, göçmenler ve eşcinseller de dâhil herkesin eşit olduğunu savunan ve
hükümetin vergi oranlarını yükseltmesinin haklı olduğunu düşünen insanlardır.
Hareketin ortak birleştirici sloganları arasında yer alan “sosyalist bir tiranlıktan
kurtuluş” fikri oldukça ilgi çekicidir. Obama hükümetinin Sağlık Yasa Tasarısını,
çalışmayan ve yasadışı yollarla ülkeye girmiş olan göçmenlere, işsizlere “eşitlik”
sağlayan bir “sosyalist” uygulama olarak tanımlayan Çay Partisi Hareketi, Amerikan
toplumunun arkaik büyük korkularından olan “sosyalizm”i kullanarak, kendisine
meşrû ve güçlü bir zemin hazırlamıştır. (Redlawsk, 2010)
Temel bir klişe olarak Amerika‟yı Amerika yapan değerin “özgürlükler, serbest
girişimcilik ve liberalizm” gibi temel ilkelerin kusursuz bir şekilde uygulanıyor
olması olarak tanımlanır. Soğuk Savaş döneminde Batı bloğunun lideri
pozisyonunda olan ABD‟nin, 1990 sonrası küresel ekonomik rekabet içinde ayakta
kalabilmek için giriştiği birtakım yapısal ekonomik reformların sonucunda ortaya
çıkan yüksek işsizlik, 11 Eylül sonrası oluşan “güvenlik paranoyası”nın bir
dışavurumu olarak insan hak ve özgürlüklerine getirilen kısıtlamaların sertliği ve son
olarak Obama hükümetinin sağlık reformu gibi projeleri, yukarıda bahsettiğimiz
temel değerleri sırasıyla zedelediği iddia edilmiştir. En azından, Çay Partisi hareketi
üyeleri mevcut durumu bu şekilde değerlendirmektedir
Böyle bir motivasyonla hareket eden Çay Partisi, 2009 yılının Nisan ayında
“Amerika‟dan Sözleşme” (Contract From America) isimli bir bildiri yayınladı. Bu
metinde hükümetten talep edilen bazı temel konular; her yeni yasanın anayasaya
uygunluğunun tanımlanması, dengeli bir federal bütçe oluşturulması, vergi
sisteminin basitleştirilmesi ve vergilerin azaltılması gibi, temelde ekonomik temelli
taleplerdi. Yine, kendi internet sitelerinde “tartışılmaz temel değerlerimiz” adıyla
yer alan başlıklar da, hareketin ekonomik taleplerinin yanı sıra, genel siyasal
tercihlerini de gözler önüne sermektedir. Bu değerler aşağıdaki gibi sıralanmıştır:
. Kaçak göçmenler, yasadışı olarak buradadırlar.
. İşgücü tercihleri ülke içinden olmalıdır.
. Daha güçlü bir ordu kaçınılmazdır.
. Silah taşımak kutsaldır.
47
Evren Altınkaş/Murat Necip Arman
. Hükümet küçülmelidir.
. Bütçe dengelenmelidir.
. Gelir vergisi oranları azaltılmalıdır.
. Ortalama vatandaşlar da siyasette aday olabilmelidir.
. İngilizce temel dil olmalı ve herkes bu dili bilmelidir.
.Geleneksel aile değerleri korunmalıdır. (Tea Party: http://www .teaparty.org)
Bu bildiriden hareketle Çay Partisi hareketinin temel itiraz noktaları hakkında
ipuçları elde edebiliriz. Latin Amerikalı özellikle de Meksikalı göçmenlerin ülke
içindeki pozisyonu bu hareketin en belirgin itiraz konularından biri olarak göze
çarpmaktadır. Kendilerini eğitimli, çalışan, vergisini veren, müteşebbis olup zaman
zaman da iflası ve tüm mal varlıklarını kaybetme riskini göze alan “makbûl”
vatandaşlar olarak tanımlayan Çay Partisi üyeleri; Meksikalı göçmenleri
kendilerinin yarattığı sistemi sömüren yasadışı kişiler olarak tanımlamaktadır.
