1 Kişisel ve Sosyal Sorumluluk Bağlamında Medya ve Ahlak Giriş
Transkript
1 Kişisel ve Sosyal Sorumluluk Bağlamında Medya ve Ahlak Giriş
JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen Kişisel ve Sosyal Sorumluluk Bağlamında Medya ve Ahlak Yener Özen Ölçme ve Değerlendirme ABD Eğitim Fakültesi, Erzincan Üniversitesi Erzincan, Türkiye [email protected] Öz Medya ahlakı toplumun bütünü ve tek tek bireyler için yaşamsal önem taşıyan kurallar ve bireylerin kişisel varlıklarıyla kitle iletişim araçlarının karşılıklı konumlarını, ilişkilerini, uzlaşmalarını ve çatışmalarını ve medyanın çalışmalarının toplumun beğenileri ile ilgili boyutunu kapsamaktadır. Medya ahlakı kapsamında çoğunlukla, kitle iletişim araçlarının yayınlarının toplum etiği ile örtüşüp ötüşmediği; toplumsal değerlerle çelişen noktaların hangi biçimde ortaya çıktığı, ortaya çıkan sorunların medyadan mı yoksa toplumdan mı kaynaklandığı; kimin sorumluluklarını yerine getirmediği konuları işlenmektedir. Ahlâkın ilgisiz kaldığı insani davranışlar alanı yoktur. Mesleklerin de toplum içinde bir görevi vardır. Bu meslekler ancak toplum için yararlı oldukları ölçü ve alanda meşru olurlar. Topluma "zarar" verildiği anda, sınırın aşıldığı anda, topluma kendisini savunma hakkı ve görevi verilmiş olur. Basın mesleği de bu kuralın dışında kalamaz. Bu çalışmada öncelikle ahlak kavramının tanımı yapılarak meslek ahlakı ve medya-ahlak ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Devamında basın ahlak ilkelerine yer verilerek basın özgürlüğü etrafında etik kodlar geliştirilmesinin önemi vurgulanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kişisel ve Sosyal Sorumluluk, Medya, Ahlak, Meslek, Meslek Ahlakı In Terms of Personal and Social Responsibility Media and Ethics Abstract Moral values of society the media as whole and individual rules are vital for individuals and the personal assets of the mutual position of the mass media, and media relations and conflicts related to the size of the taste society include studies. Mainly in the context of media ethics, media, publications, the company whether as a result of overlap with ethics, social values and points of conflict emerged in this format, whether caused by of problems in the media or society, who do not fulfill the responsibilities of topics. Ethical behavior feels itself responsible for every sphere of the human behaviors. Even the professions have a mission within society. Those professions are only legitimate to the degree and in the place that they are beneficial for society. When society has been damaged, borders are surpassed; society acquires the right and duty of self-defense. The profession of media is also included within this general rule. This study scrutinizes on the ethics of profession and the relationship between media and ethics after defining the concept of morality. Furthermore, it emphasizes the significance of the invention of the ethical codes around the concept of freedom of press while giving the ethical principles for media. Keywords: Personal and Social Responsibility, Media Ethics Giriş Ahlak; toplumda uyulması gereken değer yargılarına dayalı kurallar bütünüdür. Toplumun düzenini sağlayan kurallar din, ahlak, görgü ve hukuktur. Bu kuralların en temel taşlarından biri de ahlaktır. Güzel ahlaka sahip olan birey, topluma uyum sağlayan kendini bilen kişidir. Kişinin doğruyla yanlışı birbirinden ayırt edecek zekâya sahip olması demektir ahlak şuuru. İşte bu doğru ve yanlışı yani iyiyi ve kötüyü birbirinden ayıran üstüne birde duygularıyla yaşadığı şarkıları seslendiren insanların her hareketinde “vicdan” denen mekanizma bir saat 1 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen gibi harekete geçer… Her kişinin toplum içinde ahenkle bir arada yaşamak istemesi doğaldır, hakkıdır. Ahlaklı davranışın gayesi de bu yüzden çok önemlidir. Ahlâk, toplumda yerleşmiş değer yargılarıdır. Ahlâkî değer yargıları, "iyi" veya "kötü" sübjektif ve temelsiz değer yargıları değildir. Ahlâkî kurallara uymamak, topluma ve bireye son çözümlemede mutlaka zararlıdır. Bir eylemin "zararlı" olması ise bir değer yargısı değil, bir "gerçek" yargısıdır. Şu halde ahlâkî değer yargılarının temelinde, diğer değer yargılarından farklı olarak bir gerçek yargısı vardır; ahlâka aykırı davranış zararlıdır. Şu halde ahlâka aykırı