SARAI LATINInew.indd

Transkript

SARAI LATINInew.indd
9
saray
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
Atilla ve Avrupa Hun Türk Devleti
Atilla, Romalı karısı tarafından zehirlenerek hayalleri suya düştü
Hazırlayan: Sezer Ömer
Çeviren: Ahmet S. Yakup
Kuruluşu
Kuzey Hun Devleti’nin yıkılmasının
ardından dağılan ve batıya çekilen
Hunlar, Ural Nehri ve İdil Nehri
arasına yerleşmişlerdir. Ardından
Hunlar, bu bölgedeki Türk boylarını egemenlikleri altına almıştır. 4.
yüzyılın ortalarında Alan Ülkesi’ni
ele geçirdikten sonra, 374 yılında
İdil Nehri kıyılarında görünmüşlerdir. Balamir komutasındaki Hunlar,
Karadeniz’in kuzeyindeki düzlüklerde yaşayan Ostrogotları ve
Vizigotları yenilgiye uğratmışlardır.
375 yılında Ostrogotlar ve Vizigotlar, Hunların saldırılarından dolayı
batıya doğru yönelmişlerdir. Böylece Kavimler Göçü başlamıştır.
Balamir’den sonra 378 yılında
Alypbi, Hun İmparatoru olmuştur.
378 yılında Hunlar, Tuna Nehri’ni
geçmişler ve Trakya’ya kadar
ilerlemişlerdir. Hunlar, Trakya’ya
kadar ilerlemelerine rağmen Roma
İmparatorluğu’ndan bir direniş
görmemişlerdir. Hunların baskısı
altındaki Barbar Kavimler, Roma
İmparatorluğu’nu zorlamaya
başlamışlardır. Roma İmparatoru
I. Theodosius’un 17 Ocak 395
tarihinde ölmesi üzerine Hunlar
tekrar harekete geçmişleridir. 395
yılında Hun orduları Balkanlar
üzerinden Trakya’ya akın etmişlerdir. Yine aynı yıl Kafkasya’dan
gelen Hunlar, bugün Lübnan’da
bulunan Sur şehrinde, Şanlıurfa’da
ve Antakya’da bir süre kalmışlar
sonra tekrar Karadeniz’in kuzeyindeki topraklara dönmüşlerdir. Bu
olay ile Türkler ilk defa Anadolu’ya
gelmişlerdir.
Uldız Dönemi
390 yılında Alypbi’den sonra başa
geçen Uldız zamanında Hunlar,
Karpat Dağları’nı aşarak bugünkü
Macaristan’ın bulunduğu bölgeye
girmişlerdir. Hun İmparatorluğu’nun dış siyaseti Uldız zamanında belirlenmiştir. Buna göre,
Bizans İmparatorluğu’nu baskıda tutulacak, Barbar Kavimlere
karşı Batı Roma İmparatorluğu
ile iyi ilişkiler içinde bulunulacaktı.
Bunun nedeni Batı Roma İmparatorluğu’nun düşmanı olan Barbar
Kavimler aynı zamanda Hunların
da düşmanıydı. Bu nedenle Hunlar, Batı Roma İmparatorluğu ile iyi
ilişkiler içinde bulunmayı seçmişlerdir.
Uldız’ın Tuna boylarına kadar
ilerlemesi ile Barbar Kavimler, Batı
Roma İmparatorluğu topraklarına
girmeye başlamıştır. Batı Roma
İmparatorluğu, sınırlarını aşan barbar Kavimleri durdurmakta güçlük
çekince, Uldız’dan yardım istemiştir. Uldız yardım isteği üzerine
406 yılında Radagais idaresindeki
Barbar Kavimleri, bu günkü Floransa’nın güneyinde yenilgiye
uğratmıştır. Ağustos 406 tarihinde
Radagais idam edilmiştir. Uldız,
elde ettiği başarısı ile bir yandan Batı Roma İmparatorluğu’nu
kurtarmış, diğer yandan Barbar
Kavimleri Galya’ya göçe zorlayıp,
Hunlara batıda hareket serbestliği
sağlamıştır.
Uldız, Bizans’ı baskı altına almak
amacıyla 409 yılında Tuna Nehri’ni geçmiştir. Kendisi ile barış
görüşmeleri için gönderilen Bizans
İmparatorluğu elçisine “Güneşin battığı yere kadar her yeri
zaptedebilirim” diyerek meydan
okumuştur. Uldız’ın 412 yılında
ölümünden sonra yerine Karaton
geçmiştir. Donatus isimli hükümdar ise 412 yılına kadar Karade-
niz’in çevresindeki Hun topraklarını yönetmiştir. Karaton 422 yılına
kadar hükümdarlık yapmıştır.
Rua Dönemi
Oktar’dan sonra 422 yılında devletin başına Rua geçmiştir. Atilla’nın babası olan Muncuk ise 408
yılında ölmüştür. Rua 422 yılında
Bizans İmparatorluğu’nun, Hun
ordusunu isyana kışkırtmak ve
bağlı kavimleri Hunlardan ayırmak
amacıyla Hun topraklarına gönderdiği casusları ileri sürerek Balkan
seferine çıkmıştır. Direniş göstermeyen Bizans İmparatorluğu, vergi
ödemek zorunda bırakılmıştır.
Bizans İmparatoru II. Theodosius,
Batı Roma İmparatorluğu’ndaki karışıklıklardan yararlanarak
İtalya’ya ordu ve donanma göndermiştir. Batı Roma İmparatorluğu Rua’dan yardım istemiştir.
Rua bölgeye asker gönderince II.
Theodosius, Hunlar ile savaşmayı
kabul etmeyerek geri çekilmiştir.
Bizans İmparatorluğu, Hunların
baskılarına karşı Hun idaresinde
yaşayan kabileleri kışkırtmaya devam etmiştir. Bunun üzerine Rua,
Bizanslı tüccarların Hun İmparatorluğu’nda ticaret yapmalarını ve
ücretli asker toplamalarını yasaklamıştır. Rua, Bizans İmparatorluğu’na sığınan Hun kaçaklarını geri
verilmesi ile uğraştığı sırada, 434
yılında ölmüştür.
DİZGİ
ROMYO BEKİR
Atilla Dönemi
Rua’nın ölümü üzerine Atilla ve
Bleda, Hun İmparatorluğu’nun
başına geçmiştir. Atilla, babası
Muncuk’un ölümünden sonra
amcası Rua’nın yanında yetişmiş,
birlikte savaşlara katılmış, devlet
yönetimini ve Hun siyasetini öğrenerek tecrübe kazanmıştır. Büyük
kardeşi Bleda ile birlikte tahtı paylaşmaktaydı ama bir süre sonra
Bleda’nın savaşlarda yeterince
iyi sonuçlar alamaması ve büyük
obaya fazla savaş ganimeti getirememesi yüzünden Atilla önderliğinde yapılan isyanda Bleda, Atilla
tarafından öldürülmüştür(445) ve
bu isyandan sonra devletin tüm
yetkisi Atilla’ya geçmiştir. Atilla’nın
amacı Batı Roma İmparatorluğu’nu
ve Bizans İmparatorluğu’nu egemenlik altına alarak devleti büyütmektir. Atilla, 434 yılında Tuna ve
Morava Nehirleri’nin birleştiği yerdeki Margos Kalesi önünde Bizans
İmparatorluğu ile Margos Antlaşması’nın imzalamıştır. Antlaşmanın
başlıca maddeleri şunlardır;
-Bizans İmparatorluğu, Hunlara
ödemekte olduğu vergiyi iki katına
çıkaracak,
-Bizans İmparatorluğu, Hunlara
bağlı kavimlerle antlaşma yapmayacak.
-Ticari ilişkiler sınır kasabalarında
devam edecek.
-Bizans İmparatorluğu, elindeki
Hun esirleri iade edecekti.
Atilla, Margos Antlaşması’ndan
sonra ülkenin doğu bölgesini denetimi altına almıştır. 435 yılında
Volga boylarındaki Ak-Oğurların
ayaklanma girişimlerini bastırmıştır.
Birinci Balkan Seferi (441–
442)
Bizans’ın Margos Antlaşması’nın
hükümlerine uymaması üzerine
Atilla, Bizans üzerine sefere çıktı.
Doğu Trakya’ya kadar ilerleyen
Hun ordusundan çekinen Bizans,
barış istemek zorunda kaldı. Bu
Antlaşma ile Atilla Bizans’ın ödediği vergiyi artırdığı gibi bazı sınır
kalelerini de ele geçirdi. Bu seferden sonra Avrupa Hunları’na,
Balkanların yolu açılmış oldu.
İkinci Balkan Seferi (447)
I.Balkan Seferi’nden sonra Bizans
imzaladığı antlaşma şartlarında
öngörülen vergiyi ödemediği için
Atilla yeniden sefere çıktı. İki kola
ayrılan Hun ordusunun bir kolu Yunanistan’a girip Teselya’ya kadar
ilerledi. Diğer kolu ise Sofya, Filibe
ve Lüleburgaz şehirlerini alarak
Büyükçekmece yakınlarına kadar
ulaştı. Bizans İmparatoru barış
istemek zorunda kaldı.
Yapılan Anotolyos Antlaşması’na
göre;
BAŞYAZAR
07504487791
07704487791
Email: [email protected]
Email: [email protected]
•Bizans ödediği vergiyi üç katına
çıkaracak,
•Savaş tazminatı ödenecek
•Tuna’nın güneyindeki yerler askerden arındırılacaktı.
Batı Roma ( Galya ) Seferi (451)
Roma İmparatoru’nun kızıyla
evlenen Atilla, çeyiz olarak imparatorluk topraklarının yarısını
isteyince, bunu kabul etmeyen
Batı Roma’nın üzerine yürüdü.