Sağlık reformuna itirazın altında da bu düşünce yatmaktadır. Sağlık reformunun,
çalışmayan, vergi ve sigorta primi yatırmayan, devletten geçinen göçmenlerin
statüsünü meşrûlaştıracağı endişesini duyan Çay Partisi taraftarları, bu reform
yüzünden göçmenlerin bedava sağlık hizmeti nedeniyle yasadışı durumlarını
değiştirmek konusunda bir çaba içine girmeyecekleri endişesini taşımaktadır. Bir
diğer önemli endişe ise çokdillilik konusuyla ilgilidir. Sosyal yaşamda
İspanyolca‟nın giderek alanını genişletmesi, tüm kamusal alanlarda İngilizce‟nin
yanında İspanyolca‟nın da yaygınlaşması Çay Partisi destekçilerini
endişelendirmektedir. Böylece göçmenlerin İngilizce öğrenmek konusunda
kendilerini zorunlu hissetmeyeceklerini ve topluma entegrasyonlarının mümkün
olmayacağını savunan hareket, bu durumun gelecekte ciddi sosyal ayrışmalara
neden olacağını ve Amerikan birlik düşüncesini tehdit edeceğini düşünmektedir.
Ortalama vatandaşın siyasete girebilmesi başlığı ise başka etnisitelere değil, Birleşik
Devletler içinde örtülü bir kastın varlığına yönelik bir itirazdır. Howe ailesi, Bush
ailesi, Kennedy ailesi, McConnell ailesi, Dingell ailesi gibi Amerikan iç politikasına
kuşaklar boyunca politikacı yetiştirmiş ailelerin varlığını Amerikan nepotismine
kanıt olarak gören hareket, bu gizli kastın sona ererek, orta sınıf, iyi eğitimli ve
“makbûl” vatandaşların da politik sahnede var olabilmelerini savunmaktadır.
Amerika‟daki Kasım 2010 ara seçimleri sonuçlarına göre, Çay Partisi Hareketi‟nin
desteklediği adayların oy oranı ülke genelinde yüzde 18‟i bulmuştur. Buna rağmen,
halen kendilerine bir “siyasal parti” ismi vermeyen Çay Partisi, bağımsız gruplardan
oluşan, fakat ortak değerler paydasında hareket eden bir oluşum olarak
tanımlanmayı tercih etmektedir. (The Tea Party: A Political Revolution or Tempest
in
a
Teacup?,
10
Ocak
2011:
48
Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.41-54
http://www.northwestern.edu/ipr/events/forums/presentations/janda_IPRForum_10ja
n11.pdf.) Alaska, Nevada, Colorado ve Connecticut eyaletlerindeki seçimleri
kazanan Çay Partisi hareketi adaylarından Christine O‟Donnell, Eylül 2010‟da,
Delaware‟de Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Michael N. Castle‟a karşı
girdiği seçimi de kazandı. Bu tablo, ABD siyasal yaşamındaki iki partili yapının
Cumhuriyetçiler aleyhine değişebileceğinin bir delili olarak algılanabilir. Sağ
Cumhuriyetçi seçmenin Obama‟ya karşı bekledikleri muhalefeti yapamayan partileri
yerine Çay Paritisinin adaylarına yönelmesi Amerikan siyasal yaşamına etki
edebileceği gibi, bu durum seçmenin duyarlılıklarının göz önünde tutulması
amacıyla dış politikada da daha sertlik yanlısı bir döneme girilebileceği ihtimalini de
doğurmaktadır. Nitekim El Kaide terör örgütü lideri Usama bin Ladin‟in Pakistan'ın
başkenti İslamabad'ın kuzeyindeki Abbotabad kentinin Bilal bölgesinde bir evde
öldürülmesi olayı, bahsi geçen seçmenin desteğini tekrar kazanabilmek amacıyla
güçlü bir propoganda malzemesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Obama‟nın ikinci
dönem için aday olacağı başkanlık yarışında, yurtseverlik duygularına hitap edecek
yeni operasyonları beklemek yanlış olmayacaktır.