davranış "zararlı" olduğu için "kötüdür". Ahlaki değer yargılarının temelinde gerçek yargısının bulunması, her insan için geçerli olabilecek ahlâkî kuralların araştırılması sonucunu doğurmuştur (İslam Ansiklopedisi, 1989) Diğer taraftan ahlaki değer yargılarının temelinde gerçek yargısının yatmakta olduğunu sezen bazı düşünürler de bilime dayanan ahlâk öğretileri kurmaya çalışmışlardır. Ne var ki, insanların yargıları çeşitli önyargılar çıkarır, "beyin yıkama eylemleri", kültür ve idrak seviyesi gibi faktörler dolayısıyla gerçek yargıları alanında bile birbirinden farklılaşır. Sigaranın ve içkinin zararlarını bazı bilim adamları kesinlikle tespit etse bile, herkes bu yargılara gerçek yargıları alanında dahi katılmak istemez. Ahlâkın ilgisiz kaldığı insani davranışlar alanı yoktur. Mesleklerin de toplum içinde bir görevi vardır. Bu meslekler ancak toplum için yararlı oldukları ölçü ve alanda meşru olurlar. Topluma "zarar" verildiği anda, sınırın aşıldığı anda, topluma kendisini savunma hakkı ve görevi verilmiş olur. Basın mesleği de bu kuralın dışında kalamaz (Hatemi, 1976) Ahlak ile sorumluluk arasında sıkı bir ilişki vardır. Ahlak bizim davranışlarımızda kaynaklık ederken, yaptığımız ve yapmadığımız şeylerin sorumluluğunu da hatırlatır. Öyle ki: Vicdan kişiseldir. Vicdan yanlışı ve doğruyu kişiye bildiren iç ses, yol gösterici, ahlak hocasıdır. Kişinin eylemlerini yargılar, hüküm verir, hesap sorar, azap cezası verir. Her zaman uyanıktır; kişinin tüm duygu ve düşüncelerini her an her yerde izler. Hatır, gönül, iltimas gibi kavramlar lügatinde yoktur. Bir şeyi herkesin yapıyor olması, işlerin hep öyle yürüye gelmiş olması, hatta yasalarda öyle geçmesi ya da gelenek ve göreneklerin öyle şekillenmiş olması vicdan muhasebesini rahatlatmaz. Vicdan, tüm bunlardan özerk bir muhasebeye davet eder insanı. Özerkliğini yitirdiği anda durdurulamayan, bastırılamayan bir isyan başlatır benlikte. Bu isyan gücünü azaptan alır. Bazen ömür boyu süren o sürekli derin acıdan, vicdan azabından. Türkçede çok kullandığımız “Vicdanımızla baş başa kalmak”, “Vicdanın elveriyor mu?”, Vicdana sığar mı?”, “Hangi vicdan bunu kabul eder?”, “Vicdansız!”, “Elini vicdanına koy öyle karar ver”, “Vicdanına kalmış”, “Vicdan azabı duymak” gibi deyimlerde vicdan hep kişiseldir. Vicdanımız ahlaki sorumluluğumuzun yöneticisi, karar vericisidir. ”Öteki“ne duyulan ahlaki sorumluluğumuzun son yetkilisidir. E. Levinas için “öteki” dışlanan biri olmadığı gibi yan yana olunan bir kişidir; sorumluluk duyulandır. Ve bu ahlaki sorumluluk “çıkar gözetmeyen”, “dürtüsü ceza korkusu olmayan” ya da “kazanç hesabı” gütmeyen, “hiçbir ‘temeli’ olmayan” bir sorumluluktur. “İmzalanmış bir sözleşme gereği bir karşılık” söz konusu olmadığı gibi “akla ya da bilgiye”, “sava ya da kanaate” ihtiyacı yoktur. Ona duyulan sorumluluk “Öteki”nin ne yaptığına ya da ne tür bir kişi olduğuna” da bağlı değildir. “Bencillikten tümüyle arınmış” ve “koşulsuz” olmadıkça ahlaki olamayacak bir sorumluluktur. Bauman benzer bir duruşu şöyle ifade eder: “Ben başka kişiden sadece o bir kişi olduğu ve dolayısıyla benim sorumluluğuma layık olduğu için sorumluyum. İkincisi, sorumluluk onu benim ve yalnızca benim sorumluluğum olarak gördüğüm müddetçe ahlakidir; müzakere edilemez, başkasına devredilemez (Karayazgan, 2011). İşte kişisel sorumluk, hem de sosyal sorumluluk burada devreye girer Sorumluluk, “birey erken çocukluk döneminden başlayarak, yaşına, cinsiyetine ve gelişim düzeyine uygun olarak görevlerini yerine getirmesi” dir (Yavuzer, 1999). Sorumluluk 2 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen kavramı kapsamında bir insan, belirli duyguların ve düşüncelerin uzantısı olarak yaptığı veya yapmadığı şeylerden ötürü başka insanların veya şeylerin etkilendiğini fark edip ifade ederse, bu duyguların düşüncelerin ve davranışların kendisine ait olduğunu kabul ederse, söz konusu duygularının, düşüncelerinin ve davranışlarının sorumluluğunu almış olur (Dökmen, 2000). Sorumluluk duygusuna sahip kişinin nitelikleri saymakla bitmez. Ancak ilk akla gelenler şu şekilde sıralanabilir: Sorumluluk sahibi kişi, kendine ve başkalarına karşı saygılıdır. Üstüne düşen görevleri yerine getirir. Kendi işlerini kendi kendine yürütür ve başkalarına gereksiz yere yük olmak istemez. Öz değerinin bilincindedir. Duygu, düşünce ve