Katalon Ovası’nda Atilla, 100 bini
Hun geri kalanı da Germen ve
İslav kavimlerinden oluşan 200
bin kişilik bir ordu ileyken Roma
ordusu da aynı bölgeye 200
bin kişilik ordu ile gelmişti. Hun
düşmanı olan barbarların hepsi
Aetiüs ordusunun safında idiler.
20 Haziran 451 günü dünyanın
iki yarısı birbiri üzerine yüklendi.
O güne kadar görülmüş en kanlı
savaş oldu. Savaş 24 saat sürdü.
İki taraf da çok büyük hasar gördü. Büyük kayıplar verdi. Fakat
savaş gününün akşamı Roma
ordusu dağıldı.
Roma’yı destekleyen Batı Got
ordusu da kralları savaşta ölünce
çekilmek zorunda kalmıştır. Atilla
çekilmekte olan Aetiüs’ü takip
etmedi ordusunu dinlendirdi. Zaten amacına ulaşmış Roma’nın
asker deposu sayılan Galya’yı
işgal etmişti. Bundan sonraki ilk
ciddi saldırıda bütün Roma’yı
tam olarak çökerteceği kesindi.
Aradan geçen 20 günde Atilla
ordusunu kendi başkentinin bulunduğu bölgeye getirdi. Savaş
sonrasında, dünya onun yenilmezliğini bir kere daha anlamış
ve kabul etmişti. Bu savaştan 1
yıl sonra Atilla Dağıttığı Roma
İmparatorluğu’nun tamamını
idaresi altına almak için harekete geçtiği zaman, ona karşı
koyacak güçleri kalmamıştı. 452
yılında Atilla, Po Ovası’na geldi. Roma’dan yola çıkan Papa
2.Leo, Hun hükümdarının huzuruna cıktı ve Atilla’dan Roma’yı
esirgemesini istedi. Bütün şartları
kabul ettiklerini, zaten Atilla’nın
Roma’ya hâkim olduğunu söyledi. Sadece Hıristiyanlık merkezinin yıkılmaması temennisini iletti
ve Atilla Roma’ya saldırmadan
vergilerini daha da katlı almış
oldu ve hâkimiyetini tanıtmış
oldu.
İtalya Seferi (452)
Atilla, 452 yılında yüz bin kişilik ordusuyla Alpler üzerinden İtalya’ya
girdi. Papa I. Leo başkanlığında
bir heyet Roma’nın bağışlanmasını istedi. Papa’nın ricasını kabul
eden Atilla geri döndü. Daha sonra
Atilla, Çin’in üzerine yürüdü. Çin
imparatoru, ordusunun büyüklüğüne dayamayacağını ve kendisini
savunmak için zaman istediğini
söyleyince Atilla, Çin İmparatoru’nun kızını eş olarak aldı ve geri
döndü. Avrupa’ya yürüyen Atilla’nın
karşısına yine papa çıktı ve af diledi. Önceden ismine saygı duyduğu
için teklifini kabul ettiği papaya bu
kez adını hak etmiyorsun, deyip
başını kesti ve tün Avrupa seferi
boyunca sokaklarda dolaştırdı.
Tekrardan Çin’e yürüyen Atilla için,
Çin imparatoru, Çin Seddi’ni topraktan inşa etmişti. Atilla, ordusuyla
setin üstünden geçtikten sonra
yine setin üstünden geri döndü.
Çin prensesi olan karısı gelenekleri gereği kocasına bağlıydı. Çinli
karısı, Atilla’yı Romalı karısı için
uyarmasına rağmen, Atilla, Romalı
karısı tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Tabutunun dışı çelik,
ortası gümüş, içi altından yapılmıştır. Düşmanlarından dolayı gömen kişiler öldürülmüştür. Mezarı
bilinmemektedir
Adres: Erbil,
Minare Mahallesi, Aşğal Caddesi
10
saray
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
SOLiTiN nedir ?
bulundular.
SOLİTİN aslında gıdalarda hiç bulunmaması
gereken tamamen kimyasal bir ajan hatta basit
olarak melaminimsi bir
plastik,sütlere,yoğurt ve
ayranlara ve sütün girdiği
her çeşit besine katılıyor
çünkü bu molekül su ile
inanılmaz şekilde bağlanarak kıvam arttırıyor,bu
hem imalat procesleri
açısından zaman kazanDerleyen: Sevcan
dırıyor,hem gıda doğallıKasapoğlu-Serdarlı
ğını kaybettiğinden son
Bu kadarına da pes artık, kullanma tarihini uzatıgıda firmaları birkaç
yor ve firmaların stoklu
kuruş için hayatlarımızı
çalışmasını sağlıyor,hem
hiçe sayıyor ve halkımızı maliyeti inanılmaz düşübu yönde bilinçlendiren
rerek firmaların rekabet
bilimadamlarımızı tehdit
gücünü arttırıyor.
etmeye kadar işi vardırÇocuklarınıza beş kudılar.
ruşa,yirmi kuruşa,elli
Ankara Hıfsızsıhha Gıda kuruşa gofret,çikolata ve
Denetim Bölüm Başkan
süt ürünleri alabilmemiYrd.Gönül Özdeğer ve
z,evlerimize çeşit çeşit
iki asistanı SOLİTİN adlı peynir,yoğurt,hazır sütlü
kimyasal ile ilgili çalışma- tatlı vs girebilmesi hep
ları ve yayınları dolayısı
bu yüzden.
ile ölüm tehditleri aldıkla- SOLİTİN bir tricalcid
rını açıkladılar ve savbileşiği yani doğada en
cılığa suç duyurusunda
bol ve bedava bulabileceğiniz türden,tebeşir
gibi,alçı taşı gibi,oysa
bu bileşik böbreklerden
atılırken renal tubuluslardaki glomerüllerde
birikiyor ve filtrasyonu
yani böbreklerin kanı
süzmesini engelliyor,ve
sonuç böbrek yetmezliğine kadar uzanan böbrek
rahatsızlıkları serum üre
ve kraetinin düzeylerinde
artış ve bunun getirdiği
devamlı yorgunluk hali,
hafıza ve konsantrasyon
bozuklukları ve hatta
ciddi mental bozukluklar,Almanya Solingen
üniversitesi Pskyatri
bölümünce 2009 da
21.Europe Pscyhatry
Society’e sunulan bildirgede Şizofreni ve SOLİTİN kullanımı arasında
ilişkiler olması muhtemel
olduğu,Özellikle Paranoid Şizofreni vakalarında
kanda tricalciophospate
bileşiklerinin normalden
16 kat yüksek olduğu
belirtilmesine rağmen
bildirge nedense Kongrede sunum için kabul
edilmedi.
Üretici firmalar SOLİTİN’i
hiç bir şekilde ürün etiketlerinde bildirmiyor,aldığımız ürünlerde SOLİTİN olup olmadığını yine
de bir kaç basit deney
ile anlayabiliriz,eğer bu
yönde bir şüphe oluşursa
derhal bulunduğunuz il
Hıfsızsıhha Md.ile ilişkiye
geçerek şüpheli gıdanın test edilmesini talep
ediniz,bu şekilde binlerce
hatta yüzbinlerce insanın
sağlığını kurtarabilirsiniz,çevrenize baktığınızda
ne kadar çok dializ merkezi ve böbrek hastası
olduğunu siz de görüyorsunuz bu artışın sebebi
bazı ahlaksız firmaların
kar hırsından başka bir
şey değil.
Aldığınız sıvı ürünler
(süt,ayran,çikolatalı süt
vs) için şu yolu izleyebilirsiniz bir metal’i (çatal,kaşık vs) el yakacak
düzeyde ısıtın ve test
etmek istediğiniz sıvıya batırarak çalkalama
hareketi yapın,metali
çıkardığınızda birbirinden
ayrılmış öbekler halinde
beyaz topaklar görürseniz o üründe SOLİTİN var
demektir.
Peynir vs türü ürünlerde
ise üründen bir parça
alarak sirkeli suya koyunuz eğer sirkeli suyun
üzerinde kalan beyazımsı
bir tabaka görürseniz
o üründe SOLİTİN var
demektir.
Çikolata,gofret türü ürünlerde ise ürünü elinizle
basitçe kırın,eğer kırığın
her iki tarafında süt beyazı noktalar varsa o üründe de SOLİTİN vardır.
Sağlığımız için,geleceğimiz
için,çocuklarımız ve sevdiklerimiz için bu bilgileri bütün
çevremize yayalım ve
toplumsal olarak tepkimizi
ortaya koyarak AB Normlarında olmayan bu katkı
maddesinin üretici firmalar
tarafından daha fazla kullanılmasını engelleyelim.
Erbil’de büyük takımların formasının kapış kapış
gitmesi, tezgâh sahiplerinin yüzünü güldürüyor
Saray-Erbil
Dünyadaki büyük futbol takımlarının taraftar sayısı, her
geçen gün daha da artıyor.
Taraftar derken sadece gençleri kastetmiyoruz. Çünkü bu
takımlara gençler kadar yaşlılar ve bayanlar da ilgi gösteriyor. Erbil’de bazı gençler,
moda gibi bu takımların yeni
formalarını takip edip satın
alıyorlar. Behmen Gafur adlı
genç, her gün spor malzeme
ve kıyafetleri satan tezgâhları dolaşanlardan biri. Real
Madrid ve Christiano Ronaldo
hayranı olan Behmen Gafur,
“Ne zaman yolum çarşıya
düşse mutlaka Real Madrid’in
formasını satın alırım” diyor.
Behmen İspanya’nın Real
Madrid ve Barcelona takımlarının hayran kitlelerine her
geçen gün yenilerini eklediklerini söyledi.
Ahmet Aziz adlı genç ise, zamanının büyük bir bölümünü
spor yaparak değerlendirdiğini
söyledi. Messi formasını giymekten çok hoşlandığını ifade
eden Ahmet Aziz, Barcelona
ve Messi’ye hayran olduğunu
söylüyor.