Amerika Komünist Partisi eski başkan yardımcısı Jarvis Tyner Çay Partisi hareketini
ırkçı, sağlık reformu karşıtı, savaşa son vermeyi istemeyen, herkese iş imkânı
tanınmasını hoş karşılamayan, ekonomik ve sosyal adalete karşı duran, seksist ve
homofobik bir grup olarak tanımlamaktadır. (Tyner, 26 Mart 2010: Tea Party‟s Ugly
Reality: Racism, Sexism, Homophobia”, http://peoplesworld.org/tea-party-s-uglyreality-racism-sexism-homophobia/) Bu hareketin, Obama‟nın sosyal adaleti
sağlamaya yönelik politikalarının karşısında durduğunu ve ABD‟yi Bush ya da
Reagan dönemine benzeyen bir döneme sürüklemek istediğini iddia eden Tyner;
hareket üyelerinin sadece beyazlardan oluşmasını da ırkçılıkla özdeşleştirmektedir.
Grubun Nashville‟daki bir konferansında konuşan eski Kongre üyesi Tom
Tancredo‟nun “Obama iktidara, ‘oy’ sözcüğünü telaffuz bile edemeyen seçmenlerin
oylarıyla geldi” cümlesi ve sonrasında oy kullanabilmek için okuryazarlık testlerinin
yapılmasını talep etmesi, yazara göre, hareketin genel ırkçı karakterini de gözler
önüne sermektedir.
Hareketin katılımcılarının büyük çoğunluğu Obama‟nın başkanlığının meşrû
olmadığını, hatta kendisinin ABD vatandaşlığının bile tartışmalı olduğunu iddia
etmektedir. Hükümetin işsizliğe ve ekonomik geriliğe müdahale edip, ekonomik
sıkıntı çeken vatandaşlara yardım etmesine karşı olumsuz bir duruş sergilemekteler.
Böyle bir sosyal yardım sisteminin piyasa koşularına dışarıdan bir müdahale
anlamına geleceğini, böylece de ekonomiyi düzenleyen görünmez elin zarar
göreceğini savunmaktadırlar. Öte yandan, ülkenin dış politikada güçlü olmasını ve
etkili bir caydırıcılığı olmasını savunan hareket, ABD‟nin savaş ekonomisine ve
savaşa ilişkin harcamalarına hiçbir şekilde karşı çıkmamaktadır.
Lisa Disch, Çay Partisi Hareketi ile ilgili yazdığı makalesinde bu hareketin
üyelerinin sosyal konularda muhafazakâr, ekonomik konularda liberal eğilimler
gösteriyor olmalarının oldukça kayda değer olduğunu vurgulamaktadır. (Disch:
49
Evren Altınkaş/Murat Necip Arman
2010: 2) Bu hareketin “ırkçılaştırılmış sosyal demokrasi” olarak tanımlanabileceğini
vurgulayan Disch, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısına bir tepki olarak gelişen bu
harekette beyazların daha çok olmasının nedenini, vergilerini ödeyip sosyal
güvenlikten faydalanan Amerikalıların çoğunluğunun beyazlar olduğu genel
kabulüne bağlamaktadır. Ancak daha önce gözlemlenen aşırı sağ hareketlerle
karşılaştırıldığında Çay Partisi etnik, ırk yahut din üzerinden bir ötekileştirmeden
ziyade politik vurgusunu vergisini veren “makbûl” vatandaş üzerine yaparak politik
meşrûiyetini arttırma eğilimindedir. “Ötekiler”i siyahlar, Latinler, Müslümanlar ya
da eşcinseller değil; vergisini vermeyenler, toplumla entegre olmayanlar, sigorta
primi yatırmadan sağlık hizmeti talep edenler şeklinde tanımlayarak ekonomik bir
rasyonelliğe vurgu yapan grup, bu söylem üzerinden Obama ve politikalarına en sert
muhalefeti sürdürmektedir. Bu yeni tür milliyetçiliğin “vatanını en çok seven,
vergisini verendir” tarzı bir söylemle tanımlanıyor olması; aslında oldukça yeni
görülen ama gerçekte kökü çok eskilere dayanan liberal ekonomik ve siyasal
teoriyle de açıklanabilir.