davranışlarından yalnız kendini sorumlu tutar. Yaşamdan bekledikleri ele verdikleri ile orantılıdır. Hak etmediğini almaya kalkmaz. Çalışkan bir insan, iyi bir ana-baba ve iyi bir komşudur (Lucker, 1994). Kişisel Sorumluluk ve Medya Kişisel sorumluluk kişinin kendisine yönelik sorumluluğu olarak ele alınmaktadır ve kişinin kendi benliğine yönelik sorumluluğu ve kişinin kendi bedenine yönelik sorumluluğu olmak üzere iki kısımda incelenmektedir (Hamilton & Fenzel, 1988). Kişisel sorumluluk kişinin kendi benliğini güçlü kılmak adına çabalarını, diğerleriyle başkalarının sınırlarını zorlamayan ve saygıya dayalı bir iletişimi benimsemesini, kendi seçimlerinden sorumlu olmasını ve bu seçimlerin sonuçlarını üstlenmesini, kendi hayatını kendinin yönlendirmesini, fiziksel ve duygusal iyi oluşunu sağlamasını, sorumlu bir biçimde hissetmesi ve düşünmesi gibi öğeleri içermektedir. Kişinin kendisine karşı sağlıklı bir kimlik kazanmak, sağlıklı değerler edinmek, sağlıklı algılama ve değerlendirme yollarına sahip olmak ve sağlıklı kişilerarası ilişkiler geliştirmek gibi sorumlulukları bulunmaktadır (Messina, 2004). Bireysel sorumluluk, yaşamda açık amaçlar belirleme ve bu amaçlara ulaşmak için tüm sorumlulukları ve görevleri tamamıyla kabullenmektir. Sorumluluğu yüksek olan birey üstlendiği işleri ve görevleri çok zor olsa bile tamamlar ve yaptıklarının sonuçlarına katlanır. Bu kişiler genellikle, yapılması gereken bir görev olduğunda diğerleri tarafından görevi tamamlamak için seçilirler (Nelson ve Nelson ve Low, 2004). Sosyal Sorumluluk ve Medya Kişinin başka insanlara karşı sorumluluğunu ifade etmek için kullanılmaktadır. Başkalarının iyiliği, refahı, iyi oluşuyla ilgili olma, başkalarına yardım etmeyi içeren içsel görev duygusu, sivil katılım ve başkalarına yönelik sorumlu tutumları içermektedir. Yine sosyal sorumluluk, paylaşım, işbirliği, başkalarına yardım etmek ve sosyal yeterlilikler olarak ele alınmaktadır (Scales vd., 2000). Medya ise toplumsal bir inşadır (Lefebvre, 1991). Sosyal sorumluluk toplu yaşamda bireylerin etkinlikleri nedeniyle çevrelerinde yarattıkları olumlu ve olumsuz etkileri değerlendirip, olumsuz etkilere karşı önlem almaları olarak da tanımlanabilir (Yazıcı, 1992). Mckie (1974), sosyal sorumluluğu, bir kişi veya sosyal bir varlık tarafından ne olduğu tanımlanabilen ve o tanıma uygun olarak ortaya konulan bir davranış biçimi olarak ele almaktadır. Sorumluluk, bireysel yönü olduğu kadar, bireyin içinde bulunduğu sistemi de etkileyen toplumsal bir davranış biçimi olarak kabul edilebilir. Sosyal sorumluluğun çağ, yaş ve konum değişikliği ile değiştiği söylenebilir. Kısaca sosyal sorumlulukta bir akışkanlık (flow) özelliği gözlemlenmektedir (Özen, 2009). Üç büyük kuvvet olarak bilinen yasama, yürütme ve yargı organı dışında dördüncü kuvvetin de medya olduğu ifade edilmektedir. Gerçekten de medya bugün bilgi toplumu olarak adlandırdığımız çağımızda "enformatik güç "ü elinde tutmakta ve önemli bir görev ve fonksiyonu yerine getirmektedir. Medya, haber ve bilgi üreten tüm araçları ve kurumlan (gazete, dergi, radyo, TV, internet vs.) içermektedir. Başka bir ifadeyle medya denildiğinde 3 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen bundan tüm kitle iletişim araçları anlaşılmaktadır. Bu çerçevede medya kav-raminin aşağıdaki unsurları içerdiğini söyleyebiliriz: • Yazılı iletişim araçları (gazete ve dergiler vs.) • Sesli/işitsel iletişim aracı (radyo) • Görsel iletişim araçları (televizyon, internet vs.) Aslında bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler neticesinde yukarda yapılan klasik sınıflandırma bugün iç in yeterli değildir. Internet, elektronik posta (e-mail), çoklu ortam, interaktif televizyon, cep telefonu, cep bilgisayarı, dijital gazete, tele-eğitim, tele sağlık gibi yeni iletişim teknolojileri medya kavramı içerisinde değerlendirilmektedir. Medya kuruluşlarının da diğer kurumlar ve meslekler gibi bazı ahlaki ilke ve standartlar dâhilinde hareket etmesi tabiidir (Aktan, 2008). Meslek Ahlâkı-Medya Ahlâk Anlayışı 19.yüzyıldan beri medya pratikleriyle ilgili olarak ve özellikle sansasyonel gazeteciliğin çıkışıyla birlikte, medyada ahlak konusu da toplumsal gündeme gelmiş ve tartışmalara yol açmıştır. Medyada ahlak tartışmasının eleştirel olanında hedef, medyayı yönetenler ve biçimlendirenler olduğundan, onlar da