Erbil takımının formasını da
sürekli giyen Ahmet Aziz : “Erbil Spor’un taraftarıyım. Maçlarında hep formasını giymeye
özen gösteririm. Şimdi takımın
yeni formasını almaya geldim
Saray-Erbil
Asya Kulüpleri Kupası’nda
oynayan Erbil Spor’un rakibi
belli oldu. Kupanın yarı finali
için vize almayı başaran Erbil
Spor, yapılan kura çekilişinde,
Endonezya’nın Jayapura Futbol Takımı ile eşleşti. Irak’tan
Duhok Spor ve Erbil Spor’un
yer alacağı kupanın yarı final
karşılaşmaları için hazırlıklar
başladı. Erbil Spor’la eşleşen
Endonezya’nın Jayapura Futbol Takımı, maçı Irak’ta oynamayı kabul etti.
Malezya’nın başkenti Kuala
Lampur’da yapılan kurada;
Irak, Ürdün, Kuveyt, Tayland,
Özbekistan ve Endonezya’dan
sekiz takım katıldı. Yapılan ku-
rayla ilgili gazetemize konuşan,
Erbil Spor Futbol Takımı yetkililerinden Mahmut Aziz, takım
olarak hazırlıklarını sürdürdüklerini söyledi. Erbil Spor Futbol
Takımı Sekreteri Aziz, “Takımımız, tarihinde ilk kez karşılaşacağı Endonezya’nın Jayapura takımı ile yeterince güçlü
olmasaydı bu aşamaya gelemezdi. Ancak yabancı takım
ile ilgili hiçbir bilgimiz yoktur. İlk
karşılaşmamızı Endonezya’da
yapacağız. Takım rövanş için
Erbil’e gelecek.” diye konuştu.
Erbil takımı yetkilisi Mahmut
Aziz, yarı finali geçmeleri durumunda bazı iyi futbolcuları
takımlarına katabileceklerini de
sözlerine ekledi.
ama bulamıyorum” diye konuştu.
Real Madrid ve Milan takımlarının formalarını giydiğini ifade
eden beden eğitimi mezunu
Zana Faysal, sporun hayatın
büyük bir parçası olmaya başladığını söyledi. Zana Faysal,
özellikle Christiano Ronaldo’nun formasını giymeye
özen gösterdiğini söyledi.
Erbil Spor maçlarında bile
Real Madrid’in formasını
giydiğini belirten Zana Faysal,
Erbil’in yeni formasını piyasaya sürmesini istedi. Zana Faysal: “Şimdi Barcelona’nın yeni
forması piyasada, ancak Erbil
Spor’un formalarını bulamıyoruz” dedi.
Spor malzemesi satan Raat
Erbilli, Erbil’de spora gösterilen ilginin her geçen gün daha
da arttığını söyledi. Özellikle
halı sahalarının yaygınlaşmasının, insanları spora yönelttiğini ifade eden Raat Erbilli,
“Bu sahalar satışlarımıza
olumlu yansıdı. Özellikle İngiliz
ve İspanya lig takımlarının formaları büyük ilgi görüyor. Real
Madrid ve Barcelona formaları gibi.” dedi. En çok Messi
ve Ronaldo’nun formalarının
kapış kapış gittiğini kaydeden
tezgâh sahibi Raat Erbilli,
“Gençler Messi ve Ronaldo’nun formalarını çok alıyor.
Birinci derecede Ronaldo’nun
ikinci derecede ise Messi’nin
formaları fazla satılıyor. Bize
yalnız gençler değil, yaşlılar
ve kadınlar da geliyor. Ayrıca
spor aletleri almak için bize
bazı yetkililer ve milletvekilleri de geliyor. Bu sezon Asya
Ligi’nde oynayan Erbil’in formasını alabilmek için bize çok
sayıda genç başvuruyor” dedi.
Spor malzemeleri satan İsmail
Vahit ise, Erbil’e formaların,
Türkiye ve Çin’den geldiğini
söylüyor. İnsanların artık marka aradığını ifade eden Vahit,
“Türkiye’den gelen formalar
çok kaliteli ve birinci sınıf formalar” dedi.
“İnsanlar artık eskisi gibi değil,
şimdi marka ve sağlam malzeme arıyor.” diye konuştu.
Diğer bir spor malzemesi satıcısı olan Azat Şerif’de ilgiden
memnun. Özellikle Real Madrid ve Barcelona’nın formalarının büyük bir ilgi gördüğünün
altını çizen Azat Şerif, satışlarının yaz mevsiminde arttığına
dikkat çekti.
Erbil Spor’un rakibi belli oldu
11
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
Erbil’de demircilik mesleği
Saray-Erbil
Demircilik mesleği, Erbil’in en eski
mesleklerinden biridir. Zamanında Erbil’in Kayseri Çarşısı’nda bu
mesleği sayılı insanlar icra ediyordu. Bu insanlar, bu mesleği baba ve
dedelerinden devralmışlardı.
Yirminci yüzyılın başında Kayseri
Çarşısı’nda, Demirciler Sokağı,
Marangozlar Sokağı’nın tam karşısındaydı. Seyit Sait Demirci, Erbil’in
en eski demircilerinden. Seyit Sait
ömrünün elli yılını bu mesleğe
vermiş.
Gazetemize konuşan Seyit Sait Demirci, demirci dükkânlarının Kadir
Kebaphanesi’nin tam karşısında
olduğunu, ilk dükkânın merhum
Gulan Şaho Hacı Kaka Bezzaz’ın
babası Hacı Yunus’un dükkanı
olduğunu, sol tarafında ise Hacı
Hasan Hidoş’un kardeşi Abo Demirci ve İbrahim ve Abbas Demirci’nin
dükkanı olduğunu söyledi.
Seyit Sait Demirci şöyle konuştu:
“Dükkânlar şöyle sıralanıyordu;
Şeyh Yunus Topal dükkânı, Topal’ın
amcasının oğlu Hacı Mustafa Demirci dükkânı, Hacı Bekir ve Hacı
Tevfik Demirci dükkânı. Demircilerin
kıyafeti çapan kumaşından yapılıyordu. İlk önce boyaya konularak
koyu bir renk alıyordu sonra giyiniyordu. Demirciler, çalışma sırasında
sıçrayan ateş kıvılcımından korunmak için peştemal denilen kalın bir
bez takıyorlardı.
Demirciler sabahın erken saatlerinden, akşam saatlerine kadar çalışıyorlardı. Ancak hasat dönemlerinde
geceleri de çalışıyorlardı. O günler
Musul’dan ham demir alınarak
Erbil’e getirilirdi. Bugüne kadar hala
hayatta olan Erbil’in tanınmış demir-
cileri şunlardır. Hacı Yunus Demirci,
Kadir Koca Usta, Seyit Sait Demirci,
Seyit Kerim Demirci, Aziz Şeyho,
Yunus Topal’la tanınan Şeyh Yunus
Mahmut, İlyas Usta, Mevlüt Usta ve
oğlu Ömer, Sabır Hacı Şeyhalllah,
İlyas Usta, Şakir Demirci, Hacı Hıdır
Kadir Demirci, Abo Demirci, Abbas
Demirci, Mustafa Demirci, Hacı
Bekir ve Hacı Tevfik ve başkaları.
Zamanında bir demircinin dükkânı
aşağıdaki bölümlerden oluşuyordu:
1-Küre bölümü: Dükkânın bir
köşesinde bulunan küre, kerpiçten
ve çamurdan yapılırdı. Kürenin bir
kapısı vardı. Kapıdan üflenerek
demirler içeri gönderilirdi.
2-Üfleme mekanizması: Bu mekanizma ineğin derisinden yapılırdı.
Mekanizma küreye hava üflemek
amacıyla kullanılırdı. Erbil demircileri bu mekanizmayı Musul’dan
alıyordu. Mekanizmayı bazı Yahudiler’nin imal ettiği söylenir.
Mekanizmanın ortasında bulunan
boru üflenerek küreye hava takviyesi yapardı. Bu eylem birkaç defa
tekrarlandıktan sonra küre ateşlenmeye başlardı.
3-Dövme masası: Masa üstünde demir dövülürdü. Dövme işini
iki amele yapardı. Ha ha sesleri
çıkararak ellerindeki büyük çekiçle
demiri uygun hale getirirdi.
4-Kömür: Kömürler dağlık bölgeden
gelirdi. Çuvallar dolu kömürler petrol
dökülerek ateş alırdı. Kömür, demiri
köz haline getirmek için kullanılırdı.
5-Demir maşa: Demirler, küreye
demir maşayla gönderilirdi.
6-Demir çubuk: Bu çubuk vasıtasıyla küre içindeki kömür düzeltilirdi.
Demirci, kazma, orak, çapa gibi
tarım ve inşaat araçları imal ederdi.
Şirzat Şeyh Muhammet
Erbil’de bostanlar yirminci yüzyılın ellili ve altmışlı yıllarına kadar
Kale ve Minare etrafında toplanıyordu. Çünkü kent o dönemlerde
Haneka, Tacil ve Arap Mahallelerinden oluşuyordu.
Buna göre; Haneka ve Hacı
Mevlit Camilerinin arkasından,
Ali Ağa Hamamı’na uzanan yol
üzerinde birkaç bostan vardı.
Büyük Mezarlık’ın doğusunda,
Kale’nin kuzeyindeki Sirvan
Sineması ve Erbil Eğitim Dairesi’nin bulunduğu bölgede de
bostan vardı. Bu bostanlar, Kale
ve Haneka Mahallelerinin lağım
sularıyla sulanırdı.
Setakan’a yakın bölgede ve
sahibi Said İbrahim olan bir bostan vardı. Sonra bostana Said
İbrahim’in çocukları bakmaya
başladılar.