4. SARAH PALIN VE ÇAY PARTĠSĠ
Alaska eski valisi Sarah Palin, 2008 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti‟den
başkan yardımcısı adayı seçilebilmek için görevinden istifa etmişti. Seçim
çalışmaları sırasında Cumhuriyetçi Parti‟nin, Palin‟in imajını ve gardrobunu
yenilemek için $150,000 para harcadığının ortaya çıkması (Heflick ve Goldenberg,
2008: 589) propoganda döneminde Demokratlar tarafından bir seçim malzemesi
olarak sıkça kullanılmıştı. Demokratların başkan yardımcısı Clinton‟a nazaran daha
genç, çekici, daha az eğitimli ve taşralı imajını taşıyan Palin, kadının siyasette bir
görsel obje olarak sunulmasından rahatsızlık duyan kadın hakları savunucuları
tarafından da eleştirilmişti. Çok etnikli bir devlet olan ABD‟de bu imaj toplumun
çoğunluğunu temsil etmekten de uzaktır. Nitekim genç kadın seçmenler arasında
yapılan bir araştırmada Afrika kökenli genç kadın seçmenlerin %95‟inin, Latin
Amerika kökenli genç kadın seçmenlerin ise %76‟sının Obama‟ya oy verdikleri
tespit edilmiştir. Bu oran genel kadın oylarında %52 olarak ortaya çıkmıştır. (Lind,
2008-2009: 522) Lind, bu yüksek oranları, Avrupa kökenli Amerikalılar dışında
kalan grupların Sarah Palin‟in temsil ettiği kadın imajını olumlu bulmadıkları
şeklinde değerlendirmektedir.
Demokratların seçim zaferi üzerine başkan yardımcılığını elde edemeyen Sarah
Palin, popülist Çay Partisi hareketinin sözcülüğünü üstlenerek siyasal mücadelesini
sürdürmeye karar verdi. Ancek, siyasi ikbalini ABD‟deki Obama karşıtı popülist
muhalefetle özdeşleştirmiş görünen Sarah Palin‟e verilen destek ile Çay Partisi
hareketine destek veren gruplar arasında tam bir özdeşlik bulunmamaktadır. ABC
News ve Washington Post‟un Şubat 2010 tarihli kamuoyu araştırmasında, Çay
Partisi hareketine destek versin vermesin, hareketin federal hükümet politikalarına
karşı takındığı tutumu olumlu bulanların oranı %45 olarak ortaya çıkarken,
araştırmaya katılanların %71‟i Palin‟in ABD başkanı olabilmek için yeterli birikime
sahip olmadığı kanaatini bildirmişlerdir. (Tea Party Shows Prospects; Less So for
50
Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.41-54
Sarah
Palin,
11
Şubat
http://abcnews.go.com/images/PollingUnit/1102a3TeaPartyandPalin.pdf)
2010:
Hareketin başını çekenlerden Sarah Palin‟in Obama‟yı başkan değil bir üniversite
profesörü olarak tanımlaması5 ve ülkenin ihtiyacı olan kişinin gerçek bir lider
olduğunu vurgulaması da oldukça kayda değerdir. Böylece Palin, Obama‟yı başkan
olarak tanımadığını da ifşa etmiş oluyordu.