kendilerine uygun savunma yolları ve çözümler geliştirmişlerdir. Bu savunma yolları ve işlevsel çözümler “etiksel karar verme” olarak sunulur. Bu sunumlara bakıldığında, hem bir ülke içinde hem de uluslararasında herkes tarafından kabul edilen ve uyulan bir standartlar ilkesi olmadığı görülür. Aynı zamanda, medyada ahlak konusuyla ilgili olarak medya profesyonellerini, akademisyenleri, kamu güçlerini, ilgili halkı, çeşitli baskı gruplarını (şimdi sivil toplum örgütlerini), aileleri vb grupları içeren tartışmalar sunulur. Medya’nın sorumluluk anlayışı ve sorumluluk pratiklerindeki dengenin özellikle yeniliberal politikalarla iyice bozulması ve özel çıkarların en seviyesiz bir şekilde temsiline kadar giden haber, enformasyon ve eğlence olarak nitelenen sunumlar sonucunda, son yıllarda, yeni bir döneme girildi. Bu dönemde, bir taraftan sosyal sorumluluk günlük egemen pratiklerde ortadan kaldırılırken, sanki bu ortadan kaldırma yokmuş gibi, örneğin, otokontrol demokratik çözüm olarak sunulmaktadır. Bu sunum yapılırken, medya sunumlarının var olan karakterinin aslında bu otokontrolün bir sonucu olduğu bir kenara itilmektedir; yani yapılanla otokontrol arasında bağ kopartılmakta ve ardından bu bağla ilişkisi olmayan sahte gündemlerle meşrulaştırıcı tartışmalar yapılmaktadır (Erdoğan, 2006). Meslek ahlâkı konusunda Emile Durkheim'in görüş ve düşünceleri de bu bağlamda önem taşımaktadır. Durkheim'e göre, toplumsal hayatı düzenleyen ahlâk ve hukuk kurallarının ortak bir noktası bulunmaktadır: Müeyyide (yaptırım). Müeyyide de ahlâkın temel unsurudur. Bu noktada 'Ahlâkın öteki alanlarına göre meslek ahlâkının genel özelliği nedir?' ve 'Her meslek ahlâkının kurulması ve normal olarak işlemesi için zaruri olan şartlar nelerdir?' soruları üzerinde duran Durkheim, meslek ahlâkının temel ayırdedici özelliğinin 'kamu vicdanının ona gösterdiği ilgisizlik' olduğunu belirtir. Dolayısıyla, Durkheim'e göre, 'meslek ahlâkı cemiyetin bütün uzuvları arasında ortak olmadığı için bu kurallara uyulmaması genel tepki doğurmaz'.8 Toplumun ilgisizliğine karşı bu kuralların işleyişine nezaret edecek bir takım gruplara ihtiyaç bulunmaktadır. Aynı meslekten bireylerin veya kuruluşların bir araya gelmesiyle kurulan meslekî grupların, meslek ahlâk kurallarının uygulanmasında önemli rolü vardır. Bu kurullar ne kadar sağlam ve teşkilatlı kurulmuş olurlarsa, meslek ahlâkı açısından vicdanlar üzerindeki otoritesi de o denli fazla olur, meslek ahlâkı da o kadar gelişir ve sayılır (Durkheim, 1949). Meslek ahlâk kuralları da eksiksiz ve sağlam bir düşünce içinde, temel ahlâk kurallarına dayanır. Bazıları çeşitli mesleklerin ahlâki davranış kuralları arasında çelişki bulunduğunu sanırlar. Hatemi'ye göre "Çelişki söz konusu değildir. Temel ahlâk kurallarının farklı şartlar 4 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen ve somut olaylara uygulanmasının görünüşte bazı farklar meydana getirse de bu farklar bizi aldatmamalıdır (Hatemi, 1976). Medya kuruluşlarının da diğer kurumlar ve meslekler gibi bazı ahlaki ilke ve standartlar dâhilinde hareket etmesi tabiidir. Medya ahlakını kavram olarak tanımlamadan önce medyada ahlaka uygun olmayan davranışlara bazı örnekler vermeye çalışalım: • Doğru olmayan haberler yazmak ve yayımlamak, • Kişileri karalayıcı (hakaret, kötülemek, aşağılamak vs.) yayınlar yapmak, • Taraflı yayın yapmak, • Yorum yaparak halkın belirli bir kesim veya konu aleyhinde olumsuz düşünmesini sağlamak, • Mahkeme kararı olmaksızın kişiler hakkında suçlayıcı yayın yapmak, • Şantaj haberlerle belirli kişi ve kurumlan karalamak, bu yolla çıkar temin etmeye çalışmak, • Şiddet iç eren yayınlar yapmak, • Pornografik yayınlar yapmak, • Bireylerin cevap ve tekzip haklarını ihlal etmek veya bireylere bu haklan sağlarken adil olmamak, • Siyasal partileri ve bu parti mensuplarını ve ideolojilerini karalayıcı ve küçümseyici yayın yapmak, • Çıkar ilişkisi iç inde bulunulan kişi ve/veya kurumların istekleri doğrultusunda "kiralık kalemler" aracılığıyla yazı, haber ya da program hazırlamak, • İktidar partisinden menfaat temin etmeye çalışmak, bunun için lobicilik yapmak, vs. Bu örnekler daha da artırılabilir. Ancak anlaşılan şu ki medya ahlaki, tüm kitle iletişim araçlarını elinde bulunduran kuruluşların ve bu kuruluşlarda görev yapan kişilerin ahlaki ilkeleri dikkate almaları