Şeyh Çöli Camii’ne bakan bir
bostan vardı. Ancak bundan
önce, burada Hacı Kadir, tabakçılık yapardı. Sonra Hacı Mikail
Sebzeci bura bostan yaptı. Hacı
Mikail Sebzeci, bostanda; turp,
pırasa, kereviz, marul gibi sebzeler ekerdi. Arap ve Tacil Mahallesi sakinleri gelip buradan sebze
ihtiyaçlarını karşılardı.
Aynı zamanda bugün mahkeme
olarak kullanılan yerde ve Hacı
Reşit ve Hacı Mustafa Bahçeci’nin sahibi oldukları bir bostan
daha vardı. Buna ilaveten Şeyhalla Camii’ne yakın ve Hacı
Selim Küreci’nin sahibi olduğu
bir bostan da vardı. Hacı Selim
Küreci vefat ettikten sonra, bostanı oğlu Cemal Küreci ekmeye
başladı.
Erbil’in diğer bostanları şöyleydi:
1-Kale arkasındaki eski benzin
istasyonu yakınında bulunan ve
Hacı Abdullah’ın sahibi olduğu
bahçe. Kale’nin lağım atıklarıyla
sulanan bahçeye Hacı Abdullah
öldükten sonra, oğlu Yusuf bakmaya başladı.
2- Erbil Mahkemesi’nin bulunduğu mevkide ve sahibi Kerim Grav
ve oğlu Hacı Bekir olan bir bahçe
vardı.
3-Hacı Mevlit Camii arakasında
bulunan ve sahibi Hacı Cercis
Kasap’ın babası Maruf Amca’nın
sahibi olduğu bahçe.
Ayrıca Çöl Minaresi yakınında da
birkaç bostan vardı.
Bahçeciler çocuklarıyla birlikte
ve yanlarına birkaç işçi alarak yıl
boyu bostanı eker, sulardı. Burada; turp, pırasa, kereviz, marul,
yeşil soğan ve sarımsak eken
bahçeciler, ürünlerini merkep ve
bineklerle çarşıya pazarlardı.
Ürünler, Büyük Kayseri Çarşısı’nın tam girişinde bulunan
Sebzeciler Sokağına getirilirdi.
Sebzeciler sebzeleri çok iyi yıkadıktan sonra satmaya başlardı.
O dönemin en meşhur sebzecileri şunlardı: 1876’da doğan
1966’da vefat eden Hacı Mikail
Sebzeci. Hacı Kerim Gıra, Hacı
Bekir Eyüp Sebzeci, Abdullah
Sebzeci, Hacı Yusuf Sebzeci,
Hacı Selim Sebzeci, Hacı Cemal
Sebzeci.
Ancak buna karşı Erbil’de bağcılık çok fazla ilgi görmüyordu.
Öyle ki kentte Said Ağa’dan
başka kimsenin bir tane bağı
bile yoktu. Said Ağa’nın bağı
Musul yolu üzerindeydi. Bağda
her türden binlerce meyve ağacı
vardı. Bahar mevsiminde Erbilliler piknik için bu bağın etrafında
toplanırdı.
Erbil’in eski bağ-bahçeleri
saray
12
saray
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
Küçük fotoğrafçının enstantaneleri
birincilik getirdi
Saray-Erbil
Erbil’de 13 fotoğrafçının
katıldığı bir sergi düzenlendi. Sergide 15 yaşındaki Ömer Halit Cemil birinci
oldu. Erbil’deki Fransız
Kültür Merkezinde düzenlenen fotoğraf sergisi beğeni topladı. Sergide birincilik elde eden Ömer Halit
Cemil, yaşıtlarının içlerindeki yeteneği yansıtmalarını ve dışa vurmalarını
temenni ettiğini söyledi.
Gazetemize konuşan
Ömer Halit Cemil, sergiye
katılmanın ve burada elde
ettiği başarının kendisini
cesaretlendirdiğini ifade
etti. Hobisine devam edeceğini belirten küçük fotoğrafçı Ömer Halit Cemil,
serginin içindeki yetenekleri keşfetmesine vesile
olduğunu söyledi.
Serginin fotoğrafçılık
hobisini sürdürmesi için
kendisini heveslendirdiğini
kaydeden Ömer Halit Cemil, sergide her katılımcının
3 fotoğrafla yer aldığını
Ömer Halit, çekmiş olduğu
fotoğraflardan bir albüm
yapmak istediğini ifade etti.
Başarılı fotoğrafçı Ömer
Halit: “Fotoğraflarımla Erbil’in güzelliklerini, tarihi
dokusunu ve
doğasını tüm
dünyaya
tanıtmak istiyorum”
belirtti. Sergideki fotoğrafların Fransız Kültür Merkezi’nin sitesi ve dergisinde
yayınlandığını kaydeden
küçük yetenek Ömer Halit,
sergide en iyi dereceyi elde
ettiğini söyledi.
Çektiği fotoğraflarla Erbil’in
güzelliklerini ve tarihi dokusunu ve doğasını tüm dünyaya tanıtmak istediğini dile
getiren başarılı fotoğrafçı
Ömer Halit, yaşıtlarından
içlerindeki yetenekleri idrak
ederek en iyi şekilde değerlendirmelerini istedi.
Gençlerimiz neden Türkmen partilerinin
dışında bir araya geliyorlar?
bilmesi için düzgün bir
politika yürütmesi kaçınılmazdır. Bu da elbette
ki, kendi etrafında her
alanda uzman insanları özellikle de gençleri
toplamasıyla olur. Genç
derken toplumun en
aktif kesiminden söz
ediyoruz. Genç; kuvvet
demek, başarı, istikbal
ve devamlılık demektir.
Şunu biliyoruz ki; Yüce
Efendimiz Muhammed
(s.a.s),
yüce İslam
Ahmet Seyit Yakup
dininin
yayılmasında
bu
Büyük imparatorlukların
kesime bel bağlamıştır
birer birer yıkılmasının
ardından oluşan ortamda ve başarılı olmuştur.
Türkmenler olarak, tarihi
siyasi partilerin iktidarı
ele alma zamanı gelmiş, belge ve kitapların da
ispat ettiği gibi bölgede
böylece aile iktidarları
büyük devlet ve beylikler
birçok ülkede tarih olkurarak muazzam bamuştur.
şarılara imza atmış bir
Oluşan demokratik
toplumuz.
ortamda, halkın seçime
Ancak bugün hem Irak,
katılması sağlanarak,
hem de bölgedeki siyasi
iktidarı belirlemede söz
durumumuza bakarsak
sahibi olmuştur.
Bir iktidarın başarılı ola- göreceğiz ki bu başarı-
larımız yerini çöküntü ve
zararlara bırakıyor. Ben
bu yazımda bu çöküntü ve gerilemenin bazı
nedenlerine ışık tutmaya
çalışacağım.
Osmanlı’nın çöküşünün
ardından kurulan Irak’ta
iktidarı ele alan hem
krallık hem de cumhuriyetin ardından, bir
darbeyle iktidara gelen
Baas idaresi, kendi
dışındaki partilere nefes
aldırmadı. Siyasi hayat
adeta tıkandı.
Bu noktada, diyebiliriz ki
siyasi partilerin rolünü,
gazeteler devraldı. Bu
süreçte Türkmen yazarların da yararlı katkıları
olmuştur.
Kuveyt Savaşı’na müteakip bölgemizde meydana
gelen 1991 halk ayaklanması siyasi anlamda büyük bir değişime önayak
oldu. Bölgede oluşan
yeni ortamdan Türkmen-
ler de büyük bir yarar
gördüler. Türkmen siyasi
partileri kendi söylem ve
çizgilerini birleştirmek
için bir cephe kurdular.
Bu da bizim için, hem ilk
başarı, hem de ilk çöküştü. Başarıydı, çünkü
Türkmen Cephesi gençleri kendi etrafına toplamayı başardı. Çöküştü,
çünkü bölgedeki şartları
göz önünde bulundurmak suretiyle uygun ve
başarılı bir politika yürütemedi. Ki bu da ister
istemez Türkmen Cephesi’nin parçalanmasına
ve zayıflanmasına yol
açtı.
Ardından Türkmen Cephesi’ni oluşturan partiler
birer birer ayrıldılar. Bu
durum Türkmen siyasetçilerin zayıflılığını ve
vizyon eksikliğini gösteriyor. Böyle bir durumdan
gençlerin etkilenmemesi
imkânsızdır. Siyasetçile-
rinin bu duruma düştüğünü gören gençlerimiz
siyasi partilerine olan
güvenlerini yitirdiler. Öyle
ki seçimde bile oy kullanma ihtiyacı duymadılar.
Artık siyasi partilerden
uzak ve ümidini yitirmiş
bir gençlik görüyoruz.
Durum böyle olunca
gençlerimizin, facebook ve twitter gibi sosyal paylaşım sitelerine
yöneldiğini görüyoruz.
Gençlerimiz “Oğuz boyları”, “Dostluk kervanı”
gibi adlarla kurulmuş
adreslerde, sosyal paylaşım sitelerinde bir araya
geliyorlar.
Hedefleri de elbette
Türkmen evi içinde
reform yapmaktır. Saydığım bu sitelerde bir araya gelen gençlerimizin
beklentilerini aşağıdaki
noktalarda sıralayabiliriz:
1-Türkmenlerin kendi
içinde birleşmesi,
2-Türkmen şahsiyetlerin
ilgili meselelerde tek ses
olması,
3-Kürdistan Parlamentosu’nda görev yapan
Türkmen milletvekillerin
aktif olması,
4-Gençlerimizin siyasi
çalışmalara katılmalarını sağlamak amacıyla,
gençlere güven sağlanması,
5-Tüm tarafların Türkmen okullarıyla işbirliği
içinde olmasının sağlanması,
6-Hem Bağdat hem de
bölge yönetiminden milli
ve kültürel haklar talep
ederken, tek ses olarak
hareket edilmesi,
Gençler bu beklenti ve
taleplerine cevap verilmesini şiddetle istemektedirler. Türkmen
partilerin kendi şahsi
menfaatlerinden vazgeçmelerini talep ediyorlar.