Ku Klux Klan, National Alliance, Aryan Nations, League of the South, White Order
of Thule gibi ırkçı grupların kitlesel destek bulamadan birer marjinal grup olarak
kaldıkları ABD‟de, Çay Partisi, ırk üzerinden değil ancak değerler ve ekonomi
üzerinden getirdiği eleştiri ile daha geniş kitlelerce desteklenmektedir. 2011 yılının
ilk ayında, Sarah Palin‟in kişisel internet sitesinde, üzerinde silah resmi bulunan ve
“hedef haritası” adı verilen bir manifestoyla, yirmi Demokrat Parti milletvekilini
Çay Partisi taraftarlarına hedef göstermesinin ardından, listede adı bulunan Arizona
eyaleti kongre üyesi Gabrielle Giffords‟e yönelik silahlı suikastte altı kişinin
yaşamını kaybetmesi dikkatleri tekrar harekete ve Palin‟e yöneltti. Bu olay
sonrasında hareketin toplumsal şiddetle ilişkisi konusu Amerikan basınında sıkça
tartışılmaya başlanmıştır. Böylece Çay Paritisi ile marjinal ırkçı gruplar arasında da
bir özdeşlik ilişkisi kurulmaya başlanmıştır.
Cumhuriyetçi Parti açısından bile görüşleri oldukça sert bulunan Palin, bu toplumsal
hareketin sözcülüğüne soyunarak kaybettiği seçimin ardından kendisine yeni bir
politik kulvar yaratmayı amaçlıyor gibi görünmektedir. Bu açıdan Palin ikbali
uğruna popülist bir sağ kanat hareketin, çok etnikli ve çok dinli bir ülkede olası
etkileri kestirilemez sonuçlarını göze almış görüntüsüyle sağ duyulu pek çok
yorumcuyu ürküten bir politik profil sergilemektedir. Ancak, Palin‟in stratejisi, güç
kaybetmekte olan Cumhuriyetçilerin karşısında yükselen bu sosyolojik olgunun
liderliğine soyunmak anlamında siyaseten çok da yanlış değerlendirilemez.
5. SONUÇ
Bu çalışmada Barack Obama‟nın Amerika Birleşik Devletleri‟nin ilk Afrika kökenli
Amerikalı başkanı olarak seçilmesinin hemen ardından, 2009‟un ilk aylarında çeşitli
toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle iç politikada etkili olamaya başlayan Çay Partisi
hareketi incelenmiştir. Popülist bir sağ kanat hareketi olmasının yanında pek çok
boyutuyla Amerikan muhafazakâr hareketinden ayrılan Çay Partisi hareketi gün
geçtikçe iç politikanın formülasyonunda daha etkili bir forma bürünmektedir. Kasım
İlk Afrika kökenli Amerikalı başkan olan Obama ABD‟nin prestijli üniversitelerinden Columbia
Üniversitesi and Harvard Law School‟un ikisinden birden mezundur. Harvard Law Review isimli hukuk
dergisinin ilk Afrika kökenli Amerikalı başkanıdır. “Dreams from My Father” (Annemden Hayaller) ve
“The Audacity of Hope” (Umudun Atılganlığı) isimli iki best seller kitabı olan Obama başkanlık
görevinden önce Chicago Üniversitesi‟nde anayasa hukuku profösörü olarak çalışmıştır. (Shuford, 2009:
506)
5
51
Evren Altınkaş/Murat Necip Arman
2010 ara seçimlerinde Çay Partisi hareketinin bağımsız adaylarının elde ettiği başarı
bu etkiyi kanıtlar bir olgu olarak değerlendirilebilir.
Çay Partisi Hareketi; popülizm, muhafazakârlık ve hatta ırkçılık ölçütleri içinde
incelenebileceği gibi; tüm dünyada gözlemlenen, demokrasinin tabana yayılmasının
bir sonucu olarak, çevrenin refah düzeyinin giderek artmasıyla merkeze yaklaşması
ve yeni taleplerinin ortaya çıkması nedeniyle geleleksel merkez geliştirdiği bir
politik refleks olarak da değerlendirilebilir. Eskisine nazaran kamusal alanda daha
görünür olan çevre, geleneksel merkezin davranış, algı, inanç ve politik tutumları ile
örtüşmeyen bir yapıdadır. Hatta onun ekonomik ve statüden kaynaklanan çıkarlarını
tehdit etmeye başladıkça bu refleksin de dozajında bir artışın gözlemlenmesi
anlaşılabilirdir.