demektir. Buraya kadar yapılan açıklamalar çerçevesinde medya ahlaki su şekilde tanımlanabilir. Medya ahlaki, tüm kitle iletişim araçlarının (radyo, televizyon, gazete vs.) ahlaki ilke ve standartlar çerçevesinde hareket etmelerini ifade eden bir kavramdır (Aktan, 2008). Peki, bir mesleği ya da medyayı ahlakla bu kadar ilgili kılan husus nedir. Başka meslekler söz konusu olduğunda gündeme gelmeyen, ahlâk kavramı, medya söz konusu olduğunda neden önem kazanmaktadır. Bunu anlayabilmek için gazetecilik mesleğinin niteliğine göz atmak gerekecektir. Besley ve Chadvick medya etiği konusuna yaklaşımlarında 'kalite' boyutuna vurgu yapmaktadırlar. Gazeteciliğin hatalı uygulamalarından men edilip, gazetecilerin yaptıklarından sorumlu tutulmalarını sağlayacak bir davranış kodu üzerinde durmanın, basında kalitenin kontrolüyle ilgili bir başlangıç olabileceği üzerinde duran yazarlar, sorunun; kodun içeriğinin ne olacağı, geniş bir alana yayılan ilkelerle mi olacağı yoksa daha kapalı, ayrıntılı tanımlamalarla mı belirleneceği, olduğunu ifade etmektedirler. Kısacası sınır çizgisinin nereden geçeceğini merak etmektedirler (Besley ve Chadvick, 1980). Yine yazarlarca, bu noktada sorunun bir başka boyutu olarak da, 'kodun olumlu mu, olumsuz mu, etik olmayan bir davranışı önlemeye mi, yoksa etik davranışın geliştirilmesine mi yönelik olacağı' üzerinde durulmaktadır. Mesela, 'Yalan söyleme' ile 'gerçeği söyle' aynı şey değildir. Sessiz kalarak, yorum yapmayarak, konuyu değiştirerek yalan söylemekten kaçınılabilir; ama yalanı söylemiyor olmak ne günlük hayatta, ne de gazetecilikte yeterli bir ilkelilik olarak görülemez (Besley ve Chadvick, 1980:23). En son olarak da tartışılan konu, etik bir davranış kodunun hangi temele dayanacağı üzerinde odaklanmaktadır. Yazarlara göre, 'Etik, yalnız bir davranış kodu değildir, artı ya da eksi yaptırımları olabilir. Yalnızca izlenmesi gereken kurallardan da ibaret değildir. Daha çok, insan davranışlarının doğruları ve yanlışlarıyla ilgili ilkelerin makul kuramlara dayanarak nesnellik ve tarafsızlıkla uygulanmasıyla ilgilidir' (Besley ve Chadvick, 1980). 5 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen Medya ahlaki kendi içerisinde şu şekilde sınıflandırılabilir: • Basın ahlaki, • Radyo ve televizyon yayıncılığı ahlaki, • Gazetecilik ahlaki, • Reklâmcılık ahlaki, vs. Medya ahlaki, belirtilen tüm bu meslek alanlarındaki ahlaki ilke ve standartları kapsamaktadır. Bu kısa açıklamalardan sonra medya ahlakının tesis edilmesine yönelik öneriler ele alınacaktır. Medya kuruluşları ve bu kuruluşlarda görev yapan tüm çalışanlar hangi ahlaki ilke ve standartlar dâhilinde hareket etmelidirler? Medya ahlakini tesis etmek iç in ne yapılmalıdır? Bu konudaki önerilerimiz şu şekilde özetlenebilir: • Medya kuruluşunda medya ahlaki konusunda yazılı ahlak kuralları ve kodları oluşturulmalıdır. • Medya kuruluşu, medya ahlaki konusunda "ahlak standartları" tespit etmeli ve bu standartlara uygun hareket etmelidir. • Lider ve üst yönetimin medya çalışanlarına örnek olacak şekilde ahlaki davranış ve eylemlerde bulunmaları gereklidir. • Lider ve üst yönetimin medya ahlakının tesis edilmesi konusunda kararlı ve inançlı olmaları gereklidir. • Medya kuruluşunda üst yönetim tarafından medya ahlaki konusundaki çalışmaları izlemek üzere bir "ahlak kurulu" oluşturulmalıdır. • Medya kuruluşunda "ahlak kültürü"nün uzun dönemli olarak kurumsallaşması gereklidir. • Medya kuruluşunda medya ahlakına yönelik davranış ve eylemler takdir görmeli ve ödüllendirilmeli buna karsın medya ahlakına uygun olmayan davranışlar kınanmalı, gerekirse cezalandırılmalıdır. • Medya kuruluşunda ahlak konusuna önem verildiği acık olarak hissettirilmelidir (örneğin, organizasyonda medya ahlakına yönelik afiş ve sloganlar asılmalıdır.). • Medya ahlaki konusunda çalışanlara sürekli eğitim sağlanmalıdır. Ayrıca medya konusunda eğitim verecek okulların kuruluşu desteklenmeli ve özendirilmelidir. • Medya ahlakına yönelik hukuksal düzenlemeler (örneğin, haksiz rekabet ile mücadele, tüketici koruma vs.) yapılmalıdır. • Medya ahlakına yönelik bazı resmî kurumlar (rekabet kurulu, tüketici koruma kurumu, radyo ve televizyon yayınlarının izleme kurulu vs.) oluşturulmalıdır. • Ahlak ve kalite arasında çok yakin bir ilişki bulunmaktadır. Medya kuruluşlarının toplam kalite yönetimi uygulamaları