Türkmen Kültür ve Sanat Genel Müdürlüğü’nden izah
Gazetenizin (47) sayılı 30
Mayıs 2011 tarihli nüshasında, Türkmen ses sanatçılarının kaset ve CD çalışması
için Kültür ve Gençlik Bakanlığı’ndan yardım talep ettiği
ve bunlara kimsenin yardım
etmediği gibi bir yazı yayınlanmıştır.
Kültür ve Gençlik Bakanlığı’nın teşkilatı arasında yer
alan Türkmen Kültür ve Sanat Genel Müdürlüğü olarak
sayın ses sanatçıları Yunus
Tütüncü ve Seyfi Azeri’ye müdürlüğün bütçesinden yardım
yapıldığını teyit eden liste
aşağıda görülmektedir.
Üçüncüsü; ses sanatçı Muhammet Neccar ise, yapacağı
CD çalışmasına maddi destek için adı sıraya konulmuştur.
Müdürlük olarak sadece bu iki
ses sanatçısı değil, adlarını
saklı tutuğumuz birçok ses
sanatçısına da maddi yardım
yapmıştık. Yeri geldiği zaman
bunların da kimliklerini açıklayacağız.
İnsan nerede çalışırsa çalışsın elini vicdanına koyarak
konuşmalıdır.
Gazetenizin söz konusu yazısında müdürlüğün adı geçmemekle birlikte, bakanlık bize
dönüp meseleyi araştırabilir.
Bu izahımız, basın yasasının
6. Maddesine göre; gazetenizde yayınlanmasını ve
kamuoyuyla paylaşılmasını
rica ederiz.
13
saray
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
KDP Siyasi Büro üyesi Cafer İbrahim:
Türkmenler mazlum ve mağdur bir halktır
Kürdistan Demokratik Partisi
üyesi Cafer İbrahim ile Türkmenlerin hakları ve istekleri
üzerine konuştuk. Cafer;
“Bizim bazı eksikliklerimiz
olabilir. Türkmen halkı mazlum ve haksızlığa uğrayan bir
halk olduğu için kendilerine
imtiyazlı bir gözle bakılmalıdır.”dedi.
Saray: KDP, Türkmenlerin isteklerine nasıl
bakıyor?
Cafer İbrahim: KDP’ye
göre Türkmenler de çok zulüm görmüş bir millet. 1991
yılından sonra Kürdistan
Bölgesi’nde Türkmenlere çok
iyi bakmak için çok çaba gösterdik. Çünkü Türkmen milleti
vardır. Biz de elimizden geleni yapıyoruz. Türkmenlerin de
diğer milletler gibi aynı hakka
ve hukuka sahip olması için
elimizden geleni yapıyoruz.
Kürtler, Araplar, Hıristiyanlar
gibi rahatça yaşamaları için
uğraşıyoruz.
Belki de bizim bazı eksikliklerimiz olmuştur. Ama her
zaman Türkmenlerin eksikliklerini tamamlamak için
uğraşıyoruz. Çünkü bir toplumun güçlü olması için, içinde
yaşattığı tüm unsurlara aynı
gözle bakılması şarttır. O zaman o toplum güçlü olur diye
düşünüyoruz.
Bizler için Türkmen milletinin
ayrı bir önemi de var. Çünkü
Türkiye ile aramızda bir akrabalık köprüsüdürler. Türkiye
bizim komşumuzdur. Siyasi
ve tarihi açıdan pek çok ortak
yönümüz vardır. Bizler de
Türkiye’ye çok önem veriyoruz. Bizim de Türkiye’nin
desteğine ihtiyacımız var.
Saray: Neden siyasi
kararlar alınırken Türkmenleri de katmıyorsunuz?
Cafer İbrahim: Şunu unutmamak gerekir ki bizler
Aynen Sayın Barzani, Irak’ın
Cumhurbaşkanı Yardımcısının Türkmen olması için öneri
verdi. Bizim Türkmenler ile iyi
diyalogumuz vardır.
Saray: Doğrudur. Konuşarak destek veriyorsunuz. Ancak şimdiye
kadar; ne Cumhurbaşkanı yardımcılığı görevi
Türkmenlerin hakları için çok
mücadele verdik. Mesela Sayın Mesut Barzani, Türkmenlerin Irak Anayasası’na dahil
olması için çok çaba gösterdi.
verildi, ne de bölge başkanı yardımcılığı görevi
verildi Türkmenlere.
Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
particilik yapıyoruz. Çünkü
bizim içimizde Türkmenler de
var. Parti içinde çalışıyorlar.
Eylül Hareketi’nde bizimle
onuz omuza savaşan pek çok
Türkmen vardı. Bizim partimiz
demokratik bir partidir. Mesela partimizde çalışan yetkili Araplar da vardır. Biz her
parti ile iyi geçinmek istiyoruz.
Hatta bizi tepkiyle karşılayan
Türkmen Cephesi ile bile iyi
geçinmeye çalışıyoruz.
Saray: Partiniz içinde
Türkmenlere özel bir
büronuz var. Hatta ikinci şubeye bağlı olarak
açılmış. Bu duruma nasıl bakıyorsunuz?
Cafer İbrahim: Anlattığım
gibi partimiz içinde Türkmenler de vardır.
Saray: Kültür alanında ve basın yayın açıCafer İbrahim: Bu yakınsından Türkmenlerin
larda bu meselelerin hepsi
istekleri vardı. Ancak
çözülecek. Sadece Türkmen- bunlar halen yapılmadı.
lerin hakları değil. Türkmenler Bu konu hakkında neler
siyasi ve kültürel haklarına
söyleyeceksiniz?
kavuşacaklar. Bu yakınlarda
Cafer İbrahim: Doğrusu
bu gelişmelere birlikte şahit
Türkmenlerin bu konuda ekolacağız.
sikliklerinin neler olduğu koSaray: Pek çok defa
nusunda bilgi sahibi değilim.
Kürt partileri, Türkmen- Ben bir KDP üyesi olarak
açıkça söylüyorum. Bizler
Türkmenler ile her tür iyi
muameleyi yapmaya hazırız.
Özellikle zulme uğrayanlara
her zaman yardımcı olmaya
hazırız. Hem ben bir vatanlerin yeni açtıkları parti- daş olarak hem de siyasetle
lere tepki gösteriyorlar. uğraşan bir kişi olarak her
Bu konuyla ilgili neler
zaman hazırım.
söylemek istersiniz?
Cafer İbrahim: Bizler
Saray: Siz bir milletvekili
olarak Türkmenlerin haklarının verilip verilmediği
konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Dr. Perihan: Sadece Türkmenler değil, bence Kürtlerin
de hakları daha tam olarak
verilmiş değildir. Ben Kürdistan
Bölgesi’nde kimsenin hakkını
aldığını düşünmüyorum. Her
ne kadar Kürdistan Bölge Hükümeti, hem Türkmenlerin hem
de bölge milletlerinin haklarını
vermiş gibi görünse de inanınki
bu sadece propagandadır. Başka bir şey değildir. Mesela ben
Türkmen gazetelerine röportaj
veriyorum. Ancak bu gazeteler
benim elime güçlükle geçiyor. Bu çok küçük bir örnektir.
Kerkük’te özgürce ana dilde
eğitim verilmesi konusuna izin
vermiyorlar. Çoğu zaman da
Türkmen ailelerin çocuklarını
bu okullara göndermesine izin
verilmiyor. Şimdiye kadar da
Türkmenlerin özel bir televizyonu yoktur.
Saray: Eğer Değişim
Hareketi iktidara gelirse
Türkmenler için neler
yapacak?
Dr. Perihan: Bizler insan haklarına inanıyoruz. Türkmenler
de Irak’ta yaşayan bir millettir.
Haklarını almaları için bizde
çalışacağız. Değişim Hareketi milletin sesini duyuyor. Ne
yazık ki şimdiye kadar bölge
hükümeti, Türkmenlerin evlerini
ziyarete gitmemiştir. Veya Türkmenlerin arasına girmemiştir.
Ne istediklerini ne beklediklerini
“Türkmenler bizim partimizde her kademede yer almaktadırlar. Türkmenlerin
özel bir parti açmalarına gerek yok.”
Değişim Hareketi Milletvekili Dr. Perihan Kubilayzade: İktidara
gelirsek Türkmenler’in milli ve insani haklarını garantiye alacağız
Değişim Hareketi’nin Türkmen
kökenli milletvekili Dr. Perihan
Kubilayzade, Kürt idaresinin
eksikliklerini bizimle paylaştı.
Türkmen halkının meşru haklarına henüz kavuşmadığına
inandıklarını ifade eden Kubilayzade, Türkmenler’e kendi
anadilleriyle eğitim yapmalarına müsaade edilmediğini
söyledi.
“Eğer Değişim Partisi iktidara gelirse, Türkmen milletinin
insani haklarını verecek.” diyen
Kubilayzade, “Eğer Değişim
Hareketi’nin içtüzüğü okunursa,
o zaman anlaşılır ki Değişim
Hareketi; Kürtlerin, Arapların,
Türkmenlerin ve Hıristiyanların
haklarına farklı gözle bakmıyor”
diye konuştu.
Kubilayzade; “İktidardakiler,
Kerkük ne zaman Kürdistan
Bölgesi’ne bağlanırsa o zaman Türkmenlerin haklarını
vereceğiz diyorlar. O zaman
soruyorum eğer Kerkük Kürdistan Bölgesi’ne bağlamazsa ne
olacak?”
Saray- Röportaj
Saray: Değişim Hareketi,
Türkmen meselesine ne
kadar inanıyor?