Latin Amerikalılar, Afrika kökenli Amerikalılar, eşcinseller yahut kürtaj hakkını,
evrim teorisini savunan ve kök hücre naklinin insalık için bir umut olacağını
düşünen gruplar Amerikan iç politikasında giderek geleneksel “Amerikan yaşam
tarzı”nı savunan gruplar açısından birer meydan okuyan haline gelmiştir. Obama‟nın
başkanlığı ve savunduğu sosyal politikalar bu refleksin daha örgütlü ve gür bir ses
olarak çıkmasında oldukça etkili olmuştur. Nefret suçlarının ifade özgürlüğünün
sınırlarının dışında kalması nedeniyle Çay Partisi hareketi ırkçı, seksist, homofobik,
Islamofobik ve neo-Nazi gruplar gibi kendisini ifade ettiği an suç işlemiş sayılacak
grupların da içinde meşrû bir poitika yapma alanı bulabildiği bir şemsiye
organizasyon halini almıştır. Bu haliyle Çay Partisi hareketini homojen bir grup
olarak algılamak hataya neden olabilir. Ancak bu heterejonlik, bahsi geçen şiddete
meyilli gruplar nedeniyle Çay Partisi hareketinin sürekli şiddetle beraber anılmasına
neden olacaktır. Bu nedenle hareketin önümüzdeki dönemde ciddi bir prestij kaybı
yaşayabilmesi muhtemeldir. Nitekim Gabrielle Giffords‟e yönelik silahlı suikast bu
eğilimin ilk işareti olarak değerlendirilebilir. Bu olası algı nedeniyle Cumhuriyetçi
Parti ısrarla kendisini Çay Partisi hareketinin dışında tutmaya gayret etmektedir.
Ancak bu yeni popülist sağ hareketin iyi biçimde rasyonelleştirilmiş taleplerinin
geleneksel Amerikan merkez seçmeni üzerindeki cazibesi, yakın gelecekte bir
sosyal ayrışmayı da beraberinde getireceği olasılığı göz ardı edilmemelidir. Bu olası
ayrışmanın sonuçları, ABD‟nin uluslararası politikadaki tek kutup lideri pozisyonu
göz önüne alındığında etkisini sadece lokal düzeyde değil küresel düzeyde de
gösterebilecektir.
Bloglar ve sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla örgütlenen Çay Partisi destekçileri
ABD‟nin en etkin toplumsal muhalefet hareketi olarak göze çarpmaktadır. Her ne
kadar Obama ve Demokrat Parti‟ye yönelik eleştirileri ile sesini duyursa da, bu ultra
liberal hareket Demokrat Parti‟den çok, Cumhuriyetçi Parti açısından bir tehlike arz
etmektedir. Nitekim geleneksel Cumhuriyetçi seçmenin Çay Partisi‟nin savunduğu
ultra liberal ve popülist söylemden etkilenme potansiyelinin, Demokratlardan daha
fazla olacağını tahmin etmek güç değildir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında Çay
Partisi hareketi, sadece Amerikan iç politikasını değil, dünya barışını
ilgilendirebilecek bir olası gelişmenin kaynağı olarak dikkatle incelenmelidir.
52
Istanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10 Sayı:19 Bahar 2011 s.41-54
KAYNAKLAR
1. Akkaş, H. H. (2003), “Muhafazakar Siyasi Düsünce Kavramı Üzerine”,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (Sayı: 5 / 2), 241254.
2. Barley. S. R. (2007), “Corporations, Democracy, and the Public Good”,
Journal of Management Inquiry, (Sayı:16/3), 201-215.