son derece önem taşımaktadır. Medya ahlakinin tesis edilmesi için organizasyonun kendisinin çaba göstermesi ve bu konuda yukarda belirtilen kararlan alması ve uygulaması son derece önem taşımaktadır (Aktan, 2008). Medya ahlâk kodları veya ilkeleri ise, bu perspektiften hareketle, genel anlamda, yasal düzenlemelere de tekabül etsin veya etmesin, meslekte olanların uymak durumunda bulunduğu davranış kurallarını ifade etmektedir. Dar anlamda ise, mesleğin kendi kendisine ürettiği ve üyelerinin uymaları gereken kurallar manzumesidir. Bu kodların kaynağı, meslekî gelenekler, mahkeme kararları, basın şeref divanları veya basın konseyleri vb. meslek örgütleri olduğu gibi, bizatihi medya kuruluşlarının kendiliklerinden üstlendikleri yükümlülükler olabilir. Basın ahlâk kodlarını veya ilkelerini dört genel kategori içerisinde değerlendirmek de mümkündür. a) Her meslekte olduğu gibi, yalnızca basın mesleğinde olanları ve meslek örgütlerini ilgilendiren kodlardır. Burada meslek ürününün yüceltilmesi, meslek çıkarlarının korunması, fikri haklara saygı (yazı aşırma yasağı) ve ortak zihniyet gösterme zorunluluğu gibi kuralları sıralanabilir. 6 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen b) Her türlü ifsat girişimlerini reddetme, gerçeğin aranması, haberin yorumdan ayrılması, doğru olmayan haberlerin düzeltilmesi zorunluluğu, manevî dini duygulara saygılı olma, başkalarının haklarına saygılı olma gibi, halkla ilişkileri düzenleyen kurallar. c) Kişiyle olan ilişkilerde uygulanan kurallar: Hakaret ve sövmenin, din, ırk, etnik köken, siyasal tercih, cinsiyet vb. nedenlerle ayrım yapılmasının yasaklanması. d) Devlet ve uluslararası toplulukla ilişkileri belirleyen kurallar: Basın özgürlüğünü ve meslekî sırları savunma, insan hakları, barış, uluslararası işbirliği anlayışından yana tavır takınma (Danışman, 1983). Bununla birlikte devletin de medya sektörünün ahlaki ilkelere ve standartlara uygun hareket etmesi için bazı yasal düzenlemeler yapması gereklidir. Bu konudaki önerilerimizi ise su şekilde özetleyebiliriz: • Medyadaki tekelleşmeyi ve bu yöndeki oluşumları engelleyecek yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır. • Medyanın genel ahlaka uygun olmayan yayın yapmasını engelleyecek yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır. • Medya ombudsman! ya da medya izleme kurulu adi altında gönüllü ve bağımsız bir sivil toplum kuruluşunun oluşturulması yönünde devlet desteği sağlanmalı, gerekirse bu kuruluş yarı-kamusal bir organizasyon olarak oluşturulmalıdır. Önemle belirtelim ki medya ahlakinin tesis edilmesi amaçlanırken medya özgürlüğünü sınırlayacak anayasal ve yasal düzenlemeler yapılması konusunda son derece hassas olmak gereklidir. Medyanın devlet müdahalelerine (sansür vs.) maruz bırakılması demokrasi acısından kabul edilemez. Haber alma hakki, bireyin temel hak ve özgürlüklerinden biridir. Bu bakımdan medyanın bireyleri bilgilendirmek üzere yaptığı haber ve yayınlar üzerinde-ki engeller kaldırılmalı, medya kuruluşları ve mensupları her türlü bilgi ve belgeye sınırlama olmaksızın -yasalarda sayılan gizli bilgi ve belgeler hariç-ulaşabilmelidirler. Şeffaflık, demokrasinin gereğidir. Kamu yönetiminde gizliliğin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez; devlet müdahalelerinin yoğun olduğu bir ortamda da özgürlüklerden söz edilemez (Aktan, 2008). Pek çok ülkede basının kendini denetimi yolunda atılan adımlar genellikle "basın ahlâkı" çerçevesinde toplanmaktadır. Bu girişimleri bir sistem çerçevesinde açıklayan toplumsal sorumluluk kuramıdır. Daha doğru bir deyişle, özdenetim bir yandan özgürlük diğer yandan ise ahlâk çerçevesinde değerlendirilmek istenmektedir. Aslında meslek ahlâkı konusu ve sorunu ilk çağlardan günümüze kadar hemen hemen her toplumda görülen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Basın özgürlüğü denilince, demokrasinin bütün kurum ve mekanizmalarına yürekten inanan bir inanç sistemi içinde kişiyi ve dolayısıyla kişisel hak ve özgürlükleri temel alan bir özgürlük akla gelmektedir. Basın ahlâkı ise basın özgürlüğünü koruyabilmek ve sürdürebilmek için var olması gerekli bir ahlâk anlayışıdır. Hiç kuşkusuz, özgürlüğe ihtiyaç duymayanların ahlâka da ihtiyaçları yoktur. Kısacası, basın için özgürlük ilk ve kaçınılmaz şarttır. Özgürlük gerekli olduğu için de belli bir basın ahlâkı