Dr. Perihan: Eğer Değişim
Hareketi’nin içtüzüğüne baka-
cak olursanız milletler arasında
(Türkmen, Kürt, Arap ve Hıristiyan) ayrım yapmadığını görürsünüz. Çünkü bizim için herkes
insandır. Herkesin hakkının
verilmesini istiyoruz. Irak vatandaşları bizim gözümüzde aynıdır ve hepsini her türlü farklılığı
saygıyla karşılıyoruz.
sormamıştır.
Bizler eğer iktidara gelirsek,
Türkmenlerin ve diğer milletlerin haklarını vereceğiz. Çünkü
aralarında fark gözetmezsek
sorun da olmaz.
Saray: Kürdistan Bölge
Parlamentosu başkanı
birkaç defadır, eğer Kerkük Kürdistan Bölgesine
verilmezse Türkmenlerin
hakları verilmez diyor. Siz
bu konuda neler söylemek istersiniz?
Dr. Perihan: Kendisine saygı
duyuyorum. Ancak ben öyle
düşünmüyorum. Ne demek
Kerkük, Kürdistan Bölgesine
verilmezse Türkmenlerin hakları
verilmez demek. Acaba Erbil’deki Türkmenler Türkmen değil
mi? Erbil’in % 70’i Türkmen’dir.
Türkmence konuşuyorlar. Bizler
Kerkük’ün Kürdistan Bölgesi’ne
verilmesini beklersek, peki
verilmezse ne olacak? Bölge
Hükümeti, 140. madde kabul
edilmezse ne yapacak peki?
Bu yüzden bu konuşmaları ve
düşünceleri doğru bulmuyorum. Eğer isteseler Türkmenlere pek çok şey verebilirler.
Hatta Kerkük’te bölgeye verilmese bu hakları Türkmenlere
verebilirler.
14
saray
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
Türkmenler’den özel üniversite talebi
Saray- Erbil
Birkaç üniversite öğretim
görevlisi ve Türkmen
vatandaş, Erbil’de bir
Türkmence üniversite
açılmasını istiyorlar.
Bu isteklerini de bölge
hükümetinin yerine getirmesi
gerektiğini düşünüyorlar.
Selahattin Üniversitesi öğretim
görevlisi Dr. Salim Otrakçı, bu
üniversite açma işinin bölge
hükümetine bağlı olduğunu
söyledi. Öğretim Görevlisi
sözlerine şöyle devam etti;
“Türkiye’de merhum İhsan
Paşa çok iyi bir insandı.
Milletine de çok bağlıydı. O
yüzden iki üniversite kurdu.
“dedi.
Bu konuyla ilgili gazetemizin
yaptığı araştırmalara göre;
Bölge hükümeti Türkmence
bir üniversitenin açılmasına
izin vermiyor. Bir şarta
bağlamışlar. O şarta göre
de açılan üniversitenin
yüksek okula bağlanması
gerekiyormuş. Bu şart yerine
getirilirse ancak o zaman izin
verilebilirmiş.
Dr. Salim’e göre ilk önce
sosyal bilimler fakülteleri
açılmalı. Çünkü bu fakültelerin
kurulması için masraf daha az
gidiyor.
Taife Rüstem ile de bu
konuyu görüştük. Bayan
Rüstem konuyla ilgili fikirlerini
gazetemize şöyle anlattı;
“Türkmence yüksek okul
ve üniversitenin olmaması,
Türkmenlere büyük sorunlar
yaratmaktadır. Çünkü
öğrencilerimiz kendi ana
dilleriyle eğitim alamıyorlar.
Hâlbuki kendi ana dilleriyle
eğitim almalılar."
Taife Rüstem; “Üniversitelerin
bütçeleri de hükümete
bağlıdır. Biz Türkmenlere çok
vaatler verildi. Türkmence
yüksek okulun açılması da bu
vaatlerdendi. Ancak şimdiye
kadar bir şey yok.”dedi.
Taife Rüstem; “Keşke bir
Türkmence üniversite
açılmış olsaydı. Çünkü şimdi
öğrencilerimizi yurt dışına
göndermek zorunda kalıyoruz.
Kurulursa o zaman buna
gerek kalmaz. Burada eğitim
görürler.”diyr konuştu.
İhsan Doğramacı Vakfı Erbil
Bilkent-Erbil Koleji'nin İdare
Müdürü Nihat İlhanlı ise;
Türkmence bir üniversite
açmanın çok zor bir iş
olduğunu düşünüyor. İlhanlı
üniversite açmak için iki şeyin
olması gerektiğini söylüyor.
Birincisi güç, ikincisi ise
maddi imkan. Eğer bunlar
olmazsa, o zaman üniversite
açmak zor diye konuşan
Nihat İlhanlı,” Türkmenlerde
profesör ve uzman çok.
Irak’ın genelinde ve Kürdistan
Bölgesi’nde üniversitelerde
ders veriyorlar.”dedi.
Türkmen tüccarların neden
yardım etmediklerini
sorduğumuzda İlhanlı;
“Tüccarlarımız maddi fayda
sağlıyorlar burada. Eğer
yabancı olurlarsa işlerine
zarar gelir diye korkuyorlar. Bu
yüzden üniversiteyi hükümet
açarsa daha iyi olur. Başarılı
olamasa da çok zarar da
etmez. Ama tüccarlar çok
zarar edebilir.”dedi.
Köysancak Üniversitesi
Türkçe Bölümü Eski
Başkanı Dr. Goran İlhanlı’
ya göre; Erbil’deki hiçbir
üniversite halkın isteklerine
cevap vermiyor. Bu yüzden
Türkmenlere özel bir
üniversite kurmakta pek kolay
bir iş değil.
Dr. Goran; “Kürdistan
Bölgesi’nde Kürtçe
bir üniversite yoktur.
Sadece tarih ve coğrafya
bölümlerinde Kürtçe
okunuyor. Ama üniversite
Kürtçe değildir. Türkmenler
ve Türkmen milletvekilleri,
Türkmence üniversite
kurulmasını istesinler.
Türkmenler için de tarih
ve coğrafya bölümleri
Türkmence eğitim
versin.”dedi.
Türkmen sivil toplum örgütlerinin pasif
olması eleştirilere neden oluyor
Saray- Erbil
Türkmen Reform Hareketi
üyesi; “Eğer Türkmenler
küçük bir sivil toplum örgütü
kurmak isteseler bile, bölge
hükümeti iki üç yıl sonra izni
verir.”
Türkmen Demokratik
Düşünce Merkezi Başkanı;
“Türkmen partileri için
baraj olsa da Türkmenler
birleşmedikten sonra hiçbir
şey olmaz.”
Güneş Örgütü Müdürü; “Özel
sivil toplum örgütleri farklıdır.
Birlik, toplum, sendika, millet
ve parti hepsine bağlıdır.”
Şuana kadar Türkmenler
birbirlerini tutmadıkları için,
sivil toplum örgütleri yoluyla
kendi haklarını alamıyorlar.
Türkmen milleti içindeki aktif
siyasi kişiler, bu tezi doğru
bulmuyorlar.
Bir Türkmen partili; “Bazı
partililer sanki Türkmenler
tek parti içinde olsalar
haklarını alabileceklerini
düşünüyorlar.” dedi.
Güneş Örgütü Müdürü Hogır
Çeto; “Türkmenlerin sivil
toplum örgütleri az. Sivil
toplum örgütlerinin de az
olması bazı sebeplere bağlı.
Bunun siyasi, ekonomik,
toplumsal sebepleri var.
Her ne kadar Türkmenlerin
kültürel ve siyasi örgütleri
olsa da, sivil toplum örgütleri
yok. Sivil toplum örgütleri
farklıdır. Birlikler, sendikalar
ve partilere bağlıdır. Sivil
toplum kuruluşları, toplum
fark edemeden toplumun
yararına çalışırlar.”dedi.
Türkmenlerin pek çok
konuda sorunları olsa da sivil
toplum örgütleri olmadığı
Diğer yandan Türkmen
Reform Hareketi üyesi
Muhammet İlhanlı,
eskiden sadece partiler
insanlarımızın haklarını
koruyabilir diye biliniyordu,
diyor. İlhanlı; “Düzen değişti
artık sadece partiler yeterli
değildir. Artık sivil toplum
örgütleri insan hakları
için önemli çalışmalar
yürütüyorlar.”dedi.
Türkmenlerin sivil toplum
örgütlerindeki eksiğini
üç sebebe bağlayan
İlhanlı, “Bence sivil
toplum örgütlerimizin az
olmasının birinci sebebi
için, protesto ve imza
siyasetçilerimizdir.
İkincisi
toplamak gibi baskı unsurları
siyaset
yapanlar
yeterince
yoluyla isteklerini alamıyorlar.
deneyimli değiller. Üçüncüsü
Sivil toplum örgütü aktivisti
ise bölge hükümeti
Ali Kerim, Hogır Çeto ile
Türkmenlerin sivil toplum
aynı görüşte. Türkmenlerin
örgütleri kurmasına destek
sivil toplum örgütlerine
vermiyor. Mesela Türkmenler
ihtiyacı var, diyor. Ali
bir sivil toplum örgütü kurmak
Kerim; “Türkmenlere de
için izin başvurusunda
diğer milletler gibi hakları
verilmiştir. Türkmenlerin bazı bulunsa bu izin iki üç yıl
sonra çıkar. “dedi.
örgütleri de vardır. Örneğin
Türkmen Demokratik
öğrenci ve kadın birlikleri
Düşünce Merkezi Başkanı
vardır. Ama sivil toplum
Ümit Benna; “Örgütümüzün
örgütleri yok.” dedi.
adını değiştirmek istiyorum.