3. Beck. G. (2 Nisan 2009), “We Surround Them”,
http://www.glennbeck.com.
4. Carter, Travis ve Melissa J. Ferguson, Ran R. Hassin. (2010), “Implicit
Nationalism as System Justification: The Case of the United States of
America”, Social Cognition on System Justification Theory.
5. Disch. L. (2010), “Tea Party Movement: The American Precariat?”, Center
for the Comparative Study of Right-Wing Movements, Berkeley.
6. Fasenfest. D. (2010), “Government, Governing, and Governance”, Critical
Sociology, (Sayı: 36 / 6), 771-774.
7. Heflick. N. A. Heflick ve J. L. Goldenberg. (2009), “Objectifying Sarah
Palin: Evidence that Objectification Causes Women to Be Perceived as
Less Competent and Less Fully Human”, Journal of Experimental Social
Psychology, (Sayı: 45 / 3), 598-601.
8. İrem. N. (2002), “Turkish Conservative Modernism: Birth of a Nationalist
Quest For Cultural Renewal”, International. Journal of Middle East
Studies, (Sayı: 34), 87–112.
9. Ipsos-Reuters Araştırması; Obama Başkanlığı ve Dünya‟da ABD İmajı,
http://www.ipsos-kmg.com.
10. Layman. G. C. (1997), “Religion and Political Behavior in the United
States: The Impact of Beliefs, Affiliations, and Commitment from 1980 to
1994”, Public Opinion Quarterly, (Sayı: 61), 288–316.
11. Lind. J. (2008-2009), “TheClinton/Palin Phemenon and Young Women
Voters”, Journal of Public and Policy, (Sayı: 30), 513-548.
12. Mullins. D. R. ve B. A. Wallin (20014), “Tax and Expenditure Limitations:
Introduction and Overview”, Public Budgeting & Finance, 2-16.
13. Redlawsk. D. (Mart 2010), New Jersey Tea Party Republicans See
Obama as Socialist, Un-American and Disconnected, Rutgers, Eagleton
Institute of Politics.
53
Evren Altınkaş/Murat Necip Arman
14. Sander. O. (1997), Siyasi Tarih: Ġlkçağlardan 1918’e, İmge Kitabevi,
Ankara.
15. Shuford. R. T., (2009), “Why Affirmative Action Remains Essential in the
Age of Obama”, Campbell Law Review, (Sayı: 31), 503-533.
16. Spalding. M. (15 Temmuz 2010), “Reclaiming America: Why We Honor
the Tea Party Movement”, WebMemo Heritage Foundation, Sayı 2961.
17. Tea Party, http://www .teaparty.org
18. The Tea Party Movement,
http://www.europarl.europa.eu/meetdocs/2009_2014/documents/dus/dv/tea-party-me/tea-party-memo.pdf
19. The Tea Party: A Political Revolution or Tempest in a Teacup? (10 Ocak
2011),
http://www.northwestern.edu/ipr/events/forums/presentations/janda_IPRFo
rum_10jan11.pdf.
20. Tyner J. (26 Mart 2010), “Tea Party‟s Ugly Reality: Racism, Sexism,
Homophobia”,
http://peoplesworld.org/tea-party-s-ugly-reality-racism-sexismhomophobia/
21. Tea Party Shows Prospects; Less So for Sarah Palin, (11 Şubat 2010)
http://abcnews.go.com/images/PollingUnit/1102a3TeaPartyandPalin.pdf
22. Uhl. S. (2006), “Time for a Tea Party? Why Tax Regimes beyond the
Nation State Matter, and Why Citizens Should Care”, European Review,
(Sayı: 14/4), 565–585.
23. 2006 Annual Arab Public Opinion Survey. (8 Şubat 2007) Washington:
Brookings Institution, Saban Center for Middle East Policy.
http://brookings.edu/views/speeches/telhami20070208.pdf.
54

Benzer belgeler