anlayışı korunmalı ve bu konuda bir ortak anlayış bulunmalıdır (Tokgöz, 1994). Bütün diğer özgürlük alanlarında olduğu gibi medyanın da özgürlük alanının doğal olarak sınırları bulunmaktadır. Asil olan medya özgürlüğüdür. Ancak medya kuruluşlarının ve medya mensuplarının başka kişi ve kurumların özgürlük alanına müdahalede bulunması doğru değildir. Demokrasilerde medyanın kamuoyunu bilgilendirme ve kamuoyu temsilciliği görevleri bulunmaktadır. Demokrasilerde yasama, yürütme, yargı organı dışında medyaya "dördüncü güç" denmesinin sebebi de budur. Burada unutulmaması ve dikkat edilmesi gereken husus medyanın "sınırsız güç" ya da "mutlak güç" odağı hâline gelmesidir. 7 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen Medya’nın sorumluluk anlayışı ve sorumluluk pratiklerindeki dengenin özellikle yeniliberal politikalarla iyice bozulması ve özel çıkarların en seviyesiz bir şekilde temsiline kadar giden haber, enformasyon ve eğlence olarak nitelenen sunumlar sonucunda, son yıllarda, yeni bir döneme girildi. Bu dönemde, bir taraftan sosyal sorumluluk günlük egemen pratiklerde ortadan kaldırılırken, sanki bu ortadan kaldırma yokmuş gibi, örneğin, otokontrol demokratik çözüm olarak sunulmaktadır. Bu sunum yapılırken, medya sunumlarının var olan karakterinin aslında bu otokontrolün bir sonucu olduğu bir kenara itilmektedir; yani yapılanla otokontrol arasında bağ kopartılmakta ve ardından bu bağla ilişkisi olmayan sahte gündemlerle meşrulaştırıcı tartışmalar yapılmaktadır (Erdoğan, 2006). Sonuç ve Tartışma Toplumlar çok sık sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu sorunların bazıları aniden toplumda gözükmektedir. Diğer bir kısmı ise uzun zamandan beri var olup, çeşitli vasıtalarla toplumda göz önüne çıkarılmakta ve gündeme yerleştirilmektedir. Söz konusu olaylar, toplum içerisinde uzun zamanlar boyunca var olmaktadır. Ancak medya, bu olayları dile getirerek toplumun dikkatini çekmektedir. Son dönemde medyanın da etkisiyle toplumlarda yerleşmiş değer yargıları hızla değişmekte, ahlâk kavramı da bu değişimden nasibini almaktadır. Dünyayı saran bu değişim rüzgârı sadece siyasal yapıları değil, insanların dünyaya bakış tarzlarını, dünyayı algılayış biçimlerini ve sahip oldukları değerleri de yozlaştırmaktadır. Tüketimin egemen olduğu bir hayat tarzı hızla yayılmakta, üretim-tüketim ilişkisi içinde bambaşka değer yargıları toplumlara dayatmaktadır. Bu anlamda ahlâk sorunu günümüzde insanlığın en önemli meselesi haline gelmiştir. Ahlâk "zamana göre, toplumlara göre değişir" anlayışıyla, manasızlaştırılarak tamamen etkisiz hale getirilmek istenmektedir. Bu anlamsızlaştırma toplumlarda ve bireylerde ahlâkın etkisini zayıflatmakta, uzun süreçte ayrım yapmaksızın toplumun her kesimini tehdit eden bir unsur haline gelmektedir. Medyanın elinde bulunan bu gücün ve sorumluluğun kullanılması, basının toplum ve devlet karşısında büyük bir güç durumuna gelmesinden beri tartışılmaktadır. Özellikle demokrasilerin gelişmeye başladığı, insan hak ve özgürlüklerinin ön plana çıktığı 20. yüzyılın başlarından itibaren basının elindeki bu gücün gene basın tarafından denetlenmesi, ulaşılabilecek en ideal çözüm yoludur. Basın mensuplarının uyacakları basın meslek ilkeleri ve özdenetim mekanizması bu nedenle uygulamaya konulmuştur. Basın meslek ilkeleri ve özdenetim mekanizması hem basın özgürlüğünü korumakta, hem de bu özgürlüklerden kaynaklanabilecek olumsuz sonuçların yine basının kendisi tarafından ortadan kaldırılmasını öngörmektedir. Medyanın denetimi konusunun, kitle iletişim araçlarının ve 'gazetecilik' mesleğinin ve dolayısıyla 'habercilik'in ortaya çıkışına kadar uzanan bir geçmişi bulunmaktadır. Başta hukukî ve idarî düzenlemelerle belli kurallar çerçevesine oturtulmak istenen 'gazetecilik' mesleği, basın özgürlüğü kavramının doğuşu ve gelişmesiyle birlikte kendi meslek etiğini oluşturmak ve özgürlüğünü devletten gelecek olanlar da dâhil olmak üzere her türlü dış müdahaleden korumak istemiştir. Zaman içerisinde, ülkeden ülkeye bazı farklılıklar göstermekle birlikte önemli ölçüde de benzeşen kurallar ortaya çıkmıştır. Mutlu ve düzgün bir gelecek için aileler ve medya üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Toplumuna hizmet etmiş, vatanı için hiçbir şeyden çekinmemiş model olmuş insanları gençlerle buluşturmakla işe başlayabiliriz. Ünlü fikir ve düşünce adamı Mahatma Gandi’nin dünyaya mal olmuş mesajını paylaşmak isterim. 