Çünkü Türkmenlere hizmet
etmek istiyorum. Ben
ilk Türkmen sivil toplum
örgütünü kurdum. Bizler her
zaman Türkmen eğitiminden,
Türkmen siyasetinden ve
Türkmen örgütlerinden
Kürt aktif sivil
toplum örgütleri; Türkmenlerin
sivil toplum kuruluşlarının ve
örgütlerinin yeterli olmadığını
vurguladılar
bahsediyoruz. Çünkü bizler
yeni dünyada çalışıyoruz. Bu
yüzden Kürt kardeşlerimizle
beraber çalışalım, Kürdistan
Bölgesi’nin sorunlarına
ortak çözümler üretelim
istiyoruz.”dedi.
15
saray
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
Bir ilk; Saray Gazetesi, Çanakkale’de şehit olan Türkmenlerin aileleriyle konuştu
Türkiye Cumhuriyeti’nden madalya istiyorlar
Ahmet Seyit YakupErbil
Birinci Dünya Savaşı’nda
Osmanlı İmparatorluğu,
Çanakkale’de büyük bir
savaşın içinde kendini
bulur. İngiltere, Avustralya
ve Yeni Zelanda kuvvetleri
ile ( ki bunlara Anzaklar
deniliyordu) Çanakkale’de
eşi benzeri görülmemiş
bir mücadeleye girişir.
Çanakkale Türkiye’nin
Kuzeybatısında bir sahil
şeridinde yer almaktadır.
Bu savaşta Osmanlı,
250 bin şehit vermiştir.
Erbil’den ise dinini ve
milletini korumak isteyen
Türkmenlerin çoğu savaşa
katılmıştır. Erbilliler’in çoğu
şehit olur, bazıları ise hala
kayıptır. Sadece 19 kişi
Erbil’e geri dönmüştür.
Geri dönenler ise şu an
hayatta değiller. Yalnız
onların çocukları, torunları
bize geri dönen dedelerinin
neler anlattıklarını
bize aktardılar. Kiminin
dedesi, kiminin babası
bu savaştaydı. Onların
anılarını gazetemizle
paylaştılar.
Öğretmen Yakup Seyit
Celal, Çanakkale Savaşına
katılmış olan dedesi Seyit
Kerim Seyit Ali Seyit
Osman Ağa'yı bize şöyle
anlattı; “Dedem onbaşı
rütbesiyle savaşa katılmış.
Amcam Seyit Abdulcabbar
ile savaşa katılmışlar.
Seyit Abdulcabbar amcam
kayıplara karışmış. Hala
mezarının nerede olduğu
bilinmiyor. Ama dedem
Seyit Kerem savaşın
sona ermesiyle Erbil’e
dönmüş.”. Öğretmen
Yakup şimdi Eğitim
Bakanlığı Türkmence
eğitim programı müdürü
olarak görev yapıyor.
Seyit Yakup, Çanakkale
savaşına katılan büyük
dededi ile ilgili bildiklerini
şöyle anlatıyor: “Dedem
nasıl bir savaş olduğunu
bize anlatıyordu. her
şeyi bir kenara bırakıp,
sadece ve sadece İslam
ahlakı için ve milletleri için
savaştıklarını söylüyordu.
Onlar hakikaten Erbil’in
gururuydu. Çok mertçe
savaşmışlar. Ama ne yazık
ki ne kendi hükümetimiz
ne de Türkiye Cumhuriyeti
şehit ve gazilerimiz
için bir şey yapmadı
şimdiye kadar.”diyor ve
ekliyor. “Şimdiye kadar
kayıplarımız için de bir
şey yapılmadı. Şuana
kadar amcam Seyit
Abdulcabbar’ın mezarı
da yok. Türkiye’den bu
kayıplar için bir anıt mezar
yaptırmasını istiyorum.
Erbil’de bir anıt mezar
olması bizim için ve bizim
gibiler için çok anlamlı
olacaktır. Çanakkale’de de
Seyit Yakup Seyit Celal
bu kayıpları şehit anıtıyla
onurlandırılması iyi olurdu.
Erbil şehitleri olarak.”
Öğretmen Rafet Cemil,
onunda dedesi Veli Mevlit,
Çanakkale Savaşı’na
katılmış ve bir daha
da kendisinden haber
alınamamış. Orada şehit
olmuş. Rafet Hoca şimdi
emekli. Babannesinin bu
savaşla ilgili anlattıklarını
hatırlıyor. Rafet Hoca;
“Babannem Çanakkale
Savaşı’nı bize anlatırdı.
Osmanlı'da zamanında
büyük bir seferberlik
Rifat Cemil
Muhammet; “Dedem o
zamanlar çok gençmiş.
Türkiye’ye gidip Çanakkale
Savaşı’na katılmış.
Çanakkale’yi savunmuş.
Osmanlı İmparatorluğu’nu
korumak için savaşta can
vermiş. Savaşa gittiğinde
6 aylık bir oğlu varmış.
Onu geride bırakıp savaşa
gitmiş. Ancak dedem bir
daha geri dönememiş.
Tahir’in çocukları yaşıyor
şimdi.” diye duygulanarak
anlatıyor. İngilizce bölümü
mezunu olan Ahmet;
“Dedem bir kahramandı.
Adı altın harflerle yazılmalı.
Esat Erbil
ile Çanakkale savaşı’na
gitmişler. Mecit, Ali, Abbas,
Çanakkale’de düşmana
karşı savaşmışlar. Mecit
ve Ali ikisi aynı siperde
düşmana karşı savaşmış.
Bir top mermisi sipere
isabet etmiş. Kardeşi Ali
gözünün önünde şehit
olmuş. Kardeşi Abbas’ta
şehit olmuş sonra. Sadece
Mecit savaş bittikten
sonra dönmüş. Zana’nın
dedesi şöyle anlatıyor;
“Babannemin anlattığına
göre; Abbas şehit olduktan
sonra, dedem de savaşın
bitmesiyle memlekete
olmuş. İngilizlere karşı olan
bu seferberlik zamanında
bizim evimiz de Tacil
Mahallesi’nde ifi. Ziver
Muhtar diye biri ve birkaç
asker evimize gelmiş.
Dedem de onlarla beraber
Çanakkale’ye gitmiş. Bir
daha da geri dönmedi.
Şehit oldu. Şimdiye kadar
da mezarının nerede
olduğunu bilmiyoruz.
Kardeşim bir ara dedemizin
mezarını bulmak için
Türkiye’ye gitti. Orada
araştırmış ama bir şey
bulamamış.”diyor.
Ahmet Muhammet,
Saray’a anlattığına
göre; onun da dedesi
Hurşit Şerif Çanakkale
Savaşı’na katılmış. Ahmet
Erbilliler kahramandır.
Gözü dönmüş insanlarla
mücadele ettiler
korkusuzca. Dedem bunun
ispatıdır. Ne yazık ki bize
kimse sahip çıkmıyor.
Şimdiye kadar ne Irak
Hükümeti, ne de Türkiye
Çanakkale Şehitlerimiz için
bir şey yapmadı. Türkiye
devletinden şehitlerimize
hak ettikleri madalyaları
vermelerini istiyorum.
Bölge hükümetinden
de Erbilli Türkmenler
için Çanakkale de şehit
düşenler için adlarının
yazılı olduğu bir anıt mezar
yaptırmasını bekliyorum.”
Mecit Aziz Yunus, 15
yaşındaymış. Üç kardeşi
dönmüş. Dedem
savaştan döndükten
sonra çocuklarının
adlarına Çanakkale
kahramanlarının adlarını
koymuş. Kemal adını,
Mustafa Kemal’in adı
olduğu için koymuş.
Cemal adını, Cemal
komutanını sevdiği için
koymuş. Kızlarına da
Melike ve Sabiha adlarını
koymuş. Herhalde bu
kadın adlarıda o dönemde
tanınan kadınlar olduğu
içindir.” diyerek bildiklerini
gazetemizle paylaşıyor.
Abdülkerim Bekir,
Kerim Berber olarak
tanınmaktadır. O da
savaşta çavuş rütbesiyle
katılmışlardandır. Ancak
o bilfiil savaşmamış.
Savaşta sıhhiyeciymiş.
Hastaları tedavi ediyor,
yaralıları tedavi ediyormuş.
Esat Şakir Emin bize
dedesini şöyle anlatıyor;
“Dedem çavuş olarak
savaşa katılmış. Yaklaşık
10 Jandarma askeri
varmış. Dedem Erbil’de de
bitkisel ilaçlar yapmakla
meşguldü. Savaşa gidince
orada da sağlıkçılık
yapmış. Yaralıları tedavi
etmiş.”diyor. Esat Erbilli
Türkmen şair ve yazar aynı
zamanda Barış Dergisi’nin
başyazarı, dedesi ile ilgili
şunları söylüyor; “Biz
Erbilliler olarak gururluyuz.
Çünkü hem dinimiz,
hem de milletimiz için
her zaman omuz omuza
savaşırız. Dedem savaştan
döndükten sonra geceleri
bize anılarını anlatıyordu.
Onun anlattıklarına göre
Mustafa Kemal, Erbil’e de
gelmiş ve Erbil’de çalışmış.
Ancak bu insanlarımızın
adlarını Çanakkale’ye
gittiğimizde bulamıyoruz.”
Diyor.
Hacı Muayyet Kaka
Hamit, dedesi ile ilgili
anılarını gazetemize şöyle
anlattı; “Dedem muhtarın
yanına gitmiş. Oradan
birkaç askerle birlikte
Musul’a gitmiş. Yaklaşık
bir ay Ankbrit Kalesi’nde
kalmışlar. Sonra oradan
savaşa göndermişler.
Dedem yemek dağıtım
işindeymiş. 2 buçuk yıl
kayıplara karışmışlar.
Sonra bir askeri arabayla
Erbil’e geri gelirler.
Erbil’e geldikleri gün
Erbil halkı çadırlarda
kalıyormuş. İlk başta
anlamamışlar göçmenler
geldi sanmışlar. Sonrasını
dedem şöyle anlatıyordu;
“Erbil’in merkezine
girdim. Paşa Camisi’ne
girdi. Erbil’de kimse
yoktu. Camidekilerden
sordum. Ne oldu
burada? Diye. Herhalde
sen yoktun dediler 15
gündür Erbil’de deprem
oluyor, dediler. Millet
korkudan mezarlıklara
ve çöllere çıkmışlar.
Çadır kurmuşlar. Sonra
komşumuzu gördüm
ona karımı sordum.
Babasının mezarına gitti
dediler. Haber gönderdim
gelsinler diye. Geldiler ve
hayatımıza devam ettik.
diye anlatırdı.”
Hacı Muayyet sözlerine
devam etti; “Dedemin
anlattığına göre; o
savaşta çok Erbilli
şehit olmuş. Türkiye
devletinden isteğimiz,
savaşa katılanlar
şehitler ve kayıplarla
ilgili ailelerine bilgi
vermesidir.”dedi.-
Ünlü sözler
Yaşlı aslandan yaralı kurtan
korkulur. Çünkü onlar hiç bir
şeyden kormazlar
Karakoyunlu Sultan Karayusuf Han
Sayı:48 - 15 Haziran 2011
Hun Türk Devleti lideri Atilla
9
Türkmenler için parti kurmuyoruz..
13
Değişim Hareketi herkesle aynı mesafede
13
Türkmenler'in sivil örgütü yok ..
14
Gazetemiz, bu güne kadar bilinmeyen bir konuyu gün ışığına çıkardı
Saray, Çanakkale savaşına katılan Türkmenleri
araştırdı ve yakınlarıyla görüştü
Saray-Özel
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu, Çanakkale’de
büyük bir savaşın içinde kendini
bulur. İngiltere, Avustralya ve Yeni
Zelanda kuvvetleri ile ( ki bunlara
Anzaklar deniliyordu) Çanakkale’de eşi benzeri görülmemiş bir
mücadeleye girişir. Çanakkale
Türkiye’nin Kuzeybatısında bir
sahil şeridinde yer almaktadır. Bu
savaşta Osmanlı, 250 bin şehit
vermiştir. Erbil’den ise dinini ve
milletini korumak isteyen Türkmenlerin çoğu savaşa katılmıştır.
Erbilliler’in çoğu şehit olur, bazıları
ise hala kayıptır. Sadece 19 kişi
Erbil’e geri dönmüştür. Geri dönenler ise şu an hayatta değiller
Abdülkerim Bekir, Kerim Berber
olarak tanınmaktadır.
Esat Şakir Emin bize dedesini
şöyle anlatıyor; “Dedem çavuş
olarak savaşa katılmış”
Türkmenler'den özel üniversite talebi
Saray-Özel
Bazı üniversite öğretim görevlisi ve Türkmen vatandaş Erbil’de bir
Türkmence üniversite açılmasını istiyorlar. Bu isteklerini de bölge
hükümetinin yerine getirmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Selahattin Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Salim Otrakçı, böyle
bir üniversiteyi açma işinin bölge hükümetinin işi olduğunu söyledi.
Öğretim Görevlisi sözlerine şöyle devam etti; “Türkiye’de merhum
İhsan Paşa Doğramacı çok iyi bir insandı. Milletine de çok bağlıydı. O
yüzden iki üniversite kurdu. “dedi
Bu konuyla ilgili gazetemizin yaptığı araştırmalara göre; Bölge hükümeti Türkmence bir üniversitenin açılmasına izin vermiyor. Hükümet
böyle bir talebi bir şarta bağlamış. O şarta göre de açılan üniversitenin
yüksek okula bağlanması gerekiyor. Bu şart yerine getirilirse ancak o
zaman izin verilebilir.
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Taife Rüstem fikirlerini gazetemize şöyle anlattı; “Türkmence yüksek okul ve üniversitenin olmaması,
Türkmenlere büyük sorunlar yaratmaktadır. Çünkü öğrencilerimiz kendi ana dilleriyle eğitim alamıyorlar. Hâlbuki kendi ana dilleriyle eğitim
almalılar. “.
İhsan Doğramacı Vakfı Erbil Bilkent-Erbil Koleji İdare Müdürü Nihat
İlhanlı; Türkmence bir üniversite açmanın çok zor bir iş olduğunu
düşünüyor.
İlhanlı üniversite açmak için iki şeyin olması gerektiğini söylüyor. Birincisi güç, ikincisi ise maddi imkan
Köysancak Üniversitesi Türkçe Bölümü Eski Başkanı Dr. Goran İlhanlı’
ya göre; Erbil’deki hiçbir üniversite halkın isteklerine cevap vermiyor.
Bu yüzden Türkmenlere özel b,ir üniversite kurmakta pek kolay bir iş
değil. S14’te
Esat Erbilli Türkmen şair ve yazar
aynı zamanda Barış Dergisi’nin
başyazarı, dedesi ile ilgili şunları
söylüyor; “Biz Erbilliler olarak gururluyuz. Çünkü hem dinimiz, hem
de milletimiz için her zaman omuz
omuza savaşırız Dedem savaştan
döndükten sonra geceleri bize anılarını anlatıyordu. Onun anlattıklarına göre Mustafa Kemal, Erbil’e
de gelmiş ve Erbil’de çalışmış
Ancak bu insanlarımızın adlarını
Çanakkale’ye gittiğimizde bulamıyoruz.”.
Seyit Yakup Seyit Celal, dedesi
Seyit Kerim Seyit Ali Seyit Osman
Ağa’yı bize şöyle anlattı; “Dedem
onbaşı rütbesiyle savaşa katılmış.
Amcam Seyit Abdulcabbar ile
savaşa katılmışlar. Seyit Abdulcabbar amcam kayıplara karışmış.
Hala mezarının nerede olduğu bilinmiyor. Ama dedem Seyit Kerem
savaşın sona ermesiyle Erbil’e
dönmüş.”.
Mecit Aziz Yunus, 15 yaşındaymış. Üç kardeşi ile Çanakkale
savaşı’na gitmişler. Mecit, Ali,
Abbas, Çanakkale’de düşmana
karşı savaşmışlar. Mecit ve Ali
ikisi aynı siperde düşmana karşı
savaşmış. Bir top mermisi sipere
isabet etmiş. Kardeşi Ali gözünün
önünde şehit olmuş.
Zana’nın dedesi şöyle anlatıyor;
Dedem savaştan döndükten
sonra çocuklarının adlarına Çanakkale kahramanlarının adlarını
koymuş
Ahmet Muhammet: “ Dedem
savaşa gittiğinde, 6 aylık bir oğlu
varmış. Oğlunun adı Tahir’miş.
Şimdi Tahir’in çocukları hayattalar.
S15’te
Cemal Şen'dan Türkmeneli Vakfı’na
çağrı: Para yardımını iade edin
Saray-Özel
Irak Milli Türkmen Partisi (IMTP)
Başkanı Cemal Şen, Türkmeneli
Vakfı’nın sadece Türkmen Cephesi’ne para yardımı yaptığını söyledi.
Gazetemize konuşan Şan Türkmeneli Vakfı’nın kendilerine yaptığı para
yardımını neden kestiğini bilmediklerini sözlerine ekledi.
Saray Gazetesi’ne konuşan IMTP
Başkanı Cemal Şen, para yardımının
kesilmesiyle birlikte, Türkmen siyasetinin gerileyeceğini, zayıflayacağını düşündüğünü de sözlerine ekledi.
Cemal Şen; “Türkmeneli Vakfı’nın
siyasi partiler destek vermesi lazım.
Çünkü bu şekilde bir siyasi eşitlik
yaratılabilir. Seçimlerde sandalye
kazanılacak bu sayede.”dedi.
1993 yılından beridir Türkmeneli
Vakfı’nın Irak Milli Türkmen Partisi’ne ödenek sağladığını, ancak bu
yakınlarda herhangi bir sebep ileri
sürülmeden ödeneğin kesildiğini
söyleyen Cemal Şen; “Sebebin ne
olduğunu bilmiyoruz. Bu sadece kendi kararlarıdır. Bu yüzden bu kararı
doğru bulmuyoruz. Para yardımının
kesilmesiyle, kendi üyelerimizin
destekleriyle faaliyetlerimizi yürütüyoruz.”dedi.
Cemal Şen’in Türkmeneli Vakfı’ndan
isteği ise para yardımlarının tekrar
sağlanması. Şan “Bu sorun giderilirse minnettar kalırız” dedi.
Türkmen milletvekillerin çabası sonuç verdi. Dışişleri
Bakanlığı sitesinden milletler hanesini kaldırdı
Saray-Özel
Irak Dışişleri Bakanlığı’nın
resmi internet sitesinde
milletler bölümünde Irak’ta
yaşayan Türkmen milletine
yer verilmemişti. Bu durum
Türkmen siyasetçileri rahatsız etmişti. Irak Parlamentosu
Türkmen milletvekillerinin
çabaları sonucunda bu bölüm siteden kaldırıldı. Bu
konuyla ilgili Konuştuğumuz
Irak Parlamentosu Türkmen
milletvekili Jale Neftçi, bu
haberi doğruladı. Jale Neft-
çi; “Bizler Irak Parlamentosu
Türkmen milletvekilleri olarak,
Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde, Irak’ta
yaşayan milletler bölümünde, Türkmenlerin olmadığını
öğrendikten sonra bu yanlışın
düzeltilmesi için hemen girişimlerde bulunduk. Çabalarımız sonuç verdi ve milletler
bölümü bakanlığın sitesinden
kaldırıldı.”dedi.
Jale Neftçi sözlerine şöyle
devam etti; “Şimdiye kadar
resmi bir sayım yapılmadığı
için Irak’ta Türkmen nüfusu
belli değil. Bu diğer milletler
için de geçerli. Bu yüzden
İnternet sitesinde yayınlanan
bu eksik bilgilerin kaldırılması
en doğrusuydu.”dedi.

Benzer belgeler