8 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelere dönüşür… Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür… Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür… Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür… Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür… Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür… Karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür… Gandi Kaynakça Aktan, H. B., (2008). Genel Makro Ekonomik Değerlendirme ve 2008 Yılı Bütçesi, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Maliye Merkezi Araştırma Konferansları, S.149-186. İstanbul Belsey, A., & Chadwick R. (1998), Medya Ve Gazetecilikte Etik Sorunlar, (Çev: Nurçay Türkoğlu) Ayrıntı Yayınları, İstanbul,. S. 10-34. Bertrand, J. C. (2004). Medya Etiği. Ankara:BYEGM. Calhoun, C. H. & Oliverio, M. E., (1999). Self-Assessment Of Your Ethics Environment. The CPA Journal, 69 (1): 54-55 Cavanagh, G. G. (2000). Political Counterbalance And Personal Values: Ethics And Responsibility In A Global Economy. Business Ethics Quarterly, 10 (1): 43-51 Cevizci, A. (2002). Etiğe Giriş. İstanbul: Paradigma. Changeux, J. P. (Ed.) (2000). Etiğin Doğal Kökenleri (Çev. N.Acar), Mavi Ada, Ankara Danişman, A. (1983). Basın Özgürlüğünün Sağlanması Önlemleri, AÜ BYYO Yayını, Ankara, Ss. 230-232. Dökmen, Ü. (2000), Varolmak Gelişmek Uzlaşmak, İstanbul, Remzi Kitapevi. Durkheim, E. (1949), Meslek Ahlâkı, (Çev:Mehmet Karasan), Meb Yayını, Ankara, S. 6, Aktaran: Altun, A.G.E., S. 124. Erdoğan, İ . (2006). Kurtlar Vadisi Irak: Esli-Göçebe Kabil’in Yeni-Emperyalist Habil’den Öç Alışı İletişim Kuram Ve Araştırma Dergisi Sayı 22 Kış-Bahar 2006, S. 71-136 Eric, J. (1961) Marx’s Concept Of Men. New York: Frederick Ungar. Habil’den Öç Alışı. İletişim Kuram Ve Araştırma Dergisi, 22, Kış-Bahar, 71-136. Fromm, Hamilton, S. F. & Fenzel, L. M. (1988), The Impact of Volunteer Experience On Adolescent Social Development: Evidence Of Program Effects", Journal of Adolescent Research, Vol 3(1):65-80. Hatemı, H. (1976). Basın Ahlâkı, Çığır Yayınları, İstanbul, 1976, S.22–33. Lefebvre, H. (1991). The Production of Space. (Çev: N, Smith), Oxford: Blackwell 9 JEE ISSN 2146-2674 Volume 4 Issue 2 2014 Özen Luckner, J. (1994), “Developing Independent And Responsible Behaviors İn Students Why Are Deaf or Hard of Hearing.” Teaching Exceptional Children. (26-2):13-17 Marks, K. (1842). Remarks on The Latest Prussian Censorship Instruction. İçinde: Karl Marks (1974). On Freedom of The Press and Censorship (Çev. Padover, S. P.). New York: Mcgraw-Hill. S. 89-106. Mckie, J. W. (1974). Social Responsibility And Business Predicament, The Brooking Institution, Washington. Messına, J. J. (2004). Tools for Personal Growth: Accepting Personal Responsibility. Www.Coping.Org/Growth/Accept.Html. (7-10-2008 T İnternet Ortamından İndirilmiştir). Mosco, V. (1996). Political Economy Of Communication. London: Sage. Murphy, P. E. (1998). Ethics In Advertising: Review, Analysis, And Suggestions. Journal Of Public Policy & Marketing, 17 (2):.316-19. Nelson D. B. & Low, G. R. (2003), Personal Responsibility Map , Oakwood Solutions, Lic,. Özen, Y. (2009). İlköğretim 8. Sınıf Öğrencilerinin Kişisel Ve Sosyal Sorumluluk Yordayıcılarının İncelenmesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Erzurum Ringold, D. J. (1998). A Comment on The Pontifical Council For Social Communications' Ethics In Advertising. Journal Of Public Policy & Marketing, 17 (2): 332-335. Rositzke, H. (1988). The Cia’s Secret Operations: Espionage, Counterespıonage And Covert Action. New Jersey: Westview Press. Society of Professional Journalists: Code Of Ethics. Http://Www.Spj.Org/Ethics/ Index.Htm. Scales, P.C., Blyth, D.A., Berkas, T.H. & Kielsmeier, J.C. (2000). The Effects of ServiceLearning on Middle School Students Social Responsibility and Academic Success. [Electronic Version]. Journal of Early Adolescence, Vol.20, No.3, 332-358. Tokgöz, O. (1994). Temel Gazetecilik, İmge Kitabevi, 3.B., Ankara, , Ss. 58-59. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (1989). Ahlâk Maddesi, 2. Cilt, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, 1989, S. 1. Yavuzer, H. (1998). Yaygın Ana-Baba Tutumları. İstanbul. Ana-Baba Okulu. 10